Çağlar Boyu Tahtın Simgesel Anlamları Işığında Türk Tahtları (Turkish Thrones Through the Ages, in the Light of the Symbolic Meaning of Thrones)
 9751731399 [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

Simge Özer Pýnarbaþý



1963 yýlýnda Ýstanbul’da doðdu. Ortaöðrenimini Kadýköy Kýz Lisesi’nde tamamladý. 1984 yýlýnda Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nü bitirdi. 1985 yýlýnda Ýstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’nde okutman oldu. 1988 yýlýnda ayný üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nde “Türkiye’de Naive Resim” konulu teziyle yüksek lisansýný tamamladý. 1996 yýlýnda “Türk Tahtlarý” konulu teziyle ayný üniversiteden doktor unvaný aldý. 1997 yýlýndan bu yana Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nde görev yapmaktadýr.



© T.C. KÜLTÜR VE TURÝZM BAKANLIÐI KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜÐÜ 3020 SANAT ESERLERÝ DÝZÝSÝ 447 ISBN 975-17-3139-9 www.kulturturizm.gov.tr e-posta: [email protected] Özer Pýnarbaþý, Simge Çaðlar boyu tahtýn simgesel anlamlarý ýþýðýnda Türk tahtlarý / Simge Özer Pýnarbaþý._Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlýðý, 2004. 149 s.: 145 rnk. res.; 28 cm._ (Kültür ve Turizm Bakanlýðý yayýnlarý; 3020. Kütüphaneler ve Yayýmlar Genel Müdürlüðü sanat eserleri dizisi; 447) ISBN 975-17-3139-9 I. k.a. II. Seriler. 749.3 KAPAK RESMÝ “Bayram Tahtý” Topkapý Sarayý Müzesi UYGULAMA Merdiven Reklam Tel: (0.312) 232 30 88 www.merdivenyayýn.com RENK AYRIMI Candan Repro Tel: (0.312) 231 49 01 BASKI Özyurt Matbaacýlýk Ltd. Þti. Tel: (0.312) 384 15 36 BÝRÝNCÝ BASKI 1.500 Adet BASIM YERÝ, TARÝHÝ ANKARA - 2004



Çaðlar Boyu Tahtýn Simgesel Anlamlarý Iþýðýnda TÜRK TAHTLARI Simge Özer Pýnarbaþý



T.C. KÜLTÜR VE TURÝZM BAKANLIÐI YAYINLARI



ÖNSÖZ



Bilgi ve iletiþim teknolojilerinin yol açtýðý sorunlarý algýlamak kadar sunduðu imkân ve fýrsatlarý kavramak da son derece önemlidir. Çünkü gerek biliþim teknolojilerinin tehdit ve fýrsatlarý gerekse de küresel kültür alanýnda yeni yöneliþleri kavramadan çaðdaþ ve etkin bir kültür siyaseti yürütmek mümkün deðildir. Bu husus ülkemiz için, diðer ülkeler için olduðundan çok daha önemli, çok daha yaþamsaldýr. Zira Türkiye'nin,Türk insanýnýn çaðdaþ uygarlýða en özgün ve zengin katkýsý kültürel potansiyelimizden kaynaklanacak, küreselleþmeye en yetkin katýlýmda bulunacaðýmýz alan kültür olacaktýr. Kültür ve Turizm Bakanlýðý olarak dünyadaki geliþmeleri ve küreselleþmenin kültürel boyutunda olup bitenleri ve yeni yöneliþleri dikkatle izliyoruz. Bakanlýk olarak bir yandan yurt içinde özellikle gençlerimizin kitaplarla daha çok buluþmalarýný saðlayacak faaliyetlere hýz veriyoruz, diðer yandan da yabancý ülke kamuoyunu kapsayacak þekilde prestij yayýnlarýmýzý sürdürüyoruz. Her alanda rekabetin arttýðý bugünkü koþullarda yurt dýþýna dönük faaliyetlere aðýrlýk vermek ve kültürel deðerlerimizin tanýnmasýný saðlayacak politikalara yönelmek zorundayýz. Kültür ve Turizm Bakanlýðý olarak yayýn politikamýzý gözden geçirip bu yaklaþým çerçevesinde yeni bir politika açýlýmý gerçekleþtiriyoruz. Hiç kuþkusuz kültürümüzün seçkin örneklerini yansýtan eserleri yayýnlamaya devam edeceðiz. Bugüne kadar üretilmiþ olan kültür-sanat yayýnlarýmýzý çaðdaþ tanýtým mecralarýnda deðerlendirmeye öncelik vereceðiz. Ayrýca yayýnlarýmýzýn yurt dýþýnda çok daha geniþ bir okuyucu ve izleyici kitlesiyle buluþmasý için yeni yayýn stratejileri geliþtirmiþ bulunuyoruz. Ýnancýmýz odur ki, kültürel birikimimizin çaðdaþ kültür endüstrisinin gerekleriyle uyumlu bir yaklaþýmla deðerlendirilmesiyle, ülkemizin uluslararasý saygýnlýðýna ve küresel rekabetteki konumuna önemli ve özgün bir katký ve destek saðlanmýþ olacaktýr.



Erkan MUMCU Kültür ve Turizm Bakaný



5



SUNUÞ ÇAÐLAR BOYU TAHTIN SÝMGESEL ANLAMLARI IÞIÐINDA TÜRK TAHTLARI



Daha önce yeteri kadar araþtýrýlmamýþ bir konu olan Türk tahtlarý ile ilgili bu çalýþma, konuya açýklýk getirmenin yaný sýra, bu konuda ilk denebilecek bir ön çalýþma niteliðindedir. Bu çalýþmaya baþladýðýmýzda bizi en çok sýkýntýya düþüren, konuyla ilgili yayýnlarýn azlýðý oldu. Öte yandan konunun uzun bir tarihsel dönemi kapsamasý, bu uzun dönem boyunca Türk tarihini konu alan yapýtlarýn incelenmesini gerektirdi. Ayrýca günümüze gelen tahtlarýn az sayýda olmasý, yazýlý ve görsel malzemenin desteðini zorunlu kýldý. Günümüze gelen tahtlarýn az sayýda olmasýna karþýlýk, bir çok taht sahnesinin yer aldýðý betimlerin seçilmesi ve deðerlendirilmesi gerekti. Bu sahneler arasýndan belli bir tipin sürekliliðini gösteren tahtlarý içerenleri ve yazýlý kaynaklara uygunluk gösterenleri deðerlendirmeye alýndý. Yazýlý kaynaklarýn da konuya ilk aðýzdan açýklýk getirenler olmasýna dikkat edildi. Bulunamayan bazý az sayýdaki kaynaklar ise daha önceki araþtýrmalardan alýnarak kullanýldý. Günümüze gelmiþ olan Türk tahtlarý ise bulabildiðimiz



arþiv belgelerinin ve diðer yazýlý kaynaklarýn yardýmýyla deðerlendirildi. Bu çalýþma konusunu öneren ve çalýþmam sýrasýnda her zaman destekleyen deðerli hocam Sayýn Prof. Dr. Ayla Ödekan’a ve bu çalýþmanýn kitap haline getirilip basýlmasýný saðlayan Kültür ve Turizm Bakanlýðý Kütüphaneler ve Yayýmlar Genel Müdürlüðü’ne teþekkür ederim. Ayrýca bazý Almanca kaynaklarý çeviren Sayýn Mine Soner ve Sayýn Hakan Kara’ya, Auboyer’in bir makalesini Fransýzcadan çeviren Sayýn Prof. Dr. Osman Senemoðlu’na, yakýn ilgisi ve yardýmlarýyla farklý bir teþekkürü hak eden Topkapý Sarayý Müzesi Müdürü Sayýn Dr. Filiz Çaðman’a, arþiv çalýþmalarýnda yardýmcý olan Topkapý Sarayý arþiv görevlilerine, Ý.Ü. Edebiyat Fakültesi Genel Kitaplýk Þefi Sayýn Uzm. Semra Benden-Akbay’a ve Sanat Tarihi Kitaplýðý görevlisi Sayýn Nalan Altunay’a teþekkürü borç bilirim. Simge Özer Pýnarbaþý



6



ÝÇÝNDEKÝLER



GÝRÝÞ / 9 TAHT SÖZCÜÐÜ HAKKINDA / 13 Ýslamlýðýn Kabulünden Önce Türklerin Kullandýklarý Taht Sözcüðü Ýle Anlamdaþ Sözcükler / 14 Ýslamlýðýn Kabulünden Sonra Türklerin Kullandýklarý Taht, Kürsü, Serir Sözcükleri / 15



TAHTIN SÝMGESEL ANLAMLARI / 17 Egemenlik Simgesi Olarak Taht / 18 Dinsel Bir Simge Olarak Taht / 20 Hükümdarýn Dinsel Kimliði / 20 Tahta Oturan Kutsal Kiþiler / 25 Kutsal Taht / 38 Kozmolojik Bir Simge Olarak Taht / 44 Göksel Taht / 44 Tahtlarda Yaygýn Kullanýlan Kozmolojik Simgeler / 46



ÝSLAMLIÐIN KABULÜNDEN ÖNCEKÝ DÖNEMDE TÜRK TAHTLARI / 53 Taht Yapýmýnda Kullanýlan Malzeme ve Renkler / 54 Ahþap Taht / 56 Altýn Taht / 56 Gümüþ Taht / 57 Taht Tipleri / 57 Sedir Biçiminde Taht / 58 Ýki Tekerlekli Araba Biçiminde Taht / 58 Aslanlý Taht / 59 Üç Ayaklý Taht / 61 Altýgen Taht / 61 Koltuk Tipinde Taht / 63 Tahtýn Kullanýldýðý Törenler / 64 Tahta Çýkma Törenleri / 64 Elçi Kabul Törenleri / 65 Bayram ve Özel Günler / 66



7



ÝSLAMLIÐIN KABULÜNDEN SONRA TÜRK TAHTLARI / 69 Taht Yapýmýnda Kullanýlan Malzeme ve Renkler / 70 Ahþap Tahtlar / 75 Altýn Tahtlar / 76 Gümüþ Tahtlar / 79 Taht Tipleri / 80 Sedir Biçiminde Olan Tip / 80 Aslanlý Taht / 94 Baldakenli Tip / 95 Altýgen Taht / 103 Koltuk Tipinde Tahtlar / 105 Tahtýn Kullanýldýðý Törenler / 106 Tahta Çýkma Törenleri / 106 Elçi Kabul Törenleri / 112 Bayram ve Özel Günler / 115



KATALOG / 118 SONUÇ / 126 NOTLAR / 129 KAYNAKÇA / 139 RESÝM LÝSTESÝ / 147



8



GÝRÝÞ



Araþtýrmamýz, tarih boyunca kurulan Türk devletlerinin tahtlarýný konu almaktadýr. Selçuklu ve Osmanlý tahtlarý hakkýnda daha önce lisans tezi düzeyinde bazý araþtýrmalar yapýlmýþtýr1. Ancak bunlar, tahtýn daha çok tipolojik açýdan incelendiði araþtýrmalardýr. Türklerin Ýslamlýðý kabulünden önceki dönemde kullandýklarý tahtlar ise hiç araþtýrýlmamýþtýr. Bu nedenle daha geniþ kapsamlý, tahtýn anlamsal boyutunu da ele alan, taht tiplerinin doðuþundaki etkenleri ve bunlarýn simgeledikleri anlamlarý, tahtlarda kullanýlan malzeme, renk ve süslemelerin simgesel niteliðini sorgulayan bir araþtýrmanýn gerekliliðine inandýk.



yazýlý kaynaklara dayandýrarak yaptýðýmýz için, devletlere ya da tarihsel dönemlere göre bölümleme yapmanýn hatalý olacaðýný düþündük. Katalog bölümüne ise yalnýzca günümüze gelebilmiþ Türk tahtlarýný ve öteki kültürlerin tahtlarýný alarak, mobilya sanatýnýn geliþimi içinde ölçüleri ve tanýmlarýyla taht tiplerini saptamaya çalýþtýk. Bu nedenle araþtýrmamýz sýrasýnda yararlandýðýmýz taht betimlerini katalog bölümüne almadýk. Araþtýrmamýz sýrasýnda bizi bu araþtýrmaya yönelten nedenlerden de biri olan, Türk tahtlarý ile ilgili araþtýrmalarýn yukarýda sözü edilen iki kaynak ve bir kaç makaleyle2 sýnýrlý olduðunu gördük. Çalýþmamýzda örneklerini verdiðimiz çeþitli kültürlerin tahtlarýyla ilgilenenlerin de pek fazla olmadýðýný anladýk. Bu duruma olasýlýk vermediðimiz için, bilgi iþlem merkezleri, yurt dýþýndaki büyük yayýnevlerinin kataloglarý ve internet aracýlýðýyla taradýðýmýz yayýn listesinin kýsalýðý bizi þaþýrttý. Bu yayýnlarýn çoðu da tahtýn tipolojik incelemelerinden oluþuyordu. Tahtýn analamsal boyutunu da ele alan sýnýrlý sayýda bazý yayýnlar ise bizi bu konuda çalýþmaya yüreklendirdi. Bunlardan biri Jeannine Auboyer’in Le Trone et son Symbolisme dans L’Inde Ancienne3 adlý kitabý ve yine ayný yazarýn Un aspect du symbolisme de la souverainete dans l’Inde d’apres l’iconographie des trones4 adlý makalesi, konuya bakýþ açýmýzý doðrulayan kaynaklar olarak yararlandýðýmýz çalýþmalar oldu.



Bu amaçla önce, tahtýn sözcük anlamý üzerinde durduk. Türklerin tarih boyunca taht karþýlýðýnda kullandýklarý sözcükleri araþtýrdýk. Daha sonra tahtýn simgesel anlamlarýný ayrý bir bölümde topladýk. Bu bölümde önce, tahtýn en bilinen simgesel anlamý olan egemenlik simgesini ele aldýk. Daha sonra, tahtýn daha az sözü edilen dinsel anlamýný araþtýrdýk. Son olarak da tahtýn neredeyse hiç sözü edilmeyen kozmolojik anlamýný ele aldýk. Bu anlamlarý araþtýrýrken Türklerle iliþkili bir coðrafik çevredeki çeþitli kültürlerin tahta yükledikleri anlamlarý da deðerlendirmeye çalýþtýk. Türk tahtlarýnýn malzeme, renk ve tipolojik açýdan incelenmesini ise Ýslamlýk öncesi ve sonrasý olarak iki ayrý bölümde inceledik. Böyle bir bölümleme yapmamýzýn nedeni, dinsel inançlarýn tahtlar üzerindeki etkilerini saptadýktan sonra, Türklerin yeni bir dini kabul etmeleriyle tahtlarýnýn deðiþip, deðiþmediðini saptamaktý. Ayrýca Ýslamlýk öncesi kurulan Türk devletlerinden günümüze gelen taht örneði olmadýðýndan araþtýrmamýzý görsel ve



Tahtýn dinsel anlamýný ele alýrken çeþitli kültürlerin dinleri hakkýnda dilimize yakýn zamanda çevrilen Joseph Campbell’in Tanrýlarýn Maskeleri5 dizisinde yer alan dört kitabý,



10



Tahtlarda yer alan simgelerle ilgili olarak da Mircea Eliade’nin Ýmgeler Simgeler23 ile Kutsal ve Dindýþý24 adlý yapýtlarý ile George Ferguson’un Signs & Symbols in Christian Art25 adlý yapýtý yol gösterdi.



Samuel Henry Hook’un Ortadoðu Mitolojisi6 adlý yapýtý, Sir James Frazer’in The Golden Bough7 adlý yapýtý ve hükümdarýn dinsel kimliðini belirgin bir biçimde ortaya koyan Henry Frankfort’un Kingship and Gods8 adlý yapýtý sýk sýk baþvurduðumuz kaynaklar oldu. Türklerin Ýslamlýk öncesi inançlarý hakkýnda da JeanPaul Roux’nun Türklerin ve Moðollarýn Eski Dini9 adlý yapýtý ile Anohin’in Þamanizm üzerine makaleleri10 yararlandýðýmýz baþlýca kaynaklar oldu. Tek tanrýlý dinlerde taht kavramýnýn incelenmesi için de kutsal kitaplara11 baþvurduk.



Ayrýca günümüze gelebilen Türk tahtlarýnýn da Osmanlý öncesi dönemden neredeyse yok denecek kadar az olmasý, bizi betimleri deðerlendirmeye yöneltti. Von Le Coq’un Orta Asya duvar resimleri, kabartma ve heykellerini topladýðý yapýtý26 bu konuda baþlýca kaynak oldu. Taht betimleriyle ilgili bazý araþtýrmalardan27 da yararlandýk.



Ayrýca çeþitli antik kültürlerin edebi kaynaklarýnda tahtýn ele alýnýþýný da incelemeye çalýþtýk. Sümer edebiyatýnýn en güzel örneklerini kitabýnda toplayan Samuel Noah Kramer’in Tarih Sümer’de Baþlar12 adlý yapýtý, antik kültürlerin edebi kaynaklarýnýn deðerlendirilmesi konusunda bize yol gösterici oldu.



Bazý yazýlý kaynaklar da günümüze gelmemiþ olan tahtlarla ilgili belgesel deðerde yapýtlar olarak, sýk sýk baþvurduðumuz kaynaklar oldu. Özellikle yabancý elçilerin sefaretnameleri, seyahatnameler ve saray çevresinden bazý kiþilerin kaleme aldýklarý anýlar, tahtlarla ilgili ip uçlarýný yakalamamýza yardým etti. Ýslamlýk öncesi için Eduard Chavannes’nýn Bizans elçisi Zemarkhos’un seyahat raporunu tarihçi Menandros’tan naklen anlattýðý Documents sur les Tou-kie28 ve Bizans elçisi Priskos’un seyahatnamesi29 ile Çin elçisi Wang Yen-Te’nin seyahatnamesi30 en çok yararlandýðýmýz kaynaklar oldu. Ýslamlýk sonrasý dönem için Ýbn-i Bibi’nin Selçuknamesi31 ve Ýbn-i Batuta’nýn seyahatnamesi32 Karl Tebly’nin Dersaadet’te Avusturya Sefirleri33, J.B. Tavernier’nin A New Relation of the Inner Part of the Grand Seignor’s Seraglio34, Antoine Galland’ýn Ýstanbul’a Ait Günlük Anýlar35 adlý kitabý gibi yapýtlara sýk sýk baþvurduk.



Mitolojide tahtýn ele alýnýþýný ise dilimize çevrilen destan ve efsaneler yoluyla incelemeye çalýþtýk. Sümer edebiyatýnýn en önemli destaný olan Gýlgamýþ Destaný’ný13, Yunan edebiyatýnýn anýtsal örnekleri Homeros’un Odysseia14 ve Ýlyada15 adlý yapýtlarýný, Hesiodos’un Theogonia Destanýný16 inceledik. Türk tahtlarýyla ilgili olarak da edebi kaynaklara yöneldik. Oðuz Kaðan Destaný17, Dede Korkut Destaný18 Manas Destaný19 gibi yapýtlarýn yaný sýra, Reþit Rahmeti Arat’ýn derlediði Uygur þiirleri20, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig21 adlý yapýtý, Hüseyin Namýk Orkun’un Eski Türk Yazýtlarý adýyla yayýnladýðý Kök Türk anýtlarý üzerindeki metinleri ve Irk Bitið gibi bazý el yazmalarýný içeren dört ciltlik yapýtý22 en çok baþvurduðumuz kaynaklar oldu.



Ayrýca Osmanlý tahtlarýyla ilgili olarak Topkapý Saray Arþivi’nde bulduðumuz bazý belgeleri de deðerlendirmeye çalýþtýk.



11



TAHT SÖZCÜÐÜ HAKKINDA



Taht karþýlýðý kullanýlan bir baþka sözcük örgin ya da örgün dür45. Orkun, Þine Usu yazýtýnda geçen bu sözcüðü saray, konak diye çevirmiþtir46.Ancak Irk Bitig yazmasýnda ayný sözcüðü taht olarak ele almýþtýr47. Clauson da bu sözcüðü taht olarak çevirmiþtir48. Caferoðlu da ayný anlama geldiðini belirtmiþtir49.



Ýslamlýk Öncesi Dönemde Türklerin Kullandýklarý Taht Sözcüðü Ýle Anlamdaþ Sözcükler Ýslamlýk öncesi dönemde Türklerin taht karþýlýðý kullandýklarý sözcüklerin durumu karanlýktýr. Günümüze gelebilmiþ yazýlý kaynaklarda tahta çýkmak deyiminin yalnýzca oturmak anlamýna gelen olurmak sözcüðü ile anlatýldýðý dikkati çeker36. Taht karþýlýðý kullanýlan anlamdaþ sözcüklerin ise, tek baþýna bu anlamý yüklenmedikleri görülür. Üzerinde en çok tartýþýlan anlamdaþ sözcük, böd sözcüðüdür. Bilge Kaðan yazýtýnda kullanýlan bu sözcük, taht diye çevrilmiþtir37. Ancak daha sonra yapýlan araþtýrmalarda, bu sözcüðün böd deðil, bu öd yani bu zaman olarak okunmasý gerektiði ileri sürülmüþtür38. Kültegin yazýtýnýn güney tarafýnda “...Tenriteg tenride bolmýþ türk Bilge kagan bu ödke olurtým... (Göðe benzer gökte (mevcud) olmuþ Türk Bilge Hakan bu zamanda (iktidar mevkiine) oturdum)” yazmakta, Bilge Kaðan yazýtýnda ise “ ...Tenriteg tenride bolmýþ türk bilge kagan bödke olurtým...” ifadesi yer almaktadýr39.Yazýtlarda görülen bu deðiþikliðin imla hatasý nedeniyle olabileceði de düþünülmüþtür40. Ayrýca zaman anlamýna gelen öd sözcüðü, tahta çýkmak ile baðlantýlý olarak ele alýnmýþ, Çin imparatorlarýnýn da ayný biçimde, saltanat sürdükleri zamana göre nitelendikleri belirtilmiþtir41. Clauson ise böd’ün taht anlamýna geldiðinde ýsrar etmektedir42. Kültegin yazýtýnýn güney tarafýnda yer alan “...bödke körüðme beðler-ðü yanýldaçýsiz...” sözleri “ ...tahta sadakat (ve) itaat eden beyler! Siz mi yanýlacaksýnýz?...” diye çevrilmiþtir43.Taht yerine zaman sözcüðü kullanýlýrsa çeviri anlamsýz olmaktadýr. Divitçioðlu, öd sözcüðünün bir anlam dönüþtürümüne uðradýðýný ve hem zamaný hem de acunsal zamaný temsil eden tahtý simgelediðini düþünmektedir44.



Tahtý niteleyen baþka bir sözcük ise orundu. Divanü Lugat it-Türk’de yer, mekan, mevki diye çevrilmiþtir50. Clauson ise orun sözcüðünün aslýnda yer anlamýna geldiðini, daha özel anlamda yüksek yer, taht olduðunu belirtir51. Caferoðlu da ayný anlama geldiðini söyler52. Uygurlar, taht için orunlug yani orunlu yer deyimini kullanmýþlardýr. Cengiz Han döneminde Moðollar da Uygurlardan aldýklarý orun sözcüðünü oron biçiminde kullanmaya baþlamýþlardýr53. Þeref yeri anlamýna gelen bir baþka sözcük ise tör sözcüðüdür. Divanü Lugat-it-Türk’de evin veya odanýn en iyi, en önemli yeri olarak çevrilmiþtir54. Clauson da ayný anlama geldiðini belirtir55. Ancak Ögel, bu sözcüðün zamanla iltörü yani devletin þeref yeri anlamýný kazandýðýný ve bunun da tahttan baþka bir þey olamayacaðýný söylemektedir 56. Ögel, kötrüm sözcüðünün de Kutadgu Bilig’de kullanýlýþ biçiminden dolayý yüksek mevki ve seçkin kiþi anlamý taþýdýðýný düþünmektedir57. Divanü Lugat-it-Türk’de üzerine oturulan kerevet, dükkan, seki diye çevrilmiþtir. Ancak yüksek kiþi ve yer anlamýna geldiði de belirtilmiþtir58. Tabçak ya da tabçan da taht karþýlýðý kullanýlan sözcüklerdir59. Divanü Lugat-itTürk’de “...üç ayaklý sofra biçiminde bir nesne olup el eriþemiyen üzüm salkýmlarýný kesmek için üzerine çýkýlýr...” denmekte60, ancak taht ve sedir anlamýna geldiði de belirtilmektedir61. Clauson ise bu sözcüðün taht anlamýna geldiðinden söz etmez62.



14



Divanü Lugat -it- Türk’de kiz sözcüðünün de kutu, misk kutusu, taht, kürsü, sandýk, kap, heybe gibi anlamlar taþýdýðý belirtilmiþtir63. Clauson, bu sözcüðün de taht anlamýna geldiðinden söz etmemektedir64. Divanü Lugat -it- Türk’de ayrýca Çiðilce olduðu belirtilen þýn sözcüðünün de taht anlamýna geldiði söylenmektedir65. Arapçanýn etkisiyle taht karþýlýðý kullanýlan sözcüklerden biri de kürsi dir. Kutadgu Bilig’de taht karþýlýðý olarak kullanýlmýþtýr66. Ýslamlýðýn kabulünden önce Türklerin taht karþýlýðý kullandýklarý sözcüklerin ikincil anlamda olduðu görülmektedir. Þeref yeri ve yüksek mevki anlamýný taþýyan bu sözcükler, taht yerine de kullanýlmýþtýr. Zaman anlamýna gelen öd sözcüðünün ise saltanat zamanýný nitelemesi olasý gözükmekle birlikte, bir anlam dönüþtürümüne uðradýðý da kabul edilebilir.



Ýslamlýðýn Kabulünden Sonra Türklerin Kullandýklarý Taht, Kürsü, Serir Sözcükleri Ýslamlýðýn kabulünden önce Kutadgu Bilig’de geçen, Türklerin taht karþýlýðý kullandýklarý sözcüklerden biri olan Kürsi sözcüðü, Ýslamlýðýn kabulünden sonraki dönemde de kullanýlmaya devam etmiþtir. Arapçadan alýnan bu sözcük, oturulacak yüksekçe yer, taht, makam, ödev, hükümet merkezi, baþkent, ayaklýk, Arþ-i azamýn altýnda bir düzlükte olan ve levh-i mahfuzun bulunduðu yer gibi deðiþik anlamlara sahiptir67. Osmanlý döneminde ise kürsünün artýk taht anlamýnda pek kullanýlmadýðý anlaþýlmaktadýr. Pakalýn, bu sözcüðün ilk anlamý olarak camilerde ve medreselerde vaiz ve müderrislerin oturduðu kürsüleri göstermiþtir. Ayrýca tuðranýn ilk kýsmýna yani padiþahýn ve babasýnýn adýnýn yazýldýðý kýsýma da bu adýn verildiðini belirtmiþtir. Padiþahlarýn ata binecekleri zaman ayaðýnýn altýna konulan iskemlenin adýnýn da kürsü olduðunu söylemiþtir. Pakalýn’ýn açýklamasýnda tahtý akýla getirecek tek anlam ise merkez, makam yerine kullanýldýðýný belirtmesidir68.



15



Serir sözcüðü de Selçuklular ve Osmanlýlar tarafýndan taht karþýlýðýnda kullanýlmýþtýr. Arapça olan bu sözcük, hem yatacak yer, hem de taht anlamýndadýr69. Pakalýn da bu sözcüðün ayný anlamlara geldiðini belirtir70. Günümüzde de kullandýðýmýz taht sözcüðü ise Farsçadan alýnmýþtýr. Hükümdarýn oturduðu özel sandalye, koltuk ve makam anlamýný taþýmaktadýr71. Osmanlý kaynaklarýnda tahttan söz edilirken taht-ý þerif, taht-ý hümayun gibi nitelemeler yapýldýðý görülür. Hazine sayým defterlerinde bile tahtlardan taht-ý þerif diye söz edilmektedir72. Þerif sözcüðü kutsal, soylu ve peygamber soyundan olan anlamýný taþýmaktadýr73. Bu nitelemenin kullanýlmasý, tahtlara verilen önemi gösterir. Taht-ý hümayun için Pakalýn, padiþahlarýn merasim sýrasýnda oturduklarý sedire verilen ad olduðunu söylemektedir74. Farsça olan hümayun sözcüðü, kutlu, kutsal, padiþaha ait anlamlarýný taþýmaktadýr75. Bazý edebi kaynaklarda ise taht karþýlýðý olarak, yine Farsçadan alýnan Evreng, evrenk sözcüðünün kullanýldýðý görülür. Örneðin; Cevri’nin dizelerinde hem serir, hem evreng sözcükleri bir arada kullanýlmýþtýr: “...Serir-i sim kubbe mesned-i vala-yý sultani Mu’alla- kadr ü a’la-paye evreng-i Süleymani...” 76.



Evreng sözcüðünün deðiþik anlamlarý hakkýnda Devellioðlu, bu sözcüðün taht, þeref, süs, akýl ve irfan, halin hoþluðu, aðaç kurdu, yakýþýklýlýk ve hile gibi anlamlara geldiðini belirtmektedir77. Taht karþýlýðý kullanýlan sözcüklerden biri de erikedir. Arapça olan bu sözcük, gelin çadýrý için süslenmiþ taht, serir, yaslanacak þey anlamýný taþýmaktadýr78. Türklerin Ýslamlýðý kabulünden sonra, taht karþýlýðý olarak kullandýklarý sözcüklerin, Arapça ve Farsçadan alýnan sözcükler olduðu anlaþýlmaktadýr. Yeni bir dinin kabulüyle birlikte, yeni bir kültür çevresinin etkileri söz konusu olmuþtur.



TAHTIN SÝMGESEL ANLAMLARI



Araþtýrmamýz sýrasýnda tahtýn çeþitli simgesel anlamlarý olduðunu gördük. Bunlardan ilki, en çok bilinen anlamýyla tahtýn hükümdarlara özgü bir nesne olarak, egemenliðin simgesi olmasýdýr. Ýkinci anlam ise dinseldir. Dinsel anlam, daha çok tahta oturan kiþilerle baðlantýlý olarak tahtýn dinsel bir nitelik kazanmasý ve bazý kültürlerde tahtýn kendisinin bir kült eþyasý olarak kabul edilmesiyle ortaya çýkmaktadýr. Üçüncü anlam da tahtla ilgili bazý inançlardan kaynaklanmaktadýr. Gökyüzüyle ilgili bu inançlar, tahtýn kozmolojik bir simge haline gelmesine yol açmýþtýr. Tahtlarda yaygýn olarak kullanýlan bazý süslemelerin de gökyüzüyle iliþkili olmasý, tahtýn kozmolojik anlamýný güçlendirmektedir.



hükümdarýn veya bir ileri gelen kiþinin resmi koltuðu”79 olarak yapýlýr. Tahtýn hükümdarlýk simgesi olarak kullanýmýnýn ne zaman baþladýðý bilinmemektedir. Ancak topluluk halinde yaþayan tüm insanlarýn kendilerine bir reis seçtikleri ve onu diðerlerinden ayýrmak için giysi, taç gibi eþyalarýn yaný sýra, makamýný belirten bir simgeye de gereksinim duyduklarý anlaþýlmaktadýr. Afrika’daki kabilelerde bile þef için taht gibi özel bir tabure ayrýldýðý görülür (R. 1). Bir çift panter tarafýndan taþýnan bu taburenin þefin gücünü ve egemenliðini gösteren bir simge olduðu anlaþýlmaktadýr. Bir hükümdarýn tahta oturtulmasý, onun egemenliðinin baþladýðýný belirten olaylardan biridir. Bu nedenle tahta çýkma olayý da bir tören haline gelmiþtir. Çeþitli kültürlerde deðiþik biçimlerde yapýlan bu tören, ayrýca hükümdarýn resmen tanýnmasýný da gösteren bir olaydý. Bir hükümdarýn tahttan indirilmesi ise egemenliðinin sonu demekti. Egemenliðin bu önemli simgesi, tarih boyunca iktidar peþin-



Egemenlik Simgesi Olarak Taht Taht, sözlüklerde hep hükümdarlýðýn bir simgesi olarak gösterilmiþtir. Tahtýn tanýmý, çeþitli dillerdeki sözlüklerde genellikle “bir



1. Resim Lagos, Nijerya’da Bulunmuþ Þef Taburesi, Ahþap, Museum für Völkenkunde, Viyana.



18



2. Resim: Ana Tanrýça Heykelciði, Piþmiþ toprak, Ý.Ö. 6. binyýl ilk yarýsý, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara.



3. Resim: Tuthankamon’un Tahtý, Ahþap, Ý.Ö. 1347-1337, Egyptian Museum, Kahire.



deki hükümdar adaylarý arasýnda kavgalara neden olmuþ, bu kavgalara da “taht kavgalarý”denilmiþtir.



sinimlerin yaný sýra, anlaþýlmasý çok daha karmaþýk olan dinsel inançlardan kaynaklanan bazý etkenlerin de neden olduðu anlaþýlmaktadýr. Kültürler arasýndaki bu farklýlýklara karþýn, bazý taht tipleri bir çok kültür tarafýndan benimsenen örnekler olarak dikkati çeker. Deðiþik kültürler tarafýndan benimsenen bu tahtlarýn efsaneleþmiþ hükümdarlara ait olduðu görülür. Eski Ahid’de bir kral olarak kabul edilen Hz. Süleyman’ýn on iki aslanlý tahtý, hem Hristiyan hem de Ýslam dünyasýnda benimsenmiþtir. Hint Sultaný Þah Cihan’ýn tavuskuþlarýyla süslü tahtý da Ýslam dünyasýnda önemli bir motif olmuþtur.



Tahtýn betimlerde görülen en erken örnekleri prehistorik döneme, insanlarýn göçebe yaþamý býrakýp, yerleþik yaþama geçtikleri neolitik çaða aittir. Çatalhöyük kazýlarýnda bulunmuþ bir ana tanrýça heykelciðinde aslanlý tahtlarýn prototipiyle karþýlaþýyoruz (R. 2). Günümüze gelebilmiþ, bilinen en eski taht örneði ise antik Mýsýr kültürüne aittir (R. 3). Ý.Ö. 1347-1337 yýllarýna tarihlenen bu örnek, incelikli formu ve süslemeleriyle tahtýn daha o dönemde bir sanat eseri haline geldiðini gösterir.



Tarih boyunca bir çok imparatorluk kurmuþ olan Türklerin de tahtý bir hükümdarlýk simgesi olarak gördükleri, hükümdarlarýný tahta çýkarýrken özel törenler yaptýklarý hem yazýlý kaynaklardan, hem de günümüze gelen betimler ve tahtlardan anlaþýlmaktadýr.



Mobilya sanatýnýn önemli bir parçasý olan tahtlar, çeþitli kültürlerde deðiþik özellikler gösterir. Deðiþik taht tiplerinin ortaya çýkmasýna, kültürler arasýndaki farklýlýklar yol açmýþtýr. Taht tiplerinin çeþitliliðine, toplumlarýn oturma biçimlerinin farklýlýðý gibi bazý pratik gerek-



Günümüzde ise krallýklarýn giderek azal-



19



masýna ve modern yaþamýn gereklerine ayak uydurulmasýna karþýn, taht hâlâ bazý ülkelerde kullanýlmaya devam etmektedir.



þehir tanrýsýnýn hizmetkarýydý. Böylece hem siyasal, hem dinsel lider olarak tanrý ve halk arasýnda bir tür aracýlýk yapýyordu. Bir sitenin patesisi egemenliðini geniþ bir alana yaydýðý zaman, kendisine Lugal ya da Kodat anlamýný içeren “En” unvaný veriliyordu 82. Lugallerden biri egemenliðini tüm Sinear’a yayýnca “Lugalkalma” yani memleket kralý unvanýný alýyordu. Sinear’ýn tanrýsý Enlil olduðuna göre kral, hem yerel tanrýnýn hem de Enlil’in vekili sayýlýyordu83. Sümerlerin inancýna göre memleketin asýl sahibi Enlil olduðu için kral seçiminde de ona baþvurulurdu. Enlil, kralýn adýný baþrahip aracýlýðýyla bildirir, öteki patesi ve lugaller de bu kralý kabul ederlerdi 84.



Dinsel Bir Simge Olarak Taht Araþtýrmamýz sýrasýnda tahtýn yalnýzca bir egemenlik simgesi olmakla kalmayýp, ayný zamanda dinsel bir anlamý da olduðunu gördük. Özellikle erken dönemlerde din ve devlet iliþkisinin içiçe geçmiþ olduðu düþünüldüðünde, tahtlarýn da dinsel anlamýný gözardý edemezdik. Tahtýn dinsel bir simge olarak deðerlendirilmesi üç nedene dayanmaktadýr. Bu nedenlerden ikisi tahta oturan kiþilerle baðlantýlý olarak tahtýn dinsel bir iþlev kazanmasýdýr. Bunlardan ilki tahta oturan hükümdarýn dinsel kimliðidir. Ýkinci neden ise, kutsal kiþilerin, tanrýlarýn tahta oturduðuna inanýlmasýdýr. Üçüncü neden de yine dinsel inançlarla baðlantýlý olarak tahtýn kendisinin kutsal bir nesne olarak deðerlendirilmesidir. Ýlk iki nedenin dolaylý olmasýna karþýlýk, üçüncü neden dolaysýzdýr. Tahtýn dinsel anlamý, bu üç nedene baðlý olarak taht yapýmýnda kullanýlan malzeme, biçim, süsleme ve renklere de yansýmýþtýr.



Mezopotamya’da daha sonra hüküm süren diðer devletlerde de kralýn benzer bir kimlik taþýdýðý görülür. Asur kýrallarýna verilen “Þangu” yani baþ kahin unvaný bunu gösterir85. Erken Babil krallarý ise, I. Sargon zamanýndan IV. Ur hanedaný ve sonrasýna kadar yaþamlarý boyunca tanrý olmak iddiasýndaydýlar. IV. Ur Hanedanýnýn hükümdarlarý onurlarýna tapýnaklar inþa ettirmiþler, çeþitli mabetlerde heykellerini dikmiþler ve halkýn bu heykellere kurban vermesi için emir vermiþlerdir. Sekizinci ay özellikle krallara ayrýlmýþtý ve onlara yeni ayda ve her ayýn on beþinde kurbanlar sunuluyordu86. Babil krallarýnýn her yýl Zagmuk festivali sýrasýnda Babil’deki Tanrý Marduk’un Esagil tapýnaðýna giderek güçlerini yenilemeleri bir gelenekti. Þehir Asur egemenliði altýndayken bile, krallar Yeni Yýl Festivalinde bu geleneði sürdürmüþlerdir87. Babillilerin inancýna göre krallýðýn süreli olmasý, bir yýl dolunca kralýn öldürülmesi de gelenekti. Ancak bu geleneðin uygulanmasý için deðiþik bir yol bulunduðu görülür: Babil rahibi Berosus’a göre Babil’de her yýl Sacaea denilen bir festival düzenlenirdi. Bu festival her yýl Lous ayýnýn onaltýncý günü baþlar ve beþ gün sürerdi. Festival boyunca bir idam mahkumu kralýn yerine geçer, beþ gün sonunda kamçýlanýr, asýlýr veya kazýða oturtulurdu88.



Hükümdarýn Dinsel Kimliði Devleti yöneten kiþinin dinsel bir kimlik taþýmasý çok sýk rastlanan bir durumdur. Özellikle çok tanrýlý inanca sahip antik kültürlerde hükümdarlarýn kutsal bir kimlik taþýdýðý görülür. Antik Mezopotamya ve Yakýndoðu kültürlerinde kralýn, tanrýnýn vekili olduðuna inanýlýyordu. Sümerlerin inanýþýna göre krallýk da gökten yeryüzüne indirilmiþti80. Sümerlerin kurduklarý tüm þehir devletlerinin bir tanrýsý vardý. Krallar, o þehrin tanrýsýnýn vekil ve naibleriydiler. Dolayýsýyla þehrin yönetimi aslýnda o þehrin tanrýsýna aitti81. Prenslere verilen “Patesi” unvaný da bu anlayýþý dile getirir. Sözcük anlamý hizmetkar demek olan patesi, hakim olduðu þehirdeki tapýnaðýn baþ rahibi, yani



Antik Mýsýr kültüründe ise tanrý ve kral olgusunun birleþtirildiði görülür. Mýsýr krallarý



20



bir tanrý ya da bir kahramaný kabullenmesi ilginçtir. Kral da bu ailelerden birine mensuptur97. Yunan mitolojisinde Midas gibi adý çeþitli efsanelere karýþmýþ krallara da rastlanýr. Ancak bunlar hiç bir zaman tanrýlaþmamýþlardýr. Bu nedenle Ege ve Yunan kültürlerinde kutsal krallýk anlayýþý görülmez.



yaþamlarý süresince tanrý Horus, öldüklerinde ölüler tanrýsý Osiris oluyorlardý89. Tanrý olarak kabul edilen bu krallara kurbanlar sunulur, özel tapýnaklarda özel rahipler tarafýndan törenler yapýlýrdý90. Kralýn tanrýlaþtýrýlmasýnda önce Güneþ tanrýsý Re’ye tapýnmanýn artýþý, sonra da ayný þekilde Osiris’e olan baðlýlýðýn artmasý rol oynamýþtýr91. Firavunlarýn törensel lakaplarýnýn yazýldýðý kartuþlarda onun Re’nin oðlu olduðunu gösteren bir de taht adý bulunurdu92. Kralýn bu popüler tanrýlarýn yerine geçmesi, ona her iki dünyada da tam bir egemenlik saðlýyordu. Kral kutsal olan tüm kavramlarý kendisinde topluyor, yalnýzca Mýsýr üzerinde deðil, tüm kýtalar ve milletler üzerinde otoritesini kuruyordu93. Kraliçe de “tanrýnýn karýsý” ya da “tanrýnýn annesi” unvanýný alýyordu. “Tanrýnýn babasý” unvaný ise, yalnýz kralýn gerçek babasý tarafýndan deðil, üvey babasý tarafýndan da taþýnabiliyordu94. Mýsýr’da ilk dört hanedan süresince (Ý.Ö. y. 2850-2480) kralýn birinci derece bir tanrý olmasýna karþýlýk, V. Hanedan döneminde (Ý.Ö. 2480-2350) ikinci dereceden bir tanrý durumuna düþmüþtü. Bu dönemde güneþ tanrý Re’nin en popüler tanrý olduðu görülür. Kralýn bu tanrýyla özdeþleþtirilmesi de ayný hanedan döneminde gerçekleþmiþtir. Ýlk kez hangi kralýn bu tanrýyý öne sürdüðü bilinmemekle birlikte, ilk üç firavunun bakire doðumla dünyaya geldiklerine dair bir efsane vardýr. Bu üç firavun Re’nin oðlu olarak kabul edilir95. Hükümdarlarýn doðumlarýyla ilgili inançlar, öteki kültürlerde de karþýmýza çýkar. Örneðin; Moðol hükümdarý Cengiz Han’ýn (1206-1227) avucunda aþýk kemiðini andýran bir kan pýhtýsýyla doðumu, onun ileride büyük bir hükümdar olacaðýnýn kanýtý sayýlmýþtýr96. Hükümdarýn kutsallýðýnýn daha doðumundan baþladýðýný gösteren bu örnekler, hükümdarýn dinsel kimliðinin oluþmasýnda önemli bir rol oynamaktadýr.



Bazý kültürlerde de kralýn öldükten sonra tanrýlaþtýrýldýðý görülür. Örneðin; Hitit krallarý yaþadýklarý sürece tanrý deðildiler, ancak öldükten sonra tanrýlaþtýrýldýklarý anlaþýlmaktadýr. Tabletlerde kýralýn ölümünden söz edilirken “kral öldü” yerine “kral tanrýlaþtý” denilmesi, bunu gösterir. Ayrýca ölmüþ krallarýn heykellerinin önünde dinsel törenler yapýlmasý da bu inancý kanýtlar98. Antik Roma kültüründe de imparatorun öldükten sonra tanrýlar arasýna katýldýðý görülür. Ýmparator Augustus (Ý.Ö. 27-14), ölümünden sonra Roma tanrýlarý arasýna yükseltildi. Yaþamýnda kendisine doðrudan doðruya tapýnýlmasýna izin vermemiþti, sunaklar onun genius’una sunulmuþ, ama eyaletlerde Roma devletinin ruhunun bir aracý olarak ona tapýnýlmýþtý. Ve ona bu kimliði ile saygý göstermeyi reddetmek, ölümle cezalandýrýlabilen siyasal bir suçtu. Ölümünden sonra, kültünün hizmeti için özel bir kahinlik oluþturuldu. Daha sonralarý her imparator için özel kahinlikler kurulmuþtur. Öldürülmüþ olan Julius Caesar (Ý.Ö. 101-44) ise, Augustus’tan daha önce tanrýlaþmýþ, Forum’da onun adýna bir tapýnak yapýlmýþtý. Yaþarken kendisine tapýnýlmasýna izin veren imparatorlar da vardý. Bunlarýn ilki Commodus’tu (Ý.S. 180-192). Aurelian (270-275) kendisine ‘Efendi ve Tanrý’ (dominus et deus) olarak hitap ettirdi. Diocletian (284-305) ise kendisine Jovius yani `Jove’un’ denilmesini emretti99. Çok tanrýlý inanca sahip kültürlerde kýralýn tanrý, tanrýnýn oðlu veya naibi olarak kabul edildiði görülmektedir. Deðiþik inançlara sahip öteki kültürlerde de benzer bir durum görülür. Zerdüþt dinine inandýðýný belirten Pers kýralý I. Darius (Ý.Ö. 521-486) da Behistun’da üç dilde yazdýrdýðý kitabesinde “...Ahura Mazda’nýn rah-



Antik Yunan kültüründe ise halkýn iki sýnýfa ayrýldýðýný, mal ve mülk sahiplerinin ve kabile tarihinde yararlýlýk göstermiþ kiþilerin aristokrat sýnýfý oluþturduðunu görüyoruz. Aristokrat sýnýfýn en iyi örneði Ýyonya’da karþýmýza çýkar. Her soylu ailenin kendisinin atasý olarak



21



metiyle kral oldum...”100 demektedir. Kral, artýk tanrý deðildir ama, tanrýnýn yardýmýyla kral olmuþtur.



anlamýnda çevrilmelidir110. Ancak, Uygurlara kadar tüm Türk topluluklarýnýn kaðanlarýnýn “Tengri” veya “Göðün oðlu” unvanýný kullandýklarýný öne süren araþtýrmacýlar da vardýr111. Bir Uygur yazýtýnýn üzerinde þu anlatým yer alýr: “...bu tenriken in tenride k(u)t bulmýþ alp bilge tenri uygur kaganýn bitiði...”112. Budist Uygur dualarýnda da “tengri” unvaný görülmektedir113. “Tengriken” ise prenseslere verilen bir unvandýr114. Bu unvanlar, sözcüðün iki deðiþik anlamý nedeniyle hükümdarýn tanrý kabul edildiðini göstermese de, sözcüðün ikinci anlamý onun göksel kiþiliðinin göstergesidir. 176 yýlýnda Hun Ýmparatoru Mete’nin Çin Ýmparatoru’na gönderdiði mektup þu sözlerle baþlýyordu: “... Gök tarafýndan tahta çýkarýlmýþ, Büyük Hun Ýmparatoru (Þanyü), Çin imparatorlarýnýn iyi olup olmadýklarýný saygý ile sorar...”115. Çin imparatorlarýnýn da tahta göklerin kabul ediþi veya iradesiyle çýktýklarý kabul ediliyordu116. Japonlar da kýrallýðýn gökyüzünden indiðine inanýyorlardý117. Kök Türklerin Kültegin yazýtýnda þu anlatým dikkat çekicidir: “...(Fakat) yukarýda Türk Tanrýsý, Türk’ün mukaddes yeri suyu böyle tanzim etmiþ (mukadder eylemiþ): Türk kavmi yok olmasýn diye, millet olsun diye babam Elteriþ hakaný, annem Elbilge hatunu Tanrý tepesinde tutup yukarý götürmüþ. Babam hakan on yedi er ile dýþarý çýkmýþ. Dýþarýya yürüyor diye haber iþidüp þehirdekiler daða çýkmýþlar, daðdakiler inmiþler. Derlenüp yetmiþ erkek olmuþlar. Tanrý güç verdiði için babam hakanýn ordusu kurt gibi imiþ, düþmaný koyun gibi imiþ...”118. Tanrýnýn kaðan ve karýsýný tepesinde tutup yukarý götürmesi, gökyüzüne çýktýklarýný düþündürür. Orada kaðan, tanrýdan güç alarak, aþaðýda zafer kazanmýþtýr. Türklerin gökyüzüne, öteki çok tanrýlý toplumlarda da görüldüðü gibi büyük bir önem verdikleri ve dinsel anlamlar yükledikleri anlaþýlmaktadýr. Kaðanlar da bu önemli inançtan paylarýna düþeni almýþlardýr. Gök tanrýdan kut, küç ve ülüg alan kaðan kutsallýk, savaþkanlýk, üretkenlik niteliklerini kazanÇeviriler arasýnda farklýlýklar mýþtýr119. nedeniyle Kaðan tanrý, tanrýnýn oðlu olarak kabul edilmese de, gökyüzüyle olan iliþkisi



Ýmparatorun tanrý olarak kabul edilmesine geç tarihli bir örnek de Japonya’da karþýmýza çýkar. Japonya’da Budizm öncesi inançlara Þintoizm adý verilmektedir. Þintoizme göre de imparator tanrý olarak kabul edilmekteydi. 1945’te II. Dünya Savaþý’nda yenilen Japonyada imparator artýk tanrý olmadýðýný ve tanrýlarýn soyundan gelmediðini, kendisine tapýnýlamayacaðýný açýklamak zorunda 101 kalmýþtýr . Türklerin Ýslamlýðý kabulünden önceki dönemde Þamanizm, Budizm, Brahmanizm, Zerdüþt dini gibi çeþitli dinlere inandýklarýný biliyoruz. Kaðanlarýn dinsel kimliði ise, henüz pek aydýnlatýlmamýþ bir konudur. Ancak yine de elimizdeki bazý kaynaklardan kaðanýn dinsel pozisyonunu öðrenebiliyoruz. Kök Türk yazýtlarýnda geçen “Tengri” sözcüðünün anlamý tartýþmalýdýr. Bu sözcük hem tanrý, hem de gök anlamýný içermektedir102. Bu nedenle yapýlan çevirilerde konumuzu ilgilendiren bir anlam deðiþikliði olmaktadýr. Kök Türk yazýtlarýnda geçen þu sözler farklý yorumlanmýþtýr: “...Tengriteg tenride bolmýþ türk Bilge kagan bu ödke olurtým...”103 cümlesi, Orkun tarafýndan “...Göðe benzer gökte (mevcud) olmuþ Türk Bilge hakan bu zamanda (iktidar mevkiine) oturdum...” þeklinde çevrilmiþtir104. Divitçioðlu ise, ayný cümleyi þöyle çevirmektedir : “... Tengri gibi, Tengriden olmuþ Türk Bilge Kaðan bu zamana-bu kaðanlýk mevkiine oturdum-hüküm sürdüm...”105. Divitçioðlu’na göre Kök Türk kaðanlarý tengri veya onun oðlu deðil, onun resulüdür106. Roux ise, Gök-Tanrý’nýn bir imparatorluk tanrýsý olduðunu düþünmektedir107. Ona göre, hükümdar tanrý tarafýndan gönderilen, onun temsilcisi, benzeri veya onun gölgesi, belki de Çin örneðine göre, onun oðludur108. Ögel, Çin kaynaklarýnýn belirttiðine göre, Hun hakanlarýnýn göðün oðlu unvanýný kullandýðýný söyler109. Ancak ona göre “ku-t’u” denilen göðün oðlu unvaný, gök veya tanrýdan kut bulmuþ



22



kaðanýn kutsal ve dinsel bir kimliðe sahip olduðunu gösterir. Hükümdarlara verilen “Iduk-Kut” unvaný da bu kutsal kimliðin göstergesidir. Donuk, bu unvanýn “kutsal iktidar” anlamýna geldiðini belirtir120. Kaðanýn dinsel görevleri hakkýnda ise kaynaklarda ayrýntýlý bilgi olmamakla birlikte, yine de dinsel bir görevi yüklendiði anlaþýlmaktadýr. Ögel’e göre kaðan baþ rahiplik görevini üstlenmekteydi121. Divitçioðlu ise, ilk Kök Türk kaðanlarýnýn atakam olduklarýný kabul etmekle birlikte daha sonralarý kaðanýn rahiplik görevini sürdürdüðünü kuþku ile karþýlamaktadýr. Ancak tüm Kök Türk kaðanlarýnýn kutsal olduðu düþüncesindedir122.



onlardan sonra bir baþkasý çýkacak; ve öncekilerden farklý olup üç kral düþürecektir. Ve Yüce Olana karþý sözler söyliyecek, ve Yüce Olanýn mukaddeslerini hýrpalayacak; ve zamanlarý ve þeriati deðiþtirmeði tasarlayacak; ve bir vakte ve vakitlere ve yarým vakte kadar onun eline verileceklerdir. Fakat mahkeme kurulacak, ve saltanatýný sona kadar bitirip yok etmek için onu alacaklar. Ve krallýk ve saltanat, ve bütün göklerin altýndaki krallýklarýn büyüklüðü Yüce Olanýn mukaddeslerinin kavmýna verilecek; onun krallýðý ebedi krallýktýr, ve bütün saltanatlar ona kulluk edecekler, ve baþ iðeceklerdir...”125. Eski Ahid’de Tanrý’nýn krallýk vermesinden ve geri almasýndan da sýk sýk söz edilir. Samuel kral Saul’e þöyle der: “...Rab kavmý üzerine, Ýsrail üzerine, kral olarak seni meshetmek için beni gönderdi; ve þimdi Rabbin sözlerini dinle...”126. Daha sonra ise Tanrý’nýn þu sözleri söylediði anlatýlýr: “...Saulu kral ettiðime nadim oldum; çünkü artýk ardýmdan döndü, ve sözlerimi tutmadý...”127. Tanrý’nýn krallýðý Saul’un elinden alýp Davud’a vermesi de Samuel’in aðzýndan þöyle anlatýlýr: “...Ve Rab benim vasýtamla söylediðim gibi sana yaptý; ve Rab kýrallýðý senin elinden kopardý, ve onu senin komþuna, Davuda verdi...”128. Tanrý’nýn Davud’a verdiði krallýk hakkýnda peygamber Natan aracýlýðý ile þu sözleri söylediði görülür: “... O benim ismime ev yapacaktýr, ve krallýðýnýn tahtýný ebediyen sabit kýlacaðým. Ben ona baba olacaðým, ve o bana oðul olacaktýr; eðer kötülük iþlerse, onu insanlar deðneðile, adam oðullarýnýn vuruþlarý ile tedip edeceðim; fakat senin önünden kaldýrdýðým Sauldan inayetimi geri aldýðým gibi ondan alýnmayacaktýr. Ve senin evin ve krallýðýn senin önünde ebediyen emniyette olacaktýr; tahtýn ebediyen sabit olacaktýr...”129.



Kutsal krallýk anlayýþý Budizme inanan Türklerde de görülmektedir. XI. yüzyýlda yazýlmýþ Budist bir Uygur þiirinde de kutsal bir hükümdardan söz edilmektedir: “...Aslý-esasý temiz hikmet olan, Yükseklere çýkan tuðunu dikip, yanlýþ düþünceli yabancý düþmanlarý uzaklara kovup, kaçýrmak suretiyle iç bakýmýndan dürüst hareketli, halkýný, memleketini iyice koruyan Indraketudhvaja raja mukaddes hükümdarýn önünde hürmetle eðilirim...” 123.



Tek tanrýlý dinlerin kabulüyle birlikte tanrýkrallarýn ortadan kalktýðý görülür. Ancak yine de tanrýnýn inayetiyle kral olma inancý sürmüþtür. Eski Ahid’de krallýk ve saltanat hakkýnda ilginç bir bölüm yer alýr. Bu bölümde Daniel’in gördüðü dört canavar anlatýlmakta ve bu canavarlarýn ne anlama geldiði açýklanmaktadýr: “...Bu dört büyük canavar, yerden çýkacak dört kraldýr. Fakat krallýðý Yüce Olanýn mukaddesleri alacaklardýr, ve ebede kadar, ve ebetler ebedine kadar krallýðý onlar edineceklerdir...”124. Hepsinden daha korkunç olan on boynuzlu canavar hakkýnda ise þöyle denmektedir: “...Þöyle dedi: Dördüncü canavar, yer üzerinde, bütün krallýklardan farklý olacak bütün yeri yutacak, ve onu çiðniyip parçalayan dördüncü bir krallýk olacaktýr. Ve on boynuza gelince, bu krallýktan on kral çýkacaktýr; ve



Tanrý’nýn kýrala inayetinden þöyle söz edilir: “...Rab kralýna büyük kurtuluþlar verir, Ve mesihine, Davuda, ve onun zürriyetine, Ebediyen inayet eder...”130. Tanrý’nýn Hz. Süleyman’a öfkelenip, krallýðý elinden alacaðýný söylediði de Eski Ahid’de anlatýlýr131.



23



Eski Ahid’de bir kral olarak kabul edilen Hz. Süleyman’ýn tahtý þöyle anlatýlmýþtýr: “...Ve kral fil diþinden büyük bir taht yaptý, ve onu saf altýnla kapladý. Tahtýn altý basamaðý vardý, ve arka taraftan tahtýn baþý yuvarlaktý; ve oturulacak yerde iki taraftan kollar vardý, ve kollarýn yanýnda iki aslan duruyordu. Ve altý basamak üzerinde iki tarafta on iki aslan duruyorlardý; hiç bir ülkede böyle þey yapýlmamýþtýr...”132. Hz. Süleyman’ýn tahtýnýn yanýna annesi Bat-þeba için bir taht koydurduðu ve onu saðýnda oturttuðu da Eski Ahid’de anlatýlýr133.



Halifeden biat almak geleneði Anadolu Selçuklularý döneminde de sürmüþtür. Ayrýca halifeler, Anadolu Selçuklu sultanlarýna bazý unvanlar da vermiþlerdir. Örneðin; Abbasi Halifesi II. Süleymanþah’a “es-Sultanü’lKahir” unvanýný vermiþtir137. Ayrýca Anadolu Selçuklularý “sultan” unvanýnýn yaný sýra “Rükneddin, Ýzzeddin, Gýyaseddin ve Alaeddin” gibi çeþitli lakaplar da almýþlar ve kullanmýþlardýr. Bu lakaplar bazen “Rüknü’d-Dünya ve’d-Din” (Dinin ve dünyanýn direði), “Ýzzü’dDünya ve’d-Din” (Dinin ve dünyanýn izzeti), “Gýyasü’d-Dünya ve’d-Din” (Dinin ve dünyanýn yardýmcýsý) ve “Alaü’d-Dünya ve’dDin” þeklinde söylenmiþtir138. Sultanlarýn resmi unvanlarýnda ise dinsel kimliðini gösteren sözler yer almaz.



Hýristiyanlýkta ise, Ýncil’de Tanrý’dan krallýk alýnmasý gibi inançlarý göremiyoruz. Ancak yine de din, toplum üzerinde egemen bir güçtü, krallar da bu gücün etkisinden paylarýný almaktaydýlar. Ortaçað Avrupasý dinin aðýr baskýsý altýndaydý. Kilisenin etkin gücü krallýk üzerinde de egemendi. Krallarýn tahta çýkýþlarýnda Katolik mezhebinin en yüksek dereceli din adamý olan papanýn taç giydirmesi ve kutsamasý gelenek haline gelmiþti.



Osmanlý sultanlarýnýn da ilk dönemlerde ayný sözcüklerle anýldýðý görülür. Ankara’da 1375 tarihli bir kitabede “Melik-ül-adil-ül-gazi es-sultan gýyas-üd-dünya ve-d-din ebü-l-feth Murad Han ibn-i Orhan” sözcükleri yer alýr139. Daha geç dönemde ise bu lakaplar biraz deðiþmiþtir. Örneðin; Yýldýrým Bayezid’dan “sultan üs Selatin zill ull-allah-ý fil’arzýn Sikender-i ruy-i zemin” diye söz edilir140. Topkapý Sarayý’nda Bab-ý Hümayun kitabesinde Fatih Sultan Mehmed’den hem “Allah’ýn iki cihanda gölgesi” hem de “ iki ufuk arasýnda Allah’ýn avni” diye söz edilmektedir141. Yavuz Sultan Selim’in 1517’de hilafeti ele geçirmesiyle birlikte Türk hükümdarlarý ayný zamanda tüm Ýslam dünyasýnýn dinsel lideri olarak kabul edilen halifelik görevini de üstlenmiþler ve son döneme kadar (1922) da halifelik makamýný elde tutmuþlardýr.



Türklerin Ýslamlýðý kabulüyle birlikte, bazý eski inançlar yaþamaya ya da yeni din ile baðdaþtýrýlmaya çalýþýlsa da Ýslamlýðýn ana koþulu olan “ Tanrý birdir, ondan baþka tapýnýlacak yoktur, peygamber de onun resulüdür”134 anlayýþý kabul edilmiþtir. Böyle bir anlayýþta, hükümdarýn kutsal kabul edilmesi söz konusu olamazdý. Ancak din, devletin üzerinde belirleyici bir rol oynuyordu. Bu rol hükümdarlýk üzerinde de geçerliydi. Hz. Muhammed’in ölümünden sonra ortaya çýkan halifelik kurumu, Ýslamlýðý kabul etmiþ tüm toplumlar üzerinde egemendi. Hükümdarlarýn halifeden biat almalarý gelenek haline geldi. Tarihsel kaynaklarda Türk hükümdarlarýyla halifeler arasýndaki iliþkiler yer alýr.



Osmanlý Sultanýnýn ayný zamanda Ýslamlýðýn dinsel reisi konumunda olmasý, bazý dinsel görevler yüklenmesini gerektiriyordu. Ancak halifelik yalnýzca dinsel bir makam deðildi. Pakalýn, bu konuda þunlarý söylemektedir: “...Bir de þu hakikat taayyün ediyor ki halifenin vazifesi, Papalýk makamý hakkýnda efkara tebadür ettiði gibi, ruhani deðil, belki ümmetlerin muamelatýný tedvirve dini iþlerine ait ahkamdan menfaatlerine en ziyade uygun



Büyük Selçuklu Sultaný Tuðrul’un halifeden biat almak için Baðdat’a gittiði, kendisine hil’at olarak yedi siyah cüppe giydirildiði, baþýna emame sarýldýðý,altýndan bir toka, iki altýn bilezik ve altýn kýnlý kýlýç ile bir ahdname verildiðini biliyoruz135. El-Hüseyni ise Sultanýn halifeyle arasýnýn bozuk olduðunu, hiç düzelmediðini kaydeder136.



24



bulunaný mebhus þartlar dairesinde kabul ve tenfiz eylemekten ibarettir. Demek oluyor ki Ýslamda halifenin vazifesi ruhlar üzerinde hüküm ve nüfuzunu icra etmek, sýrf dünyevi olan teamül þuunu sahasýndan daha ileri giderek halkýn meada taalluk eden ahval ve mukadderatý üzerinde tasaarruf iddiasýnda bulunmak deðildir. Çünkü halife demek hakiki manasiyle Ahkam-ý Ýlahiyyeyi tenfize, ibadýn maslahatlarýný tedvir ve temþiyete memur demektir...”142. Hilafet, saltanatla ve idare görevleriyle baðlantýlý bir makamdý. Çünkü halife olan kiþi, Ýslam dünyasýnda sözü geçen iktidar sahibi bir devletin de baþýnda bulunurdu. Ayrýca Ýslamlýðýn Kur’an’da yer alan buyruklarýný yerine getirmek zorundaydý. Pakalýn, bunlarý þöyle sýralamýþtýr: “...Hilafetin teþri’ hikmeti Müslümanlar arasýnda adaleti paydar etmek, þer’i hatlarý ve amme haklarýný gözetmek, emn ü asayiþi ihlal edecek hadiselere mani olmak için icap eden kuvveti tedarik eylemek, sair ümmetler tarafýndan vukkuu muhtemel tecavüzlere set çekmek...”143.



ondan sonra hutbelerde o suretle zikrolunmuþtur...”145. Kanuni Sultan Süleyman ise, 1538’de Bender Kalesi üzerine koydurduðu kitabede þunlarý söylemektedir: “...Ben Allah’ýn kuluyum ve bu cihan mülkünde sultaným,Allahýn lutfiyle Muhammed ümmetinin baþýndayým. Allah’ýn üstünlüðü ve Muhammed’in mucizeleri bana yoldaþtýr. Ben Mekke ve Medine’de adýna hutbe okutan Süleyman’ým: Avrupa denizlerinde, Maðrib’te ve Hind’de donanmalar yürüten ben, Baðdat’a Þah, Bizans ülkelerine Kayser ve Mýsýr’a sultaným. Ben Macar kýralýnýn taç ve tahtýný alýp bir mütevazi kuluna baðýþlamýþ bir sultaným, Petru voyvoda baþ kaldýrdý ama atýmýn nalý onu toza kattý ve ben Boðdan ülkelerini fethettim...”146. Tarihsel kaynaklarda da sultanlarýn çeþitli adlarla anýldýklarý görülür. Defterdar Sarý Mehmed Paþa, Zübde-i Vekaiyat adlý eserinde Sultan IV. Mehmed’den (1648-1687) söz ederken “...Ol sultan-ý azam ve hakan-ý mu’azzam ba’is-i emn ü eman-ý alem, sebeb-i asayiþ-i beni adem, Padiþah-ý zamane, zýll-i Huda...”147 sözcüklerini kullanmýþtýr.



Osmanlý sultanlarýnýn hilafetin elegeçirilmesinden sonra aldýklarý unvanlar ve lakaplarda bazý deðiþiklikler görülür. Örneðin; Sultan Selim Camii kitabesinde “...Sultan ül-Azam el ekrem Seyyidi Selatin-ül arab vel-acem malik ül berreyn velbahreyn hadimül haremeyin Üþþerifeyn essultan ibnüs-Sultan Sultan Selim Han Ýbnüs-Sultan Bayazýt Han Ýbnus -Sultan Ebül-fetih Sultan Mehmet Han halledallahu mülkühu ve Sultane...” yazýlmýþtýr144. “Hadimül-Haremeyn-iþ-Þerifeyn” unvaný hakkýnda Pakalýn, Mekke ve Medine’nin hadimi anlamýndaki bu unvanýn ilk kez Yavuz Sultan Selim tarafýndan kullanýldýðýný, sonralarý diðer padiþahlarýn da kullandýklarýný belirtir. Sultan Selim’in bu unvaný kullanma nedenini de þöyle açýklar: “...Sultan Selim (Halep)i fethettiði haftanýn ilk cuma namazýný Melik Zahir camiinde eda ederken Hatip hutbede (Malik-ül haremeyn-iþ þerifeyn) suretinde adýný anar anmaz Yavuz derhal yerinden kalkarak “Haremeyn’in maliki olmak ne haddimdir. Ben haremeyn’in hizmetkarý olmakla iftihar ederim” demek suretiyle tevazu eseri göstermiþ ve bu tabir



Tek tanrýlý dinlerin kabulüyle birlikte Tanrýkrallarýn ortadan kalkmasýna karþýlýk; hükümdarlarýn yine de dinsel bir kimlik taþýdýklarý anlaþýlmaktadýr. Taht da hükümdarýn dinsel kimliðiyle baðlantýlý olarak dinsel bir simge olmayý sürdürmektedir.



Tahta Oturan Kutsal Kiþiler Gerek çok tanrýlý gerekse tek tanrýlý dinlere inanan toplumlarda tanrý veya tanrýlarýn, peygamberlerin, havarilerin, azizlerin ve diðer kutsal kiþilerin tahta oturduklarý kabul edilir. Böylece tahtlar da kutsal, dinsel bir anlam kazanýr. Çok tanrýlý dinlere inanan antik kültürlere baktýðýmýz zaman, baþ tanrýnýn ve diðer tanrýlarýn, mitolojik kahramanlarýn tahta oturduklarýnýn düþünüldüðünü görüyoruz. Ýlginç olan bir durum ise, tanrýlar panteonunun baþýndaki



25



tanrýnýn diðer “tanrýlarýn kralý” olarak nitelenmesidir. Böylece tanrýlaþan krallarýn aksine tanrýlarýn krallaþmasý söz konusu olmaktadýr. Bu anlayýþý dile getiren eski bir Sümer þiirinde baþ tanrý Enlil’in göksel tahtýndan ve kýrallýðýndan söz edilmektedir: “...Senin beyin saygý deðerdir; kýral An ile göksel tahtta oturur, Senin kýralýn, büyük dað, baba Enlil’dir...” 148.



Yine ayný tanrý için yazýlmýþ bir ilahiden de öteki tanrýlarýn ona itaat ettiklerini anlýyoruz: “...Yüksekten bakan gözü ile memleketleri gözleyen, Kaldýrýlmýþ ýþýðý ile memleketin kalbini arayan, Geniþ beyaz tahtta, yüce tahtta oturan Enlil, Prensliðin, beyliðin, gücün yargýsýnda dürüst olan, Yer tanrýlarý korku ile eðilirler Önünde, Gök tanrýlarý çökerler önünde...”149.



4. Resim: “Lagaþ Kýralý Ur-Nanþi”, Kabartma, Ý.Ö. 25502500, Louvre Müzesi, Paris.



Betimlerde de tahta oturmuþ tanrý ve tanrýçalar görülmektedir. Libasyon konulu bir levhada yarým arkalýklý bir taht üzerinde oturan tanrýyý görüyoruz (R. 4). Babilliler de krallara yetki veren Tanrý Marduk’un tanrýlarýn kralý olduðuna inanýyorlardý. Babil yaratýlýþ efsanesinde Marduk’un öteki tanrýlar tarafýndan kral seçilmesi ve tahta oturtulmasý anlatýlmýþtýr. Tanrýlar ondan üstlendiði iþi yürütebilecek güce sahip olduðunu gösterecek bir kanýt istemiþlerdir. “...Ortalarýna bir örtü yaydýlar (gece göðünün yýldýzlý örtüsü) senin sözünle dediler, yok olsun, gene senin sözünle görünsün, (güneþin geçmesi ile gece göðü gibi) Marduk konuþunca, örtü yok oldu, sonra gene göründü. Ve tanrýlar bunu, iþaretin yerini bulmasý sayýnca, hoþnut oldular, biat ettiler ve açýkladýlar, “Kral Marduk’tur”. Tanrýlar bundan sonra Marduk’a asa, taht, soylu krallýk ve karþý konulmaz fýrtýna ihsan ettiler...” 150 . Betimlerde Babil’de ilk dönemlerden beri önemini koruyan Güneþ Tanrý Þamaþ tahtta otururken gösterilmiþtir (R.5).



5. Resim: “Güneþ Tanrý Þamaþ”, Alçak Kabartma, y. Ý.Ö. 870, British Museum, Londra.



26



Antik Yunan mitolijisinde de ayný inancý görüyoruz. Baþ tanrý Zeus, göklerdeki151 altýn tahtýnda oturur152. Karýsý Hera “altýn tahtlý tanrýça” diye tanýmlanýr153. Kýzý Artemis’ten de ayný biçimde söz edilir154. Þafak tanrýçasý Eos da sýk sýk altýn tahtlý tanrýça olarak anýlýr155. Antik Yunan mitolojisinde tanrý ve tanrýçalarýn yaný sýra tahta oturan kahramanlardan biri de Odysseus’tur. Tanrýça Kalypso onu bir maðarada Hermesias’ýn tahtýna oturtur156. Hindistan’da da Vedik Çaðda (Ý.Ö.y.1500500) tanrýlarýn kralý olarak Ýndra kabul ediliyordu. Onun için yazýlmýþ bir ilahide þöyle denmektedir: “...Eðer ben, Ýndra, senin gibi, Bütün her þeyin tek efendisi olsaydým, Beni öven þarkýcý hiç ineksiz kalmazdý...” 157.



7. Resim: “Tahtta Oturan Buda”, Duvar Resmi, y. 650, Staatliche Museen, Berlin.



Türklerin eski dinlerinin çok tanrýlý olduðu yolunda deðiþik fikirler ileri sürülmüþtür. Turan, Türk þamanlýðýnda çoktanrýcýlýðýn gereði olarak bir Tengriler topluluðu (panteon) olduðunu, ilk dönemlerden sonra bu Tanrýlar içerisinde en büyüðünün Gök Tengri olduðuna inanýldýðýný ve böylece tek bir Tengri anlayýþýnýn doðmaya baþladýðýný ileri sürmekte-



dir158. Þaman inanýþýna göre evrenin gök, yeryüzü ve yeraltý olmak üzere üç bölümden oluþtuðunu, en büyük tanrý olan Ülgen’in gökyüzünde, korkunç bir tanrý olduðu düþünülen Erlik’in de yeraltýnda oturduðuna inanýldýðýný söyler159. Kafesoðlu ise, þamanlýðýn dinden çok sihir karakteri taþýdýðýný, tanrý ve yer-su inançlarýyla bir ilgisi olmadýðýný düþünmektedir160. Altay Þamanlýðý üzerine araþtýrmalar yapan Anohin, tanrý ve ruhlarý da sýnýflamýþtýr. Ona göre; “Tös” denilen ruhlar kendi aralarýnda arutös ve karatös olarak ikiye ayrýlýrlar. Bir de yaratýlmýþ nesne, mahluk anlamýna gelen “yayan neme” denilen ruhlar vardýr. Bunlar da aruneme, karaneme olarak ikiye ayrýlýrlar161. Aru tös olarak kabul edilen Ülgen’in ay, güneþ ve yýldýzlardan yukarýda yaþadýðýna, altýn kapýlý sarayý (örgö) ve altýn tahtý (altýn þiree) olduðuna inanýlýr. Dualarda ona “Parlak Hakan” (Ayas Kaan) diye hitap edilmesi kralsal kimliðini kanýtlar162. Ayrýca oðullarýna da kaan dendiði görülür163. Öteki kültürlerde olduðu gibi Türkler de tahtta oturan tanrý ve tanrýçalarýný betimlemiþlerdir. Beþinci Pazýrýk kurganýnda bulunmuþ olan bir keçe örtünün üzerinde tahta oturmuþ bir figür ile karþýsýnda duran bir atlý figür



6., Resim: “Toprak Tanrýçasý”, Pazýrýk Örtüsü’nden detay, Ý.Ö. 200-100, Hermitage, Leningrad.



27



görülür (R. 6). Tahtta oturan figürün bir toprak tanrýçasý olduðu düþünülmektedir164.



Danielin Allahýndan titresinler ve korksunlar; çünkü o hay Allahtýr, ve ebetlerce kaimdir, ve yýkýlmýyacak krallýk onun krallýðýdýr, ve saltanatý sona kadar sürer...” 168.



Budizmde ise daha ilginç bir durum görülür. Soylu bir prens olan Buda, krallýk nimetlerini terkederek bir din kurduðu halde betimlerde tahta otururken gösterilmiþtir (R. 7). Buda’nýn yedi günlük süreler boyunca tahtta oturarak bir çok biçimlere girdiði anlatýlýr. “...Tanrýlar gökten çiçekler attýlar ve Buda, taht üstünde, bir palmiye aðacýnýn yedi kat yüksekliðine kadar yükseldi...üçüncü yedi günde gözleri kapalý oturdu. Yedi günlük dördüncü sürede tahtýnda dikiliyor ve bir çok biçime giriyordu...”165.



Tanrý’nýn kral olduðundan ise þöyle söz edilir: “... Ve Ammon oðullarýnýn kralý Nakaþýn üzerinize geldiðini gördüðünüz zaman, Allahýnýz Rab size kral iken bana; Hayýr, fakat bir kral üzerimize krallýk edecek, dediniz. Ve þimdi, iþte, seçtiðiniz ve dilediðiniz kral! ve iþte, Rab üzerinize bir kral koydu...”169. Eski Ahid’te Tanrý’nýn tahtýndan ise þöyle söz edilir: “... Kral Uzziyanýn öldüðü yýl, Rabbi yüce ve yüksek bir taht üzerinde oturmakta gördüm; ve etekleri mabedi dolduruyordu. Kendisinden yukarýda seraflar duruyordu; her birinin altý kanadý vardý; ikisile yüzünü örtüyor, ve ikisile uçuyordu. Ve biri obirine çaðýrýp diyordu: Ordularýn Rabbi kuddustur, kuddustur; bütün dünya onun izzetile dolu...” 170. Eski Ahid’de yer alan Daniel’in rüyetinde de Tanrý’nýn tahtýndan söz edilir: “...Tahtlar kuruluncýya kadar, ve Günleri eski olan oturuncaya kadar baktým; esvabý kar gibi ak ve baþýnýn saçý temiz yapaðý gibi idi; tahtý ateþ alevleri, ve tekerlekleri yanar ateþti...” 171. Bu tekerlekli ve ateþler çýkaran tahttan Hezekiel de söz eder: “... Ve baktým, ve iþte, kerubilerin baþý üzerindeki gök kubbede, gök yakut taþý gibi, bir taht benzeyiþinin görünüþü gibi bir þey onlarýn üzerinde göründü. Ve ketenler giyinmiþ adama söyliyip dedi: Kerubinin altýna dönen tekerleklerin arasýna gir de, kerubiler arasýndan iki avucunu ateþ közleri ile doldur, ve þehir üzerine saç. Ve gözümün önünde girdi...”172. Tekerlekler ise þöyle tarif edilmektedir : “... Ve baktým, ve iþte, kerubilerin yanýnda dört tekerlek vardý, her kerubinin yanýnda bir tekerlek; ve tekerleklerin görünüþü gök zümrüt taþý gibi idi. Ve onlarýn görünüþüne gelince, dördünün de benzeyiþi birdi, sanki tekerlek içinde tekerlek varmýþ gibi. Yürüdükleri zaman dört yanlarýna gidiyorlardý; yürürken dönmiyorlardý, ancak baþ nereye yönelirse onun ardýnca gidiyorlardý; yürürken dönmiyorlardý. Ve bütün bedenleri ve sýrtlarý ve elleri ve kanatlarý ve tekerlekler,



Budist düþünceye göre, iyi kullara da mükafat olarak taht verildiðini görüyoruz: “... En yüksek kategoride, tüm yaþamý boyunca gerçek sevecenliði (karuna) uygulamýþ, kimseyi incitmemiþ ve bütün ahlaki kurallarý tam olarak yerine getirmiþ biri öldüðünde Amitabha ona iki yanýnda iki büyük Bodhisattvayla parlak bir ýþýk olarak görünür; solunda Avalokiteþvara, saðýnda Mahasthama vardýr. Sayýsýz tarihsel Buda her yanda þarkýlar söylemektedir; keþiþler, dindarlar, sayýsýz tanrýlar ve bir çok mücevherden saray vardýr. Ýki büyük Bodhisatva müteveffaya elmas bir taht sunarlar; herkes hoþgeldin demek için elini uzatýr; Buda Amitabha ýþýklardan gövdesini gönderir ve bütün bunlarý gören ve neþeyle kendisini elmas tahta býrakan müteveffa büyük bir alayla Kutsama Ülkesine götürülür...” 166 XI. yüzyýlda yazýlmýþ budist bir Uygur þiirinde ise, yine tanrýlarýn hükümdarýndan söz edilmektedir: “...her vakit ve her yerde düþünüp seven, onlarýn unutmayan melce ve ümidi, büyük nüfuz edici Smrti-Sri adlý ilahlar hükümdarý önünde hürmetle eðilirim...” 167



Tek tanrýlý dinlerde de çok tanrýlý dinlerdeki gibi Tanrý’nýn krallýðýna inanýlýr. Tanrý’nýn krallýðýndan Eski Ahid’de þöyle söz edilir: “...O zaman kýral Darius bütün dünyada oturan bütün kavmlara, milletlere ve dillere yazdý: Selametiniz çok olsun! Ferman ediyorum ki, bütün krallýðým ülkesi içinde bulunan insanlar,



28



dördünün de tekerlekleri çepeçevre gözlerle dolu idi. Tekerlekler ise, ben iþitirken onlara dönen tekerlekler diye çaðrýldý. Ve her birinin dört yüzü vardý; birinci yüz kerubi yüzü idi, ve ikinci yüz insan yüzü, ve üçüncüsü aslan yüzü, ve dördüncüsü kartal yüzü...” 173. Hristiyanlýkta da taht Tanrý’ya, Ýsa’ya, kutsal kiþilere ve yüksek rütbeli din adamlarýna özgü bir nesne olarak ele alýnmýþtýr. Hem Ýncil’de hem de betimlerde tahta oturanlar belirlenmiþtir. Ayrýca Tanrý’nýn Krallýðý’ndan Ýncil’de “göklerin melekutu” diye sýk sýk söz edilir. Göklerin melekutunu önce haber veren Vaftizci Yahya’dýr: “...O günlerde Vaftizci Yahya:Tövbe edin, çünkü göklerin melekutu yakýndýr, diye Yahudiye çölünde vazederek meydana çýktý...”174. Ýsa’nýn kendisini dinlemeye gelen kalabalýða þöyle dediði anlatýlýr: “...Ýmdi siz þöyle dua edin: Ey göklerde olan Babamýz, Ýsmin mukaddes olsun; Melekutun gelsin; Gökte olduðu gibi yerde de senin iraden olsun;...” 175.



Yuhanna’nýn vahyinde ise, kýyamet gününde Tanrý’nýn ve Ýsa’nýn krallýðýndan söz edilir: “...Ve yedinci melek boru çaldý ve: Dünyanýn krallýðý Rabbimizin ve onun Mesihinin oldu; ve ebetler ebedince saltanat sürecektir, diyerek gökte büyük sesler oldu...” 176. Tanrý’nýn tahtýndan Ýncil’de þöyle söz edilir: “...Fakat ben size derim: Hiç and etmeyin; ne gök üzerine, çünkü o Allahýn tahtýdýr; ne yer üzerine, çünkü onun ayaklarýnýn basamaðýdýr; ne de Yeruþalim üzerine, çünkü o, büyük k ralýn þehridir...”177. Yuhanna’nýn vahyinde ise, Tanrý’nýn ve Hz. Muhammed’den önceki yirmi dört peygamberin tahtlarýnýn gökyüzünde olduðu anlatýlýr: “...Hemen Ruhta oldum, ve iþte, gökte bir taht konulmuþ, ve taht üzerinde bir oturan vardý, ve oturan görünüþte yeþim ve kýrmýzý akik taþýna benzerdi, ve tahtýn çevresinde görünüþte zümrüde benzer bir alaimisema vardý. Ve tahtýn etrafýnda yirmi dört taht; ve tahtlar üzerinde oturan, baþlarý üzerinde altýn taçlar ve beyaz esvaplar giyinmiþ yirmi dört ihtiyar vardý. Ve tahttan þimþekler ve sesler ve gök gürlemeleri çýkýyordu. Ve tahtýn önünde yanan yedi ateþ meþalesi vardý, onlar Allahýn yedi ruhudur. Ve tahtýn önünde billura benzer sanki camdan bir deniz; ve tahtýn önünde ve



29



8. Resim Jan Van Eyck, “Tahtta Oturan Tanrý”, Gent Altarý’ndan detay, ahþap üzerine yaðlýboya, y. 1432, SaintBavon Katedrali, Gent.



9. Resim: “Tahtta Oturan Ýsa”, Minyatür, 1028-1072, Bib. Nat. lat.8878, fol.215, Bibliotheque Nationale, Paris.



ona Yüce Allahýn Oðlu denecek; Rab Allah ona babasý Davudun tahtýný verecek; Yakubun evi üzerinde ebediyen saltanat sürecek; ve onun melekutuna hiç son olmayacaktýr...” 180. Ýsa’nýn Tanrý’nýn tahtýnýn saðýnda oturduðu kabul edilir: “...o, önüne konulan sevinç uðruna utancý hiçe sayýp haça tahammül etti, ve Allahýn tahtýnýn saðýnda oturdu...”181.



tahtýn etrafýnda önden ve arkadan gözlerle dolu dört canlý mahluk vardý...”178. Tanrýnýn tahtýnýn gök gürlemeleri ve þimþekler çýkarmasý, Hristiyanlýktan önceki dönemin inançlarýndan izler taþýr. Fýrtýna, þimþek, yýldýrým gibi doða olaylarý çok tanrýlý dinlerde de tanrýsal belirtiler sayýlmýþ, antik Yunan mitolojisindeki baþ tanrý Zeus gibi, tanrýlarýn yýldýrýmlar yollayarak insanlarý cezalandýrdýklarý düþünülmüþtür.



Hristiyanlýkta konumuz açýsýndan ilginç bir durum da Hz.Ýsa’nýn Tanrý’nýn oðlu olarak kabul edilmesidir. Markos Ýncili þöyle baþlar:”...Allahýn oðlu, Ýsa Mesihin incilinin Baþlangýcý...” 182. Ýncil’de, Petrus’u su üzerinde yürüten Ýsa’ya olaya þahit olanlarýn “Gerçek sen Allah’ýn oðlusun” diyerek tapýndýklarý anlatýlýr 183 . Ýsa havarilere kendisinin kim olduðunu sorar. Petrus, ona “Sen hay olan Allahýn oðlu, Mesihsin”184 yanýtýný verir. Çok tanrýlý dinlere inanan bazý toplumlarda kralýn tanrýnýn oðlu olduðuna inanýldýðýný görmüþtük. Hristiyanlýkta da Ýsa bir “kral gibi” tanrýnýn oðlu olarak kabul edilmektedir. Ýsa’nýn krallýðý konusunda ise Ýncil’de þu sözler vardýr: “...Zira Allah dünyayý öyle sevdi ki, biricik oðlunu verdi;ta ki, ona iman eden her adam helak olmasýn, ancak ebedi hayatý olsun. Çünkü Allah dünyaya hük-



Hristiyan ikonografisinde Tanrý’yý tahtta otururken gösteren betimler enderdir. Van Eyck’ýn ünlü yapýtý Gent Altarý’nda açýk panolarýn orta bölümünde tahtta otururken betimlenmiþ figür, Tanrý’dýr (R. 8). Bu figürün ele alýnýþý, Ýsa mý, yoksa Tanrý mý olduðu konusunda tartýþmaya açýktýr. Ancak elbisesinin üstündeki iþlemeli kuþakta yer alan “SABAOTH” sözcüðü, Eski Ahid’de geçen Tanrý’nýn adlarýndan biridir 179. Tahtta oturan Tanrý betimlerinin ender olmasýna karþýlýk, Ýsa’yý tahtta otururken gösteren betimler çok sayýdadýr. Ýncil’de Ýsa’nýn tahtý, Meryem’e onu doðuracaðýný müjdeleyen melek tarafýndan anlatýlýr: “...O büyük olacak,



30



11. Resim: “Tahtta Oturan Meryem”, Mozaik, 6. yy. sonu, San Apollinare Nuovo Kilisesi, Ravenna.



Tahtta oturan Ýsa betimleri, erken Hristiyan sanatýndan baþlayarak tüm sanat dallarýnda karþýmýza çýkar. Bir minyatürde Ýsa’yý meleklerin tuttuðu bir madalyon içinde arkalýksýz,



10. Resim: “Tahtta Oturan Ýsa”, Kabartma, 1083-1089, St. Radegonde Kilisesi, Poitiers.



metsin diye deðil, ancak dünya onun ile kurtulsun diye, Oðlunu dünyaya gönderdi...”185. Hükümdarlýk konusunda çeliþik görünen bir baþka ifade de þöyledir: “...Çünkü baba hiç kimseye hükmetmez, fakat bütün hükmü Oðula vermiþtir, ta ki, hepsi Babaya hürmet ettikleri gibi, Oðula hürmet etsinler. Oðula hürmet etmiyen, onu gönderen Babaya hürmet etmez...”186. Ýsa’nýn ele geçirilince kendisiyle “Yahudilerin kralý” diye alay edildiði Ýncil’de anlatýlýr 187. Ýsa, kral olup olmadýðýný soran Pilatus’a þöyle der: “...Benim krallýðým bu dünyadan deðildir; eðer benim krallýðým bu dünyadan olsaydý, Yahudiler eline verilmeyeyim diye hizmetçilerim uðraþýrlardý; fakat þimdi benim krallýðým buradan deðildir. Pilatus da ona dedi: Öyle ise, sen kral mýsýn? Ýsa cevap verdi: Kral olduðumu sen diyorsun...”188. Önceleri Yunan mitolojisinde Zeus’un unvaný olan189 ve daha sonra Bizans döneminde Ortodokslarca Ýsa’ya verilen “pantokrator” unvaný da Ýsa’nýn herþeyin hakimi olduðunu vurgulayan bir unvandýr190.



12. Resim: “Tahtta Oturan Meryem”, Törensel Haç, 12. yy., Matzkhwarichi (svanetia), Georgia.



31



13. Resim: “Tahtta Oturan Meryem”, Röleker, Grado.



sade bir tahtta otururken görüyoruz (R. 9). Poitiers’de St. Radegonde Kilisesi’nde bulunan bir kabartmada da Ýsa, iki yanýnda yuvarlak topuzlarý bulunan yarým arkalýklý bir taht üzerinde otururken gösterilmiþtir (R.10).



14. Resim: “Ýncil Yazarý St. Mark”, Minyatür, 10. yy. sonu, York Ýncili, York Minster Library, Add. MS. 1, York.



Ýncil’de Meryem’in tahta oturmasýndan hiç söz edilmemesine karþýlýk, betimlerde çok sayýda tahta oturmuþ Meryem figürü görülür. Bu betimlerde Meryem’in kucaðýnda çocuk Ýsa ile birlikte tahtta oturmasý dikkati çeker. Meryem’in tahta oturtulmasýnýn, Bizans döneminde kabul edilen “Theotokos” yani Tanrý annesi unvanýyla iliþkili olduðu düþünülebilir. Roma’daki Commodilla Katakombu’nun duvar resimlerinden birinde Meryem ve çocuk Ýsa görkemli bir taht üzerinde otururken gösterilmiþtir (R.11). 12. yüzyýla ait gümüþten yapýlmýþ törensel bir haç üzerinde Meryem ve kucaðýnda çocuk Ýsa’yý arkalýksýz basit bir tahtta otururken görüyoruz (R.12). Grado’daki bir röliker üzerinde ise, Meryem ve çocuk Ýsa tahtta otururken gösterilmiþtir. Ancak burada Meryem’in bir elinde haç biçiminde sonlanan uzun bir asa tuttuðu, öteki elini ise hükümdarvari bir pozda dizine dayadýðý görülür (R.13). Ýncil’de havarilerin de tahta oturacaðýndan söz edilir: “... Ýsa da onlara dedi: Doðrusu size



15. Resim: “Ýncil Yazarý St. Matthew”, Minyatür, y. 1020, MS.B.10.4,Trin. Coll., Cambridge.



32



derim: Ýnsanoðlu her þeyin yenilenmesinde, izzetimin tahtýna oturacaðý zaman, siz ki benim ardýmca gelenlersiniz, siz de Ýsrailin on iki sýptýna hükmederek on iki taht üzerine oturacaksýnýz...”191. Luka Ýncilinde ise daha farklý bir anlatým görülür: “...ve Babam bana melekut tahsis ettiði gibi, ben de melekutumda soframda yiyesiniz ve içesiniz, ve Ýsrailin on iki sýptýna hükmederek tahtlar üzerinde oturasýnýz diye size bir melekut tahsis ediyorum...”192. Betimlerde özellikle Ýncil yazarlarýný tahtlar üzerinde otururken görüyoruz. York Ýncili’nden bir sayfada St. Mark’ý incilini yazarken arkalýksýz bir taht üzerinde görüyoruz (R.14). Bir baþka Ýncil sayfasýnda ise, St. Matthew’u oldukça gösteriþli baldaken biçimli bir tahtta otururken görüyoruz (R.15). Ýncil’de þeytanýn tahtýndan da söz edilmiþtir: “...Ve Bergamada olan kilisenin meleðine yaz: Ýki aðýzlý keskin kýlýcý olan þu þeyleri diyor: Nerede oturduðunu bilirim; Þeytanýn tahtý oradadýr; ve ismimi sýký tutuyorsun, ve aranýzda, Þeytanýn oturduðu yerde, öldürülen sadýk þahidim Antipasýn günlerinde bile, bana olan imanýný inkar etmedin...”193. Þeytandan Ýncil’de “büyük ejder” diye söz edilir194. Kýyamet gününde Allahýn gazabýnýn yedi tasýnýn melekler tarafýndan dökülmesi anlatýlýr195. Bu taslardan birinin de canavarýn tahtýna döküldüðü anlatýlýr: “...Ve beþincisi tasýný canavarýn tahtý üzerine boþalttý; ve onun krallýðý karanlýk oldu; ve acýdan dillerini ýsýrdýlar...”196.



16. Resim: Maximianus Katedrasý, Ahþap üzerine fildiþi kaplý, 546-550, Museo Archivescovile, Vatikan.



17. Resim: Maximianus Katedrasý’ndan detay, Museo Archivescovile,Vatikan.



koltuklar yapýlýyordu. Katedra antik dönemde öðretmen iskemlesiydi ve ismini buradan almýþtýr197. Ancak biçim olarak Grek katedrasýndan deðil, tahttan alýnmýþlardýr198. Piskoposun kilisesi olan katedral sözcüðü de katedradan türetilmiþtir199. Katedra, kilisede apsisin ortasýnda “synthronon” un üstünde durur, piskopos tarafýndan tören sýrasýnda ve erken dönemde vaaz verirken kullanýlýrdý200. Synthronon’da katedra üzerinde oturan piskopos simgesel olarak havarileri arasýndaki Ýsa’yý canlandýrýrdý201. Erken Hristiyan katedralarýnýn örnekleri Yugoslavya Parenzo’ (Porec) da Eufrasiana Bazilikasý’nda ve Roma’da S. Sabina’da korunmaktadýr202. 6. yüzyýlýn ortasýna ait olan Ravennalý Maximianus’un katedrasý en çok tanýnan ve tartýþýlan örnektir (R. 16, 17) (Kat. No. 3). San Peter Katedrasý ise daha yalýn bir koltuk tipindedir (R. 18). Romanesk dönemin önemli katedralarý S. Clemente, S. Balbino, S. Lorenzo fuori le Mura ve Roma’daki S. Sabino ile Anagni’deki Vassaletto’nun yaptýðý katedradýr. Gotik dönemden de bir kaç katedra



Hristiyanlýkta kutsal kiþilerin yaný sýra, ruhban sýnýfýnýn da tahta oturduðunu görüyoruz. Yüksek rütbeli bir din adamý olan piskoposlar için katedra adý verilen



33



haline döndü...”207 diye çevrilen ayette taht sözcüðünün kürsi ile karþýlandýðý görülür208. Tanrý’nýn tahtýndan söz edilirken kullanýlan bir baþka sözcük de arþ sözcüðüdür. A’raf Suresinde “...Þüphesiz Rabb’iniz Allah, gökleri ve yeri altý günde yarattý, sonra Arþ üzerine hükümran oldu. O, geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter; güneþ, ay ve yýldýzlar emrine amadedir. Ýyi biliniz ki yaratma ve emir O’nundur. Alemlerin Rabb’i olan Allah ne yücedir...” denilmiþtir209. Burada geçen arþ sözcüðünün taht anlamýnýn dýþýnda daha geniþ bir anlamda ele alýnmasý gerektiði tefsircilerce ileri sürülmektedir 210. Bir baþka surede de “...Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arþ’ýn Rabbi kimdir? diye sor...”211 denilmiþtir. Buruc Suresinde de “...Bununla beraber çok baðýþlayandýr, çok sevendir. Arþýn sahibidir, yücedir...”212 denilmiþtir. Hud suresinde de arþýn su üzerinde olduðundan söz edilir: “... O, öyle bir Allah’dýr ki, hanginizin daha güzel amel iþleyeceðini imtihan etmek için gökleri ve yeri altý günde yarattý. Arþý da su üstündeydi. Onlara “öldükten sonra tekrar dirileceksiniz” dersen, o kafirler de kesinlikle sana: “Bu apaçýk bir sihirden baþka bir þey deðildir” diyecekler...”213. Tanrý’nýn tahtýnýn daha somut bir biçimde ifade edildiði de görülür: “...Meleklerin de arþýn etrafýný kuþatarak, Rablerine hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Artýk halk arasýnda hak ile hüküm icra edilip “alemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun” denilmektedir...”214. Baþka bir surede de “...Arþý taþýyanlar ve onun etrafýndakiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O’na inanýrlar...” denilmiþtir215.



18. Resim: St. Peter Katedrasý, Ahþap, 870-875, Vatikan Bazilikasý, Roma.



kalmýþtýr. St. John Lateran Manastýrý’ndaki Nicholas IV (1288-92) Katedrasý dikkate deðerdir. Geç Rönesans katedralarýnýn bir örneði ise Roma Via da S. Maria’da St. Robert Bellermine’nin Katedrasýdýr203. Ýslamlýkta da tahtýn Tanrý’ya özgü bir kavram olduðunu görüyoruz. Bakara suresinde yer alan ve Ayet’ül Kürsi olarak bilinen ayette “... O’nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamýþtýr...”204 denmektedir. Bu ayetin ilahi saltanatýn ve hükümdarlýðýn son derece açýk ve özet bir anlatýmý olduðu ileri sürülmüþtür205. Ancak buradaki kürsi sözcüðü bir oturma yeri ya da taht olarak deðil, “göklerde ve yerde görünen bütün maddelerin, kuvvetlerin kaynaþýp durduðu mutlak bir boyut”206 olarak düþünülmüþtür. Kürsi sözcüðü Kur’an-ý Kerim’de baþka surelerde de geçmektedir. Örneðin; Sad suresinde “...Andolsun ki Süleyman’ý imtihan da ettik ve tahtýnýn üzerine bir ceset býraktýk. Sonra tekrar tövbe ile önceki



Kur’an’da taht ayrýca bir cennet mükafatý olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Saffat suresinde cennette karþýlýklý tahtlar üzerinde oturan kullardan söz edilir216. Burada taht sözcüðü serir biçiminde geçmektedir217. Tur suresinde de günahlardan korunanlarýn cennetteki serirlere yaslandýðýndan söz edilmektedir218. Vakýa suresinde de kýyamet gününden sonra mevdune (cevherlerle iþlenmiþ, murassa) serirlere oturanlardan söz edilmiþtir219. Gaþiye suresinde de cennetteki serirlerden söz edilmiþtir220.



34



Kur’an-ý Kerim’de taht karþýlýðý kullanýlan sözcüklerden biri de “erike” dir221. Bu sözcük gelin çadýrý için süslenmiþ taht; serir, yaslanacak þey diye çevrilmiþtir222. Kur’an-ý Kerim’de üç surede geçmektedir. Kehf suresinde “...Ýþte onlara Adn cennetleri vardýr; altlarýndan ýrmaklar akar, orada altýn bileziklerle süslenecekler, ince ve kalýn ipekliden yeþil elbiseler giyerek koltuklar üzerine dayanýp kurulacaklar. O ne güzel karþýlýk ve ne güzel kalma yeri!...”223 denilmiþtir. Yasin suresinde “...Gerçek19. Resim: “Tahtta Oturan Hz. Muhammed”, Minyatür, 13. yy., ten cennetlik olanlar bugün bir Varka ve Gülþah Mesnevisi, H. 841, y. 69b, TKSM, Ýstanbul. meþguliyet içinde zevk etmektedirler. Kendileri ve eþleri gölgelerde koltuklar maddi dünyayý yaratýrken insanlarla bir ahit üzerine kurulmuþlardýr...”224. denilmiþtir. yaptý, kendilerine Cenneti göstersin diye dua Mutaffifin suresinde de “...Haberiniz olsun ki, ettiler. Onlara, milyonlarca deðiþik renkte iyiler nimet içindedir. Tahtlar üzerinde etrafa 225 titrek ýþýklarla bezenmiþ birini gösterdi. Tahtta bakarlar...” ve “...Ýþte bugün de inananlar oturmuþ, baþýnda taç, kulaklarýnda küpeler, kafirlere gülecek. Koltuklar üzerinde etrafa kuþaðýndan çektiði kýlýcý tutan bir varlýktý bu. bakacaklar...”226 denilmiþtir. Iþýnýmý bütün bahçeyi aydýnlatýyordu. Ýnsanlar Kur’an’da ayrýca Hz.Süleyman’ýn, Yusuf’un onun kim olduðunu sorduklarýnda, onlara bu ve Sebe Melikesinin tahtlarýndan da söz formun Fatma’nýn cennetteki þekli olduðu edilmektedir. Neml Suresinde Hüdhüd kuþusöylendi. Taç Muhammed’di, küpeler Hasan nun Hz. Süleyman’a Sebe Melikesinin büyük ve Hüseyin, kýlýç Ali’ydi; ve tahtý, Yönetim bir tahta sahip olduðunu haber verdiði Koltuðu, Tanrýnýn, en yüce olanýn kaldýðý anlatýlýr227. Yine ayný surede Hz.Süleyman’ýn yerdi...” 234. Melike’nin tahtýný getirttiði ve onu deðiþtirerek, Melike’ye “senin tahtýn da böyle mi” dendiði ve onun da “Týpký o! Zaten bize daha önce bilgi verilmiþ ve biz teslimiyet göstermiþtik” dediði anlatýlýr228.



Ýslam düþüncesinde görülen bu simgesel anlatýmlar, peygamberin yaþadýðý dönemde deðil, ama daha sonra kralsal bir kimlik kazandýðýný gösterir. Nitekim bazý geç tarihli Türk minyatürlerinde tahtta oturan Hz. Muhammed betimlenmiþtir. Örneðin; 14. yüzyýla ait bir mesnevi olan Varka ve Gülþah’ta yer alan bir minyatürde tahtýnda oturan Hz. Muhammed’i görüyoruz (R.19). Daha geç tarihli olan Siyer-i Nebi’de de bir kaç minyatürde Hz. Muhammed’in deðiþik tahtlar üzerinde betimlendiði görülür (R. 20, 21). Ayrýca peygamberin zamanýnda minberin iþlevini de göz ardý etmemek gerekir. Minber sözcüðü Arapça “nebr” yani kaldýrmak sözcüðünden türemiþtir235. Ýlk zamanlarda minberin mimari bir öge durumunda olmadýðýný biliyoruz. Peygamberin hicretin 7. yýlýnda üzerinde halka



Yusuf Suresi’nde de Hz. Yusuf’un annesiyle babasýný yüksek bir taht üzerine oturttuðu anlatýlýr 229. Kur’an-ý Kerim’de tahta oturanlarýn böylece belirlenmesinden baþka, Ýncil’de olduðu gibi peygamberin tahta oturduðundan söz edilmez. Ancak daha sonralarý yazýlan dinsel eserlerde örneðin; Mevlid’de Hz. “Þah”231, Muhammed’den “Sultan”230, 232 “Padiþah” diye söz edildiði görülür. Ayný eserde Mirac gecesi Peygamberin “Arþ u kürsi’yi” gördüðü de anlatýlýr 233. Ýran Þiilerine ait Umm el Kitab adlý bir metinde ise, ilginç bir anlatým yer alýr: “...Tanrý



35



bin El As’ýn minber yaptýrttýðýný duyduðunda Hz. Ömer’in ona mektup yazdýðýný ve “...senin minber yaptýrdýðýný ve bu minberin üzerine çýkarak Müslümanlarýn enseleri üzerinde yükselmekte olduðunu iþittim. Kendin ayakta önde durarak, Müslümanlarýn ökçenin arkasýnda durmalarý sana yetmez miydi? Senden bu minberi parçalamaný kat’i olarak isterim...”237 dediðini kaydeder. Minberin erken dönemlerde taht gibi statü belirten bir simge olduðu anlaþýlmaktadýr. Ayrýca bugünkü merdivenli minberlerin tipolojik olarak basamaklarla çýkýlan taht biçimlerine benzer olduðu düþünülebilir. Basamaklarýn sayýsýnýn simgesel bir özellik taþýdýðý da görülür. Örneðin; minberin dokuz basamaklý olmasý (minber-i nüh paye) dokuz felek üzerindeki Tanrý’nýn tahtýný simgeler238. Minberin bölümlerinden birinin taht olarak adlandýrýlmasý239 da minber-taht iliþkisinin varlýðýna iþaret eder. Ýslamlýkta tahtýn kullanýmýna iliþkin baþka örnekler de vardýr. Örneðin; Bektaþi Tarikatý’nda “taht-ý Muhammed” denilen basamaklý kürsünün iþlevi oturma yeri deðil, üzerine mumlar konularak Ayin-i cemlerde kullanýlan litürjik bir nesnedir 240.



20. Resim: Tahtta Oturan Hz. Muhammed”, Minyatür, Siyer-i Nebi, TKSM, Ýstanbul.



Ýslamlýkta halifelerin de taht üzerinde oturduklarý bilinir. Ýlk kez tahta oturan halife olan Muaviye’nin þiþmanlýðýndan dolayý tahta oturduðu söylenir241. Daha sonralarý bu gelenek haline gelmiþ, özellikle Abbasi halifeleri gör kemli yaþayýþlarýna uygun tahtlar kullanmýþlardýr.



vaaz verdiði minberini yaptýrdýðý, bu minberin iki basamaðý ve bir de oturacak yeri (makad) olduðu bilinir. Diez, bu bilgilere dayanarak minberin baþlangýçta yüksek bir kürsü veya taht olduðunu ileri sürmektedir. Ayrýca peygamberin ölümünü takip eden sabah Hz. Ebubekir’in törenle peygamberin minberine çýktýðýný sonraki halifelerin de bu geleneðe uyduklarýný valilerin de göreve baþladýklarý ve ayrýldýklarý zaman minbere çýkmayý adet edindiklerini belirtir. Ona göre minberin eski dönemlerde ibadetle iliþkisi yoktu, divan toplantýlarýnda hükümdar buraya çýkar otururdu. Minberin dinsel iþlev kazanmasý Emevi saltanatýnýn sonlarýnda gerçekleþmiþtir. Mýsýr’da H. 132 yýlýnda tüm eyalet camilerine birer minber konulmuþ, öteki Ýslam ülkelerinde de aþaðý yukarý ayný zamanlarda camilere minber yerleþtirilmiþtir236. Ýbni Haldun, Mýsýr’da Amr



Abu’l Farac, Sultan Tuðrul’un Halife tarafýndan kabulünü þöyle



36



21.Resim: “Cebrail Hz. Muhammed’i Tahta Davet Ediyor”, Minyatür, Siyer-i Nebi, TKSM, Ýstanbul.



anlatýr: “... Kölelerin perdeleri açmalarý üzerine sultan da iç sahanlýða doðru yürüdü. Daha sonra baþka bir perde açýldý, o da içeri girdi ve halifenin yeryüzünden yedi arþýn yükseklikteki taht üzerinde oturduðunu gördü. Baþýnda siyah bir sarýk vardý. Abasý da siyahtý. Araplarýn Baðdat’ta giydikleri elbise bu idi. Fakat Hilafetin Mýsýr’a geçmesi üzerine halifeler beyaz elbiseler giyiyorlardý. Halifenin elinde altýndan bir asa bulunuyor ve iki 22. Resim: Halife El-Velid tarafýnda iki harem II’ye Atfolunan Heykel, Þtuko, 8.yy., Hýrbetü’l Mefcer aðasý duruyordu. SulSarayý, Ürdün. tan Halifeyi görünce yere doðru eðildi ve Halifeyi birkaç kere selamladý. Halifenin emir vermesi üzerine köleler Sultaný bir diðer tahta yükselttiler. Bu taht halifenin tahtý kadar yüksek deðildi ve bir adam boyunda idi...”242. Bu bilgiden halife tahtlarýnýn sultanlarýnkinden daha yüksek olduðunu öðreniyoruz.



23. Resim: Halife Muktedir’in Madalyasý, Gümüþ, 10.yy., (K.Otto-Dorn, “Das Seldschukische Thronbild”, Persica 10, Abb. 3’den)



otaðýnýn önüne merdivenli bir köþk konur ve buna kasr-ý adil adý verilirdi 245. Emevi ve Abbasi halifelerinin tahtlarýndan günümüze gelen örnek yoktur. Ancak betimlerde halifeler tahtlar üzerinde gösterilmiþtir. Hýrbet el-Mefcer Sarayý’nda bulunmuþ stuk bir heykel, Halife II. El-Velid’e atfedilir. Bu heykelde halife ayakta durmaktadýr. Ancak heykel kaidesinin iki aslan biçiminde olmasý dikkat çekicidir (R.22). Abbasi halifesi elMuktedir’in kendi adýna bastýrdýðý sikkede alçak ve arkalýksýz bir taht üzerine oturduðunu görüyoruz (R.23). Halife el-Muktedir’in Bizans elçilerini kabul ettiði görkemli sarayý ve tahtý da kaynaklarda anlatýlýr: “...Sonunda elçiler Dicle kýyýsýndaki Taç Sarayý’nda bulunan halife Muktedir’in huzuruna yeniden vardýlar. Halifenin giysisi altýn iþlemeli Dabik kumaþýndandý ve ayný Dabik kumaþýyla örtülü, abanozdan bir tahtta oturmaktaydý; baþýnda kalensüve tabir edilen yüksek bir baþlýk vardý. Tahtýn sað baþýnda, tespih boncuðuna benzer taþlardan yapýlma, dokuz tane gerdanlýk asýlýydý, sol yanýnda ise hepsi deðerli ve en irisi, gün ýþýðýný solduracak denli parýltýlar saçan taþlardan yapýlmýþ, yedi gerdanlýk daha asýlý idi. Halifenin



Abu’l Farac, tahtýnda oturduðu sýrada suikaste uðrayan halifelerden de söz eder. 944’te Halife Müstekfi öpmesi için elini uzattýðý bir soylu tarafýndan yere yuvarlanmýþ ve hapsedilmiþtir243. 986’da Halife Tai tahtýndan atýlarak yerdeki halýya sarýlmýþ ve hapsedilmiþtir 244. Abbasi halifeleri ise, divan toplantýlarýna pencere arkasýndan katýlýr, yalnýzca bayramlarda kýlýcý yarýsýna kadar kýnýndan çýkmýþ olduðu halde müzeyyen bir tahta oturup tebrikleri kabul ederlerdi. Tahtýn bir tarafýnda da ok ve yay bulunurdu. Halife sefere katýldýðýnda da



37



önü sýra, üçü saðda, ikisi solda olmak üzere, beþ oðlu duruyordu...”246.



24. Resim: Nazi Maruttash II Kudurrusu, Ý.Ö. 1320-1295, Louvre, Paris.



Gerek çok tan rýlý, gerekse tek tanrýlý dinlere inanan kültürlerde tahtýn tanrýlara ve kutsal kiþilere özgü bir nesne olarak kabul ediliþi, tahta dinsel bir anlam yüklemektedir. Ayrýca tanrý ya da tanrýlarýn birer kral gibi düþünülmeleri de tahtýn, dinsel egemenliðin simgesi olmasýna yol açmýþtýr.



25. Resim: Hammurabi Steli, Bazalt, y. Ý.Ö. 1792-1750, Louvre Müzesi, Paris.



Ý.Ö. 1750-1145 yýllarý arasýnda hüküm süren 247 Kasitlerin “kudurru” adý verilen stelleri üzerinde dinsel simgelerin yaný sýra tahtlar da görülür. Nazi- Maruttash II’ye (Ý.Ö. 13201295) ait bir kudurruda üst sýrada, boynuz biçimli baþlýklar taþýyan iki kaide yer alýr (R. 24). Bunlar Pritchard tarafýndan taht ya da tapýnak fasadý olarak nitelenmiþlerdir248. Ancak Hammurabi stelindeki tahta çok benzemektedirler (R. 25). Alt sýrada yine ayný biçimde ancak boþ bir taht görülür.



Kutsal Taht Bazý kültürlerde tahtýn kendisinin, bir kült eþyasý olarak kabul edildiðine ve tahta tapýnýldýðýna ya da ona özel törenler yapýldýðýna iliþkin ipuçlarý görülür. Tahtýn bir kült eþyasý olduðunun düþünülmesinde etken olan, üzeri boþ ya da bazý nesneler taþýyan taht betimleridir. “Boþ taht” ya da simge taþýyýcýsý taht imgeleriyle çeþitli antik kültürlerde karþýlaþýyoruz. Mezopotamya’da



26. Resim: Nabukadnezar I Kudurrusu, Ý.Ö. y. 11251104, British Museum, London.



38



Nabukadnezar I’e (Ý.Ö. 1146-1123) ait bir kudurruda da yine baþlýk taþýyan tahtlarý görüyoruz. Ancak bunlar iki yandan hafifçe dýþa taþkýn uçlara sahiptirler (R. 26). Bu formlarýyla Asur dönemine ait kült taþlarýyla benzerlik gösterirler (R. 27). Asurlularýn bu mihraplarýnýn iþlevi henüz tam anlaþýlamamýþtýr. Ancak kabartmalardan anlaþýldýðýna göre; bunlar simgesel nesneleri taþýmaktaydýlar.



27. Resim: Asur Kült Taþý, Eski Þark Eserleri Müzesi, Ýstanbul.



29. Resim: “Taht Sahnesi”, Berlin Müzesi.



Tukulti-Ninurta I’i (Ý.Ö. 1243-1207) gösteren bir kabartmanýn betimlendiði mihrap, formu açýsýndan ilginçtir (R. 28). Kübik formlu mihrabýn üst tarafý iki yandan dýþa taþkýn kývrýmlara sahiptir. Bu formun benzerleri Kasitlerin kudurrularýnda ve Ur Hanedaný dönemindeki tahtlarda da görülmektedir (R. 24, 29). Ayný formun tahtlarda da kullanýlmasý, Asurlularýn bu mihraplarý taht olarak kullandýklarýna dair bir kanýt olmamakla birlikte, daha önceki dönemlerde Kasitlerin ve Ur kral-



larýnýn bu forma çok benzeyen tahtlarý kullanmalarý, taht-mihrap baðlantýsýný göstermesi bakýmýndan dikkat çekicidir. Asur mihraplarýnýn bir baþka türü ise yine tabure biçimli olup, çifte ayaklýdýr. Üstteki ayaklar aslan ayaðý biçimindedir, alttakiler ise çam kozalaðý formundadýr (R. 30, 31). Bu çifte ayaklý form, daha sonra Pers krallarýnýn tahtlarýnda biraz deðiþmiþ olarak görülmektedir (R. 32). Hititler’de de kült taþlarýný görüyoruz. “Huvaþi” adý verilen bu taþlar tapýnaklarýn dýþýna dikilir, her gün rahipler tarafýndan yýkanýr, kutsal yaðla yaðlanýrlardý. Bunlarýn iþlevinin tam olarak bilinmemesine karþýn, tanrý heykellerinin taþýyýcýsý olduðu sanýlmaktadýr. Huvaþiler, ahþap veya altýndan yapýlýyorlar, altýn olanlarý tapýnak hazinesinde saklanýyordu249.



28. Resim: Tukulti Ninurta I Altarý, Ý.Ö. 13. yy., Vorderasiatische Museen, Berlin.



39



Hititlerde tahtýn bir kült eþyasý olarak kabul edilip edilmediðine dair kesin bir kanýtýmýz olmamakla birlikte, tahtýn bazý törenlerde kutsandýðý görülür. Örneðin; ilkbaharda kutlanan soðan bayramýnda,



30.Resim: Tahtýn Taþýnma Sahnesi, Berlin Müzesi.



32. Resim: Tahtýn Detayý, Kabartma, Ý.Ö. 5. yy., Taht Salonu Güney Duvarý, Persepolis Sarayý.



rahip kurban eti parçalarýný tahtýn önüne koyar ve kaldýrýrdý, ayrýca kral, tahta huppar kabýndan içki saçardý250. Taht ve mihrap formlarýnýn benzerlik göstermesi durumu Hindistan’da da karþýmýza çýkar. Dikdörtgen taþ platformlar biçiminde olan antik Hint tahtlarýnýn bu formlarýndan dolayý taht mý, mihrap mý olduklarý sorusu ortaya atýlmýþtýr251. Aðaçlar altýndaki bu taþ platformlar (chabutras) gezginlerin dinlenme veya buluþma yeri gibi, yatacak yer ve hatta tapýnak gibi kullanýlabilirdi. Tahtýn kendisi bir tür tapýnak sayýlýr ve Hindular tarafýndan saygý gösterilirdi252. Üstleri boþ olan bu tahtlarýn heykel taþýyýcý olarak kullanýldýðý da anlaþýlmaktadýr. Örneðin; Kýral Bhoja, Vikramaditya’nýn tahtýna ya Mehecvara’nýn heykelini ya da Çiva ve Parvati’nin heykellerini koyuyordu253. Ayrýca çeþitli nesnelerin de bu tahtlar üzerine konulduðu yazýlý kaynaklardan anlaþýlmaktadýr. Örneðin; Dasaratha Jataka anlatýmýna göre; Rama on iki yýl için ormana çekilmeye karar vermiþ, kardeþlerine ve karýsýna hasýr terliklerini emanet etmiþ, onlar da terlikleri



31. Resim: Asur Mihrabý, Berlin Müzesi.



40



mani serilir ve denir ki; “sen soyluluk koltuðusun”. En sonunda kral yerini alýr ve soyluluðun merkezini bulmuþ olur257. Türklerin Ýslamlýk öncesi dönemde tahta kutsal bir anlam yüklediklerine dair bir kanýt bulamadýk. Ancak, tahtýn üzerine bazý nesnelerin konulduðuna iliþkin bir ipucu, 6. ve 8. yüzyýllarda Taþkend’i anlatan bir araþtýrmada karþýmýza çýkmaktadýr. Buradaki tapýnakta yýlda iki kez tören yapýldýðý ve bu törende ölmüþ hükümdarlarýn küllerinin bulunduðu muhafazalarýn altýn bir taht üzerine konarak, törenin bu tahtýn önünde gerçekleþtiði anlatýlýr258.



Boþ taht formu ayrýca onu yapan sanatçýlarýn utangaçlýðýný ve saygýsýný da dile getirir. Onlar, Buda’nýn betimlenmesini istemiyorlardý. Çünkü bu yüce kiþinin bir tabusu olmalýydý ve sürekli görünmesi yasaklanmalýydý255.



Çok tanrýlý dinlere inanan kültürlerin yaný sýra, Hristiyanlýkta da boþ taht inancýný görüyoruz. “Hetoimasia” denilen boþ taht, Ýsa’nýn ikinci geliþi veya Parousia için hazýrlanan tahttýr. Baþlangýçta 5.-7. yüzyýllarda boþ taht imgesi, Tanrýyý bekleyen tahtý ifade etmez, ama Tanrý’nýn tahttaki mistik varlýðýný ifade eder. 12. yüzyýldan sonra apsiste ve kubbelerde betimlenen hetoimasia, bazý nesneleri taþýyan bir taht olarak gösterilmiþtir. Ýsa’nýn hayatta ve litürjide görünümünün kurtarýcý gücünü ve kurban edilmesini simgeleyen pasyon aletleri, Eucharist’teki üçlünün rolünü iþaret eden güvercin, tahtýn üzerinde yer alan simgesel nesnelerdir. 11.yüzyýlda hetoimasia Eski Ahid’den kompozisyonlarda da bulunur ve Ýsa’nýn tahta çýktýðýný gösterir. 12. yüzyýldan sonra ise, haç ve pasyon aletleri Ýsa’nýn mistik tahta çýkýþýný deðil, Ýkinci geliþini gösterir259. Arienler Vaftizhanesi’nde mozaik bir duvar resminde hetoimasia sahnesi görülmektedir (R. 33).



Hindistan’da tahtýn kendisinin bir kült eþyasý olduðu inancýnýn izleri de görülür. Örneðin; Kýral Bhoja, Vikramaditya’nýn tahtýný merkezden naklettirmeyi istemiþ, yeri deðiþmez tahtýn bir kült eþyasý niteliðini gösterecek biçimde onun için adak ve kurbanlar vermiþtir256. Tahta çýkma törenini anlatan bir kaynak da, tahtýn kendisine saygý gösterildiðini belirtir: Taht (asandi) bir kaplan postu üzerine yerleþtirilir ve denir ki, “sen hoþsun, sen yumuþak bir koltuksun”, sonra tahta bir har-



Ýslamlýkta ise boþ taht betimleri ve boþ tahtla ilgili inançlar görülmez. Taht üzerine Hristiyan düþüncesinde olduðu gibi bazý kutsal nesnelerin yerleþtirildiðine iliþkin bir inanç ya da betim de görülmez. Ancak, Ýslam düþüncesinde “Levh-i Mahfuz” denilen ve Kur’an-ý Kerim’in asýl metni olan kitabýn260 bulunduðu yerin kürsi olarak adlandýrýlmasý ilginçtir. Ancak burada söz edilen kürsinin bir taht anlamýnda olup, olmadýðý belli deðildir. Buradaki kürsi sözcüðü, arþ-i azamýn altýnda bir



33. Resim: Hetoimasia”, Mozaik, y. 500-525, Arienler Vaftizhanesi, Ravenna.



Rama’nýn tahtýna koyarak her fýrsatta onlardan akýl danýþmýþlar ve kýrallýðý böylece yönetmiþlerdir254.



41



lara da ender rastlanýr. Bu simgesel nesneler de genellikle taç, tarikat sikkesi, tabut gibi nesnelerdir. Ýslam minyatürlerinde tahtlarýn taç, tabut gibi bazý nesneler taþýdýklarýný görüyoruz. Behram Gür’ün iki aslan öldürerek Ýran tahtýný hak etmeye çalýþýrken gösteren bir minyatürde Ýran tacýnýn bir taht üzerinde olduðu görülür (R. 35). Tahtýn üzerine tabut yerleþtirildiði de minyatürlerde görülmektedir. Örneðin; Cami üt- Tevarih’te yer alan bir minyatürde Cengiz Han’ýn tabutunun taht üzerine konulduðu görülür (R. 36). Osmanlýlarda ise Arife muayedesinde, padiþahýn rahatsýzlýðý nedeniyle tahta oturmadýðý zamanlarda, tahtýn üzerine sarýðýnýn konularak tören yapýldýðýný biliyoruz263. Tarihsel kaynaklarda sultanlarýn bazý elçi kabullerinde de tahtlar üzerine taçlar koydurduklarýna iliþkin anlatýmlara rastlanýr. Kanuni Sultan Süleyman, Viyana seferi sýrasýnda otaðda gerçekleþen bir kabulde tahtýnýn yanýna konulan bir iskemle üzerine taç koydurmuþtu264. Sultan II. Mustafa (1695-1703) da Ýran elçisini kabulünde üç taht üzerine üç destar yerleþtirtmiþti265. Tahtýn üzerine tabut konulduðuna iliþkin bir anlatým da Tarihçi Selaniki’nin II. Selim’in (1566-1574) tabutunun serviler arasýnda tahta bir taht üzerine kýbleye karþý konulduðunu belirtmesidir266.



34. Resim: Kutsal Emanetler Dairesi’ndeki Taht, Gümüþ, TKSM, Ýstanbul.



düzlükte olan ve levh-i mahfuzun bulunduðu yer olarak tanýmlanmýþtýr261. Bu tanýma göre de bir tahttan çok, bir makamýn anlatýlmak istendiði anlaþýlmaktadýr. Kutsal nesnelerin taht üzerine konulmasýna geç tarihli bir örnek de Osmanlý dönemine ait, Topkapý Sarayý’ndaki kutsal emanetlerin konulduðu tahttýr (R. 34). Bu tahtýn Sultan II. Mahmud (1808-1839) tarafýndan bu emanetlere tahsis edildiði kaynaklarda anlatýlýr262. Ýslamlýðýn kutsal emanetlerinin sergilendiði bu taht, daha önce çeþitli kültürlerde örneklerini gördüðümüz gibi, üzerine çeþitli nesnelerin konulduðu bir taht tipinde deðildir. Baldakenli tip olarak adlandýrdýðýmýz bu tahtýn, sonradan þebekelerle yan kenarlarýnýn kapatýldýðý da göz önüne alýnýrsa, bu emanetleri koruma amacýyla kullanýldýðý anlaþýlmaktadýr.



Ayrýca bazý tekke resimlerinde üzerinde bir tarikatýn tacýný taþýyan altlýklara da rastlanýr (R. 37). Bu altlýklarýn taht olarak nitelendiði bir kaynak bulamadýk. Biçim



Betimlerde simgesel nesneler taþýyan taht-



42



35. Resim: “Behram Gür Ýran Tacý Ýçin Mücadele Ediyor”, Minyatür, Cami-üt Tevarih, Edinburgh University Library, Edinburg.



268



.



Tarikat taçlarýnýn simgesel anlamýný belirten bu resimlerde görülen altlýklarý, taca ve onun simgelediði kiþiye duyulan saygýdan ötürü, taht olarak nitelemek olasýdýr. Ancak bu tahtlarýn, Ýslam düþüncesinde bir taht kültünün varlýðýna kanýt olamayacaðý, üzerinde taþýdýðý nesneye duyulan saygýdan dolayý kullanýldýklarý anlaþýlmaktadýr. Tarikatlarda litürjik bir nesne olarak taht kullanýmýna ait tek örnek, Bektaþi Tarikatý’nda karþýmýza çýkmaktadýr. Bektaþi tekkelerinde meydan adý verilen tören alanýndaki makamlarýn en büyüðü olan tahta da dua edilir, nasip alan yeni talip rehberinin delaletiyle buraya geldiði zaman, rehber



36. Resim: "Cengiz Han'ýn Cenazesi", Minyatür, Cami-üt Tevarih, Edinburgh University Library, Edinburg.



olarak genellikle yalýn, arkalýksýz, çokgen, alçak taburelere benzeyen bu altlýklarýn, antik dönemde örneklerini gördüðümüz baþlýk ya da simgesel nesneler taþýyan kült taþlarý gibi taht formuyla baðlantýlý olabileceði düþünülebilir. Genellikle altýgen olan bu altlýklar, altýgen taht tipleriyle benzerlik göstermektedir. Ancak bunlarýn belli bir taht kültünü ifade ettiðini gösteren, törenlerde kullanýlan nesneler olduðuna iliþkin bir kanýt bulamadýk. Pakalýn, ilk kez Þeyh Ebul Kasým Gürgani’nin taç giydiðini, tarikat müridlerine hýrka ve taç giydirmekle onlara bütün iyi huylarý giydirmenin amaçlandýðý, her tarikatýn ayrý bir renk ve biçimde bir tacý olduðunu söyler267. Tarikat taçlarýnýn böyle resimlenmesi geleneðinin, Ýslamlýðýn figürlü duvar resimlerini yasaklamasýyla iliþkili olduðu da düþünülebilir. Simgesel bir anlatým yoluyla tarikat ya da tarikatýn kurucusu anlatýlmak isteniyordu. Nitekim örneðimizdeki taþbaskýsý resimde en üstte “...Ya Hazret- i Seyyid Ahmed-er-Rufai...” sözcükleri, iç çerçevenin dört kenarýnda da þu dörtlük yer alýr: “...Þüphesiz al-i Resulsün ya Rufai ced-beced Bende-i mücriminim geldim efendim yedbe-yed Ya müridi la tehaf didin bize oldu sened El meded pirim efendim ya Rufai el meded...”



37. Resim: “Tac Taþýyan Taht”, Tekke Resmi, Özel Koleksiyon, Ýstanbul.



43



“...Buna taht derler. Emr-i Subhani ile ve Selman-i pak marifetiyle Hazret-i Peygamber-i Aliþan için kurulan minber-i Resulüllahtýr...” derdi269. Hz. Muhammed’in minberini simgeleyen bu taht, cem ayinlerinde üzerine mumlar dikilerek kullanýlan basamaklardan oluþuyordu270. Taht üzerinde sergilenen taç, tabut, tarikat sikkesi gibi nesneler, tahtýn Ýslam düþüncesinde kutsal bir anlam taþýdýðýný göstermez. Çünkü hükümdarlýk tacýnýn tahtýn üstünde sergilenmesi, hükümdarýn gücünü vurgulayan bir özelliktir. Tabutun taht üzerine konulmasý ise, ölüye duyulan saygýnýn bir sonucudur. Tarikat taçlarý olan sikkelerin de taht üzerine konulduðunu gösteren betimlerin, tarikatýn simgesine duyulan saygýdan ileri geldiði düþünülebilir.



Kozmolojik Bir Simge Olarak Taht Tahtýn kozmolojik bir simge olarak deðerlendirilmesine yol açan iki etken vardýr. Bunlardan ilki tahtýn göksel niteliðidir. Çeþitli toplumlarda krallýðýn ve tahtýn gökten indirildiðine ya da göðe çýkýlarak tahta oturulduðuna iliþkin inançlar görülür. Ýkinci etken ise tahtlarda kullanýlan bazý simgelerin kozmolojik anlamlar taþýmalarýdýr. Bu kozmolojik simgelerin çeþitli toplumlarda yaygýn olarak görülen iki tanesini ele aldýk.



38. Resim: “Kavus Þah’ýn Göklere Yükseliþi”, Minyatür, H. 1485, v. 85b, TKSM, Ýstanbul.



Antik Mýsýr kültüründe de benzer bir inanç görüyoruz: “...Kral üçüncü Tutmosis göðe çýktý. Güneþ kursu ile birleþti; Ertesi sabah tan yeri aðardýðýnda, Güneþ kursu parlayarak göründü, Gök aydýnlandý, Kral ikinci Amenhotep babasýnýn tahtýna oturtuldu...” 272.



Göksel Taht



Burada tahtýn gökten indirilmesi deðil, kýralýn gökyüzüne çýkýp, oradaki tahta oturmasý anlatýlmýþtýr.



Gerek çok tanrýlý, gerekse tek tanrýlý dinlere inanan toplumlarda göksel taht imgesi yaygýndýr. Antik Mezopotamya kültüründe gökten indirilen krallýk ve tahtlarla ilgili inançlarý görüyoruz. Bir Sümer þiirinde yer alan þu sözler ilginçtir:



Japonlar da krallýðýn gökyüzünden indiðine inanýyorlardý. Bununla ilgili öyküde Aziz Parlak Göksel Ruhun oðlunu yere indirmesi anlatýlýr. Öyküye göre; genç prens göksel taþ koltuðunu býrakýp, sekiz katlý yayýlan bulutlarý yana itip, aziz yol bölücüsüyle yolu açýp Göðün Yüzen Köprüsüyle yola çýkmýþ ve güneyde Kiyuþiyu’da bir daðýn tepesine inmiþtir273.



“...Krallýðýn ... gökten indirildikten sonra Tiara yüceldikten ve krallýk tahtý gökten indirildikten sonra, O, ayinleri yürüttü ve tanrýsal kralý... yüceltti...” 271.



44



Ülgen de otururdu, bu daðýn ta baþýnda! Daðýn etekleriyse, dünyaya deðmez idi, Bir adam boyu kadar, durur da düþmez idi...”278.



Þamanýn Ülgen’e kurban sunmak için gökyüzüne çýkýþýnda bazý göksel ruhlar ona eþlik ederler. Suyla, Yayýk ve Karlýk denilen bu refakatçiler Utkuçý (güler yüzle karþýlayan) denilen ruh tarafýndan göklerin beþinci dairesinde, Altýn Kazýk’da (Kutup Yýldýzý) karþýlanýr. Utkuçý, Þamanýn 39. Resim: “Þah Keykavus’un Cennete Uçuþu”, Minyatür, Edinburgh University Library, Edinburg. getirdiði kurbaný alýp, altýn kapýdan içeriye girer ve Ülgen’in tahtýna sunar. Türkler’de ise kaðanýn göðe çýkmasý ile ilgili Altýn Kazýk’ta þamana bir kaz verilir, bu kaza tek bir kaynak vardýr. Kültegin yazýtýnda Ýlteriþ binerek yeryüzüne dönerler279. kaðan ve karýsý Ýlbilge Hatun’un tanrý tarafýndan yukarý götürüldüðü anlatýlýr274. Ancak Kök Türkler’de kaðanlarýn tahta çýkýþ törenlerinde keçe üzerinde havaya kaldýrýlýp, dokuz kez doðudan batýya döndürülmesi gibi gelenekler275, kamlarýn dokuz kat göðü dolaþmalarýný276 akla getirir. Bu da dolaylý yoldan göksel bir tahtý ifade ediyor olabilir.



Tek tanrýlý dinlere baktýðýmýzda da göksel taht inancýný görüyoruz. Ýncil’de tanrýnýn tahtýnýn gökyüzünde olduðu anlatýlýr280. Ýslamlýkta ise Kur’an -ý Kerim’de Ayet-ül Kürsi’de Tanrý’nýn kürsünün gökleri ve yerleri kapladýðý belirtilmiþtir281. Baþka bir surede de “Tanrý’nýn arþýnýn su üstünde olduðundan” söz edilmektedir282. Ayrýca iyi kullarýn cennetteki tahtlara oturacaðýndan da çeþitli surelerde söz edilmektedir283.



Krallarýn göksel bir tahta oturmasýnýn yaný sýra, tanrýlarýn tahtlarýnýn da gökte olduðuna inanýlýyordu. Antik Yunan mitolojisinde baþ tanrý Zeus’un göklerdeki altýn tahtýnda oturduðu anlatýlýr. Theogonia Destaný’nda Zeus’tan “...Göklerdeki tahtýnda oturan Kronosoðlu...” diye söz edilir277.



Ýslam minyatürlerinde de göklere yükselen taht motifini görebiliyoruz. Kavus Þah’ýn göklere yükseliþini ve Amul’de Þir Çin çalýlýðýna düþmesini konu alan bir minyatürde kuþlar tarafýndan taþýnan uçan bir taht içinde oturan üç kiþi görülmektedir (R. 38). Baþka bir minyatürde ise, Þah Key Kavus dört dev kartal tarafýndan taþýnan altýn bir taht üzerinde cennete uçarken gösterilmiþtir (R. 39).



Þamanist Türkler de bazý tanrýlarýn gökte yaþadýðýna inanýyorlardý. Öteki çok tanrýlý dinlerde olduðu gibi mitsel bir daðýn tepesinde Tanrý Ülgen oturmaktaydý: “...Dünya yaratýlýnca, Tanrý rahatý seçti, Oturmak için yine, Altýn-Daðýna geçti. Çok büyük bir dað idi, Altýn-Dað dedikleri, Ayla güneþe deðer, gökteydi delikleri. Bulunurdu Altýn-Dað, gökle yer arasýnda,



Bu tür betimler ve Kur’an’da yer alan konuyla ilgili ayetler, Ýslam düþüncesinde de göksel taht imgesinin varlýðýna iþaret etmektedir.



45



40. Resim: “Zafer Kutlamalarý”, Mozaik Duvar Panosu, British Museum, Londra.



Tahtlarda Yaygýn Olarak Kullanýlan Kozmolojik Simgeler Tahtlarda kullanýlan bazý süslemelerin de göksel bir simge niteliði taþýdýðý anlaþýlmaktadýr. Özellikle antik kültürlerin tahtlarýnda çok sýk kullanýlan boða ve aslan figürlerinin gökyüzü ve tanrýlarla iliþkili simgeler olduðu görülür. Antik kültürlerde önce boðanýn, sonralarý aslanýn ya da her iki figürün bir arada tahtlarda kullanýlan simgesel figürler olduðunu görüyoruz. Sümerlere ait Ur’da bulunmuþ olan bir panoda zafer kutlamalarý konusu iþlenmiþtir. Panonun üst bölümünde ayný biçimde taburelere oturmuþ altý figür, yüzleri yine ayný biçimde oturmuþ krala dönük olarak kadeh kaldýrmaktadýrlar. Tüm taburelerde dikkatimizi çeken nokta, ön bacaklarýn boða ayaðý biçiminde olmasýdýr (R. 40). Ayný biçimde tabureleri, Mari’de bulunmuþ olan bazý heykellerde de görmekteyiz (R. 41). Boðanýn Mezopotamya’da önemli bir kült hayvaný olduðu bilinir. Baþ tanrý Enlil güçlü bir öküz, yine önemli tanrýlardan biri olan Engi, gökle yerin vahþi boðasý olarak nitelenir284. Sümerlilerin inancýna göre Gök tanrýsý Anunun oðlu olan Enlil, baþlangýçta fýrtýna ve



41. Resim: “Tahtta Oturan Tanrýça”, Heykel, Louvre, Paris.



46



ile ilgili simgesel bir anlam taþýmaktadýr. Mýsýr mitolojisinde bir inek biçiminde olduðu düþünülen ana tanrýça Hathor, Osiris’in eþidir ve kozmik bir karakter taþýr. Karný gök kubbedir. Oðullarý Tanrý Horus, bir þahin biçiminde her akþam onun aðzýndan içeri girer ve her sabah yeniden doðar. Böylece Horus, annesinin boðasý ve kendi babasýdýr. Adýnýn anlamý hathor “Hor’un evi” olan kozmik tanrýça da ayný anda tanrýnýn eþi ve annesidir. Baba yönüyle ulu boða, tanrý Osiris’tir ve yaþayan firavunun



42. Resim: Asur Taht Parçalarý, British Museum, Londra.



boralara hükmeden bir tanrýyken, daha sonra babasýnýn yerine geçerek gök tanrýsý ve tanrýlarýn babasý olmuþtur285. Antik Mýsýr tahtlarýnda da boða bacaklarýnýn kullanýldýðýný biliyoruz. Abydos kazýlarýnda parçalanmýþ mezar eþyalarý içinde (iskemle, yatak, sandýk vb.) bacaklarý boða bacaklarýna benzer biçimde oyulmuþ sayýsýz parça bulunmuþtur286. Boða, antik Mýsýr kültüründe Osiris kültüyle baðlantýlý olarak ay



44. Resim: “Kral Assurnasirpal II”, Kabartma, Ý.Ö.883859, British Museum, Londra.



ölü babasýyla özdeþleþtirilmektedir. Oðul yönüyle, þahin Horus tahttaki firavundur. Ama özde yaþayan ve ölü firavun, Horus ve Osiris aynýdýrlar287. Astrolojide gezegenlerin evlerine (lat. domicilum) baktýðýmýz zaman, güneþ aslan burcunun, ay da yengeç burcunun gezegenidir288. Ancak her iki gezegenin maksimum güce sahip olduðu yükselme dönemlerine (lat. exaltatio) baktýðýmýz zaman ay, boða burcunda gözükmektedir289. Artýk boðanýn çaðý geçmiþ, ay boðasýnýn yerini güneþ aslaný almýþtýr290.



43. Resim: “Tahtýnda Oturan Kral Barrakab”, Ortostad, y. Ý.Ö. 730, Vorderasiatische Museen, Berlin.



Günümüze gelebilmiþ bir Asur tahtýnýn



47



45. Resim: “Güneþ Tanrý Þamaþ”, Alçak Kabartma, y. Ý.Ö. 870, British Museum, Londra.



parçalarýnda ise iki simgenin bir arada kullanýldýðýný görüyoruz (R. 42), (Kat. No. 2). Ý.Ö. 800 yýllarýna tarihlenen tahtýn yan parçasýnda ayaklarýn aslan ayaðý biçiminde olduðu dikkati çeker. Ýki ayaðý birleþtiren kayýtta spiral kývrýmlý süslemeler görülür. Oturacak yerin iki yanýnda ise dýþa taþkýn biçimde plastik olarak iþlenmiþ birer öküz ya da boða baþý yer alýr. Ayak taburesinden günümüze gelebilmiþ kýsýmdan, ayaklarýn boða ayaðý biçiminde olduðu anlaþýlýr. Bu tahta çok benzeyen bir örnek de, Zincirli’de bulunmuþ olan 8. yüzyýl ortasýna ait bir ortostad üzerinde görülen Kýral Bar Rakab’ýn tahtýdýr (R. 43). Ayný döneme tarihlenen bu örnekte de ayný biçimde oturma yerinin iki yanýnda birer boða baþý görülür. Kayýtlar da ayný motiften oluþmaktadýr. Ancak ayaklar, aslan ayaðý deðil, çam kozalaðý biçimindedir. Bu tahtýn bir baþka benzeri de Kalach (Nimrud)’tan bir kabartmada karþýmýza çýkar. Kýral Assurnasirpal II’nin (883-859) oturduðu tahtta da ayný boða baþlarý dikkati çeker (R. 44).



rus’u akla getirir. Tahtýn bir sütuna oturan baldaken benzeri bir de çatýsý 46. Resim: “Fýrtýna Tanrýsý”, Kabartma, Ý.Ö. 2. yy. sonu-1.yy. vardýr. Sahne baþý, Louvre, Paris. tümüyle kozmolojik simgelerle donatýlmýþtýr. Tanrý Sin’i simgeleyen hilal, Þamaþ’ý simgeleyen güneþ diski ve Tanrýça Ýþtar’ý simgeleyen sekiz köþeli yýldýzýn yaný sýra sahnenin altýndaki dalga motifleri de göksel bir okyanusun (apsu) simgesidir291. Boða kültünün izleri Anadolu’da da görülür. Önceleri kesin adý bilinmeyen Fýrtýna tanrýsýnýn Ugarit’te bulunan bir mühür yoluyla Hitit dilinde boða demek olan Mutavalli adýný taþýdýðý anlaþýlmýþtýr292. Adýna uygun olarak bir boða üstünde ya da yanýnda betimlenen Fýrtýna Tanrýsý, boða kültünün tüm Yakýndoðu’da olduðu gibi Anadolu’da da varlýðýný kanýtlar. Ancak eski dönemlerde doðrudan doðruya boðaya tapýnýlýrken, Hititlerde boða, Fýrtýna tanrýsýnýn atribüsü haline gelmiþtir293. Hitit boðalarýnýn Hurrilerin Fýrtýna tanrýsý Teþup’un



Babillilerin Güneþ tanrýsý Þamaþ’ýn tahtýnda ise boða kültünün daha deðiþik bir yansýmasý görülür (R. 45). Tabure biçimli olan tahtýn sütun formundaki bacaklarýný destekleyen iki boða-adam antik Girit kültüründeki Minotau-



48



boðalarýndan esinlendiði açýktýr294. Kargamýþ baþ tanrýçasý Kubaba’yý boða betimli bir taht üzerinde otururken gösteren bir kabartma Ankara Müzesi’nde bulunmaktadýr. Ayrýca heykel kaidesi olarak boðanýn sýk sýk fýrtýna tanrýsýnýn altýnda yer aldýðý görülür (R. 46). Ege ve Yunan kültürlerinde de boðanýn önemli bir hayvan olduðuna dair kanýtlar görülür. Antik 47. Resim: “Taht Sahnesi”, Duvar Kabartmasý, Dýþ Kale, Diyarbakýr. Girit kültüründe boðaya tapýnýlýp, tapýnýlmadýðýný boðayý öldürdükten sonra Boðaç Han’ýn tahta bilemiyoruz, ancak kafasý boða vücudu insan çýkmasýdýr 301. þeklinde betimlenen Minotauros, saraylarda düzenlenen boða oyunlarý, boða ile ilgili olduðu Roux da özellikle Kýrgýzlarda boðanýn kendi anlaþýlan çifte baltalar, tapýnaklarla ilgili büyük atalarý olduðu ve atalarýnýn bir maðarada inekboynuzlar ve ritonlar boðanýn Girit’te önemli le birlikte yaþamýþ olduðu þeklinde bir efsaneye bir yeri olduðunu gösterir295. Antik Yunan inanýldýðýný belirtir302. mitolojisinde ise, Zeus’un boða kýlýðýna girip, Anadolu Selçuklularý boðayý özellikle Europa’yý kaçýrýþýna dair bir öykü vardýr296. duvar kabartmalarýnda kullanmýþlardýr. Selçuklu sanatýnda boða figürünü ele alan Öney, Hint mitolojisinde ise boðanýn, tanrý boðanýn bir ay hayvaný olduðunu belirtir303. Þiva’nýn hayvaný olduðu görülür. Tanrýnýn Boðanýn taht sahnelerinde yer aldýðýný gösteren saçýnda da ayla iliþkisini gösteren bir hilal yer tek örnek, Diyarbakýr Dýþ Kale’de bulunan taht alýr297. sahnesinde hükümdarýn iki yanýnda görülen Türk tahtlarýnda boða figürünün kulboðalardýr (R. 47). Aslan ise neolitik çaðdan lanýldýðýna dair bir kanýtýmýz yoktur. Ancak baþlayarak tahtlarda kullanýlan bir simgedir. boðanýn Türkler tarafýndan önem verilen bir Çatalhöyük’te bulunmuþ olan ana tanrýça hayvan olduðunu biliyoruz. Þaman inancýnda figürünün kolçaklarý iki aslan biçiminde olan da boðanýn önemli bir hayvan olduðunu, Yakut bir taht üzerinde oturduðu görülür (R. 2). þaman Aadja efsanesinden öðreniyoruz. Bu efsanede Aadja’nýn ölümünden sonra onu mezarýndan çýkaran siyah bir boðadan söz edilir298. Altay mitolojisinde görülen kýrk boynuzlu boða motifi 299 gibi destanlarda yer alan boða ile ilgili öyküler boðaya verilen önemi gösterir. Bu öykülerin en tanýnmýþý, Dede Korkut Kitabýnda yer alan Boðaç Han ile ilgili öyküdür300. Bu öyküde Dirse Han’ýn oðlunun bir boðayý öldürmesi ve Boðaç adýný almasý 48. Resim: “Tahtta Oturan Tanrýça Ýþtar”, Mühür, Louvre, anlatýlmaktadýr. Öyküde ilgimizi çeken nokta, Paris.



49



R.49 “Tahtta Oturan Tanrýça Nana”, Mühür, y. Ý.Ö. 2100, British Museum, Londra.



Antik kültürlerde de aslanlý tahtlar yaygýndýr. Mezopotamya’da Ý.Ö. 2725-2543 yýllarý arasýnda hüküm süren Akadlar’ýn Tanrýça Ýþtar’ý çapraz aslan figürlerinin süslediði arkalýksýz bir tahtta otururken betimlediklerini görüyoruz (R. 48). Kasitlerin de tanrýça Nana’yý aslan ayaklý bir platform üzerinde duran arkalýksýz bir taht üzerinde otururken betimlediði görülür (R. 49). Asur tahtlarýnýn da aslan ayaklý olduðu görülür. Ancak bu tahtlarda görülen aslanlarýn tümünün kozmolojik bir anlam taþýdýðýný düþünmek yanlýþtýr. Doðada güçlü bir hayvan olduðu kabul edilen aslanýn, güç simgesi olarak tahtlarda kullanýlmasý da yaygýn görülen bir durumdur. Aslanýn kozmolojik bir simge olarak deðerlendirilmesiyle ilgili ip uçlarý ise, bazý kültürlerde belirgin olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Örneðin; Sümerlerin aslaný krallýkla ve güneþle ilgili bir hayvan olarak gördükleri, bazý ilahilerden anlaþýlmaktadýr. Kral Þulgi’nin ilahisinden kralýn aslanla özdeþleþtiði anlaþýlýr:



Ayný ilahide kral ayrýca þöyle der: “...Nanna’nýn güçlü kralý benim, Utu’nun açýk aðýzlý arslaný benim...” 305.



Utu Güneþ tanrýsýdýr ve aslanýn onun hayvaný olduðu bu ilahide açýkca görülmektedir. Antik Mýsýr kültüründe de aslan tahtlarda yaygýn olarak kullanýlan bir simgeydi (R.3). Aslanýn kozmolojik bir simge olarak kabul edilmesi de Mýsýr mitolojisine dayanarak açýklanabilir. Güneþ tanrý Re kültünün popülerlik kazanmasýyla birlikte aslanlý tahtlarýn yapýlýþý, aslanýn güneþsel karakterini yansýtýr. Mýsýr’da V. Hanedan döneminden baþlayarak mobilyalarda boða bacaklarýnýn yerini aslan ayaklarý almýþtýr306. Sakkara’da Memphis nekropolisinde Firavun Zoser’in mezarýnda (Ý.Ö. y. 2630) çevresi on dört aslan baþýyla bezenmiþ bir taht tabaný bulunmuþtur307. Ayný hanedanla birlikte kralýn güneþ tanrý Re ile özdeþleþtirilmesi ilginçtir308. Hittitlerin de bu simgeyi severek kullandýklarýný biliyoruz (R. 50). Tanrýça Hepat ve Ýþtar aslan üzerinde betimlenirdi. Aslan, Roma kültüründe de önemli bir simge olmuþ ve tahtlarda kullanýlmýþtýr.



“...Ben kral (ana) karnýndan savaþçýyým, Ben, Þulgi doðduðum (günden) beri güçlü adamým, Ejderhadan doðan vahþi bakýþlý bir arslaným ben...” demektedir 304.



50



lere inanan kültürlerde de benimsenmesine yol açmýþtýr. Bizans Ýmparatoru VII. Konstantin’in bu tahta benzeyen mekanik olarak kaldýrýlan basamaklý ve iki büyük altýn aslanýn yol gösterdiði tahtýný 914’te Cremonalý Liutprand görmüþtü315: “...Ýmparatorluk tahtýnýn yanýnda pirinçten, yaldýzlý bir aðaç duruyordu. Aðacýn dallarý sayýsýz pirinçten, yaldýzlý kuþla doluydu. Her kuþ cinsine göre bir nota çýkarýyordu. Ve imparatorun tahtý öyle düzenlenmiþti ki, bir alçak, bir yüksek, bir göklere çýkmýþ görünüyordu. Ýki kocaman, tunç mu, ahþap mý bilmediðim aslanla korunmuþtu, fakat her yerleri altýn kaplýydý ve kamçý gibi kuyruklarý, açýk çeneleri, kýpýrdayan dilleriyle kükreme sesleri çýkarýyorlardý. Ýmparatorun önüne götürüldüm. Benim gelmemle cinslerine göre kuþlar ötüp aslanlar kükreyince ne huþuyla ne korkuyla sallanmadým. Saygýyla üç kez yere kapandýktan sonra baþýmý imparatora kaldýrdým ve oturduðunu gördüðüm orta yükseklikteki döþemeyi bu kez tavana yakýn gördüm, imparator deðiþik elbiseler içindeydi. Bunun nasýl olduðunu da anlayamadým. Belki þarap presinin serenini



50. Resim: “Aslan ve boða üzerinde duran tanrýlar”, Heykel, Tel Halaf Saray Portali, Berlin Müzesi.



Vergilius, Aeneas Destaný’nda onun çok tüylü aslan derisi ile kaplanmýþ bir örtüyle kaplý, akçaaðaçtan yapýlmýþ bir tahta davet edildiðini anlatýr309. Budizm’de ise aslanýn Buda ile ilintili bir hayvan olduðu görülür. Buda, Þakya Klanýnýn aslaný olarak adlandýrýlýr ve aslanlý tahtýnda oturur (R. 51). Buda mitolojisi de güneþle ilgilidir. Buda’nýn öðretisinin simgesi güneþ tekerleðidir310. Hindistan’da “simhasana” adý verilen aslanlý tahtlar k rallara özgüdür. Auboyer, bu tahtlarýn kozmolojik simgelerle, özellikle güneþle baðlantýlý olduðunu söylemektedir311. Buda’nýn ise krallýkla ve güneþle baðlantýlý olduðu tezine bir çok araþtýrmacýnýn karþý çýkmasýna karþýn, Auboyer Buda’nýn kiþiliðinin krallar kadar ayrýcalýklý olduðunu düþünmektedir312. Çakya aslaný (Çakyasimha) denilen Buda’nýn tahtý Çakyamuni tahtý olarak nitelenir ve çýkardýðý aslan kükremeleri Dharma’nýn vaazý olarak kabul edilir313. Hz. Süleyman’ýn Tevrat’ta anlatýlan on iki aslanlý tahtý314, aslanlý tahtlarýn tek tanrýlý din-



51. Resim: “Tahtta Oturan Buda”, Heykel, Mathura Museum, Mathura.



51



yapýlmýþ iki ejderha yerleþtirirler. Bu hayvanlar, peri ve cinlerin içlerine koyduklarý týlsým sayesinde tahta çýkmak isteyenlere saldýrýp avaz avaz baðýrýp, kuyruklarýný ve kanatlarýný hareket ettirerek aðýzlarýndan gürültüler ve ateþler saçarak tahtý gözetip dururlar. Tahtýn saðýnda ve solunda merkez üzerinde duran iki güvercin ise kýzýl altýndan yapýlmýþ, yine çeþitli cevherlerle bezeli, saat baþlarýnda öten iki güvercin yerleþtirirler. Tahtýn kubbesine koyduklarý ve saat baþlarýnda kanatlarýný birbirine vurarak öten horoz ise dürr-i yetim þahdannelerinden yapýlmýþ ve üzerine envai çeþit deðerli taþlar kakýlmýþtýr. Tahtýn dört yanýna ise elmas týðla birer týlsým kazýdýklarý aynalar yerleþtirirler. Bunlardan bir tanesi hastalarýn iyileþip iyileþmeyeceklerini, diðeri sadakatlerinden kuþkulanýlan eþlerin gerçek yüzlerini gösterir. Diðer yanlarda ise birinde yedi kat gökyüzü, diðerinde yedi ayrý iklimiyle yeryüzü betimlenmiþtir. Hangi ülkede neler olup bittiði bu aynalarda izlenebilmektedir. Süleyman peygamber tahtýnýn sað tarafýna altýn, sol tarafýna gümüþten sandalyeler koyarlar, altýnlara insanlar, gümüþlere ise periler oturur...”321. Bu ayrýntýlý anlatýmda dikkati çeken durum, aslanýn tahtý koruyan bir hayvan olarak ejderhalarla birlikte yer almasýdýr. Tahtýn diðer özelliklerinin yanýnda aslanlar ikincil durumdadýr. Buna karþýlýk, tahtýn dört yanýnda bulunan mücevherli aðaçlar, Ýslam dünyasýnda Halife tahtlarýnda, Timur’un sarayýnda ve Hasan Paþa’nýn gümüþ tahtýnda görülen aðaçlarýn fikir kaynaðý hakkýnda ip ucu oluþturmaktadýrlar. Aðaçlarýn üstüne yerleþtirilen tavus kuþlarý da bu kuþlarýn tahtlarda ve taht sahnelerinde kullanýlma nedeni hakkýnda fikir vermektedir. Böylece bir tür yapay cennet görünümü yaratýlmak istendiði, bir peygamberin tahtýna öykünüldüðü anlaþýlmaktadýr. Bu da, simgeler yoluyla tahtýn kazandýðý dinsel anlama iþaret eden bir olgudur. Aslan, artýk tek tanrýlý dinlere inanan kültürlerde kozmolojik bir simge deðildir. Ancak yine de Bizans Ýmparatorunun ve Kanuni’nin aslanlý tahtlarý, imgelem açýsýndan dinsel bir anlatýmdan izler taþýmaktadýr.



kaldýran makina gibi olmuþtu...” 316. Hristiyanlýkta da aslan çeþitli simgesel anlamlar taþýr. Efsanevi doðal tarihe göre genç aslanlar ölü doðar, ama babalarýnýn nefesiyle doðumdan üç gün sonra yaþamaya baþlarlar. Böylece aslan yeniden dirilme ile iliþkili hale gelmiþ ve Yaþamýn Efendisi Ýsa’nýn simgesi olmuþtur 317. Ýslamlýkta ise aslanýn Hz. Ali’ye atfedilen bir hayvan olduðu görülür. Þiiler onu “Allah’ýn aslaný” olarak nitelemiþlerdir318. Moðol Ýmparatoru Timur’un (1336-1405) bayraklarýndan biri, aslan ile güneþ birlikteliðini gösterir biçimde güneþ yuvarlaðý üzerindeki bir aslandý. Bu bayraða benzeyen, üzerinde bir aslan ve aslanýn arkasýnda da güneþin yer aldýðý bayrak, daha sonra uzun süre Ýran bayraðý olarak kullanýlmýþtýr 319. Türklerin özellikle Selçuklu döneminde aslaný tahtlarda ve taht sahnelerinde sevilen bir figür olarak kullandýklarýný biliyoruz. Osmanlýlar’da ise Kanuni Sultan Süleyman’ýn (15201566) iki kristal aslaný bulunan bir tahta oturmasý320 dýþýnda aslanlý taht kullandýklarýna dair bir kanýt yoktur. Ancak Hz. Süleyman’ýn tahtýnýn Osmanlýlar üzerindeki etkisini gösteren güzel bir örnek, Bursalý Uzun Firdevsi tarafýndan Sultan II. Bayezid (1481-1512) için yazýlan Süleymanname’de karþýmýza çýkmaktadýr:”... Metne göre, periler þahý Hümayun’un yönetimindeki cin ve periler, mühendis üstadý Senayil ve ondan aþaðý muallim Heffaf yönetiminde Süleyman hazretlerine kýzýl altýndan bir taht düzetirler. Tahtýn dört yanýna, yaprak ve meyveleri firuze, mercan, zeberced, yeþil yakut, lal, sarý ve kýzýl yakut, kýzýl altýndan yapýlmýþ hurma, zeytin, asma ve narenç aðaçlarý dikerler. Hurmalarýn üstüne, þeb-i çirað taçlý [gece parlayan yakut], elmas boyunlu, kýzýl yakut kanatlý, dürr-i necef ayaklý, yeþil ve sarý yakut baþlý iki tavus kuþu yerleþtirirler. Ayrýca kýzýl altýndan iki tane kerkes yapýp üzerlerini çeþitli mücevherlerle bezerler. Tahtýn, birincisi ak ruhami gümüþ, ikincisi kýzýl altýn, üçüncüsü lacivert taþý, dördüncüsü yeþil yeþimden, beþincisi kýzýl mercandan, altýncýsý yerekan taþýndan, sonuncusu ise 7 ayrý deðerli taþ kakýlmýþ olan 7 basamaðý vardýr. Tahtýn merdiveninin iki yanýna ise, kuyruklarýný sallayýp aðýzlarýný korkunç bir biçimde açan kýzýl altýndan yapýlmýþ, iki aslan ve yedi baþlý, iki ayaklý, gümüþten



52



ÝSLAMLIÐIN ÝSLAMLIÐIN KABULÜNDEN KABULÜNDEN ÖNCEKÝ ÖNCEKÝ DÖNEMDE DÖNEMDE TÜRK TÜRK TAHTLARI TAHTLARI



yýl ilkbaharda bazý törenlerle Ninuraþ’ýn zaferini kutlarlardý. Bu törende Sümer kralý genç tanrý Ninuraþ’ý temsil ederdi. Kral, baþýnda üç katlý tören tacýyla tahtýnda oturur, babasýnýn intikamýný temsilen saraya götürülür, tanrýlar kendisine saltanat asasý, taht ve palu verirlerdi. Bu tören sýrasýnda da alayýn önünde sedir aðacý yakýlýr ve Enlil’i öldürmüþ olan devlerin yandýklarý temsil edilmiþ olurdu 326.



Taht Yapýmýnda Kullanýlan Malzeme ve Renkler Araþtýrmamýz sýrasýnda çeþitli kültürlerde taht yapýmýnda kullanýlan malzemeler, süslemeler ve renklerin geliþigüzel seçilmediðini, bazý simgesel anlamlar taþýyabildiðini gördük. Bu simgesel anlamlarýn tümünü saptamak, konu ile ilgili yeterli belge olmadýðý için olanaksýzdýr. Ancak bazý yazýlý kaynaklarýn deðerlendirilmesiyle yine de bazý ip uçlarý elde etmek olasýdýr.



Antik Hint tahtlarýnda da kutsal aðaç kültü ile ilgili daha deðiþik bir inancý görüyoruz. Bu da tahtýn kutsal kabul edilen Bodhi aðacýnýn yakýnýna yerleþtirilmesidir. Bu durum, Buda ile ilgili bir öyküden kaynaklanmýþtýr. Buda’nýn olmadýðý zaman Jetavana parký korumasýz kalýyordu. Cemaat, bodhi aðacýnýn bahçenin kapýsýna dikilmesini önermiþ; Buda “Bundan böyle, orasý benim devamlý konutum olacak” diyerek bunu kabul etmiþ ve kapýnýn bitiþiðine yerleþtirilmiþ olan aðaç üstü evinde “kapý bekçiliði” yapýp, kendisine “yoksa”lar gibi sungular sunulmuþtu327.



Tahtlarýn baþlýca yapým malzemesi ahþaptýr. Aðaç kültünün erken dönemlerde çok yaygýn olduðunu biliyoruz. Bir çok toplumlar bazý aðaçlarý kutsal kabul etmiþler ve özel bir saygý göstermiþlerdir. Taht yapýmýnda yalnýzca bu kutsal aðaçlarýn kullanýlýp kullanýlmadýðý sorusuna yanýt oluþturabilecek yeterli belge elimizde mevcut deðildir. Ancak antik kültürlere baktýðýmýzda taht yapýmýnda kullanýlan aðaçlarýn simgesel özellikler taþýdýðýna iliþkin kanýtlar görülür. Bir Sümer þiirinde Tanrýça Ýnanna, ölüler ülkesinden döndüðünde kocasý Dumuzi’yi elma aðacýndan yapýlmýþ yüksek bir tahtta otururken bulur322. Elma aðacýnýn simgesel bir nitelik taþýyýp taþýmadýðýný bilemiyoruz. Ancak aðacýn cinsinin özellikle belirtilmiþ olmasý ilginçtir. Buna karþýlýk, sedir aðacý Sümer mitolojisinde geniþ bir yer tutar. Gýlgamýþ Destaný’nda Tanrýça Ýþtar, Gýlgamýþ’a “... sedir tahtasý kokan evimize girdiðinde eþik de, taht da ayaklarýný öpecek...” 323 der. Destanda tanrýlarýn sedirler daðýnda oturduklarý, Ýþtar’ýn tahtýnýn da burada bulunduðu anlatýlýr 324. Sedir aðacýnýn simgesel anlamý bir baþka Sümer destaný olan “Enuma Elis” yani Yaratýlýþ Destaný ile ilgili olarak ortaya çýkmaktadýr. Bu destanda Tanrý Enlil’in Mýsýr tanrýsý Osiris gibi rakipleri tarafýndan parçalanarak öldürüldüðü, oðlu Ninuraþ’ýn babasýnýn öcünü aldýðý anlatýlýr325. Sümerler her



Taht yapýmýnda altýn kullanýlmasý ise çok sýk karþýmýza çýkar. Antik Mýsýr tahtlarýnda altýn ve altýn yaldýz kullanýldýðýný biliyoruz. Günümüze gelebilmiþ altýnlý tahtlar bunu kanýtlar (R. 3 ) (Kat. No. 1 ). Tahta çýkan kralýn aldýðý unvanlardan biri de en iyi “altýnýn Horus’u” olarak çevrilen bir unvandýr. Güneþ tanrý Re sözlerinin baþlangýcýnda der ki: “Derim saf altýndýr” 328. Tanrýnýn teni olarak kabul edilen altýnýn taht yapýmýnda kullanýlmasý, tahtýn güneþle ilgili bir simgesel özellik taþýdýðýný düþündürür. Antik Yunan mitolojisinde de tanrý ve tanrýçalarýn altýn tahtlar üzerinde oturduklarý anlatýlýr. Altýnýn tanrýsal bir maden olarak kabul edildiði anlaþýlmaktadýr. Ýlginç olan durum, yalnýzca baþ tanrý ve öteki önemli tanrýçalarýn deðil, þafak tanrýçasý Eos’un da sýk sýk altýn tahtlý tanrýça diye anýlmasýdýr 329. Bu da altýn tahtýn güneþ ile baðlantýsýný akla getirir.



54



Taht ve diðer mobilyalarýn genel yapým malzemesi ahþap olmasýna karþýlýk, ahþap tahtlardan söz eden kaynaklar enderdir. Buna karþýlýk altýn tahtlardan sýk sýk söz edilmektedir. Türklerin ahþap dýþýnda bir malzeme seçmelerinin nedeni hakkýnda bir ip ucunu, Çinli hacý Hüan-dzanð’ýn Kök Türk kaðaný Cabgu’yla görüþmesinde buluyoruz: “...Kök Türkler ateþe taparlar, bunun içindir ki aðaçtan yapýlmýþ oturma yerleri yoktur; aðaç ateþ unsurudur ve ateþe karþý olan saygýlarýndan aðaç üzerine de oturmazlar. Oturmak istediklerinde yere hasýr sererler ve onun üzerine yerleþirler. Fakat hacýnýn hatýrý için demirden yapýlmýþ, üzeri minderli bir iskemle buldular...”338. Türklerin Þamanizm, Budizm, Brahmanizm, Maniheizm gibi dinlerin yaný sýra Zerdüþt dinine inandýklarýný biliyoruz. Arap coðrafyacýlar Tokuz Oðuzlarýn Mecusi olduðundan söz etmiþlerdir 339. Kök Türklerin de Bizans elçilik heyetini ateþten geçirerek kabul ettikleri, böylece ateþle arýndýrma uyguladýklarý kaynaklarda yer alýr 340.



Sümer tahtlarýnda kullanýlan renklerin de simgesel bir nitelik taþýdýðý anlaþýlýr. Bir ilahide Kral Þulgi tahtýnýn Tanrý Ekur tarafýndan gök yüksekliðine kaldýrýldýðýný anlatýrken tahtý için þu ifadeyi kullanýr: “...Beyaz kürsüdeki her zaman kurulan tahtýmý gök yüksekliðine kaldýrdý...” 330. Tanrý Enlil için yazýlmýþ bir ilahiden onun tahtýnýn da beyaz olduðunu öðreniyoruz: “...Geniþ, beyaz tahtta, yüce tahtta oturan Enlil...” 331. Beyaz rengin simgesel bir özellik taþýdýðý anlaþýlmaktadýr. Beyaz renk öteki kültürlerde de simgesel bir nitelik taþýr. Nitekim, Türklerde ve Moðollarda görülen beyaz hayvan kurbaný, Kitanlarýn Çin imparatoruna beyaz kurt, kaplumbaða, tavus ve geyikler sunmasý, bu renkteki hayvanlarýn ender bulunmasý nedeniyle deðerli sayýlmasýna baðlanabilir 332. Ancak bu rengin Tanrýlara ve imparatora layýk bir renk olarak görüldüðü de düþünülmelidir. Tanrýlarýn beyaz elbiseler içinde, beyaz çelenkler takmýþ olarak betimlenmesi de bunun bir göstergesi olabilir. Ayný þekilde mavi taþ denilen lapis lazulinin de kutsal bir niteliði vardýr. Kýral Þulgi, Ekur’un kendisine lapis lazuli bir asa verdiðini anlatýr 333. Tanrýça Ýnanna ise krala “...lapis lazuli bir tahtta oturmaya yakýþýrsýn sen...” 334 der. Eliade, lapis lazulinin mavi rengi dolayýsýyla göðü simgelediðini ve bu nedenle Mezopotamya kültüründe de diðer kültürlerdeki mavi taþlar gibi kozmolojik bir simge olduðunu belirtir 335. Antik Hint tahtlarýnýn renkleri de bazý metinlerde beyaz, sarý ya da sarý-kýrmýzý yasemin renginde gibi sözcüklerle belirlenmiþtir. Beyaz krala ayrýlmýþ bir renktir, sarý veya sarý-kýrmýzý ise güneþ renginin bir görünümüdür 336 . Bir koltuk üzerine serilen kýrmýzý bir yünlü kumaþ, bir komutan içindir 337. Ýslamlýðýn kabulünden önceki döneme ait Türk tahtlarýndan günümüze gelebilmiþ örnek olmadýðýndan yazýlý ve resimli kaynaklar yoluyla bilgi edinebiliyoruz. Ancak bu kaynaklar, Türklerin taht yapýmýnda özel bir malzeme kullanýp, kullanmadýklarý hakkýnda yeterli ve kesin bilgi vermekten uzaktýr. Yine de elimizdeki bilgilere dayanarak bir malzeme sýnýflandýmasý yapabildik.



Tahtlarýn ve taht minderlerinin renkleri konusunda elimizdeki kaynaklarda bir bilgiye rastlamadýk. Ancak Türklerin renklere bazý simgesel anlamlar yüklediklerini biliyoruz 341. Hanýn tahtýnýn kurulduðu otaðlarýn renkleri de belirliydi. Köktürk ve Uygur kaðanlarýnýn altýn veya altýnlý çadýrlarý vardý. Moðol Haný Küyük’ün çadýrý ise sarý renkteydi. Sarý rengin de Çin imparatoruna özgü olduðu bilinir342. Altýnýn rengi olan sarýnýn kaðan çadýrlarýnda kullanýlmasýnýn simgesel bir anlam taþýdýðý düþünülebilir. Tahtlarýn da altýn olmasý, ayný rengin tahtlar için de geçerli olduðunu gösterir. Altýn sarýsýnýn hükümdarlar için genelde kabul edilmiþ bir renk olmasý, bu rengin güneþ ile baðlantýlý olmasýndan kaynaklanmýþ olabilir343. Budist Hint tahtlarýný inceleyen Auboyer, sarý veya sarý-kýrmýzýnýn güneþ renginin bir görünümü olduðunu söyler 344. Esin ise, yaldýz ve sarý renklerin Çin’de ve Türklerde kainatýn merkezinin temsili rengi olarak Burkana ve hükümdarlara atfedildiðini belirtir 345.



55



Ahþap Taht



Kendim kapýyý açamam. Han baþým lekelensin mi?...” 353.



Türklerin taht yapýmýnda ahþap kullanmamasýnýn inançlarla ilgili olduðuna yukarýda deðinilmiþti. Kök Türklerin Zerdüþt dininin etkisiyle böyle davrandýklarýný biliyoruz. Oysa, Hun Türklerinin ahþap mobilyalar yaptýklarý, Noyn ula kurganýnda bulunmuþ olan bazý mobilya ayaklarýndan 346 ve Pazýrýk kurganýnda bulunan bazý masalardan anlaþýlmaktadýr 347. Nitekim, 448 yýlýnda Ýmparator II. Theodosius tarafýndan Hun Ýmparatoru Attila’ya elçi olarak yollanan Priskos, Attila’nýn ahþap bir tahta oturduðunu görmüþtür348. Priskos, Attila’nýn verdiði bir ziyafette de konuklara gümüþ tabaklarda yemek ikram edilmesine karþýlýk, Attila’ya tahta tabak ve kadeh ile servis yapýldýðýný anlatýr349. Önceleri ahþap taht kullanmakta bir sakýnca görmeyen Türklerin daha sonralarý benimsedikleri dinsel inançlar nedeniyle farklý malzemelere yöneldikleri anlaþýlýyor.



Hanýn söylediði bu iddialý sözlere karþýn yine de tahtýndan inip kapýyý açtýðý metnin devamýndan anlaþýlýr 354. Irk Bitið adlý yazmada da “...Ben Tensiyim (Çin Hükümdarý) erken, geç altýn tahtýn üzeri ne oturarak zevk alýrým. Bunu biliniz iyidir bu...” 355 sözleri yer alýr. Efsanelerde de altýn tahtlardan söz edilir. Uygurlarýn Mani dinini kabul ediþini anlatan bir efsanede “...Bögü Han tacýný baþýna koymuþ, kýrmýzý ipekten merasim elbisesini giymiþ ve altýn tahtýna oturmuþtu...” 356 denmektedir. Destanlarda karþýmýza çýkan altýn taht motifi, bunun mitsel bir öge olduðunu düþündürür. Nitekim altýn, hükümdarla ilgili diðer önemli nesneleri de niteleyen bir özellik olarak kullanýlmýþtýr. En büyük Türk hükümdarýnýn altýn bir daðda oturduðuna inanýlmýþtýr357. Hükümdarýn otaðýnýn altýndan veya altýnlý olduðu söylenmiþ358, bayraklarýn da altýnlý olduðu belirtilmiþtir 359. Deðerli bir maden olan altýnýn hükümdarlara yaraþýr bir maden olarak nitelendirildiði kuþkusuzdur. Kaðanýn soyu da altýna benzetilirdi360. Budist Uygur dualarýnda hükümdarýn altýn çocuklarýndan söz edildiðini görüyoruz:



Altýn Taht Kaynaklarda tahtlarý niteleyen en belirgin özellik “altýn” olmalarýdýr. Destanlarda ve yazmalarda sýk sýk altýn tahtlardan söz edilmektedir. Dede Korkut Destaný’nda Begil Oglu Emre’ye hatunu þöyle seslenir:



“...ayný þekilde hükümdar, huang t’ai-tsu, altýn çocuklarý, kazaya-belaya uðramaksýzýn, binlerce yýl yaþasýnlar...” 361



“...Altýn tahtýmýn sahibi beyim yiðit Göz açýp da gördüðüm...” 350.



“...Seçkin, aziz hükümdar saadeti, çok fazilet sahibi dul-imparatorýça saadeti, ayný þekilde imparatorýça saadeti ve Kusala ile Siddhpala baþta olmak üzere, altýn çocuklarý ile birlikte;...” 362.



Ayný destanda Salur Kazan hakkýnda “...Kazan bey ordusunu, çoluðunu, çocuðunu, hazinesini aldý geri döndü. Altýn tahtýnda yine evini dikti...” 351 denilmektedir. Oðuz Destaný’nda ise Oðuz’un oðullarýnýn her birine altýn bir kürsü verdiði anlatýlýr352.



Çin ve Türk kosmolojisinde altýn, Batý yönünün remziydi363. Ancak, simgesel olarak altýn hep güneþle birlikte düþünülmüþtür364. Güneþ de Türk hükümdarlarýnýn simgelerinden biriydi 365. Tahta çýkma törenlerinde kaðanýn bir keçe üzerine oturtularak güneþin hareketine uygun olarak doðudan batýya doðru dokuz kez çevrildiði Çin kaynaklarýnda anlatýlmýþtýr 366.



Kýrgýzlarýn milli destaný olan Manas Destaný’nda da sýk sýk altýn tahtlardan söz edilmektedir. Hanýn söylediði þu sözler çok ilginçtir: “...altýn tahtýmdan asla, ben yerlere inemem,



56



Ancak Türklerin altýný yalnýzca simgesel bir motif olarak deðil, gerçekte de kullandýklarýný biliyoruz. 576 yýlýnda Bizans’tan Batý Kök Türk hükümdarý Ýstemi Kaðan’a elçi olarak yollanan Zemarkhos, kaðaný altýn tahtlar üzerinde otururken görmüþtür367. Bu tahtlardan biri gerektiðinde bir at tarafýndan çekilebilecek tekerlekli bir tahttý. Bir baþka gün ise kaðan, elçiyi altýndan yapýlmýþ sedir biçiminde bir tahtta oturarak kabul etmiþti. Elçinin gördüðü üçüncü taht ise, altýndan yapýlmýþ dört tavus kuþu tarafýndan taþýnan sedir biçiminde bir tahttý 368.



Gümüþ Kürsü Altýnýn yaný sýra gümüþün de taht yapýmýnda kullanýlan bir malzeme olup, olmadýðýný kesin olarak bilemiyoruz. Ancak, Kutadgu Bilig’de üç ayaklý gümüþ bir kürsüden söz edilmektedir 369. Gümüþün Türkler tarafýndan az kullanýlan bir malzeme olmasýnýn nedenini, Diyarbekirli gümüþün az bulunmasýna baðlamaktadýr. Esik kurganýnda bulunan bir çok altýn eþya yanýnda yalnýzca bir gümüþ çanak vardýr. Diyarbekirli, gümüþün az bulunmasýndan ötürü daha deðerli sayýldýðýný da belirtir 370.



Taht Tipleri Sedir Biçimli Taht 52. Resim: Aslan Figürleri, Bronz, Özel Koleksiyon, Cenevre.



Sedir biçimli olarak tanýmladýðýmýz tahtlar; arkalýklý, kolçaklý veya kolçaksýz, üzerinde baðdaþ kurmaya ya da uzanmaya olanak verecek geniþlikte olan tahtlardýr. Türklerin baðdaþ kurarak oturma geleneði, bu tipte tahtlarýn sýklýkla kullanýlmasýna yol açmýþtýr. Yabancý gezginlerin bu tipteki Türk tahtlarýný tanýmlarken genellikle yatak olarak niteledikleri görülür. Bizans elçisi Zemarkhos’un gezi notlarýný tarihçi Menandre’dan naklen anlatan Chavannes da, tahtlardan birini tanýmlarken “yatak”sözcüðünü kullanmýþtýr371. Bu tahtlarýn böyle bir iþlevi olup, olmadýðýný bilemiyoruz.



Ancak baðdaþ geleneðinin Türklerin en eski dönemlerinden baþlayarak Osmanlýlarda da sürdüðünü372 ve bu tip tahtlarýn da her dönemde yapýldýðýný biliyoruz. Bu da taht biçimlerinin belirlenmesinde oturma alýþkanlýklarýnýn da rol oynadýðýný gösterir. Ýstemi Kaðanýn tahtlarýndan biri de dört tavus kuþu tarafýndan taþýnan altýndan yapýlmýþ bir tahttý 373. Esin, tavus kuþunun (yon-kuþ) da diðer yýrtýcý kuþlar gibi bir ongun olduðunu



57



rýnýn görevi babasý Þiva’nýn yüksek daðlardaki cennetinin kapýsýný beklemektir378. Türkler için tavus kuþunun simgesel anlamýnýn ne olduðuna dair kesin bir kanýt bulamadýk. Ama hayvanlar tarafýndan taþýnan tahtlarýn tüm Doðu toplumlarýnda kullanýldýðýný biliyoruz. Bunlar genellikle aslan, grifon, kanatlý at, deve, fil gibi hayvanlardýr 379. R. 52’de Sasani dönemine ait taht taþýyýcýsý olduðu sanýlan bir çift aslan protonu görülmektedir. Sasani gümüþ tabaklarý üzerinde böyle hayvanlar tarafýndan taþýnan taht betimleri yer alýr (R. 53). Ýstemi kaðanýnýn tahtýnýn da biçim bakýmýndan bu tahtlara benzediði düþünülebilir. Tavus kuþunun ise, Doðu tahtlarýnda sýk kullanýlan bir simge olduðu bilinir. Tavus kuþlarýyla süslü olduðu söylenen en ünlü taht, Delhi’deki Þah Cihan’ýn tahtýdýr. Bu tahtýn Nadir Þah tarafýndan ele geçirildiði ve daha sonra da Ýstanbul’a getirildiði yolunda bir kayýt varsa da bugün nerede olduðu bilinmemektedir. Kubbesinin üstünde tavus resmi olduðu söylenen380 bu tahtýn bir benzeri bugün Tahran Merkez Bankasý Koleksiyonu’nda bulunan tavus kuþu bezemeli tahttýr (R. 54).



53. Resim: “Taht Sahnesi”, Altýn Tabak, 6-7. yy., Bibliotheque Nationale Cabinet des Medailles, Paris.



söyler374. Ongunlar üzerine yapýlmýþ araþtýrmalarda da Ýstemi Kaðanýn tahtýný taþýyan tavus kuþlarýnýn bir ongun olarak kabuledildiðini görüyoruz 375. Ama daha sonraki Türk boylarýnýn tavus kuþunu ongun veya tamga olarak kullandýklarýna dair bir kanýt bulamadýk. Oðuz boylarýnýn ongunlarýný gösteren listelerde de tavus kuþu yer almamaktadýr376. Bir ongun olarak kabul edemesek de tavus kuþunun Türkler için simgesel bir anlamý olduðu kuþkusuzdur.



Ýki Tekerlekli Araba Biçiminde Taht Bizans elçisi Zemarkhos’un gördüðü tahtlardan biri gerektiðinde atlar tarafýndan çekilebilecek, iki tekerlekli ve altýndan yapýlmýþ bir tahttý381. Bu iki tekerlekli araba biçiminin simgesel bir anlatým olduðu düþünülebilir.



Tavus kuþunun çeþitli kültürlerde deðiþik simgesel anlamlarý vardýr. Hristiyan inanýþýnda ahlaksýzlýðýn simgesiydi. Etinin çürümediðine inanýlýr ve bu nedenle nativite sahnelerinde yer alýrdý. Kuyruðundaki yüz göz bazen her þeyi gören kiliseyi simgelemek için kullanýlmýþtýr 377 . Kuyruðundaki gözler antik Doðu kütürlerinde ise göz tanrýçasýný anýmsatýr. Ayrýca Bodhisattva’nýn uzattýðý ellerin ayalarýndaki gözler olduðu düþünülür. Hindu ikonografyasýna göre ise, savaþ tanrýsý Kartikeya’nýn atýdýr. Bu genç tan-



54. Resim: Nadir Þah Tahtý, Merkez Bankasý Koleksiyonu, Tahran.



58



55. Resim: “Araba Süren Ay Tanrý”, Duvar Resmi, Hermitage, Leningrad.



56. Resim: “Araba Süren Güneþ Tanrý”, Duvar Resmi, Hermitage, Leningrad.



Çünkü Çin ve Türk düþüncesine göre güneþ ve ay birer araba sürücüsü olarak betimlenir ve her iki tanrýnýn da bir ordusu (sarayý) olduðuna inanýlýrdý382. Bir duvar resminde ay tanrýyý böyle bir arabada otururken görüyoruz (R. 55,56 ). Türk hükümdarlarýnýn da güneþe benzetildiðini Kutadgu Bilig’de yer alan bir beyitten anlýyoruz: “Ay yarumýþ künüm” 383, þair ilig yani prense “Ey parlak güneþim” 384 diye seslenmektedir. Ayrýca güneþ ve ayýn Türk hükümdarlarýnýn simgelerinden olduðunu biliyoruz385. Böyle bir tahta oturmakla Ýstemi Kaðan belki de güneþ ve ay tanrýlarýnýn görünümünde olmak istemiþti.



vermiþ oturan iki aslan görülmektedir (R. 57). Ancak bu aslanlarýn tahtý taþýyan hayvanlar olmadýðý, yalnýzca tahtýn önünde yer aldýklarý görülür. Bu sahnede görülen hükümdarýn 8.-9. yüzyýldan bir Türk kaðaný olduðu düþünülmektedir 387. Esin, aslanlý tahtlarýn Hunlar ve Tabgaçlarýn Budizmi kabulü ile ortaya çýktýðýný, Ýç Asya’da aslan bulunmadýðýný söylemektedir388. Buda’yý aslanlý tahtta otururken gösteren pek çok betim vardýr (R. 58). Hindistan’da “simhasana” adý verilen aslanlý tahtlarýn kral-



Aslanlý Taht Aslanlý tahtlarýn uzun bir geçmiþi vardýr. Neolitik Çaðdan baþlayarak, Antik Mýsýr, Asur, Pers, Hint, Yunan, Roma ve Bizans kültürlerinde aslan bazan tam olarak bazan da yalnýzca ayaklarýyla tahtlarda yer alan bir hayvandýr. Bazý araþtýrmacýlar aslanlý tahtlarýn Türkler tarafýndan sýklýkla kullanýldýðýný iddia etmiþlerdir 386. Ancak taradýðýmýz yazýlý kaynaklarda aslanlý bir tahtý tanýmlayan ifadeler bulamadýk. Yalnýzca bir gümüþ tabak üzerinde yer alan taht sahnesinde ön tarafta sýrt sýrta



57. Resim: “Tahtta Oturan Türk Hükümdarý”, Gümüþ Tepsi, 9. yy. baþý, Hermitage, Leningrad.



59



“...Atam adýn sorar olsan kaba aðaç, Anam adýn der isen Kaðan Arslan, Menüm adum sorar isen Oruz oðlu Basat’dur...” 391



sözleri yer alýr. Basat’ýn annesinin adýný Kaðan Arslan olarak vermesi ilginçtir. Bir Uygur duasýnda ise þu sözlerle karþýlaþýyoruz: “...Arslan Bilge Tengri Ýlig Künçük Iduk-Kut bir de ablam Tölek Kýz Tengrim diger geri kalan haným ve þehzadeler de tehlikesiz, uzun yaþamaktan baþka, her türlü arzularý kanýp, yerine gelip, sonunda nihayet gecikmeden, Abita burkan diyarýnda doðsunlar...” 392.



Burada hükümdar ailesinin adlarý sýralanmýþ, Uygur hükümdarýnýn tam unvaný ve adý verilmiþtir. Bu bakýmdan da tarihsel bir belge deðerindedir. Uygurlar baþlarýnda hükümdar Barçuk Iduk-Kut olduðu halde, 1209 yýlýnda Cengiz Han ile anlaþarak, onun hakimiyetini kabul etmiþler ve böylece hükümdar ailesi ýduk-kut olarak, Moðollarýn vassalý durumunda memleketini idare etmiþtir. Burada sözü edilen Arslan Bilge Tengri Ýlig Künçük Iduk-Kut, Moðol hanlarýndan Esen-Buka (1309-1318), Kibek (1318-1326), Ýlçikedey (1326) ve Tarmaþýrýn (1326-1334)dönemlerinde memleketin hakimi durumundaydýlar393. Baþka bir duada da ayný adlarý görüyoruz: “...Arslan Bilge Tengri Ýlig babam Kireþiz Iduk-Kut, annem Toklug Kutlug Aða ile ayný þekilde Kurçýgan Aða da Abita burkan diyarýnda ara vermeden doðup, belirip, çok kýsa bir zaman içinde fevkal’ade burkan saadetini bulsunlar. Þimdi ben Künçük Iduk-Kut saygý ile bu töreyi yaklaþtýrýp, bu seçkin iyiliðim sayesinde bütün arzularýmýn hepsine nail olup, zahmetsiz, derdsiz, huzur içinde iyi iþlerim derhal tamamlanýp,...” 394.



58. Resim: Aslanlý Tahtta Oturan Buda Heykeli, Kumtaþý, 5. yy., British Museum, Londra.



lara özgü olduðuna ve Buda’nýn aslanlý tahtýnýn güneþle ilgisine yukarýda deðinilmiþti. Ýlginç olan durum, Auboyer’in aslanlý tahtlarýn kökeninin Hindistan dýþýndaki kültürlerden kaynaklandýðýný, özellikle Ýran ve Akdeniz kültüründen Indo-Grek hanedan tören kurallarý ile iliþkili olduðunu söylemesidir 389. Türklerin ise Budizmi kabulüyle birlikte kaðanlarýna “Arslan” unvaný vermeye baþladýklarý, ilk kez bu adý kullananýn Budist olan Kök Türk kaðaný Taspar (T’opo) olduðu öne sürülmektedir 390. Dede Korkut Destaný’nda yer alan bir beyitte:



Eserin Uygur hükümdarý Künçük IdukKut’un kendisi tarafýndan yazdýrýldýðý anlaþýlmaktadýr. Babasýnýn Arslan unvanýný taþýdýðý her iki duada da görülmektedir.



60



Ayrýca budist düþünceye uygun olarak Uygur metinlerinde insan veya insanlar aslaný deyiminin kullanýldýðýný da görüyoruz: “... narasinha, aziz insan arslaný Narayana Sri güçlü, kuvvetli nayaka rehber önünde hürmetle eðilirim...” 395. “...Boyuna, dikine, her yerde ve her üç zaman içinde insanlar arslanýna, hepsine istisnasýz yapa kat-kat kudretli, aðý bitmeztükenmez gözlü, münasip usulünce hurmetle eðilmeyi yerine getirelim...”396.



Türklerin budizmin etkisiyle “arslan” unvanýný kullandýklarý anlaþýlýyor. Aslanýn tahtlarda kullanýlmasý da Budizmin etkisiyle gerçekleþmiþ olabilir. Üç Ayaklý Taht Kutadgu Bilig’ de üç ayaklý gümüþ bir kürsü hakkýnda bir bölüm vardýr. Üç ayaðý ayrý duran bir gümüþ kürsü üzerine oturan Hükümdar Kün-Toðdý’ya veziri Ay-Toldý bu kürsünün anlamýný sorar 397, hükümdar da cevap verir:



59. Resim: “Taht Sahnesi”, Burkan Mabedi Duvar Resmi, (E. Esin, “Baðdaþ ve Çökmek”, Sanat Tarhi Yýllýðý, c. III, Levha IV, R. 1’den) .



“ ...Bak, bu üzerinde oturduðum tahtýn üç ayaðý vardýr; ey gönlümü doyuran. Üç ayak üzerinde olan hiçbir þey bir tarafa meyletmez; her üçü düz durdukça, taht sallanmaz. Eðer üç ayaktan biri yana yatarsa, diðer ikisi de kayar ve üzerinde oturan yuvarlanýr. Üç ayaklý olan her þey doðru ve düz durur; eðer dört ayaklý olursa, biri eðri olabilir. Düz olan bir þeyin her tarafý iyidir; her iyinin, dikkat edersen, tavýr ve hareketi düzgündür. Hangi þey yana yatarsa, eðri olur; her eðrilikte bir kötülüðün tohumu vardýr. Düz olan yana yatarsa, duramaz, düþer; hangi þey doðru ise düþmez, yerinde durur. Bak, benim tabiatim de yana yatmaz, doðrudur; eðer doðru eðilirse, kýyamet kopar...” 398.



kisi yoktur. Ancak tahtýn simgelediði özellikleri belirtmesi bakýmýndan üzerinde durulmasý gereken bir örnek olduðundan bu bölüme almayý uygun bulduk. Divitçioðlu da, üç ayaðýn simgesel bir iþlevi olduðuna inanmaktadýr. Ona göre iligin iþlevi olan doðruluk üç ayaklý taht ve býçakla simgelenmektedir399. Kutadgu Bilig’de yer alan “...Tüm üç ayaklýlar eðilmez, üçlü düz durur, kaykýlmaz...” 400 beytiyle baðlantý kurarak, eþkenar üçgenin semiotiðinde Roma tapýnaklarýnda olduðu gibi ilahiliðin, uyumun ve orantýnýn imi olduðunu söyler, ayrýca Çin simgeciliðinde üç ayaðýn devlet aygýtý anlamýna geldiðini anýmsatýr 401. Altýgen Taht



Burada sözü edilen üç ayaklý gümüþ kürsü kuþkusuz simgesel bir taht motifidir ve Türklerin gerçekte kullandýðý tahtlarla bir iliþ-



Esin, 5., 6. yüzyýllardan beri Kök Türklerin yaklaþýk 734’e kadar tanrýlarýný ve krallarýný



61



baðdaþ pozunda ama düz bir altlýk üzerinde betimlediklerini, Uygur sanatýnda ise çokgen bir taht üzerinde oturan kutsal kiþi betimlerinin sýk görüldüðünü belirtir. Çokgen formun kozmik kavramlarla iliþkili olabileceði konusuna da dikkati çeker. Dört esas yön ve zedit ve nadir denen iki yönün altý yönü oluþturduðunu düþünmektedir402. Ayrýca altý köþenin Hiung-nu hükümdarýnýn en yakýn akrabalarýndan oluþan dört kiþi ve daha uzak akrabalarýndan iki kiþinin katýlýmýyla altý kiþilik bir refakatçi grubu oluþturduklarýný bunun da altýgen bir form oluþturduðunu söyler 403.



“...Vücudu kusursuz olduktan baþka, engreyük töre ýþýðýný saçýp, iyilikleri azalmýþ olan canlýlarý ýstýrap gecesinden kurtarýcý, baþta hakimiyet olmak üzere, altý türlü iyi meziyetler ile tanýnan, enginçig mübarek cevher alevine sahip, iyilikle gitmiþ olanýn önünde hurmetle eðilirim...” 407.



Bir baþka þiirden de altýncý gönül bilgisine ne ad verildiðini öðreniyoruz: “...Altýncý gönül bilgisine de Arya Avalokitesvara adý verilir, ayýrt ederek nüfuz eden bilgiyi ise, tayþýcý diye methederler...” 408.



Budist sanatta da altýgen bir taht üzerine oturmuþ Buda figürleri sýk sýk karþýmýza çýkar. Turfan’da bulunmuþ bir duvar resminde altýgen bir taht üzerinde oturan Buda’yý görüyoruz (R. 59).



Ayný þiirde Abita Burkan’ýn diyarýndaki onaltý kollama anlatýlmýþtýr. Altýncýsý þöyledir: “... Altýncý her türlü cevherli, seçkin, som’lu, çýsuk’lu, aþaðýdaki kara topraðýnda bakmak için çok sevimli...” 409.



Budist Uygur þiirlerinde de altý sayýsýnýn özel bir önemi olduðunu görüyoruz: “...altý kapýdan içeriye bak, en güzel yol görünür, Temiz, duru, üstün huzur diyarý oradadýr...” 404.



Ayrýca bir baþka þiirden altýncý ayýn ilk gününün kutsal olduðunu öðreniyoruz: “...Yine kuei shih-kan’a dahil sýðýr yýlý, altýncý ayýn ilk günü olan mübarek, büyük oruç gününde, ben üç cevhere çok kuvvetli ve temiz gönül ile inanan salihat-ý nisvandan Sýlýg Tigin...” 410.



Altý kapýnýn yaný sýra altý yol düþüncesini de Budist þiirde görmekteyiz: “...Altý yolda ana, baba, kardeþ, oðul ve kýz olan bütün canlýlarýn vücutlarýný zahmete sokan, kýymetli hayatlarýný inkýtaa uðratýp, ölüm kucaðýna atan, asamvara denilen günahlarý iþledim...”405.



Budizm öncesi dönemde de altý sayýsýnýn önemli olduðu görülür. Þaman inancýna göre Tanrý Ülgen dünyayý altý günde yaratmýþtý 411. Altý sayýsýnýn önemli bir sayý olmasýnýn yaný sýra altýgen formun anlamlarý konusunda da bazý ipuçlarý vardýr. Örneðin; Ýbn Haldun altýgen muskalarýn güneþe mahsus olduðunu belirterek “...Bu vefk, güneþ kendi þeref hanesinde, uðursuzluktan uzak, ayýn da hükümdarlarýn talii hanesinde uðursuzluktan uzak bulunduðu bir zamanda yerleþtirilir. Bu vefk konulurken Aþir (ceza yýldýzý) sahibinin talih sahibine dostluk ve kabul gözüyle bakmýþ olmasý muteberdir. Bu vakitlerde koyulan vefklerin belgeleri hükümdarlar evladý hakkýnda



Budist öðretiye göre altý fazilet olduðunu yine bir Uygur þiirinden öðreniyoruz: “...Altý fazilet ve dört nüfuzun çare ve usullerine ilkevsükleri atyantika olup, yanýlmýþ olanlarý...” 406.



Ayný þiirden altý meziyetin birincisinin hakimiyet olduðunu öðreniyoruz:



62



60. Resim: “Tahtta Oturan Uygur Burkaný”, Tunç Oyma, (E. Esin, “Baðdaþ ve Çökmek”, Sanat Tarihi Yýllýðý, c. III, Levha IV, R. 1’den) .



þerefli alametlerden istidlale yarar. Uðurlu olan vakit bu yolda seçildikten ve öteki altýn üzerine basýlmýþ olan þekil, kokulu þeyler içine daldýrýldýktan sonra bir sarý atlas parçasýna sarýlýr. Bununla hükümdarla arkadaþlýk etmeye ve hizmetlerinde ve onlarla görüþüp konuþmalarda bulunmaya tesir edeceðini iddia ederler...” 412 der.



önünde görülen hayvan baþlarýdýr. Ayaklarýn arasýndan çýkan baþlarýn hangi hayvana ait olduðu pek anlaþýlmamaktadýr. Ama önde görülen bir ejder baþýdýr. Tahtlarda görülen ejder figürlerinin deðerlendirilmesi, son yýllarda yapýlan bir araþtýrmada Çin’deki dokuz ejderha evlatlarý ile ilgili bir efsaneye dayandýrýlmaktadýr. Bütün ejderha oðullarýn deðiþik bir huyu varmýþ, sekizinci oðul ise oturmayý severmiþ, dolayýsýyla taht ve koltuklarda betimlenirmiþ 414 .



Tahtlarda altýgen formun kullanýlmasýnýn yalnýzca yönler ya da refakatçilerin sayýsýyla ilgili olarak deðil, dinsel inançlarla da ilgili olabileceði görülmektedir. Altýgen tahtýn Budizmle birlikte Türklerce kullanýldýðý düþünülebilir. Ancak Auboyer, çokgen formlu tahtlarýn Hindistan’a daha geç dönemde dýþarýdan, Orta Asya’dan geldiðini ve Müslümanlarýn katkýsý olduðunu düþünmektedir 413.



Koltuk Tipinde Tahtlar Kolçaklý veya kolçaksýz bir koltuða benzeyen bu tip tahtlarýn erken tarihli bir örneði, Pazýrýk kurganlarýnýn beþincisinde bulunan bir örtü üzerinde görülmektedir (R. 6). Kolçaksýz, arkalýklý bir koltuk görünümdeki bu tahtýn ayaklarý konik olup, bacaklarýndaki þiþkin bölümler tornadan geçirilmiþ gibi görünmektedir. Arkalýk ise, geriye doðru kývrýlmakta yine þiþkin bir bölüm ve ok ucuna benzer sivri bir süslemeyle sonlanmaktadýr.



Burkan Mabeti kalýntýlarýndan bir tunç oyma üzerinde altýgen bir taht görülmektedir (R. 60). Tahtýn altýgen oturma yeri iki kademelidir. Ayaklarýnýn nasýl olduðu pek anlaþýlamamakla birlikte, kademelerin kenarlarýnda görülen süslemeler, ayaklarda da vardýr. Ýlginç olan süsleme tahtýn ayaklarý arasýnda ve



63



havaya kaldýrýlmasý geleneðini daha geç dönemde (14. yy. sonu-15. yy. baþý) Tatarlar’da da görüyoruz. Schiltberger’in anlattýðýna göre, “...Bir kral seçtiklerinde, onu beyaz bir keçeye oturturlar ve üç defa havaya kaldýrýrlar. Sonra onu alýp çadýra götürürler tahta oturtup eline altýn bir kýlýç verirler...” 420.



Koltuk tipinde tahtlarýn erken bir örneði olan bu tahtýn benzerlerinin, daha sonralarý da kullanýldýðýný gösteren betimlere rastlamadýk. Bu nedenle süregelen bir tip olduðunu söylemek olasý deðildir.



Tahtýn Kullanýldýðý Törenler



Kök Türk kaðanlarýnýn keçe üzerinde dokuz kez doðudan batýya doðru çevrilmesi geleneðinin þaman inançlarýndaki dokuz kat gökle ilgili olduðu hakkýnda konunun araþtýrmacýlarý fikir birliðindedirler 421. Þaman, üzerine yedi ya da dokuz kertik açýlan kozmik aðaca bu kertiklere basarak çýkar. Altýncý gök katýnda aya, yedinci katta güneþe saygýlarýný sunar, dokuzuncu katta da Bay Ülgen’in karþýsýnda eðilir ve ona kurban edilen atýn ruhunu sunar 422 .



Türklerin Ýslamlýðý kabulünden önceki dönemde hükümdarlarýnýn tahta oturduðu tüm törenlerin belirlenmesi, konu hakkýnda yeterli kaynak olmadýðýndan olanaksýzdýr. Ancak yine de elimizdeki kaynaklara dayanarak, tahtýn kullanýldýðý bazý törenleri deðerlendirmeye çalýþtýk. Bu törenlerde tahtýn simgesel anlamlarýna ya da hükümdarýn dinsel kimliðine ait bazý ip uçlarý da görülmektedir.



Moðollarda ise yeni han seçiminde hanýn dört þilteli bir tahta oturtulduðu bilinir. Ebu’l Farac, Cengiz Han’ýn oðlu Okatay’ýn tahta çýkmasýný þöyle anlatýr: “...Sonra hepsi de baþlarýný açtýlar ve kemerlerini omuzlarýnýn üstüne aldýlar. Çaðatay, Han’ýn sað elini, Autkin de sol elini tutarak Okatay’ý dört þilteli tahtýn üzerine oturttular. Bu dört þiltenin manasý dünyanýn dört köþesine hakim olmaktý. Bunun üzerine Okatay, Han unvanýný aldý. Onun daha küçük kardeþi olan Tuli kardeþinin kendisini hükümdarlýða herkesten fazla layýk görmesi dolayýsý ile Han’a içilmek üzere bir kadeh takdim etti, karþýsýnda diz çöktü, onu selamladý ve ona bütün varlýðý ile ve mutlak surette itaat ettiðini gösterdi. Diðer kardeþlerinin hepsi de ayný þekilde hareket ettiler. Otaðýn dýþýnda bulunan eþraf ise dizleri ile yere dokuz kez vurdular ve Han’ý selamladýlar. Bunun üzerine otaðýn içinde bulunanlar dýþarý çýktýlar ve kendi adetleri mucibince güneþe karþý üç kere yere iðildiler...” 423 .



Tahta Çýkma Törenleri Kök Türk kaðanlarýnýn tahta çýkýþ töreni Çin kaynaklarýnda anlatýlmaktadýr. Kaðan bir örtü içinde taþýnýp, güneþ yönünde dokuz kez çevriliyordu. Kaðanýn dokuz dönüþten sonra öylesine baþý dönüyordu ki, ata binebilmesi için ona yardým edilmesi gerekiyordu 415. Ayrýca boðazý ipek bir kuþakla sýkýlýyor, “kaç yýl kaðanýmýz olacaksýn?” diye soruluyor, sersemleyen kaðanýn gevelediklerinden kaðanlýðýnýn süresi kestirilmeye çalýþýlýyordu 416. Hükümdarýn keçe üzerinde kaldýrýlmasý geleneði Toba devletinde de görülür. 532’de Toba imparatoru tahta çýkmýþ ve tören sýrasýnda yedi kiþi keçe bir halýnýn altýna girerek halýyý tutmuþlar ve yeni imparator da halýnýn üzerine çýkarak, batýya dönüp saygý duruþunda bulunmuþtu 417. Ögel, Toba devletinin eski ve soylu Hun kabileleri tarafýndan kurulduðuna dikkati çekerek, ayný geleneðin Hunlarda da olabileceðini düþünmektedir418.



Kaðanýn boðazýnýn sýkýlmasý olayý hakkýnda ise, B. Ögel, bunun efsane olduðu görüþündedir424. Divitçioðlu ise, bunun diðer toplumlarda da görülen kral öldürme geleneði ile ilgili olduðunu düþünmektedir425. Ayný gelenek, Hazar hakanlarýnýn seçtikleri meliklerin tahta



Hýtay impatorlarýnýn tahta çýkýþ törenlerinde ise, at sýrtýnda giden imparatorun yere düþtüðü ve üzerine bir keçe örtüldüðü Çin kaynaklarýnda anlatýlýr 419. Hükümdarýn bir örtü üzerine oturtulup,



64



çýkýþ törenlerinde de karþýmýza çýkar. “...Hükümdarlýðý kabul ederse, onu makamýna oturtmak ve idareyi teslim için getirdikleri zaman hakan bir ipekle boðazýný sýkar. Bu sýrada boðulmak üzere olduðu zaman “Hükümdarlýðýnýn ne kadar müddet olmasýný istersin?” derler. O da “þu kadar sene” der. Bu müddet dolmadan ölürse kendi eceli ile ölür. Kendi diliyle ifade ettiði müddetten daha fazla yaþayacak olursa öldürülür...” 426.



Elçi Kabulleri Türk hükümdarlarýnýn kendisine gönderilen elçileri kabul ederken de tahta oturduklarýný biliyoruz. 448 yýlýnda Batý Hun Ýmparatoru Attila’nýn Bizans elçisi Priskos’u çadýrýnda ahþap bir tahta oturarak kabul ettiði bilinir428. Hunlarýn töresine göre hiçbir elçi itimatnamesini vermeden ve yüzünü karartmadan hakanýn otaðýna giremezdi. Ý.Ö.107’de Çin elçisi Wang Wu da bu töreye uymuþtu 429. Kabul törenlerinin bazen otaðýn dýþýnda yapýldýðý da görülür. Ý.Ö. 107’de Çin elçisi Wang Hsin’in adet olduðu üzere asasýný otaðýn dýþýnda býrakmak istememesi üzerine kabul töreni otaðýn dýþýnda yapýlmýþtý 430.



B. Ögel, Türklerde kaðanlýðý üç defa reddetme geleneði olduðunu da belirtir ve Çin kaynaklarýnda yer alan Kök Türklerle ilgili bir tahta çýkma töreni öncesinde yapýlan konuþmayý nakleder: “...Yung-yü-lü (Ýþbara Kaðan’ýn oðlu), amcasý Ch’u-lo-hou’a bir adamýný gönderip (baþkente) çaðýrdý. Amcasý kendisinen tahta çýkarýlmak istendiðini öðrenince þöyle dedi: “Mu-han Kaðan’dan beri, küçük kardeþleri büyük kardeþlere ve meþru olmayan çocuklarý da, meþru prenslere tercih etmeye baþladýk. Bu yolla, bizim atalarýmýzýn uyguladýðý törelerden ayrýlmýþ bulunuyoruz. Bunun için de, aramýzda hiç kimsenin kimseye saygýsý kalmadý. Tahta siz çýkmalýsýnýz. Siz tahta çýkarsanýz, ben de memnuniyetle sizin önünüzde diz çökeceðim!” Bunun üzerine Yung-yü-lü, amcasýna þöyle haber gönderdi: “Siz benim amcamsýnýz. Siz ve babam ayný köktensiniz ve tam bir kütüðü tamamlýyorsunuz. Ben ise, bu aðacýn dalý ve yapraðýyým. Aðacýn kökü ve kütüðü dururken, benim kaðan olmam ve aile büyüklerinin de benim maiyetime girmesi mümkün deðildir. Ayrýca ben, çok zayýf ve gencim. Bu sebeple, (senin kaðan olmaný) vasiyet eden babamýn arzularýnýn dýþýna çýkamam!” Beþ, altý yedi defa karþýlýklý komplimanlardan sonra, nihayet amcasý Ch’u-lo-hou, kaðan oldu...”427.



Elçi kabullerinde kullanýlan mekanýn çoðunlukla otað olduðu yazýlý kaynaklardan anlaþýlmaktadýr. Nitekim, Kök Türk kaðaný Ýstemi’nin de Bizans elçisi Zemarkhos’u üç deðiþik günde üç deðiþik otaðda altýn tahtlara oturarak kabul ettiðini biliyoruz 431. Ayrýca elçilik heyetinin kabulünden önce ateþten atlatýlarak arýndýrma uygulandýðý da ayný kaynakta anlatýlmýþtýr 432. Moðol Haný Küyük’ün de elçileri erguvani kumaþtan yapýlmýþ bir çadýrda kabul ettiðini biliyoruz. Hanýn fildiþinden yapýlmýþ, altýn, deðerli taþlar ve incilerle süslü tahtý yüksek bir kürsünün üzerine konulmuþtu. Hanýn tahtý Kosmas adlý bir Rum kuyumcu tarafýndan yapýlmýþtý. Kabul töreninde tahtýn sol yanýnda hanýn karýlarý, sað yanda ileri gelenler oturmaktaydý. Ýleri gelenlerin oturma yerleri hanýn karýlarýndan daha alçaktý 433. Ancak elçi kabullerinde her zaman hükümdarýn tahta oturmadýðý da anlaþýlmaktadýr. 8. yüzyýlda Emevi Halifesi Hiþam bin Abdülmelik’in elçisini kabul eden Türk kaðaný, eyer yapýmý ile uðraþmaktaymýþ ve iþini býrakmadan elçiyle görüþmüþtür. Görüþmeden sonra elçiyi kendi deyimiyle eti çok ekmeði az bir evde konuk etmiþ ve askeri bir geçit töreni düzenlenmiþtir. Togan, bu kaðanýn Batý Kök Türk hükümdarý Solu Kaðan olduðunu düþünmektedir 434.



Tahta çýkma törenlerinin yapýldýðý mekanlar, kaynaklarda belirtilmemiþtir. Ancak kaðanýn keçe üzerine oturtulup, dokuz kez doðudan batýya çevrilmesi gibi gelenekler, törenin açýk havada, belki de otað önünde yapýldýðýný düþündürmektedir. Moðol Haný Okatay’ýn tahta çýkma töreni de otaðda yapýlmýþ ve Türklerinkine benzer biçimde güneþe saygý gösterilmiþti.



65



Çin elçisi Wang Yen-Te Uygur kaðaný Arslan Han’ýn kendisini kabulünü þöyle anlatýr: “...(Arslan Han) bizi yedinci günde kabul etti. Onlarýn kralý oðullarý ve hizmetkarlarýnýn hepsi yüzlerini doðuya çevirdiler ve (Çin imparatoru tarafýndan) yollanan hediyeleri kabul ettiler. Bir tarafta bir kimse (elinde) taþtan bir çan tutuyordu. O (þahýs) seremoni için tempo tutuyordu. (Kao-ch’ang) kralý çanýn sesini duyunca selam verdi. Bundan sonra, oðlu, kýzý ve yakýn akrabalarý (benim) etrafýmý çevirerek eðildiler ve hediyelerini kabul ettiler. Sonra müzik, içki, ziyafet ve gece yarýsýna (kadar) artisler tarafýndan (oynanan) piyes vardý...” 435. Bu törenin yapýldýðý mekan belirsizdir.



Kök Türk kaðaný Ýstemi’nin güneþ ve ay tanrýlarý gibi tekerlekli bir tahtta oturduðunu biliyoruz. Hükümdarýn kutsal bir kimlik taþýdýðý da göz önüne alýnýrsa, elçileri neden göksel bir mekan olarak düþünülen otaðda kabul etmeyi yeðlediði hakkýnda dinsel bazý etkenlerin de söz konusu olabileceði, kaðanýn otaðda tahta oturarak gök tanrý görünümünü kazanmak istediði düþünülebilir. Bayramlar ve Özel Günler Türklerin Ýslamlýðý kabulünden önceki dönemde kutladýklarý dinsel ve dinsel olmayan bayramlar hakkýnda bazý bilgilere sahibiz. Hunlar’da sarayda çeþitli zamanlarda yapýlan toplantýlarýn hem tapýnma hem de sosyal yaþamla ilgili olduðu anlaþýlmaktadýr. Ýzgi, Çin kaynaklarýna dayanarak, yýlýn ilk ayýnda kabile reislerinin imparatorluk sarayýnda toplandýklarýný, beþinci ayda Lung-ch’eng’da toplanarak kendi atalarý, gök ve yer için ibadet ettiklerini, sonbaharda da Tai-lin’de yapýlan toplantýda nüfus sayýmý yapýlarak, nüfus vergisinin toplandýðýný bildirir. Ayrýca Hunlarýn üç tane ejderha festivali olduðunu, yýlýn birinci, beþinci ve dokuzuncu aylarýnda uðurlu sayýlan wu gününde yapýldýðýný belirtir442. Gök tanrýsýna tapýnmanýn yaný sýra hükümdar soyundan gelen atalara tapýnma da tören biçimindeydi. Bu nedenle toplanan kabile reisleri tören sýrasýnda devlet iþlerini de görüþürler, at ve deve yarýþlarý yaparak eðlenirlerdi443. Ýzgi, Kök Türklerin de ayný kutlama ve törenleri sürdürdüðünü belirtir444. Uygurlar da beþinci ayda bahar bayramýna kutlamýþlardýr. Bu ayda Uygur kaðaný beylerini ve halkýný Tojen ýrmaðýnýn kýyýsýnda toplayarak gök tanrýya kurban sunmuþtur445. Üçüncü ayýn dokuzuncu günü “Han-shýh” denilen soðuk yemek festivaline ayrýlmýþtý. Ayrýca yaz ve kýþ dönenceleri de 21 Haziran ve 21 Aralýk’ta kutlanýyordu 446.



Elçi kabul törenlerinde ilginç olan durum hükümdarýn elçiyi çoðunlukla otaðýnda kabul etmesidir. Oysa hükümdarlarýn ikamet ettikleri saraylarý da vardý. Priskos, Attila’nýn sarayýnýn çok süslü, güzel, direklerle inþa edilmiþ ahþap binalardan oluþtuðunu, kulelerle süslü olduðunu, etrafýnýn tahta çitle çevrili olduðunu ve bunun savunma amacýyla deðil süs olarak yapýldýðýný belirtir 436. Daha geç dönemde Uygur kaðanlarýnýn da taþtan yapýlmýþ sarayýnýn önünde otað kurdurduðunu biliyoruz 437. Ayrýca Uygurlar elde ettikleri þehirlerin her birine egemenlik simgesi olarak birer saray yaptýrýrlar ve buraya yabgu veya þadlar tayin ederlerdi 438. Ancak elçi kabullerini yine de otaðda yaparlardý 439. Elçi kabul törenlerinin sarayda deðil de, otaðda gerçekleþmesinin nedenini göçebe kültürün izlerine baðlamak yanlýþ olmaz. Ancak otaðýn Türk kültüründe daha baþka anlamlarý olduðunu da göz ardý etmemek gerekir. B. Ögel, otaðýn gök kubbenin simgesi olduðunu, çadýrýn direðinin de göðün direðini simgelediðini ve çadýrýn bacasýnýn da gökten tanrýya açýlan kapý olduðunu ileri sürmektedir 440 . Esin de gök tapýnaklarýnýn otað formunda olduðunu ve Ýç Asya’da Chou döneminden beri hükümdar sarayýnýn da gök ibadetinin merkezi olduðunu belirtir 441. Tahta çýkma törenlerinde Kök Türk kaðanýnýn güneþin hareketine göre dokuz kez döndürüldüðünü görmüþtük. Yine



Bu kutlama ve törenler sýrasýnda hükümdarýn tahta oturduðuna iliþkin bir bilgi yoktur. Ancak özellikle sarayda yapýlan ve tüm kabile reislerinin toplandýðý kutlamalarda kaðanýn



66



tahtýna oturarak, düþünülebilir.



konuklarýný



aðýrladýðý



rerek oturdu. Bu kulenin aþaðýsýnda Konçuy’u oturtmak için keçe ile süslenmiþ hususi bir çadýr kurulmuþtu. Barbarlarýn þefleri Konçuy’a barbar adetlerini öðrettiler. Bundan sonra, Konçuy kendi T’ang yani Çin elbiselerini çýkardý ve barbarlarýn elbiselerini giydi. Bir kadýn hizmetçi ile beraber kulenin önüne çýktý ve yüzünü batýya doðru çevirerek ibadet etti. Biraz sonra, kendisi tekrar keçe çadýrýna döndü. Evvelce giydiði elbisenin üstünde yukarýdan aþaðýya doðru uzanan kýrmýzý bir kaftan ve bunun üzerinde de kýzýl renkli ceket vardý. Altýndan yapýlmýþ bir taç, saçýn önüne kadar yüzünü kapadý. Konçuy bunlarý giyinerek binanýn dýþýna çýktý ve evvelki merasimde olduðu gibi Kaðanýn önüne kapanarak selam verdi. Barbarlar evvelce, önde küçük bir oturma yeri bulunan büyük bir tahtýrevan hazýrladýlar ve onu ipeklerle süslediler. Bu sýrada baþvezir, Konçuy’u tahtýrevana davet etti. Ondan sonra, dokuz kabile Uygurlarýnýn baþvezirleri kýsýmlara ayrýlýp beraberce tahtýrevaný taþýdýlar. Güneþin doðuþ yönüne uyarak avlunun sað tarafýndan baþlayýp dokuz defa döndüler. Ondan sonra Konçuy tahtýrevandan indi ve kuleye çýktý. Kaðan ile beraber yüzünü doðuya doðru çevirip oturdu. Az sonra, bütün memurlar ve saray memurlarý gelip onlarý ziyaret ettiler ve Hatun’a selam verdiler...” 449.



Düðünler de Türkler için büyük önem taþýyan olaylardý. Dede Korkut Destaný’nda düðünlerle ilgili bazý bilgiler buluyoruz. Destanda düðünün yapýlacaðý otaðlarýn ok atýmý ile saptandýðý anlatýlýr: “...Pay Püre Bey’in oðlancýðý Beyrek, melikin kýzýný aldý, ak evine, ak otaðýna geri döndü, düðüne baþladý. Bu kýrk yiðidin bir kaçýna Han Kazan, bir kaçýna Bayýndýr Han kýzlar verdiler. Beyrek de yedi kýz kardeþini yedi yiðide verdi. Kýrk yerde otað dikti. Otuz dokuz kýz talihli talihine birer ok attý. Otuz dokuz yiðit okunun ardýnca gitti. Kýrk gün kýrk gece toy düðün eylediler. Beyrek yiðitleri ile murat verdi, murat aldý. Dedem Korkut geldi, neþeli havalar çaldý, destan söyledi deyiþ dedi, gazi erenler baþýna ne geldiðini söyledi, bu Oðuzname Beyreðin olsun dedi...”447. Destanda ayrýca Kan Turalý ile Selcen Hatun’un düðünü de anlatýlmýþtýr. Bu düðünde kýrk yerde otað diktirilmiþ, kýrk yerde alaca gelin odasý hazýrlanmýþtý448. Uygur kaðanlarýnýn evlenme törenlerinde hem kaðanýn, hem de karýsýnýn tahta oturduklarýný biliyoruz. 821 yýlýnda bir Uygur kaðanýnýn Çinli bir prensesle evlenmesi ayrýntýlý olarak anlatýlmýþtýr: “...Ondan sonra, biz Uygurlarýn baþkentine geldik. Ýyi seçilmiþ bir günde, Konçuy’a Uygurlarýn Hatunu unvaný verildi. Merasimde kaðan evvela kulenin yukarýsýna çýktý ve kendi yüzünü doðuya çevi-



Bu anlatýmdan Dede Korkut Destaný’ndaki gibi gelin için otað kurulduðu anlaþýlmaktadýr. Ayrýca tahta çýkma törenlerindeki gibi, kaðan ve karýsýnýn dokuz kez güneþin hareketine göre çevrildiði de görülmektedir.



67



ÝSLAMLIÐIN ÝSLAMLIÐIN KABULÜNDEN KABULÜNDEN SONRAKÝ SONRAKÝ TÜRK TÜRK TAHTLARI TAHTLARI



anlaþýlmaktadýr. Örneðin; 1680 tarihli Hazine sayým defterinden Edirnekari’de bir taht olduðu anlaþýlmaktadýr451. Ancak günümüze gelmemiþtir. Bugün müzelerimizde bulunan Osmanlý tahtlarýnýn tarihleri ise tartýþmalýdýr. Bu tahtlarýn bazýlarýnýn saray tarafýndan çeþitli ustalara yaptýrýldýðý, bazýlarýnýn da hediye ya da ganimet yoluyla hazineye girdiði anlaþýlmaktadýr. Yabancý ülkelerden gelen, Osmanlý ustalarýnýn eseri olmayan bu tahtlarý da araþtýrma kapsamýna aldýk. Çünkü bunlar da Osmanlý sultanlarýnýn benimseyip, kullandýðý tahtlardýr. Elimizdeki kýsýtlý malzemeye karþýlýk, Türklerin Ýslamlýðý kabulünden sonra taht yapýmýnda kullanýlan malzemelerin ve taht tiplerinin deðiþip, deðiþmediðini saptamaya çalýþtýk.



Taht Yapýmýnda Kullanýlan Malzeme ve Renkler Türklerin Ýslamlýðý kabulünden hemen sonraki dönemde kullandýklarý tahtlar hakkýnda bilgiye sahip deðiliz. Ancak Ýran’da kurulan Büyük Selçuklu Ýmparatorluðu (1038-1194) döneminden baþlayarak yazýlý ve görsel kaynaklarda bazý taht betimleri vardýr. Bu betimlere dayanarak taht yapýmýnda kullanýlan malzemelerin deðiþiklik göstermediði anlaþýlmaktadýr.



61. Resim: Tahtta Oturan Hükümdar”, Keramik Tabak, 13. yy., British Museum, Londra.



Türklerin Karahanlýlar döneminde Satuk Buðra Han (932-955) zamanýnda Ýslamlýðý kabulünden hemen sonraki dönemden Anadolu Selçuklularý (1078-1308) dönemine kadar süren yüzyýllar boyunca yapýlan tahtlardan günümüze örnek gelmemiþtir. Anadolu Selçuklularý döneminden günümüze gelen örneðin de taht olup olmadýðý tartýþmalýdýr. Ancak bu uzun dönem boyunca günümüze gelebilen bazý görsel ve yazýlý kaynaklar, tahtlar hakkýnda fikir vermektedir. Osmanlý Ýmparatorluðunun ise erken dönemlerinden günümüze gelebilmiþ taht örneði yoktur. Bu tahtlarýn çeþitli nedenlerle ortadan kalktýðý anlaþýlmaktadýr. Örneðin; Edirne Sarayý’nda çýkan bir yangýnda çok sanatkarane yapýlmýþ bir tahtýn da yandýðý bilinir.450 Ayrýca daha sonralarý yapýlan bazý tahtlarýn da zaman içinde ortadan kalktýðý



Büyük Selçuklu çinilerinde ve keramiklerde görülen tahtlar ve taht minderlerinin renkleri çeþitlidir. Tahtlarýn kýrmýzý, beyaz ya da kahverengi olduðu, minderlerin de açýk ya da koyu mavi renkte olduðu görülmektedir. (R. 61, 62, 63) Anadolu Selçuklu dönemi tahtlarýnýn ve taht minderlerinin renklerinin hakkýnda Varka ve Gülþah Mesnevisi’nde yer alan taht sahnelerinden bazý bilgiler edinebiliyoruz. Taht örtüleri ve minderlerinin yeþil, kýrmýzý gibi renklerde olduðu görülür (R. 19, 64, 65, 66).



70



taþýdýðý beþik tonozlu tavanýn içi siyah renk üzerine bitkisel motifler ve madalyonlar içinde yer alan ejder ve simurg dövüþü sahneleriyle süslenmiþtir (R. 67,68). Tahtýn minder ve örtüleriyle ilgili bilgileri ise, hazine sayým defterlerinden ve gezginlerin anlatýlarýndan ediniyoruz. 1680 tarihli Hazine sayým defterinde Arz döþemesiyle 62. Resim: “Tahtta Oturan Hükümdar”, Çini Parçasý, 12-13. yy., Museum of the Histo- Odasý’nýn ry of Culture and Art of the Uzbek SSR, Semerkant. ilgili bilgiler yer alýr. Ancak daha çok iþlemeler ve iþlemede kullanýlan Osmanlý tahtlarýnda kullanýlan renkler deðerli taþlar belirtilmiþ, renklerden pek söz hakkýndaki bilgimiz ise, hem tahtlarýn üzerinde edilmemiþtir. Bu deftere göre Arz Odasý kullanýlan renklere, hem de taht örtü ve mintahtýnýn eski ve yeni yastýklarý, ayak döþemesi, derlerinin renklerine baðlýdýr. Günümüze taht eteði, pencere ve duvar perdeleri, gelmiþ renkli süslemenin kullanýldýðý tahtlar nihalileri þöyledir: daha az sayýdadýr. Lake tarzýnda yapýlmýþ olan Arz Odasý tahtýnda kýrmýzý renkli sütunlarýn



“...Göbeði beþ laalli ve zümrütlü ve kebir hurda incili Arz Odasýnda olan tah’ý þerifin yastýðý. Çift 2 Kebir inci 4895, bir miktar inci nakýstýr, mevcuttur müþahede olundu, ifraz.



63. Resim: “Tahtta Oturan Hükümdar”, Keramik Kupa, 1213. yy., Freer Gallery of Art, Washington.



64. Resim: “Taht Sahnesi”, Minyatür, Varka ve Gülþah Mesnevisi, H. 841, y. 8b, TKSM, Ýstanbul.



71



Çift 1. Mevcuttur olundu, ifraz.



müþahede



Arz Odasýnýn tah’ý þerifindir. Ýþaretler. Laal 35, zümrüt 864, Mevcuttur müþahede olundu, fi sene 127, imza, ifraz...” 453. Arz Odasýnýn eski yastýklarý da belirtilmiþtir: 65. Resim: “Taht Sahnesi”, Minyatür, Varka ve Gülþah Mesnevisi, H. 841, TKSM, Ýstanbul.



“...Kumaþ üzerine sim sýrma iþleme Arz Odasýnýn kadim yastýklarý. Aded 5...” 454.



Ýþaretler



Tahtýn ayak döþemesi de belirtilmiþtir:



Laal 24, zümrüt 109, kebir inci 4895, mevcudunda mada



“...Üç kebir ve biribirinden tefavütlü kýrk beþ yeþim sim (altýn) zümrüt ve yakutla murassa pafta güllü Ýstanbul seraseri üzerine inci iþleme tah’ý þeri fin ayak döþemesi.



bir miktar inci nakýstýr, mevcuttur müþahede olundu, fi sene 127, imza, ifraz...” 452.



Aded 1



Bu dört yastýktan baþka bir çift yastýk daha olduðu anlaþýlmaktadýr:



Mevcuttur müþahede olundu, ifraz. Ýþaretler.



“...Beþ gülü laalli ve sagir incili ve zümrütlü uzun kýt’a yastýk.



Zümrüt 632, yakut 440, sim deðil altundýr, paftalarýnda taþý 21 ve 14 zümrüdü nakýstýr. Mevcuttur müþahede olundu, fi sene 127, imza, ifraz...” 455. Tahtýn eteði ise þöyle tarif edilmiþtir: “...Yirmi beþ kebir ve biribirinden tefavütlü 391 sim (Altun) zümrüt ve yakutla murassa pafta güllü Ýstanbul seraseri üzerine inci ve zümrüt ile müzeyyen tahtý þerifin eteði.



66. Resim: "Taht Sahnesi", Minyatür, Varka ve Gülþah Mesnevisi, H. 841, y. 57b, TKSM, Ýstanbul.



72



Parça 2. Mevcuttur



müþahede olundu. Ýfraz. Ýþaretler. Zümrüt 1425, yakut 1351, zümrüt 1599, nakýs taþ 61, pafta 1. Mevcuttur müþahede olundu. Fi Sene 127 Ýmza. Ýfraz...” 456. Arz Odasýnýn nihalileri de belirtilmiþtir: “...Kebir kýt’a som zerduz Arz Odasýnýn nihalisi. Aded 2 Mevcuttur teslim olundu, ifraz. Ýþaretler.



67. Resim: Arz Odasý Tahtý, TKSM, Ýstanbul.



Mevcuttur müþahede olundu, fi sene 127, imza, ifraz.



127, imza, ifraz.



Vasat kýt’a som zerduz Arz Odasýnýn nihalisi.



Sagir kýt’a som zerduz Arz Odasýnýn nihalisi.



Aded 2.



Aded 1.



Mevcuttur teslim olundu, ifraz.



Mevcuttur teslim olundu, ifraz.



Ýþaretler. Mevcuttur müþahede olundu, fi sene



Ýþaretler. Mevcuttur müþahede olundu. Fi sene 127, imza, ifraz...” 457. Arz Odasýnýn perdeleri de belirtilmiþtir: “...Sekiz kebir ve ikisi sagir al atlas üzerine zerduz iþleme Arz Odasýnýn pencere ve divar perdeleri. Aded 10 Mevcuttur görüldü, ifraz. Ýþaretler. Mevcutlardýr görüldü, fi sene 127, imza, ifraz...” 458. “...Sagir ve kebir mutalla ve serenk Arz Odasýnýn taþra perdeleri. Aded 13. Ýkisi mevcuttur görüldü, ifraz. Ýkisi mevcuttur görüldü, fi sene 127, imza, ifraz...” 459.



68. Resim: Arz Odasý Tahtý, TKSM, Ýstanbul.



73



69. Resim H. 2879 No.lu Taht, TKSM, Ýstanbul.



halen mevcuttur. Tahtýn üzerine post örtülmesi antik Yunan ve Roma döneminde 462 ve Bizans döneminde de yaygýn bir durumdu. Genellikle aslan ve kaplan gibi hayvanlarýnýn postlarýnýn kullanýlmasýnýn bu hayvanlarýn güçlü olduðuna inanýlmasý nedeniyle bir güç simgesi olduklarýný düþündürür.



Günümüze gelemeyen Edirne tahtýn döþemesi ise 1680 tarihli Hazine sayým defterinde þöyle anlatýlmýþtýr:



Hazine sayým defterinden yalnýzca Arz Odasý perdelerinin kýrmýzý olduðunu öðreniyoruz. Tavernier ise, tahtýn Hazine’de muhafaza edilen örtülerinin renklerini ve üzerlerindeki deðerli taþlarý anlatmýþtýr. Tavernier’e göre sekiz adet taht örtüsü vardýr. Bu örtülerin çok geniþ olduðunu, tahtýn üç yanýndan aþaðý sarktýðýný belirtir. Ona göre örtülerin en muhteþemi siyah kadifeden, bazýlarý uzun, bazýlarý yuvarlak düðme biçiminde incilerle iþli olanýdýr. Bir baþka örtü beyaz kadifeden yuvalara yerleþtirilmiþ yakutlar ve zümrütlerle iþlenmiþtir. Üçüncüsü menekþe rengi kadifeden turkuazlar ve incilerle iþlenmiþtir. Diðer üç örtü bunlara göre deðiþik renkte kadifelerden zengin altýn iþlemelidir. Geri kalan iki örtü altýn brokar iþlemelidir 460. Bugün Arz Odasýnda sergilenen tahtýn üzerinde kýrmýzý üzerine altýn sýrma iþlemeli minderler görülmektedir. Arz Odasý tahtýnýn döþenmesine çok önem verildiði anlaþýlmaktadýr.



“...Kenarýnýn bir tarafý kýrmýzý üzere zerduz iþleme ortasý samur Edirne taht’ þerif döþemesi. Aded 1 Fi 19 Cemazülevvel sene 95 Hüsnü Þah Kadýn hazretlerine ihsan olunmuþtur...” Yine ayný tahtýn makatý da belirtilmiþtir: “... Ortasý kýrmýzý diba kenarý yeþil diba Edirne tah’ý þerif makatý. Aded 1...” 463. Bu bilgiden samur kürkünün de taht döþemesinde kullanýldýðýný anlýyoruz. Sultan II. Mustafa’nýn da Ýranlýlarýn çevgan oyununu izlemek üzere, Tunca kýyýsýna kurulan üç direkli sayebanlý büyük çerge içine konan tahtý, samur makat ve yastýklarla döþenmiþti 464. Hazine no. 2879 sedefkari tahtýn minderi de ayný defterde belirtilmiþtir:



Yanlýþ olarak IV. Murad tahtý diye adlandýrýlan Hazine 2879 no. lu tahtýn oturma yeri ise, kirli sarý zemin üzerine kalemiþi siyah kaplan postu deseniyle süslenmiþtir (R. 69). Postlarýn sarayda tahtlar üzerine örtüldüðünü biliyoruz. Bir hazine sayým defterinde telli kadife üzeri ortasý kaplan postu kaplý iki makaddan söz edilmektedir461. Bu tür örtüler sarayda



“...Kýrmýzý kadife üzere cabeca inci ve yakut ve firuzeli sedefkari taht’ý þerife mahsus minder sagir. Aded 1. Bir miktar inci ve sekiz taþý nakýstýr.Mevcuttur görüldü, ifraz. Ýþaretler Firuze 50, yakut 25 ve bir pulu ve bir miktar



74



70. Resim: Anadolu Selçuklu Tahtý, Etnoðrafya Müzesi, Ankara.



incileri dahi nakýstýr. Mevcuttur görüldü, fi sene 127, imza, ifraz...” 465.



Ahþap Tahtlar Yazýlý kaynaklarda daha çok altýn tahtlardan söz edilmesine karþýlýk, Büyük Selçuklularýn ahþap tahtlar da kullandýklarýný betimlerden anlýyoruz. Özellikle keramik tabaklar üzerinde görülen tahtlarýn ahþap olduðu düþünülebilir (R. 61,62, 63).



Ayný defterde tahtlara ait olduðu belirtilen makatlarýn dýþýnda nerede kullanýldýðý belirtilmeyen pek çok makat, yastýk ve diðer mefruþat da yer almaktadýr. Bunlarýn renkleri de çoðunlukla belirtilmiþtir. Kýrmýzý, beyaz, mor, pembe, yeþil gibi renklerin sýk kullanýldýðý anlaþýlmaktadýr466. Tahtlarda kullanýlan minder ve makatlarýn renklerinin genelde kýrmýzý olmasý dikkati çeker. Ancak hem tahtlarda kullanýlan hem de nerede kullanýldýðý belirtilmemiþ olan öteki örtülerin renklerinin çok çeþitli olduðu görülmektedir.



Anadolu Selçuklularý döneminde de ahþap tahtlarýn kullanýmý sürmüþtür. Ankara Etnoðrafya Müzesi’nde bulunan ahþap bir taht bunu kanýtlar (R. 70) (Kat. No. 5).Osmanlý Ýmparatorluðu döneminde de ahþabýn tahtlarda kullanýlan bir malzeme olduðunu günümüze gelen taht örneklerinden anlýyoruz (R. 71, 72, 73) , (Kat. No. 13, 14, 16). Taht yapýmýnda kullanýlan aðaçlarýn da ceviz, abanoz gibi aðaçlar olduðu anlaþýlmaktadýr. Bu deðerli aðaçlar Hazine’de muhafaza edilirdi. 1680 tarihli hazine sayým defterinde abanoz ve sandal tomruklarýndan söz edilmektedir:



Tahtlarda kullanýlan malzemeler ve deðerli taþlarýn da simgesel bir nitelik taþýdýðý hakkýnda bazý deðerlendirmeler yapýlmýþtýr. Taht-ý firuzenin gökyüzünü, taht-ý ac’ýn (fildiþi) gün, gündüz, beyaz þeyleri, taht-ý abnusinin (abanoz) geceyi simgelediði düþünülmüþtür467.



75



tu’d-din’in nikah töreninde altýndan yapýlmýþ bir tahta oturduðu bilinir 471. Anadolu Selçuklularý döneminde de altýn tahtlarýn kullanýldýðýný yazýlý ve resimli kaynaklardan anlýyoruz. Ýbni Bibi, Selçuklu Sultaný Alaaddin Keykubat’ýn büyük elçilerin kabulü için yaptýrýlmýþ olan altýn iþlemeli tahtýnda Cemþid ayini üzere oturduðunu anlatýr472. Anadolu Selçuklu minyatürlerinde de altýn yaldýzlý tahtlar görüyoruz (R. 65, 66). Ayrýca günümüze gelmiþ bazý tunç plaklar ve figürlerin taht süsü olarak kullanýldýðý düþünülmektedir473 (R. 74). Bu düþüncenin doðruluðunu kabul edersek, madenin taht yapýmýnda ve süslemesinde kullanýlan bir malzeme olduðu görülmektedir.



71. Resim: H. 2879 No.lu Taht, TKSM, Ýstanbul.



“...Abanoz tomruk Aded 297 Elyevm mevcut bulunan abanoz ve sandal ve bakam-ý tomruk aded 515 Mande. Fi sene 127 imza Mande Sandal tomruk Aded 243 Mande...” 468. Ahþap tahtlar fildiþi ya da sedef kakma tekniðiyle ya da lake veya Edirnekari ile süslenirlerdi.



Altýn Tahtlar Türklerin Ýslamlýðý kabulünden sonra da altýn tahtlar kullandýklarý yazýlý ve resimli kaynaklardan anlaþýlmaktadýr. Büyük Selçuklu Sultaný Tuðrul’un halifenin kýzýyla evlenmesi nedeniyle yapýlan törende gelin için altýndan yapýlmýþ bir taht hazýrlandýðý kaynaklarda anlatýlýr468. Ayrýca halifenin de Sultan Tuðrul’un kardeþi Çaðrý Bey’in kýzý Arslan Hatun ile evlenmesi dolayýsýyla Sultan’ýn, halifenin sarayýnýn yanýnda büyük bir konak yaptýrttýðý ve burada halifenin gönderdiði kýymetli taþlarla iþlenmiþ altýn bir tahta oturarak gelenleri kabul ettiði ayný kaynakta yer alýr470. Sultan Alparslan’ýn da kýzý ile halifelik veliahtý Ude-



72. Resim: Sedefli Taht, TKSM, Ýstanbul.



76



74. Resim: Tunç Plak, Sadberk Haným Müzesi, Ýstanbul.



kumaþlarla döþeli sedirler bulunuyordu. Sedirlerden birinin üstünde sultanýn tahtý yer almakta idi. Buraya geldiðimiz zaman Sultan kendi eliyle minderini kaldýrarak, bizimle beraber ayný sedir üzerine oturdu...”475. Bu beyliklerden biri olan ve sonra güçlenerek bir imparatorluk haline gelen Osmanlýlarýn erken dönemlerinde altýn taht kullanýp, kullanmadýklarý hakkýnda bilgimiz olmamakla birlikte, Türklerin Orta Asya’dan getirdikleri altýn taht geleneðinin Osmanlý Ýmparatorluðu döneminde de sürdüðünü biliyoruz. Günümüze gelebilen bir altýn taht örneði, Topkapý Sarayý Müzesi’nde Hazine Dairesinde sergilenen altýn kaplama zebercetlerle süslemeli tahttýr (R. 75), (Kat.No. 12). Ayrýca minyatürlerde ve padiþah



73. Resim: Hintkari Taht, TKSM, Ýstanbul.



Anadolu Selçuklu Ýmparatorluðunun daðýlmasýndan sonra kurulan beyliklerin tahtlarýnýn genellikle daha sade olduðu görülür. Örneðin Ýbni Batuta seyahatnamesinde Eðridir Sultaný Dündar Bey’in oðlu Ebu Ýshak Bey’in Ramazan ayý boyunca yere serilmiþ bir halý üzerinde oturup, büyük bir yastýða yaslandýðýný anlatýr474. Beyliðin gücüne göre taht salonlarýnýn daha gösteriþli olabildiðini yine ayný kaynaktan anlýyoruz. Aydýnoðlu Beyliðinin Sultaný Mehmed Bey’in sarayýnýn görkemini anlatan Ýbni Batuta, ortasýnda havuz bulunan bir taht salonundan söz eder: “... Havuzun her köþesinde tunçtan bir aslan heykeli olup, aðýzlarýndan sular akmakta idi. Salonun dört tarafýnda birbirine bitiþik ve üzerleri



75. Resim: Bayram Tahtý, TKSM, Ýstanbul.



77



76. Resim: “Kanuni ile Barbaros”, Minyatür, 1558, Arifi, Süleymanname, H. 1517, y. 360 a, TKSM, Ýstanbul.



portrelerinde de daha baþka altýn tahtlar görülmektedir (R. 76, 77, 78, 79).



R.78 “I. Mahmud”, Minyatür, Kebir Musavver Silsilename, III. Ahmed Ktp. 3109, TKSM, Ýstanbul.



Türklerin Ýslamlýðý kabulünden önceki dönemden Osmanlý Ýmparatorluðunun son dönemlerine kadar altýn taht geleneðini sürdürdükleri anlaþýlmaktadýr. Altýn taht geleneði öteki Doðu toplumlarýnda da yaygýn olarak görünmektedir. Günümüze gelmiþ bazý Ýran tahtlarý bunu kanýtlar (R. 80, 81). Hindistan’da da altýn taht geleneðinin varlýðý, yazýlý kaynaklardan anlaþýlmaktadýr. Ýbn-i Batuta, Hint Sultaný Muhammed Þah ibn Sultan Gýyaseddin Tuðluk Þah’ýn halis altýndan, ayaklarý mücevherli tahtýnýn yüksekliðinin 23 karýþ, geniþliðinin bunun yarýsý kadar olduðunu, çeþitli parçalardan oluþan tahtýn altýn olduðu için bir çok kiþiler tarafýndan taþýnabildiðini belirtir 476. Altýnýn simgesel olarak güneþle gümüþün de ayla birlikte düþünülmesi, Osmanlýlarda da sürmüþtür. Vehbi’nin dizeleri bunu dile getirir:



77. Resim: “Kanuni’nin Erdel Prensini Kabulü”, Minyatür, 1568-1569, Nüzhet el- Esrar el Ahbar der Sefer-i Sigetvar, H. 1339, y.16b, TKSM, Ýstanbul.



78



“...Zer-ü sim adý imiþ þems-ü kamer Böyle esma da semadan mý iner...” 477. Mevlana’nýn Mesnevisi’nde de güneþ ve altýn arasýnda bir iliþki kurulduðu görülür. Hz. Süleyman, Sebe Melikesinin elçilerine þöyle der: “…Siz, yer altýndaki madeni altýn haline getiren bir yýldýza, güneþe tapýnýyorsunuz…”478.



Gümüþ Tahtlar Büyük Selçuklular döneminde gümüþün taht yapýmýnda sýk kullanýlan bir malzeme olup olmadýðýný söylemek için yeterli kanýtýmýz yoktur. Ancak, Sultan Alparslan’ýn kýzýnýn halifelik veliahtý Udetu’d-din ile evlilik töreninde damadýn vekili olan halifelik vezirinin oðlu Amidu’d-devle ibn Cehir’in gümüþ bir kürsüye oturduðu bilinir 479. Beylikler döneminde de gümüþ bir tahtýn varlýðý anlaþýlmaktadýr. Sarý Saltuk’un Osman Gazi’ye (1281-1326) Rum Tekfurunun kýrmýzý atlas otaðýný ve gümüþ tahtýný verdiði kaynaklarda anlatýlmýþtýr480.



79. Resim: “III. Mustafa”, Minyatür, Kebir Musavver Silsilename, III. Ahmed Ktp. 3109, TKSM, Ýstanbul.



Osmanlýlar Döneminde de gümüþün taht yapýmýnda kullanýlan bir malzeme olduðunu biliyoruz. Günümüze gelmiþ bir örnek bugün Topkapý Sarayý Müzesi’nde Kutsal Emanetlere ayrýlmýþ olan gümüþ üzerine altýn yaldýzlý tahttýr (R. 82) (Kat. No. 15). Günümüze gelebilen bu tahtýn dýþýnda gezginlerin anlattýklarýndan baþka gümüþ tahtlarýn da var olduðunu anlýyoruz. Lady Craven, kaldýðý evin penceresinden sultaný kayýkta gümüþ bir divanda otururken gördüðünü anlatýr 481. Tahtýn tümünün gümüþten yapýlmasýnýn yaný sýra gümüþün, ahþap tahtlarýn bazý kýsýmlarýnda da kullanýldýðý anlaþýlmaktadýr. Galland 1673’te Edirne’de Sultan IV. Mehmed’in çadýrýnda ahþaptan yapýlmýþ, kolçaklarýnda gümüþten birer topuzu olan bir taht görmüþtü482. Bir baþka gümüþ taht ise 1598 nisanýnda Baðdat beylerbeyliðine tayin olunan Hasan Paþa’nýn 40-50.000 kuruþ sarfederek yaptýrttýðý



80. Resim: Çar Boris Godunov’un Tahtý, Altýn Kaplama, 1604, Kremlin Orujeyna Palata, Moskova.



79



gümüþten bir aðaca tünemiþ gümüþ kuþlarýn þakýdýðýný görüp þaþýrmýþlardý. Aðacýn 18 dalý olup, her birinin pek çok sürgünü vardý ve bunlarýn üzerine küçüklü büyüklü altýn ve gümüþ kuþlar tünemiþti. Aðacýn dallarýnýn çoðu gümüþten, bir kýsmý da altýndandý ve rengarenk yapraklarý gökyüzüne uzanýyordu. Rüzgar estikçe, aðacýn yapraklarý sallanýr, kuþlar cývýldaþýp, ötüþürdü 486. Daha geç dönemde Clavijo, Moðol Ýmparatoru Timur’un büyük hatununun çadýrýnda bir adam boyunda altýndan bir aðaç görmüþtü. Aðacýn meyvalarý yakut, zümrüt, zebercet ve firuze idi. Dallarýn üzerine altýndan yapýlmýþ küçük kuþlar kondurulmuþtu. Kuþlarýn bir kýsmýnýn kanatlarý, uçuverecek gibi açýktý487. Hindistan’da da taht salonlarýnýn böyle yapay aðaçlarla süslendiðini Ýbn-i Batuta’dan öðreniyoruz: “…Renkli ipekten sun’i aðaçlar yapýlarak bunlarýn üzerleri de yine sun’i çiçeklerle donatýlýr. Bu sun’i aðaçlar, üç sýra halinde kabul dairesine dizilerek, her iki aðaç arasýna, örtüsü ile birlikte minderi de bulunan altýn bir kürsü konulur…” 488. Bu tür aðaçlarýn yapay bir cennet görünümü oluþturduðuna ve Hz. Süleyman’ýn tahtýna öykünüldüðüne yukarýda deðinilmiþti. Ancak burada ilginç olan durum bir paþanýn da bu tür gösteriþli bir tahta oturmasýdýr.



R.81 Çar Aleksey Mihailoviç’in Tahtý, Ahþap üzerine altýn ve gümüþ kaplama, 1667, Kremlin Orujeyna Palata, Moskova.



gümüþ tahttýr 483. Bu tahtýn çok gösteriþli olduðu da kaynaklarda belirtilir: “...Baðdad valisi iken 40-50 bin guruþluk bir serir-i simiye ihdas ve Kah-ý behiþt ile tesmiye edüb sim-i hamdan eþcar ve tarih ve asar makulesi ismar ile bir mertebe tezyin etmiþler ki makule erbabý tasavvur hayran olur idi...” 484. Cennet köþkü ile adlandýrýlan ve bükülmüþ gümüþten aðaçlarýn süslediði bu taht, automata denilen hareketli mekanizmalarý anýmsatýr. Doðu kültüründe sýk görülen bu tip mekanizmalar, Ýslam dünyasýnda 9. yüzyýldan beri kullanýlmýþtýr. 827’de Baðdat halifesi Ma’mun’un çeþitli mekanik kuþlarla altýn ve gümüþten yapýlmýþ bir aðacý vardý 485. 917’de Abbasi Halifesi Muktedir’e gelen Bizans elçileri, Aðaç Sarayý denilen yerde 500 dirhem aðýrlýðýnda



Taht Tipleri Sedir Biçimli Tahtlar Bu tipteki tahtlarýn Türkler tarafýndan her dönemde kullanýldýklarý betimlerden ve günümüze gelen örneklerden anlaþýlmaktadýr. Karahanlýlar döneminden bir taht betimi, Munçaktepe’de bulunmuþ olan tunç bir hokkanýn üzerinde yer almaktadýr (R. 83). Esin, betimde görülen kiþinin bir Karahanlý prensi olduðunu düþünmektedir489. Prens tahtta baðdaþ kurmuþ oturmaktadýr. Tahtýn baðdaþ kurarak oturmaya elveriþli oluþu nedeniyle sedir tipinde tahtlar arasýna almayý uygun gördük. Tahtýn oturma yeri düzdür. Altýnda çapraz ayaklar olduðu görülür. Tahtýn iki yanýnda birer direk yer almakta, bu direkler altta



80



hükümdarýn rahatça baðdaþ kurup oturabileceði geniþliktedir. Selçuklu Sultaný II. Tuðrul’un taht sahnesinde hükümdarýn böyle bir tahta oturduðu görülür (R. 84). Tahtýn düz bir arkalýðý ve iki yanda üç dilimli birer topuzla sonlanan direkleri vardýr. Bu topuzlarýn üç dilimli bir taca benzeyen formu, taht süslemelerinde daha sonralarý yaygýn bir biçim olmuþtur. Büyük Selçuklular dönemine ait keramik bir tabakta da ayný forma rastlýyoruz (R. 85). Bu tabaktaki taht sahnesinde ayný formun tahtýn arkasýnda hükümdarýn baþý üzerinde yer aldýðý görülür. Ancak bunun tahtýn arkalýk kýsmýnýn bir parçasý mý olduðu, ya da asýlmýþ bir hükümdarlýk tacý mý olduðu pek anlaþýlmamaktadýr. Ancak arkalýkta ayný formun kullanýldýðý daha geç tarihli örnekler, bu formun arkalýk süsü olma olasýlýðýný güçlendirmektedir. Örneðin; Süleymanname’de yer alan bir minyatürde tahtýn arkalýðýnýn ortasýnda ayný form görülür (R. 86). Büyük Selçuklulardan Osmanlýlara kadar ayný formun taht betimlerinde yer almasý, bu formun kalýcýlýðýný gösterir. Bu kalýcýlýðýn nedeni formun simgesel anlamý olsa gerektir. Biçim açýsýndan üç yapraklý denen Selçuklu taçlarýna 492 benzeyen bu formun Ýran taç geleneðiyle iliþkili olduðu düþünülebilir. Sasani krallarýnýn



82. Resim: Kutsal Emanetler Dairesi’ndeki Taht, Gümüþ, TKSM, Ýstanbul.



geniþleyerek birer ayak daha oluþmaktadýr. Tahtýn iki yanýnda direklerin dýþ tarafýnda prensin baþýný çevreleyen birer kývrýmlý süsleme görülür. Esin, bunlarýn Karahanlý edebiyatýnda zaman ve kut simgesi olan birer evren (ejder) olduðunu düþünmektedir 490. Büyük Selçuklular döneminden ise, günümüze gelen örnek olmamakla birlikte, betimlerde çok sayýda sedir biçiminde taht görülmektedir. Ayrýca yazýlý kaynaklarda da tahtlarýn iki kiþinin oturabileceði þekilde geniþ olduðunu düþündüren anlatýmlar vardýr. Örneðin; Sultan Melikþah, Osman bin melik Davud’u kabulünde, seririnden inerek onu kucaklamýþ ve beraberce serire oturtmuþtur491. Betimlerde de sedir tipinde tahtlar görmekteyiz. Bunlar,



83. Resim: “Taht Sahnesi”, Tunç Hokka, y. 925-1220, Munçaktepe’de bulunmuþ (E. Esin, Ýslamiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi, Lev XCIX/a’dan).



81



dizisi biçimindeki bu süsleme daha sonra Anadolu Selçuklularý tarafýndan da kullanýlan bir süslemedir. Tahtýn ayaklarýnýn þekli ise, tam anlaþýlamamakla birlikte birer hayvan baþý þeklinde sonlanmaktadýr. Bu hayvanýn ne olduðu pek belli deðildir. Ancak yüzünde korkmuþ bir ifade görülür. Bir baþka duvar kaplamasýnda da bu tahta benzeyen bir taht betimlenmiþtir (R. 88). Taht yine iki yanda topuzlara sahiptir. 84. Resim: “Tahtta Oturan Sultan Tuðrul II”, Þtuk Pano’dan detay, 1195, Penn- Ancak bu topuzlar Sultan sylvania Museum of Art, Pennsylvania. Tuðrul’un tahtýndakiler gibi üç dilimli deðil, sivridir. Tahtýn kabul törenlerinde tavana asýlý taçlar kulbacaklarý ise, önce giderek daralan, sonra aþaðý landýklarýný biliyoruz 493. Daha geç dönemde doðru geniþleyen bir formdadýr. Orta bölümde Cami üt -Tevarih minyatürlerinden birinde de bir bilezik yer alýr. Ayaklar ise daha geniþtir. baþýnda üç yapraklý Selçuklu tacý ile oturan Tahtýn arkalýðý ise topuzlarýn üzerinde dilimli figürün baþý üstünde bir asma taç görülmektebir þekilde devam etmektedir. Bu dilimli arkalýk dir (R. 87). Taht arkalýklarýnda yer alan bu forda kalýcý bir form olmuþtur. Arkalýklarda mun Sasani asma taçlarýndan gelen bir görülen bu motifin bulutlarý simgelediði ve bu geleneðin devamý olduðu düþünülebilir. Sultan motifin kökeninin Çin ve Moðol örneklerinden Tuðrul’un tahtýnýn direklerindeki süsleme de geldiði ileri sürülmektedir 494. Fux ise bu motifin karakteristiktir.Bu direkler ortada düz bir þerit dörtlü biçimini yýldýz olarak nitelemektedir 495. iki yanda da birer inci dizisiyle süslüdür. Ýnci Ancak taht arkalýklarýnda görülen bu motifin Ýslam kitap sanatlarýnda kullanýlan þemse motifinin yarým biçimini anýmsattýðýný da belirtmekte yarar vardýr. R. 89’da bir þemse motifi görülmektedir. Motif dikine bölündüðünde ise tahtlarda görülen dilimli arkalýklara benzeyen bir form ortaya çýkmaktadýr. Güneþin stilize bir anlatýmý olan þemse motifinin kökeni hakkýnda yapýlmýþ bir çalýþmaya rastlamadýk. Ancak tahtlarda kullanýlan bu motifin Orta Asya kökenli olma olasýlýðý güçlüdür. Çünkü bu motif, Orta Asya duvar resimlerinde elbiselerin yakalarýnda karþýmýza çýkmaktadýr (R. 90, 91). R. 92’de ise bu motife benzeyen bir þemse görülmektedir. Bu tür þemseler, Osmanlý minyatürlerinde de taht arkalýklarýnda yer alýr (R. 93). Bu formun abartýlarak kullanýldýðý bir Ýran minyatürü, motifin güneþ ile iliþkisini açýkca gösterir. Tahtýn arkalýðýnýn 85. Resim: “Tahtta Oturan Hükümdar”, Keramik Tabak, Rabeneu Koleksiyonu. ortasýnda küçük bir güneþ motifi yer almaktadýr



82



kanatlarýnýn cennete benzetildiði görülür: “…O cennete benzeyen kanatlarý yolma. O yollarý kaplayan kanatlarý koparma…” 499.



(R. 94). Bu tipte bir Ýran tahtý bugün de mevcuttur (R. 95). Osmanlý tahtlarýnda da bu motifin kullanýldýðýný göreceðiz. Tahtlarda kullanýlan güneþ motiflerinin tahtýn göksel anlamýna iþaret eden bir simge olduðu düþünülebilir.



Yine keramik tabaklar üzerinde görülen taht sahnelerinde iki yandan topuzlu bir arkalýða sahip, ancak ayaklarýn gösterilmediði tahtlar dikkati çeker (R. 98). Bu örnekte yan direklerin örgülü bir süslemeye sahip olduðu görülür. Bu tipte örgülü direkleri olan ancak topuzlarý bulunmayan örnekler de vardýr (R. 99,100). Bu tahtlarýn bacak ve ayaklarý yoktur. Hükümdar yalnýzca minder üzerinde oturur gözükmektedir. Büyük Selçuklu döneminde minderin de bir hükümdarlýk simgesi olduðu bilinir. El- Hüseyni, Sultan Tuðrul’un Halife Kaim Biemrillah’ý karþýlamaya gittiði zaman onun serdakýný görünce yere kapanýp yedi defa yeri öptüðünü, bunun üzerine halifenin minderini ona uzattýðýný ve Sultanýn da bu minderi alarak önce öpüp, sonra yere serip oturduðunu



Büyük Selçuklularýn sedir biçiminde tahtlarýnýn karakteristik bir tipi de arkalýðýn iki yanýnda sivri topuzlar bulunan tahtlardýr. Keramik tabaklar üzerindeki taht sahnelerinde de böyle iki yanýnda topuzlar yükselen arkalýða sahip tahtlar görülür. Bu topuzlar genellikle sivridir ve bazen çifte topuzlu ya da üç boðumlu topuzlu olabilmektedirler. Bu tahtlarýn bacaklarý ise kýsadýr, ayaklar ise sivri ya da düz olabilmektedirler. Bu tabaklarda dikkati çeken bir nokta ise tahtýn altýnda ve bazen topuzlarýn üstünde görülen uzun kuyruklu kuþlardýr (R. 96, 97). Ýstemi Kaðanýn tavus kuþlarý tarafýndan taþýnan tahtýný anýmsatan bu kuþlarýn taht sahnelerinde karþýmýza çýkan simgesel anlatýmlarýn bir parçasý olduðu kuþkusuzdur. Dorn, bu kuþlarýn tavus kuþu olduðunu ve deðiþik simgesel anlamlarý olabileceðini belirtir. Ona göre, bu kuþlar cennet görünümü yaratmak amacýyla kullanýlmýþ ya da kozmolojik bir anlamý olan kuþlardýr 496. Mevlana’nýn Mesnevisi’nde tavus kuþlarýnýn önemli bir yer tuttuðu görülür. Mevlana, baþý kesilmesi gereken dört kuþun kaz, tavus, kuzgun ve horoz olduðunu ve bunlarýn simgesel anlamlarýný belirtir. Ona göre; “…Kaz hýrstýr, horoz þehvet. Makam tavusa benzer, kuzgun dileðe…”497. Böylece tavus kuþunun makam ile ilgili bir simge de olabileceði anlaþýlýr. Ayrýca yine ayný kaynakta tavus kuþunun yüzünün kuþluk vakti güneþine benzetildiði de görülür. Öyküye göre, avlanmaktan korktuðu için kanatlarýný yolup, atan bir tavus kuþuna oradan geçen bir hakim þöyle der: “…O kanatlarý yolma ki bir daha yerine yapýþmaz. Ey güzel yüzlü, yasa düþüp yüzünü yýrtma. Kuþluk güneþine benziyen o güzelim yüzü yýrtmak, yanlýþ bir iþtir. Böyle bir yüzü týrnakla yaralamak kafirliktir. Ay bile onun ayrýlýðý ile aðlamada…” 498 . Öykünün devamýnda da tavus kuþunun



86. Resim: “Ýran Elçisinin Kabulü”, Minyatür, Süleymanname, H. 1517, y. 332 a, TKSM, Ýstanbul.



83



87. Resim: "Taht Sahnesi", Minyatür, Cami-üt Tevarih, Edinburgh University Library, Edinburg.



Tiryak’ta yer alan bir minyatürde de sivri topuzlarla sonlanan yanlarý direkli bir taht görülür (R. 103 ).



anlatýr500. Bazý keramik tabaklar üzerinde yer alan taht sahnelerinde hükümdarýn oturduðu tahtýn yalnýzca bir sýrt yastýðý ve minderden oluþtuðu görülür (R. 101). Bu sahnelerde simgesel anlatýmýn yoðunluðu dikkati çeker. Tahtýn ayaklarýnýn olmasý gereken yerde içinde balýklarýn yüzdüðü bir su (R. 99, 101) baþýnýn üstünde ise bazen yarýsý gözüken bir güneþ (R. 102), bazen de yine yarým güneþe benzer bir bölüm içinde kývrýk dallý süslemeler (R. 101) görülür. Bazen leoparlar (R. 85) ve kuþlar (R. 97) da bu sahnelerde yer alýr.



Sedir tipinde, arkalýðýnýn iki yanlarý topuz larla sonlanan direkli tahtlarýn 12. yüzyýlda ve 13. yüzyýl baþlarýnda Selçuklular’da ve öteki Ýslam ülkelerinde yaygýn olduðu anlaþýlmaktadýr. Anadolu Selçuklularý döneminden günümüze gelebilen bir taht örneði, bugün Ankara Etnoðrafya Müzesi’nde bulunmaktadýr (R. 104), (Kat. No. 5). Bu taht da geniþ, arkalýklý bir sedir tipindedir. Arkalýk iki yanda da devam etmektedir. Bu taht Müze’ye Ankara’daki Kýzýlbey Camii’nden getirilmiþtir. Bu nedenle tahtýn maksure olarak nitelendiði görülür 501.



Ýki yanýnda sivri birer topuz bulunan, ayaklarý da (R. 88)’deki gibi önce daralýp sonra geniþleyen formdaki tahtlarýn Anadolu Selçuklularý döneminde de devam ettiði görülür. Varka ve Gülþah Mesnevisi’ndeki minyatürlerde bu tipte pek çok taht vardýr (R. 65, 66). Ayrýca bu tipin benzerleri öteki Ýslam ülkelerinde de görülür. Örneðin; Musul’da 1199 yýlýnda yapýldýðý düþünülen Kitap at-



Camilerde maksure yapýlmasý hakkýnda Ýbn-i Haldun Ýslamiyetten önce böyle bir gelenek olmadýðýný, ilk kez halife Muaviye bin



84



88. Resim: “Taht Sahnesi”, Þtuk Pano, 12. yy., Louvre Müzesi, Paris.



larla çevrili oluþu, Ýslam dünyasýndaki yaygýn taht biçimlerini anýmsatmaktadýr.



Ebu Süfyan’ýn býçaklandýktan sonra sakýnganlýk önlemi olarak mescitteki namaz yerinde bir maksure yaptýrdýðýný, bir baþka rivayete göre de ilk kez maksure yaptýranýn yine býçaklandýktan sonra Mervan bin Hakem olduðunu belirtir 502.



Ünver, bu tahtýn camiye Ankara’da bulunan bir kasýrdan getirilmiþ olabileceðini ileri sürmektedir504 . Ancak bu konuda yeterli kanýt yoktur. Bazý araþtýrmacýlar da Ankara’daki Kýzýlbey Camii’ndeki öteki aðaç iþlerini deðer-



Elimizdeki tahtýn boyutlarýnýn uzanýp yatmaya elveriþli olduðu, bu tür tahtlarýn gündüz oturmak gece de yatmak üzere kullanýlabileceðine dikkat çeken araþtýrmacýlar da vardýr 503. Sedir tipinde tahtlarýn yatak olarak nitelendirildiðine yukarýda da deðinilmiþti. Bugün Anadolu’da Urfa yöresinde geceleri açýk havada yatmak için kullanýlan geniþ yataklara “taht” adýnýn verilmesinin bu geleneðin devamý olduðu düþünülebilir. Bu tahtlar önceleri ahþaptan yapýlmalarýna karþýlýk, sonradan demirden yapýlmaya baþlanmýþlardýr (R. 105). Yataklara bu adýn verilmesinin ikinci bir nedeni olarak da biçimlerinin taht biçimlerine benzemesi olduðu düþünülebilir. Yerden yüksek oluþu ve etrafýnýn düþmeyi önleyici parmaklýk-



89. Resim: Þemse Motifi.



85



92. Resim: Þemse Motifi.



Arslan nasýrý Emir-ül mü’minin…” yazmaktadýr. Burada sözü edilen Kýlýç Arslan oðlu Key90. Resim: “Bodhisatva”, Ýpek üzerine resim, 10. yy., Indische Kunstabteilung Staatliche Museen, Berlin.



lendirerek, minberin þerefe altý panosu ile þerefe korkuluðunun arasýnda yer alan bir süsleme frizinin tahttaki örneðe çok benzediðini, ayrýca bu süslemenin benzerlerinin Ankara Ahi Þerefeddin Camii ve Çorum Ulu Camii’nde görüldüðünü belirtmiþlerdir 505. Ancak bu süslemelerin benzerliði, tahtýn camide kullanýlan bir maksure olduðunu kanýtlamaya yeterli deðildir. Çünkü dönemin tipik süsleme motifleri tahtlar üzerinde de kullanýlmýþ olabilir. Öte yandan tahtýn arkalýðýnda yer alan kitabe de bu tahtýn bir sultan için yapýldýðýný göstermektedir.



91. Resim: Ýþlemeli Yaka, Museum of Oriental Culture, Moskova.



Tahtýn sað yanýndaki kitabede “…Sultan-ül muazzam þahinþah-ül a’zam maliki…”, sol yanýndaki kitabede de “…(Sel)çuk Keyhüsrev bir Kýlýç



93. Resim: “Taht Sahnesi”, Minyatür, Süleymanname, y. 71a, TKSM, Ýstanbul.



86



adýnda sultan oturmuþtur. Bunlardan Keyhüsrev adýnda oðlu olup tahta çýkanlar, II. Kýlýç Arslan ve IV. Kýlýç Arslan’dýr. II. Kýlýç Arslan’ýn oðlu I. Keyhüsrev’dir. IV. Kýlýç Arslan’ýn oðlu da III. Keyhüsrev’dir. II. Keyhüsrev ise, Alaeddin Keykubat’ýn oðludur508. Ünver II. Keyhüsrev’in adýný vermekle birlikte, dönem olarak III. Keyhüsrev’in dönemini göstermiþtir. Burada bir yazým hatasý olduðu anlaþýlmaktadýr. Ankara’daki Kýzýlbey Camii’nin ise Sultan I. Keykavus döneminde (1210-1219) onun ümerasýndan, sol kol beylerbeyi olan Kýzýlbey tarafýndan yaptýrýldýðý ve 1299’da Germiyan Sultaný I. Yakup Bey tarafýndan onartýldýðý bilinir 509. Ancak tahtýn camiyle ayný tarihte



94. Resim: “Taht Sahnesi”, Minyatür, MS. 20, f. 138r, Edinbourgh Library, Edinbourgh.



hüsrev’in kimliði hakkýnda Ünver, II. Keyhüsrev (1246-1283) olduðunu 506, Bacýnoðlu ise I. Keyhüsrev (1192-1210) olduðunu söylemektedir 507. Selçuklu tahtýnda dört tane Kýlýç Arslan



96. Resim: “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 13. yy., Freer Gallery of Art, Washington.



yapýlmamýþ olduðu bu bilgilerden anlaþýlmaktadýr. Çünkü caminin yapýldýðý düþünülen dönemde I. Keyhüsrev’in ölmüþ olduðu anlaþýlmaktadýr. Belki de sultanýn tahtý, ölümünden sonra camiye maksure olarak kullanýlmasý amacýyla getirilmiþtir. Tahtýn camiye getirilmesinin 1299 yýlýndaki onarýmda olduðu da düþünülebilir. O zaman da III. Keyhüsrev’in ölümünün üzerinden 16 yýl geçmiþ olduðu görülmektedir. Her iki olasýlýk da tahtýn hangi Keyhüsrev’e ait olduðu yolunda bir açýklama



95. Resim: Taht-ý Tavus, Ahþap, y. 1800, Gülistan Sarayý, Tahran



87



97. Resim: “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 13. yy., Özel Koleksiyon.



99. Resim: “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 13. yy., Özel Koleksiyon.



taht tiplerine bir örnek oluþturduðu kabul edilebilir. Beylikler döneminde de sedir tipinde tahtlarýn kullanýldýðý yazýlý kaynaklardan anlaþýlmaktadýr. Ýbn-i Batuta, Birgi Sultaný Aydýnoðlu Mehmed Bey’in kendi eliyle minderini kaldýrarak, kendileriyle birlikte ayný sedir üzerine oturduðunu anlatýr 510. Yine ayný kaynaktan tahtýn yerine kullanýlan halýlar olduðunu anlýyoruz. Batuta, Eðridir Sultaný Dündar Bey’in oðlu Ebu Ýshak Bey’in Ramazan gecelerinde yere serilmiþ bir halý üzerinde oturup, büyük bir yastýða yaslandýðýný anlatýr 511. Bu dönemden günümüze gelebilen minyatürlü eserler olmadýðýndan tahtlarýn tipleri hakkýnda bilgi edinemiyoruz. Ancak 15. yüzyýldan günümüze gelebilmiþ bazý minyatürlerde bu dönemin tahtlarý hakkýnda bazý bilgiler buluyoruz. Katibi Külliyatý olarak tanýnan eserde bulunan bir minyatürde görülen taht, yine baðdaþ kurup oturmaya elveriþli geniþlikte, arkalýklý bir sedir tipindedir (R. 106). Tahtýn arkalýðý üç dilimli yarým bir þemseyi anýmsatýr formda olup, iki yanda kývrýk bir süsleme görülür. Tahtýn ayaklarý da ayný biçimdedir. Bu arkalýðý kývrýk süslemeli tahtlarýn benzerlerine Moðol minyatürlerinde de rastlýyoruz (R. 107). Ancak bun-



98. Resim: “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 1227, Victoria and Albert Museum, Londra.



getirmemektedir. Yalnýzca tahtýn camiyle ayný zamanda yapýlmadýðý ortaya çýkmaktadýr. Dolayýsýyla maksure olarak yapýlmadýðý, belki sonradan bu amaçla kullanýldýðý anlaþýlmaktadýr. Kitabede yer alan sözlerin yaný sýra, araklýklý bir sedir tipinde olmasý, elimizdeki tahtýn taht olarak kullanýlmamýþ olsa da, yalýn formuyla



88



100. Resim: “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 13. yy. ilk yarýsý, Jacques O. Matoisson Koleksiyonu, Paris.



101. Resim: “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 1219-1220, Arkeoloji Müzesi, Tahran.



lar, genellikle iki yanlarý kapalý biçimde olan tahtlardýr. Bu tipteki tahtlarýn Çin etkili olduklarý ve Moðollar tarafýndan benimsenip, kullanýldýklarý son yýllarda yapýlan bir araþtýrmada kanýtlanmýþtýr 512. Ýlhanlý dönemi tahtlarýnýn bu tipde olduðu ve Ýslam dünyasýnda Çin ve Moðol etkilerini yansýttýðý anlaþýlmaktadýr. Osmanlýlar’da ise erken dönemden günümüze gelebilmiþ taht örneði olmamakla birlikte, sedir tipinde tahtlarýn kullanýmýnýn sürdüðü günümüze gelebilen daha geç tarihli örneklerden ve betimlerden anlaþýlmaktadýr. Bu tipte tahtlar taþýnabilir tahtlar olup, sultanlar tarafýndan seferlere götürülebiliyor ya da saray içinde istenilen yere taþýnýlabiliyordu. Günümüze gelebilen sedir tipinde en eski taht, Hazine 2879 no.lu tahttýr. IV. Murad (1622-1640) tarafýndan Baðdat seferinde kullanýldýðý için yanlýþ olarak “IV. Murad Tahtý” olarak tanýnmýþtýr (Kat. No. 16), (R. 108). Ceviz üzerine abanoz kaplama yapýlmýþ, fildiþi kakmalarla süslenmiþ olan taht, dikdörtgen bir sedir tipindedir. Tahtýn arkalýðý küçük dilimli yarým þemse tipindedir. Kolçaklarý ise dikdörtgen olup, iki yanda ikiþer fildiþi küçük topuzlarý vardýr. Tahtta fildiþi süslemenin kullanýlmýþ olmasý, tahtýn tarihlendirilmesine yardýmcý



102. Resim: “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 13. yy., J.A. Barlow Koleksiyonu.



olmaktadýr. Eðer IV. Murad zamanýnda yapýlmýþ olsaydý sedef süslemenin daha yoðun kullanýlmýþ olmasý gerekirdi. 16. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda sedef süslemenin daha yoðun olarak kullanýldýðýný biliyoruz. O halde bu taht 16. yüzyýl ortalarýna doðru yapýlmýþ olmalýdýr 513. Tahtýn süslemeleri yalýn ve dengeli bir kompozisyon sunar. Tahtýn arkalýðýnýn ortasýnda yuvarlak bir madalyon yer alýr. Madalyonun



89



tadýr 514. Oysa diðer araþtýrmacýlarýn da belirttiði gibi515 Tarihçi Selaniki’nin anlattýðý taht daha farklý özellikler göstermektedir: “... Ve geldükleri günün irtesi hazret-i Padiþah-ý rub`meskun içün tedbir ü tedarük olunan tuhaf u hedaya hazýrlanmaða ibtida olundý. Evvela seksen bin miskal altundan bir taht-ý zümürrüdin, ki enva’-i kýymeti cevahir ile müzeyyen ve murassa` ve mücevher olup, üstad-ý kamiller kemal-i letafetde tarh ve tarsi`eylemiþler, mesela edna cevher ki zeberced ve piruzedür, beyza-i kebuterden aþaða olaný komamýþlar ve Firenk-pesend yakut rümmanileri ve kebud u zerd olaný ve zümürrüdin ki ef`iyi kör ide, be gayet a`lalarýný nazara mergüb yerlere vaz`eyleyüp, bir vechile zib ü zinet virüp, kalemkarlýkda ve sevadde ol denlü ýzhar-ý kemal-i san’at itmiþler ki bu vechile numune-i devran hergiz görülmiþ ve iþidilmiþ deðildi. Ümra-i muhafaza-i Mýsriyye’den kýdvetü’lümerai’l-kiram nakkaþ ve ressam Derviþ Beð ve Dergah-ý ali müteferrikalarý zümresine ilhak buyurýlan Kuyumcý Ýbrahim Beð san’atlarýyla mükemmel olup kuruldý...” 516. Bu anlatýma göre hediye edilen taht hem altýn olarak elimizdeki tahttan daha aðýr, hem de üzerindeki güvercin yumurtasý büyüklüðündeki zebercet ve firuzeler, gök yakutlar ve zümrütlerle daha zengin bir biçimde süslenmiþti. Elimizdeki taht ise yalnýzca zebercetlerle süslüdür. Selaniki’nin anlattýklarýndan elimizde bulunan altýn kaplama tahttan daha gösteriþli olduðu anlaþýlan bu tahtýn bugün ne olduðu bilinmemektedir.



103. Resim: “Taht Sahnesi”, Minyatür, Kitab-at- Tiryak, Ms. Arabe 2964, Bibliotheque Nationale, Paris.



ortasýna bir firuze kakýlmýþtýr. Madalyonun iki yanýnda ise salbekli iki þemse motifi dikkati çeker. Bu motiflerin çevresine de üç benk motifleri serpiþtirilmiþtir. Arkalýðýn altýndaki dikdörtgen bölüm bir küçük madalyon, iki köþeleri yuvarlatýlmýþ dikdörtgenlerin alternatif dizilmesiyle süslenmiþtir. Bu süsleme kolçaklarda da sürdürülmüþtür (R. 109). Bir baþka sedir tipinde taht ise, aðaç üzerine altýn kaplama olan tahttýr (Kat. No.12), (R. 110,111). Yanlarý kapalý ve arkalýklý bir sedir tipinde olan taht dört gümüþ takoz üzerine oturmaktadýr. Tahtýn arkalýðý daha önce örneklerini gördüðümüz yarým þemse tipindedir. “Bayram Tahtý” olarak adlandýrýlan bu tahtýn tarihlendirilmesi tartýþmalýdýr. Müze rehberlerinde H.932 M.1585’te Vezir Ýbrahim Paþa tarafýndan Sultan III.Murad’a takdim edildiði ve Kuyumcubaþý Ýbrahim Beyle Mýsýrlý Derviþ Bey tarafýndan imal edildiði anlatýlmak-



104. Resim: Anadolu Selçuklu Tahtý, Etnoðrafya Müzesi, Ankara.



90



Elimizdeki tahtla ilgili en erken kayýtlar Preyger’in de belirttiði gibi517, 1680 yýlýna aittir. 7 Eylül 1680 tarihli bir Hazine sayým defterinde “...955 zeberced ile murassa altun taht-ý þerif aded bir ifraz...” denmektedir 518. Elimizdeki tahtta da 954 zebercet vardýr 519. Zebercetlerden birinin kaybolduðu da III. Mustafa dönemine (1757-1774) ait bir belgede “...Bir zebercedi ve sekiz paftasý nakýstýr...” diye belirtilmiþtir. Ancak, ilginç olan zebercetlerin sayýsýnýn 953 olarak belirtilmesidir 520. Sonradan bir zebercedin yerine konulduðu anlaþýlmaktadýr.



105. Resim: Taht-yatak, Demir, Özel Koleksiyon, Urfa.



rihleri arasýnda yapýldýðý düþünülebilir. Çünkü eðer 1640 tarihinde mevcut olsaydý, bu deðerli tahtýn Hazine’de bulunmasý gerekirdi. Ayrýca Hazine malý olan eþyalarýn Hazine dýþýna çýkmasý halinde defterlerde belirtilmektedir.



1640 tarihli Hazine sayým defterini incelememiz mümkün olmamýþ, ancak bu defterde tahtlara iliþkin bilgi olmadýðý arþiv görevlisi tarafýndan belirtilmiþtir. Bu bilginin doðruluðu kabul edilecek olursa tahtýn 1640-1680 ta-



Müze rehberlerine göre padiþahlarýn son dönemlere kadar bayram törenlerinde bu tahta oturduklarý belirtilmiþtir 521. Elimizde Sultan Selim III (1789-1807) ve Sultan Mustafa IV’ü (1807-1808) bu tahtta otururken gösteren iki minyatür vardýr (R. 112, 113). Ancak bu geleneðin ne zaman baþladýðý bilinmemektedir. Koçu, bu tahtýn cülus törenlerinde kullanýldýðýný söylemektedir 522. Bayram törenlerinde ise, Babüssaade önüne “Bayram tahtý” denilen küçük bir taht çýkarýldýðýný belirtmiþtir523. Uzunçarþýlý ise, cülus ve bayram törenlerinde altýn iþlemeli taht kullanýldýðýný belirtir 524 . Uþaklýgil, anýlarýnda Sultan Reþad’ýn bayram töreni hakkýnda ayrýntýlý bilgi vermiþ, ancak taht hakkýnda yalnýzca “...Hazine-i hümayundan, tarihi bir kýymeti olduðundan bahsedilen altýn kaplý taht getirilmiþ, salonun kara tarafýna yerleþtirilmiþ bulunurdu...”525 demektedir. Ünüvar ise, tahtýn nasýl getirilip, kurulduðu hakkýnda ayrýntýlý bilgiler vermiþ, tahtý da daha ayrýntýlý tanýmlamýþtýr: “...Ýþbu tahtýn oturulacak yeri ve arkasý kýrmýzý kadife üzerine altýn sýrma ile iþlenmiþtir. Ve yine tahtýn arkasýnda yukarýda cevahirle müzeyyen bir tac vardýr. Ve iki yaný taraflarýnda altýn saçaklarý sarkar. Tahtýn ön tarafýnda kýymettar seccade yayýlýr...”526. Bu anlatýmda tahtýn altýn olduðundan hiç söz edilmemekte, ayrýca arkasýnda bir



106. Resim: “Sultanýn Meclisi”, Minyatür, Katibi Külliyatý, R.989, y. 229b, TKSM, Ýstanbul.



91



bir hazine defterindeki adýnýn “Tahtý Keykavus” olduðunu belirtmektedir 527. Ancak bu defterde böyle bir kayýta rastlamadýk. Adý geçen defterde tahtýn mý yoksa üzerindeki incilerin mi Hint iþi olduðu pek anlaþýlmayan bir tahttan söz edilmekte ve bu tahtýn Harem’e Haseki sultana verildiði anlatýlmaktadýr: ”...Halkari ve evzen pullu kar’i Hindi mükemmel inci ile müzeyyen iki toplu döþemesile tahtý þerif. Aded 1. Fi Þaban sene 91 bi hattý hümayun harem-i þerifte Devletli haseki sultan hazretleriçe inam olumakla teslim olunmuþtur. Telli Mehmed Efendi götürdü...”528. Aktepe, Nadir Þah tarafýndan Sultan I. Mahmud’a hediye edilen Tahtý Keykavus’un bugün Topkapý Sarayý’nda bulunan tahtlardan biri olmadýðýný Þemdanizade’ye dayanarak açýklamaktadýr529. Önder ise Hintkari tahtýn Nadir Þah tarafýndan hediye edilen taht olduðunda ýsrarlýdýr 530.



107. Resim: “Sarayda Tören”, Minyatür, Cami üt Tevarih, H. 2153, y. 148b, TKSM, Ýstanbul.



Þemdanizade Mür’it-tevarih adlý eserinde tahtýn tanýmýný yapmýþ ve tahtýn nasýl Ýstanbul’a getirildiðini anlatmýþtýr: “...Taht-ý tavus Asitane’ye geldiði: Sultan Mahmud Han-ý maðfur devrinde tafsili mahallinde tastir olunduðu vech Ýran Þahý Nadir Þah ile müsalaha olundukda taraf-ý devletden üç tuðlu Kesriyeli Ahmed Paþa Acem elçisi olub, yerine mu’in, Þah olmamaðla hedaya gerü Hazine-i amireye



tac olduðu belirtilmektedir.



Bugün elimizde bulunan sedir tipindeki tahtlardan biri de Topkapý Sarayý Hazine Dairesinde sergilenmekte olan Hintkari tahttýr (Kat. No. 17), (R. 114). Bu taht da üstünde baðdaþ kurmaya elveriþli geniþlikte, ancak dikdörtgen deðil yuvarlaða yakýn biçimde olup, üç kenarýnda alçak bir korkuluk vardýr. Bu tahtýn da Hazineye nasýl girdiði ve tarihlendirilmesi tartýþmalýdýr. Koçu, bu tahta halk arasýnda “Þah Ýsmail Tahtý” denildiðini ama hazineye Yavuz Sultan Selim zamanýnda konulduðuna ve Þah Ýsmail’den alýndýðýna dair bir kayýt olmadýðýný söylemektedir. Tahtýn Hind iþi olduðunu, Hindistan’ýn Türk imparatorlarý tarafýndan idare edildiði dönemde yapýlmýþ 108. Resim: H. 2879 No.lu Taht, TKSM, Ýstanbul. olduðunu, 1680 tarihli



92



getirilüb, Nadir Þah’dan kezalik elçi ba’s olunan, Han ile ibriþim týnablý gümüþ kazýklý hayme ve meþhur Taht-ý Tavus Baðdad’da alýkonup Ýran Þahý kim olur deyü Baðdad’da kalmýþdý. Bu anacek bellü baþlý Ýran þahý peyda olmamaðla, tavus tahtý, baht-ý,sultan-ý asra teveccüh edüp, Baðdad’dan Astane’ye getirüldü. Bu taht Hind padiþahlarýnýn meþhur Taht-ý tavus deyü mu’ teberleri; zac aðacýndan masnu’ mücevherdir ki üzerinde kubbe ve kubbe üzerinde þekl-i Tavus resm olunmuþ ve derununda kapaklar var. San’atla her birinden bir suret çýkar; kimi rakseder, kimi saz çalar. Mengeneler ve teller ile tasni’ olunmuþ; bir binazir tahtdýr. Nadir Þah Hind’e sefer edüp, payi taht-ý Hind’i berbad ettikde, hazine-i Hindi ve mal-ý firavani ahz edüb bu tahtý dahi alup Ýran’a getürmüþidi. Kable’l-vefat Devlet-i Osmaniye ile müsalaha akabinde Sultan Mahmud Han’a irsal etmiþidi. Yedi sene sonra Astane’ye gelmek nasib oldu...” 531.



110. Resim: Bayram Tahtý, TKSM, Ýstanbul.



Þemdanizade’nin anlattýklarýndan bu tahtýn automata tipinde mekanizmalý bir taht olduðu anlaþýlmaktadýr. Ayrýca kubbeli olduðu ve kubbesinde tavus kuþu figürü yer aldýðý da belirtilmiþtir. Elimizdeki Hint iþi taht ise, bu tanýma uymamaktadýr. Elimizdeki taht, oval bir sedir tipinde olup, aðaç üzerine altýn kaplamadýr (R. 115). 46 cm. yüksekliðinde boðumlu dört ayak tarafýndan taþýnmaktadýr. Tahtýn



111. Resim: Bayram Tahtý, TKSM, Ýstanbul.



çevresi de 41 cm. yükseklikte bir korkulukla çevrelenmiþtir. Tahtýn her tarafý açýk ve koyulu yeþil ve kýrmýzý minelidir. Bu mineli yüzeyde ayrýca zümrüt, yakut ve ayný büyüklükteki incilerle dal ve çiçek motifleri iþlenmiþtir. Korkuluðun etrafýnda dokuz adet çam kozalaðý biçiminde yakutlarla iþlenmiþ tepeleri tek zümrütlü iki adet babalarý vardýr. Ayrýca bir de ayak taburesi vardýr. Tahtýn üzerindeki kubbenin sonradan söküldüðüne dair de bir kanýt yoktur. Bu nedenle elimizdeki tahtýn Nadir Þah tarafýndan gönderilen taht olduðunu söylemek olasý deðildir. 1680 tarihli Hazine defterinde sözü edilen



109. Resim: H. 2879 No.lu Tahttan detay, TKSM, Ýstanbul.



93



112. Resim: “Tahtta Oturan Sultan III. Selim”, Minyatür, Kebir Musavver Silsilename,III. Ahmet Ktp. 3109, TKSM, Ýstanbul.



113. Resim: “Tahtta Oturan Sultan IV. Mustafa”, Minyatür, Kebir Musavver Silsilename, III. Ahmet Ktp. 3109, TKSM, Ýstanbul.



tahtýn Hint iþi olduðunu kabul etsek bile, tanýmý bu tahta uymamaktadýr. Hazine defterlerinde tahtýn üzerindeki deðerli taþlar tek tek sayýlýp kaydedilirdi. Oysa elimizdeki tahtta bulunan zümrüt ve yakutlardan hiç söz edilmemektedir. Bu nedenle tanýmý yapýlan tahtýn, bu taht olduðunu söyleyemiyoruz. Elimizdeki tahtýn bu tarihten sonra Hazine’ye girdiði anlaþýlmaktadýr.



Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu sanatlarýnda da aslan sýk kullanýlan bir simgeydi. Büyük Selçuklu maden eserleri üzerinde aslanlý taht betimleri sýk görülür. Bir ibrikte yer alan taht sahnesinde Selçuklu tipinde iki yanýnda topuzlu direkleri olan bir taht ve altta sýrt sýrta vermiþ kuyruklarý birbirine dolanmýþ iki aslan görülmektedir (R. 116). Bir leðende yer alan taht sahnesinde de yine tahtýn altýnda sýrt sýrta vermiþ iki aslan figürü vardýr (R. 117). Selçuklularýn aslanlý taht geleneðini Orta Asya’dan getirdikleri düünülebilir. Ancak, aslan figürünün Ýran’da Sasaniler zamanýndan beri tahtlarda kullanýlan bir simge olduðu buluntulardan anlaþýlmaktadýr. Resim 52’de taht taþýyýcýsý olduðu sanýlan 532 bir çift aslan protonu görülmektedir. Halife II. El Velid’e atfedilen heykelin kaidesinde yer alan aslanlar da Ýslamlýðýn ilk zamanlarda bu hayvaný simgesel deðeriyle kabul ettiðini gösterir (R. 22).



Aslanlý Tahtlar Aslanýn tahtlarda prehistorik dönemden beri kullanýlan bir simge olduðunu görmüþtük. Çeþitli kültürlerde aslanýn kozmolojik bir simge olarak kabul edildiðine yukarýda deðinilmiþti. Türklerin Uygur döneminden baþlayarak aslaný simgesel deðeriyle kabul ettiklerini de biliyoruz. Tek tanrýlý dinlerin kabul edilmesiyle de Hz. Süleyman’ýn aslanlý tahtýnýn etkisiyle bu simgenin yeni bir anlam kazandýðýný görmüþtük.



Þehsuvaroðlu, aslanlý tahtlarýn erken



94



114. Resim: Hintkari Taht, TKSM, Ýstanbul.



Osmanlý tahtlarýnda karþýmýza çýkan bu üzeri kapalý taht tipi, o dönemde sayeban veya sayepuþ denilen, güneþten koruyucu, gölge verici bir örtü iþlevi taþýdýðýný düþündürür. Ancak ilginç olan durum, bu tipte tahtlarýn kapalý mekanlarda da kullanýlmýþ olmasýdýr. Özellikle yerleþik tahtlarýn bu tipte olduðu anlaþýlmaktadýr. Örneðin; Topkapý Sarayý’ndaki Arz Odasý’nda, Has Oda’da ve Harem’de bulunan tahtlar bu tiptedir. O halde tahtlarda bu tipin kullanýlýþýný yalnýzca hava koþullarýna baðlamak yanlýþ olur. Bu tipin bir geleneðin devamý ya da simgesel bir anlamý olduðu da düþünülmelidir.



dönemde Osmanlýlar tarafýndan kullanýldýðýný söylemekte, ama bu bilgiyi nereden aldýðýný belirtmemektedir533. Necipoðlu ise, Bon’a dayanarak Kanuni Sultan Süleyman’ýn kristal aslanlarý olan yatak gibi güneþlikli bir tahta oturduðunu belirtir 534. Bu örnek dýþýnda Osmanlýlarýn aslanlý tahtlar kullandýklarýna dair bir kanýt bulamadýk. Ancak Sultan I. Ahmed tarafýndan yaptýrýlan sedefkari tahtta yer alan bu tahtýn aslan burcu ile benzeþim kurulduðu dizeler 535 daha geç dönemde de aslanýn Osmanlý taht imgeleminde yer aldýðýný gösterir.



Türklerin Ýslamlýðý kabulünden önceki dönemde bu tipte tahtlar kullandýklarýný gösteren bir taht betimi bulamadýk. Bu tipteki Türk tahtlarýnýn bulabildiðimiz en reken tarihli örneði Artuklu dönemine aittir. El Cezeri’nin Otomata adlý kitabýnda yer alan bir minyatürde eðlence gemisi betimlenmiþtir. Sahnenin sað



Baldakenli Tahtlar Tahtýn üzerinin kubbe, tonoz gibi bir örtü elemanýyla kapatýlmasý, deðiþik bir taht formunun oluþmasýna yol açmýþtýr. “Baldakenli” diye adlandýrdýðýmýz bu tipin Osmanlý dönemine ait örnekleri günümüze gelmiþtir.



95



Bugün kullandýðýmýz Baldaken sözcüðünün de Baðdat ipeði anlamýna gelen “baldacchino” sözcüðünden gelmesi ve baþlangýçta çadýrlarda kullanýlan bir kumaþ cinsi olmasý da 537 ilginçtir. Baldakenin kozmolojik bir simge olarak kabul edilmesi de yine gökyüzü ile ilgili inançlarýn bir devamýdýr. Türklerde gökyüzünün bir kubbe olarak düþünülmesi ve bunun mimariye yansýtýlmasýna iliþkin deðerlendirmelerde çadýr ve kubbe iliþkisinin kurulduðunu görüyoruz 538. Baldakenin de bir çadýr gibi gökyüzünü simgelemesi ilginçtir. Ýslamlýðýn kabulünden önce Türklerin elçi kabullerini otaðda gerçekleþtirdiklerini görmüþtük. Osmanlý döneminde de çadýrlar içine tahtlar kurulduðunu gerek yazýlý kaynaklardan gerekse minyatürlerden görüyoruz. Ancak Osmanlý döneminde üstü kapalý bir mekanda gerçekleþtirilen kabul törenlerinde de göksel bir simgeye gereksinim duyulmasý ilginçtir. Ayrýca çadýrlarýn içinde de baldakenli tipte tahtlar olduðunu ve bunlarýn yatak olarak kullanýldýklarýný gezginlerin anýlarýndan öðreniyoruz. Galland, 1673’te Edirne’de Sultan IV. Mehmed’in çadýrýný gezmiþ ve burada araba kubbesi þeklinde ajurlu tahta ile örtülü bir yatak görmüþtü539.



115. Resim: Hintkari Taht



tarafýnda elinde mendil tutarak bir hükümdar pozunda oturan figürün tahtý baldakenli tipin yalýn bir örneði olarak kabul edilebilir (R. 118). Baldakenli taht düþüncesinin nasýl oluþtuðu hakkýnda bazý varsayýmlarda bulunabiliriz. Taht sahnelerinde cepheden gösterilen hükümdarýn baþýnýn kemer ya da kubbe biçiminde bir çatý ya da bir güneþlik ile vurgulanmasý çeþitli kültürlerde alýþýk olduðumuz bir görünümdür. Bu görünümün baldakenin öncüsü olduðu düþünülebilir. Ancak bu görünümün çok çeþitli kültürlerde karþýmýza çýkmasý, taht sahnesinin ana figürünü belirtmeye yarayan, dikkati ona yöneltmeye yarayan ortak bir anlatým olduðunu gösterir. Örneðin; Orta Asya budist duvar resimlerinde de ana figürün baþýnýn üstünde bir güneþlik yer almasý (R. 119), Ýslam sanatlarýnda görülen taht sahnelerinde örneðin; Hz. Süleyman’ýn baþýnýn üzerinde bir kemer yer almasý (R. 120), Hristiyan sanatýnda Hz. Ýsa’nýn bir niþ içinde veya bir kemer altýnda gösterilmesi, taht sahnelerinde kullanýlan betimleme dilinin ortak olduðunu gösterir.



Arz Odasý tahtý kitabesine göre 1597-98 yýlýnda yaptýrýlmýþtýr (Kat. No. 13), (R. 68). Arz odasýnýn tahtýnýn tavanýnda görülen lake tarzý süsleme de budist geleneðin bir devamý gibi görünmektedir. 1419 yýlýnda Mirza Þahruh tarafýndan Çin’e yollanan temsilciler arasýnda bulunan Gýyaseddin Nakkaþ 540, Çin Ýmparatoru Dayming Han’ýn tahtýnýn kurulduðu kürsüyü þöyle anlatýr: “…Biraz sonra bir kürsü kuruldu. Kürsü, altýn benekli sarý Çin ipeði lie örtülü, bir yaný dört gez uzunluðunda üç köþeli bir platformdu. Kürsüde anka, [ejderha] ve diðer kuþ formlarý betimlenmiþti. Kürsünün üstüne altýn bir iskemle (kursi) yerleþtirilmiþti…” 541. Ayrýca Gýyaseddin Nakkaþ, bir baþka gün Ýmparatorun baþýnýn üzerinde 10 gez yüksekliðinde sarý ipekten üzerinde birbirine sarýlmýþ dört ejderhanýn resimlendiði bir güneþlik de görmüþtü542.



Bu ortak betimleme dilinin dýþýnda kalan bazý taht sahneleri ise konumuz açýsýndan ilginçtir. Örneðin; hükümdarýn baþýnýn üstünde bir kumaþ parçasý tutan meleklerin betimlendiði bazý taht sahneleri (R. 121) bu kumaþlarýn simgesel bir anlamý olduðunu düþündürür. Bir baldaken gibi hükümdarýn baþý üzerinde tutulan bu kumaþlarýn kozmolojik bir simge olduðu ve geç Orta Asya sanatýndan devþirildiði düþünülmektedir 536.



96



116. Resim: “Taht Sahnesi” Ýbrikten detay, 1246-1247, Walters Art Gallery, Baltimore.



117. Resim: “Taht Sahnesi” Leðenden detay, 13. yy., Arkeoloji Müzesi, Tahran.



Arz Odasý’ndaki tahtta yer alan ejder ve simurg dövüþünü gösteren bu resimler, Osmanlýlarýn da bu efsanevi hayvanlarý benimsediðini gösterir (R. 122). Bir minyatürde otaðýn gölgeliðinde ejder ve simurg figürlerinin betimlendiði görülür (R. 123).



Ejderha ise çok çeþitli kültürlerde varlýðýna inanýlan efsanevi bir yaratýktýr. Roux, ejderhanýn Uzakdoðu’dan alýnan bir motif olduðunun düþünüldüðünü, ancak Ýran’da ve Yunanistan’da da ejderhaya rastlandýðýndan bir Batý etkisinin de söz konusu olabileceðini düþünmektedir546. Ejderhanýn hem göksel, hem de yer altýnda bulunan bir hayvan olduðunu belirten Roux, Ýslam sanatýnda da buna uygun olarak hem hayat aðacýnýn taþýyýcýsý olarak yer altýnda, hem de havalarda uzun dalgalý vücudu ile kývrýmlar yaparak kemerler ve tonozlar üzerinde betimlendiðini söylemektedir547. Esin de taht süsü olarak kullanýlan ejderhanýn hem kozmik hem de heraldik bir anlamý olduðunu düþünmektedir548. On iki hayvanlý Türk takviminin beþinci iþareti olan ejderha, Çin ve Uygur kozmolojisinde doðu yönünün, baharýn, gök renginin ve aðacýn simgesidir549. Ögel, anka kuþu ile ejdrha ve aðaç arasýndaki baðlantýyý Kýrgýzlarýn Manas Destaný’nda yer alan bir masalla baðlantýlý görmektedir. Ancak masalda kara kuþ olarak sözü edilen bir kartaldýr. Ögel, bu kartalýn anka kuþu ile ilgili bir motif olduðunu düþünmektedir550. Masala göre;



Anka ya da simurg denilen kuþun Kaf Daðý’nda yaþadýðýna inanýlýr. Renkli tüylerle süslü, yüzü insan yüzüne benzer, boynu gayet uzun, kendisinde her hayvandan bir iz olan bu kuþla ilgili efsanelerden birinde bu kuþun bütün hayvanlarý avladýðý, hayvanlar tükenince çocuklarý da avladýðý, bu yüzden oradaki halkýn peygamberinin duasýyla kendisinin ve neslinin yýldýrýmla öldürüldüðü anlatýlýr543. Bir söylenceye göre de Rüstem’in babasý Zal’i simurg terbiye etmiþtir. Bir baþka söylenceye göre de simurg bir hakimin adýymýþ, Zal ondan terbiye ve tahsil görmüþtür544. Divan edebiyatýnda anka ve simurg þairlerin dizelerinde sýk sýk geçen kuþlardýr. Ragýp Paþa’ya ait þu dizeler ilginçtir: “…Bivücud olmak gibi yoktur cihanýn rahatý Gör ki simurgun ne damý var ne de sayyadý var…”545.



97



kartal Er-Töþtük’ü yutar. Yavrularý ona durumu anlatýnca da Er-Töþtük’ü tükürür ve Er-Töþtük genç bir adam olur. Kartalýn sýrtýna binip, ülkesine dönerken kendi etiyle kartalý besler. Ülkesine gelince kartal, onu yeniden tükürür ve genç bir adam haline getirir551. Kuþun hayat aðacýna tünemesi nedeniyle kendisinde iyileþtiricilik yeteneði bulunduðu anlaþýlmaktadýr. Ayrýca bu tipte tahtlarýn tavanlarýna küre biçiminde, deðerli taþlarla süslü askýlarýn asýldýðýný biliyoruz. Arz Odasý Tahtýnýn çeþitli askýlarý Hazine sayým defterlerinde belirtilmiþtir:



118. Resim: “Eðlence Gemisi”, Minyatür, El Cezeri, Otomata, III. Ahmet Ktp. 3472, y. 98b, TKSM, Ýstanbul.



“...Altun top üzere hurda yakut ve firuze ile murassa 15 dizi incü ile müzeyyen sagir kýt’a arz odasý askýsý. Adet 1. Top ve incüsü ve darasýla dirhem 110. Mevcuttur müþahede olundu ifraz. Ýþaretler. Yakut 14, firuze 10, bilcümle topu ve incüsü ve darasýla 110 dirhemdir. Mevcuttur müþahede olundu. Fi sene 127. Ýmza. Ýfraz...” 552. “...Hurda yakut ve firuze ile müzeyyen altun toplu ve incü askýlý kebir kýt’a arz odasý askýsý. Adet 2. Bilcümle darasýla dirhem 1055. Mevcuttur müþahede olundu. Ýfraz. Ýþaretler. Yakut 73, firuze 85, inci dizi adet 52 ve diðer 45, 97. Mevcuttur müþahede olundu. Fi sene 127. Ýmza. Mande...” 553.



119. Resim: “Taþ Tahtta Oturan Sakyamuni”, Duvar Resmi, Maðara 288, P. 120, Tun-Huang.



Üzerindeki mücevherler nedeniyle pýrýl pýrýl parlayan bu aský toplarýnýn tahtýn göksel anlamýný güçlendirici bir etkisi olduðu düþünülebilir.



büyük bir aðacýn tepesinde yavrulayan kartalýn yavrularý bir ejderha tarafýndan yenilmektedir. Masalýn kahramaný olan Er-Töþtük ejderhayý öldürüp, yavrularý kurtarýr. Ancak o anda gelen



Öte yandan, tahtlarda kullanýlan bu for-



98



121. Resim: “Taht Sahnesi”, Minyatür, Hariri, Makamat, 1334, A.F. 9, fol. 1r, National Library, Viyana. 120. Resim: “Hz. Süleyman”, Minyatür, Firdevsi, Süleymanname, Chester Beatty Library, Dublin.



benzemektedir. Ayna tonoz þeklinde bir tavaný dört sütun taþýmaktadýr. Bu tahtýn ünlü gezgin Evliya Çelebi’nin babasý Zýlli Mehmet tarafýndan yapýldýðý söylenmektedir 554. Taht, sonradan bazý deðiþikliklere uðramýþ, sütunlarýn arasýndaki bölümler gümüþ þebekelerle kapanmýþtýr. II.Mahmud tarafýndan yaptýrýlan bu deðiþiklikten sonra da Kutsal Emanetlere ayrýlmýþtýr.



mun bulabildiðimiz en erken tarihli örneði de kozmolojik bir sahnede karþýmýza çýkmaktadýr (R. 45). Babillilerin Ý.Ö.9. yüzyýl ortalarýna tarihlenen bir duvar kabartmasýnda Güneþ Tanrý Þamaþ, iki boða adam tarafýndan taþýnan tahtýnda oturmaktadýr. Tahtýn önünde bir sütun vardýr. Tahtýn arkasýndan bu sütuna doðru uzanan bir çatý ve çatýnýn ucunda elinde Ay Tanrýsýný simgeleyen hilal, Tanrýça Ýþtar’ý simgeleyen sekiz köþeli yýldýz ve Þamaþ’ý simgeleyen güneþ diskini bir arada tutan bir figür yer almaktadýr. Sahnenin altýnda ise cennetsel bir okyanusu (apsu) simgeleyen dalga motifleri görülmektedir. Tümüyle kozmolojik simgelerle donatýlmýþ bu sahnede görülen tahtýn üzerinde yer alan çatýnýn bir baldakenin prototipi olmasý dikkat çekicidir.



Bu taht için 17. yüzyýl Mevlevi þairi Ýbrahim Cevri Çelebi, þu dizeleri yazmýþtýr: “...Tarih-i Taht-ý Merhum ve Maðfur Sultan Murad Han Ba-Ferman-ý Ali-Þan Ýlahi Hazret-i Sultan Murad ol Hüsrev-i Gazi Ola ta Ruz-ý mahþer ziver-i taht-ý cihan-bani Ýlahi ‘izzetün hakkýyçün ol hakan-ý ‘ali-þan Cihana gevher-i zatiyle virsün zib ü ‘unvaný



Baldakenli tipin bir baþka örneði ise, bugün Kutsal Emanetler Dairesi’nde bulunan Has Oda Tahtýdýr (R. 124). Bu taht, gümüþ üzerine altýn yaldýzlý olup, Arz Odasýndaki tahta çok



Ýlahi devlet ü ikbal ile ‘ömri mezid olsun Vücudýyla þeref bulsun saray u kasr u eyvaný O yekta padýþah-ý ‘alem-ara-yý felek-mesned



99



‘Aceb vaz ‘itdi hakka tarhýný Ýskender-i ‘alem Mücella kubbesi yinedür guya ki tulaný Ýki tarih idüp esna-yý ta’rifinde ey CEVRÝ Didi bu matla’ý kerrubiyan-ý ‘arþ-ý rahmani SERÝR-Ý SÝM KUBBE MESNED-Ý VALAYI SULTANÝ 1049 MU’ALLA-KADR Ü A’LA-PAYE EVRENG-Ý SÜLEYMANÝ 1049...” 555.



122. Resim: Arz Odasý Tahtýndan detay.



Ki Heft ýklime virdi revnak u fer þevket ü þaný Bu ‘ali taht-ý sim-endud-ý zibaya virüp zinet Gümiþden oldý zibende sütun-ý çar-erkaný



Bu tahtýn Hz. Süleyman’ýn tahtýna benzetilmesi, Osmanlýlarýn da bu tahttan etkilendiklerini gösterir. Bursalý Uzun Firdevsi’nin bu tahtla ilgili tanýmýný yukarýda görmüþtük. 1639 yýlýnda bile Hz. Süleyman’ýn tahtý “taht” denildiðinde ilk akla gelen tahtlardan biri olmayý sürdürmektedir. Firdevsi de kubbeli bir tahtý tarif etmektedir556. Bu tahta benzeyen gümüþ üzerine altýn varakla kaplanmýþ, baldakenli bir taht da Rus Sarayý’nda karþýmýza çýkar. 1682-84 yýllarýna tarihlenen bu taht, anýtsal boyutlarý ve zengin süslemeleriyle görkemli bir örnektir (Kat. No. 11), (R. 125). Ayný tipte bir baþka taht da Sarayýn Harem bölümünde bulunmaktadýr. Hünkar salonunda sergilenen bu taht da dört sütun tarafýndan taþýnan düz bir tonozla örtülüdür. Sütunlarýn aralarý parmaklýklýdýr (R. 126). Bu tipin bir baþka örneði hazinede sergilenen sedefkari tahttýr (Kat. No. 14), (R. 127). Bu taht diðerlerinden farklý olarak üzeri dört sütuna dayanan kubbeli bir koltuk tipindedir. Bu tahtýn Sultan I. Ahmed tarafýndan yaptýrýldýðý kubbesindeki dizelerden anlaþýlmaktadýr: “...Ýlahi müberek eyle bu tahtý ol þaha kim Serir-i saltanatýn verdin ona... Bu tahta dense aceb mi felekte Burc-u Eset ki kýldý gün gibi can kararý Han Ahmet...”



123. Resim:“Taht Sahnesi”, Minyatür, 1568-1569, Nüzhetel Esrar el Ahbar der Sefer-i Sigetvar, H. 1339, y. 110b, TKSM, Ýstanbul.



Bu dizeler tahtýn kimin tarafýndan yaptýrýldýðýný göstermekle kalmaz, tahtýn gökteki aslan burcuna benzetilmesiyle de tahtýn kozmolojik anlamýna iþaret eder. Þemseddin’in



100



“...Sedefkari firuze ile müzeyyen taht’ý þerif, ma paye. Aded 1. Kebir zümrüt 2, kebir laal 2, kebir yakut 3, hurdazümrüt 235, firuze 645, yakut 492, zebercet 407. Sair hurda firuze yakut ve zümrüt dahi vardýr. Mevcuttur görüldü, ifraz. Taht’ý þerif ma kubbe. H,m,mim m, ayn,b, da, sah. Kebir laal 2, kebir zümrüt 2, kebir yakut 3, hurda zümrüt 235, yakut 493, firuze 645, zebercet 407. Sair hurda firuze yakut ve zümrüt dahi vardýr. Mevcuttur görüldü, fi sene 127, imza, ifraz...”559. Ayný defterden tahtýn iki deðiþik alemi olduðunu ve bunlardan birinden düz bir zümrütün çýkarýlýp Hümaþah adlý süt anneye yüzük yaptýrýldýðýný anlýyoruz: “...Sim üzere altýn kaplama yakut ve zümrüt 124. Resim: Kutsal Emanetler Dairesi’ndeki Taht, Gümüþ, TKSM, Ýstanbul.



“Deh Mürg” adlý yapýtýnda aslan burcu ve bu burcun gezegeni olan güneþ ile ilgili þu dizeleri, aslan burcu ile saltanat arasýndaki baðlantýyý göstermesi bakýmýndan ilginçtir: “...Þahtýr dördüncü çerhe Aftab Kim açar devlet cemalinden nikab Ademe bu saltanat ta’lim ide Ýzzet-ü ikbali ol teslim ide Bürcüdür anýn Esed ancak heman Yek süvaridür misalidür dehan...” 557.



Tahtýn ustasýnýn o dönemin Baþ mimarlarýndan ve sedefkar Mehmed Aða ya da Dalgýç Ahmed Aða olduðu düþünülmektedir 558. Taht, ayrýca Arife muayedelerinde kullanýlmasý nedeniyle Arife Tahtý olarak adlandýrýlmýþtýr. 1680 tarihli Hazine Sayým Defterinde bu tahtla ilgili olduðu anlaþýlan þöyle bir kayýt vardýr:



101



125. Resim: Rus Tahtý, Kremlin Orujeyna Palata, Moskova.



126. Resim: Harem’de Hünkar Salonundaki Taht, TKSM, Ýstanbul.



ile murassa billur alem sedefkari tahtý þerifin kubbesi.



Mevcuttur görüldü, ifraz. Ýþaretler.



Aded 1.



Mevcuttur müþahede olundu, fi sene 127..” 561.



Dirhem 137. Mevcuttur müþahede olundu, suret’i defterde dahi þerh verildi zümrüt nakýs bir, ifraz. Ýþaretler Bir tahta zümrüdü ihrac olunup Humaþah bolaya hatem yaptýrýlmýþtýr. Cemazülahýr sene 1118. Yakut 481, zümrüt 611, dirhem 1370. mevcuttur müþahede olundu, fi sene 127, imza, ifraz...” 560. Öteki alem ise þöyle tanýmlanmýþtýr: “...Bir tarafý firuze ve bir tarafý zümrüt ve ortasýnda bir iþ yakutlu sedefkari taht’ý þerife mahsus sagir kýt’a alem. Aded 1.



Ayný defterden bu tahta da öteki baldakenli tahtlar gibi aský toplarýnýn asýldýðýný anlýyoruz: “...Ýki kebir firuze ve zümrüt ve yakutla murassa ve bir kebir zümrüt ile inci aský sedefkari taht’ þerife mahsus aský. Aded 1. Mevcutlardýr görüldü, mecmuý dirhem 267, ifraz. Ýþaretler. Zümrüt 24, yakut 23, mevcuttur müþahede olundu, mecmuý dirhem 267, fi sene 127, imza, ifraz...” 562.



102



Bu askýnýn yaný sýra tahta dört de kristal top asýldýðýný anlýyoruz: “...Zümrüt ile müzeyyen sedefkari taht’ý þerife mahsus billur top. Aded 4. Mevcutlardýr görüldü, ifraz. Ýþaretler. Mevcutlardýr müþahede olundu, fi sene 127...”563. Edirne Sarayý’nda da bu tahta benzeyen bir tahtýn varlýðý bilinir. Cihannüma Kasrý’ndaki bu taht, cevizden yapýlmýþ, sedef, baða ve fildiþi süslemeli, dört ahþap sütuna oturan kubbeli bir tahtmýþ, bu tahtý görenler kubbesinin içinin yeþil kumaþla kaplý olduðunu ve ayný kumaþtan perdeleri bulunduðunu söylemiþlerdir564. Ancak günümüze gelememiþtir. Bu tahtlarýn yaný sýra Topkapý Sarayý’nda biçim olarak bu tahtlara benzeyen, çevresi açýk olarak inþa edilmiþ bazý mekanlar da vardýr. Bunlarýn da sultanýn oturmasý için yapýldýðý bilinmektedir. Bu nedenle bu mekanlar da bir tür taht mekaný olarak kabul edilebilir. Bunlardan biri Ýftariye Kameriyesi olarak bilinen yapýdýr (R. 128). Manzaraya hakim bir konumda yapýlmýþ olan yapý, iftar yemeklerinin burada yenmesi nedeniyle bu adý almýþtýr. Dört sütuna oturan tonozlu çatýsýyla baldakenli tipteki tahtlarý anýmsatmaktadýr. Bu tipe benzeyen bir baþka yapý da havuzun yanýnda yer alýr (R. 129). Burasý da sultanýn oturup havuzu ve havuzda oynanan oyunlarý izlemesi için yapýlmýþ olmalýdýr.



iki yanda uzun direkleri vardýr. Bu direklerin birinde topuz görülmekte, resmin tahrip olmasý nedeniyle öteki direðin topuzu görülmemektedir. Tahtýn sol tarafýnda tahta çýkmak için bir basamak vardýr. Ayrýca Selçuklu döneminden günümüze gelen altýgen keramik tabureler, bu formun mobilyada sevilerek kullanýldýðýný gösterir. 13. yüzyýla ait altýgen bir keramik taburede yüzeylerin yatay bir çizgiyle ikiye ayrýldýðý ve oluþan bölümlerin figürlü ve bitkisel kompozisyonlarla doldurulduðu görülür (R. 131). Ýlginç olan bu bölümlerde görülen taht sahneleridir. Taht sahnelerinde görülen tahtlar, altýgen deðil, iki yanda ikiþer topuzu bulunan direk biçiminde arkalýklý tahtlardýr. Bir baþka keramik tabure ise, Rakka’da bulunmuþ olan ve 12. yüzyýl sonu, 13. yüzyýl baþýna tarihlenen altýgen taburedir (R. 132, 133). Kitabesinden anlaþýldýðýna göre



Altýgen Taht Türklerin Ýslamlýðý kabulünden önceki dönemde altýgen tahtlar kullandýklarýný betimler yoluyla biliyoruz. Yine betimler yoluyla Ýslamlýðýn kabulünden sonraki dönemde de altýgen tahtlarýn yapýldýðýný öðreniyoruz. Büyük Selçuklu dönemine ait bir freskte altýgen bir tahtta baðdaþ kurmuþ oturan hükümdar figürü görülmektedir (R. 130). Taht arkalýksýz olup,



103



127. Resim: Sedefli Taht, TKSM, Ýstanbul.



önce yapýldýðýný ama hiç yýpranmadýðýný öðrenmiþti566 . Anadolu Selçuklu döneminde de altýgen tahtlar yapýlýp, yapýlmadýðýný bilemiyoruz. Ancak Osmanlý döneminden minyatürlerde yine altýgen tahtlarla karþýlaþýyoruz. Bu minyatürlerde farklý özellikler gösteren bir çok altýgen taht yer alýr (R. 135, 136, 137).



128. Resim: Ýftariye Kameriyesi, TKSM, Ýstanbul.



Muhammed adlý bir ustanýn eseridir. Taburenin üstü altý köþeli yýldýzlarla süslenmiþtir. Yan yüzlerin üstünde kufi yazýlý bir kuþak dolaþmaktadýr. Bunun altýnda kalan bölümler ise delik iþiyle süslenmiþtir 565. Çokgen biçimli tahtlarýn Çin’de de kullanýldýðý bilinir. Gýyaseddin Nakkaþ, Çin’de bulunduðu sýrada 15 Aralýk 1420’de Ýmparator Dayming Han’ýn verdiði þölende 60 gez uzunluðunda bir salon ve içeride bir adamdan daha uzun ve geniþ, önde ve diðer tarafýnda gümüþ basamaklarý olan geniþ bir kürsü ve bu kürsünün üzerinde bir iskemleye benzeyen ama çok bacaklý ve köþeli küçük bir kürsü görmüþtü. Kürsünün saðýna ve soluna tamamý yaldýzlý aðaçtan buhurdanlýk gibi þeyler ve sütunlar, postlar konulmuþtu. Kürsünün zerdaçal renginde boyanmýþ lake basamaklarý vardý. Mevlana Yusuf’tan bu kürsünün sekiz yýl



Daha küçük ölçülerde altýgen bir taht da 1551-1552 yýllarýndaki Macaristan seferini anlatan “Futuhut-ý cemile” adlý eserin bir minyatüründe görülmektedir (R. 138). Bir otað içinde boþ olarak gözüken bu taht, Mehmet Paþa’nýndýr. Tahtýn boþ olmasý simgesel bir anlam taþýmaz. Çünkü minyatür, Týmaþvar kalesi kuþatmasý sýrasýnda paþanýn atýnýn vurulmasýný ve ona yeni bir at getirilmesini konu almaktadýr. Tahtýn ilginç bir süslemesi vardýr. Ýçi mavi renkte olasýlýkla kumaþ kaplý olan tahtýn arkalýðýnýn içinde üç tane yüzen kuðu görülür. Bu süsleme, Osmanlý minyatürlerindeki taht sahnelerinde sýk görülen altýgen havuzlarý akla getirir. Bu çokgen havuzlarýn simgesel anlamlarý üzerine henüz kapsamlý bir çalýþma yapýlmamýþtýr. Ancak, sekizgen havuzlarýn merkezi mekan ile iliþkisine deðinen Akýn, bu havuzlarýn Asya’da gerek merkezi planý, gerekse de din ve hükümdar egemenliðini anlatmak için kullanýlan simgelerden biri olduðu düþüncesindedir 567. Altýgen form ayrýca Kur’an-ý Kerim muhafazalarýnda da karþýmýza çýkar (R. 139). Ýslam mobilya sanatýnýn ender örneklerinden olan bu muhafazalar Mýsýr Memluk döneminin ürünleridir 568. Altýgenin Ýslam dünyasýnda özellikle mobilyalarda sevilen bir form olduðu anlaþýlmaktadýr. Bazý araþtýrmacýlar altýgen tahtlarýn Ýslam sanatýnýn bir katkýsý olduðunu düþünmektedirler 569. Oysa, bu formun Uygur döneminden beri Türkler tarafýndan kullanýldýðý anlaþýlmaktadýr. Ýslam düþüncesinde altýgenin sevilen bir form olmasý, bu tip tahtlarýn uzun bir dönem boyunca kullanýlmasýna yol açmýþtýr.



104



Koltuk Tipinde Tahtlar Ayaklarýn aþaðýya sarkýtýlarak oturmaya elveriþli geniþlikte, arkalýklý, kolçaklý ya da kolçaksýz tahtlarý koltuk tipinde tahtlar olarak adlandýrýyoruz. Bu tipte tahtlarýn erken bir örneðini 5 No. lu Pazýrýk kurganýnda bulunan keçe örtünün üzerinde yer alan tanrýça betiminde görmüþtük (R. 6). Ancak daha sonralarý bu tipte tahtlarýn kullanýldýðýna iliþkin kanýt oluþturacak bir betime rastlamadýk. Bu nedenle Ýslamlýðýn kabulünden önceki dönemde bu tipte tahtlarýn sýk kullanýldýðýný söyleyemiyoruz. Ayrýca baðdaþ kurarak oturma alýþkanlýðýndaki Türkler için bu tipte tahtlar elveriþli deðildir. Ýslamlýðýn kabulünden sonra da uzun bir dönem boyunca, bu tipte tahtlarýn kullanýldýðýna dair bir ip ucu yoktur. Ancak Osmanlýlar döneminde bu tipte tahtlar, minyatürlerde ve günümüze gelebilmiþ tahtlarda görülmektedir.



Bu tipte tahtlarýn oturma biçimleriyle ilgisine yukarýda deðinmiþtik. Bazý Osmanlý minyatürlerinde ise hükümdarýn baðdaþ kurarak oturmadýðý görülür. Hükümdarýn ayaklarýný aþaðýya sarkýtarak oturduðu bu minyatürlerde görülen tahtlarýn da koltuk tipinde arkalýklý ve kolçaklý olmasý dikkati çeker. Hükümdarýn bu biçimde oturmaya baþlamasýný 16. yüzyýl minyatürlerinde izleyebiliyoruz (R. 77). Daha geç dönemde ise baðdaþ kurma geleneði ortadan kalkmýþ, artýk Batýlý bir oturma biçimi olan ayaklarýn aþaðýya sarkýtýldýðý oturma biçimi yaygýnlaþmýþtýr. Bu dönemde yapýlan tahtlarýn koltuk tipinde olduðu, minyatürlerden ve günümüze gelen taht betimlerinden anlaþýlmaktadýr. Sultan III. Ahmed’i gösteren Levni’nin bir minyatüründe sultaný koltuk tipinde



130. Resim: “Taht Sahnesi”, Duvar Resmi, 13.yy., (A. Pope, A Survey of Persian Art, Vol. 5, s. 554’den).



bir tahtta otururken görüyoruz (R. 140). Günümüze gelen bu tipte tahtlardan biri, bugün Topkapý Sarayý’nda Harem’de sergilenen III. Ahmed’e (1703-1730) izafe edilen koltuktur. Arkalýklý ve kolçaklý olan bu koltuðun taht olarak kullanýlýp, kullanýlmadýðý belli deðildir (R. 141). Bu nedenle katalog bölümüne almayý uygun görmedik. 129. Resim: Havuz kenarýndaki baldakenli yapý, TKSM, Ýstanbul.



Günümüze gelen bir baþka koltuðun ise taht olarak kullanýldýðýný gösteren bir belirti,



105



131. Resim: Keramik Tabure, 13. yy., Mc Ihenny Koleksiyonu.



üzerinde yer alan II. Mahmud’a (1808-1839) ait tuðradýr. Þehsuvaroðlu, bu tahtýn Fransa’ya ýsmarlanýp, orada yapýldýðýný belirtir 570. Ancak tip olarak, koltuða benzemekle birlikte, Doðu tahtlarýnda görülen iki yanýndaki kol dayama minderleri ve alçak oluþu, tahtýn Fransýz üslubunu yansýtmaktan çok, Doðu üslubunda olduðunu gösterir (R. 142). Bu taht Müze’nin deposunda olduðu için incelememiz mümkün olmamýþtýr.



132. Resim: Keramik Tabure, 12. yy. sonu-13. yy. baþý, Kevorkyan Koleksiyonu.



Tahta Çýkma



Tahtýn Kullanýldýðý Törenler



Törenleri



Türklerin Ýslamlýðý kabulünden önceki dönemde tahta çýkma, elçi kabulü ve düðün, bayram gibi törenlerde tahtýn kullanýldýðýný görmüþtük. Ýslamlýðýn kabulünden sonra da tahtýn ayný törenlerde kullanýlmaya devam ettiði anlaþýlmaktadýr. Osmanlýlar döneminde ayrýca, deðiþik bazý nedenlerden dolayý da tahtýn kullanýldýðý törenler düzenlendiði görülür. Örneðin; Sultan II. Mustafa (1695-1703), oðlu þehzade Mahmud’un altý yaþýna basmasý ve ders görmeye baþlamasý dolayýsýyla bir tören ve þölen düzenletmiþti. Bu törende Alayköþkü önünde otað kurdurulmuþ, üç direkli çerge önüne taht kurulmuþtu. Sultan, þehzadesini de tahtta kendi yanýna oturtmuþtu571.



Büyük Selçuklu sultanlarýnýn tahta çýkma törenlerinin nasýl gerçekleþtiði konusunda 133. Resim: Keramik elimizde fazla bilgi yokTabureden detay. tur. Ancak yine de bu konuda bazý deðerlendirmeler yapýlmýþtýr. Sultan Alparslan'ýn (1063-1072) amcasý Tuðrul Bey'in (10381063) yerine tahta çýkmasýnda vezir Kündüri'ye haber göndererek, Tuðrul Bey'in tabutunun saraydan türbesine naklini ve sarayýn temizlenerek oturmasýna uygun hale getirilmesini emrettiði, vezirin yeni sultaný karþýladýðýný belirten Köymen, vezirlerin cülusta önemli bir rol oynadýklarýný düþünmektedir572. Ayrýca Sul-



106



Ýbn-i Bibi, 1219’da Sultan Alaaddin Keykubat'ýn tahta çýkýþý ile ilgili daha ayrýntýlý bilgi vermektedir. Bu bilgiye göre daha önceki sultanýn ölüm haberi çaþnigir Seyfüddin tarafýndan "...verilen söz yerine getirildi, zamanýn arzu ettiði iþ oldu..." mealindeki beytin okunmasý ve siyahlara boyanmýþ mendil ve yüzüðün gösterilmesi ile bildirilmiþti575. Çaþnigir, sultanýn önünde yere kapanarak, koltuðunda taþýdýðý bir kefeni çýkarýp, boynuna sarmýþ ve kýlýcýný muhafýzdan alarak sultanýn önüne býrakmýþ "...padiþahýn verdiði her emir kulunuz hakkýnda yürüyecektir..." demiþtir. Sonra Sultan'dan and içmesini istemiþ, sultan da kendi elyazýsýyla yazdýðý aman vesikasýný çaþnigire vermiþtir. Ancak çaþnigir bunu yeterli görmeyip, Sul-



134. Resim: “Taht Sahnesi”, Minyatür, Süleymanname, H. 1517, y. 297a, TKSM, Ýstanbul.



tanýn 17 Aralýk 1064-5'te tahta çýkýþý þerefine büyük bir þölen verdiðini ve bu törende para ve mücevher saçýsý yapýldýðýný belirterek cülüs sýrasýnda Ýslami törenler yanýnda eski Türk geleneklerine uygun bir tören de yapýlmýþ olabileceðini söylemektedir 573. Anadolu Selçuklu Sultanlarýnýn tahta çýkýþlarý ile ilgili biraz daha ayrýntýlý bilgiler edinebiliyoruz. Ýbn-i Bibi, Sultan Ýzzeddin Keykavus'un (1210-1219) tahta çýkýþýný þöyle anlatýr: "... Ýzzeddin Keykavus'u beþ günden daha az bir müddet içinde Kayseri'ye ulaþtýrdýlar, memleketin ileri gelenleri Sultaný, merasim elbiseleri ile "Gedük"te istikbal ile þehre getirerek tahta oturttular. Üç gün sonra Sultan Ýzzeddin büyüklere hil'atlar verilmesini emretti. Hepsi el öpmek þerefine nail oldular. Rütbe ve mansýplar tayin, ferman ve menþurlar yenilendi..." 574.



107



135. Resim: “Taht Sahnesi”, Minyatür, Süleymanname, H. 1517, y. 321b, TKSM, Ýstanbul.



dular, saða Rükneddin Kýlýç Arslan'ý, sola Alaeddin Keykubat'ý geçirdiler, Sahip Þemseddin ile Has Oðuz, sultanýn koltuklarýna girerek padiþahlýk tahtýna oturttular, paralar saçtýlar..." 578. Anadolu Selçuklu sultanlarýnýn tahta çýkýþlarýyla ilgili bu bilgilerde tahtýn nerede kurulduðu gibi konumuzu ilgilendiren anlatýmlara rastlamýyoruz. Ancak Ýslam dininin kabulünden sonra tahta çýkma törenlerinde eski geleneklerin yerine yeni bazý deðiþiklikler yapýldýðýný görüyoruz. Devam eden gelenek ise saçý yapýlmasýdýr. Elimizdeki kaynaklarda Beylikler döneminde tahta çýkýþ törenleriyle ilgili pek bilgi yoktur. Ancak o dönemde Ýlhanlý cüluslarýyla



136. Resim: “Afrasyab’ýn Oðlu Cehen’in Keyhüsrev’in Huzuruna Geliþi”, Minyatür, H. 1518, y. 256a, TKSM, Ýstanbul.



tan'ýn Kur'an üzerine de and içmesini istemiþtir. Sultan bu andý da içmiþtir 576. Daha sonra emiri meclis ve çaþnigir birlikte sultaný kardeþinin tabutunun baþýna götürmüþler, yüzünü gösterdikten sonra tahta çýkarmýþlardýr. Tören sýrasýnda Çaþnigir, huzurdakileri birer birer elinden tutup, tahtýn ayakucuna götürmüþ, onlar da yeni sultanýn ayaklarýný öpmüþlerdir. Daha sonra mescide gidilerek kadýnýn telkini ile Alaeddin Keykubat namýna and içilmiþtir. Yeni sultan matem alameti olarak beyaz atlas giymiþ, üç gün yas tutulmuþ, dördüncü gün eðlenceler düzenlenerek emirlere hil'atlar, menþurlar, mansýplar, beylikler, týmarlar daðýtýlmýþ ve Konya'ya hareket edilmiþtir 577. Ýbn-i Bibi, Sultan II. Ýzzeddin Keykavus'un (1246-1259) tahta çýkýþýný da þöyle anlatýr: "...Ýzzeddin'i (Burgulu) kalesinden Konya Akþehir'inin (Altuntaþ) kasabasýna getirdiler. Tahtýnýn sað ve sol taraflarýna iki þahane kürsü koy-



108



137. Resim: “Çin Hakanýnýn Nuþirvan’a Mektubu”, Minyatür, H. 1480, y.442a, TKSM, Ýstanbul.



138. Resim: “Týmaþvar Kalesi Kuþatmasý Sýrasýnda Paþanýn Atýnýn Vurulmasý ve Ona Yeni At Getirilmesi”, Minyatür, 1556, Fütuhut-ý Cemile, TKSM, Ýstanbul.



139. Resim: Kur’an-ý Kerim Muhafazasý, Ahþap, TKSM, Ýstanbul.



ilgili bazý bilgiler bu törenlerin Selçuklulardan pek farklý olmadýðýný göstermektedir. Uzunçarþýlý'nýn, tarihsel kaynaklara dayanarak verdiði bilgilere göre; yeni Ýlhan tahta çýkarken ileri gelen Nuyinlerden ikisi koltuðuna girerler ve üzerine para saçarlardý. Ahmet Teküdar'ýn cülusunda sað koltuðuna Konkýrtay, sol koltuðuna Þenktor nuyan girmiþlerdi. Ebu Said Bahadýr Han'ýn cülusunda bir koltuðuna Emir Çoban, diðer koltuðuna Emir Sevinc girmiþti. Ebu Said'in baþýndan altýn ve gümüþ para saçmýþlardý. Tahta oturan yeni Ýlhanýn Hatunlar saðýnda ve þehzadeler solunda bulunup, þehzade ve nuyinler ayakta durduklarý halde Hatunlar sandalyede otururlardý 579. Bu törenin Selçuklular'daki gibi gerçekleþtiði anlaþýlmaktadýr. Yalnýz hatunlarýn da bu törende itibarlý



biçimde hazýr bulunmalarý, farklý görünmektedir. Osmanlý sultanlarýnýn tahta çýkýþlarýyla ilgili elimizde pek çok bilgi vardýr. Bu bilgilerin bir deðerlendirmesi Uzunçarþýlý tarafýndan yapýlmýþtýr 580. Ayrýca son yýllarda görsel kaynaklara dayanýlarak yapýlan araþtýrmalar da vardýr 581. Ancak ilk dönemlerde tahta çýkma törenlerinin nasýl gerçekleþtiði hakkýnda bu dönemden kalan yazýlý kaynaklarýn az olmasý nedeniyle bilgimiz azdýr. Osman Gazi’nin Anadolu Selçuklu Sultaný III. Alaeddin Keykubat’tan alem, tabl ve nakkkare aldýðý bilinir582. Moðol hükümdarý Gazan Han Anadolu Selçuklu Sultanýný görevden alýp, Ýlhanlýlarýn yönetime geçtiði sýrada Osmanlý Beyliði daha serbest hareket etmeye baþlamýþtýr. Osman



109



140. Resim: “Sultan III. Ahmed”, Minyatür, Levni, Kebir Musavver Silsilename, III. Ahmet Ktp. 3109, TKSM, Ýstanbul.



141. Resim: Sultan III. Ahmed’e Ýzafe Edilen Koltuk, TKSM, Ýstanbul.



Gazi’nin tahta çýkma töreni hakkýnda bildiðimiz tek ayrýntý, Türkmen Beylerinin Oðuz töresine göre Osman Gazi’nin çevresinde toplanýp, diz çökedek ona bir “bey” olarak itaatlerini bildirmeleridir. Bu törende Oðuz töresine göre bütün beylere birer bardak kýmýz ikram edilmiþti583.



saade aðasý padiþaha intizarda bulunulduðunu bildirir, bu haber gelince padiþahýn bir koltuðuna dar-üs-saade aðasý, öteki koltuðuna bab-üssaadeaðasý daha sonralarý silahdar aða girerek biat yerine gidilirdi. Kanun üzere yeni padiþaha nakib-ül-eþraf biat ile dua eder, sonra Kýrým hanzadesi, rikab-ý hümayun aðalarý biat edip kapýcý baþý aðalar bittikten sonra kubbe altýnda bulunan þeyh-ül-islama haber verilir, gelip bir kýsa duadan sonra biat eder, sonra sadrazam ve öteki vezirler, kazaskerler, devlet erkaný, ocak aðalarý biat ve tebrik edip törenin bitmesi teþrifatçý efendinin en son etek öpmesiyle anlaþýlarak yeni hükümdar kalkýp, hazýr bulunanlarý selamlayýp selefi olan hükümdarýn cenaze namazýný kýldýktan sonra enderuna avdet ederdi. Padiþahýn tahta oturuþunda veziri azam, þeyh-ül-islam ve vezirlerle kazaskerlere tebrik sýrasýnda ayaða kalkýþlarýnda ve törenin



Topkapý Sarayý'nda gerçekleþen tahta çýkma törenleri hakkýnda genel bir deðerlendirme yapýlmýþtýr. Buna göre, tahta geçecek olan þehzadeye kýzlar aðasý ve silahdaraða tarafýndan padiþahýn vefat ettiði bildirilir, ikna edilir ve selefinin ölüsü gösterildikten sonra koltuklanýp, Bab-üs Saade önüne konan tahta oturtulurdu584. Tören için Müneccimbaþý tarafýndan uðurlu bir zaman belirlenirdi. Törende bulunacaklarýn sýralarý teþrifatçý tarafýndan bir defterle düzenlenir, Bab-üs-



110



sonunda enderun-ý hümayuna dönüþte divan-ý hümayun çavuþlarý tarafýndan alkýþ yapýlýrdý 585. Selaniki, III. Murad’ýn (1574-1593) cülusunu þöyle anlatýr: “Seheri ki yevmü’lerbi’a ve ramazan-ý þerifin sekizinci günüdür, cümle erkan-ý devlet ve a’yan-ý saltanat þemleler sarýnup siyah libaslar ile matem-puþide ve musibetzede amme-i alem ile Ayasofya’da sabah namazýný kýlýp Divan-ý alide hazýr oldular. Ve sa’adetlü Padiþah hazretleri leyle-i mezburede beþ þehzadenin maslahatýn görüp ve kendiler dahi matem libasýyla taþra çýkýnca vüzera ve erkan-ý devlet Divanhane’de oturup tevakkuf eylediler. Ve ruz-ý mezburun üçüncü sa’atinde taht-ý hümayun Bab-ý sa’adet-makrun önünde kurulup, sa’adetlü Padiþah üstüne uzun yenlü siyah caprastlu nimtene ve mor atlas dolama geyüp ve müþemmel çýkup, yemininde ve yesarýnda aðalar ve çaþnigirler çýkduklarý gibi vüzeraya selam virüp, taht-ý hümayuna oturdular...” 586. Ancak bazý tahta çýkma törenlerinde farklý durumlar da görülür. Örneðin; I. Sultan Ahmed (1603-1617), babasýnýn vefatý üzerine hükümdar olduðunu Sadaret kaymakamý Kasým Paþa'ya bildirmiþti587. Uzunçarþýlý, Raþit Tarihine dayanarak, II. Mustafa’nýn (16951703) da amcasý II. Ahmed'in vefatýný duyar duymaz hemen has odaya gelip sadrazam ile þeyh-ül-islam ve diðerlerinin gelmelerini beklemeden Bab-üs-saade önüne konulan tahta oturduðunu belirtir 588. Silahdar Mehmed Aða da þehzadeye haberi kendisinin verdiðini ve onu alarak Hasoda tarafýndaki demir kapý önüne getirdiðini, burada Arz aðalarýnýn kendilerini karþýlayýp, Taht odasýna gittiklerini anlatýr. Sultan burada giyindikten sonra Arz Odasý önünde þehzadelik imamý, hekimbaþý ve cerrahbaþý tarafýndan karþýlanmýþtý. Daha sonra öðleyin saat 13.30’da Bab-ý Hümayun önüne kurulan tahta oturmuþtu589. Silahdar Mehmed Aða’nýn anlatýmýndan vezirler ve öteki devlet erkanýnýn daha sonra saçak öpmeye geldikleri anlaþýlýr. Sultan, biat töreni bittikten sonra Has Oda Köþkü’nde de Has Odalý, kapýoðlaný ve içoðlaný kullarýnýn tebriklerini kabul etmiþ ve



oradan da Alay Köþkü’ne gitmiþtir590. Yýldýrým Bayezýd (1389-1402), babasý I. murad öldüðü zaman ordugahta tahta çýkmýþtý 591 . I. Selim'in tahta çýkma töreninin Yenibahçe'de kurulan otaðda gerçekleþmiþ olmasý güçlü bir olasýlýktýr 592. II. Selim'in (1566-1574) tahta çýkma töreni ise, sarayda yapýlmýþ593 ama ölen sultanýn cenaze namazýndan önce cülus töreni olmasý gerektiðinden ve Kanuni de sefer sýrasýnda öldüðü için Selim, Belgrad'a gitmiþ ve orada otaðý hümayunda bir tören daha yapýlmasý planlanmýþtý. Selaniki bu olayý þöyle anlatýr: "...Ýþbu konakda vezir-i kardan u kar-agah ubatedbir hazretleri cenab-ý þerif-i hilafet-penah hazretlerine mufassal u meþruh tezkire gönderüp dirler ki "Ýnþae'llahu'r-Rahman merhum u maðfurun-lehün cenazesiyle varduðumuzda otak-ý hümayun önünde kurulacak çardak sayebanlar sipariþ olunmýþdur. Ve Ýstanbul'dan gelen yeni taht-ý sa'adet, tuðlar ma-beyninde kurulsun, merhum u maðfurunlehden sonra Sultan Selim Han'uma müyesser olup, teþrif eyleyeler" dinmiþdi..." 594. Bu bilgiden törenin



111



142. Resim: Sultan II. Mahmud Tuðralý Koltuk, TKSM, Ýstanbul.



otað önünde yapýlmasýna karþýlýk, özen gösterildiðini, gölgelik çardaklar ýsmarlandýðýný ve Ýstanbul'dan yeni bir taht getirildiðini öðreniyoruz. Ancak sultan, tören yapýlmadan otaða girip, oturmuþ böylece tören yapýlamamýþtýr 595. Son Osmanlý Sultaný Vahideddin'in (19181922) cülus töreninde ise bazý kural dýþý olaylar olduðunu törene bizzat katýlan Türkgeldi'den öðreniyoruz: "...Merasim esnasýnda Sadr-ý azam saçaðý tutmak üzere Serkarin Tevfik Bey'i celb etmiþ iken Zat-ý þahane "Tevfik Bey müddet-i medide biraderimin saçaðýný tutmuþ olduðu cihetle müteessir olur" diyerek vazife-i mezkureyi ikinci mabeynci Nüzhet Bey'e ifa ettirdi..."596. Türkgeldi, ayrýca sarayda bazý adetleri bilen kalmadýðýndan ölen hakanýn cenazesi karþýsýnda muzika çalýndýðýný, saçak öpmek adet deðilken muayede resimlerinde olduðu gibi saçak öpüldüðünü, padiþahýn cenaze namazý sonrasý dairesine gitmesi gerekirken Eyüp'e gidip duada hazýr bulunduðunu da belirtir 597. Tahta çýkma törenlerinin kapý önünde yapýlmasý ilginçtir. Sarayda bu törene katýlan herkesi içine alacak kadar geniþ bir salon bulunmadýðýndan dolayý törenin burada yapýldýðý düþünülebilir. Ancak bazý simgesel etkenlerin de mekan seçiminde rol oynadýðý göz önünde tutulmalýdýr. Törenin kapalý bir mekanda deðil de, açýk bir alanda gerçekleþmesinin hükümdarlýðýn kuþku býrakmayacak þekilde alenen duyurulmasý ve yeni hükümdarýn sergilenmesi için uygun görüldüðü anlaþýlmaktadýr. Elçi Kabul Törenleri Elçi kabul törenlerinde Sultanýn tahta oturmasý geleneði Ýslamlýðýn kabulünden sonraki dönemde de sürmüþtür. Ancak Büyük Selçuklular döneminde Sultanlarýn bu tören sýrasýnda zaman zaman tahttan indikleri de tarihsel kaynaklarda anlatýlmaktadýr. El Hüseyni, Sultan Melikþah'ýn Osman bin Melik Davud'u kabulü sýrasýnda elçinin yeri öpmek istediðini, haciplerin onu bundan men ettiklerini ve sul-



tanýn seririnden inerek, elçiyi kucaklayýp beraberce serire oturttuðunu anlatýr 598. Yine ayný kaynaktan Sultan Alparslan'ýn Efrenç (Þekki) Melikini kabulü sýrasýnda tahtýndan inerek,elçinin baþýný öptüðünü, onun da Sultanýn ayaðýný öptüðünü, her ikisinin de aðlamaya baþladýklarýný öðreniyoruz 599. Köymen, Vezir Nizam-ül Mülk'ün eserine dayanarak Selçuklu sarayýnda teþrifat kurallarýnýn belirlenmiþ olduðunu belirtir. Bu kurallara göre kimin nerede duracaðý belliydi, yanlýþ yere gidenlere yüksek sesle ihtar ediliyordu. Kimlerin ayakta durup, kimlerin dizüstü oturma izni olduðu da belirlenmiþti. Ayrýca Nizamül Mülk, eserinde elçi kabullerinde güzel elbiseler giydirilmiþ 20 gulamýn murassa silahlarla gelip, tahtýn etrafýnda durmalarýný da tavsiye etmiþti 600. Anadolu Selçuklu sultanlarýnýn elçi kabulleri hakkýnda ise, Ýbn-i Bibi bazý bilgiler vermektedir. Ýbn-i Bibi, Hilafet makamýndan Ýbnül Cevzi'nin Konya'da Sultan Alaeddin Keykubat ile görüþmesini þöyle anlatýr:"... Sultan saraya gitmek üzere- atýna bindi. Saltanat makamý cennet bahçesi gibi süslenmiþ, büyük emirler saðda ve solda sýralanmýþlardý. Muhyiddin hil'atlar, nefis ve seçme hediyeler altýn takýmlarla saraya doðru yollandý. Celaleddin Kayser Pervane, Zahirüddin Mansur tercüman, misafirin saðýnda ve solunda ona tazim için ellerinden tutmuþ olduklarý halde tahtýn önünde hazýrlanmýþ olan kürsüye oturttular. Halifenin boðçacýlarý hediyeleri sofanýn kenarýna dizdiler. Halifenin gönderdiði binek atýný, altýn iþlemeli takýmý ile sofanýn baþ tarafýna çektiler. Saray ferraþlarý, Sultanýn iþaretiyle kapýya asýlý olan perdeyi aþaðý indirdiler. Alaeddin tahttan yere inerek halifeye hürmet için binek atýnýn üzengisini öpmüþ, hil'atlarýný giyinmiþti. Muhyiddin, Alaeddin'in elinden tutarak tahtýna oturttu, ferraþlar tekrar perdeyi yukarý kaldýrdýlar..." 601. Sarayda gerçekleþen bu kabul töreninin yaný sýra otaðda gerçekleþen kabuller olduðunu da ayný kaynaktan öðreniyoruz: "... Ýlk sabah Þam büyükleri cihan padiþahýnýn otaðýna



112



geldiler. Sultan tahtýndan aþaðý inmiþ, Melik Eþref'in elinden tutarak tahtýnýn alt tarafýnda hususi surette hazýrlanmýþ olan sedirde kendine yakýn bir yere oturtmuþtu..." 602. Erdmann, Ýbn-i Bibi'ye dayanarak Anadolu Selçuklu sultanlarýnýn zamanlarýnýn çoðunu çadýrlarda geçirdiklerini, bu çadýrlarýn deðiþik iþlevleri olduðunu ve bunlardan birinin de huzura kabul için olduðunu belirtir 603. Ýslamlýðýn kabulünden önceki dönemde gördüðümüz otaðda elçi kabul törenlerinin Anadolu Selçuklu döneminde de sürdüðü anlaþýlmaktadýr. Büyük elçilerin kabulü için özel yapýlan altýn iþlemeli bir taht olduðunu da yine Ýbn-i Bibi den öðreniyoruz 604. Osmanlý saraylarýnda elçi kabulü için özel bir mekan ayrýldýðý görülür. "Arz Odasý" denilen bu oda Edirne Sarayý'nda da vardý 605. Topkapý Sarayý'nda da Bab-üs-Saade'den girildiðinde karþýmýza çýkan yapý arz odasýdýr. Dört tarafý revaklarla çevrili dikdörtgen planlý bir yapý olan oda 1856’da yanmýþ, odadan yalnýzca bugün sergilenen taht ve ocak kurtarýlmýþtýr 606. Yapýnýn dýþ görünümü görkemli olmaktan uzaktýr. Tavernier, genel olarak bir saraydan çok, korkunç bir hapishaneye benzettiði sarayda Arz Odasý'nda da büyük bir güzellik bulmadýðýný belirtir 607. Yalýn bir yapý olan Arz Odasý'nýn içi ise zengin bir biçimde iþlenmiþ örtüler, perdeler, minderler ile süslenirdi. Böylece içine giren elçiler üzerinde yine de görkemli bir etki yaratýlýrdý. Akýn, Topkapý Sarayý'ný oluþturan yapýlardaki bu yalýnlýðý alçak gönüllülüðe baðlamanýn gerekmediðini, padiþahýn otoritesinin sarsýlmazlýðýna güvendiðini düþünmektedir608. Seyahatnamelerde elçi kabulleriyle ve kullanýlan tahtlarla ilgili bazý bilgiler buluyoruz. 19 Temmuz 1587'de Sultan III. Murad (15741595) tarafýndan kabul edilen Avusturya elçileri Paul von Eytzing ve Bartholmaus Pezzen, sultanýn oturduðu tahtý þöyle anlatmýþlardýr: "... Sultan, yerden bir ayakkabý boyu yüksekte, bir sedirde oturuyordu. Burasý iki adým geniþliðinde, iki adým uzunluðundaydý. Kýymetli ipek ve kýymetli taþlarla iþlenmiþ



halýlarla kaplýydý. Bu halýlar salona serili olanlardan daha deðerliydi. Duvara asýlý halýlarýn önünde altýn iþlemeli güzel divan yastýklarý ve minderler vardý. Bunlar da kýymetli taþlarla tezyin edilmiþti. Sekide oturmakta olan sultan, Türklerde adet olduðu üzere baðdaþ kurmamýþ, aksine sandalyede oturur gibi ayaklarýný yere uzatmýþtý..." 609. 1593'te Ýngiliz elçisinin kabulü ise, þöyle gerçekleþmiþti: "... Sultanýn kapýsýnda bekleyen bostancýbaþý baþka bir paþa ile, elçi ve maiyetini, tahtýnda, gümüþ kaftaný içinde oturan padiþaha götürdü. Ayaðýnýn altýndaki 30 cm. kadar yüksek basamak, çok zengin, gümüþ, en iyi cins inciler ve büyük turkuazlarla iþli yeþil saten bir halý ile kaplý. Odanýn diðer taraflarý altýn iþli, kýrmýzý saten bir halý ile örtülü..." 610. Tavernier, elçi kabulu sýrasýnda elçilerin sultanýn eteðini öptükten sonra gidip oturmalarý için tahtýn sol yanýnda kýrmýzý kadife kaplý, altýn bir saçaðý olan alçak bir oturma yeri olduðunu belirtir 611. Hazine sayým defterlerinden de Arz Odasý'nda iskemlelerin olduðu anlaþýlmaktadýr: "...Kadife üzerine zerduz iþleme Arz Odasýnda taht'ý þerif mukabelesinde olan tulani iskemle zarfý. Aded 1. Mevcuttur görüldü, ifraz. Ýþaretler. Mevcuttur müþahede olundu, fi sene 127, imza, ifraz..."612. "...Kadife üzerine sim sýrma iþleme Arz Odasýnda taht'ý þerif mukabelesinde olan kadim iskemle puþidesi. Aded 1..." 613. Sefer sýrasýnda gerçekleþen elçi kabullerinde ise tören, otaðda yapýlýyor ve sultan ayný þekilde görkemli bir tahtta oturuyordu. Saint-Blancard sultanýn otaðda deðerli taþlarla iþlenmiþ altýn bir taht üzerinde elçi kabul ettiðini anlatýr. Otaðýn tavanýnýn yaldýzlý resimlerle süslü olduðunu ve turkuazlar, yakutlar ve diðer taþlarla süslü bir kapýsý olduðunu anlatýr614. Buda'da 1532'de Habsburg Ýmpara-



113



toru I.Ferdinand'ýn elçileri Viyana'ya ikinci kez yürüyüþe geçen Kanuni Sultan Süleyman ile anlaþmaya varmaya çalýþýrken de böyle bir otaðda kabul edilmiþlerdi. Sultan, kabul töreninde inciler ve cevherlerle süslü dört sütuna dayanan güneþlikli altýn bir tahta oturmuþtu. Tahtýn üstünde imparatorluk armasý olan altýn kýlýçlar, yaylar ve okla dolu sadaklar resmedilmiþti. Bir iskemle üzerinde ise, Venedikli kuyumcularýn sultan için yakýn zamanda yaptýklarý mücevherli altýn bir miðfer ile dört taç sergilenmekteydi. I.Ferdinand'ýn temsilcileri bu görkem karþýsýnda çok þaþýrmýþlar, þaþkýnlýktan dilleri tutulmuþtu 615. Sultanýn savaþ öncesi elçiler üzerinde görkemli bir etki býrakmayý yeðlediði anlaþýlmaktadýr. Sultan II. Mustafa’nýn (1695-1730) Ýran elçisinin ülkesine dönüþü nedeniyle Edirne Sarayý’nda yapýlan kabulde Arz Odasý’nýn nasýl süslendiði Nusretname’de anlatýlýr: “...Ýran Elçisi Ebü-l-Masum Han, ülkesine dönmek için izin istemiþti. Ýran’a dönmesine müsaade edildiðinden, buradan ayrýlýþý ile ilgili tören için Hasoda Köþkü içindeki Arzhanenin düzenlenmesi emredilmiþti. Bu emir üzerine Arzhane güzelce döþendi. Sedirler üzeri inci, elmas, yakut taþlarý ile iþli murassa zerbeft kumaþ makatla, yastýklar, ocak yaþmaðý ile örtülerek, yere aðýr zerduz halý serildi. Duvalar ise, perdelerle kaplandý. Hünkarýn oturacaðý yere, kaba minder konarak üstüne samur makat döþendi. Kubbeye çiçek þeklinde elmas þebeke, bunun alt sýrasýna altýn top teller ile iri inciler ve kemerine de zümrütler asýldý. Köþkün dýþý da, içerisi gibi süslenmiþ, þadýrvan karþýsýna 3 taht kurularak ortadakinin önüne de elmas, yakut, lal ve zebercedle murassa altýn taht konmuþtu. Bunun sað ve soluna ise, ac ve abanoz aðaçlarýndan yapýlan 2 taht konularak, hepsinin üzeri samur makatla ve murassa yastýklarla döþenerek, her birinin birer köþesine mücevher sorguçlu destar-i has konulmuþ ve tahtýn en üstüne de ceviz büyüklüðünde, 4050’si bir araya dizilmiþ elmas, yakut ve laller dertop olarak zincirlerle asýlmýþtý. Mekke’den getirilmiþ olup Hazine-i Amire’de saklý bulunan Kabe kapýsý da köþk kapýsýnýn solundaki çeþme üstüne konmuþtu. Köþkün içi, dýþý böyle bir güzelce süslenip döþenmiþti ki, görenlerin



aklý baþýndan giderdi. Nitekim Valde Sultan, özel olarak burayý gezdiði vakit hayran kaldý...”616. Bu kabul töreni için çok özenildiði, Ýran elçisine imparatorluðun görkeminin gösterilmek istenildiði anlaþýlmaktadýr. Konumuz için ilginç olan durum, Arzhane’nin içinde, padiþah için samur makatla kaplý kaba minderden oturma yeri hazýrlandýðý halde, köþkün dýþýna þadýrvanýn karþýsýna üç taht yerleþtirilip, bunlarýn üzerine de birer destar konulmuþ olmasýdýr. Metnin devamýndan elçinin önce þadýrvan önünde Sadrazam’ýn yanýnda oturtulup, kahve ve þerbet ikram edilip, bir saat kadar bekletildiði hilatlerini giydikten sonra, içeriye alýnýp, tahtýn ayaðýna yüz sürdüðü anlaþýlmaktadýr617. Böylece elçinin önce köþkün dýþýndaki süslemeyi görmesi saðlanmýþ, daha sonra içeri alýnmýþtýr. Tahtlarýn üzerine konulan destarlarýn ise simgesel bir anlamý olduðu kuþkusuzdur. Kanuni’nin elçi kabulünde de bir iskemle üzerine dört taç koydurduðuna yukarýda deðinmiþtik. Padiþahlarýn Arife muayedesine hastalýk nedeniyle katýlamadýklarýnda tahtýn üzerine sarýðýnýn konularak tören yapýldýðýný biliyoruz. Padiþahýn kendisini simgeleyen sarýðýn veya tacýn birden çok taht üzerine konulmasýnýn, onun egemenliðinin ve gücünün büyüklüðünü göstermek amacýyla olduðu düþünülebilir. II. Mustafa’nýn Rus elçisini kabulü ise Yalýköþkü’nde gerçekleþmiþti. Bu tören için köþk sabah erkenden temizlenmiþ, ipek halýlar, makatlar, seraperdeler ve freng yastýklarla döþenmiþ, denize bakan sofaya murassa altýn taht yerleþtirilmiþti. Sultan, kuþluk vakti Üsküdar’dan köþke gelerek, köþkün dýþýnda deniz kýyýsýnda kurulan tahta oturmuþtu. Kayýkla gelen elçiye hilatler verilmiþ, geçtiði yola içoðlanlarý, bostancýlar, çavuþlar ve kapýcýlar dizilmiþti. Kapýcýbaþýlar elçiyle on adamýný huzura çýkarmýþlar, sultan da içerideki asýl tahta oturarak onu kabul etmiþti618. II. Mustafa sefer sýrasýnda Ýran elçisini otaðýnda kabul etmiþ, bu tören nedeniyle baþçadýr Arz Odasý döþemeleriyle döþenip, sað yanda müsahip aðalar, sol yanda Hasodalýlar, içoðlanlarý ve zülüflü baltacýlar murassa takým-



114



larý ve 30 baþ eyerli hassa atlarýyla iki yanda sýralanmýþlardý 619. Elçilere yapýlan bu görkemli törenlere karþýlýk, II. Mustafa’nýn bazen daha mütavazý davrandýðý görülür. Sefer sýrasýnda Kýrým Haný Selim Giray’ý otaðýnda kabulünde tahtýn ayaklarý dibine konan bir ihram üzerinde oturmasýna izin vermiþ, görüþme bittiðinde tahtýndan kalkarak onu bir kaç adým yolcu etmiþti 620. Yine Kýrým Haný Devlet Giray Haný, Edirne Sarayý’nda Has Oda Köþkü’nde daha sade bir törenle kabul ettiði anlaþýlmaktadýr 621. Elçi kabullerinde elçilerin protokol kurallarýna uymasý istenirdi. Fransýz elçisinin Sultan II. Mustafa’nýn huzuruna kabulü sýrasýnda kýlýcýný býrakmak istememesi üzerine, huzura alýnmayýp, kovulduðu kaynaklarda anlatýlýr622. Avusturya elçisi ise yanýndaki muzika takýmýna kendi milli parçalarýný çaldýrarak, oturacaðý konaða kadar gelmek istemiþ, bu isteði hoþ karþýlanmayarak, geçeceði yolu deðiþtirip, þehir dýþýndan gitmesi istenmiþti. Ancak elçi, bunu kabul etmemiþ, bunun üzerine kendisine izin verilmiþti 623. Bayram Ve Özel Günler Türklerin Ýslamlýðý kabulünden önceki dönemde kutlanan çeþitli bayramlarda ve düðünlerde tahtýn kullanýldýðýna dair bazý ip uçlarý bulunduðunu görmüþtük. Ýslamlýðýn kabulünden sonraki dönemde ise, yeni bir dinin gereði olarak kutlanan bayramlar da deðiþmiþtir. Selçuklular döneminde hükümdarýn “bar-ý hass” ve “bar-ý amn” denilen iki türlü kabul töreni yaptýðýný biliyoruz624. Köymen, toplu kabullerin resmi devlet iþleri, dinsel bayramlar, veliaht seçimi gibi nedenlerle yapýldýðýný düþünmektedir 625. Ancak taradýðýmýz kaynaklarda hükümdarýn bayramlar nedeniyle kabul töreni yaptýðýna iliþkin bir anlatýma rastlamadýk. Osmanlýlarda bayram arifelerinde ve bayramlarda padiþahýn tahta oturarak "muayede" denilen bayramlaþma töreninin yapýldýðý bilinir. Bu törenle ilgili teþrifat esaslarý Fatih Sultan Mehmed (1451-1481) zamanýnda bir kanunname ile belirlenmiþti: “...Bayramlarda meydan-ý divana taht kurulup çýkmak



emrim olmuþtur; el öpüldükte vüzeram ve kazaskerlerim ve deftardarlarým kafadarým olup duralar, hoca ve müftil’enam olana, vüzera ve kazaskerlerime (ve beðlerbeyi kullarýma) ve baþ defterdarýma ve niþancýya kendim kalkmak kanunumdur...” 626. Uzunçarþýlý, Arife töreninde önceleri tahtýn Has Oda Kasrý meydanýna, sonralarý Arz Odasý önüne konularak tören yapýldýðýný, padiþah rahatsýzsa taht üzerine konan sarýðýna karþý tören yapýldýðýný belirtir 627. Ata Tarihinde arife muayedesi ayrýntýlý bir biçimde anlatýlmýþtýr. Bu anlatýma göre taht, Akaðalar ve Arz Odasý kapýsý arasýna konulur ve padiþah, Arz Odasý’ndan çýkýp, tahta oturunca mevcut bulunanlar yeri öptüklerinde alkýþlanýr, daha sonra nevbet çalýnýr ve dualar edilirdi628. Sultanlarýn katýldýklarý seferler sýrasýnda bile, Arife muayedesi düzenlenmiþtir. Silahdar Mehmed Aða, Sultan II. Mustafa Engürüs seferine çýktýðýnda arife gününün bir gün ertelendiðini ama ertesi gün arife toplarýnýn, baruthane ve toplarýn orduya katýlamamýþ olmasý nedeniyle sultanýn çok sinirlendiðini, Topçubaþýnýn iþten uzaklaþtýrýldýðýný, ocak çavuþunun da cezalandýrýldýðýný kaydeder629. Bayramlaþma töreni de açýk alanda Topkapý Sarayý'nda Bab üs Saade önüne kurulan tahta oturan Padiþahýn sýrayla tebrikleri kabul etmesiyle gerçekleþirdi. Uzunçarþýlý burada yapýlan bayramlaþmanýn Abdülaziz'in saltanatýnýn sonlarýna kadar sürdüðünü belirtir 630. Daha sonralarý ise, bayram töreni Dolmabahçe Sarayý'nda yapýlmýþtýr. Ancak sultan, ordusuyla seferde bulunduðu sýrada bayramlaþma töreni de otaðda yapýlýrdý. Sultan II. Mustafa, sefer sýrasýnda Sofya’da otaðda tebrikleri kabul etmiþti631. Ata Tarihi’nde Topkapý Sarayý’ndaki bayramlaþma töreni ayrýntýlý bir biçimde anlatýlmýþtýr: “...Taht-ý hümayun etrafýnýn tehiyyesini Bab-üs Saade Aðasý hazine-i hümayun kethüdasýndan bilamuhtasar Has Odabaþý vesatatýyla Silahdar Aðaya ve müþir ile dahi zat-ý hazret-i padiþah-i taht-ý hümayunu teþrif buyurduklarý esnada Nakib-ül Þerif Efendi muvaccehe-i hümayuna vurudýyla refa idi ve dua ve arz tazim ve teminiyle avdet ettiði halde



115



Enderun çavuþlarý Aleykavnillah duasýný alkýþ makamýnda savt bulunduðýyla yad ederler ve bu anda mehterhane çalmaða baþlamasýyla hazret-i þahane kuud buyurur. Taht-ý hümayunun sað canibinin biraz arka tarafýna doðru Dar-üs Saade Aðasý ve sol canibinde Silahdar Aða durub bendegan-ý tekabül edecekleri puþidenin bir köþesini Silahdar Aða tutar.Taht-ý hümayun teþrif buyurulmazdan evvel Kýrým Hanzadeganýndan Dersaadet’de bulunmuþ zat var ise hilatler ilbasýyla ikram ve taht-ý hümayunun sol canibinde tevkif ve aram ettirilerek bunlarýn arkasýnda kapuya karib zülüflü teberdarin dururlar ve aþaðýsýnda binbaþý zabitaný ve taht-ý hümayun mukabilinde sol tarafa mailince Solakbaþý ve zabitaný ve miralem ve baþ kapucýbaþý sair kapucýbaþý aðalarý ve þikarý hümayun aðalarý vezame ve mütarikun ve teþrifati efendi ala meratibihim kaim olurlar ve Yeniçeri Sekbanbaþýsý Miralem Aðanýn hizasýnda sað canibinde durur Yeniçeri Aðasý vüzeradan deðilse Sekbanbaþýnýn önünde aram eder, vüzeradan ise saf ü zarede bulunur. Sekbanbaþýnýn arkasýnda sipahe ve silahdar ocaklarý ve bölükat-ý erba zabitaný dururlar. Mukabele-i hümayunda sað tarafa mailce çavuþbaþý ve kapucýlar kethüdasý sim asalarýyla kaim olurlar. Nakib Efendi’de sadr payesi var ise nikabet muayedesini icradan sonra Kabe-i hümayuna gelib vüzerayý müteakib zirde mestur tertib üzre bu defa dahi emsaliyle birer muayede edib nezd-i vüzerada durur ve kýyam ve kuud hümayun vukuunda (maþallah) kelime-i mübarekesiyle alkýþ olunur. Eðer Nakib Efendi ihtiyar ve alil ise nikabet muayedesinden sonra Kabe-i hümayuna gitmeyüb reayata varýp tahtý hümayunda makýs ve aram ile vüzeradan sonra muayedeye mezundur. Ve bade hanzadeganýn her birini ikiþer kapucýbaþýlar astin bus edib yerlerinde durduktan sonra þikar-ý hümayun aðalarý ve çaþnigir baþý talkýyla astin bus ederek giderler. Metfur kalan vüzema astin buse baþladýklarý gibi çavuþbaþý ve kapucýlar kethüdasý sadrazamýn azimetlerini ihbar içün Kabe-i hümayuna giderler. Bu esnada iki nefer kapucýbaþý Kabe-i hümayun piþkhaneyi varub sim asalarýn darb ettikleri gibi sadarazam hazretleri her kat ve o saat görenin yeni sað eline alýb taht-ý hümayuna doðru azimet buyur-



duklarýnda çavuþbaþý ve kapucýlar kethüdasý asalarýnýn darb ederek piyþer olur. Taht-ý hümayuna takrib olundukda Aðayan mumaileyhime kýyamlar yine tevce ittikleri gibi sadrazam sað tarafda kaldýrým kenarýndaki taþ tekneyi geçtiklerinde çemenzare meyliyle hazur-ý hümayuna doðru bir iki hatve giderek Arzhaneyi tamýyla zemin bus oldukda alkýþ olunur. Taht-ý hümayuna takrib ettiklerinde her kat hümayun ile birer tekrar alkýþ olundukda sadrazam hazretleri diz çöküb kademin hümayun-ý bus ettikten sonra taht-ý hümayunun sað tarafýna geçib Dar-üs Saade Aðasýnýn peþinde kaim olurlar. Vüzerayý azam taþ tekneyi geçtiklerinde bir defa zemin bus olarak alkýþ olunur...” 632. Tarihçi Selaniki ise III. Murad (1574-1595) zamanýnda yapýlan bayramlaþma töreninde “...vasf u beyandan müstaðni olan salifü’z zikr ol serir-i saltanat ka’ide-i kadime üzre Bab-ý sa’adet önünde kurulup ale’t-tertib payýna yüzler sürüldü, ya’ni tecdid-i bey’at olundý...” demektedir633. Sefer sýrasýnda ise, bayramlaþma töreninin kýþlada yapýldýðý anlaþýlmaktadýr. Defterdar Sarý Mehmed Paþa, Sultan IV. Mehmed’in (16481687) sefer sýrasýnda hümayun kýþlasý olan Hacýoðlupazarý’nda bayram kutlamasý için Hýrka-i Þerif hücresi ile Has Oda Aðalarýnýn hanesi arasýnda fevkani bir oda yaptýrýldýðýný, tahtýn bu odaya konulduðunu ve o hanenin aþaðýda bulunan odalarýndan birinin mehterhane döþemesi ile döþenip divan erbabýnýn orada toplanýp, padiþah tahta oturduðunda herkesin etek öpüp, alay halinde camiye gidildiðini anlatýr634. Tahsin Paþa ise Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) döneminde Dolmabahçe Sarayý'nda yapýlan bayram törenini þöyle anlatýr: "...Bayram alayýndaki saltanat arabasý dört atlýdýr. Ayný merasim-i teþrifatiye ile Beþiktaþ Camii'ne gelinip gene ayný teþrifat ile ve karþýsýnda Burhaneddin Efendi ve Serasker Paþa olduðu halde Dolmabahçe Sarayý'na azimet olunur. Vükela at üstünde ve Hünkar'ýn arabasý önünde giderler. Saray'a yaklaþýldýðý zaman vükela atlardan inerler ve Hünkar'ýn arabasýna doðru ilerleyerek istibal ve resm-i taz-



116



imi ifa ederler. Hünkar Dolmabahçe'de muayede salonunun yanýndaki odada bir müddet istirahatten sonra muayedenin baþlamasýný emreder ve odadan çýkarak tahtýn bulunduðu mahalle gider. Ýlk önce reisü'l-ulema ve nakibü'l-eþraf tahtýn önüne gelerek muhtasar bir dua irad eder, bundan sonra Teþrifat Nazýrý delaletiyle baþta Sadrazam olduðu halde vükela huzura dahil olur ve saçaðý öpmek suretiyle resm-i tebriki ifade ederler. Bu merasimden sonra Hünkar hazirunu selamlayarak odasýna çekilir ve bir müddet istirahati müteakib tekrar salona gelerek bu sefer Saray erkanýnýn ve hususi bendeganýnýn tebrikatýný kabul eder, badehu ayný merasim ve teþrifat ile Yýldýz'a avdet olunur. Bayramýn ikinci günü baþta tercümanlar, rüesa-yý ruhaniye ve bilumum rical Yýldýz'a gelerek arz-ý tebrikat ederler ve bilvasýta mazhar-ý iltifat olurlar..." 635. Mrs. Max Müller de Dolmabahçe'de yapýlan bir bayramlaþma törenine tanýk olmuþtu: "...Galeriye çýktýðýmýz zaman, yerden çok yüksekte olduðumuzu gördüm. Toplantý salonu da o kadar geniþ idi ki aþaðýda bulunanlarý seçmek pek mümkün olamayacaktý. Salon etrafta koþuþan birkaç vazifeli insan dýþýnda tamamiyle boþtu. Yalnýz koltuðu ve taburesi ise altýn lame kumaþ kaplý taht, salonun baþ tarafýnda her zamanki yerinde, giriþ kapýlarýnýn tam karþýsýnda duruyordu..." 636. Uþaklýgil ise Sultan Reþad (1909-1918) döneminde gerçekleþen bir bayramlaþma törenini anlatýr ve ilginç bir konuya deðinir: "...Bu bayramlaþma iþinde sukut ile geçiþdirilmeyecek bir nokta var: Saçak öpmek meselesi... Ayandan ve mebuslardan bir çok zevat bu saçak öpmek kaidesini pek ziyade haysiyeti ihlal edecek, insanlýk þerefile baðdaþmayacak bir dalkavukluk kabilinden telakki ediyorlardý. Bayramlaþmanýn icrasýndan evvel bu kaidenin kaldýrýlmasý için müracaatta bulunuldu. Nasýlsa saçak öpmek kaidesinin kaldýrýlmasýný saltanatýn þanýna ve ecdaddan gelen an'aneye aykýrý ad eden hünkar, diðer bir çok vesilelerle pek uysal iken, bu noktada ýsrar etti. Öyle ki resmi vazifeleri, yahut akitleri itibarýle birçok kiþiler saçaðý öpmekten geri kalmamýþ iken bir takým vicdan hürriyeti



umdesine riayeti vazife edinenler de sadece bir temenna ile çekilip yürümek cihetini iltizam ettiler, ve bu suretle hazýr bulunanlar arasýnda bir ikilik, bir ayrý düþünüþ ortaya çýktý. Eðer hünkar kendiliðinden þu hiç de lüzumu olmayan saçaðý kaldýrmýþ ve baþmabeynciyi onu saatlerce elinde tutmak yorgunluðundan kurtarmýþ olsaydý, elbette bu nazariye anlaþmazlýðý, hiç meydana çýkmamýþ ve mesele gene hünkar lehine hal edilmiþ olurdu..." 637. Bayramlar gibi özel günlerden biri olan saltanat düðünlerinde gelinler için taht hazýrlanmasý geleneði, Büyük Selçuklular döneminde de sürmüþtür. Abu'l Farac, SultanTuðrul'un halifenin kýzýyla evlenmesini þöyle anlatýr: "...Rivayet edildiðine göre kýz evine gönderildiði zaman sultan ile Türk eþrafý ayaða kalkarak kendi adetlerine göre raksetmiþler, sonra diz üstü oturarak kalkmýþlar ve Türk þarkýlarý söylemiþlerdi. Gelin için altýndan bir taht hazýrlanmýþtý. Sultan içeri girerek yere doðru iðildi, karýsýný selamladý ve içeride kalmýyarak dýþarý çýktý. Sultan yedi gün bu þekilde hareket ederek kadýnýn yüzünü görmek üzere peçesini açmadý..." 638. Anadolu Selçuklularýnýn da ayný geleneði sürdürdüðünü biliyoruz. Ýbn-i Bibi, Sultan Ýzzeddin Keykavus'un Erzincan Meliki Davut oðlu Behram Þah'ýn kýzýyla evlenmesini þöyle anlatýr: "...Geceden biraz geçmiþti, bütün Emir kadýnlarý mehdi ulyanýn yanýnda þehre girmiþler, doðruca sarayýn harem dairesine gitmiþlerdi. Selçuk hatunu saadet ve keramet tahtýna oturttular..." 639. Beylikler döneminde de ayný geleneðin sürüp sürmediðine dair elimizdeki kaynaklarda bir bilgiye rastlamadýk. Ancak sürmüþ olduðunu düþünüyoruz. Çünkü bu beyliklerden biri olan ve sonra bir imparatorluk haline dönüþen Osmanlýlarýn son dönemlere kadar bu geleneði sürdürdüklerini biliyoruz. Ayþe Osmanoðlu anýlarýnda kýzkardeþi Naime Sultan'ýn düðününde özel yapýlmýþ beyaz sýrmalarla iþlenmiþ taht üzerinde oturduðunu, damadýn kalkmasýný rica ettiði halde saray geleneðine uygun olarak yarým saati geçkin yerinden kalkmadýðýný anlatýr 640.



117



KATALOG



Katalog No: 2 Cinsi: Taht ve ayak taburesi parçalarý Bulunduðu Yer: British Museum, Londra.



Katalog No: 1



Tarihi: Henriot’a göre Ý.Ö. 800’e2 , Upton ve Ackermann’a göre Ý.Ö. 7. ya da 6. yüzyýla ait olarak tarihlendirilmektedir3.



Cinsi: Taht Bulunduðu Yer: Egyptian Museum, Kahire Envanter No: JE 62028



Kime Ait Olduðu: Asur eseri ancak hangi kýrala ait olduðu bilinmiyor.



Tarihi: Ý.Ö. 1347-1337 Kime Ait Olduðu: Mýsýr Firavunu Tutankhamon’un mezarýnda bulunmuþ. Ölçüleri: y.102 cm., g. 54 cm., d. 60 cm. Malzeme: Ahþap üzerine altýn yaldýzla kaplý ve çok renkli cam macunu ile yarý deðerli taþlarla süslemeli. Taným: Taht, arkalýklý ve kolçaklý bir koltuk tipindedir. Tahtýn ön bacaklarýnýn oturma yeri ile birleþen kýsmýnda birer aslan baþý yer alýr. Ayaklar ise aslan ayaðý biçiminde sonlanmaktadýr. Bacaklarýn arasýndaki kayýtlar, Yukarý ve Aþaðý Mýsýr’ýn simgesi olan papirüs ve zambak biçimindedir. Tahtýn arkalýðýnýn ön kýsmýnda Firavun Tutankhamon ve karýsý Ankhesemon gündelik bir sahnede betimlenmiþlerdir. Firavun tahtýnda oturmakta, ayakta duran karýsý da bir elini, onun omuzuna koymuþtur. Sahneyi yukarýda yer alan güneþ aydýnlatmaktadýr 1.



Ölçüleri: y. 68.6 cm. Malzeme: Bronz Taným: Tahtýn günümüze gelmiþ parçalarý, iki bacak ve bunlarý birleþtiren kayýttan oluþmaktadýr. Ayaklarýn üst kýsmý, dýþa taþkýn birer boða baþý ile süslüdür. Ayaklar ise aslan ayaðý biçiminde olup, bilek kýsmýnda dýþa taþkýn, dilimli birer bilezik yer alýr. Bu bilezikler lotus çiçeði olarak adlandýrmýþtýr 4. Bacaklarý birleþtiren kayýt spiral kývrýmlý bir süslemeye sahiptir. Bu spiral kývrýmlar çifte balta olarak adlandýrlmýþtýr 5. Ayak taburesinin günümüze gelen parçasý ise iki bacak ve bunlarý birleþtiren kayýtlardan oluþmaktadýr.Taburenin bacaklarý enine dilimli süslemeli olup, ayaklarý boða ayaðý biçimindedir. Kayýtlarda ise süsleme olduðunu gösteren izler görülmektedir.



118



Katalog No: 4 Cinsi: Katedra



Katalog No: 3



Bulunduðu Yer: St. Peter Palastschule Karls des Kahlen (Metz), Roma.



Cinsi: Katedra Bulunduðu Yer: Museo Archivescovile, Ravenna



Tarihi: 870-875 Kime Ait Olduðu: Bilinmiyor.



Tarihi: 546-550



Ölçüleri: y. 136 cm., g. 85,5 cm., d. 36 cm.



Kime Ait Olduðu: Baþpiskopos Maximianus. Ölçüleri:y. 150 cm., g. 60 cm. Malzeme: Ahþap üzerine fildiþi kaplý Taným: Katedra arkalýklý ve kolçaklý bir koltuk tipindedir. Arkalýk yarým yuvarlak biçiminde olup, içi ve dýþý yatay ve dikey þeritlerle dikdörtgen bölümlere ayrýlmýþtýr. Bu bölümlere fildiþi oyma tekniði ile yapýlmýþ, konusu Ýncil den alýnma sahneler yerleþtirilmiþtir. Þeritler ise, kývrýk dallý bitkisel süslemelerle iþlenmiþtir. Kolçaklar yanlarý kapalý biçimde olup, küçük birer yuvarlak topuzlarý vardýr. Kolçaklarda da Ýncil’den alýnma sahneler iþlenmiþtir. Oturma yerinin alt kýsmýnda ise ortada Maximianus’un monogramý yer alýr. Altta ise, Ýncil yazarlarý betimlenmiþtir 6.



Malzeme: Ahþap üzerine fildiþi süslemeli Taným: Kolçaksýz bir koltuk tipindedir. Arkalýk parmaklýklý olup, üçgen biçiminde sonlanmaktadýr. Oturma yerinin iki yanýnda kalan kýsýmlar da parmaklýklýdýr. Oturma yerinin ön kýsmýnda ise panolar halinde simgesel figürler yer alýr.



Katalog No: 5 Cinsi: Taht-Maksure Bulunduðu Yer: Etnoðrafya Müzesi, Ankara (10.5.1941 tarihinde TKSM’den nakledilmiþ).



119



Envanter No: TKSM No: 4225



Tarihi: 16. yüzyýl



Tarihi: H. 663-681, M. 1264-1283. Kime Ait Olduðu: Üzerindeki kitabeden Kýlýç Arslan oðlu Keyhüsrev’e ait olduðu anlaþýlýyor. Ölçüleri: y. 125 cm., g. 221 cm., d. 156 cm. Malzeme: Ahþap, ceviz aðacý. Taným: Yanlarý ve arkasý korkuluk biçiminde kapalý, dikdörtgen bir sedir tipindedir. Arkalýk ve kolçaklarý, parmaklýk biçimindedir. Kolçaklarýn içkýsmýnda kitabe kuþaðý yer alýr. Dýþkýsýmlarý ise kývrýk dallý stilize süslemelidir. Tahtýn oturma yerinin alt kýsmý ise, ayný süslemelerden oluþan beþ þeritle altý bölüme ayrýlmýþtýr. Bu bölümlerden dördü delik iþiyle süslenmiþtir. Delik iþi süslemeli bölümlerin ikisi tam olarak, ikisi de hasarlý olarak günümüze gelmiþtir. Baþta ve sonda yer alan bölümlere ise birer sütunçe yerleþtirilmiþ olduðu anlaþýlmaktadýr.Bunlardan biri günümüze gelmiþ, öteki eksiktir.



Kime Ait Olduðu: Çar Ivan Grozni (Korkunç Ivan). Ölçüleri: y. 138 cm., g. 64 cm., d. 64 cm. Malzeme: Ahþap üzerine fildiþi kaplý Taným: Taht arkalýklý ve kolçaklý bir koltuk tipindedir. Arkalýk, yarým yuvarlak biçimde olup, ortasýnda altýndan yapýlmýþ bir çift baþlý kartal figürü yer alýr. Arkalýðýn iki yanýnda birer topuzu vardýr. Arkalýðýn iç kýsmýnda ortada altý köþeli bir madalyon içinde çift baþlý kartal anblemi yer alýr. Madalyonun çevresine arkalýðýn biçimine uygun beþ pano yerleþtirilmiþtir. Bu panolarda bitkisel bezemenin yaný sýra þaha kalkmýþ bir at ve bir aslan görülmektedir. Madalyonun altýndaki bölümde ise iki dikdörtgen pano yer alýr. Bu panolarda da savaþ sahneleri görülür. Arkalýðýn alt kýsmýna püsküllü bir saçak yerleþtirilmiþtir. Kolçaklar içe doðru kývrýmlýdýr.Oturma yerinin alt kýsmý ve yanlarý kapalý tiptedir. Bu kýsýmlar, kývrýk dallý stilize bitkisel süslemeli þeritlerle yatay bölümlere ayrýlmýþ, bu bölümler av ve savaþ sahneleriyle süslenmiþtir. Önde ayaklarý dayamak için tahta baðlý dikdörtgen bir bölüm vardýr. Bu bölümün de dýþ ve yan yüzleri dikdörtgen bölümlere ayrýlmýþ, bu bölümlere av sahneleri yerleþtirilmiþtir.



143. Resim: Ivan Grozni Tahtý



Katalog No: 6 Cinsi: Taht



Katalog No: 7



Bulunduðu Yer: Kremlin Orujeyna Palata, Moskova. Envanter No: P-27



Cinsi: Taht Bulunduðu Yer: Kremlin Orujeyna Palata, Moskova



120



Envanter No: P-28 Tarihi: Ýran Þahý I. Abbas tarafýndan 1604’te hediye edilmiþ. Kime Ait Olduðu: Çar Boris Godunov. Ölçüleri: y. 90 cm., g. 62,5 cm., d. 51,5 cm. Ustasý: Sanatçýlar tarafýndan yapýlmýþ. Malzeme: Altýn kaplama, kýymetli taþlar kakýlmýþ, oturma yeri kumaþ kaplý. Taným: Taht yarým yuvarlak, alçak bir arkalýða ve bu arkalýðýn devamý olan alçak kolçaklara sahiptir. Tahtýn oturma yeri, arkalýðýn ve kolçaklarýn iç yüzleri çiçekli kumaþla kaplanmýþtýr. Arkalýðýn ve kolçaklarýn iki yanýnda birer topuz yer alýr. Arkalýðýn topuzlarý armudi formda olup, kolçaklarýn topuzlarý yuvarlak formdadýr. Arkalýk ve kolçaklarýn dýþ yüzleri altýn üzerine deðerli taþlarýn kakýlmasýyla süslenmiþtir. Bu yüzeylerde ayrýca üç bölümlü birer boþluk býrakýlmýþtýr. Tahtýn ayaklarý ise sivri kemerli bir açýklýk býrakýlarak oluþturulmuþtur.



Kime Ait Olduðu: Çar Mihail Feodoroviç Romanov. Ölçüleri: y. 154 cm., g. 75 cm., d. 52 cm. Ustasý: Doðu kökenli Kremlin ustalarý tarafýndan yapýlmýþ. Malzeme: Ahþap üzerine altýn kaplama, kýymetli taþlar ve inciler kakýlmýþ, oturma yeri ve arkalýk kumaþ kaplý. Taným: Taht arkalýklý ve kolçaklý bir koltuk tipindedir. Arkalýðýn ve oturma yeri kumaþla kaplýdýr. Arkalýðýn üstünde ortada çift baþlý kartal anblemi, yanlarda birer topuz yer alýr. Topuzlarýn altýnda uzanan bölüm ve topuzlarýn arasýndaki baðlantý çubuðu altýn üzerine deðerli taþlarýn kakýlmasýyla süslenmiþtir. Kolçaklar ve oturma yerinin altýndaki bölüm de ayný biçimde süslüdür. Bacaklarý birleþtiren kayýtlarda ise süsleme olduðu anlaþýlmakta, ama bunlar yok olmuþtur.



Katalog No: 9 Cinsi: Taht Bulunduðu Yer: Kremlin Orujeyna Palata, Moskova.



144. Resim: Mihail Feodoroviç, Romanov Tahtý



Katalog No: 8



Envanter No: P-30



Cinsi: Taht Bulunduðu Yer: Kremlin Orujeyna Palata, Moskova. Envanter No: P-29 Tarihi: 1642



Tarihi: 2 Haziran 1667’de Ýran’dan Avrupa’ya götürülürken Rusya’da büyük bir fiyat önerilmiþ ve 1676’da satýn alýnmýþtýr. Kime Ait Olduðu: Rus Çarý Aleksey Mihailoviç



121



Ölçüleri: y. 161 cm., g. 75,5 cm., d. 51 cm. Ustasý: Zahari Saradarov ya da Bogdan Saltanov. Malzeme: Ahþap üzerine altýn ve gümüþ kaplama, inci ve deðerli taþlar kakýlmýþ, arkalýðýnda ahþap üzerine lake bir minyatür var. Tanýmý: Taht arkalýklý ve kolçaklý bir koltuk tipindedir. Arkalýðýn üstünde ortada altýndan yapýlmýþ çift baþlý kartal anblemi, iki yanda da birer topuz yer alýr. Arkalýðýn iki yanýný birleþtiren baðlantý bölümü altýn üzerine deðerli taþlar kakýlarak süslenmiþtir. Arkalýðýn iç kýsmýnda ise lake tekniðinde bir minyatür yer alýr. Bu resimde iki melek birer ellerini havaya kaldýrmýþ, büyük bir tacý tutarken gösterilmiþtir. Tacýn altýndaki dikdörtgen bölümde ise latince bir yazý kartuþu bulunmaktadýr. Oturma yerinin alt kýsmýnda ise iki dikdörtgen bölüm görülür. Üstteki bölümde deðerli taþlarla kakýlmýþ kuþaklarýn arasýnda küçüklü büyüklü dilimli rozetler yerleþtirilmiþtir. Alttaki dikdörtgen bölümde ise birbirlerine doðru yürüyen dört file binmiþ figürler yer alýr. Tahtýn ön bölümünde ayaklarý dayamak için dikdörtgen bir parça bulunur.



Kime Ait Olduðu: Rus Çarlarý Ivan Alekseyeviç ve Pyotr Alekseyeviç’ten sonra Büyük Petro tarafýndan da kullanýlmýþ. Ölçüleri: y. 400 cm., g. 215 cm., d. 182 cm., oturma yeri 84 cm. Ustasý: Bilinmiyor, ancak Moskova Kremlin’de yapýlmýþ. Malzeme: Gümüþ, ahþap kakma gravür, altýn varak kaplý. Taným: Taht baldakenli bir sedir tipindedir. Taht tümüyle gümüþ üzerine altýn varakla kaplanmýþ, delik iþi ve gravür tekniðinde süslenmiþtir. Baldakeni taþýyan dört sütundan öndekiler burmalý, arkadakiler düzdür. Baldaken arkada ve yanlarda yarým yuvarlak biçimlidir. Önde ise iki yarým yuvarlak biçimindedir.Baldakenin arka kýsmýnda iki yanda bir kartal ve bir aslan figürleri yer alýr.Öndeki iki yarým yuvarlaðýn üstünde ortalarýnda birer küçük çift baþlý kartal anblemi, ikisinin ortasýnda ise büyük bir çift baþlý kartal anblemi yer alýr. Tahtýn kolçaklarý da birer kartal biçimindedir.Oturma yerinin alt kýsmýnda yuvarlak madalyonlar içinde aslan figürleri görülür.



Katalog No: 10



145. Resim: Nadir Þah Tahtý



Cinsi: Taht Bulunduðu Yer: Kremlin Orujeyna Palata, Moskova Envanter No: P/31/1-4, P-32, P-33 Tarihi: 1682-1684



Katalog No: 11 Cinsi: Taht Bulunduðu Yer: Merkez Bankasý Koleksiyonu, Tahran.



122



Tarihi: 18. yüzyýl Kime Ait Olduðu: Ýran Þahý Nadir Þah. Ölçüleri: Bu tahtý konu alan kaynaklarda ölçü belirtilmemiþtir. Ustasý: Bilinmiyor. Malzeme: Ahþap üzerine deðerli taþlarla süslü. Taným: Taht, arkalýklý ve kolçaklý bir koltuk tipindedir. Arkalýk dilimli biçimde, kolçaklarý ise düzdür. Arkalýðýn ortasýnda yuvarlak bir madalyon yer alýr. Bütün zemin deðerli taþlarla kakma tekniðinde süslenmiþtir. Oturma yerinin alt kýsmý, birer “S” biçiminde kývrýmla ayak dayama yerine baðlanmaktadýr. Ayak dayama yerinin ön kýsmýnda kanatlý bir aslan figürü yer alýr.



Katalog No: 12 Cinsi: Taht Bulunduðu Yer: Topkapý Sarayý Müzesi, Ýstanbul.



Taným: Ahþap üzerine altýn plakalarla kaplanmýþ, yanlarý ve arkasý kapalý bir sedir tipindedir. Arkalýðý dilimli bir yarým þemse tipindedir. Oturma yerinin alt kýsmý dikdörtgen biçimli ve kapalýdýr. Taht 5,5 cm. yüksekliðinde beþ tane gümüþ kaplý takoz üzerine oturmaktadýr. Taht on parçadan oluþmuþtur. Ön kýsmýndaki iki parçanýn her biri 40x90 cm. boyutlarýnda olup, dýþ yüzleri ceviz aðacý üzerine altýn kaplanmýþ, bu kaplama altýndan dörder çivi ile mýhlanmýþtýr. Sað taraftaki parçada 76 zebercet, sol taraftakinde ise 77 yuva olmasýna karþýlýk, 76 zebercet vardýr. Alt kýsmýndaki iki parça ise 107x40 cm. boyutlarýnda olup, ceviz aðacý üzerine altýnla kaplanmýþtýr. Sað ve sol parçalar üzerinde 84 tane zebercet bulunmaktadýr. Tahtýn iki yanýndaki kolçaklar 107x40 cm. boyutlarýnda olup, bunlarýn iki yaný ve üstü ile önden görünen kýsmý altýn kaplama ve zebercetlidir. Bu kolçaklarýn ön tarafýnda dilimli babalarý vardýr. Her ikisinde de 193 zebercet vardýr. Tahtýn arkalýðý dört parçadan oluþmaktadýr. Alttaki iki parçasý 84x40 cm. boyutlarýndadýr. Birer yüzleri altýn kaplama olup, üzerlerinde 76’þar zebercet bulunmaktadýr. Bunlarýn üzerinde birer taraflarý oymalý iki parça yer alýr. Bu parçalarýn alt kenarlarý 81 cm., en yüksek kýsýmlarý da 41 cm.’dir. Her iki parçada 48’er zebercet vardýr. Tahtýn arka kýsmý sarý sýrmalý zemin üzerine küçük kýrmýzý güllü ustufa kumaþý kaplýdýr.



Envanter No: 2825 Tarihi: Müze rehberine göre 1585 yýlýna tarihlendirilmiþ7, ancak 17. yüzyýla ait. Kime Ait Olduðu: Sadrazam Ýbrahim Paþa tarafýndan Sultan III. Murad ‘a takdim edildiði iddia ediliyor 8. Ancak kime ait olduðu bilinmiyor. Ölçüleri: y. 121 cm. g. 178 cm. d. 107 cm.



Katalog No: 13



Ustasý: Bilinmiyor. Malzeme: Ceviz aðacý üzerine altýn kaplama, üzerine 954 tane çapý 1x1 cm. ile 2x2 cm. arasýnda deðiþen zebercet kakýlmýþ.



Cinsi: Taht Bulunduðu Yer: Topkapý Sarayý Müzesi, Ýstanbul.



123



Tarihi: 1597-1598 yýllarýnda yaptýrýldýðýna dair kitabe var. Kime Ait Olduðu: Sultan III. Mehmed (1595-1603) tarafýndan yaptýrýldýðýna dair kitabe var. Ölçüleri: y. 553 cm., g. 395 cm., d. 274 cm. Malzeme: süslemeli.



Ahþaptan



yapýlmýþ,



lake



Taným: Ahþaptan yapýlmýþ, dört sütun üzerinde tonozla örtülü bir çatýsý olan baldakenli tipte bir tahttýr. Dört sütun kýrmýzý lakedir. Tahtýn tavanýnýn iç kýsmýnda bulut motifli bir bordür yer alýr. Diðer bütün yüzey ise, siyah zemin üzerine kývrýk dallý çiçekler, çeþitli hatayi goncalar ve irili ufaklý enginar yapraklarýndan oluþan bir kompozisyonla süslenmiþtir. Tavanýn kuzey ve güney taraflarýnda madalyonlar içinde ejder ve simurg dövüþü sahneleri yer alýr.



Ölçüleri: y. 247 cm., g. 88 cm., d. 74 cm. Malzeme: Ahþap üzerine sedef kakma, zümrüt, firuze, zebercet ve yakutlarla süslü. Taným: Ahþaptan yapýlmýþ oturma yeri koltuk tipinde, arkalýklý, kolçaklý, dört sütun üzerine oturan kubbesi ile baldakenli tipin deðiþik bir örneðidir. Tahtýn önünde beþgen formda alçak üç basamak yer alýr. Arkalýk da beþgen biçiminde olup, ön ve arka kýsýmlarýnda sedef kakma tekniðinde yapýlmýþ, vazodan çýkan karanfil, lale ve stilize çiçeklerden oluþan bir süsleme yer alýr. Kolçaklarý dört parmaklýklý olup, 2 m. uzunluðundaki arkadaki direkler kubbeyi taþýmaktadýr. Önde ise kolçaklarýn yanýnda ayrýca kubbeyi taþýyan birer direk yer alýr. Oturma yerinin alt kýsmýnda da çiçekli bitki kývrýmlarýndan oluþan sedef kakma bir süsleme yer alýr. Kubbesinin tepesinde Avrupa yapýmý bir saat zarfý kullanýlmýþtýr. Onun üstünde de kristal bir alem vardýr. 1,4 m. x 0,74 m. boyutlarýnda ve 0,47 m. yüksekliðindeki kubbenin dört köþesinde ise birer kristal topuz bulunmaktadýr.



Katalog No: 14 Cinsi: Taht



Katalog No: 15



Bulunduðu Yer: Topkapý Sarayý Müzesi, Ýstanbul Envanter No: H. 1625



Cinsi: Taht Bulunduðu Yer: Topkapý Sarayý Müzesi, Ýstanbul



Tarihi: 17. yüzyýl baþý



Tarihi: 1611-1681



Kime Ait Olduðu: Sultan I. Ahmed tarafýndan yaptýrýldýðýna dair kitabe var.



Kime Ait Olduðu: Sultan Murad IV tarafýndan yaptýrýlmýþ.



124



Ölçüleri: Bu taht Kutsal Emanetler Dairesi’nde bulunduðu için ölçü alma olanaðý bulunmamýþtýr. Malzeme: Gümüþ üzerine altýn yaldýzlý. Taným: Dört sütun tarafýndan taþýnan aynalý tonoz biçiminde bir çatýsý olan baldakenli tipte bir tahttýr.



Katalog No: 17 Cinsi: Taht



Katalog No: 16



Bulunduðu Yer: Topkapý Sarayý Müzesi, Ýstanbul.



Cinsi: Taht Bulunduðu Yer: Topkapý Sarayý Müzesi, Ýstanbul



Envanter No: H. 735 Tarihi:17. yüzyýldan sonra yapýlmýþ olmalýdýr.



Envanter No: H. 2879 Tarihi: 1622-1640 Kime Ait Olduðu: Sultan IV. Murad (16221640) tarafýndan sefere götürüldüðünden onun tahtý olarak adlandýrýlmýþtýr. Ölçüleri: y. 67 cm., g. 156 cm., d. 93 cm. Malzeme: Abanoz, fildiþi, sedef, firuze. Taným: Yanlarý ve arkasý kapalý bir sedir tipindedir. Tahtýn arkalýðý dilimli bir yarým þemse tipindedir. Arkalýðýn ortasýnda bir sedef kakýlarak yapýlmýþ bir madalyon vardýr. Tahtýn oturma yeri ise, kalem iþiyle yapýlmýþ, kirli sarý zemin üzerine kaplan postu motifleriyle süslüdür. Kolçaklarýn iki tarafýnda ikiþer fildiþi babalarý vardýr.



Kime Ait Olduðu: Bilinmiyor. Ölçüleri: y. 87 cm., g. 130 cm., d. 101 cm. Malzeme: Ahþap üzerine altýn kaplama, mineli, zümrüt, firuze, yakut, inci süslemeli. Taným: Yuvarlaða yakýn oval bir sedir tipindedir. Arkalýðý üç yanýný dolanmaktadýr. 46 cm. yüksekliðindeki bacaklarý boðumludur. Önünde bir ayak taburesi vardýr. Altýn kaplama üzerine mine iþi ile çiçek motifleriyle süslenmiþ, inci, yakut, zümrüt gibi deðerli taþlar kakýlmýþtýr.



125



SONUÇ



Araþtýrmamýzda tahtýn, çeþitli kültürlerde ayný simgesel anlamlarý taþýdýðýný gördük. Bu anlamlardan en bilineni, tahtýn bir egemenlik simgesi olmasýdýr. Tahtýn egemenlik simgesi olarak ilk kez ne zaman kullanýldýðý bilinmemektedir. Ama topluluk halinde yaþayan tüm insanlarýn kendilerine bir reis seçtikleri ve onu diðerlerinden ayýrmak için giysi, taç gibi aksesuarlarýn yanýnda makamýný belirten bir simgeye de gereksinim duyduklarý anlaþýlmaktadýr. Afrika’daki ilkel kabilelerde bile þef için özel bir tabure ayrýlmasý, bunu gösterir. Tahtýn dinsel anlamý ise daha az bilinmektedir. Tahtýn dinsel anlamý üç etkene dayanmaktadýr. Bunlardan ilki, hükümdarýn dinsel kimliðidir. Çok tanrýlý dinlere inanan bazý toplumlarda hükümdarýn tanrý, tanrýnýn oðlu ya da naibi olarak kabul edildiði görülmektedir. Tek tanrýlý dinlerde ise böyle bir durum söz konusu olmamakla birlikte, Eski Ahid’de Tanrý tarafýndan verilen ya da geri alýnan krallýk gibi inançlarýn sürdüðü görülür. Hristiyanlýk ve Ýslamlýk’da ise bu inançlarý göremiyoruz. Ancak dinin yine de hükümdar ve yönetim üzerinde söz sahibi olduðu görülmektedir. Tahtýn dinsel anlamýný oluþturan etkenlerden ikincisi ise, tahta oturan kutsal kiþilerle baðlantýlý olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Gerek çok tanrýlý, gerekse tek tanrýlý dinlere inanan toplumlarda tanrý ya da tanrýlarýn, tanrýçalarýn, peygamberlerin, havarilerin, azizlerin ve yüksek rütbeli din adamlarýnýn tahta oturduklarýna inanýldýðý anlaþýlmaktadýr. Tahtýn dinsel anlamýný oluþturan üçüncü etken ise, bazý toplumlarda tahtýn kendisinin bir kült eþyasý olarak kabul edilmesi, onun için törenler yapýlmasý ve ona tapýnýldýðýna iliþkin ip uçlarý vermesiyle baðlantýlý olarak, tahtýn kutsal kabul edilmesidir.



Tahtýn en az bilinen simgesel anlamý ise, kozmolojik anlamýdýr. Bu anlamýn oluþmasýnda iki etken vardýr. Bunlardan ilki, çeþitli toplumlarda görülen göksel taht kavramýdýr. Çok tanrýlý dinlere inanan toplumlarda tanrýlarýn tahtlarýnýn gökte olduðuna, hükümdarlýk tahtlarýnýn da gökten indirildiðine ya da hükümdarýn göðe çýkýp tahta oturduðuna inanýldýðýný görüyoruz. Tek tanrýlý dinlere inanan toplumlarda da Tanrýnýn göksel bir tahtý olduðuna inanýlmýþtýr. Tahtýn kozmolojik bir simge olarak deðerlendirilmesinin ikinci nedeni ise, tahtlarda kullanýlan bazý kozmolojik simgelerle baðlantýlýdýr. Çeþitli kültürlerde ayý simgeleyen bir hayvan olan boðanýn ve güneþi simgeleyen bir hayvan olan aslanýn tahtlarda yer almasý, tahtýn kozmolojik anlamýný güçlendirmektedir. Tahtýn bu üç simgesel anlamý ise, tahtlarýn yapýmýnda kullanýlan malzemeyi, süslemeyi ve renkleri de etkilemektedir. Bu anlamlarýn ýþýðýnda Türk tahtlarýný, Ýslamlýðýn kabulünden önceki dönem ve Ýslamlýðýn kabulünden sonraki dönem olarak iki ayrý grupta inceledik. Önce, taht yapýmýnda kullanýlan malzeme ve renkleri ele aldýk. Ýslamlýðýn kabulünden önceki dönemde Türk tahtlarýnda altýnýn malzeme olarak, ahþap ve gümüþten daha çok kullanýldýðýný gördük. Tahtlarýn yapým malzemesinin genelde ahþap olmasýna karþýlýk, Kök Türklerin Zerdüþt dininin etkisiyle aðaçtan yapýlmýþ nesnelerin üzerine oturmayý yeðlemedikleri anlaþýlmaktadýr. Gümüþ ise, Orta Asya’da az bulunan bir maden olduðundan taht yapýmýnda pek kullanýlmadýðý görülmektedir. Kutadgu Bilig’de sözü edilen üç ayaklý gümüþ kürsü dýþýnda, Türklerin taht yapýmýnda gümüþ kullandýðýna iliþkin bir kanýt bulamadýk. Tahtlarda ve taht minderlerinde



126



kullanýlan renkler hakkýnda kaynaklarda bir bilgiye rastlanmamaktadýr. Ancak altýn renginin hükümdara özgü bir renk olarak kabul edildiði anlaþýlmaktadýr. Ýslamlýðýn kabulünden sonraki dönemde de tahtlarýn yapým malzemesi pek deðiþmemiþtir. Yalnýzca ahþap tahtlar daha fazla kullanýlmýþtýr. Altýn tahtlarýn ise, her dönemde Türkler tarafýndan kullanýldýðý görülmektedir. Gümüþ de özellikle Osmanlýlar tarafýndan taht yapýmýnda kullanýlan bir malzeme olmuþtur. Renkler hakkýndaki bilgimiz ise, Osmanlýlar öncesi dönem için betimlerdeki tahtlara dayanmaktadýr. Bu betimlerde tahtlarda kýrmýzý rengin, taht minderlerinde de mavi rengin bol kullanýldýðý görülmektedir. Osmanlý tahtlarýnda ise kýrmýzý ve sarý renklerin, taht minderlerinde de baþta kýrmýzý olmak üzere, siyah, beyaz, mor gibi renklerin kullanýldýðý anlaþýlmaktadýr. Tahtlarýn tipleri de Ýslamlýk öncesi ve sonrasý dönemde pek fazla deðiþiklik göstermemiþtir. Sedir tipinde baðdaþ kurulup, oturmaya elveriþli geniþlikte kolçaklý ve kolçaksýz tahtlar her dönemde kullanýlmýþtýr. Bu tipte tahtlarýn Türklerin oturma kültüründen kaynaklandýðý anlaþýlmaktadýr. Budizmin etkisiyle altý sayýsýna verilen özel önem nedeniyle altýgen tahtlarýn, özellikle Uygurlar tarafýndan sýk kullanýldýðý görülmektedir. Ýslamlýðýn kabulünden sonraki dönemde de Büyük Selçuklularýn altýgen tahtlar ve keramik tabureler kullandýklarý, daha sonra Osmanlýlarýn da altýgen tahtlar kullandýklarý betimlerden anlaþýlmaktadýr. Aslanlý tahtlarýn ise, Ýslamlýk öncesi dönemde Türkler tarafýndan sýklýkla kullanýldýðýný gösteren betimler sýnýrlý sayýdadýr. Bu betimlerde de aslanýn tahtý taþýyan bir hayvan olmadýðý, taht sahnelerinin altýnda yer aldýðý görülmektedir. Selçuklular döneminde de aslanýn simgesel deðeriyle kabul edildiði ve taht sahnelerinde kullanýldýðý görülmektedir. Osmanlýlarda ise Kanuni Sultan Süleyman’ýn kristal aslanlý tahtý dýþýnda, aslanlý taht kullandýklarýna iliþkin bir kaynak bulamadýk. Aslanlý tahtlarýn Bizans’ta olduðu gibi, Ýslam dünyasýnda da Hz. Süleyman’ýn efsanevi tahtý dolayýsýyla benimsendiði anlaþýlmaktadýr. Ancak yine de aslanýn kozmolojik anlamýný düþündüren bazý anlatýmlar, Osmanlý tahtlarýn-



daki kitabelerde görülmektedir. Sultan I. Ahmed tahtýnda yer alan, tahtýn aslan burcuyla benzeþim içinde ele alýndýðý dizeler, aslanlý tahtýn artýk kullanýlmamasýna karþýlýk, düþünsel düzeyde varlýðýný kanýtlar. Koltuk tipinde tahtlarýn ise Ýslamlýk öncesi dönemde yaygýn olarak kullanýldýðýna iliþkin yeterli kanýt yoktur. Ancak Pazýrýk kurganýnda bulunan bir örtü üzerinde görülen koltuk biçiminde bir tahta oturmuþ tanrýça figürü, bu tipte tahtlarýn erken tarihli bir örneðini sunar. Osmanlýlarýn da bu tipte tahtlar kullandýklarý, minyatürlerden ve günümüze gelen tahtlardan anlaþýlmaktadýr. Ýslamlýk öncesi dönemde Ýstemi Kaðan tarafýndan kullanýlan tekerlekli araba biçiminde taht ve Kutadgu Bilig’de sözü edilen üç ayaklý taht tipleri ise, Ýslamlýk sonrasý dönemde ortadan kaybolmuþtur. Tekerlekli araba biçiminde tahtýn güneþ ve ay tanrýlarýnýn tahtlarýna benzediði, hükümdarýn böyle bir tahta oturarak bu tanrýlarýn görünümünü almak istediði düþünülebilir. Üç ayaklý taht ise, simgesel bir taht motifidir. Devlet aygýtýný simgelemektedir. Ýslamlýk öncesi dönemde Türkler tarafýndan kullanýldýðýna dair bir kanýt olmayan yeni bir taht tipi ise, Osmanlýlar tarafýndan sýk kullanýldýðý günümüze gelen örneklerden anlaþýlan baldakenli tahtlardýr. Gökyüzüyle iliþkili simgesel bir anlam taþýdýðý anlaþýlan bu tahtlar, Osmanlýlar tarafýndan hem kapalý, hem de açýk alanlarda kullanýlmýþtýr. Tahtýn kullanýldýðý törenler de Ýslamlýk öncesi ve sonrasý dönemde aynýdýr. Ancak törenlerde bazý deðiþiklikler görülür. Tahta çýkma törenlerinde Ýslamlýk öncesi dönemde kaðanýn boðazýnýn sýkýlmasý, keçe üzerinde havaya kaldýrýlýp, dokuz kez doðudan batýya doðru çevrilmesi gibi gelenekler, Ýslamlýk sonrasýnda görülmez. Osmanlý hükümdarlarýnýn tahta çýkýþ törenlerinin Topkapý Sarayý’nda Bab üs Saade önünde yapýldýðý bilinir. Törende uyulacak teþrifat kurallarý da belirlidir. Ancak bazý durumlarda törenin otaðda da yapýldýðý ve hükümdarýn teþrifat kurallarýna uymadýðý da görülür. Ýmparatorluðun son dönemlerinde ise bazý geleneklerin unutulduðu, törenlerde uyulmasý gereken kurallara uyulmadýðý, bu tören-



127



lere katýlanlarýn tanýklýklarýndan anlaþýlmaktadýr. Elçi kabul törenlerinde ise, hükümdarýn tahta oturmasý her dönemde görülmektedir. Ýslamlýk öncesi dönemde bazen bu kurala uyulmadýðý görülse de, genelde hükümdar tahtýnda oturarak elçileri kabul etmiþtir. Bu törenin genellikle otaðda yapýlmasý ilginçtir. Otaðýn bu amaçla kullanýmý, göçebe geleneðine baðlanabilir gibi görünüyorsa da, otaðýn gök kubbenin simgesi olarak düþünülmesinin de etkin olabileceði düþünülmelidir. Selçuklu döneminde de elçi kabullerin otaðda yapýldýðý görülmektedir. Osmanlý döneminde ise, saraylarda kabul için ayrý bir mekan ayrýldýðý görülür. Arz Odasý olarak adlandýrýlan bu mekanda baldakenli tahtýn kullanýmýnýn sürmesi, göksel inançlarla iliþkinin bu yolla sürdürülmesine iliþkin bir kanýt olarak kabul edilebilir. Saray düðünlerinde gelinin tahta oturtulmasý geleneðinin de Uygurlar’dan baþlayarak, Selçuklu ve Osmanlýlarda da sürdüðü görülmektedir. Gelinlerin oturduklarý taht, saltanat tahtý anlamýnda olmamakla birlikte, saltanatýn bu önemli simgesinin kullanýmýyla düðünlere çok önem verildiðini gösterir. Osmanlýlarda Arife günü ve bayramlarda da hükümdarýn saray erkanýyla bayramlaþmasý için bir tören yapýlmýþtýr. Arife günü, tahtýn Topkapý Sarayý’nda Arz Odasý kapýsý önüne, bayramlarda da Bab üs Saade önüne kurulmasý gelenek haline gelmiþtir. Daha sonralarý ise Dolmabahçe Sarayý’nda muayede salonu bu tören için kullanýlmýþtýr. Törenler ise, hükümdarýn görkemini gösteren bir biçimde yapýlmýþ, Fatih Sultan Mehmed’in kanunnamesinde belirtilen teþrifat kurallarýna uyulmuþtur.



Taht, öteki kültürlerde olduðu gibi Türkler için de her zaman önemli bir simge olmuþtur. Hükümdarlýðýn bu önemli simgesi törenlerde hükümdarýn gücünü ve egemenliðini belirten bir nesne olarak kullanýlmýþtýr. Dinsel inançlar da tahtýn dinsel bir simge olmasýna yol açmýþtýr. Türklerde Ýslamlýk öncesi dönemde hükümdarýn kutsal bir kimlik taþýdýðý görülmektedir. Ýslamlýðýn kabulünden sonraki dönemde de hükümdarýn dinsel kimliðini sürdürdüðü kullandýklarý unvanlardan anlaþýlmaktadýr. Hilafetin ele geçirilmesiyle birlikte Osmanlý sultanlarý, ayný zamanda Ýslamlýðýn en yüksek dereceli reisi durumuna gelmiþlerdir. Tanrý ve tanrýlarýn, kutsal kiþilerin tahta oturduklarý inancý, Türk kültüründe de her zaman varolmuþtur. Tahtýn kendisinin kutsal kabul edilmesine iliþkin inançlar ise, Ýslamlýk öncesi dönemde yalnýzca bir kaynaða dayalý olarak görülmektedir. Ancak Türklerin, tahtýn dinsel anlamýný oluþturan etkenlerden ikisini gerçekleþtirdikleri görülmektedir. Tahtýn kozmolojik bir simge olarak deðerlendirilmesine yol açan etkenlerden biri olan göksel taht anlayýþý, Türkler tarafýndan her dönemde görülmektedir. Ýslam öncesi dönemde tanrýlarýn göksel bir tahta oturduklarýna, hükümdarýn tanrý tarafýndan gökyüzüne götürüldüðüne inanýlmýþtýr. Ýslamlýkta da Tanrý’nýn tahtýnýn bütün gökleri ve yerleri kapladýðýna inanýlmýþtýr. Tahtla ilgili kozmolojik simgelerden biri olan aslan da tahtlarda ve taht sahnelerinde kullanýlmýþtýr. Ayrýca gökle ilgili bazý simgelerin de taht tiplerini etkilediði görülmektedir. Baldakenli tahtlar ve bu tahtlara asýlan aský toplarý tahtlarýn göksel bir simge olduðu yolundaki inancý güçlendirmektedir.



128



NOTLAR



C. Özdemir, Topkapý Müzesindeki Tahtlar, Ý.Ü. Ed. Fak. Sanat Tarihi Bölümü Yayýnlanmamýþ Lisans Tezi, Ýstanbul, 1975; Ü. Gültekin, Selçuklu ve Osmanlý Devrinde Taht Tipleri, Ý. Ü. Ed. Fak. Sanat Tarihi Bölümü Yayýnlanmamýþ Lisans Tezi, Ýstanbul, 1972. 2 H. Þehsuvaroðlu, “Osmanlý Tahtlarýnýn Hikayesi”, Hayat Mecmuasý, Sayý 39, Ýstanbul, 1957, s. 14-15; S. Ünver, “Anadolu Selçuklu Hanedaný Tahtlarý Üzerine”, VII. Türk Tarih Kongresi, Ankara, 1972, s. 410-411; F. Preyger, “Bayram Tahtý”, Türk Etnoðrafya Dergisi, Sayý 13, 1973, s. 71-77; M. M. Aktepe, “Nadir Þah’ýn Osmanlý Padiþahý I. Mahmud’a Gönderdiði Taht-Tavus Hakkýnda”, Tarih Dergisi, Sayý 28/29, Ýstanbul, 1975, s. 113-122; K. Otto-Dorn, “Das Seldschukische Thronbild”, Persica, 10, 1982, s. 149-194; M. Önder, “Topkapý Müzesindeki Nadir Þah Tahtý”, Antika The Journal of Collectable Art Aylýk Dergi, Sayý 3, Haziran 1985, s. 113-122. 3 J. Auboyer, Le Trone et son Symbolisme dans L’Inde Ancienne, Presses Universitaires de France, Paris, 1949. 4 J. Auboyer, Un aspect du symbolisme de la souverainete dans l’Inde d’apres l’iconographie des trones, Revue des arts Asiatiques, Annales du Musee Guimet, Tome XI, s. 88-101. 5 J. Campbell, Batý Mitolojisi, Tanrýnýn Maskeleri, Ankara, 1992; Ýlkel Mitoloji, Tanrýnýn Maskeleri, Ankara, 1992; Doðu Mitolojisi, Tanrýnýn Maskeleri, Ankara, 1993; Yaratýcý Mitoloji, Tanrýnýn Maskeleri, Ankara, 1994. 6 S. H. Hook, Ortadoðu Mitolojisi, Mezopotamya Mýsýr Filistin Hitit Musevi Hristiyan Mitoslarý, Ankara, 1991. 7 J. G. Frazer, The Golden Bough A Study in Magic and Religion, London, 1923. 8 H. Frankfort, Kingship and Gods A Study of Ancient Near Eastern Religion as the Integration of Society with Nature, Chicago, 1955. 9 J.-P. Roux, Türklerin ve Moðollarýn Eski Dini, Ýstanbul, 1994. 10 A. V. Anohin, “Altay Þamanlýðýna Ait Maddeler”, Ülkü, c. XV, Sayý 87, Mayýs, 1940, s. 239-247; Sayý 88, Haziran, 1940, s. 321-323; Sayý 89, Temmuz, 1940, s. 395-405. 11 M. H. Yazýr, Hak Dini Kur’an Dili, Ýstanbul, Tarihsiz; Ýncil-i Þerif, Ýstanbul, 1951; Kitabý Mukaddes, 1



Ýstanbul, 1958. 12 S. N. Kramer, Tarih Sümer’de Baþlar, Ankara, 1990. 13 S. Kutlu -T. Duralý, Gýlgamýþ Destaný, Ýstanbul, 1973. 14 Homeros, Odysseia, Ýstanbul, 1992. 15 Homeros, Ýlyada, Ýstanbul, 1992. 16 S. Eyüboðlu-A. Erhat, Hesiodos Eseri ve Kaynaklarý, Ankara, 1977. 17 Z. V. Togan, Oðuz Destaný, Ýstanbul, 1982. 18 M. Ergin, Dede Korkut Kitabý, Ýstanbul, 1990. 19 W. Radloff, Manas Destaný, Ankara, 1995. 20 R. R. Arat, Eski Türk Þiiri, Ankara, 1991. 21 Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, c. I, Ýstanbul, 1947; c. II, Ankara, 1991. 22 H. N. Orkun, Eski Türk Yazýtlarý, c. I, Ýstanbul, 1936; c. II, Ýstanbul, 1939; c. III, Ýstanbul, 1940; C. IV, Ýstanbul, 1941. 23 M. Eliade, Ýmgeler Simgeler, Ankara, 1992. 24 M. Eliade, Kutsal ve Dindýþý, Ankara, 1991. 25 G. Ferguson, Signs & Symbols in Christian Art, New York, 1955. 26 V. Von Le Coq, Die Buddhistische Spätantike in Mittelasien, Berlin, 1924. 27 M. M. Yamanlar, Ýslam Sanatlarýnda Taht Sahneleri, Taht Sahnelerini Oluþturan Ögeler Üzerine Ýncelemeler, Ý.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi, Ýstanbul, 1994. 28 E. Chavannes, Documents sur les Tou-kie (Turcs) Occidentaux et Notes Additionelles, St. Petersbourg, 1903. 29 A. Ahmetbeyoðlu, Grek Seyyahý Priskos (V. Asýr)’a Göre Avrupa Hunlarý, Ýstanbul, 1995. 30 Ö. Ýzgi, Çin Elçisi Wang Yen- Te’nin Uygur Seyahatnamesi, Ankara, 1989. 31 Ýbn-i Bibi, Anadolu Selçuki Devleti Tarihi, Ankara, 1941. 32 Muhammed Et-Tanci, Ýbni Batuta Seyahatnamesi “Tuhfetu’n- Nuzzar fi Garaibi’l Emsar”, C. I-II, Ýstanbul, 1993. 33 K. Tebly, Dersaadet’te Avusturya Sefirleri, Ankara, 1988.



129



J. B. Tavernier, A New Relation of the Inner Part of the Grand Seignor’s Seraglio, London, 1677. 35 A. Galland, Ýstanbul’a Ait Günlük Anýlar, c. II, Ankara, 1973. 36 G. Clauson, An Etymological Dictonary of PreThirteenth Century Turkish, s. 150. 37 H.N. Orkun, Eski Türk Yazýtlarý, c. IV, s. 32. 38 B. Ögel, Türk Kültürünün Geliþme Çaðlarý, s. 687. 39 H.N. Orkun, a.g.e., c. I, s. 22. 40 S. Divitçioðlu, Köktürkler, s. 64. 41 B.Ögel, a.g.e., s. 686-687. 42 G. Clauson, a.g.e., s. 298. 43 H.N. Orkun, a.g.e., c.I, s.26-27. 44 S. Divitçioðlu, a.g.e., s. 64. 45 A. Donuk, Eski Türk Devletlerinde Ýdari Askeri Unvan ve Terimler, s. 83. 46 H.N. Orkun, a.g.e.,s. 830. 47 A.g.e., s.264. 48 G. Clauson, a.g.e., s.225. 49 A. Caferoðlu, Uygur Sözlüðü, s. 121. 50 Kaþgarlý Mahmud, Divanü Lugat-it-Türk, c. III, s. 222, 430, c.II, s.72, 177. 51 G. Clauson, a.g.e., s. 233. 52 A.Caferoðlu, a.g.e., s. 113. 53 B. Ögel, a.g.e.,s. 688. 54 Kaþgarlý Mahmud, a.g.e., c. III, s. 121, 221. 55 G. Clauson, a.g.e., s. 528. 56 B. Ögel, a.g.e., s. 688. 57 B. Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriþ, c. III, s. 251. 58 Kaþgarlý Mahmud, a.g.e., c. I, s. 435. 59 B. Ögel, Türk Kültürünün Geliþme Çaðlarý, s. 688. 60 Kaþgarlý Mahmud, a.g.e., c. I, s. 435. 61 A.g.e., Ýndeks, s. 573. 62 G. Clauson, a.g.e., s. 436. 63 Kaþgarlý Mahmud, a.g.e., c. I, s. 327; c. II, s. 318. 64 G. Clauson, a.g.e., s. 756. 65 Kaþgarlý Mahmud, a.g.e., c. III, s. 140. 66 Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, c. I, s. 94. 67 M. N. Özön, Osmanlýca-Türkçe Sözlük, s. 451. 68 M.Z. Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, c. II, s. 344-345. 69 M.N. Özön, a.g.e., s. 750. 70 M.Z. Pakalýn, a.g.e., c. III, s. 186. 71 M. N. Özön, a.g.e., s. 807. 72 TKS Arþivi, D. 12 b, y. 20 b, y. 48 a, D. 12 a, y. 21 b, y. 25 b. 73 M. N. Özön, a.g.e., s. 785. 74 M. Z. Pakalýn, a.g.e., c. III, s. 380. 34



M. N. Özön, a.g.e., s. 342. H. Ayan, Cevri Hayatý, Edebi Kiþiliði, Eserleri ve Divanýnýn Tenkidli Metni, s. 289. 77 F. Devellioðlu, Osmanlýca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, s. 289. 78 M.Sarý, Arapça-Türkçe Lugat “El Mevarid”, s. 26. 79 Anonim, The Compact Edition of the Oxford English Dictionary, vol. II, s. 3306. 80 M. Þ. Günaltay, Yakýn Þark, c. I, s. 208. 81 A.g.e., s. 355. 82 A.g.e., s. 358. 83 A.g.e., s. 359. 84 A.g.e., s. 242-243. 85 A.g.e., s. 550. 86 J. G. Frazer, The Golden Bough, s. 101. 87 A.g.e., s. 281. 88 A.g.e., s. 282. 89 S. H. Hooke, Ortadoðu Mitolojisi, s. 68. 90 J. G. Frazer, a.g.e., s. 104. 91 A.g.e., s. 174. 92 A. Ýnan, Eski Mýsýr Tarih ve Medeniyeti, s. 229. 93 S. H. Hooke, a.g.e., s. 72. 94 J. G. Frazer, a.g.e., s. 104-105. 95 J. Campbell, Doðu Mitolojisi, s. 105. 96 J. P. Roux, Aksak Timur Ýslamýn Kutsal Savaþçýsý, s. 53. 97 A. M. Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, s. 99. 98 M. Þ. Günaltay, Yakýn Þark, c. II, s. 126. 99 J. Campbell, Batý Mitolojisi, s. 279. 100 J. Campbell, Doðu Mitolojisi, s. 257-258. 101 G. Tümer- A. Küçük, Dinler Tarihi, s. 74. 102 H. N. Orkun, Eski Türk Yazýtlarý, c. IV, s. 109. 103 A.g.e., c. I, s. 22. 104 A.g.e., c. I, s. 22. 105 S. Divitçioðlu, Köktürkler, s. 119. 106 A.g.e., s. 124. 107 J. P. Roux, Türklerin ve Moðollarýn Eski Dini, s. 90. 108 A.g.e., s. 91. 109 B. Ögel, Türklerde Devlet Anlayýþý, c. I, s. 41. 110 A.g.e., s. 41-42. 111 Ö. Ýzgi, “Hunlar, Göktürkler ve Uygurlarda Geleneksel Festival ve Eðlenceler”, Tarih Dergisi, Sayý 31, 1977, s. 30. 112 H. N. Orkun, a.g.e., c. I, s. 85. 113 R. R. Arat, Eski Türk Þiiri, s. 221,227. 114 A. Donuk, Eski Türk Devletlerinde ÝdariAskeri Unvan ve Terimler, s. 50. 115 B. Ögel, Büyük Hun Ýmparatorluðu Tarihi, c. I, s. 438.



130



75 76



J. Campbell, Ýlkel Mitoloji, s. 480. J. Campbell, Doðu Mitolojisi, s. 483. 118 H. N. Orkun, Eski Türk Yazýtlarý, c. I, s. 34-35. 119 S. Divitçioðlu, a.g.e., s. 122. 120 A. Donuk, a.g.e., s. 19. 121 B. Ögel, Türklerde Devlet Anlayýþý, c. I, s. 75. 122 S. Divitçioðlu, a.g.e., s. 136. 123 R. R. Arat, a.g.e., s. 97-99. 124 Kitabý Mukaddes, Eski Ahid, Daniel, 7;18. 125 A.g.k., Daniel, 7;23-27. 126 A.g.k., I. Samuel, 15;1. 127 A.g.k., I. Samuel, 15;10. 128 A.g.k., I. Samuel, 28; 17. 129 A.g.k., II. Samuel, 7; 13-16. 130 A.g.k., II. Samuel, 22; 51. 131 A.g.k., I. Krallar, 11; 9-11. 132 A.g.k., I. Krallar, 10-18. 133 A.g.k., I. Krallar, 2; 19. 134 Ýslamlýðý kabul edenlerin öncelikle þu sözlerle kelime-i þahadet getirmesi gerekir: “Eþhedü en la ilahe illallah ve eþhedü enne Muhammedün abdühü ve resulühü...” 135 Ý. H. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devleti Teþkilatýna Medhal, s. 3. 136 El Hüseyni, Ahbar üd Devlet is Selçukiyye, s. 71. 137 S. Koca, “Türkiye Selçuklu Devleti Hükümdarlarýnýn Aldýklarý ve Kullanýlan Hakimiyet ve Hükümdarlýk Sembolleri”, III. Milli Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri, s. 150. 138 A.g.k., s. 151. 139 Ý. H. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devletinin Saray Teþkilatý, s. 230. 140 M. Z. Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, c. III, s. 265. 141 F. Özka, “Topkapý Sarayýnýn Kapýlarý”, Türkiyemiz, Sayý 35, s. 35. 142 M. Z. Pakalýn, a.g.e., c.I, s. 820. 143 A.g.e., s. 820. 144 T. Öz, Ýstanbul Camileri, c. I, s. 129. 145 M. Z. Pakalýn, a.g.e., c. I, 703. 146 Y. Yücel, Muhteþem Türk Kanuni Ýle 40 Yýl, giriþ sayfasý. 147 Defterdar Sarý Mehmed Paþa, Zübde-i Vekaiyat, s. 3. 148 S. N. Kramer, Tarih Sümer’de Baþlar, s. 77. 149 A.g.e., s. 227. 150 S. H. Hooke, Ortadoðu Mitolojisi, s. 45. 151 S. Eyüboðlu-A. Erhat, Hesiodos Eseri ve Kaynaklarý, s. 143. 152 Homeros, Ýlyada, s. 218. 116 117



A.g.e., s. 332, 344. A.g.e., s. 237. 155 Homeros, Odysseia, s. 248, 251, 256, 263, 292. 156 A.g.e., s. 105. 157 J. Campbell, Doðu Mitolojisi, s. 194. 158 Þ. Turan, Türk Kültür Tarihi, s. 103. 159 A.g.e., s. 103. 160 Ý. Kafesoðlu, Türk Milli Kültürü, s. 288. 161 A. V. Anohin, “Altay Þamanlýðýna Ait Maddeler”, Makaleler ve Ýncelemeler, s. 404. 162 A. V. Anohin, “Altay Þamanlýðýna Ait Maddeler”, Ülkü, c. XV, Sayý 87, s. 242. 163 A.g.k., s. 243. 164 S. V. Kielev, “Drevnyaya ýstoriya yuzhnoy sibiri”, Mater i issled po arkheologii, SSRR. IX, M-L, s. 248-257. 165 J. Campbell, Doðu Mitolojisi, s. 286-287. 166 A.g.e., s. 316. 167 R. R. Arat, Eski Türk Þiiri, s. 97. 168 Kitabý Mukaddes, Eski Ahid, Daniel, 7; 25-26. 169 A.g.k., I. Samuel, 12; 12-13. 170 A.g.k., Ýþaya, 6; 1-3. 171 A.g.k., Daniel, 7;9. 172 A.g.k., Hezekiel, 10; 1-2. 173 A.g.k., Hezekiel, 10; 9-14. 174 Ýncil-i Þerif, Matta, 3; 1. 175 A.g.k., Matta, 6; 9-10. 176 A.g.k., Yuhanna’nýn Vahyi, 11; 15. 177 A.g.k., Matta, 5; 34-35. 178 A.g.k., Yuhanna’nýn Vahyi, 4; 2-6. 179 J. Vegh, Van Eyck, s. 12. 180 Ýncil-i Þerif, Luka, 1, 32-33. 181 A.g.k., Ýbranilere Mektup; 12-2. 182 A.g.k., Markos, 1; 1. 183 A.g.k., Matta, 14, 23-33. 184 A.g.k., Matta, 16, 15-16. 185 A.g.k., Yuhanna, 3; 16-17. 186 A.g.k., Yuhanna, 5; 22-23. 187 A.g.k., Luka, 23; 37-38. 188 A.g.k., Yuhanna, 18; 36-37. 189 M. Sözen-U. Tanyeli, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüðü, s. 185. 190 G. Podskalsky, “Pantokrator”, The Oxford Dictionary of Byzantium, vol. III, s. 1574. 191 Ýncil-i Þerif, Matta, 19; 28, Luka; 22; 29-30. 192 A.g.k., Luka, 22; 29-30. 193 A.g.k., Yuhanna’nýn Vahyi, 2; 12-13. 194 A.g.k., Yuhanna’nýn Vahyi, 12; 9. 195 A.g.k., Yuhanna’nýn Vahyi, 16; 1-7. 196 A.g.k., Yuhanna’nýn Vahyi, 16; 10. 197 G. Ferguson, Signs & Symbols in Christian Art,



131



153 154



s. 301-302. 198 F. N. Arnoldi, “Liturgical and Ritual Objects”, Encyclopedia of World Art, vol. IX, col. 296. 199 G. Ferguson, a.g.e., s. 301-302. 200 A. Kazhdan, “Cathedra”, The Oxford Dictionary of Byzantium, vol. I, s. 392. 201 M. Johnson-A. Cutler, “Synthronon”, The Oxford Dictionary of Byzantium, vol III, s. 1996. 202 F. N. Arnoldi, “Liturgical and Ritual Objects”, Encyclopedia of World Art, vol. IX, col. 296. 203 A.g.k., col. 297. 204 Elmalýlý M. Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur’an Dili, c. II, s. 148 (Bakara; 256). 205 A.g.e., c. II, s. 157. 206 A.g.e., c. II, s. 162. 207 A.g.e., c. VI, s. 469 (Sad; 34). 208 A.g.e., c. VI, s. 470. 209 A.g.e., c. IV, s. 46-47 (A’raf; 54). 210 A.g.e., c. IV, s. 56. 211 A.g.e., c. V, s. 536 (Mü’minun; 86). 212 A.g.e., c. IX, s. 95 (Buruc; 14-15). 213 A.g.e., c. IV, s. 518 (Hud; 7 ) 214 A.g.e., c. VI, s. 507 (Zümer; 75). 215 A.g.e., c. VI, s. 511 (Mümin; 7). 216 A.g.e., c. VI, s. 435 (Saffat; 44). 217 A.g.e., c. VI, s. 433. 218 A.g.e., c. VII, s. 270 (Tur; 20). 219 A.g.e., c. VII, s. 397 (Vakýa; 11-16). 220 A.g.e., c. IX, s. 165 (Gaþiye; 10-16). 221 A.g.e., c. V, s. 359 (Kehf; 31), c. VI, s. 420 (Yasin; 56), c. VIII, s. 451, (Ýnsan; 13), c. IX, s. 58-59, (Mutaffifin; 23, 35), 222 M. Sarý, Arapça-Türkçe Lugat “El Mevarid”, s. 26. 223 Elmalýlý M. Hamdi Yazýr, a.g.e., c. V, s. 358 (Kehf; 30-31). 224 A.g.e., c. VI, s. 421 (Yasin; 55-56). 225 A.g.e., c. IX, s. 60 (Mutaffifin; 22-23) 226 A.g.e., c. IX, s. 60 (Mutaffifin; 34-35). 227 A.g.e., c. VI, s. 130 (Neml; 22-23). 228 A.g.e., c. VI, s. 130 (Neml; 40-42). 229 A.g.e., c. V, s. 97 (Yusuf; 100). 230 Süleyman Çelebi, Vesiletü’n Necat Mevlid, s. 99, 130, 138, 142. 231 A.g.e., s. 100, 108, 110, 111, 122, 129, 134, 138. 232 A.g.e., s. 100, 119, 146. 233 A.g.e., s. 119. 234 J. Campbell, Batý Mitolojisi, s. 372. 235 G. Öney, Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatlarý, s. 113.



236



E. Diez. “Minber”, Ýslam Ansiklopedisi, c. 8, s.



335. Ýbni Haldun, Mukaddime, c. II, s. 34. M. N. Özön, “Minber”, Osmanlýca Türkçe Sözlük, s. 538. 239 G. Öney, Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatlarý, s. 113-114. 240 Anonim, “Taht”, Meydan Larousse, c. 19, s. 13. 241 Ýbni Haldun, Mukaddime, c. II, s. 10. 242 Gregory Abu’l Farac, Abu’l Farac Tarihi, c. I, s. 311. 243 A.g.e., s. 257. 244 A.g.e., s. 273. 245 Ý. H. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devleti Teþkilatýna Medhal, s. 5. 246 O. Grabar, Ýslam Sanatýnýn Oluþumu, s. 131132. 247 M. Þ. Günaltay, Yakýn Þark, c. I, s. 525. 248 J. B. Pritchard, The Ancient Near East in Pictures Relating to the Old Testament, s. 311. 249 M. Þ. Günaltay, a.g.e., c. II, s. 237. 250 A.g.e., s. 248. 251 J. Auboyer, Le Trone et son Symbolisme dans L’Inde Ancienne, s. 63. 252 H. Goez, “Interior Decoration and Design”, Encyclopedia of World Art, vol. VIII, col. 201. 253 J. Auboyer, a.g.e., s. 63. 254 A.g.e., s. 63. 255 A.g.e., s. 69. 256 A.g.e., s. 174. 257 A.g.e., s. 176. 258 E. Esin, “ Baþlangýcýndan Selçuklulara Kadar Türk Hakan Þehri”, Tarih Araþtýrmalarý Dergisi, Sayý 10/11, s. 153-154’den PugacenkovaRempel, Výdayuþçiesya pamyatniki arhitekturý Uzbekistana, Taþked, 1958, s. 145. 259 A. W. Carr, “Hetoimasia”, The Oxford Dictionary of Byzantium, vol. 2, s. 926. 260 O. Hançerlioðlu, Ýslam Ýnançlarý Sözlüðü, s. 285-286. 261 M. N. Özön, Osmanlýca -Türkçe Sözlük, s. 451. 262 Y. Önge, “Topkapý Sarayýnda Hýrka-i Saadet Dairesi”, Önasya, c. 3, Sayý 31, s. 11. 263 Ý. H. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devletinin Saray Teþkilatý, s. 202. 264 G. Necipoðlu, Architecture, Ceremonial and Power The Topkapý Palace In The Fifteenth And Sixteenth Centuries, s. 149’dan/ O. Bon, “Descrizione del Seraglio del Gransignore fatta del Bailo Ottaviano Bon (1608)” in Niccolo Barrozzi and Guglielmo Berchet, s. 64.



132



237 238



Silahdar Fýndýklýlý Mehmed Aða, Nusretname, c. I, F., II, s. 224. 266 Selaniki Mustafa Efendi, Tarih-i Selaniki, c.I, s. 101. 267 M.Z. Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, c. III, s. 371. 268 M. Aksel,”Bir Halk Ressamý Mehmet Hulusi”, Türkiyemiz, Sayý 13, s. 17. 269 M. Z. Pakalýn, a.g.e., c. III, s. 380. 270 Anonim, “Taht”, Meydan Larousse, c. 19, s. 13. 271 S.N.Kramer, Tarih Sümer’de Baþlar, s. 129. 272 S.H. Hooke, Ortadoðu Mitolojisi, s.72. 273 J. Campbell, Doðu Mitolojisi, s. 483. 274 H. N. Orkun, Eski Türk Yazýtlarý, c. I, s. 34-35. 275 Liu-Mau T’sai, Die Chinesischen Nachricten zur Geschicte der Ost-Turken (T’ukue), Buch II, s. 496. 276 M. Eliade, Ýmgeler & Simgeler, s. 26. 277 S.Eyüboðlu- A.Erhat, Hesiodos Eseri ve Kaynaklarý, s. 143. 278 B. Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 434. 279 A. V. Anohin, “Altay Þamanlýðýna Ait Maddeler”, Ülkü, c. XV, Sayý 87, s. 245. 280 Ýncil-i Þerif, Matta; 5, 34-35. 281 Elmalýlý M.H.Yazýr, Hak Dini Kur’an Dili, c.II, s. 148 (Bakara; 256). 282 A.g.k., c. IV, s. 518 (Hud;7). 283 A.g.k., c. V, s. 358 (Kehf; 30-31), c. VI, s. 421 (Yasin; 55-56), s. 435 (Saffat; 44), c. VII, s. 270 (Tur; 20), s. 397 (Vakýa; 11- 16), c. IX, s. 60 (Mutaffifin; 2223, 34-35), s. 165 (Gaþiye; 10-16). 284 M. Þ. Günaltay, Yakýn Þark, c. I, s. 216. 285 A.g.e., c. I, s. 465. 286 J. Campbell, Doðu Mitolojisi, s. 67. 287 A.g.e., s. 59. 288 W. Hartner,”The Pseudoplanetary Nodes of The Moon’s Orbit In Hindu And Islamic Iconographies”, Ars Islamica, Vol. V, Pt.,2, s. 116. 289 A.g.k., s. 117. 290 J. Campbell, Doðu Mitolojisi, s. 101. 291 J.B. Pritchard, a.g.e., s. 313. 292 F. Kýnal, Eski Anadolu Tarihi, s. 213. 293 M. Þ. Günaltay, Yakýn Þark, c.II, s. 224. 294 A.g.e., s. 225. 295 A. M. Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, s. 55. 296 A. Erhat, Mitoloji Sözlüðü, s. 118. 297 J. Campbell, Ýlkel Mitoloji, s. 267. 298 A.g.e., s. 278-279. 299 B. Ögel, Türk Mitolojisi, c.I, s. 59. 300 M. Ergin, Dede Korkut Kitabý, s. 21-36. 265



301 302



A.g.e., s. 26. J.- P. Roux, Türklerin ve Moðollarýn Eski Dini,



s. 151. G. Öney, Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatlarý, s.54. 304 S.N. Kramer, Tarih Sümer’de Baþlar, s. 224 305 A.g.e., s. 225. 306 J. Campbell, Doðu Mitolojisi, s. 67. 307 A.g.e., s. 100-101. 308 A.g.e., s. 105. 309 Vergilius, Aeneas, s. 192. 310 J. Campbell, Ýlkel Mitoloji, s. 267. 311 J. Auboyer, Le Trone et son Symbolisme dans L’Inde Ancienne, s. 108 312 A.g.e., 110. 313 A.g.e., 109. 314 Kitabý Mukaddes, Eski Ahid, I.Kýrallar, 10-18. 315 S. Waetzold, “Automata”, Encyclopedia of World Art, vol. II, col. 184. 316 J. Campbell, Batý Mitolojisi, s. 347. 317 G. Ferguson, Signs & Symbols in Christian Art, s. 20. 318 J. - P. Roux, Türklerin ve Moðollarýn Eski Dini, s. 155. 319 J. - P. Roux, Aksak Timur Ýslamýn Kutsal Savaþçýsý, s. 232. 320 G. Necipoðlu, Architecture, Ceremonial and Power, The Topkapý Palace In The Fifteenth And Sixteenth Centuries, s. 149. 321 S. Baðcý, “Takdim Minyatürlerinde Farklý Bir Konu: Süleyman Peygamber’in Divaný”, Sanat Tarihinde Ýkonografik Araþtýrmalar Güner Ýnal’a Armaðan, s. 40. 322 S. N. Kramer, Tarih Sümer’de Baþlar, s. 258. 323 S. Kutlu-T. Duralý, Gýlgamýþ Destaný, s. 90. 324 A.g.e., s. 83. 325 M. Þ. Günaltay, Yakýn Þark, c. I, s. 458. 326 A.g.e., s. 459. 327 J. Auboyer, Le Trone et son Symbolisme dans L’Inde Ancienne, s. 73. 328 H. Frankfort, Kingship and The Gods, s. 46. 329 Homeros, Odysseia, s. 248, 251, 256, 292. 330 S. N. Kramer, a.g.e., s. 227. 331 A.g.e., s. 75. 332 B. Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 550. 333 S. N. Kramer, a.g.e., s. 227. 334 A.g.e., s. 249. 335 M. Eliade, Ýmgeler Simgeler, s. 161. 336 J. Auboyer, a.g.e., s. 10-11. 337 A.g.e., s. 179. 338 L.Ligeti, Bilinmeyen Ýç Asya, s. 88.



133



303



K.Inostrantsev, “Eski Türklerin Ýnançlarý Hakkýnda Bir Kaç Söz”, Belleten, c. XIV, sayý 53, Ankara, 1950, s. 46-47. 340 K.Dieterich, Byzantinische Quellen Zur Länder und Völkerkunde,s.17. 341 A.von Gabain, “Renklerin Sembolik Anlamlarý”, A.Ü. DTCF Türkoloji Dergisi, c.3, sayý 1, Ankara, 1968, s. 107-113. 342 B.Ögel, Türk Kültürünün Geliþme Çaðlarý, s. 686. 343 N. Ersoy, Görünenden Görünmeyene, s.53. 344 J. Auboyer, a.g.e., s. 11. 345 E. Esin, “Tabari’s Report On The Warfare With The Türgis And The Testimony Of Eighth Century Central Asian Art”, Central Asiatic Journal, s. 142. 346 B. Ögel, Ýslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, s. 59. 347 A.g.e., s. 64. 348 A.Ahmetbeyoðlu, Grek Seyyahý Priskos (V.Asýr)’a Göre Avrupa Hunlarý, s. 35. 349 A.g.e., s. 48. 350 M.Ergin, Dede Korkut Kitabý, s.166. 351 A.g.e., s. 55. 352 A.Z.V. Togan, Oðuz Destaný, s. 39. 353 W. Radloff, Manas Destaný, s. 26. 354 A.g.e., s. 26. 355 H.N. Orkun, Eski Türk Yazýtlarý, c. III, s.73. 356 H.N. Orkun, Türk Efsaneleri, s. 44. 357 E. Esin, Ýslamiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve Ýslama Giriþ, s. 97. 358 B.Ögel, Türk Kültürünün Geliþme Çaðlarý, s. 673. 359 E. Esin, a.g.e., s. 103. 360 A.g.e., s. 97. 361 R.R.Arat, Eski Türk Þiiri, s. 235. 362 A.g.e., s. 239. 363 A.g.e., s.97. 364 N. Ersoy, a.g.e., s. 151. 365 E.Esin, “ “KÜN-AY” (Ay-Yýldýz motifinin proto-Türk devirden Hakanlýlara kadar ikonografisi)”, VII. Türk Tarih Kongresi, c.I, s. 333. 366 Liu Mau-T’sai, Die chinesischen Nachrichten zur Geschichte der Ost-Türken (T’u-küe), vol. II, s. 496. 367 E. Chavannes, Documents Sur Les Tou-kiue Occidentaux, s. 238. 368 A.g.e., s. 238. 369 Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, c. II, s. 66. 370 N. Diyarbekirli, “Kazakistan’da Bulunan Esik Kurganý”, 50. Yýla Armaðan, s. 302. 371 E.Chavannes, a.g.e., s. 238. 339



E. Esin, “Baðdaþ ve Çökmek Türk Töresinde Ýki Oturuþ Þeklinin Kadim Ýkonografisi”, Sanat Tarihi Yýllýðý, c. III, s. 231-242. 373 E.Chavannes, a.g.e., s. 238. 374 E.Esin, Ýslamiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve Ýslama Giriþ, s. 93. 375 T.Gülensoy, Orhun’dan Anadolu’ya Türk Damgalarý, s. 16. 376 F.Sümer, Oðuzlar, s. 170-171. 377 G.Ferguson, Signs and Symbols in Christian Art, s. 22-23. 378 J.Campbell, Yaratýcý Mitoloji, s. 506-507. 379 H.Goetz, “Furniture”, Encyclopedia of World Art, vol.V ,col.738. 380 Þem’dani-zade Fýndýklýlý Süleyman Efendi, Mür’i’t-tevarih, ,TKSM, Hazine nr, 1338, varak 522/a . 381 E. Chavannes, a.g.e., s. 238. 382 E. Esin, Türk Kosmolojisi, s. 30-31. 383 Yusuf Has Hacib, a.g.e., c. I, s. 557. 384 A.g.e., c. II, s. 402. 385 E. Esin, “KÜN-AY”, VII. Türk Tarih Kongresi, c. I, s. 313-359. 386 B. Ögel, Türk Kültürünün Geliþme Çaðlarý, s. 689. 387 E. Esin, Ýslamiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve Ýslama Giriþ, s. 168. 388 A.g.e., s. 93. 389 J. Auboyer, a.g.e., s. 108-109. 390 E. Esin, Ýslamiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve Ýslama Giriþ, s. 93. 391 M. Ergin, Dede Korkut Kitabý, s. 161. 392 R. R. Arat, Eski Türk Þiiri, s. 221. 393 A.g.e., s. 216. 394 A.g.e., s. 227. 395 A.g.e., s. 95. 396 A.g.e., s. 135. 397 Yusuf Has Hacib, a.g.e., s. 67, b. 786. 398 A.g.e., s. 69, b. 801-808. 399 S.Divitçioðlu, Nasýl Bir Tarih?, s. 149. 400 Yusuf Has Hacib, a.g.e., c. II, s. 68. 401 S. Divitçioðlu, a.g.e., s. 149-150. 402 E. Esin, “ “Ay Bitiði” The Court Attendants in Turkish Iconography”, Central Asiatic Journal, Vol. XIV, No.1-3, s. 81. 403 A.g.k., s. 85. 404 R. R. Arat, Eski Türk Þiiri, s. 123. 405 A.g.e., s. 181. 406 A.g.e., s. 89. 407 A.g.e., s. 85. 408 A.g.e., s. 199.



134



372



A.g.e., s. 205. A.g.e., s. 239. 411 B. Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 445. 412 Ýbn Haldun, Mukaddime, c. III, s. 9-10 413 H.Goetz, “Furniture”, Encyclopedia of World Art, vol.V, col. 738. 414 M. M. Yamanlar, Ýslam Sanatlarýnda Taht Sahneleri, Taht Sahnelerini Oluþturan Ögeler Üzerine Ýncelemeler, Ý.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi, s. 73. 415 Liu-Mau T’sai, Die Chinesischen Nachrichten zur Geschicte der Ost-Turken (T’ukue), Buch II, s. 496. 416 A.g.e., Buch I, s. 8. 417 B. Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s.295. 418 A. g. e. , s. 294. 419 A. g. e. , s. 297. 420 J. Sciltberger, Türkler ve Tatarlar Arasýnda s. 116. 421 E. Esin, Türk Kültür Tarihi Ýç Asya’daki Erken Safhalar, s. 9, B.Ögel, Türk Kültürünün Geliþme Çaðlarý, s. 609. 422 M. Eliade, Ýmgeler & Simgeler, s. 26. 423 Abu’l Farac, Abu’l Farac Tarihi, c. II, s. 26. 424 B. Ögel, Türk Kültürünün Geliþme Çaðlarý, s. 164. 425 S. Divitçioðlu, Nasýl Bir Tarih?, s. 61. 426 R. Þeþen (Haz.), Onuncu Asýrda Türkistan’da Bir Ýslam Seyyahý Ýbn Fazlan Seyahatnamesi, s. 120. 427 B. Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 295. 428 A. Ahmetbeyoðlu, Grek Seyyahý Priskos (V. Asýr)’a Göre Avrupa Hunlarý, s. 35. 429 B. Ögel, Büyük Hun Ýmparatorluðu Tarihi, c. II, s. 75. 430 A. g. e. , s. 76. 431 E. Chavannes, a.g.e., s. 238. 432 K. Dieterich, Byzantinische Quellen Zur Lander und Völkerkunde, s. 17. 433 L. Ligeti, Bilinmeyen Ýç Asya, s. 99-100. 434 Z.V. Togan, “Ýbn Al-Fakih’in Türklere Ait Haberleri”, Belleten, c. XII, s.45, Ýstanbul, 1948, s.13. 435 Ö. Ýzgi, Çin Elçisi Wang Yen-Te’nin Uygur Seyahatnamesi, s. 65-66. 436 A. Ahmetbeyoðlu, a. g. e., s. 40. 437 B. Ögel, Türk Kültürünün Geliþme Çaðlarý, s. 678. 438 A.g.e., s. 679. 439 A.g.e., s. 672. 440 A.g.e., s. 685. 441 E. Esin, “ (Türklerde Gök Tapýnaðýna Dair)”, Ý.Ü. Ed. Fak. Sanat Tarihi Yýllýðý, c. XII, 409



s. 37. 442



410



Ö. Ýzgi, Uygurlarýn Siyasi ve Kültürel Tarihi, s.



26. A.g.k., s. 31. A.g.k., s. 32. 445 A.g.k., s. 33. 446 A.g.k., s. 35. 447 M. Ergin, Dede Korkut Kitabý, s. 89. 448 A.g.e., s. 135. 449 Ö. Ýzgi, Uygurlarýn Siyasi ve Kültürel Tarihi, s. 443 444



26. R. Osman, Edirne Sarayý, s. 42. TKS Arþivi, D. 12 b, y. 23 a. 452 TKS Arþivi, D. 12 b, y. 20 b. 453 TKS Arþivi, D. 12 b, y. 20 b. 454 TKS Arþivi, D. 12 b, y. 21 b. 455 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 21 b. 456 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 21 b. 457 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 22 a. 458 TKS Arþivi, D. 12 b, y. 21 a. 459 TKS Arþivi, D. 12 b, y. 22 b. 460 J. B. Tavernier, A New Relation of The Inner Part of the Grand Seignor’s Seraglio, s. 38. 461 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 23 a. 462 N. Yýldýz, Eski Çaðda Deri Kullanýmý ve Teknolojisi, s. 74. 463 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 23 a. 464 Silahdar Fýndýklýlý Mehmed Aða, Nusretname, c. I, Fas. II, s. 242. 465 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 25 b. 466 TKS Arþivi, D. 12. 467 Anonim, “Taht”, Meydan Larousse, c. 19, s. 13. 468 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 57 b. 469 Gregory Abu’l Farac, Abu’l Farac Tarihi, c.I,s. 315. 470 A.g.e, s. 308. 471 M. A. Köymen, Büyük Selçuklu Ýmparatorluðu Tarihi, c. III, s. 81. 472 Ýbni Bibi, Anadolu Selçuki Devleti Tarihi, s. 147. 473 Ü. Erginsoy, Maden Sanatý, s. 181-182. 474 Muhammed Et-Tanci, Ýbn-i Batuta Seyahatnamesi, s. 196. 475 A.g.e., s. 207. 476 A.g.e., s. 322. 477 A. S. Levend, Divan Edebiyatý Kelimeler ve Remizler Mazmunlar ve Mevhumlar, s. 191. 478 Mevlana, Mesnevi, c. IV, s. 47. 479 M. A. Köymen, Büyük Selçuklu Ýmparatorluðu Tarihi, c. III, s. 81. 480 M. F. Köprülü, “Anadolu Selçuklu Tarihinin



135



450 451



Yerli Kaynaklarý”, Belleten, c. VII, s. 436. 481 Lady E.Craven, A Journey Through The Crimea to Constantinople in a Series of Letters, s. 203. 482 A. Galland, Ýstanbul’a Ait Günlük Anýlar, c. II, s. 80. 483 M.T. Gökbilgin, “Hasan Paþa”, Ýslam Ansiklopedisi, c. 5, I, s. 328. 484 Nazmizade, Gülþen-i Hulefa, Ý.Ü.K. No. 2636.. 485 S. Waetzoldt, “Automata”, Encyclopedia of World Art, vol. II, col. 184. 486 O. Grabar, Ýslam Sanatýnýn Oluþumu, s. 129131. 487 R. G. de Clavijo, Anadolu, Orta Asya ve Timur, s. 166. 488 Muhammed Et-Tanci, Ýbn-I Batuta Seyahatnamesi, s. 322. 489 E. Esin, “Baðdaþ ve Çökmek “ , Ý.Ü. Ed. Fak. Sanat Tarihi Yýllýðý, c. III, s. 237. 490 A.g.k., s. 237. 491 El Hüseyni, Ahbar üd Devlet is Selçukiyye, s. 40. 492 Z. Ýndirkaþ, Türklerde Taç Geleneði, Ý.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi, s. 68. 493 A.g.e., s. 13. 494 M. M. Yamanlar, Ýslam Sanatlarýnda Taht Sahneleri, Taht Sahnelerini Oluþturan Ögeler Üzerine Ýncelemeler, Ý.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi, s. 76. 495 H. Fux, “Chinesische Medaillonformen in Der Islamischen Kunst”, In Memoriam Kurd Erdmann, s. 296. 496 K. Otto-Dorn, “Das Seldschukishe Thronbild”, Persica, 10, s. 160-161. 497 Mevlana, Mesnevi, c. V, s. 6. 498 A.g.e., c. V, s. 46-47. 499 A.g.e., c. V, s. 51. 500 El Hüseyni, a.g.e., s. 15. 501 I. Bacýnoðlu, Ankara Etnoðrafya Müzesi’ndeki Aðaç Eserler, Ý.Ü. Ed. Fak. Sanat Tarihi Bölümü, Yayýnlanmamýþ Lisans Tezi, s. 60. 502 Ýbn-i Haldun, Mukaddime, c. II, s. 32-33. 503 S. Ünver, “Anadolu Selçuklu Hanedaný Tahtlarý Üzerine”, VII. Türk Tarih Kongresi, 1972, s. 411.. 504 A.g.k., s. 409 505 E. Uðurlu, “Ankara Kýzýlbey Camii Minberi”, Türk Etnoðrafya Dergisi, sayý X, 1967, s. 79. 506 S. Ünver, a.g.k., s. 410. 507 I. Bacýnoðlu, a.g.e., s. 62. 508 Anonim, “Selçuklular”, Meydan Larousse, c. 17, s. 463.



E. Uðurlu, a.g.k., s. 76. Muhammed Et-Tanci, a.g.e., s. 207. 511 A.g.e., s. 196. 512 M. M. Yamanlar, a.g.e., s. 69. 513 F. Çaðman, “E.77 Taht”, Anadolu Medeniyetleri, c. III, s. 155. 514 T.K.S. Rehberi, 1933, s. 108, T.K.S. Rehberi, 1966, s. 515 F. Preyger, “Bayram Tahtý”, Türk Etnoðrafya Dergisi, Sayý 13, 1973, s. 71-77. 516 Selaniki Mustafa Efendi, Tarih-i Selaniki, c. I, s.157-158. 517 F. Preyger, a.g.k., s. 74. 518 TKS Arþivi, D. 12. 519 TKS Hazine Envanter Defterinde 954 zebercet olduðu belirtilmiþtir. 520 TKS Arþivi, D.25 c, y. 84. 521 TKS Müze Rehberi, s. 108. 522 R. E. Koçu, Topkapu Sarayý, s. 100. 523 A.g.e., s. 55. 524 Ý.H. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devleti Saray Teþkilatý, s. 203. 525 H.Z. Uþaklýgil, Saray ve Ötesi, s. 234. 526 S. Ünüvar, Saray Hatýralarým, s. 97. 527 R. E. Koçu, a.g.e., s. 92. 528 TKS Arþivi, D. 12 b, y. 48 a. 529 M. M. Aktepe, “Nadir Þah’ýn Osmanlý Padiþahý I. Mahmud’a Gönderdiði Taht-ý Tavus Hakkýnda”, Tarih Dergisi, sayý XXVIII-XXIX, s. 118. 530 M. Önder, “Topkapý Müzesindeki Nadir Þah Tahtý”, Antika, sayý 3, s. 43. 531 Þemdanizade Fýndýklýlý Süleyman Efendi, Mür’i’t tevarih, TKS H. 1338, v. 522 a. 532 J. G. Belloni-L. Fedi dall’Asen, L’Art Iranien, pl. 51. 533 H. Þehsuvaroðlu, “Osmanlý Tahtlarýnýn Hikayesi”, Hayat Mecmuasý, sayý 39, s. 14. 534 G. Necipoðlu, Architecture, Ceremonial and Power, The Topkapý Palace In The Fifteenth And Sixteenth Centuries, s. 100. 535 Bu dizelerde “...Bu tahta dense aceb mi Burc-u Eset/ ki kýldý gün gibi can kararý Han Anmet...” denmektedir. 536 E. Grube, The World of Islam, s. 82. 537 Anonim, “Baldaken”, Meydan Larousse, c. 2, s. 497. 538 E. Esin, “ (Türklerde Gök Tapýnaðýna Dair)”, Ý.Ü. Ed. Fak. Sanat Tarihi Yýllýðý, c. XII, s. 35. 539 A. Galland, a.g.e., c. II, s. 80. 540 W. M. Thackston, A Century of Princes



136



509 510



Sources on Timurid History and Art, s. 279. 541 A.g.e., s. 288. 542 A.g.e., s. 290. 543 A. S. Levend, Divan Edebiyatý, s. 183. 544 A.g.e., s. 184. 545 A.g.e., s. 183. 546 J. P. Roux, Türklerin ve Moðollarýn Eski Dini, s. 119. 547 A.g.e., s. 120. 548 E. Esin, “Evren Selçuklu San’atý Evren Tasvirinin Türk Ýkonografisinde Menþe’leri”, Selçuklu Araþtýrmalarý Dergisi, c. I, s. 167. 549 A.g.k., s. 163. 550 B. Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 541. 551 A.g.e., s. 546-547. 552 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 21 b. 553 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 21a. 554 Y. Önge, “Topkapý Sarayýnda Hýrka-i Saadet Dairesi”, Önasya, c. 3, sayý 31, s. 11. 555 H. Ayan, Cevri, s. 289. 556 S. Baðcý, “Takdim Minyatürlerinde Farklý Bir Konu: Süleyman Peygamberin Divaný”, Sanat Tarihinde Ýkonografik Araþtýrmalar Güner Ýnal’a Armaðan, s. 40. 557 A. S. Levend, a.g.e., s. 212. 558 Ý. Ünal, “Türklerde Sedefçilik”, Güzel Sanatlar, sayý 6,s. 146. 559 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 25 b. 560 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 25 b. 561 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 25 b. 562 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 25 b. 563 TKS Arþivi, D. 12 a, y. 25 b. 564 R. Osman, Edirne Sarayý, s. 71. 565 E. Atýl, Art of The Arab World, s. 38. 566 W. M. Thackston, a.g.e., s. 290. 567 G. Akýn, Orta Asya Merkezi Mekan Geleneði, s. 153. 568 H. Tezcan, “Topkapý Sarayý’nda Ýki Kur’an Mahfazasý”, Türkiyemiz, sayý 29, s. 21. 569 H. Goetz, “Furniture”, Encyclopedia of World Art, vol. V, col. 738. 570 H. Þehsuvaroðlu, “Osmanlý Tahtlarýnýn Hikayesi”, Hayat Mecmuasý, sayý 39, s. 15. Silahdar Mehmed Aða, Nusretname, c. II, Fas. I, s. 90-91. 572 M. A. Köymen, Büyük Selçuklu Ýmparatorluðu Tarihi, c. III, s. 127. 573 A.g.e., s. 127. 574 Ýbn-i Bibi, Anadolu Selçuki Devleti Tarihi, s. 49. 571



A.g.e., s. 85. A.g.e., s. 86. 577 A.g.e., s. 87. 578 A.g.e., s. 228. 579 Ý. H. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devleti Teþkilatýna Medhal, s. 182. 580 Ý. H. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devletinin Saray Teþkilatý. 581 Z. Tarým- Ertuð, Osmanlý Devletinde XVI. Yüzyýl Cülus ve Cenaze Törenleri, Ý.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi. 582 A. Aðýrakça, “Osmanlýlarda Ýlk Cülus Merasimi”, Türk Kültürü, sayý 282, s. 638. 583 A.g.k., s. 639-640. 584 Ý. H. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devletinin Saray Teþkilatý, s. 52-53. 585 A.g.e., s. 188. 586 Selaniki Mustafa Efendi, Tarih-i Selaniki, c. I, s. 100. 587 Ý. H. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devletinin Saray Teþkilatý, s. 186. 588 A.g.e., s. 186. 589 Silahdar Mehmed Aða, Nusretname, c. I, Fas. I, s. 4. 590 A.g.e., s. 4. 591 Z. Tarým- Ertuð, a.g.e., s. 3-4. 592 A.g.e., s. 44. 593 Selaniki Mustafa Efendi, a.g.e., c. I, s. 40. 594 A.g.e., c. I, s. 48. 595 A.g.e., c. I, s. 49. 596 A. F. Türkgeldi, Görüp Ýþittiklerim, s. 138. 597 A.g.e., s. 138-139. 598 El Hüseyni, Ahbar üd-Devlet is-Selçukiyye, s. 40. 599 A.g.e., s. 31. 600 M. A. Köymen, Büyük Selçuklu Ýmparatorluðu Tarihi, c. III, s. 82. 601 Ýbn-i Bibi, a.g.e., s. 101. 602 A.g.e., s. 160. 603 K. Erdmann, Ibn Bibi als kunsthistorische Quelle, s. 15. 604 Ýbn-i Bibi, a.g.e., s. 147. 605 R. Osman, a.g.e., s. 67-68. 606 R. Koçu, Topkapu Sarayý, s. 70. 607 J. B. Tavernier, a.g.e., s. 20-21. 608 G. Akýn, “Türk Oturma Kültürü Baðlamýnda Topkapý Sarayý’nda Hükümdar Sergilemesi”, TKS Yýllýk , 3, s. 11. 609 K. Tebly, Dersaadet’te Avusturya Sefirleri, s. 148. 610 T. Reyhanlý, Ýngiliz Gezginlerine Göre XVI.



137



575 576



Yüzyýlda Ýstanbul’da Hayat, s. 51. 611 J. B. Tavernier, a.g.e., s. 38. 612 TKS Arþivi D.12 a, y. 22a. 613 TKS Arþivi D.12 b,y. 21 b. 614 G. Necipoðlu, a.g.e., s. 100. 615 A.g.e., s. 100. 616 Silahdar Mehmed Aða, Nusretname, c. I, Fas. II, s. 244. 617 A.g.e., c. I, Fas. II, s. 245. 618 A.g.e., c. II, Fas. I, s. 37-38. 619 A.g.e., c. I, Fas. III, s. 343. 620 A.g.e., c. I, Fas. I, s. 80. 621 A.g.e., c. II, Fas. I, s. 17. 622 A.g.e., c. II, Fas. I, s. 28-29. 623 A.g.e., c. II, Fas. I, s. 29-30. 624 M. A. Köymen, a.g.e., c. III, s. 107. 625 A.g.e., c. III, s. 103. 626 Ý. H. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devletinin Saray Teþkilatý, s. 203. 627 A.g.e., s. 202. 628 Ahmed Tayyarzade Ata, Tarih-i Ata, c. I, s. 221-222. 629 Silahdar Mehmed Aða, a.g.e., c. II, Fas. I, s. 265. 630 Ý. H. Uzunçarþýlý, a.g.e., s. 30. 631 Silahdar Mehmed Aða, a.g.e., c. I, Fas. II, s. 155.



Ahmed Tayyarzade Ata, a.g.e., c. I, s. 223. Selaniki Mustafa Efendi, a.g.e., c. I, s. 158-159. 634 Defterdar Sarý Mehmed Paþa, Zübde-i Vekaiyat, s. 43. 635 Tahsin Paþa, Sultan Abdülhamid, s. 176-177. 636 M. Muller, Ýstanbul’dan Mektuplar, s. 103. 637 H. Z. Uþaklýgil, Saray ve Ötesi, s. 235-236. 638 Gregory Abu’l Farac, Ab’ul Farac Tarihi, c. I, s. 315. 639 Ýbn-i Bibi, a.g.e., s. 74. 640 A. Osmanoðlu, Babam Abdülhamid, s. 70-71. 632 633



Katalog 1 P. von Zabern, The Official Catalogue of Cairo Egyptian Museum, s. 179. 2 G. Henriot, Le Meuble De Puis L’Antiquite Jusqu’au Milieu Du XIX e Siecle, s. 8. 3 A. Pope (Ed.), A Survey of Persian Art, s. 2631. 4 A.g.e., s. 2631. 5 A.g.e., s. 2631. 6 L. von Matt, Ravenna, s. 199-200. 7 TKS Rehberi, 1933, s. 108. 8 TKS Rehberi, 1966, s. 10-12.



138



KAYNAKÇA



Ansiklopedi ve Sözlükler ANONÝM, ANONÝM, ARNOLDI, F. N. CAFEROÐLU, A. CARR, A. W. CLAUSON,G. DEVELÝOÐLU, DIEZ, E. ERHAT,A. GOETZ, H. GOETZ, H. GÖKBÝLGÝN, M.T. HANÇERLÝOÐLU,O. JOHNSON, M.-A. CUTLER KAÞGARLI MAHMUD KAZDHAN, A. ÖZÖN, M.N. PAKALIN, M.Z. PODSKALSKY, G. SARI, M. SÖZEN, M.- U. TANYELÝ ÞÜKUN, Z. WAETZOLD, S.



“Throne”, The Compact Dictionary of English, s. 3306. “Taht”, Meydan Larousse, c. 19, s. 13. “Liturgical and Ritual Objects”, Encyclopedia of Wold Art, vol. IX, Mc Graw- Hill, New York, col. 296. Uygur Sözlüðü, T.D.K., Ankara, 1968. “Hetoimasia”, The Oxford Dictionary of Byzantium, vol. II, s. 296. An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish, Claranton Press, Oxford, 1972. F. Osmanlýca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Doðuþ Ltd. Matbaasý, Ankara, 1970. "Minber", Ýslam Ansiklopedisi, c.8, M.E.B., Ýstanbul,1971, s. 335-336. Mitoloji Sözlüðü, Remzi Kitabevi, Ýstanbul, 1978. "Furniture", Encyclopedia of Wold Art,vol. V, Mc Graw-Hill, New York,col. 738. “Interior Decoration and Design”, Encyclopedia of Wold Art,vol. VIII, Mc Graw-Hill, New York, col. 201-202. "Hasan Paþa", Ýslam Ansiklopedisi, c.V,I, 1950, s.328. Ýslam Ýnançlarý Sözlüðü, Remzi Kitabevi, Ýstanbul, 1994. “Synthronon”, The Oxford Dictionary of Byzantium, vol. III, Oxford University Press, 1991, s. 1996. Divanü Lugat it Türk, (Çev.B.Atalay), C. I,II,III,IV, Ankara, 1986. “Cathedra”, The Oxford Dictionary of Byzantium, vol. I, Oxford University Press, 1991, s. 392. Osmanlýca Türkçe Sözlük, Ýnkýlap ve Aka Basýmevi, Ýstanbul, 1979. Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, C.I, II,III, M.E.B., Ýstanbul, 1993. “Pantokrator”, The Oxford Dictionary of Byzantium, vol. III, Oxford University Press, 1991, s. 1574. Arapça-Türkçe Lugat "El Mevarid", Ýstanbul, 1982. Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüðü, Remzi Ktb., Ýstanbul, 1986. “Evrend”, Farsça-Türkçe Lugat Gencine-i Güftar Ferhengi Ziya, c. I, Maarif Matbaasý, Ýstanbul, 1944, s. 197. "Automata", Encyclopedia of World Art, vol. II, Mc Graw-Hill, New York, col. 184.



139



Kitaplar AHMETBEYOÐLU, A. AKIN, G. ARAT, R.R. ATA, A. T. AUBOYER,J. AYAN, H. CAMPBELL, J. CAMPBELL, J. CAMPBELL, J. CHAVANNES, E. CRAVEN, Lady E. DEFTERDAR SARI MEHMED PAÞA DEMÝRCÝOÐLU,H. DIETERICH, K. DÝVÝTÇÝOÐLU, S. DÝVÝTÇÝOÐLU,S. DONUK, A. EL HÜSEYNÝ ELIADE, M. ELIADE, M. ELMALILI ERDMANN, K. ERGÝN, M. ERGÝNSOY,Ü. ERSOY, N. ESÝN, E. ESÝN, E.



Grek Seyyahý Priskos (V. Asýr)'a Göre Avrupa Hunlarý, TDAV, Ýstanbul, 1995. Asya Merkezi Mekan Geleneði, Kültür Bakanlýðý, Ankara, 1990. Eski Türk Þiiri, T.T.K., Ankara, 1991. Tarih-i Ata, c. V, Ýstanbul, 1292-93 (1875-1876). Le Trone et son Symbolisme dans l'Inde Ancienne,Presses Universitares De France, Paris, 1949. Cevri Hayatý, Edebi Kiþiliði, Eserleri ve Divanýnýn Tenkidli Metni, Ata. Ü., Erzurum, 1981. Batý Mitolojisi Tanrýnýn Maskeleri, (Çev. K. Emiroðlu), Ýmge Kitabevi,Ankara, 1992. Doðu Mitolojisi Tanrýnýn Maskeleri, (Çev. K. Emiroðlu), Ýmge Kitabevi, Ankara, 1993. Yaratýcý Mitoloji Tanrýnýn Maskeleri, (Çev. K. Emiroðlu), Ýmge Kitabevi, Ankara, 1994. Documents sur les Tou-kiue (Turcs) occidentaux et Notes additionelles, St.Petersbourg, 1903. A Journey Through The Crimea to Constantinople in a Series of Letters, London, 1789. Zübde-i Vekaiyat, (Haz. A. Özcan), T.T.K., Ankara, 1995. Roma Tarihi, c.I, T.T.K., Ankara, 1987. Byzantinische Quellen zur Laender und Völkerkunde, II, Leipzig, 1972. Köktürkler, Ada Yayýnlarý, Ýstanbul, 1987. Nasýl Bir Tarih? (Köktürkler,Karahanlýlar), BaðlamYayýnlarý, Ýstanbul, 1992. Eski Türk Devletlerinde Ýdari-Askeri Unvan ve Terimler, TDAV, Ýstanbul, 1988. Ahbar üd-Devlet is-Selçukiyye, (Çev. N. Lugal), T.T.K., Ankara, 1943. Kutsal ve Dindýþý, (Çev. M. A. Kýlýçbay), Gece Yay., Ankara, 1991. Ýmgeler Simgeler, (Çev. M. A. Kýlýçbay), Gece Yay., Ankara, 1992. Bkz. YAZIR, M.H. Ibn Bibi als kunsthistorische Quelle, Ýstanbul, 1962. Dede Korkut Kitabý, Boðaziçi Yayýnlarý, Ýstanbul, 1990. Ýslam Maden Sanatýnýn Geliþmesi, Kültür Bakanlýðý Yay., Ýstanbul, 1978. Semboller ve Yorumlarla Görünenden Görünmeyene, Ýstanbul, 1990. Türkistan Seyahatnamesi, T.T.K., Ankara, 1959. Ýslamiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve Ýslama Giriþ,



140



ESÝN, E. ESÝN, E. EYÜBOÐLU,S.- A.ERHAT FERGUSON,G. FRANKFORT, H. FRAZER, J. G. FRESNE-CANAYE, P. GALLAND, A. GRABAR, O. GREGORY ABU'L- FARAC GÜLBEDEN GÜLENSOY, T. GÜNALTAY, M. Þ. GÜNALTAY,M. Þ. HENRIOT,G. HERZFELD, E. E. HOMEROS HOMEROS HOOKE, S.H.(Ed.) HOOKE, S.H. ÝBN-Ý BÝBÝ ÝBN-Ý HALDUN ÝNAN,Ab. ÝNAN, A. ÝNCÝLÝ ÞERÝF, ÝZGÝ, Ö. ÝZGÝ, Ö.



(Türk Kültürü El- Kitabý, II, Cild I/b'den Ayrý Basým), Edebiyat Fakültesi Matbaasý, Ýstanbul, 1978. Türk Kosmolojisi (Ýlk Devir Üzerine Araþtýrmalar), Edebiyat Fakültesi Matbaasý, Ýstanbul, 1979. Türk Kültür Tarihi, Ýç Asya'daki Erken Safhalar, Ankara, 1985. Hesiodos Eseri ve Kaynaklarý, T.T.K., Ankara, 1977. Signs and Symbols in Christian Art, New York, 2nd Ed., 1955. Kingship and The Gods A Study of Ancient Near Eastern Religion as the Integration of Society with Nature, The University of Chicago Press, Chicago, 1955. The Golden Bough A Study in Magic and Religion, Mac Millan and Co. Ltd., London, 1923. Le Voyage Du Levant, M.H.Hauser, Paris, 1897. Ýstanbul'a Ait Günlük Anýlar, C.II, T.T.K., Ankara, 1973. Ýslam Sanatýnýn Oluþumu, (Çev.N. Yavuz), Hürriyet Vakfý Yayýnlarý, Ýstanbul, 1988. Abu'l-Farac Tarihi, (Çev. Ö. R.Doðrul), C.I-II, T.T.K., Ankara, 1987. Hümayunname, T.T.K., Ankara, 1987. Orhun'dan Anadolu'ya Türk Damgalarý, TDAV, Ýstanbul, 1989. Türk Tarihinin Ýlk Devirlerinden Yakýn Þark Elam ve Mezopotamya,c. I, T.T.K.,Ankara,1987. Yakýn Þark Anadolu En Eski Çaðlardan Ahameniþler Ýstilasýna Kadar, c.II, T.T.K., Ankara, 1987. Le Meuble Depuis L'Antiquite Jusqu'au Milieu Du XIXe Siecle, Editions Albert Morance, Paris, 1955. Iran in the Ancient East, Oxford University Press, London, 1941. Ýlyada, (Çev. A. Erhat- A. Kadir) Can Yayýnlarý, Ýstanbul, 1992. Odysseia, (Çev. A. Erhat- A. Kadir) Can Yayýnlarý, Ýstanbul, 1992. Myth, Ritual, And Kingship Essays on the Theory and Practice of Kingship in the Ancient Near East and in Israel, Oxford University Press, 1960. Ortadoðu Mitolojisi Mezopotamya Mýsýr Filistin Hitit Musevi Hýristiyan Mitoslarý (Çev. A. Þenel), Ýmge Kitabevi, Ankara, 1991. Anadolu Selçuki Devleti Tarihi, (Çev. M.N. Gençosman), Uzluk Basýmevi, Ankara, 1941. Mukaddime, (Çev. Z. K. Ugan) C.I,II,III, M.E.B., Ýstanbul, 1988. Tarihte ve Bugün Þamanizm, T.T.K., Ankara, 1972. Eski Mýsýr Tarih ve Medeniyeti, T.T.K., Ankara, 1987. Kitabý Mukaddes Þirketi Yay., Ýstanbul, 1951. Uygurlarýn Siyasi ve Kültürel Tarihi (Hukuk Vesikalarýna Göre), TKAE Yay., Ankara, 1987. Çin Elçisi Wang Yen-Te'nin Uygur Seyahatnamesi, T.T.K., Ankara, 1989.



141



KAFESOÐLU, Ý. KINAL, F. KÝTABI MUKADDES, KÝTAPÇI, Z. KOÇU, R. E.



Türk Milli Kültürü, Boðaziçi Yayýnlarý, Ýstanbul, 1992. Eski Anadolu Tarihi, T.T.K., Ankara, 1991. Kitabý Mukaddes Þirketi Yay., Ýstanbul,1958. Türkistan'da Ýslamiyet ve Türkler, Konya, 1988. Topkapý Sarayý, Ýçinde geçen vak'alar, eski saray hayatý ve teþkilatý ile beraber adým adým, köþe köþe, Ýstanbul Ansiklopedisi ve Neþriyat Kol.Þrk., Ýstanbul, Tarihsiz. KÖYMEN, M. A. Büyük Selçuklu Ýmparatorluðu Tarihi, C.III, T.T.K., Ankara, 1992. KRAMER, S. N. Tarih Sümer'de Baþlar, (Çev.M. Ý. Çýð), T.T.K., Ankara, 1990. KUTLU,S.- T.DURALI (Çev.) Gýlgamýþ Destaný, Hürriyet Yay., Ýstanbul, 1973. LE COQ, V. von Die Buddhistische Spatantike in Mittelasien, D. Reimer-E. Vohsen Verlag, Berlin, 1924. LEVEND, A. S. Divan Edebiyatý Kelimeler ve Remizler Mazmunlar ve Mevhumlar, Ýnkýlap Kitapevi, Ýstanbul, 1943. LIGETI, L. Bilinmeyen Ýç Asya, (Çev. S.Karatay), T.D.K., Ankara, 1986. LIU MAU-T S'AI Die chinesischen Nachrichten zur Geschichte der OstTürken (T'u-küe), I-II, Wiesbaden,1958. LUGAL, N. – A. ERZÝ (Neþr.) Taci-zade Sa’di Çelebi Münþeatý, Ý.F.D.Ý.E.Y., Ýstanbul, 1956. MANSEL, A.M. Ege ve Yunan Tarihi, T.T.K., Ankara, 1971. MEVLANA Mesnevi (Çev. V. Ýzbudak), c. IV, Mf. V., Ýstanbul, 1955. MEVLANA Mesnevi (Çev. V. Ýzbudak), c. V, Mf. V., Ýstanbul, 1956. MUHAMMED ET- TANCÝ Ýbni Batuta Seyahatnamesi “Tuhfetu’n Nuzzar fi Garaibi’l Emsar”, c. I-II, Üçdal Neþriyat, Ýstanbul, 1993. MULLER, M. Ýstanbul'dan Mektuplar, (Çev. A. Buðra), Tercüman Yay., Ýstanbul, 1978. MURPHY,D.(Int.) Embassy to Constantinople The Travels of Lady Mary Wortley Montagu, Playne Books, Gloucestershire, 1988. NECÝPOÐLU, G. Architecture, Ceremonial and Power, The Topkapý Palace In The Fifteenth And Sixteenth Centuries, The Architectural History Foundation Inc., New York, 1991. ORKUN, H. N. Eski Türk Yazýtlarý, c. I, Devlet Basýmevi, Ýstanbul, 1936. ORKUN, H. N. Eski Türk Yazýtlarý, c. II, Devlet Basýmevi, Ýstanbul, 1939. ORKUN, H. N. Eski Türk Yazýtlarý, c. III, Alaeddin Kýral Basýmevi, Ýstanbul, 1940. ORKUN, H. N. Eski Türk Yazýtlarý, c. IV, Alaeddin Kýral Basýmevi, Ýstanbul, 1941. ORKUN, H. N. Türk Efsaneleri, Cumhuriyet Matbaasý, Ýstanbul, 1943. OSMAN, R. Edirne Sarayý, T.T.K., Ankara, 1989. OSMANOÐLU, A. Babam Sultan Abdülhamid, Selçuk Yay., Ankara, 1986. ÖGEL, B. Türk Kültür Tarihine Giriþ, c. I, III, VI, Kültür Bakanlýðý Yay., Ankara, 1978-1987. ÖGEL, B. Büyük Hun Ýmparatorluðu Tarihi, c. I,II, Kültür Bakanlýðý Yayýnlarý, Ankara, 1981. ÖGEL, B. Türklerde Devlet Anlayýþý, Baþbakanlýk Basýmevi, Ankara, 1982. ÖGEL, B. Ýslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, T.T.K., Ankara, 1984.



142



ÖGEL, B. ÖGEL, B. ÖNEY, G. ÖZ, T. PRITCHARD, J.B. RADLOFF, W. REYHANLI, T. RICHTER, G. ROUX, J. P. ROUX, J. P. SCHILTBERGER, J. SELANÝKÝ MUSTAFA EFENDÝ SÝLAHDAR FINDIKLILI MEHMET AÐA SÝLAHDAR FINDIKLILI MEHMET AÐA SÝLAHDAR FINDIKLILI MEHMET AÐA SÝLAHDAR FINDIKLILI MEHMET AÐA SÜMER, F. SÜLEYMAN ÇELEBÝ ÞEÞEN, R. (Haz.) TAHSÝN PAÞA TANERÝ, A. TAVERNIER, J.B. TEBLY, K. THACKSTON, W.M. TOGAN, A. Z.V. TURAN, Þ. TÜMER, G.- A. KÜÇÜK TÜRKGELDÝ, A. F. UÞAKLIGÝL, H. Z.



Dünden Bugüne Türk Kültürünün Geliþme Çaðlarý, TDAV, Ýstanbul, 1988. Türk Mitolojisi, c.I, T.T.K., Ankara, 1989. Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatlarý, Ýþ Bankasý Yay., 1988. Ýstanbul Camileri, c. I, T.T.K., Ankara, 1987. The Ancient Near East In Pictures Relating to the Old Testament, Princeton University Press, Princeton, 1954. Manas Destaný, (Haz. E. Gürsoy-Naskali), Türksoy Yay., Ankara, 1995. Ýngiliz Gezginlerine Göre XVI. Yüzyýlda Ýstanbul'da Hayat, Kültür ve Turizm Bakanlýðý Yay., Ankara, 1983. Yunan Sanatý, Cem Yayýnevi, Ýstanbul, 1984. Türklerin ve Moðollarýn Eski Dini, (Çev. A. Kazancýgil), Ýþaret Yayýnlarý, Ýstanbul, 1994. Aksak Timur Ýslamýn Kutsal Savaþçýsý, (Çev. A. R. Yalt), Milliyet Yay., Ýstanbul, 1994. Türkler ve Tatarlar Arasýnda, (Çev. T. Akpýnar), Ýletiþim Yay., Ýstanbul, 1995. Tarih-i Selaniki, (Haz. M. Ýpþirli), c.I,II, Ý.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayýnlarý, Ýstanbul, 1989. Nusretname, c. I, Fas. I, M.E.B., Ýstanbul, 1962. Nusretname, c. I, Fas. II, M.E.B., Ýstanbul, 1963. Nusretname, c. I, Fas. III, M.E.B., Ýstanbul, 1964. Nusretname, c. II, Fas. I, M.E.B., Ýstanbul, 1966. Oðuzlar, TDAV, Ýstanbul, 1992. Vesiletü'n Necat Mevlid, (Çev. A. Ateþ), T.T.K., Ankara, 1954. Onuncu Asýrda Türkistan'da Bir Ýslam Seyyahý, Ýbn Fadlan Seyahatnamesi, Bedir Yayýnevi, Ýstanbul, 1975. Sultan Abdülhamid, Boðaziçi Yay., Ýstanbul, 1990. Türkiye Selçuklularý Kültür Hayatý, Bilge Yay., Konya, 1977. A New Relation of The Inner -Part of The Grand Seignor's Seraglio, RL and Moses Pitt, London, 1677. Dersaadet'te Avusturya Sefirleri, Kültür ve Turizm Bakanlýðý Yay., Ankara, 1988. (Sel.and Trans.) A Century of Princes Sources on Timurid History and Art, Cambridge, Massachusetts, 1989. Oðuz Destaný, Enderun Kitabevi, Ýstanbul, 1982. Türk Kültür Tarihi, Bilgi Yay., Ankara, 1990. Dinler Tarihi, Ocak Yay., Ankara, 1993. Görüp Ýþittiklerim, T.T.K., Ankara, 1987. Saray ve Ötesi, Hilmi Kitabevi, Ýstanbul, 1940.



143



UZUNÇARÞILI, Ý. H. UZUNÇARÞILI, Ý. H. ÜNÜVAR, S. VERGILIUS WOLFGANG, F.V. YAZIR, M. H. YILDIZ, N. YUSUF HAS HACÝB YUSUF HAS HACÝB YÜCEL, Y. ZABERN, P.von



Osmanlý Devletinin Saray Teþkilatý, T.T.K., Ankara, 1984. Osmanlý Devleti Teþkilatýna Medhal, T.T.K., Ankara, 1988. Saray Hatýralarým, Caðaloðlu Yayýnevi, Ýstanbul, 1964. Aeneas, (Çev. O. Akþit), 3 Cilt, Elfenbinarbeiten Der Spantike und Des Frühen Mittelalters, Verlag Philipp von Zabern, Mainz am Rhein, 1976. Hak Dini Kur'an Dili, c.I-X, Zaman Gazetesi Yay., Tarihsiz. Eski Çaðda Deri Kullanýmý ve Teknolojisi, M. Ü. F. E. Fak., Ýstanbul, 1993. Kutadgu Bilig, c. I, T.D.K., Ýstanbul, 1947. Kutadgu Bilig, c. II, T.T.K., Ýstanbul, 1991. Muhteþem Türk Kanuni Ýle 40 Yýl, T.T.K., Ankara, 19 The Official Catalogue of Cairo Egyptian Museum, Verlag Philipp von Zabern, Mainz, 1987.



Makaleler AKIN, G. AKSEL, M. AKTEPE,M. M. ANOHIN, A.V. ANOHIN, A.V ANOHIN, A.V. ANOHIN, A.V. AUBOYER, J. BAÐCI, S. ÇAÐMAN, F. ÇIÐ, K. DÝYARBEKÝRLÝ, N. ESÝN, E. ESÝN, E.



"Türk Oturma Kültürü Baðlamýnda Topkapý Sarayýnda Hükümdar Sergilemesi", Topkapý Sarayý Müzesi Yýllýk 3, Ýstanbul, 1988, s.7-72. “Bir Halk Ressamý Mehmet Hulusi”, Türkiyemiz, sayý 13, s. "Nadir Þah'ýn Osmanlý Padiþahý I. Mahmud'a Gönderdiði Taht-ý Tavus Hakkýnda", Tarih Dergisi, sayý 28/29, Ýstanbul, 1975, s. 113-122. "Altay Þamanlýðýna Ait Maddeler", Ülkü, c. XV, sayý 87, s. 239247, Mayýs, 1940. ."Altay Þamanlýðýna Ait Maddeler", Ülkü, c. XV, sayý 88, s. 321323, Haziran, 1940. "Altay Þamanlýðýna Ait Maddeler", Ülkü, c. XV, sayý 89, s. 395405, Temmuz, 1940. "Altay Þamanlýðýna Ait Maddeler",(Çev. A. Ýnan), Makaleler ve Ýncelemeler, T.T.K., Ankara, 1987, s. 400-453. " Un Aspect du symbolisme de la souverainete dans l'Inde d'apres l'iconographie des trones", Revue des Arts Asiatiques, Annales du Musee Guimet, Tome XI, Paris, 1937, s.88- 101. "Takdim Minyatürlerinde Farklý Bir Konu: Süleyman Peygamberin Divaný", Sanat Tarihinde Ýkonografik Araþtýrmalar Güner Ýnal'a Armaðan, H.Ü. Ed. Fak., Ankara, 1993. "E. 77 Taht", Anadolu Medeniyetleri, c. III, Kültür ve Turizm Bakanlýðý, s. 155. "Türk Lake Tezyinatýnýn Bir Þaheseri", Türkiyemiz, sayý 7,Ýstanbul, 1972, s.20-22. "Kazakistan'da Bulunan Esik Kurganý", 50. Yýla Armaðan, Ed. Fak. Ýstanbul, 1973, s. 291-304. " "Ay Bitiði" The Court Attendants in Turkish Iconography", Central Asiatic Journal, vol. XIV, No. 1-3, 1970, s. 78-117. “Baðdaþ ve Çökmek Türk Töresinin Ýki Oturuþ Þeklinin Kadim



144



ESÝN, E. ESÝN, E. ESÝN, E. GABAIN, von A. HARTNER,W. INOSTRANTSEV, K. ÝNDÝRKAÞ, Z. ÝZGÝ, Ö. KIELEV, S. V. KOCA, S.



OTTO-DORN, K. ÖNDER, M. ÖNGE, Y.(Der.) ÖZ, T. PREYGER, F. SARAÇ (ÖZER), S. SÜMER, F. ÞEHSUVAROÐLU, H. TARIM- ERTUÐ, Z. UÐURLU, E. ÜNAL, Ý.



Ýkonografisi”, Sanat Tarihi Yýllýðý, c. III, Ýstanbul, 1970, s. 231242. " "KÜN-AY" (Ay -Yýldýz motifinin proto-türk Devirden Hakanlýlara Kadar Ýkonografisi", 7. Türk Tarih Kongresi, c. I, Ankara, 1972, s. 313-359. "Türk Buddhist Resim Sanatýnýn Tarihçesi", I. Milletlerlerarasý Türkoloji Kongresi, c. III, Ýstanbul, 1979, s. 696-758. " (Türklerde Gök Tapýnaðýna Dair)", Ý.Ü. Ed. Fak. Sanat Tarihi Yýllýðý, c. XII, 1983, 35-60. "Renklerin Sembolik Anlamlarý", A. Ü. Dil ve Tarih-Coðrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi, c.III, sayý 1, 1968, s.107-113. "The Pseudoplanetary Nodes of the Moon's Orbit in Hindu and Islamic Iconographies", Ars Islamica, vol.V, Pt.2,1938, s.113154. "Eski Türklerin Ýnançlarý Hakkýnda Bir Kaç Söz", Belleten, C.XIV, Sayý 53, Ankara, 1950, s. "Firdevsi'nin Þehnamesi'nden Taht Örnekleri", Arredamento Dekorasyon, sayý 35, Mart 1992, s. 108-110. “Hunlar, Göktürkler ve Uygurlarda Geleneksel Festival ve Eðlenceler”, Tarih Dergisi, sayý 31, 1977, s. “Drevnyaya ýstoriya yuzhnoy sibiri”, Mater i issled po arkheologii, IX, M-L, s. 248-257. "Türkiye Selçuklu Devleti Hükümdarlarýnýn Aldýklarý ve Kullanýlan ve Hükümdarlýk Sembolleri",III.Milli Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri, Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araþtýrmalarý Merkezi, Konya, s.149-161. “Das Seldschukische Thronbild”, Persica, 10, 1982, s. 149-194. "Topkapý Müzesindeki Nadir Þah Tahtý", Antika The Turkish Journal of Collectable Art Aylýk Dergi, Sayý 3, Haziran 1985, s.42-43. "Topkapý Sarayýnda Hýrka-i Saadet Dairesi", Aylýk Türkoloji Fikir ve Aktüalite Mecmuasý, Yýl 3, c.3, sayý 31, Mart 1968, s.1011,23. "Mimar Mehmed Aða ve Risale-i Mimariye", Güzel Sanatlar, sayý 6, Ýstanbul, 1949, s.139- 141. "Bayram Tahtý", Türk Etnoðrafya Dergisi, sayý 13, 1973, s. 71-77. "Doðu Kültürlerinde Taht", Arredamento Dekorasyon, Sayý 35, Mart 1992, s.105-107. "Eski Türklerde Þehircilik", Türk Dünyasý Araþtýrmalarý, sayý 31,1984, s. 1-103. "Osmanlý Tahtlarýnýn Hikayesi", Hayat Mecmuasý, Sayý 39, Ýstanbul, 1957, s. 14-15. XVI. Yüzyýl Osmanlý Devleti’nde Cülus ve cenaze Törenleri, Kültür Bakanlýðý Yay. , Ankara 1999. "Ankara Kýzýlbey Camii Minberi", Türk Etnoðrafya Dergisi, sayý X, Ankara, 1968, s.75-81. "Türklerde Sedefçilik", Güzel Sanatlar, sayý 6, Ýstanbul, 1949,



145



ÜNVER, S.



s.132-147. "Anadolu Selçuklu Hanedaný Tahtlarý Üzerine", VII. Türk Tarih Kongresi, Ankara, 1972, s.410-411.



Tezler BACINOÐLU, I. DENÝZ,G. E. GÜLTEKÝN, Ü. ÝNDÝRKAÞ, Z. ÖZDEMÝR, C. TARIM-ERTUÐ, Z. TÝRYAKÝ, Y. YAMANLAR, M. M.



Ankara Etnoðrafya Müzesi'ndeki Aðaç Eserler, Ý.Ü. Ed. Fak.Yayýnlanmamýþ Lisans Tezi, Ýstanbul, 1968-1969. Hitit Sanatýnda Taht, Sandalye ve Tabure Tasvirleri (Tipolojik Bir Ýnceleme), Ý.Ü. Ed. Fak. Yayýnlanmamýþ Lisans Tezi, Tarihsiz. Selçuklu ve Osmanlý Devrinde Taht Tipleri, Ý.Ü. Ed. Fak. Yayýnlanmamýþ Lisans Tezi, Ýstanbul, 1975. Türkler'de Taç Geleneði, Ý.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi, Ýstanbul, 1990. Topkapý Müzesindeki Tahtlar, Ý.Ü. Ed. Fak.Yayýnlanmamýþ Lisans Tezi, Ýstanbul, 1975. Osmanlý Devleti'nde XVI.Y.Y. Cülus ve Cenaze Törenleri, Ý.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi, Ýstanbul, 1995. Türkiye'de Yayýnlanmýþ Türk ve Ýslam Sanatý Ýle Ýlgili Makaleler Bibliyografyasý, c. I,II, Ý.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayýnlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi, Ýstanbul, 1993. Ýslam Sanatlarýnda Taht Sahneleri, Taht Sahnelerini Oluþturan Ögeler. Üzerine Ýncelemeler, Ý.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi, Ýstanbul, 1994



Arþiv Belgeleri TKS TKS TKS TKS TKS TKS TKS TKS



Arþivi, D. 12 (Ý. ÜNAL tarafýndan okunmuþtur). Arþivi, D. 25 Arþivi, D. 34 Arþivi, D. 1098, y. 59. Arþivi, D. 5400 Arþivi, D. 7851 Arþivi, E. 12358, y. 5. Arþivi, E. 12369, No.4,y.35.



146



RESÝMLERÝN LÝSTESÝ



1. Resim Lagos, Nijerya’da Bulunmuþ Þef Taburesi, Ahþap, Museum für Völkenkunde, Viyana. 2. Resim Ana Tanrýça Heykelciði, Piþmiþ toprak, Ý.Ö. 6. binyýl ilk yarýsý, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara. 3. Resim Tuthankamon’un Tahtý, Ahþap, Ý.Ö. 1347-1337, Egyptian Museum, Kahire. 4. Resim “Lagaþ Kýralý Ur-Nanþi”, Kabartma, Ý.Ö. 2550-2500, Louvre Müzesi, Paris. 5. Resim “Güneþ Tanrý Þamaþ”, Alçak Kabartma, y. Ý.Ö. 870, British Museum, Londra. 6. Resim “Toprak Tanrýçasý”, Pazýrýk Örtüsü’nden detay, Ý.Ö. 200-100, Hermitage, Leningrad. 7. Resim “Tahtta Oturan Buda”, Duvar Resmi, y. 650, Staatliche Museen, Berlin. 8. Resim Jan Van Eyck, “Tahtta Oturan Tanrý”, Gent Altarý’ndan detay, ahþap üzerine yaðlýboya, y. 1432, Saint-Bavon Katedrali, Gent. 9. Resim “Tahtta Oturan Ýsa”, Minyatür, 10281072, Bib. Nat. lat.8878, fol.215, Bibliotheque Nationale, Paris. 10. Resim “Tahtta Oturan Ýsa”, Kabartma, 10831089, St. Radegonde Kilisesi, Poitiers. 11. Resim “Tahtta Oturan Meryem”, Mozaik, 6. yy. sonu, San Apollinare Nuovo Kilisesi, Ravenna. 12. Resim “Tahtta Oturan Meryem”, Törensel Haç, 12. yy., Matzkhwarichi (svanetia), Georgia. 13. Resim “Tahtta Oturan Meryem”, Röleker, Grado. 14. Resim “Ýncil Yazarý St. Mark”, Minyatür, 10. yy. sonu, York Ýncili, York Minster Library, Add. MS. 1, York. 15. Resim “Ýncil Yazarý St. Matthew”, Minyatür, y. 1020, MS.B.10.4,Trin. Coll., Cambridge. 16. Resim Maximianus Katedrasý, Ahþap üzerine fildiþi kaplý, 546-550, Museo Archivescovile, Vatikan. 17. Resim Maximianus Katedrasý’ndan detay, Museo Archivescovile,Vatikan. 18. Resim St. Peter Katedrasý, Ahþap, 870-875, Vatikan Bazilikasý, Roma. 19. Resim Oturan Hz. Muhammed”, Minyatür, 13. yy., Varka ve Gülþah Mesnevisi, H. 841, y. 69b, TKSM, Ýstanbul. 20. Resim “Tahtta Oturan Hz. Muhammed”, Minyatür, Siyer-i Nebi, TKSM, Ýstanbul. 21. Resim “Cebrail Hz. Muhammed’i Tahta Davet Ediyor”, Minyatür, Siyer-i Nebi, TKSM, Ýstanbul.



22. Resim Halife El-Velid II’ye Atfolunan Heykel, Þtuko, 8.yy., Hýrbetü’l Mefcer Sarayý, Ürdün. 23. Resim Halife Muktedir’in Madalyasý, Gümüþ, 10.yy., (K.Otto-Dorn, “Das Seldschukische Thronbild”, Persica 10, Abb. 3’den) 24. Resim Nazi Maruttash II Kudurrusu, Ý.Ö. 1320-1295, Louvre, Paris. 25. Resim Hammurabi Steli, Bazalt, y. Ý.Ö. 17921750, Louvre Müzesi, Paris. 26. Resim Nabukadnezar I Kudurrusu, Ý.Ö. y. 1125-1104, British Museum, London. 27. Resim Asur Kült Taþý, Eski Þark Eserleri Müzesi, Ýstanbul. 28. Resim Tukulti Ninurta I Altarý, Ý.Ö. 13. yy., Vorderasiatische Museen, Berlin. 29. Resim “Taht Sahnesi”, Berlin Müzesi. 30. Resim Tahtýn taþýnmasý sahnesi, Berlin Müzesi. 31. Resim Asur Mihrabý, Berlin Müzesi. 32. Resim Tahtýn Detayý, Kabartma, Ý.Ö. 5. yy., Taht Salonu Güney Duvarý, Persepolis Sarayý. 33. Resim “Hetoimasia”, Mozaik, y. 500-525, Arienler Vaftizhanesi, Ravenna. 34. Resim Kutsal Emanetler Dairesi’ndeki Taht, Gümüþ, TKSM, Ýstanbul. 35. Resim “Behram Gür Ýran Tacý Ýçin Mücadele Ediyor”, Minyatür, Cami-üt Tevarih, Edinburgh University Library, Edinburg. 36. Resim "Cengiz Han'ýn Cenazesi", Minyatür, Cami-üt Tevarih, Edinburgh University Library, Edinburg. 37. Resim “Tac Taþýyan Taht”, Tekke Resmi, Özel Koleksiyon, Ýstanbul. 38. Resim “Kavus Þah’ýn Göklere Yükseliþi”, Minyatür, H. 1485, v. 85b, TKSM, Ýstanbul. 39. Resim “Þah Keykavus’un Cennete Uçuþu”, Minyatür, Edinburgh University Library, Edinburg. 40. Resim “Zafer Kutlamalarý”, Mozaik Duvar Panosu, British Museum, Londra. 41. Resim “Tahtta Oturan Tanrýça”, Heykel, Louvre, Paris. 42. Resim Asur Taht Parçalarý, British Museum, Londra. 43. Resim “Tahtýnda Oturan Kýral Barrakab”, Ortostad, y. Ý.Ö. 730, Vorderasiatische Museen, Berlin. 44. Resim “Kýral Assurnasirpal II”, Kabartma, Ý.Ö.883-859, British Museum, Londra.



147



45. Resim “Güneþ Tanrý Þamaþ”, Alçak Kabartma, y. Ý.Ö. 870, British Museum, Londra. 46. Resim “Fýrtýna Tanrýsý”, Kabartma, Ý.Ö. 2. yy. sonu-1.yy. baþý, Louvre, Paris. 47. Resim “Taht Sahnesi”, Duvar Kabartmasý, Dýþ Kale, Diyarbakýr. 48 Resim “Tahtta Oturan Tanrýça Ýþtar”, Mühür, Louvre, Paris. 49. Resim “Tahtta Oturan Tanrýça Nana”, Mühür, y. Ý.Ö. 2100, British Museum, Londra. 50. Resim “Aslan ve boða üzerinde duran tanrýlar”, Heykel, Tel Halaf Saray Portali, Berlin Müzesi. 51. Resim “Tahtta Oturan Buda”, Heykel, Mathura Museum, Mathura. 52. Resim Aslan Figürleri, Bronz, Özel Koleksiyon, Cenevre. 53. Resim “Taht Sahnesi”, Altýn Tabak, 6-7. yy., Bibliotheque Nationale Cabinet des Medailles, Paris. 54. Resim Nadir Þah Tahtý, Merkez Bankasý Koleksiyonu, Tahran. 55. Resim“Araba Süren Ay Tanrý”, Duvar Resmi, Hermitage, Leningrad. 56. Resim “Araba Süren Güneþ Tanrý”, Duvar Resmi, Hermitage, Leningrad. 57. Resim “Tahtta Oturan Türk Hükümdarý”, Gümüþ Tepsi, 9. yy. baþý, Hermitage, Leningrad. 58. Resim Aslanlý Tahtta Oturan Buda Heykeli, Kumtaþý, 5. yy., British Museum, Londra. 59. Resim “Taht Sahnesi”, Burkan Mabedi Duvar Resmi, (E. Esin, “Baðdaþ ve Çökmek”, Sanat Tarhi Yýllýðý, c. III, Levha IV, R.1’den) . 60. Resim “Tahtta Oturan Uygur Burkaný”, Tunç Oyma, (E. Esin, “Baðdaþ ve Çökmek”, Sanat Tarhi Yýllýðý, c. III, Levha IV, R.1’den) . 61. Resim “Tahtta Oturan Hükümdar”, Keramik Tabak, 13. yy., British Museum, Londra. 62. Resim “Tahtta Oturan Hükümdar”, Çini Parçasý, 12-13. yy., Museum of the History of Culture and Art of the Uzbek SSR, Semerkant. 63. Resim “Tahtta Oturan Hükümdar”, Keramik Kupa, 12-13. yy., Freer Gallery of Art, Washington. 64. Resim “Taht Sahnesi”, Minyatür, Varka ve Gülþah Mesnevisi, H. 841, y. 8b, TKSM, Ýstanbul. 65. Resim “Taht Sahnesi”, Minyatür, Varka ve Gülþah Mesnevisi, H. 841, TKSM, Ýstanbul. 66. Resim "Taht Sahnesi", Minyatür, Varka ve Gülþah Mesnevisi, H. 841, y. 57b, TKSM, Ýstanbul. 67. Resim Arz Odasý Tahtý, TKSM, Ýstanbul. 68 Resim Arz Odasý Tahtý, TKSM, Ýstanbul. 69. Resim H. 2879 No.lu Taht, TKSM, Ýstanbul. 70. Resim Anadolu Selçuklu Tahtý, Etnoðrafya Müzesi, Ankara.



71. Resim H. 2879 No.lu Taht, TKSM, Ýstanbul. 72. Resim Sedefli Taht, TKSM, Ýstanbul. 73. Resim Hintkari Taht, TKSM, Ýstanbul. 74. Resim Tunç Plak, Sadberk Haným Müzesi, Ýstanbul. 75. Resim Bayram Tahtý, TKSM, Ýstanbul. 76. Resim “Kanuni ile Barbaros”, Minyatür, 1558, Arifi, Süleymanname, H. 1517, y. 360 a, TKSM, Ýstanbul. 77. Resim “Kanuni’nin Erdel Prensini Kabulü”, Minyatür, 1568-1569, Nüzhet el- Esrar el Ahbar der Sefer-i Sigetvar, H. 1339, y.16b, TKSM, Ýstanbul. 78. Resim “I. Mahmud”, Minyatür, Kebir Musavver Silsilename, III. Ahmed Ktp. 3109, TKSM, Ýstanbul. 79. Resim “III. Mustafa”, Minyatür, Kebir Musavver Silsilename, III. Ahmed Ktp. 3109, TKSM, Ýstanbul. 80. Resim Çar Boris Godunov’un Tahtý, Altýn Kaplama, 1604, Kremlin Orujeyna Palata, Moskova. 81. Resim Çar Aleksey Mihailoviç’in Tahtý, Ahþap üzerine altýn ve gümüþ kaplama, 1667, Kremlin Orujeyna Palata, Moskova. 82. Resim Kutsal Emanetler Dairesi’ndeki Taht, Gümüþ, TKSM, Ýstanbul. 83. Resim “Taht Sahnesi”, Tunç Hokka, y. 9251220, Munçaktepe’de bulunmuþ (E. Esin, Ýslamiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi, Lev XCIX/a’dan). 84. Resim “Tahtta Oturan Sultan Tuðrul II”, Þtuk Pano’dan detay, 1195, Pennsylvania Museum of Art, Pennsylvania. 85. Resim “Tahtta Oturan Hükümdar”, Keramik Tabak, Rabeneu Koleksiyonu. 86. Resim “Ýran Elçisinin Kabulü”, Minyatür, Süleymanname, H. 1517, y. 332 a, TKSM, Ýstanbul. 87. Resim "Taht Sahnesi", Minyatür, Cami-üt Tevarih, Edinburgh University Library, Edinburg. 88. Resim “Taht Sahnesi”, Þtuk Pano, 12. yy., Louvre Müzesi, Paris. 89. Resim Þemse Motifi. 90. Resim “Bodhisatva”, Ýpek üzerine resim, 10. yy., Indische Kunstabteilung Staatliche Museen, Berlin. 91. Resim Ýþlemeli Yaka, Museum of Oriental Culture, Moskova. 92. Resim Þemse Motifi. 93. Resim “Taht Sahnesi”, Minyatür, Süleymanname, y. 71a, TKSM, Ýstanbul. 94. Resim “Taht Sahnesi”, Minyatür, MS. 20, f. 138r, Edinbourgh Library, Edinbourgh. 95. Resim Taht-ý Tavus, Ahþap, y. 1800, Gülistan Sarayý, Tahran.



148



96. Resim “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 13. yy., Freer Gallery of Art, Washington. 97. Resim “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 13. yy., Özel Koleksiyon. 98. Resim “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 1227, Victoria and Albert Museum, Londra. 99. Resim “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 13. yy., Özel Koleksiyon. 100. Resim “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 13. yy. ilk yarýsý, Jacques O. Matoisson Koleksiyonu, Paris. 101. Resim “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 12191220, Arkeoloji Müzesi, Tahran. 102. Resim “Taht Sahnesi”, Keramik Tabak, 13. yy., J.A. Barlow Koleksiyonu. 103. Resim “Taht Sahnesi”, Minyatür, Kitab-atTiryak, Ms. Arabe 2964, Bibliotheque Nationale, Paris. 104. Resim Anadolu Selçuklu Tahtý, Etnoðrafya Müzesi, Ankara. 105. Resim Taht-yatak, Demir, Özel Koleksiyon, Urfa. 106. Resim “Sultanýn Meclisi”, Minyatür, Katibi Külliyatý, R.989, y. 229b, TKSM, Ýstanbul. 107. Resim “Sarayda Tören”, Minyatür, Cami üt Tevarih, H. 2153, y. 148b, TKSM, Ýstanbul. 108. Resim H. 2879 No.lu Taht, TKSM, Ýstanbul. 109. Resim H. 2879 No.lu Tahttan detay, TKSM, Ýstanbul. 110. Resim Bayram Tahtý, TKSM, Ýstanbul. 111. Resim Bayram Tahtý, TKSM, Ýstanbul. 112. Resim “Tahtta Oturan Sultan III. Selim”, Minyatür, Kebir Musavver Silsilename, III. Ahmet Ktp. 3109, TKSM, Ýstanbul. 113. Resim “Tahtta Oturan Sultan IV. Mustafa”, Minyatür, Kebir Musavver Silsilename, III. Ahmet Ktp. 3109, TKSM, Ýstanbul. 114. Resim Hintkari Taht, TKSM, Ýstanbul. 115. Resim Hintkari Tahttan detay. 116. Resim “Taht Sahnesi” Ýbrikten detay, 12461247, Walters Art Gallery, Baltimore. 117. Resim “Taht Sahnesi” Leðenden detay, 13. yy., Arkeoloji Müzesi, Tahran. 118. Resim “Eðlence Gemisi”, Minyatür, El Cezeri, Otomata, III. Ahmet Ktp. 3472, y. 98b, TKSM, Ýstanbul. 119. Resim “Taþ Tahtta Oturan Sakyamuni”, Duvar Resmi, Maðara 288, P. 120, Tun-Huang. 120. Resim “Hz. Süleyman”, Minyatür, Firdevsi, Süleymanname, Chester Beatty Library, Dublin. 121. Resim “Taht Sahnesi”, Minyatür, Hariri, Makamat, 1334, A.F. 9, fol. 1r, National Library, Viyana.



122. Resim Arz Odasý Tahtýndan detay. 123. Resim “Taht Sahnesi”, Minyatür, 1568-1569, Nüzhet-el Esrar el Ahbar der Sefer-i Sigetvar, H. 1339, y. 110b, TKSM, Ýstanbul. 124. Resim Kutsal Emanetler Dairesi’ndeki Taht, Gümüþ, TKSM, Ýstanbul. 125. Resim Rus Tahtý, Kremlin Orujeyna Palata, Moskova. 126. Resim Harem’de Hünkar Salonundaki Taht, TKSM, Ýstanbul. 127. Resim Sedefli Taht, TKSM, Ýstanbul. 128. Resim Ýftariye Kameriyesi, TKSM, Ýstanbul. 129. Resim Havuz kenarýndaki baldakenli yapý, TKSM, Ýstanbul. 130. Resim “Taht Sahnesi”, Duvar Resmi, 13.yy., (A. Pope, A Survey of Persian Art, Vol. 5, s. 554’den). 131. Resim Keramik Tabure, 13. yy., Mc Ihenny Koleksiyonu. 132. Resim Keramik Tabure, 12. yy. sonu-13. yy. baþý, Kevorkyan Koleksiyonu. 133. Resim Keramik Tabureden detay. 134. Resim “Taht Sahnesi”, Minyatür, Süleymanname, H. 1517, y. 297a, TKSM, Ýstanbul. 135. Resim “Taht Sahnesi”, Minyatür, Süleymanname, H. 1517, y. 321b, TKSM, Ýstanbul. 136. Resim “Afrasyab’ýn Oðlu Cehen’in Keyhüsrev’in Huzuruna Geliþi”, Minyatür, H. 1518, y. 256a, TKSM, Ýstanbul. 137. Resim “Çin Hakanýnýn Nuþirvan’a Mektubu”, Minyatür, H. 1480, y.442a, TKSM, Ýstanbul. 138. Resim “Týmaþvar Kalesi Kuþatmasý Sýrasýnda Paþanýn Atýnýn Vurulmasý ve Ona Yeni At Getirilmesi”, Minyatür, 1556, Fütuhut-ý Cemile, TKSM, Ýstanbul. 139. Resim Kur’an-ý Kerim Muhafazasý, Ahþap, TKSM, Ýstanbul. 140. Resim “Sultan III. Ahmed”, Minyatür, Levni, Kebir Musavver Silsilename, III. Ahmet Ktp. 3109, TKSM, Ýstanbul. 141. Resim Sultan III. Ahmed’e Ýzafe Edilen Koltuk, TKSM, Ýstanbul. 142. Resim Sultan II. Mahmud Tuðralý Koltuk, TKSM, Ýstanbul. 143. Resim Çar Ivan Gronzni Tahtý. Kremlin Drujeyna Palata. Moskova 144. Resim: Mihail Feodoroviç Romanov, Doðu menþeli. Kremlin ustalarý tarafýndan yapýlmýþ. 145. Resim: Ýran Þahý Nadir Þah Tahtý.



149