Son Asır Türk Şairleri - II [II] [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

SON ASIR



i ı t



N



1.7



İbnülemln



Mahmud Kemal İNAL



'



Cüz: Il



:Bu cilt (f, �ve



Jl# harf!erini ihtiva etmektedir.



M.E. DEVLET



MİLLi



B.



KİTAPLARI



EGİTİM BASIMEvt



-



İSTANBUL 1969



i



Bu fasikül Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar ve Basılı Eğitim Malzemeleri Genel Müdürlüğünün 19/lX/1959 tarih ve 13166 sayılı emriyle birinci: defa· olarak 4.000 sayı basılmıştır.



1FFET Hatice İffet [Hanım], Diyarıbekir hanedanından Ahmed Beyin kızı, Diyarı·



bekir ulema ve. şuarasından Azmi Zade Hifız Mehmed Efendinin zevcesi ve . şair



Sım Hanımın kardeşidir. Diyanbekir'de doğdu ve 1860 [1277 H.] da orada vefat etti. Behram Paşa ' Camiinin yanındaki kabristana defn edildi. .Oiyarıbekir ulemasından Şaban Karni Efendi ile müşaare ve mübahase eder we



irfanını takdir ettirirdi.



* **



Gazel Çünki agehsin gönül sırrı nihan lazım sana



Varlığı mahv eyleyib terki cihan lazım



sana



Sen adem sahralarında bir güzel şehbaz idin Şimdi damı hestiye düŞtün figan lazım



sana



Damı cisme düşmeden Mevlayı bulmaktır garez Razı aşkı badezin etmek ıyan lazım sana Cümle benlikten geçib mahvı Üvcude ermcğe



Hanikahı aşkta pirimuğan lazım sana Feyzi istidad sende zahir oldu İffeta



.



Her cihet şimdengeru darülaman lazım sana



1FFET Hatice İffet [Hanım] Reisülulema ve Nakibüleşraf Hasan Tahsin Beyin oğlu, Cezayiri Bahrisefid Vilayeti İstinaf Ceza Mahkemesi Reisi ricali ilmiyeden İbrahim Necib Beyin kızıdır. 1854 [1271 H.] te İstanbul'da doğdu. Oğlu Doktor Ali Fuad Bey, gönderdiği tezkirede der ki:



"Şiire



ve edebiyata olan .meyli, fıtri ve aaevi bir istidadın mahsulüdür. Zira babası



\',abası şair oldukları gibi ecdadından hayli şair yetişmiştir. Türkceyi Arabi



�e Farisi'yi



w



büyük



babasından taal­



Rüın etmiş ve bilahare kendi gayrerile terakki eııirmişti r. Gene iken şiir söylemeğe başlamıştır. Eş'an, üs­ IUbi kadimdedir. Asarı, evrakı perişan halinde nezdimde mahfuzdur, küçük bir mecmua teşkil edebilir, malÜmatına ve kudreti edebiyesine nisbetle pek azdır. Çünlci hayatının en mühim kısmını aile gaile.sile



�ştit."



1912 [Muharrem 1331} de İstanbul'da vefat etti. Va�iyyeti mucibince Eren� i::öy'ünde Sahrayıcedid kabristanına defn olundu. ·



ılı **



Gazel Tahayyül eylesem maziyi bati pür melalimde Tecessüm eyler ol dem fırkati, yarin hayalimde Ne hacet vasfına tabir ararsın ey dili Mecnun · Hata etmem ana Leyla desem de hasbıhalimde Kişi düştüğü yerden kalkar elbette meseldir bu Aman saki getir o badeyi sermest halimde Bana ölmek daha asandır alamı hicrinden Neler çekmekteyim ey verdi ter ruzü leyalimde Durunca genci mahfide kıdem peyda eder gevher Bilirler şi'rimin kadrini İffet irtihalimde * **



Gamzei cellade b�k tığı kazayi ağlatır Bir beladır derdi a§lc bin mübtelayi ağlatır



r



Ağladıkca gözlerimden fışkıran huni sirişk



yeis ile fevvarei ahı safayı ağlatır Giryeme nisbet!e hiç hükmündedir nehri Fürat Nalei hicrü gamım, arzü semayı ağlatır Boş yere teşhise sarfı zihn edersin ey tabib Yarci sad paremi seyret devayi ağlatır Ey felek meşreb senin bu laubali ülfetin Güldürür ağyarı amma !ffetayi ağlatır



697



iFFET Ali İffet, Arab Zade Mustafa Esad Beyin oğludur. 1869 [4 Muhatte m 1286} da Resmo'da doğdu. Resmo İdadi Mektebinde okuyarak şeha detname aldı. Hu81.W muallimden fıkıh, feraiz ve Mesnevi okudu. Memleketinde bazı kitabederde bu� lun du. Girid'in irtibatı kesilince İstanbul'a geldi. Vilayetlerde Adliye memuriyetlerin· ·de kullanıldı. Üsküb'de İstinaf Mahke· mesi Hukuk Dairesi Başkatibi iken Meş� rutiyet ilan olunduğundan "Envan Hür­ riyet" namile bir gazete neşr eyledi. Memuriyetinden istifa ederek İstan bul'a geldi. "Hürriyet" ve "Siperi Saikai Hürriyet" gazetelerinin başınuhattirliğiru



ifa etti. Parigaltı ve ,diğer mevkiler merke�



memurluğunda bulundu. Hukuk Mekte­ binde imtihan edilerek birinci sınıf Dava



Vekaleti . ruhsatnamesi aldı.



Beyoğlu Polis Müdiriyeti Kısmı İdari ve Umumi Harbin bidayetinde



Riyasetine



İzmir Emniyet Müfettişliğine tayin olun·



du. Vali Rahmi Beyle araları açıldığından kendi_ talebile takaüd edildi. İffet Bey, nazük, terbiyeli ve li yakatli bir zattır. Pek çok manzumesi vars:aı da bir araya toplamb basılınaınıştır. * **



Fuzuli'yi



Taklid



Küştei aşkın ki haki makberinde yan yatur Dağ dağ olmuş cesed şeklinde yekser kan yatuı Aşktır sermayei derdi derunı şairan Canü dilde ta ezel ol derdi biderman yatur Çok mudur olsa ziyaretgahı huban merkadim Çünki anda bir şe hidi hanceri müjgan yatur



699



Bahş eder abı hayatı cavidan busi lebi Ziri la'linde o şuhun çeşmei hayvan yatur Doldu nan duzehi hicranı cananımla ah Kalbi pür derdimde pek dehşetli bir vulkan yanır Rahm edib dün, sevdiğim gösterdi ruyi iltifat Şimdi kalbimde hezaran ravdai rıdvan yatur İffet'in hoş gör Fuzuli! cür'eti taklid;ni Aşkı lahuti gibi kalbinde bir arslan yatur * **



Nalekarı matemin kalbü zebanımdır benim Andelibi zar, tilmiz figammdır benim Umkı ruhumda yatan tığı cefayı aşkı yar Ta bemahşer en muazzez mihmanımdır benim Fiktetim ki hem demü hem razı Cebraildir Arşı rahmandan gelir peygam resanımdır benim Kişveri aşıkın benim sahib kıranı ta ezel Kaysü vamık, bendeganı natüvanımdır benim Kalbi zanmdır tecelli hanei aşku cünun . Pertevi hüsni ezel, zibi cenanımdır benim ' . ' Eylemez mi feyzi tesirile ih:yayi kuluh Ruhı kl1dsi, haınei muciz beyanımdır benim Nazıru manzurum ol şuhi cefa mu'taddır Sevdiğim hem ayine, hem ayinedanımdır benim Can fezadır cilvesi, celladı candır gamzesi Dilbeı:im, hem yari can, hem hasmı canımdır benim Eyliyen dilteşneganı aşkı sirabı zülal İffet, ancak kevseıi şi'ri revanımdır benim



IHSAN RAİF İhsan Raif [Hanım) A.yan'dan muteveffa Köse Raif Paşanın büyük kızıdır. Babası, mutasarrıf iken Beyrud'da 1877 de doğdu. Hususi muallimlerden taallüm etti. Fransız lisanını da öğrendi. İlk defa Ali Bey namında bir zatla, sonra muharrir1erden Şehabüddin Süleyman Bey ve bila­ hare Mühtedi Husrev Bey ile izdivac etti. "Rübab" namındaki meonuada "E. R." imzasile şarkıları ve "Göz Yaşları" isimli bir şiir mecmuası intişar eyledi. Paris'de 4 Nisan 1926 da vefat etti. Na'şı, İstanbul'a getirilip -vasiyyeti mucibince - Rumeli Hisan kabristanına defo olundu.



Doktor Rıza Tevfik "Nevsaü Milli" ye yazdığı makalede diyor



ki:



".İlk şiirlerini cami olan defterde bir iki aıanzuine ile beraber şarkılar yardır. Bu şarkılann kısım ki;!lisini bizzat bestelemişti. Aşık tarzında yazmış olduğu şiirler, lirizm ve bele eda itibarile �bhesiz emsaline faiktir. İhsan Hanımın her sözü bir şiirdir."



Nüzhet H�im "Milü Edebiyata Doğru" ünvanlı eserinde diyor ki: "H�ce veznile yazmış ilk şairemizdir denilebilir.



"Göz Yaşları"



nda



han·



cidden zarif manzumelere



tesadüf olunuyor ve bunl.ar lezzetle okunuyor. Amma hepsine de ancak sadece "Güzel" denebilir,



kulade denemez. Esasen Rıza Tevfik Beyi adım adım takib etmiştir. Şu fark ile ki DoJ..ı:orun muvııf· fakiyetini temin eden vasıflar kendisinde pek zayıftır. Tıpkı Rız a Tevfik Bey gibi



,.,,,ilik gÖstereınemiş, Arabca, Acemce terkiblerden, eski klişelerden kurtulamamıştır."



Burhan Cahid "Milliyet" gazetesile1 neşr ettiği



serlevhalı makalede diyor ki:



o



da lisan cihetinden



·



"Hassas Bir



Şairin Ölümü"



"İhsan Raif Hanım, lisanımızın hüviyetsiz, gayesiz bir ;ekil aldığı Edebiyı:in Cedide devrinde ka­ l.ernini sadece kalbine bağlıyarak eser yazmış hemen hemen yegane şairdir. Bu ince ruhlu kadin, san'at



yapınak için zamanındaki üsrad!ar gibi kılı kırk yarmamış, üzenm�miş, kalemini sadece kalbinin ahengine ve böyle yaptığı için yazıları bugün için taze ve renloli kalmıştır."



bırakmış



2" el ·· "S , ervetı. punun e



.. . .. ,, ·



. ırnza ,ı: 1 ı fık.ra da denı·ı·ıyor k"



"Hece veminin daha henüz bugÜnkü tekamülünden pek uzak bulunduğu bir z am an da seyyll "" edebiyatında bir mevkii olduğu inl dirdiği perişan kitab ve evrak alayında öyle nadir ve mühim eserlere tesad::!f edilirdi



ki on kuruşa değil, on liraya tedarüki mümkin olamazdı. O nadi r kitab ve evrak, birlikte bulunduğu adi eserler arasında - çakıl taşlarına katılan - pırl.ır.taya ben­



zerdi. Evime yakın ve yolumun üstü olduğu için ben, her gün o çarşıdan ge-çerdim.. Sahhaflar beni davet ederler, kitab gösterirlerdi. Tahdisi ni'met makac..mda sÖy· lüyoruın : Benim elime geçen paraları, şebabe mahsus zevkler, safalar yutmadı, bu çarşı yuttu. Kaşki munkarıZ olmasaydı da yine yutsaydı .•



Oradan geçtikce fevkalade müteessir oluyorum. "Geçtim diyarı yarden ol dare baktım ağladım Solmuş, sararmış gülleri gülzare baktım ağladım'". beytini Iahni hazin ile okuyorwn.



.ile satılmak üzere tanzim ve tabolunarı defı:Mde :vazına !le adec kicab ismi mubyyetcir. Kütübhanede bundan başka birçok Fransızaı eser:, ÜÇ lisanda .birçok risale, küreler, haritalar, resimler ve yaxı levhalan bulunduğu defterde muharrerd;r. ı



basma



"630"



Paşanın vefatından sonra müzayede



825 Beni mükedder eden hallerden biri de, Kemal



Paşanın



ve sair zevatın rıiçe



- \-·efatlar.:..tıdaı. yabancı ellere düşerek irfanı



zah­



met ve fidakarlikla uzun senelerde toplanan lcitablarının



SODJ:a



satılıb



Il'lCID:-



şunun bunun elinde kalarak, bahusus



B.eketin mutazarrır olmasıdır. --



· ,



Vaktile layık olduğu derecede ehemmiyet verilip te aziz vatanımızın her köşe­



olan nefis ve nadir kitabların, terekeleııde yak bahasına satılmaktan, yangınlarda yanmaktan, birtakım kıymet bilmez evladü ahfad elinde ınahv ol.mak­ tan, bahusus yabancı illere düşmekten muhafazasına itina olunsaydı bugün küt:iiJ:>. :faanelerimiz, her suretle marifet hazinesi olurdu. sinde mebzul



* **



GAZEL



Sen hirasan olma tenkii rehi tedbirden sana takdirden Olmayınca gerdişi peyderpeyi camı safa



Bak ne vüs'atler olur peyda



Öyle bezmin farkı yoktur meclisi tasvirden Gördü ahır merhamet gelmez dili senkinine Kaldı gönlüm ahden, ahım dahi tesirden Tişei cevrinle



sen



bir kat daha etme harab



Yoksa ben geçtim



dili viranemi tamirden



Fikri müjganın koyub düştü gamı ebrusuna Dil



rehayab olmadı geh tiri.i geh şemşirden



Cünnü is yanım nedir bildir bana Allah için Yıkma böyle kalbimi vaz geç beni tekdirden Aşktır bir mebhası



Haıne tahriri.i



müşkil ki acizdir Kemal lisanı natıka ta'birden * **



ŞARKI ·Gördüğüm gündenberi ey şivekar Korkarım ki olamazsın bana yar



Eylerim aşkınla daitn ahü z ar



Aslını bildirmeğ.e h acet mi var



Sen civansın sevdiğim ben �are yok çünki seninle ülfete



Razı ol artık efendim kısmete



ihtiyar



Sabrolunmaz dilbera bu fırkate



Sen gül oyna ben alıştun mihnete



Sen civansın sevdiğim ben



ihtiyar



Böyle söyler birtakım ehli nifak



Pir ile tare eder mi ittifak Sen heman sağ ol efendim zevke bak::







Sen civansın sevdiğim ben ihtiyar * **



GAZEL 0.ş:_A ;,y. r �.... , r l.!. .:...,; j ı ..ı; l> .:.ı:ı4 _,.... .J. So.) j ..., __,Aı:. .r­ ..ı..:. ı. 0:>"�) t ı.. ) .) .)JJJ ..;\ �...ı... "'.:. ı. ...,.. ı ı ..._,;. $ _,J .) U"' ,n. cl ı. . .



..1.:. b



.....:.� .::::'



.A.!.� .;,:Al.:. J�



ı



Bu



mısr;ı,



bulunamadı..



'f ,. ;� � /ı....: � Jl .) c\4 J":••



... .:.ı.



0_G :_,ı.



r.>'-l:-.



�.:. �



.:...-.!. �



-



..:ıf 7·



r l>I . .



..:.;.ı.;



)ı_,..



-".' \.-.) � \;..



(;..,.,_



�­



J� �



._,,. ;l iV" 0 1; (' J'



.J.



)'L.



�· �



;t>-; ._;ı,.. �....... jp-j ..::,_;, 4 J� ))• �). § ?'" )l ı:.r" J.>.



KEMAL .Mehmed Namık Kemal [Bey) Meclisi Maliye Azasından Ser Müneccim Mus­ tafa Asım Beyin1 oğludur. Annesi Zehra Hanımın babası Koniçe eşrafından Ab­ düllatif Paşa, Tc!kirdağı muhassılı iken 2 1 · Kanunıevvel 1840 [26 Şevval 1256] da orada doğdu. Şuaradan Arif Efendi, şu. tarihi söyledi : "Erdi şeref bu dchre Muha�med Kemal ile"



tki y�ş:ı�d� iken annesi vefat ettiğinden -düllatif Paşa, kızının ziyaıııda n mütevellid a lamı



Aı;



tadil etmek iizere Kemal'i, babasından aldı. Sa­ havet zamanı �n�n yanında larda geçti.2



�e



muhtelif . sancak.



İstanbul'da bulunduğu esnada Üç ay Baye­ id ve yedi sekiz ay da Valide Rüşdi Mektcble· rine devam etti. On iki yaşında iken · büyük ha­ .basile birlikte Kars'a gitti. Bir daha mektebe gir­ medi. z



Üstünde mekteb hakkı olmadığı halde mek­ teb hocalarını okutacak derecede kendi kendini yetiştirerek edebiyat alenünin medarı iftiharı ol­



du.



Ebuzziya "Nümunei Edebiyat" ta "On dört ·ııiJ



.:



Ağa.



ı



Silsilei nesebi şöyledir:



Mustafa Asım Bey



Şemsüddin Bey [Sultan Selimi Salisin ser kari•



Şair Ahmed Ratıb Paşa [Kapud aru Derya] - Topal Osman Pa�a [Sadrazam) •



-



Konyalı Ebubekir



Ebuzziya,.KemaPin vefawida yazdığı risalede der ki: "•..



Kemal



Bey



neseb� dahi fe>!•.



.894 beyitleri gibi - hudayi nabit saz şairlerinin değil - tabiati şiriyesini marifetle tak­ -viye edenlerin şiirlerne benzyen güzel sözler vardır.



Dereli'nin sebkü rabıttan ari, lafzu manası müşevveş sözlerine baktıkca güzel



sözlerin kendine aid olduğunda insan tereddüd ediyor.



"Derdli" nin tercemei hali ve menakıbı, Çangırı meb'usu erbabı kemalden Çan­



:gırı'lı Ahmet Talat tarafından mükemmelen yazılarak ve_ divanı da tashih ve ikmal -olunarak



1928



_k ıymetli eserdir.



de Bolu



Vilayet



matbaasında basılmıştır. Bu makalmin mehazı,



o



* **



-GAZEL



İkbale zeval irse ne var sende kemal var



Mağrurı kemal olma ki ardınca zeval var Her bir kişinin talii devlette bir ohnaz Bir lokması yoktur ki yesin bunca rical var Ahvali perişanımı sormazsın Efendim Valiahi Beyim boynuna bu işte vebal var Bir başıma kalsam şehe, sultane kul olamam Viran olası hanede evladü iyal var Dur olmayı ister mi kişi Öz vatanından



Ey derdlii biçare bu esrarda ne hal vat1 * **



KOŞMA Bahar seli gibi dağlar başında Bir darüşşifadan boşanmış gibi



Gör nice torlandım, nice



bulandım



Sürüyüb zenciri hayli dolandım



Ömrüm helak ettim dehrin peşinde



Yüz bin çile vardır her bir işinde Ciğer kebab oldum, gör nice yandım



Kahi sail gibi düştüm yollarda



K�hi sahralarda, kahi çöllerde Çok meşakkat çektim, çok yuvarlandım



Hicran ocağında, a şk ateşinde



Bir ıkısmet arayıp gurbet ellerde



1 Şiir ile mlinasebeti olınıyan eşhasın, Nonıık Kemal'e isnad ettikleri bu gazel, vaktile nmsilı:i i:i.lemlerinde terennüm olunurdu.



895



Bıktım o sofinin ibadetinden Geçtim o tekkenin kerametinden



Usandım mürşidin icazetinden Çilei felekden bezdim, usandım



Himmeti bu imiş bizlere pirlerin Hayli müsellimin, çok vezirlerin



Hizmetini ettim niçe mirlerin Sayesinde bir "Derdli" tik kazandım * **



Girdabı mihnette kapandın kaldın Anladım gafilsin, uykuya daldın



Vermedin bir yandan sen kara bahtım Deli poyra:z gibi esen kara bahtım



Alemde bir candan korkulmaz iken Arslana, kaplana yırtılmaz iken



Pençenden kimse kurtulmaz iken Dedirdin tilkiye pes! kara bahtım



Derdliya çıkar mı bu işin ucu Evvel beğenmezdin mesti papucu



Şimdi fark eden yok alttını, tuncu Verdird� çarığa mes kara bahtım



LOTFl Ahmed Lutfi [Efendi], Nalıncı esnafından Mehmed Ağa'nın oğludur. H.] de İstanbul'da Alacahamam mahallesinde doğdu.



1817



[1232



Mahalle mektebinde okudu ve Kur'an'ı Kerim'i hıfzetti. Babasının ilme nis­ beti yoksa ·da mahahbeti olduğundan oğlunun ilim tahsil etmesine çalıştı. Bir gün eğlenmek için keser ile ağaç yontmak istedikte ba­ bası, keseri elinden alarak: "Sen, şimdi yazı meşk ediyorsun. Kalemle keser bir yerde cem olmaz" dedi. 1828 [ 1 244 H.] de Hendesehanei Berriye kay­ dolundu. Kendinde askerliğe istidad görmediğinden bir sene sonra mektebden çıktı. Amcazade Hüseyin P.l§a medresesine girdi. Sekiz sene Arabi, Farisi, tefsir, hadis ve fıkıh tahsil etti. 183 1 [1247 H.] de mülazimetle Tarikı İlmiye 1834 [1250 H.] de Tarikı Kazaya dahil oldu. ve 1836 [1252 H.] da İstanbul Müderrisliği rii'usu ve­ rildi. 1837 [1253 H.} de Takvimhane mukabele­ ciliğine ve Huzur derslerine memur oldu. Tarikı İlmiyeye mahsus mücevher nişanla taltif olundu. 1841 [1257 H.] de mubbelecilik uhdesinde olarak riitbei ilmiyesi, rabia rüt­ besine tebdil ve muvakkaten Sadaret Mektubi Kalemine tayin edildi.



Tarihinıde1 diyor ki:



"7ebdili meslekte feyiz olmadığı mücerrebdir. Fakir, evaili halimde o teaı'beden bibalıer oldı..­ ğumla beraber 1257 tarihinde kiban müderrisinden · ve Huzun Hümayun dersleri muhatablaruıdaıı bu·



lunduğum halde



c



{-1' r}.i



» la.;n



kitabı · arabiyi ilavei mebahisi müfide ile Türkceye



wceme



et·



tiğİı:ıı nüshai mubeyyaza ve müzehhebesini buzun aliye takdim esnasında sevla rekabetle nüshai mezkU. renin duçan gıyab ve zaa nayab olması, rütbei rabia ile mektubu Sadaret odasına nakle badi olmuş­ tur. O mesleki lı:alemiyede dahi akranıma failt ve rütbei ula sınıfı evveline kadar nail olarak ba'tl manasıbı divan.iyede bulunduğum halde daima meyli deruııim, yine Tariki İlmiyedeıı ayrılmaz idi. Sultan Abdülaziz'in evahiri aaltaııatlaruıda vak'a ııivis bulunduğwıı halde rütbei fakirarıemiıa ııııııkabıli bulunan İstaııbııl piyesile ulana �at w :ı.



Cild 8, tabife 184.



897 "Bana sertacı saadettir amamem Lutfi



Sarılursam nola dört el



zeyli ilme"



ile



bedihesini glıyan olarak «o..İ.& ;;J ll i» bulunduğuıu rütbei ilmiyeye mazhariyet mefhareti, ifayi hakkı şükrü ma_hamidette abdi fakiri



184i [ 1258 H.]



aciz



bırakmı�tır."



de mukabelecilikten istifa etti. İki sene kadar Sadaret Mek­



tubi Kalemi mümeyyizliğinde ve Farisi mütercimliğinde bulundu.



1845 [ 1261 H.]



de Vidin ve Niş taraflarının İmar Meclisi sey}'ar kitabetine tayin olundu. Bir sene havaliyi dolaşdıktan sonra İmar Meclislerinin lağvı üzerine İstan:bul'a döndü.



0



Zabtiye Nezaretinin teşkilini müteakiben Zabtiye Meclisi Kitabetine ve "Tak­ vimi Vekayi" nin her hafta muntazaman tahrir ve neşrine çalışmak üzere tekrar



Takvimhaneye memur edildi. Salise rütbesile nişanını ihraz eyledi.



1849 [1265 H.] da maaş ve memuriyetini muhafaza etmek üzere bekaya tah­ sili için Fiübe'ye gönderildi. Dokuz ay sonra avdet ve Takvimhanıeye devam etti. İki sene Anadolu teftiş kitabetinde bulundu. Teftiş hizmetinin lağvında İs­ tanbul'a döndü.



1853 [ 1269 H. ] de Takvimhane musahhihliğine tayin ve dört sene sonra rüt­ besi, mütemayize terfi olundu. Bu hizmet, uhdesinde olduğu halde 186 1 [ 1278 H.] de Tıbbiye Meclisi Azalığına ve Tıbbiye Mektebinin Türkce İnşa Mua!limliğine tayin kılındı. 1864 [1281 H.]



,



de ula sınıfı sanisi rütbesi, Medisi Maarif Azaliğı ve "Tak­



vim Vekayi" nin umun tahririyesi inzımaıniyle Matbuat Nezaretine nasb edildi. Tarihinin basılmıyan kısmında diyor ki:



,, , , . .. , , , , . '



"Matbaai Amire ile Takvimhane, üdebadan ve eshabı rütbe ve haysiyetten bir zatın nezaretile idare olunur idi. Matbaa ve Takvimhanenin, Babı Seraskerinin arka cihetinden Sarayı Cedide nakli esnade



Nezareti mezktıre lağv ile vazifesi Maarif Nezaretine ilhak olunmuştu. Bu hal ile bir müddetcik id•­ reden sonra �areti mezkurenin matbuat nezareti nami!e iades ine lüzum görünmüş ve abdi3cize - Tak­ vİnl. Vakayi Muharrirliği uhdemde kalmak üzere - Meclisi Maarif Azalığı inzımamile ve rütbei ula sı­ nıfı 'sanisi ve 7500 kuruş maaş ile tevcih buyuruldu."



On ay sonra Nezaretin ilgasile tekaüd edildi. 1ki ay sonra - ikinci defa Meclisi Maarif Azalığına ve 1865 [1281 nihayeti] de ilaveten vak'a nivisliğe tayin



1869 [1286 H.] da vak'a nivislikte ibka ve azalıktan tekaüdi icra kılındı. 1873 [1290 H.] de rütbesi ula sınıfı evveline terfi edildi. Kendi arzusile 1876 [1293 H.} da rütbesi İstanbul Kadılığı payesine tahvil ve 1877 [1294 H.} de Şu­



olundu.



rayı Devlet Azalığına nasbolundu.



1879 [Muharrem 1297}



da Anadolu ve



meli Kadı Askerliği payesi tevcih kılındı.



1881 [ 1 1



Muharrem



1299}



de Ru­



Mekkei Mükerreme emici ile Hicaz valisi arasındaki ihtilafın esbabını tahki­ 13 14} cLa Amedi Muavini Evveli Müfid Beyle birlikte me­



ICa 1896 [ 1 1 Muharrem mur oldu.



Soıı Aıaz Tiirk



Şairleri



- �



898



1887 [l



Cumadelula



1305}



de Rumeli Kadı Askerliğini zabıt ve bir sene son·



ra Şurayı Devlete avdet etti. Birinci rütbe Osmani ve Mecdi nişanlarını ve gümüş imtiyaz madalyasını ihraz eyledi. Daima memuriyette bulundu. Yalnız iki ay - tekaüd edilmek suretile - me­ muriyetsiz kaldı.



1907 [2



Safer



1325}



de Boyacı köyündeki yalısında vefat etti.1 Aksaray civa-.



rında Sofular Camii haziresinde ihzar ettiği kabre defnedildi.



Uzun boylu, zayıf, sarıdan mübeddel biyaz ve seyrek sakallı, mavi gözlü, na­



zük, terbiyeli, mütevazı, hatımevaz, zeki, hafızMı metin, hoşgıi, ehlidil, edebiyata vakıf, afif ve mütedeyyin bir piri muhterem idi. * **



ESERLERİ : Tarihi Lutfi - Cevdet Paşanın, tarihine nihayet verdiği



1825 [1241



H.} se·



nesinden başlıyarak on beş cild yazmıştır. Yedi citdi zamanı hayatında basılmıştır. Sultan Mehmed Reşad'ın cülilsunu müteakiben vak'a nivis tayin edilen Abdurrah­ man Şeref Efendi2, sekizinci cildi, ilaveler ve haşiyelerle tab ettirmiştir. Diğer cild­ ler ta:b edilemedi, mülga Türk Tarih Encümeni kütübhanesinde mahfuz idi. Bu tarih hakk ındaki itirazlardan bir gün bahsettiğimiz esnada Ahmed M.idhat Efendi merhum, vekayi, sade bir üslubla, münakkah ve müvazzah surette yazılarak fazla söz karıştırılmadığı için müfid ve kıymetdar ve itirazın nabemahal olduğuna dair uzun mütalea serdeylemişti. Abdurrahman Şeref Efendi, bastırdığı sekizinci cilde yazdığı mukaddimede: "Bu cildin muhteveyatı da sevabıkı misillu tetebbuatı olmıyarak müellifin



itirafı



vechile



"Takvimi Vekayi"



ciddiye ve tenkidau fenniyeye müştenıd



nüshaları hülasasından ve bazı evrakı



resmive



münderecatından ibaret gibi ise de vekayii dahiliyeyi cami olmak itibarile mütaleası büsbütün faidesiz addolunamaz".



Lfüfi Efendi, on beşinci cildde 1874 [ 1291 H.} vekayiinde Kaşgar Emici Ya· kub Han'dan gelen sefirden bahsıederken der ki : "•..



şu



fıkrayı atlde mi:italea



edenler, sebebini bilmiyerek fakire azvi kusur edeceklerine şübhe



yoktur. "Böyle serübüni yok sözlerle gayet mühim bir meseleyi geçivermiş" derler ve haklan da vardır. Çünki vak'a nivislik hizmetinin vazifesi, devleti aliyyenin vukuat ve ahvali cariyei zamaniyesinin



I� ,; J







zabc ve tescilile ahlafe miratı ibret bırakmaktır. Bu vazifenin icrası için vak'a nivislik devletce mute1



" 1 1 O" yaşında vefat ettiği gösterilmiş ise



de vefatından iki sene ·evvel taShlh içi� verdiğim tercemei haline kendi kalemile tevellud tarihinin Hicri Vefatına dair



"Sabah" gazetesine yazılan fıkrada



1232 senesi olduğunu yazmıştır. Bu hisaba göre "93" yaşında olması lazım geliyor. 2



LCıtfi Efendinin vefatından sonra Sultan Abdülhamid, vak'a n.ivisliğe kimseyi tayin



etmemi§'i.



899 med olarak kendisine ebvabı devairi resmiyenin küşade bulunması lazımdır. Sade hazinei evraka



ve



gazetelere müracaatla iş bitmez. Mesaili mühimmenin suveri hakikiyesi, kulubı erbabı dEvlette mestur· dur. Bu suretlerin meaniyi ledunniyelerL hazinei mezklıreye bırakılan evrakta gayri mesrurdur. Elhasıl söyleyen bilmez, bilen söylemez. Kime gidersin, kimden malumat alırsın. Bulunduğum rütbei sadare:i ilmiye ki vezaret rütbesine muadildir, zatı memuriyetim ise hüsni kabule ve itimada şayan menasıbı res· miye ve mühimmeden olduğu halde ayda yılda bir kerecik olsun nakdinei havadis deryuzeliği ile ara keşkiıli niyaz marızında evliyayı ürnurun mevakii resmiyelerine azimetim vukuunda doğrudan doğruya hüsni kabule mazhar olamıyarak kah Aınedci Efendi ve kah terceman var gibi sözlerle savuşturula::ı ve hiç aranıp sorulmıyan vak'a nivisin İşte elinden bu kadar gelebilir." «



,J-:11 !':�· »



-



«



;.:1.1 t':.1.i » namındaki Ar�hi eserin tercemesidir.



Robenson terceme:si. Divançe - Manzum eserlerinin bir kısmını havidir. 1884 [ 1302 H.] de ba­ sılmıştır. Lugatı Kamus - Arabi Kamus tercemesindeki lugatleri hurufı heca üzerine tertib etmiştir. Yalnız iık.i cüzü tab olunmll§tur. * **



Lutfi Efendiyi ilk defa 1898 [26 Zilhicce 13 15} de yalısında ziyaret ettim. Ziyaretimin sebebi, o esnada meşahirin yazılarına mahsus olarak tertib ettiğim mec­ muaya yazı yazdırmaktı. Efendi, denire karşı bir odada pencerenin yanında oturuyordu. Önündeki ma­ sanın üstünde "Hakayikülvekayi" gazetesinin kolleksiyonu duruyordu. Kurşun ka­ lemle bazı fıkralara işaret ediyordu. Sordum, "Bizim tarih için işaret ediyorum, son­ ra onlan yazarlar" dedi. O gazete nüshalarından birinde vaktile karantinaya dair yazılan mühim bir talimat kaydına tesadüf ettiğini ve bu talimat, sıhhiye dairesinde bulunacağından ted.kik edilmesini söyliyerek kaydın puslasını verdi, Ahmed Midhat Efendiye tev­ diini reca etti. Sıhhiye dairesine gittim. Puslayı verdim. Ahmed Midhat Efendi, ev­ rak müdiri Arif Efendiyi çağırttı, talimatın aranmasını söyledi. Lutfi Efendiye te­ şekkür etti. Meşahir yazılarını ihtiva eden mecmuayı Efendiye gösterdim. Bir iki satır yaz­ masını niyaz ettim. Bazı eşhas gibi riaz ve istiğnaya kalkışmıyarak titreyen elile - pek çok zaman evvel söylediği - şu kıt'ayı yazdı: Ölmeden çıktım arasata yayan yapıldak Dilerim hak, arasatta beni koymaz çıplak Alnımın kare yazısı mıdır aya bilmem Satılub sim devat hem dahi yan çizdi uşak'" 1



Gençliğinde, uşağı gümüş divitini [devat}



bu kıt' ayı söylemiş.



çalıp satmış , ve müteakıben savuşmuş. Efendi de



900



Şu sinnüsalde gösterdiği hüsni



kabul ve nezakeci takdir ve tebcil ederek aynl­



dun:



Aralıkta ziyaret ve saatlerce suhbet ederek müstefid olurdum. Zeki ve hafı. zası metin olduğundan eski va.k'aları nakleder, mühim fıkralar ve merıkabeler söy­ lerdi. Hakkımda daima mahabbet ve iltifat ibraz ederdi. O sıralarda resmi tercemei halini yazıp kendine tashih ettirmiştim. Keçeci Zade müteveffa Reşad Fuad Bey, "Efendi, Nüzhetiye şarkısını, Mec­ lisi Maarif Reisi Haydar Efendiye okumuş. Birkaç defa hediye ile gidip şarkıyı okutmak istedim. Efendi, okumağa yanaşmadı. Bakalım, siz okutabilir misiniz?" de­ mişti. Basmacı Abdi Efendinin Mahur makamından bestelediği bu dilrüba şarkıyı1 ilk defa Darülmuallirnat hocalarından piri cevan meşreb Halil Efendiden dinlemiş ve bu sebeble "Nüzheciye Halil Efendi" tesmiye enniştihı. Me rhum, ehibba ara­ sın da bu namla yad olunurdu. Bilahare diğer birkaç zattan d,a dinlediğim bu şarkıyı bir kerre de Lutfi Efendi gibi asırdide bir zattan dinlemek istedim. Bir gün ziyaretine gittiğimde bilmünasebe şarkıdan ve bestekarından bahsettim. Efendi, sözlerime cevab vermeden usul tutnı. Sadasının yettiği mertebede şarkıyı üstadane okudu. Bitirdikten sonra· "Bu yaştaki adamın okuyacağı şarkı böyle olur. Gencliğimde Sultan Mahmud'un baş imamı Zey­ nülabidin Efendinin konağına devam ederdim. Oğlu Cemalüddin Efendi2 ile mu­ siki meşk ederdik. Bu şarkıyı da o zaman meşk etmiştim" dedi. Reşad Fuad Bey; Efendiyi nasıl kandırıp şarkıyı okuttuğumıi ha}rret ve bana gıpta etti. , · * **



"GÖNÜL" UNVA�'il:.I MANZUMESİNİN BAZI B�YİTLERİ Naza'.rgahı İlahidir · Hududı namütenahidir Hevası nefhai vahdet . Zeinini· kişveıi. ha:y�t Görünmez bir süveydadir Makamı · Ünsi Mevlaciır Ne ummanı hakik�ttir



Melaik secdegahidir Gönül bir başka alemdir Safası başk,a· bir cennet Gönül bir başka alemdir Ne beyzadıt ne hazradır Göı:ıül bir b�şka alemdir . . Ne seyrangahı fıtrattir ·



"Gülşeni



1



.2



ezhar açtı her yana Nüzhetiyyedir bu . ka�n dilküşa Kandedir gelsin hazarı hoş ne�a Nlizhetiyyedi� bu .· kasrı. dilküşa" Reisiileribba, Rumeli Kadı askeri ve .reisülülema olmuştur. Hafifülilim



l3O1 de vefat etti.



ve



hattat idi.



18



Rece0



90 1 Gönül bir başka alemdir Şua.i ateşi ahı



Bilinmez bir hüviyettir Eridir mihr ile mahı Yaşatmaz nefsi gümrahı Nice mümkindir ifşası Gelir mi kale manası Kitabı müsteanidir Füyuzatın mekanidir Çözülmez ukdesi asla Meğer agah ide Mevla Ne türlü eylesem tarif Bulunmaz gayei tavsif



Gönül bir başka alemdir Müyesser mi tamaşası



Gönül bir başka alemdir Deruni pür maanidir Gönül bir başka alemdir Bilinmez nüktesi kat'a Gönül bir başka alemdir Sımahı eylesem teşnif Gönül bir başka alemdir



* **



NİYAZİİ MISRİ'NİN GAZELİNE NAZİRE Alemin her zerresinde nun irfan gizlidir Didei binaye sanma emri pünhan gizlidir Heb zuhun tamıdır ihfaye badi zatının Bu sebebtendir ki zati paki sübhan gizlidir Gizlesen de aşikar e�n de yoktur faide Çeşmi amaya mufadı nev'i elvan gizlidir Katradır deryadilanı aleme kevnü mekan Kalbi arifde anınçün bahri umman gizlidir Zahidi suret perestin . cenneti nefsincedir



Aynı efkarında Lutfi Hurü Gılınan gizlidir * **



Eşki terdir aşıkı biçarenin sennayesi Can fida etmektir ancak ol tarikin gayesi Pakdir çirki taallllktan ulüvvültab olan Suretinden bellidir na puhteganın mayesi Merd olan alayişi dünyayı saymaz bir pula Dürri şehvan mahabbettir anın pirayesi Tahtıgahı dilde şahi aşk oldukca mekin Her taraftan kaplar iklimi vücude sayesi Meclisi « t:_; �· » de verilmiştir nasib Lutfi'nin aşku mahabbettir ezelden vayesi



MAHİR Hafız Ahmed Mahir [Efendi}, Kastamoni Ticaret Reisi Mehtned Said Efen­ dinin oğludur. 1860 [1277 H.} da Kastamoni'de doğdu. "Ballıklı Efendi Zade" deı:unekle maruftur. Nasrullah mektebinde Kur'an'ı Keriın'i hıfz et· tikten sonra "Hibetullah" diğer nam ile "Merdiye" medresesine devam ve ulema ve meş:lyihten Seyyid Ahmed Hicabi Efendiden tahsili ilim ile 1882 [ 1300 H.} de icazetname aldı. Tedrise başlıyarak üç defa birçok talibe icazet vermeğe muvaffak oldu. Yirmi sene Kastamoni İstinaf Mahkemesi aza­ lığında bulundu. 1896 [ 1 3 14 H.} da Hicaz'a gitti.



Avdetinde, irade ik Haleb'e gönderilen teftiş he­ yetine · - mukaddema Kastamoni valisi iken müna­ sebet kesbettiği - Adliye Nazırı Abdürrahman Pa­ şanın intihabile iltihak etti. Vazifesini bitirdikten sonra Kastamoni'ye döndü. 1901 [13 19 H.} de tebdili hava için İstanbul'a geldi. Abdürrahman Paşanın hiınmetile İstanbul Bi­ rinci Hukuk Mahkemesi Azalığına, muhtelif tarihlerde Beyoğlu İkinci Hukuk, İs­ tanbul Birinci Hukuk ve İscinafı Hukuk Mahkemeleri riyasetlerine tayin olundu. Meşrutiyetin ilanında Kastamoni'den meb'us intibah edildi. Üç devrei intiha­ biyede meb'usluğu devam etti. Muahharen Şurayı Evkaf riyasetine, Adliye dairesinde müteşekkil Şer'i Mah­ kemei Temyiz ve Mahkemei Temyizi Hukuk dairesi azalıklarına naklolundu. Bu memuriyetlerin her birinde üçer sene bulundu. Yaşından dolayı tekaiid edildikten sonra ücretle Şehremaneti Hukuk Müşa­ virliğine tayin kılındı. Bir sene sonra Büyük Millet lVLeclisinin ikinci devrei intiha· biyesinde Kastamoni meb;usu oldu. Darülfünunun İlahiyat şubesinde ve Medresetülvaizinde on üç sene tefsir ve ilmi kelam okuttu. İstanbul payesini, ikinci rütbe Mecidi ve üçüncü rütbe Osmani . nişanlarını ihraz eyledi.



903



16 Eylul 1925 [ 14 Safer 1344) de Kastamoni'de vefat etti. Evinin yanın.da.ki kabristana defnolundu. Fazileti ilmiyesi müsellemdir. Nazımda - emsali hocalara nisbetile - mahir idi. ESERLERİ :



�Cıı r r j �'• c �·wı:;,- � J (�lil ı be Mecmuası" namındaki eserleri basılml§tır. 1



«



>



"Mucizatı Kur'aniye", "Hut­



"Mucizatı Kur'aniye" niıı ikinci kısmı ve "Mecınuai Eş'ar" ı basılmamıştır. Yaz­ mağa başladığı Türkçe mufassal tefsiri bitiremedi.2



f.ı ı �



in mensur ve "Bostan" m manzum tercemeleri de müsvedde halin­ de kalıp tanzim ve tebyiz edilememiştir. er



:ı>



* **



GAZEL Öyle bir tllfanı vecdim katradir derya bana Bi geranım olmaz asla mebdeü mersa bana Ben o mecnun fıtratım, sahra neverdi hayretim Arzı didar etmede bir demde bin Leyla bana Nurı vahdet, meddi zıllı kesret ettikce hemin Seyri vechi yar için ayinedir eşya bana İncilayi mahe zulmet olduğıyçündür sebeb Şevki vaslın kylei gaınde olur peyda bana Her sözüm bir şahidi idan iken Mahir benim Şivei icaz olursa çok mıdır şeyda bana * **



Görüb ruhsan alin gül kızarın!§ şermsar olmuş Gami halinle nerkis sineçakü dağdar olmuş Zemini intisabı vaslınla sürmek için ruyin Kapunda nurı vechinden güneş cevher nisar olmuş Baharı arezzm suretnümayi aksidir cennet ı



2



"Hikemi ataiye" nin rercemesi ve şerhidir.



Vefatında Kasramoni ga2etesine ya2ılan makalede yirmi cüz surei şerifenin tefsir edildiği



yan olunmusıur.



be­



90 4



Lebinden lezzet almış abı kevser neşvedar olmuş Tahammül mihneti agyare lazım yar içün naçar Şemimi verd eden tab averi alamı har olmuş Geçit vermez bana semti visale korkarım bir gün Sirişki didei hunini hasret cuyibar olmuş Hazanı hicri intac ettiğinden nev bahan vasl Gül olmuş mübtelayı harü bütbül zar zar olmuş Fena ender fenayi vahdetim asla hayal etmem Düalem serteser Mahir ha yok olmuş ha var olmuş



MAiDE Hasibe Maide [Hanım], Miriliva Bekir Paşanın1 kızıdır. Tahminen 1830 [1255 H.} da doğdu. Evkaf Nazırı Haa Said Efendinin oğlu Zabıta Meclisi Reisi Atıf Beyle2 iz.



divac etti.



Bir manzumede diyor ki: "Yarı garım idi miri Atıf Felek andan da cüda kıldı beni Gitti ol kendime hem dem bulamam O bırakmıştı iki goncei ter Birini gurbete attı devran



O idi h ali derune vakıf



Mihnetü derde seza kıldı beni Sinemin zahmine merhem bulamam Biri terk etti beni gitti gider Hasreti yakmada cismim el'an".



Bir gazelde diyor ki : "İrad olarak konsolidim vardı mukaddem Bir parça da dinar idi elden o da gitti Hanemce olan masra:fa kafi idi evvel Kahice de artar idi elden o da gitti". 1881 [Ramazan 1299] de fücaeten vefat etti. Beşiktaş'ta Yahya Efendi derga· - ve saray tabiblerinden Müşir İsmet Paşarun zevcesi Kevser Hanımın kabrine defnedildi. Mülga Dahiliye Nezareti Müsteşarı Beşiktaş'lı Berberh.ı§ı Zade Mehmed Fuad [Bey3] şu tarihi söyledi:



hı kabristanında kızı



"Hüzn ile tarihi cevherdir safayi zadeye Mai.de bişek gidip Cennette buldu kevseri".



Beşiktaş Mevlevihanesi Şeyhi Nazif Efendinin müridlerindendir. Onun bir



gazelini terbi ve oğlu Hüseyin Fahri . Dede Efendinin bir gazelini tahmis .



.



.



'



.



etmiştir.



:ı Berber Başı Z.ide Fuad Beyin, Bekir Paşanın kızı ve . Beşiktaş'ın eski eşrafından Safayi Zade Ahmed Beyin kızının kw olduğunu söylediği halde Maide Hanımın oğlu Adliye memurlanndan Reşad Beyin kızı Cavid Hanım, Safayi Zade Ahmed Beyin kızı olduğunu bi!ditdi. 2 Vefatı: 1870 [3 Remazan 1287]. 1



Terceınei hali 432 nci şahifededir.



906 Berberbaşı Zade Fuad [Bey} bana gönderdiği tezkirede diyor ki: "Beşiktaş kadınlan arasında hürmet olunur, sözünü bilir, terbiyeli bir hanım idi. Tahsili mahdud ve manzumelerinin bir kısmında imale ve zihaf gibi kusurlar mevcud olmakla beraber eserleri - mana itibarile - güzeldir." Terc.emei halile asarına dair - kızı Kevser Hanımın oğlu



cevabnamede deniliyor ki:



·



Ecved'den gelen



"Tercemei haline vakıf değilim. Vaktile tab olunmak üzere bana tevdi edilen divançesini o za­ man Maarif Nezaretince bazı tadilat ve renkihata uğracıldığından dayım Reşad Bey merhum, tabından vazgeçip kızı Cavid Han1111a vermişti. Safayi ZAde Ahmed Berin kızı Vahide Hanım, mutalea için di­ vanceyi alıp iade etmemiştir. Henüz hatırımdadır ki Rus muharebesinde Batum'da bulunan �abamın [Muşir İsmet Paşa] binbaşı olduğunu haber alan merhume, Beşiktaş'ta vapur iskelesi civarında Sa.­ fayi Zade yalısında atideki kıt' ayı yazmıştı: Ey Felek bu gördüğün Nilü Fırata benziyen Ah kim mecrayı dilden döktüğüm göz yaşıdır Gelsin inşallah alsın sana cevheri kılıc Kıl teşekkür Ecvedim, bak Bey baban binbaşıdır."



Cavid [Hanım} dan gekn cevabnamede de deniliycır ki: "Büyük Valide merhumeııin müsvedde halindeki eş' arını takdim ediyorum. Mukaddema Çele!:ıi Efendinin talebi üzerine muntazam eş' an Konya'ya gönderilmiş ve kütübhanede hıfzolunmuştur."



Aşağıya dere.edilen manzumeler, Cavid tarafından gönderilip müteakiben iade olunan mecmuanın muhteveyatındandır. Bu mecmua bir divan teşkil edecek kadar manzumekri havidir. * **



GAZEL Eyledim hali dili bimarım ol sultane arz Hasta eyler görse elbet derdini Lokmane arz Zülfünün her tarına bağlandı gönlüm şübhes.iz Eyledi zenciri aşka kendini divane arz Çok mu olsa şulei ruhsarına canım fida Şem'ine her şeb eder Öz canını pervane arz Gösterüp sinemde dağım dilde yarem hasılı Macerayi aşkı ettim ol şehi hubane arz Etmesem taciz eğer bu nalei cangahtan Maide her dem ederdim halimi canane arz * **



907 Dilerse şadgam olsun diler gönlüm hazin olsun Bana şimdengeru lazım değildir kambin olsun Bana hep bir gelir şimdi ne türlü eylese ahenk Gerek ılayü keman olsun gerek ahü enin olfün Benim zulmettedir gönlüm görünmez çeşmime alem Gözüm yok mihrü mahında felek benden emin olsun Gelir nerde olursam gam komaz bir dem beni tenha Bulur kaşanei hicri baid olsun yakın olsun Bu denlü iftiraka can tahammül eylemez yoksa Meğer kim Maide biçareye Allah muin olsun1 * **



ŞARKI Gülşeni şevk içre hezar olmadı Beklediğim leylü n.ehar olmadı



Nafile gönlümce bahar olmadı Talii nas;ız bana yar olmadı



Kendime hemdem edinip fırkati Her neka.dar ettim ise gayreti



Talii nasaz bana yar olmadı



Zevku safada ederim mihneti



Uğt'a§ırım ahı sehergah ile Ben ya nasıl ağlamayım ah ile



Bahtı siyahım gibi bedhah ile Talii nasaz bana yar olmadı



Dilde elemler var iken subhu şam Neylesin avare gönül vesselam



Maidei zar olmaz şadgam Talii nasaz bana yar olmadı



* . ...



KIT'A Ki hem biz derdliyiz hem bidevayız Bizim nakıstır aklımız nisayız



Niçe derdü belaye mübrelayız K�ura bakmasınlar ehli diller2 * '**



Kime şekva edeyim ahı sehergahımdan Kime feryad edeyim talii bedhahımdan Maidi zare safa bahşeder el-bet bir gün Kesmem ümidimi ben Hazreti Allahımdan * ** ı Bu gazelin birinci, üçüncü, beşinci beyitlerini Selanik'li Ahmed (Efendi], hicazkan kürdi ma· kamından şarkı olarak bestelemiştir. 2 "Kusura bakmasıiılar merd olanlar" deseydi daha merdane olurdu.



908



Şimdi işimiz bir niçe liarguşlara kaldı Meydanı mahabbet dahi serhoşlara kaldı Şimden geru gülşende teravet mi ararsın Bülbüller uçup meskeni Baykuşlara kald_ı * **



1876 [ 1293 H.] da Rus muharebesinde yazdığı manzume: Nasıl dökmiyelim kanlı yaşlar Askere ağlıyor hep dağlar taşlar !ane verelim gelin kardaşlar Bire gayret ey vatandaşlar Fidadır bu yolda can ile başlar Bir katra ahımız olsun deryade !ane verelim gelin kardaşlar



!rişelim bari biz de imdade Er gibi gitmeyiz çünki cihade



Fidadır bu yolda can ile başlar Değil Beşiktaş'tan daha uzaktan Biz de korkmaz mıyız Cenabı Haktan



Evvel davranmışlar Kızıltoprak'tan İane verelim gelin kardaşlar



Fidadır bu yolda can ile başlar Yalan değil, sözüm inan Hanımlar Aman yoldaşlarım aman Hanımlar



Bütün cenge gitti cihan Hanunlar İane verelim gelin kardaşlar



Fidadır bu yolda can ile başlar1



ı



Bu aıan:.unıe, 22 Saier



1294 tarihli



"Basiret"' gazetesile neşrolunmuştur.



MAKBULE LEMEAN







Fatma Makbule Lemean [Hanım], Beşinci Sultan Murad'ın kahveci başısı1 Ha­ İbrahim Efendinin kızıdır. 1 865 [Rebiülevvel 1282} de Beşiktaş'ta doğdu.



"Lemean" muahharen intihab ettiği edebi mahlasıdır. Darülmuallimin müdiri iken vefat eden Osman Hilmi Efendi, Beşiktaş Rüşdi Mektebi muallimi evveli iken büyük kardeşlerini evde de okuttuğundan - beş altı yaşında bulunan - Makbule de okumak ister. O sırada göz ağrısı geçirdiği için tabibler, gözlerinin yorulmaması­ nı ihtar ettiklerinden hoca ile yalnız kaldıkları zamanlarda gizli taallüm rderıniş. O vakit Sadaret Mektubi Kalemi hulefasından bulunan Beşiktaş'lı Berberbaşı Zade Mehmed Fuad [Bey} ile evlendi. Bir müddet sonra evlerinin selamlık ciheti kız mektebi yapıldı. Makbule, fahriyyen Kavaidi Osmaniye dersini denıhde ve zev­ cile dersleri müzakere ettiğinden hem öğrendi, hem öğretti.



2 Teşrinisani 1898 de Göztepe'de vefat etti. Vasiyeti mucibinde Eyub'de Si­ yavuş Paşa türbesi haziresine defnolundu.



MEZAR TAŞININ KİTABESİ ALLAH "Razıyım ben zatı Peygamber dahi hoşnuddır Sayemendi rahmet olsun makberi Makbulemin Cevheri eşkimle yazdım zevcemin tarihini Baği Firdevsi berin olsun yeri Makbulemin 16 Cuınaddahire 13 16 Sadaret Mektubi Kalemi Müdir Muavini Mehmed Fuad Beyin zevcesi ve mer· hum Hacı İbrahim Efendinin kerimesi edibei şehire Makbule Lemean Hanımın ruhiçün rızaenlillahi Tealat Elfatiha". ı



Zevci Fuad (Beyin} ifadesine göre: Saray ıstılahınca "Kahvecibaşı'', dairenin



memuN, müdiri ı.ıınunıdur. Kahve pişirenlerin başı demek değildir.



en



mücehayyiıı



9 10



AYAK UCUNDAKİ TAŞTA "Tahattürile beni bir zeman eden tedhiş Kemali matem ile gördüğüm şu halindir Teessürüm ebedidir, vasiyetin cari Gönül vefate kadar makesi hayalindir". Hayatının



on



dört senesini hastalıkla geçirdi. Zevcinin bir mersiyesinde:



"Üç beş sözıe yoktu iktidarın



Dört kette yarıldı cismi zarın"



beytinden de anlaşıldığı vechile son derece muztarib olduğu halde yine zevcinin söylediği kıt'a gösterir ki halinden şikayet eylemezdi: "Cid ile melllf idi etmezdi asla iştika Görmemişken istirahat hayli müddettenberi Hazreti Allahın eşfakından ümid eylerim Cenneti aden oldu nuri dide lem'anın yeri". Tevfik Fikret "Servetifünun" la neşreylediği manzumede: Bir ruhi zi daha ile bir cismi na tuvan Çekdin bu kahrı kaç seneler ey edibe sen Yıllarca ıztırabı maraz, sonra terki can Buymuş nasibin öyle mi dehri sefilden Mümkin, şu mevsimin bakarak ihtizarına Bir sonbahara benzetivermek zavalini Erdin göz açmadan şebi ömrün neharına Bittin bitiı::meden daha deviri kemalini" diyor. * **



Gazete ve mecmualarla neşriyatta bulunan ilk Türk kadınlarındandır. Yazıla­ rının çoğunu yatakta yazmıştır. Nesirleri, nazımlarından ziyadedir. Ahlaki eserlerini, Şurayı Devlet Reisi Said Paşa takdir ettiğinden makamı sa. darete tavsiyesi üzerine şefekat nişanı verildi. Edebi eserlerinin bir kısmı "Hanımlara Mahsus Gazete" sahibi lbnülhakkı Tahir [Bey} tarafından tab edilmiştir. Merhumenin "Make.!.i Hayal" namını ver­ diği mecmuai asarının nüshası kalmadığından diğer asarile beraber vefatında gaze­ telere yazılan makaleler, yine "Makesi Hayal" ismile tab ettirilerek hasılatı "Asker Ailelerine Yardımcı Hanımlar Cemiyeti" ne ihda olunmuştur. * **



911 MÜNACAT Ey lUtfi



azim Zülcelilim



Malum sana şu gamlı halim Takririne yoktur ihtimalim



Mihnetle ne rütbe bimecalim



MalUın sana şu gamlı halim



§



Mekşuf sana bütün melalim



Ey kaşifi cümlei hafaya



vücudüm ifna



Darusi bulunmuyor da asla



Etmekte maraz,



Pek müdhiş olur derim zevalim Fikrimce iki garibi elbet



Berbad kılar bu hicrü firkat



Ey Haliki Mutlakı Avalim



Esrarın eder ukuli naçar



Bir sende ümidi şevki balim §



Ermezse zevale derdü illet



Bir sahibi ınaderü iyalim §



Bin şekli letafet eyler izhar



Reftarü biram içinde asar



Emrinle mevasiminde daim Vaktinde açar bütün çiçekler Guya ki bahar imiş zamanı



§



İhtar kim eyliyor nihani



Meşşatei nuri hüsnü ani



Kim etti baharı ya mübeşşer Baran olarak inen zemine Yerden mi çıkar göke acaib Mensub Tarikii leyi içinde taban



§



Göklerdeki renk renk sehaib Ya kimdir olan o hake sahib



İlahi alemine § Bak kevkebi.i mahi ruhperver



Hurşid imiş eden münewer Derler şu seheble lem'a küster Hurş.ide kim etti nuri ihsan :Sensin veren intizamü darat Ey



§



sahih olan bu cismü cine



İnşad buyurduğun cihane Maruz ise



can



imtihane



Şayan değil midir mükafat



Etmekte celaletin Efendim



Bir şey mi bana cihanda haşa



§



Emvatı beka içinde ihya Bir Uze hayatı sıhhat ita



Bir haste zaifi müstemendirn



'



MECBUR Ahmed Mecbur [Efendi], Mülkiye kaymakamlarından AbduHah Nabi Efen­



dinin oğlu Mehmed Said Efendinin oğludur. 1853 [ 1269 H.] de Çankm'da doğ­ du. Ceddi Şeyh Mehmed za;m Efendiye nisbetle "Zaimzade" denilirdi. Bir müddet medreseye devam ettikten sonra - yeni açılan --.,- Rii§di Mekte­ bine girdi. Okutulan dersleri bitirdi. Ticaret Mahkemesi Zabıt Katibliğine ve bir müddet sonra Baş Katibliğine tayin edileli. Muahharen memuriyetten İstifa ve Mi.ifti Mustafa Hazim Efendinin dersle­ rine deV2.ın etti. 1884 [ 13 0 1 H.] de icazetname aldı. Osmanlı medresesine müder­ rıs oldu. Onar sene fasıb ile iki defa talebesine icazet verdi. İdadi Mektebine akaid ve yazı muallimi tayin olundu. İmaret Camiinin hatibi idi. 1898 [ 1 3 16 H.] de Tarikı Nakşibendi'ye intisab eyledikten sonra inzıva etti. Oğul1arının ve kızlannın ziyaı Üzerine ruhan ve cismen muztarib oldu. 1919 [Teş­ . rinievvel 1335] da Çankırı'da vefat etti. Sarı Baba kabristanına defnedildi. Kadri kemali tanıyan erbabı kemalden Ça nkırı meb'usu Ahmed Talat, mukad­ dema bana gönderdiği terceınei halde ve bilahare bastırıp bir nüshasını ihda eylediği "Çankırı Şairleri"



namındaki



kıymetli eserinde diyor ki:



"Mecbur Efendi, uzun boylu, gür sakallı, müşekkel, dine, hoç suhbet, çok haşin, sert idi. Huşu­ neti,



ahlaksızlığa



karşı



idi.



Mekreb



taiebesiı1den



dayağı;,ı



yeıniyen



yok



gibidir.



otum1azdı. İlmile mağrur idi. l\11edresesini genişletti. Kargir bir kütübhane tesis ve



Çarşıda,



1200



kahvelerde



kitab vakfet­



ti. Çocukluğunda şiire heves etmiştir. Tokatlı Aşık Suzi tarafından "Vefdi" mahlası verilmiştir. Div:>­ nını tertib ederken bu mahlası "Mecbur" a tahvil eylemiştir. Arabi ve Farisi'ye layıkile . vakıf idi. B" iki lisanda manzumeler yazmıştır. Veled Çelebi zamanında Çankırı Mevlevihanesi mesnevi hanlığı



cih ·olunmuştu. Lisanı, Çankırı şairlerinin içinde en düzgün olanıdır1• İfades; selistir. Heca · ile pek yazmıştır. Derviş, medrese alimi, cami hatibi, abid ve zahid olmasına rağmen mutaassıb değildi.



tev­



az:







dayi pervr.rdi. Bir mecliste. saz çalınmağa başlanınca nadanlardan biri, haram olduğunu söyler. Me� Efendi "Benim için çalgı dinlemek farzdır" der, herifi susrurur." * **



Lüzum varsa tekrar edelim: Erbabı bilir k i alimlik başka, şairlik yine başkadır. Her alim, şair olamadığı gibi her şair de alim olamaz. Alimlik, say ve ikdam ile iktisab olunabilir. Hilkat, mükemmel olınazsa ilim, insanı alim etmez, bu da ayrı bir bahis. Latife: "Dili en dlizgiin olan böyle olurs� Talat!



Var k.yar. "t l::i nasıl dilli imiş bakiler,.



913 Şairliık için de gayret lazımdır. Fakat Hilkatte feyzi şaırıyet yoksa gayretin



gayesi, aruz ilmini öğrenerek divanlar dolusu mevzun söz söylemehen, yahud par­



mak hisabile birçok laf düzmekten ibaret kalır. İşte şiirlerimiz, i§te şairlerimiz. Bin­ lerce divan sahibi içinde kaç kimseyi hakiki şair addediyorsunuz? "Bunu elbette bilir şairler



Şair olmak nekadar mü�kildir."



Mecbur Efendi merhumun da fazlü kemalile beraber şairlikten hayli uzak me­



safede bulunduğunu söylemeğe mecburuz.



"Ben de severim hüsni seda, hub cemali" Mısraı gibi çirkin sözleri şiir de, nazımda, "hüsni seda" da, "hub cemal" de ka­ bul etmez. Sözlerinin şiir ile münasebeti olmıyan bazı zatları da görlniyecek olanlara derim ki:



bu



esere dercettiğimi ho�



Ne yapalım, en değerli ve müntahab şairlerimize münhasır olarak bir eser ıer­ tib etmiyoruz ki değerlileri istikbal ve değersizleri istiskal edelim. Eserimiz, bir nevi tarihtir, tarihe eşhası vak'anın değerlisi de girer, değersizi de. Bahusus koltuklarında



- son senelerde her evde çoğa1-an mütenevvi ve mü­



zeyyen yastıklar büyUkli.iğünde - bir koca cild divanla, yahud mecmua ile ortaya çıkan, kendilerine okuyucu bulan ve - haklı haksız - isimlerini edebiyat tarihine



geçirten ademleri nasıl kapı dışarı edelim?



* * '�



GAZEL Talib olan alemde kemalatı bekaye Kılmaz nazarı rağbeti bu kevni fenaye Say ile bulur talib olan feyzü kemali Gitmez emeği ehli dilin mahvü hebaye Her kim bu rehi aşka olur sıdk ile salik Elbet anı Hak, vasıl eder semti Hüdaye Bu rahe vusulin sebebi himmetü İrşad Hizmetile bir pür himem erbabı vefaye Çün zatını ilan içün ebhası sühande Bir ismi latif lazım olur her şüeraye Mecbur dedi ilham ile mahlas sana Hazim Yazup kalemi himmet ile levhi semaye * **



Son Asır Türk



Şairleri



-



58



9 14



Bu gice beytülhazende firkati canan ile 1 Alemi bidarü bizar eyledim efgan ile Nalişi dilsuzuna hayran kıldım bu seher Gülşen içre andelibi goncei handan ile Heft derya eylemez teskin dili suzanımı Ol kadar yandı derunum ateşi hicran ile Çünk'. Yareb olmadı yar ile ikbal yar bana Yektir öLneklik sürünmekten bu halü şan ile Arzıhal et rahmeder Mecbur bişübhe o dest Y:marak yakılarak bu didei giryan ile



MECDi Abdülaziz Mecdi, Bölükoğlu Hafız Hasan Efendinin oğludur.



1865



de Balı­



kesir'de doğdu.



Rüşdi Mektebini bitirdikten sonra o mektebe ikinci muaUim tayin olundu. Ule­ ma ve üdebadan dayısı Yahya Nef'i Efendiden medresede tedris olunan ullım ile Farisi okudu. İstanbul'da Meclisi Maarif'te imti­ han edilerek ehliyeti tebeyyün ettiğinden Balıke­ sir İdadi Mektebi ve muahharen Girid Mektebi Kebiri İslami Edebiyat Muallimliğine nasbedildi. Bir müddet sonra İstanbul'da Daıi.ilınualli­ mini Aliye Edebiyat Muallimliğine tayin kılındı ise de a halinin ısrarı üzerine Hanya'da bırakıldı. Orada dört sene muallimlik etti. Girid'in ziyaı üzerine İstanbul'a döndü. Tedristen feragatle - o zamanın en maruf tüccarından olan - Tan­ tavizade Halid [Efendi} ile birlikte ticaret eni. Mısır';ı gidip geldi. Meşrutiyetin ilanında Karesi meb'usu ya­ pıldı. Meclisin katiblik vazifesini de ifa etti. Dördüncü intihab devresinde tekrar . Karesi meb'usu ve Meclisin ikinci reis vekili oldu. Meclisin feshinden sonra Şurayı Evkaf azalığına ve bir buçuk sene sonra Şıira'nın ilgasında Ankara'da Şer'iye Vekaleti müsteşarlığına tayin olundu. Vek aletin ilg�ına kadar o hizmette bulundu. Kendi arzusile memuriyetten feragat ve İstanbul'da ihtiyarı üzlet etti. Va.ktile arkadaşlarından bir zat tarafından yazılıp üstad Abdülaziz Me cdi'nin bana gönderdiği tercemei halinde deniliyor ki:



"Gençliğinde Balıkesir camilerinde halk vaız ve nasihat ile iştigal ve takrirdeki selaset ve 'kudreri ile İştihar etti. Düstun hareketi, nef'i nas ile hayrünnas olmaktır. Tedrisatından pek çok gene istifade etmiştir. Meb'uslı.ik, az çok siyasetle işıigalini mucib olmuş ise de hayatının kısmı azamını - hak-ikari aziıne tanıdığı - ilmi tasavvufa sarfeylemi�ir. Eş'arının ekseri mutasavvifanedir.''



Üstad, fuzalanın · ezkiyasından, edib, nükteşinas, kahili hitab, letaife ve meha­ sinü bedayie mail, melihulvecih bir zattır. Şiirleri güzel ve emsaline faiktir. Bazı manzumeleri meonualarda inti§ar etmiştir. * **



9! 6 GAZEL



Şule salmış nıyine envarı Mevla renk renk Nuri kudsiyet cemalinden hüveyda renk renk Mazharı nurı nigahın olduğum gündenberi Sineden pertev feşandır nari sevda renk renk Aşkı feyyazm füruğundan mehasingah olup Safha safha gülşen oldu dilde peyda renk renk Silıedir Hakkın hakiki şulegahı akdesi Nurı Hak'tan olsa da vadii Sina renk renk Renk renk ezhare düşmüş sanki nurı afitab Aksi nıhsarınla olmuş nakşı diba renk renk Münceli sayende her fikrimde bin nurı sürur Runümadır her sözümden feyzi ala renk renk Sineden Mecdi huruş ettikce aşkın şulesi Kainatı dildedir arşı mualla renk renk *



**



Uzubet oldu nihayet çıkan azabımdan İrişti nure gönül nare incizabımdan İşin nedir senin ey gam bu bezıni vuslatta Çekil benim şu safagah olan cenahımdan Harabedir diyerek geçme iltifata değer Tefehhus eyle künuzı dili harabımdan Huda Huda diye feryad eder rübabı derun Sadayı Hakkı işit gel benim rübabımdan Ne sönmez ateşi varmış garamı pirinin Lehibi dil daha muhrik demi şebabımdan Bu nazını dilkeşi Mecdi kopardı kilki beliğ Riyazı dildeki ezharı bihisabımdan * **



ŞÜUN



Cihan darülbedayidir, bedayihanei gülgWı Fezasında ne varsa hüsnüne insan olur meftun Şüunı sermediyette ilahi neşveler efzun Seriri ihtişamından güler memnun ile mahzun



9 17 Kederlerde safa meknun, safalar gam ile meşhurı



Şüunatı cihanda mevc urur esrarı günagun



§ Kesafetle olur sükenayı haşmet narı beyzadan



Cihan revnak bulur ezdad ile icrayı gavgadan Bedayi runümunıdur dildeki esrarı sevdadan



Gelir hayret temevvücgahı asarı temaşadan



Kederlerde safa



Şüunatı cihanda



.



. . • .



. . .



.



.



. • • .



§ Bu haşmetgahı devvann haber yoktur medarından Çıkar avazei tekbi ri kudret her kenarından



Akar hayret fürui



neyyiratı bikararından



Bürün ezmanü edvarı mücerred ihtiyarından Kederlerde safa . . . . . .



.



Şüunatı cihanda . . . . . .



.



§ Haber aldınsa kalbinde olan sırrı hüveydadan Tekevvün cuşı hılkat mevcelerdir bahri manadan "Dekart" ın ruhwıa bir deste



gül at semti baladan



Şemimi mefharet duysun bu destavizi dünyadan Kederlerde safa



. . . • . . .



.Şüunatı cihanda . . . . . .



.



MEMDUH



Mehlned Memduh [Pap], vüzeradan Mazlum Fehmi Paşarun:ı oğludur.



[1255 H.] da İstanbul'da doğdu.



183!t·'



Bayezid ve Valide Rüşdi Mekteblerinde okudu. Yedi yaşında hacelik2 ve do­ kuz ya,Şında rütbei Rabia nişa1112 verildi. 1854 [1271 H.} de Hariciye Nezareti Mek­ tubi Kalemine memur ve salise rütbesi tevcih edil­ di.



Sultan Abdiilaziz'in culfuunu müteakiben: "7500" kuruş maaşla Mabeyin Kitabetine tayin ve rütbesi mütema yize terfi kılındı. Babam .Lviehmed Emin Paşa merhumla, Da­ hiliye Nazırı iken bir gün evine gitmiştik. Bir münasebetle dedi ki: "Evaili halimde altı sene maaşsız olarak Ha­ riciye Mektubi Kalemine devam ettim. Kalemin ser halifesi Saib Bey, mahlul vuku buldukca yi� mi beş kuruş teklif ederdi, kabul etmezdim. Sul­ tan Abdülaziz merhumun cülusunda dört beş be­ yitli bir tarih takdim ettim. Bir gün Mabeyin Ki­ tabetine memur edildiğimi haber verdiler. Hu­ zura girdiğimde Padişah, fesini ve cübbesini çıkarmış oturuyordu. Ben, girince fe­ sini giydi, cübbesini arkasına aldı. Resmi tazimi ifa edip geriye çekildim. Benimle­ beraber gil.'len Başkatib Halkdıktan sonra -· ya111nda bulunan



-



ehibbamızdan şaır



Adana'lı Hakkı Beye "Ne garib şey, eazımı vükelayı fihomdan bir vezid alişana "söyleyiniz" denilir mi? . "Hakipayı devletlerine arzediniz" demek icab etmez mi? B abıa li terbiyesine ya kışa n bu değil midir?"'



tarzında saçmalar saçarak beni tayib etmiş. Hakkı merhum da "O, Babıali terbiyesini en iyi bilenler­ den ve tatbik edenlerdendir. Fakar teessür ve telaş ile öyle söyledi" demiş. Bu muhavereyi duyduktan



sonra



her, yerde verdik, veriştirdik. Babıali'nin terbiyesini gösterdik!



çıkageldi. Çiinki bir fime ikaz edilmesi melhuz idi.



Bab amız da telgrafı beklemede- · la'nın "Pars''. ını alarak hükumete geldim. Emsi gün Kfunil Paşa, çağırdı. Nezdinde o .vakit bir iki ay evvel İzmir'e gelen Ferik Şakir Paşa da bairadei seniye hazır bulunuyordu. Kamil Paşayı el inde bir zabtı varakası rutmakla meşgul gördüğüm. zem an . hayretim arttı. Bana edilen sual aynen şudur: "Seih­ hane gazinosunda Mabeyin kitabetinden matrud Mus tafa Bey yanınıza geldiği zeman "Buyurı:n !n­ kalım. Siıi de cemiyetimize aldığımızdan dolayf b3htiyarız" demişsiniz. Bunun aslı var mı?" Verdi­ gim cevab da nynen budur: "Ben · hiç bir vakit bu gazinoya gitmedim. Mustafa Deyi sevmem. Cemiyet ııamile bir şey bilmem. Ayıp oluyor. Maksat biraz manalıca irade buynılsıı." Ertesi günü idi ki Bidis'e gitmekliğiın lazımgcldiği tefhim edi ldi ve ben, Bitlis'e gittim. Bitlis'te;Q ra�kkacı mevsukaya nazaran İradei Hazreti Padişahi, Bitlis'e benim İzmir'de tevkifimden bir hafta ve gazinoda oturduğum isnad olunduğu gündtn on Üç gi"ın evvel tebliğ olunmuş. H akikati hal komedilik. ten tecri d edilirse bazı adayı insa·niyetin Kamil Paşa hakkında o vakit peyda ettirdikleri bir zannı sa­ lıifin Şakir Paşa tarafından teyid edilmesine bir mecburiyeti lcimei menfaatkiırane his olumnasıoduı ibarettir. Artık ilerisini sen anla.-" hiç bir taraftan n1akul bir



Ve yalnız vJ!idcmi



.•



Tokacli Zade Şekib merhum, İzmir'de intişar ed� "Yeni İzmir" adlı mecmua.­ ya yazdığı makalede diyor ki: . "•••



Abdülhalim



tekerrürü



Memduh'u



sevmek ıçun lcerıdisile bir !cerre



konuşmak kifayet



ederdi.



Mülakatın



ona karşı herhalde kuvvetli bir incizab husulüne sebcb olurdu. Mükenlmel br. terbiye, fed her zeman ve hususile birkaç kadeh atınca güler, güldürür, en kederli simalarda bile beşaşeder pey•.h ederdi. Kendisinden hiç ayrılmadığımız; ayrılamadığımcz Memduh'un karlı dağlar arasına sıkışmış kd!• mış olan Bitlis' de . de bizi neşat. aver musahabesile zevl