Anlatımlı Belagat
 978-9944-5871-2-9 [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up

Anlatımlı Belagat 978-9944-5871-2-9 [PDF]

104 85 5 MB

Turkish Pages 278

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD FILE


File loading please wait...
Citation preview

ANLATıMLı BELAĞAT



EDÎTÖR Prof. Dr. Tacettin UZUN YAZARLAR Prof. Dr. Tacettin UZUN Dr. Ayhan ERDOĞAN



Dr. Muhammet TASA



Dr. Latif SOLMAZ



Dr. Sehabeddin KIRDAR



Ars. Gör. Yusuf Sami



SAMANa



KONYA-2008



ANLATIMLI BELAGAT



I. Baskı: Eyia 2008



ISBN: 978-9944-5871-2-9



Dizgi: Yusuf Sami SAMANCI Kapak: Muhiddin OKUMUŞLAR Baskı - Cilt: Sebat Ofset Matbaacılık 0.332. 342 01



53-KONYA



Basım Tarihi: 15.09.2008



İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ



ııı



KıSALTMALAR



V



GIRIŞ



1



BELAGAT



1



FESAHAT



3



ME'ÂNÎ



13



H A B E R ( B I L D I R M E ) ve I N Ş A ( D I L E K ) K I P L E R I . 1 4 HABERIN GAYELERI



17



H A B E R ÇEŞITLERI



22



INŞÂ ÇEŞITLERI



28



INŞÂ ÇEŞITLERINDEN EMIR



35



INŞA ÇEŞITLERINDEN NEHIY



43



INŞA ÇEŞITLERINDEN SORU



48



I N Ş A Ç E Ş I T L E R I N D E N TEMENTSI



54



INŞÂ ÇEŞITLERINDEN NIDA



61



F A S L ( A Y ı R M A ) ve V A S L ( B A Ğ L A M A )



70



FASL YAPıLAN YERLER



75



VASL YAPıLAN YERLER



85



ZIKIR VE HAZIF



91



TAKDIM VE TE'HÎR



99



M U S Â V Â T , Î C Â Z ve I T N Â B BEYÂN



107 123



TEŞBIH



124



TEŞBIHIN ÇEŞITLERI



131



TEŞBIHIN GAYELERI



138



HAKÎKAT VE MECAZ



144



ISTIARE



149



MÜRSEL MECAZ



161



AKLÎ MECAZ



168



KINAYE



173



BEDI" LAFZÎ GÜZELLEŞTİRİCİLER CİNAS



179 180 180



SECÎ' .............................................................187 İKTİBAS 190 NL\NE\1 GÜZELLEŞTİRİCİLER 194 TEVRİYE \ 194 TIBAK 198 MUKABELE 202 HUSNU'T-TA'LÎL 206 TE'KÎDU'L-MEDHİ BİNL\ YUŞBİHU'Z-ZEMM 2 0 8 TE'KÎDU'Z-ZEMMİ B İ M A Y U Ş B İ H U ' L - M E D H 2 1 0 USLÜBÜ'L-HAKÎM 212 ALIŞTIRMAI^RIN ÇÖZÜMLERİ 217 Yazarların Hazırladıkları Bölümler 265 BİBLİYOGR.\FYA 267



ÖNSÖZ Belagat, Arap dili için çok önemli ve yararlı bir üimdir. Kur'an'ın mucize oluşu ve sözün güzeli, onun sayesinde bilinmekte ve anlaşılmaktadır. Sözün



en



güzeli,



hoşlanmadığı



için



kulakların



reddetmediği, zihinlerin de anlamak için yorulmadığıdır. Belagat, sözün veya yazmın güzellik ve etkinliğini sağlamak için başvurulan yollan incele)ip kurallara bağlar. Belagat, cansız varkkIan canlandınr, gözle görüleme}'en ruhsal durumlan hayalleştirir,



gözle görülür hale getirir, hayatın yaşantdanmıza



herkesin



gerçeklerini



düşünemeyeceği



bir



güzellik verir. Duygu ve düşüncelerden doğan belagat sanatlan, anlatıma güçlü bir canlılık kazandırır. Sarf ve nahiv bilgilerini alan öğrencilerimizin bu önemli ilim hakkında da bilgi sahibi olmalan için elinizdeki kitap hazırlanmıştır. Kitapta, belagatla ilgili temel konular ele aknmış, fazla teferruata girilmemiştir. Teferruat, meraklıları için İlerdeki aşamalara bırakılmıştır. Kitabımızın yararh olması dileğiyie... 17/C7/2CC8 Prof. Dr. Tacettin Uzun



KISALTMALAR a.g.e.



Adı geçen eser



a.s.



Aleyhi's-selam



b.



:



bin



bkz.



:



bakınız



DİA



:



Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi



h.



:



hicrî



h.ö.



hicretten önce



Hz.



Hazreti



r.a.



Radıyallahu anh



s.



sayfa



s.a.s



Sallallahu aleyhi ve sellem



(?)



Vefat tarihi bilinmiyor



GİRİŞ BELAGAT



'b-J'



-•;2::;^:



Âi^Ua^ : < P > U



Iju j j



BELAGAT En kısa tarifle belagat: "Sözün, halin gereğine u)^un olmasıdır". Belâğatin başka bir tarifl: Sözün, fasîh olmakla birlikte hâlin gereğine uy-gun olmasıdır. "Hâl" - buna makam da denilmektedir - mütekeUimi (sözü söyleyen kişiyi) sözünü belH bir tarzda ifade etmeye zorlayan durumdur'".



"İ-Iâj" bajka bir ı;ade}'ie, sözün söyienmesım gerekrireiı özei sebeptir.



ANLATIMLI BELAGAT



Mukreza - ki buna itibar-1 münasib" de denilir - ifadenin getirileceği özel durumdur. ANLATIM: Bir kimseyi övmek ( ^ ^ ' ) sözün Itnabını (uzatılmasını) gerektirir. Muhatabın zeki olması («j'^-L!') ise, sözün vecîz olmasını gerektirir. Öyleyse ^"-J-^^Jl (övmek) ve öjlT-İJ' (zekilik) birer hâldir. İlk makamda itnâb (sözü uzatmak), ikinci makamda îcâz (sözü vecîz ve kısa söylemek) hâlin muktezasıdır. Belagatın tarifi yapılırken "sözün, fasîh olmakla birlikte hâlin gereğine uygun olmasıdır" denilmişti. Şimdi de fasîh olmanın yani fesahatin tarifini yapalım:



"ttibar-i münâsib" şöyle açıklanabilir: Sözün sö)îenciiği hile uygun üslup özelliklenni raşımasmı gereicu-en doğru tasarlama ve hesaplamadır.



ANLATIMLI BELAGAT



FESAHAT ^



^1



'



'



*











1



' f



"



t.



• İl



OLJt^



*



I



.''



r-



ANLATIMLI BELAGAT



V ^LlIS".



0 ' ' ^ ^ ^



^^Z^ .Ly^



^^'jji



-^r^^'j ı^'^'j



O',



ia^



c^'ij'^' — j i ^ ^



"r^



^^-^



(O kibirlendi. Onlarda, soyca asaletlenne delalet eden bazı hu}'lar vardır. Halbuki onlar, bu hu}'lanyla kibirlenmezler). Manevî ta'kîde Türkçeden şu ömeği verebiliriz: Oldu âlem şad senden ben esîr-i gam henüz (Âlem Bunu kımm söwedıği belli değildir. Bu be>i:, el-Mutenebbî'ye (3C3-354/915-965) ainir.



ANLATIMLI BELAGAT



seninle neşe buldu, ben ise hâlen kedere mağlubum) mısraında "esîr" keHmesi "mağlup" anlamında kuUarulmıştır. Manevî ta'kîdin Arapçadan örneği şu beyittir:



(Yakın olabilmeniz için, artık evimin sizden uzak olmasını İsteyeceğim. Gözlerim, kurumak için gözyaşlarını dökmektedir (yani şimdiye kadar size ne kadar yaklaşmak istedi}'sem de sizden uzaklaştım. Şimdi ise size pklaşabilmek için uzaklaşmayı arzu edeceğim). Bu be}'itte j^^^



dan anlaşılan ilk mana, aşırı



üzüntü sonucunda çok ağlamaktan dolayı gözde akacak yaşm kalmamasıdır.



Halbuki



şairin



kastı,



yaşlarının kesilmesidir. Fakat j^'^



sevinçten



göz



dan bu manaya



intikal etmek zordur. Bu sebeple beyitte, manevî ta'kîd vardır. Tahirü'l-Mevlevî'nin



aşağıdaki



sözleri,



belagat



ve



fesahati çok güzel açıklamaktadır: "Sözün fasîh olması: İfadenm kusursuz olması, Yerinde ve muktezay-ı hal ve makama mutabık olması



*



Bu beyit, el-'Abbâs b. el-Ahnef'e (192/808) aittir. 9



ANTATIMLI



BELAGAT



da: Adamına göre söylenilmesidır. Söz ne kadar düzgün ve süslü olursa olsun yerinde ve adamma



göre



söylenmezse



belağatii



olamaz.



Resmî



bir



makamda lâübâli; hususî ve samimi bir mecliste zorlanarak ve yapmacık bir tavırla, ıkına sıkına konuşan; köylüye âlimle görüşüyormuş gibi söz söyleyen, yerinde ve adamına göre hitap etmesini bilmiyor demektir"' Belagat ilimleri''° üçtür: Me'ânî, Beyân ve Bedî'. üçüne birden, küUe (bütüne) cüzün (bir kısrmnm) ismini verme kabilinden, "'İlmu'l-be)an" denilebilir. Me'ânî:



Sözün,



dinleyicilerin



haline



ve



söylendiği



makama uygun düşecek tarzda söylenmesinden



bahseden



ilimdir. Beyan: Aynı mananın birçok ve değişik üslupla ifade ediknesinden bahseden ilimdir. Bedî':



Lafız



veya



manalan



süsleyip



güzeUeştinne



yönlerinden bahseden ilimdir. Bu arada belâğatm tarihçesinden ve belagatla ilgili İDazı kaynak eserlerden bahsetmek }'erinde olacaktır. Taliirii'l- Mevlevi, Edebiyaı Lügati, İstanbul, Enderun Kitabevi, s.25 Osmanlıj'a göre belagat hakkında şöyle denilmiştir: Hem düzgün, hem de yerinde söz söyleme usulünü öğreten bir ilmin adı olur. "Ma'ânî", "Be)'an", "Bedî"' unvanlı üç fenne ayrılır (Tahini'1- Mevlevi, a.g.e., S.26).



10



ANLATIMLI BELAGAT



Belagat



cahiliye



devrinde



çok



ileri



ve



yaygın



durumdaydı. O devirde çok geçerli olmasına rağmen, gekşmesi ve müstakil bir ilim olarak tedvin edilmesi epey zaman almıştır. Kur'an-ı Kerim'in, belağati}^a o devirdeki edipler başta oknak üzere bütün dünyaya meydan okuması ve Allah'ın Kelamını anlama gayretleri, belagat ilminin tedvinine hız vermiştir. Ebû Ubeyde'nin (210/825) "Mecâzu'l-Kur'an" adk eseriyle ilk defa ele aknan Belagat ümi, el-Câhız'm (255/869) "el-Beyân ve'ttebyin" adk eserinde teşbih, mecaz, istiare, kinaye, i'caz gibi bahislerle ufsilatk olarak incelenmiş, hicrî IV. asnn sonlarına doğru kendi terimlerimde müstakil bir üim haline gelmeye başlamıştır. Bu asırdan itibaren yetişen müelliflerle, özellikle elCurcânî



(816/1413),



ez-2emahşerî



(538/1144)



ve



es-



Sekkakî'nin (626/1229) deha ve gayretlerîyle altın devrini yaşayan belagat ilmi, h. VIIL asırdan başlayarak diğer birçok islâmî ilimler gibi duraklama dönemine girmiştir. Belagat ilmine dair önemli kaynak eserlerden bazdan şunlardır: Ebû Hilâl el-'Askerî (40C/lCC9'dan sonra), Kitâbu'ssınâ'ateyn Abdulkâhir el-Curcâm' (471/1078), Esraru'l-belâğa



11



Delâilu'l-i'câz ve



ANLATIMLI BELAGAT



ez-2emahşerî (538), ei-Keşşâf ve Esâsu'l-belâğa Fahreddîn



er-Râzî



(606/1209),



Nihâyetu'l-îcaz







dirâyeti'l-i'caz Ebû Ya'kûb es-Sekkâkî (626/1229), Miftâhu'l-'ulûm 'Adududdîn el-Tcî (756/1355), el-Fevâidu'l-ğıyâsiyye et-Teftâzânî (792/1390), el-Mutavvel 'ale't-Telhîs'i ve Muhtasaru'l-Me'ânî el-Hatîb el-Kazvînî (793/1390), Telhîsu'l-Miftâh ve elîzâh fî 'ulûmi'l-belâğa es-Seyyid eş-Şerîf



el-Curcânî



(816/1413), Havâşi's-



Seyyid 'ale'l-Mutavvel Abdulhakîm es-Sİ)^lkû:î (1067/1656), Haşiye 'ale'lMutavvel Hüseyin



b.



Ahmed



el-Mersafî



(1307/1889),



el-



Vesîletu'l-edebiyye ile'l-'ulûmi'l-'arabi)^^ Ahmed el-Hâşimî (1362/1943), Cevâhim'l-belâğa Ahmed Mustafa ei-Merâğî (1952), 'Ulûmu'1-belâğa Bekri Şeyh Emîn, el-Belâğatu'l-*arabiyye fî sevbihe'lcedîd'i'"'.



•'i



Hulusi Kılıç, "Belagat", DİA, İstanbul 1992, V/38C; Hikmet Akdemir, Belagat Terimleri Ansiklopedisi, İzmir, 1999, s. IC.



12



ANLATIMLI BELAGAT



ME'ANI



13



ANLATIMLI BELAGAT



HABER (BİLDİRME) ve İNŞÂ (DİLEK) KİPLERİ



ÖRNEKLER Halit konuğa ikram eder ve



^ f-i



komşu hakkmı gözetir.



»S^. İJ'^ - 1 Ij_ı '.j^



Ödevini yap.



İL^'j



İyilik etmek ne kadar güzel!



-2



ı 'jC^^sj\ Vj^f ıj. _3



ANLATIM: Musned ve musnedun ileyh'ten oluşan anlamlı tam cümle, ya haberi olur ya da inşaî olur. Haberî cümle, manası doğm ve yalan olmaya muhtemel olandır. O cümleyi söyleyene doğm ve yalancı denilmesi uy^un olur.



cümlesinde



Halide misafire ikram etme ve komşu hakkma riayet etme nispeti doğru değilse, verilen haber yalan, bu haberi veren de yalancıdır. Manası doğm ve yalan olmaya muhtemel olan cümle, inşâîdir. Böyle bir cümleyi söyleyene doğru veya yalancı



14



ANLATIMLI



y



^



BELAGAT



y



^i



denilmesi uygun değildir. >iA-pr'j



cümlesinde muhataptan



görevini yerine getirmesi istenmektedir. !jL-i-*^''







cümlesinde iyilik yapmanın güzelliği, taaccüp kipiyle ifade edilmektedir. Talep ve taaccüpte doğru ve p l a n olma ihtimak yoktur.



t : ^ J 5 0 l . I 3 ^ ' Ullk;



V - j ! ^ ^LiJVl



^LiJ>



KURALLAR: Musned ve musnedun ileyh'ten oluşan tam anlam ifade eden cümle, ya haberî ya da inşaî olur. Haber cümlesi, içeriğinde doğru ve yalan olma ihtimak olan ve sahibine de: " O doğru söylüyor veya yalan söylüyor" denilebilen sözdür.



15



ANLATIMLI BELAGAT



İnşaî cümle, manasmda doğru veya yalan olma ihtimali olmayan ve sözün sahibine de: "O doğru söylüyor veya yalan söyiüyor" denüemeyen sözdür.



16



ANLATIMLI BELAGAT



HABERİN GAYELERİ > '



>>>^



ÖRNEKLER



Dünya güneşin çevresinde döner



Yolculuk seni çok yordu.



Rabbim! Sabredemiyorum,



beni bağışla ey günahı



affeden!



Gençlik gitti. O geri gelmeyecektir. Yaşbiık geldi. Ondan nereye kaçılacak.-'



Bizim bir çocuğumuz, sütten kesilme çağına geldiğinde, zorbalar onun önünde secdeye kapanırlar.



17



ANLATIMLI



Her



şeyde



BELAGAT



arkadaşını



azarlarsan,



(bir



gün)



azarlamapcağın kimseyi de bulamazsm.



Sen güneşsin, krallar yıldız. Güneş doğunca yddızlann hiçbiri görünmez. ANLATIM: Asknda haber iki gayeden biri için getirilir: 1-Cümlenin ihtiva ettiği hükmü muhataba ifade etmek. Mı



\ f~'



j/-^



cümlesi bilmeyene söylenir. Bu



gayenin adı "fâidetu'l haber" (haberin }^ran) dir. 2-Hükmü



bilen



muhataba,



bildiğini ifade etmek. Arkadaşma:



konuşmacmm '< yilJi



da



onu İJJu



demen bu meseleyi onun gibi senin de bildiğini gösterir. Bu gayeye de, "lâzimu fâideti'l-haber" (haberin yararının gereği) denilir.



18



ANLATIMLI BELAGAT



Ancak biz konuşmada, muhataba hükmü bildirme ve hükmü konuşmacının da bildiğini ifade etme kastedilmeyen, sırf başka gayeler kastedilen birçok haber cümlesi görüyoruz. Dolayısıyla bu cümleler asıl manalarından çıbp durumların karinelerinden ve sözün siyakından anlaşılan başka amaçlar için kullanılmış olurlar. Bu amaçların en meşhurları şunlardır: f l k ^ V l / l s t i r h a m (yalvararak istemek): Üçüncü örnekte haberden maksat, ne hükmü muhataba bildirmek ne de lâzimu fâideti'l- haberdir. Çünkü Allah bunlan bilmektedir. Fakat buradaki haberden maksat Allah'tan rahmet dilemek (ona )alvarmak) tır. ^,^-.^'1



/Sevüen bir şeye üzülmek



Dördüncü ömekte şair gençkğini kaybettiğini ve bir daha geriye gelmeyeceği için üzüntüsünü ifade etmektedir. /Övünmek: Beşinci ömekte şâir, henüz sütten kesilmiş çocuklarının önünde, zorbaların bile boyun eğeceklerini ifade etmek suretiyle övünmektedir. ^uUDl_5 -sl-^jV^ /Nasihat ve irşad etmek: Hikmetle ilgili haberlerin çoğu, bu gaye içindir. Altıncı ömekte şâir, hikmetk sözle haber vermektedir. Gayesi insanlara doğruyu gösterip, onlan irşad etmektir. 19



AN'LATIMLI B E L A G A T



Ö\'^güde bulunmak: Yedinci ömekte şâir, en-Nu'man b. Munzir'i güneşe, diğer krallan ise }ildızlara benzeterek, yıldızlar güneşi gördükleri zaman nasıl ortadan kayboluyorlarsa, diğer krallar da seni gördükleri zaman öyle kayboluyorlar di}'erek övmüştür. Haberler zaaf gösterme, çakşma ve ciddij'ete teşvik etme, sevinme ve yerme gibi, başka ga)'eler için gelebikr. Bütün bunlan öğrenmek için akla ve zevk-i selime başvurmak gerekir.



'



J



f



iilii



O::^



'



'



'



'



^ ^jjf



c f l ^ ^ ^ i :>>>V^ . J L * . ^ - U i j



'



'



)



*>U.^



>



ii



J



f.!)\ji



ji i L i ^ j



-3



Yemin ederim ki, işsizlik kötü ve zararkdır.



Kesinlikle büin ki, Allah her şeye kadirdir. •f/y^^



^



-5



Sen, kesinlikle ikrama en layık olansm.



İşte siz onlan seversiniz, onlar ise sizi sevmezler. .jjL^ Z>ys' - 7 AUah'a yemin ederim ki, hayır, ileride bileceksiniz .JL^\ :İ3 '^^v^ 'j^. -j , - 8 Her kim iman eder ve sâlih amel işlerse, ona mükafat olarak daha güzeli vardır. 22



ANLATIMLI BELAGAT



Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. ANLATIM: Kendisine haber verilen kimsenin dummu farkk olur. Muhatabın, verilen haberin içeriğiyle ilgik bir bilgisi olabilir ve verilen haberi kabul etmede veya inkâr etmede tereddüt etmez. Bundan dolayı haberin tekit edilmesine ihtiyaç duyulmaz ve haber ona tekit edatlan olmaksızın verilir «'•—^•^



j



Haya, hayatın süsüdür" cümlesi, bunun ömeğidir. Haberin bu türüne "İbtidâî Haber" denir. Muhatap



hükmü



kabullenmede



tereddüt



edip



manasından şüphelenir ve doğru olduğundan emin olmak ister. Böyle bir durumda haberin bir tekit ediciyle tekit edilerek verilmesi güzel olur. Haberin bu çeşidine "Talebî Haber" denir. Muhatap hükmü inkâr edip kabul etmiyorsa, emin olması ve doğruluğuna inandırılması için, inkânn derecesine göre,



Lki veya



gerekir.



y ^



-2



Vallahi, mutlaka çakşacağun.



işini erteleme!



Cesaret ne iyi özelliktir.



Sen çakşıyor musun? !>^ ^Cül



Korkak ne kötü insandır.



Keşke gençkk geri gelse! !^ı



Belki hasta iyileşir.



28



-4



Li-j^



'u -D



Gafü! Dikkat et!



ANLATIMLI BELAGAT



ANLATIM: Sözlükte



inşâ,



"icad



etmek,



yoktan



var



etmek"



anlamlanna gelir. Meânî terimi olarak inşâ, kelamm ikinci kısmmı



teşkil



eden



ve yalana



ya da



doğmya



ihtimali



bulunmayan; bir başka de}işle o sözü söyleyen kişi)'e "Sen bu sözünle yalan söyledin" veyi "Sen bu sözünle doğmyu söyledin" şeklinde bir }'argıda bulunmaya imkan tanırna)acak sözlere verilen addır. Yukanda verilen örnekleri bu tanım çerçevesinde ele alacak olursak



^-,^^^i



*^o_.^/Öğüdü dinle." cümlesmde emr-i hâzır kipi



kullanılmıştır ve muhataptan öğüdü dinlemesi istenmiştir. Bu sözün söylendiği esnada ise sözün muhatabı henüz öğüdü dinleme eylemine başlamamıştır. 29



ANLATIMLI BELAGAT



j^y;



V İşini erteleme" cümlesinde nehy-i hâzır



kipi kullanılmıştır ve cümledeki nehiy/yasaklama eylemim, muhatap, sözün söylendiği anda uygulamaya başlamamıştır. "



-



j ^ i J Î Sen çakşkan mısm" cümlesi bir soru



Tl



cümlesidir ve sözün muhatabından bir cevap istenmektedir. Bu bakımdan muhatabın bu cümleyi duymadan önce soruya cevap vermesi ve cümledeki talebi, sözün söylendiği esnada yapıyor olması mümkün değildir. " î S L - Ç i j l [ıZl Keşke gençkk geri gelse" cümlesinde c-lJ fiiH kullanılarak bir temennide bulunulmuştur ve bu sözün söylendiği esnada gençkğin dönüyor olması veya daha önceden dönmüş



olması mümkün değildir. Zaten temenni kakbı,



gerçekleşmesi mümkün olmapn durumlara dair özlem ve arzuyu bildiren ifadelerdir. '



"



,



'



'



,



jiVe- U Gafil! Dikkat et" cümlesinde ise J i ' ^ U



şeklinde nida edatı ve munâda kullanılarak bir nida cümlesi kurulmuştur. Bu sözün muhatabının, kendisine seslenilmeden önce bu söze icabet etmesi, tabiati)da mümkün değildir.



30



ANLATIMLI BELAGAT



Yakandaki örnekler incelendiğinde açıkça görüleceği üzere Arapçada emir, nehiy, som, temenni ve nida kipleriyie kurulan cümleler inşâ kipinde gelen cümlelerdir. Buna ilaveten bu cümlelerde sözün muhatabına yönekk bir talebin bulunması sebebiyle, bu ve benzeri cümlelere talebî inşâ ile ügik cümleler denir. İkmci gruptaki



'^^ Ne



" » i Ü l û s i



cüınlesinde ta'accub kakbı, "JJ-^"^' çakşacağım"



cümlesinde



-üil}



j Ç j i y^'j



doğrusun"



A'tj Vallahi, mutlaka



şekkndeki



kullanılarak yemin kakbı, "ÂPUtJUi özelliktir" cümlesinde ^



kadar



i l k J l



^Jl)



kasem



ifadesi



Cesaret ne iyi



füH kullanılarak medih/övme kakbı, "



Korkak ne kötü insandır" cümlesinde [j^. fiik



kullanılarak zemm/yerme kakbı ve "J^:y^'''



BeUd



hasta iyileşir" cümlesinde de raca bildiren J i i edatı kullanılarak teraccî kakbmda cümleler kurulmuştur. Görüldüğü gibi birinci gruptakilerin aksine, bu cümlelerde bir istek anlamı yoktur. 31



ANLATIMLI BELAGAT



Ancak bununla beraber bu cümleler herhangi bir durumu ya da olayı haber veren cümleler de değildin Dolayısıyla bu cümleler için



de



doğmdur



veya



yankştır



şeklinde



bir



yargıda



bulunulamayacağmdan bu ifadeler inşâî cümlelerdir. Ancak istek büdirmemeleri sebebi}'le de talebi inşâdan farkk olarak gayr-i talebi inşâ admı alırlar.



' t ^ ' j " y



•r^-^'^'j



' ^ ' j



y



~



•^^'j



c^lij



'?y^ cy^. y



i^luij



'^f^-i



"



"



CJ>JZ



.Ö^uT



KURALLAR: İnşâ, doğmya ve yalana ihtimali oknayan; sö}^enen sözün sahibi için 'O sözünde doğm sö)^emiştir' veya Talan söylemiştir' denilmesi uygun olmapn sözdür. İnşa, Talebi Jnşâ



32



ANLATIMLI BELAGAT



ve Gayr-i talebî (talebî olmayan) inşâ şeklinde iki kısımdır: Talebî inşâ, istek anında bulunmayan (var olmayan) bir şeyin yapılmasını isteme anlamı ifade eden inşâî cümlelere denir. Talebî inşâ, emir, nehiy, som, temenni ve nida kipleriyle yapıkr. Ga}T-i talebi (talebî olmayan) inşâ, kullanılan cümlede herhangi bir şe^'in talep edilmediği, herhangi bir isteğe delalet etmeyen mşâ şekkdir. Gayr-I talebî inşânın birçok kakbı vardır. Ta'accub, yemin, medih (övme), zemm (yerme) ve raca fiilleriyle kurulan cümleler bu kakplann bazdandır. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki ibarelerin inşâî mi ihbâri mi olduğunu, inşâî cümlelerin sebebini ve hangi çeşit inşâ kakbmda geldiğini bekrtkıiz.



12



Tirmizî, Birr, 6. 33



ANLATıMLı BELAGAT



r ^ j ^ J!



-3



şiiri söyleyen Sımme b. AbdiHah (95/714) tır. Al-İİmı-an, 3/136. 34



L: - 3



ANLATıMLı BELAGAT



İNşA ÇEŞİTLERİNDEN EMİR



ÖRNEKLER



Anlaşma yaptığınız zaman, Allah'a verdiğiniz sözü yerine getirin! (Sözünüzü tutun!)



Kitabı kuvvetle tut! (Onun emirlerini uygula!) 17



yy



s



9



yy



k^-'^



yy



-/







W ^ - y



Ek geniş olan genişkğkie göre nafaka versin!" Çakşmayasani!



.i'-j^y^,



Ana babaya iyikk ediniz!



.



jJlü'^b}



iki dostum! Ya beni kendi halime bırakın ya da bana gençkk günlerimi iade edkı.



s



Nahi, 91. Meryem, 12. Talak, 7. Bakara, 83; Nisa, 36; Enam, 151; İsra, 23. Beyit, Alı el-arim (1368/1949) e aittir. 35



ANLATIMLI BELAGAT



Kıskançlan susturarak beni kıskanmalarını gider! Çünkü onlan beni kıskanır hale sen getirdin. ÂJU . I ,



^-7



i



f



'



^



1^



i l ^ °.







, t y



J-



Her ne kadar kendisine danışılanlardan olsan da bir gün başına bir felaket geldiğinde başkalanna danış! i ' .



' U



•* '



ii



i



UJı U.I V*



Uzun gece! Haydi yeni bir sabahla açıl! Senin getireceğin sabah daha iyi değildir.



Cımnkğıyle ömrü uzamış birini gösterin bana! Aşın cömertlikten ölmüş birini getirin bana! -°



" 2-'



Beyu, Ebu't-Tayyıb el-Mutenebb; (354/965) ye aiııir. Beyk, el-Errecânî (544/1149) ye aıııır. .Şair. Errecân'da doğmuş ve Halife el-Muktedâ liemrillâh döneminde vefar etmiştir. Divanı basümışîır. Beyit, Imruuikays (h.ö. 8C-13C/496-544) a aittir. N'ecd'de doğmuş, Ankara'da vefat etmiştir. Beyit, Saîd b. Ali b. Mansur el-Kermî (1267-1353/1851-1935) ye aittir. Doğum ve vefat yeri Tulkerem'dir. 36



ANLATIMLI BELAGAT



24



Gecelerin



sonundan



korkmadığın



ve



utanmadığın



zaman dilediğini yap! ANLATIM: Emrin



tanımı



şömdedir:



Söylendiği



anda



henüz



)^pılmamış bir şeyin yapılmasını istemektir. Emir verenin, verilenden



daha



yüksek



bir



mevkide



olması



şart



ve



kaçuuknazdır. Nitekim birinci ömekte AUah Teâlâ kuUanna, anlaşmalara sadık kalmalarını emretmiştir.



Allah, kullarından



yücedir, verdiği emre uyulması zomnlu ve kaçınılmazdır. Emir için dört kakp vardır: 1- Emir fük: İkinci gmbun birinci ömeğinde ^—^, bir emir fükdir. 2- Başında emir lamı bulunan muzari fiil: İkinci gmbun ikinci ömeğinde °>a~, böyle bir muzaridir. 3- Emir ifade eden ism-i fül: İkinci gmbun üçüncü ömeğinde vl^T*^, emir anlamk bir ism-i fiildir. 4- Fiilinin yerini tutan masdar: İkinci gmbun dördüncü ömeğinde 'v-^'--•



^\ masdan,



emir fiilinin yerini



tutmaktadır.



Beyit, Ebû Temmâm (231/845) a aittir.



37



ANLATıMLı BELAGAT



Emir fiili, sözün siyakından anlaşılacak şekilde aslî anlamından başka anlamlara gelebikr. Bu mânâlar pek çok olmasına rağmen en önemlileri şunlardır: a- İltimas: Birbirine denk iki arkadaş veya akrandan birinin diğerinden istediğini emir yapısı ile bekrtmesidir. Üçüncü gmbun birinci ömeğinde şair, akranından isteğkd bu üslupla dile getirmiştir. b- Dua: Alt mertebede olan birinin, kendisinden üst derecede olandan isteğini emir kipiyle ifade etmesidir. Üçüncü gmbun ikinci ömeğmde el-Mütenebbî'nin kendisinden üst mertebede



olan



Seyfuddevle'ye



isteklerini



sunması



buna



örnektir. c- İrşad: İrşadda zorlama ve bağlayıcılık bulunmaz. Üçüncü gmbun üçüncü ömeğinde el-Errecânî'nin beytinde "kendisine danışılan bir kişi de olsa, insana, dara düştüğünde başkalarına danışma " tavsiyesi bu kabildendir. d- Temennî: Abisiz varlıklara emir üe hitap edilmesidir. Üçüncü



gmbun



dördüncü



ömeğinde



yer



alan



beytiyle



İmmulkays, geceye hitap etmiş ve emrin aslî anlamından çıkarak temenni anlamına gelmeskii sağlamıştır e- Ta'cîz: Üçüncü gmbun üçüncü ömeğinde şair, "cimrikği ile ömrü uzayan veya cömertkğkıden dolayı ölen birini



38



ANLATIMLI BELAGAT



getirin" enıri)'ie muhatabının bunu gerçekleştiremeyeceğini ifade etmiştir. f- Tehdit: Üçüncü gmbun son ömeği olan beyitle şair, düşüncesiz ve utanmaz muhatabım tehdit etmektedir.



jA



IjL^I



.-^J^^



aJLp ;^jIj V J - ^



S-'^



(•



t^Jsl^^Lİ



âJ'Joj:.



«-r-^J ^^JİaJl



Jj^^j



.«CjJİ



39



:j-s«jd\



«üjcja j ajjîfuJ



ANLATIMLI BELAGAT



r-



y







j ,



^







KURALLAR: T Emir, söylendiği anda henüz yapılmamış bir şeyin yapılmasını istemektir. Emir verenin, verilenden daha yüksek bir mevkide ve daha üstün bir konumda; isteğin zomnlu ve bağlayıcı şekilde olması gerekir. Emir için dört kakp vardır: 1- Emir fiik 2 - Başında emir lamı bulunan muzari fiil 3- Emir bildiren ism-i fiil 4- Fülinin yerine tutan masdar I T Emir kipi asıl manasından çıkıp, sözün siyakından anlaşılan başka anlamlara gelebikr. Bunların en önemlileri şunlardır: İltimas : Birbirine denk iki arkadaş ve}^ akrandan birinin diğerine emretmesiyle olur. Dua: Alt mertebede olan birinin, kendisinden üstün olana emretmesiyie olur. İrşad: İrşadda bağlayıcılık olmaz. Temenni: Hitap akılsızadır. Ta'cîz: Aczini, zafiyetini ve güçsüzlüğünü göstermek için yapamayacağı bir işi muhataptan istemekle olur. Tehdît: Hoşnut kalmama dummunda, korkutmak ve sakındırmak



için,



konuşmacının, 40



muhataptan



kendisine



ANLATIMLI BELAGAT



emredileni yapmasım istemekle olur. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki



cümlelerde



geçen



emirleri



ve



anlamlarda kukanıldıklannı bekrtiniz:



jio^ iŞ^^



İTi



L^i



îJjt,'V alo'



^ ^ ^ ^



"



Al-i



i.Tiran,



193.



Beyit, Malımud Sami el-Bârûdî'ye aittir. Beyit, Mahmud Samı el-Bârâdî'ye aittir. 41



C



-1



»



^



.



kangi



ANLATIMLI BELAGAT



28



2» -•^



"'



.



'



,



Be}'it, Antera b. Şeddâd (h.ö.601) a aittir. Beyit, et-Tugrâî (513/ 1C63) ye aittir. Divanı basılmıştır.



42



ANLATIMLI BELAGAT



İNŞÂ ÇEŞİTLERİNDEN NEHİY



ÖRNEKLER



Yetimin malına yaklaşmayın! Ancak güzel bir şekilde.



Islah edilmeskıden



sonra yeryüzünde



bozgunculuk



yapmaym. jj



;_!! > ^



^



-3



Uzun süre önce ölmüş olsalar da, ölülere zulmetmeyin. Ben sizin onlarla karşılaşmanızdan korkuyomm.



Rabbimiz! Unutursak veya hata yaparsak bizi sommlu tutma (cezalandırma)!



Kardeşim! Kahvaltım bitirmeden gkme!



43



ANLATIMLI BELAGAT



Seviyesiz insanlarla birlikte oturma! Düşük insanlann ahlakı bulaşır.



Anlamı: Gece! Uza! U)4m! Yok ol! Sabah! Dur! Doğma!



Emrime itaat etme.



iyilikleri bırak, peşlerine de düşme! Omr oturduğun yerde, sen yiyensin (yedirilen) ve giyensin (giydirilensin).



Aynısını yapmakla birlikte, bir huydan



(başkasını)



menetme. Böyle yaparsan, bu senin için, büyük bir ayıptır.



44



ANLATIMLI BELAGAT



ANLATIM: Nehiy



(^r^''),



hükmederek ve zorlayarak bir şeyin



yapılmamasını istemektir. Yani eylemm yapılmamasını isteyenin, istenilenden (yasaklanan kişiden) daha büyük ve daha üstün olmasıdır. Nehyin bir tek sîgası (kipi, yapısı) vardır. O da, başına nehiy



V







gelen



muzaridir.



Nitekim



ömeklerde



bu



görülmektedir. Verilen



örneklerin



birincisinde



yetimin



makna



pklaşmayın, musaUat olmayın manasında ^y./^ V' denilmiştir. İkmci ömekte de insanlara yeryüzünde bozgunculuk yapmaym anlammda



^ denmiştir. Üçüncü ömekte ise el-Ma'arri



ölülere zulmetmeyin derken '



^ demektedir. Bütün bunlar



yasaklama V smm muzari fükn basma geknesiyle gerçekleşmiştir. Bu örneklerdeki yasaklamalar, dildeki normal uygulamalardır.



Belagat



bakımmdan



önemk



olanlar



ise,



yasaklamanm farkk anlam boyutlarmda kullanılmasıdır. Nehiy,



hakîkî



manasmdan



çıkıp



dummlarm



karinelerinden ve sözün siyakından (gekşinden) anlaşılan başka manalara gelebilir. En önemlileri şunlardır: Dua, iltimas, irşad, temennî, tehdîd, tahkir, tevbîh (azarlama). 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve IC. örnekler, sırasıyla bunlarla ilgikdir. 45



ANLATIMLI BELAGAT



KURALLAR: . Nehiy



i,,^^),



hükmederek ve zorlayarak bir şeyin



yapılmamasuiı istemektir. Yani eylemin yapılmamasını isteyenin, istenilenden (yasaklanan kişiden) daha büyük ve daha üstün olmasıdır. Onun (nehyin) bir tek s^ası (kipi, yapısı) vardır. O da, başına nehiy V' sı gelen muzaridir. Nehiy,



hakîkî



manasından



çıkıp



dummlarm



karinelerinden ve sözün siyakmdan (gekşkıden) anlaşılan başka manalara gelebüir. En önemlileri şunlardır: Dua (Bir şeyi Allah'tan istemek), iltimas (Bir kimsenkı arkadaşma, dostça, tavsiye ve rica anlammda söylediği şeydk), irşad (muhatabı yönlendirmek ve tavsiyede bulunmaktır), temennî



46



(yerine



ANLATIMLI BELAGAT



getirilmesi mümkün olmayan bir yasaklama), tehdîd, tahkir, tevbîh. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümlelerde



geçen nehiy şuasını ve ne



kastedildiğini belirtiniz:



47



ANLATIMLI BELAGAT



İNŞÂ ÇEŞİTLERİNDEN SORU



ÖRNEKLER



Halid mi yoksa Saîd mi gitti?



İbraliim! Bunu üahlanmıza sen mi yaptın? Altm paslanır mı?



Iju^JÎ - 3



Hayvan düşünür mü?



?J i J - '



~4



Saîd gidiyor mu?



V^L-^ 1 ^



~5



iyiliğin karşılığı yalnız iyiliktir. ^



r



^



^



^



^



^



j



. . .



' ^ ' j



^



\



Su üe dopdolu denize, bir çocuğun taş atması zarar verir mi? .UJ^



g;.-^îj



-8



Sen onlann en cömerdi; ahlakı en güzel olanı değil misin? 48



ANLATIMLI BELAGAT



^^i'jJ-



^^JiJ' p



>Jil\



iJl^j ^JİJ



^Aİ\ Iİ ^



-9



Bu büyük projeyi senden başka kim yapabikr? •İ'a^Jo. j



c-Ii'l g?-^' l-U * - 1 0



Uzun uzun medhettiğin kimse bu mu?



Kendinizi unutup başkalarına iyikği mi emrediyorsunuz? ol'



L>->-^



r"'-^' cJjS - 1 2



Ey musibet (hastakk)! Bende her türlü musibet varken, sen kalabalıktan nasıl (yol buldun da yanuna) gelebildin? ANLATIM: İstifham ((«'-^jLi^VI ), daha önce bilinmeyen bir şey hakkında bilgi sahibi olmak istenmesidir. İstifham edadan şunlardır:



(î), > , L-, ^ ,



c4, l ^ T , jjl, J i ,



X



â j ' - * (î): Bununla iki şeyden biri istenir: a.Mufredin tasavvum ve bilinmesi istenir: Bu dummda o, hakkında somlandan



J ^y^'- ) önce gekr ve genelkkle, j«î



den sonra bir altematif bulunur. b.Tasdlk istenin O zaman istifham, akkn, sabk olup olmadığında tereddüt ettiği bir nispet hakkında olur. Bu dummda, akematif zikredilmez (getirilmez). 49



ANLATıMLı BELAGAT



J—»: Bu, sadece tasdik istemek yani nispetin meydana gelip gelmediğini öğrenmek için gelir, onunla birlikte bir alternatifin zikredilmesi mümkün değildir. Örneklerdeki



birinci



cümle,



hemzenin,



müfredin



tasavvum ve bilinmesinde ilgilidir. Karine varsa, alternatifle birlikte e' hazfedilebilir. İkinci cümle bımunla ilgilidir. Hemzeyle



cümle



hakkmda



sorulursa,



alternatifin



getirilmesi imkansızdır. Üçüncü cümle hemzenin öbür kullanılışi}da ilgilidir. Dördüncü ve beşinci cümleler de Jj» le ilgilidir. AkJlılar için "Kim" anlamma gelen som edatıdır, l^: Akılsızlar için "Ne" anlamma gelen som edatıdır. "Ne zaman" anlammdadır. 'y}: "Neresi, nereye, nerede" anlammdadır. .JLJS': "Nasıl" anlamındadır. —S': "Kaç" anlammdadır. Tekil, nekra ve mansub bir temyiz ile anlam kazanır. Ancak anlam bozulmuyorsa temyîz hazfedilebilir.



50



ANLATıMLı BELAGAT



jî: Daha önceki edatlardan Ut—Ş



, j—ve



—«



anlamlarına gekr. L?l: Mudaf olduğu kekmeyle birkkte anlam kazanır. "Hangi" anlamındadır. Mudaf olduğu kekmenin çoğul veya nekra müfred olması gerekir. Çünkü bir tek şeyin "hangisi" olmaz. İstifham,



asıl manasından



çıkıp



sözün



siyakından



anlaşılan başka manalara gelebikr: Nefy, inkâr, takrir, tazım, tahkir, tevbîh, te'accub. 6,7,8,9,10,11 ve 12 nolu örnekler suasıyia bunlarla ilgiHdk-.



t"A.^



Jjj-ii"



Ji



jl' J^l



J j



- " ^ ^ J



jj-^'-'



.^41 ^ 1 U^.ic- c J j bl



51



ANLATIMLI BELAGAT



^



^ ^ y ^ V JJ^



^



(»L^Vi Ü



, il



KURALLAR: istifham {ç'^-î^—),



daha önce bilinmeyen bir şey



hakkmda bilgi sahibi olmak istenmesidir. İstifham edatlan ştmlardır: i;^ (j), j a ,



J'JÎ, L ^ , jJÎ, J î ,



'^\.



(î): Bununla iki şeyden biri istenir: a.Mufredin tasavvum ve bilinmesi istenir: Bu dummda o, hakkmda somlandan



J _;>-i*) önce gelir ve genellikle,



den sonra bir alternatif gelir. b.Tasdik istenir: O zaman istifham, akim, sabit olup olmadığmda tereddüt ettiği bir nispet hakkmda olur. Bu dummda, altematif zikredilmez (getirilmez). j — i : : Bu, sadece tasdik istemek yani nispetin meydana gelip gelmediğini öğrenmek için gelir, onunla birlikte bir 52



ANLATIMLI BELAGAT



alternatifin zikredilmesi mümkün değildir. Karine varsa, alternatifle birlikte ^\ hazfedilebilir Hemzeyle



cümle



hakkmda



somlursa,



alternatifin



getirilmesi imkansızdır. İstifham,



asıl manasmdan



çıkıp sözün



siyâkmdan



anlaşılan başka manalara gelebilir. Bu manalann en önemlileri şunlardır: Nefiy, inkâr, takrir, tazîm, tahkir, tevbîh, taaccüp. ALIŞTIRMA: Aşağıdaki



cümlelerde



istifhamla



ne



kastedildiğini



belirtiniz.



^ J ^ j ^j.-i'^



o-T



A^li



53



j L J ! .kLi ^



-2



ANLATıMLı BELAGAT



İNŞÂ ÇEŞİTLERİNDEN TEMENNÎ



ÖRNEKLER



Keşke ondaki (Ramazan ayındaki) gece, bir ay olsa, gündüzü de bulut gibi geçiverse!



Keşke (başına gelenlerden dolayı) alay ederek gülenler, onu fidye vererek kurtarsalar, keşke ömür, onun için uzatılsa ve bö}dece uzasa.



>



t «İl



1*3



'.^«^ e r^^li



Keşke gençkk bir gün dönse de, ihtiyarkğm neler yaptığını ona bir haber versem.



Keşke Karun'a verilen mal gibi bizim de olsa.



54



ANLATIMLI BFXAĞAT



şimdi şefaatçilerden hiçbiri var mı ki, bize şefaatte bulunsunlar.'*^



Hamin! Bana yüksek bir kale yap. Belki onunla yollara, göklerin yollarına ulaşınm da Musa'nın İlâhını görürüm.



^y_



j!



dJ:; j i r ^



Gençlik, günleri övülmeye değer bir şekilde geçti gitti. Keşke bu satın alınabilse veya geriye döndürülebilse.



Umulur ki, Allah ferahkk getirir. Belki, kayıp döner.



>. R



'^yr. v^LiJi



'



t,



. ,



^-0



.



^ -



c



- 9



-R



-Js,:



Keşke kraUar derece ve mevkilere göre verseler de, adinin (alçak) ondan bir arzusu, istediği bir şey olmasa! «



AVâf, 7/53 55



ANLATıMLı BELAGAT



ANLATLM: Temenni (^_j-«Ji), arzu edilen ve gönlün meylettiği, fakat imkânsız olduğu, gerçekleşmesi ve elde edilmesi uzak olduğu için meydana gelmesi ümit edilme^^n bir şeyi istemektir. Birinci örnekte şâir. Ramazan gecesinin bir ay olmasmı, gündüzün ise, bulut gibi çabucak geçip gitmesini istemektedir. İstenilen, her ikisi de arzu edilen ama gerçekleşmesi imkânsız olan şeylerdir. İkinci ömekte şâirin istediği şey, ölümü sebebiyle ağıt yaktığı kimsenin ölmesine sevinenlerin, onu kurtarmaları ve ömrünün uzamasıdır. Bunlann her ikisi de istenilen ama gerçekleşmeleri uzak şeylerdir. Temenni için getirilen asü lafız (sözcük)



oJ



dir.



Üçüncü ömekte ve ondan önceki iki ömekte bunu görmekteyiz, j * , jJ ve J*l üe de temenni olabilir. ve jx} üe yapılan temenni, imkansızı veya meydana gelmesi uzak olanı, tam bir ügi ve istek sebebinde,



meydana



gelmesi mümkün ve yakm olarak göstermek içindir. Dördüncü ve beşinci örneklerde bunu görmekteyiz. Beşinci ömekte onlar.



56



ANLATIMLI BELAGAT



şefaatin gerçekleşmesinin uzak olduğunu büiyorlardı. Fakat c-J nuı yerine jJ^ kullanarak şefaate olan aşm arzu ve isteklerinden dolayı,



onu



gerçekleşmesi



imkân



dâhilindeymiş



gibi



göstermişlerdir. Altmcı ömekte j^, Burada



istenilen



şey,



oJ



manasmda



gerçekleşmesi



kullanılmıştır.



umulmayan



göklerin



yoUarma ulaşmaktır. ji üe temenni, istenen şeyin değerli olduğuna, ender bulunduğuna işaret etmek ve onu bulunmayan şey olarak göstermek içindir. Çünkü y in asıl anlamı, şartm imkânsız olması sebebi)de, cevabm imkânsızlığım ifade eder. Yedinci ömekte şair, gençliği satm almayı veya onım geriye dönmesini istemektedir. Bu ise imkânsızdır. Burada, istenenin uzaklığmı göstermede mübalağa yapmak içm o J yerine, "jJ" kullanmıştır. İstenen şey, meydana gelmesi umulan şe)derdense, bunun istenmesine teraccî denilir. Teraccî ifade eden lafızlar, 57



ANLATIMLI BELAGAT J İ ! ve



dır. Sekizinci ömekte "J*l", dokuzuncu ömekte ise



kullanıkmştır. Umulan şeyi, knkânsız şekilde göstermek ve onu, meydana gelmesi uzak temennî edilen şey gibi }'apmak için teraccîde c-J kuUanılabikr. Onuncu ömekte istenilen, meydana gelmesi arzu edilendir. Elde edilmesinin uzakkğını abartarak ümit edileni imkânsız şekilde göstermek için J*i



yerine c—l



kullanılmıştır.



• '



' Î.



*ı,



'



' fV



"



IsS'l j '



, '



-



58







;>!



'



(J-İJl -laii-'l 5 t,



i



*



'y



^



'



>



'



ANLATIMLI BELAGAT



KURALLAR: Temenni (jcl«üi), arzu edilen ve gönlün meylettiği, fakat ya imkânsız olduğu, ya da gerçekleşmesi ve elde edilmesi uzak olduğu için meydana gelmesi ümit edilmeyen bir şeyi istemektir. Temenni için getirilen asıl lafız, c-J dir. ^kjs, y ve J j t ! ile de temenni olabilir. JL* ve JjıJ üe yapüan temenni, imkansızı veya meydana gelmesi uzak olam, tam bir ügi ve istek sebebiyle,



meydana



gelmesi mümkün ve yakm olarak göstermek içindir. jJ üe temenni, istenen şeyin değerli olduğuna, ender bulunduğuna işaret etmek ve onu bulunmayan şey şeklinde göstermek içindir. Çünkü jJ in asü anlamı, şartm imkansız 59



ANLATLMLI B E L A G A T



olması sebebiyle, cevabm imkansızhğmı ifade eder. İstenen şey, meydana gelmesi umulan şeylerdense, bunun istenmesine teraccî denilir. Teraccî ifade eden lafızlar, ve



dır. Umulan şeyi, imkânsız olarak göstermek ve onu,



meydana gelmesi uzak temennî edilen şey gibi yapmak için teraccîde



kullanılabilir.



ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki beyitlerde temennî veya teraccîyi; her birinin edatlannı bekrtip bunlardan kastedilen amacın ne olduğunu açıklayınız. pİL. SJ2J^



J J°J^ l_S^^1



c_J - 1



AjUjj



'-^'j - 2



60



ANLATIMLI BELAGAT



İNŞÂ ÇEŞİTLERİNDEN NİDA ÖRNEKLER



Yavrucuğum.



Ali!



!i^



^



C-^-İJ^ JULJ



Rabbim! Günahlarım sayıca büyüse de, öğrendim ki senin affm daha büyüktür.



.32>



r > , ;yb>o.i y_j>r b L : . ^ b ;



İşte bunlar benim atalanm. Haydi, toplantılar bizi bir araya getirdiğinde sen de bana onlann benzerini getir, Cerir!



'2



Beyit, Ebû Nuvas (198/813) a aittir. Ehvâz'da doğup Bağdat'ta vefat etmiştir. Hamriy^'at şairi olarak meşhurdur. Beyit, Ebû Fıras el-Ferezdak (1 lC/728) a aittir.



61



ANLATıMLı BELAGAT



Ey gururundan dolayı benliğini }itirmiş eğlenceye dalan kişi! Yavaş ol! Sen günler geçtikçe aldanırsın.



4



Ey kalp! Nereye kadar ve ne zamana kadar? Basma gelenler sana yetecek.



Ey babasmm tacmdan çıkanhp da Rıdvan'm tacmda bir süs olan inci!. Hey yiğit! İlerle!



•'^ 3-



! ^ U ^ I-



Beyit, Mahmûd Samı Paşa el- Bârûdî (1255-1322/1839-19C4) ye aittir. Divanı basılmıştır. Beyit, Abdulğanî en-Nablûsı (1143/173C) ye ainır. Dimaşk'ta doğup büyümüş ve orada vefat etmiş bir Osmanlı dönemi şairidir. Birkaç divanı vardır.



62



ANLATIMLI BELAGAT



ANLATIM: İnşâî cümlelerden biri de nida cümlesidir. Nida, j—«^^1 "çağınyomm" fiilinin yerini tutan bir harften sonra, ismini veya bir sıfatını anarak bize yönelmesi için muhataba seslenmektir. Nidada musnedun ileyh, nida harfinin yerini tutuğu j ^ ^ î fiiknin gizk zamkidir. Musned ise



j—c^.;î



fiilinin anlamını içeren



nida harfidir. Nıdâ edatlan sekizdin b, v.',



Iş^ \ 'ış\ '•^ , *j.



Hemze ve °iŞ\ yakında bulunanlara hitap etmek içm kullandır. Örneklerin bkinci gmbunda yer alan ^



Lp Ç^I



ifadesinde.



edatı



Ak



yakında



bulunduğu



için



hitap



kullanılmıştır. ^,



I, °ış\ 1—^ , ij nida edatlan ise uzakta btüunanlara



hitap etmek için kullandır. Birinci gmpta ikinci ömekte Hakt uzakta bulunduğu için — i hkap edatı kuUandmıştır.



Ancak



çeşitk mülahazalarla dgdi edatlar tersine kuUandabdirler. Birinci gmp,



üçüncü ömekte yakındaki münadanm dgisiz olması



mülahazasıyla hkap, uzak için kukandan L. edatı de yapdrruştın



63



ANLATIMLI BELAGAT Uzaktaki, yakın konumuna getirilerek hemze ve



ile



hitap edilebilir. Bunun amacı, münadanın uzakta bulunmasına rağmen gönle yakın olduğunu ve gözden ırak olmadığını ifade etmektir. İkmci gmptaki ^—^



ömeğinde muhatap uzaktadır.



Ama gönle yakm olan, sevilen bir kimse olduğu için uzak hitap edatı değil, yakm hitap edatı olarak ç^l kullanılarak beliğ bir anlatımda bulunulmuştur. Yalandaki muhatab, uzaktamış gibi kabul edilerek hemze ve ç>î edatlannm dışmdaki edatlarla nida edilebikr. Bu durumun önemk nedenleri şöyle sıralanabikn 1- Münadanm yücekk ve ululuğunu anlatmak, 2- Münadanm değersiz ve önemsiz biri olduğunu îma etmek, 3-



Münadanm



gaflette



olduğunu, konuşan



şahısla



ügilenmediğkıi hissettirmek ve sanki muhatabı karşıda yokmuş gibi kabul etmek. Üçüncü gmptaki bejdtte hitap eden şahıs, kendisme şahdamanndan daha yakmken Rabbkiin yücekğini belağî bir



64



ANLATIMLI BELAGAT



tarzda ifade edebÜmek için uzak nida edatı olan U harfini tercih etmiştir. Bu gmbun ikinci örneğinde konuşmacı, muhatabı Cerir'i küçümsediği için, üçüncü örneğinde yine muhatabmı küçümsediği için yanmdaki muhataba, uzak nida edatı ile hitap etmiştir. Belağî amaçlarla nida yapısı, karinelerden anlaşılacağı üzere aslî anlamm dışına çıkılarak başka anlamlan ifade etmek için kuUanılabilir. Bu anlamlardan birkaçı şöyiedm 1- Yasaklamak ve kmamak 2- Yakmmak ve ızdırap çekmek 3- Teşvik etmek. Bu



tür



kuUanım



için



dördüncü



gmp



ömekler



incelenebilir. Bu gmpta birinci ömekte nida yapısı yasaklamak ve işlenilen günahlar nedeniyle kmamak için, ikincisinde ise şairin kaybettiği oğluna üzüntüsünü düe getirmek, üçüncüsünde ise muhatabı teşvik etmek amaçlan}4a kuUanıknıştu:.



jjıiJi k_jL;>.



65



—i'y



-İJH a J I ^



ANLATIMLI BELAGAT



M



j'i.^



jt



TJLJ«j! «.İJÜ ı•



i



jLiJl



(»_İİP



j_LiJl



66



c^iLİl j î



' ^ » J l l ^



MC FIL MC -ıı ,



ÂJV-üJ



FIL



, ,



ANLATıMLı



BELAGAT



KURALLARj



Nida, ^-îi "çağınyorum" fiilinin yerini tutan bir harften sonra, ismini veya bir sıfatmı anarak bize yönelmesi için muhataba seslenmektir. Nidada müsnedun ileyh, nida harfinin yerini alan j — fiüindeki gizli zamirdir. Müsned ise, y^-si fiilinin anlarmnı içeren nida harfidir. Nıdâ edatlan sekizdir: L , L Î ,



°J\, î, L^T, Le. , I^.



Hemze ve L?', yakma, diğer edatlar ise uzağa hitap etmek için kullanılır. Ancak uzaktaki, j^km kabul edilebilir. Böylece hemze ve °iŞ^ ile uzaktakine de hitap edilir. Bımun amacı, muhatabm uzakta bulunmasma rağmen gönle yakm ve gözden ırak ohnadığmı ifade etmektir. Yakmdaki, uzak kabul edilerek hemze ve ç>ı'den başka bir edatla hitap edilebilir. Bımun nedenleri şöylece sıralanabilir Münadanm saygıdeğer ve önemli biri olduğunu ifade etmek, Münadanm düşük ve değersiz biri olduğunu ifade etmek, 67



ANLATIMLI



BELAGAT



Muhatabın gafil ve aymaz biri olduğunu ve sanki yanında değilmiş gibi kabul ettiğini ima etmek. Nidanın aslî anlammın dışına çıkması: Münada,



karinelerden



anlaşılacak



şekilde,



asli



anlamından çıkarak başka anlamlara gelebilir. Bu anlamlardan bazdan şunlardır: Yasaklamak ve kınamak, Hayıflanmak ve ıstırap duymak, Teşvdt etmek ALIŞTIRMALAR: Aşağıdak cümlelerde geçen nidâlan ve hangi manada kullanddıklannı bekrtkıiz:



bL—j yaJJi Jys



35



jJÜ



Beyit, Hz. Ali (h.ö. 23-4C/60C-66C) ye amir.



68



y



ANLATIMLI BELAĞAl



•'6



Beyit, İbn Abdi Rabbilı (328/939) e aittir. Beyit, el-Mütenebbî'ye aittir.



69



ANLATIMLI BELAGAT



FASL (AYIRMA) ve VASL (BAĞLAMA) '^'^\/^\



ÖRNEKLER -I-



(Sevdiğim) bana: "Nasıkm?" dedi. "Hastayım", dedim. "(Hastalığınım sebebi) devamlı uykusuzluk ve uzun süredir (devam eden) mahzunluktur"



Ey dünya (mal-mülk) sahibi ve dünyayı seven kişi! Sen, yorgunluğu bitip tükenmeyen kimsesin.



IJLJU.^. ysOJl



Felek



(zaman)



\ c U i I.:!



sadece



benim



kasidelerimi



rivayet



edenlerden ibarettir. Ne zaman ben bir şiir söylesem, felek de (o şiirimi) okuyan olur.



70



ANLATIMLI BELAGAT



-IIp-



^



J-Pİ



.



-1



r ^ j



Yaşama sevgisi bütün hürleri köle etmiştir, bolluk içinde yaşayan kişiye acı lokma yemeyi öğretmiştir.



Eğer ben iyi bir iş yaparsam, (o işimde) bana yardım edin. Şayet kötü bir şey yapacak olursam da beni güç kullanarak düzeltin. Doğruluk emanetin hakkım vermek demektir. Yalansa ihanettir.



40



.



'U' '



Senin ölümünle bütün lezzetler de benden uzaklaşıp yok oldu. Sen hayatta olduğun sürece onlar da hayattaydı. ANLATIM: Sözlükte "fasi", ayırmak, onun zıddı olan "vasi" ise, ulaşmak, « " -°



ulaştırmak,



bir



şeyi



başka



bir



şeye



Şiiri söyleyen Ebul- 'Alâ el-Ma'arrî (440/ 1C57) dir. Hz. Ebubekir'in (ra) halifelik görevini üstlendikten hutbesinden alınmıştır. Şiiri sö)4eyen Abdullah b. el-Ehtem (?) dir. 71



bağlamak



sonraki



ilk



ANLATIMLI BELAGAT



anlamlanna gelir. Me anî terimi olarak fasi, bk cümleyi başka bir cümleye herhangi bir atıf harfi}de bkleştirmeden bu iki cümleyi peş peşe söylemek demektk. Vasi ise bir cümleyi kendisinden önce gelen bir başka cümleye j harfiyle atfetmek demektir. Burada diğer atıf harflerinin değil de sadece j harfmin esas aknmasınm sebebi, j üe yapılan atıflarda her iki cümlenin de tam bir mutabakat içerisinde olması ve atıf anlamının dışında herhangi bk mana fazlakğının bulunmamasıdır. Arapçada atıf edatlan incelendiğmde,



* dışındaki bütün atıf



cümleye farkk bkr anlam kattığı ve atıftan hususiyetleri olduğu görülür. Örnek olarak ^



harflerinin başka



farkk



harfiyle yapdan



bir atıfta, ikinci cümledeki yargının birinci cümledeki hükmün hemen peşi sıra gerçekleştiği, f üe yapdan atıfta kendisme atıf yapdan cümledeki yaıgı de atfedden cümledeki yzrgı arasmda belk bk: süre olduğu, ^ harfiyle yapdan atdta ise atfedden kekme veya cümlenin, ma'tûfun aleyliin hükmünde olmayıp tam tersi



72



ANLATIMLI BELAGAT



hükümde olduğu ifade edilmiş olur. Bu sebeple vasi, sadece j harfi ile yapüır. Yukanda verilen birinci gruptaki cümleleri ele alacak olursak birinci örnekteki beyitte o J ' sonra gelen j zikredilmiş



ve



i



^!



3 bu



cümlesinden



^^-^ cümlesi peş peşe iki



cümle



bir



j



harfiyle



birbirine



atfedilmemiştir. İkinci ömekte verilen beyitte L^'



^'•^'^



v-r^



cümlesinden soma bir atıf j i kullanılmadan doğmdan , .-Ailj



cJl



y cümlesi söylenerek fasi ppılmıştır.



Üçüncü ömekte de dumm aynıdır, jijj



)i\ ytJJi



o J J l l ^ cümlesmden sonra gelen i l i ^ y>li cümlesi doğmdan getirilmiş ve iki cümle birbirlerine j harfiyle atfedilmemiştir. İkinci gmptaki örneklerde cümlelerin arasmda gelen j harfiyle atıf ppümiş ve bu şekilde cümleler vasledümiştir. Birinci



örnekteki



^



âŞ-



^^4*^'



kendisinden sonraki j i ^ l jS'^ 'Jyi— ^



'-r-^j



cümlesi, bu cümlenin



başmdaki j harfiyle atfedilmiştir. İkinci ömekte yyi



cümlesine



jl



cümlesi, başmda gelen j harfiyle bir önceki şart cümlesi 73



ANLATIMLI BELAGAT



olan ^A^'^



ilJU^'ı j ' i cümlesine atfedilmiş ve bu şekilde iki



cümle arasında vasi }apıkmştır. Aynı ömeğin devamında gelen aj'j! Jj^ai' cümlesi}'le



>-^JT^i



cümlesi de yme birbirine j



harfiyle atfedilmiş iki cümledir. Yine üçüncü ömekte verilen ^



olÜJl c J ' ^ ^Hj-^ şekkndeki cümle ile ondan sonra gelen



ve başında j harfi bulunan 1 ^ cJ»^ 1^



O J I ^ şekkndeki



cümlenin dummu da aynıdır. Fasi ve vasi İçin bazı özel kullanıkş yerleri vardır. Başka bir ifadeyle belk dummlarda fasi yapılması gerekirken, bazı özel durumlarda da cümleler j harfiyle vasi yapılarak söylenmekdir



y y yy



:C



fi



fi



. j l ^ ^ ı



« > , y



J'LT



e



'.^ai'



y , UaJl ^ lil^l cümlesi normalde kendisinden önce gelen ^—-



j—Si-' cümlesine atfedilerek bu iki cümle



arasmda vasi yapılması mümkündür. Çünkü her iki cümle de ihbârî cümledir. Ancak bu cümleler V l ^—f



jyİA—İl



yapılacak olursa



—î



\ — i i j î j



J'>Qail



^}



j^j



şeklinde j harfiyle birbirlerine atıf ^G'j



80



cümlesinin



—^ ^Ja-'j



ANLATIMLI BELAGAT



cümlesine değil de



—;



cümlesine ma'tûf olması



gerekir. Çünkü atıf en )^kLna yapıkr. Bu takdirde de cümlenin anlamı "Selma, benim onun yerine başka bir sevgik.istediğkni sanıyor ve benkn de onun, pnkşkk pptığmı düşündüğümü zannediyor" şekknde farkk ve yankş bir mana ortaya çıkar. İşte böyle bk kanşıkkğa mahal vermemek içm



—¥J ^ ^ ' J



cümlesi atıf yapkmadan söyienmiş ve önceki cümleyle bu cümle arasmda fasi ppılmışür. Bu ve benzeri dummlarda yankş anlamalara engel olmak için yapılan fasi, fasl-ı kat'î olarak isimlendirilir ve bu gibi yerlerde, iki cümle arasmda şibh-i kemâki inkıta' (tam bir aynkğa benzerkk) vardır, denikr. Fasi yapılması gereken yerlerin sonuncusu ise iki cümlenin bir hükümde ortak olmasmm kastedilmediği yerlerdir. Sekizmci ömekte gelen ayet-i kerimede



\—ts}f^—*—^'



cümlesinin '^S^ L'i cümleskie atfedilmesi doğm olmaz. Çünkü böyle bir atıf yapıldığı zznojı



—^, Uyi^—i



— c ü m l e s i de



münafıklarm sözü olur. Yine aym cümle '^1—s cümlesine de atfedilemez. Çünkü bu dummda da 'Akah'm münafıklarla alay 81



ANLATLMLI B E L A G A T



etmesi hükmü, lil ve devamında gelen şart cümlesinin cevabı olması



bakımından



münafıkların



şeytanlanyla



baş



başa



kaknalan}'la sınırkdır' şekknde bk anlam çıkar. İşte bütün bu dummlan engeUemek ve "AUah onlarla alay etmektedir" anlamındaki cümlenin, hem münafıkların sözü olmadığını, hem de münafıkların ayette bekrtilen davramşlanyla sınırk olmayıp genel bk hüküm olduğunu ifade etmek maksadıyla bu ayette AÜI İsy^L^: cümlesi atıf yapıknadan getirilmiş ve önceki kısımla bu cümle arasmda fasi yapılmıştır. Bu ve benzeri dummlarda fasi )^pıknası gerekk- ve faskn dummu içm de iki cümle arasmda hem kemâl-i mkıta', hem de kemâl-i ittisalde tavassut (eşkkk) vardır, denilir.



y



yy



y a y



.



c'e



fi



^. "



^ 9



" ,



fi



. J L J V I jı-iT j ; Â ı ^ ı j ; :



82



ANLATIMLI BELAGAT



JL_:^



ji J ı L - J



^ ; _ i I l i J >



y



j j b j l



Iİ4I



l i i i



^•L. JJÜAJıJı 9



•'".o



fi



J - _ l i l ^ l



2,-^



y



a



'S^



y



y



İİlLIÜI ^Û'jÎş ^ ^ j i * ^ ' ! Aİ-JJ L ^ ^ V ^



^İ£J ,



; Jİ



.



^



l'filaP



jIL-iIii jiilUjt j j f - 5 ^S



^U



^



I,



Jlf-J- JLIJJ



.



I



«



^f,



»İAj^idl



c



JUîi



y fi y



^ -



J»-lP



JJ&_.



KURALLAR: Beş durumda iki cümle arasmda fasi yapmak gerekir. L İki cümle arasmda tam bir uyum olması. Bu durumda ikinci cümle, p birinci cümlenin tekidi veya beyâm (açıklaması) ya da ondan bedel olur. O zaman, iki cümle arasmda kemâl-i ittisal (tam bir bağlantı) vardır, denilir. 2. İki cümle arasmda tam bir ayrılık olması. Bunun sebebi, cümlelerden birinin haberî, diğerinin de inşaî olması; ya da iki cümle arasmda herhangi bir ilişkinin bulunmamasıdır. O



83



ANLATLMLI B E L A G A T



zaman, iki cümle arasmda kemâki inkıta' (tam bir aynkk) vardır, denilir. 3. İkinci cümlenin, birinciden anlaşılan bir somnun cevabı olması. O zaman fasla, isti'nâf adı verikr ve iki cümle arasmda şibh-i kemâki ittisal (tam bir bağlantıya benzerkk) vardır, denilir. 4. Bir cümlenin, birisme atfı uygun, manası bozulacağı içm diğerine atfı uygun oknayan iki cümleden sonra gelmesi. Bu zannı gidermek içki atıf terkedikr. Böyle bir fasla, fasl-ı kat'î adı verikr ve bu gibi yerlerde, iki cümle arasmda şibh-i kemâki inkıta' (tam bir aynkğa benzerkk) vardır, denikr. 5. İki cümlenm birbirine uyması (u)'umlu olması). Ancak bir şey atfa engel olun Bu da aynı hükmün verilmemesi demektir. O zaman iki cümle arasmda yan yanya hem kemâl-i inkıta' hem de kemâki ittisal vardır, demlir.



84



ANLATIMLI BELAGAT



VASL YAPILAN YERLER



ÖRNEKLER ıf



fi



y



e



fi



, fi ^



:* y



y



fi



fi



o



y



fi



y



.



fi



y



o y



y



A



.j^ j:>rj Jl O y ü - i Hem yüzü, hem huyu güzel olan bir adam gördüra



Güneş parıldamaktadır ve gökyüzü berraktır. Çakş, tembellik etme!



.Z.'•^^



Y> J-fi-i - 3



("Hasta iyüeşti mi?" şeklinde som soran birine cevap olarak) Hayır, AUah ona şifa versin! ANLATIM: Cümleler arasmda vasi ppılması gereken üç yer vardır. Yukandaki ömeklerde vasi yapılması gereken bu üç durum konu edilmiştir. Vasi yapılması gereken yerlerin birincisi, peş peşe gelen iki cümleden her ikisinin de i'rab olarak aym hükümde olduğu



85



ANLATLMLI B E L A G A T



yerdir. Birinci örnekte bk kekme olan j ^ j



'A^J



şekkndeki isim cümlesi, nekra



kekmesinden sonra geldiği içki sıfattır.



fi



Mevsufu olan ^^i-j mecmr olduğu için bu cümlede mahaUen mecmrdur. Bu cümleden sonra gelen



cümlesi de



i'rab olarak bir önceki cümleye tâbi dummdadır ve



j



kekmesinin ikinci sıfatıdır. Bu şekilde J i - j kekmesmden sonra gelen birinci cümleyle ikmci cümle i'rab bakımmdan aynı hükümde oldukları içki sonraki cümle önceki cümleye bir j harfiyle atfedilmiş ve aralarmda vasi yapılmıştır. Vasi yapılması gereken yerlerin ikkıcisi, her iki cümlenin de haberi veya inşâî olarak aynı yapıda olduğu ve aralarmda da tam bir münasebet olmasmdan dolayı birbklerine atfedilmelerini engelleyen



bir sebebin



bulunmadığı yerlerdir.



Yukarıdaki



örneklerin ikincismde hem *i 'y^ J ~ l i j l cümlesi, hem de «.ÜIJi OUa cümlesi tasdik edilebikr ya da yalanlanabilir bir anlamda



86



ANLATIMLI BELAGAT



olduğu için ihbârî cümledir. Üçüncü ömekte ise -^^i^l cümlesi emr-i hazır, ondan sonraki



^ cümlesi nehy-i hazır



kakbmda gelmiştk ve her iki cümle de inşâî cümledir. Aynca cümleler arasmda atıf )apmaya engel olacak ve fask gerektirecek bir dumm da bulunmamaktadır. Bu sebeple her iki örnekte de verilen cümleler j harfi}le birbirlerine atfedilmiş ve aralarmda vasi yapılmıştır. Vasi ppılması gereken yerlerin üçüncüsü de, peş peşe gelen iki cümleden birinkı haberi, diğerinin de inşâî kipte olup, aralarmda fasi yapüdığmda kastedilen manadan farkk bir anlam anlaşıldığı dummlardır. Dördüncü ömekte verilen 'il « ' ^ j *V cümlesmin başmda V nehiy harfi, konuşmanm sibâkmdan anlaşılan bir somya cevap olarak söylenmiştk". Yani anlam olarak cümle, -İÎ!!



°jr^



.J^.JJÎ



'w 'M (Hayır, hasta



iyüeşmedi, Akah ona şifa versin!) şeklindedir. Konuşmada kısa söyleme esas olduğu



içki burada



87



s'uLij



V şeklinde



ANLATIMLI BELAGAT



söylenmiştir. Şayet ikinci cümlenin başındaki j olmasaydı, o zaman bu cümle



atıf



harfi



^Lili ^ (AUah ona şifa



vermeskı!) şekknde beddua anlamında olacaktı. İşte bu anlam bozulmasını önlemek için "l^' dan sonra cevap mahiyetinde



mahzuf bir cümle olduğu kabul edüerek bk atıf j ı getirilmiş ve mahzuf



cevap



cümlesiyle



sonraki



cümle



arasmda



vasi



yapılmıştır.



i^Lİ JSÇ jjj 2^1: C.Li:l u4i: I^JiTj IijJ; y ı > l i i ı >ii - 2 y



.^jU''A\\



Ijy^



^ j î j ^OJı jî



y e



1 ^



c



uii^i



bş - 3



KURALLAR: Üç yerde iki cümle arasmda vasi yapmak gerekk: 1. İ'rabla ügUi hükümde cümlelerin ikiskiin ortak (aym) oldukları kastedUdiğinde. 88



ANLATIMLI BELAGAT



2. Her iki cümle de haberî veya. inşâî olarak aynı ppıda olduklannda



ve



fasledilmelerini



bulunmadan



aralannda



da



tam



gerektiren bir



bir



münasebet



sebep (uyum)



olduğunda. 3. İki cümleden biri haberî diğeri de inşâî kipte olur, fasi, kastedilenin zıddı bir manayı akla getirirse. ALIŞTIRMALAR: Aşağıdaki cümlelerde fasi ve vasi yapüan yerleri tespit edip sebeplerini açüdayınız.



>J



>



Beyti söyleyen şair Ebu'l-Muzaffer Muhammed b. el-Abbâs el-Ebîverdî (5C7/1064) dir. el-Ebîverdî, Horasan bölgesindeki Ebîverd şehrinde doğmuş, şairliği )'anında nahiv, luğat, neseb gibi bilimlerde de derinliği olan çok }'önlü bir şahsiyenir. Döneminin halifeleri olan el-Muktedî biemrillâh ve onun oğlu el-Mustazhir billâh'ın övgüsüne mazhar olan bu şair, İsfahan'da zehirlenerek ölmüştür.



89



ANLATIMLI BELAGAT



1^-



Enam, 6/32.



90



ANLATIMLI BELAGAT



ZİKİR VE HAZİF



ÖRNEKLER



Bu gün bir suçluyu yakalayan bir polis gördüm Ferit nereye gitti?



Vİ^ L~aİ y \ -2



O gezmeye gitti.



-t^'r^^ ^\ »-T-*^



~3



Onlar, Rablerinden bir hidâyet üzeredirler ve kurtuluşa erenler ancak onlardır**". .ç^CIP ^



: JU