Hurûfilik ve Mir-i Alem Celâl Bik’in Bir Mektubu [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

HURÛFÎLİK VE



MÎR-İ A L E M CELÂL BİK'İN BİR MEKTUBU C



ABDÜLBAKÎ



GÖLPINARLI



Hicrî 796 yılı zilka desinin altıncı perşenbe günü (29. VIII. 1394), fikindiden sonra Tebriz'e bağlı Alınca'da öldürülen Fazlullâh-ı Hurûfî'nin kurduğu Hurufîlik, ölümünden sonra halîfeleri tarafından, İran'dan ziyâde Anadolu ve Rumeli'de yayılmıştır. c



Daha Selçuklular devrinde Baba llyas adına tertiplenen Babalılar isyânı (638-1240), Anadolu'daki Bâtinî cereyanın devlet idaresi yıkma­ yı hedef tutacak kadar kuvvetlendiğini bize gösterdiği gibi, Kadı Ahmed-i Niğîdî'nin «El-veledü'ş-şefîk ve'l-hafîdü'l-halîk» ından, Yunus Emre'nin şeyhi Tapduk Baba'nın çevresinde toplanan ve «Tapduklar* denen zümrenin dahi halk tarafından Mubâhî ve Bâtinî tanındığını öğreniyoruz. Müellife göre göçebeler, G ö k b ö r ü - oğulları, İlmin ve Turgut boyları, Loluva ilindeki Tahtacılar, bu ildeki mâdenlerde çalışan kömürcüler hep aşırı ve şerîata aykırı inanç­ ları gütmekteler. Hiç şüphe yok ki, Tapduk Baba'nın şeyhi olan .Saru Saltuk ile Rumeli'ye geçen göçer-evli Türkmenler arasında, bu boylardan ve bu kanaati güdenlerden birçoğu, oralarda kal­ mış, bir kısmı da sonradan Halil Ece'nin başbuğluğunda Anadolu'ya •göçmüş ve Bedreddin isyânına katılanların mühim bir kısmını bunlar teşkil etmiştir . Bugün bile Alevîler içinde, Rumeli'deki Bedreddin Sûfîleri, Simavna Kadısı-oğlu'nu pîr tanırlar ve Bedreddin ocağına bağlıdırlar. 1



2



X V . yüzyılda Azerbaycan ve İran'ı elde eden Safevîler, İran'da kendilerini Ca ferî mezhebinin (İsnâ-Aşeriyye) hâdimi gösteriyorlar, • dînin zâhirine aykırı inanç güden zümrelere serbestlik vermiyorlar, c



ı



A b d ü l b a k i G ö l p ı n a r l ı ,



2



Bk. Yunus



Emre



ve tasavvuf



ttuk Babalar ile Tapduk için bk. agm



Alevî-Bektaşî



nefesleri,



İstanbul 1968, s. 271-273.



adlı eserimiz (İstanbul 1981), 3. 29. Barak ve Saleser,



s. 17-50.



94



Abdülbaki



Gölpınarlı



onları da Sünnîler kadar tehlikeli görüyorlardı. Fakat buna karşılık,, Anadolu'yu içten elde edebilmek için gönderdikleri halîfeler, Alevîlere, Bâtınî zümrelere Safevîleri bir «Mehdî» mübeşşiri,hattâ «İmâm» tanıtı­ yorlardı . 8



Fazlullâh'ın halîfeleri arasında, Anadolu'nun birçok yerlerini gezen, rivâyete göre Ankara'ya gelip Hacı Bayram (833/1429-1430) ile görüş­ mek istiyen, fakat muvaffak olamıyan, nihâyet 807'de (1418), Haleb'de derisi yüzülerek öldürülen ve ölümündeki fecaatle de, şiiri kadar büyük bir şöhret sağlayan Nesîmî ile Tireli A b d ü l m e c î d ibn-i Ferişteh İzzeddîn, Hurufîliğin Anadolu'da yayılmasında büyük bir rol oynayanlardan­ dır. Tireli Abdülmecîd, Fazlullâh'ın halîfelerinden Seyyid İshak'ın € Hâbnâme»sini, Ebu'l-Hasan-ı Isfahânî'ye atfen türkçeye ç e v i r m i ş , yine hurûfîliğe âit «Hidâyeinâme > adlı eserini, 838 Rebîulevvelinde (1434) te'lîf etmiş , «Âhiretnâme s yi yazmıştır. A y n ı müellifin, Fazlul­ lâh'ın « Câvidannâme» sini telhîs eden « I ş k n â m e » adlı mensûr bir risâlesi daha vardır ki, bu risâle İstanbul'da, X I X . yüzyılda taşbasması. olarak bir kaç kere basılmıştır. 4



5



8



O s m a n o ğ u l l a n ülkesinde Hurufîliği yayan, yalnız bu iki kişi değil­ d i r ; bu ayrı bir konu olmakla beraber burada, bir kişiden daha bah­ sedeceğiz. Konya Müzesi Kütüphânesinde, nr. 1723 'de kayıdlı mecmuada.. Fazlullâh'ın halîfelerinden Seyyid Şerîf, manzum bir mektubunda: Lîkin Yânı



alelhusûs semiyy-i



azîz-i Hayder-i



lâtîf-surf Kerrârrâ



Bâşed Gûyed



be benegîş tevakki? ki ez Şerîf cenâb-ı câmi -i atvârrâ selâm



selâm



c



Pîr Ahmed u berâder-i cânîş Aydın On her du râhat-ı dil u efkârrâ selâm 3



i



« Hâbnâme



bk. Alevî-Bektaşî Bir nüshası,



nefesleri



İstanbul



'nin 6. b ö l ü m ü : « İ r a n ' a b a ğ l ı l ı k » , s. 83-88.



Üniversite



Kütüphanesi türkçe



yazmaları nr. 9685'dedir.



»nin 1214 h. (1799) da yazılmış bir nüshası, İstanbul Millet Kütüphanesi, A l i



"Emirî yazmaları nr. 1042'de kayıdlı mecmuadadır. 5



A y n ı mecmua, 53



6



A y n ı mecmua, 73 - 93 -



b



0



- 73 . b



a



95»



H u r u f î l i k ve Mîr-i alem C t l î l B i V i n bir mektutu c



Zon



pes reved



Gûyed



be-zâviye



zi bendegân



vu bûsed



astan



der u dîvârrâ



selâm



beyitleri ile, Pîr Ahmed ile can kardeşi Aydın'a (137 - 1 3 8 ) ; başka bir manzûm mektubunda d a : b



selâm



yollamakta



a



Arza



dik derdmendi-î



Şevk-ı Hâssa



in



Fahr-i



şevk-ı erbâb-ı



mueyyed



mârâ



bî ser u



der hidmet-i



Biresan



On



cân-ı



Ernîr-i



in hakîr-i fazl



Pîr



be dovlet-i



pârâ Kebîr fakîr Ahmed Sermed



beyitleri ile gene Pîr A h m e d ' e selâm göndermektedir ( 1 4 2 ) . İkinci' mektuptan açıkça anlaşılıyor ki Pîr Ahmed, emirdir, ebedî devletle müeyyeddir. Hicrî 700 sularında (1300-1301) Aydınoğulları devletini kuran ve 734 hicrîyedek (1333) hüküm süren Aydın Bey'in a d ı , 1394'te öldürülen Fazlullâh'ın halîfesi Şerîf'in mektubunda geçemez. Bu b a k ı m ­ dan «Emîr-i Kebîr Pîr A h m e d » , Karamanoğullarından olup Fâtih ile çağdaş bulunan ve Karaman ülkesinin, Osmanoğulları devletine ilhâkından sonra 874'te (1469) kardeşi Kasım ile müştereken saltanata kıyâm. eden, nihâyet 880'de (1475), Şam civarında ölen Pîr Ahmed olsa gerek'. Pîr Ahmed'in Kasım, İshak, Alâeddin, Süleyman ve Nûre Sûfî adlı beş. kardeşi vardır". a



ihtimâl bunlardan birinin bir adı da A y d ı n ' d ı r ; yahud da bu A y ­ dın, sulbî kardeş değildir de, ilk mektupta zikredildiği gibi, bir «can, kardeşi »dir.



* * * Osmanoğulları ülkesinde, Hurûfîliğin saraya kadar nüfuz ettiğini görüyoruz. Fahreddîn-i Acemî (865/1460), pâdişâhın Hurûfîlere temâyülünü vezir Mahmud Paşa'dan (879/1474) duymuş, şerîat adına nüfûzunu kullanarak Hurûfîleri, Edirne'de, Üç-şerefeli câmi in müderrisi bulunduc



1



Halil



8



H a l i l



Edhem, Edhem,



Düvsl-i



idâ r> İye, İstanbul 1927, a. 298- 299.



Karamanoğalları



hakkında



vesâilc-i



mahkûke,



s. 48-



-96



Abdülbaki



oölpınarlı



ğu anlarda diri-diri y a k t ı r m ı ş h L a t î f î , «Tezkire* sinde, Temennâyî'den bahsederken bu olayı anlattığı g i b i , Hâmidî de, Osmanlı ülkesinde ilk yazdığı kasidede bu olayı belirtir . Bu çok şiddetli te'dîbe, hele Yavuz'un, Anadolu'daki bütün Şîî-Bâtınî zümreleri imhâ etmek ye Bâtınîliğin kökünü kazımak gayretine rağmen Kalenderi, A h d â l , Câmîj, Haydarî gibi adlar altındaki zümrelerin, fa'âliyetlerine devâm ettiklerini Kanûnî devrinde, Kalenderân-ı Râfızîyân'ın zâviye ve hânikahlarının yıktırılmasından ve kendilerinin, Osmanlı diyarından sürülmelerinden anlıyoruz . 10



11



l2



:[! *