Frankfurt Okulu
 9789944474443 [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

FRANKFURT OKULU Prof. Dr. Sezgin KIZILÇELİK



Genişletilmiş 2. Baskı



FRANKFURT OKULU Prof. Dr. Sezgin KIZILÇELtK



© Bu kitabın basım, yayın, satış haklan Anı Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Anılan Kuruluşun izini alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz.



ISBN Kapak Tasan m Dizgi Baskı



: 978-9944-474-44-3 Anı Yayıncılık Ali Ertuğrul Sözkesen Ofset



Anı Yayıncılık Kızılırmak Sokak 10/A Bakanlıklar / Ankara Tel : 0 312 425 81 5 0pbx Fax : 0 312 425 81 11



e-posta: [email protected] www.http://. aniyayincilik. com. tr



Eşim Gökçen’e,



;ŞŞ



oğullarım Özgün’e v



e



’ ■'< î *



Özüm Yetkin’e



7 ■ İ I »



î



YAZARIN AKADEMİK ÖZGEÇM İŞİ Sezgin Kızılçelik, 02.02.1969’da Ardahan’ın Göle ilçesine bağlı Hoştülbent Köyü’nde doğdu. İlkokulu 1979’da köyünde bitirdi. 1979-1985 arasında İsparta Gönen Öğretmen Lisesi’nde okudu. 1985-1986 yıllan arası Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’ne devam etti. 1989’da Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölü­ mü’nden 1991’de bilim uzmanı, 1995’te ise doktora derecesi aldı. Nisan 1990-Ağustos 1995 arası Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyo­ loji Bölümü’nde, Eylül 1995-Haziran 1997 arası Mersin Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde, Temmuz 1997-Temmuz 1999 arası Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde, Temmuz 1999-Eylül 2005 arası Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölü­ mü’nde görev yaptı. 28 yaşında kendi çalışma alanında Türkiye’nin en genç doçenti, 33 yaşında ise en genç profesörü oldu. Eylül 2005’ten bu yana İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde görev yapmakta­ dır. Yurt içinde çok sayıda panel, sempozyum, konferans ve televizyon prog­ ramına konuşmacı olarak katıldı, çeşitli gazetelerde yazılar yazdı. Yazarın 50’den fazla makalesinin yanı sıra yayımlanmış 25 kitabı vardır. Çalışmaları üzerine 16 yazı yazıldı. Şu sıralar 10 ciltlik Batı Barbarlığı ve 10 ciltlik Sosyo­ loji Tarihi kitapları üzerine çalışmaktadır. Sezgin Kızılçelik’in yayımlanmış kitapları şunlardır: Sosyoloji Teorileri 1 (1992), Sosyoloji Teorileri 2 (1992), Açıklamalı Sosyoloji Sözlüğü (Yaşar Eıjem ile birlikte, 1993), Sosyoloji Teorileri 3 (1996), Pozitivizm ve Eleşti­ ricileri: Sosyolojinin Pozitivist Kimliği Üzerine (1996), Postmodernizm Dedikleri (1996), Türkiye’nin Sağlık Sistemi: Bir Medikal Sosyoloji De­ nemesi (1996), Eğitim Sosyolojisi (Eyüp Kemerlioğlu ve Mustafa Gündüz ile birlikte, 1996), Araştırma ve Yazım Teknikleri (Eyüp Kemerlioğlu ve Mustafa Gündüz ile birlikte, 1997), Güncelin Sosyolojisi 1 (1998), Sosyoloji Yazılan 1 (1998), Sosyoloji Yazılan 2 (2000), Baykan Sezcr’in Sosyoloji Anlayışı (2000), Frankfurt Okulu (2000), Küreselleşme ve Sosyal Bilimler (2001), Sefaletin Sosyolojisi (2002), Atatürk’ü Doğru Anlamak (2003), Zalimler ve Mazlumlar: Küreselleşmenin İnsanî Olmayan Doğası (2004), Sosyal Bilimleri Yeniden Yapılandırmak (2004), Özgünlüğün Sosyolojisi (2004), Batı Bataklığı (2005), Batı Barbarlığı 1: Rousseau, Marx ve Nietzsche Üzerine (2005), Sosyoloji Tarihi 1: İbni Haldun, Machiavelli, Montesquieu ve Rousseau’nun Sosyal Teorileri (2006), Batı Sosyolojisini Yeniden Düşünmek Cilt 1: Mars’ın Sosyolojisi (2007), Batı Sosyolojisini Yeniden Düşünmek Cilt 2: Burjuva Sosyolojisi (2007).



İÇİNDEKİLER



Ö NSÖ Z.......................................................................................7 YAZARIN İL K S Ö Z Ü ............................................................ 9 2. BASKIYA Ö N S Ö Z .......................................................... 11



1. BÖLÜM FRAN K FU RT O K U L U ’N U N O L U ŞU M U ............................................................................................21



2. BÖLÜM FRAN K FU RT O K U L U ’N U N TARİHSEL G E L İŞ İM İ.......................................................................37



3. BÖLÜM FRA NK FU RT O K U L U ’N U N AYDIN LAN M A E L E Ş T İR İS İ.......................................................125



4. BÖLÜM FRANKFURT O K U L U ’N U N POZİTİVİZM E L E ŞT İR İSİ............................................................165



5. BÖLÜM FRANKFURT O K U L U ’NUN MODERNLİK/M ODERN TO PLUM E LE ŞT İR İSİ



249



6. BOLUM FRANKFURT O K U LU ’NUN “KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ” ELEŞTİRİSİ



327



7. BÖLÜM FRANKFURT O K U LU ’NUN MARXİST TEORİ E LE ŞT İR İSİ................................................. 369



8. BÖLÜM FRANKFURT O K U LU ’NUN SOSYOLOJİ BİLİM İNE Y ÖN ELİK ELEŞTİR İSİ................. 419



SONSÖZ......................................................................... E K : “ FRAN KFU RT O K U LU ’NA SEZGİNCE B İR Y A K LA ŞIM ” ................................................... 451



KAYNAKÇA.............................................................469



6



ÖNSÖZ Toplumlann siyasal bunalımlara girdiği dönemler, sorunlara çö­ züm getirmeye girişen felsefi tutumların, çelişkileri ortaya koyuşlannda kendilerinin de öbekleştikleri, keskinleşen karşıtlıklara dönüştükleri dönemlerdir. Böyle zamanlarda bireysel çıkışların yerini, belli amaç­ larda buluşan, birbirini tamamlayan ve toplu bir bakış sunan gruplar alır. Gruplaşmaların siyasal atılımlı olmaması olanaksızdır, çünkü çözümlerin salt teorik düzeyde bulunamayacağı işe başlarken anlaşıl­ mıştır. Frankfurt Okulu’nun eleştirel teorisi, 1. Paylaşım Savaşı sonrası Almanya'sının bunalımlı durumunun felsefi ve sosyolojik düşünceye yansımasıydı. Weimar Cumhuriyetinde tüm kültür uğraşlarının, kay­ bedilen savaşm sanki bir kazanç olmuşçasına serpilmesi, ölümcül bir çatışmanın bir çırpıda yırtacağı ince, süslü bir örtüsü görünümden başka bir şey değildi. Sovyet Devriminin üzerinden geçen beş yılda Avrupa’da yükselmesi beklenen sosyalizmin kitleleri kavrayışı zayıf­ lamış, Almanya’da da işçi sınıfı bilinci öççü milliyetçilikle çarpıtılma­ ya başlamıştı. Nasyonal Sosyalizm, toplumu bunalımdan kurtarmayı vaat eden kuzu postundaki kurt, av sahasına inmişti. Avrupalı aydınlar İtalyan faşizminden ders alamamıştı. Aydınların pek azı, çok daha sivri topuklu olan Alman faşizminin ayak seslerini fark edebildi. 1923’te Almanya’da birbiri ile ilgisiz gibi görünen iki olay, siyasal oluşumların uzlaşmaz karşıtlıklara dönüşeceğinin haber­ cisiydi. Bu olaylardan birisi, bir ayaktakımı yürüyüşüyle bile iktidara çıkılabileceğini bir yıl önce göstermiş olan Mussolini’nin henüz ya­ mağı konumundaki Hitler’in darbe girişimiydi. Darbeciler dağıtılmış ve Hitler hapse atılmıştı ama on yıl sonrasını gören bir grup düşünür, toplumu yeniden bilinçlendirme girişiminin gerektiği görüşü etrafında toplanmaya başlamışlardı. Diğer olay buydu. Başta Grünberg ve Horkheimer olmak üzere eleştirel teori yandaşlan, felsefi düşünceye sadakatle ve siyasal doğrultuda Okul’u başlattılar. Marx yeniden ince­ lenecek, Marxizm süzgeçten geçirilecek, tarihle hesaplaşılacak, zama­ nın düşünce akımlan eleştirilecekti. Yapılanlar bu kitapta anlatılmaktadır. Anlatılan sadece yakın geç­ miş değildir. Uzak geçmişe uzantılarla Avrupa'nın ‘modem’ çağının başlangıçlanna gidilmekte, süreç sorgulanmaktadır. Bizim toplumumuz Avrupalının tarihsel dönüşümlerinden uzaktır; bu nedenle olaylan değerlendirmesi kolay değildir. Ortak amaçlar 7



olmadıkça ortak anlayış olamaz. Ama Avnıpalı ile birlikte yaşayacak­ sak bu zemin döşenmelidir. Frankfurt Okulu’nun eleştirel teorisini anlamak, yalnız Almanların değil, Avnıpalı insanın başanlannı ve başansızlıklannı anlamanın yollarından birisidir. Okul’un ortaya koy­ duğu tartışma konulan günümüzden tarihe bakışa bir ışık tutuyor. Bu insanların Yahudi olmasından Yahudilik lehine veya aleyhine sonuç­ lar çıkarmak, somut tarihselliği önyargılı genellemelere teslim etmek olur. Aynı şekilde, Nazilerin Alman olması, Alman halkını yargıla­ manın kategorik ölçütü olamaz. Eleştirel teorinin eleştirilecek çok yönü var. Felsefe tarihinin çok ge­ nel ve hesabı verilemeyecek yorumlanışlan, eleştiri gereğinin başlıcası. Örneği, Descartes’ın ‘doğal ışık’ dediği insan aklının, daha o zamanlar­ da ve özellikle Aydınlanma Döneminde despotlaştığı ve faşizmi hazır­ ladığı iddiası (Marx ve Marxizm’de bulunmayan bir iddia), çağımızın bir özeleştirisini içermekle beraber, kurulan tarihsel bağıntılar bakımın­ dan pek zayıf, çünkü tarihsel gerçeklik, içeriği pek tartışmalı kavram bağıntılarına indirgeniyor. Bu tarz postmodemizmde de sürdürülmek­ tedir. Aydınlanma liberalizme, liberalizm de faşizme yataklık etti denirse, sürecin bir nedensellikler dizisi mi, yoksa karşıtlıklar sentezi mi olduğu, yapılan açıklamalarda görülmelidir. Birincisi ise, bağıntılar pek gevşek; İkincisi ise, diyalektik sentez pek rastgele kurulmuş olur. Başka örneği: Eğer bilinç felsefesi terk edilip dil (iletişim) felsefesi onun yerine konulursa, hangi dil felsefesi hangi bilinç durumuna ‘gönderme’ yapıyor sorusu boşta kalır ve cevap bulunamaz. O kez de ne bilinç ne de dil yönünden Sosyal Araştırma yapılabilir. Bir mücadele sürecinde yapılan yanlışlar mücadeleyi hedefinden saptırmadıkça belirleyici olmazlar. Eleştirel teori, onu işleyen düşü­ nürlerin çok-yönlülüğüne ve aralarında yoğun tartışmalarına rağmen hedefine ulaşmıştır. Günümüzde yeniden örgütlenmeye girişen fa­ şizmlere karşı felsefenin bir kalkanıdır. Teorik yönden, Marxist dü­ şünce doğrultusunda, eski metafiziğin teolojik-dogmatik öncüllerinin geçersizleştiğini göstermesi kadar, yüzyılın ilk çeyreğinde metafiziği sözde yıkan, ama kendisi bilimi metafizikleştiren yeni-pozitivizmin yıkıcılığını da göstermesiyle, Avrupalının en zengin mirası olan ‘eleş­ tirel akıl’ın yeniden kurulması görevini üstlenmiştir. Uluğ Nutku



YAZARIN ILKSOZU “Dünya var olduğundan bu yana, hiçbir otorite kendisinin eleştiri konusu yapılmasına istekli görünmemiştir” (NIETZSCHE, Tan Kızıllığı: Ah­ laksal Ö nyargılar Üzerine D üşünceler, s. 6).



Frankfurt O kulu’nun (eleştirel teorinin) felsefe ve sosyal bilim­ ler alanında önemli yeri vardır. Felsefe, sosyoloji, psikoloji, siya­ set, ekonomi, edebiyat ve estetik gibi disiplinlerden gelen bir grup entelektüelin ortak teorik çabalarını içeren eleştirel teori, disiplinler arası bağ kurmaya çalışan, toplumun ekonomik tem eliyle (altyapı­ sıyla) düşünler alanı (üstyapısı) arası diyalogu ve etkileşimi ger­ çekleştirmeye uğraşan anti-ortodoks M arxist yönelimli sosyotarihsel teoridir. Eleştirel teori, sosyal gerçekliği kavram ada disip­ linler arası epistem olojik ve m etodolojik kavrayışı esas almıştır. Bu yönüyle eleştirel teori, günüm üz sosyal bilim ler metodolojisin­ de vitrine çıkan disiplinler arası yönelimlerin referans kaynağı konumundadır. Günümüz sosyal teori ve yöntem bilim tartışmalarında belirleyi­ ci yeri bulunan eleştirel teorinin neliğini ve bilhassa tarihsel geli­ şimini incelemek zor bir çabadır. Bu zorluk, iki noktada toplanabi­ lir: İlki, eleştirel teorinin soykütüğünün çapının genişliği ve ince­ leme sahasının karmaşıklığıdır. Eleştirel teorinin oluşum öyküsünü yazmak, bir bakıma 20. yüzyıl Alm an felsefesi ve sosyolojisine derinlemesine yönelmekle mümkündür. Eleştirel teori olarak ünle­ nen Frankfurt O kulu’nun tarihini incelemek, egemen sosyolojinin haddini aşarak büyük bir felsefi maceraya atılmaktır. Tek başına dolaşan bir at sineği olarak Frankfurt Okulu tarihini kovalamak oldukça zor. Okul üzerine ilk çalışanlardan Martin Jay’in dediği gibi, “Frankfurt O kulu’nun tarihini yazabilmek için ayrı bir Frank­ furt Okulu oluşturmak gerekmektedir.” 1



JAY, Martin; D iy alek tik İm g elem : F r a n k f u r t O k u lu ve Sosyal A ra ş­ tır m a la r E n stitü sü T a rih i 1923-1950, Çeviren: Ünsal O skay, A ra Ya­



yıncılık, İstanbul, 1989, s. 11.



9



İkinci zorluk ise, beslendiği kaynakların ve faunasının genişli­ ğinin, zaman zaman Frankfurt Okulu’nun temel tezlerinin idrak edilmesini güçleştirmesidir. Okulun Jean-Jacques Rousseau, Immauel Kant, Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Kari Marx, Friedrich Nietzsche, Max Weber, Kari Korsch ve Georg Lukâsc gibi kökleri ve damarları, onun ne denli çetrefilli olduğunun ciddi emarelerindendir. Başka bir deyişle, eleştirel teorisyenlerin refe­ rans kaynaklarının çoğu bakımdan birbirlerine tezat teşkil etmesi, yani zikrettiğim düşün adamlarının ayrıksı kollarının ana gövdeye eklemlenme çabası, onların argümanlarının karmaşık bir hal alma­ sına vesile olmuştur. Farklı dallara ve budaklara haiz söz konusu filozoflardan çıkış bulmaya çalışan eleştirel teorisyenlerin fikir sistemlerinde bazı durumlarda müphemliğin olması ya da belirli konular ve sorunlar karşısında kan uyuşmazlığının ortaya çıkması tabiidir. Eleştirel kuramın farklı entelektüel tarzlardan peydahlanan düşünsel iklimi, çoğu kez sisli, dumanlı ve karamsar olduğu kadar anlaşılmazdır da. Frankfurt Okulu’nun bazı üyelerinin eserleri karmaşıktır. O kul’un üyelerinin bazılarının (bilhassa da Theodor W. Adomo ve Jürgen Habermas’ın) metinlerindeki kimi pasajlar, diğer üye teorisyenler tarafından dahi anlaşılamamıştır. Eleştirel teori geleneğinin mühim ismi A dom o’nun metinlerinde anlaşılma­ sı zor olan pasajlarla sıkça karşılaşmak mümkündür. Bu durumunu Okul’un en yetkin ve popüler teorisyenlerinden Herbert Marcuse açıkça dile getirmiştir. Marcuse, Bryan Magee ile söyleşisinde şöyle demiştir: “ İtiraf edeyim ki A dom o’da benim de anlayamadı­ ğım birçok pasaj var.”2 Elinizdeki yapıtımı, zor olduğu kadar keyifli ve müşkülpesent bir iş süreci sonucunda ürettim. Metnime “Önsöz” yazma nezake­ tinde bulunan değerli hocam Prof. Dr. Uluğ Nutku’ya teşekkür ederim.



Sezgin Kızılçelik Sivas, Ekim 2000.



2



M ARCUSE, Herbert; “M arcuse ve Frankfurt Okulu”, Yeni Düşün A d a m la rı (iç.), Derleyen: Bryan M agee, Çeviren: Ünsal Oskay, Birey ve Toplum Y ayınlan, Ankara, 1985, s. 73.



10



2. BASKIYA ONSOZ “Bizi Batı uygarlığının elinden kim kurtaracak?” (Georg LUKACS, Roman Kuramı, s. 25).



Frankfurt Okulu (eleştirel teori), felsefe ve sosyal bilim disiplin­ leri açısından genel olarak iki noktada önem arz etmektedir. Birinci­ si, modernlik fikrini ve modem toplum yapısını doğru anlamamıza imkân tanıması; İkincisi, modernliğin felsefi söylemlerini ve modem sistemin dizgesini ve aygıtlarını meşrulaştıran uzmanlaşmış sosyal bilim geleneğini sorgulamamıza yardımcı olmasıdır. Başka bir de­ yişle, eleştirel teori, aydınlanma, pozitivizm, rasyonalizm, kapita­ lizm, teknoloji ve kültür endüstrisi gibi bileşenleri bulunan modern­ lik sorunsalına ve onu yücelten sosyal bilim çizgisine eleştirel bak­ ması nedeniyle incelenmeye değer bir konudur. Eleştirel teori, Avrupa/Batı toplumlanmn (modem toplumlann) yapısını, zihniyetini, ideolojisini, kültürünü ve sanatını olumlayan/yücelten yaygın bakış açısının tersine, onların gerçek çehresini gösteren önemli bir yönelimdir. Eleştirel kuram, modem toplumlann sâhici kimliği, benliği, karakteri ve özniteliğinin doğru idrak edilme­ si açısından büyük bir öneme haizdir. İşte, bu bağlamda beni eleştirel teoriyi tetkik etmeye yönelten etkenler, onun disiplinler arası perspektifle Türk entelektüelinin çoğunluğunun adeta taptığı modemlik söylemini, öykündüğü modem Avrupa dünyasmı ve onlarla bağlantılı sosyal bilim çizgisini eleştirel çözümlemesi ve onlann hakiki suratlannı ortaya çıkarmış olmasıdır. Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkisi tartışmalannın yoğun bir bi­ çimde gündeme geldiği ya da Türk toplumunun AB’ye girip gire­ meyeceği konusundaki şüphelerin zirveye çıktığı günümüzde ileri sürülen çoğu argümanın düşünsel temeli yok gibi. Sözü edilen ilişki­ lerle ilgili herkes konuşuyor, ama düşünme ve eleştiriden yoksun olarak. Hatta öyle bir noktaya gelindi ki, ülkemizin gündemine ve vitrinine “Avrupa Birliği'ne girelim diyen evetçiler" ile “Avrupa Birliği’ne girmeyelim diyen hayırcılar" yerleşti. Türk insanı olarak takım tutma alışkanlığımız devam ediyor. Toplum yine kamplara bölündü: AB savunucuları ve AB karşıtları. Bu kamplaşma ve ku­ tuplaşmada başat olan güçler (ABciler), yani AB’nin Abc’sini bil­ meyenler, onun ne olduğu konusunda heceleme safhasında olanlar



11



A ^ ■ l



(ABciler, ABcDciler, ABDciler) kendi tahakkümlerini yaygınlaştır­ dılar bile. Nitekim AB yanlıları, ona karşı olanları çeşitli ithamlarla suçlamaya ve onlan “gerici”, “statükocu”, “çağdışı”, “paranoyak” gibi yaftalarla nitelendirmeye ve etiketlemeye başladılar. Aslında, biz, AvrupalIlardan çok Avrupacı kesilmeye başladık. Neredeyse Avrupa’ya gözümüz kapalı girmek istiyoruz. Fakat öyle görülüyor ki, AB’ye taraf kesimler, özellikle de “taraftarlar”, Avrupa’nın fiz­ yonomisinin ne olduğunu yeterince bilmiyorlar. Bilindiği üzere, taraftarlar tuttukları takımı genellikle eleştirmezler. Hele hele taraf­ lar fanatik iseler, adeta takımlarına taparlar. Taraftarlarının gözü kapalı sokmak istedikleri Avrupa havuzunun derinliklerine dalmak, onun derin olmayan diplerine erişmek ve yüzeydeki yüzeyselliğine doğru yüzmek, kısacası neliğine ve kimliğine bakmak lazım. Üye olunmak istenen Avrupa, aydınlanmayı yapmış, sorgulayıcı, kuşku­ cu, ilerlemeci, aklı merkeze koyan, eleştirel düşünmeyi vurgulayan, özgürlük ve eşitliği şiar yapan, ekonomik refah ve mutluluğu esas alan olarak tahayyül edilmiştir. Ama böyle bir Avrupa hiçbir zaman var olmamıştır. AB taraftarları, daha doğrusu şizofrenleri, bir simülasyon ve halüsinasyon içinde. AB’de olmayan şeyleri orada varmış gibi hissedi­ yorlar. Onlar bir yanılgı ve yanılsama içindeler. Şemsiyesi altına girilmek istenen ancak 60 yıldır kapısında beklenen AB’nin yapısını, düşüncesini ve mantığını Frankfurt Okulu teorisyenlerinin etkisinde kaldığı isimlerin başında gelen Jean-Jacques Rousseau, 1771 yılında kaleme aldığı Polonya Hükümeti ve Reform Tasarısı Üzerine Dü­ şünceler eserinde şöyle dile getirmiştir: “Polonya’nın tercih etmesi gereken ekonomik sistem, rejimini ıslah ederken yöneldiği amaç olmalıdır. Sadece şamatacı, parlak, korku verici olmak istiyorsanız ve Avrupa’nın öteki halklarını etkilemek istiyorsanız, önünüzde o örnekler var, onlan taklit etmeye çalışın. ... özellikle de para sirkü­ lasyonunu sağlayan ve dolayısıyla arttıran, size çok para sağlayan güçlü bir finans sisteminiz olsun; halkı büyük bir bağımlılık içinde tutabilmek için parayı çok gerekli bir şey yapmaya çalışın ve bu amaçla maddi lüksü ve lüksten aynlması mümkün olmayan manevi lüksü körükleyin. Böylece ötekiler gibi entrikacı, cüretli, açgözlü, hırslı, köle ruhlu, dalavereci, sefalet ya da bolluk, sefahat ve kölelik arasında bir orta yol bulamayan bir halk yaratırsınız: ama Avru­ pa’nın büyük güçlerinden biri kabul edilirsiniz, tüm siyasal sistemler içinde, tüm müzakerelerde yer alırsınız, herkes sizinle ittifak yapmak



12



ister ve anlaşmalarla sizinle birlikte olmak isterler: Avrupa’da sizin de bulaşma onuruna kavuşmadığınız bir savaş olmaz.”3 A B’cilerin ev ödevlerini hazırlarken Rousseau’nun bu belirlemelerini dikkate almaları kendilerinin de hayrına olur. AB, Frankfurt Okulu teorisyenlerine göre, istibdatçılığa, totalita­ rizme kaynaklık etmiş, faşizmi beslemiş, onun ayak seslerini yük­ seltmiş, kültür endüstrisi vasıtasıyla bireyi yok etmiş, düşünmeyi ve eleştiri geleneğini mahvetmiş, özgürlük ve eşitlik söylemlerini rafa kaldırmış, akıl tutulmasına neden olmuş, rasyonaliteyi irrasyonaliteye dönüştürmüş, küreselleşme ve emperyalizmin sözcü­ lüğüne soyunmuş, ulusal devletleri ve ulusal bağımsızlıkları tahrip etmiştir. Frankfurt Okulu’nun (eleştirel kuramın) temel argümanları dikkate alındığında, AB sisteminin düşünsel, ideolojik ve ekonomipolitik kaynaklannın (aydınlanma, rasyonalizm, pozitivizm, modemizm, liberalizm ve kapitalizm gibi sacayaklarının) istibdatçı oldukları ve insanlığı yeni türden bir barbarlığa götürdükleri hemen anlaşılır. AB yapılanması, insanlığı özgürlüğe değil, köleliği götür­ müştür. AB insanı özgürlüğünü yitirmiş, kısıtlanmış ve çeşitli engel­ lemelerle karşı karşıya gelmiştir. Frankfurt Okulu’nun ilk dönem teorisyenlerinden Fromm’un yıllar evvel ileri sürdüğü üzere, “ .. .çağdaş insan hâlâ kaygılı; özgürlüğünü çeşit çeşit diktatöre tes­ lim etmeye doğru gidiyor; ya da kendisini makinenin küçücük bir çarkına dönüştürmüş, kamı tok, sırtı pek, ama özgür bir insan değil de bir robot haline gelerek bu özgürlüğü yitirmek yönünde ilerletili­ yor.”4 Modem toplum, bireyin özerkliğinin tüm izlerini yok etmiş­ tir.5 AB sistemi sayesinde insanlar büyük bir hapishaneye doldurul­ muş, her yönüyle kuşatılmış, kapatılmış ve yoksullaştırılarak zincire vurulmuşlardır. Eleştirel kuramın mimarı Max Horkheimer’ın dediği gibi, “insanların yoksulluğu hiçbir zaman onların olası zenginliğiyle günümüzdeki kadar apaçık bir çelişki içinde olmamıştı, hiçbir za-



3



5



ROUSSEAU, Jean-Jacques; A n ay asa P ro jeleri: K o rsik a A nayasası Projesi, Polonya H ü k ü m eti ve R efo rm T a sarısı Ü zerine D üşünceler, Çeviren: İsmail Yerguz, Say Yayınları, İstanbul, 2008, s. 140. FROMM, Erich; Ö z g ü rlü k te n K açış, Çeviren: Şemsa Yeğin, Payel Ya­ yınevi, İstanbul, 1996, s. 15. HORKHEIMER, Max; C ritic a l T h eo ry : S elected Essays, Çeviren: Matthew J. O ’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, New York, 1999, s. vii.



13



man tüm güçler, çocukların aç kaldığı v e babaların ellerinin tom a tezgâhında bom ba im al ettiği bu kuşaktakinden daha zalim ce zincire vurulm am ıştı.”6 A vrupa’nın alâm eti farikası, yam yam lık, barbarlık ve bataklıktır. A vrupa sistem i sayesinde “ insanlık-dışılığın geleceği parlaktır.” Frankfurt O k u lu ’nun önem li sim alarından W alter B en jam in ’in ileri sürdüğü üzere, A vrupalınm çağı olan “m o d em çağ cehennem in çağıdır.” 8 B enjam in’in S trindberg’den aktardığı şu cüm le “ ilerlem e”ci A v ru p a’ya d air h er şeyi anlatıyor: “C ehennem , olacak olan değil, buradaki yaşam ım ızdır.” M odem çağ, bunalım lar çağıdır. T arihin en büyük bunalım larına A vrupalınm hüküm ranlığında seyreden bu çağda rastlam ak olanak­ lıdır. D em ek ki bizim A v ru p a’yı doğru çözüm leyebilm em iz ya da nereye giriyoruz/gidiyoruz? A B ’ye m i giriyoruz? Y oksa A B ’m i bize giriyor? Sorularına doğru karşılık verebilm em iz için Frankfurt O ku­ lu ’nun m odernlik olarak A v ru p a’ya d air açılım larını dikkate alm a­ m ız, A v ru p a’ya eleştirel b ak m am ız ve eleştirel düşünm e geleneğine açık olm am ız gerekir. Frankfurt O k u lu ’nun baş ustası “H orkheim er’a göre Eleştirel K uram , m evcut toplum un kendi içkin eleştirisidir. Ç ünkü o kendisini, kendini yeniden üreten m ekanizm a­ ların ve m evcut işbölüm ünün sınırlarının dışına yerleştirerek kapita­ list toplum un tem el çelişkilerini bilinç düzeyine çıkarm ak için tasar­ landı.” A v ru p a’yı doğru görm em iz için gözlerim izi dört açm alıyız. Şaşı, yam uk ve yum uk bakm am alıyız. B akışlarım ızı düzeltm eli, m iyop ve hiperm etrop kusurlarım ızı düzeltm eliyiz. A vrupa’ya b a­ 6



HORKHEIMER, Max; “Materyalizm ve Ahlak”, Max Horkheimer, Geleneksel ve E leştirel K u ram (iç.), Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2005, s. 71. Paul Valery’den aktaran; ADORNO, Theodor W.; “Auschwitz Sonrasında Eğitim”, Çeviren: Bülent O. Doğan, Cogito (iç.), Sayı: 36, Yaz 2003, s. 237. Aktaran; PARINI, Jay; B enjam in: D ar G eçitteki Aydın, Çeviren: Can Kurultay ve Nil Kurtulan, Ayrıntı Yayınlan, İstanbul, 2001, s. 81. 9 BENJAMİN, Walter; “Zentralpark”, Cogito (iç.). Çeviren: Şeyda Öztürk, Sayı: 52, Güz 2007, s. 193. 10 Fromm, bu duruma şöyle işaret etmiştir: “Bugünün gerçek bunalımı insan tarihinde eşi olmayan bir bunalımdır: Bu, hayatın kendisinin bunalımıdır” (FROMM, Erich; A naerkil T oplum ve K adın H akları, Çeviren: Acar Doğangün, Arıtan Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 115). 11 THERBORN, Göran; “Frankfurt Okulu”, F rankfurt O kulu (iç.). Çeviren: H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 20.



14



karken gözlerimizi havaya ve cıvaya değil, onun gerçek elementleri­ ne çevirmeliyiz. Avrupa’nın ismi, cismi ve kimyasıyla yüzleşmeliyiz. Ona karşı olan korkularımızı yenmeliyiz. Komplekslerimizden (aşağılık) kurtulmalıyız. AB (önceki adıyla AT) gözlüklerimizi çı­ kartmalıyız. O vakit gözlerimizin doğru şeyler gördüğünü ve bozul­ madığını anlanz. N ietzsche’nin harikulade deyişiyle, “güneşin gö­ zümüzün içine geleceği biçimde güçlü bir denem e yapar da kamaşan gözlerimizi öte yana çevirirsek, gözlerimizin önünde koyu renkli beneklerin belirdiğini görürüz, bunlar gözlerimizin bozulmadığmm kanıtıdır.” 12 AB karanlığına değil kendi güneşim ize baktığımızda doğru şeyler görürüz/yapanz. H er türlü bozukluğum uzu tedavi ede­ biliriz. Türk insanı, A B ’ye girdiğinde, onun sistemine dahil olduğunda (Bu, imkânsızı istemektir. İmkânsızı arzulamak, imkânı kötü, im­ kânsızı iyi kurgulamaktan ibarettir) nelerle ve nasıl bir dünyayla karşılaşacağını iyi bilmesi gerekir. İşte, bu noktada Frankfurt Oku­ lu’nun eleştirel teorisi önem arz eder. Avrupa toplum lannın yapısı­ nın neleri içerdiğini, Avrupalı insanın kim olduğunu, modem zihni­ yet yapılarının nelere dayandığını doğru idrak etmek için Frankfurt Okulu’nun düşünsel iklimine yolculuk yapm ak mecburiyetindeyiz. Avrupalınm dünyasının ana odalanna giden koridorlar, Frankfurt Okulu’nun düşünceleri temel alındığında makul bir şekilde anlaşıla­ bilir. Frankfurt O kulu’nu Avrupa toplum lannın trajedilerini anlama­ nın ön koşulu olarak değerlendirmek icap eder. Avrupa felaketi ve onun özgürleştirici olmayan öz nitelikleri, Frankfurt Okulu teorisyenlerinin tespitleri dikkate alındığında kavranabilir. Avrupa'nın tekçi, merkezci, totaliter ve insanı denetim altına alan doğası eleştirel teorinin izi sürüldüğünde açıklığa kavuşabilir. Eleştirel teorinin önemli isimlerine “özellikle M arcuse ve A dom o’ya göre modem sanayi toplundan toplum üyelerinin iç dünyası üzerinde bile o kadar geniş bir denetim uygular ki, faillerin früstre ve sefil olduklanmn tümüyle farkına varmalarını engeller. Bu tür toplumlarda failler kendi mutsuzluklannın tam ve doğrudan deneyiminden bile yoksun­ dur.”13 Avrupa toplumlannın soykmm cı, katliamcı yönleri, insan üzerinden silindir gibi geçen karakteri, Frankfurt Okulu üzerinden 12 NIETZSCHE, Friedrich; Tragedyanın Doğuşu, Çeviren: İsmet Zeki Eyuboğlu, Say Yayınlan, İstanbul, 1994, s. 53. 13 GUESS, Raymond; Eleştirel Teori: Habermas ve Frankfurt Okulu, Çeviren: Ferda Keskin, Ayrıntı Yayınlan, İstanbul, 2002, s. 124.



idrak edilebilir. A vrupa düşüncesi ve gerçeğinin ürettiği diktatörle­ rin buyruklarıyla14 hem A vrupa hem d e dünyanın diğer toplumlan nd a m ilyonlarca insanın niçin katledildiği, Frankfurt O kulu düşü­ nürlerinin m etinlerinin m erkezine yolculuk yapıldığında doğru tahlil edilebilir. T ürk insanına m odel olarak dayatılan A vnıpalı “çağdaş insan” , insanlık için büyük b ir tehdit haline gelm iştir. A vnıpalı çağdaş insan yüzünden dünya yıkım ın eşiğine gelm iştir. “Ç ağdaş insanın tehlikeli dönem inin içinde bulunuyoruz.” 1 Ç ağdaş insan, çağım ız için ciddi bir tehlike arz etm ektedir. Ç ağdaş insanın insanlık için n e denli önem li b ir tehlike haline geldiğini v e insanlığını yitirdiğini görm ek için Frankfurt O k u lu ’nun m etinlerine bakm ak yeterlidir. A B sistem iyle birlikte insan, önem li özelliklerini kaybetm iştir. İnsan, diğer insanlara karşı sorum luğunu ortadan kaldırm ış, özne olm aktan çıkm ış, zavallı b ir nesneye dönüşm üştür. “ İnsanların bir­ birlerine karşı sorum luluğu, bilindiği gibi sona erm iştir. Herkesin kendi başının çaresine bakm ası gerekm ektedir. H erkesin çalışm ası gerekm ektedir. H erkes kendini çalışm a yoluyla ulaşılacak bedeller için b ir yarışm acı olarak görm ektedir. İnsanların n e yapabildiğini gösterm esi gerekir ve yapam adıklarında ya da şanssızlığa uğradıkla­ rında, hem en çarkların arasında kalacaklardır. H erkes herkese böyle bakm aktadır. S ırf borsa dalgalandığı için, insanlığa iyiliği dokunan biri, b ir anda h iç olabilir. U m utsuzca yoksulluk içindeki kişi, bir özne olm aktan çıkar, en iyi durum da sosyal politikanın nesnesi ola­ caktır.” K orku ve güvensizlik içindeki günüm üz in san ı17, ölmüştür. İnsan, eşyaların, nesnelerin ve m akinelerin kölesi haline gelmiş, benliğini ve bilincini yitirm iştir. M odem insan “ m addi” olarak zen­ ginleşm iştir. A ncak o tüm insani özniteliklerini kaybettiği için dün­



14 Meselâ, Hitler'in buyruğuyla 6 milyonu Yahudi olmak üzere 20 milyon­ dan fazla insan öldürülmüştür (BAUMAN, Zygmunt; M odernite ve Holocaust, Çeviren: Süha Sertabiboğlu, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1997, s. 11). 15 FROMM, Erich; U m ut Devrim i: İnsancıllaşm ış B ir Teknolojiye Doğ­ ru, Çeviren: Şemsa Yeğin, Payel Yayınevi, İstanbul, 1995, s. 171. 16 HORKHEIMER, Max; “Felsefî Antropoloji Üzerine Notlar”, Max Horkheimer, Geleneksel ve Eleştirel K uram (iç.), Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2005, s. 160. 17 HORKHEİMER, Max; “Hakikat Sorunu Üzerine”, Max Horkheimer, Geleneksel ve Eleştirel K uram (iç.), Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2005, s. 205.



16



yanın “en fakir insanı” haline gelm iştir. “M odem insan birçok şeyi tüketiyor, birçok araç ve alet kullanıyor ve sayısız şeylere sahip bulunuyor. A m a gerçek b ir insan olarak öylesine ‘az’ ki. D uygulan, düşünceleri ve idealleri, tıpkı çalıştınlm ayan adaleler gibi gerilem iş ve idm ansız bir dürüm dalar. H er türlü sosyal değişiklikten korkuyor, çünkü toplum sal düzendeki en ufak bir başkalaşım , onun için kaos ya da ölüm anlam ına geliyor. A ncak bu ölüm ü, fiziksel bir ölüm olm aktan çok, içsel dengelerin sarsılm asından ve kişilik kaybından doğan psikolojik bir ölüm olarak değerlendirm ek gerekiyor.” 8 A B ’nin kapitalist sistem inin ürettiği sorunlar, bilhassa da yaban­ cılaşm a ve otom otlaşm a, akıl bozukluğuna yol açm ıştır. İnsanlar, birbirlerinden yalıtılm ış, lekelenm iş, duym a, sevm e ve akıl yürütm e yetilerini kaybetm işlerdir. İnsanın hücresi, dokusu, kim yası ve ruh­ sal yapısı bozulm uştur. H ayat gitgide anlam sızlaşm ış ve insan yok olm aya başlam ıştır. 19. yüzyılda sorun, “ Tann’nın ölmüş olmasıy­ dı.” 20. yüzyılda sorun, “insanın ölmüş olmasıdır”™ A vru p a’nın totaliter sistem lerinin insanları delirttiğini °, akıl hastalarından olu­ şan sağlıksız bir toplum yarattığını anlam ak için Frankfurt O k u lu ’na gitm em iz gerekir. “A v ru p a’nın en dem okrat, en sakin ve en zengin ülkeleriyle, dünyanın en varlıklı ülkesi B irleşik A m erika, akıl den^ı gesizliği konusunda en ağır belirtileri gösterm ektedir.” A vrupa’ya, A vrupalıya ve o n lan n sistem i olan m odernliğe karşı mesafeli duran ve o n lan sorunsallaştıran Frankfurt O kulu, A vru­ p a ’yla yoğun ilişki içinde olan entelektüellerim iz, politikacılanm ız, kalbi oralarda kalan kütüklerim iz, bedeni “burada” ruhu “ orada” bulunan kadavralanm ız ve özellikle d e sosyal bilim disipliniyle ilgilenen sağlı sollu orta yollu devşirm elerim iz için önem taşıyan bir geleneğe sahiptir. Frankfurt O kulu, A vru p a’ya açılan doğru koridor­ lardan, düzgün ve m uhkem pencerelerden birisidir. Bu pencereden Avrupa’ya bakanlar, kapıdan derhal geri dönm eyi arzularlar. A vru­ p a ’nın suratsızlığını, şekilsizliğini, yam ukluğunu, ölçüsüzlüğünü,



18



r*



/ \







'



li r i



FROMM, Erich; Y aşam a S anatı, Çeviren: Aydın Arıtan, Arıtan Yayıne­ vi, İstanbul, 2004, s. 77. 19 FROMM, Erich; Sağlıklı Toplum , Çeviren: Yurdanur Salman ve Zeynep Tannsever, Payel Yayınevi, İstanbul, 1996, s. 333. AB sistemi, sadece insanları değil, hayvanları da delirtmiştir. 1990’lı yıllarda İngiltere’de “deli dana” vakasının yaşandığını ve binlerce hayva­ nın imha edildiğini unutmayalım. 21 FROMM, Sağlıklı Toplum , s. 21.



17



kültürel tablosunun bozukluğunu, A vrupa düşüncesinin ve sistem i­ nin faşizan yapısm ı gördükleri için A v ru p a’ya seslerini duyurm aya gerek olm adığını fark ederler. Frankfurt O kulu, A v ru p a’nın faşist kültür dokusunu, köhnem iş zihniyetini, faşizan toplum yapısm ı, çirkin ve çirk ef siyasal yüzünü iyi yansıtan b ir aynadır. Faşist A vru­ p a ’nın kapitalist m akinelerinin acım asız dişlileri arasında öğütül­ m em ek istiyorsak Frankfurt O k u lu ’na kayıt yaptırm am ız gerekir. Frankfurt O kulu, h er şeyden önce sosyal bilim lerde güçlü ve sağ­ lam bir eleştiri okulu ve geleneği olarak karşım ızda duruyor. Frank­ furt O kulu, güçlü ve eleştirel potansiyele haiz b ir felsefe ve sosyoloji okuludur. H orkheim er’ın bildirdiği gibi, felsefenin gerçek sosyal fonksiyonu, v ar olanın/hâkim olanın eleştirisidir.2 Frankfurt O ku­ lu ’nun eleştirel teorisyenleri, sosyal bilim alanlarında çok fazla eleş­ tirilm eyen konu v e sorun alanlarını kendilerine ilgi odağı seçm işler­ dir. Sözgelim i onlar, aydınlanm a, pozitivizm , m odem ite, rasyonalite, kapitalizm , k ü ltü r endüstrisi v e M arxizm gibi sosyal bilim ler sahası­ nı belirleyen k o n u lan eleştirel b ir b ağlam da değerlendirerek, belirti­ len alanlardaki tıkanıklan açm a ça b alan n a koşulm uşlardır. Frankfurt O kulu filozoflan, aynı zam anda sosyal bilim ler alanın­ daki ontolojik, teorik, epistem olojik ve m etodolojik sıkıntılan doğru tespit etm işler; tarihsel v e sosyal gerçeklik alanını tahlil etm ek için disiplinler arası b ir bakış ortaya koym uşlardır. Frankfurt O kulu m en­ suplan, 1990’la n n o rtalan n d a Im m anuel W allerstein ’m önderliğin­ deki G ulbenkian K o m isy o n u ’n u n disiplinler arası eğilimler çerçeve­ sinde sosyal bilimleri yeniden yapılandırmak23 girişim lerinden çok evvel, sosyal b ilim ler m etodolojisindeki tıkanıklıklan görm üşler ve bu sorunsalın üzerine gitm işlerdir. Bu yüzden Frankfurt O kulu, sos­ yal bilim ler tarihinde disiplinler arası eğilim lerin ana kaynağı olarak üzerinde düşünülm esi gereken ay n calık lı bir yerde durm aktadır. Frankfurt O kulu ile öne çıkan sosyal bilim lerdeki disiplinler arası yönelim ler, ülkem izde de ilgi görm üş, konuyla ilgili te lif ve çeviri eserlerin sayısı artm ıştır. Eş deyişle, Frankfurt O kulu, ülkem iz ente-



2“ HORKHEİMER, Max; “The Social Functions o f Philosohopy”, Max Horkheimer, C ritical T heory: Selected Essays (iç.), Çeviren: Matthevv J. O’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, Nevv York, 1999, s. 264. 23 GULBENKİAN KOMİSYONU; Sosyal Bilimleri Açın: Sosyal Bilimle­ rin Y eniden Y apılanm ası Üzerine R apor, Çeviren: Şirin Tekeli, Metis Yayınları, İstanbul, 1998.



18



lektüelinin ilgisine m azhar olan alanların başında yer alm ış ve farklı sosyal bilim disiplinlerinden olan düşün adam larını birbirlerine yak­ laştırmıştır. Sözgelim i Frankfurt Okulu yapıtım a ilişkin ilk eleştirel değerlendirm e b ir edebiyatçıdan geldi. E debiyat teorisi üzerine önemli çalışm aları olan İsmet E m re, kitabım ı değerlendirirken Frankfurt O kulu’na dair kayda değer, yeni v e farklı b ir yazı üretti: “Frankfurt O k u lu ’na Sezgince B ir Y aklaşım .” 4 E m re’nin dışında, Taner Y elkenci, ülkem izin son yıllardaki en ciddi felsefe dergilerin­ den biri olan felsefelogos'un kitap/eleştiri kısm ında25 yapıtım ı değer­ lendiren bir yazı yazdı. Söz konusu iki eleştirel değerlendirm eden kısa pasajlar kitabım ın 2. baskısının arka kapağında yer alm aktadır. Ayrıca, yapıtım a gazeteciler, çeşitli dergiler ve bu arada Frankfurt O kulu’nun yaşayan düşünürü Jürgen H aberm as da ilgi gösterdi. Türkiye Felsefe K u ru m u ’nun davetlisi olarak 22 N isan 2 0 0 2 ’de A nkara’ya gelen H aberm as’a Frankfurt Okulu kitabım ı takdim et­ tim. H aberm as da düşün adam ı tavrı sergileyerek çok kısa bir süre içinde yapıtım dan duyduğu m em nuniyeti dile getiren b ir mektubu26 tarafım a gönderdi. K endisinin affına sığınarak m ektubunu yapıtım ın 2. baskısının arka kapağına koydum . m Frankfurt Okulu kitabım ın, okum aktan ziyade izlem enin yaygın- ■ laştığı, yazının ve yazm a eylem inin bittiği, boş konuşm anın ve m e­ sajın öne fırladığı, insanın en büyük desteği/dayanağı olan kitabın koltukların altından çıkartılıp kulakların cep telefonlarıyla tıkatıldığı, m beyinlerin boşaldığı, düşüncenin ve ideolojinin bo ş olduğu, kulakla­ rın asıldığı ve gözlerin pörtlek hale geldiği, kısaca h er şeyin şirazesinden çıktığı toplum um uzda m odem dünyayı anlam am ıza bir nebze de olsa katkı sunacağı, A B /A B D ağılının ağulundan daha az içm eye yardım cı olacağı, A B girdabından kurtulm aya im kân tanıyacağı, kendi nehirlerim iz v e pınarlarım ıza yönelerek büyük b ir şölen hazır­ lığına başlam am ıza etki yapacağını um ut ediyorum . Frankfurt Oku/w’nu okuyalım , bizi dolam baçlı yollarla düzleştiren A vrupa tiranlı-



24 EMRE, İsmet; “Frankfurt Okulu’na Sezgince Bir Yaklaşım”, T ürklük Bilimi A raştırm aları (iç.), Sayı: 9, Sivas 2000, s. 381-396 (İsmet Emre’nin bu makalesi, benim önerimle ve onun izniyle metnimin sonunda “Ek” ola­ rak yer almaktadır. F ra n k fu rt O kulu kitabıma gösterdiği duyarlılık ne­ deniyle Emre arkadaşıma teşekkür ederim). 25 YELKENCİ, Taner; “Frankfurt Okulu, Sezgin Kızılçelik”, felsefelogos (iç.), Sayı: 14, Nisan 2001, s. 143-144. 26 HABERMAS, Jürgen; “Lieber Herr Kizilcelik”, Stamberg, 1. Mai 2002.



19



ğının kötülük cephaneliği yüklü demir kafeslerle çevrilm iş treninden inelim, onun hizalı ve hızlı otoyolundan ani bir frenle D oğu yönüne doğru hızlıca sapalım , aşağılanan patikalarım ıza girelim , o güzelim yerlerim izde konaklam aya hep birlikte devam edelim . A vrupa’yı faşizan olarak değerlendiren, gerçek bir dem okratik sistem için “var olan sahte dem okrasinin ortadan kaldırılm ası” 7 gerektiğine inanan eleştirel teorisyenlerin “özgür, kendi kaderini belirleyen bir top­ lum ” 8 tasarım larını dikkate alalım. Frankfurt O kulu konusunda kendim i yıllarca nadasa bıraktığım için m etnim in ikinci baskısını biraz geciktirdim . İnsanların kendisini nadasa bırakm ası bazı durum larda iyi olur. D aha iyi düşünsel ürün­ ler alm ak için bu gerekli b ir işlem dir. Şim di ise hasat zamanıdır. W ittgenstein’ın dediği gibi, “ düşünm ede d e bir sürm e zam anı vardır, bir de hasat zam anı.” Y apıtım ın 2. baskısında, m etnin ana gövde­ sini bozm adan onun eklem yerlerini biraz daha geliştirdim , yatay ve dikey olarak irileşm esini sağladım , za y ıf kaslarını güçlendirdim, bazı önem li eklem eler yaptım ve “ Sonsöz”üm ü de söyledim . A slın­ da m etni “yeniden” yazdım . Entelektüel fabrikada beyin işçiliği yapan biri olarak okum a ve yazm a m akinesi fonksiyonu üstlenerek Frankfurt O k u lu ’nun albüm ünü hazırlam aya gayret ettim.



Sezgin Kızılçelik M alatya, Haziran 2008.



27 Marcuse’den aktaran; SANBONMATSU, John; Postm odern Prens: Eleştirel K uram , Sol S trateji ve Yeni B ir Siyasi Öznenin Oluşum u, Çeviren: Emre Ergüven, Bağlam Yayınlan, İstanbul, 2007, s. 56. 28 McCHARTY, Thomas; “Eleştirel Kuram ve Felsefe ile İlişkisi Üstüne”, F ran k fu rt O kulu (iç.), Çeviren: Demet Songurtekin, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2006, s. 77. 29 WITTGENSTEIN, Ludvvig; Yan Değiniler, Çeviren: Oruç Aruoba, Altıkırkbeş Yayınlan, İstanbul, 1999, s. 27.



1. B O L U M FRANKFURT OKULU’NUN OLUŞUMU “‘Teori’ nedir? Bu sorunun yanıtı çağdaş bilim için oldukça kolay görünmektedir. Çoğu araştırmacı için teori, bir konu hakkında önermeler tümüdür ve önermeler birbirlerine öyle bağlantılıdır ki, bunların bazıları temel, geriye kalan kısmı ise onlardan türetilmiştir. Türevler ile karşılaştırıldığında birincil ilkeler ne kadar az sayıda olursa teori o kadar yetkin olur. Teorinin geçerliliğinin koşulu türeti­ len önermelerin gerçek olaylarla uyumlu olmasına dayanır. Teori ile deneyim birbirleriyle çelişirse bunlardan biri yeniden incelenmelidir. Bu durumda ya bazı bilimciler gözlemi doğru yapmada başarı­ sız olmuşlardır ya da teorinin ilkelerinde bir yanlışlık vardır. Öyley­ se olgular ile ilişkilendirildiğinde bir teori daima bir hipotez olarak kalır. Bilimciler malzeme ile çalıştıklarında teorinin zayıflıkları gö­ rülmeye başlandıkça teoriyi değiştirmeye hazır olmalıdırlar. Teori biriktirilip depolanmış, olguların en yakın olanaklı betimlenmesi için yararlı olacak bir biçime sokulmuş bilgidir... Tüm teorilerin ge­ nel amacı herhangi özel bir konu ile sınırlanmayan ama olabilecek bütün objeleri kuşatan evrensel sistematik bir bilimdir/bir bilim kurmaktır. Bilimlerin sınıflandırılması, aynı temel öncüllerden özel alanların ilkelerini türetmekle yapılır. Cansız doğanın çözümlenme­ si için geliştirilmiş olan aynı kavramsal aygıt canlı doğayı da sınıf­ landırmaya hizmet eder ve bunu bir kez kullanmaya yani türev ku­ rallarını, simgeleri, türetilmiş önermelerle gözlemlenebilen olgulan karşılaştırma sürecine egemen olan herhangi bir kimse herhangi bir zamanda bunu kullanabilir. Fakat biz böylesi ideal bir durumun hâlâ oldukça uzağındayız. Bir teorinin ne olduğuna dair yaygınca kabul edilen düşünce genel çizgileriyle böyledir” [Max HORKHEİMER, “Traditional and Critical Theory”, Critical Theory: Selected Essays (iç.), s. 188-189].



Düşün tarihinde önemli bir duruş, gelenek, ekol, akım ya da “birleştirilmiş teorik proje”1 olarak karşımıza çıkan ve “ felsefi



1



HONNETH, Axel; “Critical Theory”, Social Theory Today (iç.), Editör Anthony Giddens ve Jonathan H. Tumer, Politiy Press, Cambridge, 1987, s. 347.



terminolojiye”2 sahip olan Frankfurt O kulu’nu (eleştirel teoriyi) tüm yönleriyle tahlil edebilm ek için oluşum öyküsünü, geçirdiği evreleri, dönemselleştirilm esini ve öncülerini ele alm ak gerekir. Frankfurt Okulu, düşün tarihinde “okuP’un iki ay n anlamım (eğitim/öğretimin gerçekleştiği yer, belli bir iç bütünlüğü olan gelenek olarak) içeren3 ender okullardan biridir. “Eleştirel”4



2



3 4



“A dom o’ya göre, ‘felsefi terminoloji, sıkı felsefi okulların kurulduğu yerde kesin önem kazanır.’ Bu, ‘Frankfurt O kulu’ ile yakından ilişkili ‘eleştirel te­ ori’ düşüncesi ve okulun önemli üyesi olan A dom o için doğrudur... Eleştirel Teori ve Frankfurt Okulu açısından terminoloji önce gelir” (STIRK, Peter M. R.; C ritical T h eo ry , Politics and Society: An Introduction, Pinter, London, 2000, s. 1). DELLALOĞLU, Besim F.; Frankfurt O kulu’nda Sanat ve Toplum, Bağlam Y ayınlan, İstanbul, 1995, s. 13. M ax Horkheimer Frankfurt O kulu’nun “manifestosu” olarak nitelenen “Traditional and Critical Theory” adlı makalesinde, “eleştirel” terimini tam olarak an aklın idealist eleştirisi anlam ında değil, ekonomi politiğin diyalek­ tik eleştirisindeki anlam ıyla kullanmıştır [HORKHEİM ER, Max; ‘T radi­ tional and Critical Theory”, M ax Horkheimer, Critical Theory: Selected Essays (iç.), Çeviren: M atthew J. O ’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1999, s. 188-243]. Horkheimer’ın “eleşti­ rel” vurgusunda; Kantçı anlamda bir eleştirisellik söz konusudur. “ Eleştirel” vurgusu burada sözcüğün Marxçı anlamına tabi olarak kullanılmıştır. “Eleş­ tirel” teriminin iki anlamı arasındaki yakınlık, Horkheimer tarafından yukanda anılan makalesinin devamında açıklığa kavuşturulmuştur. Bu noktada, eleştirel teori insanları kendi kültürel tündüklerinin ve böylece kendi düşün­ sel yaratılarının üreticileri olarak kavramaktadır [SLATER, Phil; Frankfurt O k u lu : Kökeni ve Önemi (M arksist Bir Yaklaşım), Çeviren: Ahmet Öz­ den, Bilim/Felsefe/Sanat Yayınlan, İstanbul, 1989, s. 53-54]. Eleştirel teori konsepti ise Marxist ideoloji eleştirisi ve Kantçı eleştirel felsefe gelenekle­ rinden türetilmiştir. “Çağımız her şeyi kendine altgüdümlü alması gereken gerçek eleştirinin çağıdır” (KANT, Immanuel; Arı Usun Eleştirisi, Çeviren: Aziz Yardımlı, İdea Yayınevi, İstanbul, 1993, s. 18), diyen Kant, kendi geç/son felsefesini eleştirel olarak tanımlamıştır. Onun üç büyük yapıtı “eleştirel” başlıklıdır (KANT, Immanuel; Pratik Aklın Eleştirisi, Çeviren: İoanna Kuçuradi ve Diğerleri, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınlan, Ankara, 1999; KANT, Immanuel; Yargı Yetisinin Eleştirisi, Çeviren: Aziz Yardım­ lı, İdea Yayınevi, İstanbul, 2006; KANT, Arı Usun Eleştirisi). Kantçı dü­ şün sisteminde eleştiri, bilgi olanağının koşullannın ve aklın kendisi tarafın­ dan girişilen akılsal yetilerin sınırlannın çözümlenmesidir: Kendinidüşünümlü ya da aşkınsal bir tavır alarak/takınarak akıl, dünyayı kuran yasa



22



terimini referans alan ve eleştirel teori olarak da bilinen Frank­ furt Okulu, üyeleri, yetiştirdiği öğrenciler, toplumsala ve problematik duruma sağladığı karşılıklar, açılım lar ve teorik yöne­ liminden ötürü bir “entelektüeller topluluğu”5 olarak anılır. Frankfurt Okulu, sol entelektüel felsefecileri, edebiyat eleştir­ menleri, sosyologlan, psikologları, ekonomistleri ve siyaset bilimcileri içeren bir okuldur. Frankfurt Okulu, Max Horkheimer, Theodor W. A dom o, H erbert M arcuse, Erich Fromm, W alter Benjamin, Leo Löwenthal, Friedrich Pollock, Henryk Grossmann, Kari August W ittfogel, Franz Borkenau,



koyucu etkinlik sürecinde kendini çözümler ve eleştirir. Eleştirel teori dü­ şüncesinin ikinci kaynağı Marxist ideoloji eleştirisi geleneğidir. Bu eleştiri, teorilerin arkasında sistematik biçimde saklanmış bulunan ilgilerin basitçe keşfedilmesine değil, aynı zamanda hatta öncelikle M arx’ın politik ekono­ minin olgun eleştirisiyle örneklenen, var olan gerçeklik teorilerinin doğru ve yanlış boyutlarının şiddetli karşılaşmalanna gönderme yapmaktadır. Marx, en azından bitmiş ve bitmemiş çalışmalarının bazı başlık ya da alt başlıkla­ rında eleştiri kelimesini kullanmıştır [PICCONE, Paul; “General Introduction”, The Essential Frankfurt School Reader (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, New York, 1998, s. ix-x]. M arx’ın dev eseri Kapital1in ve diğer bazı çalışmalarının başlığı “eleştiri” terimini esas almıştır (M ARX, Kari; Kapital, Kapitalist üretimin Eleştirel Bir Tahlili, Birinci Cilt, Çeviren: Alaattin Bilgi, Sol Yayınlan, Ankara, 1986; MARX, Kari; Kapital, Ekonomi Politiğin Eleştirisi, İkinci Cilt, Yayına Hazırlayan: Friedrich Engels, Çeviren: Alaattin Bilgi, Sol Ya­ yınlan, Ankara, 1992; MARX, Kari; Kapital, Ekontfmi Politiğin Eleştirisi, Üçüncü Cilt, Yayına Hazırlayan: Friedrich Engels, Çeviren: Alaattin Bilgi, Sol Yayınlan, Ankara, 1990; MARX, Kari; Grundrisse: Ekonomi Politi­ ğin Eleştirisi İçin Ön Çalışma, Çeviren: Sevan Nişanyan, Birikim Yayınlan, İstanbul, 1979; MARX, Kari; Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Çeviren: Sevim Belli, Sol Yayınlan, Ankara, 1993; MARX, Kari; HegePin Hukuk Felsefesinin Eleştirisi, Çeviren: Kenan Somer, Sol Yayınlan, An­ kara, 1997; MARX, Kari ve ENGELS, Friedrich; Gotha ve Erfurt Prog­ ramlarının Eleştirisi, Çeviren: M. Kabagil, Sol Yayınlan, Ankara, 1989; MARX, Kari ve ENGELS, Friedrich; Kutsal Aile ya da Eleştirel Eleştiri’nin Eleştirisi: Bruno Bauer ve Hempalarına Karşı, Çeviren: Kenan Somer, Sol Yayınlan, Ankara, 2003). 5 JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 10. 6 PICCONE, “General Introduction”, s. ix.



23



Otto Kirchheimer, Franz L. N eum ann ve Jürgen Haberm as gibi önemli isimlerin biçim lendirdiği ve çerçevesini belirlediği bir teorik gelenektir. Frankfurt Okulu, A lm anya’da Frankfurt Ü niversitesi’ndeki “Irıstitutjür Sozialforschung ’ (“Sosyal Araştırmalar Enstitüsü ”) ile olan yakın ilgisinden dolayı bu isim le anılır.7 Başka bir de­



WALLACE, Ruth A. ve W OLF, Alison; C o n tem p o rary Sociological T heory: C o n tin u in g th e C lassical T rad itio n , Prentice-Hall, N ew Jersey, 1991, s. 115. Fakat Jay, Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün 1933 öncesi dö­ neminin (VVeimar dönemindeki enstitüsünün) “Frankfurt Okulu” olarak anılamayacağını, “Frankfurt Okulu” teriminin aslında Enstitü’nün 2. Paylaşım Savaşı’ndan sonraki günlerde Frankfurt’a dönüşünden sonra ortaya çıktığını, dolayısıyla onun teorik perspektifinin başlı başına bir “okul” sayılabilecek duruma gelişinin sonraki yıllara rastladığım ileri sürmüştür (JAY, Diyalek­ tik İm gelem : F ra n k fu rt O k u lu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 435). Benzeri bir açıklama Outhvvaite tarafından yapılmıştır. Outhvvaite, İngilizce konuşan dünyada eleştirel teori ile birbirleriyle değişti­ rilebilir bir biçimde kullanılma eğilimi taşıyan Frankfurt Okulu teriminin Batı A lm anya’da Enstitü’nün 1950’de yeniden kurulmasından sonraki du­ rumuna gönderme yapmak için kullanıldığını bildirmiştir. Outhwaite, eleşti­ rel teori teriminin iki temel tarzda kullanıldığını vurgulamıştın “İlki, Simmel ve Lukâcs ile başlayan geleneğe, İkincisi, oldukça dar açıdan Frankfurt Sos­ yal Araştırmalar Enstitüsü ile ilgili bazı yazarların çalışmalarına gönderme yapm aktadıf’ (OUTHW AITE, William; Habermas: A Critical Introduction, Stanford University Press, Stanford, Califomia, 1994, s. 5). Held’e gö­ re, Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün üyelerinin Frankfurt Okulu olarak ad­ landırılması, eksik/yanlış bir vurgulamadır. Çünkü enstitü üyelerinin çalış­ malarında ortaklık ve bütünsellik yoktur (HELD, David; Introduction to C ritical Theory: Horkheimer to Habermas, Hutchinson & Co (Publishers) Ltd., London, 1987, s. 14-15). Kellner, eleştirel teorinin zaman zaman “Frankfurt Okulu” olarak anıldığını/nitelendirildiğini, fakat bu teri­ min yanlış yönlendirici olduğunu, çünkü grubun önemli çalışmalarının ço­ ğunu Amerika’da yaptığını ileri sürmüştür. Kellner’e göre, Enstitü’nün üye­ leri nadiren birbirine benzeyen kolektif pozisyonları paylaşırlar. Aralarında­ ki ayrılıklar benzerlikleri gölgede bırakır (KELLNER, Douglas; Critical Theory, Mantisin and Modernity, The John Hopkins University Press, Baltimore, 1989, s. 1). Benzer bir şekilde Çiğdem de, “Frankfurt Okulu dü­ şünürleri arasında bütünüyle ortak bir temelin bulunduğunu söylemek mümkün değildir”, demiştir (ÇİĞDEM, Ahmet; Akıl ve Toplumun Özgürleşimi: Jürgen Habermas Üzerine Bir Çalışma, Çeviren: Yasin Aktay, Vadi Yayınlan, Ankara, 1992, s. 30-31).



24



yişle, F ran k fu rt O k u lu y a fta sı, F ra n k fu rt Ü n iv e r s ite s in d e k i S osyal A ra ştırm a la r E n stitü sü ile b a ğ la n tılı o la ra k d o ğ m u ştu r.8 F ran k fu rt O k u lu te o risy e n le rin in g ö rü şle rin in g en e l ad ı e le ş ­ tirel te o rid ir.9 Sosyal Araştırm alar Enstitüsü ü y e le ri te o rik k o ­ n u m ların ı ta n ım la m a k v e b e lirle m e k iç in “ e le ştire l te o ri” te ri­ m in i b e n im se m işle rd ir.



A n c a k h e m e n b e lirte lim ki, “ F ra n k fu rt



O k u lu ” a d la n d ırm a sı, o k u lu n ü y e le ri ta ra fın d a n b e lirle n m e m iş, başkaları ta ra fın d a n o n la ra a tfe d ilm iştir. G ru b u n ü y e le ri ç a lış­ m a ların ın “ e leştire l te o ri” ile a n ılm a sın ı te rc ih e tm iş le rd ir.11 E leştirel teo ri, A lm a n y a ’d a k u ru la n ilk M a rx is t-y ö n e lim li araştırm a e n stitü sü o la n S o sy al A ra ş tırm a la r E n s titü s ü ’n ü n b ir ü rü n ü d ü r.12 E leştirel te o ri, g e n e llik le F ra n k fu rt O k u lu o la ra k b ilinir. F ak at S later, e le ştire l te o riy i M a rx is t b ir b a ğ la m a o tu rta ­ ra k d e ğ e rle n d ird iğ i Frankfurt Okulu y a p ıtın d a ; “ F ra n k fu rt O k u ­ lu” n ite le m e sin in so n ra d a n k u lla n ılm a y a b a ş la n a n a n c a k ö n ce k i dön em i d e iç e re n g e v şe k b ir te rim o ld u ğ u n u v u rg u lam ıştır. H o rk h e im e r ta ra fın d a n g e liş tirile n n ite le m e eleştirel toplum teorisidir, B u te o rin in k a p sa m ı e n a ç ık ş e k ild e H o rk h e im e r’ın “ G elen ek sel v e E le ştire l T e o ri” (1 9 3 7 ) ad lı m a k a le sin d e b e lir­ gin leşm iştir. A y n ı y ıl M a rc u se “ F e ls e fe v e E leştirel T e o ri” isim ­ li m a k ale siy le H o rk h e im e r’m m a k a le sin e e k le m e le r y a p m ıştır.13 S late r’in sa p ta m a sın a g ö re, b u k a p s a m lı ta rtışm a so n rad a n F rankfurt



O k u lu ’n u n



Sozialforshung'da



Zeitschrift Araştırm alar D ergisi')



y a y ın



(“Sosyal



o rg a n ı



fö r ve



M a rc u se ’ü n ç a lışm a la rın d a a ğ ırlık lı o la ra k ö n e m k a z a n a n “ eleş-



8



•• STIRK, Critical Theory, Politics and Society: An Introduction, s. 1. WALLACE ve WOLF, C ontem porary Sociological Theory: Continuing the Classical T radition, s. 115. KELLNER, Critical Theory, M arxism and M odernity, s. 44. 11 THERBORN, “Frankfurt Okulu”, s. 19. 12 KELLNER, Critical Theory, M arn sın and M odernity, s. 1. “Zeitschrift fiir Sozialforshung”da yayımlanan bu iki makale “hem okulun tutarlılığı hem de terminolojinin sonraki başarılan için oldukça önemlidir” (STIRK, Critical Theory, Politics and Society: An Introduction, s. 1).



25



tirel teori” terim inin oynadığı rolü yansıtır.14 H orkheim er da çalışm aları 1960’larda yeniden yayım landığında yazılarının “eleştirel teori” başlığ ı15 altında toplanm asına izin verm iştir. K ısaca, Frankfurt O kulu hem bir grup entelektüeli hem de öz­ gür bir toplum teorisini (eleştirel teoriyi) işaret etm ektedir. O ldukça karm aşık yönler/boyutlar ihtiva eden Frankfurt O kulu ya da onun eleştirel teori biçim inde yaftalanan konum u­ nun tarihseline yönelm ek/tarihini yazm ak güç b ir uğraştır. Ç ün­ kü zikredilen okulun tarihini ilk kez yazm aya teşebbüs eden Ja y ’in de bildirdiği gibi, “ Frankfurt O k u lu ’nun tarihini yaza­ bilm ek için ayrı b ir Frankfurt O kulu oluşturm ak gerekm ekte-



dir.”16







,



Frankfurt O k u lu ’nun soykütüğünün anlaşılm asında 20. yüz- ı yılın başlarına gitm ek, bilhassa 1. Paylaşım Savaşı ve hemen 14 SLATER, Frankfurt Okulu: Kökeni ve Önem i (M arksist Bir Yaklaşım), s. 53. ,5 Horkheimer, yazılarının Schm idt tarafından Kritische Theorie: Einc Dokum entation (Fischer, Frankfurt, 1968) adı altında toplanmasını benim­ semiştir. Ancak eleştirel teorinin neliği, genel özellikleri ya da böylesi bir başlık Löw enthal’e sorulduğunda; bu gibi sorulan/konuları gülünç bulmuş ve bu sorulara nasıl yanıt vereceğini bilm ediğine gönderm e yaparak karşı çıkmıştır. Löwenthal, H orkheim er’m “Geleneksel ve Eleştirel Teori” maka­ lesi ile M arcuse’ün “ Felsefe ve Eleştirel Teori” makalesinde bir şeylerin “kodlaştınlm ış” olduğunu kabul etmiş, ama yine de bunu vurgulamayı red­ detm iştir (STIRK, Critical Theory, Politics and Society: An a Introduction, s. 127). LöwenthaPin tereddüdü Horkheimer’ın daha sonrala- j n eleştirel teori olarak adlandırdığı çağdaş materyalizme dair saptamasına- ™ dır. Horkheimer, “M aterialism and M etaphysics” makalesinde, “çağdaş ma­ teryalizm, idealist metafiziğin karşıtına konulan biçimsel çizgileri/özellikleri tarafından ilkesel olarak karakterize edilmediğine dair bildirisiyle gerçekten tam bir uyum içindeydi. O daha çok içeriği ile karakterize edilin toplumun ekonomik teorisi. Ancak biçimsel çizgiler/özellikler bu içerikten soyutlandı­ ğında geçmişin felsefi görüşlerini sınırlandırmak için bugün önemli sayıl­ dıkları gibi ortaya çıkarlar”, demiştir [HORKHEİMER, Max; “Materialism and Metaphysics”, Max Horkheimer, Critical Theory: Selected Essays (iç.), Çeviren: Matthew J. O ’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, New York, 1999, s. 45]. 16 JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 11.



26



akabinde oluşan sosyal yapılara v e en telektüel iklim e bakm ak gerekir. F rankfurt O k u lu ’n u n o lu şu m u n d a 1. P ay laşım Savaşı ve bu savaşın bıraktığı izler, k ıv rım lar ve to p lu m sala etkileri ehem m iyet arz ed en h u su sların b aşın d a gelir. 1. P ay laşım S ava­ şı, özünde dünya ö lçeğ in d e to p lu m lar ü zerin d e ciddi tesirler bırakan, v ar olan y a p ıla n b o zu m a u ğ ratan v e d eğ iştiren b ü y ü k bir savaş olm a ö zelliğ in e haizdir. 1. P ay laşım S avaşı, k ap italiz­ m in ve onun ileri aşam asın ın (em p ery alizm in ) azg ın laşm asın ın savaşıdır, totalitery an izm ile tek elciğ i etk in leştirm e belasıdır. 1. P aylaşım Savaşı, d ü n y ad a yol açtığ ı so sy o -ek o n o m ik , p o ­ litik ve kültürel o lu şu m la n n v e o d a k la n m a la n n yanı sıra en te­ lektüeller, bilim v e ay d ın to p lu lu k la n ü zerin d e d e d erin izler, belirgin kıv rım lar o lu ştu rm u ştu r. B u y o ğ u n etk ilerin b aşın d a özellikle ay d ın lar ü zerindeki iz le r b ak ım ın d an - so sy alist h arek e­ tin ivm esini v e ağ ırlık m erk ezin i D o ğ u ’y a k ay d ırm ası gelir. E ntelektüel üzerin d e etk in o la n fak tö rlerin en ö n em lileri A lm an D evrim i’n in (1918 -1 9 2 1 ) b aşarısızlığ ı v e R u s D ev rim i’nin (1917) başarısıd ır.17 ^ M arx ’ın sosyal teo risin in özü v e d iy alek tiğ in y asalarıy la ko­ şutluk gösterm em esine k arşın 1917 E k im D e v rim i’nin b ek len ­ m edik b ir yengi kazanm ası, o zam an a d eğ in > A vrupa M arxizm inin esasını o lu ştu ran A lm an sol eğilim li ay dın k atego­ risi için ciddi b ir ikilem m ey d an a g etirm iştir. Sol aydınların önüne üç seçenek çıkm ıştır. B u seçen ek ler aşağıdaki g ib id ir18: 1) Ilım lı sosyalistleri v e o n la n n yeni kurd u k ları W eim ar C um huriyeti’ni desteklem ek, d o lay ısıy la B o lşev ik devrim ini (Ekim D evrim i), yani R usya d eneyim ini unutm ak.



17 ARATO, Andrew; “Introduction” (for Political Sociology and Ciritique of Politics), The Essential Frankfurt School Reader (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, New York, 1998, s. 4. jo • JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırm alar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 21.



27



2 ) M o s k o v a ’n ın lid e rliğ in i b e n im se m e k , d o la y ıs ıy la y e n i k u ­ ru lm u ş A lm a n K o m ü n is t P a r tis i’n e k a tılm a k . B ö y le c e W e im a r C u m h u riy e ti’n in o lu ş tu ru c u s u d u ru m u n d a k i b u rju v a z i u z la şıs ın ın te m e lle rin i y ık m a k . 3) 1. P a y la şım S a v a ş ı’n ın v e s a v a ş so n ra sı g ü n le rin y o l a ç tı­ ğı b ir k o p m a y ı, M a rx is t te z le rd e n v e v a rs a y ım la rd a n ra d ik a l b ir k o p u şu n ü rü n ü o la ra k d e ğ e rle n d irm e k . E le ştire l te o ris y e n le r b irin c i v e ik in c i se ç e n e ğ i, eş d e y işiy le “ W e im a r’ın so sy a l d e m o k ra t re fo rm c u lu ğ u n u d a , S o v y e tle r B irliğ i’n d e k i B o lş e v ik d ü şü n c e y i d e re d d e tm iş le rd ir.” 19 B u d u ­ ru m d a g e riy e , “ M a rx is t te o rin in b ir y a n d a n g e ç m işte k i y a n lış­ lık la n a ç ık la y a b ilm e ö te y a n d a n d a g e le c e k iç in b ir e y le m ç iz g i­ si b e lirle y e b ilm e u m u d u y la , te m e lin d e k i d ü şü n se l d a y a n a k la n n y e n id e n e le a lın ıp in c e le n m e s in i”20 e s a s a la n ü ç ü n c ü se çen e k k a lm ıştır. B u b a ğ la m d a e le ştire l te o ri, M a rx is t te o rin in v e k a v ­ ra m la rın ç o k sık ı b ir ş e k ild e y e n id e n d e ğ e rle n d irilm e s i, M a rx ’ın g ö rü şle rin in k ö k te n b ir b iç im d e g ö z d e n g e ç irile re k y en ilen m esi, M a rx iz m in ç a ğ d a ş d e n e y im v e k o ş u lla rın ışığ ı a ltın d a c a n la n d ı­ rılm a sı g e re k liliğ in d e n h a re k e t e tm iştir. 1 F ra n k fu rt O k u lu ü y e ­ leri (e le ştire l k u ra m c ıla r), M a rk s ç ılığ ı e le ştire l b ir b ak ışla y en id e n d e ğ e rle n d ire re k g e liştirm e k a m a c ı g ü tm ü ş le rd ir. la m d a, G e o rg L u k â c s ’m



B u b ağ -



M a rx v e M a rx iz m e d ö n ü k v u rg u la-



19 TOURAINE, Alain; M odernliğin Eleştirisi, Çeviren: Hülya Tufan, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1994, s. 172. 20 JAY, Diyalektik İmgelem: F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 21. 21 GIDDENS, Anthony; Sosyoloji, Çeviren: Hüseyin Özel ve Diğerleri, Ayraç Yayınevi, Ankara, 2000, s. 402; MARCUSE, “Marcuse ve Frankfurt Oku­ lu”, s. 57-60; WEST, David; K ıta A vrupası Felsefesine Giriş: Rousseau, Kant, H egerden Foucault ve D errida’ya, Çeviren: Ahmet Cevizci, Para­ digma Yayınlan, İstanbul, 1998, s. 83. 22 YÜCEL, Tahsin; Eleştiri K uram ları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlan, İstanbul, 2007, s. 56. 23 Georg Lukâcs’ın gerçek önadı György’dir.



28



n 24, eleştirel kuramcılar üzerinde sınırlı ölçüde de olsa etkili olmuştur. Lukâcs, M ani’m “ortodoks” savunucularını (ortodoks Mancistleri) eleştirmiştir. Lukâcs, bu konudaki görüşlerini Lenin örneğinden hareketle geliştirmiştir. Lukâcs’a göre, “Lenin bu noktada, Marksçı öğretinin saflığını yeniden sağladı. Öte yandan, Lenin burada, Marksçı öğretiyi daha açık ve daha so­ mut biçimde kavradı. ... O yalnızca, tarihsel sürecin M arx’ın ölümünden sonraki yeni adımlarım öğretiye kattı.”25 Lukâcs, M arx’ın, Engels’in ve Lenin’in öğretilerinin kuramsal özünü yeniden bulmanın önemine işaret etmiştir.26 Ancak hemen belirtelim ki, eleştirel teori, M arx’ın teorisini yeniden canlandırma amacıyla ortaya çıkmış olmasına karşın, söz konusu teorinin nüvesini oluşturan ekonomik altyapıyı göz ardı etmiş, daha çok kültürel üstyapıya yönelmiş ve onu esas 77 almıştır. Eleştirel teorinin önde gelen isimleri Horkheimer ve 24



Lukâcs, var olan felsefelerin dünyanın olumsuz gidişatının durdurulmasında çözüm üretmediğini bildirmiş, bu noktada M arx’ın felsefesinin önemine işa­ ret etmiştir. “Umutsuzluk felsefesinin bir dünyanın çöküşüne ve kültürün yıkılışına gözyaşı döktüğü yerde, Marx’çılar yeni bir dünyanın doğum sancı­ larını gözler, bunlan hafifletmeye çalışır, doğuma katkıda bulunurlar” (LUKÂCS, Georg; A vrupa Gerçekçiliği: Balzac- Stendhal- Zola- TolstoyG orki ve Diğerleri, Çeviren: M ehmet H. Doğan, Payel Yayınevi, İstanbul, 1987, s. 8). 25 LUKÂCS, György; Lenin’in Düşüncesi: Devrimin Güncelliği, Çeviren: Ragıp Zarakolu, Belge Yayınlan, İstanbul, 1998, s. 10. 26 LUKÂCS, Georg; Ç ağdaş G erçekçiliğin A nlam ı, Çeviren: Cevat Çapan, Payel Yayınevi, İstanbul, 1986, s. 10. 27 Eleştirel teorisyenlerin önemli metinleri daha çok kültürel üstyapısal alanı çözümlemeye dönüktür (BENJAMİN, Walter; Parıltılar, Çeviren: Yılmaz Öner, Belge Yayınlan, İstanbul, 1990; BENJAMİN, Walter; Pasajlar, Çevi­ ren: Ahmet Cemal, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1993; BENJAMİN, VValter; Son Bakışta Aşk: W alter Benjamin’den Seçm e Yazılar, Çeviren: Nurdan Gürbilek, Metis Yayınlan, İstanbul, 1995; BENJAMİN, VValter; Estetize Edilmiş Yaşam: Sanat’tan Savaş ve Siyasete Alman Faşizminin Kuramları, Çeviren: Ünsal Oskay, Der Yayınlan, İstanbul, 1995; BENJAMİN, VValter; Tek Yön, Çeviren: Tevfik Turan, Yapı Kredi Yayın­ lan, İstanbul, 1999; BENJAMİN, VValter, Brecht’i Anlamak, Çeviren: Ha­ luk Banşçan ve Güven Işısağ, Metis Yayınlan, İstanbul, 2000; BENJAMİN, VValter, Moskova Günlüğü, Çeviren: Cemal Ener, Metis Yayınlan, İstanbul,



29



Marcuse, kapitalist toplumlardaki ekonominin neden olduğu çelişkileri sadece ekonomi açısından çözümlememişler, kültür alanları arasındaki ilişkilere ve kültür boyutunun önemine vurgu yapmışlar, bilhassa da kültürel ve psikolojik ilişkileri, ekonomi­ nin yarattığı krizler altında bireylerin yaşadığı alanlar olarak ön 90 plana çıkarmışlardır. Eleştirel teorinin varlık nedenleri arasında29 Mancist teorinin kültürel üstyapısal eksenli yeniden ele alınışı, değerlendirilişi temel etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hususta eleştirel teori temel yönelimini, Marx ve Marxizm üzerine yapılan ince­ lemelerde ıskalanmış bir konu olan Manc’ın felsefî geçmişine ve aynca teorinin praxis ile olan ilişkisine odaklamıştır. 2001; BENJAMİN, Walter; Fotoğrafın Kısa Tarihçesi, Çeviren: Ali Cengizkan, YGS Yayınlan, İstanbul, 2001; BENJAMİN, Waltcr; Çocuklar, Gençlik ve Eğitim Üzerine, Çeviren: Mustafa Tüzel, Dost Kitabevi Yayın­ lan, Ankara, 2001; BENJAMİN, Walter; Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin’de Çocukluk, Çeviren: Tevfık Turan, Yapı Kredi Yayınlan, İstan­ bul, 2004; HORKHEİMER, Max ve ADORNO, Theodor W.; Aydınlan­ manın Diyalektiği Felsefi Fragmanlar /, Çeviren: Oğuz Özügül, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1995; HORKHEİMER, Max ve ADORNO, Theodor W.; Aydınlanmanın Diyalektiği Felsefi Fragmanlar H, Çeviren: Oğuz Özügül, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1996; MARCUSE, Herbert; Eros ve Uygarlık: Freud Üzerine Felsefi B ir İnceleme, Çeviren: Aziz Yardımlı, İdea Yayınevi, İstanbul, 1995; MARCUSE, Herbert; E stetik Boyut- Sana­ tın Sürekliliği: M arxist Estetiğin B ir E leştirisine Doğru, Çeviren: Aziz Yardımlı, İdea Yayınevi, İstanbul, 1997; ADORNO, Theodor W.; E leştiri: T oplum Ü stüne Y azılar, Çeviren: M. Yılmaz Öner, Belge Yayınlan, İstanbul, 1990; ADORNO, Theodor W.; Edebiyat Yazıları, Çeviren: Sabir Yücesoy ve Orhan Koçak, Metis Yayınlan, İstanbul, 2004; ADORNO, Theodor W.; VValter Benjamin Üzerine, Çeviren: Dilman Muradoğlu, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2004; ADORNO, Theodor W.; K ültür Endüstrisi: K ültür Yönetimi, Çeviren: Nihat Ünler ve Diğerleri, İletişim Yayınlan, İstanbul, 2007). 28 BENHABİB, Seyla; Eleştiri, Norm ve Ütopya: Eleştirel Teorinin Temel­ lerine Dair Bir İnceleme, Çeviren: İsmet Tekerek, İletişim Yayınlan, İs­ tanbul, 2005, s. 203. 29 Frankfurt Okulu’nun oluşmasında faşizmin yükselişi ve buıjuva döneminin düşünsel/siyasal bazı liberal hareketlerinin eleştirel yeniden değerlendiril­ mesi, iki tali faktör olarak karşımıza çıkmaktadır (MARCUSE, “Marcuse ve Frankfurt Okulu”, s. 60-61).



M arxizm de praxis, teo riy le d iy alek tik b ir ilişki için d e olan b ir olguya vurgu yap m ak ta v e sırad an ey lem d en farklı b ir ka­ rakter arz etm ektedir. M arxist ku llan ım ın d a praxis, teo rik n ite­ likteki düşüncelerin v e d eğ erlen d irm elerin b içim len d ird iğ i bir eylem hüviyetindedir. M arx ist teo rid e d ev rim ci etkinlik, eylem ve hareketlerin am acı teo riy le p rax isin v ar o la n k ap italist y ap ı­ lanm ada yaşanan d u ru m u n tam ak sin e birleştirilm esi olarak anlaşılm ıştır. A ncak b u am acın ö n em li b ir sorunsal oluşturduğu, tarihte ilk kez S ov y et S o sy alist C u m h u riy etler B irliğ i’n d e sos­ yalist güç ve o d ak lar ik tid ara g eld ik ten so n ra anlaşılm ıştır. Ç ünkü Sovyetlerdeki y ö n eticiler ik tid ara g eld ik leri an d an itiba­ ren sosyalist b ir to p lu m k u rm ak v e so sy alist a m a ç la n g erçek leş­ tirm ekten çok, h ay atta k alab ilm ek ya d a çö k ü p y o k olm ak so ru ­ nuyla uğraşm ak m ecb u riy etin d e k alm ışlard ır.30 S ovyetler B irliğ i’ndeki so sy alizm ad ın a g erçek leşen o lu m ­ suzluklar, W eim ar A lm a n y a ’sın d ak i işçi sınıfı hareketinin bolşevikleşm iş b ir “K o m ü n ist P arti” ile devrim ci o lm ay an b ir “ Sosyalist P arti” o larak ikiye b ö lü n m esi31 ve A lm an devrim sel /¥. hareketinin yıkılm ası A lm a n y a’daki solcu en telek tü eli hayal k ın k lığ ın a uğratm ıştır. A n cak h ay al k ırık lığ ın a uğram ış çok ^ sayıda M ancist yönelim li entelektüel, A lm a n y a ’da hâlâ sosyalist devrim in olabileceğini ü m it ediyorlardı. B u n u n için “üniversite yaşam ına geri d ö n m ü şlerd ir.” A sıl am aç, B atı A vrupa M arxizm ini yen id en can lan d ırm ak v e o n a işlerlik kazandırm ak­ tı. A m açlarına ulaşm ak için ise M ancist tan d an slı entelektüelle­ rin, özellikle teorik çalışm alard a yeni b ir şey ler ortaya koyabil­ m e noktasında özerk ve b ağ ım sız o lm a la n vazgeçilem ez bir önkoşuldur. Eleştirel teo risy en lerin önüne m utlu b ir rastlantı sonucu bu koşulları sağlayacak o lan ak lar da çıkm ıştır.33 N ite30 JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 22. 31 A.g.e„ s. 22. 32 KELLNER, Critical Theory, M am sm , and Modernity, s. 13. 33 JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırm alar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 23.



31



kim 1922 yılında bu amaçlara uygun teorik b ir ç e r ç e v e y i o lu ş ­ turma düşüncesi, “Alman devriminin öncü sempatizanı”34 F e lix J. Weil’e kabul ettirilmiştir. Alman asıllı, tahıl tüccan zengin bir ailenin çocuğu olarak 1898’de Aıjantin’de doğan W e il,5 Kari Korsch’un danışmanlı­ ğında sosyalizm üzerine çağdaş tartışmalar ve ekonominin sosyalize edilmesi konusunda doktora yapmış bir entelektüeldir. Weil, ailesinin servetinden önemli bir fon oluşturma yoluyla Almanya’daki birçok Mancist yönelimli radikal oluşumu des­ teklemiştir. Weil, Marxizme işlerlik kazandırma yönünde ol­ dukça fazla girişimde bulunmuş, bu uğurda büyük bir emek harcamıştır. WeiFin Marxizmi, özellikle de Batı Avrupa Marxizmini canlandırma noktasında ilk girişimi, 1922’de Thüringen’de Ilmenau kentinde düzenlediği “Birinci Mancist Çalışmalar Haf­ ta sıd ır.36 Bu toplantıya katılanlar arasında Lukâcs, Richard Sorge, Korsch, Pollock, Wittfogel, Konstantin Zetkin,37 Bela Fogarasi ve Kari Schmückle öne çıkan isimlerdir. Toplantının iki temel teması vardı:38 Son zamanlarda kurulan Weimar Cum­ huriyeti’nin siyasal gündeminde bulunan ve aynı zamanda 34 K ELLNER, C ritic a l T h eo ry , M a m s m an d M o d ern ity , s. 13. 35 KOÇAK, Orhan; “ H orkheim er ve Frankftırt Okulu”, Max Horkheimer, Akıl T u tu lm a sı (iç.), M etis Y ayınlan, İstanbul, 1990, s. 7-8; JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k f u rt O k u lu ve Sosyal A ra ş tırm a la r E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 23-24; KELLNER, C ritic a l T heory, M a m s m an d M o d ern ity , s. 13. 36 “Birinci Mancist Ç alışm alar Haftası”, Thüringen O rm anı’nda ilk “Yaz Akadem isi” olarak da anılm aktadır (LUKÂCS, Georg; E stetik I, Çeviren: Ahmet Cemal, Payel Yayınevi, II. Baskı, İstanbul, 1985, s. 25). Ancak Thüringen toplantısına katılanlardan VVittfogel, VVeil’in ileri sürdüğü tarihi (1922) kabul etmemiştir. W ittfogel’e göre, “Birinci Mancist Çalışmalar Haf­ tası” 1923’te yapılmıştır. Weil ise bunun doğru olmadığını, çünkü o tarihte Enstitü’nün zaten faaliyete geçm iş bulunduğunu söylemiştir (JAY, Diyalek­ tik im gelem : F ra n k fu rt O k u lu ve Sosyal A ra ştırm a la r E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 436). Ünlü sosyalistlerden Klara Zetkin’in küçük oğlu. 38 STIRK, C ritical T heory, Politics an d Society: An In troduction, s. 14.



32



WeiPin doktora tezinin konusunu oluşturan kam ulaştır­ ma/sosyalizasyon ile Korsch’un temel metni durumundaki Mancizm ve Felsefe’mn konusu olan M arxizm ve felsefe arasın­ daki ilişkiydi. Weil, toplantının genel amacını şöyle açıklamış­ tır: “Marksizm’deki farklı eğilimlerin, bir araya gelip çeşitli sorunları birlikte tartışma olanağı bulabilmeleri halinde, ‘ger­ çek’ ya da ‘ank’ bir Marksizmi oluşturabilecekleri umudu”39 ile bir şeyler yapmak. “Birinci Mancist Çalışmalar Haftası”ndan sonra ikinci bir seminer Weil tarafından düşünülmesine karşın gerçekleştirile­ memiştir. Bunun temel nedeni, Weil’in Frankfurt Üniversitesi’ndeki bazı arkadaşlarının onu, bir enstitü oluşturma yönünde yönlendirmeleridir. Arkadaşlarının olumlu güdülemeleri netice­ sinde Weil, “Almanya’da ilk Marxist-yönelimli araştırma ensti­ tüsünü kurmak”40 için harekete geçmiştir. Bunun çeşitli gerek­ çeleri vardır. Başka bir anlatımla Weil’in Mancizm odaklı ba­ ğımsız bir enstitü kurma düşüncesinin gerisinde öznel ve nesnel nedenler/faktörler bulunmaktadır. 1. Öznel Nedenler/Faktörler: Weil ve ekibi (Horkheimer ve Pollock gibi arkadaşlan), öncelikle kendi çalışma alanlannda parlak bir kariyer hedeflemiş düşün insanlarıdır. Weil ve arka­ daşlarının “eğitim üzerindeki devlet denetiminin aşırı olduğu”41 katı yapılanmada, özellikle Alman üniversite sistemi içerisinde rahat ve özgür çalışma olanakları temin etmeleri olanaksızdı. “Kendilerinin Mancist-eğilimli ve Yahudi oluşları”42 dönemin 39 WeiPin 10 Ocak 1971 tarihli Paul Breines’e mektubu (JAY, Diyalektik imgelem: F ran k fu rt O kulu ve Sosyal A ra ştırm a la r Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 24). 40 KELLNER, Critical Theory, M a rn sın and M odernity, s. 3. 41 LARSON, Calvin J.; Sociological T heory from the Enlightenm ent to the Present, General Hail, Inc., New York, 1986, s. 172. 2 JAY, Diyalektik İmgelem: F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 56-57; KOÇAK, “Horkheimer ve Frankfurt Okulu”, s. 11; LARSON, Sociological T heory from the Enlightenm ent to the Present, s. 172.



33



yap ısı, k o n jo n k tü rü v e ü n iv e rs ite siste m i a ç ıs ın d a n h a n d ik a p y ü k lü y d ü . W e il v e e k ib in in ilg i v e ç a lış m a a la n la rın ın ç o k g en iş b ir y e lp a z e o lu ştu rm a sı, fe lse fe d e n so sy a l te o riy e u z a n a n d isip ­ lin ler a ra s ı/d isip lin le r ü stü y e n i b ir so sy a l te o ri in şa e tm e ç a b a ­ la n , A lm a n ü n iv e rsite s is te m in d e v a r o la n “ a k a d e m isy e n ilgi alan ın ı, ç a lışm a k o n u la rım te k b ir d is ip lin le s ın ırla n d ırm a lı a n ­ la y ışı” ile ö rtü şm e m e k te y d i. B u n o k ta d a F ra n k fu rt O k u lu “ fe l­ se fe v e b e ş e rî b ilim le re ü n iv e rsite le rd e k i iş b ö lü m ü n ü n b e lirle ­ diğ i b ir p ro fe sy o n a liz m d e n b a k a n a k a d e m iz m d e n b ir k o p u şu te m sil e tm e k te d ir.”43 A y n c a , W e il v e e k ib in in iz le m e k isted ik ­ leri ra d ik a l b ilim a d a m lığ ı ç iz g is i d e 44, A lm a n ü n iv e rsite le rin d e v a r o la n /k u ru lu a k a d e m ik h iy e ra rş ik y a p ıla n m a n ın an la y ış g ö s­ te re b ile c e ğ i tü rd e n b ir ş e y d e ğ ild i. K ıs a c a , ele ştire l te o risy e n le ­ rin k ö k e n itib a riy le Y a h u d i, d ü ş ü n se l o la ra k M an cist eğ ilim li o lu ş la n , a k a d e m ik k a riy e r y a p m a k iste m e le ri, d isip lin le r arası ç a lışm a iste m le ri o n la rın v a r o la n A lm a n ü n iv e rs ite d ü ze n eğ in ­ d e y e r a lm a la n n a e n g e l o lu ştu rm u ş tu r. S ö z k o n u su ö z n e l k o şu l­ la r/n e d e n le r F ra n k fu rt O k u lu ’n u n ş e k ille n im in d e ö n em li rol o y n am ıştır. 2. N e s n e l N e d e n le r /F a k tö r le r : W e il v e e k ib in in M ancizm a ğ ırlık lı b ir e n s titü o lu ştu rm a ç a b a la rın d a ö zn e l fak tö rlerin rolü o lm a sın a k a rşın , asıl b e lirle y ic i o la n n e sn e l fak tö rlerd ir. W eil v e a rk a d a ş la n iç in e n stitü k u rm a d a b a şa t a m a ç la r B atı A v ru p a M an cizm in i y e n id e n c a n la n d ırm a k , M an cizm e ilg iy i y o ğ u n la ş­ tırm a k v e M an cist te o riy i y e n id e n d e ğ e rle n d irm e k tir. B u n a ila ­ v eten A lm a n ü n iv e rs ite le rin d e ilg i/ç a lışm a a lam d ışın d a b ıra k ı­ lan a m a ö n e m li so ru n sal o lu ştu ra n araştırm a k o n u la rı (b ilh assa da işçi sın ıfı v e h a re k e tin in ta rih i, a n ti-se m itiz m v e k ö k en lerini in celem ek ) W eil v e e k ib in in ilg isin e m a z h a r o lm u ştu r. N itek im o lu ştu ra cağ ı e n stitü n ü n am acın ı, e k o n o m ik alty a p ıd a n düşünsel



ÇİĞDEM, Akıl ve Toplum un Özgürleşimi: Jürgen H aberm as Üzerine Bir Çalışma, s. 30. 44 JAY, Diyalektik İmgelem: F ran k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 26.



34



üstyapıya kadar bütünselliği içinde sosyal yaşamın bilgisi ve kavranması olarak açıklayan Weil’in ilgi odağı, Slater’e göre4 , tarihsel materyalist bir nitelik taşır. Weil ve ekibinin bağımsız, özgür, eleştirel ve Mancist bir enstitü kurma çabalarında öne çıkan “Batı Avrupa Marxizmini canlandırma ve ona olan ilgiyi yoğunlaştırma” şeklinde ifade edebileceğim nesnel faktörlerdir. Weil ve ekibinin öznel ve nesnel faktörler bağlamında inşa etmek istedikleri enstitü fikri, Frankfurt Üniversitesi yöneticileri ile “Liberal ve Sosyal Demokrat Eğitim Bakanı” tarafından olumlu karşılanmıştır.46 Weil ve arkadaşlan kurmaları için izin çıkan enstitüye ilk önce “Institut fiir M arxism us ” (“Mancizm Enstitüsü ”) adını vermek niyetindeydi ler. Fakat daha sonraları böylesi bir adlandırmanın oldukça fazla tahrik edici, belki de gereğinden çok radikal olacağım düşünerek söz konusu isimden vazgeçmişlerdir. Milli Eğitim Bakanlığı’nm önerisi olan “Felix Weil Sosyal Araştırm alar Enstitüsü ” ismini ise Weil olumlu karşılamamıştır. Weil burada sorumlu bir aydın tavrı sergilemiş; enstitünün, kurucusunun sağladığı finansal destekle değil, Marxizme bir bilim olarak sağlayacağı katkılarla tanınmasını istemiştir. Enstitüye sadece “Institut fü r Sozialforschung ” (“Sosyal Araştırm alar Enstitüsü ”) adımn verilmesi Weil ve ekibi tarafından uygun görülmüştür. “Frankfurt Üniversitesi ile



45 SLATER, F ra n k fu rt O kulu: K ökeni ve Ö nem i (M arksist B ir Yaklaşım ),



s. 16. 46 KELLNER, C ritical T heory, M a m s m and M odernity, s. 13. Oysa Stirk, yapıtında Weil’in anlaşma yaptığı bakanlık olarak “Eğitim Bakanlığı” yeri­ ne “Kültür Bakanlığı”nt yazmış ve W eil’in anlaştığı yetkililerin, özellikle Cari Heinrich Becker’ın sosyal demokrat olmadığını belirtmiştir. Becker’ın Weil’in önerisine olumlu bakmasının temel nedeni ise, onun Alman üniver­ sitelerinde reform yapmak için kanun tasarısı hazırlayan birisi olması, üni­ versitelerdeki aşın uzmanlaşmaya karşı durması, bilhassa da sosyal bilimle­ rin birleşmesinden/birliğinden yana tavır takınmasıdır (STIRK, Critical Theory, Politics and Society: An Introduction, s. 14-15).



35



/J



bir ölçüde bağlantılı bir kuruluş”47 olan Sosyal Araştırmalar Enstitüsü , böylelikle A lm anya M illi Eğitim B akanlığı’m n ka­ rarnam esiyle “ 1923’te disiplinler arası M arksist araştırm alar m erkezi olarak kurulm uştur.”4 A ncak Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün kuruluşu bazı ironiler yüklüydü49: A lm an üniver­ sitesine bağlı olan ilk M ancist araştırm a enstitüsünün yaratım ı tam am ıyla kapitalist fonlarla gerçekleşm iştir. M ancizmi canlan­ dıracak ve onu yeniden yorum layacak olan M ancist yönelim li Frankfurt O kulu, büyük b ir kapitalist serm ayeyle kurulm uştur.



JAY, D iyalektik İm gelem : F rankfurt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 27. 48 O U T H W A IT E , W illiam ; “Eleştirel K uram ”, Blackvvell’in Siyasal Düşünce A nsiklopedisi I (iç.), Y ayına H azırlayan: D avid M iller ve Diğerleri, Çevi­ ren: B ülent Peker ve N evzat K ıraç, Ü m it Y ayıncılık, A nkara, 1994, s. 215. Fakat Sosyal A raştırm alar E nstitüsü 1923 yılında kurulm uş olm asına karşın, resm i kuruluş tarihi için R itzer 23 Şubat 1923 tarihini, Bottom ore ve Jay, 3 Şubat 1923 tarihini esas alm ışlardır [R JTZER , G eorge; Sociological T heory, A lfred A. K nopf, Inc., N ew Y ork, 1983, s. 260; BOTTOM ORE, ■ Tom ; F rankfurt O kulu (E leştirel K uram ), Ç eviren: A hm et Çiğdem , Ara Y ayıncılık, İstanbul, 1989, s. 8; JA Y , D iyalektik İm gelem : Frankfurt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 29]. Konu­ ya ilişkin çalışan bazı düşün adam ları, enstitünün resm i kuruluş tarihi için gün ve ay önerm eksizin 1923 yılını temel alm ışlardır [H E L D , Introduction to C ritical T heory: H orkheim er to H aberm as, s. 14 ve 29; SLATER, Frankfurt O kulu: K ökeni ve Ö nem i (M ark sist Bir Y aklaşım ), s. 15; K E LL N E R , C ritical T heory, M a m s m and M odernity, s. 13]. Larson ise, Sosyal A raştırm alar E nstitüsü’nün Frankfurt Ü niversitesi’nde Weil tarafın­ dan 1924 yılında kurulduğunu belirtm iştir (L A R SO N , Sociological Theory from the E nlightenm ent to the Present, s. 172). 49 STIRK , C ritical T heory, Politics and Society: An Introduction, s. 14.



36



2. BO LU M FRANKFURT OKULU’NUN TARİHSEL GELİŞİMİ “ H o p arlö rlerd en H itle r’e ait o ld u ğ u aşik âr b ir ses şu k o n u şm ay ı yapıyor: ‘T e k kızım d ü n trajik b ir k azay a k u rb an gitti. B u n u n k efaretin in ödenm esi için b u g ü n b ü tü n tren lerin ray d an çık m asın ı em re­ d iy o ru m ’” (T h e o d o r W . A D O R N O , Rüya Kayıt­ la rı, s. 44).



Sosyal Araştırmalar Enstitüsü mekânlı Frankfurt Okulu’nun eleştirel teorisi, 1917 Ekim Devrimi sonrasında (Sovyetler Birliği deneyimi akabinde), Mancist bağlamda teori ve praxis arasındaki gerçek bağı vurgulama, Mancist teoriyi yeniden canlandırma ve ona işlerlik kazandırma noktasında Mancist tandanslı entelektüeller topluluğu tarafından hissedilen/belirtilen gereksinmelere bir karşı­ lık olarak zuhur eylemiştir. Eleştirel teori, “Batı Mancizmi” 1olarak şekillenen düşün-eylem hareketinin önemli bir elementidir. EleştiBatı M ancizm i, genel o larak 1920’lerde belirg in leşen , 1960’larda büyük b ir etkiye sahip olan K orsch, L ukâcs, G ram sci ve eleştirel teorisyenlerin bazı üyelerinin (H orkheim er, A d o m o ve M arcuse) çalışm a lan n d a kayna­ ğını bulan bir d ü şü n celer d em etid ir [B O T T O M O R E , Frankfurt Okulu (Eleştirel K u ra m ), s. 11]. Bu d ü şü n ü rler içerisinden ö zellikle G ram sci ve Lukâcs sık sık Batı M ancizm i’nin k u ru cu lan olarak kabul edilirler (L Ö W Y , M ichael; Dünyayı Değiştirmek Üzerine: Kari M arx’tan W a lte r B e n ja m in ’e Siyaset Felsefesi Denemeleri, Ç eviren: Y avuz A logan, Ayrıntı Y ay ın lan , İstanbul, 1999, s. 138). Bu bağlam da L ukâcs’ın yapıtlarında “ ideoloji” , G ram sci’nin y ap ıtlan n d a ise “hegem onya” kilit te­ rim dir (L U K Â C S, G yörgy; Tarih ve Sınıf Bilinci, Ç eviren: Y ılm az Öner, B elge Y ayınları, İstanbul, 1998; G R A M SC İ, A ntonio; Hapishane Defter­



leri: Tarih, Politika, Felsefe ve Kültür Sorunları Üzerine Seçme Me­ tinler, Çeviren: Kenan Som er, O nur Y ayınları, İstanbul, 1986; EAGLETON, Terry, İdeoloji, Çeviren: M uttalip Ö zcan, A ynntı Yayınla­ rı, İstanbul, 1996, s. 137-177).



rel teori, Batı Mancizmi olarak görülebilir. A rato’nun da bildirdiği gibi2, eleştirel teorisyenler, H egelci M anristler, eleştirel M anristler ya da Batı M ancistleri olarak bilinirler. Kuruluş yıllan bağlam ında Sosyal A raştırm alar Enstitü­ sü/Frankfurt Okulu, “ayırt edici b ir okul kim liğine sahip değildir.”3 Sosyal A raştırm alar E nstitüsü’nün özgün b ir okul tarzında varlığı ve popülaritesinin doruğa ulaşm ası “Y eni Sol” ile bağlantılı olarak geç-1950’lere tekabül etm ektedir. Ja y ’in belirttiği gibi; “yıllardır kitapçılarda, yaym evlerinde bulunm ayan kitaplarının o nlan 1950 yılındaki dönüşlerinden sonra, tanım a olanağı bulan ve bu yüzden daha da heyecanla bu erişilm esi güç kitap ve diğer çalışm alarına yönelen A lm an öğrenci hareketi arasında ardı ardına korsan baskı­ lan yapılm aya başlanm ıştır.”4 Frankfurt Okulu, ancak geç1950’lerde Y eni Sol hareketle bağlantısı noktasında Batı Mancizmi i içinde kendisine entelektüel b ir konum sağlam ıştır. Batı Mancizmi " olarak şekillenen geniş yelpaze içerisinde yer alan eleştirel teorinin konum unu R itzer şu şekilde dile getirmiştir: “Eleştirel teori, Mancist teorinin, özellikle ekonom ik belirlenim ciliğe eğilimli du­ rum undan hoşnut olm ayan neo-M ancist bir grup A lm an düşünürün ürünüdür.”5 Eleştirel teori başlangıç itibariyle Mancist yönelimli, -ancak da­ ha sonraları anti-M ancist eğilim e bürünm üş b ir teori hüviyetinde olacaktır- neo-M ancist bir oluşum dur. Eleştirel teori, Mancist teori­ nin “ eleştirel” yeniden kavranışına dayalı m etodolojik programdır. Eleştirel teorinin düşün tarihinde, teorik-m etodik/m etodolojik tar­ tışm alarda pozisyonu bu biçim iyle ortaya konulabilir. Frankfurt O kulu’nun/eleştirel teorinin tarihsel gelişim çizgisini g netleştirm ek ve dönem selleştirm e sorunsalına net bir açılım yap- y mak, onun doğru idrak edilm esi bakım ından büyük bir ehemmiyet arz etmektedir.



2 ARATO, “Introduction”, s. 4. 3 BOTTOMORE, Frankfurt Okulu (Eleştirel Kuram), s. 8. 4 JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 11. 5 RİTZER, Sociological Theory, s. 260.



38



Eleştirel teorinin tarihsel köklerine ve dönem lerine dair en kap­ samlı çalışma, Ja y ’in Diyalektik imgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950 isim li eseridir. Jay, bu yapıtmda, eleştirel teorinin 1923-1950 yıllarına ilişkin ol­ dukça ayrıntılı bilgiler verm iştir. Ja y ’e göre, eleştirel teorinin tari­ hinde öne çıkan dönem ler aşağıdaki gibidir:6 1) 1920-1933 A lm anya dönem i: a) Frankfurt O kulu’nun kuruluş y ıllan (1920-1922) v e K urt Albert Gerlach dönem i, b) 1923-1930 yıllan ve C ari G rünberg-Friedrich P ollock döne­ mi, c) 1930-1933 M ax H orkheim er dönem i. 2) 1933-1950 A m erika dönem i. 3) 1950’den sonrası: Y eniden A lm anya dönem i. Frankfurt O kulu konusunda en yetkin çalışm alanndan biri de H eld’in Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas yapıtıdır. H eld’in söz konusu yapıtm da eleştirel teorinin tarihsel akışına ilişkin yaptığı dönem selleştirm e aşağıdaki gibidir:7 1) 1923’de kurulan Sosyal A raştırm alar Enstitüsü çevresinde oluşan kuşak (1923-1970 dönem i): a) Sosyal A raştırm alar E nstitüsü’nün kuruluşu ve G rünberg dö­ nemi (1923-1929), b) H orkheim er dönem i (1930-1950)/G öç yıllan: N ew Y ork dö­ nemi, c) 2. Paylaşım Savaşı sonrası yıllar: H orkheim er, A dom o ve M arcuse dönemi (1953-1970), 2) 1970’lerden günüm üze oluşan yeni jenerasyon (Habermas dönemi).



6 7



JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü Tarihi 1923-1950. HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheim er to Habermas.



Slater, eleştirel teoriyi M ancist teori b ağ lam ın d a



tartıştığı



Frankfurt Okulu: Kökeni ve Önemi (Marksist Bir Yaklaşım) isimli ö zg ü n incelem esin d e, o n u n tarih in e ilişkin o larak d ö rt tem el dö­ nem in altını çizm iştir. B u d ö n em ler şö y le sıralan ab ilir:8 1) E leştirel teo rin in o lu şu m y ılla n (1 9 2 2 -1 9 3 0 dön em i), 2) M ancist y ö n elim in esas o ld u ğ u y ıllar (1 9 3 0 -1 9 4 0 dönem i), 3) D en ey sel araştırm aların (an ti-sem itizm , o to ritery an izm ve o to riter k işilik araştırm ala n m n ) b aşat o ld u ğ u yıllar (1940-1960 dönem i), 4) E leştirel teo rin in y en id en g ö zd e n geçirildiği (M ancist teo ri­ d en /y ak laşım d an u za k laşm a) dön em : 197 0 ’ler v e sonrası ya da H ab erm as dönem i. E leştirel te o rin in so y k ü tü ğ ü n e d a ir yap ılan çalışm alar9 arasında K ellner*m Critical Theory, Mancism and Modernity m etni önem li b ir y e r tutm aktadır. K elln er zikrettiğim eserinde, eleştirel teorinin teo rik v e siyasal k o n u m u n u g ö z ö n ü n d e bulundurarak, onun tarihi-, n e d a ir d ö rt te m el d ö n em e vu rg u y ap m ıştır:10 1) C ari G rü n b e rg ’in yöneticiliği (1 9 2 3 -g eç 1920 arası dönem ): O rto d o k s M ancist tarihsel v e teo rik çalışm aların başatlığı, 2) H o rk h e im e r’lı y ıllar (1 9 3 0 -1 9 4 0 dönem i): F aşizm den kapita­ lizm e sü rg ü n dönem i, 3) N ew Y o rk ’ta n F ra n k fu rt’a dönüş, 1950- H orkheim er ve A d o m o ’n u n ö lü m ü arası dönem ,



8 9



SLATER, F ra n k fu rt O kulu: Kökeni ve Önemi (M arksist Bir Yaklaşım). Örneğin bkz. TAR, Zoltan; T he F ra n k fu rt School: T he Critical T heories o f H orkheim er and T heodor W. Adorno, John Wiley, New York, 1977; STIRK, C ritical T heory, Politics and Society: An Introduction; GUESS, Raymond; The idea of a C ritical Theory: H aberm as and the F ra n k fu rt School, Cambridge University Press, Cambridge, 1999; BERMAN, Russel A.; M odern C ulture and Critical T heory: A rt, Politics and the Legacy of F ra n k fu rt School, The University o f Wisconsin Press, VVisconsin, 1989; VVIGGERSHAUS, Rolf; The F ran k fu rt School, Cambridge, 1994. KELLNER, C ritical Theory, M a m sm and M odernity.



40



4) 2. Jenerasyon dönem i (H aberm as’ın tek adam olduğu 19701980 arası yıllar). Bottomore ise, Frankfurt Okulu (Eleştirel Kuram) yapıtında, eleştirel teorinin tarihinde dört ay n dönem belirlem iştir: 1) Mancizmin başat olduğu yıllar (1923-1933 dönem i), 2) Yeni-Hegelciliğin etkin öğe olarak öne çıktığı yıllar (19331950 sürgün dönem i), 3) M arcuse’ün popülaritesinin artışı/siyasal ve düşünsel alanda en etkili yıllar (1950-1970 dönem i), 4) M andzm ’den kopuş v e çöküş: (1970’lerden günüm üze kadar olan evre).



H aberm as



dönem i



Eleştirel teorinin tarihine dair yapılan değerlendirm eleri uzat­ mak olanaklıdır. B en bu yapıtım da eleştirel teorinin kökleri ve tarihsel akışına/seyrine ilişkin olarak dört tem el dönem den söz edeceğim.



1. Frankfurt Okulu’nda 1923-1929 Dönemi: “M ars’ın Kı­ raathanesinde Buluşma a) Gerlach Dönemi Frankfurt O kulu’nun sığınağı olan Sosyal A raştırm alar Enstitü­ sü, Weil, H orkheim er ve P ollock’u n çabalarıyla 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi bünyesinde resm en kurulm uş bir araştırm a okuludur. Frankfurt Ü niversitesi ile bağlantılı olan enstitünün her türlü eksiklerini giderm e (binanın yapım ı, kütüphane, arşivleri oluşturma ve her türlü finansm an kaynağı sağlam a gibi) işini üstle­ nen kişi W eil’dir. W eil ve ekibinin A lm anya M illî Eğitim Bakanlığı ile yapılan uzun görüşmeler sonucunda varılan anlaşm ada enstitünün başma üniversitelerde, özellikle Frankfurt Ü niversitesi’nde devletten maaş



’1 BOTTOMORE, Frankfurt Okulu (Eleştirel Kuram).



41



alan, d evlet m em u ru statü sü n d e çalışan “ ta m p ro fe sö r” 12 b ir b ilim em ekçisinin g etirilm esi k a ra n alınm ıştır. O y sa “ E n stitü ’n ü n k u ru ­ luşu sırasında n e W eil n e H o rk h e im e r n e d e P o llo c k p ro fesö rlü k u nv an ın a sah ip d eğ ild i.” 13 D o lay ısıy la b u ü ç M ancist en telek tü elin Sosyal A raştırm alar E n stitü sü ü zerin d ek i d en etim i fiilen ellerinde b ulu n d u rm a o la n a k la n yasal o la ra k y o k tu . E n stitü n ü n S osyal A ra ş­ tırm alar D e m e ğ i’n in m a lî v e y ö n etsel b irim in in b aşm a g eçen W e il14, o n u n b aşk an lığ ı iç in A a c h e n T e k n ik Y ü k sek O k u lu ’nda ekon o m i p ro fe sö rü o la n M ancist-yönelim li K u rt A lb ert G e rla c h ’ı önerm iştir. W e il’in ö n erisi ark ad aşları v e E ğ itim B ak an lığ ı tarafın­ dan d a b en im sen m iştir. B ö y le c e G erlach en stitü n ü n ilk yöneticisi olm uştur. S osyal A raştırm a E n stitü sü ’n ü n b aşk an lığ ın a atan an G erlach, en stitü n ü n k u m c u isim le riy le b e n z e r eğ ilim ler ta şıy an b ir entelek­ tüeldir. G erlach , W eil, H o rk h e im e r v e P o llo c k gibi, “b u ıju v a toplu m u n d an e stetik v e p o litik y ö n d e n h iç h o şla n m ay a n biriydi.” 15 P o llo c k ’u n “ p artili o lm a y an b ir so sy alist” 16 o larak nitelediği G erlach, g ö rev e g elir g e lm e z E n s titü ’n ü n M ancizm eksenli çalış­ m a lar ü re te c e k b ir o lu şu m o lacağ ın ı v u rg u lam ıştır. E nstitünün yö n eticiliğ in e a tan d ık tan so n ra G erlach , M ancizm , sosyalizm v e an arşizm ü ze rin e b ir dizi d ersle r v ereceğ in i d u y u rm u ş, an cak b u n ­ ları g erçek leştirm ed en ö lm ü ştü r. O n u n se k iz b in ciltlik kitabım Sosyal A raştırm a E n stitü sü ’n e b ırak m ış o lm ası, en stitüye yaptığı en ön em li k atkı o la ra k görülebilir.



12 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 27. 13 SLATER, F ra n k fu rt O kulu: K ökeni ve Ö nem i (M arksist Bir Y akla­ şım), s. 16. 14 JAY, Diyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 27-28. 15 A.g.e., s. 28. 16 A.g.e., s. 28.



42



b) Grünberg’li Yıllar Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün ilk müdürü olan Gerlach’m ani ölümü nedeniyle, enstitüye yeni bir yönetici bulunması konusu gündeme gelmiştir. Aranan başkanın daha çok enstitüde üyelerden birisinin bir kaç yıl sonra Frankfurt Üniversitesi’nde kürsü sahibi olacağı yıllara kadar işleri yürütecek birisi olması düşünülmüştür. Jay’ın saptamasma göre, bulunacak yeni yönetici hem “geçici” hem de “yaşlı”17 birisi olmalıydı. Bu çerçevede Weil, Horkheimer ve Pollock’un akima gelen ilk isim, sosyalizm tarihçisi olan ve Friedrich Engels’in biyografisini yazan Gustav Mayer’dir. Fakat Mayer ile yapılan görüşmelerde, onun enstitünün bütün entelektüel etkinlikleri üzerinde denetim kurmak istemesi önemli bir sorun olmuştur. Mayer ile enstitü üyeleri arasında belirginleşen ideolo­ ji/düşün yönelimi farklılıkları18 ve onun “aristokratlaştırılmış kı­ demli komünist gibi davranması”19 görüşmelerin sonuçsuz kalma­ sına yol açmıştır. Mayer’den vazgeçen enstitü üyeleri (özellikle Weil) uluslarara­ sı üne sahip AvusturyalI Mancist tarihçi Cari Grünberg ismi üze­ rinde durmuşlardır. O sıralarda Viyana Üniversitesi hukuk ve siyaset bilimi profesörü olan Grünberg; , yapılan görüşmeler sonucun­ da 1923 sonlarında Frankfurt Üniversitesi Ekonomi ve Toplumsal Bilimler Bölümü’nde bir kürsüyü üstlenerek enstitünün kurulu1 şundan sonraki “ikinci müdürü’ olmuştur. 17 A.g.e., s. 28. 18 SLATER, F ra n k fu rt O k u lu : K ökeni ve Ö nem i (M a rk sist B ir Y akla­ şım), s. 16. 19 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O k u lu ve Sosyal A ra ştırm a la r E nstitüsü T a rih i 1923-1950, s. 28. 20 SLATER, F ra n k fu rt O k u lu : K ökeni ve Ö nem i (M a rk sist B ir Y akla­ şım), s. 16; JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O k u lu ve Sosyal A ra ştırm a la r E nstitüsü T a rih i 1923-1950, s. 28-29. 21 Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün ilk müdürü Gerlach olmasına karşın bazı kaynaklarda “ilk müdür” olarak G rünberg’in adı geçmektedir [HELD, In troduction to C ritic al T h eo ry : H o rk h eim er to H aberm as, s. 29; BOTTOMORE, F ra n k fu rt O kulu (Eleştirel K uram ), s. 9; DELLALOĞLU, F ra n k fu rt O k u lu ’nda S an at ve Toplum , s. 13]. Bu ko­ nuya dair çelişkili bir açıklamayı Jay’in D iyalektik İmgelem: F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A ra ştırm a la r E nstitüsü T a rih i 1923-1950 yapıtında da



43



1861’de Yahudi«• bir ailenin çocuğu olarak Romanya’da dünyaya gelen, Viyana Üniversitesi’nde alanıyla ilgili kürsüye atanabil­ mek için “Katolik” olmayı kabul eden, 1910 yılında A vrupa'nın ilk büyük işçi hareketi ve sosyalist tarih dergisi konumundaki



“Archive fo r History o f Socialism and the Workers M ovement”\ (“Sosyalizm ve İşçi Hareket Tarihi İçin Arşiv”)22 çıkaran, bu dergi­ yi 1923’te Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün dergisi olarak yayım­ lamaya başlayan23 ve “Gerlach’in halefi”24 olan Grünberg, Alman üniversitelerine kabul edilen ilk Mancist olma özelliğine sahiptir.25 Grünberg, Alman üniversitelerinde Mancist olduğu herkesçe bi­ linmesine karşın kendisine kürsü verilen ilk bilim insanıdır. Grünberg, yaşadığı dönemde tarihsel materyalizm konusunda oto­ rite olarak kabul edilen bir aydındır. Düşün yönelimini ve kimliğini belirleyen ortodox Mancizmdir. Grünberg, Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’ne yönetici olunca onu Mancizme göre biçimlendirmeye çalışmıştır. Grünberg, ensti­ tünün program, içerik ve teorik temelinin Mancizm olacağını, onun 1924 yılında hizmete giren yeni binasının açılış konuşmasında



2



23



24 25



görmekteyiz. Jay, yapıtında, G erlach’tan hem “ Enstitü’nün ilk başkanı olması düşünülen G erlach’’ (s. 33) hem d e “G erlach’m Eğitim Bakanlığı tarafından Enstitü’nün ilk başkanlığına atanm ası onanm ış bulunuyordu... Enstitü’nün başkanlığına atandıktan sonra, G erlach’’ (s. 28) şeklinde söz etmiştir. Bu arşiv, daha sonraları “G rünberg A rşivi” olarak anılacaktır. Grünberg, Frankfurt’a gelm eden önce “ Sosyalizm ve İşçi T arihi” ve/ya da “Grünberg Arşivi”nin editörü olarak tanınm aktaydı. Bu büyük derginin -en azından G rünberg’in yönetici olduğu yıllarda- enstitünün çalışm alarında önemli bir rol oynadığı söylenebilir. G rünberg, dergiyi toplum bilimlerinde, özel­ likle de işçi hareketinin ve sosyalizm in tarihini inceleme noktasında önemli bir boşluğu dolduracak bir araç olarak görmüştür. Dergi beş temel bölümden oluşmaktaydı: Teorik sorunlar, orijinal malzeme/belgeler, tüm yönleriyle bir önceki yılın olaylarının döküm ünü yapma, kitap incele­ me/eleştirisi ve bibliyografya çalışm aları [SLATER, Frankfurt Okulu: Kökeni ve Önemi (M arksist Bir Yaklaşım ), s. 24], HELD, Introduction to Critical Theory: H orkheim er to Habermas, s. 29; JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırma­ lar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 29. STIRK, Critical Theory, Politics and Society: An Introduction, s. 15. HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 29.



44



açıkça dile getirmiştir. Grünberg açılış bildirgesi’nde (1924); Mancizmi, bilimsel bir metodoloji, araştırma programı ve sosyal bir bilim olarak ele almıştır. Grünberg, enstitüye Mancist bir kimlik edindirme çabasında olmuştur. Grünberg’e göre, “Mancizm, felsefî bir sistem ve bilimsel araştırma yöntemi olarak toplumun yapısını analiz etmede kullanılmak zorundadır.” Böylece, enstitünün toplumsal sorunları belirleme ve çözmede izleyeceği taslak prog­ ram (yöntem, strateji ve teknikler), Mancist yöntem olacaktır. M ancizm öncelikle kendi kendine bir ekonomik teori ve bir araş­ tırma yöntemidir. Grünberg, materyalist tarih düşününün daimi kategoriler geliştirmeye ya da tarihin ve doğanın evrensel yasaları­ nı formüle etmeye girişmediğini ileri sürmüştür. Materyalist tarih fikrinin nesnesi, kendi değişimi ve gelişimi içinde belirli somut tarihsel dünyadır. Bundan dolayı tarihsel materyalizm değişen ve gelişen toplumu içeren bir teori olarak kavramsallaştırılabilir. Grünberg’in düşün yönelimi batanımdan Mancist araştırmaların am acı, sosyal değişimin kanunlarım ve nedenlerini keşfetmektir. Bu noktada Grünberg, “tüm görünümleri içerisinde hayat, ekono­ mik sistemin bir refleksidir”, görüşündedir. Sosyal yapı ve hayat alanları, belirli bir ekonomide işleyen var olan yasaların ortaya çıkarılması yoluyla kavranabilir ve böylece sosyal teorinin anahtar­ ları27 ekonomik sistemi yöneten yasalarda28 bulunabilir. Grünberg, 1924 tarihli açılış bildirisinde, bilimsel bir metodolo­ ji olarak Mancizm anlayışım öne çıkarmıştır. Slater’in tespitine



26 A.g.e., s. 29. 27 KELLNER, C ritical T h eo ry , M a rn s ın an d M odernity, s. 13; HELD, Introduction to C ritical T heory: H o rk h eim er to H aberm as, s. 31. 28 o » • ••• | * • • Grünberg’in metodolojisi bu noktada diyalektikten ziyade tümevarımsaldır. Grünberg’e göre, materyalist analiz tüm evarım a olduğu için “elde edeceği sonuçların zaman ve mekan içinde evrensel bir geçerlilik iddiası yoktur; yalnızca, göreli ve tarihsel olarak koşullara bağlı bir anlamlılık ta­ şıyabilir” (JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raş­ tırm ala r E nstitüsü T a rih i 1923-1950, s. 31). Bu çerçevede onun tarih görüşü az mükemmelden daha fazla mükemmele doğru olan organist evrimselcidir. Ancak Grünberg’in tümevanmcı epistemoloji anlayışı, ensti­ tünün öteki üyelerince benimsenmemiş olmasına karşın, onun yönteciliği döneminde enstitüye egemen olmuştur.



45



göre29, Grünberg Mancist teoriyi kabullenişini sadece altyapı ve onun inşa ettiği/belirlediği üstyapıya dair ünlü teze göndermede bulunarak değil, Komünist Parti Manifestosu'mm en az onun kadar tanınmış “giriş” cümlelerini30 yeniden ifade ederek açığa vurmuş­ tur. Bu bağlamda Grünberg şöyle demiştir: “Tarihin tarihsel ma­ teryalist yorumu, bütün toplumsal görüngüleri, bunlara karşılık gelen tarihsel biçimi içinde, ekonomik yaşamın yansımaları olarak görmektedir; yani, son kertede, maddi yaşamın üretim süreci top­ lumsal, politik ve düşünsel yaşam süreçlerini belirlemektedir, bü­ tün tarih... kendisini sınıf savaşımlarının tarihi olarak ortaya koy­ maktadır.” 1 Görüldüğü üzere; Grünberg, yöneticisi olduğu ensti­ tünün izleyeceği metodolojik taslağın Mancizmle iç içeliğine dair ciddi bir beyânâtta bulunmuştur. Grünberg’in Mancizm ile yakın bağının göstergelerinden birisi de enstitünün o dönemde Moskova’da David Ryazanov’un (Riazanov) yönetimindeki “Manc-Engels Enstitüsü”32 ile kurduğu ilişkidir. Eş deyişle “Manc-Engels Enstitüsü” ile olan düzenli te­ maslar ve karşılıklı bilgi alışverişleri (etkileşimsel bağlar), Sosyal Araştırmalar Enstitüsü ile klasik Mancizm geleneği arasındaki yakın bağlan sembolize etmektedir. Bu iki enstitü, Held’in belir29 SLATER, F r a n k f u r t O k u lu : K ökeni ve Ö n e m i (M a rk sist B ir Y ak la­ şım ), s. 17. 30 Marx ve Engels tarafından kalem e alınan K o m ü n ist P a rti M anifestosu, “günüm üze kadarki bütün toplum lann tarihi, sın ıf savaşım ları tarihidir”, şeklindeki ünlü cüm leyle başlar (M A R X , Kari ve ENGELS, Friedrich; K o m ü n ist P a rti M an ifesto su , Ç eviren: Sol Y ayınlan Yayın Kurulu, Sol Yayınları, Ankara, 1998, s. 9). 31 G rünberg’den aktaran; SLA TER, F r a n k f u r t O k u lu : K ökeni ve Ö nem i (M a rk sist B ir Y ak laşım ), s. 17-18. 32 Çoğu kaynakta G rünberg dönem inde “ Enstitü, M oskova’daki M arx E ngels E n stitü sü ile ilişki içindedir”, vurgusu yapılırken (JAY, D iyalek­ tik İm gelem : F r a n k f u rt O k u lu ve Sosyal A ra ş tırm a la r E n stitü sü T a ­ rih i 1923-1950, s. 33-40; K O ÇAK, “ H orkheim er ve Frankfurt Okulu”, s. 8), Kellner, G rünberg dönem inde ilişki kurulan enstitünün M oskova’daki M arx -L en in E n stitü sü olduğunu ileri sürm üştür. K ellner’e göre, “ Ensti­ tü, M arx ve Engels*in çalışm alarının eleştirel edisyonunu üretm ek için ça­ lışan M oskova’daki M a rx -L e n in E n stitü sü ile yakın ilişkiler kur­ m uş/sürdürm üştür” (K ELLN ER, C ritic a l T h e o ry , M a m s m an d M o d ern ity , s. 14).



46



İçmelerine göre33, Manc-Engels Complete Edition’ın ilk cildinin yayınlanmasının sponsorluğunu birlikte üstlenmişlerdir. Sosyal Araştırmalar Enstitüsü M oskova’daki “Manc-Engels Enstitüsü” ile Marx ve Engels’in arşivlerinin bir kısmım kontrol eden antikomünist Alman Sosyalist Partisi arasında aracı olarak eylemde bulunmuştur. Söz konusu iki Mancist enstitünün yakınlığını gösteren önemli işaretlerden bir diğeri, Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nden Pollock’un Ryazanov’un davetlisi olarak M oskova’ya gitmiş olmasıdır. Ekim Devrimi’nin Mancist teoriye koşutluk gösterip gösterme­ diğini anlamak bakımından Pollock’un ziyareti ehemmiyet arz etmektedir. Pollock, M oskova’da sosyalist yapılanma ve ekonomi­ nin işleyişini “yerinde incelemek/görmek”35 olanağım bulmuş, daha sonraları ise Sovyetler Birliği*nde Ekonomi Planlama Denemeleri 1917-1927 yapıtım36 yazmıştır. Pollock’un ziyareti, Frank33 HELD, In tro d u c tio n to C ritic a l T h e o ry : H o rk h e im e r to H ab erm as, s. 29-30. 34 STIRK, C ritica l T h eo ry , Politics and Society: An Introduction, s. 16. Stirk’e göre, bu durum karşısında Alman üniversite otoriteleri akademik kurumun parti-siyasal etkinlikleri için örtülü olarak kullanılıyor olm asın­ dan korkmuşlar ve Frankfurt O kulu’na karşı yoğun bir m uhalefet yapm ış­ lardır. Bu muhalefetin dozu sonradan aşın y a kaçmış, sözgelim i tanınmış ekonomi profesörü Fritz Schmidt, K ültür Bakanına W eiPin komünist ol­ duğunu ihbar etmiş ve eleştirel teorisyenlerin devlet düşmanı olduğundan söz etmiştir. Bunun üzerine W eil, devlet düşm anı olmadıklarını ama Mancist olduklarını vurgulamış, “ Bakanlık ile yaptığı anlaşm ada Ensti­ tü ’nün bilimsel Mancizme sıkı sıkıya bağlı olacağı gerçeğinin bir sır ol­ madığını iddia etmiştir” (STIRK, Critical Theory, Politics and Society: An Introduction, s. 15). Ancak Schm idt ve diğerlerinin yoğun muhalefe­ ti, G rünberg’in halefi H orkheim er üzerinde oldukça etkili olmuştur (A.g.e., s. 16). 35 KOÇAK, “ Horkheimer ve Frankfurt O kulu”, s. 8-9. 36 Pollock, enstitü üyeleri arasında oldukça fazla tartışma yaratan yapıtında; “Devrimin sosyal sonuçları ve 1920’lerdeki zor gücüne dayanarak yapılan kollektifleştirme konusunda yorum yapmaktan dikkatle kaçınmıştır” (JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 41). Aslında Pollock, enstitünün öteki üyeleriyle, özellikle de Henryk Grossmann ile polemiğe girmiştir. Grossmann 1929 yılında enstitünün ilk kitabı olarak yayımlanan Kapita­ list Sistemde Birikim ve Çöküş Y asası’nda, yoksullaşmanın proletarya-



47



i



furt Okulu’nun tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Frankfurt Okulu’nun sonradan Mancist teoriden uzaklaşmasında Pollock’un Rusya izlenimlerinin rolünün olduğunu yadsımak mümkün değil­ dir. Grünberg’in yöneticiliği sırasında enstitünün Mancizmle orga­ nik bağını gösteren bir başka yön ise, Grünberg ile birlikte Frank­ furt Okulu’na gelen çoğu araştırmacının politik ve Mancizmyönelimli insanlar olmasıdır. Asistanların bazıları37 sol/sosyalist harekete aktif olarak katılmışlar, hem Sosyal Demokrat Parti’nin hem de Komünist Partisi’nin üyeleri olmuşlardır. Çünkü enstitü­ nün ortamı ve havası Mancizme hem teorik hem de eylemsel etkin­ likler düzeyinde olanak alanları oluşturmaktaydı. Zaten enstitünün programı ve işleyişi de Avrupa’daki üniversite anlayışıyla paralel­ likler göstermemekteydi. Bu gerçeğe Wiggershaus şöyle işaret A etmiştir: “Mancizm ve işçi hareketi tarihi artık üniversitede öğreti- m liyor ve çalışılıyordu ve isteyen herkes bu konular üzerinde/bu " alanda doktora yapabiliyordu. Şimdi artık Frankfurt’ta kurulan enstitüde Mancizm taraftan olan siyasal ekonomi alanında kadrolu bir profesör vardı. Üniversitenin bünyesinde uzmanlığı işçi sınıfı hareketini ve sosyalizmi Mancist bir açıdan incelemek olan bir enstitü oluşmuştu ve bu enstitüde Kari Korsch gibi Mancistler ve Max Adler, Fritz Adler ya da Otto Bauer gibi Avusturyada değil, kapitalistlerde olduğunu bunların aşın-biriktirim yönelim lerinin belli bir süre sonra kâr hadlerinde zorunlu olarak bir düşüşe neden olaca­ ğını ileri sürm üştür. G rossm ann, kapitalizm in çöküşünü geciktiren tedbir­ ler alınsa bile onun yıkılışının önlenem eyeceğini vurgulam ıştır (JAY, Di­ y a le k tik imgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 40). Pollock ise, tem elde G rossm ann’a karşı dur­ m uştur. Pollock, bedensel olm ayan em eği (beyinsel em eği) ihmal ettiği için M arx’m üretici em ek anlayışının yetersiz kaldığını söylemiştir. Pollock, 20. yüzyılda öne çıkan hizm etler sektörü üzerine yoğunlaşm ıştır. H izm etler sektüründeki işçilerin em eğinden el koym a yoluyla oluşturulan artı-değerin kapitalist sistem in uzatılm asında kullanıldığını bildirm iştir (JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 40). 37 Kari A ugust W ittfogel, Franz Borkenau ve Julian G um perz gibi (HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 30; K ELLNER, Critical Theory, Marxism and Modernity, s. 14).



48



Mancistleri dersler verebiliyorlardı... M arx ve E ngels’in çalışm ala­ rının yaym a hazırlanm ası, üniversitenin kabul edilm iş araştırm a •vo görevlileri arasında bilim sel çalışm a olarak kabul edilm ekteydi.” G rünberg’in yöneticiliği dönem inde enstitünün yapısının ortodoks Mancist anlayışla örülm üştür. Ja y ’a göre, enstitünün ortodoks Mancist söylemi, orada öğrencilik yapan O skar H. Sw ede’in Amerikalı M ancist M ax E astm an’a gönderm iş olduğu bir m ektupta oldukça açık b ir şekilde -biraz da düş kırıklığıyla- dile getirilmiştir: “M ancist b ir Enstitüde ortodoks b ir dinin cem aatini oluşturan ikonografikleşm iş b ir yazınsal külliyatı m üm ince okuyup duran, kara tahtasında ise M anc’ın serm ayenin işlevlerini sıralarken kullandığı 1000 k+ 400 w form ülü gibi m atem atikleştirilerek cid­ diyet kazandırılm ak istenen beylik şeyler yazılı sınıflarda, araların­ da saatlerce sıkıntıdan patladığım genç bir kuşak. A m an Tannm ! Seminerlerde, öğrenciler arasm da, incir çekirdeğini doldurm aya­ cak, aslı-faslı olm ayan ‘felsefî’ kavram larla sorunların çözüm le­ nemeyeceğini söyleyen tek kişiye rastlam adan saatlerce Hegel diyalektiği üzerine konuşm alar, tartışm alar.”39 K ısacası G rünberg dönem inde ortodoks M ancizm enstitüye y ö n verm iştir. Ö ğrencile­ rin G rünberg yönetim indeki enstitüye “M a rx ’ın kıraathanesi” de­ meleri, bu durum un en açık delilidir. G rünberg dönem inde F rankfurt O k u lu ’nda öne çıkan üye teorisyenler arasm da W ittfogel, G rossm ann v e P ollock anılabilir. Adı geçen üye teorisyenler daha çok ekonom i, sosyalizm , kapitalizm ve toplum gerçeği üzerine yoğunlaşm ışlardır. G rünberg dönem inde enstitünün ilk önem li çalışm ası, G rossm ann’ın Kapitalist Sistemde Birikim ve Çöküş Yasası yapıtıdır. G rossm ann m etninde, ekonomi politiğin Mancist eleştirisinin sorunsuz kabul edilem eyeceğini iddia etmiştir. Enstitünün ikinci önem li teorik yayım olan Sovyetler Bir­ liğimde Ekonomi Planlama Denemeleri 1917-1927'd e Pollock, planlı ekonom iye geçişi irdelem iş ve özellikle Sovyetler Birli­ ği’ndeki ekonom ik gelişm eleri soyut bir şekilde değil, proletarya 38



%



^



'mm/a*



Wiggershaus’dan aktaran; KELLNER, Critical Theory, lMarxism and Modernity, s. 14. 39 JAY, Diyalektik İmgelem: F rankfurt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 32.



diktatörlüğünün ortaya çıktığı sosyo-ekonom ik ve siyasal koşullar­ la bağıntılı olarak ele almıştır. G rünberg dönem inde öne çıkan üçüncü çalışma, enstitü üyelerince yaklaşım ı pozitivist görülen ve bu yüzden de eleştirilen W ittfo g erin Çin'de Ekonomi ve Toplum eseridir. W ittfogel kitabında, genel olarak üstyapısal öğele­ re/sorunlara vurgu yapm ış ve aydınlatıcı tarihsel materyalist göz­ lemlerde bulunmuştur. G rossm ann, Pollock ve W ittfogel’in yapıt­ ları, G rünberg’in salt am pirik arşiv çalışm ası içinde sınıflandınlmasa bile, E nstitü’nün ilk dönem lerindeki çalışmaların, Horkheim er dönem inde önem li hale gelecek olan, derinlik psikolo­ jisinin M ancizm için önem i sorununu içerm ediği açıktır.40 G rünberg dönem inde eleştirel teorisyenler teorik analizlerle be­ lirli som ut tarihsel çalışm aları birleştirm eye uğraşmış, daha çok kapitalist ve sosyalist ekonom iler, işçi hareketinin tarihi ve tarihsel m ateryalizm üzerine yoğunlaşm ışlardır. W eil, G rünberg dönemin­ de öne çıkan ve incelenen altı çalışm a alanı saptamıştır:4 1) Tarihsel m ateryalizm ve M ancizmin felsefi temelleri, 2) T eorik ekonom i politik, 3) Planlı ekonom inin sorunları, 4) Proletaryanın durum u/konum u, 5) Sosyoloji, 6) Toplum sal öğretilerin ve partilerin tarihi. H er ne kadar Frankfurt O kulu tarihinde Grünberg dönemi, “M arx’ın kıraathanesi” ya da “ortodoks M arxistlerin evi” olarak nitelendirilmiş olsa da, M ancizm söz konusu dönem de koordinatla­ rı, determinantları, tözsellikleri ve karakteristikleri bağlamında eksik/kısır kavranmıştır. B u eksik kavranışlan ya da Grünberg



40 SLATER, Frankfurt Okulu: Kökeni ve Önemi (M arksist Bir Yakla­ şım), s. 20-23. 41 A.g.e., s.20.



50



dönem i-M arxizm bağlantısına dair yöneltilen eleştirileri42 dört ana eksende toplam ak olanaklıdır: 1) G rünberg ve öteki eleştirel teorisyenler, üretim süreci­ nin/altyapının (ekonom i alanının) düşünsel üstyapım n (siyasal ve ideolojik alanın) nihaî belirleyicisi olduğu gerçeğini görm elerine karşın, bu süreçteki/belirlenim m ekanizm asındaki karm aşık olu­ şundan daha yalandan ele alm aya -özellikle anti-psikolojist tavır, psikolojik öğeye/boyuta kayıtsızlık- gerek duym am ışlardır. 2) Grünberg, tarihsel m ateryalizm in felsefe ya da m etafizik ol­ duğunu reddetm esine, onu b ir bilim sel yöntem /etik olarak ele al­ masına karşın, felsefe ile bilim sel sosyalizm arasındaki diyalektik ilişkiyi belirlem ekte başanlı olam am ıştır. 3) G rünberg’in direktörlüğünde kavranılam ayan ve üzerinde durulamayan şey, M arxizm in asal ethosu konum undaki teoripraxis bağıntısıdır. 4) G rünberg’in doğa ve toplum kaynaklı sorunsalların tahlilin­ de diyalektik yöntem den ziyade tüm evanm sal bir tavır takınması, bilhassa tüm evanm sal epistem oloji kavrayışım öne çıkarması, Frankfurt O kulu tarihinde önem li bir sapıştır.



2. Frankfurt O k ulu ’nun G erçek K im liğine Kavuşm ası: “M arx” Değil “M ax” D önem i a) Frankfurt O k ulu ’nun Ç ekirdek K adrosunun Oluşm ası ve M etodolojik K im lik E dinim Y ılla n (1930-1933) Frankfurt O kulu tarihinde G rünberg dönem i, G rünberg’in 1927’de geçirdiği kalp krizinden sonra sağlığının düzelm em esi üzerine 1929’da enstitünün yöneticiliğinden ayrılışıyla sonlanmıştır.43 Grünberg, 1940’lara değin yaşam da kalm ışsa da Frankfurt 42 KELLNER, Critical Theory, M arxism and M odernity, s. 13; SLATER, Frankfurt Okulu: Kökeni ve Önemi (M arksist Bir Yaklaşım), s. 1819; JAY, Diyalektik İmgelem: F rankfurt Okulu ve Sosyal A raştırm a­ lar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 31. 43 Held’e göre, “Grünberg, 1929 yılında 68 yaşında iken emekli olmuştur” (HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheim er to Habermas, s.



O kulu ü zerin d e etkin o lam am ıştır. G rü n b e rg ’d e n so n ra o günlerde Frankfurt O k u lu ’n d a p ro fe sö r titrin e m alik o la b ile cek ü ç d ü şü n insanı vardı. B unlar, W eil, P o llo ck v e H o rk h e im e r’dır. E n stitü n ü n m alî işleriyle ilg ilen en W e il’in p ro fe sö r o lm a k istem em esi, P o llo ck ’un ise istek siz d av ran m ası, H o rk h e im e r’a e n stitü n ü n y ö n e ­ ticiliğinin y o lu n u açm ıştır. S o sy al A ra ştırm a la r E n stitü sü ’n ü n y ö ­ neticiliği için H o rk h e im e r a d ın ın ö n e çık m asın ın asıl nedeni, H o rk h e im e r’in siy asal o la ra k şü p h eli b iri o lm ay ışıy d ı. P olisin, enstitü ü y elerin in ö zg eçm işlerin i k o n tro l ettiğ in d e, H o rk h e im e r’in M ü n ih ’te k o m ü n ist P o llo c k ile b irlik te o lu şu n u 44 fark etm e d e b a şa ­ rısız o lm ası v e ay n ı za m a n d a o n u n fak ü lte d e p o p ü le r v e y eten ek li b ir ö ğ retm en o lm ası, T e m m u z 1 9 3 0 ’d a S o sy al A ra ştırm a lar E n sti­ tü sü m ü d ü rlü ğ ü n e v e so sy al felsefe p ro fe sö rlü ğ ü n e atan m asını kolaylaştırm ıştır. 5 H o rk h e im e r ile b irlik te F ra n k fu rt O k u lu ta rih in d e yeni b ir dö­ n em e girilm iştir. H o rk h e im e r, F ra n k fu rt O k u lu teo risy en leri içeri­ sinde eleştirel teo rin in o rtay a çık ışı v e g elişim in e katkısı en fazla o lan d ü şünürdür. B ir b a k ım a eleştirel teori, y ö n elim in i, incelem e birim ini, ilgi o d ağ ım , gelişim in i v e d ü şü n tarih in d e m ü h im b ir teori o larak k o n u m lam şım H o rk h e im e r’a borçlu d u r. F ran k fu rt O k u ­ lu/eleştirel teori, ad eta o n u n la ö zd eşleşm iştir. O , h e m S osyal A raş­ tırm alar E n stitü sü ’n deki y ö n eticiliğ iy le h e m d e teo rik /m eto d o lo jik katkısıyla F ran k fu rt O k u lu ’nu v ar k ıla n b ir entelek tü eld ir. F ran k ­ furt O k u lu ’n u n tem elin d e H o rk h e im e r v e o n u n d ü şü n celeri vardır. N itek im ç o ğ u a ra ş tırm a c ı6 F ran k fu rt O k u lu ad ıy la an ılan S osyal



31). Jay’a göre ise, Grünberg “ 1929’da, otuzdokuz yaşındayken Enstitü­ nün yöneticiliğinden aynlm aya karar vermiştir” (JAY, D iyalektik İm ge­ lem: F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A ra ştırm a la r E nstitüsü T a rih i 19231950, s. 47). 44 Horkheimer ve Pollock 1911 ’den beri yakın arkadaştırlar. İkisi arasındaki arkadaşlık, Marx ve Engels arasındaki ilişkiyi andırmaktadır. Fakat “Marx’m Engels’e finansal açıdan bağımlı oluşu gibi Horkheimer, Pollock’a bağımlı değildi” (STIRK, C ritical T heory, Politics and Society: An Introduction, s. 16). 45 STIRK, C ritical T heory, Politics and Society: An Introduction, s. 16. 46 SLATER, F ra n k fu rt O kulu: Kökeni ve Ö nem i (M arksist B ir Y akla­ şım), s. 9; ARATO, “Introduction”, s. 6.



52



Araştırmalar Enstitüsü’nün tem elinin H orkheim er’ın yönetici ol­ masıyla atıldığım vurgulamıştır. Horkheim er’ın enstitüye yönetici olm asıyla Frankfurt O ku­ lu’nun çekirdek kadrosu oluşm uştur. Frankfurt O kulu, düşünce tarihinde kendisini üne kavuşturacak teorik ve felsefî argüm anla­ rıyla “ gerçek kim liğine” (eleştirel gelenek) kavuşmuştur. Horkheimer ile birlikte Sosyal A raştırm alar E nstitüsü’nde eleştirel teoriyi geliştirecek, adlan Frankfurt O k u lu ’yla birlikte anılacak yeni bir kadro oluşm uştur. O luşan yeni kadro sayesinde Frankfurt Okulu bir entelektüel kim lik edinebilm iştir. Ç ünkü H orkheim er dönemi teorisyenleri, hem niceliksel hem d e niteliksel yönden Grünberg dönem ine göre çok farklı disiplinlerden gelen entelektü­ ellerdi. G rünberg dönem inin ekonom ist ve siyaset bilim ci ağırlıklı * üye teorisyen profili H orkheim er dönem inde çeşitlenm iştir. Eko­ nomiden sanata, felsefeden sosyolojiye, siyaset bilim inden psika­ nalize uzanan geniş bir yelpazede ü y e teorisyenler okulun içinde yer almışlardır. Eleştirel teorinin üye teorisyen profilinin bu çeşitli­ liği, onun teorik ve m etodolojik bağlam da “ gerçek kim liğini” (di- 4 siplinler arası b ir sosyal teori olm ası) edinm esine kaynaklık etmiş- ■ tir. “M ax H orkheim er’in yönetim i altm da Toplum sal A raştırm alar Enstitüsü, toplum sal kuram ı disiplinler arası bir tem elde geliştir­ m eye yöneldi.”47 H orkheim er dönem inde Frankfurt O k u lu ’nun üye teorisyen profili ve bu teorisyenlerin kısa öz yaşam öyküleri aşağıdaki gibi­ dir:



47 HELD, David; “Horkheimer’in Eleştirel Kuram Çözümlemesi: Epistemo­ loji ve Yöntem’’, F rankfurt Okulu (iç.), Çeviren: Kahraman Bozkurt ve H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2006, s. 189.



53



M ax H orkheim er (1895-1973)48: Filozof, sosyolog ve sosyal psikolog.49 Frankfurt Okulu’nun önde gelen isimlerinden birisidir. Okulun öncüsüdür. Horkheimer, Yahudi ve zengin bir ailenin oğ­ ludur. Almanya’da Stuttgart’ta dünyaya gelmiştir. Ekonomi eğiti­ minden sonra psikoloji ve felsefe alanında akademik çalışmalara başlamış, 1922’de Kant üzerine yaptığı teziyle doktora derecesi almış50, 1925’te Frankfurt Üniversitesi’nde doçent olmuştur. 1930’da Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün yöneticiliğine atanmış­ tır. Horkheimer, Nazilerin Alman üniversitelerinden attığı (13 Nisan 1933’te) ilk bilim adamı olma onurunu51 taşımaktadır. M arcuse’ün “olağanüstü bir adam”52 olarak nitelediği Horkheimer, Naziler iktidarı ele geçirince önce Cenevre sonra ise New York’a gitmiş, 1950’de Frankfurt’a dönmüş, 1959’da emekli oluncaya kadar Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nde yönetici olarak çalışmış­ tır. Önemli yapıtları arasmda Akıl Tutulması (1947), Adomo ile



48 Horkheimer*ın ölüm tarihi 7 Tem m uz 1973 olmasına karşın [HELD, David; “ M ax H orkheim er”, Çeviren: Levent Köker, M arxist Düşünce Sözlüğü (iç.), Editör: Tom Bottomore, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993, s. 270; M İLLER, D avid ve Diğerleri; “M ax Horkheimer*’, Blackwell’in Siyasal D ü şü n ce A nsiklopedisi I (iç.), Y aym a Hazırlayan: David M iller ve D iğerleri, Çeviren: Bülent Peker ve N evzat Kıraç, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1994, s. 369] bazı kaynaklarda H orkheim er’ın ölüm tarihi 1971 olarak belirtilm iştir [BO TTO M O R E, Frankfurt Okulu (Eleştirel Ku­ ram), s. 101]. 49 HELD, Introduction to Critical Theory: H orkheim er to Habermas, s. 14. H orkheim er’ın temel alanı felsefedir. O, eleştirel teorinin felsefî te­ mellerini oluşturm uştur (DELLA LO G LU , Frankfurt O kulu’nda Sanat ve Toplum , s. 15; M İLLER ve Diğerleri, “M ax Horkheimer”, s. 369; JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 25). 30 JAY, D iyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar E nstitüsü T a rih i 1923-1950, s. 25 ve 437. Ancak Held, “Max Horkheimer” adlı yazısında, H orkheim er’ın ‘‘Kant hakkındaki doktorasını 1923’te tam am ladığını” (s. 270) yazmıştır. H orkheim er’m Kant üzerine yazdığı “ Ereksel Yargıgücünün Çatışkısı Üzerine” adlı doktora tezinin bi­ tiş tarihi 1922’dir. 51 JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 54. 52 MARCUSE, “M arcuse ve Frankfurt Okulu”, s. 66.



54



birlikte yazdığı Aydınlanmanın Diyalektiği (1 9 4 7 ) lın Eleştirisi (1967) gösterilebilir.



ve Araçsal Ak­



F rie d ric h Pollock (1 8 9 5 -1 9 7 0 ): U lu sal p la n lam a p ro b lem leri uzm anı ve siyasal ek o n o m ist. F ra n k fu rt O k u lu ’n u n ö n em li teorisyenlerinden birisidir. O k u lu n k u ru m o la ra k o lu şu m u n d a ve gelişi­ m inde oldu k ça fazla em eğ i b u lu n a n P o llo c k “ Yahudilikten dönme bir işadamının” oğ lu o la ra k F re ib u rg ’d a d o ğ m u ş, M ü n ih , F reib u rg ve F rankfurt ü n iv ersitelerin d e ek o n o m i v e siy aset b ilim i o kum uş, 1923 yılında M a rx ’ın p a ra teo risi ü ze rin e h azırlad ığ ı d o k to ra teziy ­ le F rankfurt Ü n iv e rsite si’n d e d o k to ra d erec esi alm ıştır. S ovyet ekonom isi v e N az ilerin e k o n o m ik sistem in in d o ğ ası ü ze rin e çalış­ m alar yapm ıştır. Ç alışm aları e n stitü ü y eleri arasın d a y o ğ u n tartış­ m alara yol açm ıştır. H o rk h e im e r’in e n y a k ın dostudur. H ork h eim er’ın b ilim sel b ir ü retim y ap m ası iç in o n u n “ an g ary a” işlerini b ile üstlenm iştir. H a y a tın ın ö n em li b ir z a m a n dilim ini H orkheim er ile geçirm iştir. B ir b ak ım a b aşarılı H o rk h e im e r’ın arkasında olan, o n u y aratan in san d ır. H o rk h e im e r ile aynı yaşam esintilerini p ay laşm ış, b e n z e r g ird ap la rd a d o laşm ıştır. H o rk h eim er ile aynı g erek çeler/k o şu llar y ü z ü n d e n A lm a n y a ’d a n ayrılm ış, New Y o rk ’a gitm iş v e te k ra r F ra n k fu rt’a d ö n m ü ştü r. 1 959’da H orkheim er ile b irlik te em ek li o lm u ş v e ö lü n c ey e d eğ in İsv içre’de yaşam ıştır. E n ö n em li m etn i şudur: Sovyetler Birliği ’nde Ekonomi Planlama Denemeleri 1917-1927 (1 9 2 9 ).53



Theodor W. Adorno (1 9 0 3 -1 9 6 9 ): F ilo zo f, sosyolog, estetik teorisyeni, m ü zik o lo g 54 v e eleştiri u stası.55 Tüm b u nitelemelere



53 HELD, Introduction to C ritical T heory: H orkheim er to H aberm as, s. 14; JAY, Diyalektik İmgelem: F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 24-26, 40-42, BOTTOMORE, F ran k fu rt O kulu (E leştirel K uram ), s. 102-103; OUTHVVAİTE, ‘‘Eleştirel Kuram”, s. 215-216; STIRK, C ritical T heory, Politics and Society: An Introduction, s. ix. 54 HELD, Introduction to C ritical T heory: H orkheim er to H aberm as, s. 14.



55



rağm en o nun sosy o lo g m u y o k sa filo z o f m u o ld u ğ u hep tartışılm ış­ tır. “A dorno, nihaî o larak to p lu m sal kategorileri tem el alsa bile, bir sosyolog o lm ak tan ç o k b ir felsefeci idi.”56 F ran k fu rt’ta şarap tica­ reti y apan Yahudi ve zengin b ir ailen in ço cu ğ u o larak düny ay a gelen A d o m o , ço cu k lu ğ u n d a b aşarılı b ir m ü z ik y aşam ı geçirm iş, profesyonel b ir şarkıcı o lan annesi v e teyzesi tarafın d an yetiştiril­ m iştir. F ran k fu rt Ü n iv ersitesi’n d e felsefe, sosyoloji, psikoloji v e m üzik çalışm aların d an so n ra 1924 yılında, tam am ıy la hocası H ans C o m eliu s’u n etkisi altm d a y azd ığ ı v e ç o k orijinal o lm ay an doktora tezini (HusserVin Görüngübiliminde Varlığın ve Noema }nın Aşkın Statüsü)51 bitirm iş v e felsefe d o k to ru olm uştur. 1925’te V iy an a’ya giderek o rada m ü z ik çalışm aları yapm ış, m ü zik konusunda S ch ö n b erg ’in y apıtlarının etk isin d e kalm ış, o n u n ü zerin e yazılar yazm ış, V iy an a çev resin in “ akıldışıcılığı” ile gözleri açılm ış ve 1926’d a F ra n k fu rt’a d ö n m ü ştü r.58 1 926’d a F re u d ’d an faydalanarak hazırladığı aklın aşkınsal teo risin d e bilinçdışı konsepti konulu doçentlik tezini tam am lam ıştır. A n ca k tezi reddedilm iştir. O nun yerine Kier/cegaard: Estetiğin İnşası başlıklı tezini yazm ış ve tezi 1931’d e k abul edilm iştir. T illic h ’in yarım da verdiği doçentlik der­ sinde (“F elsefen in G ü n celliğ i”) W a lte r B e n jam in ’in etkisi açıkça ortaya çıkm ıştır. A d o m o , B e n ja m in ’in g örüşlerinin tesirinde k al­ m ıştır. “B e n jam in ’i ilk g ö rd ü ğ ü m an d a n itibaren, tanıdığım en önem li in san o ld u ğ u n a d air ed in d iğ im izlen im b ir nostalji değil-



55 Lyotard, Adom o’yıı şöyle betimlemiştir: “Adom o eleştirinin son noktası, sonucu, en görkemli görünüşüdür; adeta bir havai fişek demeti” [LYOTARD, Jean-François; “Şeytan Adomo”, Çeviren: Orçun Türkay, Cogito (iç.), Sayı: 36, Yaz 2003, s. 114]. 56 LUNN, Eugene; M arksizm ve M odernizm : Lukâcs, Brecht, Benjamin ve A dorno Üzerine B ir T arihsel İnceleme, Çeviren: Yavuz Alogan, Alan Yayıncılık, İstanbul, 1995, s. 255. 57 DALLMAYR, Fred R.; “Görüngübilim ve Eleştirel Kuram: Adomo”, F ran k fu rt O kulu (iç.), Çeviren: H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2006, s. 222. s8 LECHTE, John; Elli A n ah tar Çağdaş D üşünür: Yapısalcılıktan Postm oderniteye, Çeviren: Barış Yıldırım, Açılımkitap, İstanbul, 2006, s. 311.



56



dir.”59 K ısaca, o b ir B en jam in hay ran ıd ır, B e n ja m in ’e ad eta çar­ pılm ıştır. B e n jam in ’i şö y le tasv ir etm iştir: “ S ö zlerin in bakışları nereye çevrilirse, orası, ad e ta rad y o ak tiv itey e m a ru z k alm ış gibi değişim e uğruyordu. S ürekli y en i g ö rü şler ü retm e y eten eğ in i -ki bunu eleştirel yoldan, k ab u l ed ilen d ü zen i aşm ak ta n ziy ad e, b u düzenin onu n ü zerin d e h ü k m ü y o k m u şç asın a k o n u y a k en d i içsel düzenlem esiyle y ak laşarak y ap ıy o rd u - aç ık la m ay a ‘ö z g ü n ’ kavra­ mı dahi yetm ezdi. B itip tü k e n m ey e n y en i fik irlerin in h içb iri sıra­ dan değildi. .. . ‘B ilg in in için d e e n b irey sel olan , e n g en el o la n d ır’ tüm cesi adeta o n u n için y azılm ıştır.” 60 B e n ja m in ’in y azd ık ların ın sadık b ir ok u y u cu su 61 o la n A d o m o , N az ile rin ik tid ara g elişiy le ilk önce V iy an a’y a g itm ek istem iş, fak at b a şv u ru su V iy a n a Ü n iv ersi­ tesi F elsefe F akültesi ta ra fın d a n red d ed ilm iştir. B u n u n ü zerin e İngiltere’y e gitm iş v e O x fo rd ’d ak i M e rto n C o lle g e ’d e çalışm ay a başlam ıştır. 1 938’d e S o sy al A ra ştırm a la r E n stitü sü ’n e ü y e o lm u ş­ tur.62 D aha sonraları ise A m e rik a ’y a g itm iş v e ilerid e b irlik te çalı­ şacağı b irço k ark ad aşıy la o ra d a b ir aray a g elm iştir. B ab a soyadım (W iesengrund) b ırak arak y alm zc a an a so y u n u n adı olan A d o m o ’yu b en im sem iştir. “ P rin c e to n R a d io R esearch P ro je c f’in “ M üzik İncelem eleri” b ö lü m ü n e P au l L az arsfe ld ile b irlik te baş- ^ kanlık etm iştir. 1 9 5 0 ’d e en stitü F ra n k fu rt’a d ö n d ü ğ ü n d e o da dönm üş, F rankfurt/M . ü n iv e rsitesin d e felsefe v e so sy o lo ji bö lü ­ m ünde ordinaryüs p ro fe sö rlü ğ e g etirilm iş, 1 9 5 9 ’d a (b azı k ay n ak ­ larda 1958) 1953’te n b eri eş b aşk am (y ard ım cı d irek tö r) old u ğ u



59 ADORNO, Theodor W.; W alter B enjam in Ü zerine, Çeviren: Dilman Muradoğlu, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2004, s. 71. 60 A.g.e., s. 9-10. 61 ADORNO, Theodor W.; “VValter Benjamin’e Mektuplar”, Emest Bloch, György Lukâcs, Bertolt Brecht, VValter Benjamin, Theodor Adomo, Este­ tik ve Politika (iç.), Çeviren: Ünsal Oskay, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2006, s. 264. 62 BUCK-MORRS, S.; T he O rigins of Negative Dialectics: T heodor W. Adorno, VValter B enjam in and the F ra n k fu rt Institute, The Free Press, New York, 1977, s. 13-110; JAMESON, Fredric; M arksizm ve Biçim: Yirminci Yüzyılda Diyalektik Yazın K u ram ları, Çeviren: Mehmet H. Doğan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1997, s. 35-48; LUNN, M arksizm ve M odernizm : Lukâcs, Brecht, B enjam in ve A dorno Üzerine B ir T a­ rihsel İnceleme, s. 259.



Sosyal A raştırm alar E nstitüsü’n ü n başkanlığına63 getirilm iştir. M arcuse’ü n M agee ile söyleşisinde, deha o larak tanım ladığı ve “hayatım da... felsefede, toplum bilim de, psikolojide, m üzikte, daha akla n e gelirse h er şeyde o n u n k ad ar geniş bilgili, o n u n kadar ko ­ nusuna hakim , insan görm edim ”64 d ed iğ i A d o m o ’n u n tem el y apıt­ ları arasm da Aydınlanmanın Diyalektiği (H o rk h eim er ile birlikte, 1947), Modem Müziğin Felsefesi (1949), Otoriter Kişilik (Stanford, L evinson, F renkel-B rum vick ile birlikte, 1950), Minima Moralia (1951), Prizmalar (1955), Müzik Sosyolojisine Giriş (1962), N egatif Diyalektik (1966), Estetik Teori (1969), Parolalar (1969) v e Felsefî Terminoloji (1973) anılabilir.



E ric h F r o m m (1900-1980): P sikanalist, sosyal psikolog, top- M lum filozofu v e sosyolog. 190 0 ’d e F ran k fiırt-am -M ain ’d e katı dindar b ir ailen in oğ lu o larak y aşam a b aşlay an F ro m m , ilk gençlik yıllarında Yahudi düşünce geleneğindeki m esihçi düşüncelerle y alan d an ilgilenm iştir. 5 F ro m m , h ah a m y etiştirm ekle ün lü katı b ir Y ahudi ailesin d en g elm iş66 v e Y ah u d i g elen eğ in e gö re b ü y ü m ü ş­ tür.67 H eidelberg, F ran k fu rt v e M ü n ih Ü n iv ersiteleri’n d e sosyoloji ve psikoloji okum uştur. M a x W e b e r’in öğrencisi o lm u ş ve o na hayranlık duym uştur. K en d i deyişiyle, “ ö n ce F ra n k fu rt’ta sonra H eid elb erg ’d e M a x W e b e r’in ö ğ ren cisi o larak to p lu m b ilim ö ğ re­ nim ine başladım . M ax W e b e r’e b ü y ü k b ir h ay ran lık duyuyordum . G erçekten o lağ an ü stü b ir ö ğ retm endi. H e m ü stü n b ir zekâ gücü hem d e sap sağ lam b ir k arak teri vardı. Siyasal özgü rlü ğ ü n ateşli bir savunucusuydu.”68 1 922’d e 22 y aşm d ay k en H eid elb erg Ü niversi­ te si’nd en “ Yahudi Yasaları: Yahudilerin Dağılıp Yayılmasının 63 ADORNO, E leştiri: T oplum Üstüne Y azılar, s. 8-10. 64 MARCUSE, “Marcuse ve Frankfurt Okulu”, s. 66. Bu yüzden de Adomo Frankfurt O kulu’na disiplinler arası perspektifi kazandıran kişidir. 65 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arih i 1923-1950, s. 134. 66 FROMM, Erich; H ayatı Sevm ek, Çeviren: Ali Köse, Arıtan Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 149. 67 A.g.e., s. 146. 68 • t . B FROMM, Erich; Psikanaliz ve Zen Budizm , Çeviren: Ilhan Güngören, Yol Yayınları, İstanbul, 1997, s. 121.



58



Sosyolojiye Katkısı” konulu çalışm asıyla doktora derecesi almıştır. M ünih’te psikoloji ve psikiyatri konularında çalışm alar yapm ıştır. “Free Jeıvish School”da dersler verm iştir. 1930’da Sosyal A raştır­ m alar Enstitüsü’ne üye olm uş ve orada ders verm iştir. Ç alışm ala­ rına M ünih ve Frankfurt’ta devam etm iştir. 9 19 3 3 ’te “C hicago Psikanaliz Enstitüsü”nün davetlisi olarak A m erika’ya gitm iştir. Bu yıllarda Fromm , A m erika’daki “N eo-Freudian revizyonistler” denen bilim insanlarının en önde geleni olm uştur. O da diğer eleş­ tirel teorisyenler gibi N azi baskısı sonucu A m erik a’yı kendisine m ekân yapm ıştır. Eleştirel teorinin disiplinler arası m etodolojik programı çerçevesinde From m , “ F reud ve M a rk s’ın düşünceleri, kuramsal kavranılan, aralarındaki çelişkiler v e b u çelişkileri anla­ yıp çözüm lem e girişim inden doğan kendim e özgü b ir bireşim den söz edeceğim ”70 dem iş, eş deyişle M ancizm ile psikanalizi birleş­ tirme çabasında olm uştur. F rom m , oldukça az Freudcu v e açıkçası “sosyolojik bir psikoloji” (sosyal psikoloji) geliştirm ek v e zam anı­ nı klinik çalışm alar üzerinde yoğunlaştırm ak için 1939’da Sosyal A raştırm alar E nstitüsü’nd en ay n lm ıştır.71 A m erik a’da çeşitli üni­ versitelerde dersler verm iş, birçok psikanaliz ve sosyal psikoloji enstitüsü kurm uştur. 1949’d a M ex ico ’daki N ational Ü niversity’de göreve başlamış, buradan 19 6 5 ’te em ekliye aynlm ıştır. H ayatının son yıllarım İsviçre’de geçirm iştir.72 O ldukça üretken b ir düşünür olan F rom m ’un önem li y a p ıd a n arasında, Özgürlükten Kaçış (1941), Kendini Savunan İnsan (1947), Sağlıklı Toplum (1955), Sevme Sanatı (1956), Manc’ın İnsan Anlayışı (1961), Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum (1962), Sevginin ve Şiddetin Kaynağı (1964), Umut Devrimi (1968), İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri (1973) anılabilir.



69 FROMM, Hayatı Sevmek, s. 147; STIRK, Critical Theory, Politics and Society: An Introduction, s. vii. 7 FROMM, Erich; Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum (Yanılsama Zincirle­ rinin Ötesinde), Çeviren: Necla Arat, Say Yayınlan, İstanbul, 1997, s. 18. 71 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 111. 72 FROMM, Hayatı Sevmek, s. 147.



>



H e r b e r t M a r c u s e (1898-1979): F ilo zo f,73 sosyal teorisyen, si­ yasal aktivist v e “ Y en i S o l’u n b ab ası.” Yahudi ve zengin b ir ailenin çocuğ u o larak B e rlin ’d e d o ğ an M arcu se74 erk en y aşlard a siyasal o luşu m lar içinde y e r alm ış, 1. P ay la şım S av aşı’n d a A lm a n o rd u su­ na katılm ış, d ah a so n ra ise F re ib u rg ’a d ö n erek felsefe eğitim i al­ m ıştır. E d m u n d H usserl v e Martin Heidegger75 ile çalışm ış, 1923’te F reib u rg Ü n iv e rs ite s in d e felsefe d o k to ru unvanım alm ış­ tır. 193 2 ’d e S osyal A raştırm alar E n s titü s ü n e ü y e olm uştur. N azi baskısıyla k arşılaşın ca A m e rik a ’y a g ö ç etm ek zorunda kalm ıştır. Ö teki eleştirel teo risy en lerin ak sin e b ir daha A lm a n y a’ya geri d ö n m em iş -eleştirel teo risy en lerin ço ğ u 195 0 ’d e F ra n k fu rt’a geri dönm ü şlerd ir- y aşam ın ın g eriy e k alan k ısm ım A m e rik a ’d a geçir­ m iştir. A m e rik a ’d a b ir sü re C o lu m b ia Ü n iv ersitesi’n d e çalışm ıştır. D ah a sonraları “ O ffic e o f S ecret S ervice” d a çalışm ıştır. F re u d ’un radik al y en id en y o ru m lan m asın ı içeren Eros ve Uygarlık ile tüke­ tim to p lu m u n u n y o ğ u n eleştirisin i yaptığı Tek-Boyutlu İnsan adlı an a eserleriy le ü n len m iştir.7 Y az d ık larıy la d ü n y a çap m d a popüler b iri h alin e gelm iş, b ilh a ssa “ Y en i S ol H arek et” in ö n d e gelenleri arasm d a y e r edinm iştir. “ Y en i S o l” b ağ lan tısı n ed en iy le 1965 y ı­ lında 1 9 5 8 ’d e n b eri çalıştığ ı B ran d ies Ü n iv ersitesi’n d en uzaklaştı­ rılm ış, k en d isin e an cak L a J o lla ’daki C a lifo m ia Ü n iv ersitesi’nde iş bulabilm iş, 197 0 ’d e b u ü n iv ersited en em ek li olm uştur. 1979’da ise ölm üştür. F ran k fu rt O k u lu ’n u n en p o p ü le r ism i M arcuse, üretken b ir düşünürdür. T em e l yapıtları şunlardır: Us ve Devrim (1941),



73 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheim er to Habermas, s. 14. 74 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 52. 75 Marcuse, 1932’de Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’ne üye olmadan evvel yazdığı makalelerde, Heidegger’in felsefesiyle Mancizmi uzlaştırmaya ça­ lışmıştır [JAY, Martin; “Frankfurt O kulu’nun Kari Mannheim ve Bilgi Sosyolojisi Eleştirisi”, F ra n k fu rt O kulu (iç.), Çeviren: Güven Bakırezer, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2006, s. 120]. Marcuse, söz konusu yıllarda Hegelci ve Heideggerci bir Mancizme doğru kaymıştır [GOLDMANN, Lucien; “Marcuse’yi Anlamak”, F rankfurt O kulu (iç.), Çeviren: H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2006, s. 305]. 76 STIRK, Critical Theory, Politics and Society: An Introduction, s. ix.



60



Eros ve Uygarlık (1951), Sovyet Marksizmi (1958), Tek-Boyutlu İnsan (1964), Estetik Boyut (1978).



F r a n z L . N e u m a n n (1 9 0 0 -1 9 5 4 ): S iyasal b ilim ci v e h ukukçu. Frankfurt O k u lu ’n a d a h a so n ra k atıla n (A m e rik a ’d a ) ön em li bir teorisyendir. E leştirel teo rin in “ çe k ird ek k ad ro su ”n d a değildir. Eleştirel teo riy e v e siy asal so sy o lo jiy e katkı sağ lam ış o lan N eu m an n ’ın en ön em li y ap ıtları Behemoth: Nasyonal Sosyalizmin Yapısı ve Pratiği 1933-1944 (1 9 4 4 ) ile Demokratik ve Otoriter Devlet { 1964)’tir. 77



H e n r y k G ro s s m a n n (1 8 8 1 -1 9 5 0 ): S iyasal ek o n o m ist v e ekonom i tarihçisi. F ran k fu rt O k u lu ’n u n d ış çev red ek i üy elerin d en olan G rossm ann, 188 1 ’d e K ra k o v ’d a Yahudi ve zengin b ir ailenin oğlu o larak d ü n y ay a g elm iştir. K ra k o v v e V iy a n a ’d a ekonom i öğrenim i görm üştür. “ 18. y ü zy ıld a A v u s tu ry a 'n ın d ış ticaret p o liti­ kasının tarih in i”79 k alem e alm ıştır. Ö n em li y ö n etsel g örevlerde *70



bulunm uştur. 192 1 ’d e P o lo n y a ’n ın n ü fu s say ım ı çalışm alarım yönetm iş, ü lk en in ilk u lu sa l g e lir h e sap la n m asın d a istatistiksel çalışm aların b aş d en etley iciliğ i g ö rev in i üstlen m iştir. 1922’d e V arşova’d a ekonom i p ro fesö rü o lm u ştu r. P o lo n y a K o m ü n ist P arti­ si’n e ü y e olm uştur. S iyasal g ö rü şlerin d en d o lay ı, ö zellik le S ovyet­ ler B irliği’n e du y d u ğ u y ak ın sem p ati n ed en iy le, ü lk esin d en ko ­ vulm uş v e S osyal A raştırm alar E n stitü sü ’n e katılm ıştır.80 M arcuse’ün, k ap italizm in y ık ım yılım b ile h esap lay an , “ hayatım da gördüğüm en O rto d o k s M ancist iktisatçı” 81 dediği G ro ssm an n ’m



77 DELLALOĞLU, F ra n k fu rt O k u lu ’nda S an at ve T oplum , s. 16; OUTHWAITE, “Eleştirel Kuram”, s. 215. 78 w % * JAY, Diyalektik im gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 38; HELD, Introduction to C ritical Theory: H orkheim er to H aberm as, s. 14. 79 JAY, Diyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 38. 80 A.g.e., s. 38. 81 MARCUSE, “Marcuse ve Frankfurt Okulu”, s. 66.



61



en tem el yapıtı 1929 y ılın d an y ay ım lan m ış o la n Kapitalist Sistem­



de Birikim ve Çöküş Yasası’dır.



K a r i A u g u s t W ittfo g e l (1896-1988): E k o n o m ist, siy aset b i­ lim ci v e sosyolog. 1 8 9 6 ’d a H a n n o v e r’in b ir k asab ası o lan W o lte rs d o rf ta L u th erci b ir ö ğ retm en in ço cu ğ u o larak yaşam a başlay an W ittfo g el82, A lm a n g en çlik h arek etlerin e katılm ış, radikal siyasal eğ ilim lere (so sy alizm ) y o ğ u n ilgi du y m u ştu r. A lm a n K o ­ m ünist P a rtisi’n e ü y e o lm u ştu r. “A sy a T ip i Ü retim T arzı”n a (A T Ü T ) ilgi d u y m u ştu r. S o sy o lo ji d ü n y asın a “h id ro lik to p lu m ” v e “oryantal d esp o tizm ” gibi te rim le r k azandırm ıştır. B u terim leri Ç in toplu m u n u in celerk en o rtay a çıkarm ıştır. F ran k fu rt O k u lu içinde, özellikle H o rk h e im e r gibi ü y e le r o n u n siyasal rad ik alizm in d en ve a ş ın pozitivist m eto d o lo jik k av ray ışın d an rah atsız olm uşlardır. O ku lu n çe k ird ek k ad ro su n d a y e r alm ay a n W ittfo g el’in e n tem el yapıtı, Çin ’de Ekonomi ve Toplum'dur (1931).



V V alter B e n ja m in (1 8 9 2 -1 9 4 0 ): D e n e m e y azan , kü ltü r tarihçi• , . m 0*1 si, edeb iy at eleştirm en i v e so sy o lo g u . B enjam in, Y ahudi m isti­ sizm in d en M arx izm e, ta rih te o lo jisin d en tarih felsefesine, d en em e yazarlığ ın d an san at eleştirm en liğ in e, çev irm en lik ten dil felsefesine uzan an ç a lışm ala n o lan ç o k y ö n lü b ir d ü şü n ü rd ü r.84 B enjam in, Of F ran k fu rt O k u lu ’n u n “ dış çev resi”n in b ir üyesidir. Frankfurt O k u lu ’n u n “ d ışı”n d a k alm ay a ö z e n gösterm iştir. O kul ile “ m esafe•



82 DELLALOĞLU, F ra n k fu rt O k u lu ’nda S an at ve Toplum , s. 14; JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A ra ştırm a la r Ensti­ tüsü T arih i 1923-1950, s. 35-37. 83 HELD, Introduction to C ritical T heory: H orkheim er to H aberm as, s. 14; BENJAMİN, T ek Yön, s. 1; KELLNER, C ritical T heory, M a rn sın and M odernity, s. 26. 84 DELLALOĞLU, Besim F.; “Modem Bir Mesih: VValter Benjamin”, Benjam in (iç.), Çeviren ve Yayma Hazırlayan: Besim F. Dellaloğlu, Say Yayınlan, İstanbul, 2005, s. 21. 85 HELD, David; “Frankfurt Okulu (Eleştirel Kuram)”, Çeviren: Meral Özbek, M arxist Düşünce Sözlüğü (iç.), Editör: Tom Bottomore, İletişim Yayınları, İstanbul, 1933, s. 236.



62



1i”86 olan, *7metot "dolambaçlıdır” diyen ve “okuruyla saklambaç oynadığı” söylenen Benjam in’in çalışmaları edebiyat incelemele­ ri, sosyoloji ve estetik üzerine oldukça eleştirel mahiyettedir. Mancist gelenek içerisinde önemli bir kültür teorisyeni konumunoo daki Benjamin, 1892’de Berlin’de “Yahudi ve zengin ’ bir ailenin çocuğu olarak doğmuş, Freiburg ve Berlin’de felsefe öğrenimi görmüş, Henrich Rickert ve Georg Sim m el’in öğrencisi olmuş, gereksinim duyduğu sürekli bir işi hiçbir zaman olmamış, yaşamı ekonomik sıkıntılarla geçm iştir.9 1925-1933 yıllan arası çeşitli gazetelerin sanat-edebiyat sayfalarına yazı yazarak hayatım sürdü­ ren Benjamin, vatandaşı Bertolt Brecht ve zamanının öteki solkanat entelektüelleriyle diyaloga girmiş, Komünist Partisi’ne üye olmamasına karşın 1926-1927 kışında M oskova’yı ziyaret ederek oraya olan yakın ilgisini göstermiştir. 0 Benjamin ile Frankfurt q



86 JAY, D iyalektik İm gelem : F r a n k f u r t O k u lu ve S osyal A ra ş tırm a la r E n stitü sü T a rih i 1923-1950, s. 294. 87 DEM İRALP, O ğuz; T a n rı B ak ışlı Ç o c u k : VValter B e n jam in Ü zerine 49 ’a P a rç a la n m ış D enem e, Yapı Kredi Y ayınlan, İstanbul, 1999, s. 7. Benjam in’in düşünce sistem inin planını yorum , tercüm e ve eleştiri oluştu­ rur. Sağlamlığını yokladığı sözcükler duvarı, yersiz yurtsuz düşüncelere koruma sağlar. Y öntem i, “dilbilim sel bir parodi”d ir (A D O RN O , VValter B enjam in Ü zerine, s. 37). QO Fakat Benjamin, buıjuvaziden pek hoşlanm am ıştır. Benjam in, bujuvazinin tek tipleştirici ve tek yöncü karakterini eleştirm iş, onun her alanda disip­ linci tavrı esas aldığını bildirm iştir. “ B ujuvazinin çocuklardan istediği di­ siplin, onun utanç lekesidir” (B E N JA M İN , Ç o c u k la r, G en çlik ve E ğitim Ü zerine, s. 87). 89 GÜRBİLEK, N urdan; “Sunuş”, VValter B enjam in, Son B ak ışta A şk: VValter B e n ja m in ’den Seçm e P a r ç a la r (iç.), M etis Y ayınları, İstanbul, 1995, s. 8; JAY, D iyalektik İm g elem : F r a n k f u r t O k u lu ve Sosyal A ra ş­ tırm a la r E n stitü sü T a rih i 1923-1950, s. 287; M cRO BBIE, Angela; P ostm odernizm ve P o p ü le r K ü ltü r, Çeviren: Almıla Özdek, Sarmal Ya­ yınevi, İstanbul, 1999, s. 150; D ELLA LO ĞLU , Besim F.; “Örselenmiş Bir Hayat”, B en jam in (iç.), Çeviren ve Y ayına Hazırlayan: Besim F. Dellaloğlu, Say Yayınları, İstanbul, 2005, s. 10. 90 REX, John; “W alter Benjam in” , Çeviren: İrfan Cüre, M a rx ist Düşünce Sözlüğü (iç.), Editör: Tom Bottomore, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993, s. 71. Lunn’a göre, Benjamin bir Brecht gibi M arxist değildir. Onun Mancizmi oldukça seçmeci ve hatta güdük bir M arksizm dir (LUNN, Marksizm ve Modernizm: Lukâcs, Brecht, Benjamin ve A dorno Üze­ rine Bir Tarihsel İnceleme, s. 268).



63



Okulu arasında 1929 yılında başlayan ilişki, onun ölümüne değin devam etmiştir. Benjamin’in Frankfurt Okulu üyeleriyle bağlantı kurmasının ana nedeni, onlann Mancist ve Yahudi oluşlarıdır. Ayrıca eleştirel teori/“akımın önemli yönlerinden biri, Horkheimer’in belirtmesine göre, kavram üzerine kurulu felsefî düşünme ile somut verilere yönelen bilimsel araştırmayı birbirine eklemlendirme arayışıdır.”91 Eleştirel teorinin bu yönü Benjamin’i cezp etmiştir. Benjamin, Horkheimer ve Adomo ile “kalıcı ilişki09 * r ler” kurmuş olmasına karşın hiçbir zaman Frankfurt Okulu’nun t



91



D EM İR A LP, Tanrı Bakışlı Ç ocuk: W alter Benjam in Üzerine 4 9 ’a Parçalanm ış D enem e, s. 119. 92 Benjamin, H orkheim er ve A dom o ile aynı derecede dostluk kurmamış, özellikle H orkheim er’a karşı m esafeli durm uştur. “ Bu tutum , kişilik ayrı­ mı denli 1924’de H orkheim er’ın B enjam in’in yaşam ında onu tanımadan oynadığı olum suz rolün sonucu olabilir. Çünkü 1924’te Benjam in’in Al­ m an yasoyunu üzerine tezini reddeden Profesör Hans C om elius bu kararı­ nı o zam anki asistanı H orkheim er’e danışarak vermiştir. Benjam in’in Al­ m an T ra g e d y a sın ın K a y n a ğ ı’ndan hiç bir şey anlam am ış olduğunu iler­ de itiraf edecek Hans C om elius denli, belki de ondan çok H orkheim er’i unutam am ış olm ası doğaldır” (D EM İR A LP, Tanrı Bakışlı Çocuk: W a lte r Benjam in Ü zerine 4 9 ’a Parçalanm ış Deneme, s. 120). Benjamin ile H orkheim er arasındaki ilişkiler, gerilimli olmuştur. Benjam in, H orkheim er’ın yönetim indeki enstitüye ekonom ik yönden ba­ ğımlı olduğu için çoğu kez onun dediklerine uymak zorunda kalmıştır. “ ...B e n jam in ’le enstitünün N ew Y o rk ’taki yönetim i arasında gerilim ve görüş farklılıkları eksik olm uyordu. Horkheim er, enstitünün yabancı bir ülkede, içinde bulunduğu m üşkül konum u dikkate alarak, Benjam in’in denem elerinde sayısız değişiklikler yapm ayı ve bazı paragrafları tamamen atmayı öneriyordu; Benjam in bu önerileri h er defasında şiddetle protesto ediyordu. Baudelaire kitabının tam am lanan üç bölümünün yayımı, H orkheim er tarafından, temel felsefî ve yöntem bilim sel kuşkularla taviz­ siz bir biçim de reddedilm işti; bu yüzden Benjamin, kitabı yeni baştan yazm a kararı alm ak zorunda kalmıştı. K ızgınlığına ve aşağılandığını dü­ şünm esine karşın, sonunda N ew Yorkluların itirazlarını her defasında be­ nim siyor ve sizin uyarılarınız, benim için elbette belirleyicidir güvencesi­ ni veriyordu” (W ITTE, Bem d; W alter Benjam in, Çeviren: Mustafa Tü­ zel, Yapı Kredi Y ayınlan, İstanbul, 2002, s. 127). Benjamin, Adomo ile yakın ilişki kurmuştur. A dom o, B enjam in’in enstitüden burs ve sonra da Paris görevlisi olarak maaş almasını sağlamıştır. “ Benjamin 1935 yılının Aralık ayından itibaren Sosyal A raştm nalar Enstitüsü’nden maddi yardım, daha sonra da düzenli bir maaş alıyordu” (ADORNO, W a lte r B enjam in Üzerine, s. 82-83). Fakat Horkheimer, 23 Şubat 1939 yılında New



64



tam elemanı olmamıştır.93 Burada iki etken önemli rol oynamıştır. İlk olarak Benjamin, yakın arkadaşı Brecht’in etkisiyle94 Frankfurt Okulu’na karşı mesafeli durm uştur.5 ikinci olarak, Benjam in’in yazı-kişiliğinden ve tarzından kaynaklı durumlar, Frankfurt Oku­ lu’na çok yakın olmasına engel teşkil etmiştir. Çünkü “W alter Benjamin yazışma karışılmaması gereken bir düşünürdür.”96 Fakat Slater, Benjamin ile Frankfurt Okulu arasındaki kesin bir ilişkinin “Enstitünün arşivini kuşatan gizlilik nedeniyle henüz kurulamadı­ ğım”97 ileri sürmüştür. Eleştirel teori-Benjamin bağıntısının en açığa çıktığı alan, hiç kuşkusuz ki Benjam in-Adom o ilişkisi, daha doğrusu Adom o’ya Benjam in’in katkısıdır.98 Benjamin, Adom o üzerindeki etkisiyle Frankfurt O kulu’nun negatif diyalektiğinin inşasına katkıda bulunmuştur.99 1930’larda Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, Amerika’ya göç etm ek zorunda kalınca kendisine Ame­ rika’ya gelmesini ısrarla söyleyen A dom o’ya, “A vrupa’da savu­ nulması gereken cepheler var” 1 , diyerek karşı çıkmıştır. KendisiY ork’tan enstitünün ciddi zorluklar içinde bulunduğunu, bu yüzden “ Benjam in’e ‘pek de uzak olm ayan b ir zam anda’ m uhtem elen ‘en iyi ni­ yetlerim ize karşın, araştırm a görevinizin süresini uzatacak durum da olm a­ dığımızı* iletmek zorunda kalacağını yazıyordu” (W ITTE, W alter B enjam in, s. 154). Tüm bu olum suzluklara rağm en, Benjam in, Sosyal Araştırm alar E nstitüsü’nün m addi yardım ları sayesinde hayatını sürdür­ düğünü hiçbir zaman inkâr etm em iştir (PA R IN I, Benjam in: Dar G eçit­ teki A ydın, s. 149). 93 JAY, Diyalektik İm gelem : Frankfurt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 285-305; DELLALOĞLU, Frankfurt O kulu’nda Sanat ve Toplum , s. 15. 94 SLATER, Frankfurt Okulu: Kökeni ve Önem i (M arksist Bir Yaklaşım), s. 12, 95 A dom o’nun bildirdiğine göre ise, “ VValter Benjam in, 2 0 ’Ii yılların başında Frankfurt’ta yaşadığı dönem den beri, Sosyal A raştırm alar Enstitüsü ile yakın ilişki içindeydi; göçm enlik dönem inde enstitünün üyesi olm uştu” (ADORNO, VValter Benjam in Özerine, s. 75). 96 DEM İRALP, Tanrı Bakışlı Çocuk: VValter Benjam in Üzerine 4 9 ’a Parçalanmış Denem e, s. 121. 97 SLATER, Frankfurt Okulu: Kökeni ve Önemi (M arksist Bir Yaklaşım), s. 12. 98 BUCK-MORSS, The Origins o f Negative Dialectics. 99 KOÇAK, “Horkheimer ve Frankfurt O kulu”, s. 11. 100 ADORNO, VValter Benjamin Üzerine, s. 83.



65



n e yapılan b ask ılar sonucu A m erik a’ya gitm e k a ra n verm iştir. A ncak 26 E ylül 1940’d a b ir m ülteci grubuyla İspanya’ya geçm eye çalıştığı sırada sın ır kapatılm ıştır. F aşizm e teslim o lm am ak için ilaç içerek intihar etm iştir.101 İntihar duyulunca, B recht, “ H itle r’in A lm an edebiyatm a verdirdiği ilk ciddi kay ıp ” 102, dem iştir. B enjam in’in F rankfurt O k u lu ’n u n k atk ılan y la yayım lanm ış tem el m etinleri arasm da, Geothe’nin Gönül Bağları (1924), Tek Yön (1928), Parıltılar (1961), Brecht 7 Anlamak v e Pasajlar anılabilir.



F r a n z B o rk e n a u (1900-1957): E konom ist ve siyaset bilim ci. 1900 yılında V iy an a’d a d o ğ an B orkenau, A lm an K om ünist Partisi’nin a k tif üyelerinden birisidir. E nstitüyle ilişkisi net olm ayan B orkenau, Ja y ’a g ö re,103 m u h tem elen G rü n b erg ’in çevresindeki gençlerden birisidir. B orkenau, F rankfurt O kulu ile bağlantılı ol­ duğu yıllarda “ kapitalizm in gelişip güçlenm esiyle birlikte ortaya çıkan ideoloji alanındaki değişim lerle ilgilenm iştir.” 104 O kulun dış çevredeki üyelerinden B o rk en au ’n u n ana eseri, 1934’te yayım la­ nan Feodal Dünya Görüşünden Kapitalist Dünya Görüşüne adlı yapıtıdır.



O tto K irc h h e im e r (1905-1965): Siyaset sosyologu, siyaset b i­ lim ci ve hukuk u zm an ı.105 Frankfurt O k u lu ’na A m erika’da katılan K irchheim er, okulun dış çevredeki üyelerindendir. N azizm , siyasal parti sistem lerinin karşılaştırm alı analizi, hukuk ve siyasal sosyolo­ ji üzerine çalışm aları olan K irchheim er’ın en önem li yapıdan ara-



101 JAY, Diyalektik İmgelem: F ran k fu rt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 286; GÜRBİLEK, “Sunuş”, s. 10. 102 OSKAY, Ünsal; “VValter Benjamin Üzerine”, VValter Benjamin; Estetize Edilmiş Yaşam: S anat’tan Savaş ve Siyasete Alman Faşizminin Ku­ ram ları (iç.), Çeviren: Ünsal Oskay, Der Yayınları, İstanbul, 1995, s. 10. 103 JAY, Diyalektik İmgelem: F ran k fu rt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 37. 104 DELLALOĞLU, Frankfurt O kulu’nda Sanat ve Toplum, s. 14. 105 KELLNER, Critical Theory, M arxism and M odernity, s. 26; HELD, Introduction to Critical Theory: H orkheim er to Habermas, s. 14; STIRK, Critical Theory, Politics and Society: An Introduction, s. viii.



sında106, Ceza ve Sosyal Yapı (G. R usche ile birlikte, 1939), Nazi Almanya 'sında Küçük İşyerlerinin Kaderi (A . R. L. G urland v e F. N eum ann ile birlikte, 1943), Siyasal Adalet: Siyasal Amaçlar İçin Yasal Prosedürün Kullanımı (1961) anılabilir.



Leo L inven th al (1900-1993): E sas olarak felsefeci. E debiyat ve popüler kültür uzm anı, edebiyat so sy o lo g u .107 Eleştirel teorinin en uzun süre yaşayan ism i olan ve çekirdek kadroda y er alan Löwenthal, Yahudi ve zengin b ir doktorun oğlu olarak F ran k fu rt’ta 1900 yılında dünyaya gelm iştir. A kad em ik h ay ata başlam adan evvel 1. Paylaşım S avaşı’nda subaylık yapm ıştır. Frankfurt, Heidelberg ve G iessen üniversitelerinde edebiyat, tarih, felsefe ve sosyoloji öğrenim i gören L öw enthal, F ranz v o n B aad er üzerine yazdığı doktora teziyle Frankfurt Ü n iv ersitesi’nden felsefe doktoru unvanım almıştır. Frankfurt O k u lu ’n u n ekonom ik kurucusu W eil’in ortaokuldan beri arkadaşı olan L öw enthal, 1926 yılından itibaren enstitünün çalışm alarına katılm ış, 1930 yılında ise tam üye olmuştur. Löw enthal’in Frankfurt O k u lu ’na katkıları edebiyat ve popüler kültür üzerine yaptığı araştırm alardır.108 O nun Frankfurt O kulu’nun G rünberg dönem indeki ekonom i v e tarih yoğunluklu yönelim inden uzaklaşm asında, kültür, estetik v e psikanalizi ince­ leme nesnesi seçm esinde önem li katkıları olm uştur.109 E n önem li yapıtları ise şunlardır:110 İnsanın İmajı ve Edebiyat (1957), Edebi­ yat, Popüler Kültür ve Toplum (1961).



Horkheimer dönem inde -özellikle H orkheim er’in Sosyal A raş­ tırmalar Enstitüsü’nün direktörlüğünü üstlenişiyle- Frankfurt O ku­ lu’nun üye teorisyen profili netleşm iştir. H orkheim erlı yıllarda



106 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 491. 107 KELLNER, Critical Theory, M a m sm and M odernity, s. 26; HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheim er to Haberm as, s. 14. 108 JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 43. 109 DELLALOĞLU, Frankfurt Okulu’nda Sanat ve Toplum, s. 14. 110 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 492.



67



enstitüde öne çıkan teorisyenler, Horkheimer, M arcuse, Adomo, Pollock, Benjamin, Löwenthal, Fromm, Neumann, Grossmann, Wittfogel, Borkenau ve K irchheim er’dır. B u düşünürler içerisinde eleştirel teorinin 1. kuşağım oluşturan ve/ya da tem sil eden düşün adamları arasmda Horkheim er, A dom o ve M arcuse belirleyici isimlerdir. Eleştirel teorinin ikinci kuşağı ise yalnızca Jürgen Habermas ile özdeşleşm iştir. Eleştirel teoride “enstitünün iç gru­ b u m u ya da “çekirdek kadrosıT nu111 oluşturan 1. kuşak düşün adam larının teorik ve m etodolojik yönelim leri esastır. Eleştirel



1,1 Eleştirel teorinin çek ird ek k adrosu olarak A rato, H orkheim er, A dom o, M arcuse, Lövventhal ve P o llo c k ’u [A R A T O , A ndrew ; “ Introduction” for E sthetic T h eo ry an d C ultural C riticism , T h e E sse n tia l F r a n k f u r t S chool M R e a d e r (iç.), E ditör: A n d rew A rato v e E ike G eb h ard t, T he C ontinuum m P u b lishing C o m p an y , N ew Y o rk , 1998, s. 207 vd.], B ottom ore ise, • H orkheim er, A d o m o , M a rc u se v e H ab e rm a s’ı (ikinci kuşaktan) zikretm iş­ tir [B O T T O M O R E , F r a n k f u r t O k u lu (E le ş tire l K u ra m )]. S later’e göre, P ollock, Lövventhal v e VVittfogel g ibi d ü şü n ü rlerin rolü olsa bile eleştirel teorinin çek ird eğ in i H o rk h eim er, M arcu se, A d o m o v e F ro m m ’un çalışm a­ ları o lu ştu rm u ştu r [S L A T E R , F r a n k f u r t O k u lu : K ö k e n i ve Ö n e m i ( M a r k s is t B ir Y a k la ş ım ), s. 9]. K elln er ise H o rk h eim er, A dom o, From m , M arcu se, Lövventhal v e P o llo c k ’u eleştirel te o rid e k ilit isim ler, yani “ çe­ k ird ek çe v re si” o la ra k b e lirle m iştir [K E L L N E R , C ritic a l T h e o ry , M a m s m a n d M o d e r n ity , s. vii; K E L L N E R , D ouglas; “ F rankfurt O kulu ’nu Y en id en D eğ erlen d irm ek : M artin J a y ’in Diyalektik İmgelem 'in in E leştirisi” , F r a n k f u r t O k u lu (iç.), Ç ev iren : A rm ağ an Ö ztü rk v e H. E m re B ağce, E d itö r: H . E m re B ağ ce, D o ğ u B atı Y a y ın la n , A nkara, 2 006, s. 140]. L arso n , eleştirel teo rin in k u ru c u la n o larak H o rk h eim er, A d o m o ve M a rc u se ’ü, d e v a m c ıla n o la ra k d a H a b e rm a s’ı ö n e çık arm ıştır (L A R S O N , S o c io lo g ic a l T h e o r y f r o m th e E n lig h te n m e n t to th e P re s e n t, s. 173). ^ H eld d e eleştirel te o rin in b irin ci k u şak te o risy en le ri arasın d a H orkheim er, A d o m o v e M a rc u se ’ü, so n ra g elen k u şak iç e risin d e H ab e rm a s’ı önem sem iştir. H e ld ’e g ö re, b u d ö rt insan eleştirel te o rin in an a isim lerid ir (H E L D , I n tr o d u c tio n to C r itic a l T h e o r y : H o r k h e im e r to H a b e rm a s , s. 15). H o n n eth , N eu m a n n , K irch h eim er, B en jam in ve F ro m m ’un katk ıların a rağm en eleştirel te o rin in iç çev resin i H o rk h eim er, A d o m o , M arcuse, Lövventhal v e P o llo c k ’un g ö rü şle rin in o lu ştu rd u ğ u n u iddia etm iştir. H o n n eth , bu b eş te o risy en d en H o rk h eim er, A d o m o v e M a rc u se ’ün y azıla­ rın ın eleştirel te o riy e g erçe k im ajım v e k im liğ in i k azan d ırd ığ ım vurg u la­ m ıştır (H O N N E T H , “ C ritical T h e o ry ” , s. 3 6 2 ). O uthvvaite, H ork h eim er ve A d o m o ’nun F ran k fu rt O k u lu ’nun çek ird eğ in i m ey d an a g etird iğ in i b ild ir­ m iştir (O U T H W A IT E , “ E leştirel K u ra m ” , s. 215).



68



teoriyi şekillendirenler H o rk h eim er, A d o m o ile M a rc u se v e o n ların devam cısı H ab e rm a s’tır. K ısaca H o rk h e im e r’ın S o sy al A ra ştırm a la r E n stitü sü ’n e y ö n e ti­ ci oluşuyla F ran k fu rt O k u lu ’n u n çe k ird e k k ad ro su b elirg in leşm iş, okula gerçek k im liğ in i v e im ajım k az an d ırac ak y en i b ir ek ip o lu ş­ m uştur. Frankfurt O k u lu için d e h e r z a m a n b elirley ici v e y ö n len d irici b ir kişi olan H o rk h e im e r112 ile b irlik te y aln ızc a F ra n k fu rt O k u lu ’n u n çekirdek kad ro su b elirg in leşm em iş, ay n ı za m a n d a G rü n b e rg d ö ­ nem inde ö n e çık an y ay ın o rg an ı k o n u m u n d a k i “ G rü n b e rg A rşiv i” de okula yol gösterici b ir y a y ın etk in liğ i o lm a k ta n ç ık arılm ış v e yayın yaşam ın a so n v erilm iştir. E n stitü iç in d en v e d ışın d a n d eğ işik görüşlere y e r veren, 1910 y ılın d ak i ilk y ay ın lam şm d an b eri (20 yılda) 15 cildi b u la n fak at h e r z a m a n iç in G rü n b e rg ’in “ A v u stu ry aM arxizm i”n in id eo lo jik p ro g ra m ım b ü n y e sin d e ih tiv a ed en , o n u n renklerini v e tonlarım taşıy an “ G rü n b e rg A rşiv i”n d e n so n ra oku lu n düşün, im g elem v e y ö n elim in i ak settire cek yeni b ir y ay ın o rg an ın a gereksinim d u y u lm u ştu r. A lm a n b ilim a d a m lığ ın ın te m el ethosu olan kaim ciltler d o lu su y azı y azm ay ı, y an i u z u n y az m ay ı b en im ­ sem eyen H ork h eim er, m a k a le tarzı y a z ıla ra (k ısa y azılara) ö n em verm iş, b u çerçev ed e 1 9 3 0 ’lard an so n ra o k u lu n y ay ın o rg an ı o la­ rak u zu n y azılara d ay alı “ G rü n b e rg A rşiv i” y e rin e m a k ale tipi y azılan esas alan “ Zeitschrift fiir Sozialforschunğn\ı (Sosyal Araş­ tırmalar Dergisi) çık arm ay a başlam ıştır.



Zeitschrift fiir Sozialforschung’d a y ay ın lan a n m ak aleler, “ en ince noktasına v arın cay a dek, en stitü n ü n d iğ e r ü y elerin ce d e o k u ­ nup eleştirildiği, b u eleştirilerd en so n ra y en id en y azılıp y ay ın lan ­ dığı için, kişisel çalışm alar o lm a ö zelliği k adar, E n stitü n ü n k o le k tif



112 Horkheimer, Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nde 1930’lu yılların ilk yarı­ sında daha çok Fromm’a itibar göstermiş, 1930’ların ikinci yarısında Marcuse’ü yanına alarak “eleştirel teori” formülasyonunu yapmış, 1940’lardan itibaren ise Adom o’yu yardımcı figür haline getirmiştir (KEJANLIOĞLU, D. Beybin; F ra n k fu rt O k u lu ’nun E leştirel B ir Uğ­ rağı: İletişim ve M edya, Bilim ve Sanat Yayınlan, Ankara, 2005, s. 61).



ürünü olma özelliğini de taşıyan çalışmalardı.” 113 L öw entharin deyişiyle dergi, okulun üyelerinin “topluca inandığı, doğru buldu­ ğu görüşlere ağırlık veren” 14 bir yayın organıydı. K olektif bir ürün olması bakımında Zeitschrift fiir Sozialforschung , “Grünberg Arşiv f ’nden ayrılıklar göstermekteydi. Alman üniversitelerinde “ilk felsefe ve toplum felsefesi profe­ sörü” 115 olan, 1930’da enstitünün yöneticiliğine atanan116 Horkheimer, Frankfurt O kulu’nun metodolojisi ve yönelimini Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün 1931 yılındaki açılış konuşma­ sında/bildirgesinde net bir biçimde ortaya koymuştur. Toplum 13



JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O k u lu ve Sosyal A ra ştırm a la r Ens­ titüsü T a rih i 1923-1950, s.50. Sadece Zeitschrift fiir Sozialforschung1da ya­ yınlanan m akaleler değil, aynı zam anda yayım lanan kitap çalışm alan da önem li ölçüde kolektif b ir çabanın ürünüdür. Bu bağlam da Frankfurt O ku­ lu’nun m ühim sim alanndan Lövventhal, belirli kişilerin ism iyle yayım la­ nan eserlerin ortak çalışm alar olduğunu ileri sürm üştür. “ ... Horkheimer Eclipse o f Reason (Akıl T utulm ası) isim li çalışm asını kalem e almıştı. A dom o, kısm en d e Pollock ve ben, bu kitabın oluşum una ciddi katkıda bulunm uştuk. Tam anlam ıyla k o lek tif b ir çalışm a olm uştu. K itapta ne gibi değişikliklerin yapıldığına dair bilgileri sadece A dom o ile benim aram da­ ki m ektuplaşm alarda bulabilirsiniz. Ç ünkü bu konuda H orkheim er ile be­ nim aram da m ektup alışveriş olm am ıştı, bu konulan daha çok telefonda hallediyorduk. Kırklı yıllarda Aydınlanmanın Diyalektiği de kaleme alın­ mıştı. A d o m o ’nun G üney K aliforniya’daki evine sık sık yaptığım ziyaret­ lerde onun H orkheim er’la birlikte kitabın her cüm lesini tek tek ele alıp form üle etm esini seyretm ek olağanüstü b ir tecrübe ve zevkti. Ben de Thesen iiber Antisemitismus'un (A ntisem itizm Ü zerine Tezler) bazı mad­ delerinin kaleme alınm ası sırasında ikisiyle teşriki mesai yapma şansı bul­ dum ” [LÖVVENTHAL, Leo; “T heodor A d o m o ’yla A nılanm ”, Çeviren: Kaan H. Ökten, C o g ito (iç.), Sayı: 36, Yaz 2003, s. 72-73]. 14 Lövventhal’dan aktaran; JAY, D iyalektik İm gelem : Frankfurt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 50. 115 SLATER, Frankfurt Okulu: Kökeni ve Önemi (Marksist Bir Yaklaşım), s. 28. 16 Horkheimer’iın enstitünün yöneticiliğine atanm asına ilişkin olarak farklı tarihler (ay ve yıl olarak) ileri sürülm üştür. Sözgelimi Bottomore, Horkheimer’ın Haziran 1930’da enstitü yöneticiliğine atandığını belirt­ m iştir [BOTTOM ORE, Frankfurt Okulu (Eleştirel Kuram), s. 9]. Jay ise, Horkheimer’m enstitü yöneticiliği görevine resmen Ocak 1931'de başladığını bildirmiştir (JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 48).



70



felsefesi p ro fesö rü n ü n açılış k o n u şm a sı, b ild ik b ir b a ş lık taşıy o rd u : “T o p lu m F else fe si’n in B u g ü n k ü D u ru m u v e T o p lu m sa l A ra ştırm a ­ lar E nstitü sü ’n ü n A m a ç la n .” 1 7 H o rk h e im e r, sö z k o n u su k o n u şm a • • • • •• • • t 118 | sında; öncelik le k en d isin in v e ö n c ü lü n ü n (G rü n b e rg ’in ) y a k la ­ şım ı arasındaki fa rk ı119 b e lirtm e y e ç a lışm ıştır. H o rk h e im e r, ö n c ü ­ lünün aksine kendisini iyi b ir M ancist o la ra k g ö ste rm e y e ç a lışm a ­ m ış, daha ç o k to p lu m felse fe sin in v a r o la n d u ru m u n u a n la ta b ilm e am acıyla felsefen in b u d isip lin in in ta rih in e y ö n e lip k o n u y u b elli b ir bakış açısın a o tu rtm a y ı h ed e flem iştir. H orkheim er, 24 O c a k 1 9 3 1 ’d e e n s titü n ü n a ç ılış b ild irg e sin d e ; esas o larak F ran k fu rt O k u lu ’n u n iz le y e c e ğ i m e to d o lo jik p ro g ra m ı, strateji, taktik v e so sy al te o ri a n la y ışım b e lirle m iştir. H o rk h e im e r, konuşm asında; en stitü n ü n in sa n la rın so sy a l h a y a tın a ilişk in h e r türlü alanla (devlet, h u k u k , siy a sa, e k o n o m i, d in v e k ü ltü r), k ısa ca insanlığın m ad d i v e m a d d i o lm a y a n k ü ltü rü y le ilg ile n e c e ğ in i v u r­ gulam ıştır. H o rk h e im e r’ın k o n feran sı, b ir b a k ım a fe lse fe v e so sy al bilim lerin sen tezi o la ra k o n u n “ e le ştire l so sy al te o ri” an lay ışın ın ilk büyük k av ram sallaştın lm a sıd ır. H o rk h e im e r k o n u şm a sın ı K a n t’ın ve H e g e l’in k la sik A lm a n so sy a l te o rilerin e, ç a ğ d a ş m e ta fiz ik ve pozitivist felsefelerin sın ırla m a ların a işa re t e d e re k te m ellen d irm iştir. Y eni-K antçı v e y e n i-H e g e lc i fe n o m e n o lo jik v e v a ro lu şç u felse­ felerdeki id ealizm in y en i fo rm ların ı eleştirm iştir. B a şa t felsefe okullarından h iç b irin in y eterli b ir to p lu m (so sy al) felse fe sin i iç er­ m ediğini iddia etm iştir. Y eterli b ilg i e ld e e tm e k iç in “ m a d d i so sy o ­ 117 SLATER, F ra n k fu rt O kulu: Kökeni ve Ö nem i (M ark sist B ir Yaklaşım ), s. 28-29. I 1Q ( • • • ■ Horkheimer ile Grünberg arasında halef ü selef ilişkisi yoktur. 119 Kellner, Horkheimer ile Grünberg arasında iki temel farklılık olduğunu iddia etmiştir: İlk olarak G rünberg’in kürsüsü politik ekonomide, Horkheimer’mki ise toplum felsefesinde, yani sosyal felsefe idi. Araların­ daki ikinci farklılık, editörlüklerini üstlendikleri dergilerin başlığı ve içe­ riğine ilişkindir. Grünberg’in dergisi “İşçi Hareketi ve Sosyalizmin Tarihi için Arşiv” iken, Horkheimer’m öncülüğündeki dergi “Sosyal Araştırma­ lar Dergisi”dir. Grünberg dergide enstitünün çalışmalarını geleneksel Mancist çerçeveye oturtmak ve sosyal teoriyi deneysel ve tarihsel araştır­ maların emrine vermeyi amaçlamışken Horkheimer sosyal teori alanına ve felsefeye daha fazla önem vermiştir (KELLNER, C ritical T heory, M a rn sın and M odernity, s. 18).



loji” 120 gibi özel so sy al b ilim le rin tezlerin i v e arg ü m a n larım re d ­ detm iş, o n ların sa p tam aların a ra ğ b e t etm em iştir. O n a g ö re, ö n em li olan to p lu m felsefesidir. T o p lu m felse fe sin e g erek li ilg iy i g ö ster­ m ek gerekir. A lm an y a’n ın en iyi ü n iv e rsite le rin d e so sy al teo ri v e felse fe ça­ lışarak kendisini ü n iv e rsite k ariy e rin e h a z ırla y a n H o rk h e im e r’a göre, yetkin b ir d isip lin p o z isy o n u n d a k i to p lu m felse fe sin in ana konusu, in san lığ ın tü m m a d d i v e m a d d i o lm a y a n k ü ltü rü d ü r. T o p ­ lum felsefesi, a slın d a so sy a l g erçek liğ i a n a liz etm ek ted ir. S ö z k o ­ nusu d isip lin er ze m in , b ü tü n “ g erçek liğ i k en d i felsefî b ileşen i olarak” g ö rm ek ted ir. A n c a k , H o rk h e im e rc ı b a ğ la m d a sosyal g er­ çek lik o ld u k ça g irift v e k o m p le k s ö rg ü lü o ld u ğ u iç in to p lu m felse­ fesi “b ü tü n g e rç e k liğ i” 122 araştırıp o rta y a k o y m a d a v e an aliz etm e­ d e te k b aşm a y eterli b ir d isip lin d eğ ild ir. H o rk h e im e r’a göre, to p ­ lum felsefesi, d o ğ a felsefesi ö rn e ğ in d e n y o la ç ık a ra k diyalektik açıd an tek te k fark lı d isip lin le rle ilin tili o lm ası, b izatih i kendisini deneysel ç a lışm a la r y o lu y la z e n g in le ştirm e si, çeşitlen d irm esi ya da o n lan k en d isin e b ilim se l d a y a n a k y ap m ası g erek e n m ateryalist b ir teori o lm ak d u ru m u n d ad ır. B ö y le c e H o rk h e im e r, tü m bilim dallan y la b ağ lan tılı “ d isip lin le r arası b ir o rta k ça lışm a ” 123 anlayışı b ağ ­ lanım da arg ü m an larım ileri sü rm ü ştü r. H o rk h e im e r’m g ay retleriy le “ to p lu m u n eleştirel teorisi pro gra­ m ı” n etleşm iş 2 , eş d e y işle “to p lu m u n d isip lin le r arası teorisi” için 120 KELLNER, C ritical T h eo ry , M a m s m a n d M odernity, s. 16-17. 121 SLATER, F ra n k fu rt O kulu: K ökeni ve Ö nem i (M arksist Bir Yaklaşım), s. 29. 122 Kaldı ki, A dom o da pozitif bilimlerin gerçeği, tutarlı tümlüğü ve bütünlü­ ğü temsil edemediğinden söz etmiştir: “Bireysel [tek tek] bilimler hep sa­ dece kısmi resimleri, tek tek olguları ve geçerliliği sınırlı olan yasaları sağlarlar; ne ki bu sınırlı perspektifi ve bu perspektif altında her şeyi bü­ tünlük olarak görürler. Bu, bütünlüğü oluşturan gerçekliğin momentlerini yalıtmakla kalmaz, aynı zamanda kendi hareketini gerçeklikten uzaklaştı­ rır” (REIJEN, Willem van; A dorno: B ir G iriş, Çeviren: Mustafa Cemal, Belge Yayınlan, İstanbul, 1999, s. 12). 123 HELD, Introduction to C ritical T heory: H orkheim er to H aberm as, s. 33; JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm a­ lar Enstitüsü T arih i 1923-1950, s. 51. 124 HONNETH, “Critical Theory”, s. 349.



72



bir araştırma metodolojisi taslağı gerçekleştirilmiştir. Böylece Frankfurt Okulu’nda uzmanlaşmayı referans kabul etmiş “sosyal bilimlerin eleştirisi”125 yapılmış, “disiplinler arası, ortak ereklerini hiç gözden kaçırmadan enerjisini değişik ve çeşitli alanlara yö­ neltmesi gerektiği” 126 anlayışı, üye teorisyenlerin şian haline gel­ miştir. Horkheimer döneminde metodik/m etodolojik açıdan başat olan paradigma, felsefe, sanat, bilim ve sosyal teori arasındaki ayrımlaşmanın tersine, aşın-uzm anlaşm ış spesifik disiplinler, felsefe ve sosyal teori arasmda yeni bir “sentezi”/ilişkiyi gerekli görmektedir. Bu noktada Horkheimer, sosyal teorinin ve felsefenin “yeni sentezini” oluşturma çabasındadır. Horkheimer, burada günümüz sosyal bilimler m etodolojisinde tartışılan bir eğilim i13 , yani farklı disiplinlerden ve geleneklerden gelen düşün insanlarının 125 W ILSON, H. T.; “ Eleştirel K uram ın Sosyal B ilim ler Eleştirisi: A dom o’dan H abem ıas’a D eğişen B ir Sorunsaldan K esitler” , F r a n k f u r t O kulu (iç.), Çeviren: Fatih D em ir, Editör: H. Em re B ağce, D oğu Batı Y a­ yınlan, A nkara, 2006, s. 412-459. 126 JAY, D iy alek tik İm g elem : F r a n k f u r t O k u lu ve S osyal A ra ş tır m a la r E nstitüsü T a rih i 1923-1950, s. 49. 127 A ynşm a/ayrım laşm a, aydınlanm a hareketi eksenli m odernlik projesinin bir ürünüdür. S ınırlan koym a ve tanım a çabası olan m odernlik projesinde bilimin, sanatın ve felsefenin alanları birbirinden aynlm ıştır. Burada K ant’ın öncülüğünden ve tesirinden sö z edebilir [H A B ER M A S, Jürgen; “M odernlik: T am am lanm am ış B ir Proje” , Ç eviren: G ülengül Naliş, P ostm o d ern izm (iç.), D erleyen: N ecm i Z ekâ, Kıyı Y ayınları, İstanbul, 1990, s. 37-38]. 128 HELD, Introduction to C ritical T heory: H o rk h eim er to H aberm as, s. 32. 129 KELLNER, C ritic a l T h e o ry , M a rx is m a n d M o d e rn ity , s. 18. 130 Sözgelimi Immanuel VVallerstein’m öncülüğündeki G ülbenkian Kom isyonu’nun raporu (G U LBEN K İA N K O M İSY O N U ; Sosyal B ilim leri Açın: Sosyal Bilim lerin Y eniden Y apılanm ası Ü zerine R apor, Çeviren: Şirin Tekeli, M etis Y ayınlan, İstanbul, 1998), sosyal bilim lerde disiplinler arası yaklaşımı esas almıştır. Bu disiplinler arası bakış tarzı, ülkem iz entelektü­ elinde derhal karşılık bulm uş ve olum lanm ıştır. Bu konuda “ ‘Toplum ve B ilim '/'D efter’ Dergileri Ortak Çalışm a G rubu”nun birlikte düzenledikleri Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünm ek: Yeni Bir Kavrayışa Doğru (Y a­ yma Hazırlayan: Tanıl Bora ve D iğerleri, M etis Yayınları, İstanbul, 1998) adlı sempozyum bildirilerine bakılabilir. Ayrıca W allerstein’in Sosyal Bi­ limleri Düşünmemek: O ndokuzuncu Yüzyıl Paradigm asının Sınırları (Çeviren: Taylan Doğan, Avesta Yayınları, İstanbul, 1999) yapıtı bu bağ­ lamda ilgi çekicidir.



(filozoflar, sosyologlar, tarihçiler, ek o n o m istler v e p sik o lo g ların) ortaklaşa çalışm alarını önerm iştir. H o rk h e im e r’a göre, farklı d isip ­ linler arasm da b ir iletişim k u ru lm alı, b u n ların tarihsel tü m lü k b a ­ kım ın d an b ir d eğ erlen d irilm esi yap ılm alıd ır. O n u n an lay ışın a göre, “ ‘ö z ’, ‘b iç im ’, ‘g ö rü n ü ş’ v e ‘eğ ilim ’ gibi felsefi k ateg o rilere iş düşm ektedir. B unları an lam sız b u la ra k b ir y an a iten b ilim adam ı, kendi pratiğini tarih sel açıd an değ erlen d irem ez. B ü tü n d en kopuk, öyle duran ‘o lg u la r’la, ‘g erç e k le r’le sınırlı kalır.” 131 H o rk h e im e r’m b u ilgisi, b ir y ö n ü y le te o rik an alizler v e d en ey sel araştırm aların ikisinin d e ö n em in i v u rg u lay an G rü n b e rg ’d en kaynaklanır. B u n u n ­ la b erab er H o rk h eim er, o ld u k ça rad ik al o larak tarihsel v e teorik tarzda sosyal in celem en in v e teo rin in ro lü n ü tartışm ayı v e farklı disiplinlerin işbirliğini ö n e çıkarm ıştır. H o rk h eim er, sosyal ve insanı b ilim lerd e işb ö lü m ü n ü n ço k ilerled iğ in d en v e o nların sonuç122 lan n ın çok “p arçalan m ış” o ld u ğ u n d an d o lay ı farklı disiplinlerin yeniden b ütünleştirilm esi zo ru n lu lu ğ u n a işaret etm iştir. H orkheim er, d isip lin ler arası b ağ kurm ayı ereklerken, M arxizm in tarihin v e to p lu m u n ek o n o m ik yorum una, bilim sel v e h er türlü deneysel araştırm ayı o n la n n b u lg u ların ı dışlayan “dogm atizm e” karşıt b ir tav ır takınm ıştır. F ak at h em en belirtelim ki, H orkheim er v e F ran k fu rt O k u lu üyeleri, genel o larak “dogm atizm ” olarak nitelendirdikleri “p o zitiv izm ”e eleştirel b ir tavır takınm ala­ rına karşın deneysel araştırm aların ö n em in e d eğ in m işler ve onu gerekli görm üşlerdir. A n cak H orkheim er, deneysel araştırm anın gerekliliğinin bilim in felsefeden b ağım sızlaşm ası anlam ına gelm e­ diğini özellikle belirtm iştir. H o rk h eim er’m felsefe v e teori temelli deneysel araştırm alara verdiği eh em m iyet old u k ça nettir. N itekim H orkheim er, açılış bildirgesinde, A lm anya v e A v ru p a’daki işçile­ rin v e işverenlerin sosyal sorunlara karşı tutum larım ortaya çıkar­ m aya çalışacağım ve enstitünün b u y ö n d e çaba s a rf edeceğini vur­ gulamıştır. K onuya d air yapılacak araştırm alarda kullanılacak yöntem ler ve teknikler, istatistikler toplam ak, so m kâğıtları uygu­ lamak, b u n lan daha sonra sosyolojik, psikolojik ve ekonom ik açı­ 131 KOÇ AK,“Horkheimer ve Frankfurt Okulu”, s. 40. 132 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 32. 133 KOÇAK, “Horkheimer ve Frankfurt Okulu”, s. 10.



74



dan değerlendirip y o ru m lam ak o la c a k tır.134 “ F ak at d en e y sel ç a lış­ m a, H o rk h e im e r’m v u rg u lam asın a g ö re, te o rik a n a liz in y erin e geçem ez” 135, o n u n tem eli o la ra k d e ğ e rlen d irile m ez . D o lay ısıy la H orkheim er’m F ran k fu rt O k u lu ’n u b a ğ la y a n y ö n tem i, n e d ü n y a ­ nın/tarihin tem elin e T in ’i y erle ştiren “ v u lg a r H e g e lc i” n e d e h u ­ kuk, sanat v e felsefed e o ld u ğ u g ib i in sa n ın ru h u y la k işiliğ in i d e ekonom inin b ir g ö rü n ü m ü o la ra k k av ray a n , e ş d e y iş le so sy al fe ­ nom enlerin m ad d i v a r o lu şla ra (e k o n o m ik ö ğ e y e ) in d irg en e ce ğ in i ileri süren “v u lg ar M a rx ist” tir. B u n o k ta d a d a h a ç o k K o rs c h v e L u k âcs’ın m e tin le rin d e n 136 etk ile n e n e leştire l te o risy en le r, b ilh a ssa da H orkheim er “ d isip lin le r arası a ra ştırm a v e ta rih felse fe si a ra sın ­ daki m eto d o lo jik ilişk ile r iç in b ir g en e l m o d e l ta slağ ı çizm iştir.” 137 D em ek ki H o rk h e im e r’m m e to d o lo jik k a v ra y ışın d a v e y ö n e lim in ­ d e en belirgin iki fig ü r k a rşım ız a çık m ak tad ır: K o rs c h v e L u k âcs. H orkheim er, K o rsc h v e L u k â c s ’ta n h a re k e tle M a n c’ın ilk y a z ı­ lanın (1845 öncesi M a rx ’ı) te m el a la n m a te ry a list ep istem o lo ji yaklaşım ı b en im sem işk e n , o k u lu n ö te k i ö n e m li fig ü rlerin d en M arcuse hocası an ti-M arx ist M a rtin H e id e g g e r’d e n ö tü rü b u y a k ­ laşım ı b ir k en ara b ırak m ış, d a h a ç o k H e id e g g e r v e W ilh e lm D ilthey’in m e tin le rin e y ö n elm iş, b u a ra d a H eg el, M arx , F re u d v e S chiller’in felsefelerin in te sirin d e k alm ıştır. A d o m o ise ta m a m e n B enjam in’in etk isin e g irm iştir.139



134 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O k u lu ve Sosyal A ra ştırm a la r Enstitüsü T arih i 1923-1950, s. 49. 135 HELD, Introduction to C ritical T heory: H orkheim er to H aberm as, s. 34. 136 HorkheimeF’m metodolojisinin biçimlenmesinde Korsch’un ve Lukâcs’ın tesirleri oldukça fazladır (LUKÂCS, T arih ve Sınıf Bilinci; KORSCH, Kari; Marksizm ve Felsefe, Çeviren: Yılmaz Öner, Belge Yayınlan, İstanbul, 1991; KORSCH, Kari; K ari M arx: M ancist K uram ve Sınıf Hareketi, Çeviren: Mehmet Okyayuz, Doruk Yayınlan, Ankara, 2000; KORSCH, Kari; Sosyal Bilimler ve M arksizm : Seçme Yazılar, Derleyen ve Çeviren: Vefa Saygın Öğütle, Salyangoz Yayınlan, İstanbul, 2007). 137 HONNETH, “Critical Theory”, s. 352. 138 JAMESON, M arksizm ve Biçim: Y irm inci Y üzyılda D iyalektik Yazın K uram ları, s. 85-110. M arcuse’ün metodolojik yöneliminde Heidegger’in etkisi fazladır. Bir bakım a M arcuse’ü anlamak için Heidegger’in metinlerinden dolaşmak gerekir. Heidegger’in en temel ya­ pıtı kuşkusuz ki, V arlık ve Z am an ’dır. V arlık ve Z am an dışında



75



Korsch ve Lukâcs’m etkisiyle H orkheim er’m önerdiği m etodo­ loji, maddî gerçeklik ile zihinsel (düşünsel) gerçeklik arasm da bağ kuran, “teori-praxis bağıntısını” 140 ortaya koyan, yani m addi ger­ çeklikle düşün gerçekliğinin diyalektik karşılıklı iç ilişkisini (etki­ leşimini) kavrayabilen bir özelliğe sahiptir. H orkheim er’a göre, Frankfurt O kulu’nun yeni disiplinler arası programı (m etodolojik anlayışı), üye teorisyenlerine “toplum un ekonom ik yaşamı, bireyin ruhsal gelişimi ve kültür alanındaki dönüşüm ler arasm da içten bağlantılar... yalnızca bilim, sanat ve dinin tinsel içerikleri denilen



H eidegger’in önem li diğer m etinleri arasında şu n lan anm ak m üm kündür (H E İD EG G E R , M artin; N e d ir Bu F elsefe, Ç eviren: Dürrin Tunç, Logos Y ayıncılık, A nkara, 1990; H EİD E G G E R , M artin; M e ta fiz ik N e d ir? , Çe­ viren: Y u su f Ö rnek, T ürkiye F elsefe K urum u Y ayınları, A nkara, 1991; H EİD EG G ER, M artin; P ro fe sö r H eid eg g er, 1933’te N eler O ld u ? , Çevi­ ren: Turhan İlgaz, Y apı ve Kredi Y ay ın lan , İstanbul, 1995; HEİDEGGER, M artin; Ö zd eşlik ve A y rım , Ç eviren: Necati A ça, Bilim ve Sanat, Ankara 1997; H EİD EG G ER, M artin; T e k n ik ve D önüş, Çeviren: Necati Aça, Bi­ lim ve Sanat, A nkara, 1998; H E İD EG G ER , M artin; T ek n iğ e İlişkin So­ ru ş tu rm a , Ç eviren: Doğan Ö zlem , Paradigm a Y ayınları, İstanbul, 1998; H EİD EG GER, M artin; B ilim Ü ze rin e İki D ers, Çeviren: Hakkı Hünler, Paradigm••a Y ayınları, İstanbul, 1998; H E İD EG G ER , M artin; Z am an ve V arlık Ü zerine, Çeviren: D eniz K anıt, A Y ayınevi, Ankara, 2001; H EİDEGGER, M artin; N ietzsc h e’n in T a n r ı Ö ld ü Sözü ve D ünya Re­ sim leri Ç ağ ı, Çeviren: Levent Ö zşar, A sa K itabevi, Bursa, 2001). 139 BU CK-M ORRS, T h e O rig in s o f N eg ativ e D ialectics. 140 Lukâcs, T a rih ve S ın ıf B ilin ci’nde; M arx’ın, düşüncenin kendi kendini gerçeklik durum una getirm ekte diretm esinin yeterli olm adığım , gerçekli­ ğin bizatihi kendisini de düşünce durum una getirm ekte diretmesi gerekli­ liği üzerinde durarak teori ile praxis bağıntısını form üle ettiğini vurgula­ mıştır. Lukâcs, teori ile praxis’in birliği bilincin gerçeklikle böylesi bir ilişki kurması durum unda olanaklı olabileceğini ileri sürmüştür. Fakat bu olanağın m eydana gelm esi için, “bilincin ortaya çıkışı da, tarihsel sürecin kendi amacına... doğru atm ak zorunda olduğu kesin sonuçlu bir adım şek­ linde olmalıdır. Teorinin tarihsel işlevi işte bu adımı pratikte mümkün hale getirmektir. Öyle tarihsel bir durum ortaya çıkar da bir sın ıf toplumu ken­ dini savunma mücadelesi içinde anlam ak zorunda kalırsa, bir sınıfın ken­ dini anlaması toplumu bir bütün olarak anlaması dem ekse, dolayısıyla sı­ n ıf böyle bir anlam veya bilgi açısından hem özne hem de nesne ise, kısa­ cası bu koşulların hepsi yerine geliyorsa, teori ve pratiğin birliği, yani teo­ rinin devrimci işlevi de o zaman imkân içine girer” (LUKÂCS, Tarih ve Sınıf Bilinci, s. 55).



76



şeyleri değil aynı zamanda hukuk, etik, moda, kamuoyu, spor, eğlence, yaşam tarzı vb.”141 inceleme olanağı sunmuştur. Horkheimer, bireyin ruhsal gelişimi, toplumun ekonomik yaşamı ve kültürel dönüşümler arasındaki bağlantının irdelenmesiyle as­ lında, “tikel var oluş ile tümel akıl, gerçeklik ve düşünce, hayat ve tin arasındaki ilişkiler”142 sorunsalının da bilimsel bir zemine yer­ leştirilebileceğini vurgulamıştır. Horkheimer ve ekibi, Mancist teoride altyapı ile üstyapı arasm­ da boşluk olduğunu ve bu boşluğun giderilmesi noktasında çaba sarf etmeleri gerektiğini düşünmüşlerdir. Eleştirel teorisyenlere göre, ekonomik temelli altyapıyla düşünler alanı eksenli üstyapı arasındaki kopukluk, “ikisini birleştiren psikolojik bağlantının ortaya konulmamış olmasından ileri gelmektedir.”143 Eleştirel teorisyenler Manc’ın teorisinden kaynaklanan bu sorunsalı Freud’un teorisinden istifade ederek çözmeyi düşünmüşlerdir. İşte, bu bağlamda Frankfurt Okulu’nda bu sorun üzerine ilk kafa yoran kişi, Marx ile Freud’u, yani Mancizmle psikanalizi (Freudculuğu) bütünleştirme görevini üstlenmiş olan Fromm olmuştur.1 Ortodoks Manristler, bilhassa Frankfurt Okulu’ndaki Grünbergciler psikolojinin Mancizmi derinleştiremeyeceğini14, 141 Horkheimer’den aktaran; KELLNER, C ritic a l T h e o ry , M a r n s ı n a n d M o d e rn ity , s. 18. 142 KOÇAK, “Horkheimer ve Frankfurt Okulu”, s. 11. 143 JAY, D iy alek tik İm g elem : F r a n k f u r t O k u lu ve S o sy al A r a ş tırm a la r E n stitü sü T a r ih i 1923-1950, s. 129. 144 HONNETH, “Critical Theory”, s. 354; JAY, D iy a le k tik İm g elem : F ra n k f u r t O k u lu ve Sosyal A r a ş tır m a la r E n s titü s ü T a r ih i 1923-1950, s. 134; SLATER, F r a n k f u r t O k u lu : K ö k e n i ve Ö n e m i (M a r k s is t B ir Y aklaşım ), s. 155. 145 Ortodoks M arxistlere göre, “psikoloji, tarihsel m ateryalizm in kurucuları tarafından belirlenm iş çizgilerin içinde yer alam az ve aldığında da bu ‘seçm eciliğe’ yol açar” [SLATER, F r a n k f u r t O k u lu : K ö k en i ve Ö n em i (M a rk sist B ir Y ak laşım ), s. 154]. B öylece M arx Ortodoksluğunu savu­ nanlar, Freud ile M arx arasında herhangi b ir ilişki kurm anın zorunlu ola­ rak “ seçmeci” olacağını iddia etm işlerdir. Bu noktada “Eleştirel K uram ’ın ayırt edici özelliklerinden biri, geleneksel M arksizm ’de ihmal edilm iş olan süje ve toplum arasındaki psikolojik uzlaşım ların b ir kuram ını üretm eyi amaçlayan M arx ve Freud sentezidir” [K E LL N E R , D ouglas; “ Erich



77



psikanalizle M arxizmin bütünleşemcyeceğini vurgulamışlardır. Fromm ise tam tersine, bir büyük teori abidesi olarak nitelediği Mancizm ile Freudculuğun146 uzlaşabileceklerini ve bütünleşebile­ ceklerini iddia etmiştir. Freudculukla Mancizmin “bilinçliliği, tari­ hin nihaî motoru olarak değil de, ‘diğer gizli güçlerin’ yansıması olarak ele almaları noktasında birleştiklerini iddia etmiştir.” 147 Fromm ’a göre, böylesi “bir sentez her iki alanı da besleyecektir.” 148 Fromm’un Mancizmle psikanalizi birleştirme çabasının teme­ linde, onun Mancizmi “hümanizm” 149 olarak kavrama­ sı/değerlendirmesi yatar.150 Bu bağlamda Manc’ın hümanist felse­ fesi ana hatlanyla, ‘“ özü ve sözü bir olan’ ya da ‘düşündüğü gibi davranan’ insanlar ile ilgilidir.” 151



146 147 148 149



150 >sı



Fromm, Fem inizm ve Frankfurt Okulu*', F r a n k f u r t O k u lu (iç.), Çeviren: H. Emre B ağce, Editör: H. Em re Bağce, Doğu Batı Y ayınlan, Ankara, 2006, s. 359]. FRO M M , Erich; T o p lu m sa l B ilin çaltın ın A ra ştırılm a sı, Çeviren: Aydın A ntan, Arıtan Y ayınevi, İstanbul, 2004, s. 33. SLATER, F r a n k f u r t O k u lu : K ökeni ve Ö n e m i (M a rk sist B ir Y akla­ şım ), s. 157. FROM M , Erich; İta a tsiz lik Ü zerine (D en em eler), Çeviren: Ayşe Sayın, Yaprak Kitap Y ayın Pazarlam a, İstanbul, 1987, s. 34. “Mancizm hüm anizm dir’* anlayışına en sert tepki gösteren Mancistler arasında 20. yüzyılın en ilginç ve ilgi çekici portresi Cezayirli düşün ada­ mı Louis A lthusser’in görüşleri oldukça önem lidir. Althusser, Mancist fel­ sefenin hüm anizm bağlam ında değerlendirilem eyeceğini İngiliz komünist filozofu John Levvis ile olan polem iğinde öne çıkarmıştır. John Lewis’e göre, Mancist felsefe hüm anisttir. John Levvis’in kafasındaki Manc felsefe­ sini özetleyen tezler şunlardır: 1) Tarihi yapan insandır. 2) İnsan, tarihi “aşarak” tarih yapar. 3) İnsan ancak yaptığını bilir. Althusser, John L ew is’e C ev ap (Çeviren: M üntekin Ö km en, V Y ayınlan, Ankara, 1987, s. 3-45) eserinde, John Lew is’in üç tezine karşılık şöyle demiştir: 1) Tarihi yapan kitlelerdir. 2) S ınıf savaşımı tarihin motorudur. 3) Yalnız varolan bilinir. Bu tezler; A lthusser’in kafasındaki teorik anti-hümanizm olarak kavradığı Marx felsefesini özetleyen tezlerdir. FROMM, Erich; Marx'ın İnsan Anlayışı, Çeviren: Kaan H. Ökten, Antan Yayınevi, İstanbul, 1993; FROMM, İtaatsizlik Üzerine (Denemeler). FROMM, M arx’ın İnsan Anlayışı, s. 24.



78



Manc’ın, sadece toplum yasaları ve evrimiyle ilgilendiği, insan­ la, dürtüleriyle ve kişiliğiyle çok fazla ilgilenmediği biçiminde ileri sürülen görüşler doğru değildir.152 Marx’m çalışmalarında asıl ilgi alanı “yalnızca biyolojik, anatomik ve fizyolojik değil, aynı za­ manda psikolojik açıdan da tanımlanabilir bir özellik” 153 taşıyan insandır. Fromm, Marx’ın ana gayesini şu şekilde ifade etmiştir: “İnsanı maddi çıkarların egemenliğinden, kendi düzeni ve eylemle­ rinin kısıtlayıcılığmdan kurtarmaktır.” 154 Marx’m ana amacı, inşam maddi çıkarların kıskacından ve kendi çevresinde ördüğü hapisha­ ne duvarlarından kurtarıp özgürlüğüne kavuşturmaktır.155 Marx, insanın özgürleşmesinin mücadelesini vermiş ve onun nasıl özgür olabileceği sorusu üzerine yoğunlaşmıştır. 56 Fromm’a göre, Marx’ın Kapital de dahil olmak üzere öteki metinlerinde157 öne çıkan kavramlar hep hümanizmaya dairdir: “İnsanın özü”, “çarpı­ tılmış insan”, “yabancılaşma”, “bilinç”, “tutkulu eğilimler” ve “bağımsızlık” gibi.158 Fromm’un M arx’a ilişkin yaptığı bu sapta­ ma, Freud için de geçerlidir. Fromm’a göre, çağımızın mimarlığım yapmış olan Marx ve Freud’un159 düşün yönelimlerinin temelinde hümanizm anlayışı bulunmaktadır. Marx ve Freud’un fikirlerinin



152 FROMM, Erich; İnsan Bilgisi ve H ü m an ist P lanlam a, Çeviren: Acar Doğangün, A ntan Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 75. 153 FROMM, M a rx ’ın İnsan A nlayışı, s. 71. 154 FROMM, İtaatsizlik Ü zerine (D enem eler), s. 17. 155 FROMM, Erich; Barışın T ekniği ve S tratejisi, Çeviren: Aydın Antan ve Kaan H. Ökten, Antan Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 45. 156 FROMM, Erich; Sevginin ve Ş iddetin K aynağı, Çeviren: Yurdanur Salman veN alân İçten, Payel Yayınevi, İstanbul, 1990, s. 156. 157 Fromm’un Marx felsefesini “hüm anist” bağlamda değerlendirmesinde esas aldığı metinler M arx’ın 1844 E ly a z m a la rı: E k o n o m i P o litik ve Felsefe [Çeviren: Kenan Somer, Sol Yayınları, Ankara, 1993. Ki, bu metin MARX, Kari; 1844 F elsefe Y a z ıla rı, Çeviren: Murat B elge, V Yayınları, Ankara, 1986] ile M arx’ın Engels’le birlikte kaleme aldığı A lm an İd eo lo jisi - F e u e r b a c h (Çeviren: Sevim Belli, Sol Y ayınları, Ankara, 1992) eseridir. Fromm, M a r x ’ın İn sa n A n la y ış ı’na yazdığı ön­ sözde bu duruma işaret etmiştir. 138 FROMM, İta a tsiz lik Ü z e rin e (D en em eler), s. 18. 139 FROMM, Erich; Ç a ğ ım ız d a K işilik S o ru n u : İn sa n D a v ra n ış la rın ın K ö k en leri, Çeviren: Yasemin K alaycıoğlu, D üşünen A dam Y ayınları, İstanbul, 1993, s. 17.



yeşerdiği o rtak tarla, h ü m an izm ad ır.160 “H e r ik isin d e d e ö d ü n v e r­ m ey e y anaşm adıkları b ir inşam ö zg ü rleştirm e isten ci b u lu n m a k ­ taydı. D o ğ ru lu ğ a b u ö zg ü rleştirm en in b ir aracı olarak , y in e ö d ü n verem eyecekleri b ir in an ç d u y u y o rlar v e b u ö zg ü rleştirm en in k o ­ şulunun insanın yanılsam a... zincirini k ırm a y eten eğ in d e b u lu n d u ­ ğuna inanıyorlardı.” 161 M a rx ’ın b u rju v a d ü zen in i v e ideolojisini kritik ederk en to p lu m için o rtay a k o y d u ğ u hizm eti, F reu d d a kendi 1£L^ kuram ıyla b irey ler için gerçekleştirm iştir. M anc’ın an alizlerin e ilav e ed ileb ilecek p sik o lo jik çö zü m lem e­ ler, F re u d ’u n ortaya k o y d u k larıy la aynıdır. “F re u d ’u n u yguladığı yö n tem o lan p sik an aliz (ru h çö zü m lem e), ru h u n en in ce ayrıntısına değin v e e n y alan d an in celen m esin i sağ lam ıştır.” 163 F reu d cu p si­ kanaliz, h e r şey d en evvel d in am ik psikolojidir; in san ın davranış, duygu v e ideallerini g ü d ü ley en p sişik güçlerle ilişkilidir. “B u güç­ ler h e r zam an b u b iç im d e g ö zlem len em ey eb ilin ir, izlenebilir olgu­ lardan çık arılm alıd ırlar v e k endi çelişkileri, d ö n ü şü m leri göz önüne alınarak in celen m elid irler.” 164 F ro m m cu b ağ lam d a M arx izm e katkı sun m ak için b ir p sik o lo ji, aynı zam an d a in san ın gereksinim leriyle, içinde y e r ald ığ ı/v ar o ld u ğ u sosyal v e tarihsel g erçek liğ in karşılıklı etkileşim süreci o larak p sişik g ü çlerin ev rim ini g ö z ön ü n d e b u lu n ­ durm alıdır. F ro m m ’a göre, p sik o lo jin in e n b aştan b eri sosyal p si­



160 A.g.e., s. 34. 161 FROMM, Yeni B ir İnsan Yeni B ir T oplum (Y anılsam a Z incirlerinin Ötesinde), s. 35. Fromm’un bu yapıtı, iki farklı isimle çevrilmiştir [FROMM, Ç ağım ızda Kişilik S orunu: İnsan D avranışlarının Köken­ leri; FROMM, Erich; Y anılsam a Z inciri, Çeviren: Akın Kanat, İlya İz­ mir Yayınevi, İzmir, 2006]. Bu durum From m ’un başka yapıtları için de geçerlidir. Meselâ, Fromm’un M an For Him self eserinin Türkçe’de iki farklı adla çevirisini bulmak mümkündür: FROMM, Erich; Kendini Savu­ nan İnsan: A hlâk Felsefesinin Psikolojisine İlişkin B ir A raştırm a, Çevi­ ren: Necla Arat, Say Yayınlan, İstanbul, 1996; FROMM, Erich; Erdem ve M utluluk: Ahlâk Psikolojisi Üzerine B ir İnceleme, Çeviren: Ayda Yörükân, Türkiye İş Bankası Yayınlan, İstanbul, 1994. 162 FROMM, Erich; F reud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları, Çeviren: Aydın Antan, Antan Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 192. 1 3 FROMM, Erich; Psikanaliz ve Din, Çeviren: Şükrü Alpagut, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1990, s. 18. 164 FROMM, İtaatsizlik Üzerine (Denemeler), s. 18.



80



koloji, özellikle “insanın bilincini irdeleyen; çözüm sel psikoloji” 165 olması gerekir. Bunu da ilk defa F re u d ’dan önce M arx ortaya koymuştur. Başka bir deyişle, Manc, kendi psikolojik görüşlerini ileri sürerek, F reu d ’u aşm ış ve sosyal psikolojinin tem ellerini oluş­ turmuştur. Manc, cinsellik ve açlık gibi doğuştan getirilen içgüdü­ lerle, ihtiras, nefret ve söm ürü gibi hayat deneyi içinde edinilen, yani bir toplum un üretici güçlerince belirlenen, bu sebeple d e ta­ rihsel süreç içinde değişebilecek güdüler arasm da köklü bir ayrım yapmasını bilm iş bir düşünürdür.1 6 Z aten “ insan odaklı b ir kuram (Mancizm), insan gerçeği ile ilişkisini koparm am aya ö zen gösteri1A7 yorsa, psikoloji olam adan söz konusu olam az.” H er ne kadar M arx, insanın, varlığının v e bilinçliliğinin b ir p ar­ çası olduğu toplum un yapışınca belirlendiğini, Freud ise toplum un, insanın varlığının onun doğuştan gelen fizyolojik ve biyolojik donatımını bastırarak etkilediğini ileri sürm üşse d e 168 From m , ikisinin teorilerinin birleştirilebileceğini iddia etm iştir. M ancizm sosyal ve bireysel yaşam da ekonom ik güç v e çıkarların önceliğini vurgularken, psikanaliz psikolojik/bireysel ve içgüdüsel faktörler üzerinde odaklaşır. B u noktada F rom m ikisinin sentezinin rahatlık­ la yapılabileceğini iddia etm iştir. Ç ünkü From m , bireyin (sosyal kişiliğin) sosyal koşullardan soyutlanarak analiz edilem eyeceğini, bireysel bilinç ile m addi koşullar arasm da karşılıklı b ir ilişki­ nin/etkileşimin olduğunu ileri sürm üştür. B urada From m , M arxizmin ideolojik üstyapı ile toplum un m addi tem eli (altyapı) arasındaki zinciri açıklam ada Freudculuğun sosyal kişilik/karakter (özyapı) kavram ının önem li b ir kaynak olduğunu söylem iştir. Fromm’a göre, bu çerçevede “M arx, çoğu kişi tarafından, ideolojik üstyapının ekonom ik tem elin yansım asından başka b ir şey olm adı­ ğım vurguladığı biçim de yorum lanm ıştır. O ysa bu doğru değildir. Manc’ın kuramında, aslında, üstyapı ile tem el arasındaki ilişkinin



165 A.g.e., s. 19. 166 p ro m M , Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları, s. 192. 1. 6g 67 FROMM, İtaatsizlik • Üzerine (Denemeler), s. 20. FROMM, Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum (Yanılsama Zincirlerinin Ötesinde), s. 133.



81



doğası yeterince açık lan m am ıştır.” 169 F reu d cu lu k ise toplum un sosyal kişiliği in şa ettiğini, in şa ed ilen sosyal k işiliğ in d e toplum a uyg unluk taşıy an d üşünler, id eo lo jiler ü retm ey e v e sürdürm eye yönelim li old u ğ u anlayışım ben im sem iştir. B elirli düşünceleri oluşturan, kişilikleri y aratan sad ece ek o n o m ik alty ap ı değildir. D üşü n ler b ir k ez inşa edildikten so n ra h e m sosyal kişiliği h em de dolaylı o larak so sy o -ek o n o m ik y ap ıy ı etk ilem ek ted ir. F ro m m ’un burada işaret e tm ek istediği şey, “to p lu m sal ö zy ap ım n (kişiliğin), sosyo-ekonom ik yapı v e d ü şü n ler v e to p lu m için d e eg em en olan ülk ü ler arasındaki aracı o ld u ğ u d u r.” 170 F ro m m ’d a so sy al k işilik 171 aşağıda d a g ö rü ld ü ğ ü gibi, h e m ek o n o m ik alty ap ıd an düşünlere hem d e dü şü n lerd en ek o n o m ik alty ap ıy a h e r iki y ö n d e aracılık eder:



E k o n o m ik A ltyapı



[Tem el]



i



t



Sosyal K işilik



[Ö zyapı]



1



î



D üşünler ve İdealler [Ü lküler]



K ısaca F rom m , bireysel bilinç, d ü şü n ler v e ideallerle ekonom ik tem el arasm da karşılıklı ilişkinin v ar olduğunu, dolayısıyla M arxizm le F reudculuğun bütünleşm esini esas alan m ateryalist sosyal psikolojinin tem el işlevinin “ bilinçaltm ca yönlendirilen insan davranışlarım , sosyo-ekonom ik altyapının tem el ruhsal itkeleri üzerindeki etkileri açısından anlam ak v e anlatabilm ek” 172 169 FROMM, İtaatsizlik Üzerine (Denemeler), s. 23. 170 FROMM, Yeni B ir İnsan Yeni B ir Toplum (Yanılsam a Z incirlerinin Ötesinde), s. 104. 171 A.g.e., s. 104. 172 JAY, Diyalektik İmgelem: F ran k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923>1950, s. 139.



82



noktasında odakJaştığını savunm uştur. B ö y lelik le F ro m m ’a göre, Freudculuk ile M ancizm b irb irin d en ay rılam az iki ö ğ e k o n u m u n ­ dadır. Eleştirel teori geleneği için d e F ro m m ’u n b u g ö rü şü n ü en çok benim seyen düşü n ad am ı M a rc u se ’dür. B u d u ru m a F ro m m da işaret etm iştir: “ .. . M anc v e F re u d arasın d ak i ilişk iy e y ö n elik ilg i­ yi, M ax H ork h eim er v e d a h a so n ra T h e o d o r W . A d o m o gibi Frankfurt O k u lu ’n u n d iğ e r ü y eleriy le d e p a y la şa n H erb ert M arcuse’tu.” 173 M arcu se, y ap ıtların d a, ö ze llik le d e Eros ve Uygarlık’ta, M ancizm ile F re u d cu lu ğ u b irle ştirm e y e ç a lışm ış v e h atta “eleştirel teorin in F reu d ile M an c’ı e k le m le m e k o n u su n d a k i çalış­ m alarını daha d a ilerilere” 174 taşım ıştır. M a rc u se, sö z k o n u su m e t­ ninde tem el am acın ın “ru h b ilim sel k av ra m la rın p o litik v e to p lu m ­ bilim sel tözünü g eliştirm ek ” 175 o ld u ğ u n u bild irm iştir. M arcu se, F reudculuk ile M ancizm i b irle ştirm e y e g irişm iş, F re u d v e M an c’ın görüşlerinin, “ ay n ı tü m lü ğ ü n , ay n ı to ta lite n in iki ay rı d ü ze y in e ilişkin iki ayrı y o ru m lam a b iç im i o ld u ğ u n u ” 176 id d ia etm iştir. A n - A cak, hem en belirtelim ki, M arcu se, k ap italist sistem in an alizin d e | Manc v e M ancizm e eleştirel y ak laşm ış, F re u d v e F re u d cu lu ğ u d ah a * fazla önem sem iştir. B a şk a b ir an latım la, M arcu se, b u rju v a toplum lannı tahlil ederk en ek o n o m i-p o litik a b ağ lam lı M ancçı b ir te rm in o ­ lojiden ziyade d ah a ç o k p sik o lo jik , ö ze llik le d e F re u d cu b ir çerçe­ ve izlem iş, çö zü m ü M anc’ta aram ad ığ ı g ib i o n u eleştirm ey e d ev am etmiştir: “T op lu m u n g ö n en ci arta n b ir b iç im d e sav u rg an lığ ın , ıv ır zıvır aygıtların, ö n ced en ta sarlan a n esk im en in v e y o k e tm e araç la­ rının aralıksız ü retim v e tü k etim in e b ağ ım lılaşırk en , b irey lerin bu gereksinm elere geleneksel y o lla n n ö tesin d e u y arlan m aları g erek ­ m ektedir. ‘E ko n o m ik k a m ç ı’, en inceltilm iş b iç im le rin d e bile, bundan böyle b u g ü n ü n m o d ası geçm iş ö rg ü tlen işin d e v a r oluş



173 FROMM, Erich; Psikanalizin B unalım ı: F reud, M arx ve Sosyal Psiko­ loji Üzerine Denem eler, Çeviren: Kıymet Erzincan Kına, Say Yayınları, İstanbul, 2005, s. 26-27. 174 JAY, Diyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A ra ştırm a la r Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 159. 175 MARCUSE, Eros ve Uygarlık: Freud Üzerine Felsefi Bir İnceleme, s. xxiii. 176 MARCUSE, “Marcuse ve Frankfurt Okulu”, s. 63.



83



savaşım ının sürdürülm esini güvence altına alm aya yeterli görün­ m em ektedir -ne d e yasalar v e yurtseverlik dizgesinin daha da teh­ likeli bir genişlem esi için etkin h alk desteğini sağlam a bağlam aya yeterli görünm ektedir. İçgüdüsel gereksinim lerin bilim sel yönetim i çoktandır dizgenin yeniden-üretim inde dirim sel bir etm en olm uş­ tur: Satın alınm ası ve kullanılm ası gereken eşyalar libidonun nes­ nelerine dönüştürülm ektedir; dövüşülm esi ve nefret edilm esi gere­ ken ulusal D üşm an öyle b ir düzeye dek çarpıtılıp şişirilm ektedir ki, saldırganlığı bilinçaltının derinlik boyutunda etkin kılabilm ekte ve doyurabilm ektedir. K itle dem okrasisi O lgusallık İlkesinin bu içeyansıtılm asınm gerçekleşebilm esi için politik donatım ı sağlar; yalnızca halkın (bir noktaya dek) kendi efendilerini seçm esine ve onlan yöneten hüküm ete (b ir noktaya dek) katılm asına izin ver­ m ekle kalm az, ay n c a efendilerin denetledikleri üretici ve yok edici aygıtın uygulayım bilim sel perdesi arkasında kaybolm alarına da izin verir ve işbirliği edenlere bağışladığı yararların ve konforun insansal (ve özdeksel) bedelini gizler. Etkili olarak denetlenen ve örgütlenen insanlar özgürdürler; bilgisizlik ve erksizlik, içeyansıtılm ış özerksizlik özgürlüklerinin bedelidir.” 177 Sonuçta, eleştirel teorisyenler, öncelikli olarak M ancizm ile psikanalizin sentezini disiplinler arasındaki sınırların ortadan kaldı­ rılması ve uzm anlaşm anın y o k edilm esi, yani disiplinler arası/üstü çalışm alara zem in oluşturm ası noktasında benim sem işlerdir. Eleş­ tirel teorisyenler, ikinci olarak M ancizm ile Freudculuğun sentezi bağlanım da “ m ateryalist sosyal psikoloji” geliştirm ek niyetindedir­ ler. Bunun ana sebebi ise, M ancizm in “toplum un üyeleri arasındaki inançları, değerleri ve istekleri nasıl biçim lendirdiğini detaylı ola# 178 rak tanım layan sosyo-psikolojik teoriden yoksun” olduğunu düşünm eleriyle bağıntılıdır. H orkheim er’m yöneticiliğiyle birlikte Frankfurt O kulu’ndaki bilimsel araştırm anın m antığı ya da m etodolojik yönelim, ekono­ m ik “altyapı”dan kültürel/düşünsel “üstyapı”y a 17 ve aslında ikisi 177 MARCUSE, Eros ve Uygarlık: Freud Üzerine Felsefi Bir İnceleme, s. xi-xii. 178 KELLNER, Critical Theory, M a m sm and Modernity, s. 36. 179 Bu bağlamda Frankfurt Okulu’nun önemli teorisyen (erinden Lövventhal, eleştirel teoriyi şöyle tarif etmiştir: “Hiçbir zaman bir sistem olma iddiası



84



arasındaki d iy a lek tik ilişk iy e d o ğ ru o lm u ştu r. B a ş k a b ir d ey işle, G rünberg d ö n em in d e an a liz b irim i k a p ita list to p lu m u n e k o n o m ik altyapısı iken, H o rk h e im e r ile b e ra b e r e n stitü n ü n ilgi o d a ğ ı “ k ü ltü ­ rel üstyapı” 180 o lm uştur. N ite k im F ra n k fu rt O k u lu ’n u n y a y ın o rg a1o t m Zeitschrift' in ilk say ısın a v erile n m a k a le le rd e b u d u ru m u en som ut b ir şek ild e g ö rm e k o la n ak lıd ır. D e rg in in ilk m a k a le si o la n “N o tes o n S cien ce an d th e C risis’” d e (“ B ilim v e B u n a lım Ü z e rin e G özlem ler”) H o rk h eim er, y aşad ığ ı d ö n e m d e b ilim le rin v e b ilg in in birbirinden a y n ş ık k alışı v e k o p u şu o lg u su y la , b u d u ru m a k a y n a k ­ lık eden k o şu llar ü z e rin d e d u rm u ştu r. H o rk h e im e r, b ilim d e k i k riz ­ lerin genel k rizlerd en a y rılm a z o ld u ğ u n u sa v u n m u ştu r. B ilim in bunalım ını an lam a g ü n ü m ü z so sy a l d u ru m u n u n d o ğ ru te o risin e bağ lıd ır.182 G ro ssm an n , d e rg iy e M a rx v e k a p ita liz m in çö k ü şü n e , P ollock ise k ap italist siste m le rd e p la n lı e k o n o m in in a ç m az ların a d air m ak ale v erirk en , L ö w e n th a l’ın y a z ısı e d e b iy a t so sy o lo jisin in ilgi odağı v e y ap m ası g e re k e n ö ğ e le r ü z e rin e d ir. A d o m o d a m ü z ik ve m ü zik so sy o lo jisin in işlev leri ü z e rin e iki m a k a le k a le m e a lm ış­ tır. D iğer iki m a k a le ise to p lu m a ra ştırm a la rın ın p sik o lo jik b o y u tla ­ rı üzerinedir. B u n la rd a n b irisi H o rk h e im e r’m “ T a rih v e P sik o lo ji” m akalesi iken ötek isi e n stitü y e y e n i ü y e o la n F ro m m ’u n m a k a le si­ dir. K ısaca H o rk h e im e r v e M a rc u s e g ib i so sy a l te o ri v e felsefed e 183







/» |



_



uzm an d ü şü n ad am ları, Zeitschrift'd e en tele k tü el ta rih v e felsefe üzerine m ak aleler y az m ışlark en , F ro m m tü m ilg isin i m a tery alist sosyal p sik o lo jiy e y ö n len d irm iştir. L ö w e n th a l v e B e n ja m in ed eb i-



taşımadan bütün kültürel fenom enlere yönelik ortak, eleştirel, temel bir tu­ tumdur, bir perspektiftir” [Lövventhal’den aktaran; KEJANLIOGLU, Beybin; “Eleştirel Teorinin ‘Diğerleri’nden Leo Low enthaP\ T oplum ve Bilim (iç.), Sayı: 110, 2007, s. 198]. 180 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A ra ştırm a la r Enstitüsü T arih i 1923-1950, s. 44; KOÇAK, “Horkheimer ve Frankfurt Okulu”, s. 11. İRİ • JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A ra ştırm a la r Enstitüsü T arih i 1923-1950, s. 51. 182 HORKHEİMER, Max; “Notes on Science and the Crisis”, Max Horkheimer, C ritical T heory: Sclected Essays (iç.), Çeviren: Matthevv J. O’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, Nevv York, 1999, s. 9. 183 KELLNER, C ritical T heory, M arxism and M odernity, s. 26.



85



yat sosyolojisine ilişkin yaklaşımlarını geliştirmişlerdir. Adomo, belli/katı başat düşün biçimlerine ilişkin ideoloji eleştirileri ve popüler müziğin sosyolojisinin gelişimine katkı sağlamaya çalışır­ ken, Pollock siyasal ekonomi, Neum ann ve Kirchheimer siyasal sosyolojiye katkı sağlayan makaleler yazmışlardır. Horkheimer’m yönetici olduğu dönemde Frankfurt O kulu’nun metodolojik yönelimi, araştırma programı oldukça belirgin bir hale gelmiştir. O kul’un araştırma programı, kültür ve serbest zamanlan (yaşam tarzı, müzik, spor, eğlence vb.) inceleyen, bireyi anlamaya yönelik eğilimler taşıyan, disiplinler arası bağ kurmaya çalışan, bir dereceye kadar “ortodoks olmayan bir Mancist sosyal teori” 184 kimliğindedir. Bu çerçevede eleştirel teorinin metodolojik vurgulannı şöyle sıralamak mümkündür: i o r



'



v



• *I



S



1) Eleştirel teori, yanşan disiplinler (bilimler/alanlar) arasındaki sınırlan zayıflatmakta ve sınırlan çizmeye karşı çıkmaktadır. 2) Eleştirel teori, toplum ve kültür, ekonomi, politika ve felsefe arasındaki bağı ve birbirlerine bağlı olmayı vurgulamaktadır. 3) Eleştirel teori, çoklu disipliner bakış açısıyla geleneksel ve çağdaş sosyal bilimsel teorilerden aynlm akta186, diyalektik ve



184 A.g.e., s. 18. A.g.e., s. 7-8. 1RA H orkheim er’ın Frankfurt O kulu’na getirdiği en büyük katkı metodolojik yöndendir. Zaten “ 1930’lar boyunca enstitünün dergilerindeki temel me­ todolojik m akalelerin sorum lusu” (STIRK , C ritic a l T h eo ry , Politics and Society: An In tro d u c tio n , s. viii) olan H orkheim er ile birlikte eleştirel teorinin sınırları ve m etodolojik bağlamı oldukça netleşmiştir. M etodolo­ jik açıdan Guess, T h e id e a o f a C ritic a l T h eo ry : H ab e rm a s and the F ra n k fu rt School yapıtında (s. 1-2) eleştirel teoriyi üç temel teze dayalı olarak irdelemiştir: 1) Eleştirel teoriler insan aksiyonlarına yol gösterici olarak iki temel noktada özel konumlara sahiptirler: a) Eleştirel teoriler, kendilerini tutan aracılarda aydınlanmayı üretmeyi amaçlarlar, b) Eleştirel teorisyenler, özgürleşimcidirler. 2) Eleştirel teoriler bilişsel içeriğe sahip­ tir, yani eleştirel teoriler bilgi formlarıdır. 3) Eleştirel teoriler, doğal bilim­ lerdeki teorilerden epistemolojik olarak temel yollarda ayrılırlar. Doğal bi­ limlerdeki teoriler nesnelleştirici, buna karşın eleştirel teoriler düşünümlüdürler. Genelde Frankfurt Okulu üyeleri bilimsel teoriler ile eleştirel teoriler arasmda keskin bir ayırım yapm ışlar ve teorinin bu iki tipi



86



materyalist sosyal teori geliştirmeye girişmektedir. B u proje bilim­ lerin, siyasaların ve felsefenin ortaklaşa “disiplinler ötesi” sentezini gerekli kılmaktadır. Bu çerçevede eleştirel teori birkaç bilim dalıy­ la ilgili değil, “disiplinler ötesi”dir. Eleştirel teorisyenler, bu nokta­ da otorite, aile, faşizm, devlet kapitalizm ine geçiş gibi konularda teoriler geliştirmek için çeşitli disiplinlerden yararlanan bilgi-yüklü varlıklar olan düşün adam larından müteşekkildirler. Böylelikle eleştirel teorisyenler ayrışık bilimsel form asyonların argüm anları­ nın tutarlılık ve geçerliliğini eleştirerek yeni bir disiplinler ara­ sı/ötesi sosyal teori inşa etm e çabası içindedirler. 4) Eleştirel teorisyenler, bütün sosyal süreçlerde ekonom inin yapıcı rol oynadığım ileri sürmektedirler. 5) Eleştirel teori, felsefe ve sosyal teori arasm da kurul­ muş/gerçekleşmiş sınırlan ortadan kaldırm akta ve aynca teoriyle siyasa arasındaki aynlıklan da yok etm eye girişmektedir. Bu doğ­ rultuda eleştirel teori kendisini hem yeni sosyal koşullan eleştir­ meye ve kavramsallaştırmaya sürekli girişen çağdaş dönem in bir a “sosyal teorisî9 hem de M arx ve H egel’i izleyerek tarihin çeşitli jj aşamalan arasındaki sınırlan ayıran “tarihsel teori” olarak görmek­ tedir. Böylece eleştirel teori sosyal yapılanm anın şimdiki formlan-



a ra sın d a üç n o k ta d a ö n e m li f a rk lılık la n n o ld u ğ u n u ileri sü rm ü şle rd ir. B u ­ n a g ö re ilk o lara k , b ilim se l te o rile r ile e le ştire l te o rile r a m a ç la n b a k ım ın ­ dan a y n lırla r. B ilim sel te o rile r d ış d ü n y a n ın b a şa rılı m a n ip ü la sy o n u n u , eleştirel te o risy e n le r ise a y d ın la n m a v e ö z g ü rle ş im i a m a ç la rla r. İk in ci o la ­ rak, eleştirel te o rile r v e b ilim se l te o rile r k e n d i m a n tık sa l y a d a b ilişse l y a ­ p ıla n b a k ım ın d an a y rışırlar. B ilim se l te o rile r n e sn e lle ş tiric id ir. B u n a k ar­ şın eleştirel te o rile r b ilim se l te o rid e n n e sn e lle ş tiric i o lm a m a sı, a k sin e d ü şü n ü n d ü olm ası d o la y ısıy la y a p ısa l o la ra k fa rk lıd ır. B u n o k ta d a e le ştire l teo riler, b ilim sel te o rile rd e n tem el e p is te m ik y a p ısı a ç ısın d a n a y n lırla r (G U E S S , T he id e a o f a C r i ti c a l Theory: H aberm as and the Frankfurt School, s. 88). Ü ç ü n cü o la ra k , b ilim se l te o rile r d e n e y ve gözlem a ra c ılı­ ğıyla d en eysel d o ğ ru lam ay ı g e re k li g ö rü rk e n , e le ştire l te o rile r d a h a çok bilişsel kabul ed ileb ilirliğ i ö n e ç ık a rm ışla rd ır (A .g.e., s. 55). K ısacası G uess, eleştirel teo rin in bilim sel te o rid en b ilişsel y a p ısı, doğrulama ve epistem oloji açısın d an ay rıştığ ın ı v u rg u la m ış tır (A.g.e., s. 55-95). M e to ­ dolojik yönden eleştirel teori, b ilg in in , b ilişselin ya d a VVissenschaft’ın b ir ç eşid id ir (A.g.e., s. 88) v e “ eleştirel teo rin in bilgi o lm ak z o ru n d a olduğu F rankfurt O kulu ü yelerinin tam am ı tarafın d an kabul e d ilir” (A.g.e., s. 94).



87



m betim lem eyi ve eleştirm eyi am açlayan b ir sosyal teori olduğu gibi aynı zam anda sosyo-tarihsel dönüşüm /değişim ve gelişm eyle yakın ilgili bir tarihsel teori konum undadır. Ö zellikle tarihsel teori olarak eleştirel teori, önceki radikal teorinin ve siyasanın revizyo­ nunu gerekli hale sokan yeni sosyo-tarihsel koşullan v e bağlam ı kavram sallaştırm a vasıtasıyla sosyo-ekonom ik gelişm enin şimdi öncesi v e şim diki m erhaleleri arasındaki sınırlan kavram a teşebbü­ sü olarak som utlaştınlabilir. Sonuç olarak, H orkheim er’ın ilk dönem inde (1930-1933) Frankfurt O kulu’nun kim liği ve m etodolojik program ı netleşmiştir. Eleştirel teori, gerçek hüviyetine kavuşm uş, yani disiplinler arası bağ kurm aya çalışan, toplum un ekonom ik tem eliyle düşün­ sel/kültürel yapısı arasındaki etkileşim i gerçekleştiren anti- a ortodoks M arxist yönelim li sosyo-tarihsel teori olmuştur. J H orkheim er dönem inin m etodolojik tandansı ve düşünsel/kültürel \ alanlara (üstyapısal öğelere) yönelik ilgisi, eleştirel teorinin tarihsel akışında belirleyici olm uş, adeta onun geleceğini ipotek altına almıştır. H orkheim er dönem i ile onu izleyen dönem lerde eleştirel teori çalışm a alanları ve konu bağlanılan, her şeyin eleştirisi üzeri­ ne biçim lenm iştir. B aşka bir deyişle, aydınlanm a, pozitivizm, m o­ dernlik, sosyoloji, kültür endüstrisi ve Mancist teorinin eleştirel değerlendirilişi, H orkheim er dönem i Frankfurt O kulu’nun oluşum tavnyla ve çekirdek kadronun duruşuyla bağlantılıdır.



b) G öç Y ılla n /Y o lla n : K apitalizm in Kalesinde/Galasında “N ispeten” M ancist Frankfurtçular (1933-1950 Dönem i) Frankfurt O kulu üyeleri yoğun bir biçim de felsefeden sosyal teoriye, kültürden ekonom iye, edebiyattan tarihe, m üzikten psika­ nalize geniş bir yelpaze içerisinde disiplinler arasılık ekseninde “teorik bilgi üretim ” işi için azami ölçüde em ek sarf ederlerken, toplumsala dair sorunları tartışırlarken, yaşadıkları toplum un ko­ şullan kendileri için ciddi bir tehlike ve sorun oluşturmaktaydı. Çünkü A lm anya’nın (W eim ar C um huriyeti’nin) sosyo-ekonomik,



88











*



t•



kültürel ve siyasal dizaynı “faşizm-tekelci kapitalizm” sinde şekillenmişti.



l 87



çerçeve­



Bilindiği üzere; 1930’lann ilk yıllan Almanya’da “faşizmin yükselişi”ne tekabül etmektedir. Frankfurt Okulu üyelerinin nere­ deyse tamamının Yahudi ve aynı zamanda Mancist-yönelimii ol­ ması kendileri için olumsuzluk taşımaktaydı. Stirk’in deyişiyle; “onlar Nazi rejiminin gözünde/nazarında iki misli olarak (Yahudi ve Mancist oluşlan) şüpheli/zan altındaydılar.”188 Yahudi ve Mancist kimlik taşımalan siyasal baskılara maruz kalmalanna yol l . T ■. -S açmıştır. Wittfogel dışmda tamamı Nazizm’in zulmünden kaç­ mışlar, ülkeyi terk etmek zorunda kalmışlar19 ve Amerika’ya göç etmişlerdir. Konunun tarihsel arka planım en iyi bilenlerden Jay bu durumu şöyle dile getirmiştir: “30 Ocak 1933 yılında Nazilerin iktidara gelişiyle, neredeyse tamamı Yahudi kökenli bilginlerden oluşan ve açıkça Mancist olduğunu söyleyen enstitünün de gelece­ ği üzerinde kara bulutlar belirmeye başlamıştır... Horkheimer Mart ayında enstitünün ‘devlete karşı eğilimler taşıdığı’ gerekçesi ile kapatıldığı günlerde Almanya-İsviçre sınırından geçerek İsviçre’ye sığınmıştır. O günlerde altmış binden fazla kitabın bulunduğu ens­ titünün Victoria-Allee’deki binasındaki kütüphanesinin bütün kisû



187 SLATER, F r a n k f u r t O k u lu : K ö k e n i ve Ö n e m i ( M a r k s is t B ir Y a k la ­ şım ), s. 37-52. 188 STIRK, C ritic a l T h e o ry , P o litic s a n d S o c iety : A n I n tr o d u c tio n , s. I. I OQ Frankfurt’u terk edem eyen tek üye teorisyen siyasal etkinlikleri nedeniyle Mart 1933’de Nazi toplam a kam pına atılan W ittfogel olm uştur. A ncak Wittfogel Kasım 1933’de ö zgürlüğüne kavuşm uş, İn g iltere’ye gitm esine izin verilm iştir. O daha sonra İn giltere’den A m erik a’ya giderek Frankfurt O kulu’na katılm ıştır (JA Y , D iy a le k tik İm g elem : F r a n k f u r t O k u lu ve Sosyal A r a ş tırm a la r E n stitü sü T a r ih i 1923-1950, s. 54). 190 W ALLACE ve W O LF, C o n te m p o r a ry S o ciological Theory: C o n tin u in g th e C lassical T ra d itio n , s. 115; E A G L E T O N , İdeoloji, s. 182. Frankfurt O kulu üyeleri 1933’te A lm anya’dan göç etm ek zorunda kalmadan önce Eylül 1930’da N asyonal Sosyalist P a rti’nin seçim lerde oy­ ların % 18’ini alm asıyla, L öw enthal’e göre, seçim den sonraki gün Horkheimer, kendisi, W eil ve Pollock göç için hazırlık yapm aya karar vermişlerdir. Bu am açlarını gerçekleştirm ek için onlar C enevre’de yar­ dımcı bir şube açm ışlar ve enstitünün fınansal varlığını A lm anya dışına transfer etm eye başlam ışlardır (ST IR K , Critical Theory, Politics and Society: An In tro d u c tio n , s. 17).



ta p lan n a h ü k ü m et ta ra fın d a n el k o n u lm u ştu r. Hisse senetlerinin iki yıl ö n ce İsv içre’y e tran sfer ed ilm iş o lu şu , en stitü n ü n mal varlığının b en zer b ir z o r alim im ö n lem iştir. 13 N isa n 1933 ta rih in d e ise, H orkheim er, F ran k fu rt Ü n iv e rsite si’n d e n N a z ile r ta ra fın d a n atılan ilk bilim ad am ı o lm a k o n u ru n u k azan m ıştır... D ah a sonra, E n stitü ­ nü n g ö rev li k ad ro su n u o lu ştu ra n h erk es F ra n k fu rt’u te rk etm işt i r ” l9‘ ' N azilerin b ask ısı y ü zü n d e n F ra n k fu rt’ta n ay rılm ak zo ru n d a k a ­ lan eleştirel te o risy en le r ilk ö n c e C e n e v re ’y e g itm işlerd ir. C en ev re şubesi en stitü n ü n y ö n e tim m e rk e zi h alin e gelm iştir. A v n ıp alı o lan enstitü ü y eleri, en stitü y e o n u n A v ru p a lı o ld u ğ u n u ifad e ed ecek b içim d e “Societe Internationale de Recherches Sociales” (“U lu sla­ rarası S o sy al A ra ştırm a la r M e rk e z i”) a d ım v erm işlerd ir.192 H o rk h eim er v e P o llo ck , b u y en i m e rk e z in b aşk an lığ ın a g etirilm iş­ lerdir. F ra n k fu rt O k u lu İsv içreli o lm ay ı b ir k en a ra bırakıp, İngiltere v e F ra n sa ’d ak i y a k ın la n n m k a tk ıla n y la L o n d ra v e P a ris’te şubeler açm ışlardır. F ran k fu rt O k u lu ’n u n y ay ın o rg am Zeitschrift Eylül 19 3 3 ’te P a ris ’te y ay ım lan d ığ ın d a, o k u lu n A lm an y a dön em i sona erm iştir. F ak at b u , H o rk h e im e r d ö n em in in b ittiğ i an lam ın a gelm ez. F ran k fu rt O k u lu ü y eleri, F ra n sa ’d a o lu m lu karşılanm am ışlardır. H o n ig sh eim ’ın belirttiğ i gibi, F ran sız en telek tü elleri F ransız a k a ­ d em isy en lerin in b ir çalıştığ ı y erd e iki çalışan A lm a n entelektüelle­ rini kendileri için b ir teh d it o la ra k g ö rm ü şle r v e araların d a A lm an bilim adam larım g ö rm ek ten h o şla n m am ışla rd ır.193 B eri y an d an M arx ist-y ö n elim li o lan F ran k fu rt O k u lu teorisyenleri, kendileri için u y g u n zem in /m ek an , düş(ün)sel ortam olabile­ cek R u sy a’y a g itm ey i194 h e r n ed e n se -belki d e M an cizm ’d en yavaş yavaş u zaklaşm a efo ru s a rf etm eleri nedeniyle- h içb ir zam an önem sem em işlerdir. B u d u ru m d a ö n lerin d e tek seçenek olarak 191 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 53-54. 192 A.g.e., s. 54. 193 Honigsheim’den aktaran; JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 65. 194 JAY, Diyalektik İmgelem: F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 65.



90



kapitalizmin kalesi olan A m erika kalm ış ve göçün yönü A m erika olmuştur. A m erika’ya gelen eleştirel teorisyenler C olom bia Ü ni­ versitesi’nde çalışm aya başlam ışlardır.195 Enstitü, öncelikle Colombia Ü niversitesi’nin “öğrenci olm ayan dinleyiciler” 196 kıs­ mında derslere başlam ıştır. Ü y e teorisyenler felsefeden sosyal teoriye uzanan geniş bir yelpaze içinde sem in er p ro g ram lan hazır­ lamışlardır. D aha çok teorik düzeyde açılım lar getirm eyi ilgi odağı olarak benim sem işlerdir. H er ne kadar A lm an y a’da faşizm in kara b ah an ın yaşam ası ve egemen bir yaşam /düşün biçim ine dönüşüm ü sonucunda eski coş­ ku ve istemleri azalm ışsa da H orkheim er ve ekibi yine d e geleceğe dair iyim serlik içindeydiler. T aşıd ık lan b u iyim serlik onların çalışmalannı yoğun b ir biçim inde sürdürm elerinde katalizör işlevi görmüştür. Ja y ’in vurguladığı biçim iyle; “ enstitünün bütün üyeleri kapitalizmin bunalım ı, geleneksel liberalizm in iflası, otoriter yöne­ tim lerin güncel b ir tehdit halini alm ası v e bunlara b enzer konularda yaptıkları araştırm alara h ız vererek ortaya koyacakları yeni bulgu­ lan N azizm i yenilgiye uğratm akta kendilerinin yapabilecekleri en ciddi iş saydıklan için, çalışm alarım daha d a yoğunlaştırm ış bulu­ nuyorlardı.” 197 Frankfurt O kulu teorisyenleri, H itler iktidarında büyük sıkıntı­ lar yaşamışlardır. Fakat faşizm e karşı direnç gösterm ede hiçbir zam an yılm am ışlardır. F aşizm in tahribatlanm gösterm ek için yo­ ğun bir çalışm a süreci içine girm işlerdir. K ısaca, o n la n n H itler faşizminde yaşadıklan güçlüklerin izleri, daha sonraki çalışm alannın ana eksenini oluşturm uştur. “Frankfurt O k u lu ’n u n oluşum unun tarihsel bağlam ı, onun gelecekteki teorik yönelim ini d e gösterir. A lm anya’da otuzlu yıllar, nasyonal sosyalistlerin H itler’in kum an­ dası altmda iktidara yükselişine ve Frankfurt E nstitüsü’nün 1933’te Cenevre’ye ve daha sonra da B irleşik D evletlere göçe m ecbur 195 RİTZER, Sociological Theory, s. 260; WALLACE ve WOLF, Contcmporary Sociological Theory: Continuing the Classical Tradition, s. 115. 196 JAY, Diyalektik İmgelem: F rankfurt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 68. 197 A.g.e., s. 68.



01



edilişine tanık oldu. Bu yıllardaki ağır tr a v m a n ın iz le ri, o n la rın daha sonraki çalışmalarında görülebilir.” 198 Faşizmin mağdurlan olan Frankfurt Okulu teorisyen!eri Alman düşün, bilim ve kültür geleneğinden kaynaklı olarak ya da Alman inatçılığı sayesinde Amerika’da bulunduklan süre içinde kimlikle­ rini unutmamışlar ve asla Amerikanlaşmamışlardır.199 Bunun en iyi göstergelerinden birisi Zeitschrift'i, Amerikan entelektüelinin tüm ısrarlanna karşı Alman dilinde yayımlamayı sürdürmeleridir. 2. Paylaşım Savaşı’na kadar “dergi esas olarak Almanlığını sür­ dürmüştür.”200 Frankfurt Okulu üyeleri Amerika’da “entelektüel mülteci”201 olarak bulunmuşlardır. Sürgün/göç yıllarında Frankfurt Okulu’nun projelerinin niteliği ve yapılan çalışmalar eleştirel teorinin temel yönelimini yansıtması noktasında oldukça ilgi çekicidir. Frankfurt Okulu’nun en aktif yıllan (sürgün dönemi), faşizm, Nazizm ve tekelci kapitalizmin yükselişine tekabül etmektedir. Bu dönem ve sürece dair eleştirel teorisyenlerin gözlemledikleri koşullar ve onlar için temel olan soru(n)lar aşağıdaki gibidir:202 1) Avrupa işçi hareketleri, tüm işçilerin savaşımını “birleştir­ meyi”203 harekete geçiremedi. Bu harekete geçirimi ve bir­ leştirm eyi ne sağlar? 198 W EST, Kıta Avrupası Felsefesine Giriş: Rousseau, Kant, Hegel’den Foucault ve Derrida’ya, s. 83-84. 99 Frankfurt O kulu üyelerinin tam am ı, Ş ubat 1940’da N ew Y o rk ’ta iken A m erikan vatandaşlık hakkı eld e etm ek için başvuruda bulunm uşlardır. 2. Paylaşım Savaşı son bulduğunda hepsi A m erikan vatandaşlığına kabul edilm işlerdir (JA Y , Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 249). 200 JA Y , Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar



Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 67. 201 A d o m o ’ya göre, “geniş çaplı, uzun vadeli etkileriyle A vrupa felaketi, A m erika’da yeni bir toplum sal tip ortaya çıkardı: entelektüel m ülteci” (A D O R N O , T h eo d o r W .; Edebiyat Yazıları, Ç eviren: Sabir Y ücesoy ve Orhan K oçak, M etis Y ayınları, İstanbul, 2004, s. 80). 202 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 35. 203 Burada eleştirel teorisyenler M arxTn ve E ngels’in “bütün ülkelerin işçile­ ri, birleşin!” (M A RX ve EN G ELS, Komünist Parti Manifestosu, s. 55) anlayışına gönderm e yapm ışlardır.



92



2) Kapitalizm bir dizi akut kriz içerisindedir. Bunun en iyi kav­ ranması nasıl sağlanabilir? Siyaset ve ekonomi arasındaki ilişki neydi? İlişkiler değişiyor mu? 3) Otoriteryanizmin ve bürokrasinin gelişimi çağın düzenini gittikçe artan bir biçimde belirlemektedir. Bu fenomenler nasıl kavranabilir? 4) Nazizm ve faşizm merkez ve Güney Avrupa’yı egemenlik altına almak için doğdu. Bu nasıl olası oldu? Bu hareketler (Faşizm ve Nazizm) nasıl geniş ölçekli/tabanlı destekler buldu? 5) Sosyal ilişkiler, örneğin aile tarafından yaratılanlar, radikal sosyal değişmelerin gelişimiyle belirginleşti. Yönlendiriciler ney­ di? Bunların bireysel gelişmeye etkileri nasıldı? 6) Doğrudan manipülasyona açık ve ona kaynaklık eden kültür alanları ortaya çıktı. Bu durumda ideolojinin yeni bir tipi mi şekil­ lenmiş oluyordu? Bunun gündelik yaşama etkileri nasıldır? 7) Batı Avrupa ve Rusya’da Marxizmin akıbeti düşünülecek olunursa Marxizmin kendisi donuk bir Ortodoksluktan başka bir şey değil miydi? İlerlemeci değişimi gerçekleştirebilecek sosyal etken var mıydı? Etkili sosyalist pratikler için ne gibi olanaklar vardı?



204 Benjam in, faşizm in A vrupa’da, ö zellikle d e A lm an y a’da y aygınlaşm asın­ da, ilerlem e ideolojisinden esim lenen hasım larınm (so /u n ) onu kavraya­ m am asının rolüne işaret etm iştir. S özgelim i, Kari K autsky, 1920’lerde yazdığı yazılarda, faşizm in ancak İtalya gibi y a n -ta rım ü lkelerinde m üm ­ kün olduğunu, A lm anya gibi m odem ve sanayileşm iş bir ülkede hiçbir zaman yer bulam ayacağını ileri sürm üştür. Stalinci kom ünist hareket ise, Hitler’in 1933 yılındaki zaferinin geçici olduğunu, N azi rejim inin Alm an Kom ünist P artisi’nin yönetim i altında işçiler ve ilerici g üçler tarafından birkaç hafta veya birkaç ayda süpürüleceğim savunm uştur. Söz konusu “sol söylem lerin” aksine B enjam in, faşizm in m odernliğini, çağdaş kapita­ list toplumla yakın ilişkisine vurgu yapm ış, faşizm le “m edeni” ülkeler arasındaki bağlara dikkat çekm iştir (LÖWY, M ichael; Waltcr Benjamin:



Yangın Alarmı “Tarih Kavramı Üzerine” Tezlerin Bir Okuması, Çe­ viren: U. Uraz Aydın, V ersus Kitap, İstanbul, 2007, s. 72-74).



H e ld ’e göre, eleştirel te o risy e n le rin ço ğ u , ö zellik le de H o rk h eim er, A d o m o v e M a rc u se ö n celik li o la ra k y u k a rıd a b elirti­ len so m la ra k arşılık aram ışlard ır. A n c a k g e ç 1 9 3 0 ’la r ile e rk e n 1 9 4 0 ’la rd a A m e rik a ’d a F ran k fu rt O k u lu ’n u n ak tiv iteleri k a rışık lık v e b e lli fra g m a n ta sy o n la r için• 205 • v deydi. B u sıralard a eleştirel te o risy e n le rin so sy al te o rid e ­ k i/felsefed ek i ça lışm ala rı206 v e y a p ıla n d en e y sel araştırm ala r207 arasın d ak i a y rılık la r b e lirg in leşm iştir. B u d u ru m u n ark a p la n ın d a aslm d a F ra n k fu rt O k u lu ’n u n m e to d o lo jik g elen eğ iy le A m erik an sosy al b ilim le r m e to d o lo jisi an lay ışı arasın d ak i zıtlık ların v e farklı­ lıkların etk isi vardır. F a k a t eleştirel te o risy e n le r b u d ö n e m d e A m e ­ rik an d e n e y sel araştırm a te k n ik le rin i d e ö ğ ren m işlerd ir. E leştirel te o risy en le rin ç o ğ u A n g lo -A m e rik a n felse fe sin d e “ d erin lik ” ve “ an lay ış” y etersizliğ in i sık sık v u rg u lam a ların a , d en e y sel araştır­ m aların y a ra rla n h a k k ın d a o lu m s u z ta v ır tak ın m aların a, eleştirel d ü şü n m e y en A m erik a lı m e slek taşlarım eleştirm elerin e (bilhassa A d o m o v e N e u m a n n ’m eleştirileri o ld u k ç a serttir) v e bu tekniklere ilişk in ciddi te re d d ü tle r ta şım a ların a k arşın o n la n k abul edebilm iş-



lerdir.208



''



B u d ö n e m d e F ra n k fu rt O k u lu teo risy en leri arasm d a az d a olsa b elirg in leşen m e to d o lo jik y ö n elim le r, b ir b ak ım a felsefe, tarih ve teori tem elli to p lu m araştırm ası p ratiğ i y a d a so sy al teori v e felsefe bağ ın tılı m e to d o lo jik e ğ ilim lerin y an ın d a tarih sel o lm ay an v e d e ­ ney sel eğ ilim li y a d a katı a n ti-s p e k ü la tif araştırm ay a endeksli A m erik an so sy al b ilim g ele n e ğ i/m e to d o lo jik tem ay ü lü n y er alışı,



205 HELD, Introduction to Critical Theory: H orkheim er to Habermas, s. 35-36. 206 Horkheimer’ın Akıl T u tu lm ası ile Horkheim er ve A dom o’nun birlikte yazdıkları A ydınlanm anın D iyalektiği bu dönemde ortaya çıkmıştır. Ay­ dınlanm anın D iyalektiği, kimilerine göre Frankfurt O kulu’nun başyapıtı, kimilerine göre Frankfurt O kulu’nun anti-M arxizm e yönelişinin en önemli belirtisidir. Bazılarına göre ise eleştirel teorinin gerçek iki asli inşacısının Schopenhaur tarzı neo-romantik bir kötümserliğe kayışlarının başlangıcı­ dır (KOÇAK, “Horkheimer ve Frankfurt Okulu”, s. 13). 207 Örneğin Adomo ve Diğerlerinin O to rite r Kişilik araştırmaları. 208 HELD, Introduction to C ritical T heory: H o rk h eim er to H aberm as, s. 36; JAY, Diyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A ra ştırm a ­ lar E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 67.



94



çok belirgin ve radikal olmasa da Mancist teori anlayışından bir uzaklaşmaya, eş deyişle Mancist teorideki teori-praxis arasındaki bir kopukluğa, zıtlığa ve giderek büyüyen bir uçuruma kaynaklık etmiştir. Bu bağlamda Frankfurt Okulu’nun renkli simalarından Marcuse209 düşüncenin eylemden, teorinin pratikten ayrıldığına vurgu yapmıştır. Frankfurt Okulu üyeleri arasmda teori ile pratik arasındaki kopukluk sorunsalının yaşandığı dönemde başka sorun­ lar da belirgin biçimde ortaya çıkmıştır. Frankfurt Okulu mensup­ lan, 1940’lann başmda önemli fmansal problemlerle karşı karşıya kalmışlardır. Bu da çeşitli zorluklan beraberinde getirmiştir. Eleşti­ rel teorisyenler, “eldeki projeleri gerçekleştirmek için ilk kez ek mali olanaklar aramak zorunda kalmışlardır.”210 Örneğin 1941 yılında Horkheimer’m yönlendiriciliğindeki “Nasyonal Sosyaliz­ min Kültürel Yanlan” adlı projeye211 beklenen ek mali olanaklar sağlanamadığı için başlanılamamıştır. Frankfurt Okulu temsilcileri, “Önyargı Konusunda Çalışmalar” adlı büyük ve pahalı projeye ise ancak “Amerikan Musevî Komitesi” ile “Musevî İşçiler Komitesi”nin ekonomik yardımıyla başlayabilmişlerdir.212 Dolayısıyla Jay’in saptamasına göre, “Amerikan Musevî Komitesi” bir bakıma “Enstitüyü dağılmaktan kurtarmıştır.”213 1940’lı yılların başmda Frankfurt Okulu kuramcılannm kafa­ sında iki temel proje vardı: İlki, Nasyonal Sosyalizmin kültürel



209 HELD, In tro d u ctio n to C ritic a l T h e o ry : H o rk h e im e r to H a b e rm a s, s. 36. 210 JAY, D iy alek tik İm g elem : F r a n k f u r t O k u lu ve S o sy al A r a ş tır m a la r E n stitü sü T a r ih i 1923-1950, s. 246. 211 Bu projede Pollock bürokrasiye, Lövventhal edebiyat ve kitle kültürüne,



Horkheimer Hıristiyanlık karşıtlığına, Neumann işçilerin ve yeni orta sını­ fın ideolojik etkilenmesine, Marcuse savaş ve savaş sonrası kuşağın du­ rumuna, Adomo sanat ve müzik üzerine yoğunlaşacaklardı. Grossmann ise ekonomi, tarih ve sanat vb. konularda danışmanlık yapacaktı (JA Y , D iyalektik İm g elem : F r a n k f u r t O k u lu ve S o sy al A r a ş tır m a la r E n sti­ tü sü T a rih i 1923-1950, s. 246). 2J2 t HELD, In tro d u c tio n to C ritic a l T h e o ry : H o rk h e im e r to H a b e rm a s , s. 37; JAY, D iy alek tik İm g elem : F r a n k f u r t O k u lu ve S osyal A r a ş tırm a ­ la r E n stitü sü T a rih i 1923-1950, s. 246. 213 JAY, D iy alektik İm gelem : F r a n k f u r t O k u lu ve Sosyal A r a ş tırm a la r E n stitü sü T a rih i 1923-1950, s. 320.



95



/M



yönleri, İkincisi anti-Semitizm incelemeleri.214 Genel hatlanyla bu dönemde eleştirel teorisyenler, otoriteryanizm, otorite ve önyargıy­ la ilgili problemler üzerine yoğunlaşmış, bu alanlarda oldukça fazla çalışma üretmişlerdir. 15 Söz konusu alanlara ilişkin en önem ­ li/bilinen çalışmaları ise hiç kuşkusuz ki, Adom o, Else FrenkelBrunswick, Daniel Levinson ve R. Nevitt Stanford tarafından yapı­ lan The Authoritarian Personality'âir (Otoriter Kişilik).



Otoriter Kişilik''te, enstitü üyeleri tarafından yapılan araştırma­ lardan, özellikle de Löwenthal ve M assing’in çalışmalarından ya­ rarlanan Adomo ve arkadaşları, anti-demokratik propagandaya bireylerin hassasiyetinin analizini amaçlamışlardır. Söz konusu yapıtta, potansiyel faşistlerin sosyo-psikolojik önyargı koşullan araştınlmıştır. Araştırmadaki temel sorun ise şudur: “N için bazı



2,4 STIRK., C ritical T h eory, P olitics and Society: A n Introduction, s. 21. 215 Burada Leo Lövventhal ve N orbert G uterm an tarafından yapılan Prophets o f D eceit (1949), Paul M assin g ’in R ehearsal for D estruction (1949), Bruno B ettelheim ve M orris Janovvitz’in yaptığı D ynam ics o f Prejudice: A Psychological and S ociological Study o f V eterans (1950), Nathan W. Ackerm an ve M arie Ja h o d a ’nm A nti-Sem itism and Em otional Disorder: A P sychoanalytic Interpretation (1950) adlı çalışmaları anı­ labilir. Lövventhal ve G uterm an çalışm alarında, izleyicileri tahrik etm e ve kazanm a için küçük bir A m erikan neo-faşist dem agogu olan “halk yığınıtahrik ediciler” tarafından kullanılan araçları incelem işlerdir. Bu araştır­ ma, H itler sem patizanı olan insanlar tarafından yazılan broşürlerin, risale­ lerin ve radyo konuşm alarının detaylı analizlerinden oluşmaktadır. M assing’in araştırm ası em peryalist A lm anya’da Y ahudi karşıtlığının sosyal başkaldırının ifadesi ve siyasal araç olarak- doğuşunu göz önünde bulundurm ayı vurgularken, B ettelheim ve Janovvitz em ekli askerler ara­ sındaki önyargıların detaylı bir çözüm lem esini sunmaktadırlar. Ackerman ve Jahoda ise, özel duygusal sendrom lar ile Yahudi karşıtlığı arasındaki iliş­ kiler hakkında genelleştirm eler yapm ada aşın derecede isteksizdirler. Onlara göre, Yahudi karşıtlığının psikolojik özgüllüğü durum dan duruma değişiklik gösterebilir (HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 139-140). Ayrıca, başlıca bölümleri Fromm, Horkheimer ve M arcuse tarafından yazılan Otorite ve A ile Üstüne İncelem eler adlı devasa kolektif metni de burada zikretm ek gerekir. Fromm, Horkheimer ve Marcuse, söz konusu eserlerinde, ailenin mevcut kapitalist toplumu sürdüren bir mekanizma olarak işlevini ve daha özel olarak da burjuva ailenin otoriterizmin insanların beyinlerine kazınmasında üstlendiği rolleri incele­ mişlerdir (THERBORN, “Frankfurt Okulu”, s. 36).



insanlar faşist yönelim lere sahip iken bazıları değildir.”216 B u araş­ tırmada yazarlar “ ırksal önyargı” v e “ saldırgan ulusçuluk” gibi bazı belli karakter özellikleri ve inançlar arasındaki bağlantıyı tahlil etm ek için yoğun çaba s a rf etm işlerdir. A dom o ve arkadaşları tarafından Otoriter Kişilik *te ileri sürü­ len temel varsayım , “ bireylerin siyasal, eko n o m ik v e sosyal inançlan/kanaatleri sık sık geniş ve ahenkli (yapışık) ö rü n tü ler o lu ştu ­ rur... Bu örüntüler bireyin kişiliğindeki d erin-yalancılık eğilim leri­ nin ifadesidir”217, şeklindedir. H o rk h eim er’a göre, otoriter kişiliğin ya da karakterin nitelikleri zikredilen yapıtta şu b içim d e tasarlanıp sıralanmıştır: “U zlaşım sal değerlere k ö r b ir b ağ lan m a y a d a tesli­ miyet; otorite karşısında k ö r bir itaat v e h em en yanı sıra, m uhalif­ lere ve grubu dışındakilere karşı k ö r b ir nefret v e husum et; kendi içindeki duygu ve düşüncelerin n e o ld u ğ u n u y oklam aktan kaçın­ mak; katı, streotipleşm iş b ir d ü şü n m e tarzı; insanüstü varlıklara inanma ve bel bağlam a eğilim i; insan doğ asın ın y an -ah lak çı ve yan-alaycı bir tutum la horlanıp bastırılm ası; kendi içindekini dışn iO taki nesnelere yansıtm a.”



Otoriter Kişilik araştırm ası, katı, d o g m atik v e önyargılı düşün­ m eyle doğrudan ilgili/ilişkili k işilik ya d a karakter sendrom lanm ortaya çıkarm ayı hedeflem iştir. B ilhassa A d o m o , “ antisem itik tutum ve kam ların irrasyonel yönü”219 ü zerine yoğunlaşm ıştır. A dom o ve Sanford, Otoriter Kişilik pro jesin in o rtak yöneticile­ riydi. Sanford, E lse F rankel-B runsw ick v e D aniel L ev in so n ’la birlikte proje süresince enstitüyle ortaklaşa işbirliği yapan “Berkeley Public O pinion Study G roup”u n (B erkeley K am uoyu İnceleme G rubu) lideriydi. “B u en ön d e gelen dört sorum lu proje­ nin çeşitli kesim leri için h er zam an bir araya gelip görüş alışveri­ şinde bulunm uşlarsa da, h er birinin ayrı sorum luluk alanları olm a216 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 141. 217 ADORNO, Theodor W. ve Diğerleri; The A uthoritarian Personality, Harper, New York, 1950, s. 1. 218 a _ Horkheimer’dan aktaran; JAY, Diyalektik İmgelem: F ra n k fu rt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 346. 219 ADORNO, Theodor W.; Otoritaryen Kişilik Üstüne: Niteliksel İdeoloji İncelemeleri, Çeviren: Doğan Şahiner, Om Yayınevi, İstanbul, 2003, s. 41.



sına d a ö z e n gösterilm iştir.” 220 B u n la r arasm d a S anford, p ro jenin araştırm a tek n ik leriy le iki ö m e k -o la y çalışm asın ın so ru m lu lu k ları­ nı üstlenm iştir. A d o m o ise to p lan acak v erilerin so sy o lo jik b ağ lam içinde y etiştirilm esiyle g ö rü şm elerin id e o lo jik b o y u tu n u b elirlem e görevini ü zerin e alm ıştır. B e ri ta ra fta n F ren k el-B ru n sw ick , bazı kişilik değ işk en lik leri ü zerin d e çalışm ay ı v e g ö rü şm elerin sağ lay a­ cağı m ateryali sın ıflan d ırıp say ısal fo rm a so k m ay ı, L ev in so n p ro­ je d e u y g u lan acak ö lçek lerin h azırlan m ası v e genel o la ra k istatistik­ sel y ö n tem lerin /tek n ik lerin b elirlen m esin i üstlenm iştir. K ısacası bu p ro jed e “ B erk eley K a m u o y u İn celem e G ru b u ”n u n k atk ısı fazladır. Ö zellik le istatistiksel tek n ik lerin k u llan ılm asın d a, g ö rü şm e m ater­ yallerinin ö lç ü m ü n d e v e k ateg o rileştirilm esin d e v e sk a la la n n yara­ tılm asında “ B e rk e ley K am u o y u İn celem e G ru b u ”n u n katkısı221 old u k ça eh e m m iy et a rz eder.



Otoriter Kişilik araştırm asın ın tü m



k ısım ların d a A dom o, Sanford, F ren k el-B ru n sw ick v e L e v in so n ’ın önem li katkıları ve f gayretleri sö z k o n u su d u r. A y rıca b u p ro jed e “ ta m b ir işbölüm ü vardır.” B u çalışm a, b ir ek ip çalışm asıdır.



Otoriter Kişilik 'te istatistiksel test, anket, p ro je k tif ölçüm ler v e klin ik görüşm eleri gibi n icel v e nitel y ak laşım lar b ir araya getirilm iş/birleştirilm iştir. P ro jed ek i d ö rt isim d en A d o m o ’n u n nicel y öntem lerin k u llan ım ın a ilişk in tu tu m u eleştireldir. A n cak yine de A dom o, belirli u y g u n te o rik çe rçev ed e n icel yöntem lerin ve tek­ niklerin etkin/verim li o larak k u llan ılab ileceğ in i iddia etm iştir. B u ­ n unla birlikte A d o m o , n icel araştırm aları d estek ley en kategorilerin nitel olm asında ısrar etm iş, o n ların u y g u n teo rik çerçeveden çıka- j nlm ası zorunluluğuna v u rg u yapm ıştır.



220 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arih i 1923-1950, s. 345. 221 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheim er to Habermas, s. 141. 222 ADORNO ve Diğerleri, T he A uth o ritarian Personality, s. xii. 223 Eleştirel teorisyenler, Amerikan deneysel araştırma yöntemlerini, teknik­ lerini ve istatistiksel analizlerini kullanmış olmalarına karşın Frankfurt Okulu’nun metodoloji anlayışından ayrılmamışlardır (JAY, Diyalektik İmgelem: F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar E nstitüsü T arihi 1923-1950, s. 346).



98



Projede temel kategoriler, psiko-analitik karakterolojiden224 çı­ karılmıştır. Ç alışm anın bireysel m odelinde ağırlıklı olarak Freud’dan faydalanılm ıştır. K işiliğin doğrudan gözlem lenebilir ve ölçülebilir yönleri için akadem ik psikolojik yaklaşım tem el alın­ mıştır. Projenin asıl m etodolojik am acı otoriteryan inanış biçim le­ rinin ve davranışlarının varlığına delalet edebilecek psikolojik bir yapının bulunup bulunm adığım ölçecek basit b ir ölçüm lem e ve saptama için elverişlilik gösteren b ir yöntem ortaya koym aktır.



Otoriter Kişilik çalışması, olgulara d air sorular, kanaat v e tutum ölçekleri, projektif sorular v e açık uçlu yanıtlara g ö re hazırlanm ış som lar içeren som kâğıtlarının 7 0 0 ’e yakın kolej öğrencisine dağı­ tılmasıyla başlatılm ıştır.225 A nket sorularından b ir kısm ı daha ön­ ceki araştırm alarda, özellikle işçilerle ilgili olanlarında kullanılm ış somlardı. K anaat-tutum ölçekleri ise h e r biri a y n b ir fenom eni ölçmek için birbirinden a y n geliştirilm iştir. A-S ölçeği [antisemitizm (anti-Y ahudilik)], E-ölçeği (etnosentrizm ölçeği) ve PEC-ölçeği'dir [political and econom ic conservatism (siyasal ve ekonom ik tutuculuk)].226 Söz ko n u su ölçekler uygulam alar yapıla­ rak geliştirilmiştir. B öylece ölçeklerden h er birinde yer alan belirli sorunlann, incelenen kanaat-tutum lann daha genel biçim lerinin varlığım ortaya koyan göstergeler olarak kullanılm ası sağlanm ıştır. Bu konuda A dom o v e D iğerleri şöyle dem iştir: “Y apılan bu işlem ­ lerin amacı, varsayım ın gereği olarak v e laboratuar deneyim lerinin de yardımıyla, öylesine tüm celerden (item s) o lu şan ölçekler oluş­ turmaktı ki, kişiliğin altm da y er alan faşist id ea’la n n etkileyebildiği kişilik özellikleri saptanıp gösterilebilsin. A dom o ve ekibi, ölçek hazırlam a, sınam a v e anket sorularına son şeklini verm e işinden sonra 2099 kişilik b ir incelenecek öm eklem seçmiştir. Ö m eklem , A m erika doğum lu, “beyaz” , kentli ve orta-sımftan seçilmiştir. A y n ca öm eklem içinden b ir gruba tem atik 224 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 141. 22s JAY, Diyalektik İmgelem: F rankfurt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 348. 226 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 142. 227 ADORNO ve Diğerleri’nden aktaran; JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 348.



99



algılam a testleri u y g u la n m ış, b azı k işile rle k lin ik g ö rü şm eleri y a ­ pılm ıştır.228 K lin ik g ö rü şm elerin i y ü rü ten F re n k e l-B ru n sw ic k ’tir. D en ek lerle d a h a ç o k ço c u k ları v e aileleriy le ilişk ile rin in y an ı sıra “ dünya g ö rü şleri”229 h a k k ın d a g ö rü şm e le r y ap ılm ıştır. A d o m o v e ark ad aşları, p ro je n in y ü rü tü lm esi sü rec in d e aynı zam an d a d e ğ işik araştırm a te k n ik lerin i h e m g en işletm iş h e m d e sınırlandırm ışlardır. K o n u y a d a ir v u rg u la n ilgi çek icid ir: “ G e n iş­ letm e, an ti-d e m o k ratik id e o lo jin in çeşitli y an ların ın eld e ed ilm ek te olan tasv ird e o rtay a çık artılıp b illu rla ştın lm a sı g eliştik çe v e p o ta n ­ siyel o la ra k an ti-d e m o k ratik o lan k işiliğ in d e ay n ı a n d a g itg id e dah a g ö rü lü r b iç im d e ö zellik leri y ak a lan a b ild ik çe sü rd ü rü lm üş; böylece, an ti-d e m o k ratik id eo lo ji ile an ti-d em o k ratik k işiliğ in o lu ş­ turdu ğ u to ta lite ’n in k av ran ıp an laşılm asın a çalışılm ıştır. S ınırlan­ dırm a ise, g itg id e a rta n te o rik n e tle şm e ay n ı ö n em li ilişk ilerin daha kısa y o ld a n te k n ik le rle g ö ste rilip o rtay a k o n u lm asın ı m ü m k ü n kıldığı o ran d a, say ısallaştırm ay a y ö n e lik işlem lerd e, sürekli o larak ağ ırlık k azan m ıştır.’ A d o m o v e ekibi, Otoriter K işilik ' k e n d i ö lçek lerin i o lu ştu rur­ ken, L. L. T h u rsto n e v e R . L ik e rt’in ö lçek lerin d en 231 y ararlan m ış­ lar v e o n la n izlem işlerd ir. B u am açla h e r so m için k en d isiy le k o ­ nuşm a y ap ılan d en e ğ in d eğ işik d erec ele rd e aynı g ö rü şte o l­ m a/o lm am a d u ru m u n u g ö sterip işaretley eb ileceğ i + 3 ’d en - 3 ’e varan b ir ö lç ek d ü zen len m iş, olası y an ıtla r için “n ö tr” b ir alan bırakılm am ıştır. G en e l d erec ele n d irm ey e u y m a y an so m cü m lele­ riyle a y n ş tın c ı ö zellik g ö ste rm ey en so m cü m leleri ise ölçeğe dâhil edilm em iştir.



JAY, D iyalektik im gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arih i 1923-1950, s. 348 vd. 229 ADORNO ve Diğerleri, T he A u th o rita ria n Personality, s. 11-30. 230 ADORNO ve Diğerleri’nden aktaran; JAY, Diyalektik İmgelem: F rankfurt O kulu ve Sosyal A ra ştırm a la r E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 349. L. L. Thurstone ölçeği ve R. Likert ölçeği konusunda ayrıntılı bilgi için Amerikan sosyal araştırma yöntemleri konusunda alanında mühim bir eser ola­ rak niteleyebileceğim Kenneth D. Bailey’nin Methods of Social Research (The Free Press, New York, 1982, s. 346-352) yapıtına bakılabilir.



100



Projenin m etodolojik açıdan en önem li yönü, daha önceden ge­ liştirilmiş A-S ölçeği, E-ölçeği ve PEC -ölçeği adındaki ü ç farklı “tutum ölçeğini, otoriteryan potansiyeli örtük psikolojik düzeyde ölçebilen tek bir soru dizisinde toplayıp yeni bir ölçek oluşturm uş bulunmasıydı.”232 B u yeni ölçek ünlü “F Skalası”dır. F Skalası, Yahudi-karşıtlığı, etnosantrizm , siyasal ve ekonom ik tutuculuk ve onların karakter yapılan ile olan ay n a y n ilişkilerini ölçm ek için sürekli olarak sarf edilen çabanın b ir sonucudur. F Skalasım n birbirleriyle ilişkili iki am acı vardır: İfade etm eksizin d in ve etnik gruplar konusunda önyargıyı ölçm ek, b u görüşlerin tem elini oluş­ turmada karakter yapılarım ölçm ek. A d o m o ve ekibinin burada amacı, potansiyel faşist karakter olarak sunduklarım , yapısal birim ya da sendrom u açıklam aktır. B u sendrom un dokuz tem el kişilik değişkenine göre kurulduğu düşünülm üştür. F Skalası da bu ayn kişilik tiplerini açıklam aya yöneliktir. B u tem el kişilik değişkenle­ ri, A dom o ve arkadaşlanna göre aşağıdaki gibidir:233 1) Alışılmışa bağlılık: O rta sın ıf değerlerine v e geleneksele katı bağlılık. 2) Otoriteryan boyun eğme: K işinin kendisini üyesi gördüğü ve üyelerinin karşılıklı dayam şm a içinde olduğu g ru p lan n idealleşti­ rilmiş ahlâksal otoritelerine karşı eleştirel olm am a, yani boyun eğme durumu. 3) Otoriteryan saldırganlık: G eleneksel değerleri bozan ve ihlâl eden insanlan cezalandırma, reddetm e ve kınam a eğilim inde olm a. 4) İnce düşünceciliğe, öznelciliğe ve yaratıcılığa karşı olma. 5) Boş inan ve kalıpyargı: B ireylerin kaderlerinde m istik de­ terminantların var olduğuna olan inanç ve katı kategoriler içinde düşünme eğilimi taşımaları. 6) Güç ve dayanıklılık: D ayanıklılık ve sertliği aşın derecede abartma, egonun gelenekselleştirilmiş niteliklerine aşın vurgu



232 JAY, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 350. 233 ADORNO ve Diğerleri, The Authoritarian Personality, s. 228.



yapma, “güçlü” figürleriyle özdeşleşm e, yönetm e-boyun eğme, güçlü-zayıf ve lider-izleyici boyutlarım göz önünde bulundurm a. 7) Yıkıcılık ve kinizm (inançsızlık, ahlâkı hor görme): İnsanlara karşı genelleştirilmiş, herkese, aslında her şeye karşı düşm anlık, insanlan/şeyleri yerm e ve iftira atma. 8) İzdüşümsellik/yansıtma: Y aşanan dünyanın çok tehlike arz ettiğine inanma, bilinçaltının duygusal tahriklerin dışa yansıtılması, vahşi ve tehlikeli olana inanma. 9) Seks: Seksüel hal ve hareketlere karşı aşın ve abartılm ış bir ilgi duym a isteği. A dom o ve ekibinin Otoriter Kişilik incelem elerinde elde ettik­ leri bulgular ilgi çekicidir. Sağlanan bulgular doğrultusunda A dom o ve arkadaşlan, otoriteryan kişilik tiplerinin oluşum unun temel nedenlerini dört noktada tahlil etmişlerdir:234 1) A d o m o ’ya göre, otoriteryan tip, oedipus karm aşasının sadom azoşistik çözülüm ünden doğar. B u doğrultuda anneye olan aşk (sevgi) şiddetli tabu altm da yer alır. Sert baba ya da genel sevgi azlığı ve soğuk b ir atm osferik durum küçük çocuğun isteklerini ve duygularım baskı altına alm aya/sınırlam aya zorlar. Böylece çocuk­ ta aileye karşı saklanm ış düşm anlıklar ve karışık duygular gelişir. Dolayısıyla çocuk kendi duygularını yalnızca sosyal olarak kabul edilebilir kanallara yönlendirm eyi öğrenm ek zorundadır. Sonuçta babaya olan nefret aşk (sevgi) içinde reaksiyon-form asyon yoluyla dönüşür. Bundan dolayı ilk zam anlarda babaya karşı olan isyan sınırlanır, bastırılır, am a bu isyan/nefret daha sonra mazoşizm ve sadizm e dönüşm üş bir otoriteryan saldırganlık formu içinde yeni­ den ortaya çıkar. 2) Otoriter Kişilik araştırmasındaki görüşm e bulgularına göre, faşist propagandaya oldukça hassas olanlar kendi ailelerini ideal­ leştirirler, m ükemmelleştirirler, aileleriyle kendilerini bir tutarlar, özdeş kılarlar. H atta söz konusu kişilerin aile imaj lan geleneksel/konvansiyonel hale getirilmiş ve kalıpyargılaştınlmıştır. Buna 234 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 144-145.



102



göre baba müsamahasız, adil, başarılı ve disiplinli iken, anne iyi görünümlü, sağlıklı, temiz ve oldukça çok pratik yeteneklerle do­ nanımlı olmalıdır. 3) Adomo ve ekibinin otoriteryan kişilik tiplerinin inşasında öne çıkardıkları bir başka boyut ise otoriteıyan kişilik ya da sendromun ego zayıflığına dayandığıdır. Bu çerçevede dışarıdaki güç­ ler ya da uygun niyetler/yönelimler, sınırlanan dürtüleri aktif hale getirmeli ve düzenlemelidirler. Aslında güçlü sosyal güçler içinde ego kendi özbelirleniminin istemleriyle başa çıkmada beceriksiz­ dir. Yönetilemeyen ve bastırılan istekler çevredeki gruplar içinde itilmeleri yoluyla onlarla temas sağlanmalıdır. Sorumluluktan kaçış ve bağımsızlık arayışında birey güçlü dışsal otoriteyle kendini özdeşleştirmelidir. 4) Adomo’ya göre, sendrom ya da otoriteryan kişilik, oldukça yüksek bir şekilde Avrupa’daki düşük-orta sınıfın özellikleridir. Bunun temel nedeni olarak Adomo ve ekibi, aile yapışırım hızlıca değişmesini, küçük buıjuvazi mülkiyet ilişkilerinin çözülmesini, fiilî ve istenen statüler arasındaki zıtlığı ön plana çıkarmışlardır. Bu koşullar, ekonominin yanlış amaçlarının sonuçlandır ve bireysel potansiyelleri sado-mazoşizme doğru yönlendirirler. Avru­



235 Adomo’nun ileri sürdüğü gibi, “ö zn e ancak, itaat ve boyun eğm eden haz alarak, kendi toplum sal uyum una ulaşır. Bu da, toplum sal uyum un hem bir koşulu hem de bir sonucu olarak, sadom azoşistik tipi d ev re y e sokar. Toplum biçim im izde, m azoşistik eğilim lerin yanı sıra sadistik eğ ilim ler de gerçekten doyum bulurlar” (ADORNO, O to r ita r y e n K işilik Üstüne: Ni­ teliksel İd eoloji İn ce le m e le ri, s. 300). B enzer bir biçim de From m da nasyonel sosyalistlerin sadom azoşist yönüne vurgu yapm ıştır: “ H er şey­ den önce H itler’in karakteriyle, onun sadık takipçileri arasında büyük benzerlikler vardı. E ğer bu insanları sosyoloji ve sosyal psikoloji açısın­ dan incelersek, en hararetli nasyonal sosyalistlerin, yükselm e um udu o l­ mayan, bu nedenle toplum a kızgın durum da bulunan ve aynı zam anda ka­ rakter itibariyle sadom azoşist insanlardan oluşan küçük burjuva sınıfından geldiğini görürüz. Bu tip insanlara şaka m ahiyetinde ‘bisikletçi karakter’ ünvanı verilir, çünkü bunlar (bisiklete binen kişi gibi) kendilerinden yük­ sekte olanlann önünde eğilirler, am a b ir taraftan d a kendilerinden aşağıda olanları ayaklarıyla tekm elerler. H ayatta sevm eye lâyık b ir şeyler bulam a­ yan veya kendilerini hayata bağlayacak ilgileri olm ayanlar, enerjilerini,



103



pa’daki düşük-orta sınıfta yer alan gruplardaki aşın heyecan, ırksal önyargı, ulusçuluğa bağlılık, demokrasi ve tartışmayı aşağı görme otoriteryan kişilik tipinin en belirgin/bilinen tutumlandır. Adomo ve ekibi tarafından yürütülen ve Frankfurt Okulu tari­ hinde önemli bir yer tutan Otoriter Kişilik araştırması, 1930’larda Avrupa’yı etkisine alan, özellikle Almanya’nın sosyal yapışım şekillendiren faşizmi ve Holocaust’u236 (Nazilerin Yahudi kıyımı­ nı) anlama çabası olarak değerlendirilebilir. Adomo, Nazilerin Yahudilere karşı irrasyonel tutum ve tavırlarım Hitler’in şu sözüyle temellendirmiştir: “İnsan ancak anlamadığı bir fikir uğruna ölebi­ lir.”237 Söz konusu çalışmayla Adomo ve arkadaşları potansiyel faşistlerin sosyo-ekonomik, siyasal, kültürel ve psikolojik profilini ortaya çıkarmaya girişmişler, ırksal önyargı ve saldırgan ulusçuluk gibi yönelimleri kavramaya çalışmışlardır. Bunun için de faşist eğilimlere sahip kişilerin benliklerini, egolarını, kişiliklerini ve karakterlerini tahlil etmeye girişmişlerdir. Onlar, buradan hareketle faşizmin geniş ölçekli boyutlarım, yani sosyal, ekonomik, kültürel ve politik temellerini analiz etmeye koyulmuşlardır. Kısaca, eleştirel teorisyenler, Avrupa’da faşizmin yükseliş sü­ recini çözümlemiş, burada işçi sınıfının pozisyonunu, işçilerin faşizmdeki payım, faşizmin Avrupa’yı egemenlik altına almaşım ve geniş ölçekli destek bulmasım tartışmış , nasyonal sosyaliz­



başkalan üzerinde güç elde etm eye ve hatta neticede kendilerini bile yok etm eye yönlendirirler” (FR O M M , Hayatı Sevmek, s. 178). Zygm unt B aum an, Modernite ve Holocaust (Çeviren: Süha Sertabiboğlu, Sarmal Y ayınevi, İstanbul, 1997) yapıtında; “A vrupa Y ahudileri öldürül­ düler, çünkü bunu yapan A lm anlar ve yerel yardım cıları Yahudilerden nefret ediyordu. Holocaust, yüzyıllardır süren dinsel, ekonom ik, kültürel ve ulusal öfkelerin m üthiş bir doruğuydu” (s. 53) diyerek, “kötülerin m a­ sum lara karşı işlediği korkunç bir suç” (s. 7) olarak adlandırdığı H olocaust’u m odernlikle dQğrudan ilişkilendinniştir: “M odem uygarlık H olocaust’un yeterli koşulu değil, kesinlikle gerekli koşuludur. O olm ak­ sızın Holocaust düşünülem ez. H olocaust’u düşünülebilir kılan, modem uygarlığın akılcı dünyasıdır” (s. 32). 237 ADORNO, Otoritaryen Kişilik Üstüne: Niteliksel İdeoloji İncelemeleri, s. 254. 238 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 34-35.



104



min kültürel yönleri üzerine yoğunlaşmıştır.239 Bu bağlamda, Adomo ve arkadaşları, Otoriteryan Kişilik metninde, bazı insanla­ rın neden faşist yönelime sahip olduğu problemini merkeze koy­ muş, ırksal önyargı ve saldırgan ulusçuluk gibi bazı belli karakter özellikleri ve inançlar arasındaki ilişkileri “orta sınıfa” mensup A kişilerden seçtikleri kişilere uyguladıkları anketten hareketle çözümlemişlerdir. “Antisemitizmi ya da başka bir azınlık karşıtı önyargıyı, kendi içinde sosyopsikolojik bir fenomen gibi çözüm­ lemeyi değil, daha çok, azınlık karşıtı önyargının daha geniş ideo­ loji ve karakter modelleriyle ilişkisini incelemeyi ana görevimiz ın * O/f i ' ■ **# 91i* olarak görmeye başladık.” M



i



'



Adomo ve arkadaşları tarafından çok yoğun bir em ek sarf edi­ lerek gerçekleştirilen Otoriter Kişilik çalışması birkaç yönden eleş­ tirilmiştir. Bu çalışma, otoriteryanizmi psişik fenomen olarak ele aldığı ve sosyolojik düzeyde otoriteryanizm olgusunu açıklamada başarısız kaldığı242 ileri sürülerek kritik edilmiştir. Söz konusu araştırma metodolojik yönden eleştiri almıştır. Bu bağlamda çalış­ mada otoriteryan kişilik/yargı üzerine psikolojik boyutun öne çıkı­ şı, eleştirel teorinin kendi geleneğini terk edişi olarak da yorum­ 239 S T IR K , C r itic a l T h e o r y , P o litic s a n d S o c ie ty : A n I n t r o d u c t i o n , s. 21. 240 A d o m o v e a rk a d a ş la n ö m e k le m le rin i işçi sın ıfı y e rin e o rta sın ıfla n se ç m e ­ lerini şu şe k ild e izah e tm işle rd ir: “ B iz im ö rn e k le rim iz , işçi s ın ıfıy la ilgili araştırm an ın tersin e , g e n e llik le o rta sın ıfla n to p la n m ış tı. ...Ö rn e k le rim iz in genel o rta s ın ıf k a ra k teri, Y a h u d ile re y ö n e ltile n b e lirle y ic i su ç la m a la rın özgül d o ğ a sın a ken d i d a m g a sın ı v u rm a k ta d ır. ...G e r ç e k p ro le te r a ç ısın ­ dan, Y ahudinin b irin ci ö z elliğ i b u ıju v a o lm a sıd ır. E m ek çi, b ü y ü k b ir o la ­ sılıkla, Y ahudiyi h e r şe y d en ö n c e o rta sın ıfın e k o n o m ik a la n ın ın b ir ajan ı olarak, k ap italist e ğ ilim lerin icracısı o la ra k a lg ıla m a k d u ru m u n d a d ır. Y a ­ hudi, ‘faturayı gönderen* k işid ir. O rta sın ıfla rın a n tise m itik ü y e le ri a ç ısın ­ dan ise Y ahudi im gesi b ira z fark lı b ir y a p ıy a sa h ip g ö z ü k m e k te d ir. Orta sınıfların k en d ileri, ken d i v a ro lu şla rın ın e k o n o m ik tem eli a ç ısın d a n , Y ahudilerin başı ü stü n d e sallan an te h d itle rin b ir ö lç ü y e k a d a r ay n ısın ı y a şa r­ lar. K endileri sa v u n m a d a d ırla r v e sta tü le rin i k o ru m ak için umutsuzca mü­ cad ele verirler. D olay ısıy la, e m e k çilerin o lası y a k ın m a sın ın tam tersi bir değ erlendirm e yaparlar; yani o n lara g ö re Y a h u d ile r g e rçek burjuva d e ğ il­ dir, gruba gerçekten ‘a it’ d e ğ ild ir” (ADORNO, O toritaryen Kişilik Üs­ tüne: Niteliksel İdeoloji İncelem eleri, s. 79-80). 241 A .g.e., s. 15. 242 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 146.



105



lanm ıştır. O y sa A d o m o “ ö n y arg ıla rın k işiy e ait bir sorun olmaktan çok, to p lu m sal k ö k en li so ru n lar o la ra k ele alın m ası g erek tiğ in i”243 vurgulam ıştır. A d o m o , H o rk h e im e r ile b irlik te o to ritery an izm çalışm aların d a an ti-sem itizm i b irey sel b o y u ta ta şıy arak in celed ik ­ lerin e y ö n elik y ap ılan eleştirilere karşı, ö zellik le d e “ A n tiS em itizm in Ö ğ eleri: A y d ın la n m a n ın S ın ırla n ” b aşlık lı d en e m e­ d e2 o ld u k ç a “ so sy o lo jik b ir a n ti-sem itizm eleştirisi y ap m ışlar­ d ır.”245 H o rk h e im e r v e A d o m o , an ılan d en em elerin d e; antisem itizm i b ir “ h a lk h a re k e ti”246 o la ra k g ö rm ü şle r v e o n u n so sy o ­ ek o n o m ik , siy asal v e k ü ltü rel b o y u tu n a d ik k a t çekm işlerdir. H o rk h e im e r v e A d o m o ’y a g ö re, “b u ıju v a an ti-sem itizm in in ö zg ü l b ir n ed en i vardır: E g e m e n liğ in ü re tim k ılığ ın a g irm esi.” 247 K ısacası, 1 9 4 0 ’h y ılların A m e rik a ’sın d a ö n y arg ı, o toriteryan k işilik v e sald ırg an u lu sç u lu k a la n la n n d a d en ey sel ça lışm alar yürü­ ten eleştirel teo risy en ler, b u y ıllard a ö n em li m ali soru n larla karşı k arşıy a k alm ışlard ır. E leştirel teo risy en lerin finansal sorunlarla k arşılaşm aların ın g erisin d e y atan fak tö rlerd en birisi, A m erik a’nın 2. P ay laşım S a v a şı’n a g irm iş o lm asıd ır. A m e rik a ’m n sav aşa g irm esi, “ rad ik al g irişim lerin kısıtlanm ası” na248 y o l açm ıştır. B u d a F ra n k fu rt O k u lu ü y eleri arasında b ir d ağ ılm a sü recin in y a şan m a sın a v e sile o lm u ştu r. B u süreçte N eu m a n n v e K irc h h e im e r en stitü d e n u zak laşm ış, “ enstitü ile ilişki­ leri 194 0 ’lard a g itg id e az a la n M a rc u se ise 1 9 5 0 ’y e k ad ar D ışişleri B a k a n lığ ın d a k i g ö rev in d e k alm ıştır.”249 A y rıca K . W . K app, O .



243 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O k u lu ve Sosyal A raştırm alar E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 330. 244 HORKHEİMER ve ADORNO, “Anti-Semitizmin Öğeleri: Aydınlanmanın Sınırlan’', Aydınlanmanın Diyalektiği Felsefî F ragm anlar II (iç), s. 63-110. 245 BOTTOMORE, F ra n k fu rt O kulu (E leştirel K u ram ), s. 20. 246 HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın D iyalektiği Felsefi Fragmanlar / / , s. 65. 247 A.g.e., s. 69. 248 KOÇAK, “Horkheimer ve Frankfurt Okulu", s. 13. 249 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arih i 1923-1950, s. 410. Fromm ise, ortodoks Freudculuğu terk etmesinden ve psikanalize sosyolojik boyut/içerik katmaya çalışma­ sından ötürü enstitü üyeleriyle anlaşmazlık içine düşmüş ve 1939’da ensti­



106



Lang, E. Zilsel, P. Lazarsfeld ve H. Fried gibi düşünürlerin eko­ nomik güçlükler yüzünden enstitüde istihdam edilmeleri olanaksız­ laşmış ve enstitüyle ilişkileri kesilmiştir. 50 Enstitünün yayın orga­ nı Zeitschrift fiir Sozialforshung251 parasızlık yüzünden yayınlanamamıştır. Önce yıllığa dönüştürülen, daha sonra 2. Paylaşım Savaşı bitinceye kadar yayınlanması durdurulan dergi, nihayetinde “yayın organı ömrünü tamamlamıştır.”252 Enstitünün etkinliklerini olumsuz yönde etkileyen yalmzca ekonomik zorluklar ve koşullar değildir. Aynca göç, izleyicilerin değişmesi, 1930 ve 1940’lardaki çoğu temel olayların analizinde kullandıkları kavramsal araçların yetersizliği de 3 enstitünün aktivitelerinin istenilen yönde gerçek­ leşmemesine yol açmıştır. Tüm bunlarla birlikte eleştirel teorisyen­ ler kitleleri harekete geçirici etki oluşturma düşüncesinde güçlük çekmeye başlamışlardır. Konuya dair M arcuse’ün Sovyet Marksizmi yapıtındaki vurgusu önem arz etmektedir: “Eğer proleteıya, artık, yerleşik düzenin ‘m utlak yadsınışı’m simgeleyen devrimci sınıf olarak hareket etmez olursa; felsefenin ‘maddi sila­ hı’m da artık sağlayamaz olur. Böylece durum tersine döner: Ger­ çek tarafından geri çevrilen M antık ve özgürlük, yeniden felsefeye konu olur. ‘İnsanın özü’, ‘m utlak kurtuluşu’ yeniden [sadece] ‘dü­



250 251



S2 253



tüyle ilişkisini bitirmiştir [JAY, D iyalektik İm gelem : Frankfurt Okulu ve Sosyal A raştırm alar E nstitüsü T arihi 1923-1950, s. 135; BOTTOMORE, F rankfurt O kulu (E leştirel K uram ), s. 12]. JAY, D iyalektik İm gelem : F ran kfu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 244-245. Zeitschrift, 2. Paylaşım Savaşı’na k ad ar A lm anlığını sürdürm üştür. Ancak yayımcı Felix AlcanTn dergiyi yayınlam am ası ve ekonom ik güçlükler, enstitüyü uzun süredir İngilizce yayınlam am a konusundaki fikrinden vaz­ geçilmiştir. Böylesi koşullarda b ir daha ilk biçim iyle h içb ir zam an çıkm a­ yan ve “Studies in Philosophy and Social Science” (“Felsefe ve Sosyal Bi­ lim Çalışmaları”) adıyla hem İngilizce hem d e A lm anca yayınlanan der­ ginin 1940’lan n ortalarına doğru yayın hayatına son verilm iştir. Ja y ’e g ö ­ re, Zeitschrift*in yayınlandığı on yıllık kısa zam an periyodu (1933-1943) Frankfurt O kulu*nun/Sosyal A raştırm alar E n stitü sü ’nün en yaratıcı döne­ mi olm uştur (JA Y , D iyalektik İm gelem : F rankfurt O kulu ve Sosyal A raştırm alar E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 6 7 ,2 4 3 -2 4 4 ). JA Y , D iyalektik İm gelem : F rankfurt O kulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 244. HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 37.



şünce d e denenirler’[in G edanken erlebt]... T eori [M ancist teori tarihsel durum u dolayısı ile başlı başm a felsefedir], yeniden, sade­ ce siyasal uygulam ayı kollam ak, bu u ygulam anın önünde olm ak durum unda kalm az; aynı zam anda başarısız uygulam a karşısında, kurtuluş am açlarım v e hedeflerini d e açıklam a zorunda kalır. T eo ­ ri, bu fonksiyonu içinde, yeniden ideoloji durum una gelir. A ncak bu kez, b ir yanlış bilinç b içim in d e değil, baskıcı gerçeğe u zak ve uzaklaştırıcı ve hattâ karşıt b ir bilinç olarak görünür. V e yine aynı nedenle, en önm eli [sic./(önem li)] siyasal etm enlerden biri olur.”254 T üm bu o lu m su z koşullara karşın Frankfurt O k u lu ’nun H orkheim er dönem inin ikinci kısm ı olan 1933-1950 sürgün (göç) dönem i (N ew Y o rk d önem i) eleştirel teori açısından -özellikle de tanınm ası, etkinliği, üretkenliği, üzerinde çalışılan konuların çeşit­ liliği bağlam ında- oldukça verim li v e başarılı b ir dönem dir. K ısaca, H orkheim er dö nem ine hem 1930-1933 (Frankfurt O ku­ lu ’nun çekirdek kadrosunun oluşm ası ve m etodolojik kim lik kaza­ nım y ıllan ) h em d e 1933-1950 (kapitalizm in kalesinde geçen yıl­ lar) dönem ini içerecek b ir biçim de b ir bütün olarak baktığım da aşağıdaki belirlem eleri yapm am m üm kündür: 1) H orkheim er ile birlikte eleştirel teori “gerçek kim liğini” bulm uştur. B u kim lik, ortodoks/vulgar olm ayan Mancist sosyaltarihsel teoridir. 2) H orkheim er dönem inde eleştirel teorinin üye teorisyen profi­ li oldukça netleşm iştir. Ö zellikle farklı disiplinlerden gelen (Fromm, A dom o, M arcuse, L öw enthal gibi) teorisyenlerin bir | aradalığı, o n lan n birlikte üretim yapm alannı sağlamıştır. 3) Ü ye teorisyen profilinin farklı disiplinlerden olmasının ve H orkheim er’ın çabalarının etkisiyle eleştirel teorinin bilimsel araş­ tırma program ı/m etodolojik kavrayışı da değişmiş, “disiplinler arası” ve “disiplinler ötesi” bir paradigm a Frankfurt O kulu’nun çalışmalarına yön verir durum a gelmiş, en önem lisi “yanşan disip-



254 MARCUSE, Marcuse; Sovyet Marksizmi, Çeviren: Seçkin Çağan, May Yayınlan, İstanbul, Tarihsiz, s. 141-142.



ünler” arasındaki sınırlar ortadan kaldırılmış ve kopukluklar gide­ rilmiştir. 4) Ekonomi biliminden ziyade felsefe Frankfurt O kulu’nun ilgi odağı haline gelmiştir. 1845 sonrası “olgun M arx”tan uzaklaşma, 1845’ten önceki “genç M arx’a, “sol Hegelci M arx”a yönelim öne çıkmıştır. 5) Bu dönemde genel hatlanyla ortodoks M arxizmden uzakla­ şılmış, dolayısıyla ekonomik temelli açıklama ve argümanlardan sıyrılıp, kültürel ve düşünsel “üstyapı” alanında dolaşılmaya baş­ lanmıştır. Böylece inceleme ve analiz birimi olarak kültür, birey ve ekonominin karşılıklı ilişkileri esas alınmış, bunlar arasındaki bağ­ lar/bağıntılar sağlamlaştırılmaya çalışılmıştır. 6) Eleştirel teorisyenlerin çalışma alanları genişlemiştir. Frank­ furt Okulu teorisyenleri, faşizm, Nazizm, devlet yapısı, otoriteryanizm, önyargı, kapitalizm teorileri, Avrupa işçi hareketle­ ri, Amerikan kitle kültürü/kültür endüstrisi, bilim, teknik ve tekno­ lojideki gelişmeler, psikanaliz, aile yapısı, bireysel gelişme, ideolo­ ji, pozitivizm ve aydınlanma eleştirisi gibi geniş bir yelpaze içinde çalışmışlar, değişik ama birbirleriyle ilintili konularda argümanlar ileri sürmüşlerdir. Horkheimer döneminde eleştirel teorisyenlerin çalışma konulan ve ilgi alanlan netleşmiştir. 7) Frankfurt Okulu’nun önemli metinleri Horkheimer dönemi­ nin bir ürünüdür. Eleştirel teorisyenler kendilerini entelektüel ve sosyal teori alanında etkin kılacak yapıtlarının önemli bir kısmım bu dönemde kaleme almışlardır. 8) Horkheimer döneminde Frankfurt Okulu ilk kez ayn bir dü­ şünce okulu olabilmiş; hem metodolojik yönelimini hem de araş­ tırma/inceleme konulanm bu dönemde belirginleştirmiş, aynca çekirdek kadrosunu oluşturmuştur.



c) 2. Paylaşım Savaşı Sonrası Yıllar/Frankfurt’a Dönüş: Adorno ve Marcuse’ün Öne Çıkışı (1953-1970 Dönemi): 2. Paylaşım Savaşı’m izleyen yıllar, Frankfurt Okulu’nda yeni bir dönemin şekillenmesine olanak tanımıştır. Savaşı takip eden



109



dönem de A m erika’da etkili olm aya başlayan Frankfurt O kulu’na geri dönm esi noktasında aydınlardan, bilim adam larından, Frank­ furt resm i çevrelerinden ve özellikle Frankfurt kent yönetim inden yoğun b ir istek olm uştur. A nılan çevreler, “H orkheim er’e reddedem eyeceği kadar ilgi çekici b ir öneride bulunm uştur.” Frank­ furt O kulu üyelerinin büy ü k b ir kısm ı F rankfurt’a dönm eleri bağ­ lanım da kendilerine yapılan teklifleri kabul etm işler ve Frankfurt’a geri dönm e k aran alm ışlardır. B öylece on altı yıl önce kapatılan H orkheim er’m Frankfurt Ü niversitesi’ndeki kürsüsü yeniden dü­ zenlenm iş256 ve H orkheim er üniversitedeki kürsüsüne dönmüştür. H orkheim er ile birlikte enstitünün m al varlığı ve kütüphanesi de Frankfurt’a taşınm ıştır. A ncak Frankfurt O kulu üyeleri, özellikle çekirdek kadro/kurucu figürleri (H orkheim er, A dom o ve M arcuse gibi) F rankfurt’a geri dönüp dönm em e konusunda ortak eğilimler sergileyem em işlerdir. H orkheim er, A dom o ve Pollock Frankfurt’a dönerken, L öw enthal, M arcuse v e K irchheim er A m erika’da kal­ mışlardır.257 P ollock ve H orkheim er enstitüye duydukları bağlılık­ tan dolayı geri dönerken, A d o m o ’nun dönüşü ise A lm an felsefe geleneği ile A lm an diline özel b ir yakınlığı ve bağlılığı noktasında odaklaşm aktaydı. K onuya dair A dom o şöyle demiştir: “A lm an­ y a ’ya dönüş kararım ızda, ben içim deki duygulanım bastırm aya çalışm ış olsam bile, bunda basit anlam da öznel gereksinm elerim i­ zin de etkisi olm uştur, elbet. A m a bunun nesnel bir nedeni de var­ dı. Dil idi bu. Y alnızca, insanın n e dem ek istediğinin kendi dilin­ deki gibi düşünce akışının tüm ritm iyle ve inceliğiyle yeni bir dilde tam olarak asla anlatılam adığı için değil. D il’in bir sorun niteliği kazanması, daha çok, A lm anca’m n felsefeyle ve hiç şüphesiz fel-
■;



#



o q



şim a ra ç la n n ın so sy al d e n e tim in e n g ü ç lü a ra ç la n o ld u ğ u n u b e ­ lirtm iştir.90 M ills, İktidar Seçkinlerinde, k itle k ü ltü rü v e toplum u n u n y o ğ u n b ir e le ştirisin e g irişm iştir. M ills, k itle k ü ltü rü ve to p lu m u ele ştirisin d e A m e rik a n to p lu m u n u esas alm ıştır. M ills ’e göre, A m e rik a n to p lu m u , kamu toplumu d eğ il, ta m te rsin e siy a ­ sal, k ü ltürel v e so sy al o la ra k y ab a n cılaşm ış b ire y le rd e n o lu şm u ş b ir kitle toplumudur. M ills, A m e rik a n to p lu m u n d a g ö rü n ü rd e d em o k ratik b ir n ite lik ta şıy a n m e k a n iz m a n ın , so sy o lo jik b a ğ la m ­ da h iç b ir g eç erliliğ in in v e işle rliğ in in b u lu n m a d ığ ım id d ia etm iş­ tir. M ills, k itle k ü ltü rü n ü n y a y g ın o ld u ğ u k itle to p lu m u n u n an a n itelik lerin i şu şe k ild e sıralam ıştır:91 1)



B a ş k a la n n ın d ü şü n c e le rin i, g ö rü şle rin i v e k an a atlerin i d in ­



le y en le r p e k ço k , b u n a k a rş ılık k en d i fik ir, g ö rü ş v e k an aatlerin i ifad e e d e b ile n le r p e k azd ır.



87



JAY, Diyalektik imgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 314.











*



88 89



P IC O N N E , “General Introduction”, s. xii. M IL L S , Charles W.; White Collar, O xford U niversity Press, New York,



1953. 90 K E L L N E R , Critical Theory, Marnsın and Modernity, s. 135. 91 M IL L S , Charles W.; İktidar Seçkinleri, Çeviren: Ünsal Oskay, B ilg i Y a y ı­



nevi, Ankara, 1974, s. 425.



351



2) K itle toplum unda kitle iletişim araçlarının örgütlenm e şekli bireylerin anında ve etkinlikle yanıtta bulunm alarına olanak ta­ nım az. 3) K am uoyunun oluşum undan sonra, kam uoyunun kendini ta­ savvur etm esi için kam unun girişm esi gereken eylem ler, bu ey­ lem kanallarını düzenleyen ve denetim i altm da tutan iktidar çev­ relerince denetlenir. 4) K itle toplum unda iktidar k u ru m lan karşısında kitleleşmiş kam unun bağım sızlığı kalm az. İktidar kurum lanılın ve resmi m ak am lan n görevlisi o lan kim seler kitleler üzerinde açık ya da örtülü yollardan etkide bulunur. K işilerin karşılıklı ve özgür tar­ tışm a yoluyla kam uoyu yaratabilm e özgürlükleri oluşm adan ön­ lenir. M ills, kitle iletişim araçlarının k itle kültürü ve toplum u yarat­ tığım ileri sürm üştür. “B ugünlük bilin en şudur ki, bütün bu kitle iletişim araçlan birincil k am u lar arasm da bildirişim ve tartışm alan n ufkunu genişletm ek ve canlan d ırm ak tan çok, birincil kam ulan kitle toplum una dönüşm eye yüz tutm uş b ir yapı içinde ‘kitle haberleşm e p a z a n ’ haline sokm aktadır. B u sözlerle, sadece, ka­ naatlerini açıklayanlarla b aşkalarının kanaatlerinin etkisinde ka­ lanlar arasındaki o ram n h er g ü n b iraz daha küçüldüğünü, ya da kitlenin ilgi v e ‘d ik k atin i’ çekebilm ek için kabalaşan, basitleşen ve basm akalıp izlenim ler yaratm a yolunu yeğleyen kitle haber­ leşm e araçlarının durum unu belirtm ek istem iyorum . B elirtm ek istediğim , kitle haberleşm e araçlarının bugün b ir çeşit psikolojik bilgisizliğe (cehalete) yol açtığı ve bunun çeşitli görünüm lerde ortaya çıktığıdır.”92 M ills’e göre, kitle kültürü yaratım aygıtları konum undaki kitle iletişim araçlan , bireylerin dışsal dünyayla ve sosyal gerçeklerle ilgili ilk elden ve kendi b aşlan n a edindikleri bilgi ve düşüncelerin oranım gitgide azalttığım bildirm iştir. B aşka b ir deyişle, M ills kitle iletişim araçlan m n bireylerin dışsal dünya ve sosyal gerçek­ liği kavram a ve algılam alarında b ir çeşit süzgeç rolü oynam anın 92 A.g.e., s. 436.



352



ötesine gittiğini ileri sürmüştür. “N e olduğumuzu, ne olmamız gerektiğini, dışa karşı nasıl görünm em iz gerektiğini benimsetebilen kitle haberleşm e araçları, yeni yeni davranışlar edinmemiz, kendimizi bize söylenen tiplere benzetm em iz yönünden de etkin olabilm ektedirler.”93 K itle kültürü oluşturm anın ana dayanağı konum undaki kitle iletişim araçları, toplum da bireylere yalnızca bilgi ve haber ulaş­ tırm akla yetinm ez, aynı zam anda egem en sınıfların çıkarlarına göre bireylerin hayat biçim lerini düzenlem eye, onların fikri yapı­ larını ve zihniyetlerini yönlendirm eye girişir. M ills, asker, işada­ m ı ve siyaset adam larından, yani askeri seçkin, iş seçkini ve yö­ netim seçkininden m eydana gelm iş iktidar seçkinlerinin gücünün artm asında kitle iletişim araçlarının m anipüle edici rolünün oldu­ ğunu dile getirm iştir. M ills’in b u saptam aları eleştirel kuram cıla­ rın kültür endüstrisine bakış açılarının belirginleşm esinde etkili olm uştur. K ısacası, eleştirel teorinin kurucuları olan H orkheim er, A dom o, B enjam in, Löıventhal, M ills gibi düşünürlerin kitle kül­ türüne dönük fikirlerinin v e A m erikan deneyim inin etkisinde kalarak, kültür, reklâm , eğlence ve kitle iletişim araçlarının bi­ çim lendirdiği k ültür endüstrisini çözüm lem işlerdir. D iğer bir deyişle, H orkheim er v e A dom o, kapitalist m odernliği, onun m er­ kezi öğelerinden biri olan k ültür endüstrisi bağlam ında sorgula­ m alard ır. K ültür endüstrisi, “kültürün endüstrileşm esine” vurgu yapar. “ K ültür endüstrisi daha ziyade, hiçbir şeyin im al edilm ediği du­ rum larda bile endüstriyel örgütlenm e biçim lerini içerm esi gibi, sosyolojik olarak defalarca gözlem lenm iş b ir fenom en anlam ında endüstriyeldir (büro çalışm asının rasyonelleştirilm esi gibi), sanki gerçekten ve aslında teknolojik ve rasyonel b ir üretim yapılıyor gibidir.”94



93 A.g.e., s. 440. 94 ADORNO, K ültür Endüstrisi: K ültür Yönetimi, s. 112-113. 353



K ü ltü r en d ü strisi, eğ len ce en d ü strisin in ü rü n leriy le k itle h a­ lin d e ü retilen tü k etici ü rü n le r a rasın d a b en zerlik kurm a girişim i­ dir. 5 K ü ltü r en d ü strisi, d ü şü n m ey i engelley en , in san i özellikleri b u lu n m ay an , d e sp o tizm e v u rg u y apan, ticari v e y ap ay b ir kültür y aratm a p ro jesid ir. H o rk h e im e r v e A d o m o ’n u n işa re t ettiği gib i, k ü ltü r endüstrisi, k en d iliğ in d e n liğ i v e d o ğ allığ ı b u lu n m a y an , şe y leşm iş v e m addeleşm iş, g e rç e k o lm a y a n b ir k ü ltü rd ü r.96 K ü ltü r en d ü strisi, kültü­ rü n tic arile şm e si v e en d ü strile şm e sid ir. K ü ltü r e n d ü strisi, “ b ü y ü k k ü ltü r a c e n te le ri”97 ta ra fın d a n ü reti­ lir. B ü y ü k k ü ltü r a c e n te le ri, e g e m e n s ın ıf v e g ü ç o d ak ların ın te k e lin d e o lu p k a p ita list ü re tim ta rz ım sü rd ü rm e n o k ta sın d a iş­ lev d e b u lu n a n b ü y ü k sın a i fa b rik a la rı g ib i h a re k e t ed erler. E n tem el y ö n ü , tü k e tim to p lu m u n d a h e r şey i “ tü k e tic i”



o la ra k kav­



ram ad ır. B ü y ü k k ü ltü r a c e n te le ri v a s ıta s ıy la k en d in i su n a n kü ltür e n d ü strisi, ald atıcıd ır. K ü ltü r e n d ü s trisin d e tü k e tic i d aim a ald atı­ lan b ir k o n u m d a d ır. K a p ita list ü re tim d e tü k e tic i o la n la r işçiler, m em u rlar, ç iftç ile r v e k ü ç ü k b u ıju v a la rd ır. “ K a p ita list ü retim o n la n b e d e n v e ru h la n y la o ş e k ild e iç in e a lır ki, k e n d ile rin e su ­ n u la n şe y le re h iç d ire n m e d e n k a p ılırla r.”99 M o d e m to p lu m d a



95 KELLNER, Critical Theory, Mantism and Modernity, s. 146. 96 RİTZER, Sociological Theory, s. 263-264; JAY, Diyalektik İmgelem: Frank­ furt O kulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 312. 97 HORKHEİMER ve ADORNO, Aydınlanmanın Diyalektiği F elsefi Fragmanlar II. s. 24. 98 Kültür endüstrisinin egemen olduğu günümüz tüketim toplumunun şian olarak Bauman, “Kendini kötü hissediyorsan ye! Kurtuluşa giden yol gırt­ laktan geçer; tüket ve kendini iyi hisset”, demiştir (BAUMAN, Küreselleş­ me: T oplum sal Sonuçları, s. 95). 99 HORKHEİMER ve ADORNO, Aydınlanmanın Diyalektiği Felsefi Fragmanlar //, s. 22. Adomo’ya göre, zaten “kültür endüstrisi, müşteri tara­ fından yönlendirildiğine ve onlara kendi istedikleri şeyleri sunduğuna ye­ minle inandırmaya çalışır bizi... özerk olduğunu kesinlikle yadsır ve kurban­ larını yargıç ilan eder... Kültür endüstrisinin yaptığı, müşterilerinin tepkile­ rine uyarlanmaktan çok, onlan kalpazanca imal etmektedir. Kendisi de on­ lardan biriymiş gibi davranarak biçimlendirir müşterilerinin tavırlannı” (ADORNO, Minima Moralia: Sakatlanmış Yaşamdan Yansımalar, s. 206-207).



354



tüketicinin b ö y lesin e p a s if edilişi, k ü ltü r endüstrisinin gücünü gösterir. H o rk h eim er v e A d o m o ’y a göre, b u rad ak i tem el yönelim “tüketiciy e gerçi ihtiy açlarım k ü ltü r sanayii tarafın d an karşılan a­ b ilir d iye d ü şü n m esin i, a n c ak ö te y an d a n b u ihtiyaçları, kendisini sad ece tüketici o larak , k ü ltü r sa n ay iin in n esn esi o larak görecek şek ild e d ü zen lem esin i em reder. K ü ltü r sanayii tü k eticiy i y alm z sahtekârl iğ in in tatm in d en ileri g eld iğ in e in an d ırm ak la kalm az, ü stelik bu san ay ii o n a d ah a fazlasın ı, y an i h e r n asıl o lu rsa olsu n su n u lan larla y etin m e si g erek tiğ in i d e ifad e ed e r.” 100 K ü ltü r en d ü strisi sö z v erd iğ i k o n u la rd a v e a la n la rd a tüketiciyi aldatır. K ü ltü r en d ü strisin d e ey lem i v e şatafatı te şh ir etm e ze v k i­ n e g eç iş d u rm a d a n te h ir ed ilir. A slın d a m a n z a ra h iç değişm ez. V erile n sö z art n iy e tlilik taşır. V e rile n sö z ü n art n iy etli anlam taşım ası, b u sö z ü n so ru n la ra h iç d e ğ in m e m e sin d e n an laşılır. M e ­ selâ, lo k an tad a y e m e k y iy e n m ü şte riy e (tü k eticiy e ) sa d ece y em ek listesini o k u m a k la y e tin m e si te lk in ed ilir. B ö y le c e tü m p arlak a d la n v e g ö rü n tü leri ta h rik e d e n ta m a h k â rlığ a , y a ln ız c a k açm ak istediği te k d ü ze g ü n lü k h a y a tın ö v g ü sü s u n u lu r.101 Ü re tim ve tü k etim m e k an iz m ası e g e m e n sın ıfın ç ık a rla n d o ğ ru ltu su n d a o rg an ize e d ild iğ in d e n , “ k ü ltü r e n d ü strisi ü rü n leri, b irb irlerin e b en zey ip , ö z g ü n lü k te n y o k s u n d u rla r.” 102 K ü ltü r en d ü strisi h e r şeyi (d ü şü n ce leri, in s a n la n v e ü rü n le ri) b irb irle rin e b en zetir, sta n d a rt h a le g etirir, “ in s a n la ra c e n n e t d iy e y in e a y n ı g ü n lü k y a ­ şa m ı su n a r.” 103 K a p ita list ü re tim b iç im in in h e r şe y i sta n d artla ştırm a sı, h ay atı v e a k ışım m o n o to n k ılm a sı v e “ o rta m la rı a y n ıla ştın lm a sı” 104,



100 HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği F elsefi Fragm anlar / / , s. 32. 101 A.g.e., s. 30. 102 ATİKER, M odernizm ve Kitle T oplum u, s. 52. 103 HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği Felsefi Fragm anlar //, s. 33. 104 Ritzer, bu vurguyu “toplumun Mcdonaldlaştınlması” çerçevesinde ileri sürmüştür. “Her M cDonald’s bir dizi öngörülebilir öğe sunar; tezgah, üstün­ de asılı mönü, arkada görünen ‘mutfak’, masalar ve rahatsız iskemleler, gö­ ze çarpan çöp kutulan, arabayla alışveriş edilen pencereler vb.” (RİTZER,



bireyi olum suz yönde etkiler ve onun sonunu hazırlar. Kültür endüstrisinin egem en olduğu düzende bireyin sahte-birey ya da yanılsam a durum u ise, salt üretim tarzının standartlaşm ası değil­ dir. Böylesi bir yapılanm ada bireye sadece genelle ve tümlükle olan özdeşleşm esini kayıtsız şartsız sorgulam adığı ölçüde katla­ nılır. “Cazdaki kural haline getirilm iş doğaçlam adan, kendisini bu şekilde tanısınlar diye kakülünü gözüne düşürm ek zorunda olan özgün sinem a oyuncusuna kadar h er yerde sahte bireysellik hüküm sürm ektedir.” 105 B ireysel olan kendisini, b ir bakım a gene­ lin ve tü ndüğün rastlantısal olanı aynı şey olarak saptanılsın diye eksiksiz dam galam a/etiketlem e yeteneğine indirger. Ö zellikle her keresinde teşhir edilen bireyin sürekli suskunluğu veya seçilmiş eylem i, m ilim etrenin bin d e b irin e göre birbirinden ay n lan Yale m arka kilitler gibi seri halinde üretilir.1 6 “B e n ’in özelliği top­ lum sal koşullu, doğal d iy e yansıtılan b ir tekel m etaldir. B u özel­ lik bıyığa, F ransız aksanm a, hayat kadınının kaim sesine, bir parça L u b itsch ’e özgü b ir havaya, genelde aynı olan, film yıldı­ zından başlayıp bedeniyle tutuklu kişiye kadar genelin iktidarı karşısında herkesin yaşam ının v e çehresinin dönüştüğü kim lik kartındaki parm ak izine indirgenm iştir.” 7 K ültür endüstrisinin başatlığında sahte bireysellik, trajik ola­ nın kayda geçirilm esi v e zehirinden arındırılm ası için varsayılır. Y alm zca bireyin hiç d e b irey değil, s ırf geneldeki yönsem elerin kavşak noktası olm ası seb eb iy le o n u kusursuz b ir biçim de genel­ liğe geri alm ak olanaklıdır. B ö y lece k ültür endüstrisi, buıjuvazinin egem en olduğu çağda b irey in form u tarafından açığa vurulan hayali/sanal karakterin gizem ini ortaya çık an r. K ü ltü r endüstrisi genel ile özelin bu p ek n et olm ayan uyum uyla övündüğü için haksız davranır. K endi tarihsel seyri içinde bireyi geliştiren bur­



ios



106 107



George; Toplumun M cDonaldlaştınlması: Çağdaş Toplum Yaşamının Değişen K arakteri Üzerine Bir İnceleme, Çeviren: Şen Süer Kaya, Ayrıntı Yayınlan, İstanbul, 1998, s. 129). HORKHEİMER ve ADORNO, Aydınlanmanın Diyalektiği Felsefi Fragmanlar //, s. 47-48. A.g.e., s. 48. A.g.e., s. 48.



356



ju v a toplu m u n d a teknik, y ö n len d iricilerin in istem inin zıddına insanları ço cu k lu k tan çık arıp “ k işi” h alin e getirm iştir. B u çerçe­ vede b ireysellik ad ın a g erçek leşen b irey leşm ed ek i h er tip gelişm e bireyselliğin zararın a o lm u ş v e g eriy e k endi hedefini tak ip etm e k ararından başka b ir şey b ırak m a m ıştır.108 H o rk h eim er ve A d o m o , b u ıju v a to p lu m u n d a b irey in so sy al d u ru m u n a ve çö k ü ­ şüne d a ir ilgi çek ici b ir açılım y ap m ışlard ır: “ Y aşam ı iş yaşam ın a v e özel y aşam a, ö zel y aşam ı te m sile v e m a h re m iy ete, m ah rem i­ yeti g eçim siz e v lilik b e ra b e rliğ in e v e d o k u n ak lı teselliy e b ö lü ­ nen, y aln ız b a ş m a k alan , k en d isiy le v e h e rk e sle arası a ç ık o lan yu rttaş a rtık h ey e ca n a g etire n h e m d e h a k a re t e d e n g izil b ir N a ­ z i’d ir y a d a d o stlu ğ u sa d e c e ‘so cial c o n ta c t’ o larak , m an ev i y ö n ­ d en etk ile n m em işlerin to p lu m sal etk ile n işi o la ra k tasarlay ab ilen b u g ü n ü n k en t sa k in id ir.” 109 K ü ltü r e n d ü strisin in b ire y se lliğ e karşı arzu lad ığ ı gibi d a v ra n m a sı işte b u y ü z d e n b a şa rılı olur. Ç ü n k ü birey sellik te, a slın d a to p lu m u n te m e lsiz o lu şu y an sır. K ü ltü r en d ü strisi, ö z ü itib ariy le b ire y le ri “ art n iy e tli tü rsel v a r­ lık” h alin e g etirm iştir. H e r b ire y y a lm z c a ö te k in in y e rin e g eçm iş, I k u llan ılab ilir b ir “ ö rn e k ” o lm u ştu r. B ire y o la ra k k işi y e ri m u tla k do ld u ru lab ilir b ir k o n u m a g elm iştir. T a m a n la m ıy la b ire y , “b ir h iç tir v e bunu, b e n z e rlik sü re sin i e lin d e n k aç ırd ığ ı z a m a n h iss e ­ d e r.” 110 K ü ltü r e n d ü strisin in h e g e m o n y a sın d a b irey , b ire r m a lz e ­ m e h alin e g elm iş, h e r z a m a n iç in b ir n e s n e o la ra k k a lm ış tır.111 K ü ltü r en d ü strisi d ü ze n i, in sa m n şe y se lle şm e si ü z e rin e in şa ed ilm iştir. K ü ltü r e n d ü strisin in d iz g esi ta m a m e n to ta literd ir. B i­ reyi



yok



say ar.



Ö z e rk



ö z n e n in



y itim in i



m e rk e z e



koyar.



H o rk h e im e r v e A d o m o , A le x d e T o c q u e v ille ’in Amerika ’da De­



mokrasi y a p ıtın d a 112 y ü z y ıl ö n c e y a p tığ ı a n a liz in d o ğ ru çık tığ ım ileri sü rm ü şlerd ir: “ D e sp o tlu k b e d e n i s e rb e st b ıra k m a k ta v e d o ğ ­ 108 109 110 111 2



A.g.e., s. 48-49. A.g.e., s. 49. A.g.e., s. 37. A.g.e., s. 38-39. Alex de Tocqueville*in A m erik a’da D em okrasi yapıtı sosyolojinin klasik­ lerindendir (TOQUEVILLE, Alexis de; A m erika’da Dem okrasi, Çeviren: İhsan Sezai ve Fatoş Dilber, Yetkin Yayınları, Ankara, 1994).



357



rud an d o ğ ru y a ru h u h e d e f alm ak tad ır. E g em en artık, b en im gibi d ü şü n m elisin y a d a ö lm elisin , d em iy o r. T e rsin e şö y le diyor: B e­ nim g ib i d ü şü n m e m ek te serb estsin , y aşam ın , m alın, m ü lk ü n sana aittir, am a b u g ü n d en itib aren sen aram ızd a b ir y ab an cısın .” 113 K ü ltü r en d ü strisi sistem i, d esp o tik tir. B ireyi y ab an cı görür, o n u ö n em sizleştirir. S ö z k o n u su sistem d e b irey in v e b ireyselliğin yitim i eg em en d ir. B ire y in şey leşm esi g erçeğ i b elirg in d ir. İnsan h e r b o y u tu y la , y an i ru h u , d ü şü n c esi v e b ed e n iy le şeyleşm iştir. “ İn san la rın e n m a h re m te p k ile ri b ile k e n d ile rin e k ıy a sla o kadar ek sik siz şe k ild e şe y le ştirilm iş tir ki, k e n d in e ö zg ü o lm a dü şü n cesi sa d e c e



en



a ş ın



so y u tlu k la rd a



y a şa m a y a



devam



etm ektedir.



P e rso n a lity k a v ra m ı a rtık o n la ra p a rla k b e y a z d işle rd e n v e k o ltuk a ltla rın ın te rle m e m e sin d e n , h e y e c a n d u y m a m a k ta n b a ş k a b ir şey ifa d e e tm e m e k te d ir.” 114 İn san ın tü m y ö n le riy le şe y se lle şm e si, k ü ltü r en d ü strisin d ek i rek lâ m a y g ıtıy la d o ğ ru d a n ilişk ilid ir. B a şk a b ir d ey işle, k ü ltü r en d ü strisi siste m in d e in sa m n k a y b o lm a sı v e ta h rip ed ilm esi sü re­ ci, b ir b a k ım a re k lâ m la rın za fe rid ir.



113 Tocqueville’den aktaran; HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği F elsefî F ragm anlar / / , s. 22. HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği F elsefî Fragm anlar / / , s. 62.



K ü ltü r e n d ü s tris iy le re k lâ m v e re k lâ m c ılık 115 m e k a n iz m a sı a ra s ın d a o rg a n ik b a ğ m e v c u ttu r. R e k lâ m , k ü ltü r e n d ü s tris in in y a ş a m a s ın ı s a ğ la y a n a n a u n s u rd u r. K ü ltü r e n d ü s tris in in b ire y le r­ d e (tü k e tic ile rd e ) a ş ın d e re c e d e d o y u m v e d u y u m s a m a z lık o lu ş ­ tu rm a s ı g e re k lid ir. B u z o r u n lu lu ğ a k a r ş ın k ü ltü r e n d ü s tris in in e lin d e n p e k fa z la b ir ş e y g e lm e z . Y a p a c a ğ ı te k şe y , re k lâ m a y ö ­ n e lm e k tir. R e k lâ m , b u d u r u m d a k ü ltü r e n d ü s tris in in “ y a ş a m ik s i­ rid ir.” 116 M o d e m to p lu m , tü k e tim i v e r e k a b e ti e s a s a lır. D o la y ıs ıy la , m o d e m to p lu m la r d a r e k lâ m ö n e m li iş le v le re s a h ip b ir a raç tır. R e k lâ m , a lıc ın ın p iy a s a d a y ö n ü n ü b u lm a s ın ı k o la y la ş tır ır v e m a l­ la rın ta n ın ıp h ız lıc a s a tış ın a iv m e k a z a n d ır ır . R e k lâ m , m e ta la n n b o l d o ld u ğ u p a z a r /p iy a s a s is te m in d e a lıc ın ın p u s u la s ı v e re h b e ri o lu r. A r tık ç a ğ ım ız d a r e k a b e tç i to p lu m a d a m g a s ım v u r a n “ s e r­ b e s t p iy a s a m n s o n u g e ld iğ i iç in , s is te m in e g e m e n liğ i r e k lâ m la r ın a r d ın a g iz le n ir.” 7 R e k lâ m , tü k e tic iy i b ü y ü k te k e lle r d e n a y ırm a ­ y a n b a ğ ı p e k iş tir ir , d o la y ıs ıy la o n la r ın e g e m e n liğ in in s ü rd ü rü m ü n e o lu m lu f o n k s iy o n d a b u lu n u r . B u n e d e n le r e k a b e tç i k a p ita lis t to p lu m la rd a “ r e k lâ m d a m g a s ım ta ş ım a y a n h e r ş e y e k o n o m i a ç ı­



5 Reklâmcılığa dair Frankfurt O kulu’nun ilk kuşak teorisyenlerinden olan From m ’un görüşleri ilgi çekicidir: “Ç ağdaş reklâm cılığın büyük bir bölümü çok farklı; m antığa değil, duygulara sesleniyor; her uyutucu, uyuşturucu et­ kilem e ve inandırm a gibi o da nesnelerini duygusal olarak etkilem eye, sonra da zihinsel olarak boyun eğdirtm eye çalışıyor. Bu tür reklâm m üşteriyi etki­ lemek için çeşit çeşit araç kullanır. Aynı sözleri tekrar tekrar söyler örneğin; şu m arka sigarayı içen en ünlü bir boksör ya da sosyete kadını gibi herkes tarafından kabul edilm iş bir ünlüyü kullanır; güzel bir kızın cinsel çekicili­ ğini gözler önüne sererek m üşterideki eleştirm e yetilerini zayıflatıp onun il­ gisini çeker; onu ‘ter kokusu* ya da ‘ağız kokusu’ tehlikesiyle korkutur; ya da belli bir sabun ya da göm leği alm akla, kişinin hayatında ansızın büyük bir değişiklik olacağı yönünde hayaller kurm asına ortam hazırlar. Bütün bu yöntem ler usdışıdır; m alın nitelikleriyle uzak yakın ilgileri yoktur, müşteri­ lerin eleştirm e yetilerini, tıpkı afyon gibi ya da hipnoz gibi köreltir ve öldü­ rürler. Tıpkı film lerin yaptığı gibi, hayalci yönlerini bir ölçüde doyururlar am a aynı zam anda küçüklük ve güçsüzlük duygularım arttırırlar” (FRO M M , Ö z g ü rlü k te n K açış, s. 111-112). 1,6 H O R K H E İM E R ve A D O R N O , A y d ın la n m a n ın D iyalektiği F elsefi F rag m a n la r II. s. 56. A.g.e., s. 56.



359



sından kuşkulu” 118 hale gelir. İleri kapitalist toplum larda reklâm ve kültür endüstrisi gerek ekonom ik gerekse de teknik yönden karşılıklı olarak iç içe geçm iş durum dadır. Aynı şey, çoğu yerde ortaya çıkar ve aynı kültür ürününün m ekanik biçim de sürekli tekrarlam şı aynı slogam n propagandası durum una gelir. Böylelik­ le de dikkatsiz, dalgın ya d a isteksiz m üşteriler alt edilm ek iste­ nir.119 H ork h eim er’a göre, “ h içb ir şeyi kutsal saym ayan reklâm la­ rın çocuksu sloganlarının ardında, ...sanayi şirketlerinin gücünü ilan eden görünm ez b ir m etin durm aktadır.” B u “ görünm ez m etin”, aynı zam anda egem en şirketler arasındaki ilişkile­ ri/anlaşm aları ve bir bütün olarak ekonom ik aygıtın yoğunlaşm ış gücünü de dile getirir. B öylesi bir düzenekte aslında tüketicinin seçim hakkı vardır. Fakat hangi m arkayı seçerse seçsin elde ede­ ceği ek b ir yarar yoktur. K azan an egem en sanayi şirketleridir, kazandıran ise reklâm lardır. D olayısıyla h er şeyin reklâm ı vardır. “H er şey reklâm dır” anlayışı belirginlik kazanm ıştır. B u da yetm iyorm uşçasm a h er şey başka b ir şeyin reklâm ı h alin e gelm iştir. Reklâm , hayatın tüm alanlarına sızm ıştır. H o rk h eim er’m dediği üzere, “ sanat, ark ad aşlık y a da d in gibi şeylerden söz eden bir sesin birkaç saniye sonra b ir sab u n u n reklâm ım yaptığı işitilm ek­ tedir. D üzgün konuşm ayla, m ü zik k ültürüyle ya da ruhsal kurtu­ luşla ilgili broşürler, m ide gazı ila çlan m n erdem lerini anlatan broşürlerden tanıdığım ız b ir ü slu p la yazılm aktadır. H atta bunların tüm ü d e aynı u zm an m etin y a z a n m n ürü n ü olabilm ektedir.” 121 Ü rünler, d ü şü n ler v e h er şey reklâm larla b irb irin e karışm ış ve iç içe geçm iştir. H er nesne, d ü şü n v e diyalog, başka b ir nesne, dü­ şün ve diyalogun reklâm ına dönüşm üş, b ir şey başka b ir şeyin reklâm ıym ış gibi kavranm aya başlam ıştır. B u durum , çeşitli tu­ haflıklara yol açm ıştır. M eselâ, gökyüzüne b akan çocuk babasına dönüp, “baba, A y n ey in reklâm ı acab a?” 122, diye sorm aya başla­ mıştır. 1.8 1.9 120 121 122



A.g.e., s. 57. A.g.e,, s. 58. HORKHEİMER, Akıl Tutulması, s. 124. A.g.e„s. 125. A.g.e., s. 125.



360



R eklâm lar v asıtasıyla in san ların gerçeği görm eleri engellenir ve g erçek lik y o k ed ilm ey e çalışılır. R eklâm lar, insanları yanlış yola sap tırır v e h atta aptallaştırır. “ R ek lâm lard a, h ele televizyon spotlarında k arşım ıza çık an te lk in yön tem leri, in sa n la n aptallaş­ tırm aktan ö te b ir şey e y aram am ak tad ır.” 123 K ü ltü r en d ü strisiy le rek lâ m cılık arasın d ak i b a ğ güçlüdür. R eklâm , k ü ltü r e n d ü strisin in v azg eçilm ez ö ğ esid ir. K ü ltü r en ­ d ü strisiy le rek lâ m cılık iç iç e g e ç m işle r v e b irb irlerin e k arışm ış­ lardır. O n lar, “ in san ların y ö n le n d irilm e si iç in b ir işlem h alin e g elm işlerd ir.” 124 R e k lâm v e rek lâm cılık , b ire y le ri tü k etici y ap ­ m ış, o n la n k ü ltü r en d ü strisin in m e ta la n n ı v e ü rü n lerin i alm aya m e cb u r e tm iştir.125 E leştirel teo risy en ler, k ü ltü r e n d ü strisin in b irey i y ü ce ltm ed i­ ğini, ak sin e “ b ask ı altın a a ld ığ ım ” 126, b ire y ü z e rin d e etk in ta h ak ­ k ü m y ö n tem leri k u lla n d ığ ın ı v e to ta lita riz m e k ay n a k lık ettiğ in i iddia etm işlerd ir. B a şk a b ir d ey işle, e leştire l k u ram c ılar, “ k ü ltü r end ü strisin in , in şam g eç m iş d ö n e m le rd e k i ta h a k k ü m y ö n te m le ri­ n e v e p ratik lerin e o ra n la d a h a in c e v e e tk in y ö n te m v e p ra tik le rle tah ak k ü m altm d a tu ttu ğ u n u ” 127 ile ri sü rm ü şle rd ir. B ire y ler, to p ­ lu m lar v e g en el o la ra k d ü n y a, k ü ltü r e n d ü s trisin in sü z g e c in d e n g eç irilerek y ö n e tilm e k te d ir.128 K ü ltü r en d ü strisin in b ire y v e to p lu m d an , h a tta d ü n y a y ı ta h a k ­ k ü m a ltın a a lm a sın d a v e y ö n e tm e sin d e e n e tk in ö ğ e, iş d ü n y a sı­ n ın b ir p arça sı v e ay g ıtı o la n ra d y o , te le v iz y o n , v id e o v e sin e m a­ dır. H o rk h e im e r v e A d o m o ’y a g ö re, s in e m a v e ra d y o n u n artık k en d ilerin i sa n a t o la ra k g ö s te rm e le rin e g e re k sin im le ri k alm am ış­ tır. S in em a v e ra d y o , tic a re tte n b a ş k a b ir şe y o lm a d ık la n g erçeğ i­ 123 FROMM, Erich; S ahip O lm ak ya da O lm ak, Çeviren: Aydın Antan, Antan Yayınevi, İstanbul, 2003, s. 247. 124 BOTTOMORE, F ra n k fu rt O kulu (E leştirel K uram ), s. 48. 125 HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği Felsefi Fragm anlar / / , s. 62. 126 A.g.e., s. 30. 127 DELLALOĞLU, F ra n k fu rt O k u lu ’nda S a n a t ve T oplum , s. 91 . 128 HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği Felsefi Fragm anlar //, s. 14.



361



ni, bilerek yarattıkları değersiz şeyleri yasal durum a getirecek bir ideoloji olarak kullanırlar. Sinem a ve radyo, artık “kendilerini sanayi diye tanım lam akta ve genel m üdürlerinin basın yoluyla açıklanan m iktarı hazır ürünlerin toplum sal zorunluluğundan duyulan kuşkuyu yansıtm aktadır.” 129 R adyo ve sinem a kültür tekellerinin propagandasını yapm aktadırlar. A m erikan filmleri bunun en iyi örneğidir. K ültür ürünlerinin var oluşuna kaynaklık eden m etalar radyoda tek tek övülm ektedir. H orkheim er ve A d o m o ’nun pek güzel ifade ettikleri gibi, “ insan elli cen t’e m il­ yonlarca dolara m al olm uş b ir film i izlem ekte, ardında dünyanın tüm zenginliklerinin bulunduğu ve revaç gördükçe b u zenginliği artıran b ir sakızı o n ce n t’e satın alabilm ektedir. K itlelerin hâzine­ si ülke içlerinde rezalete izin verm eden gıyaben am a genel oyla­ m a vasıtasıyla m eydana çıkarılm aktadır. D ünyanın en iyi orkest­ raları, ki hiç d e ö y le değiller, evlere ücretsiz teslim edilm ektedir­ ler.” 130 K ültür endüstrisinin başat olduğu toplum larda herkese bedava bir şeyler sunulm aktadır. O ysa 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başla­ rında durum h iç d e bö y le değildi. İnsanlar, b ir tiyatro oyununu izlem ek ya d a b ir konser din lem ek için p ara öderlerdi. H iç o l­ m azsa ödedikleri p ara k ad ar tiyatro v e konsere dikkat gösterirler­ d i.131 A rtık ileri endüstriyel toplum larda sinem a, radyo ve tele­ vizyon için h alk tan harç alınm am aktadır. B u yüzden ulusların tercüm anı, iş dünyasının v e tekellerin aygıtı konum undaki sine­ ma, radyo v e televizyon, to talitarizm (faşizm ) için biçilm iş bir kaftan olm uş, sözde p artiler ü stü b ir otorite biçim ine dönüşm üş­ tür. Söz konusu iletişim araçları, faşizm in to p lu n d a n biçim len­ dirm esinde etkin rol üstlenm işlerdir. H orkheim er ve A d o m o ’ya göre, “radyo F ü h re r’in evrensel sesi, çenesi haline gelir; sesi so­ kaktaki hoparlörlerde, m o d em propagandadan ayırm ası zaten zor olan sirenlerin p anik ilan eden ötüşüne kanşır. M atbaanm R eform asyona b içim kazandırm ası gibi, N asyonal Sosyalistler de



1 A.g.e., s. 8. 130 A.g.e., s. 50. 131 A.g.e., s. 54.



362



radyonun k en d i d av aların a b içim kazan d ırd ığ ım biliyorlardı.” 132 E ş deyişle, eleştirel teo risy en lere göre, “ R efo rm asy o n u n elinde m atbaa n e ise, rad y o d a faşizm in elin d e o o lu p çıkm ıştı.” 133 R ad­ yoda “ F ü h re r” d iy e se slen e n k o n u şm a cın ın ak sam m ilyonlarca in sanın sesi h alin e g e lm iştir.134 Ö z itibariyle, k ü ltü r endüstrisinin sund u ğ u b ü tü n k itle ile tişim araçları, b irey se llik ü zerin d ek i to p ­ lum sal b a sk ıla n g ü çlen d irm iş v e b ire y in d iren m e im k ân ın ı elin­ den a lm ıştır.135 B u n o k ta d a, iç erik ten y o k su n to talitarizm k en d i­ sine baş k a ld ın lm a sın a v e d ire n ç g ö sterilm esin e, h atta şak a y a ­ p ılm asın a izin v erm ez. B u n u n iç in n e g erek iy o rsa o yap ılır. H itler A lm a n y a ’sın d a n k alm a “ k im se aç k alm am alı v e ü şü m em elid ir; k im b u n a u y m a z sa te m e rk ü z k a m p ım b o y la r” , 136 şek lin d ek i şaka, k ü ltü r en d ü strisin e ait m e k â n la rın ü z e rin e fark lı b ir b iç im d e iş­ len m iştir. “ K ü ltü r sa n ay ii b u g ü n ü n to p lu m u n u n ite le y e n d u ru m u sa fd ilc e -k u m a z c a şa rt k o şar: Y an i, to p lu m u n k e n d i d u ru m u n u iyi b u lm a sın ı b ild iğ in i. T e k te k h e rk e sin b iç im se l ö z g ü rlü ğ ü g ü v en altın d ad ır. K im se d ü şü n d ü ğ ü şe y d e n re sm e n so ru m lu değildir. B u n u n iç in h erk es k en d in i d a h a b a ş ta n itib a re n to p lu m sal d e n e ­ tim in e n d u y arlı ay g ıtı o la n , k iliseler, k u lü p le r, m e sle k k u ru lu şları ve d iğ e r ilişk ile rd e n o lu şm u ş b ir sis te m iç in d e b u lu r. K im te le f o lm a k istem iy o rsa b u a y g ıt ta ra fın d a n ta rtıy a v u ru ld u ğ u n d a h a fif g e lm e m e y e d ik k a t etm elid ir. A k si ta k d ird e y a şa m d a g e rile r v e so n u ç ta y o k o lm a k z o ru n d a k a lır.” 137 D o la y ısıy la k ü ltü r en d ü stri­ si d ü z e n in d e a ç lık çe k e n , h a s ta la n a n , ü şü y e n v e k ısa ca sı so ru n lu o la n in san , toplumdışı o la ra k n ite le n ir.138 “ T o p lu m d ışı o lm a k ” ise, su ç la rın b e lk i d e e n a ğ ır o la n ıd ır.



132 A.g.e., s. 53. 133 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 313. 134 HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği Felsefi F ragm anlar / / , s. 61. 135 HORKHEİMER, Akıl T utulm ası, s. 166. 136 HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği F elsefi F ragm anlar / / , s. 41. 137 A.g.e., s. 42. 138 A.g.e., s. 42.



363



K ü ltü r en d ü strisi, insanları p asifleştirm ek , bilinçsizleştirm ek v e y ö n le n d irm ek iç in eğ len ce k u ru m u n u v itrin e çıkarm ıştır. Eğ­ len ce k u ru m u , k ü ltü r en d ü strisin in e n ö n em li ay ak ların d an birisi­ dir. İşte, b u b ağ lam d a eleştirel teo risy en lerin “ k en d ilerin in ‘kültür sa n a y ii’ d ed ik leri, film , telev izy o n , p o p ü le r m ü zik , rad y o , gazete­ le r v e m a g a z in d e rg ile rin d e n o lu şa n eğ len ce sanayidir.” 139 H o rk h e im e r v e A d o m o ’y a göre, e ğ le n c e h â lâ g ö sterilen acılan d ü şü n m e z o ru n d a k a lm a m a k v e o n la n u n u tm a k tır.140 B u d u ru ­ m u n te m e lin d e a c iz lik v ard ır. E ğ len ce, d eğ e rsiz/b a y ağ ı gerçeklik­ te n d eğ il, te rsin e v a r o la n g e rç e k liğ in h âlâ y o k ed em ed iğ i son d ire n iş d ü şü n c e sin d e n k açıştır. E ğ le n c e n in v aad i o lan kurtuluş, y a d sım a y a d ay a lı d e ğ il, d ü şü n m e k te n k u rtu lu şa tek ab ü l eder. E ğ len ce, ö z ü n d e b ir k a ç ış h a re k e tid ir. “ E ğ len ce, g eç-k ap italizm k o ş u lla n n d a ç a lışm a m n u z a tılm a s ıd ır v e m e k an ik leştirilm iş ça­ lışm a sü re c iy le y e n id e n b a ş a ç ık m a k iç in b u sü reç ten k açm ak iste y e n le rc e a ra n m a k ta d ır.” 141 E ğ le n c e , b ir b ak ım a “b ir çelik 1A O



b a n y o su d u r.”



E ğ le n c e e n d ü strisi in sa n la rı b u b a n y o y a sürekli



o la ra k z o rla so k ar. “ M ü ste h c e n ” 143 o la n b u e n d ü strid e gül­ m e /g ü lü ş14 , m u tlu lu k y a la m m n a ra c ı k o n u m u n a g e lir v e alaysı b ir g ö rü n ü m k a z a n ır. B u ra d a ıs tıra b ın y e rin i g ü le r y ü z lü lü k alır. “N e p a h a sın a o lu rsa o ls u n k im s e n in k en d i p a y ım alm a m a sı ve b u n u n la g ü le o y n a y a y e tin m e si” 145 a n la y ışı b a şa t h a le gelir. K ü l­ tü r e n d ü strisin in , e ğ le n c e k u ru m u v a s ıta s ıy la k a p ita list y ap ılan ­ m a y a o lu m lu işle v d e b u lu n d u ğ u v e “ lib e ra liz m in am acı olarak



139 GİDDENS, Sosyoloji, s. 402. 140 HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği Felsefi Fragm anlar II, s. 36. 141 A.g.e,, s. 27. 142 A.g.e., s. 31. 143 A.g.e., s. 30. 44 Horkheimer ve Adomo, Bergson’un gülme konusundaki fikirlerinden fayda­ lanmışlardır. Bergson’un gülmeye dair görüşleri için bkz. BERGSON, Henri; G ülm e: Kom iğin A nlam ı Üstüne Deneme, Çeviren: Yaşar Avunç, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1996. 145 HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği Felsefi F ragm anlar / /, s. 32.



ortaya çık tığ ı” 146 açıktır. K ü ltü r endüstrisinin eğlence kurum unun liberalizm i beslem esi, kendisini en açık b ir biçim de eğlence yo ­ luyla tü k eticiler ü zerin d e etkin o lu şu n d a ortaya koyar. İşin u za­ tılm ası için verilen b ir ara o lan eğ len ce kurum u, k ültür endüstrisi için tem eldir. B ir eğ len ce k u ru m u o la ra k k ü ltü r endüstrisinin tü k eticiler ü zerin d ek i tasarru fu eğ len ce aracılığıyla dolayım lam r; d o lay sız sad e b ir d ik ta aracılığ ıy la değil, k en d in d en daha fazlası olab ilecek şey lere k arşı eğ len ce ilk esin d e sab itlen m iş düşm anlık aracılığıyla so n u çta b u şe y ler o rta d a n k ald ırılır. K ü ltü r endüstri­ sin d e b ü tü n y ö n elim le rin so m u tlaşm ası to p la m so sy al sü reç ara­ cılığ ıy la h alk ın b izatih i k en d isin d e g erçek leştiğ i için, bu m eslek d alın d a p iy a san ın y a şa m d a k alışı sö zü g eç en y ö n elim le r ü zerin d e m o tiv e edici e tk ile rd e b u lu n u r. E leştirel te o risy e n le r k a p ita list to p lu m u m e ta b ağ lam ın d a ta h ­ lil etm işlerd ir.148 M e tay ı k a p ita liz m in işlev selliğ i iç in an a an ah tar v e tem el so sy al b irim o la ra k g ö rm ü şle rd ir.



K ap italist to p lu m d a



h e r şey; m al, h iz m et, san at, m ü zik , e ğ le n c e v e in sa n h ay atı m eta h alin e gelir. K ap italist to p lu m , h e r şe y in m e talaştığ ı b ir to p lu m tipidir. B ö y lece k a p ita list/m o d e m to p lu m u n y e n i fo rm u o lan tü k etim to p lu m u n d a m e ta ilişk isi v e a lışv e rişi te m e l ilişki b içim i



146 A.g.e., s. 20. 147 A.g.e., s. 26. 148 Eleştirel teorisyenler bu vurgu bağlamında öncelikle Manc'ı, sonra Lukâcs’ı izlemişlerdir. Marx, kapitalist toplumun analizine metanın analiziyle başla­ mıştır. “Kapitalist üretim tarzının egemen olduğu toplumlann zenginliği ‘muazzam bir meta birikimi* olarak kendini gösterir” (MARX, Kari; Kapi­ tal, K apitalist Ü retim in Eleştirel B ir Tahlili, Birinci Cilt, Çeviren: Alaattin Bilgi, Sol Yayınlan, Ankara, 1986, s. 49). Lukâcs ise, “buıjuva toplumundaki tüm nesnelleşme biçimlerinin ve bu biçimlere denk düşen öznel­ lik biçimlerinin kökünü... meta ilişkisinin yapısında bulmak olanaklıdır”, demiştir (LUKÂCS, T a rih ve S ınıf Bilinci, s. 157). 149 Bu bağlamda Benjamin’in dünya fuarlarına dönük tespiti bir hayli yerindedir. “Dünya fuarları, adına mal denen fetişin hac yerleridir.... Dünya fiıarlan, mallann evrenini yaratır. ... Mal denilen fetişe hangi dinsel tören kuralla­ rıyla tapılacağım moda saptar. ... fetişizm, modanın can damarıdır. Mal kül­ tü, bu can damarını kendi hizmetine alır*’ (BENJAMİN, Pasajlar, s. 94-95).



365



o lu r.150 K ü ltü r en d ü strisi ise, sö z k o n u su to p lu m u n (tü k etim top­ lum u n u n ) asli ö ğ esin d en b aşk a b ir şey değildir. S o n u ç o larak , A d o m o v e H o rk h eim er, “ k ü ltü r endüstrisi” (k ü ltü r san ay i) terim in i ilk k ez Aydınlanmanın Diyalektiğinde k u llan m ışlard ır. H o rk h e im e r v e A d o m o , am lan eserlerinde, k ü l­ tü r en d ü strisi te rim in i “ p o p ü le r k ü ltü r” v e “ k itle k ü ltü rü ” gibi te rim lerd en ay rı k u lla n m a y a ö z e n g ö sterm işler, sö z k o n u su terim ­ lerd en v az g eç m ey i g erek li g ö rm ü şle rd ir.151 F a k a t o n lar, ara sıra “ k itle k ü ltü rü ” te rim in i k u lla n m a y a d e v a m etm işler, k ü ltü r en ­ d ü strisi terim i y e rin e “ p o p ü le r k ü ltü r” g ib i b a ş k a te rim le r d e k u l­ lan m ışlard ır. E leştirel te o risy e n le rin k ü ltü r e n d ü s trisin e y ö n elim i, b irço k fak tö rle b a ğ la n tılıd ır. K ü ltü r e n d ü strisin in faşiz m le o rg a n ik b a ğ ı­ n ın b u lu n m a s ı152, m o d e rn lik fik ri v e m o d e m to p lu m la ilişkili o lm a sı, e leştire l te o ris y e n le rin ilg isin i ç e k m iştir. E leştirel k u ram ­ c ıla rın k ü ltü r en d ü strisi so ru n sa lıy la u ğ ra şm a la rı, M a rx ’ın sosyal te o risin in a lty a p ı ö ğ e sin i e le ştirm e le ri v e d a h a ç o k “ü sty a p ısa l ö ğ elere” y ö n e lm e le riy le a la k a lıd ır. R itz e r’in d ey işiy le , “ k ü ltü r en d ü strisin e o la n ilg ile ri o n la rın M an cist e k o n o m ik te m e ld e n z iy ad e ‘ü s ty a p ı’ k a v ra m ın a ilg ile rin i y a n s ıtır.” 153 K ü ltü r e n d ü strisi sistem i,



lib e ra l



e n d ü striy e l to p lu m la rd a



d o ğ m u ştu r. B u d u ru m ise ra stla n tısa l d e ğ ild ir. Ç ü n k ü b u to p lu m lara h as “ tip ik k itle ile tiş im a ra ç la rı, ö z e llik le sin e m a, rad y o , ca z v e d e rg ile r b u ra d a b a ş a rılı o lm u ş tu r.” 154 K ü ltü r e n d ü strisi, k itle



150 KELLNER, C ritical T heory, M a rn s ın and M odernity, s. 146-147. J5' A .g.e.,s. 130. Horkheimer ve Adomo, modem toplumlann tarihsel gidişatı hakkında yaptıkları kötümser değerlendirmeleri içeren temel yapıdan A ydınlanm a­ nın D iyalektiği’nde “kültür endüstrisini modem kapitalist toplumun totaliter yönlerine yardımcı olmakla suçlamışlardır’’ (LUNN, M arksizm ve Modernizm: Lukâcs, Brecht, B enjam in ve A dorno Üzerine B ir T arihsel İnceleme, s. 200). 153 RITZER, Sociological T heory, s. 263. 154 HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği F elsefi F ragm anlar I I , s. 21. Adomo, M inim a M oralia: Sakatlanm ış Yaşam dan



366



iletişim araçlan vasıtasıyla üretilir ve dağıtılır. Bu süreçte kültür endüstrisiyle reklâm ın organik bağı öne çıkar. Reklâm , kültür endüstrisinde tüketiciyi sınaî tekellerden ayırm ayan bağı güçlen­ diren bir aygıttır. M odem toplum larda kitle iletişim araçlan, sa­ natsal olm aktan ziyade tekellerin ay nlm az b ir parçası haline gel­ miştir. Bu noktada her şey ticarileşm iş; sanat ve m üzik giderek yok olm uştur. M eselâ, B ach ve M o zart’ın şarkılan, ticari bir nes­ neye dönm üştür. M o d em dünyada kitle iletişim araçlan totalita­ rizm in yaygınlaşm asına katkı sunm uştur. R adyonun faşizmdeki rolünü hiç kim se yadsıyam az. K ültür endüstrisi, eğlence kurum u vasıtasıyla bireylerin bilinçlerinin parçalanm asında ve onlann sadece “tüketici” olm alarında büyük b ir rol üstlenm iştir. İşin uzatılm ası için verilen b ir aradan başka b ir şey olm ayan eğlence, insanlan var olan kapitalist sistem e uyum lu hale getirm ede etkin olm uştur. Ç ünkü burada tem el olan şey sorgulam ak değil, dü­ şünm ekten, kısaca her şeyden (işten, aştan, eşten, kendinden ve toplumdan) kaçıştır. E ğlence yoluyla sistem in sorgulanm ası, bireyin kendi sosyal konum unu ve problem lerini düşünm esi son bulm uştur. H atta toplum da en ço k sorunları olan ve sistem için en “sorunlu” olan işsizler, eğlencenin tuzağına düşen en önem li kategoridir. H o rk h eim er v e A d o m o ’n u n dediği gibi, “büyük kentlerdeki işsizler sıcaklıkları ayarlanm ış sinem alarda yazın serinler kışın da ısınırlar.” 155 B eri taraftan k ü ltü r endüstrisi insan­ la n “tüketici” olarak görm üş v e o n la n sürekli olarak aldatm ıştır. K ültür endüstrisinde h er şey b irb irlerin e benzeş hale getirilm iş, tektipleştirilm iş, ortam lar, m ek ân lar v e in san lar aym laştınlm ıştır. S ıradanlaştınlm ay an b ir şey kalm am ıştır. Standardizasyon ve m onotonluk d o ru k safhaya çıkm ıştır. S osyo-ekonom ik, siyasal ve ekinsel anlam da tektipleştirm e eg em en du ru m a gelm iştir. K ültür endüstrisi bu süreçte bireyi n esn e k o n um una itm iş, onu şey(sel)leştirm iş, baskı altına alm ış ve yozlaştırarak yok etm iştir. K ültür endüstrisinde insanlar b irb irlerin in y erin e geçm iştir. O nlar Yansımalar metninde, özellikle sinemayı kültür endüstrisinin vahşi aracı olarak nitelemiştir (s. 209). 155 HORKHEİMER ve ADORNO, Aydınlanmanın Fragmanlar //, s. 29.



367



Diyalektiği Felsefi



artık b ire r k opya o lm u şlar v e sahteleşm işlerdir. B irey, artık bir y an ılsam ad ır, san ald ır, kurgudur, kuruntudur, y o k lu k tu r v e hiç­ liktir. K ısacası “ k ü ltü r endüstrisi, b ilinçli b ir şekilde kendi çıkar­ larını sa v u n acak ö z e rk v e b ağ ım sız b irey lerin g elişm esine engel olm ak tad ır.” 156 B u b ağ lam d a k ü ltü r en d ü strisi to p lu m u özgürleş­ tirici v e in sa n laştın c ı/in sa n ile ştiric i y ap m ak ta n ziy ad e d ah a çok k ö leleştirici v e in sa n a ltıla ştın c ı b ir y ö n e sev k etm iştir. D üşünen v e so rg u lay a n in sa n tip i y e rin e sıra d a n in san geçm iştir. D ö n em sü rü in şam d ö n em i o lm u ş, y ığ ın la r h e r tarafa y ayılm ıştır. K ültür en d ü strisi, sıra d a n in san ları (to p çu la r, p o p çu lar, sa h te sanatçılar, çeteciler, m e d y a tik te le v o le c ile r vb .) k ah ram an laştırm ış, onlar te m e lin d e b ir “ k a h ra m a n lık k ü ltü ” y aratm ıştır. H erk ese, onlara ta p ın m a sın ı v e o n la n k u tsa m asın ı em retm iştir. K ü ltü r en d ü stri­ siyle, b ilim -d ü şü n -sa n a t-y a z ın v e e m e k in san ları g eri p la n a itil­ m iş, v a sa t in sa n la r v itrin e çık a rtılm ıştır. O y sa “ sırad a n kişileri k a h ra m a n la ştırm a k d e ğ e rs iz o la n a ta p m a k tır.” 157 S o n u çta m o d e m to p lu m la rd a (tü k e tim to p lu m la n n d a ), ö n ce k i d ö n e m le rd e old u ğu b iç im iy le b irb irin d e n k e s k in ç iz g ile rle fark lı o la n “ y ü k se k k ü ltü r” v e “ a lt-k e sim le rin k ü ltü rü ” d iy e iki a y n k ü ltü r fo rm u k alm am ış­ tır. S ö z k o n u su iki k ü ltü r d e k ü ltü r e n d ü strisin in “ ‘stilize b a rb a r­ lığ ı’ iç in d e erim iş, y o k o lu p g itm iştir.” 158 K ü ltü r p la n lan ıp y ö n e ­ tild iğ in d e b ü y ü k z a ra rla r g ö rü r.159 H e r tü rlü k ü ltü r şek lin i yoke d im m e rk e z i işlev i g ö re n k ü ltü r e n d ü strisi, g e rç e k o lm a y a n san al b ir k ü ltü rd ü r. O n u n k e n d iliğ in d e n liğ i y o k tu r. O , şe y leşm iş b ir k ü ltü rd ü r. K ü ltü r e n d ü strisi, b ü y ü k e n d ü s triy e l te k e lle rin k itle ile tişim a ra ç la rıy la şe k ille n e n , te k e lle rc e k e n d i sım fsal çık arları iç in y ö n le n d irile n , d o ğ a l o lm a y a n , e z ile n sın ıfla rın v e k itlelerin a le y h in e o la n a n ti-d e m o k ra tik b ir k ü ltü rd ü r.



156 Adom o’dan aktaran; SW INGEW OOD, Kitle K ü ltü rü Efsanesi, s. 40. 157 HORKHEİMER ve ADORNO, A ydınlanm anın Diyalektiği F elsefi F ragm anlar / / , s. 49. 158 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A raştırm alar E nstitüsü T arih i 1923-1950, s. 312. 159 ADORNO, K ü ltü r E ndüstrisi: K ü ltü r Yönetim i, s. 122.



368



7. BÖ LÜM FRANKFURT OKULU’NUN MARXİST TEORİ ELEŞTİRİSİ “Marksizm bugün, tarihsel ve teorik bir krizin tam ortasmdadır. Bu, basitçe M arksist hareketin içindeki bir kriz değil, bizzat M arksizm 'in krizidir. Bu kriz, dışsal anlamıyla, M arksizm ’in I. Dünya Savaşı öncesindeki dönem boyunca A vrupa işçi sınıfi hareketi içinde yakaladığı- kısmen asılsız ama kısmen de gerçek- hâkim konum un tüm den çöküşü olarak kendini açığa vurmaktadır. İçsel anlam ıyla ise kendini, M arksist teori ve pratiğin dönüşümü, yani M arksistlerin, bir bütün olarak buıjuva ulus devletler sisteminin yanı sıra, bizzat kendi ulus devletlerinin vis-a-vis [karşısındaki] konumlarının da en dolaysız haliyle değişim e uğradığı bir dönüşüm şeklinde açığa vurmaktadır. G ünüm üzdeki krizin teorik kökenlerini, M arx ve Engels'in devrimci teorilerinin onlann halefleri tarafından saptırılmasında ya da aşın basitleştirilmesinde bulm ak, yanıltıcı ve hatta yanlıştır. Bu yozlaşmış ve çarpıtılmış M arksizm ’in karşısına bizzat M arx ve Engels’in ‘saf teori’lerini koym ak da, aynı ölçüde yanlıştır. Bugünün krizi, son tahlilde, başlı başına M arx ve Engels’in teorilerinin bir krizidir. ‘S a f teori’nin som ut tarihsel akıştan ideolojik ve doktriner kopuşu, teorideki başka gelişmelerin yanı sıra, bizâtihî günüm üzdeki krizin bir ifadesidir. Hâlihazırda kritik bir aşamaya girm iş olan bu M arksizm form u, 19. yüzyılın ikinci yansının bir ürünüydü. O, daha erken bir dönem in tarihsel koşullan altında, yani 19. yüzyılın sonralanndaki koşullardan kökten farklı olan koşullarda form üle edilmiş bir teorinin unsurlannca yaratılmıştı. Bu unsurlar, işçi sınıfı hareketine, A vrupa kapitalizminin henüz tam gelişm ediği bir dönem de aktif olarak dahil olmuştu. T üm bir M arksizm tarihi açısından, teorinin pratik temelden kopm asının kökeni, tam da buradadır. Bu teori, en başından bu yana, asla ‘m evcut sınıf m ücadelelerinin genel ifadesi’ olmamıştır. Daha ziyâde o, önceki bir tarihsel dönem deki sın ıf m ücadelelerinin çok parçalı bir ürünüdür ve dolayısıyla da, tam am en yeni koşulların bir sonucu olarak ortaya çıkan günüm üz sın ıf m ücadeleleriyle herhangi bir som ut ilişkisi bulunmamaktadır7’ (Kari KORSCH, Sosyal Bilimler ve Marksizm: Seçme Y azılar, s. 73-74).



E le ş tir e l te o r i, o r t a y a ç ı k ış k o ş u l l a n b a ğ l a m ı n d a M a r x i s t b ir y ö n e l i m e s a h ip tir . A n c a k b u e ğ i lim i n d e n , ö z e l l i k l e 1 9 3 0 ’la r d a n i ti b a r e n y a v a ş y a v a ş v a z g e ç m e y e b a ş la m ı ş tır . E le ş tir e l te o r i, sosyal



te o r i



a la n ın d a



k e n d is in i



hem



M a r x is t



te o r iy l e



ilişk ile n d ire re k h e m d e o n u e le ştire re k v a r k ılm ıştır. F ran k furt O k u lu ’n u n e le ştire l teo risi, k u ru lu şu sırasın d a M ancist teoriyi y e n id e n c a n la n d ırm a v e o n a işle rlik k a z a n d ırm a n iy etin d ey d i. F ra n k fu rt O k u lu ’n d a H o rk h e im e r’ın ö n e çık ışıy la eleştirel te o rin in M an cizm o d a k lı g ö v d e s i y a v a ş y av a ş za y ıflam a y a yüz tu tm u ş v e h a tta “ ta rih se l m a te ry a liz m b ilim o la ra k değil, ‘e le ş tiri’ o la ra k y e n id e n ta n ım la n m ış tır.” 1 H o rk h e im e r ile b irlik te M a n cist te o ri v e o n u n te rm in o lo jis in in y en id en d e ğ e r le n d ir ilm e s i, “ işç i h a re k e tle ri v e k a p ita liz m in tarih sel o la ra k d e ğ iş e n k o ş u lla n a ltın d a ”3 M a n cist te o rin in y en id en fo rm ü le e d ilm e s i v e k ritiğ i ö n e ç ık m ıştır. H o rk h e im e r h ay atı b o y u n c a ö te k i e le ştire l te o ris y e n le rd e n fa rk lı o la ra k M a n c ’la ve M a n cist te o riy le s ü re k li m e s a fe li o lm u ş , h a tta “ M a n c ’ta n son d e re c e



n a d ir



H o rk h e im e r’ın



o la ra k bu



a lın tı



s e rt



y a p m a ”4



ta v n ,



daha



y o lu n u s o n ra la n



seçm iştir. e leştire l



te ro is y e n le rin ta m a m ın ın d ü ş ü n y ö n e lim in e sira y e t etm iştir. “ M a rc u s e ’ü n M a n c ’a y ö n e lik e n s e rt e le ş tiris in e , v arlığ ı h e r sa y fa d a h is s e d ilm e s in e ra ğ m e n M an c a d ın ın n e d e n s e b ir kez o ls u n a m lm a d ığ ı Eros ve U ygarlıkla r a s tla n z .” 5 B u n u n ana n e d e n i, g e re k H o rk h e im e r g e re k s e ö te k i e le ştire l te o ris y e n le rin “ O rto d o k s M a n c iz m ” 6 y a d a M a n c iz m -L e n in iz m o lm a m a la n d ır.



1



4



ile ilişk ili



SW INGEW OOD, Sosyolojik D üşüncenin K ısa T arih i, s. 334. MARCUSE, “M arcuse ve Frankfurt O kulu”, s. 60 (Bryan M agee’nin vurgusu). DUBIEL, Helmut; T heory an d Politics, M İT Press, Cambridge, 1985, s. 17. SLATER, F ra n k fu rt O k u lu : K ökeni ve Ö nem i (M a rk sist B ir Y akla­ şım ), s. 68. BERM AN, M arshall; M ark sizm le M aceram , Çeviren: Aylin Ülçer, İletişim Y ayınlan, İstanbul, 2005, s. 176. Eleştirel teorisyenlerin ortodoks M arxizmin tüm boyutlanna karşı tavırlan eleştireldir. O nlann ortodoks Mancizm kritiği en net bir biçimde estetik alanında görülebilir. Mancist estetiğin başat Ortodoksluğunu sorgulayanlan n başında M arcuse gelir. Eleştirel teorisyenlerin ve bilhassa M arcuse’un karşı olduğu ortodoks Mancist estetiğin temel tezleri şunlardır: 1) Sanat ve maddi temel (altyapı) arasında, sanat ve üretim ilişkileri bütünlüğü arasın­ da belirli bir bağlantı vardır. Üretim ilişkilerindeki değişimle üstyapı öğesi olan sanat da değişir. 2) Sanat ve sosyal sınıflar arasında belirli bir ilişki



E le ş tire l te o ris y e n le r, d a h a ç o k H e g e l’in e tk is in d e d irle r.7 O n la r, H e g e lc ild irle r. O n la r ın H e g e lc iliğ i “ ta d ila tlı H e g e lc ilik ” 8 o la ra k n ite le n d irilm iş tir. E le ş tir e l k u r a m c ıla r , H e g e lc i “ a k ıl” te rim in i ö n p la n d a tu tm u ş la rd ır .9 K ilm in s te r ’in iş a re t e ttiğ i g ib i, e le ş tire l te o ri­ n in te m e l d a y a n a ğ ı o la n e le ş tir e l- n e s n e l a k ıl g ö r ü ş ü , e s a s m d a n H e g e lc id ir .10 B u



d u r u m , ö z e llik le H o r k h e im e r ’ın



m e tin le rin d e



vardır. Asıl, gerçek ve ilerici sanat yükselen sınıfın sanatıdır. Sanat, ait ol­ duğu sınıfın bilincini dile getirir. 3) Siyasal olan ve estetik olan, devrimci içerik ve sanatsal nitelik örtüşm e eğilimi taşır. 4) Sanat, yükselen sınıfın çıkarlarını ve gereksinim lerini anlatm ak zorundadır. 5) Çöküşte olan sınıf ve onun temsilcileri yozlaşm ış sanattan başka herhangi bir şey üretmeye yetenekli değildirler. 6) G erçekçilik, sosyal ilişkilere en yeterli olarak kar­ şılık gelen sanat form udur. O, en doğru sanat biçim idir (M ARCUSE, Es­ tetik Boyut- Sanatın Sürekliliği: M a rx is t Estetiğin B ir E leştirisine Doğru, s. 15-16). M arcuse’a göre, bu tezlerden her biri sosyal üretim iliş­ kilerinin sanatsal yapıtta tem sil edilm esine vurgu yapar, sanatı ideoloji olarak kavrar, gerçek sanat olarak “proleter sanatı” öne çıkarır. M arcuse ise ortodoks M arxist estetiğin tezlerine karşı tezler ileri sürmüş, sanatın her zaman sınıflar üstü olduğunu iddia etm iştir: “ Bugün, gerçek sanatın seslendiği özne toplum sal olarak anonim dir, devrim ci kılgının gizil öznesi ile çakışm az” (A .g.e., s. 34). Teorik bir anti-hüm anizm olarak M arksizm bağlamı (BELGE, M urat; “John L ew is’e C evap Ü stüne” , Louis Althusser, John L ew is’e C evap (iç.), Çeviren: M üntekin Ö km en, V Y ayınlan, An­ kara, 1987, s. ix] dışına çıkarak M arxist estetiğin “hüm anist” bir felsefe içinde kavram sallaştm İm asına dair bkz. LU K Â CS, E ste tik I; LUKÂCS, Georg; Estetik II, Çeviren: A hm et Cem al, Payel Y ayınevi, II. Baskı, İs­ tanbul, 1992; LUKÂCS, Georg; E ste tik III, Çeviren: A hm et Cemal, Payel Y ayınevi, I. Baskı, İstanbul, 1988; TU N A LI, İsmail; M a rk sist Es­ tetik, Altın K itaplar Y ayınevi, İstanbul, Tarihsiz. VVALLACE ve WOLF, C ontem porary Sociological Theory: C ontinuing the C lassical Tradition, s. 115. 8



JAMESON, Fredric; M odernizm İdeolojisi: Edebiyat Y azıları, Çeviren: Kemal Atakay ve T uncay Birkan, M etis Y ayınlan, İstanbul, 2008, s. 238. Bu bağlamda, Habermas’a göre, “felsefenin temel konusu akıldır” (HABERM AS, İletişim sel Eylem Kuram ı: 1. Cilt/Eylem Rasyonelliği ve Toplum sal R asyonelleşm e, 2. C ilt/İşlevselci Aklın Eleştirisi Üzeri­ ne, s. 25). 10 KILMINSTER, Richard; Praxis and M ethod: A Sociological Dialogue with Lukâcs, G ram sci and the Early Frankfurt School, Routledge & Kegan Paul, London, 1979, s. 246.



371



b a ş a t o la ra k k a rşım ız a ç ık a r.11 E le ştirel te o risy en le r, H e g e l’in yanı sıra “ M a n c ’ın e rk e n ç a lışm a la rın ın ” 12 (“ 1 8 4 5 ö n c e s i M a r x ’ın” 13), e ş d e y iş le M a r x ’ın H e g e lc i o ld u ğ u d ö n e m d e k i d ü ş ü n c e le rin in e tk is in d e d ir le r . B u n e d e n le , H a b e r m a s ’m d e y iş iy le k e n d ile rin i “G enç



H e g e lc ile r in



ç a ğ d a ş l a n ” 14



o la r a k



n ite le m iş le rd ir.



E le ş tir e l te o r in in M a r x is t te o r iy e y ö n e lik e le ş tire l ta v rım d o ğ ru a n la m a k a ç ıs ın d a n 1 8 4 5 ö n c e s i y ı l l a n n d ü ş ü n s e l d o k u s u n u v e ik lim in i b ilm e k g e r e k ir. 1 9 2 0 ’le r in



b a ş la n n d a



M a n c is t



d üşün



g e le n e ğ i



iç e ris in d e



L u k â c s ’ın Tarih ve S ın ıf B ilinci m e tn iy le K o r s c h ’u n Mancizm



ve F elsefe'si , M a n c iz m in f e ls e fi y ö n ü n e k a r ş ı ilg in in a rtm a s ın d a e tk ili o lm u ş la r d ır . L u k â c s ile K o r s c h , s ö z k o n u s u y a p ıtla rın d a , “ b ilim s e l s o s y a liz m ” te o r is i o la r a k M a n c iz m in r e s m i k o m ü n is t v e s o s y a l d e m o k r a tik y o r u m u n a k a r ş ı ç ık m ış la r , b ilh a s s a d a M a n c iz m in f e ls e fi v e H e g e lc i ö ğ e le r in i ö n e ç ık a r m ış la r d ır . K o r s c h , b ilim s e l s o s y a liz m in in ş a c ıs ı o la r a k n ite le d iğ i M a n c v e E n g e l s ’in h iç b ir z a m a n “ y e n i b i r f e ls e f e o lu ş tu r m a k ta n ” 15



11 HORKHEİMER, Akıl Tutulması; HORKHEİMER, Critical Theory: Selected Essays; HORKHEİMER, Geleneksel ve Eleştirel Kuram. 12 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 15. 13 Althusser, Manc’ın yapıtlarında 1845’den sonra gözlenebilen “epistemolojik kopuntu” olduğunu vurgulayarak “ 1845 öncesi Manc” (genç Manc) ve “ 1845 sonrası Manc” (olgun Manc) ayn m ı yapm ıştır (ALTH USSER, Louis; Özeleş­ tiri Ö ğeleri, Çeviren: Levent Targu, Belge Y ayınlan, İstanbul, 1991, s. 9-32). A lthusser’e göre, “Manc, 1845’te kendinden önce var olmayan bir bilimin te­ mellerini atm aya başlan Bu tarih bilimidir. Bunun için yeni bazı kavramlar ile­ ri sürer, bu kavram lar yavaş yavaş bir teorik sistem içerisinde belirlenir, uyumlanırlar; bunlar onun daha önceki hüm anist gençlik yazılannda bulun­ m ayan kavram lardın üretim tarzı, üretici güçler, üretim ilişkileri, altyapıüstyapı, ideoloji vb. gibi. K im se y adsıyam az bunu” (A L T H U SSE R , J o h n L ew is’e C e v a p , s. 33). 14 STIRK, Critical Theory, Politics and Society: An Introduction, s. 31, 43 ve 6 1. 15 B urada A lth u sser’in saptam aları ilgi çekicidir. A lthusser’e göre, Mancizm b ir bilim dir, üstelik “tarih kıtası” nı açan bilim dir. A m a bu bilim den sonra, bu yeni kıtanın (tarih kıtasının) açtığı diyalektik felsefeyi tam am lam aya M anc’m öm rü yetm em iştir. “ G erçek M ancist felsefeyi Manc, ancak K ap i­ ta l’i tam am ladıktan sonra yazabilirdi” (A L T H U SSE R , Louis; L en in ve



372



y a n a o lm a d ık la rın ı id d ia e tm iş tir. “ M a rx v e E n g e ls e n g eç 1 8 4 5 ’te n b a ş la y a r a k k e n d ile r in in y e n i m a te ry a lis t b ilim se l g ö rü ş le rin i a r tık fe lse fe olmayan bir geçiş d iy e n ite le m iş le rd i.” 16 O y s a M a r x iz m le f e ls e fe a r a s ın d a k i iliş k id e te o ri v e p ra x is a ç ıs ın d a n



o la ğ a n ü s tü



önem



ta ş ıy a n b ir s o ru n u n v a rlığ ı, eş



d e y iş le M a r x iz m le f e ls e f e n in a y r ılm a z lığ ı, M a rx y a n lıla rın c a ( o rto d o k s



M a r x is tle r c e 17)



pek



te o r ile r in in



f e ls e fi



M a rx is tle r,



ö n e m s e n m e m iş tir . yam m



ih m a l



O rto d o k s e tm iş le rd ir.



“ M a r k s is tle r in p e k ç o ğ u ... u s ta la r ın ın v e r d iğ i ta lim a ta s a h id e n d e ‘k ılı k ılı n a ’ u y d u la r v e a y n ı y o lu tu ttu la r , a m a s a d e c e H e g e l f e ls e fe s in i d e ğ il, h e r ç e ş it f e ls e f e y i b ir k e n a r a ite re k ! Ö rn e ğ in fe ls e fe k o n u s u n d a k i k e n d i o r to d o k s M a r k s is t g ö r ü ş le r in i, F ra n z M e h rin g k ıs a v e ö z o la r a k h e p ş ö y le , y a n i ‘b ü tü n ö r ü m c e k d o k u la r ın ı’ r e d d e tm e



ş e k lin d e



n ite liy o r d u ,



k ıs a c a



u s ta la n n



ö lü m s ü z e s e r le r in e k a y n a k lık e tm iş o la n k o ş u ll a n r e d d e tm e ş e k lin d e .” 18 L u k â c s is e , “ H e g e l ’in y ö n te m in e ö z g ü k a te g o r ile r in ta rih s e l m a te r y a liz m



iç in



h a y a ti



önem



k a z a n d ığ ın ı” 19 v u r g u la y a r a k ,



K apital 'i n “ Ö n s ö z ” ü n d e M a r x ’m H e g e l ile iliş k is in d e n s ö z e ttiğ i ü n lü p a s a jın



16 17



18 19 20



“ ç o ğ u k e z b u iliş k in in ö z ü n d e k i ö n e m in



Felsefe, Çeviren: Bülent A ksoy ve D iğerleri, İletişim Y ay ın lan , İstanbul, 1989, s. 39). KORSCH, Marksizm ve Felsefe, s. 47. Lukâcs’a göre, ortodoks M arxizm /M arx Ortodoksluğu, M arx’m kendi araştırmalannın sonuçlarını hiç eleştirm eden benim semek değildir, tam aksine “Ortodoksluk yalnız ve yalnız yöntem konusundadır; doğru araştırma veya sor­ gulama yönteminin diyalektik M ancizmde bulunabileceği, bu yöntemin sadece onun kurucusunun anlayışı veya çizgisinde geliştirilebileceği, genişletilip de­ rinleştirilebileceği şeklinde varılan bilimsel bir kanaattir. Bu yöntemi aşmaya ya da iyileştirmeye yönelik tüm girişim lerin işin sonunda yüzeyselleştirmeye, besbellileştirmeye ve ekletizme vardıkları ve vardırmaya mahkûm olacakları kanaatidir (LUKACS, Tarih ve Sınıf Bilinci, s. 54). KORSCH, Marksizm ve Felsefe, s. 33-34. LUKÂCS, Tarih ve Sınıf Bilinci, s. 49. Marx’ın ünlü pasajı, metodolojik yöneliminin temelidir: “Benim diyalek­ tik yöntemim, Hegelci yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtı­ dır da. Hegel için insan beyninin yaşam-süreci, yani düşünme süreciHegel bunu ‘Fikir’[‘/*fea*] adı altında bağımsız bir özneye dönüştürür— gerçek dünyanın yaratıcısı ve mimarı olup, gerçek dünya, yalnızca ‘Fi­



373



M a rx is tle r



ta ra fın d a n



s ü rm ü ş tü r.



k ü ç ü m s e n m e s in e



D o la y ıs ıy la



L ukâcs,



yol



a ç tığ ı m ” 21



M a r x ’ın ,



ile ri



H e g e l ’in



d i y a l e k t i ğ i n i n b i r “ k ö p e k ö l ü s ü ” 22 g ib i i n c e l e n m e y e c e ğ i n e d a ir u y a rıs ın ın



o rto d o k s



M a rx is tle r



ta ra fın d a n



“b o ş”



b ir



c ü m le



o l a r a k k a v r a n d ı ğ ı n ı b i l d i r m i ş t i r . L u k â c s d a t ı p k ı K o r s c h g ib i d ik k a tle ri M a rx iz m in



f e l s e f i y ö n ü n e , y a n i H e g e l c i ö ğ e l e r in e



y o ğ u n l a ş t ı r m ı ş , M a r x v e M a r x i z m i a n l a m a n ı n ö n k o ş u l u o la r a k H e g e l ’e iç i n



23











y ö n e lm iş tir.



M a r x ’ı n



fe ls e fi



M a r x ’a )



fe ls e fe s in e



M a r x ’ı n



g e n ç lik



L u k âcs, M a ra z m i yönüne,



v u rg u



yani



genç



y a p m ış tır.



y a p ıtla rın d a



Bu



g e rç e k



k riz d e n



k u rta rm a k



M a r x ’m



( H e g e lc i



ç e rç e v e d e L u k âcs, filo z o f



o la ra k



k o n u m l a n d ı ğ ı n ı i d d i a e t m i ş t i r : “ M a r x ’ın g e n ç l i k e s e r l e r i n i o n u n



kir’in dışsal ve görüngesel ( Phenomenaf) biçimidir. Benim için ise tersine, fikir, maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce biçimleri­ ne dönüşmesinden başka bir şey değildir. Hegel diyalektiğinin mistik yö­ nünü, otuz yıl kadar önce, henüz daha moda olduğu bir sırada eleştirmiş­ tim. Ama tam da Das Kapital'in birinci cildi üzerinde çalıştığım sırada, kültürlü Almanya’da gevezelik eden hırçın, küstah ve bayağı (mukallit­ ler), Lessing zamanında Spinoza’ya ‘ölmüş köpek’ diyen kahraman Moses M endelssohn’un yaptığı gibi, H egel’e saldırmanın tadını çıkarıyorlardı. Bu yüzden ben, açıkça güçlü bir düşünürün öğrencisi olduğumu itiraf et­ tim ve hatta değer teorisi bölümünde yer yer ona özgü ifade biçimlerine de kur yaptığım oldu. H egel’in elinde diyalektiğin m istisizm le bozulması, ay­ rıntılı ve bilinçli bir biçimde diyalektiğin genel işleyiş biçimini, ilk kez onun sunmuş olduğu gerçeğini örtemez. H egel’de diyalektik baş aşağı du­ ruyor. Mistik kabuk içersindeki akla uygun özü bulmak istiyorsanız, onun yeniden ayaklan üzerine oturtulması gerekir” (M ARX, K apital, Kapita­ list Ü retim in Eleştirel Bir T ahlili, B irinci Cilt, s. 28). Korsch da, “Marx ve Engels, Hegelci diyalektikte var olan eleştirel ve devrimci ilkeyi ortaya çıkartıp onun burjuva toplumunun tüm koşullannm incelenmesine ve teori ile pratikte, proletaryanın mücadelesine uygulamışlardı”, demiştir (KORSCH, Kari; Kari M arx: M arxist Kuram ve S ın ıf H areketi, Çevi­ ren: Mehmet Okyayuz, Doruk Yayınlan, Ankara, 2000, s. 59). 21 LUKÂCS, Tarih ve S ın ıf Bilinci, s. 48. 22 A .g.e., s. 47. Oysa Althusser, Marx’ı anlamak için Hegel’i anlamanın zorunlu olmadığını iddia etmiştir. Marx anlaşıldığında Hegel de anlaşılmış olur. Bu konuda en iyi örnek, Hegel’in felsefesinin aynntılı tahlilini yapmadan Marx’ı çok iyi idrak etmiş olan Lenin’dir. “Lenin’in Hegel’i anlaması için onu okuması gerekmi­ yordu, çünkü Hegel’i zaten anlamıştı, çünkü daha önce Marx’ı iyice okumuş ve anlamıştı” (ALTHUSSER, Lenin ve Felsefe, s. 122).



374



dünya g ö rü şü n ü k a p sa y a n to p lu ta sa n m a d ah il ettiğim i düşü n ü y o ru m . O y sa o za m an k i m a rk sistle r b u g en çlik y azıların ı o n u n sa d ece k işisel g e lişm e sin e ö zg ü ta rih se l b ire r b elg e o larak g ö rm e k istiy o rlard ı. O n y ılla rc a so n ra b u d u ru m tersin e d ö n d ü y se, y an i g e rç e k filo z o f o la ra k g en ç M a rx ’ın k en d isi su n u lu p o lg u n lu k e se rle ri ih m a l e d ild iy se Tarih ve Sınıf Bilinci9n in b u n d a h iç b ir k a b a h a ti y o k tu r; ç ü n k ü k ita p M a rx ’ın d ü n y a ta sa rım ın ı -d o ğ ru v e y a y a n lış- d a im a te m e lin d e b ü tü n se l b ir b irlik o la ra k k a b u l e d ip ö y le c e e le a lm a k ta d ır.”2 L ukâcs



ile K o rs c h



hem



b u ıju v a k a p ita list d o k trin in d e n



ö z g ü rle şe n b ire y le r h e m d e b a sk ıc ı to p lu m a k arşı k o y an “ d e v rim c i b ilin ç ” ü re tm e n in ö n e m in d e n sö z e tm işle r, d ev rim c i te o ri



ve



p o litik a



fe lse fe n in



ve



iç in



k ü ltü rü n



o rto d o k s ö n e m in e



M a n c istle rd e n



daha



d e ğ in m işle rd ir.



fazla



O rto d o k s



M an cist siy a sa n ın m e rk e z i e k o n o m ik v e siy a sa l s a v a şım ik en , ö z e llik le



K o rs c h



d e v rim c i



s a v a şım ın



te m e l



“ id e o lo jik e le ş tiri” v e “ e n te le k tü e l e y le m ” in



öğesi



o la ra k



g e re k liliğ in i ö n



p la n a ç ık a rm ıştır. B u ç e rç e v e d e K o rs c h ile L u k â c s, o rto d o k s M an cistlerin d e v rim c i sa v a ş ım a , y a n i s ın ıfsa l s a v a şım a d a ir k u ram sa l v e siy a sa l e k sik le rin i a ç ığ a ç ık a rm ış la r v e o n la ra yoğun



b ir



ş e k ild e



itira z



e tm işle rd ir.



K o rs c h ’u n



o rto d o k s



M a n cistlerin a rg ü m a n la rın ın k a rş ıs ın a k o y d u ğ u b a ş lıc a itira z la r şö y le sıra la n a b ilir: 1) E tk ile d iğ i to p lu m la rd a k i a z g e liş m iş s o s y o -e k o n o m ik v e siy a sa l k o ş u lla ra b a ğ lı o lm a sı, 2 ) B u ıju v a d ev rim lerin in siy a sal b iç im le rin e tu tu n u p kalm ası, 3) İng iltere to p lu m u n d ak i v a r o la n so sy al ilişkileri gelecekteki g elişm elerin m o d e liy m iş g ib i so sy alist to p lu m a g eçiş sürecinde n esn el b ir ö n k o şu l o la ra k ta rtışm a sız b en im sem esi,



24 LUKÂCS, T a rih ve S ınıf Bilinci, s. 27. 25 KELLNER, C ritical T h eo ry , M a n tism and M odernity, s. 11. 26 GERLACH, Erich; “Mancizmin Devrim Felsefesinden Proleter Eylemin Bilimsel Kuramına Doğru Geliştirilmesi Yolunda Kari Korsch’un Yeri”, KORSCH, Kari; M ark sizm ve Felsefe (iç.), Çeviren: Yılmaz Öner, Belge Y ayınlan, İstanbul, 1991, s. 29.



375



4) H edeflediği sosyalist toplum yapılanm asında devletin rolüne ve işlevine çok önem verm esi, 5) K apitalist üretim tarzındaki gelişm eyi işçi sınıfının sosyal devrim iyle özdeşleştirerek m istikleştirm esi, 6) P roletaryanın özgürlük ve hak özgürlüğünü belirsiz bir geleceğe erteleyerek sosyalizm i iki aşam aya bölm esi. O rtodoks M arxistler, üstyapıyı şekillendirenin ve kontrol edenin altyapı o ld uğunu iddia etm işlerdir. E ş deyişle, ortodoks M arx istler ekonom ik g elişm e açısından tarihin dinam iğini yorum layan indirgem eci ekonom izm e yönelm işlerdir. Çünkü K o rsch ’a göre, o n ların öncüleri olan M arx “toplum sal yaşam sürecinin tü m o lg u larım eko n o m iy e bağlam ış” , “toplum un tarihsel gelişim ini, m addi ü retim g ü çlerinin ve ilişkilerinin gelişim i olarak b etim lem iş” v e “ ekonom ik altyapının üstyapıya v e to p lu m sal v aro lu şu n b ilin ce olan etkilerinden”2 söz etm iştir. K ısacası M arx izm in b u v ersiy o n u (ortodoks M a ra z m ) iki b o y u tta determ inistiktir: 1) Ü styapıyı belirleyen ekonom ik tem eld ir (altyapı), 2) Sosyal h ay atın tüm yönlerini belirley en v e k ö k leri ek o n o m id e o lan tarih in yasaları. O rtodoks M a ra z m , sosyal g elişm e b ilim in in statü sü n e sahip çıkan ve dogm atik olm a y o lu n d a ilerley en b ilim selci b ir eğilim dir. K orsch v e L ukâcs, o b je k tif sosyal k o şu llar v e ekonom ik yasalar üzerin e vurgu y ap an O rto d o k s M a ra z m in tersine, M a ra z m i eylem , k ü ltü r v e ö zn elliğ in önem ini v urgulayan bir “praxis felsefesi” olarak görm ü şlerd ir. P raxis felsefesi, daha ço k ey lem -yönelim lidir. T eori ve p rax isin b irliğ in in ö n em in d e ısrar eder. Praxis felsefesi, sosy alizm in in şasın ın am illeri o larak parti v e devlet bü ro k rasisin in ü zerin d ek i işçi kon sey leri kurum unda olduğu gibi işçilerin ken d i ö zy ö n etim v e etk in lik lerin in önem ini vurg u lam a eğilim i ta şır.30 27 28 29 30



KORSCH, K ari M arx: M arxist K uram ve Sınıf Hareketi, s. 241. A.g.e., s. 240. A.g.e., s. 229. KELLNER, C ritical Theory, M a rn sın and M odernity, s. 11.



Korsch ve Lukâcs’ın praxis felsefesi anlayışım belirginleştirmelerinde erken 1920’lerde Avrupa devrimlerinin başansızlığımn ve beraberinde faşizmin doğuşunun Mancizmin krizini üretm esinin büyük rolü vardır. K orsch ve Lukâcs gibi praxis felsefesi taraftarları, M arxist yönelim li devrim in 1917’de S ovyetler B irliğ i’nde vuku bulm asına karşın başarılı devrim i erin B a tı’da oluşm am asını, orada M ancist devrim için o b je k tif k o şu llan n yeterli an cak sü b je k tif koşulların yetersiz olm asına bağlam ışlardır. 1 Ç ünkü pro letary a kendisini sürekli olarak “ ekonom ik” v e “ siy asal” ey lem lerle sınırlam ıştır. O ysa proletaryanın “ felsefi” eylem ini d e içeren “ zihinsel” eylem iyle aynı zam anda b u ıju v a bilinç biçim lerin e karşı da savaşım verilm esi gerekir. K o rsc h ’a göre, “ b u m ü cad elen in sonunda, belli b ir dönem e k ad ar ki tü m to p lu m p ratik te ekonom ik tem elleriyle b irlik te tam am ıy la altü st o lm akla b irlik te teoride de tam am ıyla aşınm ış ve o rtad an k alk m ış olacaktır: Önce felsefeyi



gerçeklik haline getirin ki sonradan ortadan kaldırabilesiniz”12 İşte, proletary an ın g örüş v e y ö n tem lerin in birleşim i olarak M arxizm b ile o zam an a d eğ in taşıd ığ ı “ felsefi k arak teri” korum adan yapam az. B u n o k tad a so ru n u n h âlâ felsefi olan yönünü anlam am an ın g erek reel g erek se te o rik tarih açısından büyük önem i b u lu n m ak tad ır. M ancizm in “ ö zn el” v e “ ey lem sel” yanı bizatihi o n u n ken d i iç in d en felsefey le b irlik te atılm ış durum dadır. B u arad a “ b ilin ç” ise te k b aşın a b ir “ g erçek lik ” sanılan m addi y aşam a sü recin in b ağ ım sız o lm ay an bir yansım ası h alin e in d irg en m iştir. B ö y lece “ g erçek lik ” olarak ben im sen en “ zih in d ü n y ası”n ın so sy al g erçe k liğ in tü m ü y le olan i1 d iy alek tik ilişk isin i k av ram ak o lan ak sızlaşm ıştır.' K orsch, 1917-1918 d ev rim ci o la y la n n d a n etk ilen erek M ancizm e yönelim inde, k en d in in M arx -an lay ışın d ak i özgül noktayı yakalam ıştır. K o rs c h ’u n M arx -k av ray ışın d ak i özgül yön, “tarih sel d ü n y ay a M arx p aralelin d e m atery alist v e diyalektik | A.g.e.,s. 12. 32 KORSCH, Mancizm ve Felsefe, s. 91. 33 GERLACH, “Marksizmin Devrim Felsefesinden Proleter Eylemin Bilimsel Kuramına Doğru Geliştirilmesi Yolunda Kari Korsch’un Yeri”, s. 16-17.



377



b a k ışın iç in d e y e r a la n ö zn e l v e ey lem ci m o m en ti ö n plana ç ık a rm a k d e m e k tir.”34 B ö y le lik le K o rsch , 1 917’lerd e işçi h a re k e tin in u ğ rad ığ ı b a şa rısız lık la rın n ed e n in i “ ö zn el b ilin cin ” “ n e s n e l” ta rih se l d u ru m u n v e k o şu lla rın g erek tird iğ i anlayışın ç o k g e ris in d e k a lm a sın d a g ö rm ü ştü r. D o la y ısıy la K o rsch , M arx v e M a rx iz m i a n la m a n o k ta sın d a A lm a n felse fe sin e v e bilhassa d a H e g e F e b a şv u rm u ş 5, M a rx iz m i y en i b a ş ta n tıp k ı L ukâcs g ib i H eg e l fe lse fe s in e d o ğ ru y ö n le n d irm e y e , M ancizm deki H e g e lc i y ö n le ri g e liş tirm e y e ç a lışm ış, d e v rim d e o rto d o ks M a rx is tle rin a k s in e “ n e s n e l” d e ğ il, e tk e n le rin ö n e m in e v u rg u y a p m ıştır.



“ ö z n e l”



k o şu lla rın



ve



K o rs c h v e L u k â c s g ib i H e g e lc i M a rx is tle r o la ra k d a b ilin en “ B a tılı M a rx is tle r” ra d ik a l siy a s a l d e ğ işm e le ri o la n a k lı k ılm ak iç in



k e n d ile rin in



s o s y a liz m



d ü şü n c e si,



id e o lo ji,



k ü ltü r,



s ü b je k tiv ite v e b ilin ç le ilg ile n m e le rin i z o ru n lu g ö rm ü şle r36, M a rx ’ın m a te ry a liz m i/m e to d o lo ji k a v ra y ış ıy la iç iç e g ö rd ü k leri H e g e lc i



y ö n te m e 37



ve



H e g e lc ilik ’e



y ö n e lm işle rd ir.



Bu



k a v ra y ış la rıy la K o rs c h v e L u k â c s, F ra n k fu rt O k u lu ’n u n tem el y ö n e lim le rin i v e M a rx is t te o riy e iliş k in d e ğ e rle n d irm e le rin i b e lirle y e n



ana



d ü ş ü n ü rle r o lm u ş la rd ır.38 B a ş ta H o rk h e im e r



o lm a k ü z e re ö te k i e le ş tire l te o ris y e n le r, K o rs c h v e L u k â c s ’m o rto d o k s d iy a le k tik



M a rx iz m e



d a ir



y ö n te m in in



o lu m s u z



ö n e m in i



e le ş tirile riy le



H e g e l’in



v u rg u la m a la rın ı



(H e g e l’e



y ö n e lim le rin i), te o rik d u ru ş la rın ın m e rk e z in e k o y m u şla rd ır. B ö y le c e , e le ştire l te o ric ile r k la s ik o rto d o k s M a rx iz m in a ş ın b ilim s e lc i v e o b je k tiv is tik e ğ ilim le rin e k a rşı k o y m u şla rd ır.39 34 A.g.m., s. 12. 35 A.g.m., s. 14. 36 KELLNER, C ritic al T h eo ry , M a r n s ın and M odernity, s. 12. KORSCH, K a ri M a rx : M a rx ist K u ra m ve S ınıf H areketi, s. 243. 38 KELLNER, C ritical T heory, M a rn sın and M odernity, s. 11; STIRK, C ritical T heory, Politics and Society: An Introduction, s. 4; ARATO, Andrevv; “Introduction” (for Political Sociology and Critique o f Politics), The Essential F ra n k fu rt School R eader (iç.), Editör. Andrevv Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, New York, 1998, s. 5-7. 39 SW INGEW OOD, Alan; M a rx and M o d ern Social T heory, A Halsted Press Book, John Wiley and Sons, Nevv York, 1975, s. 223.



378



O nlar, b u ıju v a b ilim in in v e felse fe sin in b a şa t form larındaki y etersizlik le re k arşılık o la ra k d isip lin le r ötesi “ m atery alist sosyal te o ri” yi, y an i “ d isip lin le r ö te si m a tery alizm ”40 anlayışını geliştirm işlerd ir. E leştirel teo ri sa v u n u c u la rın a göre, ortodoks M a r a z m , d o g m atik , in d irg e m e c i v e o b je k tiv istik m etafizik m a tery alizm d e d o n u p k alm ışk e n ; b u rju v a so sy al b ilim d ü şü n cesi, b ilim le rin p a rç a la n m a sın ı, a ş ın u zm an la şm asın ı v e sa h te b ö lü n m ü şlü ğ ü n ü y a ra tm ıştır. G e re k o rto d o k s M a r a z m g erek se d e b u ıju v a so sy a l b ilim d ü şü n c e si, k en d i araştırm alarım ve a rg ü m a n la n n ı ö te k i d isip lin le rd e n iz o le etm işlerd ir. O rto d o k s M a r a z m in v e b u ıju v a so sy a l b ilim p a ra d ig m a sın ın , o b je k tiv ist y ö n te m le ri (y a n i p o z itiv is t v e b ilim c ilik y ö n elim i) 1k u lla n d ık la n iç in so sy o -e k o n o m ik , siy a sa l v e k ü ltü re l k o şu lla rın (atm o sfe rin ) p ro le ta ry a y ı v e d iğ e r so sy a l k e sim le ri faşizm e g ö tü rm esi



g ib i



güncel



so sy a l



k a v ra m sa lla ştıra m a m ışla rd ır. o rto d o k s



M a ra z m



s o ru n la n



B unun



d e v rim c i



yanı



b ilin c i



ve sıra,



g elişm e leri ö z e llik le



g e liş tirm e d e



de



y e te rsiz



k alm ıştır. E le ştire l te o ris y e n le r, o rto d o k s M a r a z m v e b u rju v a sosyal



b ilim



s ö y le m in in



bu



ik ili



k riz in i



aşm a



h u su su n d a



b ilim le rin v e fe ls e fe n in b ü tü n le ş m e s i y o lu y la n ite le n d irile n “ m a te ry a list so sy a l te o riy i” g e liş tirm e k iç in y o ğ u n ç a b a s a rf etm işlerd ir. 1 9 3 0 ’la r b o y u n c a e le ş tire l te o ri m e n s u p la n h e m A lm a n y a ’d a b a şa t o la n sp e k ü la tif, m e ta fiz ik v e s o y u t fe ls e fe n in h e m d e o d ö n e m d e ç e şitli u z m a n la ş m ış so s y a l b ilim le rin m e to d o lo jik v e tö z sel y o k s u llu k la n m n ra d ik a l e le ştiris in i y a p m ışla rd ır. B u n d a n d o la y ı fe lse fe v e b ilim le rin b irliğ in e d a y a lı m a te ry a lis t so sy al te o ri in şası p ro je si, S ta lin g ib i k o m ü n is tle rin y a d a K a u tsk y gibi ç o ğ u o rto d o k s so sy a l d e m o k ra tla n n b ilim c iliğ in e , ak a d em ik fe lse fe v e u z m a n la ş m ış b u ıju v a so sy a l b ilim fik rin e k arşıtlık o la ra k



d ü ş ü n ü le b ilir.



Bu



b a ğ la m d a



H o rk h e im e r’m



y ap m ış



o ld u ğ u te s p it e h e m m iy e t a rz e d e r: “ M a te ry a liz m b ilim in ve fe lse fe n in b irle ş tirilm e s in i g e re k li g ö rü r. E lb e tte m a tery alizm , d a h a g e n e l o la n fe lse fi a ra ş tırm a d a v e d a h a sın ırlı o la n b ilim 40 KELLNER, C ritic al T heory, M arxism and M odernity, s. 22-23.



379



h e d e fle rin d e ç a lışm a te k n ik le rin in fark lı o ld u ğ u n u k ab u l eder, tıp k ı a ra ştırm a d a y ö n te m ile ara ştırm a n ın su n u m u n u n arasın d ak i fark lılık la rı k ab u l ed işi g ib i.”41 E le ştire l te o risy e n le r, M a rx ist te o riy i, ö z e llik le d e o rto d o k s M a rx iz m in m e to d o lo jik v e te o rik te m e lle rin i so rg u lam ay a b a şla d ık la rı d ö n e m d e , so sy a l g e rç e k liğ in k a v ra n m a sın d a v e to p lu m s a lın y e n id e n y a p ıla n m a sın d a , felse fe , b ilim v e sosyal te o ri a ra sın d a k i a y rışm a y a k a rş ı ç ık m ış la r, fe lse fe v e b ilim in b ü tü n le ş tirilm e s in e v e ik is in in



y e n i b ir se n te z in e ö n ay a k



o lm u ş la r, b u ç e rç e v e d e d is ip lin le r a ra s ı m a te ry a lis t so sy a l teo ri a n la y ışla rın ı b ö y le si



b ir



g e liştirm iş le rd ir. m e to d o lo jik



E le ş tire l



b a ğ la m d a



te o rin in



k e n d isin i



k o n u m la n d ırm a s ı, d o ğ al



o la ra k d ik k a tle ri y a lm z c a o rto d o k s M a rx iz m d e o ld u ğ u gibi “ e k o n o m ik a lty a p ı” y a (te m e le ) d e ğ il, a y n ı z a m a n d a “ k ü ltü r a la m ” n a (ü sty a p ıs a l fo rm la ra ) k a y d ırm ış tır. E le ş tire l k u ra m c ıla r, M a rx is t te o riy i e le ştirm e , o n a işle rlik k a z a n d ırm a



ve



k a tk ı



su n m a



n o k ta s ın d a ,



ö n c e lik le M a rx ist



te o rin in in şa e d iliş g e re k ç e s i o la n k a p ita liz m v e o n u n g e lişim i ü z e rin e



y o ğ u n la ş m ış la rd ır.



a r a la n n d a ö n e m li



K a p ita liz m in



fa rk lılık la r o rta y a ç ık s a



g e liş im in e



d a ir



d a, k a p ita liz m in



ta n ım la n m a s ı v e n e liğ i k o n u s u n d a M a rx is t k u ra m la k o ş u tlu k g ö s te re n b a k ış a ç ıla rın a s a h ip tirle r. F ra n k fu rt O k u lu ü y e le ri k a p ita liz m e iliş k in o la ra k a ş a ğ ıd a k i M a rx ç ı e ğ ilim le rd e h e m fik ird irle r42: 1)



İn s a n lık k a p ita lis t ü r e tim ta rz ın ın b e lirle d iğ i b ir to p lu m d a



(k a p ita lis t to p lu m d a ) y a ş a m a k ta d ır. B u to p lu m a lış v e riş e d ay a lı b ir m e ta to p lu m u d u r. Ü rü n le r, in s a n is te k v e g e re k s in im le rin i ta tm in e tm e k iç in d e ğ il, d e ğ e r v e k â n g e rç e k le ş tirm e k iç in ü re tilir.



41



HORKHEİM ER, Max; “M aterialism and M etaphysics”, Max Horkheimer, C ritical T h eo ry : Selected E ssays (iç.), Çeviren: Matthevv J. O ’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, New York, 1999, s. 34. 42 HELD, In tro d u ctio n to C ritic al T h eo ry : H o rk h eim er to H aberm as, s. 41-42.



380



2) ü rü n lerin m eta karakteri (niteliği), basit olarak onların alışverişleri tarafından değil, onların soyut olarak alışverişlerinin yapılm ası yoluyla belirlenir. Soyut iş zam anına dayalı olan alışveriş, üretim sürecinin öznel yanını olduğu kadar nesnel biçim ini de etkiler. 3) K apitalist sosyal sürecin birliğini güvence altına alan sosyal ilişkilerin toplam ı, aynı zam anda onun fetişleşm esini ve şeyleşm esini de sağlar. İnsan em eğinin ürünleri, bağım sız, “kendi yaşam ları olan” v e “ do ğ al” değerler olarak nitelenir. T üketim , dağıtım ve alışveriş sonucu oluşan sosyal ve m addi ilişkiler hem en anlaşılam az. O n lar illüzyon v e m eta fetişizm i tarafından gizlenir. 4) K apitalizm , u y u m lu b ir sosyal b ü tü n lü k değildir. K apitalizm , hem m e ta la n n ü retim alan ın d a h em d e onların illüzyonu alam nda zıtlık lar v e çelişk iler ü zerin e dayalıdır. B aşat üretim ilişkileri üretim in gelişm iş güçlerini engeller ve b ir dizi düşm anlıklar üretir. İşçi k itlesin in ü retim araçların d an ayrılm ası kapitale sahip o lan kitley le arasın d a d o ğ ru d an çatışm a üretir. D üşm anlıklar ek o n o m ik alan d a o ld u ğ u gibi k ültürel alanda da yükselir. Sosyal o larak m ey d an a g etirilen illüzyonlar (ideolojiler) v e ak tü aliteler (p erfo rm an slar v e etkiler) krizlere yol açar. 5) K apital-y o ğ u n san ay ilere d o ğ ru genel b ir eğ ilim vardır. B u eğilim k ap italin y o ğ u n laşm asın ı artırır. S erbest pazar, yerini standartlaştırılm ış m a lla rın m o n o p o listik v e o lig o p o listik kitlesel üretim in e b ırak ır. 6) K ap italin o rg an ik k o m p o zisy o n u n d ak i ilerley en yükseliş, doğal o larak istik rarsız d u ru m d ak i b irik im sü recin i iyice şiddetlendirir. B u sü reci m u h afaza etm ek için onun k ah ram an la n em p ery alist g en işlem ey i ve sav aşı içeren m evcut tü m a ra ç la n kullanırlar.



Eleştirel teori taraftarları, kapitalizmin gelişim sürecinde M arx’ın tahlil ettiği klasik kapitalizm den43, yani liberal pazar kapitalizminden tekelci devlet kapitalizm ine geçildiğini iddia etm işlerdir.44 D olayısıyla onlar, M arx’ın öngördüğü sosyalizm oluşum unun yerine faşist aşamaya kaynaklık edebilecek tekelci kapitalizm in egem en olduğunu ileri sürmüşlerdir. Tekelci kapitalizm (“tekelcilik”), kapitalist sistem de aynı pazarda yer alan az sayıdaki büyük şirket (kartel ve tröst) arasında bile şirketler tarafından ortaklaşa bir biçim de fiyatlar sabitleninceye ve fiyat savaşı önem li olarak dizginleninceye kadar tekelciliğin yürürlükte olduğu bir aşam aya vurgu yapar. Tekelciliği, aslında şirketler birlikte uygulam aktadırlar. Bu aşam ada pazarda fiyatlar, sürekli bir biçim de artar. Slater’e göre, “Frankfurt O kulu bu konuda herhangi bir hataya



4



44



M arx’a göre, feodal üretim düzeninin zorunlu dönüşüm üyle gerçekleşen kapitalizm , kapitale m alik olan burjuvaziyle ve ona em eğini satm ak zo­ runda kalan proletaryanın oluşturdukları bir üretim tarzına dayalıdır. K api­ talizm deki üretim etkinliği, ancak her bireysel kapitalin aynı zam anda ol­ dukça çok sayıda proleter kullanm asıyla ve bunun sonucu em ek sürecinin büyük ö lçüde yürütülm esi ve nispeten geniş ölçekte ürün verm esiyle baş­ lamıştır. Ç ok sayıda proleterin aynı zam anda aynı iş alanında tek bir kapi­ talistin patronluğunda benzer türden m eta üretm ek üzere b ir arada çalış­ m aları, hem tarih hem d e m antık bakım ından kapitalist üretim tarzının çı­ kış noktasını oluşturm uştur (M A R X , K apital, K apitalist Ü retim in Eleş­ tirel Bir T ahlili, Birinci C ilt, s. 336). K apitalist üretim tarzında m eta bi­ rikimi önemlidir. Bu bağlam da “ kapitalist toplum lann zenginliği, aslında, ‘m uazzam bir m eta birik im i’ olarak kendini gösterir’’ (M A RX , Kari; Ekonom i P olitiğin E leştirisine K atkı, Çeviren: Sevim Belli, Sol Y ayın­ lan, Ankara, 1993, s. 41). K apitalist üretim tarzı, sadece m eta üretm ek ve biriktirmekle yetinm ez, aynı zam anda kapitalistle proleter arasındaki sos­ yal ilişkileri de üretir ve bunu daim î kılar (M A R X , K apital, K apitalist Ü retim in Eleştirel B ir T ahlili, B irinci C ilt, s. 594). Bu çerçevede, kapi­ talist sistem proleterlerin emeklerini gerçekleştirebilecekleri üretim araçlan üzerinde “her türlü m ülkiyet hakkından tam am en aynlm ış ve kopmuş olm alannı” öngörür (A .g.e., s. 731) ve proleterin em eklerinin “ücretli em eğe dönüşm esini” am açlar (A .g.e., s. 186. 42 nolu dipnot). Kapitalist üretim tarzı proletaryanın büyük b ir kısm ını sürekli bir biçim de “işsiz ya da yan-işsiz insanlar haline getirm eye” (A .g.e., s. 650) ve o nlan “mümkün olan en geniş ölçüde sömürmeye” dayanır (A .g.e., s. 345). KELLNER, C ritical T heory, M arxism and M odernity, s. 55.



382



dü şm ed en , sü rek li o la ra k ‘rek ab et-so n rası k ap italizm ’e ve ‘v aro lan ek o n o m in in , p azarı v e rek ab et d in am ik lerin i ortadan k ald ırm a e ğ ilim i’n e g ö n d erm e d e b u lu n m a k ta d ır.”45 E leştirel te o ric ile r iç in d e tek elci k ap italizm fenom eninin sistem a tik an a liz in i y a p a n la r a ra sın d a P o llo ck ön sıralard a yer alır. F ra n k fu rt O k u lu g e le n e ğ in d e te k elc i k ap italizm , yani “ d ev let k ap ita liz m i” v u rg u su P o llo c k ’a aittir. P o llo ck , ço ğ u d ü şü n ü rü n “ d e v le t k a p ita liz m i” te rim in i k u llan m ak tan k açın d ığ ım , onun y e rin e “ n e o -m e rk a n tiliz m ” , “ d ev let so sy a liz m i” , “ to ta lite r d e v le t e k o n o m isi” , “b ü ro k ra tik k o le k tiv iz m ” , “ y ö n e tse l k a p ita liz m ” , “ y ö n e tim se l to p lu m ” , “ güç ek o n o m isi” , “ sta tü k a p ita liz m i” v e “ d e v le tç e ö rg ü tle n m iş özel m ü lk iy et-te k el



k a p ita liz m i”



g ib i



k a v ra m la r



k u lla n d ığ ım



b ild irm iştir.46 S ö z k o n u su y a fta la rın a y n ı fe n o m e n i ta r if etm ek için k u lla n ılm ış o lm a sı, so ru n u d a h a d a k a rm a şık la ştırm ış v e o n u iç in d en ç ık ılm a z b ir h a le so k m u ş tu r. P o llo c k ise, d ev let kap talizm i



te rim in i



o ld u k ç a



net



ve



b e rra k



b ir



b iç im d e



a ç ık la m ıştır. P o llo c k , d e v le t k a p ita liz m in in iz a h ım şu şe k ild e y a p m ıştır:47 1) D e v le t k a p ita liz m i, ö z e l k a p ita liz m in a rd ılıd ır. 2) D e v le t k a p ita liz m in d e d e v le t, ö z e l k a p ita listin ö n em li k fo n k siy o n la rım ü z e rin e alır. 3) D e v le t k a p ita liz m in d e k â r v e ç ık a rla r ö n e m li ro l o y n ar. 4 ) D e v le t k a p ita liz m i, s o s y a liz m d e ğ ild ir. P o llo c k , “ D e v le t K a p ita liz m i: O la n a k la rı v e S ın ırla m a la rı” m a k a le sin d e , “ b iz ‘d e v le t k a p ita liz m i’n i e n tip ik iki ç e şid iy le, to ta lite r



ve



d e m o k ra tik



fo rm la rıy la ,



ta rih se l



o la ra k



k a y n a k la n d ığ ı ‘ö z e l k a p ita liz m ’d e n fa rk lıla ş a n so sy a l b ir d ü z e n



45 SLATER, F ra n k fu rt O k u lu : K ökeni ve Ö nem i (M ark sist B ir Y akla­ şım), s. 39. 46 POLLOCK, Friedrich; “State Capitalism : Its Possibilities and Lim itations, T h e C ssential F r a n k f u rt School R e a d e r (iç.), Editör: Andrevv Arato ve Eike G ebhardt, T he Continuum Publishing Company, New York, 1998, s. 72. 47 A.g.m., s. 72.



383



olarak tanım lıyoruz”48, dem iştir. Bu bağlam da Pollock, devlet kapitalizm inin ana karakterlerine ilişkin olarak aşağıda yer alan şu üç belirlem eyi yapm ıştır4 : 1) D evlet k apitalizm inde pazar, ü retim ve dağıtım fonksiyonlarım koordine ed en denetlem e fonksiyonundan yoksu n kılınır. B u fonksiyon, direkt denetlem eler sistemi yoluyla devralınır. T icaret, girişim v e iş özgürlüğü hüküm et m üd ah alesin e o d erece tâbi k ılın ır ve b ağ ım lı hale getirilir ki, b u n lar p ratik olarak o rtad an k aldırılm ış olur. O tonom pazarın o rtay a çık ışıy la beraber, ek o n o m ik y asalar denilen şey de kaybolur. 2) B u d en etim ler, ü retim in d ü zen len m esi ve yayılm ası u ğ ru n a v e o n u tü k etim le k o o rd in e etm ek için “ yapay-pazar” dahil eski v e y en i ay g ıtların b ir bireşim in i k u llan an devletin y etk isin e verilir. T ü m k ay n a k ların k u llan ım ın ın ekonom ik alan d a b aşlıca b aşarı o ld u ğ u id d ia edilir. D ev let b a n ş zam anı d evlet etk in lik leri için çizilen b ü tü n sın ırla n aşar. 3) D ev let k ap italizm in in to ta lite r fo rm u altın d a devlet, galip p artilerin b ü ro k ra sile rin in y ö n len d irici figürleri olan, devlet b ü ro k rasisin d e en ü st tab ak ad a y e r alan, endüstriyel ve iş y ö n etim in d e en ü st b asam ak ta b u lu n a n oldukça güçlü k azan ılm ış çık arlara sahip d u ru m d ak i yeni y ö n eten g ru p lan n güç aracıd ır. B u g ru b a ait o lm ay an h erk es eg em en liğ in önem siz b ir nesn esid ir. D ev let k ap italizm in in d em o k ratik form u altında devlet, aynı d en e tim fo n k siy o n ların a sahiptir. A m a devletin b izatih i k en d isi in san lar tarafın d an d en etlen ir. D evlet, kendi yön etsel k o n u m u n u b ir g ü ç aracın a d ö n ü ştü rm ey e ve b öylece de d em o k ratik sistem in to ta liter b ir sistem şek lin e girm esinin tem elini atacak b ü ro k ra siy e engel o lan k u ru m lara dayalıdır. P o llo ck , d ev let k ap italizm in in d em o k ratik form una örnek o larak k ap italist A m e rik a ’yı, to taliter form una ilişkin olarak ise faşist ek o n o m ileri, ö zellik le de H itler A lm anyasını



48 A.g.m., s. 72. 49 A.g.m., s. 72-73.



384



g ö sterm iştir.50 P o llo ck , te k elc i d ev let k ap italizm iy le to talitarizm i (faşizm i) b irlik te ele alm ıştır. P ollock, Zeitschrift' in ilk sa y ısın a ş u n la n y azm ıştır: “ B u g ü n , b irço k en d ü striy el şirk e t v e b a n k a c ılık k u ru lu şu , n e k a d a r b ırak ın ız y ap sm larcı g ib i d a v ra n s a la r d a h iç b ir d e v le tin k en d ilerin in b atm asım , k a rşıla rın a g eç ip te m b e lc e o tu ru p , se y red em ey eceğ i b ir ö lç ü d e b ü y ü m ü şle rd ir. B e lirli d ü z e y d e b ir serm ay e b irik im in in ö te sin d e , sö z k o n u su ş irk e tle r v e k u ru lu şla r k â râ tek y ö n lü o la ra k sa h ip ç ık m a y ı sü rd ü re b ilm e k te d irle r, a n c a k bu d e v le rd e n b irisin in ç ö k ü ş ü b ü tü n ek o n o m i, h a tta p o litik alan d a feci s o n u ç la r d o ğ u ra c a ğ ın d a n risk i k itle sin e y ü k le y e b ilm e k te d irle r.” 51 P o llo c k ’u n



a rg ü m a n la rın d a n



en



de



v e rg i



ilg in ç



m ü k e lle fle ri



o la m ,



faşizm i



k a p ita liz m in g e n e l b ir y ö n e lim i ç e rç e v e s in d e d e ğ e rle n d irm iş o lm a sıd ır.52



P o llo c k ,



d e v le t



k a p ita liz m in in



ek o n o m ik ,



e k o n o m ik -o lm a y a n v e d o ğ a l s ın ırlılık la rın ı a n a liz etm iş, o n u n fa şiz m le



y a k ın



o rg a n ik



b a ğ ın ı



o rta y a



k o y m u ştu r.



P o llo c k ,



“ faşiz m te o ris i” ile e le ş tire l te o ris y e n le rin ç o ğ u ü z e rin d e etk ili o lm u ştu r. P o llo c k ’u n a rg ü m a n la rın d a n G ro s sm a n n , N e u m a n n 53 ve ö te k i b a z ı o rto d o k s M a n c ist ü y e le r ra h a ts ız o lm a sın a k arşın ,



50 Benjamin, 1926 yılında gittiği M oskova’daki gözlem lerine dayalı olarak, kişisel özgürlüğün tümüyle feda edildiği ve insanın kendi hayatını örgüt­ leme görevinin başkasına {partiye) devredildiği Sovyet sistemini, “devlet kapitalizmi” olarak değerlendirm iştir (BENJAM İN, M oskova G ünlüğü, s. 93-97). 51 Pollock’tan aktaran; SLATER, F ra n k fu rt O k u lu : K ökeni ve Ö nem i (M ark sist B ir Y aklaşım ), s. 43. 52 SLATER, F r a n k f u rt O k u lu : K ökeni ve Ö nem i (M a rk sist B ir Y akla­ şım ), s. 46. 53 Franz N eum ann’m B ehem oth: T h e S tru c tu re an d P ractice of N ational Socialism (Gollancz, London, 1942) yapıtı, faşizmin ekonomik temelini yadsıma yönelimi olarak gördüğü bütün tekelci devlet kapitalizmi nosyo­ nuna karşı bir saldırı niteliği taşır. Neumann, tekelci devlet kapitalizmine kendisiyle çelişik olarak yoğun eleştiri yöneltmiş, “eğer devlet bütün üre­ tim araçlannın sahibi olsaydı, kapitalizmden söz edilemezdi”, demiştir [SLATER, F ra n k fu rt O k u lu : K ökeni ve Ö nem i (M ark sist B ir Y akla­ şım)), s. 45.



385



Horkheimer, A dom o ve M arcuse kapitalizm in yeni aşamasına geçiş teorilerini Pollock’un analizi üzerine inşa etm işlerdir.54 Pollock’un devlet kapitalizm ine dönük faşizm teorisini hareket noktası olarak gören H orkheim er, A dom o ve M arcuse, öncelikle faşist ideolojinin doğasını, kökenini ve yapışım 55 54 K ELLN ER, C ritical T heory, M a rn sın and M odernity, s. 62-63. 55 A dom o’nun “ Spengler Haklı mı Ç ıkacak?” ve “Freud Teorisi ve Faşist Propagandanın Y apısı” yazılan tam am en bu konuya yöneliktir [AD O RN O , T heodor W .; E le ş tiri: Toplum Ü stü n e Y a z ıla r (iç.), Çevi­ ren: M. Y ılm az Ö ner, B elge Y ay ın lan , İstanbul, 1990, s. 22-74]. A dom o, “Freud Teorisi ve F aşist Propagandanın Y apısı” yazısında, faşizmi Freudcu teori bağlam ında tartışm ış, faşizm de propagandanın rolüne işaret etm iştir. A dom o, faşizm in sevgi karşıtı b ir anlayış olduğunu belirtm iştir. M odem toplum da yapay olarak b ir araya gelen faşist kitlelerde sevginin adı dahi anılm az. Bu çerçevede faşizm in inşacısı H itler sevgili babanın ge­ leneksel rolünden sakınm ış v e onun yerine tam am en insanları tehdit edici otoriteye ait n eg atif b ir rol seçm iştir. F aşizm de önem li olan sevgi değil, otoritedir [A D O R N O , “ Freud T eorisi ve F aşist P ropagandanın Y apısı”, E leştiri: T oplum Ü stü n e Y a z ıla r (iç.), s. 32-33]. A d o m o ’ya göre, “Faşist ideoloji sevgi duyulabilecek p ek az şey içerir. F aşizm in libido-nitelikli yapısı ve faşist dem agogların tüm tekniği oto riterd ir” (A .g.m ., s. 33). Fa­ şizm sayesinde kitleleşen insanlar sınırsız g ü çler tarafından yönetilm ek is­ ter. O nlarda otoriteye karşı a şın b ir istek v e özlem oluşur. K itleleşm iş fa­ şist insanlara bu ruhu aşılayan ve faşizm i yapılandıran şey kendisini Hit­ ler’in o ünlü form ülünde bulm uştur: “Verantwortung nach oben, Autoritât nach unten (A şağıya doğru otorite, Y u k an y a doğru sorum luluk)” [A D O RN O , T h eo d o r W .; “ Freudian T heory and th e P attem o f Fascist Propaganda” , T he E sse n tial F r a n k f u r t S chool R e a d e r (iç.), Editör: A ndrew A rato ve Eike G ebhardt, T he C ontinuum P ublishing C om pany, New York, 1998, s. 128]. A d o m o ’ya göre, faşizm in kitleleri akılcı söy­ lem ler aracılığıyla kazanm ası im kânsız olduğu için onun propagandası zo­ runlu olarak bireyleri tutarsız düşünm eye yönlendirir. B öylece bireyler akıldışı, bilinçsiz ve baskıcı süreçlere doğru harekete geçer. Bu iş, anlam ­ sız uğraşlardan acı çeken ve bu nedenle d e akıldışı zihniyet geliştiren top­ lumdaki tüm tabak alan n d üşünüş tarzı sayesinde kolaylaşır. F aşist propa­ gandanın ve m anipülasyonun s im belki de şurada yatar: “Bu propaganda­ nın insanları o ld u k lan gibi, yani günüm üzün standartlaştırılm ış kitle kül­ türünün kendi başına hareket etm ekten v e spontanlıktan yoksun gerçek ev­ lâtları gibi kabul etm esinde ve d e gerçekleşm esi psikolojik olduğu kadar hem de toplumsal olan ve statükonun ötesine geçebilen hedefler göster­ memesinde yatıyor. Faşist propagandanın kendi hedefleri için sadece ya­ şanan mevcut ruhsal çerçeveyi yeniden-üretmeye ihtiyacı var, hiçbir deği­ şikliğe yol açmaya gerek görm üyor. Kendi temel karakteristiklerinden biri



386



inceleme çabasına girmişlerdir. Bu çerçevede onlar, faşizmle burjuva toplum unun ekonom ik üretim tarzı (tekelci devletçi kapitalizm) arasındaki ilişkiyi tahlil etmişlerdir.56 Eleştirel teorisyenler faşizmin temeli olan otoriter devleti, tekelci kapitalizm in en makul siyasal formu ve mantıksal olarak kapitalist gelişm enin en son aşaması olarak değerlendirm işlerdir.57 H orkheim er, otoriteyi “tarih için ro merkezi bir kategori” olarak ele alm ış, “devlet kapitalizmi, çağım ızın otoriter devletidir”59, demiştir. Horkheim er, otoriter devletin farklı form larından -sözgelim i “integral devletçilik” gibi- söz etm iş, onun tam am ıyla baskıcı olduğunu60 ve herkesi izole ettiğini ileri sürm üştür.61 H okheim er’a göre, otoriter



olan zorunlu tekrarlam a ilkesi bu aralıksız yeniden-üretm e zorunluluğuna denk düşüyor. Bu propaganda tam am ıyla, m odem toplum un onun irrasyo­ nel m om entlerini benim seyen b ir ürünü sayılan otorite-bağım lısı karakte­ rin bütünsel yapısına olduğu kadar, tikel çizgilerine güveniyor. Yaşanan koşullar altında faşist propagandanın irrasyoneli iği insanın ekonom ik gü­ düleri açısından rasyonel oluyor. Ç ünkü statükonun taşlaşıp doğal kabul edildiği bir durum da statükoya boyun eğm ek -ki faşist propagandanın can dam an budur- ve kendini yaşanan durum la özdeşleyip hiç değilse bir par­ çacık haz duym aya çalışm ak yerine onun özünü anlam aya çalışm ak çok daha fazla çaba gerektirir. İşte aşm -reaksiyoner kitle hareketlerinin, daha çok kitlelere güvenen hareketlerden ziyade kitlelerin psikolojisi ile iş görm eye çalışm alannın nedeni bu olabilir. K uşkusuz en ilerici siyasal ha­ reket bile, eğer onun rasyonel içeriği körü körüne b ir iktidar politikasına dönüşerek koflaşıyorsa, kendini ‘kitle psikolojisi* v e onun m anipülasyon düzeyine indirgeyebilir” [A D O R N O , “ Freud Teorisi ve Faşist Propagan­ danın Y apısı” , Eleştiri: T oplum Ü stüne Y azılar (iç.), s. 54-55]. 56 K ELLN ER, C ritical T heory, M arxism and M odernity, s. 66. 57 A RA TO , “ Introduction” (for Political Sociology and C ritique o f Politics), s. 13. 58 H O R K H EİM ER , M ax; “A uthority and T he Fam ily”, M ax Horkheimer, C ritical T heory: Selected E ssays (iç.), Çeviren: Matthevv J. O ’Connell ve Diğerleri, The C ontinuum Publishing C om pany, N ew York, 1999, s. 69. 59 H O R K H EİM ER , M ax; “T he A uthoritarian State” , T he Essential Frank­ furt School R eader (iç.), Editör: A ndrew A rato ve Eike G ebhardt, The Continuum Publishing C om pany, N ew Y ork, 1998, s. 96. 60 A.g.m ., s. 102. 61 A.g.m., s. 111.



387



d e v le te tek ab ü l ed e n d ev let k ap ita liz m in d e “ in sa n lar nesne o la ra k k av ran ılır, g e re k irse d e k e n d ile rin in n esn esi o larak .”62 F ra n k fu rt O k u lu ’n u n en p o p ü le r ism i M a rc u se ise, faşizm i “ k a p ita list ç e lişk in in te rö ristik ö rg ü tle n işi”63 o la ra k n itelem iştir. M a rc u se , fa şiz m in k ö k e n in d e k a p ita list siste m d e b e lirg in leşen v e sü rek li b ü y ü y e n te k n o lo jik te k e lle şm e v e siy a sal dizgeyi g ö rm ü ştü r. M a rc u se , Us ve Devrim: Hegel ve Toplumbilimin Doğuşu e s e rin d e şu te sp iti y a p m ıştır: “ F a şiz m in k ö k lerin i b ü y ü y e n işle y im se l te k e lle ş m e v e d e m o k ra tik d iz g e arasın d ak i k a rşıtla şm a la ra



dek



iz le m e k



o la n a k lıd ır.



B irin c i



D ünya



S a v a ş ın d a n so n ra A v ru p a ’d a y ü k s e k b ir d ü z e y d e u ssa lla şm ış v e h ız la g e n iş le y e n işle y im se l a y g ıt a rta n k u lla n ım g ü ç lü k le riy le k a rşıla şıy o rd u , ö z e llik le d ü n y a p a z a rın ın d a ğ ın ık lığ ın a v e em ek d e v im i ta ra fın d a n a te şli o la ra k sa v u n u la n g e n iş b ir to p lu m sal y a s a m a a ğ ın a b a ğ lı o la ra k . B u d u ru m d a , e n g ü ç lü işley im sel k ü m e le r te k e lc i ü re tim i ö rg ü tle y e b ilm e k , to p lu m c u k a rşıtç ılığ ı y o k e d e b ilm e k v e im p a ra to rlu k ç u y a y ılm a c ılığ ı sü rd ü re b ilm e k iç in



d o ğ ru d a n



p o litik



d e n e tim i



ü s tle n m e



e ğ ilim in d e y d ile r.



D o ğ m a k ta o la n p o litik d iz g e in s a n g e re k s in im le rin in d o y u m u ü z e rin d e



sü re k li



b ir



baskı



o lm a k sız ın



ü re tic i



g ü çleri



g e liştire m e z . B u tü m to p lu m s a l v e b ire y s e l iliş k ile r ü z e rin d e k i b ü tü n c ü lc ü b ir d e n e tim i, to p lu m s a l v e b ire y se l ö z g ü rlü k le rin o rta d a n k a ld ırılm a s ın ı v e k itle le rin te rö r a ra c ılığ ıy la e şg ü d ü m a ltın a



a lın m a la rın ı



g e re k tirir.



T o p lu m



e k o n o m ik



y arışm a c ı



sa v a şım la a y a k ta k a la b ilm iş b ü y ü k ç ık a rla rın h iz m e tin d e silah lı b ir k am p o lm a k ta d ır.”64 B e n z e ri b ir s a p ta m a d a H o rk h e im e r’a a ittir. “ F a şiz m b u ıju v a to p lu m u n a a y k ırı d e ğ ild ir, b e lirli ta rih s e l k o ş u lla rd a o n u n tu tarlı b iç im id ir.” 5 Ç ü n k ü e d ild iğ in d e 62 63 64 65



lib e ra l



k a p ita liz m so s y a l



te k e lc i



k u r u m la n n



b ir



yöne



y e rin i



k a n a liz e



to ta lite ry a n



A.g.m., s. 97. MARCUSE, K arşıd ev rim ve B aşkaldırı, s. 29. MARCUSE, Us ve D evrim : Hegel ve T oplum bilim in Doğuşu, s. 332. HORKHEİMER, Max; “M ontaigne ve Kuşkunun İşlevi”, Max Horkheimer, G eleneksel ve E leştirel K uram (iç.), Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Y ayınlan, İstanbul, 2005, s. 436.



kurumlar alır ve faşizm yükseliş eğilimine geçer. M arcuse’un dediği üzere, “A BD’deki kapitalizmin yüksek düzeyi, daha yüksek bir düzeyde faşizme neden olabilir. Bu ülke Hitler Almanyası’yl3 karşılaştırılamayacak kadar büyük totaliter bir örgüt için gerekli bütün ekonomik ve teknik kaynaklara sahiptir.”66 Totalitarizmin amaçlarıyla kapitalist gelişmenin (tekelci evreye doğru) içsel dinamikleri yakın ilişk ilid ir.7 Faşizm, kapitalizmin kendisine sıkı sıkıya bağlı olduğu bir evredir.68 Aralarında organik bir bağlantı ve uzlaşm a söz konusudur. Horkheimer, bu durum u oldukça ilgi çekici bir vurguyla dile getirmiştir: “Eğer bir kim se kapitalizm i konuşm ak istemiyorsa faşizm hakkında sessiz kalm ak zorundadır.”69



66 M ARCUSE, Karşıdevrim ve Başkaldırı, s. 26-27. 67 HELD, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, s. 52. 68 JAY, Diyalektik İm gelem : Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırm alar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, s. 181. Frankfurt O kulu’nun üyesi olmayan fakat A dom o’nun fikirleri üzerinde etkisi olan Benjam in de faşizmi kapi­ talizmle ilişkilendirmiştir. Benjam in, kurbanı olduğu faşizm in ana karak­ terlerini şu şekilde sıralam ıştır: 1) Endüstriyel m odernleşm enin bağlamı ve bu bağlamın sosyal çıkarım ları/sonuçlan, 2) K apitalist m ülkiyet yapıla­ rıyla ilişkisi, 3) Estetikleştirm e stratejisi. B enjam in’in faşizm e dair vurgu­ larından ilk ikisi ortodoks M ancistlerin bakış açılarıyla uygunluk gösterir­ ken, üçüncü ise kendisine özgüdür. B enjam in’e göre, faşizm adalete este­ tikle engel olur (BERM A N , M odern C ulture and C ritical Theory: Art, Politics and the Legacy o f Frankfurt School, s. 36-37). Burada estetik, sanat edim leriyle sınırlı olm ayan, bilgiyi d e içeren, dünyayı bir ilk algıla­ ma tarzı olarak ele alınm ıştır. Faşistler estetiği, A lexander Baum garten’in “algılama bilim i’’ bağlam ında kavram ışlardır (W ILLIA M , Raymond; Keywords: A V ocabulary o f C ulture and Society, Fontana, Glasgow, 1976, s. 27). Benjamin’e göre, Ferdinand I’in “A dalet olsun, dünya mah­ volsun” anlayışını, faşistler “ Sanat olsun, dünya m ahvolsun” sloganına çevirmişlerdir (BERM AN, M odern C ulture and C ritical Theory: Art, Politics and the Legacy o f Frankfurt School, s. 37). 69 Horkheimer’dan aktaran; HELD, Introduction to C ritical Theory, s. 52. Ama ne yazık ki, “ H orkheim er’in kendisi de, sonunda, em ekliliğinde, ka­ pitalizmi utanç verici bir şekilde savunacak kadar seviyesizleşti” (ANDERSON, Perry; Batı M arksizm i Ü zerine Düşünceler, Çeviren: Bülent Aksoy, Birikim Yayınlan, İstanbul, 2004, s. 66).



389



M arcu se’e göre, ortodoks M arxist söylem in tersine, tekelcilikle/devlet kapitalizm iyle birlikte günüm üz işçi sınıfı oldukça genişlem iştir. K apitalin gerçekleştirilm esi ve yeniden üretim i için vazgeçilm ez olan “üçüncü sektör” , yani hizm et sektörü dev bir m aaşlı işçiler ordusu kurm uştur. Aynı zam anda m addi üretim in giderek tek n o lo jik olan yönü de işlevsel entelijansiyanın bu sürece katılım ını sağlam ıştır. Böylece söm ürü alanları, fabrikada çalışan m avi yakalı işçi sınıfının çok ötesin d e gen işletilm iştir. G ü n ü m ü z pro letary ası b ir hayli büyüm üştür. G ü n ü m ü zü n işçi sınıfı, yaln ızca bu sınıfın çekirdeğini o lu ştu ran tarım daki, fabrikalardaki, m adendeki ve yapı şan tiy elerin d ek i p ro leterleri değil, aynı zam anda m addi üretim in d ü zen len m esin e v e işletilm esin e d o ğ ru d an katılan proleterlerin tü m ü n ü içerir. P ro letary an ın b ö y lesi b ir dönü şü m ü n d e sad ece yeni m aaşlı m em u rlar kategorisi b u sım fa “ eklem len m ek le” kalm az, m ad d i ü retim sektö rü n ü n bir b ölü m ü n ü m ey d an a g etirm ey en işler d e “ü retic i” b ir özellik k azan ırlar.7 B u çerçev ed e, M arcu se, L esio B a ss o ’d an şu pasajı sunm uştur: “ [B ugün], tek elci [serm ay e]n in gü cü artık iş ilişk ilerd e değil, bu ilişk ilerin dışında , p iy a sad a v e p o litik ve toplum sal y aşam ın b ü tü n alan ların d a ek lem len ir durum a gelm iştir... T ek elci k ap italizm k u rb an ların ı sad ece kendisine bağım lı o la n lard an seçm ez; ö y le ki h e r b irim iz şim di değilse başk a b ir zam an k ap italist ilişk iler ağ m a yakalanabiliriz. Bu arada tekelci k ap italizm e d o la y sız b ağ ım lı o la n [kurbanlar]ın da bazan ‘dah a az k u rb a n ’, b az an d a ley h tar v e p o tan siy el yandaş olabilecek lerin i ak ıld an çık arm am ak g erek ir.”71 M a rc u se ’e göre, k ap italist sistem d e sö m ü rü n ü n genişleyen çapı söz k o n u su d u r. B u süreç y ö rü n g esin e h er geçen gün içeriden v e d ışarıd an d ah a fazla inşam en teg re etm iş ve halk tabak asın ı k en d in e k atm ıştır. B ö y lece ileri kapitalizm in içsel d in am iğ in d e v e k o şu lların d a “ üretici em ek kavram ı ister



70 MARCUSE, Karşıdevrim ve Başkaldırı, s. 14-15. 71 Basso’dan aktaran; MARCUSE, Karşıdevrim ve Başkaldırı, s. 15. 72 MARCUSE, Karşıdevrim ve Başkaldırı, s. 16.



390



istem ez g en işlem iştir.”73 B un u n la birlikte, “üretici proleter” kavram ıyla proletaryanın b izatih i k en d isi g en işlem iş, proletarya b elli bir d ö n ü şü m e uğram ıştır. M arcu se, Tek-Boyutlu İnsan:



İleri İşleyim



Toplumunun İdeolojisi



Üzerine İncelemeler



kitabında proletaryadaki bu d ön ü şü m ü , yan i M arx’ın/M arxist teorinin



vurgu lam alarının 74



a k sin e



proletaryanın



kapitalist



toplum la b ü tü n leşm esin i d eta y lı bir b iç im d e an aliz etm iştir. M arcu se,



proletaryadaki



d ön ü şü m ü ,







d e y iş le



onun



k a p ita lizm le ittifak ın ı v e k ap italist to p lu m la b ü tü n leşm esin i dört ana faktör ek sen in d e tah lil etm iştir: 1)



M a k in e le şm e sü reci e m ek te harcanan b e d e n se l erkenin



n ic e liğ in i v e y e ğ in liğ in i sü rek li olarak indirger. B u evrim in M arxist işç i kavram ı (p roleter) b ak ım ın d an b ü y ü k bir ö n em i vardır.



M arx



için ,



p roleter b irin cil



olarak



el



em ek çisid ir.



P roleter, m akinalarla ç a lışsa b ile ç a lışm a sü rec in d e b e d e n se l erk esin i harcar v e tü k etir.75 A rtı-d e ğ erin ö z e l iy e liğ e g e ç ir ilm e si iç in



in sa n lık



d ışı



bu



b e d e n se l



erk en in



sa tın



a lın m a sı



ve



73 A.g.e., s. 17. 74 Marx ve Engels’in K o m ü n ist P a rti M a n ife sto su ’ndaki proletaryanın kapitalist toplum daki konum una ve fonksiyonuna dair şu argüm anları Mancist teori için can alıcı konum dadır: “G ünüm üze kadarki bütün top­ lum lann tarihi, sın ıf savaşım lannın tarihidir (s. 9) ...Çağım ızın ayıncı özelliği, sın ıf karşıtlıklannı basitleştirm iş olm asıdır. Tüm toplum , giderek daha çok iki büyük düşm an kam pa, doğrudan birbirlerinin karşısına diki­ len iki büyük sınıfa bölünüyor: Buıjuvazi ve proletarya (s. 10) ...Buıjuva, yani sermaye, hangi oranda gelişiyorsa, proletarya da, m odem işçi sınıfı da aynı oranda gelişiyor (s. 18) ...Bugün burjuvazi ile karşı karşıya duran bütün sınıflar içersinde yalnızca proletarya gerçekten devrim ci bir sınıftır. Öteki sınıflar m odem sanayi karşısında erirler ve sonunda yok olurlar; proletarya ise onun özel ve tem el ürünüdür (s. 23). Proleter hareket, büyük çoğunluğun, büyük çoğunluk çık an n a olan öz-bilinçli, bağım sız hareketi­ dir (s. 24) ...Sanayinin, istem siz taşıyıcısı burjuvazi olan, ilerleyişi, em ek­ çilerin rekabetten ileri gelen yalıtılm ışlıklannın yerine, birlikteliklerinden ileri gelen devrim ci birliğini kor. D em ek ki, m odem sanayinin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından, üzerinde ürünleri ürettiği ve mülk edin­ diği temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi m ezar kazıcılarıdır. K endisinin devrilm esi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılm azdır (s. 25-26).” 75 M ARCUSE, T ek-B oyutlu İnsan: İleri İşleyim Toplum unun İdeolojisi Üzerine İncelem eler, s. 21.



391



kullanılm ası söm ürünün başkaldırtıcı insanlık dışı yanlarını zorunlu hale getirir. M arxist anlayış, burada em eğin bedensel acısını ve yoksulluğunu suçlar. îşte, ücret köleliği ve yabancılaşm adaki m addi öğe bundan ibarettir. B u durum klasik kapitalizm in b iy olojik ve fizyolojik boyutudur. O ysa 20. yüzyılın ilerleyen kapitalizm indeki em eğin her zam ankinden daha fazla ve tam m akineleşm esi, söm ürüyü devam ettirirken, aynı zam anda söm ürülenlerin tutum v e k o num lanm da değişikliğe uğratır. B u noktada “ uygulayım bilim sel bütünde, özdevim li ve yarı-özdevim li tepkilerin em ek zam anının (bütünü değilse de) b ü yük parçasın ı doldurm asıyla ıralanan m akineleşm iş çalışm a, b ir y aşam -boyu uğraş olarak, tüketici, aptallaştırıcı, insanlık-dışı b ir kölelik olarak kalm aktadırgiderek daha d a tüketici olm aktadır, çünkü artan bir hızlandırm a, (ü ründen d ah a çok) m akine işletm enlerinin denetlenm esi ve işçilerin b irb irlerin d en yalıtılm ası söz konusudur. H iç kuşkusuz, b u ağ ır iş biçim i durdurulmuş, bölümsel özedim lileşm eyi, aynı fabrika içerisinde özedim li, yan -ö zed im li ve ö zed im li-o lm ay an k esim lerin b ir arada varoluşunu an latm aktadır, am a b u k o şu llar altın d a bile, ‘kas yorgunluğu y erin e u y g u lay ım b ilim g erilim ve/ya da ansal çabayı g eçirm iştir.’ D ah a ileri özed im lileştirilm iş fabrikalar için, fiziksel erk en in u y g u lay ım sal v e ansal becerilere dönüşüm ü v u rgulanm aktadır: ‘...eld en ço k kafanın, zanaatçıdan ço k m antıkçının, k astan ç o k sinirin, el işçisinden çok m akinecinin, işletm en d en ço k b ak ım u stasın ın b ecerileri.’”76 İleri kapitalizm deki m ak in eleşm e, p ro letary ay ı ustaca ve p ro fesy o n elce köleleştirir. B u u sta köleleştirm e, özsel olarak sekreterin, b an k a m em u ru n u n y a d a televizyon sunucusunun köleleştirilm esinden a y n değildir. M akineleşm e süreci, tüm işleri standartlaştırır, ru tin ü retk en ve üretken-olm ayan işleri benzeştirir, hatta insan özgürlü ğ ü n ü n en iç gizliliğini kırar, cin sellik ve em eği b ilinçsiz b ir özedim lileşm ede birleştirir.77



76 A.g.e., s. 22-23. 77 A.g.e., s. 24



392



2) İleri k ap italist to p lu m d ak i m ak in eleşm e sürecinin b enzeştirici y ö n elim i k en d isin i ay n ı za m an d a m esleksel tab ak alaşm ad a d a o rtay a k o y ar. T e m e l te k n ik v e en d ü striy el k uru lu şlard a, “ m a v i-y a k alı işg ü c ü ” , “b e y a z -y a k a lı işg ü cü ”n e o ran la g itg id e a z a lır , y an i ü re tic i-o lm a y a n işç ile rin say ısın d a artış g erçek leşir. B u n icel d eğ işim , te m el ü re tim a ra ç la n m n k arak terin d ek i d e ğ işim le b a ğ ın tılıd ır. İleri m a k in eleşm e d ö n em in d e te k n o lo jik o lg u sa llığ ın p a rç a sı o la ra k m ak in e k e n d isin in b ir d ü z e n e k li a le tle r v e ilişk ile r sistem i o lm a sı v e b ö y le c e b irey se l ça lışm a sü re c in in ç o k ö te sin e g eç m e/y ay ılm a ö lç ü sü n d e, e m e k ç in in m e sle k se l ö z e rk liğ in i in d irg e y e re k v e o n u te k n o lo jik to p lu lu ğ u n a ltın a d ü şe n v e b u to p lu lu ğ u y ö n le n d ire n b aşk a m e sle k le rle b ü tü n le ştire re k d a h a k a p sa m lı b ir d e n e tim g ü c ü n e d ö n ü şü r. H iç k u şk u su z , e m e k ç in in ö n c e k i m e slek sel ö ze rk liğ i d ah a ç o k o n u n m e sle k se l k ö le le ştirilm e siy d i. A m a b u b e lirli k ö le le ştirm e k ip i a y n ı z a m a n d a e m e k ç in in b elirli, m e slek sel o lu m s u z la m a g ü c ü n ü n d e k a y n a ğ ı k o n u m u n d a y d ı. Ö z ^



itib ariy le, em ek çi ileri k a p ita list y a p ıla n m a d a k e n d is in i ö n em li kılan v e b ir sın ıfın ü y esi y a p a n m e s le k s e l ö z e rk liğ in i k ay b e d er. M ak in ey i “ b ire y s e l” ü re tim



a ra c ı o la ra k , “ sa ltık b irim ”



W o larak o rta d a n k a ld ırm a y ö n e lim in d e k i te k n o lo jik d eğ işim , M arx ist “ k a p ita lin o rg a n ik b ile ş im i” d ü şü n c e s in i v e b u n u n la artı-d e ğ e rin y a ra tılm a sı te o ris in i (“ a rtı-d e ğ e r te o ris i” 79) g e ç e rsiz k ılar. M a rx ’a g ö re , m a k in e 80 h iç b ir z a m a n d e ğ e r y a ra tm a z am a sa d e c e k e n d i d e ğ e rin i ü rü n e a k ta rır. A rtı-d e ğ e r, c a n lı em eğ in sö m ü rü lm e sin in s o n u c u o la ra k k a lır. M a k in e in s a n işg ü c ü n ü n c isim se lle şm e sid ir. O n u n la , “ g e ç m iş e m e k ” (ö lü e m e k ) k en d in i g iz le r v e c a n lı e m e ğ i b e lirle r. “ Ş im d i ö z e d im lile ş m e ö lü v e d irim li



78



em ek



a ra s ın d a k i



iliş k iy i



a



n ite l



o la ra k



d e ğ iştiriy o r



Aynı saptama, M i Us*in W hite C o lla r yapıtında da mevcuttur. 79 “Artı-değer teorisi” için bkz. MARX, Kari; A rtı-D eğer T eorileri, Birinci K itap, Çeviren: Yurdakul Financı, Sol Yayınlan, Ankara, 1998; MARX, Kari; A rtı-D eğer T eorileri, İkinci K itap, Çeviren: Yurdakul Financı, Sol Yayınlan, Ankara, 1999. 80 Marx’ın dev eseri K apital, m akine ve makine-eksenli oluşumların analizi bağlamında da okunabilir.



393



görünm ektedir; üretkenliğin ‘bireysel verim tarafından değil am a m akineler tarafından belirlen d iğ i’ noktaya doğru yönelm ektedir.” B una ilaveten, bireysel verim in ölçülm esinin bizatihi kendisi olanaksız h ale gelm iştir. K ısacası, M arcuse’ün saptadığı üzere, ileri kap italist toplum larda m akineleşm eyle birlikte m akine toplum salı in şa eden v e belirleyen b ir konum a gelm iştir. B öylelikle, işin ve çalışm anın niteliğinde/karakterinde, işgücü y ap ısın d a v e ü retim araçlarında önem li d eğ işm eler gerçekleşm iştir. 3) İleri kap italist to p lu m lard a m akineleşm e süreciyle g erçek leşen /b elirg in leşen çalışm an ın karakterinde ve üretim araçlarındaki değişim , hiç ku şk u su z ki em ek çin in tutum unu ve bilincini d e değiştirm iştir. B u da, k endisini çok tartışılan bir olguda, işçi sınıfının (p ro letary an ın ) k apitalist toplum la o9 “ toplum sal v e ekinsel b ü tü n leşm esi” o lgusunda açığa çıkarm ıştır. M arcu se, so ru n u işçin in fab rik ay la bütünleşm esi, çalıştığı fabrikaya b ağ lılık d u y m ası n o k tasın a indirgem iştir: “ U ygulayım bilim sel o larak k im i en ileri kuruluşlarda, işçiler giderek k u ru lu şa y ö n elik içten b ir ilgi b ile gösterm ektedirleranam alcı k u ru lu şa ‘işçilerin k a tılm a sı’nın ço k sık gözlen en bir sonucu F ra n sa ’d a A m b e s’d ek i b ü yük ölçüde A m erik an laştırılm ış C altex rafin elerin e ilişk in kışkırtıcı b ir betim lem e b u eğ ilim in ırasını g ö sterm ey e y ard ım ed eb ilir.”83 M arcuse, ileri k ap italist to p lu m lard a p ro letary an ın sınıfsal ta v n m n ve b ilin cin in d eğ iştiğ in i id d ia etm iştir. 4) İleri k ap italist to p lu m lard a p ro letary a artık sistem e ve yerleşik sosyal d ü zen eğ e k arşı etkili (diri) b ir çelişki olarak görün m em ek ted ir. P ro letary an ın sistem e k arşı b u duruşunda, k apitalist ü retim b iç im in in işleyişinde, ö zellik le işletm ecilikte v e y ö n len d irm ed e k ap italist p atro n ların yönetsel tavırlarının



81 MARCUSE, Tek-Boyutlu İnsan: İleri İşleyim Toplum unun İdeolojisi Üzerine İncelemeler, s. 25. 82 A.g.e., s. 26. 83 A.g.e., s. 27.



394



d eğ işm esi84, p ro lete r-p atro n arasın d ak i o to rite ilişk isin in farklı b ir b oyuta taşın m ası b ü y ü k rol o y n am ıştır. B u n o k ta d a k ap italist p atro n la r v e m al sa h ip leri so ru m lu e tk e n le r o la ra k k im lik lerin i y itirm iş v e b ir şirk e t m a k in e sin d e k i b ü ro k ra tla rın işlev in i ü stlen m işlerd ir. B ire y sel k u ru lu şu n ç o k ö te sin e b ilim se l la b o ra tu ara v e a ra ştırm a k u ru m u n a , u lu sa l h ü k ü m e t v e u lu sal h e d e fle re d e ğ in g e n işle y e n y ü rü tm e v e işle tm e k u ru lla rın ın gen iş h iy e ra rşisi iç e risin d e s ö m ü rü n ü n s o m u t k a y n a k la n y o k o lm u ş v e y a n e s n e l a k ılc ıla şm a /a k ılc ılık g ö rü n ü şü n ü n a rk a sın d a k a y b o lm u ştu r. A s lın d a b u sü re ç te p ro le te rin k a p ita lis t siste m e k arşı n e fre t v e h a y a l k ın k lığ ı b e lirli a m a ç la n n d a n m a h ru m ed ilm iş



ve



te k n o lo jik



a d a le tsiz liğ in



ve



sis



p e rd e s i



so sy a l



k ö le le ş tirm e n in



eşitsiz liğ in ,



y e n id e n -ü re tim in i



g iz le m iştir.85 M a rc u se , p ro le ta ry a n ın sın ıfsa l b ilin c in in p a rç a la n m a sın ın v e siste m le u y u m lu o lm a s ın ın (y a n i d ö n ü şü m ü n ü n ) se b e p le rin i k a p ita list g e rç e ğ in d e b irey le ri



to p lu m u n



d e ğ işm e s i



a ra m ıştır.



ve



M a rc u s e ’e



y a b a n c ıla ş tıra n ,



y e n id e n



g ö re ,



te k tip le ş tire n



y a p ıla n m a sı



k a p ita lis t ve



to p lu m ,



b e n z e ştire n ,



m o n o to n lu ğ u v e sık ıc ılığ ı a rttıra n , m u h a lifliğ i v e ö z g ü rlü ğ ü b astıran ,



ö z e llik le



de



ö rg ü tlü



m u h a le fe ti



m u h a lefeti g ib i) y o k e d e n , p ro le ta ry a n ın m eydana



g e tirm e



k a p a s ite s in i



ve



(p ro le ta ry a n ın



so sy a l d e ğ işm e y i



p o ta n s iy e lin i



e rite n



b ir



to p lu m d u r. K a p ita lis t to p lu m d a k i b ö y le s i b ir o lu şu m , ç e şitli



84 Frankfurt Okulu üyeleri gibi Hitlerin hışm ına uğrayan, anti-faşizm çabala­ rı nedeniyle 1944’lerde Nazi toplam a kampında tutuklu kalan çatışma teo­ risinin kurucularından D ahrendorf a göre, ileri endüstriyel toplumlarda anonim şirketlerin yaygınlaşm asıyla m ülkiyet ve denetim birbirlerinden ayrılmış, yani egemen sın ıf olan burjuvazi malikler ve yöneticiler şeklinde ikiye bölünmüş, proletarya ise kendi içinde ayrışmıştır. Bütün bunlar so­ nucunda proletarya kapitalist düzene karşı devrimsel bir güç olmaktan çıkmıştır (DAHRENDORF, Ralf; C lass and C lass C onflict in In d u strial Society, Routledge & Kegan Paul, London, 1969). 85 MARCUSE, T ek-B oyutlu İnsan: İleri İşleyim T oplum u nun İdeolojisi Üzerine İncelem eler, s. 28-29.



395



araçlar yoluyla gibidir:86



sağlanılır/başarılır.



Bu



araçlar



aşağıdaki



1) Teknolojik egemenlik. K apitalist sistem de gelişen teknolojinin herkesin yararına olduğu görüntüsü yaratılır ve söm ürülenlerin sistem i değiştirm e iradesi kırılır. 2) Sınırlı özgürlük toleransı: K apitalist toplum da bireyler çeşitli siyasal p artiler ve ticari ürünler* arasında seçim y ap ab ilirler am a o n ların aralarındaki farklılıklar oldukça azdır. 3) Ticari reklâmcılık K apitalist toplum da tüketim tem eldir. Sosyal d en etim b ile yanlış v e y ap ay olarak üretilen gerek sin im ler v asıtasıy la sağlanır. Sistem , proletaryayı kuşatan aynı ü rü n ler ve ih tiy açlar üretir. O nları çok iyi b ir şekilde tanıtır ve b ö y lece ken d i k en d in i gerçekleştirir. B uradaki tem el kaide proletaryayı tü k etim to p lu m u n a d ö n ü ştü rm ek ve onun başkald ırıların ı engellem ektir. 4) Kitle kültürü : K ap italist to p lu m d a kültür, eleştirel boyutlarını v e y ö n lerin i yitirir, y an i k itle k ü ltü rü n e dönüşür. E gem en d u ru m a g eçen k ü ltü r p arad ig m ası k onum undaki kitle kültürü, k ap italist sistem in v azg eçilm ez p arçası olduğundan sistem in d ev am ın ı ebedileştirir. 5) Cinsellik: K ap italist sistem in san lara kendi hayatlarına ilişkin ön em li p o litik k ararlara k atılım ö zg ü rlü ğ ü d ışın d a her türlü özgürlüğü, b ilh a ssa d a cin sel ö zg ü rlü ğ ü verir. A şın cinsel özgürlük, k ap italist d ü zen e itaati y ü k seltir v e h e r türlü h o şnu tsu zlu ğ u o rtad an k ald ın r. E leştirel teo risy en ler, M an c’ın iddia ettiğinin aksine, proletary an ın k ap italist to p lu m u d ö n ü ştü recek etkili b ir tarihsel özne k o n u m u n d an ya d a sosyal d eğ işm en in tarihsel am ilini tesis ed ecek b ir güç o d ağı/tarih sel d ö n ü şü m aracı olm aktan uzaklaştığım , “ ileri sanayi d ü zen in in ‘m addi olu m su zlan m ası’ olm ak tan çık tığ ın ı”87, gitg id e kap italist toplum la arasında



86 ETZIONI-HALEVY, Eva; Social Change: The Advent and M aturation of M odern Society, Routledge and Kegan Paul, London, 1981, s. 59-60. 87 GIDDENS, “İnanılmaz Guru: Marcuse’yi Yeniden Okumak”, s. 227.



organik bağ ördüğünü/geliştirdiğini, onunla toplumsal ve ekinsel anlamda bütünleştiğini, kendi tarihsel misyonuna aykın olarak karşı-devrimci bir bilinç ürettiğini, hatta sosyalist devrimin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu iddia etmişlerdir. “İşçi sınıfının büyük bir kesiminde devrimci o!mayan-hayır, karşıdevrimci-bilincin yaygınlığı açıkça ortadadır. Elbette ki, devrimci bilinç kendisini her zaman devrimci durum larda hissettirm iştir; fark, artık işçi sınıfının toplumdaki durum unun böylesi bir bilinçliliğe büyük oranda engel olm asından kaynaklanır. İşçi sınıfının büyük bir kesim inin kapitalist toplum la bütünleşm esi yüzeysel bir görüngü değildir; kökleri altyapının kendisinde, tekelci kapitalizm in politik ekonom isinin içindedir: büyük şehir işçi sınıfına artık kâr sayesinde sağlanan yararlar, yeni-söm ürgeci sömürü, askeri bütçe ve devasa devlet ödenekleri. Bu sınıfın zincirlerinden başka kaybedecek çok şeyi olduğunu söylem ek belki kaba bir ifade olacaktır, am a bu aynı zam anda doğrudur da.”88 M arcuse’e göre, kapitalist toplum da proletaryanın zincirlerinden başka kaybedeceği çok şeyi olduğu salt maddi alanda değil, aynı zam anda psikolojik düzeyde de söz konusudur. K apitalist sistem e entegre olan ve bağımlı durum daki bu insanların (proleterlerin) bilinçlilik sorunları değişm iştir. K apitalist iktidar yapılan, insanlann yalm zca bilinçlerini değil, yan-bilinçli yaşadıklan alanlan ve hatta bilinçaitlannı bile kontrol altına alm ıştır.89 Frankfurt O kulu teorisyenleri, özellikle de M arcuse, kapitalist gelişm enin en yüksek basam ağının en düşük devrimci potansiyele tekabül ettiğini iddia etm işlerdir. Başka bir deyişle, kapitalist üretim ilişkilerinin şekillendirdiği yapılanma geliştikçe proletarya öncülüğünde devrim sel oluşum



88 MARCUSE, Karşıdevrim ve Başkaldırı, s. 11-12. 89 MARCUSE, “Marcuse ve Frankfurt Okulu”, s. 62.



397



g erçek leşeceğ i yerde90, ta m zıd d ın a d ev rim sel güç o d ak lan (p ro letary a) p asifleşm iş v e v aro la n sistem le u y u m lu b ir bütünlük o lu ştu rm u ştu r. P ro letary a, o ld u k ç a k o m fo rm ist b ir sın ıf haline gelm iştir. Ç ü n k ü “ k ap italizm in iç d in am iğ i d eğ işm iş” , özellikle d e M a rx ’ın “ p ro leta ry a n ın y o k su llaşm ası, d o lay ısıy la devrim in kaçın ılm azlığ ın a” d a ir tem el ö n g ö rü sü n ü b o şu n a çık arm ak için k ap italist y ap ılan m ala r, p ro le ta ry a y a y ö n e lik o la ra k “ zorunlu kam u y a tın m la n u y g u la m a la n n a ”92 iv m e kazan d ırm ışlardır. B ö y lelik le k ap ita liz m in b u g ü n k ü b iç im i d u ru m u n d ak i “ örgütlü k ap italizm ” , p ro le ta ry a ile b u rju v a sın ıfı arasın d ak i an tag o n istik ilişk ilerd e “ p ro le ta ry a n ın d ev rim c i s ın ıf o la ra k eylem ini sü rd ü re m em esi b iç im in d e so n u ç la n a n b ir te m e l”93 o lu ştu rm u ştu r. İleri



k a p ita liz m in



d ö n e m le rin d e



(ö rg ü tlü



p ro le ta ry a



k ap italizm in ) k e n d isin i



istik ra r



“ k a p ita list



ve



refah



fik irlerin ”94



ak ım ın a k a p tırm a y a m a h k u m etm iş, a n lık e k o n o m ik çık arların ı (işe, arab a y a v e e v e sa h ip o lm a g ib i) g e rç e k çık a rla rın a , yani n esn el ta rih sel m is y o n u n a (k a p ita list to p lu m u d e v rim s e l y o ld an çö k e rtm e g ö re v in e ) te rc ih etm iştir. D o la y ısıy la M a rc u se , M a rx ’ın “ p ro leta ry a n ın



e tk in /b ilin ç le n m iş



b ir



s ım f



o larak



b e lirg in le şm e siy le k a p ita list to p lu m ç ö z ü le c e k tir” , şe k lin d ek i ana te zin in g ü n ü m ü z ileri k a p ita list to p lu m d ü z e n e ğ in d e g eçersiz o ld u ğ u n u sa v u n m u ştu r. M a rc u se , ö rg ü tlü k a p ita liz m ça ğ ın d a sın ıfsal ç e lişk ile rin o rta d a n k a lk tığ ım , b u ıju v a z i ile işçi sım fı arasın d ak i d ü şm a n c ıl ilişk ile rin y o k o ld u ğ u n u ile ri sü rm ü ştür. M a rc u se, M a rx ç ı b a ğ la m d a k a p ita list to p lu m a y ö n v e re n e tk in iki tem el so sy al sın ıfın (b u ıju v a z i ile p ro le ta ry a n ın ) silik le ştiğ in i ve



90 Marxist teoriye göre, proletarya, kapitalist sistem ilerledikçe, yani kapita­ lizmin çelişkileri arttıkça kendisini devrimci bir sın ıf olarak örgütleyecek ve var olan yapının “mezarcısı” olacaktır (MARCUSE, Sovyet M arksizm i, s. 29). Bilindiği üzere, Marx, Engels ile birlikte kaleme aldığı K om ünist P a rti M anifestosu’nda, “buıjuvazinin ürettiği, her şeyden ön­ ce kendi m ezar kazıcılarıdır”, demiştir (s. 26). 91 MARCUSE, K arşıdevrim ve B aşkaldırı, s. 11. 92 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A ra ştırm a la r E nstitüsü T a rih i 1923-1950, s. 226. 93 MARCUSE, Sovyet M arksizm i, s. 24. 94 A.g.e., s. 29.



398



pasifleştiğini ısrarla vurgulamıştır: “ ...burjuvazi ve proletarya. Anamalcı dünyada bunlar yine temel sınıflardır. Bununla birlikte, anamalcı gelişim bu iki sınıfın yapı ve işlevlerini öyle bir yolda değiştirmiştir ki bunlar artık tarihsel dönüşümünün etkenleri olarak görünmemektedirler. Kurumsal statükonun korunması ve geliştirilmesinde öncelik taşıyan bir çıkar eski karşıtlan çağdaş toplumun en ileri alanlarında birleştirmektedir.”95 Bu nedenle M arcuse’e göre, kapitalist toplumlarda başat sosyal sınıf ile ona karşı direnecek ezilen sınıf (proletarya) kalmamıştır. Egemen sımfin yerini kişisel olmayan bir güç (“bilimsel-teknolojik akılcılık”) almış, proletarya ise sisteme karşı direnç gösteremeyen büyük bir kalabalığa dönüşmüştür. Marcuse, günümüz kapitalist düzeninde sınıf savaşımının bittiğini, proletaryanın devrimsel potansiyel olmaktan uzaklaştığım, dolayısıyla Manc’ın “sınıf savaşımı teorisi”nin96 geçersizleştiğini,



93 MARCUSE, Tek-Boyutlu İnsan: İleri İşleyim T oplum unun İdeolojisi Üzerine İncelem eler, s. x. 96 Manc’m sosyolojisi, sın ıf sosyolojisidir. M ant’m sosyolojik tahlillerinin merkezi kavramı, sınıftır. Manc’a dair yazmak ve konuşmak, sınıf üzerine düşünmek ve tartışmaktan ibarettir. Marx, tarihsel süreçte yer alan her fe­ nomeni sınıfa göre açıklamış, sorunsal teşkil eden durumları sın ıf ekse­ ninde müzakere etmiştir. Marx, tarihî ve sosyal yapılan irdelerken, sınıfa ve bilhassa da sın ıf savaşımına dikkat çekmiştir. O, insanlığın dününü, bugününü ve yannmı sın ıf çatışması bağlamında açıklam ıştır (KIZILÇELİK, Sezgin; Batı Sosyolojisini Y eniden D üşünm ek C ilt 1: M anc’ın Sosyolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara, 2007, s. 130). Kısaca, Manc’m sosyolojisinin teorisinin ana dayanağı ve hareket noktası sın ıf kavramıdır. Manc’ın sosyolojisini sın ıf savaşımı sosyolojisi olarak oku­ mak mümkündür. Marx, yapıtlarının tamamında sın ıf çözümlemesi yap­ mıştır. Marx, sın ıf kavramını öncelikle H egel’in H ukuk Felsefesinin Eleştirisi (Çeviren: Kenan Somer, Sol Yayınlan, Ankara, 1997) kitabında etraflıca incelemiştir. Marx, sınıfı, üretim sürecinde aynı rolü oynayan, or­ tak çıkarlan olan, sın ıf ideolojisi vasıtasıyla sın ıf dayanışması oluşturan kişilerin toplamı olarak ele almıştır. Bir sınıfın kendisini ortaya koyabil­ mesi için sınıf bilincinin sın ıf ideolojisine dönüşmesi gerekir. Bu da ancak sın ıf savaşımı yoluyla gerçekleşebilir. Demek ki Manc’ın çalışmalarının özü bu görüşte, yani “sın ıf savaşımı teorisinde” vücut bulmuştur. Nitekim Manc’m sınıf teorisine yön veren cümle, K om ünist Parti M anifesto­ su ’nun girişinde yer alan “günümüze kadarki bütün toplumlann tarihi, sı­ n ıf savaşımları tarihidir”, cümlesidir (s. 9).



399



“ b ilim s e l-u y g u la y ım s a l u s s a llığ ın ve y ö n le n d irm e n in ”97 k a p ita lis t to p lu m d a e tk in o ld u ğ u n u id d ia e tm iş tir. T ıp k ı M a rc u s e g ib i A d o m o d a M a r x ’ın s m ıf sa v aşım ı te o risin e v e o n u n k a p ita list to p lu m d a p ro le ta ry a y a y ü k le d iğ i işlev e karşı ç ık m ıştır. A d o m o , ç a ğ d a ş k a p ita lis t to p lu m la rd a p ro le te r h arek e tin ta rih s e l m is y o n u n u y e rin e g e tirm e k te n z iy a d e y o z la ştığ ın ı ileri sü rm ü ştü r. O n a g ö re , “ işçi h a re k e tin in y o z la ş m a s ı, m e n su p la rın ın re sm i iy im s e rliğ iy le d e k a n ıtlıy o r. K a p ita lis t d ü n y a p e k iş tik ç e d ah a d a a rta r g ö rü n e n b ir iy im s e rlik b u .” 9 A d o m o , s ın ıf m ü c a d e le si k a te g o rile rin d e n



g e n e llik le



k a ç ın m ış tır.



T a rih s e l



d e ğ işim d e



p ro le ta ry a n ın m e rk e z i iş le v in i b ü tü n ü y le re d d e tm iş tir.9 A d o m o , p ro le ta ry a y ı d e v rim c i d e ğ iş m e n in k o lle k tif a ja n ı o la ra k g ö ren M a n c ist te o riy i d a im a y a d s ım ış tır .100 M a rc u s e v e A d o m o ’d a n s o n ra e le ş tire l te o ri g e le n e ğ i iç e risin d e M an c ’ m s ın ıf s a v a ş ım ı te o ris in e , ö z e llik le d e p ro le ta ry a n ın ta rih sel m is y o n u n a



(d e v rim s e l



p o ta n s iy e lin e )



e le ş tire l b a k a n



d ü şü n ü r,



H a b e rm a s ’tır. “ K e n d is in i b ir M a n c ist o la ra k d e ğ e rle n d ire n ” 101, a m a h a n g i d ü ş ü n ü rü o k u d u y s a b ir a z d a o n a y ö n e le n v e “ o ” o la n



97



M A R C U SE , T e k -B o y u tlu İn s a n : İle ri İşley im T o p lu m u n u n İdeolojisi Ü z e rin e İn c e le m e le r, s. 129. 98 — # A D ORNO , M in im a M o ra lia : S a k a tla n m ış Y a şa m d a n Y an sım alar, s. 117. LU N N , M a rk s iz m ve M o d e rn iz m : L u k â c s , B re c h t, B e n ja m in ve A d o rn o Ü z e rin e B ir T a rih s e l İn celem e, s. 268. A .g.e., s. 288. E leştirel teorisyenlerin tam am ı proletaryanın M anc’taki anlam ına in anm azlar [D E L L A L O Ğ L U , B esim F.; “ E ve D önüş” , T o p ­ lumbilim (iç.), Sayı: 3, E kim 1995, s. 72]. 101 G İD D E N S , “Jürgen H aberm as”, s. 130. K endisini zam an zam an Mancist olarak gören H aberm as’ı Outhvvaite’in değerlendirişi oldukça ilgi çekici­ dir: “ E ğer M ax W eber b u ıju v a Manc olarak tanım lanabilirse, H aberm as da b ir M ancist W eber olarak karakterize edilebilir/tanım lanabilir” (O U T H W A IT E , H a b e rm a s : A C ritic a l In tro d u c tio n , s. 3). Tüm bunlar­ la birlikte, H aberm as’ı, M anc’ın ve “ortodoks” M ancizm in tenkitçisi ola­ rak değerlendirm ek m üm kündür (B E R N ST E IN , Richard J.; T h e Restructuring o f S ocial a n d P o litical T h e o ry , H arcourt Brace Jovanovich, N ew Y ork, 1976, s. 188-189).



400



H a b e rm a s ’ı n 102 konuya d a ir g ö rü şleri, A d o m o ’n u n k ile rd e n p e k d e fark lı d eğ ild ir.



M a rc u se



ve



H a b e rm a s , s ı n ı f to p lu m la n n ı “ ü r e tim ta rz ı” ö ğ e s in e g ö re d e ğ il,



“ o r g a n iz a s y o n



D o la y ıs ıy la b iç im in i



H a b e rm a s esas



a la n



b iç im i” daha



ilk e s in e b a ş ta n ,



M a r x ’ın



g ö re



a n a liz



e tm iştir.



s ın ı f ta h lilin d e



so sy al



s ın ı f



ü re tim



te o ris in d e n



u z a k la ş m ış tır. B a ş k a b ir d e y iş le , H a b e r m a s , s ın ıflı to p lu m o la n k a p ita lis t to p lu m u , lib e r a l k a p ita liz m , g e ç k a p ita liz m , ö r g ü tlü k a p ita liz m v e p o s t- k a p ita liz m g ib i d e ğ iş ik a y r ım la r a ta b i tu t­ m u ş , s o s y a l s ı m f a n a liz in d e ü r e tim b iç im in i te m e l a la n M a r x ’ın k a r ş ıs ın a d ik ilm iş , s ı n ı f t o p lu m la n n ı ü r e tim ta r z ın a g ö r e d e ğ il, o r g a n iz a s y o n b iç im in e b a ğ lı o la r a k e le a lm ış tır. H a b e r m a s ’a g ö re ,



bu



çe rç e v e d e



“ to p lu m



b iç im le r i”



ya



da



so syal



f o r m a s y o n la n ş u ş e k ild e ş e m a tik le ş tir m e k o la n a k lıd ır :103



102 H aberm as’ın teorik ve düşün y ö nelim inde K ant ve Hegel, Marx ve Weber, Parsons ve P iaget’nin ayn ayrı etkileri söz konusudur. Bunun yanı sıra onun ilk felsefi etkilenm elerinde H eidegger ve Gehlen’in önemli rolü ol­ m uştur. H aberm as ü zerinde etkin olan asıl kaynak ise, eleştirel teorinin bi­ rinci kuşak düşünürlerinin görüşleridir. Habermas, M arx’ı okuduğu için kimi zam an M arxist, W eber’i okuduğunda zaman zaman Weberyan, P arso n s’a yöneldiğinde “ büyük teori” peşinde koşan bir Parsonscı, G. H. M ead ’i tanıdığında W eber’i de anım sayarak toplumu “iletişimsel eylem teorisi”yle açıklam aya çalışan bir sem bolik etkileşim ci, Piaget ve Freud’u o kuduğunda b ir bakım a o n lar olandır. H aberm as’ın ilgi odaklan, düşün yönelim leri çoğu kez k a n şık ve o ldukça m üphem dir. Sanki anlaşılmak is­ tenm ez gibi -Parsons da öyleydi- bir tav n vardır. Çok değişik konulara ilgi gösteren ve teori oluşturm ası noktasında günüm üzün yaşayan en önem li sosyologu ve felsefecisi o larak değerlendirilen H aberm as, b azılanna göre ise “lüzum suz işlerle uğraşan b irisidir” (K O Ç D E M İR , “Jürgen H aberm as ve T oplum T eorisi [I]”, s. 93). 103 HABERMAS, Jürgen; Legitimation Crisis, H einem ann, London, 1976; WALLACE ve WOLF, Contemporary Sociological T h eo ry : Continuing the Classical Tradition, s. 124; K O Ç D EM İR , “Jürgen Habermas ve Toplum Teorisi [I]” , s. 95; O U TH W A IT E , H a b e rm a s: A



Critical Introduction, s. 64-65.



401



Yüksek kültür öncesi (ilkel) Yüksek kültür Geleneksel uygarlıklar M odem uygarlıklar Sınıf Toplumları



Kapitalist toplumlar Liberal kapitalizm Örgütlü kapitalizm Post-kapitalist toplumlar Post-modem



Habermas’a göre, yüksek kültür öncesi toplumlar (ilkel yapılanmalar) “organizasyon ilkesi” olarak yaş ve cinsiyetin etkili olduğu, sosyal gücün akrabalık sistemiyle bağlantılandınldığı kabile toplumlandır. Geleneksel uygarlıklarda kan ve akrabalık bağı merkezi güç ve yönetim işlevlerini devlete bırakmıştır. Burada siyasal biçim de bir sınıf toplum u vardır. M odem uygarlıklar ise farklı kapitalist toplum tiplerinin üst kavramıdır. Liberal kapitalizm, burjuva toplum unun başlangıcına tekabül eder. Liberal kapitalizmin en önemli özelliği ekonominin devlet karşısında özerk oluşudur. Liberal kapitalizmden ayn olarak örgütlü kapitalizmde, ekonomi ile devlet arasındaki ilişki değişikliğe uğramıştır. Liberal kapitalizmin tersine devlet global planlama yoluyla makro ekonom ik işleyişi düzenlemeye başlamıştır. Örgütlü kapitalizm, devletin üretim sürecinde önemli ölçüde insiyatif almasıdır. Post-kapitalist (geç-kapitalist) toplum ise, liberal kapitalizmden kopan ve devlet tarafından düzenlenen/yönlendirilen kapitalizm dir.104 Böylece kapitalist yapılanma, devletin etkinliği bağlamında yeniden örgütlenmiştir. Post-kapitalizm, 19. yüzyıl kapitalizminde “devletle toplum arasındaki gerilim alanında açıkça siyasal



104 K.OÇDEMİR, “Jürgen Habermas ve Toplum Teorisi [I]”, s. 95-96.



402



işlev le r” 105 y ü k lü k am u n u n , b ilh a ssa d e v le tle to p lu m u n b ü tü n le şm e sin i sa ğ la y a n , “ to p lu m v e d e v le t ara sın d a aracılık y ap an ” 1 6 k am u sal a la n ın /k a m u sa llığ ın d ö n ü şü m ü n e ve çö k ü şü n e v u rg u y ap a r. H a b e rm a s ’a g ö re b u to p lu m fo rm u k am u sal a la m n d ö n ü şü m ü n d e etk in d ir. İletişim in , tek n o lo jin in a ş ın g elişm e si v e b ü ro k ra tik le şm e n in e tk in o lu şu , k am u sal alam n ç ö k ü şü n d e ro l o y n a y a n a n a ö ğ elerd ir: “ G en işley e n , p ro fe sy o n elleşe n , y e n i o k u r ta b a k a la n n a h ita p e d e n k itap ü retim in in ö rg ü tle n m e , d a ğ ıtım v e tü k e tim y a p ıla n y la b erab e r v e içerik itib a n y la d a d e ğ işim g e ç ire n g a z e te v e b a s ın la b erab e r k a m u sa llığ ın



a lty a p ısı



da



d e ğ işim e



u ğ ra d ı.



Bu



alty ap ı,



e le k tro n ik k itle ile tişim a ra ç la n n ın y ü k se lişiy le , rek la m ın k a z an d ığ ı y en i e h e m m iy e tle , e ğ le n c e y le b ilg ile n m e n in g ittik ç e b irb irin in iç in e a k m a sıy la h e r a la n d a a rta n m e rk e zîle şm e y le, lib e ra l d e rn e k ç iliğ in v e b ir b a k ış ta h â k im o lu n a b ilir y erel k a m u sa llık la n n ç ö k ü şü y le vs. b ir k e z d a h a d e ğ işti.” 107 H a b e rm a s’a g ö re, p o st-k a p ita liz m d e ü re tim



ilişk ile ri ise



aşağ ıd ak i g ib i d e ğ iş ik liğ e u ğ ra m ıştır: 1) P o st-k a p ita list to p lu m la rd a ö n c e lik le b ir k a m u se k tö rü o rtay a çık m ıştır. Y an i p la n la y ıc ı v e u y g u la y ıc ı b irim le rin say ısı artm ıştır. S iy asal k a ra rla rı y a ln ız c a y ü rü rlü ğ e k o y m a k la y etin m ey en , ay n ı z a m a n d a b iz z a t o n la n u y g u la y a n b ir k am u yönetim i b e lirg in le ş m iştir. K a m u sa l a la n çö k m ü ş, h a y a tın b ü ro k ra tik le ştirilm e si g erçe ğ i ö n e ç ık m ıştır.



k am u sal



2) Ü re tim sü re c in d e ö n em li rol o y n a y a n b a sk ı g ru b u o larak se n d ik ala r v e s e n d ik a la ra k arşı d ire n e n işv e re n b irlik leri arasın d a sü rek li o la ra k k o a lisy o n la r y a p ılm ış v e b ö y le ce k ap italizm in k a lıc ılığ ı d a h a d a n etleşm iştir. 3) Y ö n etsel sistem , p iy a sa sın ın işlev sel aç ık la n n ı k ap atm ıştır. B u e tk in lik s a f işlev sel d eğ il, te rsin e ço k g ü çlü b ir süreç k o n u m u n d a d ır. 105 106 107 108



HABERMAS, K am usallığın Yapısal D önüşüm ü, s. 96. HABERMAS, “Kamusal Alan: Ansiklopedik Bir Makale”, s. 63. HABERMAS, K am usallığın Yapısal Dönüşüm ü, s. 31-32. KOÇDEMİR, “Jürgen Habermas ve Toplum Teorisi [1]”, s. 96-97.



403



S o n o la ra k H a b e rm a s to p lu m b iç im le ri şem asın d a yenim u h a fa z a k â rlık la ilişk ile n d ird iğ i v e e leştire l ta v ır tak ın d ığ ı post m o d e m to p lu m la rd a n 09 sö z etm iştir. H a b e rm a s, to p lu m tip le rin i “ o rg a n iz a sy o n b iç im i” ilkesine g ö re a ç ık la d ık ta n so n ra M a n c’ın s ın ıf te o risin i, ö zellik le de k a p ita list to p lu m d a p ro le ta ry a n ın d e v rim se l p o tan siy elin e ilişk in a rg ü m a n la rın ı so rg u la m ıştır. H a b e rm a s, M a rx ’m p ro le ta ry a n ın d e v rim c i m is y o n u n a d a ir v u rg u la rın ı, “ ö rgütlü k a p ita liz m ” v e “ p o s t-k a p ita liz m ” (g e ç -k a p ita liz m ) b ağ lam ın d a ird e le m iştir. M a r x ’ın s ın ıf te o ris i, h e m k a p ita lis t to p lu m u n b ir an a liz in e hem



de



p ro le ta ry a



d e v rim i



v a s ıta s ıy la



p ra tik te



onu



d e ğ iş tirm e n in o la n a k lılığ ın a sa h ip tir. F a k a t H a b e rm a s, postk a p ita lis t



to p lu m la rd a



g e rç e k le ş tire m e d iğ in i



ve



p ro le ta ry a n ın M a rx ’m



d ev rim i



ö n g ö rd ü ğ ü



b iç im iy le



d e v rim in o la m a y a c a ğ ın ı ile ri s ü rm ü ş tü r.110 H a b e rm a s ’a göre, “ p ro le te ry a d e v rim in m ü jd e c isi o lm a d ığ ı g ib i, s ın ıf m ü c a d e le si d e a rtık k a p ita liz m in s ü re k liliğ in i te h d it e d e n y a d a to p lu m u n d ö n ü ş ü m ü n ü n e n o la s ı k a y n a ğ ın ı ö n e re n a n a g e rilim k ay n ağ ı d e ğ ild ir.” 111 H a b e r m a s ’m ile ri s ü rd ü ğ ü şe k liy le , M a rx ’ın s ım f sa v a şım ı te o ris i, y a ln ız c a 19. y ü z y ıl k a p ita liz m i iç in g eç erlid ir. H a b e rm a s ’a g ö re , M a n c ’m y a ş a d ığ ı d ö n e m d e n b e ri k a p ita liz m a n la y ış ı



ö y le s in e



te rk e d ilm e s i



ya



d e ğ iş m iş tir da



k ö k te n



ki,



“ M a n c ’ın



k a v ra m la rın ın



d e ğ iş tirilm e s i



g e re k lid ir.” 112



109 Habermas’m postm odem e dair görüşlerine bir önceki bölümde değindi­ ğim için burada onun postm odem toplumdan ne anladığı konusuna tekrar girmeyeceğim. 110 GIDDENS, “Jürgen Habermas”, s. 131. 1,1 A.g.m., s. 142. 12 A.g.m., s. 130. Benzeri bir saptama M arcuse’de de vardır. Fakat M arcuse’un belirlemesi daha gerçekçidir: “Marxçı kuramın kavramların­ dan bazılarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiği; fakat bu gereğin M arxist kurama kendisi dışından bir şey tarafından kabulü zorunlanan bir gereklilik değil, tarihsel düşünen ve diyalektik nitelik taşıyan bir kuram olan M arxist kuramın bizzat kendisinin hissettiği bir gereksinim olarak or­ taya çıkmasıdır. Kaldı ki M arx’m, kapitalizmin sonraki dönemlerdeki ge­ lişmelerine rağmen geçerliliğini yitirmeyen, ...kavramları kadar temel ni-



H ab erm as, “ M a rx ’ın s ım f sav aşım ı g ö rü şü , 19. yüzyıl k ap italizm i iç in g e ç e rlid ir” , b iç im in d e k i te z in i şö y le te m ellen d irm iştir: “ 19. y ü z y ıld a , e k o n o m ik h a y a t h e n ü z b ir h ay li y a p ıla n d ırılm ış b ir h a ld e d e ğ ild i v e re fa h ile ani fiyat d ü şü şle rin in g e n iş d a lg a la n m a la rı h ak im d i; k a p ita listle r ve işçiler, p o ta n siy e l o la ra k , şid d e tli d ü ş m a n la r o la ra k p a z a rd a b ir d iğ e riy le y ü z y ü z e g e liy o rla rd ı. B iz şim d i te k n o lo jik o la ra k y ö n e tile n k a p ita liz m d ö n e m in d e y a şıy o ru z . H â lâ e k o n o m ik ç e v re le r v a rd ır, fa k a t e k o n o m ik h a y a ta h ü k m e d e n le rin m ü d a h a le siy le ö z s e l o la ra k z a y ıfla tılm ış tır o n lar. S ım f fa rk lılığ ın c a ü re tile n g e rg in lik buna m u k a b il o la ra k sta n d a rtla şm ış tır.” 113 M a rx , s ım f te o ris in i, d e v le tin e k o n o m ik h a y a tta k i



e tk in liğ in in



sın ırlı



o ld u ğ u



ve



re k a b e tç i



pazar



e k o n o m isin in şe k ille n d ird iğ i “ lib e ra l k a p ita liz m ” d ö n e m in d e in şa etm iştir. O y s a H a b e rm a s ’a g ö re , g ü n ü m ü z k a p ita liz m i (p o st-k a p ita liz m ) M a rx ’ın d ö n e m in d e k i lib e ra l k a p ita liz m d e n o ld u k ç a fa rk lıd ır. D o la y ıs ıy la , M a n c ’ın s ın ıf te o ris i, b u g ü n k ü k ap ita liz m i a ç ık la m a p o ta n s iy e lin e s a h ip d e ğ ild ir. H a b e rm a s, günüm üz



M a r x ’ın



z a m a n ın d a k i



k a p ita liz m in e



fa rk lılık la rın



ve



g e ç işte ,



u z la ş m a z



lib e ra l k a p ita liz m in d e n aynı



s ın ıfsa l



zam anda



sın ıfsa l



k a rş ıtlık la rın



y ık ıc ı



s o n u ç la n m n d a o rta d a n k a ld ırıld ığ ım id d ia e tm iştir. O n a g ö re, v a ro la n k a p ita lis t y a p ıla n m a d a u z la ş m a z sın ıfsa l k a rş ıtlık la r v e sa v a şım la r y o k o lm u ş tu r. P ro le ta ry a k a p ita lis t s is te m le so s y o ­ k ü ltü re l



ve



p o litik



p ro le ta ry a n ın u z la ş m a s ı”



yönden



k o ş u lla rın ı



sa ğ la n m ıştır.



b ü tü n le ş m iş tir.



g ö re c e



iy ile ştirm e si



P ro le ta ry a



ile



B u rju v a z in in so n u c u



b u rju v a z i



“ s ın ıf



a ra sın d a



tetikteki başka kavramları da vardır ve bunlann da listesini verebilirim: Kapitalizmde bugüne dek ekonomik iktidarın belirli ellerde toplanması, ekonomik iktidar ile siyasal iktidann kaynaşıp birleşmesi, devletin eko­ nom iye gitgide daha yoğun bir biçimde karışmaya yöneltilmesi, kâr oran­ larındaki gerileme, daha geniş serm aye birikimlerine olanak ve pazar ha­ zırlayabilmek için neo-em peryalist bir politika benimseme zorunluluğu ve daha nicesi. Bunlar reddi olanaksız bir kavramlar listesidir ve Marxist ku­ ramdan yana tanıklıktan bugün de sürmektedir” (MARCUSE, “Marcuse ve Frankfurt O kulu”, s. 64). 113 GIDDENS, “Jürgen Habermas”, s. 142.



405



sağlanan bu uzlaşı doğal olarak “ sın ıf kavgasını ortadan kaldırm ıştır.” 114 B u bağlam da H ab erm as’m tezleri, eleştirel teorinin ilk k u şak savun u cu ların ın tezleriyle örtüşm ektedir: “ B a tı’da, işçi hareketi, b ü yük ticari şirketler ve hüküm et arasm da b ir sözleşm e ortaya çıkm ıştır. S endika v e iş çevreleri, ücret artışlarım ve d iğ er ihtilaflı durum ları, p azarca belirlem eye açık bırak m ak tan ziyade, d o ğ ru d an antlaşm aya bağlam a eğilim indedir. A rtık tam am ıy la rek ab etçi em ek p a z a n gibi bir şey yoktur; artık rek ab etçi ü rü n p a z a rla n vardır. Sosyalist p artiler biçim inde, ö rg ütlen m iş em ek, m o d em d ev lette önem li b ir siyasal ro le sahiptir. K ısm en b u n u n b ir sonucu olarak, örgü tlü kapitalizm , u y g u n b ir b iç im d e ‘refah k ap italizm i’ olarak ad lan d ın lab ilir. -H astalık sig o rta la n , işsizlik m a a şla n ve benzeri- b ir dizi refah şem ası, d ah a az im tiyazlı kim seleri p a z a n n d alg alan m asın d an korur. B ö y lece sın ıf ilişkileri 19. yüzyılda sahip o ld u k la n katı sın ırlara sahip değildir, işçi hareketi d e to p lu m sal d eğ işm en in ö n d e g elen ak tö rü değildir bugü n .” 115 A ncak, b u rad a H ab erm as, G id d e n s’ın saptam asına göre, önem li b ir y ö n d eğ işik liğ i yap m ıştır. H ab erm as’a göre, proletarya etk isiz ö zn e /k ateg o ri o lm asın a karşın, post-kapitalist toplum larda çelişk ilerin v e k rizle rin tam am en giderilem ediği de b ir g erçek tir.116 H a b e rm a s’m b ak ış açısın a göre, “ değişm enin h er zam an v aro ld u ğ u k ap italist to p lu m lar, g erçek te kendi d ay an d ık lan ah lak î d ü zen i y ık m a eğ ilim indedirler. B izler, ekon o m ik b ü y ü m en in ö tek i h e r şeyin ö n ü n e geçtiği b ir toplum d üzen in d e yaşıyoruz; n e ki, b u d u ru m g ü n d elik yaşam da bir an lam kay b ı y aratm ak tad ır.” 117 H ab erm as, g eç-k ap italizm in çatışm a üretici potansiyeline vurgu yap m ıştır. H ab erm as, d ah a ço k ortaya çık an tem el krizler, onların k a y n a k la n olarak kap italist d evletin çelişkileri, m eşru iy et v e b irey sel k im lik so ru n la n ü zerin e yoğunlaşm ıştır.



114 115 116 1,7



K.OÇDEMİR, “Jürgen Habermas ve Toplum Teorisi [I]”, s. 102. GİDDENS, “Jürgen Habermas”, s. 143. A.g.m., s. 144. GİDDENS, Sosyoloji, s. 12.



406



Habermas, Legitimation Crisis'd e118, Parsons’ın sosyal sistem analizine benzer bir şekilde, sistem de ekonomik, siyasal ve sosyo-kültürel sistem olarak üç alt-sistem belirlemiş ve bu altsistemlerin ürettiği ekonom ik akılcılaşma, meşruiyet ve güdülenme krizlerinden söz etmiştir. Habermas, geç-kapitalist toplum larda olası kriz eğilim lerini/tipolojisini119 şu şekilde göstermiştir:



1.8 H A BERM A S, L eg itim atio n C risis, s. 45. 1.9 A.g.e., s. 45. H aberm as’ın kriz eğilim lerinde/tipolojisinde kilit durum un­ daki iki temel terim , sistemin bütünleşmesi ve sosyal bütünleşmedir. Çö­ zülm e ve anom inin karşıtı olan, sistem in yeniden üretim ini sağlayarak onun sürekliliğine katkıda bulunan bütünleşm e kavram ı (K O ÇD EM İR, “Jürgen Haberm as ve Toplum Teorisi [I]”, s. 98) H aberm as da “grand teori”nin inşacısı, işlevsel çözüm lem eci P arsons’ın sistem teorisinin ana kav­ ram ıyla ve “A Ğ IL” şem asıyla birlikte düşünülm üştür. A Ğ IL şem ası, sos­ yal sistem in işlevsel zorunlulukları olup P arsons’ın sosyal sistem anlayışı çerçevesinde irdelenm elidir [M O RSE, Chandler; “T he Functional Imperatives” , T h e Social T h e o rie s o f T a lc o tt P a rso n s: A C ritica l E xam in atio n (iç.), Editör: M ax Black, Prentice-H all, Inc., EngIewood Cliffs, N. J., 1961, s. 100-152]. P arsons’ın sosyal sistem analizi şu şekil­ dedir: Sosyal Sistem in Sosyal Sistem in Sosyal Sistem in Alt-sistemleri Yapısal Ö ğeleri İşlevsel Z orunluluktan Ekonomi Roller U yum (A daptation) Politika Birliktelik H edefe ulaşm a (G oal attainm ent) Din N orm lar B ütünleşm e (Integration) K ültür D eğerler O rüntü sürdürm e (L atency-pattem m aintanence) H aberm as, kriz kavram ını sistem in bütünleşm esi ve sosyal bütünleşm e bağlam ında tartışm ıştır: “Toplum bilim sel açıdan doğru olan bir kriz kav­ ram ı, sistem in bütünleşm esi ile toplum sal bütünleşm e arasındaki bağı kav­ ram ak zorundadır. ‘Toplum sal bütünleşm e’ ve ‘sistem bütünleşm esi’ ifa­ deleri farklı teorik geleneklerden gelm ektedir. Biz toplum sal bütünleşm e­ den, konuşan ve eyleyen öznenin toplum sal düzeyde ilişkili olduğu kurum lann oluşturduğu sistem lerle bağ kurarak sö z ediyoruz. Toplum sal sis­ tem ler, burada, sem bolik bir yapısı olan yaşam dünyaları olarak görül­ m ektedir. Sistem bütünleşm esinden söz ederken ise, kendi kendini düzen­ lemiş bir sistemin kendine özgü faaliyetini dikkate alıyoruz... İki paradig­ ma da, yaşam dünyası da sistem de önem lidir. Buradaki sorun, onlann birbirine bağlı olduğunu ortaya koym akta yatar” (H aberm as’tan aktaran; SWINGEWOOD, Sosyolojik D üşüncenin Kısa Tarihi, s. 341).



407



Krizin oluştuğu ver



Sistem krizi



K im lik krizi



Ekonomik sistem



* Ekonomik kriz



------>



Siyasal sistem



* Akılcılaşma k rizi



>



Sosyo-kültürel sistem



*



► Güdülenme krizi



______



M eşruiyet krizi



G ö rü ld ü ğ ü ü z e re , H a b e rm a s, p o st-k a p ita list to p lu m lard ak i k riz y ö n e lim le rin i so sy o -k ü ltü re l, e k o n o m ik v e siy a sal sistem iç in e y e rle ştire re k a n a liz e tm iştir. H a b e rm a s ’a g ö re, postk a p ita list to p lu m d a s o s y o -k ü ltü re l sistem , a rtık b ire y le ri roller, m e sle k le r v e



k ü ltü re l



k u ru m la ra



g ö re



so sy a lle ştird iğ i için



g ü d ü le n m e k riz in e y o l a ç m ıştır. A k ılc ıla ş m a k rizi ise, y ö n etsel siste m e k o n o m ik sis te m d e n g e le n b u y ru k la rı v e k a p ita l b irik im i z o ru n lu lu ğ u n u



u z la ş tıra m a d ığ ı/y e rin e



g e tire m e d iğ i



zam an



o rta y a çık a r. M e ş ru iy e t k riz i d e b u a ş a m a d a d o ğ a r. S istem k riz le ri h e m e k o n o m ik h e m d e a k ılc ıla ş m a k riz le ri o lu rk en , m e şru iy e t k riz le ri so sy a l b ü tü n le ş m e k riz le ri o lu r .120 B u n o k ta d a p o st-k a p ita list



to p lu m la rd a



“ b irle ş tiric i-b ü tü n le ş tiric i



dünya



g ö rü şle ri v e k o lle k tif b a ğ la y ıc ılığ ı o la n e tik le r ç ö k m ü ştü r.” 121 B e ri ta ra fta n H a b e rm a s ’a g ö re , p o s t-k a p ita liz m in tip ik v e en ö n em li k riz i d u ru m u n d a k i m e ş ru iy e t k riz le ri, d o ğ ru d a n k im lik 100 k rizle rid ir. H a b e rm a s , e s a s ın d a p o s t-k a p ita liz m in b e tim s e l b ir m o d e lin i ve



k riz



g irişm iştir.



e ğ ilim le rin in A ncak,



a d e ta



H a b e rm a s



b ir



“ b o h ç a ” s ın ı123



p o s t-k a p ita liz m in



su n m a y a bu



tem el



k riz le ri (e k o n o m ik k riz , a k ılc ıla ş m a k riz i, m e ş ru iy e t k rizi ve g ü d ü le n m e k riz i) k a rş ıs ın d a ç ö z ü m



ü re tm e d e a y n ı b aşarıy ı



g ö s te re m e m iş tir.124 O , b ir b a k ım a ç ö z ü m sü z lü ğ ü v e ç a re siz liğ i 120 SW lNGEW OOD, Sosyolojik D üşüncenin Kısa T arih i, s. 342-344. 121 HABERMAS, Jürgen; “Meşruiyet Dayanağı Olarak İnsan H aklan”, Biri­ kim (iç.), Çeviren: Tanıl Bora, Sayı: 118, Şubat 1999, s. 63. 122 KOÇDEMİR, “Jürgen Habermas ve Toplum Teorisi [I]”, s. 99. 123 BOTTOMORE, F ra n k fu rt O k u lu (E leştirel K uram ), s. 71. 124 Habermas, post-kapitalizmin ürettiği krizler ve genel yönleriyle “dünyasallaşma” sorunsalı karşısında çözüm olarak ulus-devlet ve demokrasi ara­ sındaki bağı ya da “ortakyaşarlığı” öne çıkarmış, ulusal devlet ve demok­ rasi ortakyaşarlılığının korunması gerektiğini ileri sürmüştür



vurgulamaktan başka bir şey yapmamıştır. “Üretkenliğinden vazgeçmek istemediğimiz dünya çapında kapitalizmin yıkıcı sonuçlan karşısında hepimiz bir bakıma çaresiziz.”125 Her ne kadar Habermas, Legitimation Crisıs*de çatısını inşa ettiği kriz teorisinde, post-kapitalizmin genel krizlerini vurgulamışsa da, onu dönüştürecek devrimci bir sınıf olarak proletaryanın etkili tarihsel özne/“yapı taşıyıcısı” 126 olamayacağını ileri sürmüştür. Habermas, Theory and Practice metninde, post-kapitalist toplum düzeninde proletaryanın nesnel tarihsel misyonunu yitirdiğini ve onun çözüldüğünü savunmuştur. Habermas’a göre, “üretim sürecindeki rolü bağlamında geniş halk kitleler proletarya konumundayken, ‘bu durum’ artık toplumsal ödüllerden yoksunluk olgusuyla sınırlı değildir... Herhangi bir sınıf bilinci, özellikle devrimci bir sınıf bilinci bugün işçi sınıfının ana tabakalarında bulunmamaktadır. Böylece bugün (yaşasaydı) Manc, bir kere kitleler tarafından



[HABERMAS, Jürgen; “Dünyasallaşmanın Baskısı Altındaki Avrupa Ulus-Devleti”, İdea Politika (iç.), Sayı: 6, Bahar 2000, s. 77-85]. Habermas, post-kapitalizmin, özellikle kimlik krizlerini aşmada demokra­ si ile anayasal devlet arasındaki organik bağa dikkat çekmiş; cins, ırk ya da etnik köklerine bakmaksızın her bireyin eşsiz kimliğine saygı ve herke­ si eşit görme anlayışı (“tanınma” söylemi) bağlamında çok-kültürcülüğe (kültürel çoğulculuğa) vurgu yapmıştır [HABERMAS, Jürgen; “Demokra­ tik Anayasal Devlette Tanınma Savaşımı”, Charles Taylor ve Diğerleri; Çokkültürcülük: Tanınma Politikası (iç.), Yayına Hazırlayan: A. Gutmann, Çeviren: Mehmet H. Doğan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1996, s. 113-145]. 125 HABERMAS, Jürgen; “Siyasal Kuramın Sorunları”, Söyleşiyi Yapanlar: Mikael Carleheden ve Rene Gabriels, Çeviren: Rita Urgan, Kavramlar ve Bağlamlar Arasında: 20. Yüzyıl Düşünürleriyle Söyleşiler (iç.), Hazır­ layan: Cem Akaş, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2002, s. 79. 126 Althusser ve Althusserciler, sınıflan sosyal yapının salt taşıyıcıları olarak görmüşlerdir [BLOCK, Fred ve SOMERS, Margeret R.; “Ekonomist Ya­ nılgının Ötesi: Kari Polanyi’nin Holistik Toplum Bilimi”, Tarihsel Sos­ yoloji: Bloch’tan W allerstein’e Görüşler ve Yöntemler (iç.), Editör: Theda Skocpol, Çeviren: Ahmet Fethi, Tarih Vakfı Yurt Yayınlan, İstan­ bul, 1999, s. 67-68].



409



tu tu ld u ğ u n d a, k u ra m ın m a d d i b ir g ü ç o lab ileceğ i üm idini o rta d a n k a ld ıra c a k tı.” 127 B u b a ğ la m d a e leştire l teo ri, M an c’ıp “p ro leta ry a n ın bilinçli b ir so sy al s ın ıf o la ra k b e lirg in le ş m e si k ap ita liz m in çöküşüyle so n la n a c a k tır” , b iç im in d e k i te m el arg ü m a n ın ı yadsım a g irişim id ir. E le ştire l te o risy e n le re g ö re, g ü n ü m ü z kap italist y a p ıla n m a sın d a p ro le ta ry a n ın k a p ita list to p lu m la b ü tü n leşm esi so n u c u s ın ıf sa v a şım ı y e rin e s ın ıf u z la şm a sı eg e m en olm uş, h atta p ro le ta ry a d a k a rşı-d e v rim c i b ir b ilin ç g elişm iştir. B ö y lece b u ra d a e le ştire l te o rin in “ k a p ita liz m in k e n d i ç e lişk ile rin d e n pek ç o ğ u n u ç ö z m e n in y o lla rın ı b u ld u ğ u v e işçi sın ıfın ın sistem le b ü tü n le ştiğ i y ö n ü n d e k i” 128 a n a sö y le m i ö n e çık m ak tad ır. E le ş tire l te o ric ile r M a n c ’m s ın ıf sa v a şım ı te o ris in i y o ğ u n b ir 1 OQ



ş e k ild e e le ştirirle rk e n



, ç o ğ u k e z M a rx is t te o ri lite ra tü rü n ü ve



ja rg o n u n u k u lla n m a y ı sü rd ü rm ü şle rd ir. B u ç e rç e v e d e “ k en d in i p ro le ta ry a d a n



ve



M a n c ’m



k la s ik



d e v rim c i



k a v ra m la rın d a n



k o p a rm a y ı” 130 z o ru n lu g ö re n e le ştire l te o rin in te m e l d ü stu ru “ p ro le ta ry a s ız



M a rx iz m ” 131



o la ra k



n ite le n e b ilir,



ki



eğ er



p ro le ta ry a s ız M a n ciz m e, M a n c iz m d e n ile b ilirse . E le ş tire l k u ra m c ıla rın M a n c ist te o rin in te m e l ta şım o lu ştu ra n p ro le ta ry a n ın



d e v rim s e l



gücü,



s ın ı f



sa v a şım ı



ve



s ın ıf



ç e liş k is in in y e rin e ta rih m o to ru n u (o lu ş u m v e d e ğ iş im g ü cü n ü ) b a ş k a b ir y e rd e a ra m a la rı d a M a n cist te o rid e n u z a k la ş m a la rın d a



127 Habermas’tan aktaran; BOTTOM ORE, F ra n k fu rt O kulu (Eleştirel Kuram), s. 86. 128 MARSHALL, Sosyoloji Sözlüğü, s. 180. A dom o, bu işin dozunu iyice kaçırmıştır. “Adom o hiçbir zaman M arx’ın ekonomik çözüm lem elerine ya da sınıf kuramına ciddi bir şekilde eğil­ memiş gözükmekte, M arx’ın düşüncesinin temel öğelerinden biri olan ‘ta­ rih bilim i’ veya tarih kuramı düşüncesini de bütünüyle reddetmektedir” [BOTTOM ORE, F ra n k fu rt O kulu (E leştirel K uram ), s. 16-17]. A dom o, proletaryadan, dayanışmadan ve sınıf savaşımından söz etmenin bile eleştirel teori için bir yalan olduğunu söylemiştir (REIJEN, Adorno: Bir Giriş, s. 87). 130 REIJEN, Adorno: Bir Giriş, s. 88. 131 K olakow ski’den aktaran; BOTTOMORE, F ra n k fu rt O kulu (Eleştirel Kuram), s. 86.



410



belirleyici olm uştur. Ja y ’ın saptam asına göre, eleştirel teorisyenler, tarihin m otor gücünü çok daha kapsam lı bir çelişkide; insan ve doğa arasındaki, hem birbirinden ayrıyken hem d e iç içe iken öne çıkan çelişkide; başlangıcı kapitalizm den önceye giden ve kapitalizm den sonra da yoğunlaşacak olan bir çelişkide aram ışlardır. Eleştirel teorisyenlerin insan-doğa çelişkisine yönelim lerinin ilk sem ptom ları, onların faşizm üzerinde yoğunlaştıkları tartışm alarda görülür. B u noktada eleştirel kuram cılar şu n lan savunm uşlardır: “T ahakküm , günüm üzde giderek daha doğrudan nitelikte; ekonomik olmayan nitelikte b ir tahakküm e dönüşm ekteydi. K apitalist söm ürü biçim i..., günüm üzde geniş b ir bağlam içinde bakıldığında, tahakküm ün B atı tarih in in burjuva dönem ine ait tarihsel bir biçim i olarak görünm ekteydi. D evlet kapitalizm i ve otoriteryan devlet, bu dönem in sonunu getiren, yada en azından bu dönem i köktenci b ir biçim de d eğişikliklere u ğ ratan en son gelişm eler olm uştu, tahakküm , günüm ü zü n dünyasında, burjuva toplum una özgü d o lay ım lam alan n ı da b ir y an a atıp terkederek, daha dolaysız, daha kaba b ir yönetm eye, hükm etm eye dönüşm üştür. B u dönüşüm , b ir bakım a B atı insanının kuşaklar boyunca doğa karşısındaki acım asız v e yıkıcı söm ürüsünün zorunlu sonucu; sanki, d o ğ am n b ir tü r öç alm ası gibi olm uştu.” 132 Eleştirel teo risy en lerin tarih in m oto ru n u k avram ada öne çıkardıkları insan-doğa çelişk isin in açılım ında M a rx ’m “doğa”m n insancıllaştırılm ası v e “ in san ”ın doğallaştırılm ası anlayışı önem li y er tutar. O n lara göre, bu iki öğe gereklidir, ancak bunların b irin in ö tek in e indirgenerek y o k edilm em esi gerekir. Ç ünkü M a rx ’m doğa ile inşam b irb irin e indirgeyen, özellikle doğanın v e in sam n tek b ir b ilim olm ası gerekliliğine ilişkin “doğa bilim i, tıpkı insan b ilim inin doğa bilim inin yanında yeralıp onunla b ir olacağı gibi, gün gelecek, insan bilim ine katılıp onunla b ir olacak; b öylece bilim , tek b ir bilim 132 JAY, Diyalektik İmgelem: F ran k fu rt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 370.



411



haline gelecektir” 133, görüşünü, eleştirel teorisyenler, “ insan olgusu üzerine yapılan bilim sel çalışm alar ile doğa üzerinde yapılanların tam ı tam ına b ir tutulam ayacaklarım ” 134 ileri sürerek eleştirm işlerdir. E leştirel teori savunucuları daha sonraları ise b irb irlerin in özdeşi olm ası gerektiği anlayışını yadsım akla birlikte, in san ile doğa arasındaki ayrılığın sorgulanm ası, ikisi arasm d a b ir u y u m u n (uzlaşm anın) sağlanm ası y ö n ü n d e g ö rü şler b eyan etm işler, fakat insanla doğa arasm da b ir u y u m u n y en id en inşası için geleceğin insan bilim lerin in n e le r y ap m asın a ilişkin olarak 35 o dönem de n et bir tav ır g eliştirem em işlerd ir. E leştirel teori m e n su p la n , M ancist teo riy i a ş ın ekonom ik determ in istik v e m e k an istik o larak id rak etm işlerdir. O nlar, M ancist teo rin in ek o n o m ik ö ğ ey e v e o n u n b elirleyiciliğine verdiği önem i eleştirm işlerd ir. B ir n o k tay a k ad ar ekonom ik alan d a ek o n o m ik d eterm in iz m in d o ğ ru o lduğunu kabul ederlerken, b u d eterm in izm in sosyal h ay a tm tü m b o y u tlan m vurg u lam ad a ek sik o ld u ğ u n u b elirtm işlerd ir.136 B u yüzden eleştirel k u ram cılar, M an c’ı v e M ancistleri ek o n o m ik (m addi) öğelere ve p o zitiv iz m e a ş ın eh em m iy et verm ekle suçlam ışlardır. O nlar, M an c’ı d ü n y an ın ö züm lenm esi ve etkinliğini tek b o y u ta (ek o n o m ik alan a) in d irg em esi h ususunda kritik etm işlerd ir. M arcu se, M ancist teo rin in ön em li handikapı o larak alty ap ın ın ü sty ap ıy ı b elirlem esi n o k tasın a odaklaşm ış ve M ancist teo rid ek i alty ap ı-ü sty ap ı arasın d ak i ilişk in in diyalektik yön tem le zıtlık için d e katı b ir şem ay a in d irg en d iğ in d en söz etm iştir. M arcu se, Estetik Boyut- Sanatın Sürekliliği: Mancist Estetiğin Bir Eleştirisine Doğru eserin d e şu n la n yazm ıştır: “ Ş em a g erçek o lg u sa llık o larak ö zd ek sel tem elin ölçünleştirici b ir k av ram ım , v e ö ze llik le b irey sel b ilin cin v e b ilin çaltım n ve b u n la rın p o litik işlev le rin in ö zd ek sel-o lm ay an g ü çlerinin politik 133 Manc’tan aktaran; JAY, D iyalektik İmgelem: F rankfurt Okulu ve Sos­ yal A raştırm alar E nstitüsü T arihi 1923-1950, s. 494 (58 nolu dipnot). ’34 A.g.e., s. 388. 135 A.g.e., s. 389. 136 RİTZER, Sociological Theory, s. 261.



bir değersizleştirilm esini im ler. B u işlev ya gerileyici yada kurtarıcı olabilir. H er iki durum da da, özdeksel bir güç olabilir. E ğer tarihsel özdekçilik bu öznellik rolünü açıklam ıyorsa, kaba özdekçilik tonunu üstlenir.” E leştirel teorisyenler, M a rx ’ın teorisini ekonom ik determ inizm çerçev esin d e y o ğun b ir b içim d e eleştirirlerken, onun pozitivistik y ö n elim in e gönderm e yapm ışlardır. H ab erm as’ın vurgulam alarına göre, M a rx ’ın teo rik çabasındaki p o zitivistik y ö n elim “ çift-b o y u tlu olan ü retim sürecini tek 1İfi boyuta in d irg em esin d en kay n ak lan ır.” A slın d a eleştirel kuram cıların M arx ist teo rin in eko n o m ik alana (altyapısal öğelere) verdiği önem i y ad sım alan , kendi teo rik v e m etodolojik varoluşsal/duruşsal ko şu llarıy la bağlantılıdır. E leştirel teori geleneğinde P ollock, G ro ssm an n ve W ittfogel gibi teorisyenlerin eko n o m ik alan a ilişk in çalışm a ve ç a b ala n n a karşın, H orkheim er, M arcuse, A d o m o v e H aberm as gibi analizcilerin teo rik ve m eto d o lo jik k av ray ışları, yönelim leri ve ü zerlerinde y o ğ u n laştık ları k o n u lar, “ü sty ap ısal b ir nitelik taşım ış ve tem el olarak ek o n o m ik so m u tlu k tan yoksun kalm ıştır.” 139 E leştirel teo risy en ler, ta rih v e to p lu m alanının tahlilinde eko n o m ik u n su ru göz ardı etm işler v e d ah a ço k fik ir­ leri m erkeze alm ışlard ır. B ö y lelik le d e k en d ilerin i M arx ist açık ­ lam alardan u zak tu tm u şlard ır. H ab erm as, M anc’ın altyapı ideo­ lojisinin p ratik o larak iflas ettiğ in i iddia e tm iş140, “ to p lu m ve devlet d e ço k tan d ır M a rx ’ın teo risin in alty ap ı v e üstyapı olarak belirlediği b ir ilişki için d e b u lu n m u y o rla r” 141, dem iştir. H ab e rm a s’a göre, b u g ü n k ü k ap italist d ü n y ad a te k n ik ve bilim ana üretici g ü ç h a lin e g eld ik leri için M a rx ’ın emek-değer teori-



137 MARCUSE, E stetik Boyut- Sanatın Sürekliliği: M arxist Estetiğin Bir Eleştirisine Doğru, s. 16. 138 SUNAR, Düşün ve Toplum , s. 147. 139 SLATER, F ra n k fu rt O kulu: Kökeni ve Önemi (M arksist Bir Yakla­ şım), s. 83. 140 HABERMAS, “ İdeoloji” O larak T eknik ve Bilim, s. 50. 141 A.g.e., s. 51.



413



koşullan ortadan kalm ıştır.142 Habermas, M a r x ’ın “buıjuva toplum u” kavram ını bir kenara atmış, “emek, serm a y e ve mal piyasalanm n yönlendirdiği ekonomiyi artık içermeyen ‘sivil toplum ’ terim ini” 143 öne çıkarmıştır. Haberm as, son dönem yazdığı bazı m etinlerinde ise M arx’ın kavram larını hiç kullanm am ış, M arx ’tan alıntı dahi yapmamaya özen gösterm iştir. M eselâ, H aberm as günüm üz dünya siyaseti­ ni, özellikle küreselleşm eyi144 çözüm lerken M arx’ı tamamıyla devre dışı bırakm ış, daha çok Kant' tan 145 dolaşmıştır. sin in



u y g u la n m a



142 A .g.e., s. 53. 143 H A B E R M A S, K a m u sa llığ ın Y a p ısa l D ö n ü şü m ü , s. 52. 144 Habermas, küreselleşmeyi, kapitalizm ve em peryalizmle ilişkilendirmemiş, emperyalizmin günümüzdeki görünümü olarak ele almamıştır. Sömürgeleş­ tirmeyi ve köleleştirmeyi esas alan küreselleşmeyi “ulaşım”, “iletişim”, “dijital iletişim”, “şebeke” ve “mübadele” gibi kavramlara başvurarak gerçek anla­ m ından/bağlam ından koparm ıştır. “ ‘K ü reselleşm e’ derken bu kavram la bitm iş, sona ulaşm ış b ir nihai hali değil devam etm ekte olan bir süreci kastediyorum . K avram , ulaşım , iletişim v e m übadele m ünasebetlerinin milli sınırlardan taşacak şek ild e yoğunlaşm ası ve çapının büyüm esini ifa­ de etm ektedir. D em iryolu, buharlı gem i ve te lg ra f 19. yüzyılda ulaşım ve mal nakliyesini a y n c a bilgi akışı v e m übadelesini nasıl yoğunlaştırıp hız­ landırm ışsa, bugün uydu tekniği, hava ulaşım ı ve dijital iletişim de aynı şekilde geniş ve yoğun ilişkiler-şebekesi (netw ork) doğurm uştur. İster mal nakliyesi ve ulaşım ı sağlayan yollar, ister m al, serm aye v e para akışı ister bilginin elektronik yolla transferi ve kullanım ı isterse insan, teknik ve ta­ biat arasındaki dolaşım lar kastedilsin, ‘şeb ek e’ (netw ork) kavram ı bütün bu alanlarda anahtar kavram h alin e gelm iş bulunuyor. G eçen zam an için­ d e büyük boyutlarda b ir küreselleşm enin yaşandığı tescil edilm iştir. Tele­ kom ünikasyonun k ıtalar arasına yayılm ası, kitle-turizm i ve kitle-kültürü, ayrıca yüksek teknolojinin ve silah ticaretinin doğurduğu sınırlan aşan riskler, artık yıpranm ış olan öko-sistem in doğurduğu aksi neticeler veya hüküm et ve hüküm et dışı ö rg ü tler arasında yapılan m illetler-üstü m üşterek çalışm alar küreselleşm e kavram ının kapsam ına dahildirler” (H A B E R M A S, Jürgen; K ü re se lle şm e ve M illi D ev letlerin A k îb eti, Çe­ viren: M edeni B eyaztaş, B akış Y ay ın lan , İstanbul, 2002, s. 83). 145 Habermas, M arx’tan ziyade “ebedî banş”/“dünya vatandaşlığı”na vurgu yapan idealist filo zo f Im m anuel K ant’m projesini ön plana çıkarm ıştır (H A B ER M A S, Jürgen; “ Ö te k i” O lm a k , “ Ö te k i” yle Y aşa m ak : Siyaset K uram ı Y azıları, Çeviren: İlknur A ka, Y apı Kredi Y ayınlan, İstanbul, 2002, s. 69-110; H A BERM A S, Jürgen; B ö lü n m ü ş B atı, Çeviren: Dilman M uradoğlu, Yapı Kredi Y ayınlan, İstanbul, 2007, s. 81-181). “Kant, ‘dünya vatandaşlığı’ projesiyle, sadece devletlerle bağlantılı olan uluslararası hukuk



414



H ab erm as, em p ery alist B a tı’m n d ü n y ad a y arattığ ı b ü y ü k çeliş­ kilere, to p lu m la n n d o ğ a sın a v e g elece ğ in e o d ak lan m a v e onlara çö z ü m le r ö n e rm e y erin e, in sa m n d o ğ asım n g eleceğ in i ilg ilen d i­ re n b iy o -etik , g e n e tik a ra ştırm a la r, g en -te k n o lo jisi v e b iy o p o litik k o n u la ra ilg i g ö ste rm iştir. “ Ş u an a k ad ar, g en etik araş­ tırm a la r v e g e n -te k n o lo jisi ü z e rin e y a p ıla n k av g a, k işi-ö n cesi in sa n h a y a tın ın a h lâ k i d u ru m u ç e rç e v e sin d e d ö n en b ey h u d e ta rtışm a la rd a n ib a re tti. O y sa b en , g ele c e k te k i b ir olası zam an d ilim in d e n g e riy e d ö n ü p b a k m a k su re tiy le g ü n ü m ü z d e h alen ta rtışm a lı k ab u l e d ile n a m a ile rid e b elk i d e g e rç e k le şe c e k olan , p iy a sa n ın arz v e ta le p m e k a n iz m a sı ta ra fın d a n d ü z e n le n e n lib e­ ral b ir öj e n iğ i e le a lıy o ru m . Ç ü n k ü b a n a g ö re, e m b riy o n a ra ş­ tırm a la rı v e P İD (P re -im p la n ta s y o n te şh isi) g ib i k o n u la rd a in ­ sa n la rın k a v g a y a tu tu ş m a s m ın se b e b i, b u n la rın ‘in sa n y e tiştir­ m e ’ m e ta fo ru y la ifa d e e d ile n te h lik e le re ö rn e k g ö ste rilm e sin d e n ile ri g e lm e k te d ir. Z ira , k im s e d e n h e s a b ı s o ru la m a y a c a k b ir n esille r-a ra sı e d im le r s ils ile s in in o lu ş m a s ın d a n se b e p s iz y e re en ­ d işe e d iy o r d e ğ iliz . B u e d im le r sils ile s i te k y ö n d e , d ik e y o la ra k ç a ğ ım ız ın k a rş ılık lı e tk ile ş im a ğ la rın ı d e lip g e ç e r n ite lik ted ir. B u n a k a rşılık , tü m g e n -te k n o lo jik m ü d a h a le le rin s ın ırla n d ın lıp b u n la rın y a s a la rla b e lirle n m e s i g e re k tiğ in i s a v u n a n sö z ü m o n a d ü z e ltic i h e d e fle r, m ü d a h a le le ri g e re k s iz v e d a r s ın ırla r iç in e h a p s e tm e y e ç a lış m a k ta d ır. N ite k im b ö y le b ir d u ru m d a m ü d a h a ­ le y i y a p a c a k o la n tıp u z m a n ı, r ız a la n n ı v a rsa y m a k zo ru n d a k a la c a ğ ı ‘ik in c i k iş ile r ’le işb irliğ i y a p m a k d u ru m u n d a o la c a k ­



anlayışını aşmada önemli bir adım atmış oldu. Zaman içinde, uluslararası hukuk ayn bir hukuk disiplinine dönüşmekle kalmadı; iki dünya savaşından sonra K ant’ın gösterdiği dünya vatandaşlığı hukuku olma yolunda ilerledi ve uluslararası anayasalarda, örgütlerde ve süreçlerde kurumsal bir kimlik kazandı” (HA BERM AS, B ölünm üş B atı, s. 108). Bu noktada Habennas, post-ulusal bir dünya toplum una geçildiğini, devletlerin özerkliklerini kaybettiklerini ileri sürm üş (HABERM AS, B ölünm üş Batı, s. 109), dev­ letlerin ulusalar arası ilişkilerde kavşak noktası olm a özelliğinin kalmadı­ ğını, devletler ve m illetler arası m ünasebetlerin esas yapısını, küresel ilişki ağlarının oluşturduğunu ve devletlerin pazarların içine yerleştirildiğini be­ yan etm iştir (HA BERM AS, K üreselleşm e ve M illi Devletlerin A kîbeti, s. 26).



415



tır.” 146 H ab e rm a s, k a p ita list to p lu m u d eğ iştireb ilm e p o tan siyeli­ n e sah ip M ancist k av ram lara, k u ram lara, y ö n tem lere, söylem le­ re, b ilh a ssa işçi sın ıfın a v e b ü tü n güç odaklarına sald ırm ıştır.147 E leştirel k u ra m ın so n te m silc ile rin d e n “ H a b e rm a s’ın, değişim in m e k a n iz m a sı o la ra k fik irle r ü z e rin d e o d ak lan m a sı, m o d em sa n a y in in g e lişm e sin i, in sa n lığ ı feo d al to p lu m d a n kapitalist to p lu m a fırla ta n deus ex machina o la ra k ele alan M a rx ’tan çok fa rk lıd ır.” 148 Sonuç



o la ra k ,



e le ştire l



te o rin in



ü z e rin d e



y o ğ u n laştığı



k o n u la rd a n b irisi d e , M an cist te o rin in ele ştirisid ir. M ancist te o rin in k ritiğ i, e s a s ın d a e le ştire l te o rin in v a ro lu ş k a y n a k ların ın b a ş ın d a g elir. “ E le ştire l te o ri, M a n ciz m in b ilim se l n itelik tek i v a rg ıla rın d a n ço k , M a n c iz m in k ritik ç i g e le n e ğ in d e n k a y n a k ­ la n m ıştır.” 149 E le ş tire l



te o ris y e n le re



g ö re,



M ancist



teo rin in



e k o n o m ik d e te rm in iz m te m e lli o lu şu , o n u n en önem li h a n d ik a b ıd ır. O n la r, M a n cist te o rin in te k y a n lı n ed e n sellik ilişk isin e (y a n i s iy a s a l v e k ü ltü re l d ü z e n i e k o n o m ik d ü zen e in d irg e m e y e ) d a y a n d ığ ın ı, m a d d i u n s u rla ra (v e p o zitiv iz m e) a şırı ö n c e lik v e rd iğ in i v e d ü n y a y ı te k -b o y u ta in d irg e d iğ in i iddia e tm işle rd ir. E le ş tire l te o ric ile rin M a n c ist te o ri e le ş tirile rin d e ö n e ç ık a rd ık la rı b a ş k a b ir b o y u t, M a n c ist te o rin in s ın ıf sav aşım ı te z in e y ö n e lik tir. M a n c ist te o rin in te m e lin i o lu ş tu ra n şey , s ın ıf ilişk ile ri, s ım f ç e liş k ile ri v e s ım f s a v a şım ıd ır. M an cist te o rid e ta rih in



m o to ru ,



s ın ıf



k a v g a s ıd ır.



T a rih ,



s m ıf



m ü c a d e le si



ta rih id ir. F a k a t e le ştire l te o ri te m s ilc ile ri ta rih in m o to ru n u s ım f s a v a ş ım ın d a d e ğ il, b a ş k a b ir y e rd e , y a n i k a p ita liz m le d o ğ ru d a n b a ğ la n tılı



o lm a y a n ,



k a p ita liz m d e n



önce



o la n



ve



som a da



146 HABERM AS, Jürgen; İn san D oğasının Geleceği, Çeviren: Kaan H. Ökten, Everest Y ayınlan, İstanbul, 2003, s. v-vi. 147 Meselâ H abennas, 1960’larda emperyalist Batı’ya karşı etkin bir güç odağı haline gelen M arx’dan/M arxizmden beslenmiş öğrenci protestosu için “tantanalı habis bir kuruntu” demiştir (HABERM AS, Rasyonel Bir Topluma Doğru: Ö ğrenci P rotestosu, Bilim ve Siyaset, s. 57). 148 W ALLACE, Ruth A. ve W OLF, Alison; Ç ağdaş Sosyoloji K uram ları: Klasik Geleneğin Geliştirilmesi, Çeviren: Leyla Elburuz ve M. Rami Ayas, Punto Yayıncılık Ltd. Şti., İzmir, 2004, s. 203.



149 JAY, Adorno, s. 9. 416



varolacak görünen insan-doğa çelişkisinde aram ışlardır. Bu çerçevede eleştirilerini M ancist teorinin kapitalist toplum da proletaryaya yüklediği tarihsel m isyon üzerinde yoğunlaştırm ışlardır. M ancist teoriye göre, proletarya kapitalist toplum da a şın söm ürülm esi ve yoksullaşm ası sonucunda zincirlerinden başka k ay b ed ecek bir şeyi kalm ayacak ve bu süreçte sın ıf bilincini g eliştirerek b u ıju v aziy i alaşağı edecek yegane devrim ci sınıftır. M ancist teo rid e proletarya kapitalist toplum u dönüştürecek d evrim in m üjdecisidir. O ysa, eleştirel teorisyenlere göre, M anc söz konusu tezlerini 19. yüzyılın “ liberal kapitalizm i” (em ek çi ile k ap italistin p azarda düşm anca karşı karşıya geld iğ i p iy asa kap italizm i) içerisinde inşâ etm iştir. O nlara göre, M anc’tan bu yana k ap italizm değişm iş [liberal kapitalizm —»örgütlü kap italizm —»post-kapitalizm (geçkapitalizm )], ek o n o m id e d ev letin m ü d ah alesi artm ış, kam u yatırım ları y o ğ u n laşm ış, p ro letary an ın konum u görece iyileştirilm iş, zin cirlerin d en b aşk a k ay b ed ecek ço k şeyi olm uş (örneğin iş g ü v en liğ i sağ lan m ış), p ro leta ry a kap italist sistem le toplum sal v e ek in sel an lam d a b ü tü n leşm iş, k arşı-d ev rim ci b ir bilinç g eliştirm iştir. D o lay ısıy la günüm üz kap italist yapılanm asın d a s ın ıf b ilin ci p arçalan m ış, s ım f çatışm ası çökm üş v e s ın ıf u zlaşm ası ö n e çıkm ıştır. E leştirel teo rin in ü n lü ism i M arcu se, p ro letary an ın b u rju v a­ ziyle ittifak ın ı v e k ap italist to p lu m la b ü tü n leşm esin i, k ap ita­ lizm deki em eğ in h e r za m an k in d en d ah a fazla m akineleşm esine, m ak in en in işçiyi p ro fe sy o n elc e k ö leleştirm esin e, işleri stan d art­ laştırm asına, işçin in ö zg ü rlü ğ ü n ü y o k etm esin e, em ek çin in ken­ disini önem li k ılan v e o n u b ir sın ıfın ü y esi y ap an m esleksel ö zerkliğini k ay b etm esin e, ça lışm am n n iteliğ in d e, işg ü cü y ap ı­ sın d a (m av i-y ak alı işg ü cü n ü n b ey az-y ak alı işg ü cü n e oranla sürekli azalm ası) v e ü re tim araçların d a d eğ işm elere yol açm ası­ na, p ro leterin sın ıfsal tav rın ın fark lılaşm asın a ve b ilin cin in geri­ lem esine, d o lay ısıy la sistem e k arşı etkili v e diri çelişki olm ak-



417



tan çıkm asına, yani tarihsel m isyonundan uzaklaşm asına da­ yandırarak izâh etm iştir.150 K ısacası eleştirel kuram cılar, kapitalist sistem de sım fsal çe­ lişkilerin v e düşm ansı ilişkilerin ortadan kaybolduğunu, sınıf savaşım ın kapitalizm in sürekliliğini tehdit eden gerilim kaynağı olm aktan çık tığ ın ı ö n e sürm üşlerdir. M eselâ, eleştirel teorinin ilk kuşağ ın ın etk in ism i F rom m , “ kom ünistlerin v e sınıflan ortadan k aldıracağını ileri sü ren d iğ er sistem lerin, sın ıf m ücade­ lelerine son verileceği yo lu n d ak i tezleri, hayalden öte b ir şey değ ild ir” 151, dem iştir. E leştirel k u ram ın ın ikinci kuşağının en m ühim tem silcisi H ab erm as, d ev letçe dü zen len en kapitalizm in sın ıf çatışm asın ı y atıştırd ığ ın ı iddia etm iştir. E leştirel teori yandaşları, geç-k ap italist to p lu m lard a proletaryanın sosyal değişm eyi g erçek leştirecek b ir güç odağı v e devrim in önde gelen aktörü o lm a y etisini yitirdiğini, konform ist ve m u h âfazak âr s ın ıf k im liğ in e b ü rü n d ü ğ ü n ü iddia etm işlerdir.



150 MARCUSE, Tek-Boyutlu İnsan: İleri İşleyim Toplum unun İdeolojisi Üzerine İncelemeler, s. 22-26. 151 FROMM, Sahip O lm ak ya da Olmak, s. 26. 152 HABERMAS, “ İdeoloji” O larak Teknik ve Bilim, s. 56.



418



8. B Ö L Ü M



FRANKFURT OKULU’NUN SOSYOLOJİ BİLİMİNE YÖNELİK ELEŞTİRİSİ “İngiltere ve Fransa’daki bütün sosyolojiye karşı çıkışım, onun yalnızca sosyetenin çürüme biçimlerini deneyim yoluyla tanıması ve kendi çürüyen içgüdülerini kusursuz bir masumiyetle sosyolojik değer yargılarının normu olarak ele alması nedeniyledir. Çökmekte olan yaşam, örgütleyici, yani ayırıcı, uçurum lar açıcı, alçak ve yüksek olanı belirleyici gücün çürümesi, bugünkü sosyolojide ideal olarak formüle ediliyor... Sosyalistlerimiz decadent'tır, am a bay Herbert Spencer de bir decadenC tır, o özgeciliğin zaferinde arzulanm aya değer bir şey buluyor!” (Friedrich N İETZSC H E, P u tla rın A lacak aran lığ ı, s. 73).



Yöntemli bir biçimde var olan sosyal yapı, düzen, sistem ya da sosyal hayatı ve kamusal alanları açıklama ve anlamaya elverişlilik iddiası taşıyan sosyoloji, özünde aydınlanma düşüncesi ve hareketi yönelimli bir toplum teorisidir. Toplum ve toplum olaylarına dair bilgiler sistemi ya da onlann bilimi1 anlamında sosyoloji, aydınlanma hareketi ve bu hareketin bir uzanımı durumundaki “modernliğin bilimidir.”2 Sosyoloji,



SEZER, Baykan; S osyolojinin A n a B a şlık la rı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Y ayınları, İstanbul, 1985, s. 9; SEZER, Baykan; T ü rk Sosyolojisinin A n a S o ru n la rı, Süm er Kitabeyi, İstanbul, 1988, s. 9; SEZER, Baykan; B atı D ünya E gem enliği ve E n d ü s tri D evrim i, Türk Tarih K urum u Basım evi, Ankara, 1997, s. 2. M odernliğin sosyolojisini önerm ek totolojik ve im kânsız bir proje olarak görünebilir (W A G N ER, Peter; M o d e rn liğ in Sosyolojisi: Ö z g ü rlü k ve Cezalandırma, Çeviren: M ehm et K üçük, Sarmal Y ayınevi, İstanbul,



^ ^



buıju v azin in projesi olan m odernliğe bağlıdır. B atılı bazı sosyologların bildirdiği gibi, sosyoloji m odernliğin ürünüdür.3 Sosyoloji, m o d ern liğ in söylem lerini olum lar, m o d em yapı, sistem ve k u ru m la n esas alır. Sosyoloji, m odernlikle uyum ludur. M odem kap italist sistem in savunucusudur. Sosyoloji, m o d em kap italist sistem e altern atif olan sistem lere karşıdır. S o sy o lo jin in v arlık n ed en i, m o d e m toplum un baş aktörü o lan burjuvaziyi korum aktır, “ ...‘so sy o lo ji’yi m odem sosy alizm e karşı b ir m u h alefet o larak değerlendirm ek, daha do ğ ru o lacak tır.”4 B u rju v azin in d ü nyayı y ö n len d irm e istem i, sosyoloji disip lin in i g ü n d em e g etirm iştir. 19. y ü zy ılın aç gözlü söm ü rg eci şe fle rin in d ü n y ay ı k o n tro l altın a alm a noktasında yeni b ilg ilere ih tiy aç d u y m ası, so sy o lo ji gibi yeni disiplinlerin o rtay a çık m asın a v esile o lm u ştu r.5 S o sy o lo jin in sosyalizm karşıtı b ir b u rju v a id eo lo jisi o ld u ğ u aşikârdır. S osyolojinin W e b er v e D u rk h e im gibi k u m c u isim lerin in ve o n la n n ard ılların ın ta m am ıy la M a rx ’ın g ö rü şlerin i çü rü tm ek için sosyoloji y ap tık ların ı sö y lem ek m ü m k ü n d ü r.6 “M o d em so sy o lo jin in ‘ö n c ü le ri’ d iy e ta n ıtılan la rın y a z ıla n , M a rk s’a karşı g ö ste rilen b ir b u rju v azi te p k isin i tem sil etm ek şeklinde düşü n ü leb ilir: S o sy al te rim le rle sö y lersek , y ü zy ılın başın d a dev rim ci M a rk sist p a rtile rin b ü y ü m e siy le b aş g ö steren tehdit k arşısın d a k ap italizm in e n tele k tü el b ir sav u n m ası denebilir. Y en i b ilim se l so sy o lo jiy e ilk k a tk ıla r o lm ak tan ç o k uzakta



1996, s. 9). Fakat “modernliğin kavranılması çağdaş tarihin ve toplum araştırmasının en onurlu iştiyakıdır” (A.g.e., s. 13). 3 SCOTT, Sociological T heory: C ontem porary Debates, s. 1; GİDDENS, Anthony; Social T heory and M odern Sociology, Polity Press, Cambridge, 1987, s. 15 ve 26; WAGNER, M odernliğin Sosyolojisi: Ö zgürlük ve C ezalandırm a. 4 KORSCH, K ari M arx: M arksist K uram ve Sınıf Hareketi, s. 30. 5 VVALLERSTEIN, Immanuel; Dünya Sistemleri Analizi: Bir Giriş, Çeviren: Ender Abadoğlu ve Nuri Ersoy, Aram Yayımcılık, İstanbul, 2004, s. 22. 6 Bu konuda ayrıntılı bilgi ve temellendirme için Batı Sosyolojisini Yeniden D üşünm ek C ilt 2: B urjuva Sosyolojisi adlı eserime bakılabilir.



420



olarak D u rk h eim , W e b e r v e ç a ğ d a şla n n m çalışm aları, burjuvazi id eo lo jisin in b ir ta sa rru fu d u r.”7 S on d ö n em lerd e, ö z e llik le g eç 6 0 ’la rd a n b eri m eto d o lo jik ve teo rik aç ıd an b elirli b ir “ k riz ”8 iç e risin d e b u lu n a n so sy o lo jin in özg ü n v e e tk in b ir b ilim o la ra k k en d isin i v a r k ılışı, ay d ın lan m a d ü şü n ü k ay n a k lı F ra n sız D e v rim i’n e v e İn g iliz S anayi D e v rim i’n e b o rçlu d u r. B a tı to p lu m la n n ın so sy al y ap ıların ı d ö n ü ştü ren , o n la n n so sy a l d ü z e n le rin i y e n id e n in şa eden, k ısa ca sı B a tı’n ın y e n id e n y a p ıla n m a sın ı b e lirle y e n S anayi D ev rim i v e F ra n s ız D e v rim i y e n i b ir b ilim in , y a n i so sy o lo jin in o rta y a ç ık ışın a d a k a y n a k lık e tm iştir. S o sy o lo ji, k a p ita list sis te m in k e n d isin i b u n a lım la r ü z e rin e k a p ita liz m in “ E ski



b u n a lım la rın ın



A v ru p a



ç e lişk ile rin in b ilim id ir. O , in şa etm iştir. S o sy o lo ji,



b ilim i



to p lu m la n n ın



o la ra k



o rta y a



b ü n y e s in d e



çık m ıştır.



m odem



d ev let



d iz g e sin in o lu ş m a s ıy la v e p iy a s a y la d ü z e n le n e n b ir ik tisat d iz g e sin in



fa rk lıla şm a s ıy la



o rta y a



ç ık a n



so sy a l b ü tü n le şm e



d e ğ işik lik le ri so sy o lo jin in k o n u la n d ır. S o sy o lo ji, h e r şe y d en ö n c e g e le n e k se l to p lu m d iz g e le rin in ç ö z ü lm e s in in v e m o d e m to p lu m d iz g e le rin in g e liş m e sin in k u ra ld ış ı g ö rü n ü m le rin i ele alan m ü k e m m e l b ir b u n a lım b ilim i o lm u ş tu r.”9 A y d ın la n m a



d ü şünü



ve



o n u n la



b a ğ ın tılı



sö z



k o n u su



d e v rim le rin so sy a l y a p ı v e y a ş a m a la n la n n d a m e y d a n a g etird iğ i d ö n ü şü m le ri, d e ğ işim le ri v e sorunları 10 ird e le m e id d ia sın d a k i



GIDDENS, Anthony; İleri T o p lu m ların S ınıf Y apısı: M a rk s’ın Sınıflar T eorisi, S o n rak i T eo rile r ve E leştirel D eğerlendirm eler, Çeviren: Ömer Baldık, Birey Yayıncılık, İstanbul, 1999, s. 16. GOULDNER, Alvin; T h e Corning C risis o f W estern Sociology, Basic Books, New York, 1970. HABERMAS, İletişimsel Eylem K uram ı: 1. Cilt/Eylem Rasyonelliği ve Toplum sal Rasyonelleşme, 2. Cilt/İşlevselci Aklın Eleştirisi Üzerine, s. 28. 10 Sosyoloji, sosyal sorunları ekonomik temelden yoksun bir biçimde inceleyen bir bilim olarak doğmuştur. “Bağımsız bir bilim olarak toplumbilimin ortaya çıkış biçimi, bir sosyal sorunu ele alırken ekonomik temelleri hesaba katmayı içermiyordu; sosyal sorunların ekonomik olanlardan sözde bağımsızlığı toplumbilimin yöntembilimsel başlangıç



421



so sy o lo ji, b ir b ilim o la ra k n a sıl b ir k im liğ e sah ip olm alıydı? T o p lu m sa l so ru n sa la y ak laşım ı n e o lm a lıy d ı? H iç k u şk u su z ki, so sy o lo ji b ilim o la ra k o rta y a ç ık ışı b a ğ la m ın d a ay d ın lan m an ın b ilim i idi, d o la y ıs ıy la a y d ın la n m a d ü şü n ü ek sen li o lm alıy d ı ya d a o n u n ç e rç e v e s in in v e sın ırla rın ın d ışın a ç ık m am alıy d ı. Eş d e y iş le so sy o lo ji, m a k ro -ö lç e k li so ru n la ra , m a k ro sk o p ik p ro b le m a tik a la n la rın a y a k la ş ırk e n m e ta fiz ik a rg ü m a n la r ve te o lo jik k a v ra y ış ta n u z a k , tü m in sa n lık iç in o lu m lu o la n ın y a ln ız c a “ o lg u la r” o ld u ğ u s a v ın d a n y o la ç ık m a lıy d ı. N ite k im ö y le



de



o ld u .



B ir



b ilim



o la ra k



so sy o lo ji,



in sa n a



ak im ın



so y u tla m a la rın ın b ir d o ğ u rg u s u o la n m e ta fiz ik sö y le m le rd e n u z a k , s o m u t/k e s in o lg u la r ile b u o lg u la r a ra sın d a k i ilişk ile rle ilg ile n m e k d u ru m u n d a k a lm ış tır. Y a n i so sy o lo ji, p o z itiv is t b ir k im liğ e 11 k a v u ş m u ş tu r. Z a te n o rta y a ç ık ış k o ş u lla n b a ğ la m ın d a s o s y o lo jin in p o z itiv iz m le y o ğ u n b ir b iç im d e iç iç e o ld u k la n a şik â rd ır.



A d e ta



ik is i



so sy o lo ji



b ilim in in



“ ik iz -d o ğ m a düşünsel



a rk a



v a rlık la rd ır.” 12 p la m



Ç ünkü



d u ru m u n d a k i



a y d ın la n m a , m e ta fiz iğ e v e d o g m a tiz m e k a rş ı g e rç e k le ş tirilm işti. D o la y ıs ıy la te m e l b ilim i k o n u m u n d a k i s o s y o lo ji d e p o z itiv is t k im liğ e b ü rü n m e k d u ru m u n d a y d ı.



noktasını oluşturuyordu” (LUKÂCS, Georg; A klın Y ıkım ı, C ilt II, Çeviren: Ayşen Tekşen Kapkm , Payel Yayınevi, İstanbul, 2006, s. 185). Sosyolojinin ekonomiden yoksun bırakılması aynı zam anda tarihten de yoksun kalması demektir. Böylelikle sosyoloji, kapitalist toplumun ön koşullannı tüm toplum sal hayatın “daim i” kategorileri olarak ele almıştır (LUKÂCS, Georg; A klın Y ıkım ı, C ilt I, Çeviren: Ayşen Tekşen Kapkın, Payel Yayınevi, İstanbul, 2006, s. 34-35). 11 KIZILÇELİK, Sezgin; Pozitivizm ve E leştiricileri: Sosyolojinin P ozitivist K im liği Ü zerine, Saray Kitabevleri Y ayınlan, İzmir, 1996. 12 Bu vurguyu, “toplum ve benlik ikiz-doğma varlıklardır”, diyen C. Horton C ooley’den (C ooley’den aktaran; LARSON, Calvin J.; M a jö r Them es in Sociological T h eo ry , David M cKay Com pany, Inc., New York, 1973, s. 92) ödünç aldım. C ooley’in sosyolojik teorisi için bkz. KIZILÇELİK, Sezgin; Sosyoloji T eo rile ri 3, Saray Kitabevi Yayınlan, İzmir, 1996, s. 70-80.



422



Farklı çevrelerce sahiplenilen çağdaş düşün adam ım ız M eriç’in “ bir buhranın çocuğu” 13 olarak nitelediği sosyoloji, aydınlanm a ve pozitivizm yönelim li b ir sosyal bilim dir. A ydınlanm a bağlam lı teorik ve m etodolojik çabadır. H er ne kadar sosyoloji aydınlanm a tem elli b ir b ilim se de, aydınlanm apozitivizm -sosyoloji arasındaki tarihsel art ardalık bağıntısı/süreci bağlam ında sosyoloji pozitivizm le daha yakın ilişkili bir alandır. Eş deyişle, sosyoloji-pozitivizm ilişkisi, sosyoloji-aydm lanm a ilişk isin d en daha yakındır. B öylece, aydınlanm ayla sosyoloji arasın d a kö p rü işlevi g ö ren pozitivizm , sosyolojiyle yak ın bağ ın tılı olarak k arşım ıza çıkar. G ünüm üz b u ıju v a so sy o lo jisin in ü retk en sim alarından biri olan G id d en s’m v u rg u lad ığ ı ü zere, “ h em ‘p o zitiv iz m ’ ve hem de ‘so sy o lo ji’ terim lerini C o m te ’a borçluyuz; o n u n yapıtlarında, sosyolojinin o rtay a çıkışı p o zitiv izm in in san düşüncesindeki nihai zaferinin işareti o larak g ö rü ld ü ğ ü n d en , ikisi ço k yakın ilişkilidir.” 14 C om te, so sy o lo jiy i p o zitiv izm in b elli başlı ö ğ elerin d en biri olarak görm üş, so sy o lo jisiz b ir p o z itif felsefe tahayyül etm em iştir.15 C o m te, so sy o lo jiy i en gelişm iş p o zitiv ist bilim olarak değ erlen d irm iş, sosyal o la y v e o lg u la rın doğal o lay ve olgular gibi in celen m esin d en y an a ta v ır takınm ıştır. C o m te’un p o zitiv izm i g en e ld e b ilim se lliğ in b ir garanti belgesi olarak v ar o lan doğa b ilim le rin in y ö n tem lerin i taklit etm e derdin e d ü şm ü ş16, so sy o lo jin in te m elin d e do ğ a bilim lerini görm üştür. C o m te, so n b ilim o la ra k so sy o lo jiy i do ğ a bilim leri üzerin e bina etm iş, d o ğ a b ilim le rin e ö zel b ir an lam v e ayrıcalık atfetm iş, so sy al o lg u ların ta h lilin d e d o ğ a b ilim lerin in bakış



13 MERİÇ, Cemil; Ju rn a l II, Yayına Hazırlayan: Mahmut Ali Meriç, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1993, s. 177. 14 GIDDENS, “Pozitivizm ve Eleştiricileri”, s. 251-252. 15 COMTE, “Pozitif Felsefe Dersleri”, s. 225. 16 LELEDAKİS, Kanakis; Toplum ve Bilinçdışı: Toplumsal Teori ve Toplum salın Bilinçdışı Boyutu, Çeviren: Abdullah Yılmaz, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2000, s. 43.



423



açısı, yöntem v e tekniklerinin m ecburiyetine işaret etm iştir.



hakiki



m ürşit



olması



Sosyoloji doğa bilim lerine zorunlu olarak tâbidir. S osyolojinin konusu olan sosyal olgular, astronom i, kim ya ve fizik gibi doğa bilim lerinin y asalan n a bağlıdır. Com te, pozitif bilim ler ve bu bilim lerden sosyolojiye aktarılan yöntem bilim sel öğelerin önem inden bahsetm iştir. Sosyoloji, matematik, astronom i, fizik, kim ya ve biyolojinin m etotlanndan faydalanarak k en d isin i ortaya koym uş, b u eksende varlığını devam ettirm iştir. Sosyoloji, do ğ a b ilim lerin in b ilg isi ve yöntem i üzerine bina edilm iştir. C o m te ’u n d evam cısı D u rk h e im ’m ileri sürdüğü gibi, “ kuşkusuz, b ir b ilim doğarken, o n u oluşturm ak için, var olan m odellere, yani d ah a ö n ce o lu ştu ru lm u ş b ilim lere başvurm ak zorunludur. O n lard a, h azır b ir d en ey ler hâzinesi bulunduğundan, b u n d an y ararlan m am ak saçm alık olacaktır.” 17 T ıpkı C o m te gibi D u rk h eim d a so sy o lo jin in ken d isin d en önce var o lan do ğ a b ilim leri ü zerin e ku ru ld u ğ u n u , onlardan önem li ölçü d e fay d alan m ak m ecb u riy etin d e oldu ğ u n u , aksi takdirde gelişm esin i sağ lay am ay acağ ın ı id d ia etm iştir: “T oplum bilim son g elen b ilim o ld u ğ u için, ö nceki b ilim lerin gerçekleştirdiği ilerlem elerd en y ararlan m a ve o n lard an b ilgi edinm e durum u n d ad ır. H az ır d en ey lerd en b ö y le yararlan m ası onun gelişim in i m u tlak a h ızlan d ıracak tır.” 18 A çık çası C o m te, so syo lo jiy i d o ğ ab ilim sel b ir m an tık silsilesi içind e inşa etm iştir: “ İnsan zih n i, g erek m ek an ik gerek kim yasal olarak y e r ve g ö k fiziğini; ay rıca g erek bitkisel gerekse hayv an sal o larak d a o rg an ik fiziği k u rm u ş olduğuna göre, g eriy e y ap m ası gereken; sosyal fiziği k u rarak gözlem bilim leri sistem in i tam am lam ak k alm ıştır.” 1 B ö y lece epistem olojik



17 DURKHEİM, Emile; Toplumbilimsel Yöntemin K uralları, Çeviren: Cemal Bali Akal, Bilim/Felsefe/Sanat Yayınları, İstanbul, 1985, s. 152. 8 A.g.e., s. 63-64 (1 nolu dipnot). 19 COMTE, Pozitif Felsefe K ursları, s. 42.



d ü z e y d e s o s y o lo jik b ilg in in k a y n a ğ ı g ö z le m v e d e n e y e d a y a lı o la n b ilim s e l b ilg i o lm u ş tu r.



O , s o s y o lo ji b ilim iy le 20 h e m



in s a n lığ ın ta rih s e l s ü re ç iç e r is in d e k i s e y rin i h e m d e g e le c e k te k i a la c a ğ ı



yönü



a ç ık la m a y a



ç a lış a n



to p lu m u n



doğal



b ilim in i



o lu ş tu rm a k is te m iş tir. C o m te , s o s y o lo jiy i s o s y a l o la y la r ın te m e lin d e k i y a s a la rı p o z itiv is t y ö n te m le rle a r a ş tır a n s o s y a l b ilim o la ra k ic a t e tm iştir. C o m te , s o s y o lo jiy i a ş k ın s a l y a n ıls a m a la r la ilg ile n m e k ü z e re so sy a l o lg u la rın in c e le n m e s iy le , m e ta f iz ik d ü ş ü n y e r in e y a ra rlı b ilg iy le , k u ş k u v e k a r a r s ız lık y e r in e p e k in lik le , o lu m s u z la m a v e yok I



e tm e



C o m te ,



y e r in e



to p lu m u



to p lu m u n



d ü z e n le m e y le



y e n id e n



iliş k ile n d irm iş tir.



b iç im le n m e s i



iç in



b ilim s e l



ç a lış m a la rın g e r e k liliğ in e d ik k a t ç e k m iş tir .23 C o m te ,



sosyal



s o s y o lo jin in



ana



h a y a tın iş le v in in



h a k ik i çağdaş



in c e le m e s i4 d ü n y a n ın



o la ra k



b u h ra n la rın ı



g id e rm e k o ld u ğ u n u id d ia e tm iş tir.25 C o m te , g e liş tird iğ i “ p o z i tif re jim ”



s a y e s in d e



B a tı



to p lu m la n n ı n



k u rtu la c a ğ ın ı ile ri s ü rm ü ş , “ B a tı’m n ta n z im in i”



b u n a lım la rd a n a rz u la m ış tır.



C o m te , s o s y o lo jin in b ilim s e l b ir k im lik e d in m e s in in ö n . k o ş u lu n u n p o z itiv iz m k a y n a k lı o la b ile c e ğ in i ile ri s ü rm ü ş tü r. L C o m te , s o s y o lo jiy i, sosyal statik y a



da



in s a n



to p lu m u n u n



20 COSER, Lewis A.; M a stc rs o f Sociological T h o u g h t: Kdeas in H istorical a n d Social C o n tex t, Harcourt Brace Jovanovich, Inc., Nevv York, 1977, s. 3. 21 M ARTINDALE, Don; T h e N a tu re a n d T y p es o f Sociological T heory, Houghton Mifflin Com pany, Boston, 1960, s. 16. M ARCUSE, Us ve D evrim : H egel ve T o p lu m b ilim in D oğuşu, s. 275. 23 COM TE, Auguste; E arly P oliticial W ritin g s, İngilizceye Çeviren: H. S. Jones, Cam bridge U niversity Press, Cam bridge, UK, 1998, s. 47-144. 24 COM TE, Auguste; Pozitivizm İlm ihali, Çeviren: Peyami Erman, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Y ayınlan, İstanbul, 1986, s. 198. 25 ARON, Raymond; Sosyolojik D üşüncenin E v releri, Çeviren: Korkmaz Alemdar, Bilgi Y ayınevi, Ankara, 1989, s. 64. 26 COM TE, Auguste; A ppeal to C o n serv ativ es, İngilizceye Çeviren: T. C. Donkin ve Richard Congreve, Trübner& Co, Ludgate Hill, London, 1889, s. 184-194.



425



k e n d iliğ in d e n v ü c u d a g e le n d ü z e n te o risi27 v e sosyal dinamik ya d a in sa n to p lu m u n u n d o ğ a l ile rle m e te o ris i28 o la ra k in celem iştir. C o m te, so sy o lo jiy i , so sy a l d ü z e n in (g ö rü n ü m ü n ) farklı b o y u tla rın ın e tk i-te p k i y a s a la n m k o n u e d in e n “ s ta tik so sy o lo ji” (so sy a l sta tik ) v e so sy a l g ö rü n ü m ü n b a ş k a la şım ın ı v e ev rim ini (ile rle m e sin i) ilg i o d a ğ ı s e ç e n “ d in a m ik so sy o lo ji” (sosyal d in a m ik ) b iç im in d e ik iy e a y rıştırm ıştır. C o m te ’u n s o s y o lo jis in d e so sy a l s ta tiğ in ö z ü düzen ik e n , so sy a l d in a m iğ in e sa sı ilerlemedir. C o m te ’u n te rm in o lo jis in d e “ d ü z e n ” d a h a ço k u y u m , o y d a ş ım v e d a y a n ış m a y a ; “ ile rle m e ” is e d o ğ a l y a sa la ra b a ğ lı o la ra k to p lu m u n d ü z e n li b ir şe k ild e g e lişim in e v u rg u y a p a r.30 C o m te , d ü z e n v e ile rle m e y i b irb iriy le k a rş ılık lı o la ra k ilişk ile n d irm iş tir: “İlerleme düzenin gelişmesidir .” 31 C o m te ’u n



s o s y o lo jis i h e r n e k a d a r so sy a l s ta tik (sta tik



s o s y o lo ji) v e s o s y a l d in a m ik (d in a m ik s o s y o lo ji) ü z e rin e inşa e d ilm iş g ib i g ö rü n ü y o rs a d a , g e rç e k te o n u n p o z itiv is t y ö n e lim li so s y o lo jisi (p o z itiv is t s o s y o lo ji), M a r c u s e ’ü n işa re t e ttiğ i ü zere, “ to p lu m s a l d u ru m b ilim ( s ta tic s ) ’d ir .”



B u b a ğ la m d a C o m te ,



s o s y o lo jiy i, to p lu m d a k i ç e ş itli v a r o lu ş s a l k o ş u lla r, g e rç e k lik le r v e ö ğ e le r a ra s m d a



s ü re k li b ir u y u m



b u lu n d u ğ u



v a rsa y ım ı



ü z e rin e te m e lle n d irilm iş tir. C o m te ’a g ö re , b u n o k ta d a u y u m y ü rü rlü k te d ir v e y ü r ü rlü k te o ld u ğ u iç in d e y a p ıla c a k te k şey, “ d ü z e n i d ü ş ü n m e k tir, u y g u n b ir b iç im d e d ü z e lte b ilm e k için , a m a h iç b ir z a m a n v e h iç b ir y e r d e o n u y a ra tm a k iç in d e ğ il.” Bu



n o k ta d a



M a rc u s e ,



C o m te ’u n



s o s y o lo jik



p a ra d ig m a s ın ı



27 COM TE, T h e Positive Philosophy, s. 498. 28 A.g.e., s. 515. 29 BOGARDUS, Emory S.; T h e D evelopm ent o f Social T h o u g h t, David M cKay Com pany, Inc., N ew York, 1960, s. 240. 30 ZEITLIN, Irving M.; Ideology and th e D evelopm ent o f Sociological T h eo ry , Prentice-H all, Inc., New Jersey, 1987, s. 68; TIMASHEFF, Nicholas S.; Sociological T h e o ry Its N a tu re and G ro w th , Random House, New York, 1967, s. 24. 31 COM TE, Pozitivizm İlm ihali, s. 184. 32 M ARCUSE, Us ve D evrim : Hegel ve T oplum bilim in Doğuşu, s. 282. 33 C om te’tan aktaran; M ARCUSE, Us ve D evrim : Hegel ve T o p lu m b ilim in D oğuşu, s. 283.



426



radikal bir biçimde sorgulamıştır: “C om te’un toplumsal durumbilim yasalarının daha yakından bir incelenişi şaşkınlık yaratıcı soyutluk ve yoksulluklarım açığa sermektedir. Bunlar iki önerme çerçevesinde özeklenmektedirler. İlkin, insanların mutlulukları için çalışmaları gerekir; İkincisi tüm toplumsal eylemler gösterm ektedir ki insanlar karşı çıkılamaz bir biçimde bencil çıkarlar tarafından güdülenmektedirler. O lgucu politik bilim in birincil görevi yapılacak değişik iş türleri ile öz-çıkann ortak yarar için beceriyle kullanım ı arasındaki doğru dengeyi saptamaktır. B u bağlam da C om te güçlü yetke için gereksinimi vurgulamaktadır. A nlıksal düzende, özdeksel düzende olduğundan daha az olm am ak üzere, insanlar her şeyden önce sürekli etkinliklerini o n lan n kendiliğinden çabalarım toparlayarak ve saptayarak destekleyebilecek yüksek bir yönlendirici el için vazgeçilm ez bir gereksinim duym aktadırlar.”34 C o m te’u n inşa ettiği b içim iy le sosyoloji, toplum daki egem en sınıfın çıkarm a v e v a r olan b u ıju v a d ü zen in in sürdürülm esine katkı sağlam ış, “ b o y u n eğm e” v e “ lid erlik ” (b u ıju v a sınıfının liderliği) üzerin e ö v g ü ler d üzm üştür. B ö y lelik le d e b ir statüko ideolojisi olarak b aşat sım f dışı k esim lere teslim iyet içgüdüsü utku kazandırm ıştır. M arcu se’ü n de b elirttiğ i g ib i, zaten to p lu m d a tıp k ı doğabenzeri yasaların (yani d eğ işm ez y asaların ) bulu n d u ğ u ilkesini benim sem ek, in sa n la n sıkı d ü zen e v e var o lan sistem e boyun eğm ek için u y g u n h ale g etirm ek ten v e d ü zen e teslim oluşlarını hızlandırm ak tan b aşk a b ir an lam ifad e etm ez. “T eslim oluş/olm a” , C o m te ’u n so sy o lo jisin d e d o ğ ru d an doğruya d eğ işm ez sosyal y asalara o n ay d a n tü rey en kilit b ir v u rg u d u r.5 C o m te’u n y azıların d a, te slim o lu şu n /o lm am n ya da “teslim iy et” in tam am en eg em en sın ıfın çık arların a yönelik old u ğ u old u k ça b elirg in d ir, h iç b ir k u şk u y a y e r verm eyecek ölçüde nettir: “ B ilg eler v e değ erli ö n d erler tarafından



34 A.g.e., s. 283. 35 A.g.e., s. 279.



427



davranışlarım ızın genel olarak yönlendirilm esinin baskıcı sorum luluğundan uygun b ir biçim de kurtarılm anın m utluluğunu yaşarken boyun eğm ek n e tatlıdır. G üçlü b ir kolun sığınağı altında m u tluluk -bugünün F aşist to p lu m lan n ın ırasalına ö ylesin e yakın b ir tutum olgucu pekinlik idealine eklem lenm ektedir. H er şey d en g ü çlü b ir yetkeye boyun eğiş en yüksek g ü v en lik düzeyini sağ lar.”36 C om te, k ap italist d ü zen in övü cü lü ğ ü n ü yapm ıştır. K apitalist sistem in tem eli o lan serm ayeyi to p lu m lar için faydalı görm üştür. S osy alizm e v e k o m ü n izm e karşıdır. Ö zel m ülkiyet yanlısıdır. S erm ay en in b elirli ellerd e toplanm ası gerektiğini savunm uş, özel m ü lk iy etin erd em lerin d en söz etm iş, üretim a ra ç la n n ın m ü lk iy etin i elin d e b u lu n d u ran serm ey e Sınıfının sosyal o to ritey i k u llan m asın ı m e şru b u lm u ş , egem en sınıfa boy u n eğ m en in v e teslim iy etçiliğ in esas alınm ası gerektiğini bildirm iştir. C o m te ’a göre, in sa n h ay atın ın dışsal d üzen olarak toplu m a b o y u n eğ işi tartışılm azd ır. D ışsal düzen, bencil içtep ilerin g ü cü n ü d en etler. İnsanlar, d ü zen in nesnesidirler. D ü zen in etk ileri h e r zam an b irey le rin b ilg isin in dışında, onların eylem lerin i, d ü şü n celerin i v e h atta sev g ilerin i b ile denetler.39 H iç k im se bu d ü ze n e b aşk ald ıram az. H erkes, o n a boyun eğm ek le m ü k elleftir. H içb ir b ire y so sy alizm v e k o m ü n izm gibi altern atiflere yönelem ez. C o m te, so sy alizm v e k o m ü n izm e karşı in san lara k o rk u y u aşılam ıştır. “ G erçe k te C o m te ’u n m utlak k o rk u su , m a d d e k o rk u su n d an , m atery alizm k o rk u su n d an başka şe y d eğ ild ir.”4 C o m te, b u rju v a d ü zen in i b en im sem iş, sosyalizm ve k o m ü n izm i eleştirm iş, o n la n n çö zü m lerin i reddetm iş ve



36 V 38 39



A.g.e., s. 283. SWINGEWOOD, Sosyolojik Düşüncenin Kısa T arihi, s. 68. ARON, Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, s. 68. ABRAHAMSON, Mark; İşlevselcilik, Çeviren: Nilgün Çelebi, Sebat Ofset, Konya, 1990, s. 21. 40 LENİN, M ateryalizm ve Am piryokritisizm : Gerici Bir Felsefe Üzerine Eleştirel N otlar, s. 433.



yetersiz bulm uş41, “pratik politikanın asli am acı, uygarlığın ilerlem esinin önünde duran engellerden kaynaklanan, şiddete dayalı devrim lerden sakınm aktır”, dem iştir 42 C o m te’un sosyal statik ve sosyal dinam ik tem elindeki sosyoloji anlayışı, teslim iyetçi paradigm ayı esas alm ıştır. O nun sosyolojisi, b u ıju v a sınıfının çıkarına işlev gören bir sosyolojidir. C o m te’un sosyolojisi, var olan düzeni m eşrulaştırm ış, toplum lara egem en sınıfların çıkarları doğrultusunda yön verm iş, k itlelerin denetlenebilirliğini sağlam ış, kapitalist to p lu m u n olum suzluklarını v e çelişkilerini örtbas etm iştir. C om te’un g eliştirdiği sosyoloji çizgisi bu rju v a toplum unu korum aya dönüktür. H ab erm as’ın d ey işiy le “ sosyoloji burjuva toplum u teorisi olarak doğdu; o n a d ü şen görev geleneksel toplum lann k apitalist m o d ern leşm e sürecini ve b u n u n anom ik yan etkilerini açık lam ak tı.”43 B u n o k tad a A d o m o ’nun saptam aları b ir hayli ilgi çekicidir. A dom o, C om teçu so sy o lo jinin için d e bulund u ğ u m u z sosyal koşulların ve o lan ak ların in san cılaştırılm asm a katkıda bulunduğuna ya da b u lu n ab ileceğ in e asla itib ar etm em iştir. A d o m o ’ya göre, “E ski A v ru p a d ü zen v e g elişm e ideali, hâlâ pozitivizm in k u ru cu su A u g u ste C o m te tarafın d an form üle edildiği gibi durm aktadır; u ca g ö tü rü ld ü ğ ü n d e gelişm e, bu bağlam da, d ah a katı b ir d ü zen e eşittir, çü n k ü insanların denetlenebilirliğini k o lay laştırm ak ta v e g eliştirm ek ted ir.”44 C om te kaynaklı so sy o lo jid e eleştirel ve “ diy alek tik -eleştirel” b ir tav ır yoktur. “ S osyolojinin to p lu m u n eleştirel b ir kuram ı



41 THOMPSON, Kenneth; Auguste Comte: The Foundation of Sociology, Thomas Nelson and Sons Ltd, London, 1976, s. 178-188. 42 Aktaran; SWINGEWOOD, Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi, s. 61. 43 HABERMAS, The Theory of Communicative Action, Volüme 1. Reason and Rationalization of Society, s. 5. 44 REIJEN, Adorno: Bir Giriş, s. 55.



429



olm aktan çekinm esi teslim iyetçidir.”45 A kadem ik b ir alan olarak “teslim iyetçi sosyoloji” , v ar olan egem en sınıfa, onun tahakküm ve erk in e karşı koym aksızın, onunla uyum içinde ve “onun b ah şişiy le y aşar.”46 E leştirel teorisyenler, sosyolojiyi, statükoyu kabul ettiği, egem en güçlere/iktidara yaltaklandığı ve kendisini yum uşattığı için suçlam ışlardır.47 E leştirel kuram y an lıları, so syolojinin toplum u, özellikle de çağdaş sosyal y a p ıla n ciddi b ir biçim de eleştirm ediğini ileri sürm üşlerdir. E leştirel teori tem silcileri bu noktada, insanlann çağdaş to p lu m tarafın d an baskı altın a alın m asın a yardım etm ek ve o lan ak su n m ak için so sy o lo jin in kendi yüküm lülüklerini teslim ettiğ in i v u rg u lam ışlard ır. A d o m o ’y a göre, sosyoloji, m o d e m to p lu m lard a eleştirm ek sizin b irey lerin gelir, statü ve sayg ın lık fa rk lılık la n n ı v erili b ir sosyal g erçek lik olarak ele alm ış v e b irey le rin so sy al y a şa n tıla n n ı b asitçe “ düzenli” fark lılık lar o la ra k b en im sem iştir.48 B u çerçev ed e T a r’ın eleştirisi o ld u k ça çarp ıcıd ır. T a r ’a g ö re49, sosyoloji, m o d em top lu m u n eleştirel b ir aracı o lacağ ı y erd e, v a r o lan yapılanm a v e o d a k la m a la n k o ru y u cu işlev le y ü k lü b ir ay g ıt (sistem in parçası) o lm u ştu r. S o sy o lo jin in eg em en s ın ıf v e statü k o y la o lan yakın bağlan tısı, eleştirel te o risy en le rc e sık ça eleştirilm iştir. Eleştirel teo rin in so sy o lo jiy e y ö n elik eleştirileri, aslında onun p o zitiv izm le o la n o rg an ik bağı v e ak rab alığ ı nedeniyledir. B u bağlam d a, eleştirel teo rin in so sy o lo ji eleştirisini, onun po zitiv izm v e artalan ı o la ra k ay d ın lan m a eleştirisinden bağ ım sız d ü şü n m e k m ü m k ü n d eğildir.



45 Adomo’dan aktaran; SOYKAN, Müziksel Dünya Ütopyasında Adorno ile Bir Yolculuk, s. 60. 46 A.g.e., s. 60. 47 RJTZER, Sociological Theory, s. 261; SOYKAN, Müziksel Dünya Ütopyasında A dorno ile B ir Yolculuk, s. 60. 48 REIJEN, A dorno: B ir Giriş, s. 57. 49 TAR, The F ra n k fu rt School: The C ritical Theories of Max H orkheim er and T heodor W . Adorno, s. x.



P o z itiv iz m y ö n e lim li so sy o lo ji (p o zitiv ist sosyoloji), m e to d o lo jik a ç ıd a n to p lu m a ra ştırm a la rın d a n e sn e llik k ü ltü n ü b e n im se m iştir. D u rk h e im , so sy o lo g u n so sy al g erçek liğ i an aliz e d e rk e n tıp k ı b ir d o ğ a b ilim c isi g ib i h a re k e t etm esi g erek tiğ in i v e ö z e llik le o n u n g ib i n e sn e l o lm a sın ı sa v u n m u ştu r. “ D o ğ a b ilim le rin d e , g ö z le m c i iç in fa z la k işise l o lm a te h lik e si taşıy an , h iss e d ile b ilir v e rile ri b ir y a n a b ıra k m a k v e y a ln ız c a , y eterli b ir n e sn e llik d e re c e s in e sa h ip o la n v e rile ri a lık o y m a k k u rald ır. B u a n la m d a , fizik ç i, ısın ın y a d a e le k triğ in d o ğ u rd u ğ u b elirsiz iz le n im le rin y e rin e , te rm o m e tre y a d a e lek tro m etre d ek i titre şim le rin g ö rü le b ilir h a re k e tle rin i k o y ar. T o p lu m b ilim c i d e ay n ı ö n le m le ri a lm a lıd ır. A ra ş tırm a la rın ın k o n u su n u ta n ım la rk e n y a ra rla n d ığ ı d ış n ite lik le r, e ld e n g e ld iğ in c e n esn el o lm a lıd ır.” 50 M o d e m b ilim in a ç ık la m a la rı n e s n e l o ld u k la rı için d a h a k esin d irler. Z irâ o n la r, sis te m a tik tir v e d ik k a tli b ir şek ild e k o n tro l ed ilm iş g ö z le m le re d a y a lıd ırla r. D eğ e r y a rg ısın d a n a rın m a (d e ğ e rd e n b a ğ ım sız lık ) y a d a d eğ er



y a rg ıla rım



m e to d o lo jik



d ışla m a



y ö n e lim id ir.



p o z itiv is t



so sy o lo jin in



A d o m o ’n u n



d e d iğ i



te m el gibi,



d e n e y sel/p o zitiv ist so sy o lo ji, “ n e sn e llik m itin e ”52 d ay a lı b ir p arad ig m ad ır. B u n o k ta d a p o z itiv ist so sy o lo ji, “ p o litik o lg u la ra n e h a y ra n lık d u y m a k ta n e d e o n la rı k ın a m a k ta , am a o n la ra y alın g ö zlem n e sn e le ri o la ra k b a k m a k ta d ır.” 53 B ö y le c e so sy o lo ji p o zitiv ist b ir k im liğ e b ü rü n d ü ğ ü n d e y a d a o n a do ğ ru y ö n eld iğ in d e , v erili b ir so sy al b iç im in “ d e ğ e r” in e d a ir tüm k ay g ısın ı b ir k e n a ra b ıra k ır.5 O y sa ele ştire l te o rin in so syoloji an lay ışın d a, p o z itiv ist ö z -a n la y ışın te m elin i te şk il ed en “d eğ er-



so DURKHEİM, Toplum bilim sel Yöntem in K uralları, s. 73. 51 DURKHEİM, Emile; Dini H ayatın İlkel Biçimleri, Çeviren: Fuat Aydın, Ataç Yayınlan, İstanbul, 2005, s. 287-288. 52 LARSON, Sociological T heory from the Enlightenm ent to the Present, s. 178. 53 Comte’tan aktaran; MARCUSE, Us ve Devrim: Hegel ve Toplum bilim in Doğuşu, s. 286. 54 A.g.e., s. 286.



431



iç erm em e” 55 sö z k o n u su olam az. B u çerçev ed e eleştirel teo risy en le r, so sy al g erçe k liğ in b ilim in san ın ın öznel y a rg ıla rın d a n b a ğ ım sız o la ra k k u ru lam ay acağ ın ı ve k a v ra n a m a y a c a ğ ım ö n e sü rm ü şlerd ir. E le ştire l te o risy e n le r p o z itiv ist so sy o lo g ların in san a ve to p lu m a d a ir o la n h e r şey i “ so sy a l d eğ işk en le re” ,56 istatistiksel o rta la m a v e a n a liz le re , ö z e llik le d e sa y ılara in d irg em elerini y o ğ u n b ir b iç im d e k ritik etm işlerd ir. E le ş tire l te o ri sa v u n u c u la rı tıp k ı p o z itiv iz m eleştirisin d e o ld u ğ u g ib i p o z itiv is t so sy o lo ji e le ştirisin d e d e “b ilim cilik ” , d o ğ a v e so sy a l b ilim le ri a y n ile ştire n “ te k b ir b ilim ilk esi” ta sa rım ın a k a rşı e le ştire l b ir ta v ır ta k ın m ışla rd ır. O nlar, ö n c e lik le p o z itiv is t so sy o lo jin in b ilim ile b ilg iy i ö zd e şle ştiren “ b ilim c ilik ” 57 a n la y ışın a y ü k le n m işle rd ir. O n la ra g ö re, b ilim ve b ilim e tk in liğ in i s a d e c e “ b ilim se l b ilg i” fo rm a tın a sokm ak, p o z itiv is t



s o s y o lo jin in



en



büyük



ç ık m a z ıd ır.



B e ri ta ra fta n



p o z itiv is t s o s y o lo jin in m e to d o lo jik ö z -a n la y ış ın d a e tk in olan, d o ğ a v e so sy a l b ilim le rin iç e riğ in i, k o n u s u n u v e m e to d o lo jisin i a y n ile ş tire n



“ te k



b ir



b ilim



ilk e s i” ,



e le ştire l



te o ri



ü y eleri



ta ra fın d a n şid d e tle e le ş tirilm iş tir. B a ş k a b ir a n la tım la , eleştirel te o ri,



ö z e llik le



m a n tık ç ı



p o z itiv iz m



a n la y ış ın d a



b elire n ,



“ a m a c ım ız te k b ir b ilim in , y a n i in s a n lığ ın e d in e b ile c e ğ i tü m b ilg ile ri; fiz ik v e p s ik o lo ji, d o ğ a b ilim le ri v e e d e b iy a t, felsefe v e ö z e l b ilim le r g ib i b irb irin d e n ta m a m e n a y n d isip lin le re a y ırm a k s ız ın ş e k lin d e k i



iç in d e v u rg u y u



to p la y a n



b ir



b ilim in



so rg u la m ışla rd ır.



y a ra tılm a sıd ır”58, Ç ünkü



eleştirel



k u ra m c ıla ra g ö re , so sy a l d ü n y a , o n u n g e rç e k le ri v e y asaları d o ğ a l d ü n y a n ın g e rç e k le rin d e n v e y a s a la rın d a n fa rk lıd ır. S osyal d ü n y a ile d o ğ a l d ü n y a a s la a y n ile ştirile m e z .



55 56 57 58



HABERM AS, ‘İdeoloji’ O la ra k T ek n ik ve Bilim, s. 97. RITZER, Sociological T h eo ry , s. 262. A.g.e., s. 261. JOHANSON, Ingvar; “Anglosakson Bilim Felsefesi”, Çeviren: Şahin Alpay, V azko Felsefe Y azıları 4. K itap (iç.), İstanbul, 1983, s. 13.



432



E leştirel teo ri, k arm a şık so sy al g erçek liğ in k avranm asında, felsefe ile so sy al b ilim le r arasm d a o rta k te o rik b a ğ oluşturm a çab asın d ad ır. E leştirel teo ri, so sy al b ilim le r m eto d o lo jisin d e “d isip lin le r arası te o rik b a ğ ” ın 5 in şası o la ra k görülebilir. E leştirel k u ram , a ş ın u z m a n la şm ış/sa h te -b ö lü n m ü ş so sy al b ilim d isip lin le rin in sın ırlılık la rım g id e re n g en iş v e ç o k -b o y u tlu b ir so sy al te o rid ir. B u n o k ta d a e le ştire l te o ri60, so sy al g erçek liğ in b o y u tla n m ve o n la n n so sy a l sistem d e k i k arşılık lı b a ğ ım lılık la n m a n la m a y a y ö n e lik d isip lin le r a ra s ı/ü stü b ir y ö n e lim d ir. E le ştire l te o rin in d is ip lin le r a ra sı m e to d o lo jik ta n d a n sı “b e lirli a n la m d a g e n e llik le tü m o la n a k lı n esn ele re u z a n a n so sy o lo ji iç in ö ze l ö lç ü d e g e ç e rlid ir.”61 A d o m o ’y a göre, ele ştire l



te o ri



g e le n e ğ in d e n



d is ip lin le r



a ra sı



te o rik



ve



m e to d o lo jik e ğ ilim i s a ğ la y a c a k o la n te m e l d isip lin , so sy o lo jid ir. A n c a k b u so sy o lo ji h iç k u şk u su z k i, p o z itiv is t so sy o lo ji d eğ il, “ e le ştiric i/e le ş tire l so sy o lo ji” dir. E leştirel so sy o lo ji, fe lse fe y i, p s ik o lo jiy i, ta rih i, ek o n o m iy i, hukuku



vb.



d isip lin le ri



b irle ş tire c e k



hem



fe ls e fe d ir



h em



so sy o lo jid ir h e m p s ik o lo jid ir h e m d e ta rih tir. E le ş tire l so sy o lo ji, g erçe k te, “ b u d isip lin le ri b irle ş tirm iy o r, s a d e c e o n la r h e p b ir a ra d a o lu y o rla r.’ E le ştire l te o rin in p o z itiv is t s o sy o lo jiy i e le ş tirm e si, d a h a ço k p o z itiv iz m e k s e n li s o s y o lo jin in a n a liz b irim i v e ilg i o d a ğ ı n o k ta sın d a y o ğ u n la şm ış tır. P o z itiv is t s o s y o lo g la r “ to p lu m v e b ire y e tk ile şim in i ih m a l e tm iş, to p lu m d a k i b ire y le rd e n z iy a d e b ir



b ü tü n



o la ra k



to p lu m



ü z e rin d e



y o ğ u n la ş m ış la rd ır.”63



59 JAY, D iyalektik İm gelem : F ra n k fu rt O kulu ve Sosyal A ra ştırm a la r E n stitü sü T a rih i 1923-1950, s. 49-51; HELD, Intro d u ctio n to C ritical T h eo ry : H o rk h e im e r to H ab erm as, s. 33. 60 KELLNER, C ritic al T heory, M arxism and M odernity, s. 230-233. 61 A dom o’dan aktaran; SOYKAN, M üziksel D ünya Ü topyasında A dorno ile B ir Y olculuk, s. 61. 62 A.g.e., s. 61. 63 RİTZER, Sociological T heory, s. 262.



433



C o m te’un sosyolojisinde bireyin hiçbir rolü yoktur. Birey, bütünüyle toplum tarafından soğrulm uştur.64 P ozitivist sosyoloji, birey ve bireyler arası etkileşim e yönelm em iş, daha çok m akroskopik b ir bütünlük olarak toplum üzerin d e odaklaşm ıştır. B u durum u C o m te’u n ve D urkheim ’ın sosyolojisinde görm ek olanaklıdır. C o m te’u n bireyi tem el alan psikolojiyi yok saym a, onu b ilim o larak kabullenm em e eğilimi, bu d u ru m u n en som ut g östergesidir. C om te, oldukça radikal bir söy lem le p sik o lo ji b ilim in i teo lo jin in son biçim i olarak nitelem iştir: “O n u b u g ü n b o ş y ere canlandırm aya uğraşıyorlar. P sik o lo ji n e zih in o rg an larım ızın fizy o lo jik incelem esini yapar, n e d e bilim sel araştırm alarım ızı y ö n eten ak la u y gun süreçleri inceler. İnsan zek âsın ın in san zek âsı olarak, yani h e r türlü ned en v e so n u çtan so y u tlan arak k an u n ların a ulaşabileceğini san ır.”65 C om te, sosyolojisinde bireyi incelem ediği gibi bireyi kendisine konu ed inen bilim i d e (psikolojiyi) yadsım ıştır. C o m te’un bu görüşü, sosyoloji-pozitivizm bağını m itleştiren yurttaşı D u rk h eim ’ın m eto d o lo jik ve teo rik yönelim inde de karşım ıza çıkar. “T o p lu m b ilim cin in araştırdığı şey, tek tek bireyler üzerin d e değil, toplum sal küm e ü zerin d e etkide bulunm a olanağım veren n ed en lerd ir.”66 D urkheim , kendisini pozitivist sosyolojinin etkin kurucuları arasında liderliğe yerleştiren Toplumbilimsel Yöntemin Kurallarında, so sy o lo jin in ilgi o d ağ ım h alefi C o m te gibi, b irey sel b ilin çle rin d ışın d a olan ve k en d ilerin i b ire y le re z o rla b en im settiren sosyal o lg u lar olarak ele alm ış v e so sy al o lg u la rı n esn e g ib i in celem em iz, b u n u n için d e p e şin y a rg ıla rd a n sıy rılm am ız, n o rm alle say rılı birbirinden ay ırm am ız, so sy al b ir o lg u n u n n ed en in i y in e sosyal olgularda aram am ız g erek tiğ in i b ild irm iştir.67



64 MARCUSE, Us ve Devrim: Hegel ve Toplumbilimin Doğuşu, s. 290-291. 65 COMTE, “Pozitif Felsefe Dersleri”, s. 228. 66 DURKHEİM, Emile; İn tihar: Toplum bilim sel İnceleme, Çeviren: Özer Ozankaya, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 1992, s. 34. 67 DURKHEİM, Toplum bilim sel Yöntemin K uralları.



434



Pozitivist sosyoloji çizgisinin önemli isimlerinden Durkheim, toplumu yüceltmiş, bireyi ise önemsizleştirmiştir. Toplum, bireylerin davranışlarını sınırlandırır, onlara hükmeder ve em irler verir. Toplum, bireyleri sanp sarmalayan ve onlann karşısında bir tür dini saygıyla eğildiği bir şeydir. Toplum dost ve koruyucu bir güce, anneye benzer. Toplum, aynı zamanda, kıskanılan ve korkulan bir T a n n ’ya, koyduğu kuralların çiğnenm esine izin vermeyen sert bir yasa koyucuya benzer. Toplum, söz konusu özelliklerinden ötürü bireyden üstündür. Dolayısıyla bireye hükm eden otorite sahibi bir amirdir. Eğer böyle olmamış olsaydı, yani toplum birey düzeyinde bir varlık olsaydı, bireye öğütler verm esi ve iradesine boyun eğdirmesi AR söz konusu olamazdı. D urkheim , toplum un birey üzerinde saltanat kurduğunu bildirm iştir. Bireyin toplum a boyun eğmesi gerektiğini savunmuştur. “Genel olarak, bir toplumun, yalmzca insan şuuru üzerindeki etkisi sebebiyle, onlarda tanrılık duygusunu uyandırm ak için zorunlu olan her şeye sahip olduğu şüphesizdir. B ir tanrı, kendisine inanan için ne ise, bir toplum da üyeleri için odur. G erçekte, her şeyden önce bir tanrı, insanların kendilerinden daha üstün olarak düşündükleri ve kendisine bağlı olduklarım hissettikleri bir varlıktır. Bu varlık ister Zeus ya da Y ahve gibi bilinçli şahsiyetler isterse totemizmde olduğu gibi soyut güçler oyunu olsun, m üm inler kendilerinin belli şekillerde davranm ak zorunda olduklanna inanırlar. Bunlar, ilişkide olduğu kutsal prensip doğası tarafından ona em poze edilm işlerdir. Toplum da, bizde sürekli bir bağım lılık duygusunu besler. Toplum , birey olarak bizim doğam ızdan kesinlikle farklı, kendine has hususi bir doğaya sahip olduğu için, kendisine has hedefler peşinde koşar. Ancak, bizim aracılığım ız olm aksızın onlara ulaşam ayacağı gibi güçlü bir şekilde birlikte hareket etmem izi de ister. Toplum, kendi çıkarlarım ızı unutarak, onun köleleri olm am ızı ister. Toplumsal hayatın kendisi olm aksızın im kânsız olacağı her türden



68 DURKHEİM, Emile; Ahlak Eğitimi, Çeviren: Oğuz Adanır, Dokuz Eylül Yayınlan, İzmir, 2004, s. 92.



435



sık ın tıy a , y o k su n lu ğ a v e fed ak â rlık lara b izi m e c b u r eder. Bu y ü z d e n h e r an , n e b iz im m e y d a n a g etird iğ im iz n e arzu lad ığ ım ız ve z a m a n z a m a n e ğ ilim le rim iz e v e e n te m el itk ilerim ize aykırı o la n e y le m v e d ü ş ü n m e k u ra lla rın a te slim o lm a k zorunda k a lırız .” 69 T o p lu m , p e k ç o k d e v â s â g ü c ü n b ir a ra y a g e lm e siy le oluşur. A n c a k , b ire y le r, b u g ü ç le rin ö n e m siz b ir p arça sıd ır. B u güçler, fe rd in b ile m e d iğ i y a s a v e b iç im le re u y g u n b ir şe k ild e b ir araya g e lirle r. B u n la r, g e ç m işin ü rü n ü o lu p , fe rtle r o n la rı b ü y ü k ö lç ü d e h a z ır şe k ild e k u c a ğ ın d a b u lu rla r. T o p lu m u ö re n sosyal o lg u la r v a rd ır. S o sy a l o lg u la r, b ire y le rin z ih n in in d ışın d a d ır ve d u y u la rın d a n



b a ğ ım s ız d ır.



B ire y



ü z e rin d e



b ir



d ış



baskı



u y g u la y a b ile c e k h e r y a p m a b iç im i y a d a b ire y s e l g ö rü n ü şle rd e n b a ğ ım sız , k e n d in e ö z g ü b ir v a rlığ ı o la n v e to p lu m alam n d a g e n e l o la n h e r ş e y so sy a l o lg u d u r.70 S o sy a l o lg u la rı m e rk e z e a la n v e b ire y i d ış la y a n p o z itiv ist so sy o lo ji,



e le ş tire l



te o ri



ta ra fın d a n



e le ştirilm iştir.



Ç ünkü



e le ştire l k u ra m h e r z a m a n b ü tü n o la n ın k a rş ıs ın d a y e r alm ıştır. T ü m e k a rşı o la ra k tik e le /b ire y e , b ire y in d ü ş ü n ö z g ü rlü ğ ü n e v e “ b ire y v e to p lu m e tk ile ş im in e ” 71 ö n e m v e rm iş tir. S o n u ç o la ra k , e le ş tire l te o ris y e n le rin b ir d is ip lin o la ra k s o s y o lo jiy e ç a b a la rıy la itib a re n



y ö n e lm e le ri, b a ş la m ış tır.



y a y ın



S o z io lo g ie ”



H o rk h e im e r



E le ş tire l



o rg a n ı



(S o s y o lo jiy e



o la ra k



te o ri



ve ü y e le ri,



“ F ra n k fu rte r



F ra n k fu rt



K a tk ıla rı)



A d o m o ’n u n 1 9 5 0 ’lerd en B e itrâ g e ad ı



zu r



altm d a



69 DURKHEİM , Dini H ayatın İlkel B içim leri, s. 253. 70 DURKHEİM , Emile; Sociology an d Philosophy, İngilizceye Çeviren: D. F. Pocock, The Free Press, New York, 1974, s. 24; DURKHEİM, Ahlak E ğitim i, s. 113; DURKHEİM , T oplum bilim sel Y öntem in K u ralları, s. 49-50. 71 Eleştirel teori, sosyolojik analizlerde birey ya da topluma öncelik tanım ayan, birey ve toplum etkileşim ine önem veren sembolik etkileşim cilikle benzerlikler taşır. Eleştirel teoriyle sembolik etkileşimcilik arasındaki bazı benzerlik ve farklılıklara çalışmamın “Frankfurt O kulu’nun M odernlik/M odem Toplum Eleştirisi” bölümünde kısaca değinmiştim.



436



çalışm alar yapm ışlardır.72 B u doğrultuda sosyolojinin m etodolojik yönelim lerini ve tem el terim leri (toplum , kitle, kültür, uygarlık, grup, aile, ideoloji, önyargı, sanat, m üzik ve birey gibi] ele alıp incelem işlerdir. H azırlam ış oldukları Aspects o f Sociology yapıtları, sosyolojiye giriş ya da yönlendirici bir yapıt değil, daha çok sosyolojinin m etodolojik görünüm lerini, teorik tem ellerini, önceleri ele alınan biçim inden farklı olarak inceleyen ve eleştirel tavır g eliştiren b ir yapıt niteliğindedir.73 E leştirel kuram cılar, sosyolojiyi kapitalist sistem in çelişkilerinin bilim i o larak değerlendirm işler. O nun bunalım ların, bilhassa da kapitalizm in bunalım larının çözüm üne d ö nük o ld u ğ u n u d ile getirm işlerdir. Eleştirel kuram cılar, pozitivizm yönelim li sosyoloji anlayışını yoğ u n b ir biçim de kritik etm işlerdir. İçlerinden bazıları, işi pozitivist sosyolojiyle dalga g eçm eye k ad ar vardırm ıştır. “ R üyam da sosyoloji lisans derecesi sın av ın a girm em gerektiğini gördüm . A m pirik sosyal araştırm alar b ö lü m ü ço k k ö tü geçti. D elikli bir kâğıtta kaç sü tu n o ld u ğ u so ru ldu ve sad ece tah m in ed erek yirm i L delik olduğunu söyledim . B u, elb ette y an lış cevaptı. K av ram lar f bölüm ünde ise d u ru m ço k d ah a kötüydü. B an a am p irik sosyal T araştırm alardaki k arşılık ların ı b u lm am g erek en b ir dizi İngilizce terim verildi. B ir tan esi ‘su p p o rtiv e ’di. İyi b ir öğrenci gibi ‘d estek ley ici’, ‘y ard ım sa ğ la y ıc ı’ c e v ap la n ın verdim . A m a istatistik b ilim in d e b u te rim tam tersi an lam a geliyorm uş, tam am en o lu m su z b ir anlam ı varm ış. Sınavı y ap an kişi cehaletim e acıyarak, beni k ü ltü r tarihi k o n u su n d a sınayacağını açık lad ı.”74 K ısaca, eleştirel teori yandaşları, pozitivist sosyolojiyi, statükocu v e teslim iy etçi olm ası, burjuvazinin ç ık a n n a hizm et etm esi, toplum sal d izg e v e y apılanm ayı eleştirel



72 THE FRANKFURT INSTITUTE FOR SOCIAL RESEARCH; Aspects of Sociology, Çeviren: J. Vicrtel, Beacon Press, Boston, 1972, s. vii; JAY, Diyalektik İmgelem: F ran k fu rt Okulu ve Sosyal A raştırm alar Enstitüsü T arihi 1923-1950, s. 414. 73 THE FRANKFURT INSTITUTE FOR SOCIAL RESEARCH, Aspects of Sociology, s. vii. 74 ADORNO, Rüya K ayıtları, s. 48.



437



d e ğ e rle n d irm e m e si, b ir b ü tü n o la ra k to p lu m a y ö n elm esi ve b irey i y o k sa y m a sı/p a sifle ştirm e si, b ire y v e to p lu m etkileşim ini ö n e m se m e m e si, a ş ın p o z itiv is t v e b ilim se lci n ite lik taşım ası, m e to d o lo jik b a ğ la m d a e m p e ry a lis t o lm a sı (y an i tü m b ilim lerin m e to t v e k o n u a la n la n n ı k u şa tm a sı), felsefeyi dışlaması75, in sa n a v e to p lu m a d a ir o la n h e r şey i so sy a l d eğ işk en lere in d irg e m e si n o k ta s ın d a ra d ik a l b iç im d e e leştirm işle r, onun y e rin e tü m lü ğ e k a rşı b ire y i k o ru y a n , v a r o la n y ap ılan m alara k a rşı e le ştire l ta v ır ta k m a n , to p lu m sa lın y e n id e n y ap ılan m asın a k atk ı sa ğ la y a n v e d is ip lin le r a ra sı te o rik b a ğ a d a y a n a n “ eleştirel so sy o lo ji” g e le n e ğ in i k o y m u ş la rd ır.



75 Adomo’ya göre, “sosyoloji felsefeden kaynaklanmıştır; bugün yine ona ihtiyacı vardır” [Adomo’dan aktaran; BLOMSTER, W. V.; “Müzik Sosyolojisi: Adomo ve Ötesi”, F ran k fu rt O kulu (iç.), Çeviren: H. Emre Bağce, Editör H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 492].



SONSÖZ “Çağdaş insan, öbür insanlara ve doğaya yaban­ cılaşmıştır. İnsan bir mal durumuna girmiştir; ya­ şam güçlerini, bulunduğu pazann koşullarına gö­ re en yüksek kârı getirecek bir yatırım olarak kullanır. İnsanlar arası ilişkiler birbirinden kop­ muş otomatların ilişkileridir; bu otomatlann her biri güvenliğini sürüye bağlı kalmakta, düşünce, duygu ve eylem bakımından ötekilerden ayrıl­ mamakta bulur. Herkes öbür insanlara olabilece­ ği ölçüde yakın olmaya çalışırken her insan umutsuz bir yalnızlık içindedir; yalnızlığı gide­ rilmedikçe kurtulamayacağı yoğun bir güvensiz­ lik, huzursuzluk ve suçluluk duygusuna gömülür. Uygarlığımızda insanı bu yalnızlığın bilincinde olmaktan alıkoyacak sayısız oyalayıcı şey vardır; her şeyden önce sıkı sıkıya yönetilen mekanik iş düzeni bu insanları en temel insanca isteklerinin, kendini aşma, birleşm e isteklerinin bilincine varmaktan alıkoyar. İş düzeni yalnız başına ye­ terli olmadığından insan bu bilinçsiz umutsuzlu­ ğundan eğlenceyle, eğlence sanayiinin kendisine sunduğu müziği, filmleri yoğaltarak kaçar; bun­ dan başka durm adan yeni şeyler arar, çok geç­ m eden bunlan da değiştirir” (Erich FROMM, Sevm e S an atı, s. 83).



F e lse fe v e so sy o lo ji ta rih in in k a y d a d e ğ e r g elen ek lerin d en b irisi



konum undaki



F ra n k fu rt



O k u lu ’n u n



e leştire l



teo risi,



1 9 2 0 ’le rd e n itib a re n A v ru p a ü lk e le rin d e v e S o v y et S o sy alist C u m h u riy e tle r B irliğ i’n d e y a ş a n a n siy a sal s ık ın tıla n tah lil etm e ç e rç e v e sin d e



in şa



e d ilm iştir.



“ E le ştire l



K u ra m



ilk



o la ra k



H o rk h e im e r’m ç e v re sin d e , B a tı’d a d e v rim le rin g erçe k leşm em e­ si, S o v y e t R u s y a ’d a S ta lin iz m in o rta y a çık ışı v e A lm a n y a ’d a



faşizm in za fe ri ü z e rin e d ü şü n ü lü rk e n b içim len m işti.” 1 Z aten F ra n k fu rt O k u lu te m silc ile rin i b irb irle rin e b ağ lay an an a husus, in sa n ö z g ü rlü ğ ü y le v e ö z g ü rlü ğ ü n m o d e m d ü n y ad a tah ak k ü m v e so sy a l b ask ı b iç im le riy le n asıl sın ırla n d ırıld ığ ıy la ilgilenm iş o lm a la rıd ır.2 E le ştire l te o ri, B a tı d ü n y a sın d a k i sö z k o n u su siy a­ sal tık a n ık la n v e a ç m a z la n ç ö z ü m le rk e n v e in sa n ö zg ü rle şm e­ sin i te m e le k o y a rk e n e g e m e n fe lse fi v e so sy o lo jik sö y lem lerin d ışın d a k a lm ış, b ilh a ss a d a p o z itiv is t fe lse fe v e so sy o lo ji evine d a h il o lm a m ış, o n la n n a v lu s u n d a d u rm u ş, k u tsa l k a z a n la n n a k e n d is in i a tm a m ış, b u n a k a rş ın fa rk lı so sy a l b ilim d isip lin le rin e v e fe lse fe y e k a p ışım s o n u n a k a d a r a ra la m ış , e d e b iy a t, sanat, este tik , m ü z ik , e k o n o m i, s iy a s e t v e ta rih le k o m şu lu k ilişk ilerin i z in d e tu tm u ş d is ip lin le r a ra s ı fe lse fi so sy o lo ji ç iz g isid ir. E le şti­ rel te o ri, fe ls e fe v e so sy a l b ilim le ri s e n te z le m e g irişim id ir. İşte, b u y ü z d e n e le ş tire l te o ri, g ü n ü m ü z e n te le k tü e lin in e n ö n em li u ğ ra k a la n la n a ra s ın d a ilk s ıra la rd a y e r a lm ıştır. E le ş tire l te o rin in fa rk lı e n te le k tü e lle rin ilg is in e m a z h a r o l­ m a s ın ın b ir d iğ e r n e d e n i ise , A v ru p a (B a tı) s is te m in in p ro b lem a tik d o ğ a s ın a e ğ ilm e s i, ç o ğ u k e z so rg u la n m a m ış /ta p ın ılm ış ç e ş itli s o ru n y ü k lü k o n u la r (a y d ın la n m a v e m o d e rn lik g ib i) ve k a v ra m la r m u m y a s ın ı e le ş tire l b ir b a ğ la m d a d e ğ e rle n d irm iş o lm a sıd ır. E le ş tire l te o ri, e n te le k tü e l h a y a tın v e s o sy a l d ü n y a n ın çeşitli y ö n le rin in k ritiğ id ir. S ö z k o n u s u e le ş tiris i ise , a k la h e m e n e le ş­ tire l k u ra m g e le n e ğ i g e lir. E le ş tire l te o rin in a y d ın la n m a , p o z iti­ v iz m , m o d e rn lik , m o d e m to p lu m , k ü ltü r e n d ü s tris i, so sy o lo ji v e M a n c ’ın s o s y a l te o ris in in k ritiğ i ü z e rin e k o n u m la n d ığ ı açıktır.



HABERM AS, Jürgen; “M itle Aydınlanmanın Kördüğümü: Max Hork­ heim er ve T heodor A dom o”, Çeviren: Bülent O. Doğan, Cogito (iç.), Sayı: 36, Y az 2003, s. 94-95. LAYDER, Derek; Sosyal T eo riy e G iriş, Çeviren: Ümit Tatlıcan, Küre Y ayınlan, İstanbul, 2006, s. 250.



Eleştirel teori, bahsi geçen alanların ayrıntılı tahlilinden ibaret­ tir. Eleştirel kuram cıların A vrupa sistem ini ve düşüncesini ele alış biçim leri, sosyal bilim dünyasında çığır açm ıştır. Eleştirel teori, çivisi çıkm ış A v ru p a’nın ruhunu idrak etm e­ nin m ühim anahtarlarından birisidir. A v ru p a’m n ruhunu biçim ­ lendiren etkenlerden ilki, aydınlanm adır. Eleştirel teorisyenlere göre, yaygın k abulün aksine aydınlanm a sorunlu bir alandır. A ydınlanm a yanlıları “yıkıcı rasyonellik ilkesine sıkı sıkıya sarılırlar.”3 A ydınlanm a, aklı yüceltm em iş tutulm asına yol aç­ m ış (hatta araçsal form a indirgem iş), bireyi ön plana çıkarm a­ m ış özerkliğini y o k etm iştir. A ydınlanm a özgürleşm e değil, köleleştirm e tasarım ıdır. İstibdatçı k arak tere sahiptir. “ A ydın­ lanm a totaliterd ir.”4 İnsanlığı ay d ın lığ a v e ö zg ü rlü ğ e değil, karanlığa ve yeni tü rd en b ir b arb arlığ a geri götürm üştür. A y d ın ­ lanm a kendi kendini yok etm iş; k arşı old u ğ u p u tlara öykünm üş, kendisi büyük b ir put olm uş, m ey d an o k uduğu ve yadsıdığı ne varsa ona dönüşm üştür. “A y d ın lan m an ın nesnel eğilim i, im ge­ lerin insanlar üzerindeki eg em en liğ in e so n verm ekti; am a bu nesnel eğilim öznel k arşılığını bulam adı: A ydınlanm ış düşünce im gelerden ku rtu lm a y ö n ü n d e ilerlem iyordu. İm gelere sald ın , m etafizik id e a ’dan sonra, b ir zam an lar rasy o n el sayılan v e dü­ şüncenin g erçek b ir çab ay la u laştığ ı k av ram ları d a karşı d u ru l­ m az b ir zo ru n lu lu k la tasfiy e etm ek le b irlik te, A ydınlanm a ta ra­ fından ortay a salm an v e d ü şü n m ey e k arşı b ağ ışık lık kazanan d ü şü n cen in k en d isi şim di ikincil b ir fig ü ratiftik ed in iy o r -am a im gelerden veya k en d iliğ in d en lik ten y o k su n b ir figüratiflik.”5 A v ru p a ’n ın ru h u n u şe k illen d iren fak tö rlerd en İkincisi, ay­ d ınlanm ayla y ak ın b ağ lan tılı o lan v e o n u n söylem lerine sım sıkı



3 4 5



HORKHEİMER ve ADORNO, Aydınlanm anın Diyalektiği Felsefi Fragmanlar /, s. 22. A.g.e., s. 22. ADORNO, Minima Moralia: Sakatlanmış Yaşamdan Yansımalar, s. 145.



441



bağlı bulunan pozitivizm dir. Eleştirel teorisyenlerin yoğun bir biçim de sorguladıkları konular arasm da pozitivizm önem li bir yer tutar. D oğa bilim leriyle sosyal bilim leri b ir gör­ m üş/birleştirm iş, olgu ve değer arasında m utlak ayrım yapmış, olguyu değerden ve bilgiyi insan istem lerinden koparm ış olan pozitivizm , b ö y lelik le epistem olojinin sonunu hazırlam ış, bili­ m in ruhunu hiçleştirm iş, dolayısıyla karşı olduğu m etafiziğe ve d ogm atizm e saplanm ıştır. P ozitivistler, kendi üzerlerine dü­ şünm em iş ve felsefeleri h ak k ın d a asla soru sorm am ışlardır. P ozitivistler, o lg u lara tapınm ış, onları şeyleştirm iş v e m utlaklaştırm ışlardır. “ O lg u ların şeyleştirilm iş m ask esin e duyduğu takıntılı h ayranlıkla, p o zitiv izm in k en d isi şeyleşm e eğilim i gös­ term ek ted ir.”6 P o zitiv izm sav u n u cu ları, felsefenin alanım ve içeriğini daraltm ış, o n u b ilim in h izm etçisi k o n u m u n a getirm eye çalışm ışlardır. B u b ak ım d an eleştirel k u ram cılara göre poziti­ vizm yanlıları, k en d ilerin i sk o lastik y ö n elim için e sokm uşlardır. A d o m o ’n u n işaret ettiği gibi, “ felsefeyi b ilim sel yöntem le bir tutan n eo p o zitiv istler, sk o lastik d ü şü n ü şle u y u m içindedir.” K ısaca, eleştirel k u ram m en su p ların a göre, pozitivizm , z a y ıf ve fakir b ir felsefedir, gericid ir, b u ıju v a zin in üsty ap ısal kalesidir ve o n u n id eo lo jik ay gıtıdır. A v ru p a ’n ın ru h u n u şek illen d iren fak tö rlerd en üçüncüsü, ay­ d ın lan m an ın tü rev i o la n m o d ern lik tir. E leştirel teo ri, m o d ern li­ ğin h an d ik ap y ü k lü d o ğ ası, açm azı v e sık ın tısı ü zerin e yoğun­ laşm ış; m o d e m to p lu m la n n tek çi, m erk ezci v e to taliter yapısına vurg u y ap m ış, o n u n so y k ın m c ı v e k atliam cı y ö n ü n e işaret et­ m iştir. E leştirel teo ri, m o d e rn lik fik rin in v e g erçeğ in in faşizan y ap ışım , m o d e m to p lu m u n d esp o tik y ap ılanm asını, özgürlük karşıtı d u ru şu n u v e an ti-d em o k ratik kültü rü n ü incelem iştir. 6 ADORNO, Theodor W.; “Neden Hâlâ Felsefe”, Çeviren: Ali Kaftan, Cogito (iç.), Sayı: 36, Yaz 2003, s. 191. 7 ADORNO, Theodor W.; “Biçim Olarak Deneme”, Çeviren: Sabir Yücesoy, Defter Dergisi (iç.), Sayı: 45, Kış 2002, s. 80.



442



E leştirel k u ram , m o d e rn lik sö y le m in in in san lığ ı ay d ın lık y erin e k aran lığ a sü rü k le d iğ in i ileri sü rm ü ştü r. E leştirel teo risy en ler, a y d ın la n m a tahlil



y ö n e lim li



etm işlerd ir.



m o d e rn liğ i



E le ştire l



a k ılcılaşm a



te o rin in



k u ru c u



çerçev esin d e isim lerin d en



“A d o m o v e H o rk h e im e r, sa n a y ile şm iş v e b ü ro k ra tik le şm iş m o ­ d e m d ü n y a n ın u ssa lla ştırm a sü re c iy le b iç im le n d iğ in i id d ia eder. 20. y ü z y ılın so sy a l d ü n y a sı, a k ıl y e te n e ğ i v e b e lirle n e n am aca d ö n ü k e n e tk ili y ö n te m h e s a b ıy la k ü ç ü le n in sa n o ğ lu n u n ey lem o



le rin in s o n u c u d u r.”



E le ş tire l k u ra m sa v u n u c u la rı, d ü n y a n ın



a k ıld ışı ö ğ e le rle ç e v rild iğ in i ö n e sü rm ü şle rd ir. E le ştire l te o risy e n le re g ö re , m o d e m to p lu m d a e le ş tiri felç e d ilm iş, e le ştire l b ilin ç d u m û ra u ğ ra tılm ıştır. O n la r, m o d e m to p lu m sö y le m in in ele ştire l d ü şü n c e d e n v e e le ş tirid e n m a h ru m o ld u ğ u n u id d ia e tm işle rd ir. M o d e m to p lu m , “ k a rş ıtç ılık s ız to p lu m ”



o lu p “ b ir



b ü tü n o la ra k u s d ış ıd ır.” 10 M o d e m to p lu m , “ u s s a llığ ın d a k i u sd ışı ö ğ e le rin ” 11 b a ş a t o ld u ğ u to p lu m fo rm u d u r. S a n a y ile şm iş z e n g in m o d e m to p lu m la rd a a k ıl-d ış ı b ir sü rü tu tu m , ta v ır, d a v ra n ış, ^



h a re k e t v e ç a tış m a g ö r ü lü r.12 M o d e m to p lu m u n a k ıld ış ılık la rla d o lu o lm a sın d a b ire y i b ü tü n iç in d e p a s ifle ş tire n v e to ta lita riz m e y o l a ç a n te k n o lo jin in b e lirle y ic i ro lü v a rd ır. H a tta e le ştire l k u ­ ra m c ıla r d a h a d a ile ri g id e re k m o d e m to p lu m u n a n a so ru n u o la n sö m ü rü n ü n y e rin e a k ılc ıla ş m a n ın g e ç tiğ in i id d ia e tm işle rd ir. K ısa c a , m o d e rn liğ in te m e l b e lirle n im i a k ılla ş m a n ın y a ra ttığ ı s ık ın tıla r, h e r z a m a n iç in e le ş tire l te o rin in m e rk e z i p ro b le m i o lm u ştu r.



FINLAYSON, H ab erm as, s. 29. MARCUSE, T ek-B oyutlu İn sa n : İleri İşleyim T o p lu m u n u n İdeolojisi Ü zerine İncelem eler, s. vii. 10 A.g.e., s. vii. U A.g.e., A r s. i15. 12 FROM M , Ç ağım ızda K işilik S o ru n u : İn san D av ran ışların ın K ökenle­ ri, s. 151; FROM M , Y anılsam a Z inciri, s. 108; FROMM,Yeni B ir İn­ san Y eni B ir T o p lu m (Y anılsam a Z in cirlerin in Ö tesinde), s. 144.



443



A v ru p a’nın ruhunu inşa eden öğelerden dördüncüsü, aydın­ lanm a eksenli m o d em sistem in ürettiği kültür endüstrisidir. “K ültür endüstrisinin kitlelerin aldatılm ası olarak aydınlanm a” 13 biçim inde ele alınm ası rastlantısal değildir. B u bağlam da A d o m o ’nun tespitleri b ir hayli ilgi çekicidir: “ H orkheim er’ın ve benim belirttiğim iz gibi, A ydınlanm a, yani doğa üzerinde gide­ rek artan b ir biçim de teknik hakim iyet kurm a, b ir kitle aldatm a­ casına, b ilin cin zin cirlen m esin in aracına dönüşüyor. B u etki, özerk, bağ ım sız bilinçli y arg ılard a b ulunan v e kendi kararlarını veren b irey lerin o rtay a çıkm asını engelliyor. O ysa b u bireyler, yalnızca reşit k işilerd e varlığını k o ru y ab ilen ve kendini geliştirebilen d em o k ratik b ir to p lu m u n ön koşuludurlar. K itleler, hak­ sız yere, y u k arıd an k itlele r o larak aşağılanıyorlarsa, onların kitlelere d ö n ü şü p aşağ ılan m aların d a v e insanların, çağın üretici güçlerin in izin v erd iğ i o lg u n laşm ay a erip özgürleşm elerinin eng ellen m esin d e, k ü ltü r en d ü strisin in so ru m lu lu ğ u h iç de azım sam az.



9)14



M o d e m k ap italist sistem le b irlik te k ü ltü r alanı tah rip edil­ m iştir. K ü ltü r, k ap italist-en d ü striy el sistem in b ir p arçası ve m an ip ü lasy o n aracı h alin e g elm iştir. K ap italist sistem kültüre fiitûrsuzca sald ırm ış, o n u serm ay en in ik tid arın ın hegem onyası altına alm ıştır. K ısa ca k ü ltü rel alan a d air o lan h e r şey kapita­ lizm in ta h ak k ü m ü n e g irm iş, o n u n tarafın d an dam galanm ıştır. K ü ltü rü n ticarileşm esi v e en d ü strileşm esi o larak k ü ltü r endüst­ risi m o d e m to p lu m la n n an a p ro b lem lerin d en birisidir. K ültür en d ü strisin in m o d e m to p lu m u n b ir ü rü n ü olm ası, bilhassa da faşizm le o rg an ik b ağ ın ın b u lu n m ası eleştirel teo risy en lerin ilgi­ sini çek m iştir. K ü ltü r en d ü strisi sistem i, despotiktir. B ireyi ya­ ban cı g ö rü r, o n u ö n em sizleştir. S öz k o n u su sistem de b ireyin ve



13 HORKHEİMER ve ADORNO, Aydınlanm anın Diyalektiği Felsefi Fragmanlar //, s. 7-62. 14 ADORNO, K ültür Endüstrisi: K ültür Yönetimi, s. 119. 444



b irey selliğ in y itim i eg em en d ir. B ire y in şey leşm esi g erçeğ i b e ­ lirgindir. İn san h e r b o y u tu y la , y a n i ru h u y la, d ü şü n cesiy le ve b ed e n iy le şeyleşmiş /5, y aln ızlaşm ış, tek b a ş m a ça re siz k alm ış ve fikri b a k ım d a n fak irleşm iştir. “ Y a ln ız lık çev re m iz i sarm ış, tek b aşm a b ıra k ılm ışlığ m a c ısın ı y aşıy o ru z . D ü n y a m ız k ap k a ra n lık v e bu hal b iz e acı v eriy o r. B ir ark a d a şım ız a b u ru h h alim izi a n la tm a k istersek , h e rh a ld e k e lim e le rim iz ç a b u c a k tü k e n e c e k ­ tir.” 16 E le ştire l k u ra m c ıla r, m o d e m to p lu m u n a n a b ile şe n i o lan , sa ­ n atsal iç e rik te n m a h ru m te le v iz y o n , rad y o , sin e m a , g a z e te , d e r­ gi, ca z v e p o p m ü z ik v a s ıta s ıy la ü re tile n , te k e lle rin a y rılm a z p a rç a sı h a lin e g e le n , h e r şey i tic a rile ş tire n , in sa n ı b ilin ç siz le ştiren , sa d e c e tü k e tic i y a p a n , te k tip le ştirm e y i g e rç e k le ş tire n v e d e sp o tiz m in y a y g ın la ş m a s ın a k a tk ı su n a n k ü ltü r e n d ü s trisin in k ritiğ in i y a p m ışla rd ır. E leştirel te o rin in ü z e rin d e y o ğ u n la ş tığ ı k o n u la rd a n b irisi d e, M ancist te o rin in k ritiğ id ir. E le ş tire l te o ris y e n le re g ö re, M an cist te o ri



e k o n o m ik



d e te rm in iz m i



esas



a lm ış,



yani



a lty a p ın ın



(te m e lin ) k ü ltü re l a la m (ü s ty a p ıs a l ö ğ e le ri) b e lirle d iğ in i id d ia e tm iştir. “ M a n c ’ın y a k la şım ı, g e lişm iş k a p ita lis t to p lu m la n n e k o n o m ist



b ir



b iç im d e



in d irg e n m iş



b ir



y o ru m u n u



g e re k tiriy o r.” 17 T a rih v e to p lu m a la n ım n e k o n o m ik e tk e n le re in d irg e n e re k E k o n o m ik



y o ru m la n m a s ı, ö ğ e le re



ve



k u s u rlu



s ü re ç le re



b ir



b a k ış



a ç ısıd ır.



o d a k la n m ış/s a b itle n m iş



o rto d o k s M a n c iz m d o ğ ru b ir y a k la ş ım d e ğ ild ir. S iy asa l v e 15 Benjamin’e göre, “şeyleştirme insanlar arasındaki ilişkilere gölge düşür­ mekle kalmaz, bu ilişkilerin gerçek öznelerine de gölge düşürür” [BENJAMİN, W alter; ‘‘Eduard Fuchs: Koleksiyoncu ve Tarihçi”, Cogito (iç.), Çeviren: Şeyda Öztürk, Sayı: 52, Güz 2007, s. 55-56]. 16 FROMM, Erich; R ü y alar, M asallar, M itoslar (Sem bol Dilinin Ç özüm ­ lenm esi), Çeviren: Aydın Antan ve Kaan H. Ökten, Antan Yayınevi, İs­ tanbul, 2003, s. 25. 17 HABERMAS, İletişimsel Eylem Kuram ı: 1. Cilt/Eylem Rasyonelliği ve Toplumsal Rasyonelleşme, 2. Cilt/İşlevselci Aklın Eleştirisi Üzerine, s. 794.



445



kültürel alan, ekonom inin gölge fenom enleri olarak görülemez. B ununla birlikte onlar, M ancist teorinin sın ıf savaşım ı tezini kritik etm işler, özellikle de M ancist teorinin kapitalist toplum da b uıjuvaziyi



d ev irecek



devrim ci



sın ıf



olarak



proletaryaya



yüklediği m isy o n u yoğun b ir biçim de eleştiri bom bardım anına tutm uşlardır. E leştirel kuram cılar, M anc’ın tezlerini 19. yüzyıl kap italizm in d e inşâ ettiğini, oysa kö p rü n ü n altından çok suyun aktığını,



M anc’ta n



bu



y an a



kap italizm in



değiştiğini,



p ro letary an ın zin cirlerin d en b aşk a k ay b ed ecek çok şeye m alik oldu ğ u n u , o n u n d ö n ü ştü ğ ü n ü , tarih sel g örevinden uzaklaştığım , burju v a sistem iy le b ü tü n leştiğ in i, h atta karşı-devrim ci b ir sım f kim liğ in e



b ü rü n d ü ğ ü n ü ,



d o lay ısıy la



s ın ıf



m ücadelesinin



çö k tü ğ ü n ü v e “u zlaşm a z” d en en d ü şm an cıl sın ıfların uzlaştığını iddia etm işlerdir. E leştirel teo risy en ler, sad ece proletaryanın değil, aynı zam an d a k ap italist to p lu m u n b ir d iğ er an a sınıfı olan burju v azin in d e çö k tü ğ ü n ü ö n e sü rm ü şlerd ir: “ A nam alcı geli­ şim bu iki sın ıfın (b u rju v azi v e p ro letary a) yapı v e işlevlerini ö y le b ir y o ld a d eğ iştirm iştir ki b u n la r artık tarih sel dönüşüm ün etken leri o larak g ö rü n m em e k ted irler.” 18 D o lay ısıy la, ideolojiler çek icilik lerin i b ü y ü k ö lç ü d e k ay b etm işler, “ sağ ” , “ sol” , “k ap ita­ lizm ” v e “ k o m ü n iz m ” gibi g elen ek sel k a lıp la r anlam larını y i­ tirm işlerd ir.19 B u rju v azi v e p ro le ta ry a n ın y erin e ise, “bilim selte k n o lo jik a k ılcılık ”20 ta ra fın d a n y ö n le n d irilen b ir güç geçm iş­ tir. İşte, b u n o k ta d a eleştirel teo ri, k ap italist to p lu m u M a rx ’ın s ım f ilişk ileri v e ça tışm ası g ö rü şü n ü n d ışın d a sorgulam ıştır. E leştirel teo riy i, M an c’ın so sy o lo jisin in eleştirisi o larak ele al­ m ak gerekir. E leştirel teo ri, M a rx ’ın ek o n o m ik çö zü m lem eleri­ n in v e s ın ıf sav aşım ı te o risin in red d iy esi ü zerin e b in a edilm iştir. |Q



















9



MARCUSE, Tek-Boyutlu insan: ileri işleyim Toplum unun ideolojisi Üzerine İncelem eler, s. x. 1 FROMM, Umut Devrimi: İnsancıllaşmış Bir Teknolojiye Doğru, s. 18-19. 20 MARCUSE, Tek-Boyutlu İnsan: İleri İşleyim Toplum unun İdeolojisi Üzerine İncelem eler, s. 129.



446



“F ran k fu rt O k u lu ’n u n ça lışm ala rın d a, ek o n o m i teo risin in ek sik ­ liği, nihai o la ra k y a ln ız c a s ım f sa v aşım ın ın te rk edilişi değil, ‘eleştirel to p lu m te o ris i’n in lib eral id e o lo jid e n ald ığ ı d eğ erlerin eğ ilim sel



o la ra k



id e alize



ed ilm e si



a n la m ın a



da



gelir.



...



1 9 3 0 ’la rd a b ile, o n u n (H o rk h e im e r’m ) ‘e leştire l to p lu m te o ris i’, te o ri-p ra k sis b a ğ ım (m a te ry a list b o y u tta ) y itirm işti. Z am a n g eç­ tikçe, e ğ ilim se l id e a liz m d a h a ileri ö lç ü d e a ç ığ a çık ıy o rd u .”21 N e tic e itib ariy le , e le ştire l te o ri k e n d isin i M an cist fe lse fe y e k arşı b u ıju v a id e a liz m in in s a v u n u su o la ra k k o n u m la n d ırm ıştır. E le ş­ tirel teo ri, z a te n “ K a n t’ta n b u y a n a A lm a n id e a liz m i ile o lan u y u m u n u a ç ık ç a ilâ n e tm iştir.



S ö z g e lim i, B e n ja m in , fe lse fe ­



n in işle v in e d ö n ü k v u rg u su n d a ta m a m e n K a n t’ı re fe ra n s a lm ış­ tır. “ G e le c e k te k i fe ls e fe n in te m e l g ö re v i, g ü n ü m ü z d e n v e g e le ­ c e k h a k k ın d a k i b e k le n tile rim iz d e n e n d e rin im a la n ç ık a rtm a k v e o n la n K a n tç ı s is te m le iliş k ile n d ire re k b ilg iy e d ö n ü ştü rm e k ­ tir. K a n tç ı sis te m i iz le y e re k s a ğ la n a n ta rih s e l sü re k lilik , k e s in v e siste m a tik s o n u ç la n o la b ile c e k te k s ü re ç tir.”23 E le ştire l te o ris y e n le rd e n “ A d o m o , M a n c ’m m a te ry a lis t d iy a ­ le k tiğ in d e n v e H e g e lc i id e a liz m e y ö n e lik e le ş tirile rin d e n ç o k şe y ö ğ re n m işse d e, p ro le ta ry a y ı d e v rim c i d e ğ iş im in k o le k tif aja m o la ra k g ö re n e s a s M a rk s ç ı d ü şü n c e y i d a im a re d d e tm iştir. 1933 N a z i z a fe rin d e n ö n c e b ile e n d ü s triy e l işç i sın ıfın ı k a p ita ­ list to p lu m u n b ü tü n le ş m iş v e p a s if b ir y a n s ım a s ı o la ra k g ö rm ü ş•• 24 • * tü r.” A d o m o , M a n c ’m e k o n o m ik ta h lille rin e v e s ın ıf te o ris in e c id d i b ir b iç im d e y ö n e lm e m iş 25, p ro le ta ry a , s ın ıf d a y a n ışm a sı



21 SLATER, F ra n k fu rt O k u lu : K ökeni ve Ö nem i (M ark sist B ir Y akla­ şım), s. 143. 22 THERBORN, “Frankfurt O kulu”, s. 22. 23 BENJAMİN, VValter; “Gelecekteki Felsefenin Programı Üzerine”, B enjam in (iç.), Çeviren ve Yayına Hazırlayan: Besim F. Dellaloğlu, Say Y ayınlan, İstanbul, 2005, s. 125. 24 LUNN, M ark sizm ve M odernizm : L ukâcs, B recht, B enjam in ve A dorno Ü zerine B ir T arih sel İncelem e, s. 288. 25 BOTTOMORE, F ra n k fu rt O k u lu (E leştirel K uram ), s. 16.



447



ve sın ıf savaşım ından söz etm enin gereksizliğine ve hatta onla­ rın b ir yalan olduğuna gönderm e yapm ıştır: “T oplum un büyük serm aye yoluyla topluca örgütlenm esi ve onun önde gelen tek­ nolojisi dünyaya n ü fu z etti, im ajinasyon öylesine tam ki başka b ir dünyayı tasarlam ak h em en h em en um utsuz b ir çabaydı. U yum un şeytani resm i, b u lu n d u k la n şartlarda korkudan dona­ kalm ış sın ıfların g ö rü n m ezliğ i, tü m ü lk elerin ezilenlerinin, pro­ leterlerin in te k b ir o larak birleşeb ilecek leri fikrinin um utsuz g ö rü n m esin d en ö tü rü b ilin çlerim iz ü zerin d e g erçek b ir denetim kuracak tır. ‘K itle to p lu m u n u n e şitle n m esi’, toplum sal denetim i zay ıflatm ak şö y le d u rsu n h ay al ed ilm ez ö lçü d e taşlaştırm ası yüzü n d en , p ro letary ad an , d ay a n ışm a d an v e s ın ıf savaşından söz etm ek b ile eleştirel teori için y alan d ır.”



P ro letary a, b ir kurgu­



dur. E leştirel teori de, k en d isin i p ro letary ad an , M a rx ’ın devrim ­ ci k av ram v e k u ram la rın d an k o p arm ay ı zo ru n lu görm üştür.27 E leştirel



te o rin in



ta n ın a n



sim ası



M arcu se,



proletaryanın



devrim ci s ın ıf o la ra k ey lem in i sü rd ü re m ed iğ in i id d ia etm iştir: “M a rk sist te o riy e g ö re, d a h a y ü ce b ir u y g arlık dönem ine aşam ay ı



g e rç e k le ştire b ile c e k



te k



to p lu m sal



güç,



endüstri



p ro letary asıd ır. M anc, b u rastlaşm ay ı, k ap italist g elişim in tem el y asala rın d a n ç ık a n r v e b u n a b ir ta rih sel sü reç için d e b ir belli y e r ay ırır, y an i ra stla şm a n ın k en d isi, ‘g e ç e r’, M a rx ’a göre, rastlaşm a n ın g e ç işin d e b ir te k k alıp v ardır: P ro letary a devrim i, tü m sın ıfla rın ta sfiy e si ile b irlik te, p ro letary ay ı da, b ir sım f o la ra k o rta d a n k a ld ırır v e b ö y le lik le b ir yeni g elişim etm eni, yani to p lu m u b ü tü n ü y e le rin in in sa n ca y aşam ın ı sağlayacak o la n a k la r u y a rın c a d ü zen ley en , ö zg ü r in sa n lard an m eydana g elm iş



b ir



to p lu m



y aratır.



A n cak ,



k ap italizm in



bugünkü



g elişim i, ta rih se l rastlaşm a y ı aşm a k o n u su n d a yeni b ir yol açm ış;



bu



g eç iş,



iki



k a rşıt



s ım f



arasın d ak i



26 Adom o’dan aktaran; REIJEN, A dorno: Bir Giriş, s. 87. 27 A.g.e., s. 87-88.



448



ilişkilerde,



p ro le ta ry a n ın d e v rim c i s ın ıf o la ra k e y le m in i s ü rd ü re m e m e s i b iç im in d e s o n u ç la n a n b ir te m e l d e ğ iş im le s a ğ la n m ış tır.” 28 E le ş tire l te o ri y a n d a ş la n , e s a s ın d a p ro le ta ry a k a v ra m ın d a n n e f r e t e tm iş le rd ir. B ilh a s s a A d o m o d e ğ iş im d e p ro le ta ry a n ın m e rk e z i iş le v in i b ü tü n ü y le re d d e tm iş tir.29 N ite k im A d o m o ’n u n n e g a tif d iy a le k tiğ i h iç o lm a d ığ ı k a d a r n e g a tif o lm u ş v e d ü n y a y ı d e ğ iş tir m e a m a c ın d a n v a z g e ç m iş tir .30 Ç a ğ d a ş k a p ita lis t to p lu m ­ la rd a iş ç i h a r e k e tin in y o z la ş tığ ın ı ile ri s ü r m ü ş 31 o la n e le ş tire l te o ris y e n le r, h e r tü rlü d e v r im c i n iy e ti te r k e tm iş le r 32, d e v rim c i e y le m



p r o g r a m la n n d a n



k a ç ın m ış la r 33,



M a r x ’ın



g ö r ü ş le r in in



a n c a k “ p r o le ta r y a ” o lm a d a n d ik k a te a lın a b ile c e ğ in i ta r tış m ış ­ la rd ır. K ıs a c a , e le ş tire l te o r is y e n le r , k a p ita lis t to p lu m



ta h lilin d e



e m e k - s e r m a y e ç e liş k is in i d ik k a te a lm a m ış la r d ır . E le ş tir e l te o ­ ris y e n le r , m o d e m to p lu m la r d a k i to p lu m s a l v e p o lit ik ç a tış m a m n d o ğ a s ın ın , te z a h ü r v e s o n u ç la r ın ın te k b a ş ın a ü c r e tli e m e k s e rm a y e ç a tış m a s ı ış ığ ın d a a ç ık la n a m a y a c a ğ ın ı s a v u n m u ş la r ­



28 M A R C U SE, S ovyet M a rk siz m i, s. 23-24. 29 LUNN, M a rk siz m ve M o d e rn iz m : L u k â c s, B re c h t, B e n ja m in ve A d o rn o Ü zerin e B ir T a rih se l İn celem e, s. 268. 30 K ELLN ER, “ Frankfurt O k u lu ’nu Yeniden Değerlendirmek: Martin Jay’in D iyalektik İm gelem 'in in Eleştirisi” , s. 156. 31 ADORNO, M inim a M oralia: S akatlanm ış Y aşam dan Y ansım alar, s. 117. 32 K E LLN ER , “Frankfurt O k u lu ’nu Yeniden Değerlendirmek: Martin Jay’in D iyalektik İm gelem 'in in Eleştirisi”, s. 155. A dom o, Frankfurt O k u lu ’nun eleştirel teorisinin h içbir zam an eylem program ı ortaya koym adığını açıkça itira f etm iştir: “ K endine Frankfurt O kulu adıyla bir yer edinm iş bulunan bu kurum un daha yaşlı tem silcileri olan bizler, şu son zam anlarda bir boyun eğm e içinde olduğum uz suçla­ m asıyla karşı karşıya kaldık. B una göre, b ir eleştirel toplum teorisinin çe­ şitli unsurlannı ortaya atm ışız am a bu teorinin pratik sonuçlarından ka­ çınm ışız. A m a biz h içbir zam an eylem program lan koym adık ortaya, eleş­ tirel teoriden esinlendiklerini söyleyenlerin eylem lerini de desteklem edik” [A D O R N O , T heodor W .; “ Boyun Eğm e” , Ç eviren: K aya Şahin, D efter D erg isi (iç.), Sayı: 37, Y az 1999, s. 135].



449



dır.34 İşte, bu nedenlerle eleştirel teoriyi, Manc'ın yüzeysel kriti­ ği 35 olarak d eğ erlen d irm ek m üm kündür. Sonuç olarak, H o rk h eim er’m “T a n n ’n ın olm adığını bilir, am a yine d e O ’na inanm ayı sürdürür” , şeklinde değerlendirdiği eleştirel kuram 6, B atı felsefesi v e sosyolojisinin en kayda değer eleştirel



g elen ek lerin d en



birisidir.



E leştirel



teorisyenler,



R ousseau, K ant, H egel, M arx, N ietzsche, W eber, K orsch ve L ukâsc g ibi B atı d ü şü n cesin in m ü m taz isim lerin d en hareketle çağd aş d ü n y an ın eleştirel tah lilin i y ap m a g ay retin d e olm uşlar­ dır. E leştirel teori y an d aşları, “ to p lam a k am p ların ı kurduran ve d ev asa savaş m ak in esin i işleterek A v ru p a ’ya v ah şet karanlığını yay an b u ıju v a u y g arlığ ın ın k rizle rin in ü stesin d en g elm ek için”37 m ü cad ele etm işlerd ir. E leştirel te o ri m e n su p la n , m o d e m Batı d ü şü n cesi v e sistem i k o n u su n d a b ir n eb z e d e o lsa in sa n lan n ve k itlelerin g ö zü n ü açm ışlard ır. F ran k fu rt O k u lu ’n u n B a tı’n m son ü ç y ü zy ıllık d ü şü n sel b irik im in in v e o n u n y an sım aların ın doğru tetk ik in d e u fu k açıcı arg ü m a n lara sah ip o ld u ğ u söylenebilir. F ran k fu rt O k u lu ’n u n d ü şü n sel k ö k le rin in fark lı to p rak lara u za­ nan k o lla n , b azı çelişk ili d u ru m la ra y o l açm ışsa da, çeşitli di­ sip lin lerin k o m şu lu ğ u n a/işb irliğ in e d ay a lı m eto d o lo jik kim liği, m o d e m d ü n y ay a d ö n ü k eleştiri k ap ların ın h ac m in in genişliğine ve sa ğ lam lığ ın a k ay n a k lık etm iştir.



34 BENHABİB, Eleştiri, N orm ve Ütopya: Eleştirel Teorinin Temellerine Dair Bir İnceleme, s. 434. 35 KIZILÇELİK, Batı Sosyolojisini Yeniden D üşünm ek C ilt 2: Burjuva Sosyolojisi, s. 148-165. 36 HABERMAS, İnsan Doğasının Geleceği, s. 172-173. 37 KELLNER, “Frankfurt Okulu’nu Yeniden Değerlendirmek: Martin Jay’in Diyalektik İmgelem'inin Eleştirisi”, s. 148.



450



“FRANKFURT OKULU’NA SEZGİNCE BİR YAKLAŞIM” Doç.Dr. İsm et EMRE* U lu sla rın g e lişm işlik le rin e d a ir ö lçü tler, çağ ların ruhuna, b a ­ kış açısın a, so sy al, siy asal, ek o n o m ik v e k ü ltü r durum larına g ö re d eğ işm ek le b irlik te, h e r d u ru m a v e ça ğ a u y g u n b ir g eliş­ m işlik ö lç ü sü v a rd ır ki o d a sö z k o n u su u lu su n d ev let m ek an iz­ m a sın d ak i k u ru m sal y a p ıla n m a n ın sa ğ lık lı b ir işley işin in b u lu ­ n u şu d u r. İşte, m o d e m za m a n la rd a , sö z k o n u su k u ru m sal y ap ı­ la şm a la rd a g ö zd e n u z a k tu tu lm a y a c a k etk in lik le rin b aşın d a, ek o ller, a k ım la r v e o k u lla r g elm ek ted ir. E k o lle r, h e r n e k ad ar u lu sla rın ö n ü n d ek i b u lu tla n d a ğ ıtm a k v e ç ık ış y o lu n u n b u lu n ­ m ad ığ ı d u ru m la rd a re ç e te ü re tm e k g ib i, ilk b a k ışta fazlasıy la n az ari b irta k ım d ü şü n c e le r ü re tiy o r g ö rü n se le r d e o n ların , p ra x isle u y u şa n , h e m te sb it, h e m d e g e le c e ğ e y ö n e lik ta h m in le r bak ım ın d an , p ra tiğ e d ö n ü k b ir ta ra fla n d a v ard ır. B u o k u lla rd a n biri d e m o d e m z a m a n la rd a o rta y a ç ık m ış v e ç ık ış ş a rtla n n e o lu rsa o lsu n , so n u ç ta a y d ın la n m a so n ra sı b iç im le n e n d ü n y ay a karşı k e n d in e g ö re b irta k ım ç ık a n m la n , s a v la n v e id d ia la n b u lu n a n F ra n k fu rt O k u lu ’d u r .1 T a m d a I. D ü n y a S av aşı so n ra sı­ n a d e n k g e le n v e II. D ü n y a S a v a ş ı’m d a iç in e alan, m o d e m ite n in b ire y le k arşı k a rşıy a g eld iğ i, b ire y in k en d in i u n u t­ tu ğ u v e aram a ç a b a la n n a g ird iğ i, v a ro lu şç u lu k d ü şü n c e sin in A v ru p a ’y ı b ir b a şta n ö te k in e d o la ştığ ı b u h ra n lı b ir sü reci de iç in e a lm a sıy la g e n iş b ir za m a n d ilim in e y a y ıla n F ra n k fu rt O k u ­ lu ’n u n b ö y le si b ir “ g eç iş d ö n e m i”n d e o rta y a çık ışı, y u k arıd ak i s a v la n d o ğ ru la r n ite lik ted ir. “ F ra n k fu rt O k u lu ’n u n v a rlık n e ­ d e n le ri a ra sm d a M an cist te o rin in y e n id e n e le alın ışı, d eğ e rlen d i­



1



İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Bk. K1ZILÇELİK, Sezgin; F ra n k fu rt O kulu, Anı Yayıncılık, Ankara, Kasım 2000, 295 s. (Bu eser, bundan sonraki alıntılarda, F.O. olarak kısal­ tılacaktır.)



rilişi tem el etken olarak karşım ıza çıkm aktadır. Bunun için E leştirel T eori tem el yönelim ini, M arxizm üzerine yapılan ince­ lem elerde ıskalanm ış b ir konu olan M arx ’m felsefi geçmişine ve ayrıca teorinin praxis ile olan ilişkisine odaklanm ıştır.”2 F a­ kat, O kulun böylesi b ir “geçiş dönem i”n e denk gelişi, onun, geçiş dönem lerine özgü zaafıyetleri kendinde barındırm ası gibi b ir gerçeği davet etm ek şöyle dursun, belki b iraz da tem silcile­ rinin ayaklarının y ere sağlam b asm asın d an olacak, pekçok konu ve alanda, g elen eğ in ü zerin e sağlam teo riler geliştirm elerini engellem em iştir. Ö y le ki, E leştirel T eo risy en ler hangi alanda bir a lte rn a tif g eliştirecek olsalar, cüm lelerinden, geleneği n e kadar iyi bildikleri ve b ild ik lerin in n e k ad ar g eleneğe yaslandığını rahatlık la an lam ak m üm kün: “ İnsanın b ir yen ilik ya da buluş yapabilm esi için, karşı çık acak k ad ar iyi bildiği b ir geleneğe sahip olm ası lazım dır. İster san atta olsun, ister bilim de, yenilik boşlu k ta y aratılam az, esk i g elen ek lere karşı çık ılarak yapılır.”3 Ö ted en b eri F ran k fu rt O k u lu ’n a karşı b ir ilgim bulunm akla birlikte, K ız ılç e lik ’in b u çalışm ası elim e g eçin ce hayretle karı­ şık b ir sev in ç d uydum . Ç ü n k ü , h e r şey d en önce, h em kökenleri, h em o rtay a çık ış seb ep leri, h em tem silcileri, h em savunulan düşün celeri b ak ım ın d an y ab an cısı o ld u ğ u m u z b ir o luşum hak­ kında, aydınım ız, “ t e l i f ’ b ir eser o rtay a koyuyor, h em d e ben­ zerlerin d en o ld u k ça farklı v e e n az ın d an referan slar bakım ından geniş b ir literatü r su n u yo rd u . B u, aslın d a entellektüel biriki­ m im izin, n e k a d a r p ro b lem leri b u lu n u rsa b u lunsun, y in e d e belli b ir aşam a k ay d ettiğ in in en iyi v e y etk in g ö sterg elerin d en biri b an a göre. Ö te taraftan , F ran k fu rt O k u lu ’n u n durduğu y er ve y ery ü zü n d ek i k o n u m lan m ası b ak ım ın d an b ilim v e düşün d ü n ­ y asın a g etird iğ i y en ilik lerin m o d e m dünya için ifade ettiği an­ lam ın ö zü n d e “ b ilim sel b ir d ev rim ” taşım ası d a bu çalışm ayı d ah a b ir ö n em li k ılıy o rd u . Ç ü n k ü , kim n e d erse desin, Frankfurt O kulu , k elim en in ta m an lam ıy la, h ay atın h em en h e r alam nda,



2 3



F.O., s.6. KUHN, Thomas, S.; Bilimsel Devrimlerin Yapısı, (Çev. Nilüfer Kuyaş), Alan Yay., İst. Ekim 1995,4. bas.s.l 8.



452



M o d e m ite ’y e k arşı b irtak ım te z le r g etirm ek le k alm am ış, aynı za m an d a y in e m o d e m ite n in için d e, d e v rim ad d e d ile cek b irta ­ kım a lte rn a tifle r aray ışı için d e b u lu n m u ştu r. “N asıl siy asal d ev ­ rim i e rd e to p lu m la r fark lı re jim le r a ra sın d a b ir se çm e y ap m ak zo ru n d a iseler, b ilim se l d e v rim le rd e d e b ilim to p lu lu k la rı farklı b ilim se l d ü n y a g ö rü şle ri a ra s ın d a b ir se ç im y a p m a k d u ru m u n ­ d ad ırla r. B u se çim i e tk ile y e n ö ğ e le r d e te m e ld e so sy o lo jik v e p sik o lo jik tir, ç ü n k ü b ilim se l b ilg i o n u ü re te n k işile rin in a n ç v e te rc ih le rin d e n s o y u tla n a m a z .’ K ız ılç e lik , F ra n k fu rt O k u lu ’n u se k iz b ö lü m d e ta h lil etm iş: 1. B ö lü m : F ra n k fu rt O k u lu ’n u n Ş e k ille n im i; 2. B ö lü m : F ra n k fu rt O k u lu ’n u n T a rih s e l G e lişim i; 3. B ö lü m : F ra n k fu rt O k u lu ’n u n A y d ın la n m a E le ştirisi; 4. B ö lü m : F ra n k fu rt O k u lu ’n u n P o z iti­ v iz m



E le ş tirisi;



5.



B ö lü m :



F ra n k fu rt



O k u lu ’n u n



M odem -



lik /M o d e m T o p lu m E le ş tirisi; 6. B ö lü m : F ra n k fu rt O k u lu ’n u n K ü ltü r E n d ü strisi E le ştirisi; 7. B ö lü m : F ra n k fu rt O k u lu ’n u n M ancist T e o ri E le ştirisi; 8. B ö lü m : F ra n k fu rt O k u lu ’n u n S o sy o ­ lo ji B ilim in e Y ö n e lik E le ş tirisi. B u ra d a d a g ö rü ld ü ğ ü ü z e re , O k u lu n ö z e llik le s a n a t v e e d e b i­ y at e le ştirisi ile ilg ili g ö rü ş le ri e le a lın m a m ış tır. O y s a “ b ir k u ­ ra m ın p a ra d ig m a o la ra k k a b u l e d ilm e s i iç in e lb e tte ra k ip le rin ­ d e n g ü ç lü g ö rü n m e si g e re k ir, a m a k a p s a m ın a g ire b ile c e k b ü tü n o lg u la rı a ç ık la y a m a z v e b u n u y a p m a sı d a z a te n h iç b ir z a m a n b e k le n e m e z .” 6 K a ld ı k i, b u ra d a F ra n k fu rt O k u lu ’n u n sa n a t v e e d e b iy a t e le ştiris in in y o k y a h u t y e te rs iz o lu ş u n d a n d e ğ il d e K ız ılç e lik ’in, fazla h a c im li o lu r d iy e , s ö z k o n u s u e le ştirile rd e n se ç m e le r y a p tığ ın ın a ltın ı ç iz m e k g e re k iy o r. Y o k s a , O k u lu n sa n a t v e e d e b iy a t e le ştiris in i P h il S la te r7 e le a lm ış v e e n in e b o ­ y u n a ird e le m iş tir. 4 5



6



A.g.e., s. 10. Aslında, çok da önemli olmam akla birlikte bu tasnifle, Frankfurt Oku­ lu ’nun “eleştiri”leriyle “şekillenim i” ve “tarihsel gelişim i”nin üç ana baş­ lıkta toplandıktan sonra üçüncü ana bölümün alt başlıkları olarak okulun “eleştirileri”ne geçilmesi daha metodolojik olurdu gibi geliyor. KUHN, A.g.e., s.59. Bak. SLATER, Phil; F ra n k fu rt O kulu, (Çev. Ahmet Özden), K abala Yay., İst. 1998, 295 s. Frankfurt O kulu’nun Sanat Eleştirisi için bk. V. Bö-



453



B e lli b aşlı te m silc ile rin in te m el k ita p la rın ın 8 T ü rk ç e y e çev i­ rileri y a p ılm ış o lm a k la b irlik te , o k u y u c u a ç ısın d a n b ak ıld ığ ın d a, h e r b irin in sa v u n d u ğ u g ö rü şle rin ifa d e ettiğ i a n lam la, b ir okul o la ra k ileri sü rü le n g ö rü şle r a ra sın d a k i a n la m fark ı k en d iliğ in ­ d e n o rta y a ç ık m a k ta d ır. Z a n n e d iy o ru m , b u ç a lışm a n ın e n güzel ta ra fı, tikellen y a n y a n a g e tire re k a n la m lı b ir tümel o lu ştu rm a sı­ d ır. V e h e r h a ld e b u d a, z a te n F ra n k fu rt O k u lu ’n u n ru h u n a u y ­ gu n , ö z e llik le m o d e m ite e le ştirisin e y a p ıla n an lam lı b ir k atk ıd ır. K ız ılç e lik , e s e rin b irin c i b ö lü m ü n d e , F ra n k fu rt O k u lu ’n u n k u ru lu ş n e d e n le ri ü z e rin d e u z u n u z u n d u ru r. A n cak , o k u lu n k u ru lu şu n d a ö n e m li ik i e tk e n e ö z e llik le d ik k a t çek er. B u n lard an biri ö z n e l n e d e n le r, ö te k i n e s n e l n e d e n le rd ir. “ E leştirel te o ris­ y e n le rin k ö k e n itib a riy le Y a h u d i, d ü şü n se l o la ra k M ancist eğ i­ lim li o lu ş la n , a k a d e m ik k a riy e r yapm ak istem eleri, m u ltid isip lin e r ç a lışm a iste m le ri o n la n n v a ro la n A lm a n ü n iv e r­ site d ü z e n e ğ in d e y e r a lm a la n n a e n g e l o lu ştu rm u ş tu r. S ö z k o n u ­ su ö zn el k o ş u lla r F ra n k fu rt O k u lu ’n u n şe k ille n im in d e ön em li rol o y n a m ıştır. (...)W e il v e a rk a d a ş la n iç in e n stitü k u rm ad a b a şa t a m a ç la r B a tı A v ru p a M a n ciz m in i y e n id e n ca n lan d ırm ak , M an cizm e ilg iy i y o ğ u n la ştırm a k , M an cist te o riy i y e n id e n d e ğ e r­ le n d irm ek tir. A y rıc a A lm a n ü n iv e rs ite le rin d e ilg i/ça lışm a alanı d ışın d a b ıra k ıla n am a ö n e m li so ru n sal o lu ştu ra n araştırm a k o n u ­ la n -ö z e llik le d e işçi s ın ıfın ın v e h a re k e tin in ta rih i, antise m itizm v e k ö k e n le rin i in c e le m e k -W eil v e e k ib in in ilg isin e m a z h a r o lm u ştu r.”9 K ita b ın ik in ci b ö lü m ü n d e , F ra n k fu rt O k u lu ’n u n tarih sel g eli­ şim iy le b irlik te, o n u n m e d o lo jisin e d e d eğ in ilm iş, y a z a rla n n tek te k m o d e m d ü n y a d a d u rd u k la n y er, k o n u m la n m a la n v e durd u k la n y e rd e n m o d e m ite y e b a k ış ö n ce si, b ak ışın biçim iy le



8



9



lüm: Tarihsel Materyalist Estetik: “Olumlama”, “Kültür Endüstrisi” ve “Olumsuzlama” Olarak Sanat, s.227-278. Max Horkheimer, Friedrick Pollock, Theodor W. Adomo, Erich Fromm, Herbert Marcuse, Jürgen Habermas gibi pekçok Frankfurt Okulcusunun eserleri Türkçeye çevrilmiş bulunmaktadır. F.O., s. 8.



454



ilgili m edolojileri hakkında da m alum at verilm iştir: “ Eleştirel T eori’nin m etodolojik vurgularını şöyle sıralayabiliriz: 1. E leştirel T eori, yarışan disiplinler (bilim ler/alanlar) ara­ sındaki sın ırlan zayıflatm akta v e sın ırlan çizm eye karşı çık­ m aktadır. 2. Eleştirel T eori, toplum ve kültürler, ekonom i, politika ve felsefe arasındaki bağı/birbirlerine bağlı olm ayı vurgulam akta­ dır. 3. E leştirel T eori, çoklu disipliner bakış açısıyla geleneksel ve çağdaş sosyal bilim sel teorilerden ay n lm ak ta, diyalektik ve m ateryalist sosyal teori geliştirm eye girişm ektedir. B u proje bilim lerin, siy a salan n v e felsefenin ortak laşa “disiplinler ötesi” sentezini gerekli kılm aktadır. B u çerçev ed e E leştirel T eori, birkaç bilim dalı ile ilgili değil, “ d isip lin ler ötesi”dir.(...) 4. E leştirel T eorisyenler, b ü tü n sosyal süreçlerde ek onom i­ n in yapıcı rol oynadığını ileri sürm ektedirler. 5. E leştirel T eo ri, felsefe v e sosyal teori arasın d a kurul­ m uş/gerçekleşm iş sın ırla n o rtad an k ald ırm ak ta v e a y n c a teori ile siyasa arasındaki a y n lık la n d a y o k etm ey e girişm ektedirler.” 10 G örüldüğü gibi, F rankfurt O k u lu ’n u n m eto d o lo jisi aşağı y u ­ karı, b ir kendini k o n u m lam a d en em esid ir ve ö zü n d e kend in d en sonra ortaya çık acak o la n p ek ço k d ü şü n ce b içim in in u saresini d e b an n d ırm ak tad ır. K en d isin d en sonra o rtay a çık aca k olan P ost-m odem izm , Y ap ısalcılık , P o st-y ap ısalcılık gibi d ü şü n ce biçim i ve m eto d o lo jilerin d e sav u n acak o ld u k la n disipliner bakış açısın ın yerine, d isip lin lerü stü , d ah a bütüncü, daha tüm elci bak ış açışım g etirm e g ay retin in E leştirel T e o ri’n in v az g e­ çilm ez p ren sip lerin d en b iri o ld u ğ u ortadadır. E serin b u n d an sonraki b ölü m lerin d ey se, F rankfurt O ku­ lu ’nun “ eleştiri” leri y e r alm aktadır. K ızılçelik, burada artzam anlı b ir y ö n tem k u llan m ış v e tarih in sey rin e göre, öncelikle, aydın lan m a eleştirisi, ardından, ay d ın lan m an ın ardışığı, çocuk­ ları v e b ir an lam d a farklı yü zleri olan pozitivizm , m odernite,



|



A.g.e., s.43-44.



455



kültür endüstrisi, M ancist teori ve sosyoloji bilim ine dönük eleştirilerine yer verm ektedir. A ydınlanm a eleştirisinde, öncelikle okulun, aydınlanm aya bakışını veren yazar, aydınlanm ayla ilgili dört tem el saptam ış­ tır. B unlar sırasıyla: “ 1. D oğa üstünün doğalla, T anrısal buyruğun doğa yasası ile, dinin bilim le v e din adam larının filozoflarla yer değiştirm esi, 2. B ir araç olarak deneyin rehberliğindeki akim sosyo­ ekonom ik, siyasal ve kültürel so runların çözüm ünde yüceltil­ m esi, 3. İnsanların v e to p lu m la n n m ükem m elleştirilebileceğine ve dolayısıyla insan soyunun gelişm esin e d uyulan inanç, 4. İnsan h ak ların a d air insancıl istem lerin çoğalm ası” 11 Frankfurt O kulu teorisyenleri, aydınlanm a ile ilgili yukarıdaki saptam aları yaptıktan sonra, onun etkisini v e karşı konulam azlı­ ğını da teslim ederler. Ö zellikle, okul içerisinde, m odem iteye okulun öteki üyelerine göre b iraz d ah a yak ın duran v e m üsam a­ hayla bakan H aberm as aydınlanm ayla ilgili şu saptam ayı yapar: “B ugün başat olan daha çok cam sı arkaplan ideolojisi, bilim i fetişleştiren ideoloji; eski tipteki ideolojilerden daha karşı konul­ m azdır ve daha geniş etkilidir, çünkü p ratik sorunların üstünü örtm ekle, yalm zca belirli b ir sınıfın kısm i iktidar ilgilerini haklandırm ış ve başka b ir sın ıfın cephesindeki kısm i özgürleşim gereksinim ini bastırm ış olm az, tersin e insan türünün 10 özgürleşim ci ilg isin e d en k g elir.” E leştirel T eo risy en lerd en , ö zellik le H o rk h eim er v e A dom o, ayd ın lan m a eleştirisin i y ap ark en , o n u n o lu m su zlu k ların a daha soğukkanlı v e d ah a cesu rca b ir y ak laşım sergilerler. B elki biraz da b u yüzden, “ eleştiri”n in m an tığ ın a u y g u n olarak, aydınlanm a eleştirisi b ö lü m ü n d e K ızılçelik, d ah a ç o k A d o m o ile H o rk h e im e r’a b aşv u rm a g ereğ i du y m u ştu r: “ G enel olarak E leş­ tirel T eo risy en lere g ö re A y d ın lan m a, k o rk u su zlu k y erin e kor­ kuyu getirm iş, g ü v en sizlik ü retm iştir. N itek im H ork h eim er ve



11 A.g.e., s.78. * 12 A.g.e., Habermas’ın “ İdeoloji” O larak Teknik ve Bilim, s.59’dan alıntı.



456



A d o m o , ‘A y d ın la n m a k arşısın d a k a v ra m la r tıp k ı san ay i trö stleri k arşısın d ak i e m e k lile r g ib id ir’ g ö rü şü n d ed irle r. Y ay g ın k ab u le g ö re g ü v e n siz liğ e v e k o rk u y a b aşk ald ırı felse fe si/d ü şü n ü o lan ay d ın lan m a, E le ştire l T e o risy e n le rin g ö rü şleri b ağ la m ın d a k o r­ ku v e y a s a k la r ü re tm e d e y e tk in b ir d ü z e y e g elm iş ‘k o rk u /tab u ü re tir1*’ b ir k o n u m a e rişm iş tir.” 14 B u b ö lü m ü n so n u n d a , K ızılçe lik , g en e l b ir d e ğ e rle n d irm e y a p a ra k , F ra n k fu rt O k u lu ’n u n A y d ın la n m a h a k k ın d a k i d ü şü n ­ c e le rin in b ir se n te z in i v e rir b ize: “ E le ş tire l T e o ris y e n le r A y d ın ­ la n m a y la ö n e ç ık a n , y ıld ız ı p a rla y a n a k lın y ıld ız ın ın sö n d ü ğ ü n ü v e a ra ç sa l fo rm a in d irg e n d iğ in i, a k lın y in e tu tu ld u ğ u n u 15 b u n u n ise A y d ın la n m a n ın k e n d i ö z ç o c u ğ u n u y e m e s in e y a n i b ire y in y o k o lu p g itm e s in e k a y n a k lık e ttiğ in i ile ri sü rm e k te d irle r. B ire ­ y in



k a y b o lu ş u n d a A y d ın la n m a n ın



to ta lite r, is tib d a t y a ra tıc ı



ro lü n e d e ğ in e n E le ş tire l T e o ris y e n le r, a y n c a A y d ın la n m a n ın k arşı o ld u ğ u m ite /m ito lo jiy e g e ri d ö n d ü ğ ü n ü , in sa n lığ ı y e n i tü rd e n b ir b a rb a rlığ a g ö tü rd ü ğ ü n ü id d ia e tm e k te d irle r.” 16 P o z itiv iz m e le ş tiris in d e ise, y a z a r, b iz e ö n c e lik le p o z itiv iz ­ m in iç eriğ i h a k k ın d a g e n e l b ir b ilg i v e r ir v e a rd ın d a n d a o k u lu n p o z iv iz m e le ş tiris in e g e ç e r. P o z itiv iz m e le ş tiris in e g e ç m e d e n ö n ce, F ra n k fu rt O k u lu ’y la n e d e n li y a k ın y a h u t u z a k o ld u ğ u n u b ile m e y iz a m a , P o z itiv iz m e b a k ış ı b a k ım ın d a n o k u lla ö rtü şe n p e k ç o k g ö rü şle ri b u lu n a n K u h n ’u n g ö rü ş le rin i N ilü fe r K u y a ş



13 Burada, insanın aklına, 19. yy.’ın sonlannda başlayıp 20. yy. boyunca devam eden ve distopia olarak adlandırdığımız roman türü geliyor, tsmine öyle denm ese bile, K afka’nın, başta D ava'sı olmak üzere, Değişim, Şato ve Bir Savaş’ın T asviri’ndeki birey tiplemelerinin korkulan; OnvelPin 1984’ündeki insanlardaki duygulan çöpe atan ve onu sadece sinirden iba­ ret gören kurumsal yapılanm alann bireyi ezen ve onu korkuya büründüren çarkı; A ytm atov’un Gün O lur Asra Bedel’indeki Sabitcan’ın sahip olduğu düşünsellikten, konvansiyonlanna bağlı insanlann duyduklan endişe ve bizde, Oğuz A tay’ın Korkuyu Beklerken’deki öykü kahramanının modem toplum içindeki çaresizliğinin onun ruhunda yarattığı patoloji... hep aydın­ lanma eleştirisinin roman türündeki yansımaları olarak karşımıza çıkmak­ tadırlar. 14 F .O ..S .9 8 . 15 Bk. HORKHEİM ER, Max; Akıl T utulm ası, M etis Yay., İsı J 9 16 F .O „ s.99-100.



457



şö y le c e ö zetler: “ D e v rim le r ise, b ilg i o rtam ların ın iletişim idir, b ilg i a lış-v e rişin in y ap ıld ığ ı k u ru m sa l, g id e re k k ü ltü rel etk ile­ şim d ir. B u e tk ile şim i v e b u b ilg i o rtam ın ı p o z itiv iz m in yap m ak isted iğ i g ib i te k b ir b o y u tta d o n d u ra ra k , m e k an istik şekilde d o ğ alcı b irik im c i b ir sü re ç g ib i g ö ste rm e y e ç a lışm ak , b ilg id e b u lu n m a sı g e re k e n b u ile tiş im /e tk ile şim b o y u tu n u y o k etm ek y an i teknik gelişmeyi insan çabasının yerine koymaktır. B ö y lece b ilg in in a m a c ı in sa m n ö z g ü rle ş e re k d o ğ a y a e g e m e n o lm ası d e ğ il, d o ğ a y a e g e m e n liğ in in s a m n in s a n a e g e m e n liğ iy le ö zd eş­ le şm e s id ir. B u d u ru m d a , a z ö n c e d e ğ in d iğ im iz b ilg i p a rç a la n ­ m a sı m e y a d a n a g e lm e k te , a h la k i, m o ra l, e s te tik v e k ü ltü re l k a y ­ g ıla rın , to p lu m s a l iliş k ile rin g e liştiğ i d ü z e y ile b ilim in g eliştiğ i d ü z e y a y rılm a k ta , b irb irin d e n u z a k la ş m a k ta d ır. B ilg id e k i am aç, a y n ı z a m a n d a in s a n ın ö z g ü rle ş m e s i ise , b u d ü z e y le rin b irle ş m e ­ si g e re k ir. B u n u n iç in b ilim in y ö n te m s e l b ir ö z -b ilin ç v e ö z ­ e le ştiri d ü z e y in e k a v u ş m a s ı g e re k lid ir.” 17 P o z itiv iz m , h e m ilk e ­ leri b a k ım ın d a n , h e m d e a rtz a m a n lı b a k ış a ç ıs ıy la ü ç g ru p ta to p la n ır:



E rk e n P o z itiv iz m y a d a C o m te ’c u D e ğ e rle n d irim ;



M a n tık ç ı P o z itiv iz m (V iy a n a Ç e v re s i/O k u lu ) 18;



Y e n i P o z iti­



v iz m (P o p p e rc i T a rz ). K ız ılç e lik , b u a ş a m a la rla ilg ili v e sö z k o n u s u ü ç p o z itiv is t b a k ış ı ş u ş e k ild e d e ğ e rle n d irir: “ ...P o p p er, b ilim se l y ö n te m ü z e r in e g e le n e k s e l g ö rü ş ü n y a n i C o m te ’ç u v e M a n tık ç ı P o z itiv is t p a ra d ig m a n ın b irb irin in a rd ılı d u ru m u n d a k i 1. G ö z le m v e d e n e y 2. T ü m e v a n m s a l g e n e lle m e , 3. H ip o te z ,



17 KUHN, A.g.e., s.36. 18 Görüldüğü üzere, Viyana Okulu ile Frankfurt Okulu arasında pek çok bakımdan doğrudan bir bağ bulunmaktadır; hem bu bağın niteliğinin orta­ ya konması, hem de Viyana O kulu’nun belli başlı temsilcileri, ortaya çıkı­ şı, doğası, felsefesi, işlevi vs. ile ilgili bilgilerin derli toplu şekilde okuyu­ cuyla tanıştırılm ası Türk sosyoloji ve felsefesi kadar edebiyatı, tarihi, si­ yaset bilimi bakım ından da olumlu sonuçlar verecektir. Özellikle Viyana Çevresi’yle ilgili Türkçe literatürde ciddi çalışm alann bulunmayışı söze konu olan bir çalışmayı elzem hale getirmektedir. Kızılçelik, sosyolojinin teorik ve pratik cephesine dönük onlarca eser arasına böyle bir çalışmayı da ekleyebilir.



4. H ipotezin doğrulanm ası girişim i, 5.D oğruluk ya da yanlışlığın kanıtlanm ası ve 6. Bilgi biçim indeki aşam alan n ın yerine şu aşam aları koym uştur: 1. Sorun (varolan teoriye ya da beklentiye aykırılık), 2. Ö nerilen çözüm /yeni b ir teori, 3. Yeni teoriden sınanabilir önerm elerin tüm dengelim sel çıkarsanm ası, 4. S mamalar/gözlem ve deney ile “yanlışlanasbilirlik” ve 5. Y arışan teo riler arasında b irinin tercih edilm esi.” 19 K ızılçelik, yine H o rk h eim er’a d ayanarak Pozitivistlerin m odem iten in işleyişini anlam ak y erin e o n u n o rtay a çıkardığı sonuçlarla daha fazla ilgilendiklerini ve bundan dolayı da daha başlangıçta yöntem lerini doğru seçm em ek gibi b ir yanılgıyla karşı karşıya olduklarını ifadelendirir: “H o rk h e im e r’a göre, bilim sel araştırm anın m akineyi çağ rıştıran yapışım , işleyişini, olgu toplam a, o n la n doğrulam a v e kateg o rize etm e çarkını d u r­ durup, bunların anlam ı ve d o ğ rulukla o lan bağıntısı üzerinde yoğunlaşm ak yerine, b ilim in /b ilim sel araştırm an ın “ gözlem ” ile başladığım , onunla h areket ettiğini/işlediğini sürekli olarak yineleyip, daha ço k “ b ilim in işleyişi”ni b etim lem ek ted irler.”20 E leştirel T eo risy en ler içinde P o z itif bilim an lay ışın a en fazla eleştiri yöneltm iş kişi H o rk h eim er’dır. H orkheim er, özellikle pozitivist dü şü n cen in sosyal b ilim lerle ilgili o lan y ö nüne beş tem el eleştiri yöneltm iştir: “ H o rk h eim er’m özellikle sosyal b ilim lerle b ağ lan tılı o larak b ir b ilim felsefesi/bilgi teorisi olarak pozitivizm i eleştirisi beş noktada açım lanabilir: 1. P ozitivizm , etk in insan varlığına m ekanik b ir belirlenim ci­ lik taslağı içinde, çıp lak o lg u lar v e n esn eler olarak yak laşm ak ­ tadır. 2.P ozitivizm in alg ılam a yoluyla doğrulam a ilkesi, em pirizm in “ alfa v e o m eg ası” y etersiz b ir ilkedir.



3. Pozitivizm in doğrulam a ilkesi, buıjuva düşüncesiyle ilin­ tilidir, onun çoğalan sığlığını gösterm ektedir. 4. Pozitivizm , dünyayı sadece deneyde dolaysız olarak veri­ len şekliyle, şeylerin yüzeysel görünüm ü ve onların özleri ara­ sında bir ayrım yapm am aktadır. 5. P ozitivizm , o lg u ve d eğ er arasında m utlak b ir ay n m koya­ rak, eş deyişle, olguları d eğ erd en ayırarak (değer içerm e­ m e/özgürlüğü) bilgiyi insan istem lerinden koparm aktadır.”21 F rankfurt o k u lu n u n ilk d ö n em teo risy en lerin in pozitivizm eleştirisi ise H o rk h e im e r’in eleştirisin d en nisp eten farklıdır. Bu ilk dönem teo risy en leri, p o ziv izm in so sy al y aşam a y ö n elik sap­ tam a ve b elirlen im lerin in sosyal h ay atın d o ğ ru ların ın farklı oluşundan dolayı h iç b ir zam an do ğ ru ları yansıtm ayacağını ifade ederler. K ızılçelik, B o tto m o re ’d an yaptığı alıntıyla, pozitivist d ü şü n cey e y ö n elik eleştirileri ü ç n o k tad a toplar: 1. P o zitivizm sosyal y aşam ın d o ğ ru b ir b içim d e k avram sal­ laştırılm ası v e an laşılm asın ı sağ lam ad a b aşarılı b ir yakla­ şım /kavrayış d eğildir. 2. P o zitiv izm sad ece v a r o lan ı tem el alır, o n a katılır. A ncak bu, v aro lan d ü zen i k u tsa lla ştırır d o lay ısıy la p o zitiv izm radikal değişim v e d ö n ü şü m leri en g e lle r v e siy asal d in g in ciliğ e k ay n ak ­ lık eder. 3. P o zitiv izm , içsel o larak y en i b ir eg em en lik form unu, eş d ey işle te k n o k ra tik eg em en liğ i ö n e ç ık a n r v e o n u sürekli olarak y en id en ü retir. P o zitiv izm te k n o k ra tik y ap ılan m an ın inşasında 00 tem el etk en k o n u m u n d a d ır.” E serin b eşin ci b ö lü m ü , F ran k fu rt O k u lu ’n u n m o d ern ­ lik /m o d em to p lu m eleştirisin e ay rılm ış d u ru m d ad ır. B u eleştiri­ lerin d en o k u l te m silcile ri d a h a çok, ay d ın lan m a sonrası ortaya çık an m o d e m y a p ılan m an ın k ü ltü rel b o y u tu ü ze rin d e durm uş­ lardır. K ızılçelik , ö n ce lik le, m o d e rn liğ in to p lu m sal boy u tu ü ze­ rin d e g ü n ü m ü z d ü şü n ü rlerin in g ö rü şlerin i toplay arak , b ir m o­ d e rn lik k u ram ta s a n s ı o lu ştu rm u ş v e ö zellik le L a ro u i’n in İslam



21 A.g.e., s. 122. 22 A.g.e., s. 129-130.



460



ve Modernlik ad lı e se rin d e n ça rp ıc ı m o d e m ist y ak laşım ların b ir se n te z in e g itm iştir. “ K ö k e n le rin in işaretleri v e d ay an ak ları b ire ­ şim in d e m o d e rn liğ e d a ir iki te m el sa p tam a y ap ılab ilir: İlk o la ­ ra k b ö lü n m ü şlü k , ç e lişk ile r v e p a ra d o k sa l b irlik te lik le r y ö n e lim li m o d e rn lik , ö z ü n d e , b ilim se l-te k n o lo jik ak ılcılaşm a y ö n le n d irim li y ö n e tse l e tk in liğ in ü rü n le rin in etk ileşim i, y ay g ın la şım ı v e h a tta d ia sp o ra tik v e ç h e sid ir. B u n e d e n le m o ­ d e rn lik so sy a l y a ş a m ın ç e şitli p a rç a la rın ın g id e re k a rta n fark lıla şım ın ı iç erm ek te , so sy a l y a ş a m a la n la n m n tü m ü n e sız ­ m a k tad ır. B u y ü z d e n m o d e rn liğ i h iç k im se d u rd u rm a y a y e te ­ n ek li d eğ ild ir. İk in ci o la ra k m o d e rn lik to p lu m u n m e rk e z in d e k i T a n n ’m n y e rin e b ilim i y e rle ştirm e k te , d in se l in a n ç v e a rg ü m a n lara sa d e c e “ ö z e l y a ş a m ” a la n la rın d a y e r b ıra k m a k ta d ır.” F ra n k fu rt O k u lu te o ris y e n le ri, d a h a ç o k m o d e rn liğ in o lu m ­ su z24 e tk ile riy le , to p lu m a y a n s ıy a n p a to lo jile rin i o rta y a k o y m a k su retiy le, sistem li b ir m o d e m iz m e le ş tiris in e g irişirle r. B u n o k ­ tad a,



z a n n e d iy o ru m ,



p o s t-m o d e m iz m ,



ç ık a rım la rın d a n



p ek ç o ğ u n u F ra n k fu rt O k u lu ’n u n m o d e m e le ştirisin d e n alm ış gibi g ö rü n m e k te d ir. K ız ılç e lik d e, d o ğ ru d a n o lm a s a b ile , d o la y lı b iç im d e , E le ş tire l T e o ris y e n le rle p o s t m o d e m iz m y a k la şım ım b ir n o k ta d a k e s iş tirm e k te d ir. M o d e m iz m i a n la tırk e n , b ilin c in b ird e n p o s t-m o d e m te o riy e k a y m ış o lm a s ı h e r h a ld e b ira z d a b u n u n la ilg ili o lm a lı: “ ... m o d e rn liğ i s o rg u la y a n , o n u n te m e l b e lirle n im le rin e /e th o sla rın a k a rş ı k o y a n p o s t-m o d e m iz m , b e lir­ siz liğ e , p a rç a c ılığ a , fa rk lılığ a , e tn ik liğ e , a ltk ü ltü rle re , a z ın lık la ­



23 A.g.e., s. 166. 24 Bak. VATTİMO, Gianni; M odernliğin Sonu, İz Yay., İst. 1999, 224 s. Eleştirel Teorisyenlerin m odem ite eleştirisiyle, Vattim o’nun, modernliğin sonuna dair yaptığı saptam alar pekçok bakımdan benzerlikler hatta özdeş­ likler göstermektedir. Mesela bunlardan biri, m odem ite’nin, amacını yitir­ dikten sonra anlamsız bir yenilik düşüncesine dönüşümüyle ilgilidir: Bu­ gün ilerleme artık eskiden olduğu gibi bir hedef ya da teleolojik son nok­ tası (örneğin “Cennet” ya da “sınıfsız toplum” gibi) olan bir süreç olarak anlaşılmamaktadır; onun yerine bugün ilerleme, sürekli olarak ‘yeni’ tüke­ tim malzemeleri -örneğin giysiler, arabalar, fikirler gibi- üreten ve bu ne­ denle ayakta kalmak için daima ilerlemek zorunda olan tüketim toplumu­ nun rutin bir parçası olmuştur.”(s.21).



461



ra, dinsel geri dönüşe, kültürel çoğulculuğa, bilgiye yönelik çoğulcu bakışa, yerellik ve özgünlüğe ayrıcalık tanıyıp bunları üstün tutan b ir düşünsel harekettir. B ununla birlikte postm od em izm d e gerçekliğin yerini im ajın/taklitlerin ve suretlerin alm ası, zam anın sürekli b ir şim diler setine parçalanm ası, eklek­ tizm , parçalılık, anarşi, şizofreni ve pastijlik, ironi ve rastlantı­ sallık önem li y e r tutm ak tad ır.”25 E leştirel T eorinin, m o d em itey e y ö n elik olum suz düşüncesi­ nin aydınlanm a b ağlantısını d a göz ö n ü n d e tutarak, K ızılçelik, bu bölüm ün son u n d a genel b ir to p arlam a yapar: “A ydınlanm a ile ö n e çık an “ akıP ’m “ araçsal” b ir form a dönüştüğünü, eş de­ yişle araçsal/tek n o k ratik /tek n o lo jik ak ılcılığ ın belirginleştiğini, bunda da bireyi to tal için d e p asifıze eden, o n u sindiren/yok eden, M a rc u se ’ü n d ey işiy le “ tek b o y u tlu ” h ale getiren ve totalitery an izm e k ay n ak lık ed en m o d e m tek n o lo jin in belirleyici O fk b ir ro lü n ü n b u lu n d u ğ u n u id d ia etm ek ted irler.” K itab ın altın cı b ö lü m ü n d e, k ü ltü r endüstrisi eleştirisi vardır. Y azar, b u rad a d a d ah a ço k H erb ert M a rc u se ’d an ve T heodor W . A d o m o ’d an yap tığ ı alın tılard an y ararlan arak k itle kültürüne yönelik, o k u lu n eleştirilerin i sıralam ıştır. M arcuse, k itle k ü ltü rü n ü n tem el k arak teristiğ in i altı m adde­ d e özetler: 1. K itle k ü ltü rü , k am u sal v e ö zel ilgiler/çıkarlar (interests) arasın d a h atalı b ir h arm o n i kurar. 2. K itle k ü ltü rü , tü k etim y ö n elim lerin i v e özelleştirm eyi güçlendirir. 3. K itle k ü ltü rü rek la m estetiğ in i genişletir. 4. K itle k ü ltü rü , v aro lan işçi sım fı k ü ltürünü (proleter kültü rü ) zay ıflatır, y o k e tm ey e çalışır. 5. K itle k ü ltü rü , araçsal ak lın b aşatlığ ın ı artın r. 6. K itle k ü ltü rü , sek sü alitey i m an ip ü le eder.”27



25 26 27



F.O., s. 198. A.g.e., s.206. A.g.e., s.222.



462



K ültürel endüstri eleştirisi konusunda, özellikle edebiyat eleştirisi, sinem a v e sanatın genel tavrıyla ilgili b ir eleştiriden ziyade, m üzik eleştirisi y er alm aktadır. M o d em m üziğin sim ge­ si olarak da daha çok caz üzerinde durulm akta ve A d o m o ’dan yapılan alıntılar etrafında b irtakım yorum lara gidilm ektedir: “M üzik, kullanım değerin d en çok değişim değeri tarafından yönlendirilm ektedir. G erçek ikilem , A d o m o cu anlayış bağla­ m ında “ h a f if ’/ “p o p ü ler” m ü zik ile “ ciddi” m üzik arasında ol­ m ayıp, “p azar-yönelim li m ü zik ” ile “ pazar-yönelim li olm ayan m üzik” arasındadır. A d o m o ’ya göre; ‘b u g ü n pazar-yönelim li olm ayan m üzik, ço ğ u in san ın k av ran ab ilen ve tad ın a v an lab ilen b ir m üzik değilse, bu n a d ay an arak b u tü r m ü ziğ in nesnel bir biçim de reak siy o n er olduğunu sö y lem ek y an lış o lacak tır.’28” M o d em izm in m ü zik sel sim gesi o larak k arşılan an v e pop ü ler kültürü y an sıtm asın d an dolayı caza özel b ir vu rg u yapan A dom o, b aşın d an g eçen b ir an ek to d u şu şek ild e anlatır: ‘“ İlk kez okuduğum da caz sö zcü ğ ü n ü n b en d ek i o lu m su z çağrışım ı A lm ancadaki H atz (k ö p ek sürüsü) sö zcü ğ ü n d en ileri geliyordu; kovaladığı h ay v an d an d ah a h ızlı k o şab ilen v e av ın ın k o k u su n ­ dan iz süreb ilen p arçalayıcı b ir k ö p ek g elm işti gözlerim in ö n ü ­ n e .’ A d o m o ’ya göre d eh şet verici o la n caz, yabancılaşm ayı aşkınlam am akta o n u d ah a d a g ü çlen d irm ek ted ir. C az, tam an ­ lam ıyla m etad ır.”29 A d o m o , b u n u n la d a kalm ayarak, ca zın askeri m arş h av ası­ nın m o d e m zam an lard a b irey ler ü zerin d ek i o to rite r tavrı d a içinde b arın d ırd ığ ın ı v e bu y ü zd en d e sev im sizliğ in in b ir kat d ah a arttığ ım ifad e eder, “ ...cazın v u rm aları (beat) senkoplam ası askeri m arş fo rm u n d an çıkm aydı. B ö y lelik le caz, ö rtü k b ir b i­ çim de d e olsa, o to ritery an izm ile y ak ın -ilişk i içindedir. A d o m o ’nu n ele alış tarzın a göre, cazın ‘h o t-ca z’ adı verilen tü rü ise y aln ızca y alan cı/sah te b ir cinsel özgürleşim i/ö zg ü rleşm ey i tem sil etm ektedir. B u n edenle cazda eğ e r b ir cin sel ileti varsa, o da, cin sel ö zg ü rlü k ç a ğ n sı ile cinsel­



28 A.g.e., s.209. 29 A.g.e., s.2 10.



463



liğin perhizleyici yadsınışım b ir araya getiren ‘hadım laştıncı bir m esaj ’ olabilm ektedir.”30 K itle toplum unun belli başlı özelliklerinin bilinm esinin de Eleştirel T eorisyenlerin k ü ltü r endüstrisi eleştirisine yaklaşım da b ir k o lay lık sağlayacağı gerçeğinden hareketle, K ızılçelik, M ills’in, İktidar Seçkinleri adlı yapıtm da kitle kültürüne dair yaptığı saptam ayı dört m adde h alinde verir: 1. B aşk aların ın d ü şü n ve görüşlerini dinleyenler pek çok, buna karşılık kendi d ü şü n ve görüşlerini ifade edebilenler pek azdır. A yrıca tam am en b ir soyutlam a v e aslında toplam a birey­ ler yığını d u rum una in d irg en en kam u, k itle iletişim araçlannca etkilenip b içim len d irilm ek ted ir. 2. K itle to p lu m u n d a k itle iletişim a ra ç la n m n örgütlenim şek­ li b irey lerin an ında ve etk in lik le y an ıtta b u lu n m aların a olanak tanım am aktadır. 3. K am u o y u n u n o lu şu m u n d an sonra, k am u oyunun kendini realize etm esi için k am u n u n g irişm esi g erek en eylem ler, bu eylem k an alların ı o rg an ize e d e n v e d en etim i altın d a tu tan ikti­ d ar çev relerin ce d en etlen m ek ted ir. 4. K itle to p lu m u n d a ik tid ar k u ru m la n k arşısın d a kitleleşm iş kam u n u n b ağ ım sızlığ ı k alm am ak ta; ik tid ar k u ru m lan n ın ve resm i m a k a m la n n g ö rev lisi o la n k im sele r k itlele r ü zerin d e açık ya d a ö rtü lü y o lla rd a n etk id e bulu n m ak ta, k işilerin karşılıklı ve ö zg ü r tartışm a y o lu y la k am u o y u y aratab ilm e ö zg ü rlü k leri daha o lu şm ad an ö n len m ek ted ir.”31 K ü ltü r en d ü strisi, b irey e özg ü lü ğ ü , b irey in tekliğini, biricik­ liğini d e o rtad an k ald ırarak o n u n esn eleştirm iş v e b irin in yerine ö tek in in rah atlık la ikam e ed ileb ileceğ i k ad ar sıradanlaştırm ıştır: “ K ü ltü r en d ü strisi ö zü itib ariy le, b irey leri ‘artn iy etli türsel var­ lık ’ h alin e g etirm iştir. H e r b irey y alm zca ö tek in in y erin e ikam e o la n b iri o larak yani k u llan ılab ilir/b ir ‘ö rn e k ’ olarak vardır. B irey o larak kişi y eri m u tlak o larak d o ld u ru lab ilir b ir konum a



30 A.g.e., s.210. 31 A.g.e., s.224.



464



gelm iştir, tam anlam ıyla o, ‘b ir hiçtir ve bunu, benzerlik süresi­ ni elinden kaçırdığı zam an hisseder.”32 Eserin yedinci bölüm ünde yazar Eleştirel Teorisyenlerin Mancist kuram a yönelik eleştirilerini ele alm ıştır. Kızılçelik, Frankfurt O kulu üyelerinin kapitalizm le ilgili olarak M ancistlerin belirlem iş olduğu altı tem el um deyi benim sem e­ diklerini ifade ed er ve bu m addeleri şu şekilde sıralar: “ 1. İnsanlık, kapitalist üretim tarzının belirlediği b ir toplum ­ da (kapitalist toplum ) yaşam aktadır. B u toplum alışverişe dayalı bir m eta toplum udur. Ü rü n ler öncelikle, insan istek ve gereksi­ nim lerini tatm in etm ek için değil, d eğer ve k a n gerçekleştirm ek için üretilm ektedir. 2. Ü rünlerin m eta karakteri (niteliği) basit olarak o n la n n alışverişleri tarafından belirlenm ez, o n la n n soyut olarak alışve­ rişlerinin yapılm ası yoluyla belirlenm ektedir. Soyut iş zam anına dayalı olan alışveriş, ü retim sü recin in öznel yanım olduğu kadar nesnel biçim ini d e etkilem ektedir. 3. K apitalist sosyal sürecin b irliğini güven ce altın a alan sos­ yal ilişkilerin toplam ı, aynı zam an d a o n u n fetişleşm esini ve şey(sel)leşm esini d e sağlam aktadır. İnsan em eğ in in ürünleri, bağım sız, “ ken d i y a şa n ıla n o la n ” , “ d o ğ al” d eğ erler olarak n ite­ lenm ektedir. T üketim , d ağ ıtım v e alışv eriş sonucu o lu şan sosyal ve m addi ilişk iler h em en anlaşılam az. O n lar gerekli illüzyonm eta fetişizm i tarafın d an gizlenm ektedir. 4. K apitalizm u y u m lu (harm onik) b ir so sy al b ü tü n lü k değil­ dir. K apitalizm , h em m e ta la n n ü retim alam n d a hem d e o n la n n illüzyonu alam nda zıtlık lar v e çe lişk iler ü zerin e dayalıdır. B aşat üretim ilişkileri ü retim in gelişm iş güçlerini “ engellem ekte” (fetter) ve b ir dizi d ü şm an lık lar ü retm ektedir. B una ilaveten, işçi kitlesinin, ü retim a ra ç la n n d a n ay n lm ası kapitale sahip olan kitle ile arasında direkt o larak çatışm a üretm ektedir. D üşm an­ lıklar ekono m ik alan d a old u ğ u gibi kültürel alanda da yüksel­



32 A.g.e., s.228; Horkheimer ve Adom o, Aydınlanma Diyalektiği II, s.37’den alıntı.



465



m ektedir. Sosyal olarak m eydana getirilen illüzyonlar (ideoloji) ve aktüalite (perform ans, etkiler) krizlere yol açm aktadır. 5. K apital-yoğun sanayilere doğru genel b ir eğilim vardır ve bu eğilim k apitalin yoğunlaşım m ı arttırm aktadır. Serbest pazar, devam lı olarak yerini standardize edilm iş m alların m onopolistik ve oligopolistik kitlesel ü retim in e bırakm aktadır. 6. K ap italin o rg an ik k o m p o zisyonundaki ilerleyen yükseliş, doğal olarak, istikrarsız d u rum daki b irik im sürecini iyice şid­ detlendirm ektedir. B u süreci m u h afaza etm ek için, onun kahra­ m a n la n em p ery alist g en işlem e ve savaşı d a içeren m evcut tüm araç lan k u llan m ak tad ırlar.”33 G ö rü ld ü ğ ü gibi, E leştirel T eoris­ y en ler h er n e k ad ar M ancist eleştiri ü zerin d e y o ğ u n laşsalar bile, M ancist d ü şü n cey le p ek ço k o rtak b ak ışa sah ip b ir çizgiyi de b an n d ırm ak tad ırlar. E serde, M ancist eleştiri d ah a ç o k H aberm as kaynaklı o larak v erilm iştir. A n cak , ö y le an laşılıy o r ki, K ızılçelik, E leştirel T eo risy e n lerin M an cizm ’e y ö n elik eleştiri­ leri ü zerin d e d iğ erleri k ad a r d etay lı d u rm am ıştır. S adece, b ö lü ­ m ün sonunda, b ir p arag rafta g en el b ir b ak ış su n m u ştu r bize: “E leştirel T eo ricilere g ö re M ancist te o rin in e n ö n em li h an d ik ap ­ larınd an b irisi ek o n o m ik d eterm in iz m te m elli o lu şu d u r. B ö y lece onlar, M ancist te o rin in te k -y a n lı n ed e n sellik ilişk isin e siyasalkültürel d ü zen eğ i ek o n o m ik d ü z e n e in d irg em esi- dayandığım , m addi u n su rlara (v e p o zitiv izm e) a şırı ö n ce lik v erd iğ in i, d ü n ­ yayı tek -b o y u ta id irg ed iğ in i id d ia e d e re k M ancist teo riy i eleş­ tirm ek ted irler. E leştirel T e o ric ile rin M ancist teo ri eleştirilerinde ö n e çık ard ık ları b aşk a b ir b o y u t, M ancist te o rin in s ım f savaşım ı tezin e y ö n elik tir. M ancist te o rin in tem el taşım o lu ştu ran şey, bilindiği ü z e re s ım f çe lişk isid ir. B u n o k ta d a M ancist teoride tarih in m o to ru s ın ıf sav aşım ıd ır; tarih , s m ıf sav aşım ı tarihidir. O ysa eleştirel T eo ri tem silcileri ta rih in m o to ru n u s ın ıf savaşı­ m ın d a d eğ il, b aşk a b ir y erd e, y an i k ap italizm le d irek t bağlantılı olm ay an , k ap italizm d e n ö n c e o lan v e so n ra d a v aro lacak g ö rü ­ n en in san -d o ğ a ç e lişk isin d e aram ışlard ır. (...) K ısacası Eleştirel T eo risy en ler, g eç-k ap italist to p lu m lard a p ro letery an m sosyal



33 A.g.e., s.245.



466



değişm eyi gerçekleştirecek b ir güç odağı, devrim in önde gelen aktörü olm a yetisini yitirdiğini, konform ist b ir sın ıf kim liğine büründüğünü vurgulam aktadırlar.”34 E serin sekizinci ve son bölüm ünde yazar, Frankfurt O ku­ lu ’nun “ Sosyoloji bilim ine” yönelik eleştirisi üzerinde durm uş­ tur. T ıpkı M arxist eleştiride olduğu gibi, K ızılçelik, okulun sosyolojik eleştirisi üzerinde de ayrıntılı ve detaylı durm am ıştır. O kulun sosyolojik eleştirilerinin başındaysa, özellikle, son yüz­ yılda sosyolojinin egem en sınıflarla olan ilişkisine karşı eleştirel bir tavır alm aları gelir. K ızılçelik, bu eleştiriyi, pozitivizm ve aydınlanm a eleştirisinden b üsbütün bağım sız v e kopuk olarak da düşünm ez: “ S osyolojinin egem en sın ıf v e statııs quo ile olan yakın bağıntısı/bağlantısı E leştirel T eori tem silcilerince sık sık eleştirilm ektedir. Eleştirel T e o ri’nin sosyolojiye y ö n elik eleşti­ rileri, aslında sosyolojinin p o zitiv izm ile o lan org an ik bağı ile d e ilintilidir. B u bağlam da E leştirel T e o ri’nin pozitivizm ve artalanı olarak A ydınlanm a eleştirisinden bağ ım sız düşünm ek m üm kün değ ild ir.”35 Y azar d iğ er b ö lü m lerd e old u ğ u gibi, o k u ­ lun sosyoloji eleştirisi b ö lü m ü n d e d e so n p arag rafta genel b ir toparlam a yaparak görüşlerini şu şekilde özetler: “ E leştirel T eo ­ risyenler pozitivist sosyolojiyi, status q u o ’cu v e teslim iyetçi olm ası, burjuvazinin çıkarm a hizm et etm esi, toplum sal d izg e ve yapılanm ayı eleştirel d eğerlendirm em esi, b ir b ü tü n o larak to p ­ lum a yönelm esi v e bireyi y o k say m ası/p asifize etm esi, b irey ve toplum etkileşim ini önem sem em esi, aşırı p o zitiv ist v e bilim selci nitelik taşım ası, m eto d o lo jik bağ lam d a em p ery alist olm ası yani tüm bilim lerin m etod ve konu alanlarını kuşatm ası, felse­ feyi dışlam ası, insana ve to p lu m a d air olan h er şeyi sosyal d e­ ğ işkenlere indirgem esi noktasın d a y o ğun v e radikal b ir form da eleştirerek, y erin e to tale karşı bireyi koruyan, varolan y apılan­ m a v e odak lan ım lara karşı eleştirel tav ır takm an, toplum salın y en id en yap ılanm asına katkı sağlayan ve d isip lin ler arası teorik



34 A.g.e., s.270-271. 35 A.g.e., s. 178.



467



bağı inşa edecek “ eleştirel sosyoloji” anlayışını koym a çabalan söz konusudur. Sonuç olarak, S ezgin K ızılçelik ’in Frankfurt O kulu hakkındaki bu çalışm ası birkaç eksik dışında, bize Eleştirel T eorisyen­ lerin ortaya çıkış sebepleri, kuruluş şartlan , d o ğ alan ve m odem zam anlara getirdikleri eleştirileri elinden geldiğince ay n n tılı ve anlaşılır b ir d ille sunm a g ay retinin üstesinden gelinm iş az ör­ neklerin d en biridir. E lbette F ran k fu rt O kulu gibi hem geniş bir zam ana yayılm ış v e aşağı yukarı b ir asra y akın öm rü bulunan b ir o k u lu n m o d em d ü n y am n zih in v e kurum sal oluşum una dair yaptığı saptam a v e eleştiriler sad ece b u n larla sınırlı değildir. Söz ko n u su teo risy en lerin d ah a p ek ço k alanlarda yaptıkları eleştiriler vardır. M esela aile eleştirisi, sanat ve edebiyat eleşti­ risi gibi. G önül isterd i ki, K ızılçelik , h iç b ir eleştirisini göz ardı etm eden k itab ın d a E leştirel T eo risy en lerin h e r alandaki görüşle­ rini oku y u cu y la b u lu ştu rsu n . A m a y in e de, O k u lu n pekçok y a­ zarın ın T ü rk çey e çev rild iğ in i v e T ü rk ay d ın ın ın 1970’lerden itibaren artan b ir iştiy ak la d erli to p lu o lm asa bile, söz konusu düşü n ü rlerd en y ararlan d ığ ı g ö z ö n ü n d e b u lundurulursa, çalış­ m an ın T ü rk d ü şü n yapısı için n e denli önem li old u ğ u b ir kez dah a anlaşılır.



KAYNAKÇA ABRAHAMSON, Mark; İşlevselcilik, Çeviren: Nilgün Çelebi, Sebat Ofset, Konya, 1990. AD AIR, Gilbert; Postm odernci K apıyı İki K ere Ç alar, Çeviren: Nazım Dikbaş, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1994. ADORNO, Theodor W.; Prism s, Çeviren: Samuel ve Shiery Weber, London, 1967. ADORNO, Theodor W.; N egative Dialectics, İngilizceye Çeviren: E. B. Ashton, Seabury Press, N ew York, 1973. ADORNO, Theodor W.; Eleştiri: T oplum Ü stüne Y azılar, Çeviren: M. Yılmaz Öner, Belge Yayınlan, İstanbul, 1990. ADORNO, Theodor W.; “Freud Teorisi ve Faşist Propagandanın Yapısı”, Eleştiri: T oplum Ü stüne Y azılar (iç.), Çeviren: M. Yılmaz Öner, Belge Yayınlan, İstanbul, 1990, s. 22-60. ADORNO, Theodor W.; “Estetik Kuram”, M odernizm in Serüveni: B ir “Temel M etin ler” Seçkesi 1840-1990 (iç.), Çeviren: Enis Batur, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1997, s. 263-265. ADORNO, Theodor W.; M inim a M o ralia: S akatlanm ış Y aşam dan Y ansım alar, Çeviren: Orhan Koçak ve Ahmet Doğukan, Metis Yayınlan, İstanbul, 1998. ADORNO, Theodor W.; “Freudian Theory and the Pattem o f Fascist Propaganda”, T he Essential F ra n k fu rt School R ead er (iç.), Editör: Andrevv Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1998, s. 118-137. ADORNO, Theodor W.; “O n the Fetish Character in Music and the Regression o f Listening”, T he Essential F ra n k fu rt School R ead er (iç.), Editör: Andrevv Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, Nevv York, 1998, s. 270-299. ADORNO, Theodor W.; “Boyun Eğme”, Çeviren: Kaya Şahin, Defter Dergisi (iç.), Sayı: 37, Yaz 1999, s. 135-139.



ADORNO, Theodor W.; “Biçim Olarak Deneme”, Çeviren: Sabir Yücesoy, D efter Dergisi (iç.), Sayı: 45, Kış 2002, s. 71-91. ADORNO, Theodor W.; O toritaryen Kişilik Üstüne: Niteliksel İdeoloji İncelemeleri, Çeviren: Doğan Şahiner, Om Yayınevi, İstanbul, 2003. ADORNO, Theodor W.; “Neden Hâlâ Felsefe”, Çeviren: Ali Kaftan, Cogito (iç.), Sayı: 36, Yaz 2003, s. 184-199. ADORNO, Theodor W.; “Auschwitz Sonrasında Eğitim”, Çeviren: Bülent O. Doğan, Cogito (iç.), Sayı: 36, Yaz 2003, s. 236-242. ADORNO, Theodor W.; E debiyat Y azıları, Çeviren: Sabir Yücesoy ve Orhan Koçak, Metis Yayınlan, İstanbul, 2004. ADORNO, Theodor W.; W a lte r B enjam in Üzerine, Çeviren: Dilman Muradoğlu, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2004. ADORNO, Theodor W.; “W alter Benjamin’e Mektuplar”, Emest Bloch, György Lukâcs, Bcrtolt Brecht, W alter Benjamin, Theodor Adomo, E stetik ve Politika (iç.), Çeviren: Ünsal Oskay, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2006, s. 221-301. ADORNO, Theodor W.; “Baskı Altmda Uzlaşma”, Emest Bloch, György Lukâcs, Bertolt Brecht, W alter Benjamin, Theodor Adomo, E stetik ve P olitika (iç.), Çeviren: Ünsal Oskay, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2006, s. 320-376. ADORNO, Theodor W.; K ü ltü r E n d ü strisi: K ü ltü r Y önetim i, Çeviren: Nihat Ünler ve Diğerleri, İletişim Yayınlan, İstanbul, 2007. ADORNO, Theodor W .; R ü y a K ayıtları, Çeviren: Şeyda Öztürk, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2007. ADORNO, Theodor W. ve Diğerleri; A u th o ritaria n Personality, Harper, N ew York, 1950. ADORNO, Theodor W. ve Diğerleri; T h e Positivist D ispute in G erm an Sociology, Çeviren: G. A dey ve D. Frisby, Heinemann, London, 1969. ADORNO, Theodor W. ve M ARCUSE, Heıbert; “Alman Öğrenci Hareketi Üzerine Bir Mektuplaşma”, Çeviren: Ahmet Doğukan, D efter D ergisi (iç.), Sayı: 37, Yaz 1999, s. 115-129.



470



AHMED, Akbar S.; Postm odem izm ve İslam, Çeviren: Osman Ç. Deniztekin, Cep Kitapları, İstanbul, 1995. AKYOL, Taha; “Weber Sosyolojisi”, Milliyet Gazetesi (iç.), 10 Mayıs 1999, s. 17. ALSAN, Necip; Jean-Jacques Rousseau, Varlık Yayınevi, İstanbul, 1962. ALTHUSSER, Louis; Jo h n Lcwis’e Cevap, Çeviren: Müntekin Ökmen, V Yayınlan, Ankara, 1987. ALTHUSSER, Louis; L enin ve Felsefe, Çeviren: Bülent Aksoy ve Diğerleri, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1989. ALTHUSSER, Louis; Ö zeleştiri Ö ğeleri, Çeviren: Levent Targu, Belge Yayınlan, İstanbul, 1991. ANDERSON, Perry; T arihsel M ateryalizm in İzinde, Çeviren: Mehmet Bakırcı ve H. Gürvit, Belge Yayınlan, İstanbul, 1986. ANDERSON, Perry; B atı M arksizm i Ü zerine D üşünceler, Çeviren: Bülent Aksoy, Birikim Yayınlan, İstanbul, 2004. ARATO, Andrew ve GEBHARDT, Eike (Editör); T h e Essential F ra n k fu rt School R ead er (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1998. ARATO, Andrew; “Introduction” (for Political Sociology and Critique o f Politics), T h e Essential F ra n k fu rt School R ead er (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1998, s. 3-25. ARATO, Andrew; “Introduction” for Esthetic Theory and Cultural Criticism, T he Essential F ra n k fu rt School R ead er (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1998, s. 183-224. ARATO, Andrew ve GEBHARDT, Eike; “Preface”, T he Essential F ra n k fu rt School R ead er (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1998, s. vii-viii. ARON, Raymond; Sosyolojik D üşüncenin Evreleri, Çeviren: Korkmaz Alemdar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1989.



471



ASHLEY, David ve ORENSTEIN, David M.; Sociological Theory: Classical Statemcnts, Allyn and Bacon, Boston, 1990. ATİKER, Erhan; M odernizm ve Kitle Toplumu, Vadi Yayınlan, Ankara, 1998. A VAR, Adile Arslan; “Aydınlanmaya Karşı Aydınlanma, Akılcılığa Karşı Akılcılık: Frankfurt Okulu ve Epistemolojik Tarih Geleneğinde Tekno-bilim Eleştirisi”, Toplum ve Bilim (iç.), Sayı: 110,2007, s. 153-180. AYER, Alfred J.; “Mantıkçı Pozitivizm ve Kalıtı”, Yeni Düşün A dam ları (iç.), Derleyen: Bryan Magee, Çeviren: Aytaç OksalBuldam, Birey ve Toplum Yayınlan, Ankara, 1985, s. 129-147. AYER, Alfred Jules; Dil, D oğruluk ve M antık, Çeviren: Vehbi Hacıkadiroğlu, Metis Yayınlan, İstanbul, 1998. BAILEY, Kenneth D.; M ethods of Social Research, The Free Press, New York, 1982. BAUDRILLARD, Jean; Sessiz Y ığınların Gölgesinde ya da Toplum salın Sonu, Çeviren: Oğuz Adanır, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1991. BAUDRILLARD, Jean; K ötülüğün Şeffaflığı: Aşırı Fenomenler Üzerine B ir Deneme, Çeviren: Emel Abora ve Işık Ergüden, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1995. BAUDRILLARD, Jean; A m erika, Çeviren: Yaşar Avunç, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1996. BAUDRILLARD, Jean; Tüketim Toplum u, Çeviren: Hazal Deliceçaylı ve Ferda Keskin, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1997. BAUDRILLARD, Jean; K usursuz Cinayet, Çeviren: Necmettin Sevil, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1998. BAUDRILLARD, Jean; Ü retim in Aynası ya da T arihi M ateryalist Eleştiri Yanılsaması, Çeviren: Oğuz Adanır, Dokuz Eylül Yayınlan, İzmir, 1998. BAUDRILLARD, Jean; Foucault’yu U nutm ak, Çeviren: Oğuz Adanır, Dokuz Eylül Yayınlan, İzmir, 1998.



472



BAUDRİLLARD, Jean; Simülakrlar ve Simülasyon, Çeviren: Oğuz Adanır, Dokuz Eylül Yayınlan, İzmir, 1998. BAUDRİLLARD, Jean; Siyah ‘A n’lar I-H (1980-1990), Çeviren: Ayşegül Sönmezay, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1999. BAUDRİLLARD, Jean; B aştan Ç ık arm a Üzerine, Çeviren: Ayşegül Sönmezay, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2001. BAUDRİLLARD, Jean; T am E k ran , Çeviren: Bahadır Gülmez, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2001. BAUDRİLLARD, Jean; Ç aresiz S tratejiler, Çeviren: Oğuz Adanır, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2002. BAUDRİLLARD, Jean; Simgesel Değiş Tokuş ve Ö lüm , Çeviren: Oğuz Adanır, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2002. BAUDRİLLARD, Jean; Cool A n ılar IU -IV (1990-2000), Çeviren: Yaşar Avunç, A ynntı Yayınlan, İstanbul, 2002. BAUDRİLLARD, Jean; A n a h ta r Sözcükler, Çeviren: Oğuz Adanır ve Leyla Yıldırım, Paragraf Yayınlan, Ankara, 2005. BAUDRİLLARD, Jean; B ir P a rç a d a n D iğerine: F rançois L ’Y vonnet Ue Söyleşi, Çeviren: Yaşar Avunç, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2005. BAUDRİLLARD, Jean; İm kânsız T akas, Çeviren: Ayşegül Sönmezay, A ynntı Yayınlan, İstanbul, 2005. BAUDRİLLARD, Jean; Şeytana Satılan R u h ya da K ötülüğün Egemenliği, Çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2005. BAUDRİLLARD, Jean; Cool A n ılar V (2000-2004), Çeviren: Ayşegül Sönmezay, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2006. BAILEY, Kenneth D.; M ethods o f Social R esearch, The Free Press, N ew York, 1982. BAUDELAIRE, Charles; “Modernlik”, Çeviren: Turhan İlgaz, M odem izm in Serüveni: B ir “ Tem el M etinler” Seçkesi 18401990 (iç.), Yayına Hazırlayan: Enis Batur, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1997, s. 22-24.



473



BAUMAN, Zygmunt; Hermeneutics and Social Science: Approaches to Understanding, Hutchinson&Co (Publishers) Ltd, London, 1978. BAUMAN, Zygmunt; Yasa Koyucular ile Yorumcular: Modernite, Postmodernite ve Entelektüeller Üzerine, Çeviren: Kenan Atakay, Metis Yayınlan, İstanbul, 1996. BAUMAN, Zygmunt; M odernite ve Holocaust, Çeviren: Süha Sertabiboğlu, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1997. BAUMAN, Zygmunt; Özgürlük, Çeviren: Vasıf Erenus, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1997. BAUMAN, Zygmunt; Postm odern Etik, Çeviren: Alev Türker, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1998. BAUMAN, Zygmunt; Sosyolojik Düşünmek, Çeviren: Yılmaz, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1998.



Abdullah



BAUMAN, Zygmunt; Küreselleşme: Toplumsal Sonuçlan, Çeviren: Abdullah Yılmaz, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1999. BAUMAN, Zygmunt; Çalışma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar, Çeviren: Ümit Öktem, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1999. BAUMAN, Zygmunt; Siyaset Arayışı, Çeviren: Tuncay Birkan, Metis Yayınlan, İstanbul, 2000. BAUMAN, Zygmunt; Postm odernlik ve H oşnutsuzlukları, Çeviren: İsmail Türkmen, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2000. BAUMAN, Zygmunt; Ölüm lülük, Ö lüm süzlük ve Diğer Hayat Stratejileri, Çeviren: Nurgül Demirdöven, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2000. BAUMAN, Zygmunt; Parçalanm ış Denemeleri, Çeviren: İsmail İstanbul, 2001.



H ayat: Postmodern Ahlâk Türkmen, Aynntı Yayınlan,



BAUMAN, Zygmunt; M odernlik ve M üphemlik, Çeviren: İsmail Türkmen, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2003. BAUMAN, Zygmunt; Bireyselleşmiş Toplum, Çeviren: Yavuz Alogan, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2005.



474



BELGE, Murat; “John Lewis’e Cevap Üstüne”, Louis Althusser, John Lewis’e Cevap (iç.), Çeviren: Müntekin Ökmen, V Yayınlan, Ankara, 1987, s. vii-xiii. BELL, Daniel; T he Corning o f Post-Industrial Society: A V enture in Social Forecasting, Basic Books, New York, 1973. BENHABÎB, Seyla; Eleştiri, N orm ve Ü topya: Eleştirel Teorinin Tem ellerine D air B ir İnceleme, Çeviren: İsmet Tekerek, İletişim Yayınlan, İstanbul, 2005. BENHABİB, Seyla; “M odernlik ve Eleştirel Kuramın Çıkmazlan”, F ra n k fu rt O k u lu (iç.), Çeviren: Salih Akkanat, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 83-110. BENJAMİN, Walter; P arıltılar, Çeviren: Yılmaz Öner, Belge Yayınlan, İstanbul, 1990. BENJAMİN, Walter; P asa jlar, Çeviren: Ahmet Cemal, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1993. BENJAMİN, Walter; Son B akışta A şk: VValter B en jam in ’den Seçme Y azılar, Çeviren: N urdan Gürbilek, M etis Yayınlan, İstanbul, 1995. BENJAMİN, Walter; E ste tize E dilm iş Y aşam : S a n a t9ta n Savaş ve Siyasete A lm an F aşizm inin K u ra m la rı, Çeviren: Ünsal Oskay, D er Y ayınlan, İstanbul, 1995. BENJAMİN, VValter; “The A uthor as Producer”, T h e Essential F ra n k fu rt School R e ad e r (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1998, s. 254-269. BENJAM İN, Walter; T ek Y ön, Çeviren: Tevfik Turan, Yapı Kredi Y ayınlan, İstanbul, 1999. BENJAM İN, W alter, B rec h t’i A nlam ak, Çeviren: Haluk Banşçan ve G üven Işısağ, M etis Y ayınlan, İstanbul, 2000. BENJAM İN, W alter; M oskova G ünlüğü, Çeviren: Cemal Ener, Metis Y ayınlan, İstanbul, 2001. BENJAM İN, Walter; F otoğrafın K ısa T arihçesi, Cengizkan, YGS Yayınlan, İstanbul, 2001.



475



Çeviren:



Ali



BENJAMİN, Walter; Ç ocuklar, Gençlik ve Eğitim Üzerine, Çeviren: Mustafa Tüzel, Dost Kitabevi Yayınlan, Ankara, 2001. BENJAMİN, Walter; Bin Dokuz Y üzlerin Başında Berlin’de Ç ocukluk, Çeviren: Tevfık Turan, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2004. BENJAMİN, Walter; “Gelecekteki Felsefenin Programı Üzerine”, B enjam in (iç.), Çeviren ve Yayma Hazırlayan: Besim F. Dellaloğlu, Say Yayınlan, İstanbul, 2005, s. 125-135. BENJAMİN, Walter; “Eduard Fuchs: Koleksiyoncu ve Tarihçi”, Cogito (iç.), Çeviren: Şeyda Öztürk, Sayı: 52, Güz 2007, s. 35-68. BENJAMİN, Walter; “Zentralpark”, Cogito (iç.), Çeviren: Şeyda Öztürk, Sayı: 52, Güz 2007, s. 183-199. BERGSON, Henri; G ülm e: K om iğin A nlam ı Ü stüne D enem e, Çeviren: Yaşar Avunç, A ynntı Yayınlan, İstanbul, 1996. BERMAN, Marshall; K atı O lan H e r Şey B uharlaşıyor, Çeviren: Ümit Altuğ ve Bülent Peker, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1994. BERMAN, Russel A.; M o d ern C u ltu re and C ritical T heory: A rt, Politics an d th e Legacy o f F ra n k fu rt School, The University o f Wisconsin Press, W isconsin, 1989. BERNSTEIN, Richard J.; T h e R e stru c tu rin g o f Social an d Political T heory, Harcourt Brace Jovanovich, N ew York, 1976. BEST, Steven ve KELLNER, Douglas; P o stm o d ern T eori: Eleştirel S o ru ştu rm a la r, Çeviren: M ehm et Küçük, A ynntı Yayınlan, İstanbul, 1998. BIERSTEDT, Robert; “Onsekizinci Yüzyılda Sosyolojik Düşünce”, Çeviren: U ygur Kocabaşoğlu, Sosyolojik Ç özüm lem enin T arih i (iç.), Editör: Tom Bottomore ve Robert Nisbet, V Yayınlan, Ankara, 1990, s. 17-52. BLOCK, Fred ve SOM ERS, M argeret R.; “Ekonomist Yanılgının Ötesi: Kari Polanyi’nin Holistik Toplum Bilimi”, T arihsel Sosyoloji: B loch’ta n W allerstein ’e G ö rü şler ve Y öntem ler (iç.), Editör: Theda Skocpol, Çeviren: Ahm et Fethi, Tarih Vakfı Yurt Y ayınlan, İstanbul, 1999, s. 47-84.



476



BLOMSTER, W. V.; “Müzik Sosyolojisi: Adomo ve Ötesi”, F ran k fu rt O kulu (iç.), Çeviren: H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 483-519. BLUMER, Herbert; Symbolic Interactionism : M ethod, Prentice-Hall, Inc, New York, 1969.



Perspective



and



BOCK, Kenneth; “İlerleme, Gelişme ve Evrim Kuramlan”, Çeviren: Aydm Uğur, Sosyolojik Ç özüm lem enin T arih i (iç.), Editör: Tom Bottomore ve Robert Nisbet, V Yayınlan, Ankara, 1990, s. 53-96. BOGARDUS, Emory S.; T he D evelopm ent of Social T hought, David McKay Company, Inc., N ew York, 1960. BOTTOMORE, Tom; F ra n k fu rt O k u lu (Eleştirel K u ram ), Çeviren: Ahmet Çiğdem, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1989. BOYNER, R. ve RATTANSI, A. (Derleyen); P ostm odernism and Society, Macmillan, Londra, 1990. BRAMSON, Leon; T h e Political C ontext o f Sociology, Princeton University Press, Princeton, 1967. BUCK-MORRS, S.; T h e O rigins o f N egative Dialectics: T h eodor W . A dorno, VValter B enjam in an d the F ra n k fu rt Institute, The Free Press, N ew York, 1977. BUHR M. ve Diğerleri; A ydınlanm a H arek e ti ve Felsefesi, Çeviren: Veysel Atayman, Birim Yayınlan, İstanbul, 1984. BURNS, Edward McNall; Ç ağ d aş Siyasal D üşünceler 1850-1950, Çeviren: Alâeddin Şenel, Birey ve Toplum Yayınlan, Ankara, 1984. CHAIX-RUY, Jules; N ietzsche Y aşam ı ve Felsefesi, Çeviren: Lema Çinlemez ve N. Bem a Serveryan, Çiviyazılan, İstanbul, 2000. COMTE, Auguste; T h e Positive Philosophy, İngilizceye Çeviren: Harriet Martineau, Published by Calvin Blanchard, N ew York, 1858. COMTE, Auguste; A ppeal to C onservatives, İngilizceye Çeviren: T. C. Donkin ve Richard Congreve, Trübner&Co, Ludgate Hill, London, 1889.



477



COMTE, Auguste; “Pozitif Felsefe Dersleri”, Çeviren: Ümid Meriç, Sosyoloji Dergisi (iç.), Sayı: 19-20,1964-1966, s. 213-258. COMTE, Auguste; Pozitivizm İlmihali, Çeviren: Peyami Erman, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınlan, İstanbul, 1986. COMTE, Auguste; Early Politicial Writings, İngilizceye Çeviren: H. S. Jones, Cambridge University Press, Cambridge, UK, 1998. COMTE, Auguste; Pozitif Felsefe K ursları, Çeviren: Erkan Ataçay, Sosyal Yayınlan, İstanbul, 2001. COPLESTON, Frederick; Felsefe Tarihi, Çağdaş Felsefe/Cilt: 6, Bölüm 1: Aydınlanma, Çeviren: Aziz Yardımlı, İdea Yayınlan, İstanbul, 1996. COSER, Lewis A.; M asters of Sociological Thought: Ideas in Historical and Social Context, Harcourt Brace Jovanovich, Inc., NewYork, 1977. CUZZORT, R. P. ve KING, E. W.; H um anity and M odern Social Thought, The Dryden Press, Illinois, 1976. ÇELEBİ, Nilgün; BUgi ve Yöntem: İlkçağ’dan 1850’lere Bilimsel Bilginin Kaynağı ve Elde Edilme Yöntemi Üzerine İleri Sürülen G örüşlere B ir Bakış, Ankara, 1993. ÇİĞDEM, Ahmet; Akıl ve T oplum un Özgürleşimi: Jürgen Haberm as Üzerine Bir Çahşm a, Çeviren: Yasin Aktay, Vadi Yayınlan, Ankara, 1992. ÇİĞDEM, Ahmet; A ydınlanm a Felsefesi, Ağaç Yayıncılık, İstanbul, 1993. ÇİĞDEM, Ahmet; Bir İm kân O larak M odernite: H aberm as, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1997.



W eber ve



DAHRENDORF, Ralf; Class and Class Conflict in Industrial Society, Routledge & Kegan Paul, London, 1969. D ’ALEMBERT, Jean Le Rond; “Öndeyiş”, Deniş DİDEROT ve Jean Le Rond D ’ALEMBERT, Ansiklopedi ya da Bilimler, Sanatlar ve Z an aatlar Açıklamak Sözlüğü (iç.), Çeviren: Selahattin Hilav, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1996, s. 29-94.



478



DALLMAYR, Fred R.; “Görüngübilim ve Eleştirel Kuram: Adomo”, Frankfurt Okulu (iç.), Çeviren: H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 219-260. “DEFTER” ve ‘TOPLUM ve BİLİM” DERGİLERİ ORTAK ÇALIŞMA GRUBU; Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek: Yeni Bir Kavrayışa Doğru, Yayına Hazırlayan: Tanıl Bora ve Diğerleri, Metis Yayınlan, İstanbul, 1998. DELLALOĞLU, Besim F.; F ra n k fu rt O k ulu’nda Sanat ve Toplum, Bağlam Yayınlan, İstanbul, 1995. DELLALOĞLU, Besim F.; “Eve Dönüş”, Toplum bilim (iç.), Sayı: 3, Ekim 1995, s. 67-74. DELLALOĞLU, Besim F.; “Toplum salın” Y eniden Yapılanması: H aberm as Üzerine B ir A raştırm a, Bağlam Yayınlan, İstanbul, 1998. DELLALOĞLU, Besim F.; “Bir Giriş: Adomo Yüz Yaşında”, Cogito (iç.), Sayı: 36, Yaz 2003, s. 13-36. DELLALOĞLU, Besim F.; “Örselenmiş Bir Hayat”, Benjam in (iç.), Çeviren ve Yayma Hazırlayan: Besim F. Dellaloğlu, Say Yayınlan, İstanbul, 2005, s. 9-20. DELLALOĞLU, Besim F.; “Modem Bir Mesih: Walter Benjamin”, Benjam in (iç.), Çeviren ve Yayma Hazırlayan: Besim F. Dellaloğlu, Say Yayınlan, İstanbul, 2005, s. 21-42. DEMIRALP, Oğuz; T an rı Bakışh Çocuk: VValter Benjam in Üzerine 49’a Parçalanm ış Deneme, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1999. DENT, N. J. H.; Rousseau Sözlüğü, Çeviren: B. Gözkân ve Diğerleri, Sarmal Yayımcılık, İstanbul, Tarihsiz. DEVERAUX, Edward C.; “Parsons’ Sociological Theory”, The Theories o f T alcott Parsons (iç.), Editör. M. Black, PrenticeHall, Inc., New York, 1961, s. 1-63. DIDEROT, Deniş ve D ’ALEMBERT, Jean Le Rond; Ansiklopedi ya da Bilimler, Sanatlar ve Z an aatlar Açıklamak Sözlüğü, Çeviren: Selahattin Hilav, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1996.



479



DOCHHERTY, Thomas D.; “Postmodemizm: Bir Giriş”, Post Modernist Burjuva Liberalizmi (iç.), Çeviren: Yavuz Alogan, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1995, s. 7-53. DUBIEL, Helmut; Theory and Politics, MIT Press, Cambridge, 1985. DURKHEİM, Emile; Sociology and Philosophy, İngilizceye Çeviren: D. F. Pocock, The Free Press, New York, 1974. DURKHEİM, Emile; Toplumbilimsel Yöntemin Kuralları, Çeviren: Cemal Bali Akal, Bilim/Felsefe/Sanat Yayınlan, İstanbul, 1985. DURKHEİM, Emile; İntihar: Toplumbilimsel İnceleme, Çeviren: Özer Ozankaya, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 1992. DURKHEİM, Emile; A hlak Eğitimi, Çeviren: Oğuz Adanır, Dokuz Eylül Yayınlan, İzmir, 2004. DURKHEİM, Emile; Dini Hayatın İlkel Biçimleri, Çeviren: Fuat Aydın, Ataç Yayınlan, İstanbul, 2005. DURKHEİM, Emile; Toplumsal İşbölümü, Çeviren: Özer Ozankaya, Cem Yayınevi, İstanbul, 2006. EAGLETON, Terry, İdeoloji, Çeviren: Yayınlan, İstanbul, 1996.



Muttalip Özcan, Aynntı



EDELMAN, Bemard; “Nietzsche: Kayıp Bir Kıta”, Çeviren: Ferhat Taylan, Cogito (iç.), Sayı: 25, Kış 2001, s. 52-61. EMRE, İsmet; “Frankfurt Okulu’na Sezgince Bir Yaklaşım”, Türklük Bilimi A raştırm aları (iç.), Sayı: 9, Sivas 2000, s. 381-396. ETZIONI-HALEVY, Eva; Social Change: The Advent and M aturation of M odern Society, Routledge and Kegan Paul, London, 1981. EYUBOĞLU, İsmet Zeki; Nietzsche: Eylem Ödevi, Broy Yayınevi, İstanbul, 1997. FEYERABEND, Paul; Bilim Kilisesi: Ö zgür Bir Toplumda Bilim, Çeviren: Cevdet Cerit, Pınar Yayınları, İstanbul, 1991. FINLAYSON, James Gordon; H aberm as, Çeviren: Talat Kılıç, Dost Kitabevi Yayınlan, Ankara, 2007.



480



FOUCAULT, Michel; Söylemin Düzeni, Çeviren: Turhan İlgaz, Hil Yayın, İstanbul, 1987. FOUCAULT, Michel; Annemi, Kız Kardeşimi ve Erkek Kardeşimi Katleden Ben, Pierre Riviere: 19. Yüzyılda Bir Aile Cinayeti, Çeviren: Erdoğan Yıldırım, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1991. FOUCAULT, Michel; Cinselliğin Tarihi 1, Çeviren: Hülya Tufan, Afa Yayınları, İstanbul, 1993. FOUCAULT, Michel; Cinselliğin Tarihi 2, Çeviren: Hülya Tufan, Afa Yayınlan, İstanbul, 1988. FOUCAULT, Michel; Cinselliğin T arihi 3, Çeviren: Hülya Tufan, Afa Yayınlan, İstanbul, 1994. FOUCAULT, Michel; Ders Özetleri 1970-1982, Çeviren: Selahattin Hilav, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1992. FOUCAULT, Michel; Hapishanenin Doğuşu, Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 1992. FOUCAULT, Michel; Akıl ve Akıl Bozukluğu: Klasik Çağda Deliliğin Tarihi 1. CÜt, Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 1992. FOUCAULT, Michel; Akıl ve Akıl Bozukluğu: Klasik Çağda Deliliğin Tarihi 2. Cilt, Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 1993. FOUCAULT, Michel; Akıl ve Akıl Bozukluğu: Klasik Çağda Deliliğin Tarihi 3. Cilt, Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 1993. FOUCAULT, Michel; Bu Bir Pipo Değüdir, Çeviren: Selahattin Hilav, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1993. FOUCAULT, Michel; Kelimeler ve Şeyler: İnsan Bilimlerinin Bir Arkeolojisi, Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi, Ankara, 1994. FOUCAULT; Michel; Yapısalcılık ve Postyapısalcılık, Çeviren: Ümit Umaç ve Ali Utku, Birey Yayıncılık, İstanbul, 1999.



481



FOUCAULT, Michel; Bilginin Arkeolojisi, Çeviren: Veli Urhan, Birey Yayınlan, İstanbul, 1999. FOUCAULT, Michel; Psikoloji ve Ruhsal Hastalık, Çeviren: M. Hesapçıoğlu, Birey Yayınlan, İstanbul, 2000. FOUCAULT, Michel; Seçme Yazılar 1: Entelektüelin Siyasi İşlevi, Çeviren: Işık Ergüden ve Diğerleri, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2000. FOUCAULT, Michel; Seçme Yazılar 2: Özne ve İktidar, Çeviren: Işık Ergüden ve Osman Akınhay, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2000. FOUCAULT, Michel; Seçme Yazılar 3: Büyük Kapatılm a, Çeviren: Işık Ergüden ve Ferda Keskin, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2000. FOUCAULT, Michel; Toplum u Savunm ak G erekir, Çeviren: Şehsuvar Aktaş, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2001. FOUCAULT, Michel; Kliniğin Doğuşu, Çeviren: İnci Malak Uysal, Epos Yayınlan, Ankara, 2002. FOUCAULT, Michel; Seçme Y azılar 4: İktidarın Gözü, Çeviren: Işık Ergüden, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2003. FOUCAULT, Michel; Seçme Y azılar 5: Felsefe Sahnesi, Çeviren: Işık Ergüden, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2004. FOUCAULT, Michel; M arx ’tan Sonra, Söyleşi; Duccio Trombadori, Çeviren: Gökhan Aksay, Çhiviyazılan Yayınevi, İstanbul, 2004. FOUCAULT, Michel; Doğruyu Söylemek, Çeviren: Kerem Eksen, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2005. FOUCAULT, Michel; Seçme Y azılar 6: Sonsuza Giden Dü, Çeviren: Işık Ergüden, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2006. FOUCAULT, Michel, GUTMAN, Huck ve HUTTON, Patrick H.; Kendini BUmek, Çeviren: Gül Çağlalı Güven, Om Yayınevi, İstanbul, 1999. FRANK, Phillip; Doğa Bilimlerinde Pozitivizm, Çeviren: Yılmaz Öner, Spartaküs Yayınlan, İstanbul, 1995.



482



FRANZ, Michael; “Odysseus ve Seirenler”, HORKHEİMER, Max ve ADORNO, Theodor W.; A ydınlanm anın Diyalektiği Felsefi Fragmanlar I (iç.&“ek”), Çeviren: Oğuz Özügül, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1995, s. 153-165. FRIEDHEIM, A.; “Auguste Comte”, Çeviren: Nihat Erdoğan, Seminer (iç.), Sayı: 4, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayım, İzmir, 1985, s. 93-106. FROMM, Erich; İtaatsizlik Üzerine (Denemeler), Çeviren: Ayşe Sayın, Yaprak Kitap Yayın Pazarlama, İstanbul, 1987. FROMM, Erich; Psikanaliz ve Din, Çeviren: Şükrü Alpagut, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1990. FROMM, Erich; Sevginin ve Şiddetin K aynağı, Çeviren: Yurdanur Salman ve Nalân İçten, Payel Yayınevi, İstanbul, 1990. FROMM, Erich; M a rx ’ın İnsan Anlayışı, Çeviren: Kaan H. Ökten, A n tan Yayınevi, İstanbul, 1993. FROMM, Erich; E rd em ve M utluluk: A hlâk Psikolojisi Üzerine B ir İnceleme, Çeviren: Ayda Yörükân, Türkiye İş Bankası Yayınlan, İstanbul, 1994. FROMM, Erich; Ç ağım ızda Kişilik S orunu: İnsan D avranışlarının K ökenleri, Çeviren: Yasemin Kalaycıoğlu, Düşünen Adam Yayınlan, İstanbul, 1993. FROMM, Erich; İnsandaki Yıkıcılığın K ökenleri 1, Çeviren: Şükrü Alpagut, Payel Yayınevi, İstanbul, 1993. FROMM, Erich; İn san d ak i Yıkıcılığın K ökenleri D, Çeviren: Şükrü Alpagut, Payel Yayınevi, İstanbul, 1995. FROMM, Erich; Sevme Sanatı, Çeviren: Yurdanur Salman, Payel Yayınevi, İstanbul, 1995. FROMM, Erich; U m ut D evrim i: İnsancıllaşm ış B ir Teknolojiye D oğru, Çeviren: Şemsa Yeğin, Payel Yayınevi, İstanbul, 1995. FROMM, Erich; Ö zgürlükten Kaçış, Çeviren: Şemsa Yeğin, Payel Yayınevi, İstanbul, 1996.



483



FROMM, Erich; Sağlıklı Toplum, Çeviren: Yurdanur Salman ve Zeynep Tannsever, Payel Yayınevi, İstanbul, 1996. FROMM, Erich; Kendini Savunan İnsan: Ahlâk Felsefesinin Psikolojisine İlişkin Bir Araştırma, Çeviren: Necla Arat, Say Yayınlan, İstanbul, 1996. FROMM, Erich; Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum (Yanılsama Zincirlerinin Ötesinde), Çeviren: Necla Arat, Say Yayınlan, İstanbul, 1997. FROMM, Erich; Psikanaliz ve Zen Budizm, Çeviren: İlhan Güngören, Yol Yayınlan, İstanbul, 1997. FROMM, Erich; Rüyalar, M asallar, M itoslar (Sembol Dilinin Çözümlenmesi), Çeviren: Aydm Antan ve Kaan H. Ökten, Antan Yayınevi, İstanbul, 2003. FROMM, Erich; Sahip O lm ak ya da Olmak, Çeviren: Aydm Antan, Antan Yayınevi, İstanbul, 2003. FROMM, Erich; Barışın Tekniği ve Stratejisi, Çeviren: Aydm Antan ve Kaan H. Ökten, Antan Yayınevi, İstanbul, 2004. FROMM, Erich; Anaerkil Toplum ve Kadın H aklan, Çeviren: Acar Doğangün, Antan Yayınevi, İstanbul, 2004. FROMM, Erich; Toplumsal Bilinçaltının Araştırılması, Çeviren: Aydm Antan, Antan Yayınevi, İstanbul, 2004. FROMM, Erich; Yaşam a Sanatı, Çeviren: Aydm Antan, Antan Yayınevi, İstanbul, 2004. FROMM, Erich; Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları, Çeviren: Aydm Antan, Antan Yayınevi, İstanbul, 2004. FROMM, Erich; İnsan Bilgisi ve H üm anist Planlama, Çeviren: Acar Doğangün, Antan Yayınevi, İstanbul, 2004. FROMM, Erich; Hayatı Sevmek, Çeviren: Ali Köse, Antan Yayınevi, İstanbul, 2004. FROMM, Erich; Psikanalizin Bunalımı: Freud, M arx ve Sosyal Psikoloji Üzerine Denemeler, Çeviren: Kıymet Erzincan Kına, Say Yayınlan, İstanbul, 2005.



484



FROMM, Erich; Yanılsama Zinciri, Çeviren: Akın Kanat, tlya İzmir Yayınevi, İzmir, 2006. GAY, Peter; The Enlightenment: An Interpretation, Alfred A. Knopf, NewYork, 1969. GELLNER, Emest; Postmodemizm, İslam ve Us, Çeviren: Bülent Peker, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1994. GERLACH, Erich; “Mancizmin Devrim Felsefesinden Proleter Eylemin Bilimsel Kuramına Doğru Geliştirilmesi Yolunda Kari Korsch’un Yeri”, KORSCH, Kari; M arksizm ve Felsefe (iç.), Çeviren: Yılmaz Öner, Belge Yayınlan, İstanbul, 1991, s. 11-31. GERTH, Hans H. ve MILLS, C. Wright; “Giriş: Yazar ve Yapıtı”, WEBER, Max; Sosyoloji Yazıları (iç.), Yayıma Hazırlayan: Hans H. Gerth ve C. Wright Mills, Çeviren: Taha Parla, Hürriyet Vakfı Yayınlan, İstanbul, 1987, s. 3-75. GEDDENS, Anthony; Capitalism and M odern Social Theory: An Analysis of the Wridngs of M arx, D urkheim and M ax W eber, Cambridge University Press, Cambridge, 1979. GEDDENS, Anthony; Social Theory and M odern Sociology, Polity Press, Cambridge, 1987. GIDDENS, Anthony; “Pozitivizm ve Eleştiricileri”, Çeviren: Levent Köker, Sosyolojik Çözümlenmenin T arihi (iç.), Editör: Tom Bottomore ve Robert Nisbet, V Yayınlan, Ankara, 1990, s. 251298. GIDDENS, Anthony; “Jürgen Habermas”, Çağdaş Temel K uram lar (iç.), Editör: Quentin Skinner, Çeviren: Ahmet Demirhan, Vadi Yayınlan, Ankara, 1991, s. 129-146. GIDDENS, Anthony; M odernliğin Sonuçları, Çeviren: Ersin Kuşdil, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1994. GIDDENS, Anthony; M ax W eber Düşüncesinde Siyaset ve Sosyoloji, Çeviren: Ahmet Çiğdem, Vadi Yayınlan, Ankara, 1996. GIDDENS, Anthony; İleri Toplum ların Smıf Yapısı: M arks’ın Sınıflar Teorisi, Sonraki Teoriler ve Eleştirel Değerlendirmeler, Çeviren: Ömer Baldık, Birey Yayıncılık, İstanbul, 1999.



485



GEDDENS, Anthony; “Max W eber D üşüncesinde Siyaset ve Sosyoloji”, Siyaset, Sosyoloji ve Toplum sal Teori: Toplum sal D üşüncenin K lasik ve Ç ağdaş Tem silcileriyle Hesaplaşm alar (iç.), Çeviren: Tuncay Birkan, Metis Y ayınlan, İstanbul, 2000, s. 23-62. G İD D EN S, A nthony; “Com te, Popper ve Pozitivizm ”, Siyaset, Sosyoloji ve Toplum sal Teori: Toplum sal Düşüncenin K lasik ve Ç ağdaş Tem silcileriyle H esaplaşm alar (iç.), Çeviren: T uncay Birkan, M etis Y ayınlan, İstanbul, 2000, s. 145-206. G İD D EN S, A nthony; “H aberm as’ta E m ek ve Etkileşim ”, GEDDENS, A nthony; Siyaset, Sosyoloji ve T o p lu m sa l T eo ri: T oplum sal D üşüncenin K lasik ve Ç a ğ d a ş T em silcileriyle H esap laşm alar (iç.), Çeviren: T uncay Birkan, M etis Y ayınlan, İstanbul, 2000, s. 254-266. GEDDENS, A nthony; “ İnanılm az Guru: M arcuse’yi Y eniden Okumak”, Siyaset, Sosyoloji ve T o p lu m sa l T eo ri: T o p lu m sal D üşüncenin K lasik ve Ç a ğ d aş T em silcileriyle H e sa p la şm a la r (iç.), Çeviren: Tuncay Birkan, M etis Y ayınlan, İstanbul, 2000, s. 225-241. GİDDENS, A nthony; Sosyoloji, Çeviren: H üseyin Ö zel ve Diğerleri, Ayraç Y ayınevi, A nkara, 2000. GOETHE, Johann W .; F a u st: B ir F ra g m a n , Çeviren: Y üksel Pazarkaya, Cum huriyet D ünya K lasikleri Dizisi, Çağdaş M atbaacılık Yay. Ltd. Şti, İstanbul, 1999. G O FFM A N, Erving; T h e P re sen ta tio n o f S elf in E v ery d ay Life, D oubleday A nchor Books, N ew York, 1959. G OFFM AN, Erving; E n co u n te rs: T w o S tudies in th e Sociology of In te ra c d o n , T he Bobbs-M errill Com pany, Inc., N ew York, 1961. GOFFM AN, Erving; S tigm a: N otes on the M an ag em en t o f Spoiled Id en d ty , A Touchstone Book, Simon & Schuster Inc, N ew York, 1986. GOLDM ANN, Lucien; A ydınlanm a Felsefesi, Çeviren: Emre Arslan, Doruk Y ayınlan, Ankara, 1999. GOLDM ANN, Lucien; “M arcuse’yi Anlamak”, F ra n k fu rt O kulu (iç.), Çeviren: H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 305-319.



GOULDNER, Alvin; The Corning Crisis of W estern Sociology, Basic Books, New York, 1970. GOYARD-FABRE, Simone; “Nietzsche: M odem Devletin Eleştirisi”, Çeviren: Özge Erbek, Cogito (iç.), Sayı: 25, Kış 2001, s. 149-162. GÖKBERK, Macit; Felsefe T arihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1985. GRAMSCI, Antonio; H apishane D efterleri: T arih , Politika, Felsefe ve K ü ltü r S o ru n ları Ü zerine Seçme M etinler, Çeviren: Kenan Somer, Onur Yayınlan, İstanbul, 1986. GRUNBERG, Toe ve GRUNBERG, David; ‘Toplum Bilimleri Yönteminde Pozitivizm: Adomo Popper Tartışması”, Cogito (iç.), Sayı: 36, Yaz 2003, s. 124-141. GUESS, Raymond; T h e Idea o f a C ritical T heory: H aberm as and the F ra n k fu rt School, Cambridge University Press, Cambridge, 1999. GUESS, Raymond; Eleştirel T eori: H ab erm as ve F ra n k fu rt O kulu, Çeviren: Ferda Keskin, A ynntı Yayınlan, İstanbul, 2002. GULBENKIAN KOM İSYONU; Sosyal B ilim leri Açın: Sosyal Bilim lerin Y eniden Y apılanm ası Ü zerine R ap o r, Çeviren: Şirin Tekeli, M etis Yayınlan, İstanbul, 1998. GUNDÜZ-MUTLUER, Ferhan; T oplum sal S apm a, Zirve Yayınlan, Ankara, 2000. GURBİLEK, Nurdan; “Sunuş”, W alter Benjamin, Son B akışta Aşk: W a lte r B en jam in ’den Seçm e P a rç a la r (iç.), Metis Yayınlan, İstanbul, 1995, s. 7-38. HABERMAS, Jürgen; T h eo ry an d P ractice, İngilizceye Çeviren: J. Viertel, Beacon Press, Boston, 1973. HABERMAS, Jürgen; L egidm adon Crisis, Heinemann, London, 1976. HABERMAS, Jürgen; T h e T heory of C om m unicative Action, Volüme 1. R eason an d R adonalizadon of Society, İngilizceye Çeviren: Thomas McCharty, Beacon Press, Boston, 1984. HABERMAS, Jürgen; T he New C onservadsm , MIT Press, Cambridge, Mass., 1989.



487



HABERMAS, Jürgen; “Modernlik: Tamamlanmamış Bir Proje”, Çeviren: Gülengül Naliş, Postm odem izm (iç.), Derleyen: Necmi Zekâ, Kıyı Yayınlan, İstanbul, 1990, s. 31-44. HABERMAS, Jürgen; Rasyonel B ir Toplum a Doğru: Öğrenci Protestosu, Bilim ve Siyaset, Çeviren: Ahmet Çiğdem ve Mehmet Küçük, Vadi Yayınlan, Ankara, 1992. HABERMAS, Jürgen; “Postmodemiteye Giriş: Bir Dönüm Noktası Olarak Nietzsche”, M odernite V ersus Postm odernite (iç.), Derleyen ve Çeviren: Mehmet Küçük, Vadi Yayınlan, Ankara, 1993, s. 131-152. HABERMAS, Jürgen; ‘İdeoloji’ O larak T eknik ve Bilim, Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1993. HABERMAS, Jürgen; T he Philosophical Discourse of M odernity: Twelve Lectures, İngilizceye Çeviren: Frederick G. Lawrence, The M IT Press, Cambridge, 1995. HABERMAS, Jürgen; “Özerklik&Dayanışma”, Çeviren: Besim F. Dellaloğlu, Toplum bilim (iç.), Sayı: 3, Ekim 1995, s. 63-66. HABERMAS, Jürgen; “Kamusal Alan: Ansiklopedik Bir Makale”, Çeviren: Nuran Erol, B irikim (iç.), Sayı: 70, Şubat 1995, s. 62-66. HABERMAS, Jürgen; Sivil İtaatsizlik, Çeviren: Hayrettin Ökçesiz, Afa Yayınlan, İstanbul, 1995. HABERMAS, Jürgen; “Demokratik Anayasal Devlette Tanınma Savaşımı”, Charles Taylor ve Diğerleri; Ç okkültürcülük: T anınm a Politikası (iç.), Yayma Hazırlayan: A. Gutmann, Çeviren: Mehmet H. Doğan, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1996, s. 113-145. HABERMAS, Jürgen; K am usaüığm Yapısal D önüşüm ü, Çeviren: Tanıl Bora ve Mithat Sancar, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1997. HABERMAS, Jürgen; Bilgi ve İnsansal İlgiler, Çeviren: Celal A. Kanat, Küyerel Yayınlan, İstanbul, 1997. HABERMAS, Jürgen; Sosyal Bilim lerin M antığı Üzerine, Çeviren: Mustafa Tüzel, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1998.



488



HABERMAS, Jürgen; “Meşruiyet Dayanağı Olarak İnsan Haklan”, B irikim (iç.), Çeviren: Tanıl Bora, Sayı: 118, Şubat 1999, s. 6268. HABERMAS, Jürgen; “Dünyasallaşmanın Baskısı Altındaki Avrupa Ulus-Devleti”, İdea Politika (iç.), Sayı: 6, Bahar 2000, s. 77-85. HABERMAS, Jürgen; İletişimsel Eylem K uram ı: 1. Cilt/Eylem Rasyonelliği ve T oplum sal Rasyonelleşme, 2. Cilt/İşlevselci Aklın Eleştirisi Üzerine, Çeviren: Mustafa Tüzel, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2001. HABERMAS, Jürgen; “Lieber Herr Kizilcelik”, Stamberg, 1. Mai 2002. HABERMAS, Jürgen; “ Ö teki” O lm ak, “ Ö teki”yle Y aşam ak: Siyaset K uram ı Y azıları, Çeviren: İlknur Aka, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2002. HABERMAS, Jürgen; K üreselleşm e ve M illi Devletlerin Akîbeti, Çeviren: Medeni Beyaztaş, Bakış Yayınlan, İstanbul, 2002. HABERMAS, Jürgen; “Siyasal Kuramın Sorunlan”, Söyleşiyi Yapanlar: Mikael Carleheden ve Rene Gabriels, Çeviren: Rita Urgan, K av ram lar ve B ağ lam lar A rasın d a: 20. Yüzyıl D üşünürleriyle Söyleşiler (iç.), Hazırlayan: Cem Akaş, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2002, s. 71-93. L HABERMAS, Jürgen; “Mitle Aydınlanmanın Kördüğümü: Max Horkheimer ve Theodor Adom o”, Çeviren: Bülent O. Doğan, Cogito (iç.), Sayı: 36, Yaz 2003, s. 85-108. HABERMAS, Jürgen; İn san D oğasınm Geleceği, Çeviren: Kaan H. Ökten, Everest Yayınlan, İstanbul, 2003. HABERMAS, Jürgen; B ölünm üş B atı, Çeviren: Dilman Muradoğlu, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2007. HAMPSON, Norman; A ydınlanm a Çağı, Çeviren: Jale Parla, Hürriyet Vakfı Yayınlan, İstanbul, 1991. HARDT, Hanno; “Eleştirelin Geri Dönüşü ve Radikal Muhalefetin Meydan Okuyuşu: Eleştirel Teori, Kültürel Çalışmalar ve Amerikan Kitle İletişimi Araştırması”, M edya, İk tid ar, İdeoloji (iç.), Derleyen ve Çeviren: Mehmet Küçük, Ark Yayınevi, Ankara, 1994, s. 1-55.



489



HARVEY, David; Postmodcrnliğin Durumu, Çeviren: Sungur Savran, Metis Yayuılan, İstanbul, 1997. HEGEL, Georg Wilhelm Friedrich; Tinin Görüngübilimi, Çeviren: Aziz Yardımlı, ldea Yayınevi, İstanbul, 1986. HEİDEGGER, Martin; Nedir Bu Felsefe, Çeviren: Dürrin Tunç, Logos Yayıncılık, Ankara, 1990. HEİDEGGER, Martin; Metafizik Nedir?, Çeviren: Yusuf Örnek, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara, 1991. HEİDEGGER, Martin; Profesör Heidegger, 1933’te Neler Oldu?, Çeviren: Turhan İlgaz, Yapı ve Kredi Yayınlan, İstanbul, 1995. HEİDEGGER, Martin; Özdeşlik ve A ynın, Çeviren: Necati Aça, Bilim ve Sanat, Ankara 1997. HEİDEGGER, Martin; Teknik ve Dönüş, Çeviren: Necati Aça, Bilim ve Sanat, Ankara, 1998. HEİDEGGER, Martin; Tekniğe İlişkin Soruşturm a, Çeviren: Doğan Özlem, Paradigma Yayınlan, İstanbul, 1998. HEİDEGGER, Martin; Bilim Üzerine İki Ders, Çeviren: Hakkı Hünler, Paradigma Yayınlan, İstanbul, 1998. HEİDEGGER, Martin; Zam an ve V arlık Üzerine, Çeviren: Deniz Kanıt, A Yayınevi, Ankara, 2001. HEİDEGGER, Martin; Nietzsche’nin T anrı Öldü Sözü ve Dünya Resimleri Çağı, Çeviren: Levent Özşar, Asa Kitabevi, Bursa, 2001. HEKMAN, Susan; Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik: Mannheim, G adam er, Foucault ve D errida, Çeviren: Hüsamettin Arslan ve Bekir Balkız, Paradigma Yayınlan, İstanbul, 1999. HELD, David; Introduction to Critical Theory: Horkheim er to H aberm as, Hutchinson & Co (Publishers) Ltd., London, 1987. HELD, David; “Frankfurt Okulu (Eleştirel Kuram)”, Çeviren: Meral Özbek, M an d st Düşünce Sözlüğü (iç.), Editör: Tom Bottomore, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1933, s. 236-241.



490



HELD, David; “Max Horkheimer”, Çeviren: Levent Köker, M arcist D üşünce Sözlüğü (iç.), Editör: Tom Bottomore, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1933, s. 270-271. HELD,



David; “Horkheimer’in Eleştirel Kuram Çözümlemesi: Epistemoloji ve Yöntem”, F ra n k fu rt O kulu (iç.), Çeviren: Kahraman Bozkurt ve H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 189-218.



HELLER, Agnes ve FEHER, Ference; Postm odern Politik D urum , Çeviren: Şükrü Argın ve Osman Akınhay, Öteki Yayınevi, Ankara, 1993. HİLAV, Selahattin; “Ansiklopedi ve Aydınlanma Felsefesi”, DIDEROT, Deniş ve D ’ALEMBERT, Jean Le Rond; A nsiklopedi ya da Bilimler, S an atlar ve Z a n a a tla r A çıklam ak Sözlüğü (iç.), Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1996, s. 11-21. HONNETH, Axel; “Critical Theory”, Social T heory T oday (iç.), Editör: Anthony Giddens ve Jonathan H. Tumer, Politiy Press, Cambridge, 1987, s. 347-382. HONNETH, Axel; “Almanya’da Eleştirel Kuramın Bugünü”, Eleştirel Bakış: E ntelektüellerle Söyleşi (iç.), Editör: Peter Osbome, Çeviren: Elçin Gen, Dost Kitabevi Yayınlan, Ankara, 1999, s. 122-141. HORKHEİMER, Max; Davvn an d Decline. Notes 1926-1931 and 19501969, Çeviren: M. Shaw, Seabury, N ew York, 1978. HORKHEİMER, Max; Akıl T utulm ası, Çeviren: Orhan Koçak, Metis Yayınlan, İstanbul, 1990. HORKHEİMER, Max; “The Authoritarian State”, T he Essential F ra n k fu rt School R ead er (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1998, s. 95-117. HORKHEİMER, Max; “O n the Problem o f Truth”, T he Essential F ra n k fu rt School R ead er (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, New York, 1998, s. 407-443.



491



HORKHEİMER, Max; C ritical Theory: Selected Essays, Çeviren: Matthew J. O ’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, New York, 1999. HORKHEİMER, Max; “Notes on Science and the Crisis”, Max Horkheimer, C ritical Theory: Selected Essays (iç.), Çeviren: Matthew J. O ’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, New York, 1999, s. 3-9. HORKHEİMER, Max; “Materialism and Metaphysics”, Max Horkheimer, C ritical T heory: Selected Essays (iç.), Çeviren: Matthew J. O ’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1999, s. 10-46. HORKHEİMER, Max; “Authority and The Family”, Max Horkheimer, C ritical T heory: Selected Essays (iç.), Çeviren: Matthew J. O ’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, New York, 1999, s. 47-128. HORKHEİMER, Max; “The Latest Attack on Metaphysic”, Max Horkheimer, C ritical T heory: Selected Essays (iç.), Çeviren: Matthew J. O ’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1999, s. 132-187. HORKHEİMER, Max; “Traditional and Critical Theory”, Max Horkheimer, C ritical T heory: Selected Essays (iç.), Çeviren: M atthew J. O ’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1999, s. 188-243. HORKHEİMER, Max; “The Social Functions o f Philosohopy”, Max Horkheimer, C ritical T heory: Selected Essays (iç.), Çeviren: M atthew J. O ’Connell ve Diğerleri, The Continuum Publishing Company, N ew York, 1999, s. 253-272. HORKHEİMER, Max; G eleneksel ve Eleştirel K uram , Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2005. HORKHEİMER, Max; “Materyalizm ve Ahlak”, Max Horkheimer, G eleneksel ve Eleştirel K u ra m (iç.), Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2005, s. 50-86. HORKHEİMER, Max; “Felsefi Antropoloji Üzerine Notlar”, Max Horkheimer, G eleneksel ve Eleştirel K u ra m (iç.), Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2005, s. 141-166.



492



HORKHEİMER, Max; “Hakikat Sorunu Üzerine’*, Max Horkheimer, Geleneksel ve Eleştirel Kuram (iç.), Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2005, s. 167-211. HORKHEİMER, Max; “Montaigne ve Kuşkunun İşlevi”, Max Horkheimer, Geleneksel ve Eleştirel Kuram (iç.), Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2005, s. 399-453. HORKHEİMER, Max ve ADORNO, Theodor W.; Aydınlanmanın Diyalektiği Felsefi Fragmanlar / , Çeviren: Oğuz Özügül, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1995. HORKHEİMER, Max ve ADORNO, Theodor W.; A ydınlanm anın Diyalektiği Felsefi Fragmanlar II, Çeviren: Oğuz Özügül, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1996. HUYSSEN, Andreas; “Postmodemin Haritasını Yapmak”, M odernite Versus Postmodernite (iç.), Derleyen ve Çeviren: Mehmet Küçük, Vadi Yayınlan, Ankara, 1993, s. 107-130. JAMESON, Fredric; P ostm odem izm ya d a G eç K apitalizm in K ültürel Mantığı, Çeviren: Nuri Plümer, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1994. JAMESON, Fredric; M arksizm ve Biçim: Y irm inci Yüzydda Diyalektik Y azın K u ra n d a n , Çeviren: Mehmet H. Doğan, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1997. JAMESON, Fredric; B iricik M odernite: Şim dinin Ontolojisi Üzerine İnceleme, Çeviren: Sami Oğuz, Epos Yayınlan, Ankara, 2004. JAMESON, Fredric; K ü ltü rel Dönemeç, Çeviren: Kemal İnal, Dost Kitabevi Yayınlan, Ankara, 2005. JAMESON, Fredric; M o dem izm İdeolojisi: E debiyat Yazıları, Çeviren: Kemal Atakay ve Tuncay Birkan, Metis Yayınlan, İstanbul, 2008. JAY, Martin; Diyalektik İmgelem: Frankfurt O kulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950, Çeviren: Ünsal Oskay, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1989. JAY, Martin; Adorno, Çeviren: Ünsal Oskay, Der Yayınlan, İstanbul, 2001.



493



JAY, Martin; “Frankfurt Okulu’nun Kari Mannheim ve Bilgi Sosyolojisi Eleştirisi”, F ra n k fu rt O kulu (iç.), Çeviren: Güven Bakırezer, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 111-133. JEANNIERE, Abel; “Modernite Nedir?”, Çeviren: Nilgün Tutal-Küçük, M odernite V ersus Postm odernite (iç.), Derleyen ve Çeviren: Mehmet Küçük, Vadi Yayınlan, Ankara, 1993, s. 15-25. JOAS, Hans; “Symbolic Interactionism”, Social Theory T oday (iç.), Editör: Anthony Giddens ve Jonathan H. Tumer, Politiy Press, Cambridge, 1987, s. 82-115. JOHANSON, Ingvar; “Anglosakson Bilim Felsefesi”, Çeviren: Şahin Alpay, Y azko Felsefe Y azıları 4. K itap (iç.), İstanbul, 1983. KANT, Immanuel; “ ‘Aydınlanma N edir?’ Sorusuna Yanıt (1784)”, Immanuel Kant; Seçilmiş Y azılar (iç.), Derleyen ve Çeviren: Nejat Bozkurt, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984, s. 213-221. KANT, Immanuel; A rı U sun Eleştirisi, Çeviren: Aziz Yardımlı, İdea Yayınevi, İstanbul, 1993. KANT, Immanuel; P ra tik A klın Eleştirisi, Çeviren: İoanna Kuçuradi ve Diğerleri, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınlan, Ankara, 1999. KANT, Immanuel; Y argı Y etisinin Eleştirisi, Çeviren: Aziz Yardımlı, İdea Yayınevi, İstanbul, 2006. KEAT, Russel ve URRY, John; Bilim O la ra k Sosyal T eori, Çeviren: Nilgün Çelebi, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 2001. KEJANLIOĞLU, D. Beybin; F ra n k fu rt O k u lu ’n u n Eleştirel B ir U ğrağı: İletişim ve M edya, Bilim ve Sanat Yayınlan, Ankara, 2005. KEJANLIOĞLU, Beybin; “Eleştirel Teorinin ‘Diğerleri’nden Leo Lowenthal”, T o p lu m ve Bilim (iç.), Sayı: 110,2007, s. 181-199. KELLNER, Douglas; C ritical T heory, M an d sm and M odernity, The Johns Hopkins University Press, Baltimore, 1989.



494



KELLNER, Douglas; “Frankfurt Okulu’nu Yeniden Değerlendirmek: Martin Jay’in Diyalektik İmgelem'inin Eleştirisi”, Frankfurt Okulu (iç.), Çeviren: Armağan Öztürk ve H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2006, s. 134-164. KELLNER, Douglas; “Erich Fromm, Feminizm ve Frankfurt Okulu”, F rankfurt Okulu (iç.), Çeviren: H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 357-384. KEİTLER, David; “Herbert Marcuse: Yabancılaşma ve Olumsuzluk”, Çeviren: Ayşe Oksal-Buldam, Çağdaş Siyaset Felsefecileri (iç.), Derleyen: Anthony de Crespigny ve Kenneth R. Minogue, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1994, s. 17-58. KINLOCH, Graham C.; Sociological Theory Its Development and M ajör Paradigm s, McGraw-Hill, Inc., New York, 1977. KIZILÇELİK, Sezgin; “Postmodemizm: Modernlik Projesine Bir Başkaldın”, Türkiye G ünlüğü (iç.), Sayı: 30, Eylül-Ekim 1994, s. 86-96. KIZILÇELİK, Sezgin; Sosyoloji Teorileri 1, Yunus Emre Ltd. Şti., Konya, 1994. KIZILÇELİK, Sezgin; Sosyoloji Teorileri 3, Saray Kitabevleri Yayınlan, İzmir, 1996. KIZILÇELİK, Sezgin; Postm odem izm Dedikleri, Saray Kitabevleri Yayınlan, İzmir, 1996. KIZILÇELİK, Sezgin; Pozitivizm ve Eleşdriciİeri: Sosyolojinin Pozitivist Kimliği Üzerine, Saray Kitabevleri Yayınlan, İzmir, 1996. KIZILÇELİK, Sezgin; Güncelin Sosyolojisi 1, Saray Kitabevleri Yayınlan, İzmir, 1998. KIZILÇELİK, Sezgin; Batı B arbarlığı 1: Rousseau, M anc ve Nietzsche Üzerine, Anı Yayıncılık, Ankara, 2005. KIZILÇELİK, Sezgin; Sosyoloji T arihi 1: İbni Haldun, Machiavelli, M ontesquieu ve Rousseau’nun Sosyal Teorileri, Anı Yayıncılık, Ankara, 2006.



495



KIZILÇELİK, Sezgin; Batı Sosyolojisini Yeniden D üşünm ek CUt 1: M a rx ’m Sosyolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara, 2007. KIZILÇELİK, Sezgin; Batı Sosyolojisini Y eniden D üşünm ek CUt 2: B u rju v a Sosyolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara, 2007. KOÇAK, Orhan; “Horkheimer ve Frankfurt Okulu”, Max Horkheimer; Akıl T u tu lm ası (iç.), Metis Yayınlan, İstanbul, 1990, s. 7-52. KOÇDEMİR, Kadir; “Jürgen Habermas ve Toplum Teorisi (I)”, Türkiye G ü n lü ğ ü (iç.), Sayı: 54, Ocak-Şubat 1999, s. 93-108. KOÇDEM İR, Kadir; “Habermas ve Toplum Teorisi (II): İletişimsel Davranış Teorisi”, T ü rk iy e G ü n lü ğ ü (iç.), Sayı: 56, Yaz 1999, s. 88-108. KORSCH, Kari; M a rk sizm ve Felsefe, Çeviren: Yılmaz Öner, Belge Yayınlan, İstanbul, 1991. KORSCH, Kari; K a ri M a rx : M a n d s t K u ra m ve Sınıf H areketi, Çeviren: M ehm et Okyayuz, D oruk Yayınlan, Ankara, 2000. KORSCH, Kari; Sosyal B ilim ler ve M ark sizm : Seçm e Y azılar, Derleyen ve Çeviren: Vefa Saygm Öğütle, Salyangoz Yayınlan, İstanbul, 2007. KORLAELÇİ, M urtaza; Pozitivizm in T ü rk iy e ’ye G irişi ve İlk EtkUeri, İnsan Y ayınlan, İstanbul, 1986. LAROUI, Abdallah; İslam ve M o d ern lik , Çeviren: Ayşegül YaramanBaşbuğu, M illiyet Y ayınlan, İstanbul, 1993. LARRAIN, Jorge; İdeoloji ve K ü ltü rel K im lik: Ü çüncü D ünya G erçeği, Çeviren: N eşe N ur Domaniç, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1995. LARSON, Calvin J.; M a jö r T hem es in Sociological T heory, David M cKay Company, Inc, N ew York, 1973. LARSON, Calvin J.; Sociological T h eo ry fro m th e E nlightenm ent to the P resen t, General Hail, Inc., N ew York, 1986.



LASH, Scott; “Modernite mi, Modemizm mi? Weber ve Günümüz Toplumsal Teorisi” M odernite V ersus Post moderni te (iç.), Derleyen ve Çeviren: Mehmet Küçük, Vadi Yayınlan, Ankara, 1993, s. 47-72. LAYDER, Derek; Sosyal Teoriye G iriş, Çeviren: Ümit Tatlıcan, Küre Yayınlan, İstanbul, 2006. LECHTE, John; Fifty K ey C ontcm porary T hinkers: From S tructuralism to Post m odernity, Routledge, London, 1995. LECHTE, John; Elli A n a h ta r Ç ağdaş D üşünür: Y apısalcılıktan Postm oderniteye, Çeviren: Banş Yıldırım, Açılımkitap, İstanbul, 2006. LELEDAKİS, Kanakis; T oplum ve Bilinçdışı: Toplum sal Teori ve T oplum salın Bilinçdışı B oyutu, Çeviren: Abdullah Yılmaz, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2000. LENİN, Vladimir İliç; M ateryalizm ve A m piryokritisizm : G erici B ir Felsefe Ü zerine Eleştirel N otlar, Çeviren: Sevim Belli, Sol Yayınlan, Ankara, 1993. LENİN, Vladimir İliç; “ H alk ın D ostları” K im lerd ir? ve SosyalD em o k ratlara K arşı N asd S av aşırlar?: Ruskoye Bogatstvo9da Y ayınlanm ış M ark sistlere K arşı M akalelere Y anıt, Çeviren: Vahap S. Erdoğdu, Sol Yayınlan, Ankara, 1996. LOWENTHAL, Leo; L ite ra tü re an d M ass C u ltu re, Transaction Books, New Brunswick, 1984. LÖWENTHAL, Leo; “Theodor A dom o’yla Anılarım”, Çeviren: Kaan H. Ökten, Cogito (iç.), Sayı: 36, Yaz 2003, s. 65-75. LOEWITH, Kari; “W eber’s Interpretation o f the Bourgeois-Capitalistic World in Terms o f the Guiding Principle o f ‘Rationalization’”, M ax W eb er (iç.), Editör: Dennis Wrong, Prentice-Hall, Inc, New Jersey, 1970, s. 101-122. LÖWITH, Kari; M ax W eb er ve K a ri M arx , Çeviren: Nilüfer Yılmaz, Doruk Yayımcılık, Ankara, 1999. LÖWY, Michael; D ünyayı D eğiştirm ek Üzerine: K ari M anc’tan W a lte r B enjam in’e Siyaset Felsefesi Denemeleri, Çeviren: Yavuz Alogan, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1999.



497



LOWY, Michael; W alter Benjam in: Yangın A larm ı “T arih Kavram ı Üzerine” Tezlerin B ir O kum ası, Çeviren: U. Uraz Aydın, Versus Kitap, İstanbul, 2007. LUKÂCS, Georg; E stetik I, Çeviren: Ahmet Cemal, Payel Yayınevi, II. Baskı, İstanbul, 1985. LUKÂCS, Georg; E stetik II, Çeviren: Ahmet Cemal, Payel Yayınevi, II. Baskı, İstanbul, 1992. LUKÂCS, Georg; E stetik İD , Çeviren: Ahmet Cemal, Payel Yayınevi, I. Baskı, İstanbul, 1988. LUKÂCS, Georg; Ç ağ d aş G erçekçiliğin A nlam ı, Çeviren: Cevat Çapan, Payel Yayınevi, İstanbul, 1986. LUKÂCS, Georg; A v ru p a G erçekçiliği: Balzac- Stendhal- ZolaTolstoy- G o rk i ve D iğerleri, Çeviren: M ehmet H. Doğan, Payel Yayınevi, İstanbul, 1987. LUKÂCS, György; T a rih ve S ınıf Bilinci, Çeviren: Yılmaz Öner, Belge Yayınlan, İstanbul, 1998. LUKÂCS, György; L en in ’in D üşüncesi: D evrim in Güncelliği, Çeviren: Ragıp Zarakolu, Belge Yayınlan, İstanbul, 1998. LUKÂCS, Georg; R o m an K u ra m ı, Çeviren: Cem Soydemir, Metis Yayınlan, İstanbul, 2002. LUKÂCS, Georg; A klın Y ıkım ı, C ü t I, Çeviren: Ayşen Tekşen Kapkın, Payel Yayınevi, İstanbul, 2006. f



LUKÂCS, Georg; A ldın Y ıkım ı, C ilt II, Çeviren: Ayşen Tekşen Kapkm, Payel Yayınevi, İstanbul, 2006. LUNN, Eugene; M ark sizm ve M odernizm : L ukâcs, B recht, B enjam in •• ■ ve A dorno Ü zerine B ir T arih sel incelem e, Çeviren: Yavuz Alogan, Alan Yayıncılık, İstanbul, 1995. LYOTARD, Jean-François; P ostm odern D u ru m , Çeviren: Ahmet Çiğdem, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1990. LYOTARD, Jean-François; “Şeytan Adomo”, Çeviren: Orçun Türkay, Cogito (iç.), Sayı: 36, Yaz 2003, s. 110-123.



498



MACRAE, Donald G.; W eber, Çeviren: Nur Vergin, Afa Yayınlan, İstanbul, 1985. MAGEE, Bryan; Yeni Düşün Adamları, Çeviren: Mete Tunçay ve Diğerleri, Birey ve Toplum Yayınlan, Ankara, 1985. MAGEE, Bryan; K ari Popper’in Bilim Felsefesi ve Siyaset Kuramı, Çeviren: Mete Tunçay, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990. MANIS, Lerome ve MELTZER, Bemard; Symbolic Intcraction: A Reader in Social Psychology, Allyn and Becan Press, Boston, 1978. MARCUSE, Herbert; “Marcuse ve Frankfurt Okulu”, Yeni Düşün Adamları (iç.), Derleyen: Bryan Magee, Çeviren: Ünsal Oskay, Birey ve Toplum Yayınlan, Ankara, 1985, s. 57-74. MARCUSE, Herbert; Us ve Devrim: Hegel ve Toplumbilimin Doğuşu, Çeviren: Aziz Yardımlı, İdea Yayınlan, İstanbul, 1989. MARCUSE, Herbert; Tek-Boyutlu İnsan: İleri İşleyim Toplumunun İdeolojisi Üzerine İncelemeler, Çeviren: Aziz Yardımlı, İdea Yayınlan, İstanbul, 1990. MARCUSE, Herbert; K arşıdevrim ve Başkaldırı, Çeviren: Gürol Koca ve Volkan Ersoy, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1991. MARCUSE, Herbert; Eros ve Uygarlık: Freud Üzerine Felsefi Bir İnceleme, Çeviren: Aziz Yardımlı, İdea Yayınevi, İstanbul, 1995. MARCUSE, Herbert; Estetik Boyut- Sanatın Sürekliliği: M arxist Estetiğin Bir Eleştirisine Doğru, Çeviren: Aziz Yardımlı, İdea Yayınevi, İstanbul, 1997. MARCUSE, Marcuse; Sovyet M arksizmi, Çeviren: Seçkin Çağan, May Yayınlan, İstanbul, Tarihsiz. MARCUSE, Herbert; “Some Social İmplications o f Modem Technology”, The Essendal F rankfurt School Reader (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, New York, 1998, s. 138-182. MARSHALL, Gordon; Sosyoloji Sözlüğü, Çeviren: Osman Akınhay ve Derya Kömürcü, Bilim ve Sanat Yayınlan, Ankara, 1999.



499



MARTINDALE, Don; T he N ature and Types of Sociological Theory, Houghton Mifflin Company, Boston, 1960. MARX, Kari; G rundrissc: Ekonom i Politiğin Eleştirisi İçin Ön Ç ahşm a, Çeviren: Sevan Nişanyan, Birikim Yayınlan, İstanbul, 1979. MARX, Kari; 1844 Felsefe Y azıları, Çeviren: Murat Belge, V Yayınlan, Ankara, 1986. MARX, Kari; K apital, K apitalist Ü retim in Eleştirel B ir Tahlili, B irinci Cilt, Çeviren: Alaattin Bilgi, Sol Yayınlan, Ankara, 1986. MARX, Kari; K apital, Ekonom i Politiğin Eleştirisi, İkinci Cilt, Yayına Hazırlayan: Friedrich Engels, Çeviren: Alaattin Bilgi, Sol Yayınlan, Ankara, 1992. MARX, Kari; K apital, E konom i Politiğin Eleştirisi, Ü çüncü Cilt, Yayma Hazırlayan: Friedrich Engels, Çeviren: Alaattin Bilgi, Sol Yayınlan, Ankara, 1990. MARX, Kari; F ra n s a ’d a İç Savaş ve P aris K om ünü Ü zerine Belgeler ve M ek tu p lar, Çeviren: Kenan Somer, Sol Yayınlan, Ankara, 1991. M ARX, Kari; 1844 E ly azm alan : E konom i Politik ve Felsefe, Çeviren: Kenan Somer, Sol Yayınlan, Ankara, 1993. MARX, Kari; E konom i Politiğin Eleştirisine K atkı, Çeviren: Sevim Belli, Sol Yayınlan, Ankara, 1993. M ARX, Kari; H egel’in H u k u k Felsefesinin Eleştirisi, Çeviren: Kenan Somer, Sol Yayınlan, Ankara, 1997. M ARX, Kari; F ra n s a ’d a S ınıf S avaşım ları 1848-1850, Çeviren: Sevim Belli, Sol Yayınlan, Ankara, 1998. MARX, Kari; A rtı-D eğer T eorileri, Birinci K itap, Çeviren: Yurdakul Financı, Sol Yayınlan, Ankara, 1998. MARX, Kari; A rtı-D eğer T eorileri, İkinci K itap, Çeviren: Yurdakul Financı, Sol Yayınlan, Ankara, 1999. MARX, Kari ve ENGELS, Friedrich; G otha ve E rfu rt P rogram larının Eleştirisi, Çeviren: M. Kabagil, Sol Yayınlan, Ankara, 1989.



500



MARX, Kari ve ENGELS, Friedrich; A lm an İdeolojisi -Feuerbach, Çeviren: Sevim Belli, Sol Yayınlan, Ankara, 1992. MARX, Kari ve ENGELS, Friedrich; K om ünist P arti Manifestosu, Çeviren: Sol Yayınlan Yayın Kurulu, Sol Yayınlan, Ankara, 1998. MARX, Kari ve ENGELS, Friedrich; K utsal Aile ya d a Eleştirel E leştiri’nin Eleştirisi: B runo B auer ve H em palarına Karşı, Çeviren: Kenan Somer, Sol Yayınlan, Ankara, 2003. McCHARTY, Thomas; C ritical T heory of Jü rg e n H aberm as, Polity Press, Cambridge, 1984. McCHARTY, Thomas; “Habermas ve Modernliğin Felsefi Söylemi”, Ç ağdaş Tem el K u ra m la r (iç.), Editör: Quentin Skinner, Çeviren: Ahmet Demirhan, Vadi Yayınlan, Ankara, 1991, s. 147-158. McCHARTY, Thomas; “Eleştirel Kuram ve Felsefe ile İlişkisi Üstüne”, F ra n k fu rt O k u lu (iç.), Çeviren: Demet Songurtekin, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 55-82. McROBBIE, Angela; P o stm o d em izm ve P opüler K ü ltü r, Çeviren: Almıla Özdek, Sarmal Yayınevi,' İstanbul, 1999. MEAD, G. Herbert; M ind, Self an d Society: F ro m the S tandpoint o f a Social B ehaviorist, Chicago Üniversity Press, Chicago, 1934. MERİÇ, Cemil; J u rn a l H, Yayma Hazırlayan: Mahmut Ali Meriç, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1993. MİLLER, David ve Diğerleri; “M ax Horkheimer”, Blackvvell’in Siyasal D üşünce A nsiklopedisi I (iç.), Yayma Hazırlayan: David Miller ve Diğerleri, Çeviren: Bülent Peker ve Nevzat Kıraç, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1994, s. 369. MILLS, Charles W.; W hite C ollar, Oxford Üniversity Press, New York, 1953. MILLS, Charles W.; İk tid a r Seçkinleri, Çeviren: Ünsal Oskay, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1974. MILLS, C. Wright; Toplum bilim sel D üşün, Çeviren: Ünsal Oskay, Der Yayınlan, İstanbul, 2000.



501



MORSE, Chandler; ‘T he Functional Imperatives”, The Social Theories of Talcott Parsons: A Critical Examination (iç.), Editör: Max Black, Prentice-Hall, Inc., Englewood Cliffs, N. J., 1961, s. 100152. MUNCH, Richard; U nderstanding Modernity: Toward a New Perspective Going Beyond Durkheim and VVeber, Routledge, Chapman and Hail, Inc., New York, 1988. NALBANTOĞLU, Haşan Ünal; “‘Âlem Kitsch Olmuş, Biz N ’apalım.’ Adomo, Kültür, Sanat”, Toplum ve Bilim (iç.), Sayı: 110, 2007, s. 83-118. NEBÎL, Ahmed; TEVFİK, Baha ve SÜLEYMAN, Memduh; Nietzsche Hayatı ve Felsefesi, Günümüz Türkçesine Çeviren: Burhan Şayli, Karşı Kıyı Yayınlan, İstanbul, 2001. NEUMANN, Franz; Behemoth: The Structure and Practice of National Socialism, Gollancz, London, 1942. NİETZSCHE, Friedrich; Ahlakın Soykütüğü Üstüne: Bir Kavga Yazısı, Çeviren: Ahmet İnam, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1990. NİETZSCHE, Friedrich; BUim ve Bilgeliğin Savaşı, Çeviren: Ümit Özdağ, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 1990. NİETZSCHE, Friedrich; Gelecekteki Felsefe, Çeviren: Ümit Özdağ, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 1991. NİETZSCHE, Friedrich; P u tlan n Alacakaranlığı, Çeviren: Hüseyin Kaytan, Akyüz Yayınlan, İstanbul, 1991. NİETZSCHE, Friedrich; Y unanldarın T rajik Çağında Felsefe, Çeviren: Nusret Hızır, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1992. NİETZSCHE, Friedrich; Dionysos D ithyrambosları, Çeviren: Oruç Aruoba, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1993. NİETZSCHE, Friedrich; Ecce Homo (Kişi Nasıl Kendisi Olur), Çeviren: Can Alkor, Say Yayınlan, İstanbul, 1993. NİETZSCHE, Friedrich; Tragedyanın Doğuşu, Çeviren: İsmet Zeki Eyuboğlu, Say Yayınlan, İstanbul, 1994.



502



NİETZSCHE, Friedrich; T arih Ü zerine (Çağa Aykırı D üşünceler’den), Çeviren: Nejat Bozkurt, Say Yayınlan, İstanbul, 1994. NİETZSCHE, Friedrich; Deccal: H ıristiyanlığa L anet, Çeviren: Oruç Aruoba, Hil Yayın, İstanbul, 1995. NİETZSCHE, Friedrich; Seçilmiş D üşünceler (Denemeler), Çeviren: Sâmih Tiryaldoğlu, Assos Yayınlan, İstanbul, 1997. NİETZSCHE, Friedrich; İyinin ve K ö tü n ü n Ö tesinde: B ir Gelecek Felsefesini Açış, Çeviren: Ahmet İnam, Gündoğan Yayınlan, Ankara, 1997. NİETZSCHE, Friedrich; T an Kızıllığı: A hlaksal Ö n y arg ılar Üzerine D üşünceler, Çeviren: Hüseyin Salihoğlu ve Ümit Özdağ, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 1998. NİETZSCHE, Friedrich; Böyle B u y u rd u Z erdüşt, Çeviren: A. Turan Oflazoğlu, Cem Yayınevi, İstanbul, 1998. NİETZSCHE, Friedrich; Gezgin Ue Gölgesi, Çeviren: İsmet Zeki Eyuboğlu, Broy Yayınevi, İstanbul, 1998. NİETZSCHE, Friedrich; A forizm alar, Çeviren: Sedat Ümran, Birey Yayıncılık, İstanbul, 2000. NİETZSCHE, Friedrich; G üç İstenci: B ütün D eğerleri Değiştiriş Denemesi, Çeviren: Sedat Ümran, Birey Yayıncılık, İstanbul,



2002. NİETZSCHE, Friedrich; Ö ğretim K urum larım ızm Geleceği Üzerine, Çeviren: Gürsel Aytaç, Say Yayınlan, İstanbul, 2003. NİETZSCHE, Friedrich; R ich ard W ag n er B ay reu th ’da: Ç ağa Aykırı D üşünceler IV, Çeviren: Mehmet Osman Toklu, Say Yayınlan, İstanbul, 2003. NİETZSCHE, Friedrich; Eğitim ci O la ra k Schopenhauer: Ç ağa Aykırı D üşünceler i n , Çeviren: Cemal Atila, Say Yayınlan, İstanbul, 2003. NİETZSCHE, Friedrich; Şen Bilim, Çeviren: Levent Özşar, Asa Kitabevi, Bursa, 2003.



503



NİETZSCHE, Friedrich; İnsanca, Pek İnsanca 1: Ö zgür Tinliler İçin B ir K itap, Çeviren: Mustafa Tüzel, İthaki Yayınlan, İstanbul, 2003. NİETZSCHE, Friedrich; İnsanca, Pek İnsanca 2: K arışık K anılar ve Özdeyişler, Çeviren: Mustafa Tüzel, İthaki Yayınlan, İstanbul, 2004. NİETZSCHE, Friedrich; M üziğin R u h u n d an T ragedyanın Doğuşu, Çeviren: İsmet Zeki Eyuboğlu, Say Yayınlan, İstanbul, 2005. NİETZSCHE, Friedrich; İnsan: Ç oğul ve T ekbaşına, Çeviren: Kenan Sanalioğlu, Kırmızı Yayınlan, İstanbul, 2006. NİETZSCHE, Friedrich; M e k tu p la r 1, Çeviren: Sedat Ümran, Birey Yayıncılık, İstanbul, 2007. NISBET, Robert; T h e Sociological Philosophers, Thomas Y. Crowell, N ew York, 1973. OSKAY, Ünsal; “W alter Benjamin Üzerine”, W alter Benjamin; Estedze Edilm iş Y aşam : S a n a t’ta n Savaş ve Siyasete A lm an F aşizm inin K u ra m la rı (iç.), Çeviren: Ünsal Oskay, Der Y ayınlan, İstanbul, 1995, s. 9-50. OSKAY, Ünsal; M ü zik ve Y ab an cılaşm a: A risto, H uizinga ve A dorno A çısından B ir Ö n Ç alışm a, D er Yayınlan, İstanbul, 2001. OUTHW AITE, William; “Eleştirel K uram ”, Blackvvell’in Siyasal D üşünce A nsiklopedisi I (iç.), Yayma Hazırlayan: David Miller ve Diğerleri, Çeviren: Bülent Peker ve N evzat Kıraç, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1994, s. 215-220. OUTHW AITE, W illiam; H ab e rm a s: A C ritical In tro d u ctio n , Stanford Üniversity Press, Stanford, Califomia, 1994. ÖNER, Yılmaz; “Sonsöz”, Theodor W. Adomo; Eleştiri: T oplum Ü stüne Y azılar (iç.), Çeviren: M. Yılmaz Öner, Belge Yayınlan, İstanbul, 1990, s. 136-174. ÖZLEM , Doğan; M ax W e b e r’d e Bilim ve Sosyoloji, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1990. ÖZLEM , Doğan; T a rih Felsefesi, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1992.



504



ÖZÜGÜL, Oğuz; Pozitivizm ya da M antık O larak Felsefe, Us Yayınevi, İstanbul, 1991. PARINI, Jay; Benjamin: D ar Geçitteki Aydm, Çeviren: Can Kurultay ve Nil Kurtulan, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 2001. PAZ, Octavio; “Şiir ve Modemite”, M odernite versus Postmodernite (iç.), Derleyen ve Çeviren: Mehmet Küçük, Vadi Yayınlan, Ankara, 1993, s. 88-103. PAZARKAYA, Yüksel; “İyiyle Kötü, Bilimle Büyü Arasındaki İnsan: Faust”, GOETHE, Faust: Bir Fragm an (iç.), Cumhuriyet Dünya Klasikleri Dizisi, Çağdaş Matbaacılık Yay. Ltd. Şti, İstanbul, 1999, s. 9-16. PICCONE, Paul; “General Introduction”, The Essential Frankfurt School Reader (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, New York, 1998, s. ix-xxi. POLAMA, Margaret M.; Çağdaş Sosyoloji K uram ları, Çeviren: Hayriye Erbaş, Gündoğan Yayınlan, Ankara, 1993. POLLOCK, Friedrich; “State Capitalism: Its Possibilities and Limitations, The Essential F ran k fu rt School R eader (iç.), Editör: Andrew Arato ve Eike Gebhardt, The Continuum Publishing Company, New York, 1998, s. 71-94. POPPER, Kari; “The Logic o f Social Sciences”, The Positivist Dispute in G erm an Sociology (iç.), Editör: Theodor W. Adomo ve Diğerleri, Heinemann, London, 1969. POPPER, Kari; “Reason or Revolution”, The Positivist Dispute in G erm an Sociology (iç.), Editör: Theodor W. Adomo ve Diğerleri, Heinemann, London, 1969. POPPER, Kari R.; Tarihselciliğin Sefaleti, Çeviren: Sabri Orman, insan Yayınlan, İstanbul, 1985. POPPER, Kari; Açık Toplum ve Düşmanları, CUt. 2: Hegel, M arx ve Sonrası, Çeviren: Harun Rızatepe, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1989. POPPER, Kari R.; Bilimsel A raştırm anın Mantığı, Çeviren: İlknur Aka ve İbrahim Turan, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1998.



505



POPPER, Kari R.; Daha İyi Bir Dünya Arayışı: Son Otuz Yılın Makaleleri ve Bildirileri, Çeviren: İlknur Aka, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2001. POPPER, Kari R.; Hayat Problem Çözmektir: Bilgi, Tarih ve Politika Üzerine, Çeviren: Ali Nalbant, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2005.



RABINOW, Paul ve SULLIVAN, William; “Yorumcu Eğilim: Bir Yaklaşımın Doğuşu", Toplum Bilimlerinde Yorumcu Yaklaşım (iç.), Editör: Paul Rabinow ve William Sullivan, Çeviren: Taha Parla, Hürriyet Vakfı Yayınlan, İstanbul, 1990, s. 1-14. REİCHENBACH, Hans; Bilimsel Felsefenin Doğuşu, Çeviren: Cemal Yıldırım, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2000. REIJEN, Willem van; Adorno: Bir Giriş, Çeviren: Mustafa Cemal, Belge Yayınlan, İstanbul, 1999. REIJEN, Willem van; “Aydınlanmanın DiyalektiğVm Alegori Olarak Okumak", F ran k fu rt O kulu (iç.), Çeviren: H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 167-188. REX, John; “Walter Benjamin", Çeviren: İrfan Cüre, M arxist Düşünce Sözlüğü (iç.), Editör Tom Bottomore, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1993, s. 71-72. RITZER, George; Sociological Theory, Alfred A. Knopf, Inc., New York, 1983. RITZER, George; Toplum un M cDonaldlaştırılması: Çağdaş Toplum Yaşamının Değişen K arakteri Üzerine Bir İnceleme, Çeviren: Şen Süer Kaya, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1998. RORTY, Richard; Olumsallık, İroni ve Dayanışma, Çeviren: Mehmet Küçük ve Alev Türker, Aynntı Yayınlan, İstanbul, 1995. RORTY, Richard; “Habermas, Lyotard ve Postmodemite”, Modernite Versus Postmodernite (iç.), Derleyen ve Çeviren: Mehmet Küçük, Vadi Yayınlan, Ankara, 1993, s. 153-169. ROUSSEAU, Jean-Jacques; Toplum Sözleşmesi, Çeviren: Vedat Günyol, Adam Yayınlan, İstanbul, 1990.



506



ROUSSEAU, Jean-Jacques; İnsanlar A rasındaki Eşitsizliğin Kaynağı, Çeviren: Rasih Nuri İleri, Say Yayınlan, İstanbul, 1990. ROUSSEAU, Jean-Jacques; Bilim ler ve S an atlar Ü stüne Söylev: Seçme D üşünceler, Çeviren: Sabahattin Eyuboğlu, Cem Yayınevi, İstanbul, 1998. ROUSSEAU, Jean-Jacques; Yeni Heloıse (I), Çeviren: Hüsen Portakal, Öteki Yayınevi, Ankara, 1999. ROUSSEAU, Jean-Jacques; Em ile ya da Ç ocuk Eğitim i Üzerine, Çeviren: Mehmet Baştürk ve Yavuz Kızılçim, Babil Yayınlan, Erzurum, 2000. ROUSSEAU, Jean-Jacques; E konom i Politik, Çeviren: İsmet Birkan, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 2005. ROUSSEAU, Jean-Jacques; M elodi ve M üziksel T ak lit İle İlişki İçinde Dillerin K ökeni Ü stüne D enem e, Çeviren: Ömer Albayrak, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlan, İstanbul, 2007. ROUSSEAU, Jean-Jacques; Je an -Jac q u es R ousseau ve U luslararası İlişkiler: Savaş D u ru m u , A b b e d e S ain t-P ierre’in Sonsuz B a n ş P rojesinin Özeri, Sonsuz B a n ş Ü zerine Y argı, Derleyen ve Çeviren: Faruk Yalvaç, Phoenix Yayınevi, Ankara, 2007. ROUSSEAU, Jean-Jacques; A nayasa P ro jeleri: K orsika A nayasası •• Projesi, Polonya H ü k ü m eti ve R efo rm T a sa n sı Üzerine D üşünceler, Çeviren: İsmail Yerguz, Say Yayınlan, İstanbul, 2008. ROW E, David; P o p ü ler K ü ltü rle r: R o ck ve S p o rd a H az Politikası, Çeviren: M ehm et Küçük, A ynntı Yayınlan, İstanbul, 1996. SANBONM ATSU, John; P o stm o d ern P ren s: E leştirel K u ra m , Sol S tra teji ve Y eni B ir Siyasi Ö znenin O luşum u, Çeviren: Emre Ergüven, Bağlam Yayınlan, İstanbul, 2007. SARUP, M adan; Post-Y apısalcılık ve P ostm odem izm , Çeviren: A. Bâki Güçlü, A rk Yayınlan, Ankara, 1995. SCHROEDER, Ralph; M ax W eb er ve K ü ltü r Soyolojisi, Çeviren: M ehm et Küçük, Bilim ve Sanat Yayınlan, Ankara, 1996.



507



SCHROYER, Tent; “Tovvard a Critical Theory of Advanced Industrial Society”, Recent Sociology, No: 2 (iç.), Editör: H. P. Dreitzel, Macmillan, New York, 1970, s. 210-234. SCOTT, John; Sociological Theory: Contemporary Debates, Edward Elgar Publishing Limited, Aldershot Hants, 1995. SEZER, Baykan; Sosyolojinin Ana Başlıkları, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınlan, İstanbul, 1985. SEZER, Baykan; T ü rk Sosyolojisinin Ana Sorunları, Sümer Kitabevi, İstanbul, 1988. SEZER, Baykan; Batı Dünya Egemenliği ve Endüstri Devrimi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1997. SLATER, Phil; F ran k fu rt O kulu: Kökeni ve Önemi (M arksist Bir Yaklaşım), Çeviren: Ahmet Özden, Büim/Felsefe/Sanat Yayınlan, İstanbul, 1989. SNYDER, John R.; “ ‘Modernliğin Sonu’ Hakkında”, VAİTİM O, Gianni; M odernliğin Sonu: Postm odern K ültürde Nihilizm ve H erm enötik (iç.), Çeviren: Şehabettin Yalçın, İz Yayıncılık, İstanbul, 1999, s. 7-56. SOYKAN, Ömer Naci; M üziksel D ünya Ütopyasında Adorno Üe Bir Yolculuk, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1991. STIRK, Peter M. R.; C ritical Theory, Politics and Society: An Introduction, Pinter, London, 2000. SUNAR, İlkay; D üşün ve Toplum , Birey ve Toplum Yayınlan, Ankara, 1986. SWINGEWOOD, Alan; M arx and M odern Social Theory, A Halsted Press Book, John Viley &Sons, New York, 1975. SWINGEWOOD, Alan; Kitle K ültürü Efsanesi, Çeviren: A. Kansu, Bilim ve Sanat Yayınlan, Ankara, 1996. SWINGEWOOD, Alan; Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi, Çeviren: Osman Akınhay, Bilim ve Sanat Yayınlan, Ankara, 1998. TANİLLİ, Server; Voltaire ve Aydınlanma, Cem Yayınevi, İstanbul, 1994.



508



TAR, Zoltan; The Frankfurt School: The Critical Theories of M ax Horkheimer and Theodor W. Adorno, John Wiley, New York, 1977. TAYLOR, Charles; M odernliğin Sıkıntıları, Çeviren: Uğur Canbilen, Ayrıntı Yayınlan, İstanbul, 1995. TEPE Harun; P lato n ’d an H ab erm as’a Felsefede D oğruluk ya da H akikat, Ark Yayınevi, Ankara, 1995. THE FRANKFURT INSTITUTE FOR SOCİAL RESEARCH; Aspects o f Sociology, Çeviren: J. Viertel, Beacon Press, Boston, 1972. THERBORN, Göran; “Frankfurt Okulu”, F ra n k fu rt O kulu (iç.), Çeviren: H. Emre Bağce, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 19-54. THOMPSON, John B. ve HELD, David (Editör); H ab erm as: C ritical Debates, M IT Press, Cambridge, 1982. THOMPSON, Kenneth; A uguste C om te: T he F oundation Sociology, Thomas Nelson and Sons Ltd, London, 1976.



of



TIMASHEFF, Nicholas S.; Sociological T heory Its N atu re and Growth, Random House, N ew York, 1967. TOQUEVILLE, Alexis de; A m erik a’d a D em okrasi, Çeviren: İhsan Sezai ve Fatoş Dilber, Yetkin Yayınlan, Ankara, 1994. TOURAINE, Alain; M odernliğin Eleştirisi, Çeviren: Hülya Tufan, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1994. TUNALI, İsmail; M ark sist E stetik, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, Tarihsiz. V A İT lM O , Gianni; M odernliğin Sonu: P ostm odern K ü ltü rd e Nihilizm ve H erm enötik, Çeviren: Şehabettin Yalçın, İz Yayıncılık, İstanbul, 1999. VOLTAIRE, François Marie Arouet; Felsefe Sözlüğü I, Çeviren: Lütfi Ay, İnkılâp ve Aka Kitabevleri, İstanbul, 1977. VOLTAIRE, François M arie Arouet; Felsefe Sözlüğü Ay, İnkılâp ve Aka Kitabevleri, İstanbul, 1977.



509



n, Çeviren: Lütfi



VOLTAIRE, François Marie Arouet; K andid ya da İyimserlik, Çeviren: Server Tanilli, Cem Yayınevi, İstanbul, 1994. VOLTAIRE, François Marie Arouet; V oltairc’den Yeğenine Aşk M ektupları, Derleyen: Theodore Besterman, Çeviren: Yekta Ataman, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 1995. VOLTAIRE, François Marie Arouet; Zadıg, M icro megas, Cosi-Sancta, Eflatuncun Düşü, Çeviren: Haşan Fehmi Nemli, Öteki Yaymevi, Ankara, 1999. VOLTAIRE, François Marie Arouet; M icrom egas, Çeviren: Haşan Fehmi Nemli, Dost Kitabevi Yayınlan, Ankara, 2002. YELKENCİ, Taner; “Frankfurt Okulu, Sezgin Kızılçelik”, felsefelogos (iç.), Sayı: 14, Nisan 2001, s. 143-144. YÜCEL, Tahsin; E leştiri K u ra m la rı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlan, İstanbul, 2007. WAGNER, Peter; M odernliğin Sosyolojisi: Ö zg ü rlü k ve C ezalan d ırm a, Çeviren: M ehm et Küçük, Sarmal Yaymevi, İstanbul, 1996. W ALLACE, Ruth A. ve W OLF, Alison; C o n tem p o rary Sociological T heory: C o n tin u in g th e C lassical T rad itio n , Prentice-Hall, New Jersey, 1991. W ALLACE, Ruth A. ve W OLF, Alison; Ç ağ d aş Sosyoloji K u ram ları: K lasik G eleneğin G eliştirilm esi, Çeviren: Leyla Elburuz ve M. Rami Ayas, Punto Yayıncılık Ltd. Şti., İzmir, 2004. W ALLERSTEIN, Immanuel; Sosyal B ilim leri D üşünm em ek: O n d o k u zu n cu Yüzyıl P arad ig m asın ın S ın ırlan , Çeviren: Taylan Doğan, Avesta Yayınlan, İstanbul, 1999. W ALLERSTEIN, Immanuel; D ünya Sistem leri A nalizi: B ir G iriş, Çeviren: Ender Abadoğlu ve Nuri Ersoy, Aram Yayımcılık, İstanbul, 2004. W EBER, Max; T h e M cthodology o f th e Social Sciences, İngilizce’ye Çeviren: Edward A. Shils ve Henry A. Finch, The Free Press, N ew York, 1949.



510



WEBER, Max; The Sociology of Religion, İngilizceye Çeviren: Ephraim FischofF, Beacon Press, Boston, 1963. WEBER, Max; Law in Economy and Society, İngilizce’ye Çeviren: Edward Shills ve Max Rheintein, A Clarion Book, Simon and Schuster, New York, 1967. WEBER, Max; The Religion of China: Confucianism and Taoism, İngilizceye Çeviren: Hans H. Gerth, The Free Press, New York, 1968. WEBER, Max; Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Çeviren: Zeynep Auroba, Hil Yayın, İstanbul, 1985. WEBER, Max; Sosyoloji Yazıları, Yayıma Hazırlayan: Hans H. Gerth ve C. Wright Mills, Çeviren: Taha Parla, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1987. WEBER, Max; Toplum sal ve Ekonomik Örgütlenm e Kuramı, Çeviren: Özer Ozankaya, İmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 1995. WEBER, Max; Şehir: M odern K entin Oluşumu, Editör: Don Martindale ve Gertrud Neuwirht, Çeviren: Musa Ceylan, Bakış Yayınlan, İstanbul, 2000. WEBER, Max; Sosyolojinin Temel K avram ları, Çeviren: Medeni Beyaztaş, Bakış Yayınlan, İstanbul, 2002. WEBER, Max; Sosyolojinin Temel K avram ları ve Meslek O larak İlim, Derleyen ve Çeviren: Medeni Beyaztaş, Efkâr Yayınlan, İstanbul, 2004. WEBER, Max; B ürokrasi ve Otorite, Çeviren: H. Bahadır Akın, Adres Yayınlan, Ankara, 2005. WEST, David; K ıta A vrupası Felsefesine Giriş: Rousseau, Kant, Hegel’den Foucault ve D errida’ya, Çeviren: Ahmet Cevizci, Paradigma Yayınlan, İstanbul, 1998. WILLIAM, Raymond; Keywords: A Vocabulary of Culture and Society, Fontana, Glasgow, 1976.



511



WILSON, H. T.; “Eleştirel Kuramın Sosyal Bilimler Eleştirisi: Adomo’dan Habermas’a Değişen Bir Sorunsaldan Kesitler”, Frankfurt Okulu (iç.), Çeviren: Fatih Demir, Editör: H. Emre Bağce, Doğu Batı Yayınlan, Ankara, 2006, s. 412-459. WITTE, Bemd; Walter Benjamin, Çeviren: Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2002. Wl 1 1 GENSTEIN, Ludwig; Estetik, Ruhbilim , Dinsel İnanç Üzerine D ersler ve Söyleşiler, Çeviren: A. Bâki Güçlü, Bilim ve Sanat Yayınlan, Ankara, 1997. W1T1 GENSTEIN, Ludwig; Y an Değiniler, Çeviren: Oruç Aruoba, Altıkırkbcş Yayınlan, İstanbul, 1999. W HTGENSTEIN, Ludvvig; Felsefi S oru ştu rm alar, Çeviren: Deniz Kanıt, Küyerel Yaymlan, İstanbul, 2000. WITTGENSTEIN, Ludvvig; T ractatu s Logico-Philosophicus, Çeviren: Oruç Aruoba, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2001. WITTGENSTEIN, Ludvvig; Zettel, Çeviren: Doğan Şahiner, Nisan Yaymlan, İstanbul, 2004. WITTGENSTEIN, Ludvvig; D efterler 1914-1916, Editör: G. H. von Wright ve G. E. M. Anscombe, Çeviren: Ali Utku, Birey Yayıncılık, İstanbul, 2004. W IT l GENSTEIN, Ludvvig; M avi K itap, K ahverengi K itap, Çeviren: Doğan Şahiner, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlan, İstanbul, 2007. WRONG, Deniş H.; “Max VVeber”, M ax W eber (iç.), Editör: Deniş H. Wrong, Prentice-Hall, Inc, N ew Jersey, 1970, s. 1-76. ZEITLIN, Irving M.; İdeology an d the Development o f Sociological Theory, Prentice-Hall, Inc., New Jersey, 1987. ZEKA, Necmi; “Yollan Çatallanan Bahçe, Aynalı Gökdelenler, Dil Oyunlan ve Robespierre”, Postm odem izm (iç.), Derleyen: Necmi Zekâ, Kıyı Yaymlan, İstanbul, 1990, s. 7-30.



512



IST$00299561



istS00299561



i M



o



■— ■ ...



M



k



- ~



i



H B |



Hk f c



IIP m 'İT r a n



Mm



m



il *M k



e I



“Sezgin Kızılçelik’in Frankfurt Okulu hakkındaki bu çalışması bize Eleştirel Teorisy­ enlerin ortaya çıkış sebepleri, kuruluş şartla ı -7 ^ doğaları ve modem zamanlara getirdikleri^ j eleştirileri elinden geldiğince ayrıntılı veŞ' anlaşılır bir dille sunma gayretinin üstesinden : gelinmiş az örneklerinden biridir. Elbette * j e t i Frankfurt Okulu gibi hem geniş bir zamana yayılmış ve aşağı yukarı bir asra yakın ömrü bulunan bir okulun modem dünyanın zihin ve kurumsal oluşumuna dair yaptığı saptama vte eleştiriler sadece bunlarla sınırlı değildir. Sc z konusu teorisyenlerin daha pekçok alanlarda yaptıkları eleştiriler vardır. ... Ama yine d i i Okulun pekçok yazarının Türkçeye çevrildiğini ve Türk aydınının 1970’lerden itibaren artan bir iştiyakla derli toplu olmasa bile, söz konusu düşünürlerden yararlandığı göz önünde bulundurulursa, çalışmanın Türk düşün yapısı içm 1 ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşılır’ (Doç. Dr. İsmet EMRE).



;4| ^ mm , V T < i f l f j ‘J ln HM kHabermas H m » İte «e » zazğln ğ ln K ı^ S 2007 B E f: - 22 Nisan 2 0 0 f Ankara Arika L| ■ a y ': ■ tffe 1



ItH ş fn doğum hem de gelişim aşamasında nesnel bir eğilimde uzmanlaşan ve giderek uç bir p nok%a.sürüklenen toplumbiliminin aynı zamanda statükoyla birleşen özgül niteliği, FrankŞ^fıırt Ökulu’nun hangi gerekçelerle ortaya çıktığını göstermektedir, Kızılçelik, ülkemizde, İ'Şûİyolojik çözümlemenin dar pozitif sınırlarıyla yetinen okur kitlesi için son derece öğretici glşcak bu. probleme özel bir başlık (Frankfurt Okulu’nun Sosyoloji Bilimine Yönelik CPFleştirisi) ayırarak, felsefe ile sosyoloji disiplinleri arasındaki zorunlu birlikteliği sergilemiştir i (fcner YELKENCİ).



H



“Sezgin Kti$çelik, Frankfurt Okulu’nda sosyal bilimlerde, özellikle de sosyolojide önemli bir yeri otan Frankfurt Okulu’nu (Eleştirel Teori) her yönüyle ele alıyor" (CUMHURİYET GAZETESİ, STemmuz 2002). “Bizim toplumumuz AvrupalInın tarihsel dönüşümlerinden uzaktır; bu nedenle olayları değerlendirmesi kolay değildir. Ortak amaçlar olmadıkça ortak anlayış olamaz. Ama AvrupalI ile birlikte yaşayacaksak bu zemin döşenmelidir. Frankfurt Okulunun Eleştirel Teorisini anlamak, yalnız Almanların değil, AvrupalI insanın başarılarını ve başarısızlıklarını anlamanın yollarından birisidir. Okulun ortaya koyduğu tartışma konuları günümüzden tarihe bakışa bir ışık tutuyor" (Prof. Dr. Uluğ NUTKU). “Lieber Herr Kizilcelik, haben Sie schönen Dank für Ihr Buch über die Frankfurter Schule. leh bedaure, es nicht lesen zu können. Aber es tut gut zu erfahren, dass diese Gedanken auch in der Türkei auf fruchtbaren Boden fallen. Mit herzlichen Grüften" (Jürgen HABERMAS).



A N I YAYINCILIK www.aniyayincilik.com.tr [email protected]



Kızılırmak Sok. No:10/A Bakanlıklar / ANKARA



M



Tel : 0 3 1 2 4 2 5 81 50 Faks : 0 3 1 2 4 2 5 81 11



“Sezgin Kızılçelik’in Frankfurt Okulu hakkındaki bu çalışması bize Eleştirel Teorisy­ enlerin ortaya çıkış sebepleri, kuruluş şartla t doğaları ve modem zamanlara getirdikleri^ eleştirileri elinden geldiğince ayrıntılı ve-T anlaşılır bir dille sunma gayretinin üstesinden gelinmiş az örneklerinden biridir. Elbette Frankfurt Okulu gibi hem geniş bir zamana yayılmış ve aşağı yukarı bir asra yakın ömrü bulunan bir okulun modem dünyanın zihin ve kurumsal oluşumuna dair yaptığı saptama v|e eleştiriler sadece bunlarla sınırlı değildir. Saz konusu teorisyenlerin daha pekçok alanlarda | yaptıkları eleştiriler vardır. ... Ama yine de Okulun pekçok yazarının Türkçeye çevrildiğini ve Türk aydınının 1970’lerden itibaren artan bir iştiyakla derli toplu olmasa bile, söz konusu düşünürlerden yararlandığı göz önünde bulun­ durulursa, çalışmanın Türk düşün yapısı iç n ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşılır" I (Doç. Dr. İsmet EMRE). H ^ ^ d p ğ u r iı tem de gelişim aşamasında nesnel bir eğilimde uzmanlaşan ve giderek uç bir| IM to k t^ a sürüklenen toplumbiliminin aynı zamanda statükoyla birleşen özgül niteliği, FrankB ^ Okulu’nun hangi gerekçelerle ortaya çıktığını göstermektedir Kızılçelik, ülkemizde, ‘ sosyolojik çözümlemenin dar pozitif sınırlarıyla yetinen okur kitlesi için son derece öğretici B w |||| bu, probleme özel bir başlık (Frankfurt Okulu’nun Sosyoloji Bilimine Yönelikl Eleştirisi) ayırarak, felsefe ile sosyoloji disiplinleri arasındaki zorunlu birlikteliği sergilemiştir (laterYELKENCİ).



¥§ “S tegin Kıiflçelik, Frankfurt Okulu’nda sosyal bilimlerde, özellikle de sosyolojide önemli bir { ; yeri oîan f rankfurt Okulu’nu (Eleştirel Teori) her yönüyle ele alıyor” (CUMHURİYETTİ GAZETESİ, iSTemmuz 2002). “Bizim toplumumuz Avrupalınm tarihsel dönüşümlerinden uzaktır; bu nedenle olayları değerlendirmesi kolay değildir. Ortak amaçlar olmadıkça ortak anlayış olamaz. Ama AvrupalI ile birlikte yaşayacaksak bu zemin döşenmelidir. Frankfurt Okufunun Eleştirel Teorisini anlamak, yalnız Almanların değil, AvrupalI insanın başarılarını ve başarısızlıklarını anlamanın yollarından birisidir. Okulun ortaya koyduğu tartışma konuları günümüzden tarihe bakışa bir ışık tutuyor” (Prof. Dr. Uluğ NUTKU). ı



[_



Lieber Herr Kizilcelik, haben Sie schönen Dank für Ihr Buch über die Frankfurter Schule leh bedaure, es nicht lesen zu können. Aber es tut gut zu erfahren, dass diese Gedanker auch in der Türkei auf fruchtbaren Boden fallen. Mit herzlichen Grüfien” (Jürgen HABERMAS). [î