Milil Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal İttihat Terakki ve Bolşevizm [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

TUSTAV Türkiye Sosyal Tarih ve A raştırm a Vakfı



Milli Mücadelenin Başlangıcında



MUSIAFA KEMAL İnİHAT TERAKKİ ve BOLSEVİZM Emel Akal



A T ll/î;;-



öeni.^'



Araştırma



Milli Mücadelenin Başlangıcında



MUSTAFA KEMAL İTTİHAT TERAKKİ ve BOLŞEVİZM Emel Akal



U



TUSTAV



Genel Sıra No: 39 Araştırma Dizisi: 8 © TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Bu yapıtın telif hakları Emel AKAL tarafından TÜSTAV’a bağışlanmıştır. 1. Basım Mayıs 2002 2. Basım (genişletilmiş ve gözden geçirilmiş) Haziran 2006



M illi Mücadelenin Başlangıcında



MUSTAFA KEMAL rİHAT TERAKKİ ve BOLŞEVİZM Emel Akal



ISBN: 975-8683-55-1 TÜSTAV İktisadi İşletmesi Kocatepe Mah. Feridiye Cad. No: 20 Taksim - İstanbul Tel : 0212 237 98 92 Faks : 0212 237 98 93 Url : www.tustav.org e-posta : [email protected] Kapak Tasarımı: Bülent Aydın Ofset Hazırlık: EKOL Tanıtım Baskı-Cilt: Sunar Matbaacılık, İstanbul Tel: 0212.613 48 94 TÜSTAV (Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı); ülkemiz işçi ve sol hareketinin tarihini eksiksiz biçimde kucaklamayı, bu tarihin belge ve canlı tanıklıklarını toplamayı, bu alana yönelik araştırmaları özendirmeyi kendine görev biliyor. Bu çerçevede oluşturduğumuz TÜSTAV Yayınlan olarak, ülkemiz işçi ve sol hareketi tarihini ilgilendiren belge, anı ve araştınnaları tarihseverlere ulaştırarak ülkemizin aydınlık geleceğine katkıda bulunmayı umuyoruz. Açıktır ki, TÜSTAV bugüne dek çalışmalannda benimsemiş olduğu bu tarihin “olduğu gibi” yansıtılması anlayışını, TÜSTAV Yayınları’nda da sürdürecektir. Buna uygun olarak, yayımladığı belge, anı ve araştırmalardaki tez, görüş ve yaklaşımlar konusunda, bir kurum olarak taraf olmamaya özen gösterecektir. Nitekim aynı tarihsel döneme ilişkin olabildiğince farklı tarafların görüşlerini yansıtan belge, anı ve araştırmalara yayınlarında yer vermeye çahşacaktır.



u



TUSTAV



Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı



içindekiler



ikinci Baskıya Önsöz Birinci Baskıya Önsöz



11 17



GİRİŞ



21



BİRİNCİ BÖLÜM: İttihat ve Terakki Cemiyeti/Fırkası (İTC/F)



35



İttihat ve Terakki’nin Örgütsel Özellikleri İttihat ve Terakki: Osmanlı İmparatorluğu’nun En Güçlü Örgütü İttihat ve Terakki’nin K adrolan İttihat ve Terakki ve Komitacılık İttihat ve Terakki’de Sol Kanat İttihat ve Terakki’de Ütopistler Halka Doğru İttihat ve Terakki’de Fraksiyonlar ve Talat P aşa’nin Liderliğinin Milli Mücadele Politikalarına Yansıması Mustafa Kemal ve İttihat ve Terakki Mustafa Kemal İttihat ve Terakki’ye Üye Olmuştur Mustafa Kemal ve Fethi Bey Talat Fraksiyonuna Mensup Mustafa Kemal İttihat ve Terakki’nin Rüesasma Çok Yakın Mustafa Kemal İttihat ve Terakki’yi Savunuyor M ustafa Kemal ve Teşkilat-ı M ahsusa '



35 35 39 40 42 46 48 50 57 57 60 61 65 67



İK İN C İ BÖLÜM : İttihat ve Terakki Erkanı ve Bolşevizm İttihat ve Terakki Rüesası Alm anya’da R adekTe görüşme Talat Paşa Umudunu Doğuya Bağlamış A nadolu’da Terminoloji Değişikliği Bolşevizm in Anadolu’daki Yansımaları; Olgular Spartakistler, A nadolu’da Sosyalizm Propagandası ve Nâzım Hikmet Anadolu Basını ve Bolşevizm Açıksöz Gazetesi Albayrak Gazetesi İstikbal Gazetesi Öğüt Gazetesi Yeni Adana Gazetesi Genel Politikadan Sapanlar: Muhittin Birgen ve Dr. Fuat Sabit Talat-Enver Ayrılığının Mektuplara Yansıması Bazı Değerlendirmeler



75 75 79 83 84 86 96 99 99 101 105 105 107 108 111 114



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Mütareke Döneminde İstanbul: Siyasetin Merkezi (30 Ekim 1918-16 Mayıs 1919)



117



Teceddüt Fırkası Teceddüt Fırkası Kurucuları OsmanlI Hürriyetperver Avam Fırkası (OHAF) Ali Fethi Bey Gerçeklerin Ne Kadarını Anlatıyor? İttihat Terakki’nin Lider Adayı Kim? Siyasi Bir Aktör Olarak M ustafa Kemal Milli M ücadele’nin Bazı Komutanları ve İttihat ve Terakki



119 123 127 132 138 140 145



DÖRDÜNCÜ BOLUM: Milli M ücadele’nin İstanbul Teşkilatı: Karakol Cemiyeti



153



Karakol’un Gerçek Lideri Kim? Karakol’cular Toparlanıyor Kara Kemal Kara Vasıf Cavit Bey Anadolu’ya Neden Gidemedi? Mustafa Kemal ve Karakol İşbirliği Karakol ve Bolşeviklerle İlişki Karakol: Bir Gizemli Teşkilat Halil Paşa’mn Kaçırılması İttihat ve Terakki ile Mustafa Kemal İttifakı M ustafa Kemal ve Talat Paşa Mektuplaşması M ustafa Kemal ve Enver Paşa Mektuplaşması



155 159 163 165 167 169 175 181 185 188 190 197



BEŞİNCİ BÖLÜM: Anadolu Örgütleniyor: Garp ve Şark Kongreleri



201



Ege Teşkilatları Rauf Bey Uşaklı İbrahim Tahtakılıç Bekir Sami Bey (Günsav) Yüzbaşı Selahattin Kazım Bey (Özalp) Mahmut Celalettin Bey (Bayar), Galip Hoca Hacim M uhiddin’in Günlüğünde Garp Cephesi Doğu Cephesinde Teşkilat-ı Mahsusa Faaliyetleri Erzuram Kongresinde Teşkilat-ı Mahsusa ve Karakol Üyeleri Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Küçük Talat ve N ail’in Mustafa Kemal’e Raporu



201 203 204 206 209 210 211 215 224 228 236 238



ALTINCI BÖLÜM : “U m um Anadolu Kongresi”nden Büyük Millet Meclisi’ne Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919) İttihatçılar ve Amerikan Mandası Sivas Kongresi’nde İttihat ve Terakki’ye Karşı Yemin Etme Sorunu ARM HC Heyet-i Temsiliye’sinin Oluşması Sivas Kongresi Sonrası Genişletilmiş Heyet-i Temsiliye Toplantısı 1920 İstanbul Meclis-i Mebusanı 16 M art 1920 Meclis-i Mebusan Baskını Karakol’a Savaş İlanı İstanbul’un İşgali ve Karakolcular Baha Sait ve Bakü Ahvali Bakü Türk Komitesi veya Türk Komünist Fırkası/Gruppası Erzurum ’da Halk Hükümeti Meselesi Mart 1920: Mustafa Kemal İnisiyatifi Ele Alıyor Liderlik Yolu İttihatçılar’m Yurtdışındaki Liderlerle Bağı Enver Paşa’nm Yaveri Yenibahçeli Şükrü’nün Faaliyetleri



YEDİNCİ BÖLÜM: Cemiyetler, Ordular, Fırkalar: İslami Bolşevizm Örgütleniyor Yeşil Ordu Cemiyeti Ebülhindili Köseoğlu Cafer Kimdir? Çerkez Kardeşler: Tevfik, Reşit ve Ethem Beyler Çerkez Ethem Bolşevizminin Kaynakları Mustafa Suphi ve “hafi” T K F ’nin Ethem Hakkındaki Görüşleri Çerkez Kardeşler Neden Tasfiye Edildi? Enver Paşa ve Çerkez Kardeşler Bolşevik Taburu ve Komutanı Bolşevik İsmail Hakkı Milis/Çete ve Düzenli Ordu Tartışmaları “resmi/danışıklı” Türkiye Komünist Fırkası



SONUÇ 241 241 245 247 249 251 253 258 263 265 269 271 278 285 288 290 294 298



301 304 311 315 319 325 326 330 335 340 344



EKLER: EK: I Milli Kahramanımızla Mülakat EK: II Moskova Sefir-i Kebiri Ali Fuat Paşa Hazretleriyle Mülakat EK: III Şark İlleri Kurultayı Murahhaslarımızla Mülakat -I EK: IV Şark İlleri Kurultayı Murahhaslarımızla Mülakat -II EK: V B akü’de Baha Sait Tarafından İmzalanan Anlaşma üzerine M. K em al’in Karabekir, Rauf ve Vasıf B eyler’e Gönderdiği Telgraflar



351



357 360 363 374



385



KAYNAKÇA



389



DİZİN



403



ikinci Baskıya Önsöz



Kitabın ikinci baskısı okuyucunun eline, “genişletilmiş ve gözden ge­ çirilmiş” olarak geçecek. Çünkü tezin kabul edildiği tarihten dört, bi­ rinci baskısının üzerinden geçen üç yıl süresince konuyla ilgili olarak okum ayı hiç kesm edim . İleri sürdüğüm hususlar hakkında, kendim i yanlışlam aya hazır olarak okum aya devam ettim. Bu okum alar beni 1917-1921 yılları arasında Sovyet topraklarındaki faaliyetlere yönlen­ dirdi. Çünkü Milli M ücadele sürecinde B erlin’den İttihatçı şefler, İs­ tanbul’dan Baha Sait ve Erzurum ’dan M ustafa K em al’in isteği ile Dr. Fuat Sabit, Halil Paşa gibi siyasi aktörler Sovyetlere gitmişlerdi. Araş­ tırm alarım özellikle 1917-1921 tarihleri arasında Bolşevik R usya’da Baku, Taşkent, Kazan, Kırım ve M oskova’da o zaman kullanılan tabir­ le “Müslüman kom ünistlerin” faaliyetlerine ağırlık vererek devam et­ ti. Bu süreçte kitapta hemen hemen hiç değinmediğim M ustafa Suphi ve TKP ile ilgili çeşitli m akaleler yazdım (Akal, 2005, 2005a, 2001). Sonuçta yeni baskıdaki “gözden geçirme” kitabın ilk yazılışında yarar­ lanılan kaynakların belki de iki mislisi taranarak yapıldı. Bütün bunla­ ra rağmen bu yeni baskıda da ana hat tamam en aynı kaldı. İlk baskıda yapılmış, az da olsa kimi maddi hataları düzelttim ve ileri sürdüğüm tezleri pekiştiren kimi olguları ekledim. Çünkü yaptığım bütün okuma­ larda sadece iddialarımı pekiştirecek olgularla karşılaştım ve bu da be­ ni çok sevindirdi. Bazı tarihçilere göre bu kitap arşive girilerek yeni belgelere ulaşıl­ madığı için eksikli bir kitaptır. Evet bu kitap temel olarak, şimdiye ka­ dar yayımlanmış kaynakların bir yeniden okumasıdır. Yani bu kitap ya­ zılırken arşivlere girilmedi ve yeni belgelere ulaşılmadı. Bu kitap piya-



12



MUSTAFA KEMAL, İTTİHAT TERAKKİ VE BOLŞEVİZM



Önsöz



sada bulunan, ama kim in okuyup yorumladığı belli olmayan temel kay­ naklar incelenerek kaleme alındı. Ömeğin, Mustafa Kemal’in yayımlan­ mış bütün eserleri ve Nutuk, bir yanıyla M ustafa Kemal Atatürk’ün dö­ nem e bakışı açısını anlamak açısından olduğu kadar, sunduğu yüzlerce belgenin tekrar okunması ve yorumlanması açısından da çok önemlidir. Yine aynı şekilde K arabekir’in yazdığı kitaplann sunduğu paha biçil­ mez değerdeki belgeler incelenmiştir. Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy’unA^MiM^’a yanıt olarak kaleme aldıkları hatıralarında, ellerinde­ ki bütün belgeleri kendilerini haklı çıkartmak için yayımlamış olm alan bize pek çok belgeye ulaşma olanağı vermiştir. Ali Fuat Paşa’nm farklı dönemlerde kaleme aldığı hatıralarda da döneme ilişkin pek çok ipucu­ nu sürmek mümkündür. Erzurum ve Sivas Kongrelerinin tutanakları, Heyet-i Temsiliye tuta­ nakları, BMM tutanakları, E ge’deki Kongrelerin kayıt defterleri. Harp Vesikaları Dergisi ve Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Tarihi Mektuplar ve benzeri yayım lanm ış belgeler tetkik edilm iştir. Belge sunan “hatıratlar” gözden geçirilmiştir. Dolayısıyla bu kitap başka yazarların yazdıklannm derlemesi değil, bu belgelerin tekrar incelenerek yorum­ lanması sonucunda ortaya çıktı. Ama daha da önemlisi şudur: Bu kitap­ ta ileri sürülen tezler Kastam onu’da yayımlanan Açıksöz, Erzurum ’da yayım lanan Albayrak, T rabzon’da yayım lanan İstikbal gazetelerinin 1920-21 yıllarına ait nüshalarının okunması sonucunda oluşmuştur. Dö­ nem gazetelerini okuduğum zaman önüme serilen panaromanın, beni İt­ tihat ve Terakki Cem iyeti’nin kuruluşundan önceki döneme döndürdü­ ğünü ve çalışmalarımın kulvarını değiştirdiğini ilk baskıda anlatmıştım. Örneğin, kitabın E kler bölüm ünde ilk kez gün ışığına çıkan, Baku Kongresine katılan İttihatçı delegelerle yapılan röportajlar son derece önemlidir. Tezin yazım sürecinde M illi M ücadele döneminde İttihatçıların bu kadar önde, hatta bizzat örgütlenmeyi yapan ve savaşan kadrolar oldu­ ğunu görmek doğrusu beni şaşırtmıştı. Bu gerçeği dönemin uzmanları gayet iyi bilmekteydiler. Ama ideolojik nedenlerle bu gerçeği reddeden pek çok dönem uzmanı olduğunu görm ek beni, tüm kitap boyunca dö­ ne döne milli mücadelede yer alan siyasi aktörlerin İttihatçı şeflede, Teşkilat-ı M ahsusa’yla, Karakol Cem iyeti’yle bağlantılarını, ilişkilerini



sergilemeye itti. Bu gerçeği, ömeğin M. Kemal Atatürk’ün N utuk’uyla. veya Kazım Karabekir’in sunduğu belgelerle adeta “kanıtlamaya” özen gösterdim. Her bölümde verilen onlarca alıntının nedeni, bu durumun benim “uydurmam” olmadığını kanıtlamak idi. “İşte doğuda da var, ba­ tıda da var. İşte Karakol, işte Teşkilat-ı Mahsusa, işte Talat Paşa ile mek­ tuplaşma, işte Enver Paşa ile bağlantı” diye yorulmaksızın alıntı verdim. Bunun gerekli olduğunu doktora tez jüri üyelerimden bir Profesörün bi­ le: “Atatürk’ün İttihatçı olduğunu nereden çıkardın?” sorusunu sordu­ ğunu bildiğim için, ikinci baskıda da aynen bıraktım. Bu kitap aslında milli mücadelenin anlatıldığı bir kitap değildir. Bu kitap dönemi bildiği varsayılan okuyucuya ona şimdiye kadar söylen­ memiş, gösterilmemiş yanların anlatılmasıdır. Dolayısıyla kitapta pek çok tarihçinin, ömeğin Goloğlu, Tunçay, Akşin vb.nin titizlikle incele­ dikleri ve yoramladıkları pek çok olguyu anlatmadım ama meraklısına adres gösterdim. Yeni sorular sordum, araştınlması gereken alanlara işa­ ret ettim. Türkiye’de üniversite bünyesinde yapılan yüksek lisans ve doktora çalışmaları incelendiğinde bunların çoğunun bölgesel çalışmalar oldu­ ğu görülecektir. Sadece bir il bazında yapılan incelemeler, o ilin diğer illerle ve diğer yörelerle bağlantısını elbette kurmamaktadır. Örneğin, doğuda toplanan kongrelerle batıda toplanan kongreler arasındaki bağ­ lantılar kurulmamıştır. Bazı tarihçiler İttihat ve Terakki Cem iyeti’nin kuruluşundan bu yana birlikte olmuş, daha sonra gözden düşmüş, bazı­ ları asılmış siyasi aktörler arasındaki bağlantıyı görmemektedirler. O za­ man da hem milli mücadele, hem de Cumhuriyet dönemi havada kal­ makta, İttihatçı izi sürdürülememektedir. Türkiye’de tarihçiler birbirlerinin yapıtlarına yönelik eleştiriler yö­ neltmiyorlar. Ciddi ve heyecanlı bir bilimsel tartışma atmosferi olmadı­ ğı gibi, ekoller birbirini önemsemiyor, hatta hissettiğim kadarıyla K e­ malist, İslamcı, Marksist, Türkçü vb. tarihçiler birbirlerinin çalışmala­ rını okumuyorlar. Halbuki bu çalışmalardaki ideolojik öğeler elendikten sonra pek çok önemli bulguya ulaşılmaktadır. İkinci baskı metni ilk baskıdan daha uzundur. Buna karşın elinizde­ ki kitapta seçilen yazı karakteri ve sayfa düzenlenmesi nedeniyle sayfa sayısı daha az görülmektedir. Bu kitabın ü k baskısını okumuş olanlar



13



15



MUSTAFA KEMAL, İTTİHAT TERAKKİ VE BOLŞEVİZM



Önsöz



açısından bu yeni baskıyı okumaya gerek yok. Çünkü kitabın ilk baskı­ sındaki iddialar aynen sürdürülmekte. Bu iddialar neydi: 1. M illi mücadele, genelde İttihatçıların A nadolu’ya çekilerek ver­ dikleri bir savaştır. 2. Bu mücadele Bülent Tanör’ün ileri sürdüğü gibi Milli Mücadele kendiliğinden, demokratik bir şekilde, aşağıdan yukan olarak yan yana gelm iş bazı kişilerin topladığı kongreler sürecinin sonucunda değil, ta­ m am en, eskiden devleti yönetmiş olan İttihatçılar tarafından örgütlen­ miş, yukarıdan aşağı bir şekilde kurulmuş olan Cemiyetler aracılığı ile yapılm ış olan bir mücadeledir. Hem Şark vilayetlerindeki M üdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, hem de Garp vilayetlerindeki Redd-i İlhak Cem i­ yetleri, Teşkilat-ı M ahsusa ve Karakol Cemiyeti üyeleri, eski komitacı­ lar tarafından kurulmuştur. Ve elbette İttihatçı olmayan eşraf ve mütegallibeden de bu Cem iyetlere katılanlar olmuştur. Bu saptam aların bazılarını açık ve net bir şekilde ortaya koyanlar olduğu gibi, bütün ol­ guları yan yana getirmelerine karşın bu yorum lan yapmaktan ısrarla ka­ çınanlar da vardır. Bunun nedeninin şu olduğu kanısındayım: Bir kısmı milli mücadeleyi 19 Mayıs 1919’da M ustafa Kem al’in Sam sun’a çıkışı ile başlatmayı ve ana kurgusu Nutuk'ia. oluşturulan resmi tarih tezi doğ­ rultusundan ayrılmayı reddetmektedirler. Bazıları ise hiç bilmemekte­ dir. Merhum Bülent Tanör gibi değerli araştırmacılar ise, 1919 öncesin­ deki olguları hiç araştırmadan, tamamen farklı bir kurgu ile “kongrele­ rin” sivil, demokratik örgütlenmeler olduğuna ilişkin yanlış sonuçlara varmışlardır. 3. Benim üstünde durduğum nokta ise Mustafa K em al’in bu örgüt­ lenmelerin üstünde, hatta dışında bir siyasi aktör olarak nasıl ve hangi koşullarda bu mücadelenin liderliğine yükseldiğidir. Zürcher’in iddiası­ na tamamen karşıyım. Bu iddia, M ustafa Kem al’in İttihatçılar tarafın­ dan “atanmış” biri olduğu iddiasıdır. Kendisine bu kitabı bizzat takdim etmemin üzerinden iki seneden fazla bir zaman geçmesine karşın hiç bir yorum gelmediğini belirtmeliyim. Sayın Erol Şadi’nin kaynak gösterme hususunda yaptığı eleştirisini dikkate alarak bu baskıda mümkün olduğunca kitapların ilk baskılanna ulaşmaya çalıştım. Sayın M ete Tunçay’m uyarıları doğrultusunda usluptaki kesinliği yumuşattım.



Bu kitap değerlendirilirken esas alınması gereken baskı ikinci baskı olmalıdır. Bu baskıda yapılanlar şunlardır: 1. Kitabın tamamı elden geçirilerek gözden kaçan cümle düşüklük­ leri, ifade bozuklukları düzeltildi. 2. Az da olsa bazı bölümler çıkartılıp bazı bölümlere de ekler yapıl­ dı. Pek çok dip not, metin içine alındı. 3. Her çevirinin bir yeniden yazım, bir yorum olduğuna inananlar­ dan olduğum için alıntılarda Türkçeleştirmeye gidilmedi. Ancak dilde sadeleştirme doğrultusunda gelen talepleri karşılamak için bu baskıda daha çok kelimenin yanına köşeli parantez içinde güncel kullanım lar yazıldı. İlk baskıda belirttiğim şu hususun altını tekrar çizmekte yarar görü­ yorum: “Bu çalışma kendime yaptığım bir müsveddedir. Yani, bu çalış­ ma Milli Mücadele öncesi ve sonrasında sorumluluklar üstlenmiş siya­ si aktörlerin, kim olduklarını, nereden gelip nereye gittiklerini anlama çabasıdır. Cumhuriyeti kuran kadroların komitacılıkları, gizli örgüt tec­ rübeleri, birbirleriyle ilişki ve çelişkilerinin izi sürülmektedir. Kuramsal ve sınıfsal tahlillerden azami ölçülerde kaçınılmış, olguların aktarılma­ sına çalışılmıştır. Bu müsvedde karalanmadan yeni ve ciddi iddialarda bulunulamayacağı kanısındayım”.



14



Ağustos, 2005 Emel AKAL



Birinci Baskıya Önsöz



Bu kitap Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yöneti­ mi ve Siyaset Bilimi Anabilim Dalı ’na aynı adla doktora tezi olarak su­ nulan ve 2001 yılı Haziran ayında kabul edilen metni temel almaktadır. Türk İnkılap tarihi yazıcılığı, baskın bir hat olarak M ustafa Kemal A tatürk’ün Nutuk'mddL sunduğu şemaya sadık kalmıştır. Cumhuriyet dönemi tarihçilerinin büyük çoğunluğu Milli M ücadele’yi Mustafa Ke­ mal eksenli olarak incelemişlerdir. Bunun nedeni ise M ustafa Kem al’in ünlü nutkuna “ 1919 senesi M ayıs’ının 19. günü Sam sun’a çıktım” giriş cümlesi ile başlamış olması olsa gerektir. Böylece Milli M ücadele’nin başlangıç tarihi 19 Mayıs 1919 olarak kabul edilmiştir. Halbuki savaşın yitirileceğinin anlaşıldığı 1918 yılından itibaren, içine düşülmesi kaçı­ nılmaz gözüken durum, yani bir yenilgi sonucunda İmparatorluğun top­ raklarının parçalanması nasıl engellenebilir sorusuna cevap aranmak­ taydı. Bu soruya elbette farklı çıkar çevrelerinden farklı yanıtlar gelmiş­ tir. Her farklı yanıt değişik bir toplumsal çıkar grubuna tekabül etmek­ tedir. Saray, Damat Ferit, Hürriyet ve İtilaf, savaşı yenik bitinmiş İttihat ve Terakki, komünistler, vb. çeşitli çevrelerin çözümleri farklı olmuştur. İşte bu çalışmanın konusu, Milli M ücadele’yi kazanarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadroların 1918sonu ve 1921 başı arasında neler yap­ tıklarıdır. Paul Dumont, M ustafa Kem al’in NutuklSöylev’i üzerine yazdığı bir makalede, Mustafa Kem al’in sessiz kaldığı kimi noktalan işaret ederek NutukJSöylev'âekA “boşlukları” şöyle tanımlamaktadır: Söylev’de, örneğin Mustafa Kemal'in yurtdışına sürgüne gitmiş İt­ tihat ve Terakki liderleriyle yaptığı mektuplaşmalarla ilgili hiçbir şey yoktur; bunun gibi, Ankara Hükümetiyle Sovyetler Cumhuri-



18



MUSTAFA KEMAL, İTTİHAT TERAKKİ VE BOLŞEVİZM



Önsöz



yeti arasındaki ilişkiler tıakkında da neredeyse bir şey görülmez, Fransa ile ilişkiler üstüne de pek büyük bir bilgiye rastlanmaz (Du­ mont, 1997, 23-26).



cadele öncesi ve sonrasında sorumluluklar üstlenmiş siyasi aktörlerin, kim olduklarını, nereden gelip nereye gittiklerini anlama çabasıdır bu çalışma. Cumhuriyeti kuran kadrolann komitacılıkları, gizli örgüt tec­ rübeleri, birbirleriyle ilişki ye çelişkilerinin izi sürülmektedir. Kuramsal ve sınıfsal tahlillerden azami ölçülerde kaçınılmış, olguların aktarılma­ sına çalışılmıştır. Bu müsvedde karalanmadan yeni ve ciddi iddialarda bulunulamayacağı kanısındayım. Bu çalışma sırasında benden desteklerini esirgemeyenlere teşekkür­ lerimi sunarım. Otuz bir yıllık dostum Doç. Dr. Belkıs Kümbetoğlu’nun içten desteğini; Yücel Demirel ve Göksün Yazıcı’nın O sm anlıca’dan yaptığım çevrim yazıların kontrolünde verdiği emeği; Trabzon’a İstik­ bal Gazetesinin nüshalarını almak üzere gittiğimde Veysel U sta’nın dö­ nemle ilgili kaynakları sağlamada gösterdiği çabayı, arkadaşım Selmine G öker’in beni dinlemede gösterdiği sabrı unutmam mümkün değil. N eş’e-Aykut Göker, Sefer Berzeg, Sevinç Öztaş bana kütüphanelerini açtılar. TBMM Kütüphane Müdürü Ali Rıza Cihan ve tüm çalışanlar, başta Ömer İmamoğlu olmak üzere tüm mikrofilm bölümü görevlileri, Çeşme Kütüphanesi çalışanlan bana bu kütüphanelerin tüm imkanları­ nı sundular. Dönemin en önemli uzmanlarından tez danışmanım Sina Akşin ve Mete Tunçay’dan teşvik görmek beni tarihçi olma yolunda, bu zor ve zahmetli yolda cesaretlendirdi. Dostum ve hayat arkadaşım Ali İhsan Akal olmasaydı bu kitap ya­ zılmış olmazdı. On sene önce beni tekrar üniversiteye dönmeye ikna et­ tiği ve bu süreçte bana verdiği destek için hissettiklerimi ifade etmeye kelimeler yetmez. Japon’lann dediği gibi, memnuniyetimi teşekkür söz­ cükleri ile gölgelemeyeceğim.



Dumont, M illi Mücadele döneminin kim i karanlık noktalan konu­ sunda, ancak “Sö_y/ev’in çizdiği yoldan aynlarak bunlara aydmiık geti­ rilebileceğini” söylemektedir. Ben işte bunu yapmaya çalıştım. B u çalışm a aynı zam anda Prof. Dr. Bülent T anör’ün T ürkiye’de Kongre İktidarları adlı çalışmasının tam tersine çubuğun bükülmesidir. Bu nedenle bazı yerlerde amacını aşan yorumlara sebep olacaktır, bunu doğal karşılıyorum. Sayın Tanör, Kongreleri ne kadar aşağıdan yukarı kurulan yapılar olarak görüyorsa, ben tam tersine yukardan aşağı kuru­ lan, yani merkezi yapılar olduğunu iddia ediyorum. Bu çalışmada bilerek ve isteyerek ihmal edilmiş pek çok husus bu­ lunmaktadır. Örneğin İttihatçıların Bolşevizm ’le flörtü açığa çıkarılma­ ya çalışılırken, Mustafa K em al’in Bolşevizm’e ilişkin tutumuna çok az değinilmiştir. Yine İttihatçıların Bolşevikleşme maceraları takip edilme­ ye çalışılırken ne İstanbul merkezli Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırka­ sı, ne B ak ü ’de kurulan Türkiye K om ünist Fırkası ve ne de Anadolu merkezli Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası takip edilmiştir. Öyle ki Ye­ şil Ordu bölümünde varlığı ve faaliyetleri es geçilen TH İF’na karşı tu­ tumum son okumada beni bile rahatsız etti. Ancak, bu çalışmada amaç, özellikle dikkatlerin üzerine toplandığı husus İttihatçılardır. Çubuk İtti­ hatçılara doğru büküldüğünde sanki diğer bütün akımlar yok sayılıyormuş gibi gözükmektedir ki bu da göze aldığım bir risk olmuştur. Ayrıca ne İttihatçıların İstanbul Hükümetleriyle ilişkileri, ne Ankara Hüküme­ ti’nin İstanbul Hükümetleriyle ilişkilerine yer verilmiştir. İhmal edilen bir başka husus Anadolu’da yaşanan iç savaş ortamıdır. Yine bilerek ihmal edilmiş olan çok önemli bir diğer husus uluslara­ rası ilişkilerdir. Bolşeviklerden bu kadar söz edilirken, Ankara-Moskova, Moskova-Ankara ilişkilerine değinilmemiştir bile. Bununla yetinil­ memiş Ankara Hükümeti’nin de, B erlin’deki Talat P aşa’nın da, M osko­ va’daki Enver Paşa’nm da İngiliz, Fransız, İtalyan vb. devletlerle ilişki­ lerine değinilmemiştir. Bu çalışma bir ölçüde kendime yaptığım bir müsveddedir. Milli M ü­



19



Nisan, 2002 Emel AKAL



..Kur’an-ı Kerim fukaraya, ameleye ve sai-i gayrete müteallik ve bizce malum olabilen ne kadar Bolşevik prensipleri varsa hep ihtiva ediyor. ... Bolşevik prensiplerinin icap ettirdiği tadilat ve tahavvülatı [değişm e]... peyderpey ve tedricen tatbike başlayıp m illeti... hazım ve kabule alıştırarak tevsi etmelidir. Kâzım Karabekir (Karabekir, 1960; 623).



Giriş Bu çalışmaya 1920 yılı Anadolu’sundaki Bolşevikleşmenin yaygınlığı­ nı görerek, bunun araştırmak için başladım. Anadolu’daki Bolşevikleşme İslam i renkler alıyordu. İslam i Bolşevizm K astam onu’da, Erzu­ rum ’da, Eskişehir’de, A dana’da, A fyon’da, Trabzon’da yayımlanan ga­ zetelerdeki yazılardan. Büyük Millet M eclisi’ndeki tartışmalara ve alı­ nan kararlara, Yeşil Ordu’dan Mustafa K em al’in resmi bir Türkiye Ko­ münist Fırkası kurdurmasına kadar varıyordu. Ancak 1920’de iyice be­ lirginleşen bu etkilenme, 1921’de hemen hemen bıçakla kesilmiş gibi sona eriyordu (Güneş, 1997; 148). Öyleyse Anadolu’da yaygınlaşan Bolşevizmin kökeni ve kaynakla­ rı nelerdi? Araştırmalarım beni Anadolu’da yaygınlaşan Bolşevizm akı­ mının en önemli kaynağının, İttihat Terakki Cemiyeti/Fırkası üyeleri ol­ duğu noktasına götürmüştür. Bu noktadan itibaren tez çalışmasının kul­ varı da değişmiştir. Anadolu’da İslami renkler alan Bolşevizm akımının, İttihat Terakki Cemiyeti/Fırkası incelenmeden kavranamayacağı kanısı­ na varınca, İttihat ve Terakki üyelerinin sadece Milli M ücadele döne­ mindeki faaliyetleri konuya açıklık getirmeye yetmemiş ve çalışma is­ ter istemez İttihat ve Terakki’nin tarih sahnesine çıktığı döneme kay­ mıştır. Böylece Milli M ücadele’de yer ve rol alan İttihat ve Terakki üye­ lerinin 1906-1918 yılları arasındaki faaliyetleri hakkında yaptığım ça­ lışma, onların 1918-1921 tarihleri arasındaki faaliyetlerini kavramada büyük katkı sağlamıştır.



22



MUSTAFA KEMAL, İTTİHAT TERAKKİ VE BOLŞEVİZM



Giriş



1919-20 yıllannda sadece Bolşeviklerle işbirliğini değil, zaman za­ m an Bolşevik olmayı da savunan Milli M ücadele’nin önde gelen pek çok ismi, çok daha sonra kaleme aldıklan anılarında kendi kırmızı kal­ paklarından hiç bahsetmezken, arkadaşlarım solculukla adeta itham et­ mişlerdir. H içbir yerde rastlamadığım, ama Osmanlıca’dan Latin harf­ lerine benim çevirdiğim m ülakatında (Bak EK II) Ali Fuat Cebesoy, “komünizm in insanlığın ulaştığı en mükemmel mertebe” olduğuna iliş­ kin görüşlerinden, neden anılarında hiç bahsetmez? “K ur’an-ı Kerim fukaraya, ameleye ve sai-i gayrete müteallik ve bizce malum olabi­ len ne kadar Bolşevik prensipleri varsa hep ihtiva ediyor”, “Bolşe­ vik prensiplerinin icap ettirdiği tadilat ve tahavvülatı [değişme] peyderpey ve tedricen tatbike başlayıp m ille ti... hazım ve kabule alıştırarak tevsi etmelidir” diyen Kazım Karabekir değil midir? (Ka­ rabekir, 1960; 623). Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya “Ben doğru­ su bizim mevcudiyetimiz nokta-i nazarından bu komünist ve kapi­ talist mücadelesini aynı bir mevhibe-i ilahiye [ilahi bağış] addede­ rim. ... Bence eğer R usya’da komünistlik sönmek üzere olduğunu görürsek onu da ihya edecek yardımlardan geri durmamalıyız, ka­ naatindeyim” diye yazmamış mıdır? (Karabekir, 1967,131). Süleyman Nazif gibi tutucu bir adam bile, daha 26 Mayıs 1919’da toplanan Salta­ nat Şurasında şunları dile getirmektedir:



Şevket Aziz Kansu komünistti, onun ağabeyi (Nafi Atıf). [...] Cevat Emre komünistlerin muteber adamıydı.[...]. Nurullah Sümer, o da komünistti (İnan, 1997; 342-43)(abç).



Oraları Rusya’nın sınır komşusudur ve Bolşevikliğin girmesi için bir gelişme alanı vardır. İyice bilsinler ki, orada bulunan Müslümanlar, eğer onlar böyle bir şeye (Ermenistan yapmağa) kalkışır­ larsa, Rus Bolşeviklerinin öncüleri bile olurlar (Gökbilgin'den aktaran Avcıoğlu, 1974, 429).



Arı İnan, Yusuf Hikmet B ayur’la yaptığı söyleşi de Bayur, “hepimiz [komünist partisine üye] olduk. İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Celal Bayar, Tevfik Rüştü Aras” (İnan, 1997; 300) dedikten sonra görüşmenin ilerle­ yen saatlerinde şunları ekliyor: Başlangıçta o da [Karabekir] komünistti. Herkes başta komü­ nistlere taraftardı. Herkes. Yani Atatürk, Karabekir, Yusuf Kemal -ki Türkçüdür-, Bekir Sami -ki Çerkez’dir- o yüzden Rusların aley­ hindedir. Hepsi komünizme taraftardır, çünkü onlar mazlum milletlere istiklal vereceğiz teranesini söylüyorlardı. [...]



23



Ama bunların hepsi unutulmuştur. Çünkü aradan yıllar geçmiş, ön­ ce faşizm, sonra soğuk savaş rüzgarlarının estiği, sosyalizm ve Sovyetlerin gözden düştüğü 1930’lu, 4 0 ’h, 50’li yıllarda kaleme alman anılar­ da, anı sahipleri yaşamlannın bir dönemlerinde aldıkları pembeden kır­ mızıya uzanan renkleri hatırlamak bile istememişlerdir. İşte bu çalışma ile Türkiye’de unutulmak istenen bir dönemin aydınlatılmasına çalışıl­ maktadır. Toplumların tarihinde hatırlanm ak istenm eyen dönemlerin bulunduğu bir vakıadır. Almanların faşizm dönemini hatırlamak isteme­ meleri gibi, bence T ürklerde 1919’da başlayıp, 1921 baharına kadar sü­ ren “Bolşeviklerle yapılan fiili ittifakın” bir ürünü olan ve çok geniş bir toplumsal yelpazeyi kapsayan “Bolşevikleşme”yi unutmak istiyor. Me­ te Tunçay bu konuda şunları söylüyor: Aslında 1920, yakın tarihimizin en az aydınlatılmış yılı sayılabilir. Bunun nedeni, dış politikadaki Sovyetlere yaklaşma girişimlerine koşut olarak, içerde de (özellikle TBMM içinde) sola yatkın bir ha­ va estirilmiş olmasıdır. Sonradan bunun hatırlanması pek isten­ memiştir. ... Önceleri, Ankara Hükümeti Sovyet yardımını sağla­ yabilmek için solcu olmak ya da olmuş ve oluyor görünmek ge­ rektiğini sanmıştır (Tunçay, 1995; 70, 71).



Bu dönem de B olşevik olan, Bolşevizm e dikkat ve önem atfeden kadrolar tamamen bir politik oyun içinde miydiler? Ne olmuş, nasıl ol­ muştu da başta Enver Paşa olmak üzere, neredeyse tüm İttihatçılar Bolşevizmle flört eder, onun propagandasını yapar hale gelmişlerdi? Soru­ nun yanıtı elbette tek değil. Kısaca şunlar söylenebilir: Enver Paşa ve İt­ tihatçılar Anadolu’nun, bir dış güce dayanmadan tek başına başarılı ola­ bileceğine inanmadıkları için, Sovyetler Birliği ile ittifak yapmayı zo­ runlu görmekteydiler. Geriye bıraktıkları mektuplarında bunu pek çok kez dile getirmişlerdir. 1919-1920 yıllarında ittifak elini uzatan tek ül­ ke olan Sovyet Rusya ve Bolşevikler tarafından benimsenmenin, des­ teklenmenin en kolay yolu, kendilerinin de Bolşevizmi benimsediğini Sovyet yöneticilerine inandırmaktan geçmekteydi. Bu yaklaşım M usta­ fa Kemal tarafından da benimsenmiştir. İşte bu siyasi taktik sonucunda.



24



MUSTAFA KEMAL, İTTİHAT TERAKKİ VE BOLŞEVİZM



Giri§



İttihat ve Terakki rüesasının direktifleri doğrultusunda, İttihat ve Terak­ ki C em iyeti’nin A nadolu’daki üyeleri Bolşevizm in adeta savunucusu olmuşlardır. Daha sonra, Bolşevizme göz kırpan eski İttihatçılar, deği­ şen koşullar muvahesinde anti-Bolşevik oldular. Buna ilişkin olarak 15 A ralık 1920 tarihli Küçük Talat’ın Yenibahçeli Şükrü’ye m ektubu son derece nettir (Yenibahçeli Şükrü’nün (Oğuz) yayımlanmamış hatırala­ rı). Örgüt, o zamanki terminoloji ile teşkilat, kitleleri yönlendirmede ve bir hedefe yürütmede insanlığın bulduğu en güçlü araçtır. Bu araca sa­ hip olan İttihat ve Terakki, bu propagandayı Anadolu’nun en ücra yer­ lerine kadar ulaştırmada başarılı olmuştur. Karabekir bu konuda, 1919 yılı sonu 1920 yılının ilk ayları için şu yorumu yapmaktadır:



mayacak bir sınıf halk varsa, o da başta komünistler olmak üze­ re sosyalistlerdir.



Henüz memlekette İttihat Terakki Teşkilatından maada kökleşmiş bir taazzuv [şekillenme-örgüt anlamında] tamamlanmamıştı, Müdafaa-l Hukuklar İttihatçılar vasıtasile istenilen istikamete çekile­ bilirdi (Karabekir, 1967; 8).



K arabekir devam ediyor: “B erlin’den E n v er’i B akü’ye koşturan kuvvetin dahildeki İttihatçılar’ı da harekete getirdikleri ve yine m emle­ ketimiz dahilinde bu sefer de Enver eli ile Bolşeviklik tesisine çalışıldı­ ğını tahmin ettim.” (Karabekir, 1967; 30). İttihatçılar’ın Bolşeviklerle flört ettiği konusunda hemen hemen herkes hemfikirdir. Karabekir, İtti­ hat ve Terakki rüesasının o günlerdeki politikalarını hayata geçirmele­ rinden korkarak şu yorumu yapıyor: “Hususile Bolşeviklik ilanı gibi esasen hazırladıkları bir zemin üzerinde yürütmeleri meseleyi tamamla­ yabilirdi” (Karabekir, 1967; 8). Anadolu’da görülen İslami Bolşevizm akımmın arkasmda İtti­ hat ve Terakki vardır, çünkü Bolşevizmi korkusuzca savunan, yayan, örgütleyenlerin hemen hem en hepsi, İttihat ve Terakki ve Teşkilat-ı Mahsusa üyeleridir. Bu yaklaşım lan en iyi açıklayan Enver Paşa’nın 4 Mart 1921 tarihli M oskova’dan M ustafa K em al’e yazdığı mektuptur. Bu mektupta Enver Paşa komünizmin Anadolu hareketi açısından öne­ mini şöyle açıklıyor: ... Bence bizi ezen kuvvetlerle mücadelede hayat ve mematlle bi­ ze bağlı olan yegane kuvveti de burada [Rusya’da] görüyorum. Çünkü bizi ezen dünya emperyalistliğini icap eden dünya kapita­ listlerinin yegane barışamayacak ve onu imha etmedikçe yaşaya­



25



... bence bu şimdiki idare herhalde sırf milli nokta-i nazarından da en müsait idaredir. Komünistler gidip de Menşevikler veya daha sağ bir idare gelirse herhalde İslamların daha ziyade naili serbes­ ti olabilmeleri ihtimali yoktur. Ben doğrusu bizim mevcudiyetimiz nokta-i nazarından bu komünist ve kapitalist mücadelesini ay­ nı bir mevhibe-i ilahiye addederim. Bütün dünya komünist ola­ rak Üçüncü Enternasyonal etrafında toplanırsa o vakit biz de her­ halde kendimize o kütlede muvafık bir şekil verecek surette kuv­ vetlenmiş oluruz ki bu da pek basit bir istikbaldir. İşte Rusya ve Rusya’daki komünizmin bize bu kadar büyük bir faidesi aşikar iken bence eğer Rusya’da komünistlik sönmek üzere olduğu­ nu görürsek onu da ihya edecek yardımlardan geri durma­ malıyız, kanaatindeyim. İslam ihtilal Cemiyetleri İttihadi;.. Dünya komünistleri ile tevhidi mesai edecektir (Karabekir, 1967; 131).



Bu durumu Ekim 1920 tarihli bir raporunda B aku’deki TKP şöyle dile getirmiştir: “Türkiye’de İslam Bolşevizmi propagandası yapılıyor. [...] Kendi propagandalarında başarılı olabilmek için onlar Bolşevizmin adı­ nı ve itibarını da kullanıyor. Enver Paşa ve taraftarlarının bu propagan­ dacılarla sıkı bağlantı ve ilişki içinde olduğunu tahmin etmeliyiz” (Dö­ nüş Belgeleri-1, 2004; 109-110). Ancak 1920’de Anadolu’da Bolşeviklikle ilgili olumlu görüşler ile­ ri süren Mebuslar, Vekiller ve Ordu Komutanlarının, Üçüncü Entemasyonal tarafından Türkiye proletaryasının temsilcisi olarak kabul edilen Mustafa Suphi’nin liderliğindeki “hafi” Türkiye Komünist Fırkası ile hiçbir alakası yoktur. İslam i Bolşevizm akımı ile M ustafa Suphi’nin TK P’ sinin hiçbir ilişkisi olmadığı gibi, aralarında büyük bir çatışma ve rekabet vardır. B akü’de 1920 baharında eski İttihatçılar’ca Türk Komü­ nist Fırkası!Gruppası, A nkara’da 1920 K asım ’mda “resm i” Türkiye Komünist Fırkası (TKF) kurulmasına rağmen, Mustafa Suphi ve arka­ daşları bu partiyi kuranlarca “serseriler” olarak adlandırılmakta ve Tür­ kiye’ye gelmeleri engellenmeye çalışılmaktaydı. “Resmi” TKF M erke­ zi Umumisi adına Kasım 1920’de Hakkı Behiç imzası ile Dr. Fuat Sabit’e gönderilen mektup bu tutumu belgelemektedir:



26



MUSTAFA KEMAL, İTTİHAT TERAKKİ VE BOLŞEVİZM



Giriş



[resmi] Türkiye Komünist Fırlosı, tıpkı Rusya’da oiduğu gibi, ameie ve rençber için bir ay, diğer mensuplar için üç ay namzet­ lik müddeti kabul etmiştir. Binaenaleyh, Mustafa Suphi Kafilesi­ nin her önüne geleni fırkaya intisap ettirerek serserilerden mü­ rekkep manasız ve mahiyetsiz kitleler vücuda getirmiş olması, bizim için mucib-i ibret olmak lazımdır. Bizim hakiki Komünist fır­ kamız müteşekkildir. Fırka halinde toplanıp kimsenin buraya gel­ mesine ne lüzum, ne de ihtiyaç vardır (Bozdağ, 1980; 195)(abç).



mağdur ve yoksul kısmı olan köylü sınıfından alıyorduk ” (Cebesoy, 1982; 208) (abç).



U ygur Kocabaşoğlu “ Birinci TB M M ’den ‘S o l’ Portreler!” isimli m akalesinin girişinde “Sosyalist içerikten yoksun anti-emperyalist çı­ kışların, ince siyasal çıkar ve hesapların, kişisel ihtiras ve arayışların, T B M M ’deki ‘sol’u daha da karmaşıklaştırdığı açıktır” diye yazmakta ve haklı olarak şöyle devam etm ektedir: “M illi M ücadele yıllarının Anadolu ‘sol’ u, herhangi bir ciddi varlığı olmayan işçi sınıfının ya da yorgun ve bezgin köylülüğün sosyalist düşünceyle cihazlanmış örgütlü mücadelesi olmadığı gibi, yalnızca önder kadronun düzenlediği bir 'tak­ tik' y a d a ^aldatmaca da değildi" (abç) (Kocabaşoğlu, 1998; 165). Ko­ cabaşoğlu bu eğilimin bir “arayış” olduğunun altını çizmektedir. Ben daha da ileri gideceğim. Bu dönemdeki Bolşevizm ’den etkilenmeyi iki düzeyde ele almak gerektiği kanısındayım. İlki Bolşevizm, dağılmış ve işgal edilmiş bir imparatorluğu, siyasi ve askeri olarak en üst düzeyde yönetmiş İttihat ve Terakki erkanı için bile zaman zaman çaresizlikle de olsa sarılman bir can simidi olmuştur. Bolşevizme İslami bir içerik, “İs­ lam İttihadı” anlamı yükleyerek de olsa, Sovyet Bolşeviklerini kandır­ mak için yola çıkanların, zaman zaman kendilerini de kaptırdıklannı dü­ şünüyorum. İttihatçılar'ın M oskova’da, Bakü’de çaresiz, desteksiz, tek umudun Bolşevikler olduğu koşullarda kendilerini gerçekten “halkçı” ve “sol” sandıkları dönem ler bulunduğu, bu çalışm a boyunca ortaya çıkmıştır. Örneğin Enver P aşa’mn Bolşeviklerle işbirliğinin altında ya­ tan düşünceleri, TBM M ’nin Moskova Büyükelçisi Ali Fuat’la Mosko­ va’da yaptığı görüşmede şöyle anlatmıştır: Enver Paşa, [kendisini] Üçüncü Enternasyonal’e yaklaştıran se­ bepleri izah ederken demişti ki: “Yaptığımız, şimdiki muharebede kendimize yardım ve arka bulmak arzusu değildir. Siyasi ve içti­ mai akidelerimizin esasta birbirlerine yakın bulunması da büyük sebeptir. Biz inkılapçı l