Tus Kampı Gün Sonu Özet Bilgiler, Tusdata, 2010 [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

TOrkiye'nin Her Yerinde Yan1n1zday1z



www.tus.com



ANATOMİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER (GÜN SONU ÖZET BİLGİLER)



KEMİKLER 1. HUMERUS



• Humerus‛un collum‛u ile n. axillaris ve a. circumflexa humeri posterior komşudur. • Humerus corpus‛u ile n. radialis ve a. profunda brachii komşudur. • Humerus‛un distali (supraepikondiler kısım) a. brachialis ve n. medianus ile komşudur. • Humerus‛un epicondylus medialis‛i n. ulnaris ile komşudur. 2. Ilium‛daki SIAS (spina iliaca anterior superior)‛a m. sartorius ve lig. inguinale tutunur. SIAI (spina iliaca anterior inferior)‛a ise m. rectus femoris tutunur. M. rectus femoris‛un buradan başlaması sayesinde m. quadriceps femoris uyluğa fleksiyon yaptırabilir. 3. N. pudendus ile a.v. pudenda interna, hem for. ischiadicum majus‛tan hem de for. ischiadicum minus‛tan geçer.



10. Os occipitale‛deki;



• F o r . m a g n u m ‛dan medulla spinalis ve zarları, a.vertebralis, n.accessorius‛un spinal parçası geçer.



11. Os temporale‛deki;



• Meatus acusticus internus İçinden; n. facialis, n. vestibulocochlearis, n. intermedius, a.v. labyrinthi geçer.



12. Fossa pterygopalatina tabanı yukarıda tepesi aşağıda, dört duvarı olan, bir piramide benzeyen orbitanın arkasında bir çukurdur. Fossa pterygopalatina, foramen rotundum ile fossa cranii media‛ya, fissura orbitalis inferior ile orbita‛ya, foramen sphenopalatinum ile burun boşluğuna, fissura pterygomaxillaris ile fossa infratemporalis‛e for. palatinum majus ve minus cavum oris‛e açılır. 13. Fossa pterygopalatina içindeki oluşumlar • A. maxillaris • Ganglion pterygopalatina



EKLEMLER



4. PELVİS ÇAPLARI • Conjugata vera; promontorium ile symphisis pubica‛nın arka-orta noktasını birleştiren apertura pelvis superior ile ilgili en dar çaptır. • Conjugata diagonalis; promontorium ile symphisis pubica‛nın en alt noktasını birleştiren apertura pelvis superior‛un vaginal tuşe ile ölçülebilen tek çapıdır. 5. Tuberositas tibia‛da lig. patella (m. quadriceps femoris‛in tendonu) sonlanır. 6. Collum fibula kırıklarında n. peroneus (fibularis) communis zedelenmesi olur. Bu durumda kişi ayağına dorsifleksiyon (ekstensiyon) yaptıramaz ve kişide “düşük ayak” meydana gelir. 7. Septum nasi osseum‛un arka ve üst kısmını oluşturan kemik os ethmoidale‛dir. 8.



OS SPEHENOİDALE‛DE BULUNAN • Canalis opticus‛tan n.opticus, a. ophtalmica geçer.



• Fissura orbitalis superior‛dan n. oculomotorius (III), n.trochlearis (IV), n.trigeminus‛un ophtalmic dalı (V1), n.abducens (VI) ve v. ophtalmica superior geçer. • For.ovale fossa cranii media ile fossa infratemporalis‛i birbirine bağlar ve içinden n.mandibularis geçer.



• N. maxillaris



14. Discus articularis‛i bulunan eklemler;



• Symphisis intervertebralis • Symphisis pubica • Art. sternoclavicularis • Art. acromioclavicularis • Art. radiocarpalis • Art. radioulnaris distalis • Art. temporomandibularis 15. Labrum articulare‛si bulunan eklemler; • Art. humeri • Art. coxae



16. Art. radiocarpalis; Radius‛un distal ucu ile os scaphoideum ve os lunatum, bir discus aracılığıyla ulna distal ucu ile triquetrum arasında oluşan, elipsoid tipte bir eklemdir.



17. Art. carpometacarpopollicis; Birinci metacarpal kemiğin eğer şeklindeki tabanı ile os trapezium arasında oluşan sellar tip bir eklemdir. 18. Art. genus‛un dış ligamentleri;



• F o r . r o t u n d u m fossa cranii media ile fossa pterygopalatina‛yı birbirine bağlar ve içinden n.maxillaris geçer.



Lig. patella, lig. collaterale mediale, lig. collaterale laterale, lig. popliteum obliquum, lig. popliteum arcuatum‛dur.



• For.spinosum‛dan dura mater‛i besleyen a.meningea media (a.maksillaris) geçer.



İç ligamentleri;



9. O s t e mpor ale i le O s occi pi t ale t ar a f ı n d a n oluşturulan; For.jugulare‛den; n.glossopharyngeus (IX), n.vagus (X), n.accessorius (XI) geçerek fossa cranii posterior‛u terk eder.Sinus sigmoideus, for.jugulare‛ye girerek v.jugularis interna adını alır. Sinus petrosus inferior, for.jugulare‛ye girerek v.jugularis interna‛ya açılır.



Lig. cruciatum anterius, lig. cruciatum posterius, lig. meniscofemorale anterius, lig. meniscofemorale posterius ve lig. transversum genus‛tur. Lig.cruciatum anterius ve lig.cruciatum posterius, art. genu‛nun rotasyonuna engel olan ligamentlerdir. Bu nedenle art.genus‛da rotasyon travmasında bu ligamentler kopar. 19. Lig. alaria, başın rotasyonunu kontrol eden esas ligamenttir.



2



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



Memebrana tectoria, lig. longitidunale posterius‛un axis‛ten sonra yukarıya doğru devamıdır.



anterior‛un önünden (yüzeyelinden) n. phrenicus geçer.



Lig. nuchae, lig. supraspinale‛nin C7‛den sonra oksipital kemiğe uzanan kısmıdır ve başın ekstansiyonunu sınırlandıran ligamenttir.



26. Trigonum suboccipitale (ense üçgeni)‛nin sınırlarını 3 kas yapar;



KASLAR 20. Yüz mimik kaslarının siniri n. facialis‛tir. 21. M. temporalis, m. masseter, m. pterygoideus medialis ve m. pterygoideus lateralis çiğneme kaslarıdırlar. Bunlardan sadece m. pterygoideus lateralis çeneyi açar. Hepsinin siniri n. mandibularis‛tir. 22. N. accessorius‛un pars spinalis‛inin inerve ettiği iki kas; m. trapezius ve m. sternocleidomastoideus‛tur. 23. Trigonum caroticum‛un sınırlarını üç kas yapar; • M. sternocleidomastoideus • M. digastricus‛un venter posterior‛u • M. omohyoideus‛un venter superior‛u Bu üçgenin içerisinde;



• • • • • • •



A. carotis communis A. carotis interna A. carotis externa ve dalları V. jugularis interna ve ona açılan venler N vagus N. hypoglossus Derin servikal lenf düğümleri



24. Hyoid-üstü kaslardan m. digastricus‛un venter anterior‛u ile m. mylohoideus n. mandibularis tarafından; m. digastricus‛un venter posterior‛u ve m. stylohyoideus n. facialis tarafından, m. geniohyoideus ise C1 spinal sinir tarafından uyarılır. H y o i d - a l t ı kaslardan m. sternohyoideus, m. sternothyroideus ve m. omohyoideus ansa cervicalis tarafından, m. thyrohyoideus ise C1 spinal sinir tarafından uyarılır. 25. M. scalenus anterior ile medius arasından a. subclavia ve plexus brachialis‛in truncus‛ları geçer. M. scalenus



• M. rectus capitis posterior major • M. obliquus capitis superior • M. obliquus capitis inferior İçerisinde



• A. vertebralis ve n. suboccipitalis bulunur. 27. M. latissimus dorsi‛nin siniri n. thoracodorsalis‛tir. • Mm. rhomboidei ve m. levator scapula‛nın siniri n. dorsalis scapulae‛dır. • M. serratus anterior‛un siniri n. thoracicus longus‛tur. 28. M. pectoralis minor proc. coracoideus‛ta sonlanır. Humerus‛a tutunması olmadığı için kola hiçbir hareket yaptıramaz. 29. Diaphragma‛daki; • For. vena cava (T8)‛dan; v. cava inferior ve sağ n. phrenicus geçer. • Hiatus oesophagus (T10)‛dan; oesophagus, sağ ve sol n. vagus‛lar ile a. v. gastrica sinistra‛nın özefagial dalları geçer. • Hiatus aorticus (T12)‛dan; Aorta descendens, ductus thoracicus ve bazen de v. azygos ile v. hemiazygos geçer. 30. Rotator cuff kasları dört tanedir.



• M. supraspinatus (S) • M. infraspinatus (I) • M. teres minor (t) • M. subscapularis (S) - Tuberculum majus‛a yukardan aşağı doğru; m. supraspinatus-m. infraspinatus-m. teres minor tutunur. - T u b e r c u l u m m i n u s ‛a tutunan tek kas m. subscapularis‛tir.



ANATOMİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



31. M. teres major kola iç rotasyon, m. teres minor ise dış rotasyon yaptırır. 32. Kolun abdüksiyonu; • M. supraspinatus kolun ilk 15 derecelik abdüksiyonunu, yani kolun ilk kalkma hareketini başlatır. Daha sonra M. deltoideus‛un kolun en kuvvetli abdüktorleri olan medial lifleri 90 dereceye kadar olan abdüksiyonu sağlar. • M. trapezius‛un ile birlikte m..serratus anterior kolun 180 dereceye kadar olan abdüksiyonunu yaptırır. 33. Spatium Axillare Laterale (Humerotrisipital veya Quadrangular Aralık) Lateralden humerus (collum chirurgicum), medialden m. triceps brachii‛nin caput longum‛u, üstten m. teres minor alttan da m. teres major ile sınırlanan bu aralıktan, n. axillaris ile a.v. circumflexa humeri posterior geçer. 34. Spatium Axillare Mediale (Skapulotrisipital veya Triangular Aralık) • Lateralden m. triceps brachii‛nin caput longum‛u, üstten m. teres minor ve alttan m. Teres major ile sınırlanan bu aralıktan, a.v. circumflexa scapulae geçer. 35. Fossa axillaris‛in duvarları;



Ön: M. pectoralis major Arka: M. latissimus dorsi İç: M. serratus anterior İçindekiler;



• A. v. axillaris ve dalları • Plexus brachialis‛in infraclavicular parçası ve dalları • Axillar lenf düğümleri 36. N. medianus, m. pronator teres‛in iki başı arasından geçer. 37. Kolunun ve önkolunun fleksiyonu ile önkolunun supinasyonu önemli derecede azalmış bir kişide, n. musculocutaneus zedelenmesi olduğu düşünülmelidir. Çünkü, n.musculocutaneus zedelenmesinde m. coracobrachialis, m. brachialis ve m. biceps brachii fonksiyon dışı kalır. Ayrıca önkolun lateral bölgesinin deri duyusu kaybolur. 38. M. palmaris longus‛un tendonu, a. ulnaris ve n. ulnaris retinaculum flexorum‛un önünden (yüzeyelinden) geçer. 39. Fossa Cubitalis Sınırları







Lateralde; m. brachioradialis



• Medialde; m. pronator teres • Tabanı; humerus‛un epikondüllerini birleştiren hayali transvers çizgi • Çatısı; deri, fasya ve aponeurosis bicipitalis (lacertus fibrosus) İçinde bulunan anatomik yapılar



• N. medianus • A. brachialis ve uç dalları olan a. ulnaris ile a. radialis • N. radialis ve derin dalı (n. interosseus posterior) • M. biceps brachii‛nin esas tendonu • Nodi cubitales (nodi supratrochleares) V. mediana cubiti, fossanın çatısından geçer. N. ulnaris ve n. musculocutaneus‛un fossa ile ilgisi yoktur.



3



40. M. brachioradialis; n. radialis‛ten uyarılıp önkolun ekstensör grup kaslarından olmasına rağmen dirsek eklemini ön taraftan çaprazladığı için önkola fleksiyon yaptırır. El bilek ekleminin distaline geçmediği için ele hiçbir hareket yaptıramaz. 41. Fovea radialis‛i (Anatomik enfiye çukuru) 3 kasın tendonu sınırlandırır; • M. extensor pollicis longus • M. extensor pollicis brevis • M. abductor pollicis longus Bu çukurun içerisinden a. radialis, yüzeyelinden v. cephalica geçer ve tabanında scaphoideum ve trapezium bulunur. En sık kırılan karpal kemik olan os scaphoideum‛un kırık muayenesi buradan yapılır.



42. Pes anserinus‛un yapısına katılan kaslar; • M. sartorius



• M. gracilis



• M. semitendinosus



43. Trigonum Femorale Sınırları • İçte; m. adductor longus‛un lateral kenarı • Dışta; m. sartorius‛un medial kenarı • Yukarıda (taban); lig. inguinale • Döşemesi; dıştan-içe doğru; m. iliacus, m. psoas major, m.pectineus ve m. adductor longus İçinde dıştan-içe doğru (NAVL); • N. femoralis • A. femoralis • V. femoralis ve v. saphena magna‛nın proksimal parçası • Lenf damarları ve inguinal lenf düğümleri 44. Canalis adductorius (Canalis subsartorialis, Hunter Kanalı) m. sartorius‛un altında (derininde, arkasında) dır. İçerisinde a. femoralis, v. femoralis ve n. saphenus ile n. obturatorius‛a ait lifler bulunur. 45. N. femoralis tarafından uyarılan kaslar • M. iliacus



• M. pectineus (genellikle)



• M. sartorius



• M. quadriceps femoris



• M. articularis genus N. obturatorius tarafından uyarılan kaslar • Uyluğun adduktor kasları (m. adductor brevis, longus ve magnus, m. gracilis) •



M. obturatorius externus (bir uyluk dış rotator kasıdır)



46. Fossa poplitea içinde n.tibialis, n.peroneus communis, a.poplitea ve v.poplitea ve v. saphena parva bulunur. Fossa poplitea travmalarında, tibia kırıklarında veya art . genus‛un arkaya doğru lüksasyonlarında n.tibialis zedelenebilir. N. tibialis zedelenmesinde bacağın fleksiyonu ile ayağın plantar fleksiyonu ve inversion hareketlerinde zayıflama görülür. Hasta ayak parmakları üzerinde yükselemez. Ayağın plantar yüzünde duyu kaybı meydana gelir. 47. M. gluteus medius uyluğa abdüksiyon ve iç rotasyon yaptırır. Yürürken pelvisi yere basan ayak tarafına çeken kastır. N. gluteus superior‛dan uyarılır. Bu sinirin felcinde ördekvari yürüyüş (trendelenburg belirtisi) görülür.



4



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



48. Ischiocrural (Hamstring) kaslar; m. semitendinosus, m. semimembranosus ve m. biceps femoris‛tir. Bu kaslar bacağın esas fleksörleridirler ve n. tibialis‛ten uyarılırlar. 49. Ayağın invertör kasları; m. tibialis anterior (n. fibularis profundus‛tan uyarılır) ve m. tibialis posterior (n. tibialis‛ten uyarılır)‛dur. Ayağın evertör kasları; m. fibularis longus, m. fibularis brevis (n. fibularis superficialis‛ten uyarılırlar) ve m. fibularis tertius (n. fibularis profundus‛tan uyarılır)‛tur. 50. Ayağına dorsifleksiyon (ekstensiyon) yaptıramayan bir kişide n. fibularis profundus (veya n. fibularis communis); Ayağına plantar fleksiyon (fleksiyon) yaptıramayan bir kişide n.tibialis zedelenmesi vardır. 51. Tendo Calcaneus (Achilles Tendonu): M. triceps surae‛nın (m. gastrocnemius ve m. soleus‛un) sonuç tendonlarının birleşmesi ile oluşur. Calcaneus‛a tutunur. 52. Kalça Ekleminde Uyluğa Hareket Yaptıran Kaslar; • Fleksiyon; m. iliopsoas (en kuvvetlisi), m. tensor fasciae latae M. sartorius, m. pectineus, m. rectus femoris, m. adductor longus ve diğer addüktör kaslar yardım eder. • Ekstensiyon; m. gluteus maximus (en kuvvetlisi), iskiyokrural kaslar (m. semitendinosus, m. semimembranosus, m. biceps femoris) ve m. adductor magnus • Abdüksiyon; m. gluteus medius (en kuvvetlisi) ve m. gluteus minimus M. tensor fasciae latae ve m. sartorius yardım eder. Uyluk dış rotator kasları da fleksiyondaki uyluğa abdüksiyon yaptırırlar. • Adduksiyon; m. adductor magnus (en kuvvetlisi), m. adductor longus, m. adductor brevis, m. gracilis ve m. pectineus M. obturatorius externus yardım eder. • Dış rotasyon; m. quadratus femoris (en kuvvetlisi), m. obturatorius internus, m. obturatorius externus, m. gemellus superior ve inferior. Ekstensiyondaki uyluğa, m. biceps femoris. M. piriformis, m. gluteus maximus, m. iliopsoas ve m. sartorius yardım eder. • İç rotasyon; m. gluteus medius, m. gluteus minimus ve m. tensor fasciae latae. Ekstensiyondaki uyluğa m. semitendinosus ve m. semimembranosus. 53. M. obliquus externus abdominis‛in oluşturduğu yapılar; • Lig. inguinale ve lig. lacunare • Anulus inguinalis superficialis • Fascia spermatica externa 54. Inguninal kanalın iç ağzı olan anulus inguinalis profundus fascia transversalis üzerindeki bir açıklıktır. M. obliquus internus abdominis‛in lifleri m. cremaster‛i oluşturur.



55. Canalis inguinalis Ö n d u v a r : m. obliquus externus abdominis‛in aponeurosis‛i



Arka duvar: Fascia transversalis Üst duvar: M. obliquus internus abdominis ile m. transversus abdominis‛in alt kenarları Alt duvar: Lig. inguinale ile medialde lig. lacunare yapar. Canalis inguinalis içerisinden erkekte funiculus spermaticus, n. ilioinguinalis ve n. genitofemoralis‛in genital dalı, kadında ise lig. teres uteri, n. ilioinguinalis ve n. genitofemoralis‛in genital dalı geçer. 56. Hesselbach Üçgeni (Trigonum İnguinale) Direk inguinal hernilerin geliştiği bölgedir. Sınırları • Altta; lig. inguinale • Dışta; a. epigastrica inferior • İçte; m. rectus abdominis‛in dış kenarı 57. Canalis Pudendalis (Alcock Kanalı) Fossa ischioanalis‛in dış duvarında fibröz bir tüneldir. M. obturatorius internus‛un fasyası üzerindedir. İçinden; a.v. pudenda interna, n. pudendus geçer. 58. Kadında gl. vestibularis major (Bartolin bezi) yüzeyel perine aralığında, erkekte bu bezin homoloğu olan gl. bulbourehralis (Cowper bezi) derin perine aralığında bulunur.



SOLUNUM 59. A. intercostalis‛ler; • A. intercostalis ant. (1.-6.); a. thoracica interna‛nın • A. intercostalis ant. (7.-9.); a. musculophrenica‛nın • A. intercostalis post. (1.- 2.); a. intercostalis suprema‛nın • A. intercostalis post. (3.-11.); aorta thoracica‛nın 60. Cartilago arythenoidea, cartilago cricoidea‛nın üzerinde oturur ve sesin oluşumundan sorumlu larynx kıkırdağıdır. Lig. vestibulare ve lig. vocale arkada arytenoid kıkırdaklara önde tiroid kıkırdağa tutunur.



ANATOMİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



61.



Meatus



Açılan Kanal / Paranazalsinus



V. cardiaca media r. interventricularis posterior ile, V. cardiaca parva da a. coronaria dextra ile beraber seyreder.



Meatus nasi inferior



Ductus nasolacrimalis



Meatus nasi medius



Sinus frontalis, sinus maxillaris, sinus ethmoidalis‛ in ön ve orta grubu (cellulae ethmoidales anteriores ve medii)



Meatus nasi superior



Cellulae ethmoidales posteriores



Recessus sphenoethmoidalis



• Ductus arteriosus Lig. arteriosum



Sinus sphenoidalis



• Ductus venosus



Lig. venosum



Etmoidal sinüsler, orbita ve optik kanalla olan yakın komşuluğu nedeniyle, enfeksiyonları orbita‛ya en kolay yayılan paranazal sinüslerdir. Özellikle arka grup etmoidal sinüslerin infeksiyonları, optik nörite neden olabilir. Sinus maxillaris‛in drenajı, ostiumlarının yüksek lokalizasyonu nedeniyle fakirdir. Bu yüzden, infeksiyonları en çok görülen paranazal sinüstür. 62. M. cricothyroideus‛un siniri n. laryngeus sup.‛un r. externus‛u, diğer larynx kaslarının siniri ise n. laryngeus recurrens‛dir. 63. Rima glottis‛i açan tek kas m. cricoarytenoideus posterior‛dur.



KALP 64. Basis cordis‛i sol atrium, apex cordis‛i sol ventrikül yapar. 65. Atrium dextrum‛da bulunan oluşumlar; • Ostium sinus coronarius • Crista terminalis • Sinoatrial nodül (SA nodülü = Keith Flack nodülü) • Mm. pectinati denilen kas kabarıntıları • Atrioventricular nodül (AV nodülü = Ashoff -Tawara nodülü) • Fossa ovalis 66. Ventriculus dexter‛de bulunan oluşumlar; • Valva trunci pulmonalis • Valva tricuspitalis • Crista supraventricularis • Mm. papillares • Chorda tendinea • Trabecula septomarginalis (moderatör bant + septum interventriculare) 67. Septum membranaceum, trigonum fibrosum dextrum, trigonum fibrosum sinistrum, anulus fibrosus dexter, anulus fibrosus sinister kalbin iskeletini oluşturan yapılardır. 68. SA nodu: Crista terminalis‛in üst ucunda AV nodu: Septum interatriale‛de His hüzmesi: Septum interventriculare‛nin membranöz parçası üzerinde bulunur. 69. Vv. cardiacae anteriores ve vv. cardiacae minima hariç tüm kalp venleri sinus coronarius‛a, o da sağ atriyum‛a açılır. V. cardiaca magna r. interventricularis anterior (LAD) ile,



5



70.Fetal Dolaşımla İlgili Bazı Yapılar ve Kalıntıları



• Foramen ovale



Fossa ovalis



• V. umbilicalis



Lig. teres hepatis



• A. umbilicalis



Lig. umbilicalis medialis



ARTERLER 71. A. carotis externa‛nın dalları; • A. thyroidea superior



• A. lingualis



• A. facialis



• A. pharyngea ascendens



• A. occipitalis



• A. auricularis posterior



• A. maxillaris (uç dal) • A. temporalis superficialis (uç dal) 72. A. carotis interna‛nın dalları; • A. hypophysialis superior ve inferior • A. ophtalmica • A. comnicans posterior • A. choroidea anterior • A. cerebri anterior • A. cerebri media 73. A. basilaris‛in dalları; • A. cerebri posterior • A. superior cerebelli • A. inferior anterior cerebelli (AICA) • Aa. pontis 74. Circulus arteriosus cerebri (Willis)‛yi oluşturan arterler;



• A. comnicans anterior



• A. cerebri anterior



• A. carotis interna



• A. comnicans posterior



• A. cerebri posterior 75. A. subclavia solda arcus aorta‛dan sağda ise tr. brachiocephalicus‛tan çıkar. • Dalları;



- A. vertebralis (a. inferior posterior cerebelli, PICA‛yı verir) - A. thoracica interna - Tr. thyrocervicalis (a. tyhroidea inferior‛u verir) Tr. costocervicalis (a. intercostalis suprema‛yı verir) 76. A. axillaris‛in dalları; • A. thoracica superior



• A. thoracoacromialis



• A. thoracica lateralis



• A. subscapularis



• A. circumflexa humeri anterior • A. circumflexa humeri posterior 77. A. brachialis‛in dalları; • A. profunda brachii



• A. radialis



• “Collateralis” sözcüğü içeren dallar



• A. ulnaris



6



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



• • • • • • •



78. Aorta thoracica‛nın dalları;



• A. bronchialis sinistri • A. intercostalis posteriores (3.-11.) • A. subcostalis • A. phrenica superior 79. Aorta abdominalis‛in



A. glutea inferior A. umbilicalis (a. vesicalis superior‛u verir) A. obturatoria A. vaginalis / A. vesicalis inferior (erkekte) A. uterina (üreterle çaprazı önemli) A. rectalis media A. pudenda interna (perinenin arteri)



84. A. iliaca externa‛nın tek önemli dalı; • A. epigastrica inferior



• Ön dalları; - Tr. coeliacus



85. A. femoralis‛in önemli dalları;



- A. mesenterica superior



• A. profunda femoris



- A. mesenterica inferior



86. A. poplitea‛nın dalları;



• Yan dalları;



- A. phrenica inferior - A. renalis



- A. suprarenalis media - A. testicularis/ovarica



• Arka dalları; - Aa. lumbales



- A. sacralis mediana



• Uç dalları; - A. iliaca communis dextra ve sinistra 80. Tr. coeliacus‛un dalları; • A. lienalis (a. gastroomentalis sinistra‛yı verir) • A. gastrica sinistra • A. hepatica communis - a. hepatica propria (a. gastrica dextra‛yı verir) - a. gastroduodenalis ü a. gastroomentalis dextra ü a. pancreaticoduodenalis superior



81. A. mesenterica superior‛un dalları; • A. pancreaticoduodenalis inferior • Aa. ileales • A. colica dextra



• Aa. jejunales • A. ileocolica • A. colica media



82. A. mesenterica inferior‛un dalları; • A. colica sinistra • A. rectalis superior 83. A. iliaca interna‛nın dalları; • A. glutea superior



• A. sigmoidei



• A. descendens genu



• A. tibialis anterior (a. dorsalis pedis‛i verir ki bu arter birinci metatarsal aralıktan nabzı alınan arterdir) • A. tibialis posterior (a. fibularis‛i verir) • “Genu” sözcüğü içeren arterler. 87. A . c e r e b r i p o s t e r i o r , visuel korteks‛in major arteridir. Tıkanıklığında, kontralateral homonimas hemianopi meydana gelir. Visuel kortekste makular görme alanı a.cerebri media tarafından da beslendiği için makuler görme bu durumdan etkilenmemektedir. 88. N. oculomotorius, en çok a. communicans posterior‛un anevrizmasından etkilenir. 89. A. communicans anterior, sinir sisteminde anevrizmaların en çok (%40 oranında) görüldüğü damardır. 90. Genel olarak, Willis halkasının ön parçasını oluşturan damarların lezyonlarında; motor ve duyu kayıpları, arka parçasını oluşturan damarların lezyonlarında; vertigo, ataksi ve görme alanı kayıpları olur. Berry anevrizması, Willis halkasındaki doğumsal, sakküler anevrizmalardır. Epidural hemoraji; en sık pariyetal yada temporal kemik kırıklarında, a. meningea media‛nın rüptürü sonucu olur. Subdural hemoraji; yüzeyel beyin venlerini, dural sinüslere birleştiren köprü venlerin (bridge venler) rüptürü sonucu olur. Künt travmalarda görülür. Şiddetli travmatik beyin



ANATOMİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



hasarı olan hastalarda, en yaygın intrakranial lezyondur. S u b a r a k n o i d a l h e m o r a j i ; serebral arterlerin anevrizmalarının (genellikle Berry anevrizması) rüptürü sonucu olur.



VENLER VE LENFATİKLER 91. V. facialis iki venle sinus cavernosus ile irtibatlıdır; • V. ophtalmica‛lar



• Plexus pterygoideus



92. V. retromandibularis‛i yapan iki ven; v. temporalis superficialis ve v. maxillaris‛tir. 93. V. jugularis interna sinus sigmoideus‛un foramen jugulare‛den sonraki devamıdır. Üst ekstremiteden gelen v. subclavia ile birleşerek v. brachiocephalica‛yı yapar. V. jugularis interna‛ya açılan venler; • Sinus petrosus inferior • V. facialis • V. lingualis • V. thyroidea superior • V. thyroidea media



7



• Rektum civarında; V. rectalis superior ile v. rectalis media (veya v. rectalis inferior) arasında, • Retroperitoneal bölgede; Retroperitoneal venler (v. lumbalis vs..) ile karaciğerdeki area nuda venleri yada kalın barsak venleri arasındaki anatomozlardır. 101.Ductus lymphaticus dexter‛e lenfini boşaltan bölgeler; • Baş-boyun sağ yarısı, sağ üst ekstr, sağ meme bezi, sağ toraks duvarı, sağ akciğer ve sağ bronşiyal ağaç, sağ kalp, diyaframın sağ kubbesi ve buraya komşu karaciğerin sağ lobu. • Vücudun geri kalan kısmının lenfatikleri d u c t u s thoracicus‛a drene olur. Not: Sağ ve sol her iki alt ekstr nin lenfatiklerinin ductus thoracicus‛a drene olduğuna dikkat ediniz!) 102.Dilin lenfatikleri; Submental, submandibular, jugulodigastrik ve juguloomohyoid lenf düğümlerine açılır.



94. V. jugularis externa; v. retromandibularis‛in arka dalı ile v. auricularis posterior‛un m. scm‛nin yüzeyelinde birleşmesi ile oluşur ve v. subclavia‛ya dökülür.



103. Aksillar lenf düğümleri 5 gruptur;



95. Arka mediasten‛de columna vertebralis‛in sağında yükselen v. azygos, v. hemiazygos ve v. hemiazygos accessoria‛yı aldıktan sonra v. cava superior‛a dökülür.







Humeral (lateral), Pektoral (anterior), Subscapular (posterior), Santral ve Apikal.







Üst ekstremitenin lenfatikleri (v. cephalica‛yı takip edenler hariç) humeral grup aksillar lenf düğümlerine açılır.







Meme bezinin 3⁄4 lük dış tarafının lenfatikleri pektoral grup aksillar lenf düğümlerine açılır. 1⁄4 lük iç kısım ise parasternal lenf düğümlerine açılır.



96. V. basilica, üst ekstremitenin medialinde seyreder ve kolun medialinde derin fasyayı delerek v. axillaris adını alır. V. cephelica, üst ekstremitenin lateralinde seyreder ve trigonum deltopectorale‛de fascia deltopectorale‛yi delerek v. axillaris‛e açılır. 97. V. saphena magna; alt ekstremitenin medialinde yükselerek trigonum femorale‛de v. femoralis‛e dökülür. Seyri sırasında bacagın medialinde n. saphenus bu vene eşlik eder. V. saphena parva; bacağın lateralinde ve arka tarafında yükselerek fossa poplitea‛da v. poplitea‛ya dökülür. Seyri sırasında bu vene n. suralis eşlik eder. 98. V. cava inferior‛a direk açılan venler; • V. phrenica inferior • V. lumbales ve V. lumbalis ascendens - V. hepatica‛lar - V. renalis dextra ve V. renalis sinistra - V. testicularis (ovarica) dextra - V. suprarenals dextra Not: Sol taraftaki testis (over) ve böbreküstü bezinin veni v. renalis sinister aracılığıyla v. cava inferior‛a dökülür. 99. V. porta hepatis; v. mesenterica superior ve v. lienalis‛in birleşmesi ile oluşur. • Direk açılan venler; - V. gastrica dextra ve v. gastrica sinistra - V. cystica - V. paraumbilicalis V. pancreaticoduodenalis superior 100. Porto-Caval Anastomozlar; • Umbilicus civarında; v. epigastrica superior ve inferior ile v. paraumbilicalis arasında, • Özefagus alt ucunda; V. azygos‛a (Azygos sisteme) açılan özefagial venler ile v. gastrica sinistra‛ya açılan özefagial venler arasında,



104: Dilin genel ve tat duyusunu alan sinirler



8



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



105: Üst Ekstrmitenin Duyusu



106: PLEXUS SACRALIS



108: Orta abdominalisten çıkan V. Cava inferior’a dökelen damar yapıları



109: Ayak ayak tabanının (plantar yüz) duyusu 107: Ayak sırtı duyusu



ANATOMİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



9



114. DİL • Dilin tutunduğu yapılar; Hiyoid kemik-MandibulaTemporal kemik-Cartilago epiglottica-Yumuşak damak-Farinks. • Dil‛in alt yüzüdeki caruncula sublingualis‛e ductus submandibularis açılır. • Papillae filiformes (papillae conicae); tat reseptörü içermeyen papilladır. • N. hypoglossus tarafından uyarılmayan dil kası m. palatoglossus‛dur. 115. GLANDULA PAROTIDEA



110: Elin duyusu



• Parotis içinde bulunan anatomik yapılar; n. facialis ve terminal dalları, v. temporalis superficialis + v. maxillaris = v. retromandibularis, a. carotis externa ve uç dalları (a. maxillaris ile a. temporalis superficialis) • Ductus parotideus (Stensen kanalı); m. masseter‛in üzerinden geçer, m. buccinator‛u deler ve üst ikinci molar diş hizasında vestibulum oris‛e açılır. 116. PHARYNX • Farinks‛in tutunduğu yapılar; Sfenoid kemik (lamina pterygoideus medialis)-Raphe pterygomandibularisDil-Mandibula-Hiyoid kemik-Tiroid ve krikoid kıkırdaklar. • Passavant kabarıntısını, m. constrictor pharyngis superior‛un bir parçası oluşturur. • Farinks kaslarından sadece m. stylopharyngeus n. glossopharyngeus ile, diğerleri plexus pharyngeus tarafından uyarılır. 117. OESOPHAGUS • Oesophagus‛un darlıkları - Başlangıcı (faringoözofageal birleşme),



111: Alt ekstrmitenin duyusu



- Arcus aorta‛yı çaprazladığı yer, - Bronchus principalis sinister‛i çaprazladığı yer, - Diaphragma‛dan geçtiği yer. 118. PERITONEUM • Bursa omentalis (küçük periton boşluğu); midenin arkasındadır. Ön duvarının en büyük bölümünü mide yapar. Arka duvarını; pancreas, sol suprarenal bez, sol böbrek ve aorta abdominalis‛i örten periton yapar.



112: Yüzün duyusu



METABOLİZMA 113. AĞIZ BOŞLUĞU • Isthmus faucium; arcus palatoglossus‛lar arasında kalan geçittir. Cavitas oris propria‛yı orofarinks‛e bağlar. Bu geçiti yukarıdan yumuşak damak, aşağıdan dil kökü sınırlanır. Isthmus faucium‛u, arkuslar içinde bulunan m. palatoglossus daraltır.



• Bursa omentalis, sağ tarafta foramen omentale (foramen Winslowi, for. epiploicum) ile büyük periton boşluğuna irtibatlanır. Sol tarafta ise dalak hilum‛una uzanan iki ligament ile kapatılır. Bu ligamentler; ligamentum gastrosplenicum (içinde a.v. gastro-omentalis sinistra ile a.v. gastricea breves vardır) ve ligamentum splenorenale (içinde pankreas kuyruğu ile a.v. splenica vardır). Recessus splenicus bu ligamentler arasındaki çıkmazdır. • Omentum majus, en büyük peritoneum plikasıdır. Karın ön duvarı açıldığında ilk görülen yapıdır. Dört yapraklıdır. Ön iki yaprağı midenin curvatura major‛una, arka iki yaprağı ise colon transversum‛daki taenia omentalis‛e tutunur. • Omentum minus = Ligamentum hepatogastricum + ligamentum hepatoduodenale Ligamentum hepatogastricum‛un yaprakları arasında a.v. gastrica dextra ile sinistra, ligamentum hepatoduodenale‛nin yaprakları arasında ise; ductus choledochus, a. hepatica propria ve v. portae hepatis vardır.



10



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



• Sekonder retroperitoneal organlar (sonradan retroperitoneal olan organlar) Colon ascendens, Colon descendens, Pancreas, Duodenum‛un birinci parçasının ilk yarısı hariç geriye kalan bölümü 119. Peritoneal çıkmazlar • En büyük peritoneal çıkmaz, Bursa omentalis‛tir. • Recessus duodenalis inferior, en çok bulunan peritoneal çıkmazdır. İnternal hernilerin en çok görüldüğü çıkmazdır. • Recessus paraduodenalis; bu çıkmaza olan herniasyonlarda herni kesesi boynu v. mesenterica inferior ile a. colica sinistra‛nın bir dalını içerir. • Recessus retroduodenalis, en büyük duodenal çıkmazdır. Aorta abdominalis‛in önündedir. • Recessus ileocaecalis inferior; plica ileocaecalis tarafından oluşturulur. Bu plika içinde bazen kan damarı bulunmasına rağmen, Treves‛in damarsız plikası olarak isimlendirilir. • Recessus retrocaecalis; appendix vermiformis, genellikle bu çıkmazdadır. • Recessus hepatorenalis (sağ subhepatik aralık, Morison kesesi); peritoneum boşluğundaki mayi, yatan hastada sağ lateral parakolik olukta yükselerek bu boşlukta toplanır. • Periton boşluğunda apselerin en yaygın yeri, sağ subfrenik boşluktur. 8. Peritoneum‛un duyusunu taşıyan sinirler Diaphragma altındaki peritoneum‛dan, n. phrenicus, fossa iliaca‛yı örten peritoneum‛dan, n. cutaneus femoris lateralis, pelvisdeki peritoneum‛dan, n. obturatorius, karın ön duvarını örten peritoneum‛dan, son altı interkostal sinir ve birinci lumbal spinal sinir. 120. MİDE • Ostium pyloricum, mide boşken L1 vertebra gövdesinin alt kenarı seviyesindedir. • Antrum pyloricum, midenin en aşağıda bulunan parçasıdır. • Fundus gastricus; midenin şeklini en az değiştiren bölümüdür.



• Corpus gastricum; midenin en büyük ve şeklini en çok değiştiren bölümüdür. • Arterleri - A. gastrica dalıdır.



sinistra; truncus coeliacus‛un



- A. gastrica dextra; a. hepatica propria‛nın dalıdır. - A. gastro - omentalis (epiploica) sinistra; a. splenica‛nın dalıdır. - A. gastro - omentalis (epiploica) dextra; a. gastroduodenalis‛in dalıdır. - Aa. gastricae breves; a. splenica‛dan gelir. - Direk olarak v. portae hepatis‛e açılan mide venleri; v. gastrica dextra ve v. gastrica sinistra‛dır. 121.İNCE BAĞIRSAK (JEJUNUM – ILEUM) • Jejunum ve ileum‛u saran periton yaprakları, radix mesenterii denilen bir kökle karın arka duvarına tutunur. Bu yapı soldan-sağa doğru seyri sırasında; pars horizontalis (inferior) duodeni, aorta abdominalis, v. cava inferior, sağ üreter, sağ gonadal damarlar ve sağ m. psoas major‛u önden çaprazlar. A.v. mesenterica superior‛u arkadan çaprazlar. 122. KALIN BAĞIRSAK • Taenia coli, kalın bağırsaktaki longitudinal kas liflerinin yoğunlaşması ile oluşmuş yapılardır. Appendix vermiformis‛in tabanından başlayıp, rektosigmoid birleşmenin 5 cm yukarısında colon sigmoideum‛da birbirleri ile karışırlar. Rectum ve appendix vermiformis‛te taenia yoktur. Üç tanedir. - Taenia libera (serbest tenya); bu tenyaya tutunan bir oluşum yoktur. - Taenia omentalis; omentum majus‛un arka iki yaprağı tutunur. - Taenia mesocolica; mesocolon transversum tutunur. • Appendices omentales (epiploicae), içi yağ dolu peritoneum kesecikleridir. Bu kesecikler en yoğun colon transversum ve colon sigmoideum‛dadır. En büyük olanları colon sigmoideum üzerindedir. Appendix vermiformis ve caecum‛da rudimenter olup, rectum‛da bulunmaz. • Appendix vermiformis, caecum‛un posteromedial duvarından başlar. 123. RECTUM-CANALIS ANALIS • Colon sigmoideum, S3 seviyesinde rectum olur. • Haustra coli, appendices epiploica, tenia coli, plica semilunaris ve mezenter rektum‛da yoktur. • Rectum‛un ön yüzü erkeklerde; mesane, vesicula seminalis, excavatio rectovesicalis ve içinde bulunan yapılar (colon sigmoideum ve ileum), ductus deferens, üreterlerin son kısımları ve prostat ile, kadınlarda ise uterus, vagina, excavatio rectouterina ve içindeki yapılar (ileum ve colon sigmoideum) ile komşudur. • Linea pectinata, anal kanalın endodermal ve ektodermal parçalarının birleşme yerini işaret eder. Bu çizginin yukarısında kalan hemoroidler (internal hemoroid) ağrısızdır. Çizginin altındaki hemoroidler (eksternal hemoroidler) ağrılıdır.



ANATOMİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



124. PANCREAS • Pancreas, mide yatağının en büyük bölümünü yapan organdır. • Corpus pancreatis‛in arka yüzü; aorta abdominalis, a. mesenterica superior, glandula suprarenalis sinistra, sol böbrek ve damarları (özellikle v. renalis sinistra), v. splenica ve diyafragma‛nın crus sinistrum‛u ile komşudur. Üst kenarının sağ tarafında görülen kabarıntıya tuber omentale denir. Tuber omentale, karaciğer‛in sol lobundaki aynı isimli tümsekle temas eder. İkisini omentum minus ayırır. • Cauda pancreatis, a.v. splenica ile birlikte ligamentum splenorenale‛nin (lienorenale) yaprakları arasındadır. 125. KARACİĞER (HEPAR) • Karaciğer‛in peritonsuz alanları



- Area nuda - Porta hepatis - Sulcus venae cavae - Fissura ligamenti teretis - Fissura ligamenti venosi - Fossa vesicae biliaris (felleae) • Karaciğer‛in 6 tane ligamenti vardır. Bunların beş tanesi peritoneum tarafından oluşturulur, birisi embriyonik artıktır (lig. teres hepatis; v. umbilicalis‛in kalıntısıdır). • Ligamentum falciforme; karaciğer‛i karın duvarına bağlar. Yaprakları arasında lig. teres hepatis ile vv. paraumbilicales vardır. • Ligamentum coronarium; karaciğer‛i diaphragma‛ya bağlayan esas ligamenttir. Area nuda bu ligamentin yaprakları arasındadır. • Lig. triangulare dextrum - Lig. triangulare sinistrum • Omentum minus • Karaciğer‛i pozisyonunda tutan en önemli faktör, karın kaslarının tonusu sonucu oluşan karın içi basıncıdır. • Porta hepatis‛te bulunan anatomik yapılar - Önde; ductus hepaticus dexter ve sinister - Arkada; v. portae hepatis ve dalları - Ortada; a. hepatica propria ve dalları - Bu yapılar arasında sinir pleksusu ve lenf damarları bulunur.



ÜROGENİTAL 126. BÖBREKLER



• Sağ böbreğin ön yüzü; suprarenal bez, karaciğerin sağ lobu, colon ascendens ve flexura coli dextra, duodenum‛un ikinci parçası (pars descendens) ve jejunum kıvrımları ile komşudur. • Sol böbreğin ön yüzü; suprarenal bez, dalak, mide, pankreas gövdesi ve splenik damarlar, flexura coli sinistra, colon descendens‛in başlangıcı ve jejunum kıvrımları ile komşuluk yapar. • Böbreklerin arka yüzleri; diyafragma, m. psoas major, m. quadratus lumborum ve m. transversus abdominis, v.a.n. subcostalis, n. iliohypogastricus ve n. ilioinguinalis ile komşudur.



11



• Hilum renale‛de bulunan yapıların önden-arkaya doğru sırası VAP (v. renalis-a. renalis-pelvis renalis) şeklindedir. • Böbrekleri saran yapılar (içten-dışa doğru) - capsula fibrosa - capsula adiposa (perirenal yağ tabakası - fascia renalis (Gerato fasyası) - corpus adiposum pararenale - Fascia transversalis • Böbreği saran yapılardan, organı pozisyonunda tutan en önemlisi fascia renalis‛tir. • Böbrekleri pozisyonunda tutan esas faktör, komşu organların pozisyonudur. • Bir pyramis renalis ve etrafındaki korteks = lobus renalis (1 böbrek lobu) • Bir stria medullaris Ferrein uzantısı) ile onun her iki yanındaki korteks = lobulus renalis (1 böbrek lobcuğu). 127. URETER • Abdominal üreter, gonadal damarları arkadan, n. genitofemoralis‛i önden çaprazlar. • Pelvik üreter, a. iliaca communis‛in bifurkasyonu yada a. iliaca externa‛nın başlangıcını önden çaprazlar. Erkeklerde ductus deferens‛i, kadınlarda ise a. uterina‛yı arkasından çaprazlar. 128. MESANE • Fundus vesicae (basis vesicae), erkeklerde rectum‛la, kadınlarda ise vagina ile komşudur. • Cervix (collum) vesicae, mesanenin en alt ve en sabit kısmıdır. Prostat bezi üzerinde oturur. Ostium urethrae internum tarafından delinir. • Trigonum vesicae‛nın üst köşelerindeki delikler ostium üreteris‛lere aittir. İki ostium arasında uzanan plikaya plica interüreterica adı verilir. Ostium urethrae internum‛un hemen arkasında görülen ve uvula vesicae denilen dil şeklindeki kabarıntıyı prostat bezinin median lobu oluşturur. 129. URETHRA • Pars prostatica; en geniş ve en fazla dilate olabilen parçasıdır. Ductus ejaculatorius (ductus deferens + ductus excretorius), prostat ve ostium urethra internum buraya açılır. Crista urethralis, colliculus seminalis (verumontanum), sinus prostaticus ve utriculus prostaticus bu parçada bulunan anatomik oluşumlardır. • Pars spongiosa; gl. bulbourethralis‛lerin kanalları bu parçaya açılır. Fossa navicularis urethrae, spongioz üretranın glans penis içindeki genişlemesidir. 130. Üretra, dört yerde darlık gösterir. • Başlangıcında (ostium urethrae internum) • Pars membranacea (pars intermedia); ikinci en dar yeridir. • Fossa navicularis‛un arka kısmı • Ostium urethrae externum; en dar olanıdır. 131. ERKEK GENİTAL ORGANLARI • Epididymis, spermium‛ların son olgunluğuna eriştiği ve ejakulasyona kadar kısmen depo edildiği yerdir. • Vesicula seminalis‛in salgısı, ejakulatın en büyük



12



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



bölümünü (yaklaşık % 60‛nı) oluşturur. • Ductus ejaculatorius (ductus deferens + ductus excretorius), prostatik üretradaki colliculus seminalis‛e veya utriculus prostaticus‛a açılır. • Glandula prostatica (prostata), erkek üreme sisteminin en büyük aksesuar bezidir. Kadınlardaki paraüretral bezlerin (Skene bezleri) karşılığıdır. • Glandula bulbourethralis (Cowper bezleri), derin perine aralığındadır (diaphragma urogenitale). Kadınlarda yüzey perine aralığında bulunan glandula vestibularis major‛un (Bartholin bezi) karşılığıdır. Kanalları spongioz üretraya açılır. 132. KADIN GENİTAL ORGANLARI • Glandula vestibularis major (Bartholin bezi), m. bulbospongiosus‛un altındadır. Erkeklerdeki bulboüretral bezin karşılığıdır.



damak, mimik ve çiğneme) uyarırlar. V, VII, IX, X ve XI nci kafa çiftlerinde bulunur. 135. MEDULLA SPINALIS • Foramen magnum‛dan (birinci servikal spinal sinirin çıkış seviyesi, decussatio pyramidum) başlar, L1L2 arasındaki discus intervertebralis seviyesinde sonlanır. • Intumescentia cervicalis, medulla spinalis‛in C4T 1 segmentler (yada vertebralar) arası seviyede gösterdiği genişlemedir. • Intumescentia lumbosacralis; L1-S3 segmentler arası (yada T9-T12 vertebralar arası) seviyede olan genişlemesidir. • Filum terminale internum; pia mater, filum terminale externum ise; dura mater kalıntısıdır.



• Ovaryum‛un oturduğu fossa ovarica‛nın tabanından (ovaryum‛un altından), a.v. obturatoria ile n. obturatorius geçer.



• Rexed tarafından medulla spinalis‛in gri cevheri 10 laminaya ayrılmıştır. α ve γ (gama) motor nöronlar, lamina IX‛da, preganglionik otonom nöronlar lamina VII‛dedir.



• Tuba uterina‛nın en dar yeri, mural (uterin) parçasıdır.



• Cornu laterale, medulla spinalis kesitlerinde sadece T1-L2 ile S2-S4 arasında görülür.



• Ligamentum latum uteri (broad ligament içinde bulunan yapılar);



• C 1 spinal sinir ( n . s u b o c c i p i t a l i s ) f o r a m e n intervertebrale‛den geçmez. Ek olarak bu sinirin dermatom alanı yoktur (deriden duyu taşımaz).



133.A.v. ovarica , a.v. uterina, tuba uterina, lig. ovarii proprium, lig. teres uteri (lig. rotundum), sinirler (plexus uterovaginalis), lenf damarları, epoöphoron-paroöphoron (mezonefrik artıklardır) ve ureter‛in alt parçası. 134. NÖROANATOMİ • Lemniscus medialis; fasciculus gracilis ve fasciculus cuneatus‛un, nucleus gracilis ve cuneatus‛daki ikinci nöronlarının çaprazdan sonra talamus‛a yükselen uzantılarıdır. Şuura giden proprioseptif duyu (derin duyu), vibrasyon ve iki nokta ayırımı duyusunu taşır. • Lemniscus lateralis; işitmeyle ilgilidir. • Ganglionu olan kranyal sinirler V,VII,VIII,IX ve X‛dur. Sadece VIII‛in ganglionlarında bipolar nöronlar vardır. Diğerlerinin ganglionlarında psödounipolar nöronlar bulunur. • Bipolar nöronlar sinir sisteminde sadece; retina‛da, olfaktor mukozada ve VIII‛in ganglionlarında (ganglion vestibulare ve ganglion Corti) vardır. Olfaktor mukozada bulunan bipolar nöronlar, sinir sistemindeki tek çoğalabilme özelliği olan nöronlardır. • Nöron‛lar fonksiyonlarına göre 7 tip lif ihtiva eder. Önemli olanlar; - Özel visseral afferent (ÖVA) lif içeren nöronlar; koku (I inci kafa çifti = n. olfactorius) ve tat (VII = n. facialis, IX = n. glossopharyngeus ve X = n. vagus) duyusunu taşıyan kranyal sinirlerde bulunur. - (G)Somatik efferent (GSE) lif içeren nöronlar; bütün spinal sinirlerde ve bazı kranyal sinirlerde (III, IV, VI, ve XII) bulunur. - Genel visseral efferent (GVE) lif içeren nöronlar; otonom lifleri temsil eder. Spinal sinirlerde ve III, VII, IX ve X ncu kranyal sinirlerde bulunur. - Özel visseral efferent (ÖVE) lif içeren nöronlar; bu lifler, arcus branchialis mezoderminden gelişen çizgili kasları (larinks, farinks, yumuşak



• Tipik bir spinal sinir içinde bulunan lif tipleri - (G)SE = Motor, GSA = somatik duyu, GVE = Otonom, GVA = Organ duyusu • Dura mater ve arachnoidea mater, foramen magnum‛dan başlar, S 2 seviyesinde kapanır. Subaraknoidal aralık da aynı seviyede biter. Pia mater ise, medulla spinalis‛in bittiği yerde (L1-2 arası diskus seviyesinde) biter. • Medulla spinalis‛i besleyen anterior radiküler arterlerin en büyüğü, a. radicularis magna‛dır (Adamkiewicz arteri). Bu arter bir tarafta olup (genellikle sol tarafta), alt torakal yada üst lumbal seviyelerde (T8-L4 segmentleri arasında) medulla spinalis‛e girer. Medulla spinalis‛in alt 2/3‛ünün kan desteğinin çoğundan sorumludur. Bu arter genellikle aorta‛nın alt a. intercostalis posterior‛larından veya aorta abdominalis‛in a. lumbalis‛lerinden gelir.



ANATOMİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



136. BEYİN SAPI (TRUNCUS ENCEPHALI) • Son beş kranyal sinirin (VIII-XII) çekirdekleri bulbus‛ta, V-VIII‛in çekirdekleri pons‛ta, III ve IV‛ün çekirdekleri mesencephalon‛dadır. • Çekirdekleri bulbopontin birleşmede tek olan kranyal sinir, VIII. kranyal sinirdir. • Bulbus‛u ön yüzünden terk eden tek kranyal sinir, XII. kranyal sinirdir. • Bulbus‛taki oliva‛nın lateralindeki sulcus retroolivaris‛ten IX, X ve XI. kranyal sinirler çıkar. • VI, VII ve VIII, beyin sapını sulcus bulbopontinus‛tan terk eden kranyal sinirlerdir. • III. kranyal sinir, beyin sapını sulcus pontocruralis‛ten terk eder. 137. BULBUS (MEDULLA OBLONGATA) • Nucleus gracilis ve nucleus cuneatus; fasciculus gracilis ve fasciculus cuneatus‛un ikinci nöronlarının bulunduğu çekirdeklerdir. Şuurlu proprioseptif, vibrasyon ve iki nokta ayrımı duyusu ile ilgilidir. Bu çekirdeklerdeki nöronların uzantıları çapraz yapar ve lemniscus medialis adı ile talamus‛a yükselir. • Nucleus tractus solitarius; VII, IX ve X. kranyal sinirlerle ilgilidir. Tat duyusunun ikinci nöronları bu çekirdektedir. • Nucleus ambiguus; IX, X. ve XI. (pars cranialis) kranyal sinirlerin motor çekirdeğidir. • Nucleus salivatorius inferior; IX‛uncu kranyal sinirin parasempatik çekirdeğidir. Glandula parotidea‛yı salgılatan parasempatikler, bu çekirdekten orijinlenir. • Nucleus dorsalis nervi vagi; n. vagus‛un parasempatik çekirdeğidir. 138. PONS • Nucleus principalis nervi trigemini; baş ve yüzün dokunma - basınç duyularının ikinci nöronlarının bulunduğu çekirdektir. Kornea refleksi ile ilgili çekirdektir. • Nucleus salivatorius superior ve nuc. lacrimalis; n. facialis‛in parasempatik çekirdekleridir. • PPRF (pontin paramedian retiküler formasyon çekirdeği); horizontal bakış merkezidir. RiMLF (fasciculus longitudinalis medialis‛in rostral interstisyel çekirdeği) vertikal bakış merkezidir ve mesencephalon‛da lokalizedir. • Colliculus facialis; VI‛nın çekirdeği ve onu kuşatan VII‛nin motor lifleri ile yapılır. • Locus caeruleus; noradrenalin üreten nöronların primer kaynağıdır. 139. MESENCEPHALON • Nucleus mesencephalicus nervi trigemini; başın proprioseptif duyusu ile ilgili çekirdektir. Çiğnemenin kontrolü ile ilgilidir. • Nucleus ruber; fleksör kas tonusunun düzenlenmesi ile ilgili olan bu çekirdek, motor koordinasyonun önemli bir komponentidir. Forel çaprazını yapan tractus rubrospinalis bu çekirdekten başlar. Nucleus ruber lezyonlarında karşı taraf ekstremitelerde tremor olur.



13



• Area pretectalis, pupilla ışık refleksi ile ilgilidir. • Edinger - Westphal; III. kranyal sinirin parasempatik çekirdeğidir. • Substantia nigra; bazal çekirdeklerden birisidir. Dopamin‛in primer kaynağıdır. • Colliculus superior; vizüel, oditör ve somatik uyarılara refleks olarak oluşan baş ve boyun hareketleri ile ilgilidir. Meynert çaprazını yapan tractus tectospinalis buradan başlar. • Colliculus inferior; işitme yolu ile ilgilidir. - Colliculus superior + Colliculus inferior = Corpora quadrigemina (TECTUM) 140. CEREBELLUM • Vermis cerebelli‛nin birtek lingula‛sına karşılık gelen hemispherium cerebelli kısmı yoktur. • Fissura prima, culmen ile declive arasındadır. • Flocculonodular lob = Archiocerebellum (vestibulocerebellum); cerebellum‛un filogenetik olarak en eski parçasıdır. Vestibuler sistemle ilgilidir. Vermis kısmını; nodulus, hemisfer kısmını ise flocculus ve pedunculus flocculi yapar. • Nuclei cerebelli; = (DEFG) - Nucleus dentatus; en büyük serebellar çekirdektir. - Nucleus emboliformis - Nucleus fastigii; vestibuler sistemle ilgili çekirdektir. Dördüncü ventrikülün çatısında lokalizedir. - Nucleus globossus 141. THALAMUS • Koku duyusu hariç, bütün duyular direk olarak talamus‛a uğrar. • Bütün duyuların (koku hariç) üçüncü nöronları talamus‛tadır. • Nucleus ventralis posterolateralis (VPL), vücuttan gelen somatik duyuların 3. nöronlarını, nucleus ventralis posteromedialis (VPM) baş ve yüzden gelen (lemniscus trigeminalis) somatik duyuların 3. nöronları ile tat duyusunun 3. nöronlarını içerir. • Metathalamus = CGL (görme yolu ile ilgili) + CGM (işitme yolu ile ilgili) 142. HYPOTHALAMUS • Otonom sinir sisteminin merkezidir. • Nucleus suprachiasmaticus; retina‛daki ganglion hücrelerinden bilateral inputlar alır. Sirkadiyan (biyolojik) ritmle ilgilidir. • Nucleus arcuatus (infundibularis); hipofizyotrofik hormonların çoğunun üretildiği çekirdektir. Adenohipofiz‛den salgılanan hormonları kontrol eden hipofizyotropik hormonlar, tractus tuberohypophysialis = tractus tuberoinfundibularis aracılığı ile eminentia mediana‛da portal dolaşıma bırakılır. • Nucleus supraopticus ve nucleus paraventricularis‛te üretilen ADH ve oxitosin, tractus supraopticohypophysialis (tractus hypothalamohypophysialis) ile nörohipofize getirilir.



14



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



- Commissura posterior (comm. epithalamica); pupilla ışık refleksi ile ilgili nöronların uzantıları, burada çapraz yaptıktan sonra her iki taraf EdingerWestphal çekirdeğine gider.



143.ÖNEMLİ KORTİKAL ALANLAR (BRODMANN ALANLARI) •



Frontal lobun önemli kortikal alanları - Primer motor alan; Brodmann‛ın 4 numaralı alanıdır. Gyrus precentralis‛tedir. İstemli, beceri gerektiren hareketlerin başlatılması ile ilgilidir. - Frontal göz alanı, Brodmann‛ın 8 numaralı alanıdır. Gyrus frontalis medius‛tadır. Vizüel uyarılardan bağımsız olarak gözün istemli hareketlerini kontrol eder. Gözün arama hareketlerini düzenler (gökyüzündeki bir uçağı tespit etme). - Motor konuşma alanı, Brodmann‛ın 44-45 numaralı alanlarıdır. Gyrus frontalis inferior‛daki pars triangularis ve ona komşu pars opercularis‛de lokalizedir. Sol hemisferdedir (dominant hemisfer). Kelimelerin şekillenmesini sağlayan alandır. Bu alanın lezyonlarında kişide tam yada kısmi konuşma kaybı olur (motor afazi, Broca afazisi).







Parietal lobun önemli kortikal alanları - Primer somatik duyu alanı (Genel duyu alanı); gyrus postcentralis ve lobulus paracentralis‛in arka parçasındadır. Brodmann‛ın 3,1,2 numaralı alanlarıdır. - Primer tat alanı; gyrus postcentralis‛in alt ucudur. 43 numaralı alandır.







Oksipital lobun önemli kortikal alanları - Primer vizüel alan; Brodmann‛ın 17 numaralı alanıdır. Oksipital lobun iç yüzündedir. - Sekonder (assosiasyon) vizüel alanlar; Brodmann‛ın 18 ve 19 numaralı alanlarıdır. Objenin hareketi, şekli ve renginin ayırt edilmesinde rolü vardır.







Temporal lobun önemli kortikal alanları - Primer oditör alan; sulcus lateralis‛in alt duvarında yer alan gyrus temporalis superior‛daki gyri temporales transversi (Heschl girusları)‛lerdeki 41 ve 42 numaralı Brodmann alanlarıdır. - İşitmenin assosiasyon alanı (Wernicke‛in duysal konuşma alanı); gyrus temporalis superior‛da lokalizedir. İşitilen veya konuşulan kelimelerin anlamının oluşturulduğu alandır. Brodmann‛ın 22 numaralı alanıdır (yazılı sözcüklerin anlamının oluştuğu alan 39 numaralı alandır). - Koku alanı; primer olfaktor korteks, temporal lobun ucunda (uncus) lokalize piriform korteks ve periamigdaloid alandır. 34 numaralı Brodmann alanıdır.



144. SUBSTANTIA ALBA (BEYAZ CEVHER) •



Assosiasyon lifleri - Fasciculus arcuatus (Wernicke fasikülüsü); temporal lobdaki yazılanı ve konuşulanı anlama alanı (Wernicke, 22) ile frontal lobdaki motor konuşma alanını (Broca, 44-45) bağlar. Bu fasikülüsü tutan lezyonlar ileti tipi afazi‛ye neden olur.







Kommissural lifler - Corpus callosum; en büyük kommissural yoldur. - Commissura anterior; koku yollarının çapraz yeridir.







Projeksiyon lifleri - Cortex cerebri altındaki capsula interna‛yı oluşturur. - Genu capsulae internae‛dan fibrae corticonucleares (corticobulbares) geçer. - Crus posterius‛dan; fibrae corticospinales ve radiatio thalami centralis (somestetik radyasyo, talamokortikal lifler) geçer. Pars sublentiformis denilen parçasından radiatio acustica, pars retrolentiformis‛den de radiatio optica geçer.



145. Capsula interna‛nın arterlerleri • A. choroidea anterior; a. carotis interna‛nın dalıdır. • Aa. striate laterales; a. cerebri media‛dan gelir. • A. striata medialis (Heubner arteri); a. cerebri anterior‛dan gelir. • A. carotis interna‛dan direk gelen dallar.



146. NUCLEI BASALES (BAZAL ÇEKİRDEKLER, BAZAL GANGLİONLAR) • Nucleus caudatus, putamen, globus pallidus, nucleus subthalamicus ve substantia nigra. • Nucleus lentiformis = Putamen + Globus pallidus 147. BEYİN VENTRİKÜLLERİ VE BOS DOLAŞIMI • Lateral ventriküller (1. ve 2. ventrikül), beyin hemisferleri içinde, 3. ventrikül iki taraf talamus ve hipotalamus‛lar arasında, 4. ventrikül cerebellum (arkada) ile pons ve bulbus (önde) arasındadır. • Lateral ventriküller, foramen interventriculare (for. Monro) ile 3. ventriküle bağlanır. • 3. ventrikül, aqueductus mesencephali (aqueductus cerebri ile 4. ventriküle bağlanır. • 4. ventrikül, medulla spinalis‛teki canalis centralis ile devam eder. Ayrıca çatısındaki 3 delik (ikisi lateralde, birisi ortada) apertura lateralis (Luschka) ve apertura mediana (Magendie) aracılığı ile subaraknoid boşluğa bağlanır. • Ventriculus quartus‛un (dördüncü ventrikül) sınırları; - çatısını yukarıda; velum medullare superius, ortada cerebellum ve aşağıda velum medullare inferius yapar. - Lateral sınırlarını, yukarıda pedunculus cerebellaris superior (brachium conjunctivum), aşağıda pedunculus cerebellaris inferior (corpus restiforme) oluşturur. - Tabanını (fossa rhomboidea); yukarıda pons‛un arka yüzü, aşağıda bulbus‛un arka yüzü yapar. • BOS; ventriküllerde bulunan plexus choroideus‛larda (ependim+pia) yapılır ve salgılanır. Sadece lateral ventriküllerin cornu anterius (frontale) ve posterius (occipitale)‛un da plexus choroideus yoktur. • BOS, başlıca sinus sagittalis superior‛a boşalır. 148.DURA MATER (PACHYMENINX) VE DURAL (VENÖZ SİNÜSLER) • Dura mater‛in meningeal tabakası, beynin bölümleri arasına uzantılar verir.



ANATOMİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



- Tentorium cerebelli; oksipital loblar ile serebellar hemisferler arasındadır. Arka kenarlarında sinus transversus‛lar vardır. Ön uçları sfenoid kemiğe tutunur. • Sinus sagittalis superior; en büyük dural sinüstür. BOS‛un subaraknoidal boşluktan esas olarak drene olduğu dural sinüstür. Falx cerebri‛nin üst kenarında seyreder. Arka ucunun yaptığı genişlemeye confluens sinuum denir.



15



motor nöronlarını fasilite, ekstensör kasların motor nöronlarını ise inhibe eder. Fleksör kas gruplarındaki tonusun kontrolü ile ilgilidir. Tractus corticospinalis ile benzerdir ve bu nedenle indirek corticospinal tractus olarak da isimlendirilir. 154. TRACTUS TECTOSPINALIS • Colliculus superior‛dan başlayan bu yolun lifleri hemen çapraz yapar (Meynert çaprazı).



• Sinus sagittalis inferior; falx cerebri‛nin alt kenarında seyreder ve sinus rectus‛a açılır.



• Ani vizüel, oditör ve somatik uyarılara yanıt olarak, baş ve boynun refleks hareketlerini oluşturur.



• Sinus rectus; falx cerebri ile tentorium cerebelli‛nin birleşme yerindedir. Beynin en büyük veni olan v. magna cerebri (Galen veni) ve sinus sagittalis inferior bu sinüse açılır.



155.FASCICULUS LONGITUDINALIS MEDIALIS (FLM)



• Sinus sigmoideus; sinus transversus‛ların devamıdır ve foramen jugulare‛den itibaren v. jugularis interna olarak devam eder. • Sinus occipitalis; confluens sinuum‛a açılan dural sinüstür. • Sinus cavernosus; içinden a. carotis interna ve n. abducens geçer. Sinus sphenoparietalis, sinus cavernosus‛a açılan dural sinüstür. • Sinus sagittalis superior, sinus sagittalis inferior, sinus rectus, sinus occipitalis; tek olan dural sinüslerdir. Diğer dural sinüsler çifttir. 149. CISTERNA‛LAR • Cisterna quadrigeminalis (superior); epifiz bezi ve Galen veni (v. magna cerebri) bu sisterna içindedir. Cisterna ambiens olarak seçenekte verilebilir!!!!



• Baş ve gözlerin koordineli hareketlerinde fonksiyon gören yoldur. 156. OTONOM SİNİR SİSTEMİ SEMPATİK SİSTEM (TORAKOLUMBAL SİSTEM) - Preganglionik sempatik nöronlar, T 1 - L 2 arası segmentlerde (toplam 14 segment) dizili nucleus intermediolateralis‛ler içindedir. - Glandula suprarenalis, preganglionik sempatik liflerin, direk olarak gittiği tek organdır. - Spinal sinirden truncus sympathicus‛a geçen ramus communicans albus sayısı 14 çifttir. - Truncus sympathicus‛tan spinal sinire geçen ramus communicans griseus sayısı 31 çifttir. - Truncus sympathicus‛un servikal bölgesinde 3 tane paravertebral gang. vardır.



• Cisterna fossae lateralis cerebri; a. cerebri media bu sisterna‛dadır.



- İki taraf sempatik zincir, koksiks ucunda ganglion impar denilen bir ara ganglionla birleşir.



• Cisterna pontis; a. basilaris‛i içerir.



- Ganglion cervicale superius‛un üst ucundan çıkan n. caroticus internus, kafa içi yapılara sempatik etkiyi götüren sinirdir.



150.TRACTUS CORTICOSPINALIS (ÜST MOTOR NÖRON) • En büyük efferent yoldur. İstemli, beceri gerektiren hareketlerin yapılması ile ilglidir. Tractus corticospinalis‛i oluşturan liflerin büyük bölümü (%80‛i), primer motor alan (Broadmann‛ın 4 numaralı alanı) ve premotor alandan (Broadmann‛ın 6 numaralı alanı) başlar. Beyin sapındaki seyri sırasında 3,6 ve 12. kranyal sinir çekirdeklerine yakın geçer. 151.FIBRAE CORTICONUCLEARES (TRACTUS CORTICOBULBARIS) • Tractus corticospinalis içinde seyreder. Motor çekirdeği olan kranyal sinirlerin, bu çekirdekleri içindeki nöronların üst motor nöronudur. • Seyri sırasında genu capsula interna‛dan geçer. 152. TRACTUS VESTiBULOSPINALIS LATERALIS • İpsilateral seyreder. • Ekstensör kaslarının motor nöronlarını fasilite, fleksör kaslarının motor nöronlarını inhibe eder. Böylece vücut pozisyonunda ani olarak meydana gelen değişikliklere (düşme gibi) karşı çabuk hareketlerin oluşmasını sağlar. Yer çekimine karşı olan kasların esas kontrol edici yoludur. 153. TRACTUS RUBROSPINALIS •



Mesencephalon‛da bulunan nucleus ruber‛den başlar. Çekirdekten çıkan lifler hemen çapraz yapar (Forel çaprazı). Karşı taraf fleksör kasların



- Ganglion cervicale medium‛dan çıkan dallardan birisi, a. subclavia‛nın birinci parçasının önünden, altından ve arkasından geçip yukarı doğru çıkarak ganglion cervicothoracicum‛la birleşir. Bu dala ansa subclavia (Vieusen ansı) adı verilir. - Ganglion cervicothoracicum (Stellat ganglion); C7, C8 ve T1 paravertebral ganglionların birleşmesinden meydana gelir. Ganglion cervicothoracicum‛un apex pulmonis‛le olan komşuluğu önemlidir. Pancoast sendromun‛da olduğu gibi, apex pulmonis‛e oturan tümörlerde ganglion etkilenir ve Horner sendrom‛una neden olur. - N. splanchnicus major; T5-T9 (10) ganglionlardan sinaps yapmadan geçen preganglionik sempatik dallar tarafından oluşturulur. Adrenal medulla‛ya giden preganglionik sempatikler bu sinir içindedir. PARASEMPATİK SİSTEM (KRANYOSAKRAL SİSTEM) - Parasempatik sistem, vücut duvarı ve ekstremitelere gitmez. Bu nedenle spinal sinirler içinde parasempatik lif bulunmaz. - Beyin sapındaki parasempatik çekirdekler; ü Edinger-Westphal lokalizedir.



(III);



mesencephalon‛da



ü Nucleus salivatorius superior (VII); pons‛ta lokalizedir ü Nucleus salivatorius inferior (IX); bulbus‛ta lokalizedir.



16



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



ü Nucleus dorsalis nervi vagi (X); bulbus‛ta lokalizedir.



- Anulus tendineus communis‛ten (Zinn halkası) geçmez.



- Parasempatik ganglionlar; ü Ganglion ciliare (III); hedef organı m. ciliaris ile m. sphincter pupilla‛dır.



- Çekirdek lezyonları kontralateral belirtiye neden olan tek kranyal sinirdir. Lezyonlarında hastalar merdiven inemez ve okuyamaz.



ü Ganglion pterygopalatinum (VII); hedef organı glandula lacrimalis‛tir. En büyük parasempatik gangliondur. ü Ganglion submandibulare (VII); hedef organı glandula submandibularis ve glandula sublingualis‛dir. ü Ganglion oticum (IX); hedef organı glandula parotidea‛dır. - Sakral 2-4‛ten çıkan parasempatikler (nn. splanchnici pelvici adı ile, n. vagus‛un innervasyonu dışındaki organlara (colon descendens, colon sigmoideum, rectum, canalis analis ve pelvik organlara) parasempatik uyarıyı getirir. 157. KAFA ÇİFTLERİ (KRANYAL SİNİRLER) N. OLFACTORIUS (I) - Olfaktor alan, concha nasalis superior üzerinde lokalizedir. - Merkeze ikinci nöronlarının uzantılari ile taşınan tek duyu kokudur - Talamus‛a uğramayan tek duyudur. - Reseptör olarak nöron kullanan tek duyudur. - En yavaş taşınan duyudur. N. OPTICUS (II) ve GÖRME YOLLARI



- Retina‛da bulunan ganglion hücrelerinin uzantıları n. opticus‛u oluşturur. - N. opticus, miyelin kılıfını oligodendrositler‛in yaptığı tek sinirdir. N. OCULOMOTORIUS (III) - Beyin sapını fossa interpeduncularis‛ten ve sulcus pontocruralis‛ten terk eden sinirdir. N. TROCHLEARIS (IV) - Beyin sapını arka yüzünden terkeden ve çift yapraz yapan tek kranyal sinirdir.



N. TRIGEMINUS (V) - Ganglion trigeminale temporal kemik üzerinde oturur (impressio trigeminalis). Kornea refleksinin afferent nöronları bu gangliondadır. - Çiğneme kasları, m. tensor tympani, m. tensor veli palatini, m. mylohyoideus ve m. digastricus‛un venter anterior‛unu uyarır. N. ABDUCENS (VI) - Petroz kemiğin apeksinde bulunan Dorello kanalından geçen sinirdir. - Kafa içi en uzun seyir gösteren sinirdir. Bu nedenle lezyonlardan en çok etkilenen sinirdir. • Lezyonlarında içe şaşılık ve horizontal diplopi (okulomotor ve troklear sinir felcinde vertikal diplopi) olur. N. FACIALIS (VII) - Temporal kemikteki canalis facialis içinde seyreder. - Yüz ifadesi kasları, m. stapedius, m. stylohyoideus ve m. digastricus‛un venter posterior‛unu uyarır. - N. facialis, n. vestibulocohlearis ve a.v. labyrinthi, meatus acusticus internus‛tan geçer. - Ganglion geniculi, sinirin ganglionudur. Dilin 2/3 ön bölümünden alınan tat duyusunun birinci nöronlarını içerir. - N. facialis, fasiyal kanal içinde üç dal verir. Sırasıyla; n. petrosus major, n. stapedius ve chorda tympani. N. petrosus major, ganglion geniculi‛den çıkar. N. VESTIBULOCOCHLEARIS (VIII) - Çekirdekleri bulbopontin birleşmede lokalize kranyal sinirdir. - Ganglionlarında bipolar nöronların bulunduğu tek sinirdir. - Ganglin vestibulare (Scarpa ganglionu), meatus acusticus internus‛un dibinde lokalizedir.



ANATOMİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



17



- Her bir tarafta 4 tane denge çekirdeği vardır (toplam 8 tane).



cochlea‛nın bazal kıvrımının cavitas tympani içine yapmış olduğu çıkıntıdır.



- Ganglion spirale cochlea (corti ganglionu) canalis spiralis modioli‛de lokalizedir.



- Paries mastoideus (arka duvar); aditus ad antrum mastoideum denilen açıklıkla antrum mastoideum‛a irtibatlanır. Bu duvar üzerinde bulunan eminentia pyramidalis denilen kabarıntıda m. stapedius yer alır. Chorda tympani, bu duvardan orta kulak boşluğuna girer. Fasiyal kanalın inen segmenti bu duvardadır.



- Nuclei cochleares; her bir tarafta iki tanedir (toplam 4 tane). - İşitme yolu ile ilgili yapılar ü Corpus trapezoideum; koklear çekirdeklerden çıkan liflerin çaprazıdır. Lezyonlarında her iki kulakta eşit derecede kısmi işitme kaybı olur.



- Paries caroticus (ön duvar); en dar duvarıdır. A. carotis interna, m. tensor tympani ve tuba auditiva ile komşudur.



ü Nucleus olivaris superior; sesin geliş yönünün lokalizasyonunda rolü vardır.



- Paries membranaceus (dış duvar); tamamına yakınını membrana tympanica yapar.



ü Lemniscus lateralis; esas yükselen oditör yoldur. Lezyonlarında karşı kulakta daha fazla olmak üzere her iki kulakta kısmi işitme kaybı olur. ü Colliculus inferior ü Brachium colliculi inferioris ü Corpus geniculatum mediale (CGM) ü Radiatio acustica ü Gyri temporales transversi (Heschl girusları, 41-42 Broadmann alanı, primer oditör korteks). Lezyonlarında, akustik boşluktan gelen sesin lokalizasyonu yapılamaz. N. GLOSSOPHARYNGEUS (IX)



- Sadece m. stylopharyngeus‛u uyarır. - Tonsilla palatina‛nın, tuba auditiva‛nın ve orta kulak boşluğunun duyusunu taşır. N. VAGUS (X) - En uzun kranyal sinirdir. - Motor çekirdeği nucleus ambiguus‛dur. - Parasempatik çekirdeği nucleus dorsalis nervi vagi‛dir. N. ACCESSORIUS (XI) - Kranyal kökünü yapan liflerin nöronları, nucleus ambiquus‛dadır. - Spinal kökü oluşturan liflerin nöronları, medulla spinalis‛in ilk 5 segmentindedir. - Spinal kökün lifleri yukarı doğru yükselerek, foramen magnumdan geçip kranyal kökün lifleriyle birleşip n. accessorius‛u yapar. Foramen jugulare‛den geçince, kranyal kökü oluşturan lifler ayrılır ve n. vagus‛a girer. Spinal kökü oluşturan lifler ise, m. sternocleidomastoideus ve m. trapezius‛u uyarır. N. HYPOGLOSSUS (XII)



Membrana tympanica - Manubrium mallei, membrana tympanica‛nın iç yüzünden orta noktasına kadar sıkıca yapışır ve zarın orta noktasında görülen umbo membranae tympanicae denilen çöküntüyü yapar. - Otoskop ile muayene sırasında ön-alt kadranda koni şeklinde görülen parlak ışık reflesine Politzer üçgeni adı verilir. - Parasentez amacıyla yapılan miringotomide arka-alt kadran kullanılır. • Zarın duyusunu; 5,7,9 ve 10 taşır Kulak kemikçikleri ve kasları



- Zardan iç kulağa doğru “MIS” olarak sıralanır. (malleus-incus-stapes) - Articulatio incudomallearis; sellar tip eklemdir. - Articulatio incudostapedialis; spheroid tip eklemdir. - Stapes tabanı, fenestra vestibuli ile syndesmosis tipi eklem yapar. - M. tensor tympani‛yi n. mandibularis, m. stapedius‛u n. facialis uyarır. - Orta kulak boşluğunun duyusunu plexus tympanicus (n. glossopharyngeus) taşır. İç kulak



- Kemik labirint bölümleri; cochlea, vestibulum ve canalis semicirculares (anterior= superior, lateralis ve posterior). - Zar labirint bölümleri; utriculus, sacculus, ductus cochlearis ve ductus semicirculares‛lerdir. Ayrıca ductus utriculosaccularis, ductus endolymphaticus, ductus reuniens ve saccus endolymphaticus‛da zar labirinttir.



- Bulbus‛u ön yüzünden terk eden tek sinirdir.



- Ductus semicircularis‛ler 5 ağızla utriculus‛a açılır.



- Oksipital kemikteki canalis nervi hypoglossi‛den kafayı terk eder.



- Sacculus ile ductus cochlearis ductus reuniens ile irtibatlanır.



- Dil kaslarından sadece m. palatoglossus‛u uyarmaz.



- C o r t i o r g a n ı ( o r g a n u m s p i r a l e ) , ductus cochleariste‛dir (yada scala media‛dadır). Membrana spiralis (yada lamina basilaris) üzerinde oturur.



158. KULAK (AURIS) Orta kulak boşluğunun duvarları - Paries tegmentalis (üst duvar); tegmen tympani ile fossa cranii media‛dan ayrılır. - Paries jugularis (alt duvar); v. jugularis interna ile komşudur. - Paries labyrinthicus (iç duvar); fenestra vestibuli, fenestra cochleae, promontorium ve prominentia canalis facialis denilen yapılar bulunur. Promontorium;



159. ORBITA VE İÇİNDEKİLER • M. levator palpebrae superioris‛in tendonu, glandula lacrimalis‛in iki parçası arasından geçer. • Orbita‛daki düz kaslar (mm. recti) Zinn halkasından (anulus tendineus communis) başlar. • Orbita‛daki oluşumları ve bulbus oculi‛yi a. ophthalmica besler (a. carotis interna‛nın sinus cavernosus‛tan çıkar çıkmaz verdiği ilk dalıdır).



18



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



160. BULBUS OCULI • Göze gelen ışınların en fazla kırılmaya uğradığı yer, cornea‛dır. Diğer ışığı kıran yapılar; lens, corpus vitreum ve humor aquosus‛dur. • Cornea ile sclera‛nın birleşme (sklerokorneal birleşme) yerine limbus cornea adı verilir. • Cornea ve lens‛i, humor aquosus besler. • Sclera, göze şeklini veren fibröz bir yapıdır. Göz içi basınç artışlarında gözün şeklinin devamlılığını sağlar. Intraoküler basıncın regülasyonunda önemli bir faktördür. • Tunica vasculosa bulbi (tractus uvealis); arkadan-öne doğru; Choroidea, Corpus ciliare ve Iris olarak üç bölümdür. • Choroidea, sclera ile retina arasındadır. Choroidea‛nın iç yüzü retina‛dan Bruch membranı denilen ince bir hiyalin membran ile ayrılır. • Corpus ciliare, choroidea‛nın öne doğru kalınlaşmış devamıdır. Önde irisle devam eder. Humor aquosus‘un sentezlendiği ve salgılandığı processus ciliaris denilen plikalar ve m. ciliaris bu parçada bulunur. • Iris (gökkuşağı), cornea ile lens arasındadır. Choroidea‛nın ön uzantısıdır. Göze giren ışığın miktarını düzenler. M. sphincter pupillae, iris‛in pupilla‛yı çevreleyen dudağında, m. dilatator pupillae ise bu kasın arkasındadır. M. sphincter pupillae parasempatik, m. dilatator pupillae ise sempatik nöronlarla uyarılır. • Retina‛nın en ince yeri fovea centralis‛tir. Retina, discus nervi optici‛de n. opticus ile devam eder. Ora serrata, gören retina ile kör retina‛nın sınırıdır. • Camera anterior bulbi oculi; cornea ile ıris ve lens arasındadır. • Camera posterior bulbi oculi; ıris, lens ve corpus ciliare arasındadır. • Humor aquosus; göz içinde var olan basınçtan sorumludur ve bu basıncın devamlılığını sağlar. Böylece bulbus oculi‛nin boyutlarını korur. Ayrıca lens ve cornea‛yı besler. Humor aquosus, önce arka kamarada toplanır. Buradan pupilla aracılığı ile ön kamaraya gelir. Ön kamaranın iç duvarında iridokorneal birleşmede bulunan trabeküler dokudan (Fontana boşlukları) geçerek, sclera‛nın iç yüzünde bulunan sinus venosus sclerae‘ya (Schlemm kanalı) boşalır. Bu kanaldan da vv. ciliares anteriores‛ler ile venöz dolaşıma katılır. • Camera vitrae; corpus vitreum denilen renksiz, jelatinöz bir sıvı ile doludur. Bu yapı, lens‛i destekler, retina‛yı yerinde tutar. • Vv. vorticosae‛ler, bulbus oculi‛nin yapısında bulunan venlerdir. Choroidea tabakasından başlayan 4-5 vendir. Sclera‛yı delip oftalmik venlere açılırlar. 161. PLEKSUSLAR •



PLEXUS CERVICALIS - M. sternocleidomastoideus‛un altındadır. - Ansa cervicalis (ansa hypoglossi): C1,2,3‛ün ön dalları tarafından oluşturulur. N. hypoglossus bu ansla ilgili olan kranyal sinirdir. M. thyrohyoideus hariç, hiyoid altı kasları uyarır. - Pleksusun deri dalları; dört tanedir.



ü n. occipitalis minör ü n. auricularis magnus; angulus mandibulae, parotis bezi, processus mastoideus ve auricula‛nın arka yüzünü örten derinin duyusunu taşır. ü n. transversus colli (cervicalis) ü n n . s u p r a c l a v i c u l a r e s ( C 3 , 4 ) ; clavicula kırıklarından etkilenen sinirdir. - Plexus cervicalis‛in en önemli musküler dalı n. phrenicus‛dur. PLEXUS LUMBALIS - M. psoas major‛un altındadır. - N. genitofemalis (L 1,2); m. psoas major‛u delen sinirdir. - N femoralis (L2,3,4); pleksus‛un en büyük siniridir. M. iliopsoas ile birlikte lacuna musculorum‛dan geçer. N. femoralis; m. iliacus, m. quadriceps femoris, m. sartorius ve m. pectineus‛u (genellikle) uyarır. Vücudun en uzun deri siniri olan n. saphenus, bu sinirin dalı. - N. obturatorius (L2,3,4 ); aynı isimli damarlarla birlikte ovaryum‛un altından geçer. Canalis obturatorius‛a girer. Lezyonunda uyluk addüksiyonu bozulur. Ayrıca uyluğun iç yüzünde diz ekleminin yukarısında ovoid şeklinde küçük bir alanda duyu kaybı olur. PLEXUS SACRALIS



- M. piriformis‛in üzerinde oturur. - Truncus lumbosacralis; L5 spinal sinirin ön dalı ile L4 spinal sinirin ön dalından gelen bir dalın birleşmesi ile oluşur. - L4 spinal sinir hem lumbal hem de sakral pleksusun oluşumuna katılır. Bu nedenle çatallı anlamına gelen n. furcalis adı ile bilinir. - N. ischiadicus; en sık gluteal bölgeye yapılan hatalı intramusküler injeksiyonlar sonucu yaralanır. Uyluk arkası kaslardaki paralizi nedeniyle bacak fleksiyonu zayıflar. (m. sartorius ve m. gracilis ile de bacak fleksiyonu yapıldığından tamamen ortadan kalkmaz). Diz ekleminin altında kalan tüm kaslarda paralizi vardır ve bu nedenle düşük ayak (footdrop) görülür. Ancak bu sinir lezyonundaki düşük ayak, ayağın ağırlığı (yerçekimi) nedeniyledir. - N. fibularis (peroneus) communis; alt ekstremitenin en sık yaralanan siniridir. Collum fibula kırıklarında sık olarak yaralanır. Bacağın ön ve lateral kompartman kaslarının paralizisi sonucu, fleksör kaslar hakimiyet kazanır ve ayak plantar fleksiyonda (foot drop) ve inversiyon yapmış pozisyonda kalır. Bu karakteristik görünüme equinovarus denir. - N. fibularis superficialis‛in felcinde ayak eversiyonu zayıflar. - N. fibularis profundus felcinde, ayak ekstensiyonu zayıflar. - N. tibialis; felcinde, ayak dorsifleksiyonda ve eversiyonda kalır. Bu karakteristik görünüme calcaneovalgus denir. PLEXUS BRACHIALIS



- Son dört servikal spinal sinirin ön dalları ile birinci torakal spinal sinirin ön dalının birleşmesi ile meydana gelir. - Köklerden çıkan dallar ü N. dorsalis scapulae; romboid kasların ve m. levator scapulae‛nin siniridir.



ANATOMİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



ü N. thoracicus longus; M. serratus anterior‛u uyarır. Sinirin felcinde kanat skapula olur. - Trunkuslardan çıkan dallar ü N. suprascapularis; M. supraspinatus ile m. infraspinatus‛u uyarır. Incisura scapulae‛den geçen sinirdir. Sinirin felcinde kola abdüksiyon başlatılamaz. - Fasciculus‛lardan çıkan dallar ü



Fasciculus lateralis‛ten çıkanlar - N. musculocutaneus; seyri sırasında m. coracobrachialis‛i deler. - N. medianus‛un lateral kökü



ü Fasciculus medialis‛ten çıkanlar - N. cutaneus brachii medialis; kolun iç yüzünün deri duyusunu taşır. N. intercostobrachialis (T2 spinal sinirin dalı) ile olan anastomozu MI‛da kolun iç yüzüne vuran ağrının nedenidir. - N. cutaneus antebrachii medialis; ön kolun iç yüzünün deri duyusunu taşır. - N. ulnaris; felcinde claw hand (pençe el) olur. Parmaklara abd-add yaptırılamaz. - N. medianus‛un medial kökü - N. medianus; kolda a. brachialis‛le seyreden sinirdir. M. pronator teres‛in iki başı arasından ve karpal tünelden geçer. Felcinde apelike hand (maymun eli) yada vaftiz eli olur. - Fasciculus posterior‛dan çıkanlar (STAR) ü N. subscapularis; m. teres major ve m. subscapularis‛i uyarır. ü N. thoracodorsalis; m. latissimus dorsi‛yi uyarır. ü N. axillaris; a.v. circumflexa humeri posterior ile birlikte spatium axillare laterale‛den (humerotrisipital aralık, quadrangular aralık) geçer. M. deltoideus ile m. teres minor‛u innerve eden dallarını verir. ü N. radialis; sulcus nervi radialis‛de a. profunda brachii ile birlikte seyreder. Tüm segmentlerden lif içeren tek sinirdir. Sinirin felcinde wrist drop (düşük el) olur.



EK BAZI BİLGİLER 162. Brachial pleksus‛un radix‛inden ayrılan sinirler; • N . d o r s a l i s s c a p u l a e (m.levator scapulae, m.rhomboideus major, m.rhomboideus minor) • N.thoracicus longus (m.serratus anterior) 163.Kolunun ve ön kolunun fleksiyonu ile ön kolunun supinasyonu önemli derecede azalmış bir kişide, n. musculocutaneus zedelenmesi olduğu düşünülmelidir. • Çünkü, n.musculocutaneus zedelenmesinde m. coracobrachialis, m. brachialis ve m. bicepsbrachii fonksiyon dışı kalır. Ayrıca ön kolun lateral bölgesinin deri duyusu yok olur. 164.Lig.cruciatum anterius ve lig.cruciatum posterius, aynı zamanda art. genu‛nun rotasyonuna engel olan ligamentlerdir. Bu nedenle art.genu‛da rotasyon travmasında bu ligamentler kopar.



19



165. FOSSA POPLİTEA • Fossa poplitea içinde n.tibialis, n.peroneus communis, a.poplitea ve v.poplitea bulunur. • Fossa poplitea travmalarında, tibia kırıklarında veya art genu‛nun arkaya doğru lüksasyonlarında n.tibialis zedelenebilir. • Bu durumda bacağın fleksiyonu ile ayağın plantar fleksiyonu ve inversion hareketlerinde zayıflama görülür. Hasta ayak parmakları üzerinde yükselemez. Ayağın plantar yüzünde duyu kaybı meydana gelir. 166.Collum fibula kırıklarında n.peroneus communis zedelenmesi olur. Bu durumda kişi ayağına dorsifleksiyon (ekstensiyon) yaptıramaz ve kişide “düşük ayak” meydana gelir. 167. BACAĞIN DUYUSU • Bacağın üst lateralinin duyusunu; n.cutaneus surae lateralis (n.peroneus communis) • Bacağın alt lateralinin duyusunu; n.peroneus superficialis Bacağın arka üst tarafının duyusunu; n.cutaneus surae medialis (n.tibialis) • Bacağın arka alt tarafının duyusunu; n.suralis 168.N.obturatorius, uyluğun medial tarafında oval bir bölgenin duyusunu alır. 169. AYAĞIN HAREKETLERİ



• Ayağına dorsifleksiyon (ekstensiyon) yaptıramayan bir kişide n.peroneus profundus (veya n.peroneus communis); plantar fleksiyon (fleksiyon) yaptıramayan bir kişide n.tibialis zedelenmesi vardır.. • M.tibialis anterior ve m.tibialis posterior ayağa eversiyon; • M.peroneus longus, m.peroneus brevis ile m.peroneus tertius ayağa inversiyon yaptırır. 170. KAFADAKİ OLUŞUMLAR • Canalis opticus‛tan n.opticus, a.ophtalmica ve a.v.centralis retina geçer. • Fissura orbitalis superior‛dan n.oculomotorius (III), n.trochlearis (IV), n.trigeminus‛un ophtalmic dalı, n.abducens (VI) ve v.ophtalmica superior geçer. • Fissura orbitalis inferior‛dan n.zygomaticus (n.maxillaris‛in dalı) geçer. • For.ovale fossa cranii media ile fossa infratemporalis‛i birbirine bağlar ve içinden n.mandibularis geçer. • F o r . r o t u n d u m fossa cranii media ile fossa pterygopalatina‛yı birbirine bağlar ve içinden n.maxillaris geçer. • For.spinosum‛dan dura mater‛i besleyen a.meningea media (a.maksillaris) geçer. • For.jugulare‛den; n.glossopharyngeus (IX), n.vagus (X), n.accessorius (XI) geçerek fossa cranii posterior‛u terk eder. • Sinus sigmoideus, for.jugulare‛ye girerek v.jugularis interna adını alır. Sinus petrosus inferior, for.jugulare‛ye girerek v.jugularis interna‛ya açılır. • For.magnum‛dan medulla spinalis, a.vertebralis, n.accessorius‛un spinal parçası ile C1,C2,C3‛ün meingeal dalları geçer.



20



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



171.Mandibula‛ya protrüzyon hareketini m.temporalis, retrüzyon hareketini ise m.pterygoideus lateralis ve m.pterygoideus medialis birlikte çalışarak yaptırırlar. M.pterygoideus lateralis, ağzı açan tek çiğneme kasıdır. Eğer mandibula sabit ise m.digastricus da ağzın açılmasına yardımcı olur.



• Atrioventricular nodül (AV nodülü = Ashoff -Tawara nodülü) • Fossa ovalis Ventriculus dexter‛de bulunan oluşumlar; • Valva trunci pulmonalis



172. FOSSA PTERYGOPALATİNA • Fossa pterygopalatina tabanı yukarıda tepesi aşağıda, dört duvarı olan, bir piramide benzeyen orbitanın arkasında bir çukurdur. • Fossa pterygopalatina, foramen rotundum ile fossa cranii media‛ya, fissura orbitalis inferior ile orbita‛ya, foramen sphenopalatinum ile burun boşluğuna, fissura pterygomaxillaris ile fossa infratemporalis‛e for. palatinum majus ve minus cavum oris‛e açılır. • Fossa pterygopalatina içindeki oluşumlar - maxillaris



• Mm. pectinati denilen kas kabarıntıları



- N. maxillaris



- Ganglion pterygopalatina 173. N.abducens‛i zedelenmiş bir kişide medial strabismus (İç şaşılık) gelişmiştir. Çünkü bu kişinin m.rectus lateralis‛i çalışamamaktadır. 174.Alt-lateral‛e bakamayan bir kişinin m.obliquus superior‛u çalışamamaktadır. Bu kişide n.trochlearis felci oluşmuştur. 175.Lateral strabismus (dış şaşılık) görülen bir kişide n.oculomotorius felci oluşmuştur. 176. M.tensor tympani; • Kulak zarını gererek daha hassas duruma getirir (hiperakuzi).



• Valva tricuspitalis • Crista supraventricularis (m. papillaris m. papillaris anterior, m. papillaris posterior ve m. papillaris septalis) • Chorda tendinea • Moderatör bant • Trabeküla septomarginalis (moderatör bant + septum interventriculare) 178. LARYNX‛İN LENFATİKLERİ • Plica vocalisin üstünde: nodi lymphatici cervicales profundi‛ye; • Plica vocalisin altında: Bir kısmı nodi lymphatici prelaryngeales ve pretracheales‛e drene olur. Geri kalan kısmı nodi lymphatici cervicales profundi ve nodi lymphatici supraclaviculares‛e açılırlar. 179.Pha rynx‛in lenfatikleri, nodi lymphatici cervicales profundi‛ye (Derin servikal lenf düğümlerine), pharyngeal ve tracheal bölge lenflerine açılır. 180.Safra yolları intrahepatik ve ekstrahepatik safra yolları olarak ikiye ayrılır; •



- Karaciğer hücreleri‛nin hücre kenarları



• N.mandibularis tarafından innerve edilir. M.stapedius: Stapes‛i fenestra vestibuli‛den uzaklaştırarak titreşimin iç kulağa daha az geçmesini sağlar (hipoakuzi). N.facialis tarafından innerve edilir. 177. Atrium dextrum‛da bulunan oluşumlar; • Ostium sinus coronarius • Crista terminalis • Sinoatrial nodül (SA nodülü = Keith Flack nodülü)



Intrahepatik safra yolları; - Safra kapillerleri - Toplayıcı kanallar - Ductuli interlobularis







Ekstrahepatik safra yolları; - Ductus hepaticus dexter ve sinister - Ductus hepaticus communis - Ductus choledochus



181. Truncus coeliacus‛un dalları; • a.hepatica communis: İki dalı vardır. A.hepatica



ANATOMİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



21



propria ve a.gastroduodenalis. A.gastrica dekstra, hepatica propria‛nın dalıdır. A.gastroepiploica dekstra ve a.pankreaticoduodenalis superior, a.gastroduodenalis‛in dallarıdır.



Subacut kombine sclerosis ve tabez dorsalis‛te funiculus posterior harabiyeti olur. Bu durumda lezyon seviyesi ve altında şuurlu proprioseption, iki nokta diskriminasyonu ve vibrasyon duyusu kaybı görülür.



• a.lienalis (splenica): A.gastrica breves ve a.gastroepiploica dekstra dallarını verir.



188.Intracranial ventriculer sistem; Lateral ventriculler ve III.ventricül arasında for.interventricülareler (2), III.ventricül ile IV.ventricül arasında aquaductus Silvii, IV.ventricül ile subarachnoid aralık arasında for.luşka (2) ve for.magendi bulunur.



• a.gastrica sinistra 182. Sağ böbreğin ön yüz komşulukları; • • • •



Gl.suprarenalis • Karaciğerin sağ lobu Colon ascendens • Fleksura coli dekstra Duodenum‛un II.parçası (pars descendens doudeni) Jejunum



Sol böbreğin ön yüz komşulukları • Gl.suprarenalis • Dalak • Mide • Corpus pancreaticus • A.splenica ve dalları • Fleksura coli sinistra • Colon descendens‛in başlangıcı • Jejunum 183. Nefron; • • • • • •



• Lezyon seviyesinin altında, Üst motor nöron felci ve funiculus posteriorda seyreden duyuların kaybı (şuurlu proprioseption, iki nokta diskriminasyonu ve vibrasyon duyusu),



184. PERİTON



• Plica umbilicalis lateralis içinde a.v.epigastrica inferior; • Plica umbilicalis medialis içinde oblitere a.gastrica dekstra ve sinistra; • Plica umbilicalis mediana içinde oblitere chorda urachus bulunur. 185. Porto - kaval anastomozlar;



• OESOPHAGUS İLE MİDENİN BİRLEŞİM YERİNDE: Hem v.azygos hem de v.hemiazygos ile vena cava superior‛a; v.gastrica sinistra ile v.porta‛ya; • KARIN ÖN DUVARINDA: V.paraumbilicalisler ile v.portaya; v.epigastrica superior ve inferior ile caval sisteme; • CANALİS ANALİSTE: V.rectalis inferior, v.pudenta interna aracılığı ile v.iliaca interna‛ya ve oradan vena cava inferior‛a; V.rectalis superior ise v.mesenterica inferior aracılığı ile v.portaya açılır. • RETROPERİTONEAL BÖLGE‛DE: Karaciğerin area nudasındaki venler lumbal, renal ve phrenic venler ile v.mesenterica inferior, v.mesenterica superior ve v.lienalise açılır. 186. Urethra anatomik olarak dört parçaya ayrılır; • pars prostatica



• pars membranacea



• pars spongiosa



• Lezyon seviyesinin altı, karşı tarafta comissura alba anteriorda çapraz yapan yolların taşıdığı duyularda kayıp (ağrı, ısı, hafif dokunma ve libido) • Lezyon seviyesinin karşı tarafında dokunma ve libido duyularının kaybı meydana gelir. 190.Weber sendromu olan bir hastada n.oculomotorius felci gelişir. Buna bağlı olarak göz, ipsi lateral aşağı - dışa bakar (lateral strabisbus), pitosis, midriasis ve akumadasyon bozukluğu meydana gelir. 191.Syringomyelia, canalis centralis ve etrafında cavitasyon ile karakterizedir (C8-T1). • Bilateral ağrı-ısı kaybı (omuz atkısı gibi) ile karakterizedir. • Lezyondan ilk olarak commissura alba anterior etkileneceği için leyon seviyesinde bilateral ağrı, ısı, hafif dokunma ve libido duyu kaybı olacaktır. 192. Poliomyelit, polio aşısı yaptırmamış veya immün sistemi yetersiz kişilerde görülür. Hastalık, tek taraflı cornu anterior lezyonu ile karekterizedir. Böylece bu hücrelerin aksonları tarafından innerve edilen kaslarda alt motor nöron tipi felç görülür. 193.Horner Syndromu, ganglion cervicale superior‛un veya buradan çıkan postsinaptik sempatik liflerin harabiyetinde baş ve boyun bölgesinin sempatik innervasyonu bozulması ile karekterizedir. Hastada enophtalmus ve buna bağlı olarak pseudoptosis, myosis, anhidrosis ve facial flushing görülür.



- Bu parçalar içinde pars prostatica, ikinci geniş urehra parçasıdır. - Pars membranacea ise en dar yeridir. - Ostium urethra externum, urethra‛nın en yeridir.



189. Brown-Sequard sendromunda; • Lezyon seviyesinde tüm duyuların kaybı,



Malpigi cisimciği (Bowman kapsülü + glomerulus) Proximal tüp Kıvrıntılı kanallar Henle kulpu Distal tüp Toplayıcı kanallar



• pars intramuralis



Intracranial ventriculer sistem içindeki deliklerden birinde, özellikle III.ventricül ile IV.ventricül arasındaki (aquaductus Silvii)‛de bir tıkanıklık oluşması hidrosefali nedenlerinden biridir. Tıkanıklığın nedeni, menenjit-ansefalit gibi enfeksiyonlar, travmaya bağlı kanamalardır. Sıvı akışının engellenmesiyle oluşan bu tür hidrosefali aynı zamanda “non-kommünike” (bağlantısı olmayan hidrosefali) olarak da adlandırılır.



dar



187.Medulla spinalis‛in funiculus posteriorunda şuurlu proprioseption, iki nokta diskriminasyonu ve vibrasyon duyusu taşınır.



194. N.facialis‛in üç tane nucleus‛u vardır; • Nuc.nervi facialis (pons) • Nuc.salivatorius superior (pons) • Nuc.tractus solitarii (medulla oblangata) Canalis nervi facialis içinde; • N. petrosus major • N. stapedius • Chorda tympani dallarını verir.



22



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



- Ponsta bulunan motor nucleusundan çıkan lifler colliculus facialis içinde n.abducens‛in nukleusunun üzerinde seyrettikten sonra ponsu terk eder.



• Aa.pontis • A.cerebellaris superior • A.cerebri posterior



195.Nervus opticuslardan biri kesilirse; o gözde körlük olur,



A.cerebelleris inferior anterior anevrizmasında n.abducens (VI) felci olur.



Tractus opticuslardan biri zedelenirse; homonimus hemianopsi



A.cerebri posterior veya a.cerebellaris superior anevrizmasında ise n.oculomotorius felci (III) meydana gelir.



Chiasma opticum‛a ortadan bası olursa (gl.hypophys hypertrofisi); bitemporal heteronimus hemianopsi Chiasma opticum‛a yan taraflardan bası gelirse; binasal heteronimus hemianopsi meydana gelir. 196.A.cerebri posterior, visuel korteks‛in motor arteridir. Tıkanıklığında, kontralateral homonimus hemianopsi meydana gelir. Visuel kortekste makular görme alanı a.cerebri media tarafından beslendiği için makuler görme bu durumdan etkilenmemektedir.. 197. Frontal lobun kortikal alanları: • Brodmann‛ın 44-45 (BROCA) nolu alanları (motor konuşma alanı) • Gyrus frontalis inferior (gyrus triangularis)‛dadır. Bu alanlar kelimelerin şekillendiği yerlerdir. • Brodmann‛ın 22 (Wernicke alanı) nolu alanı İşitilen ya da konuşulan sözcüklerin anlamının ortaya çıktığı yerdir. Gyrus temporalis superior‛da lokalizedir. 198. Nuc.salivatorius inferior‛dan ayrılan presinaptik parasempatik lifler n.tympanicus (n.glossopharyngeus) tarafından orta kulaktaki pleksus pharyngeus‛a taşınır. Oradan n.petrosus minor ile ganglion oticum‛a ulaşıp bu ganglionda sinaps yaparlar ve n.auriculotemporalis (N.mandibularis) ile gl.parotis‛e ulaşıp parasempatik innervasyonu sağlarlar (salivasyon yaptırır). 199.Nuc.salivatorius superior‛dan ayrılan presinaptik parasempatik lifler n.intermedius ile n.facialis‛e katılırlar. Daha sonra bir kısmı onun I.dalı n.petrosus major aracılığı ile ganglion pterygopalatinum‛a ve oradan da gl.lacrimalis, minor tükürük bezleri ve burun boşluğundaki salgı yapan bezlere ulaşırlar. Presinaptik parasempatik liflerin geriye kalan kısmı ise önce chorda tympani, daha sonra da chorda tympani‛nin n.ligualis‛e katılması ile n.lingualis tarafından ganglion submandibulare‛ye ulaşıp, bu ganglionda sinaps yaptıktan sonta gl.submandibulare ve gl.sublingualis‛e ulaşır (salivasyon yaptırır). 200. Edinger-Westphal nucleusundan ayrılan presinaptik parasempatik lifler n.oculomotorius içinde ganglion ciliare‛ye taşınır. Bu gangliondaki sinapstan sonra nn.ciliare breves adı altında m.sphincter pupilla ve corpus ciliare‛ye ulaşır. Akumodasyonu bozulmuş, aynı zamanda midriasis‛i olan ve humor aquosus sekresyonu azalmış bir kişide nn.ciliare breves‛lerde fonksiyon bozukluğu vardır. 201.Splanchnic sinirler içinde sadece nn.splanchnici pelvici parasempatik lif taşımaktadır. 202.Ventriculus lateralis‛in cornu anterior (frontale) ve cornu posteriorunda (occipitale) BOS sentezi yapılmamaktadır. 203. A.basillaris‛in dallları; • A.cerebellaris inferior anterior • A.labirinti



204. AFAZİLER • Duyu tipi afazi (Wernicke afazisi): Wernicke alanının (22) lezyonlarında işitme kaybı yoktur. Lezyon a.cerebri media‛nın alt dalını tutar. Hasta işittiği kelimelerin anlamını çıkaramaz. • İleti tipi afazi: 22 ile 44-45‛i birleştiren fasciculus arcuatus‛un lezyonlarında görülür. Hasta, işittiği kelimeleri tekrar edemez. Yüksek sesle okuyamaz ama içinden okuduğu şeyi anlar. • Motor afazi (Broca afazisi): Motor konuşma alanının lezyonlarında (44-45) tam ya da kısmi konuşma kaybı. Lezyon a. cerebri media‛nın üst dalını tutar. Motor afaziye sık olarak agrafi (yazı yazamama) eşlik eder. 205.Tractus spinocerebellaris posterior, ekstremite hareketleri sırasında kasların koordinasyonu için gereken impulsları taşır. Tractus spinocerebellaris posterior ile taşınan impulslar sinerjist kas gruplarından gelir ve pedinculus cerebellaris inferior‛dan geçerek cerebellum‛a ulaşır. • Tractus spinocerebellaris anterior, ekstremitelerin koordineli hareketleri sırasında, ekstremitenin pozisyonu ve postür ile ilgili impulsları taşır ve pedinculus cerebellaris superior‛dan geçerek cerebellum‛a ulaşır. 206.Cerebellum‛un lobus floconodullaris‛i denge ile ilgili olan cerebellum lobudur. Cerebellum nukleuslarından nuc.fastigii denge ile ilgili olan cerebellum nukleusudur. 207.Cerebellum‛un lobus cerebelli anterior‛u, hareketlerin kontrolu; Cerebellum‛un lobus cerebelli posterior‛u, ekstremite hareketlerinin koordinasyonu ile ilgilidir.



TOrkiye'nin Her Yerinde Yan1n1zday1z



www.tus.com



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER -1 (GÜN SONU ÖZET BİLGİLER)



HÜCRE HİSTOLOJİ VE FİZYOLOJİSİ 1.



Çekirdek zarının membranı hangi organelle devam eder...GER



2.



Ribozom, mikrotübül, sentriol ve mikrofilamanın nesi yok… Zarı yok (RiMik ve SeMik zarsızdır)...



3. Yaşlı membranlar hücre içinde birikince ne denir...Lipofuksin 4.



Lipofuksin kalpte birikince neye neden olur...Brown atrofi



5.



Hücre membranının yapısı nasıl...Çift katlı fosfolipid tabaka



6.



Membranda simetri var mı...Yok



7.



İntegral proteinler genelde ne görevi görür...İyon kanalı



8.



Hücre dışına bakan periferal proteinler genelde ne görevi görür...Reseptör



9.



Hücre içine bakan periferal proteinler genelde ne görevi görür...Enzim



10. M e m b r a n d a ne bozulur...Kolesterol



artınca



akışkanlık



21. Caspase‛ı aktifleyen...Sitokrom C 22. Hücre içinde kullanılacak proteinler nerede sentezlenir...Serbest ribozomlarda 23. Polizom, diplozom, poliribozom ne...Gruplar halindeki ribozomlar 24. Hücre dışına salgılanacak proteinler nerede sentezlenir...GER GRANÜLLÜ ENDOPLAZMİK RETİKULUM • • • •



Hücre dışına salgılanacak proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezi Membranında SRP reseptörü (+) Nissl cisimciği Çekirdek zarının sitoplazmik yaprağının devamlılık gösterdiği organel



25. Lizozomal enzimler nerede sentezlenir...GER 26. Nissl cisimciğini oluşturan organel...GER 27. Salgılanacak madde nerede olgunlaştırılıp paketlenir... Golgi



11. Hücre membranının markeri ne...Na-K-ATPaz



28. Karbonhidrat, SO4, PO4 nerede eklenir... GER + Golgi



12. Hücrenin enerji santrali...Mitokondri



29. Steroid sentezi hangi organelde...Düz ER



MİTOKONDRİ • • • •



• •



Hücrenin enerji santrali Kendisine ait DNA, RNA ve ribozomu var Bölünerek kendisini yenileyebilen tek organel İç zarında;(yapısında en çok protein olan zardır) fosforilasyon enzimleri, elektron transport zinciri enzimleri ve TCA siklusundan süksinat dehidrogenaz enzimi Dış zarında; monoaminooksidaz (MAO) Matriksinde; TCA enzimleri (süksinat dehidrogenaz hariç), profirin-üre metabolizması,yağ asitlerinin beta oksidasyonu.



13. K e n d i DNA, RNA organel...Mitokondri



ve



ribozomu



olan



14. Bölünerek yenilenebilen tek organel...Mitokondri 15. Yapısında en çok protein olan zar...Mitokondri iç zarı 16. Fosforilasyon enzimleri, elektron transport sistemi nerede...Mitokondri iç zarında 17. Yağ asitleri mitokondri iç zardan hangi protein ile geçerler...Karnitin 18. Mitokondrinin biyokimyasal markeri...Glutamat dehidrogenaz 19. Apopitozla ilişkili gen...p53 20. Apopitoza neden olan enzim...CASPASE



DÜZ ENDOPLAZMİK RETİKULUM • • •



Steroid sentezi (karaciğer ve adrenal korteks hücreleri) İlaç detoksifikasyonu Kalsiyum depolanması



30. İlaç detoksifikasyonu, glikojen ve yağ metabolizmasında görevli organel...Düz ER 31. İskelet kasında Ca nerede depolanır...Düz ER 32. Hangi organlarda Düz ER fazla...Adrenal korteksKC-İskelet kası 33. Golgiden boğumlanarak ayrılan organel...Lizozom 34. İ ç i n d e bol hidrolitik organel...Lizozom



enzim



bulunan



35. Lizozom hangi hücrelerde fazla...Makrofaj 36. Olgun lizozom hangisi...Primer lizozom 37. Y a b a n c ı m a d d e i l e b i r l e ş m i ş l i z o z o m a n e denir...Sekonder lizozom (Fagolizozom) 38. R e s e p t ö r aracılı protein...Klatrin



endositozda



görevli



39. Hücrede LDL reseptörü nerede...Klatrin üzerinde 40. Transferrin hücreye nasıl alınır...Klatrin kaplı vezikülle



24



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



41. Karaciğer ve böbrekte bazı ilaç ve toksikleri yıkan organel... Peroksizom 42. Reseptör aracılı emilen vitamin hangisi...B12 43. Uzun zincirli yağ asitlerini parçalayan organel... Peroksizom 44. Hatalı proteinleri yıkım için proteozoma aktaran ne... Ubikuitin 45. Hücrede emilim yüzeyini artıran...Mikrovillus 46. Işık mikroskobunda fırçamsı kenarı oluşturan... Mikrovillus 47. Mikrovillus nerelerde çok...İnce barsak ve proksimal tübül 48. Stereosilya aslında nedir...Dallanmış mikrovillus 49. Stereosilya nerede bulunur...Epididimiste hücredeki



ara



52. Epitel hücredeki ara filaman...Sitokeratin 53. Hücreye desteklik ve hareket sağlayan... Mikrotübül 54. Nerelerde mikrotübül vardı... – Sentriol - Mitoz mekiği



DYNEİN-KİNEZİN • • • •



Her ikisinin de ATPaz aktivitesi var Dynein; retrograt iletimden sorumlu Kinezin; anterograt iletimden sorumlu Dynein; silya yapısı içerisinde hareketi sağlar. Kinezin ise aktif hareket yapan silyanın kollarının eski haline gelmesini sağlar.



61. Mikrotübülde hareketi sağlayan kol...Dynein 62. Mikrotübülü eski konuma geri getiren...Kinezin 63. Dynein genetik eksikse...Kartegener sendromu 64. İçi dolu vezikülü somadan akson ucuna getiren ne... Kinezin 65. İçi boş vezikülü aksondan somaya geri götüren ne... Dinein



50. Kastaki ara filaman...Desmin 51. M e z e n ş i m kaynaklı filaman...Vimentin



60. Spermde hareketi sağlayan yapı...Flagella



- Silya - Flagella (SSMF)



55. Hücre bölünmesinde mitoz mekiğini oluşturan organel...Sentriol 56. 9 adet 3‛lü mikrotübülden oluşan yapı...Sentriol 57. Ortada 2 tekli, çevrede 9 ikili mikrotübüle ne deniyordu...Aksonem 58. Çevredeki tübülleri birbirine bağlayan...Neksin 59. Çevredeki tübülleri ortadakine bağlayan...Işınsal uzantı



66. Membrandan en hızlı difüze olan...Su 67. Membrandan hangi maddeler kolay geçer...Yağda eriyenler (Lipofilik maddeler) 68. Duodenumdan demirin emilimi hangi mekanizmayla... Kolaylaştırılmış difüzyon 69. Aminoasit ve glukozun barsaktan hücreye girişi nasıl...Na aracılı (Sekonder aktif transport) 70. Aminoasit ve glukozun hücreden kana geçişleri nasıl...Kolaylaştırılmış difüzyon KOLAYLAŞTIRILMIŞ DİFÜZYONA ÖRNEKLER • • •



Duodenumdan demirin emilimi Glukoz, galaktoz ve aminoasitlerin ince barsak ve böbrek proksimal tübül epitelyum hücresinden kana veya ekstrasellüler sıvıya geçişleri Plasental glukozun emilimi



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER PRİMER AKTİF TAŞINIMA ÖRNEKLER • • • •



Hücre membranındaki Na+-K -ATPaz pompası Sarkoplazmik Retikulumdaki Ca+2-ATPaz pompası Mide paryetal hücresindeki H+-K+-ATPaz pompası Lizozomlardaki H+-ATPaz pompası +



25



98. IP3 sitoplamaya hangi iyonun girişine neden olur...Ca 99. İkincil haberci olarak görev yapan iyon hangisi...Ca 100. NO-ANP-BNP hangi enzimi aktifler...Guanilat siklazı



71. 3 Na‛u dışarı, 2 K‛u içeri atan pompa hangisi...Na-K ATPaz



101. NO hangi guanilat siklazı aktifler...Sitoplazmada çözünebilir guanilat siklazı



72. İki madde aynı yönde birlikte taşınıyorsa adı ne... Simport



102. ANP-BNP hangi guanilat siklazı aktifler...Zarsal guanilat siklazı



73. İki madde zıt yönde taşınıyorsa adı ne...Antiport



103. NO-ANP-BNP hangi 2. mesajcıyı kullanır...cGMP



74. DM‛li hasta neden hipertansif...Çünkü hipervolemik



104. cAMP‛yi azaltan hormon...Somatostatin



75. DM‛li hasta neden hipervolemik...Glukoz, Na+ ve su birlikte emilir



105. Adenilat siklazı uyaran G proteini...Gs



76. Vücutta suyun en fazla bulunduğu kompartman... Hücre içi



107. Fosfolipaz C‛yi uyaran G proteini...Gq TİROZİN KİNAZ İKİNCİL HABERCİ SİSTEMİNİ KULLANANLAR



77. İnsandaki su yüzdesi...60 78. Hücre içindeki sıvı yüzdesi...40 79. Hücre dışındaki sıvı yüzdesi...20 80. İnterstisyel sıvı yüzdesi...15 81. İntravasküler sıvı yüzdesi...5 82. Hücre içinde en fazla bulunan katyon hangisi...K 83. Hücre içinde en fazla bulunan anyon hangisi...PO4 84. Hücre dışının ana katyonu hangisi...Na 85. Hücre dışının ana anyonu hangisi...Cl 86. Hücre dış/iç oranı en fazla olan iyon hangisi...Ca 87. Osmolarite hesap formülü neydi...2 x (Na + K) + Glu/18 + BUN/2.8 88. Normal plazma osmolaritesi kaç mOsm/lt...285290 89. Plazma osmolaritesini belirlemede en etkili olan ne...Na 90. Plazma osmolaritesini belirlemede sodyumdan sonra etkili olan ne...Glukoz 91. İkinci haberciler...cAMP-cGMP-DAG-IP3-Ca İP3 İKİNCİL HABERCİ SİSTEMİNİ KULLANANLAR * Katekolaminler (α1) * ADH (V1) * Oksitozin * TRH



* Anjiyotensin II * GnRH * GHRH



cGMP İKİNCİL HABERCİ SİSTEMİNİ KULLANANLAR • • •



106. Adenilat siklazı inhibe eden G proteini...Gi



ANP BNP NO



92. cAMP yolundaki membran enzimi...Adenilat siklaz 93. cGMP yolundaki membran enzimi...Guanilat siklaz 94. DAG ve IP3 yolundaki membran enzimi...Fosfolipaz C 95. cAMP yolundaki sitoplazmik enzim...Protein kinaz A 96. cGMP yolundaki sitoplazmik enzim...Protein kinaz G 97. DAG yolundaki sitoplazmik enzim...Protein kinaz C



• • •



İnsülin İGF-1 Büyüme FAKTÖRLERİ



JAK-STAT SİSTEMİNİ KULLANANLAR • • • •



Büyüme HORMONU Prolaktin Leptin Eritropoietin (EPO)



108.İnsülin ve Büyüme faktörleri hangi sistemi kullanır...Tirozin Kinaz 109. Steroid hormon ve Progesteron reseptörü nerede... Sitoplazmada 110. Tiroid hormon reseptörü nerede... Çekirdekte 111. Östrojen ve androjen reseptörleri nerede... Çekirdekte RESEPTÖR YAPISI ÇEKİRDEKTE OLANLAR • • • • •



D vitamini Östrojen Tiroid hormonları Androjen Retinoik asit



RESEPTÖR YAPISI SİTOPLAZMADA OLANLAR • •



Siteroid hormonlar Progesteron



112. GH, EPO ve leptin hangi yolu kullanır... Jak-Stat 113. ADH V2 reseptörü hangi 2. haberci sistemini kullanır... cAMP 114. Katekolamin α2 ve β reseptörleri hangi 2. haberci sistemini kullanır... cAMP 115. ADH V1 reseptörü hangi 2. haberci sistemini kullanır... IP3



26



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



DOKU HİSTOLOJİ VE FİZYOLOJİSİ



134. Böbrek tübüllerinde bulunan epitel tipi...Tek katlı kübik



116. En yüzeyde bulunan hücre bağlantısı...Zonula okludens



135. Sindirim kanalı, uterus ve tüplerde bulunan epitel tipi...Tek katlı prizmatik



117. Hücreden hücreye geçişe izin vermeyen bağlantı tipi... Zonula okludens



136. Epidermis, vagina, korneada bulunan epitel tipi...Çok katlı yassı



118. Kan-beyin, kan-timus, kan testis engellerinde bulunan bağlantı tipi... Zonula okludens



137. Üreter ve Mesanede bulunan epitel tipi...Çok katlı değişici



ZONULA OKLUDENS (Sıkı bağlantı, tight junction) • • • • •



En yüzeydeki hücrelerarası bağlantı noktası Okludin ve klaudin proteinlerini içerir BARİYER yapılarında yer alır (kan-beyin, kanBOS, kan-testis,hava-kan gibi…) Mesane ve gastrointestinal sistemde de bulunur. 3.ventrikülde z.okludens içeren hücre TANİSİT



HEMİDESMOZOM • • •



Epitelin bazal yüzündeki desmozomlar İntegrin içerirler. Hemidesmozomlardaki integrin, bazal membrandaki fibronektin ve laminine tutunur.



DESMOZOM (MAKULA ADHERENS) • •



Desmoglein ve desmokollin proteinlerini içerir. Derinin stratum spinozum tabakasında yer alır.



119. Pemfigus vulgariste bozukluk nerede...Desmozom 120. Desmozom derinin hangi tabakasında...Stratum spinozum 121. E p i t e l i bazal ne...Hemidesmozom



laminaya



bağlayan



122. Hemidesmozomun yapısında bulunan protein ne...İntegrin 123. İntegrin bazal membranda neye bağlanıyordu...Laminin ve fibronektine 124. Kanser neleri parçalayarak yayılıyordu...Laminin ve fibronektini 125. Kıkırdakta kondrositleri kollagene bağlayan... Kondronektin 126. Hücreden hücreye iyon ve su geçişine izin veren bağlantı tipi... Neksus – Gap junction



138. Büyük solunum yollarında bulunan epitel tipi...Yalancı çok katlı silli silindirik 139. Epididimiste bulunan epitel tipi...Yalancı çok katlı stereosilyalı silindirik 140. Egzositozla sadece salgılanacak madde atılıyorsa hangi tip salgı...Ekrin-Merokrin 141. Salgıyla birlikte bir miktar sitoplazma da atılıyorsa hangi tip salgı...Apokrin 142. Hangi tip salgıda tüm hücre dejenere olarak salgılanır...Holokrin 143. Ter bezleri hangi tip salgı yapar...Ekrin 144. Koltuk altı koku bezi ve meme bezi hangi tip salgı yapar... Apokrin 145. İ n s a n ı n k e n d i n e ne...Feromon



148. Mikst bezdeki histolojik görüntü... Gianuzzi yarımayı 149. Glikoprotein salgılayan Gobletin diğer isimleri... Kadeh, Kalisiform hücre EKRİN BEZ YAPISI • •



• •



- Zonula adherens



132. Farklı tip hücreleri birbirine bağlayan adezyon molekülü (lökosit ve trombositi endotele)...Selektin 133. Endotel, mezotelde bulunan epitel tipi...Tek katlı yassı



Tüm hücre dejenere olarak salınır. Yağ bezleri ve gonadlar holokrin yapıdadır.



APOKRİN BEZ YAPISI







- Desmozom (Makula adherens)



Sitoplazma kaybı olmadan veziküller salınır. Ter bezleri ve pankreas erkin yapı içerir.



HOLOKRİN BEZ YAPISI



128. 2 adet konneksondan oluşan yapı...Neksus



131. Kadherin hangi bağlantılarda bulunur...



oluşturan



147. Glikoprotein yapıda yapışkan mukus salgılayanlar... Brunner ve Goblet







130. Homofilik hücreleri birbirine bağlayan adezyon molekülü... Kadherin



kokusunu



146. Y a ğ b e z l e r i v e g o n a d l a r h a n g i t i p s a l g ı yapar...Holokrin



127. 6 adet konneksinden oluşan yapı...Konnekson 129. Toplu kasılan dokularda hangi bağlantı tipi bulunur... Neksus



has



Salgı vezikülleri ile birlikte bir miktar sitoplazmada kaybedilir Koltuk altı koku bezleri, meme bezleri ve dış kulak yolundaki serumen bezleri



150. Bağ dokusu lif proteinlerini sentezleyen hücre... Fibroblast 151. Bağ dokudaki ara maddeyi (matriks) sentezleyen hücre... Fibroblast 152. Yeni bağ doku yapımı ve tamir işinde görevli hücre... Fibroblast SERÖMÜKÖZ BEZLER • •



Gianuzzi yarımayları Sublingual ve submandibular bezler



27



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



kıkırdak tipi... Fibröz



MÜKÖZ BEZ YAPISI • • • •



Koyu, yapışkan, ağdalı salgı PAS (+) boyanır. Brunner bezleri Goblet hücresi ve bu hücrenin bulunduğu yerler



SERÖZ BEZ YAPISI • •



Berrak, sulu, akışkan salgı Parotis bezi, pankreas ve lakrimal bezler



153. Yağ hücresi neyle boyanır...Sudan III-Oil red O 154. Bağ dokusunda fagositoz yapan hücre...Histiosit 155. Epiteloid ve yabancı cisim dev hücreye dönüşebilen hücre... Histiosit 156. Mast hücresi neden oluşur...Bazofil



158. İmmunglobulin salgılayan hücre...Plazma hücresi 159. Sitoplazmadaki Ig artıklarına ne denir...Russel cisimciği ultraviyole



HİYALİN KIKIRDAK • • • •



Vücutta en fazla bulunan kıkırdak tipidir. Fetüsün ilk iskeletini oluşturur. Kemikleşmesi endokondral yolla olur. Uzun kemiklerin eklem yüzeylerinde, büyük hava yollarında ve kosta uçlarında bulunan kıkırdak tipidir.



FİBRÖZ KIKIRDAK • •



Kollajen liflerden zengindir. İntervertebral disk, menisküs ve tendonların kemiğe yapışma yerlerinde bulunur.



ELASTİK KIKIRDAK



157. Mast hücre ve bazofil granülleri ne içerir...Heparin - Histamin



160. D e r i y i ve gözü koruyan...Melanin



178. Kulak kepçesinde bulunan kıkırdak tipi...Elastik



ışından



161. Melanin salgılayan hücre nerelerde bulunur...DeriKoroid-İris-Pia mater 162. Bağ dokusu proteinleri neler...



• •



Esnek bir yapıya sahiptir. Kulak kepçesi, epiglottis, aritenoid kıkırdak ve plika vokalislerde bulunur.



179. Kemik kök hücresi hangisi... Osteoprogenitör hücre 180. Osteoprogenitör hücre, hangi hücreye dönüşür... Osteoblasta 181. K e m i k yapımından hangisi...Osteoblast



sorumlu



hücre



182. Osteoblastlar hangi enzimi içerir...Alkalen fosfataz



- Kollajen lifler



- Elastik lifler



183. Olgun kemik hücresi hangisi...Osteosit



- Retiküler fibriller



– Glikoproteinler



184. Osteosit hangi hücreden oluşur...Osteoblasttan



163. Deri, kemik ve tendonda bulunan kollagen...Tip I (Gerilmeye dirençli) 164. Kıkırdakta bulunan kollajen...Tip 2 (Basınca dirençli) 165. Kasta, damar duvarında bulunan kollagen...Tip 3 (Genişleyebilen organlarda) 166. Kollagenin içinde en çok bulunan amino asit...Glisin 167. Bir dokudaki kollagen miktarını ölçmek için ne miktarına bakılır... Hidroksiprolin 168. Skorbüt‛de ne eksik...C vitamini 169. C vitamini eksik olunca ne olur...Hidroksilasyon bozulur, kollagen immatür halde kalır, damarların frajilitesi artar. 170. Yara iyileşmesinde önce hangi fibriller görülür... - Önce Retiküler (olgunlaşmamış kollajen lif) - Sonra Kollagen fibriller



171. En fazla bulunan kıkırdak tipi...Hyalin 172. Uzun kemik eklem yüzeyindeki kıkırdak...Hyalin 173. Kosta ucu ve büyük solunum yollarındaki kıkırdak... Hyalin 174. Fetusun ilk iskeleti...Hyalin 175. İ n t e r v e r t e b r a l d i s k l e r d e b u l u n a n k ı k ı r d a k tipi...Fibröz 176. Menisküslerde bulunan kıkırdak tipi...Fibröz 177. Tendonların kemiğe yapışma yerlerinde bulunan



185. Parathormon ve D vit reseptörü hangi hücrede... Osteoblastta 186. K e m i k t e fagositoz hangisi...Osteoklast



yapan



hücre



187. Osteoklast hangi hücreden oluşur...Monositten 188. Osteoklast nerede bulunur...Hawship lakunasında 189. Osteoklastı aktive eden hormon...PTH



28



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



190. Osteoklastı inhibe eden hormon...Kalsitonin 191. Kalsitonin nerede yapılır...Tiroid parafolliküler C hücre 192. Kemikte uzun eksene paralel kanal hangisi...Havers 193. K e m i k t e uzun hangisi...Volkmann



eksene



dik



kanallar



194. Kemiğin boyuna büyümesini sağlayan...Epifiz plağı 195. Kemikte enine kalınlaşmayı sağlayan...Periosteum 196. Yeni doğanda vücut ısısının korunmasında görevli madde... Termogenin 197. Termogenin nerede bulunur...Kahverengi yağ dokusunda 198. Derinin tabakaları...Dermis, Epidermis 199. Dermisin tabakaları... - Dış Papiller



- Derin Retiküler



200. Epidermisin tabakaları...(dıştan içe doğru) - Corneum – Granulozum - Bazale



- Lucidum - Spinozum



201. Deride mitozun en fazla görüldüğü tabaka...Bazale 202. Hemidesmozom-Melanosit derinin hangi tabakasında... Bazale 203. Desmozom ve Langerhans hücreleri derinin hangi tabakasında...Spinozum 204. Desmozomların harabiyeti nedeniyle oluşan hastalık... Pemfigus vulgaris 205. Keratohyalin ve lipid içeren granüller derinin hangi tabakasında...Granülozum 206. D vit sentezi derinin hangi tabakasında... Granülozum 207. Eleidin derinin hangi tabakasında...Lucidum 208. Eleidinin yoğun olarak bulunduğu vücut bölümleri... El ayası-Ayak tabanı-Dudak 209.Işığı kıran keratin, derinin hangi tabakasında... Korneum 210. Deride bulunan makrofaj...Langerhans 211. Raket biçimli Birbeck granülleri hangi hücrede... Langerhans 212. Duyu reseptörleri derinin hangi tabakasında... Dermis 213. Sempatik sinirler derinin hangi tabakasında... Dermis 214. Basınç ve çekmeye dayanıklı kalın dermis tabakası... Retiküler 215. Dokunma duyusunu alan reseptör...Meissner 216. Parmak ucunda iki nokta duyarlılığında görev yapan... Meissner 217. Meissner cisimcikleri nerelerde fazla...Kılsız derideParmak ucunda RUFFİNİ CİSİMCİKLERİ Derideki gerilmeyi ve eklem rotasyonunu algılar.



MEİSSNER CİSİMCİKLERİ • • • •



Diğer ismi Corpuscula Tactus Dermal papillalarda bulunur Dokunma duyusunu algılar İki nokta ayrımında (diskriminasyon) görevlidir



PACİNİ CİSİMCİKLERİ • • •



En hızlı adapte olan mekanoreseptör Vibrasyonu algılar Kasta, kıllı ve kılsız deride bulunur.



218. Derin basıyı ve vibrasyonu algılayan reseptör... Pacini 219. Deride bulunan termoreseptör...Krause 220. Ağrı reseptörünün adı...Nosiseptör 221. Nosiseptörler ne tip reseptördür...Çıplak sinir ucu 222. Hızlı ağrıyı taşıyan lif tipi...A-delta 223. Yavaş ağrıyı taşıyan lif tipi...C STRATUM KORNEUM



Keratin içeren tabaka STRATUM GRANULOZUM • • •



Keratohiyalin granülleri Lipit içerikli lamellar granüller D vitamin sentezi



STRATUM LUCİDUM • •



El içi, ayak tabanı ve dudakta bulunur. Elaidin proteini ( şeffaflık özelliği)



STRATUM SPİNOZUM • • •



Desmozom içerir Langerhans hücrelerinin bulunduğu tabaka Mitoz görülür (bazale + spinozum = malpighi tabakası)



STRATUM BAZALE • • •



En alt tabaka (hemidesmozom içerir) Mitozun en fazla görüldüğü tabaka Melanositlerin bulunduğu tabaka



EPİDERMİSİN TABAKALARI (İÇTEN DIŞA DOĞRU) • • • • •



Stratum Basale Stratum Spinosum Stratum Granulosum Stratum Lucidum Stratum Corneum



ELEKTROFİZYOLOJİ – OTONOM SİNİR SİSTEMİ 224. İMP‛nin negatifliğinden sorumlu en önemli neden...K‛un dışa kaçışı 225. İMP‛nin negatifliğinden sorumlu pompa... Na-K pompası 226. Na-K pompası hangi oranda çalışır (Na/K)...3/2 227. Hücre içine (+) yüklü iyon girerse hücre ne olur... Depolarize 228. Hücre içine (–) yüklü iyon girerse hücre ne olur...



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



Hiperpolarize



29



252. En yavaş sinir lifi hangisi...C lifi



229. Presinaptik hücre, postsinaptik hücreyi peşpeşe uyarırsa ne olur... Temporal Sumasyon



253.Retina, olfaktor bölge, vestibulokoklear ganglionda bulunan nöron tipi... Bipolar



230. Birçok hücre, postsinaptik hücreyi aynı anda uyarırsa ne olur...Spasyal Sumasyon



254.Omurilik ön boynuzdaki motor nöron tipi... Multipolar



231. Uyaran şiddeti artarsa AP‛nin neleri değişmez...Süresi ve yüksekliği



255.İskelet kası ekstrafuzal liflerin motor siniri... A-alfa



232. Uyaran şiddeti artarsa AP‛nin neyi değişir...Sıklığı (frekansı)



256.İntrafuzal liflerin (kas iğciğinin) motor siniri... A-gama



233. AP frekansı artarsa salınan transmitter miktarı ne olur... Artar



257. Kas iğciğinin aferenti...Ia



234. Sinirde depolarizasyondan sorumlu iyon...Na 235. Sinirde repolarizasyondan sorumlu iyon...K 236. Sinirde hiperpolarizasyondan sorumlu iyon...K 237. Uyarılmış hücrenin tekrar uyarılamadığı dönem... Mutlak refrakter dönem 238. Uyarılmış hücrenin yüksek uyaranla tekrar uyarılabildiği dönem... Relatif refrakter dönem 239. Hangi sinir lifi hızlı iletir (Miyelinli / Miyelinsiz)... Miyelinli OLİGODENDROGLİA • • • •



Merkezi Sinir Sisteminde miyelin kılıf yapımından sorumlu hücre Her bir Oligodenroglia, birden fazla aksonun miyelin kılıfını oluşturur. Schmidt-Lanterman yarığı (-). Nogo faktör (+).



SCHWANN HÜCRESİ • • • •



Periferik Sinir Sisteminde miyelin kılıf yapımından sorumlu hücre Her bir Schwann hücresi, tek bir aksonun miyelin kılıfını oluşturur. Schmidt-Lanterman yarığı (+). Nogo faktör (-).



240. PSS‛de miyelini yapan hücre...Schwann 241. MSS‛de miyelini yapan hücre...Oligodendroglia 242. Miyelinsiz bölgelerin adı...Ranvier 243. Miyelinli lifde AP nasıl yayılır...Saltotorik 244. Miyelin kılıfı oluşurken sıkışan Schwann sitoplazması neyi oluşturur... Schmidt-Lantermann yarığı 245. Hiperkalsemide sinir/kas hücresi nasıl uyarılır...Zor uyarılır 246. Hipokalsemide sinir/kas hücresi nasıl uyarılır...Kolay uyarılır 247. Hiperpotasemide sinir/kas hücresi nasıl uyarılır...Kolay uyarılır 248. Hipopotasemide sinir/kas hücresi nasıl uyarılır...Zor uyarılır



258. Golgi tendon organının aferenti...Ib 259. Hızlı ağrıyı taşıyan lif...A-delta 260. Yavaş ağrıyı taşıyan lif...C YAVAŞ, KÜNT AĞRI • •



C tipi sinir lifleri ile iletilir. Mediatörü P MADDESİdir.



HIZLI, KESKİN AĞRI • •



A-delta tipi sinir lifleri ile iletilir. Mediatörü GLUTAMATtır.



261. Parasempatik sistemin kalbe etkisi... - (-) kronotrop



- (-) inotrop



- Yavaşlama, Zayıflama (Atriumda)



262. Parasempatik sistemin bronşlara etkisi...Daralma 263. Parasempatik sistemin barsaklara etkisi...Tonus ve harekette artış 264. Hangi damarlara PS lif gider...Çizgili kaslara ve erektil organlara giden damarlara 265. E r e k s i y o n a n e d e n Parasempatik



olan



otonom



sistem...



266. Endotelden salınarak vazodilatasyon yapan ne...NO 267. Parasempatik sistemin salgı bezlerine etkisi...Tüm dış salgıları artırır (Tükrük-Asit-Pepsin-Mukus) 268. PSS ‘nin gözde pupillaya etkisi...Miyozis 269. PSS ‘nin mesaneye etkisi...Kası kasar, sfinkteri gevşetir (Miksiyon) 270. Asetilkolin sentezindeki enzim...Kolin asetil transferaz 271. Asetilkolini yıkan enzim...Asetil kolin esteraz 272. Asetilkolin sentezinde hız kısıtlayıcı basamak...Kolinin geri alımı 273. Asetilkolinin geri alınımında kolinle yarışan... Hemikolinyum 274.Parasempatik lif içeren kranial sinirler...3-7-9-10 275. En büyük sempatik ganglion...Zucker-Kandel



249. Karpopedal spazm, ebe eli, balerin ayağı ne zaman olur... Hipokalsemide



276.Sempatik sistemin diğer adı...Torakolumbar



250. Chvostek ve Trousseau belirtileri ne zaman olur... Hipokalsemide



278.Sempatik sistemin mediatörü... Noradrenalin (NE)



251. En hızlı sinir lifi hangisi...A lifi



277.Parasempatik sistemin diğer adı... Kraniosakral 279.İstisnaları...



- Sempatik preganglionik nöron (Ach)



30



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



299. Kasılma sırasında boyu kısalan bandlar...H-I bandları



- Adrenal medulla



280.NE‛i sitoplazmada yıkan enzim...MAO 281.NE‛i nöron dışında yıkan enzim...COMT



İSKELET KASI İNCE FİLAMANLAR



282.Sempatik sistemin kalbe etkisi...Hızlanma-Güçlü kasılma 283.Kalpteki reseptör tipi...Beta-1



• • •



Aktin Tropomiyozin Troponin C, T, I



284. Sempatik sistemin vazokontriksiyon etkisini gösterdiği reseptör...Alfa-1



300. Aktin üzerindeki aktif noktaları kapatan molekül... Tropomiyozin



285. Sempatik sistemin vazodilatasyon etkisini gösterdiği reseptör...Beta-2



301. İ s k e l e t k a s ı n d a C a bağlanır...Troponin C



286.Sempatik sistemin bronşlara etkisi...Genişleme 287.Sempatik sistemin GİS‛e etkisi...Yavaşlama 288.Ejekülasyona neden olan otonom sistem...Sempatik



KAS HİSTOLOJİ VE FİZYOLOJİSİ 289. Kası çevreleyen bağ dokusu kılıflar (içtendışa)...Endo-Peri-Epi (-misyum) 290. Bir motor nöron ve uyardığı kas liflerinin tümüne birden ne denir... Motor Ünit



• • • • •



sitoplazmada



neye



Miyozini Z çizgisine bağlayan: TİTİN G-aktinlerden F-aktin yapan: NEBULİN Aktini Z çizgisine bağlayan: α-AKTİNİN Aktini hücre zarına bağlayan: DİSTROFİN Z çizgisini hücre zarına bağlayan: DESMİN



302. Miyozini Z çizgisine bağlayan...Titin 303. Aktini Z çizgisine bağlayan...Alfa aktinin 304. G-aktinlerden F-aktin yapan...Nebulin 305. Z çizgisini hücre zarına bağlayan...Desmin



291. Kas hücre membranına verilen ad...Sarkolemma



306. Aktini hücre zarına bağlayan...Distrofin



292. K a s dokusunda birim...Sarkomer



307. Distrofin yoksa...Duchanne Muskuler Distrofisi



kasılabilen



en



küçük



293. Kas dokusunda, iki Z çizgisi arasında bulunan yapı... Sarkomer 294. Kas dokusunda “SR-T tübülü-SR” ye verilen ad...Triad 295. Kas dokusunda boydan boya miyozinin oluşturduğu band...A bandı 296. Kas dokusunda miyozinden oluşan band...H bandı 297. Kas dokusunda miyozin moleküllerinin kuyruklarının birleştiği çizgi nedir...M çizgisi 298. Kasılma sırasında boyu değişmeyen band...A bandı



308. Distrofin eksikse...Becker Muskuler Distrofisi DİSTROFİN • • • •



Aktini hücre zarına bağlar. Hücre içi stabiliteyi oluşturur. Distrofin yoksa; Duchenne muskuler distrofisi Distrofin eksikse; Becker muskuler distrofisi



DESMİN •



Hücre zarını Z çizgisine bağlar.



ALFA-AKTİNİN •



Aktini Z çizgisine bağlar.



31



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER NEBULİN •



G-aktin monomerlerinden F-aktin oluşturur.



TİTİN • •



Miyozini Z çizgisine bağlar. Sarkomerin aşırı gerilmesini önler.



309. Asetilkolin akson ucundan hangi mekanizmayla salınır...Egzositozla



336. ATP olmazsa ne olmaz... Kas gevşeyemez 337. Ölen kişide kaslar gevşeyemezse oluşan durum...Rigor mortis 338. İskelet kasında SR‛da Ca bağlayan protein... Kalsekestrin 339. Düz kasta T-tübül yerine ne var...Kaveola 340. Düz kasta troponin yerine ne var...Kalmodulin



310. Egzositoza neden olan iyon ne...Ca



341. Düz kasta Z çizgisi yerine ne var...Yoğun cisim (Dens body)



310. Ach ‛in, kas membranında tutunduğu reseptör tipi...Nikotinik kolinerjik



342. C a + 2 , düz kas tutunur...Kalmodulin



311. Kas hücresine giren ve hücreyi depolarize eden iyon...Na



343. Düz kasta Ca-kalmodulin kompleksi hangi enzimi aktifler... Miyozin hafif zincir kinaz



312. Kas aksiyon potansiyeli hücreye nasıl yayılır...Ttübülü ile 313. T-tübülündeki reseptörün adı ne...DHP 314. Sarkoplazmik retikulumdaki reseptörün adı ne...Ryanodin



317. Malign hipertermi tedavisinde ne kullanılır...Dantrolen sodyum 318. Aktin-Miyozin etkileşimine neden olan iyon...Ca 319. Ca, iskelet kası sitoplazmasında neye bağlanır... Troponin C‛ye 320. Miyozin başını fosforilleyen...F-aktin 321. Gevşek kasta F-aktin noktalarını kapatan... Tropomiyozin 322. ATPaz aktivitesi olan...Miyozin başı 323. Miyozin başının ATPaz etkisi için sitoplazmada bulunması gerekli iyon... Mg+2 324. Mg+2, ESS‛de çok olursa ne olur...Egzositoza engel olur 325. En sık görülen demiyelinizan hastalık...MS 326. PSS‛ne ait en sık demiyelinizan hastalık...GB 327. Akson ucundaki Ca kanallarına karşı otoantikor varsa... ELS 328. Ach‛in ekzositozunu engelleyen hangisi...Botilismus 329. Asetilkolin esterazı inhibe madde...Organik fosfor 330. Nikotinik Ach kanallarına karşı otoantikor varsa...MG 331. İstirahatte enerji kaynağı... Serbest yağ asitleri 332. Kısa süreli egzersizde enerji nereden sağlanır... Fosfokreatin 333. Uzun egzersizde enerji nereden sağlanır... Oksidatif fosforilasyon 334. Marotoncu koşarken neyi kullanır... Serbest yağ asidi + kan glukozu 335. Miyozinin aktinden ayrılması için neye ihtiyaç var... ATP



neye



MULTİÜNİT DÜZ KAS DOKUSU • • • •



315. Ryanodinin blokeri ne...Ryanodin 316. Ryanodin mutasyonluysa hangi hastalık oluşur...Malign hipertermi



sitoplazmasında



İris, bronş ve damar düz kaslarında bulunur. Gap junction (sinsityal yapı YOK) Spontan pacemaker potansiyeli YOK. Sinirsel innevasyon olmazsa fonksiyon gösteremezler.



VİSSERAL DÜZ KAS DOKUSU • • • •



Uterus, GİS ve Üriner sistemde bulunur. Gap junction (sinsityal yapı içerir). Spontan pacemaker potansiyeli (+). Sinirsel innervasyondan bağımsız çalışabilir.



344. D ü z k a s ı n g e v ş e m e s i i ç i n aktiflenir...Miyozin fosfataz



hangi



enzim



345. Siniri olmadan kasılabilen düz kas tipi...Viseral düz kaslar 346. Viseral düz kaslar nerelerde bulunur...Uterus-GİSÜriner sistem 347. Gerilmeye karşı viseral düz kasın cevabı...Kasılma 348. Soğuk düz kasta kasılmayı nasıl etkiler...Kasılma yanıtını artırır GOLGİ TENDON ORGANI • • • •



Afferenti, Ib tipi liflerdir. Kastaki gerimi algılarlar. İnhibitör etkilidirler. Tersine Gerilme refleksinde cisimcikleridir.



görevli



duyu



KAS İĞCİKLERİ • • • • •



İntrafuzal liflerdir. Afferenti, Ia tipi liflerdir. Kasın boyundaki değişiklikleri algılarlar. Gama efferent deşarjı ile kontrol edilirler. Kas tonusunu arttırırlar.



349. Kasın boyundaki değişiklikleri algılayan...Kas iğciği 350. Kas iğciğinin aferenti (duyusalı)...Ia 351. Kastaki gerimi algılayan...Golgi tendon organı 352. GTO‛nın aferenti...Ib 353. Ekstrafuzal liflerin motoru...Alfa motor nöron 354. Kas iğciğinin motoru...Gama motor nöron



32



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



355. Gama eferentlerin çalışmasını yavaşlatan...Korteks



384. AV de çalışmazsa ne çalışır...Purkinje (15-40)



356. Korteks devre dışı kalırsa gama eferentler nasıl çalışır... Fazla deşarj yapar



385. Kalp kasında ryanodin yerine ne var...Fosfolamban



357. Gama eferentler fazla deşarj yaparsa kas iğciğinin boyu ne olur... Kısalır 358. Kas iğciğinin boyu kısalırsa hassasiyeti ne olur...Artar 359. Kas iğciği hassaslaşırsa DTR ne olur...Artar 360. Omurilik kesisinde DTR ne olur...Artar 361. Omurilik kesisinde DTR deki artışın olduğu verilen ad... Dekortikasyon Rijiditesi 362. Zıt hareket eden kaslara nasıl kaslar denir...Antagonist kaslar 363. Geri çekme refleksindeki innervasyon tipi...Resiprokal innervasyon 364. Bir ayağa çivi batınca diğerindeki olay hangi refleks...Çapraz ekstensör refleks 365. İkinci motor nöron hasarında salınan Ach miktarı ne olur... Azalır 366. ACh salınımı azalınca reseptör sayısı nasıl değişir... Artar 367. Reseptör sayısının artmasına ne denir...UpRegülasyon 368. Reseptörlerde up-Regülasyon görülen kasta hassasiyet ne olur... Artar 369. Reseptörlerde up-Regülasyon görülmesi durumuna ne ad verilir... Denervasyon Hipersensitivitesi 370. Presinaptik hücre, postsinaptik hücreyi peşpeşe uyarırsa hangi tip sumasyon...Temporal 371. 5-10 hücre aynı anda postsinaptik hücreyi uyarırsa hangi tip sumasyon... Spasyal



386. İskelet kasında Ca kaynağı...SR 387. Düz kasta Ca kaynağı...ESS 388. Kalp kasında Ca kaynağı...SR + ESS 389. Kalbin kasılma gücünü belirleyen en önemli faktör...Venöz dönüş 390. Kalbin kasılma gücünü belirleyen en önemli faktörün venöz dönüş ve dolayısıyla iyi diyastol olduğunu belirten yasa... Frank-Starling 391. Kalpte ileti hızı en yavaş neresi...AV düğüm 392. Kalpte ileti hızı en hızlı neresi...Purkinje lifleri 393. Kalpteki en büyük hücre...Purkinje hücresi 394. (+) Kronotrop, Dromotrop, İnotrop etkili sinir sistemi... Sempatik 395. Sempatik sisten şıklarda yoksa (+) Kronotrop, Dromotrop, İnotrop etkili olan... Adrenerjik uyarı 396. (-) Kronotrop, Dromotrop, İnotrop etkili sinir sistemi... Parasempatik 397. Parasempatik sisten şıklarda yoksa (-) Kronotrop, Dromotrop, İnotrop etkili olan...Asetilkolin salınımı 398. Sinir aksiyon potansiyelinde depol-repol-hiperpole neden olan iyonlar (sırasıyla)...Na-K-K 399. SA düğüm aksiyon potansiyelinde prepot-depol-repole neden olan iyonlar (sırasıyla)...(Na+Ca)-Ca-K 400. Myokard aksiyon potansiyelinde depol-plato-repole neden olan iyonlar (sırasıyla)... Na-Ca-K 401. Sistolde dokuları ne sular...Sol Ventrikül 402. Diyastolde dokuları ne sular...Aort



372. Tek bir sinirsel uyarana kasın verdiği cevap...Sarsı



403. Aort basınç eğrisindeki çentiğin nedeni...Aort kapağının yaylanması



373. Sarsı süresinin 1/3‛ünden daha seyrek uyaran olursa kasta oluşan yanıt... Merdiven



404. Kalp döngüsünde ventriküllerin iç basıncını artırdığı evre...İzovolemik kasılma



374. Sarsı süresinin 1/3‛ünden sık/eşit uyaran olursa kasta ne oluşan yanıt...Tetanus



405. Kalp döngüsünde dört kapakçık da kapalı, ventriküllerde 120‛şer ml kan varsa hangi evre... İzovolemik kasılma



375. Kasın tonusu sabit, boyu kısalıyorsa hangi tip kasılma... İzotonik 376. İzotonik kasılmaya örnek...Yerdeki bir cismin kaldırılması 377. Kasın boyu sabit, tonus artıyorsa hangi tip kasılma... İzometrik 378. İzotonik kasılmaya örnek... Duvarın itilmesi



KALP – DOLAŞIM SİSTEMİ 379. Düz kaslar damarların hangi tabakasında...Tunika medya 380. Vasa vazorumlar damarların hangi tabakasında...Tunika adventisya 381. Küçük damar duvarındaki kasılabilen hücre...Perisit 382. Kalbin pacemakeri...SA düğüm (60-80) 383. SA çalışmazsa ne çalışır...AV (40-60)



406. Kalp döngüsünde dört kapakçık da kapalı, ventriküllerde 50‛şer ml kan varsa hangi evre... İzovolemik gevşeme 407. Kalp döngüsünde ejeksiyondan sonra hangi evre... İzovolemik gevşeme 408. Kalp hızı çok artarsa ne kısalır... Diyastol 409. AV kapakların kapanması hangi kalp sesi...S1 410. AV kapaklar hangileri... Mitral - Triküspid 411. Semilunar kapakların kapanması hangi kalp sesi...S2 412. Semilunar kapaklar hangileri...Aort - Pulmoner 413. İnspiryumda fizyolojik olarak çift duyulan kalp sesi...S2 414. Diyastolün 1/3 orta bölümünün başında duyulan kalp



33



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



sesi...S3 415. Atriyum kasılması sonucu duyulan kalp sesi... S4 416. Atrial fibrilasyonda hangi kalp sesi oluşmaz... S4 417. Atriyumların depolünü gösteren EKG dalgası...P 418. V e n t r i k ü l l e r i n dalgası...QRS



depolünü



gösteren



EKG



419. Septumun depolünü gösteren EKG dalgası...Q 420. Ventriküllerin repolünü gösteren EKG dalgası...T 421. J noktası neyi gösterir... İzoelektrik hattı 422. ST depresyonu neyi gösterir...Subendokardiyal injury 423. ST elevasyonu neyi gösterir...Hiperakut MI PATOLOJİK SOL AKS DEVİASYONU SEBEPLERİ • •



Sol dal bloğu Sol ventrikül hipertrofisi ( AORT STENOZU ve SİSTEMİK HİPERTANSİYON)



PATOLOJİK SAĞ AKS DEVİASYONU SEBEPLERİ • •



Sağ dal bloğu Sağ ventrikül hipertrofisi ( MİTRAL STENOZ)



424. Sağ Ventrikül hipertrofisinde eksen ne tarafa kayar... Sağa 425.Sağ Ventrikül hipertrofisinin nedenleri...Pulmoner stenoz - Mitral stenoz 426. Sol Ventrikül hipertrofisinde eksen ne tarafa kayar...Sola 427. Sol Ventrikül hipertrofisinin en önemli nedenleri... Aort stenozu - Sistemik hipertansiyon



431. Sol bacak ile diğer ikisi arasındaki potansiyel farkını gösteren EKG derivasyonu... aVF 432. Sağda sternum ile 4. interkostalin birleşim yerindeki elektrottan kayıt alan EKG derivasyonu...V1 433. Solda sternumla 4. interkostalin birleşim yerindeki elektrottan kayıt alan EKG derivasyonu...V2 434. 5. interkostal ile midklaviküler hattın birleşim yerindeki elektrottan kayıt alan EKG derivasyonu...V4 435. 5. interkostal ile ön aksiller çizginin birleşim yerindeki elektrottan kayıt alan EKG derivasyonu...V5 436. 5. interkostal ile orta aksiller çizginin birleşim yerindeki elektrottan kayıt alan EKG derivasyonu...V6 437. 2 QRS arası süre 20 küçük kare ise dakikadaki kalp atım sayısı kaçtır...1500/15 = 100 438. Formül neydi... - 1500 / Küçük Kare sayısı - 300 / Büyük kare sayısı



439. EKG‛de standart kağıt hızı kaç mm/sn...25 440. Kalpte yayılan vektörel dalganın ortalama yönü... Yukarıdan aşağıya Sağdan ⇒ sola +59 derece



441. Septumun depolarizasyon dalgasının yönü...Soldan ⇒ sağa 442. K a l b i n o r t a l a m a derivasyon...DII



vektörüyle



paralel



olan



443. Papiller kasların uzamış repolarizasyon dalgası... U dalgası 444. U dalgası ne zaman görülür...Hipokalemide 445. Stroke volüm (atım hacmi) kaç ml...70



428. Sağ kol (-), Sol kol (+) elektrod hangi EKG derivasyonunda... DI



446. Atım hacmi X Atım sayısı= neyi ifade eder...Kalp debisini



429. Sağ kol (-), Sol bacak (+) elektrod hangi EKG derivasyonunda... DII



447. Debi / Vücut yüzey alanı neyi ifade eder...Kardiyak indeksi



430. Sol kol (-), Sol bacak (+) elektrod hangi EKG derivasyonunda... DIII



448. M y o k a r d ı n k a s ı l m a ö n c e s i g e r i l m e s i n e n e denir...Preload (Önyük) 449. Kalp kasının kanı pompalamak için yenmesi gereken direnç neyi ifade eder...Afterload (ardyük) 450. Atım hacmi/Diyastol sonu hacim (70/120) nedir...Ejeksiyon fraksiyonu 451. Kan basıncı formülü neydi... Debi x Periferik direnç 452. Periferik direnci belirleyen damar... Arteriyol 453. Damar çapı daralırsa kan basıncı ne olur... Artar 454. Viskozite artarsa kan basıncı ne olur... Artar 455. Total damar uzunluğu artarsa (obezite) kan basıncı ne olur... Artar 456. Damarların esneklik yeteneği azalırsa (ateroskleroz) kan basıncı ne olur...Artar 457. Prekapiller sfinkteri açan... Lokal doku faktörleri 458. Lokal doku faktörleri nelerdi...CO2, K, Adenozin, Laktat artışı, O2 azalması 459. En güçlü vazokonstriktör madde...Ürotensin 460. Ürotensin şıklarda yoksa en güçlü vazokonstriktör madde... Endotelin



34



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



461. En güçlü vazodilatatör madde...CGRP 462. N O , A N P , B N P Vazodilatasyon



‘nin



damardaki



etkisi...



463. NO, ANP, BNP hangi ikinci haberciyi kullanır... cGMP 464. ANP ne zaman salınır... Atriumlar gerilince 465. BNP ne zaman salınır... Ventriküller gerilince 466. Kan basıncını düzenleyen mekanizma...Baroreseptör refleks



en



hızlı



467. Baroreseptörler nerede...Aort ve Karotis 468. Baroreseptörlerden alınan bilgiyi merkeze taşıyan sinirler... CN 9 ve CN 10 (Hering ve Cyon) 469. CN9 ve CN 10 beyin sapındaki hangi merkeze kan basıncı artışı bilgisini taşırlar...Nukleus traktus solitaryus (NTS) 470. Kan basıncı artışı bilgisi kardiyopulmoner merkeze gelince kompanzasyon olarak sempatik deşarjda ne gibi değişim olur (artar/azalır)...Azalır 471.Kan basıncı artışı bilgisi kardiyopulmoner merkeze gelince kompanzasyon olarak damarlarda ne gibi değişim olur (Genişler/daralır)... Genişler 472.Kan basıncı artışı bilgisi kardiyopulmoner merkeze gelince kompanzasyon olarak kalp hızında ne gibi değişim olur (Yavaşlar/hızlanır)... Yavaşlar 473. Atriyum gerilince taşikardi oluyordu. Hangi refleks... Bainbridge 474. Ventrikül gerilince bradikardi oluyordu. Hangi refleks... Bezold 475. Renin nereden salınır...JG hücre 476. Distal tübüldeki Na miktarını algılayan reseptör hangisi... Makula densa 477. Anjiyotensinojen nerede yapılır...KC 478. Anjiotensin II‛nin etkileri neler... • • • • •



Susatır Damarları daraltır Aldosteron salgılatır NA salınımını kolaylaştırır ADH/ACTH salınımını artırır - Hipertansiyon



- Bradikardi



480. Kan yapımı ilk olarak nerede başlar...Vitellus duvarı 481. Doğum öncesi 4-6. haftalar arasında kan yapımı nerede olur... - Dalak



- Timus



482.Kemik iliğinde kan yapımı kaçıncı ayda başlar... 5. Ay



483. Erişkinde kırmızı iliğin bulunduğu kemikler... - Kafatası - Kosta



487. Eritropoezde nukleusun son görüldüğü evre... Normoblast 488. Kanda farklı çaplarda eritrositlerin büyük oranda bulunmasına ne denir...Anizositoz 489. Eritrositin normal biçimini kaybetmesine ne denir... Poikilositoz 490. Eritropoezin geç evrelerini stimüle eden hormon... Eritropoetin 491. Eritropoietin nereden salgılanır...Böbrek 492. Eritropoietin böbrekteki hangi hücrelerden salgılanır...Peritübüler hücre 493. CFU-GEMM kökenli olmayan hücreler...T ve B lenfosit 494. T lenfosit nerede olgunlaşır...Timus 495. P l a z m a h ü c r e s i h a n g i h ü c r e d e n o l u ş u r . . . B lenfositten 496. Makrofaj hangi hücreden oluşur...Monosit 497. Granülositler neler... -Nötrofil



- Eozinofil



- Bazofil



498. Granülosit kök hücresi...Myeloblast 499. Mast hücresi hangi hücreden oluşur...Bazofil 500. Trombositler hangi hücreden oluşur...MegakaryoblastMegakaryosit 501. Kemik iliğindeki en büyük hücre...Megakaryosit 502. İhtiyaç olduğunda kapillerden çıkarak dokularda fagositoz yapanlar... Granülositler 503. Yenidoğanda ve çocukta hakim olan lökosit tipi... Lenfosit 505. Histamin ve heparin içeren hücre...Bazofil



KAN YAPIMI ve HEMOSTAZ



-KC



486. Eritropoezde Hb‛nin sentezlendiği evre...Polikromatofil eritroblast



504. Erişkinde hakim olan lökosit tipi...Nötrofil



479. Cushing triadında neler var... - KİBAS



485. Tüm kan hücrelerinin ortak ana hücresi... Hemositoblast



- Vertebra - Sternum



484. Eritropoezde hiç organeli bulunmayan hücre... Eritrosit



506. Parazitik helmintlere karşı korunmada görevli olan hücre... Eozinofil 507. İnflamasyonun akut safhasında görevli granülosit... Nötrofil 508. Diğer hücrelere göre daha fazla yüzey immünglobulini içeren lenfosit...B lenfosit 509. Nötrofillerde bakteri öldürücü enzim...NADPH oksidaz 510. NADPH oksidazın etkisi...Oksijenden serbest radikal oluşturur 511. NADPH oksidaz mutasyonluysa hangi hastalık...Kronik Granülomatöz Hastalık 512. Bağ dokusunda bulunan fagositoz fonksiyonu olan hücre... Histiosit 513. Akciğerde bulunan bulunan fagositoz fonksiyonu olan hücre...Alveoler makrofaj 514. Lenf düğümü, dalak, kemik iliğinde bulunan fagositoz fonksiyonu olan hücre...Makrofaj



35



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



515. Kemikte bulunan fagositoz fonksiyonu olan hücre... Osteoklast 516. Karaciğerde bulunan fagositoz fonksiyonu olan hücre... Kupffer 517. Beyinde bulunan fagositoz fonksiyonu olan hücre... Mikroglia 518. Deride bulunan fagositoz fonksiyonu olan hücre... Langerhangs 519. Böbrekte bulunan fagositoz fonksiyonu olan hücre... Mezengial hücre



546. Heparin nasıl antikogülan etki gösterir... - Antitrombin ile birleşir - Trombin-9 ve 10‛u bloklar



547. Kumadin verildiğinde bloklananlar...K-vit‛e bağlı faktörleri 548. K-vit‛e bağlı karaciğerde yapılan faktörler ve antikoagülanlar...2-7-9-10-Protein C-Protein S



LENFOİD ORGANLAR



520. Retinada bulunan fagositoz fonksiyonu olan hücre...Pigment hücresi



549. Kolloid maddeler ve yağ partikülleri hangi yolla dolaşıma katılır...Lenfatik



521. D a m a r d u v a r ı z e d e l e n m e s i n e i l k c e v a p . . . Vazokonstriksiyon



550.Lenfin 2/3‛ü hangi organlardan gelir...KC-Barsak



522. F10‛u aktifleyen... 3-7 kompleksi



552. Lenf akımı yavaşlarsa ne olur...Ödem



523. Protrombini (2), trombine dönüştüren...F10 (Protrombin aktivatörü)



553. Lenf düğümüne gelen lenf sıvısı önce nereye geçer...Subkapsüller sinüse



524. Fibrinojeni (1), fibrine dönüştüren...Trombin 525. Fibrini polimerize eden...13



554. S u b k a p s ü l e r sinüsden gelir...Paratrabeküler sinüse



526. Ekstrensek yoldaki pıhtılaşma faktörleri...3-7



555. Lenf düğümü korteksinde ne var...Follikül



527. İntrensek yoldaki pıhtılaşma faktörleri ...12-11



556. Korteks follikülünde bulunan hücre...B lenfosit



528. PT uzamışsa sorun hangi pıhtılaşma yolağında... Ekstrensek yolda



557. Medullada ne bulunur...Sinüsler



529. a P T T u z a m ı ş s a s o r u n yolağında...İntrensek yolda



pıhtılaşma



559. Lenf düğümü sinüslerinde fagositoz yapan hücre... Makrofaj



530. PT-aPTT birlikte uzamışsa sorun nerede...Ortak yolda



560. Lenf düğümü, tonsilla, peyer plağı ve dalakta bulunan özel venül tipi... HEV (yüksek endotelli venül)



531. Trombositlerin hasarlı endotele yapışması... Adezyon



561. Santral arter nerede...Dalakta bulunur.



hangi



532. Trombositlerin birbirine yapışarak kümeleşmesi... Agregasyon



551. Lenf akımını artıran maddelere ne denir...Lenfagog



sonra



nereye



558. Medulladaki sinüslerde ne var...Lenf



562. Santral ven...KC‛de bulunur. 563. Santral kanal...Medulla spinalis‛te bulunur.



533. Hemofili A‛da eksik olan faktör...F8



564. Dalakta santral arterin etrafında ne var...PALS



534. Hemofili B‛de eksik olan faktör...F9



565. PALS neden zengin...T lenfositten zengin



535. Pıhtılaşma faktörü olarak görev yapan iyon...Ca



566. Dalakta aktif fagositozun olduğu bölge...Marjinal zon



536. Trombositlerden salgılanan maddeler...Tromboksan A2 – Serotonin - ADP 537. Trombositler birbirine neyle tutunur...Fibrinojenle 538. Trombosit fibrinojene hangi reseptörle bağlanır... GpIIb-IIIa 539. Trombositlerdeki GpIIb-IIIa reseptörü eksikliğinde oluşan hastalık...Glanzman trombastenisi 540. Trombositler endotelde neye tutunur...VonWillebrand Faktöre 541. Tromboitler Von-Willebrand Faktöre hangi reseptörle tutunurlar...GpIb-IX 542. Trombositlerdeki GpIb-IX reseptörü eksikliğinde oluşan hastalık...Bernard-Soulier 543. Aktiflendiğinde pıhtılaşmayı durduran...Protein C



567. Yaşlı eritrositler dalakta nerede yıkılır...Marjinal sinüse geçerken 568. T lenfositler nerede olgunlaşır...Timus 569. Timusta ne yok...Germinal merkez (follikül) 570. Hassal cisimcikleri nerede bulunur...Timus



SOLUNUM SİSTEMİ 571. Gaz değişimi nerede başlar...Respiratuar bronşiol 572. Alveoller arası geçiş neyle olur...Alveoler porlarla 573. Astım hastasında daralan neresi...Bronşiol 574. Bronşiolün yapısı nasıl...Kıkırdak yok, düz kas var



544. Aktif protein C ‘nin inaktive ettiği faktörler... 5 ve 8



575. Sürfaktan benzeri madde salgılayan, detoksifikasyon yapan, klor transportunda görevli hücre...Clara



545. Plazminojeni plazmine dönüştüren...t-PA – Streptokinaz - Ürokinaz



576. Clara hücresi nerede en fazla bulunur...Terminal bronşiol



36



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ TİP 2 PNÖMOSİT • • • •



Diğer isimleri; büyük alveoler hücre, septal hücre Sürfaktan sentezi Kök hücre görevi Hava-kan bariyerine KATILMAZ !!!



CLARA HÜCRESİ • • • •



Terminal bronşiollerde fazla bulunur Surfaktan benzeri madde yapımı Detoksifikasyon Klor (Cl-) transportu



577. Bronşlardaki solunum epiteli...Yalancı çok katlı silli silindirik 578. Bronşiol epiteli...Tek katlı silindirik/kübik 579. Alveol epiteli...Tek katlı yassı epitel (Tip I pnömosit) 580. Hava-kan bariyerinde bulunan hücre...Tip I HAVA KAN BARİYERİ (havadan kana doğru)



593. Bir dokunun gerildiğinde genişleyebilme özelliğine verilen ad... Kompliyans 594. İnspirasyon akciğerin hangi özelliğiyle ilişkili... Kompliyans 595. Kompliyansın bozulmasıyla oluşan hastalıklar neler... Restriktif hastalıklar 596. Alveolde yüzey gerilimini azaltan...Sürfaktan 597. Sürfaktanın etkin maddesi...Dipalmitoilfosfotidil kolin 598. Sürfaktan olmazsa oluşan hastalık... - Hyalen membran hastalığı (Solunumsal sıkıntı sendromu = RDS) 599. Surfaktanın içinde hangi fosfolipidin azlığı RDS‛ye neden olur... Lesitin 600. Periferik kemoreseptörler hangi damarların duvarında...Aort ve Karotis 601.Periferik kemoreseptörler neye hassas...O 2 basıncındaki azalmaya



1. Sürfaktan tabakası 2. Alveol epitel hücreleri 3. Epitel bazal laminası 4. İnterstisyum 5. Kapiller bazal laminası 6. Kapiller endotel



602. Sakin solunumda inspirasyon merkezi neresi...Dorsal nöron grubu



581.Sürfaktan salgılayan hücre...Tip II



605.Kanda artınca santral solunum merkezini uyaran...CO2



582. Tip II hücrenin diğer isimleri...Büyük alveolar hücre, Septal hücre 583.Nazal kavite olfaktor bölgede bulunan bez... Bowman



603. Zorlu solunumda (egzersizde) dorsal nöron grubuna ilaveten neresi de çalışır...Ventral nöron grubu 604. Solunumun tipini belirleyen merkez...Pnömotaksik merkez



606. BOS‛ta artınca santral solunum merkezini direk uyaran... H+ 607. Arteryel PCO2 neyin göstergesi...Ventilasyon



584. Respiratuvar bölgede olan bez...Schaffer



608. O2‛nin %97‛si kanda nasıl taşınır...Hb ile



585. Olfaktor nöronlar hangi tip nöron...Bipolar



609. CO2 kanda en çok nasıl taşınır...HCO3 olarak



586. Talamusa uğramayan tek duyu...Koku



610. CO2 bağlı hemoglobin...KarbaminoHb



587. Sakin solunumda inspirasyon kası...Diyafragma



611. CO bağlı hemoglobin...KarboksiHb



588. Diyafragmanın siniri...Frenik sinir



612. Hb-O 2 disosiasyon eğrisinin şekli nasıldır... Sigmoidal



589.Zorlu inspirasyonda kasılan interkostal kas... Eksternal 590.Zorlu ekspirasyonda kasılan interkostal kas... İnternal İNSPİRASYON KASLARI • • • •



DİAFRAGMA EKSTERNAL interkostal kas Skalen kas SternoKleidoMastoid kas



EKSPİRASYON KASLARI (Egzersiz ve astım gibi durumlarda devreye girerler) • • • •



Rectus abdominis, İnternal oblik, Eksternal oblik İNTERNAL interkostal kaslar



591. Visseral plavrayı paryetal plavraya yapışık tutan... İntraplevral (-) basınç 592. İntraplevral (-) basıncın nedeni...Lenfatik drenaj



613. Akciğerin çok şişip patlamasını önleyen refleks... Hering-Breuer refleksi 614. Yüksek irtifa ve yoğun egzersizde uyarılan reseptör...J reseptörü 615. J reseptörünün uyarılması neye neden olur...Dispne hissine 616.Eritrositte enerji ihtiyacı hangi yolla karşılanır... Anaerobik yolla 617. Eritrositte anaerobik yol sonunda yan ürün olarak oluşan...2,3 difosfogliserat (2,3 DPG) 618. Eritrositte anaerobik yolun son ürünü… Laktat 619. Hb-O2 eğrisinin sağa kayması ne demek...O2 dokuya kolay gider (iyi) 620. Hb-O2 eğrisinin sola kayması ne demek... - O2 hemoglobinde kalır - O2 dokuya gidemez (kötü)



621. Hepsi (ısı, pCO2, 2,3DPG, H+ iyonu) artarsa Hb-O2 eğrisi hangi yöne kayar... Sağa



37



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



622. Hepsi (ısı, pCO2, 2,3DPG, H+ iyonu) azalırsa Hb-O2 eğrisi hangi yöne kayar...Sola 623. 2,3 DPG artışına yol açan nedenler… yüksek irtifa, anemi, androjenler ve tiroid hormonları 624. 2,3 DPG bağlayamayan ve bu nedenle oksijene afinitesi fazla olan hemoglobin...Fetal Hemoglobin 625. Klor şifti olayında klor iyonunun yer değiştiği iyon...HCO3 626. HCO3-Cl değişimi hangi yolla...Basit difüzyonla (Enerji harcanmaz) 627. Tidal hacim + İnpirasyon yedek hacmi = (üst ikisi)... İnspirasyon kapasitesi 628. Rezidüel hacim + Ekspirasyon yedek hacmi = ikisi)... Fonksiyonel Rezidüel Kapasite



(alt



634. Bronkodilatatörle belirgin düzeliyorsa...Astım 635. B r o n k o d i l a t a t ö r l e d ü z e l m i y o r s a ( y a d a a z düzeliyorsa)... KOAH 636. FEV1/FVC normal ya da yüksekse görülebilecek hastalık tipi... Restriktif 637. Akciğerde kompliyansın en iyi olduğu bölge...Bazal 638. Akciğerde ventilasyonun en iyi olduğu bölge...Bazal 639. Akciğerde perfüzyonun en iyi olduğu bölge...Bazal 640. Akciğerde V/Q oranı en iyi nerede...Apeks • Komplians, Ventilasyon, Perfüzyon en iyi AKCİĞER BAZALİNDE • Ventilasyon / Perfüzyon oranı en iyi AKCİĞER APEKSİNDE



629. İnspirasyon kapasitesi + Ekspirasyon yedek hacmi = (üst üçü)...Vital kapasite HELYUM DİLÜSYON YÖNTEMİYLE VEYA PLETİSMOGRAF İLE ÖLÇÜLEBİLENLER (=SPİROMETRE İLE ÖLÇÜLEMEYENLER): • • •



Rezidüel volüm Fonksiyonel rezidüel kapasite Total akciğer kapasitesi



630. Arttığında vital kapasiteyi azaltan hacim... Rezidüel volüm 631. Spirometre ile ölçülemeyen akciğer hacim ve kapasiteleri... İçinde rezidüel olanlar 632. Tidal volüm= 600 ml, anatomik ölü boşluk hacmi= 200 ml, soluk sayısı= 15/dk ise alveoler ventilasyon kaçtır... (600-200) X 15 =6000 ml Dakika solunum hacmi= Tidal Volüm x Solunum Sayısı Alveoler ventilasyon= (Tidal volüm-ölü Boşluk) x Solunum sayısı



633. FEV1/FVC düşüklüğüne yol açabilen hastalık tipi... Obstrüktif



ÜRİNER SİSTEM 641. İndikatörle ölçülemeyen vücut bölümleri...İnterstisyel sıvı-Hücre içi sıvısı



sıvı



642. Böbrekten salgılanan hormonlar... - Bradikinin - Vit D



- Eritropoetin - Prostaglandin



- Renin (ViP-BER)



643. Böbreğin en küçük fonksiyonel birimi...Nefron 644. Nefron nelerden oluşur...Malpighi + Tübül 645. Malpighi nelerden oluşur...Glomerül + Bowman 646. Kalıcı böbrekler nereden gelişir...Metanefroz 647. N e f r o n ( k o l l e k t ö r t ü b ü l gelişir...Metanefrik blastem



hariç)



nereden



648. Kollektör tüp, üreter nereden gelişir...Üreter tomurcuğu 649. İdrarın konsantre edildiği nefron...JM nefron 650. JM nefronları tutan hastalık...FSG (Fokal Segmental Glomeruloskleroz)



38



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



651. JM nefronun hangi bölümleri medullada...Henle kulpu + Toplayıcı tübül 652. K ı l c a l d a m a r a ğ ı i k i a r t e r a r a s ı n d a o l a n yapı...Glomerül 653. Glomerüler hidrostatik basınç neden yüksek... - Aferent arteriol, eferentten kalın - Renal arter kısa ve kalın 654. Böbrek filtrasyon membranındaki temel bariyer...Bazal membran 655. Bazal membrandaki yapı...GAG (Glikozaminoglikan) 656. G A G ‘ l a r d a n b a z a l m e m b r a n d a bulunanı...Heparan sülfat



en



fazla



BÖBREKTE MAGNEZYUM HARİÇ HERŞEY, EN FAZLA HENLE KULBU ÇIKAN KALIN KOLUNDAN GERİ EMİLİR. HENLE KULBU ÇIKAN KALIN KOLU • • • •



İyonlara geçirgen (SUYA DEĞİL!!!) Na-K-2Cl taşıyıcısı buradadır Magnezyumun en fazla geri emildiği yer Tamm-Horsfall proteininin sentezlendiği yer.



674.ADH etkili olduğu nefron segmenti...Distal ve Toplayıcı 675.ADH, hücrede hangi reseptöre tutunur...V2



657. Nefrotik sendrom ve Diabetik nefropatide bozulan... (-) yük



676.V2 reseptörü hangi G proteini ile kenetli...Gs



658. Filtratın plazmadan farkı...Şekilli eleman ve protein yok



678.ADH, hangi 2. haberciyi kullanır...cAMP



677.Gs ‘nin membrandaki ilişkili enzimi...Adenilat siklaz



659. Glomerüler filtrasyonu oluşturan temel güç...Kanın hidrostatik basıncı



679.cAMP ile ilişkili sitoplazmik enzim...Protein kinaz A



660. Aort basıncı kaça mmHg‛ye düşerse idrar oluşumu durur... 40-50 mmHg



681. Mg dışında hepsi, böbrekte en çok nereden geri emilir... Proksimal tübül



661. Filtrasyon membranında olan yapılar...



682. Aldosteronun etkileri neler...Na ve Su‛yu tutar K ve H‛i atar



- Endotel



- Bazal membran



- Podosit (Epitel)



- Mezengial hücre



680.ADH hangi su kanalı sayısını artırır...Aquaporin 2



662. GFR ‘nin normal değeri...125 ml/dk



683. Aldosteron nereden salgılanır...Böbrek üstü bezi korteksi



663. Net filtrasyon basıncında fonksiyonel önemi olmayan...Filtrat onkotik basıncı



684. Aldosteron adrenal bezdeki hangi tabakadan salgılanır... Zona glomeruloza



NET FİTRASYON BASINCI:



685.Aldosteronla yarışan madde...Spironolakton



N.F.B:= (PHB+FOB) - (FHB+POB)



686.Hem geri emilip, hem sekrete edilen iyon...K+



PHB: plazma hidrostatik basıncı POB: plazma onkotik basıncı FHB: plazma hidrostatik basıncı FOB: filtrat onkotik basıncı (göz ardı edilebilir.)



687.PO4 atılımını artıran hormon...PTH



664.Kan basıncı artarsa GFR ne olur...Artar



688.Ca geri emilimini artıran hormon...PTH 689.Henle çıkan kalın koldan en çok emilen elektrolit...Mg



665.Eferent arteriol daralırsa GFR ne olur...Artar



690.Bir dakikada “X” maddesinden temizlenen plazma miktarına ne denir... Klrens



666.Aferent arteriol daralırsa GFR ne olur...Azalır



691.Neyin klirensi GFR‛ye eşit...İnülin



667. Bowman kapsülünde basınç artarsa GFR ne olur...Azalır



692.Pratikte GFR için neyin klirensi kullanılır...Kreatinin



668.Distal tübülde Na‛u ölçen reseptör ne...Makula densa 669.Renini salgılayan hücre...JG hücreler 670.Anjiotensinojenin başlıca yapıldığı organ...KC 671.Anjiotensin II ‘nin etkileri... • • • • •



Su içirir Damarları daraltır Aldosteron salgılatır Noradrenalin salınımını kolaylaştırır ADH ve ACTH salgılatır



693.Böbrek plazma akımını hangileri gösterir... PAH ve Diodrast klirensi KREATİNİN KLİRENSİ CCr= (idrar kreatinini/ plazma kreatinini) x (24 saatlik idrar volümü / 1440)



694. Böbreğin idrarı konsantre edebilme yeteneği ne kadar... 1200 mOsm/litre 695. Bir günde biriken toksik solüt miktarı ne kadar...600 miliosmol 696. Günlük minimum idrar miktarı kaç mililitre...500 ml



672. Su böbrekte en çok nereden geri emilir...Proksimal tübül



697. Proksimal tübülün tüm işlevleri hangi hastalıkta bozuk... Fanconi Sendromu (Prok RTA)



673. B ö b r e k t e s u g e r i e m i l i m i n i d i r e k a r t ı r a n hormon...ADH



698. Henle inen ince kısım sadece neye geçirgen...Su 699. H e n l e ç ı k a n k a l ı n k ı s m ı n e y e g e ç i r g e n . . . Elektrolitler



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



700. İdrarın konsantre edilmesinde görevli damar...Vaza rekta



MEİSNER PLEKSUSU • •



ADH ‘nın ETKİLERİ • •



V1 reseptörleri üzerinden IP3 ikincil haberci sistemini kullarak vazokonstrüksiyon V2 reseptörleri üzerinden cAMP ikincil haberci sistemini kullanarak su emilimi



701. İdrarın en çok konsantre edildiği nefron… Junkstamedullar (JM) nefron 702. Medulla interstisyumunun suyu geri emmesindeki sebep... medullanın hiperosmolar olması



39



GİS‛te submukoza tabakasında bulunur GİS bezlerinin salgılarının kontrolünden sorumludur.



AUERBACH PLEKSUSU •



GİS‛te muskularis eksterna (propria) tabakasında bulunur. GİS peristaltizminin düzenlenmesinden sorumludur.







728. GİS ‛te pace-maker aktivite gösteren hücre...Cajal hücresi 729. Özofagusu döşeyen epitel tipi...Çok katlı yassı



703.Medulla interstisyumu neden hiperosmolar... Sulandırılmaz, Elektrolit fazla, Üre fazla



730. Kerckring valfleri (plika sirkülares) nerede bulunur... İnce barsak



704. Medulla interstisyumundaki suyu ortamdan uzaklaştıran... Çıkan vaza rekta



731. Lakteal nerede bulunur...Villusların içinde



705. Medullada elektrolit neden fazla...Na-K-2Cl pompası nedeniyle



733. Barsak epitelinin yaptığı çöküntülere ne denir (barsak bezleri)...Lieberkühn kriptası



706. Sistemin adı ne...Vaza rekta zıt akım mekanizması



734. Brunner bezleri nerede...Duodenum



707. Üre medullaya nasıl gelir...Pasif difüzyonla



735. Peyer plağında bulunan, antijeni alıp makrofaja taşıyan hücre...M hücresi (mikrokatlantı)



708. Na-K-2Cl pompası nerede...Henle çıkan kalın kol 709. Mg en çok nereden emilir...Henle çıkan kalın kol 710. İdrarda antibakteriyel etkili protein...Tamm Horsfall 711. Tamm Horsfall proteini nerede bulunur...Henle çıkan kalın kol



GASTROİNTESTİNAL SİSTEM 712. Dudaktaki şeffaflığı oluşturan madde...Eleidin 713. Eleidin epidermisin hangi tabakasında...Stratum lusidum 714. Ağız boşluğundaki epitel tipi...Çok katlı yassı 715. Tat cisimciğinden en zengin papilla...Sirkumvallat 716. Dildeki dokunma duyusunu alan papilla...Filiform 717. Sirkumvallat papillaları ıslak tutan bez...Ebner bezi 718. Dildeki kırmızı noktalanmayı oluşturan papilla... Fungiform 719. Dişin dıştan görünen kısmı...Mine (Enamelum) 720. Vücudun en sert dokusu...Mine 721. Dişin mine tabakasını oluşturan hücre...Ameloblast 722. Dişte sinir ve damardan zengin tabaka...Pulpa 723. Dişi maksilla ve mandibulaya bağlayan yapılar nerede... Periodontiumda 724. GİS bezlerinin salgısını kontrol eden pleksus...Meissner pleksusu 725. Meissner pleksusunun bulunduğu G.İ.S. tabakası... Submukoza 726. GİS ‛te peristaltizmi düzenleyen pleksus...Auerbach pleksusu 727. Auerbach pleksusunun bulunduğu G.İ.S. tabakası... Muskularis eksterna (Propria)



732. Laktealde ne var...Lenf



736. İnce barsak lümenini koruyan, lizozim ve defensin salgılayan hücre...Paneth PANETH HÜCRELERİ • •



İnce barsak LİBERKÜHN KRİPTAlarının bazal kısımlarında bulunurlar. Lizozim, defansin (kriptidin) ve TNF-α salgılayarak ince barsak lümenini patojenlerden korur.



DİKKAT!!! Paneth hücreleri; ince barsaktaki Lieberkühn kriptalarında bulunurlar. Kalın barsaktaki Lieberkühn kriptaları Paneth hücresi İÇERMEZ!!!



737. Karaciğerde portal triadda bulunanlar...Hepatik arter, Vena porta, Safra kanalı 738. Portal triadda bulunmayan...Hepatik ven-Santral ven (ikisi de TUS ‘ta soruldu !!!!) DİSSE MESAFESİ • • • •



Karaciğerde sinüzoid endoteli ile Remark hücre kordonları arasındadır. Lenf sıvısı yapılır. Sempatik postganglionik lifler içerir. İTO hücrelerini içerir.



İTO HÜCRELERİ • • •



Disse mesafesinde bulunurlar. Yağ ve A vitamini depolarlar. Karaciğer sirozunda FİBROZİS ten sorumlu hücrelerdir.



739. Sinüzoid endoteli ile hepatosit kordonu arasında ne var...Disse aralığı 740. Hapatosit kordonunun diğer adı...Remark kordonu 741. Karaciğerde fagositoz yapan hücre...Kupffer 742. Sinüzoidde yağ ve A vitamini depolayan hücre... İto 743. Sirozda ito hücresi ne yapar...Kollajen ve elastin sentezler (Fibrozis)



40



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



744. Perisit nerede bulunur... Karaciğer sinüzoidlerinde ve küçük damar duvarında kasılabilen hücre 745. Podosit ve pedisel nerede...Böbrekte 746. Pitüsit nerede... Hipotalamustan-Arka hipofize gelen aksonun çevresinde 747. Hering kanalı nerede...Karaciğer



778. Yağ + Apolipoproteinler neyi oluşturur...Şilomikron 779. Kolesterol azalınca eritrosit membranında ne olur... Akantosit 780. Emilen Fe kaç değerli...Fe+2 781. Fe+2 hangi gıdadan alınır...Hayvansal



748. Hering siniri...Glossofaringeusun bir dalıdır.



782. Fe +3‛ü, Fe +2‛ye çevirenler neler...Mide asidi ve Askorbik asit



749. H e r i n g c i s i m c i ğ i . . . ADH ve Oksitosin içeren veziküller



783. Gastrektomili hastalarda en sık anemi tipi...Fe eksikliği



750. Hering kanalı çevresinde bulunan ve kök hücre görevi yapan hücre...Oval hücre



784. Fe en çok nereden emilir...Duodenumdan



751. Rokitanski Aschoff sinüsü nerede...Safra kesesi 752. Luscka kanalcıkları nerede...Safra kesesi



785. Fe emilimini azaltanlar...Alkol-Fitat-Oksalat 786. Fe+2, Fe+3‛e neyle çevrilir...Seruloplazmin 787. Fe+3 kanda neyle taşınır...Transferrin



753. Sentroasiner hücre nerede...Pankreas 754. Lokma özofagustan mideye nasıl iner...Peristaltik dalgalarla 755. Pepsinojeni salgılayan hücre...Zimojen



Fe+3







Fe+2 reaksiyonunu katalizleyen; ASKORBİK ASİT ve HCl (mide asidi) ‘dir.



Fe+2







Fe+3 reaksiyonunu katalizleyen SERULOPLAZMİN ‘dir.



ise



756. Zimojen hücrenin diğer adı...Esas hücre



788. Yağda eriyen vitaminler...ADEK



757. HCl ve IF‛ü salgılayan hücre...Paryetal 758. Paryetal hücrenin diğer adı...Oksintik



789. B12‛nin asitte bozulmasını önleyen madde... R faktör



759. Lümene asit salgılanırken hücreye alınan iyon...K



790.R faktör nereden salgılanır...Tükrük bezinden



760. Mide asit salgısını artıranlar...GAH (Gastrin-AChHistamin)



791.B12 duodenumda neyle birleşir...IF



761. Mide asit salgısını azaltanlar...POSAS (Pros-OmepSim-Atr-Som)



793.Barsaklara sekrete edilen başlıca iyon...Cl



762. Duodenuma besin gelişi, mide salgı ve motilitesini inhibe eder. Hangi refleks... Enterogastrik refleks 763. Katı, heterojen, hiperosmolar, irritan kimusun duodenuma gelmesi midenin boşalmasını ne yapar...Geciktirir 764. Tripsinojeni aktifleyen enzim...Enteropeptidaz 765. E n t e r o p e p t i d a z Malabsorbsiyon



eksikliğinde



ne



olur...



766. CCK pankreastan ne salgılatır...Enzim 767. Sekretin pankreastan ne salgılatır...HCO3



792.B12 kanda neyle taşınır...Transkobalamin 794.Klor sekresyonunu ne takip eder...Na ve Su 795. Kolondan K sekresyonuna neden olan hormon... Aldosteron 796. En yavaş etkili sistem hangisi...(Otokrin-ParakrinNörokrin-Endokrin) Endokrin 797. Duodenuma yağ gelince salgılanan...Kolesistokinin (CCK) 798. Bol enzimli pankreas salgısı yaptıran...Kolesistokinin (CCK) 799. Asit ve pepsin salgılatan...Gastrin



768. Sindirilmeden atılan karbonhidrat...Selüloz



800. HCO3 salgılatan...Gastrin ve HCl salgısını baskılayan... Sekretin



769. KH ince barsaktan hangi formda emilir... Monosakkarit



801. Su ve elektrolit salgısını artıran, Safra kese kasılmasını inhibe eden...VİP



770. İnce barsak fırçamsı kenarında bulunan enzimler... Maltaz-Laktaz-Sükraz



802. Makrolid antibiyotikler nasıl diyare yapar...Motilin reseptör agonisti



771. En sık görülen karbonhidrat sindirim bozukluğu...Laktoz intoleransı



803. Barsağa Cl ve Su sekresyonu yaptıran...Guanilin



772. DM‛de yemek sonrası şeker pikini önleyen...AkarbozMiglitol 773. Glukoz, Aminoasit, Galaktoz lümenden enterosite nasıl alınır...Na aracılı (Sekonder aktif transport) 774. Glukoz, Aminoasit, Galaktoz enterositten kana nasıl geçer...Kolaylaştırılmış difüzyon 775. Yağ yenince hangi hormon salgılanır...CCK 776. Yağ sindiriminde en önemli enzim...Pankretik lipaz 777. Yağ ürünleri ne aracılığıyla emilir...Miçel



804. Guanilini taklit ederek diyare yaptıran...E. Coli 805. Mide boş kalınca salınan ve iştahı artıran...Ghrelin İŞTAH ARTIRANLAR (OROKSOJENİKLER) • • •



Nöropeptid Y Oreksin Ghrelin



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER İŞTAH KESENLER (ANTİ-OROKSOJENİKLER) • • •



Leptin Serotonin Somatostatin



SİNİR SİSTEMİ 806.Sinir hücresinin gövdesi...Soma (Perikaryon) 807.MSS‛deki soma topluluğu...Nukleus 808.PSS‛deki soma topluluğu...Ganglion 809.MSS‛deki akson demeti...Traktus 810.PSS‛deki akson demeti...Sinir



41



825. MSS‛de aksonlar neden rejenere olamaz...Nogo faktör salgılanır 826. Nogo faktörü hangi hücre salgılar...Oligodendroglia 827. Amino asit yapıdaki transmitterler... -GABA -Glutamat



- Glisin - Aspartat



GLUTAMAT • • • •



Beyinde en yaygın eksitatör NT Uzun süreli ve kısa süreli hafızanın oluşumunda görevlidir. Serebral iskemide NMDA üzerinden kalsiyum girişini artırarak NEKROZa yol açar. Hızlı, keskin ağrının iletilmesinde görevlidir.



811.Sinir lifini çevreleyen bağ dokusu (içten dışa)...EndoPeri-Epinöryum



828. Veziküllerde ATP ve kromogranin A ile birlikte depolanan transmitter...Katekolaminler



812. PSS‛de miyelini yapan hücre...Schwann



829. Dopaminin sentezlendiği amino asit...Tirozin



813. S c h m i d t L a n t e r m a n n y a r ı ğ ı . . . miyelim kılıf oluşturulurken hücreler arasında sıkışmış Schwann hücre sitoplazması



830. Dopamin neyle yıkılır...MAO ve COMT



814.Miyelinler arasındaki boşluk...Ranvier



832. Serotonin azlığında ne olur...Depresyon-Anksiete



815.Miyelinli lifte ileti...Saltotorik



833. GABA neden sentezlenir...Glutamat



816. MSS‛de hasarı takiben skar dokusu oluşumu... Gliozis



834. Beyindeki en inhibitör transmitter...GABA



817. Gliozise neden olan hücre...Astrosit 818. Beyin makrofajı...Mikroglia



831. Serotonin neden oluşur...Triptofan



GABA İnhibitör etkili olmasına rağmen eksitatör bir mediatörden sentezlenir (Glutamattan, glutamat dekarboksilazın katalizlediği reaksiyonla sentezlenir).



819. Ventrikülleri ve spinal kordu döşeyen hücre... Ependim



835. Beyindeki en eksitatör transmitter...Glutamat



820.3. ventriküldeki özelleşmiş ependim hücresi... Tanisit



836. Glutamat reseptörleri neler...AMPA-K (Quisqualat) – Kainat - NMDA



821. Wallerian dejenerasyonunda somadaki değişiklik... Kromatoliz



837. Serebral iskemide rol oynayan reseptör... NMDA



822. Kromatolizde ne olur...Nissl cisimcikleri bozulur



838. Hipotalamusta uzun süreli bellekten sorumlu reseptör...NMDA



823. Nissl cisimciklerini oluşturan yapılar...Granüllü endoplazmik retikulum



839. Omurilik ve beyin sapında inhibitör, kortekste eksitatör olan transmitter madde... Glisin



824. Wallerian rejenerasyonu için gerekli rehber hücre... Schwann



42



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



867. Lateral hipotalamus lezyonunda ne olur...Zayıflık



GLİSİN Omurilik ve beyin sapında İNHİBİTÖR etkili olmasına rağmen, beyinde EKSİTATÖR (NMDA res.inin bir parçasını oluşturduğu için)



840. Glisin beyinde hangi reseptöre tutunur ve aktifler... NMDA 841. Yavaş ağrı yolundaki transmitter...P maddesi 842. Akson refleksinden sorumlu transmitter... P maddesi P MADDESİ (SUBSTANCE P) • •



Yavaş, künt ağrının iletilmesinde görevlidir. Akson refleksinden sorumlu mediatördür.



843. Çay ve kahvede bulunan ve kişiyi uyanık tutan maddeler...Teofilin ve kafein 844. Teofilin ve kafeinin blokladıkları reseptör...Adenozin reseptörleri 845. Mariyuana ve esrar bağlayan reseptör...Kanabinoid



868. Oksitosin nerede sentezlenir...Paraventriküler çekirdek 869. Oksitosin nereden salgılanır...Arka hipofiz 870. ADH nerede sentezlenir...Supraoptik çekirdek 871. ADH nereden salgılanır...Arka hipofiz 872. Diürnal ritimden sorumlu nukleus neresi... Suprakiazmatik çekirdek 873. NPY‛yi baskılayarak iştahı kesen...Leptin 874. İştah açıcılar neler (oroksojen etkililer)... NPY-Orexin-Ghrelin 875. İştah kesiciler neler...Leptin-Serotonin-SomatostatinHistamin 876. Su içmenin kontrol edildiği merkez neresi...OVLT ve Subfornikal organ 877. Hipotalamusta ateşin düzenlendiği alan...Preoptik alan 878. Yaşlılıkta beyin kumu (acervulus cerebri-hidroksi apatit kristalleri) nerede birikir...Epifiz



846. Kanabinoidlerin beyindeki endojen ligandı... Anandamid



879. Melatonin nereden salınır...Epifiz



847. Solunum, vazomotor, uyku uyanıklık ve denge merkezleri nerede...Beyin sapı



881. Memelilerde mevsimsel ritimden sorumlu hormon... Melatonin



848. B e y i n s a p ı n e l e r d e n Mezensefalon



882. Jet lag tedavisinde ne kullanılır...Melatonin



o l u ş u r . . . Bulbus-Pons-



880. Melatonin ne zaman salınır...Karanlıkta



849. Uyanıklık ve dikkatle ilgili bölge...RAS



883. Nukleus kaudatus ve putamene birlikte ne denir... Striatum



850. Motor korteks beynin hangi bölgesinde...Gyrus presentralis



885. Parkinsonda ne eksik...Dopamin



851. Motor kortekste en büyük alanı ne kaplar...Eller 852. Somatik duyu korteksi nerede...Gyrus postsentralis 853. İki nokta duyarlılığı en hassas olan yer...Dil ucu 854. İki nokta diskriminasyonunda etkili olan ne...Reseptör yoğunluğu 855. Başın açısal ivmelenmesini algılayan yapı...Yarım daire kanalları 856. Arabanın aniden hızlanıp yavaşlamasını (horizontal yönde ivmelenme) algılayan yapı...Utrikulus 857. Asansörün aniden hızlanıp yavaşlamasını (vertikal yönde ivmelenme) algılayan yapı...Sakkulus 858. Nistagmus nereden gelen uyarılarla oluşur...Yarım daire kanalları 859. Orta kulakta bulunan kemikçikler...MİS (malleusinkus-stapes)



884. Parkinsonda lezyon nerede...Nigrostriatal yolda 886. Parkinsonda bulgular neler...Rijidite-HipokineziTremor (statik) 887. Striatum lezyonunda hangisi olur...Huntington koresi 888. Subtalamik çekirdek lezyonunda ne olur...Ballismus 889. İstemli hareketlerin kontrolünde hata kontrol merkezi olarak neresi çalışır... Serebellum 890. Flokkulonodüler lob lezyonunda ne olur...Denge bozulur 891. Ekstremitelerin uzaydaki konumunu belirleyen duyu hangisidir... Proprioseptif duyu 892. Serebellum lezyonunda oluşan bulgular nelerdir... - Disartri - Dismetri



- İntensiyonel tremor - sdiadokokinezi



893. Statik tremor hangisinin lezyonunda olur...S. Nigra



860. Dış kulak yolunu orta kulağa bağlayan...Timpanik zar



894. İntensiyonel tremor hangisinin lezyonunda olur...Serebellum lezyonu



861. Oval pencereye piston hareketi yaptıran...Stapes



895. Purkinje hücresi hangi transmitteri kullanır...GABA



862. İşitme reseptörünün adı...Korti organı



896. Serebellum çekirdekleri neler?



863. İşitmede hangi iyon hücreye girer ve depolarize eder...Potasyum



- Dentatus - Fastigii



– Emboliformis - Globosus (DEFG)



864. Hipotalamusta tokluk merkezi neresi...Ventromedyal çekirdek



897. Gözler kapalı, uyanık, istirahat eden kişideki beyin dalgası... Alfa



865. Ventromedyal çekirdek lezyonunda ne olur... Şişmanlık



898. Hesap yapan, düşünen kişinin beyin dalgası...Beta



866. Hipotalamusta açlık merkezi neresi...Lateral hipotalamus



900. Derin uyku dönemi, süt çocuğu, ciddi beyin hasarındaki



899. REM uykusundaki beyin dalgası...Beta



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



dalga... Delta 901. Enürezis nokturna, Karabasan, Uyurgezerlik hangi dönemdeki bozukluklar... Non-REM 902. Kalp hızlı, solunum hızlı, canlı rüyalar var ve dalga beta ise hangi uyku...REM 903. Gözler hareketli, çizgili kaslar hareketsiz ise hangi uyku dönemi... REM 904. Emosyonlar, duygular ve motivasyonla ilgili beyin bölgesi... Limbik sistem 905. L i m b i k s i s t e m i n e n ö n e m l i e l e m a n l a r ı n d a n ikisi...Hipokampus ve Amigdala 906. Korkusuz, sakin, hiperseksüel kişilik değişimi varsa...Kluver-Bucy sendromu (Bilateral amigdala lezyonu) 907. Bağımlılıkla ilgili beyin bölgesi...Nukleus akumbens 908. Uzun süreli hafızada görev yapan transmitter... Glutamat



43



933. Gözde uyarılma sırasında hangi 2. haberci nasıl etkilenir...cGMP azalır 934. Basillerdeki görme boyası...Rodopsin 935. Konilerdeki görme boyası...İodopsin 936. Aktif rodopsin...Metarodopsin II 937. Eksikliğinde gece körlüğü oluşan vitamin... A vitamini GÖRME ELEKTROFİZYOLOJİSİ ⇓ IŞIK ⇓ Metarodopsin II oluşumu (AKTİF RODOPSİN) ⇓ Transdusin aktiflenmesi ⇓ Fosfodiesteraz Aktivitesinde artma ⇓ cGMP miktarında AZALMA



909. Gözde ışığı en çok kıran yapı...Kornea 910. Işığın doğrudan kendine geldiği varsayılırsa, gözde ışığı en çok kıran yapı... Lens 911. Hangi kas kasılırsa lensin kırıcılığı artar...Silyer kas (Sirküler lifler) 912. Hangi göz bozukluğunda silyer kas çok gelişir... Hipermetrop 913. Akomodasyonun en önemli elemanı...Lens



⇓ Na kanalları kapanır (fotoreseptör hücrenin dış segmentinde) ⇓ Hücre HİPERPOLARİZE olarak uyarılır.



938. Bipolar nöron nerelerde bulunur...Koku-GörmeVestibulokoklear ganglion 939. Çoğalan tek sinir hücresi...Kokudaki bipolar nöron



914. Uzağı görme bozuksa hastalık...Miyopi



940. Duyu eşiği en düşük olan tat...Acı



915. Lensin kırıcılığı fazla ise hastalık...Miyopi 916. Miyopide hangi gözlük kullanılır...Kalın kenarlı



941. Dilin tat duyusunu taşıyan sinirler (ön-arka-en arka)...7-9-10



917. Yakını görme bozuksa hastalık...Hipermetropi



942. Yavaş ağrıyı taşıyan lif...C lifi



918. Lensin kırıcılığı az ise hastalık...Hipermetropi



943. Yavaş ağrının iletilmesinde görevli transmitter madde...P maddesi



919. Hipermetropide hangi gözlük...İnce kenarlı 920. Yaşlılıkta yakına uyumun bozulduğu durum ne... Presbiyopi 921. Korneanın yatay ve düşey ekseninde kırıcılık farklı ise... Astigmatizma 922. Astigmatizmada hangi gözlük...Silindirik 923. Göz dibindeki kör nokta neresi...Papilla (Optik disk) 924. Gözdeki en net görme nerede...Fovea sentralis (Makula lutea) 925. Gözde fagositoz yapan hücre...Pigment hücresi 926. Alacakaranlıkta görmeden sorumlu reseptör...Basil 927. A y d ı n l ı k t a , renkli reseptör...Koni



görmeden



sorumlu



928. Aksonları optik siniri oluşturan hücre...Ganglion hücresi 929. Gözdeki glia kökenli destek hücre...Müller 930. Gözdeki lokal devre nöronları...Amakrin-Horizontal 931. Koni ve basil hangi hücre ile sinaps yapar...Bipolar nöron 932. Gözde uyarılma hangi mekanizma ile olur...Hiperpol arizasyon



944. Hızlı ağrıyı taşıyan lif...A delta 945. Hızlı ağrının iletilmesinde görevli transmitter madde... Glutamat 946. Ağrı yolu hangisi...Spinotalamik yol 947. Masajla ağrının azalmasındaki mekanizma...Presinaptik inhibisyon 948. Presinaptik inhibisyonda görevli sinir lifi tipi...A Beta 949. Lokal anestezikler nasıl etkili...Na kanal blokajı 950. Genel anestezikler nerede etkili...Talamusta



TOrkiye'nin Her Yerinde Yan1n1zday1z



www.tus.com



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER -2 (GÜN SONU ÖZET BİLGİLER)



1.



Çekirdekciğin görevi ribozomal RNA‛yı, dolayısıyla ribozomları oluşturmaktır.



2.



Ribozomların ve hücre içi iskeletini oluşturan elemanların üzerinde zar bulunmaz.



3.



Lipofuksin yaşlanmış membranların, okside olup lizozomda birikmesiyle oluşur.



4.



HÜCRE ZARI • Membran yapısının %50‛sini kolesterol oluşturur. (Membran stabilitesini sağlar) Membranda fosfolipitler (%50), sfingolipitler, Glikolipitler bulunur. • Yüksek kolesterol veya uzun zincirli satüre (doymuş) yağ asitlerinin artması membranın erime sıcaklığını arttırır. Membranın sadece hücre dışına bakan yüzünde glikozile lipit ve proteinler bulunur.



5.



Hücre DNA‛sında telomer denilen nükleotid zinciri bulunur. - Telomeraz bu zincirin okunmasında görevlidir. - Telomer organizmaların ölüm yaşını belirler.



6.



Serbest ribozomlar hücre içinde bulunması gereken proteinleri sentezlerler. Örnek olarak l a k t a t Dehidrogenaz, membran proteinleri, glikoliz enzimleri serbest ribozomlarda sentezlenirler.



7.



Granüllü endoplazmik retikulum hücre dışına s algı olarak verilecek proteinlerin sentezinden sorumludur. Örnek olarak albumin, globulinler, tripsinojen gibi...



8.



N i s s l c i s m i n i granüllü endoplazmik retikulum oluşturur.



9.



Steroid sentezi, ilaç detoksifikasyonu ve glikojen ve lipid metabolizması olan bu organel, kas hücrelerinde kalsiyum regülasyonundan sorumludur.



10. Lizozomların biyokimyasal markeri asit hidrolazdır. 11. Klatrin kaplı keseciklerin içini döşeyen proteindir. 12. Klatrin kaplı keseciklerin içini döşeyen proteindir. İlk bulunduğu için en çok bilinenidir. Klatrin yanında kaveolin, COP1, COP2, Adaptin; kaplı kesecikleri döşeyen diğer proteinlerdir. 13. Desmin kas dokusunda, vimentin mezenkim dokusunda, sitokeratin epitel dokusunda bulunan ara filamanlardır. Tümör hücresi vimentin içeriyorsa sarkom, sitokeratin içeriyorsa kanser hücresi demektir. 14. Dynein proteinin defektif olduğu hastalık Kartagener sendromudur.Kartagener sendromunda tekrarlayan sinüzit atakları, hareketsiz spermlere bağlı infertilite, kök hücre göçünde defekt olduğu için situs inversus (simetrik organlar) görülür. 15. Glukozun membrandan hücre içine girmesi GLUT aracılıkta kolaylaştırılmış trasportla olur, enerji gerekmez. 16. İnce barsakta glikoz emilimi SGLT aracılıklı olur. Enerji gerekir.



ŞEKİL: EKSTRASELÜLER VE İNTRASELÜLER SIVILARIN KİMYASAL BİLEŞİMİ



17. ORGANELLER Organel ve fraksiyon



Biokimyasal marker



Temel Fonksiyonları



DNA’dan RNA sentezi (transkripsiyon) Glutamat Sitrik asit siklüsü, oksidatif fosMitokondriyon dehidrogenaz forilasyon Hücre içerisinde kalacak yapısal Yüksek protein sentez yeri (glikoliz enzRibozom Ribozomal imleri, stoplazmik veya membran RNA içeriği proteinleri gibi) Granüllü Glukoz-6Hücre dışına verilecek ya da endoplazma fosfataz lizozomal enzimlerin sentezi retikulumu Lipid- kolesterol -steroid Düz yüzlü hormon sentezi, karbohidrat Glukoz-6endoplazma metabolizması. Ksenobiotiklerin fosfataz (Sitokrom P450) oksidasyonu, retikulumu Ca++ depolanması Asit hidrolazlarla pek çok makromolekülün yıkımı - hücre içi Lizozom Asit hidrolaz sindirim Hücre içi ve dışına doğru NA+-K+moleküllerin taşınması. Hücre ATPaz, 5’Hücre zarı adezyonu, sinyal iletimi, zar Nükleotidaz potansiyeli oluşturma Proteinlerin hücre içi sınıflanması; Glikozil karbohidratlar ve sülfatların Golgi bileşiği transferaz eklenmesi, lizozom oluşumu, hücre içi zar trafiği Bazı yağı asitleri (uzun zincirli Katalaz, ürik Peroksizom yağ asitlerinin b-oksidasyonu) asit oksidaz ve amino asitlerin yıkımı. Özgül Mikrofilaman-mikrotubuluslar Hücre iskeleti işaretleyici - hareket ve yapısal destek Ara enzimi yok filamanlar- yapısal destek Laktat Sitozol Glikoz, yağ asit sentezi dehidrogenaz Çekirdek



DNA



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



18. G PROTEİNLERİ • 3 parçalıdır. • Membranın iç yüzüne yapışık bulunurlar. • G proteine bağlı reseptörler membranı 7 kez katederler. Buna serpentin adı verilir. 19. İnsülin, IGF-1 (İnsülin benzeri büyüme faktörü), büyüme faktörleri (EGF, FGF, PDGF gibi Growth faktörler) tirozin kinaza bağlı reseptörleri kullanırlar. 20. NİTRİK OKSİT (NO) • NO membranlardan kolaylıkla diffüze olur ve düz kas stoplazmasındaki (solubl guanilat siklaz) reseptörüne bağlanır. ANP reseptörü ise düz kas membranında bulunur. NO, arjinin aminoasidinden NO sentaz enzimiyle sentez edilmektedir. Nitrat tipi ilaçlar nitrik oksit üzerinden damar gevşetici etki oluştururlar. 21. Steroid hormon ve progesteron reseptörü stoplazmadadır. Östrojen, androjen, tiroid hormon reseptörü kromozom üzerinde bulunur. 22. Küçük G proteinler tek parçalıdır. Rab nörotransmitterleri taşıyan vezikülün presinaptik bölgeye yönlendirilmesini sağlar. 23. KADHERİNLER • Kadherinler hücre içi iskeletine (aktin, katenin) bağlı olarak bulunmaktadır. 40 çeşitten fazla kadherin molekülü bulunmaktadır. Kadherinler aynı tip hücreleri bağlar. (Homofilik). Zonula adherens, macula adherens kadherin içeren bağlantı çeşitleridir. 24. ZONULA OKLUDENS • Sıkı bağlantının esas fonksiyonu epitel hücreleri arasından her iki yöne doğru madde geçişini engellemektir. • Böylece apikal yüzden hücreler arasına sıvı geçişi olmaz. • Okludin ve claudin denen proteinler aracıklı kurulmuştur. • Zonula okludens en yüzeyde olan hücre bağlantısıdır ve bant şeklinde hücreyi tamamen sarar. • Mesanede çok sayıda zonula okludens bulunur. Zonula okludens geçir,gen olmayan bağlantılardır. • Gastrointestinal sistemi oluşturan entorositler, kan-beyin bariyerindeki endotel hücreleri, kan timus bariyerindeki endotel hücreleri, kan-testis bariyerindeki sertoli hücresi birbirlerine zonula okludens ile bağlanmışlardır. 25. ZONULA ADHERENS • Hücreyi sarar ve komşu hücrelerin birbirine bağlandığı fikrini verir. Kadherin molekülü ile bağlantılar oluşturulur. 26.DESMOZOM (MAKULA ADHERENS)



45



• Desmozomlara karşı antikor gelişip epidermis stratum spinozumun hücrelerinin birbirinden ayrıldığı hastalık Pemfigus vulgaristir. • Epitelin bazal yüzünde görülen desmozomlara ise hemidesmozom denir. 27. GAP JUNCTİON (NEKSUS) • Hücreden hücreye elektriksel iletimi sağlayan bağlantı yapılardır. • Konnexin denen birimlerden oluşmuşlardır. • 6 adet konnexin ile oluşan yapıya konnexon adı verilir. • Gap junctionların esas görevi hücreler arası bilgi iletimi ile ilgilidir. Bunu iyon ve hormon alışverişi ile yapar. • Östrojenler miyometrumdaki Connexin sayısını ve buna bağlı gap junction yapılarını arttırarak kontraksiyonu arttırır. • Ayrıca Gap junctionlar noronlar arasındaki elektriksel sinaps yapısına girerler. • Connexin gen defektinde ailesel nöropati CharcotMarie-Tooth hastalığı meydana gelir. 28. SELEKTİNLER • Selektinler farklı tip hücreleri bağlarlar. (Heterofilik) .Selektinler endotel hücresinde, lökosit, trombositlerde bulunur. İntegrin ve immunglobulinlerle beraber inflamasyon sırasında endotele tutunmayı sağlarlar. 29. İNTEGRİNLER • İntegrinler, epitel hücrelerini altındaki bazal membrana bağlayan adezyon molekülüdür. Bazal membrandaki laminin ve fibronektine tutunurlar. Hemidesmozom yapısına giren adezyon molekülüdür. İntegrinler ayrıca lökosit, makrofaj, trombosit üstünde bulunurlar. Transmigrasyonda görev alan moleküldür. İntegrener hücre içerisinde taline bağlanırlar. Bu protein vinkulin ve aktin flamanlarıyla ilişkiyi sağlar. 30. Filagrin, sinamin, plakin yeni bulunan ara flamanlardandır. Özellikle epidermiste, keratinositlerde görev yaparlar. 31. Distroglikan ve sarkoglikan kas hücre membranında bulunan glikoproteinlerdir. Distrofin bu proteinleri aktine bağlar. 32. Neksin silia yapısı oluşurken mikrotubulleri bir arada tutmayı sağlayan stabilizan proteindir. 33. Mikrovilluslar ince barsaktan ve böbrek proksimal tubulde emilim yüzeyini artırırlar. Fimbrin ve villin, aktin flamanlarının mikrovillus içerisindeki paketlenmesini sağlarlar. 34. Eğer bez epitel hücresi tüm stoplazmayı salgı olarak atıyorsa bu holokrin salgıdır. Sadece apikal stoplazma yapıyorsa apokrin salgıdır. Stoplazma kaybolmaksızın, sadece salgı granülleri atılıyorsa bu ekrin salgıdır.



• Hücre yüzeyinde disk şeklinde bir yapıdır.



35. Apokrin bezler:



• Komşu hücrenin yüzeyindeki buna özdeş bir yapı ile bağlantı kurar. • Kadherin ailesi üyesi olan desmoglein ve desmokollins proteininden oluşmuş yapılardır.



• Stoplazmanın bir kısmı salgı ile beraber kaybedilir. Koltuk altı koku bezleri, meme bezleri, dış kulak yolu (serumen) bezleri buna örnektir. 36. Holokrin bezler:



• Derinin çok katlı yassı epitelinde (stratum spinosum) yalnızca desmosom tipi bağlantı bulunur.



• Tüm hücre dejenere olarak salgıyı boşaltır. Yağ bezleri, Gonadlar buna örnektir.



46



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



37. Hiyalin kıkırdak: • Hareketli eklemlerde, büyük solunum yollarında, Kosta uçlarında bulunur. En yaygın kıkırdak türüdür. 38. Fibröz kıkırdak: • Kollagen liflerinden çok zengindir. Diskus intervertebralislerde, meniskuslarda, tendonların yapışma yerinde bulunur. 39. Elastik kıkırdak: • Kulak kepçesinde, epiglotta, Östaki borusu, aritenoid, kuneiform kıkırdakta bulunur. 40. Myelinli lifler saltolu ileti yaptıkları için en hızlıdırlar. 41. TTX (Tetradotoksin) pasifik okyanusunda bulunan puffer balığında bulunur. Bu balıktan suşi yemeği yapılmaktadır. TTX voltaj bağımlı sodyum kanalını bloke ederek ölüm oluşturur. 42. Tetra etilamonyum potasyum kanal blokeridir. Bu nedenle repolarizasyon uzaması oluşturur. 43. BOTİLUSMUS TOKSİNİ (BOTOKS) • SNARE proteinini bloke ederek asetil kolinin kassinir kavşağına çıkmasını bloke eder. • Böylelikle solunum kaslarını etkileyerek ölüm oluşturur. Ayrıca botoks kas tonusunu azalttığı için kasları daha dolgun gösterir ve kırışıklıkların estetik düzeltilmesi için kullanılır. 44. TROPONİN • Troponin C: Kalsiyum bağlar. • Troponin T: Troponini, tropomyozine tutturur. • Troponin I: Myozin başının aktine yapışmasını bloke ederek kasılmayı inhibe eder.



45: SİNİR LİFİ TİPLERİ VE FONKSİYONLARI Sinir tipi



Çap



İleti hızı Fonksiyon



A • Alfa



12-20 mikrometre (myelinli)



70-120 m/sn



- IA



12-20 mikrometre (myelinli)



70-120 m/sn



- IB



12-20 mikrometre (myelinli)



70-120 m/sn



5-12 mikrometre (myelinli) 1-6 mikrometre (myelinli) 2-5 mikrometre (myelinli) 3 mikrometre (myelinli)



30-70 m/sn 2-30 m/sn 2-30 m/sn 3-15 m/sn



0,5-1 mikrometre (myelinsiz)



0,5-2 m/sn



• Beta • Gama • Delta B C



İskelet kasına motor inervasyon sağlar. Kas iğciğinden bilgi alır. Golgi tendon organından bilgi alır. Dokunma, basınç Kas iğciğine motor inervasyon sağlar. Hızlı ağrı, soğuk duyusu Preganglionik otonom sinir lifleri Yavaş ağrı ve postganglionik otonom sinir lifleri



46. KAS PROTEİNLERİ • Titin: Kalın filamanları (miyozin) her iki taraflarından ikişer olmak üzere 4 adet titin elastik proteini ile Z diskine tutturur. Sarkomerin aşırı gerilmesini önler. • Alfa-aktinin: Fibriler (F) aktini Z çizgisine bağlar. Fleksör grubu kaslar kasılırken, ekstansör kaslar Titin ile gevşeyip, yay gibi gerilirler.



• Nebulin: Globuler (G) aktin monomerlerini birbirine bağlayan proteindir. G-aktin monomerlerinin birbirine bağlanmasıyla F- aktin oluşmaktadır. • Desmin: Z çizgisini iskelet kası hücre zarına bağlar. • Distrofin: Distrofin proteini, aktini kas membranına bağlar ve intraselüler stabiliteyi oluşturur. • Aktin polimerize olurken profilin ve timozin gibi küçük proteinlerde görev yapar. 47. Asetil kolin esteraz: Asetil kolini parçalayan asetil kolin esteraz kas sinir kavşağında postsnaptik bölgede bazal membranda bulunur. 48. İletinin en hızlı olduğu lif en kalın liflerdir. (A alfaİskelet kasını motor inerve eder) C lifleri myelinsiz ve en ince oldukları için en yavaş liflerdir. C lifleri yavaş ağrını iletilmesinde sorumludur. Yavaş ağrıdan ve akson refleksinden sorumlu nörotransmitter P maddesidir. 49. KAS İĞCİĞİ ve GOLGİ TENDON • Gama deşarjı kas iğciğini inerve eder. • Gama deşarjı artar ise kas iğciğinin boyu kısalır. Bu nedenle sensivitesi artar. Böylelikle kasın boyundaki uzamayı daha kolay algılar. • Refleksler canlanır, kasın tonusu artar. Kas iğciği kasın boyundaki uzamayı algılar. Golgi tendon organı ise tendonun gerilimini algılar. Tendon gerilirse kas kasılması inhibe olur. Derin tendon refleksleri monosinaptikdir. 50. İskelet kasında, nöronda depolarizasyon yapan iyon sodyumdur. Düz kas ve pacemaker hücresinde depolarizasyon yapan iyon kalsiyumdur. Myokard hücresinde depolarizasyon yapan iyon sodyum ve kalsiyumdur. Kalsiyum ayrıca iskelet kasında troponin C‛ye, düz kasda kalmodiline bağlanarak kontraksiyon kenetini başlatır. Kalsiyum nöronda presinaptik bölgeye girerek nörotransmitterin ekzositozla salınmasında görevlidir. Kalsiyumu iskelet kasında sarkoplazmik retikuluma girip çıkaran protein ryanodindir (defektinde malign hipertermi). Bu işi myokardda ise fosfolamban yapar. Kalsekestrin kalsiyumu S.R‛de depolar. 51. İskelet kasındaki myozin başının ve dynein proteinin ATPaz fonksiyonu vardır. Oluşan enerji ile myozin aktini çekerek, mikrotüpler ise birbiri üzerinden kayarak hareket gerçekleşir. İskelet kasında T tubul depolarizasyonun hücreye yayılmasını kolaylaştırır. Düz kasda T tubul yoktur onun yerine kaveola cismi vardır. 52. İskelet Kasında Enerji: • İskelet kası enerji kaynağı olarak serbest yağ asitlerini kullanır. İstirahat halindeyken serbest yağ asitleri mitokondride beta okside edilip ATP‛ye dönüştürülür. Bu ATP, kreatin ile birleştirilir ve kreatin fosfat elde edilir. Egzersiz sırasında acil depo olarak kreatin fosfat kullanılır. Egzersiz devam ederse iskelet kası glikolizi enerji kaynağı olarak kullanılır. Glikoliz sonucu laktat oluşur. Laktat dokularda aljeziktir (ağrı vericidir). Bu nedenle uzun egzersizlerde kas krampı oluşur. 53. Kas İğcikleri (la) ekstrafüzal liflere paralel dizilim gösterirler ve kas boyundaki statik ve dinamik değişiklikleri algılarlar. Refleks almak için kasın tendonuna refleks çekici ile vurulduğunda kasın boyu uzar. Kas boyundaki uzama



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



kas iğciği tarafından algılanır ve la lifleri ile medulla spinalise taşınır. Ia lifleri alfa motor nöronlar ile sinaps yapmaktadır. Sonuçta alfa motor (2. motor) nöronu aktive ederek kas kontraksiyonu ile refleks alınmış olur. Derin tendon refleksi mono-sinaptiktir. Derin tendon refleksine gerilme refleksi adı verilir. 54. GOLGİ TENDON ORGANLARI • Golgi tendon organları (Ib) ekstrafuzal liflerle ardarda dizilim gösterirler ve kas gerimini algılarlar. Kas kontrakte olduğunda tendon gerimi artar. Golgi tendon organı bu gerimi algılar. Ib sinir lifi ile medulla spinalise götürür. Burada Ib sinir lifi glisinerjik ara nöron ile sinaps yapar. Bu glisinerjik lif ise 2. (alfa) motor nöronu inhibe eder. Böylece kas kontraksiyonu sonlandırılır. Golgi tendon organının görev yaptığı bu reflekse ters gerilme refleksi (disinaptik) adı verilir. 55. GERİ ÇEKME REFLEKSİ • Deride ağrılı uyaranlara karşı oluşan multisinaptik reflekstir. Ağrılı uyaran aynı taraf extremitede fleksör kasların kasılması ve ekstansör kasların inhibisyonu ile olurken, karşı taraf extremitede flexor inhibe, extensor kaslar ise aktive olur. Böylelikle çivi battığında aynı taraf extremite flexion, karşı taraf extrenite extansiyon yapılır. Böylece organ zarar verici etkenlerden uzaklaşmış olmaktadır. 56. Kalpte ileti SA nod Atrium AV nod His demeti Purkinje Ventrikül



sistemin hızları : 0,05 m/sn : 1 m/sn : 0,05 m/sn : 1 m/sn : 4 m/sn : 1 m/sn



57. KALP DÖNGÜSÜ



47



artar. Aort kapağı bu anda kapalıdır. Kan kalbi terk edemez. • Hızlı Ventrikuler ejeksiyon: Kanın aort ve pulmoner arterden kalbi terk etmesidir. Atrium yine dolmaya başlar. • Ventrikul izovolumetrik gevşemesi: Aort-pulmoner kapak kapanır. S2 sesi oluşur.Ventrikul gevşediği için basınç düşer. AV kapaklar açılmamıştır. Juguler vende V dalgası. • Hızlı Ventrikul Doluşu: AV kapaklar açılarak kan ventrikule dolar. S3 oluşur. Kalp normalde 0.37 sn sistol 0.53 sn diastol yapar. • Kalp hızı artarsa; ventrikül dolum zamanı (diastol), sistol zamanına göre daha fazla kısalmaktadır. 58. VENÖZ PULSASYON • Internal J. venden izlenir. • a dalgası: Diastol sonunda atrium kasılması ile oluşur. • c dalgası: İzovolümetrik kontraksiyon fazında, trikuspit kapağın atriuma bombeleşmesi sonucu. • x dalgası: Sistolle birlikte sağ atrium gevşemesi ve Triküspit kapağın ventriküle doğru sarkması ile oluşur. • v dalgası: Ventrikül sistolü devam ederken, kapalı triküspit kapağa karşı pasif sağ atrium dolması ile oluşur. • y dalgası: Diastolün başlaması ile birlikte trikuspit‛in ani açılması ve atriumdan ventriküle hızlı boşalma sonucu atrium gevşemesi ile oluşur. 59. ARTERİOLLLERİN ÇAPINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER ŞUNLARDIR; • Konstriksiyon yapan faktörler: - Artmış noradrenerjik deşarjı, dolaşımdaki katekolaminler,



• Atrium sistolü: EKG‛de P dalgasını takip eder. S4 sesi oluşur.



- Dolaşımdaki anjiotensin II,



• Ventrikul İzovolumetrik Kontraksiyonu: QRS ile başlar. Ventrikul basınç, atrium basıncını aştığı anda AV kapaklar kapanır. Burada S1 oluşur. Kontraksiyon nedeniyle ventrikül basıncı izovolümetrik olarak



- Dolaşımdaki AVP (ADH), TXA 2 (tromboksan), yerel olarak salınan serotonin, yerel sıcaklıkta düşme, endotelin I, Nöropeptid Y (Nöradrenalin ko-transmitteri) ve dolaşımdaki Na+-K+ ATP‛az



48



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



inhibitörüdür. (Ovabain surrenal bezden salınan steroid yapılı, digital benzeri moleküldür. Na+-K+ pompasını inhibe eder). En güçlü vazokontraksiyon yapan madde ürotensindir. • Dilatasyon yapan faktörler: - Noradrenerjik deşarjda azalma, iskelet kası ve karaciğer dolaşımındaki adrenalin, dolaşımdaki ANP, İskelet kasındaki kolinerjik damar genişleticilerin aktivasyonu, Histamin, Bradikinin, P maddesi (akson refleksi), CGRP (Kalsitonin gen ilişkili peptid), VIP, NO. En güçlü vazodilatör madde CGRP dir. 60. BARORESEPTÖR REFLEX • Baroreseptörler mekanoreseptördür. Gerime duyarlıdırlar (Stretch). İki baroreseptör vardır. Bunlardan biri s i n ü s k a r o t i k u s t a d ı r ve bu reseptörden hering siniri (IX. sinir dalı) çıkar. Diğeri arcus aortadadır ve bundan cyons siniri (X. sinir dalı) çıkar. • Baroreseptörlerden çıkan uyarılar IX ve X. sinir aracılığıyla beyin sapında (Medullar retikülar formasyon ve pons) bulunan kardiyovasküler merkeze (NTS-Nükleus traktus solitarius) gelir. • Kan basıncı arttığında baroreseptörler uyarılır. Bu uyarılma 9 ve 10. kafa çiftleri tarafından kardiyopulmoner merkeze iletilir. Sonuç olarak damarlar üzerindeki sempatik tonus azalır. Böylece periferik damarlarda vazodilatasyon oluşur. Ayrıca vagus aracılığı ile kalp hızı yavaşlatılır. Böylelikle kan basıncı azaltılmış olmaktadır. • Kan basıncı azaldığında ise baroreseptörlerin gerilmesi azaldığı için, baroreseptörden çıkan aksiyon potansiyeli azalır. Bu nedenle kardiopulmoner merkez tansiyonu yükseltmek için perifere giden sempatik tonusu arttırır. 61. BEZOLD REFLEKSİ • Ventrikül endokardının gerilmesi vagal aktivasyon sonucu bradikardi oluşturmaktadır. Aynı reflex koroner arter iskemisi ve koroner artere adenozin injeksiyonu ile oluşturulabilir. A f f e r e n t i n i n myokardda bulunan C lifleridir. Ventrikül myokardından C lifleri aracılığıyla alınan gerilme vagusla beyin sapına götürülür. Beyin sapı kalbe giden vagal yanıtı arttırarak, kalp hızını azaltır. Myokard infarktüüs sırasında oluşan bradikardinin nedeni budur.



62. BAİNBRİDGE REFLEKSİ • Atrium endokardının gerilmesi sonucu taşikardi olmasıdır. Atrium gerildiğinde gerim reseptörü bunu algılar. Vagal lifler aracılığıyla beyin sapına götürülür. Beyin sapından kalbe giden sempatik deşarj arttırılır. Bu nedenle kalbe çok kan geldiğinde kalp hızı artar. Bilateral vagatomi yapılırsa rekleks oluşmaz. 63. Ritm Merkezi: 1. İnspirasyon nöronları (I) 2. Ekspirasyon nöronları (E) • D o r s a l : frenik sinir diyafragma kası (inspirasyon)-(İnspirasyon tetikleme) • Ventral: interkostal kaslar (inspirasyon+ekspiras yon) • Bu nöronların birinin aktivitesi ilgili spinal motor nöronları aktive ederken aynı zamanda diğerini inhibe eder. 64. Bronşiyol epitelinde 4 farklı hücre vardır. • Kübik silyalı hücreler • Clara hücreleri (prizmatik silyasız hücreler): Surfektan sentezi ve detoksifikasyon görevi vardır. • Prizmatik fırçamsı kenarlı hücreler (Brush cell) • Küçük granüler hücre (Endokrin fonksiyonlu) (Bombesin, serotonin) 65. Hemoglobinin oksijene afinitesinin artması (Dissosiasyon eğrisinin sola kayması) • • • • • •



Alkalozis (Bohr etkisi) Eritrosit içi 2, 3 - DPG‛nin azalması Isının azalması pCO2‘nin azalması Karboksihemoglobin Methemoglobinemi



66. Hemoglobinin oksijene afinitesinin azalması: (Eğrinin sağa kayması) • Asidoz (Bohr etkisi) • Eritrosit içi 2, 3 - DPG artması (Yüksek irtifa, Tiroid hormonları, Anemi, androjenler) • Isının artması • Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi) • pCO2 nin artması



68: SOLUNUMUN KONTROLÜ



49



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



71: SPİROMETRİK SOLUNUM HACİMLERİ 67. NMDA RESEPTÖRLERİ



70. GLİSİN



• Na-K-Ca kanal tipi reseptördür. • Serebral iskemi sırasında aşırı glutamat salınımı ve bu reseptörün aktivasyonu olmaktadır. • Bu reseptörlerin aktivasyonu ile nöron içine aşırı • Ca girer ve böylelikle iskemiye bağlı nekroz gelişmektedir. • Ayrıca hipokampusta yüksek miktarda NMDA reseptörü vardır. • Bu lokalizasyonlu reseptörlerin LTP (Uzun dönemli potansiyalizasyon) den sorumlu olduğu bilinmektedir. • LTP uzun sürteli bellek mekanizmalarından sorumludur.



ve



öğrenme



69: SOLUNUM REFLEKSLERİ Solunumsal refleksleri Uyaran



Akciğerlerin İnspirasyona gerilmesi



Reseptörler



Germe reseptörleri



Açıklama Hering-Breuer refleksi İnspirasyonu sonlandırır. Akciğerin gerilmesi ile vagus üzerinden kardiyopulmoner merkeze gerim duyusu götürülür. Böylelikle solunum durdurulur. (yenidoğan solunumunun düzenlenmesinde önemli)



Akciğerlerin Ekspirasyona gerilmesi



Germe reseptörleri



Pulmoner konjesyon



Tip JDispne hissi (yüksek reseptörleri irtifa veya yoğun (juksta-kapiller) egzersizde ortaya çıkar)



İrritasyon



İrritan reseptörler



Hering-Breuer’e benzer (yetişkinlerde çok önemli değil)



Bronşiollerin daralması (sigara, duman, diğer ağrılı ajanlar)



• Primer olarak spinal kord ve beyin sapında bulunan inhibitör nörotransmiterdir. • Cl- iletimini artırır. Strikinin bu kanalı kapatan zehiridir. Strikinin verilen deney hayvanlarında medulla spinalis düzeyinde inhibisyon oratadan kalktığı için çırpınma ve kas aşırı etkinliği oluşur. 72. P MADDESİ ve DİĞER TAKİNİNLER • P maddesi barsakta, değişik periferik sinirlerde ve merkezi sinir sisteminin bir çok kısmında bulunur. • 11 aminoasitten oluşmuş bir polipeptiddir. • P maddesi reseptörü Gq proteinine bağlıdır. • Yavaş ağrı mediatörüdür.



yolaklarındaki



ilk



sinapsın



• Ayrıca akson refleksinden sorumlu sinir liflerinden salınan mediatördür. • Deri içine zerk edildiğinde kızarma ve şişmeye neden olur. 73.HİPOTALAMUS FONKSİYONLARI



ÇEKİRDEKLERİ



VE



• Posterier hipotalamus: Kan basıncının artması, pupiller dilatasyon, titreme, vücut sıcaklığında artma (Sempatik alan) • Anterior hipotalamus: Miyozis, terleme, vücut sıcaklığında azalma (parasempatik alan) • Dorsomedial çekirdek: Gastrointestinal uyarma • Perifornikal çekirdek: Acıkma, kan basıncının artması, hiddet • Ventromedial çekirdek: Doyma, nöroendokrin kontrol • Mamiller cisim: Beslenme refleksleri (Tiamin eksikliğinde dejenerasyona uğrar) • Lateral hipotalamik alan: Susama ve acıkma • Paraventriküler alan: Oksitosin salgılanması, su tutulması



50



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



- Purkinje hücresini içerir. Negatif çıktıların oluştuğu tabakadır.



74: NÖROTRANSMİTTERLER VE GENEL FONKSİYONLARI Nörotranmitler Dopamin



Fonksiyon Duygulanım, ödül, hareketin kontrolü



Nöropinefrin



Duygulanım, uyanıklık Duygulanım, uyanıklık, Ağrının modülasyonu hareketin kontrolü, Kognitif işlemler Beyinde inhibisyon Modülla spinaliste inhibiyon Beyinde Eksitatör, duyu Yavaş (Künt) ağrının iletimi Ağrının kontrolü Vazodilatasyon, gaz iletici (LTP oluşumu)



Serotonin Asetilkolin GABA Glisin Glutamat P maddesi Opiat Nikrit Oksit ve CO



75. Hipotalamusta NPY (nöropeptid-Y), Beta-endorfin, Galanin, GHRH, Orexin A/B, Ghrelin iştah açacı etki oluşturur. 76. Bombesin, leptin, CCK, CART, Glukagon, Nototensin, Oksitosin, Peptid YY, Somatostatin, alfa-MSH ise iştah kesici etkinliğe sahiptirler. 77. Substantia nigra lezyonları parkinsona neden olur. Substantia nigradan, striatuma dopaminerjik lifler gitmektedir. Parkinson hastalığında nigrostrieatal yolda dejenerasyon vardır. Parkinson hastalığı rijidite, hipokinezi ve tremorla (hap yapar, para sayar tipi) karakterizedir. 78. Corpus striatum lezyonunda atetozis oluşur. Distoni ve Huntington koresi bu bölümle ilgili bozukluklardır. Huntington koresinde striatumdaki kolinerjik ve GABA erjik liflerde dejenerasyon vardır. 79. Subtalamik nükleus lezyonunda ballismus olur. Tek taraflı olursa lezyonun karşı tarafından olur ve buna hemiballismus denir, irade dışı kasılmalardır. 80. ATEŞ • İnflamasyon, endotoksin gibi uyaranlar sonucunda monosit, makrofaj ve kuppfer hücrelerinden Endojen pirojenler denilen (IL-1, IL-6, INF-Beta, INF-gama, TNF-alfa) sitokinler yapılmaktadır. Bu sitokinler kan beyin bariyeri olmayan beyin bölgelerinden (OVLT) etki ederek, hipotalamusta preoptik sahayı uyarırlar. Bu sahada PGE aracılıklı termostat daha yüksek bir sıcaklığa ayarlanır. Sonuç olarak üşüme, titreme ile ateş yükselir. Bunun yanında MSH ve ADH güçlü anti-pirojen aktivite gösterirler. 81. CEREBELLUM KATMANLARI •



Granüler tabaka: - En içteki tabakadır. - Glomerüler hücresini ve spino cerebellar yolun mossy aksonlarını içerir. - Ayrıca golgi tip II hücresi ve granül hücresinin dentritleri bu tabakada sinaps yaparlar. - Mossy lifleri (yosunsu lif) cerebellimun ana input kaynağıdır. - Bu lifler aracılığıyla cerebellum medulla spinalisten, ponstan ve vestibuler sistemden bilgi alır.







Purkinje tabakası: - Orta tabakadır.



- Purkinje hücresi nörotransmitter olarak GABA‛yı kullanır. - Purkinje hücreleri temel olarak v e s t i b u l e r çekirdeklere ve cerebellar nükleuslara inhibitör uyarı götürürler. - Cerebellar nükleuslara giden inhibitör uyarılar buradan talamusa projekte olur. •



Moleküler tabaka: - En yüzeydeki tabakadır. - Yıldız hücresi, sepet hücresi ve purkinje hücrelerinin dentritlerini içerirler. - Ayrıca granüler hücrelerinin aksonlarıda bu tabakada bulunur. - Bu tabakada granüler hücre aksonları paralel lifleri oluşturur.



82. Bağımlılık yapan maddelerin ortak etkisi Nukleus accumbensteki Dopamin 3 reseptörünü etkilemektir. Bu etkilenme akut olarak beynin ödül sistemini uyarmaktadır. 83. M. ciliaris kasılınca lensin kırıcılığı artar. Akomodasyondan sorumludur. Hipermetroplarda daha fazla akomodasyon olduğundan siliar kas bu kimselerde daha fazla gelişmiştir. Asıl akomodasyonu M. ciliaris‛in dairesel lifleri yapar. 84. ROD ve KONİ HÜCRELERİ • Basiller (Rod) düşük ışık şiddetine duyarlıdır ve gece görmeden sorumludur. • Koniler yüksek ışık şiddetine duyarlıdır ve gündüz görmeden sorumludur. • Retinada basiller periferde, koniler merkezdedir. 85. Reseptör hücrelerde –40 mV‛luk istirahat potansiyeli vardır. Göze ışık düşünce Rodopsin yapısında bulunan 11-cis–Retinal fotoizomerize olup, all-trans-Retinal haline gelir. Sonuçta oluşan metarodopsin II (all-trans Retinal bulundurur), transdusini uyarır. Transdusinde fosfodiesteraz enzimini aktive eder, sonuçta cGMP miktarında düşmeye neden olur. cGMP miktarında



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



düşmeyle birlikte sodyum kanalları kapanır ve hücre hiperpolarize olur. 86. Ganglion hücresi aksonları optik siniri yapar. Optik sinirde nazal bölgeden gelen lifler kiazma opticumda çaprazlaşır. Daha sonra traktus opticus ile iletim devam eder. İletilen uyarılar beyinde 17., 18., 19. (occipital lob sulcus kalkarinus) merkezlerde yorumlanır. 87. FİLTRASYON MEMBRANI • Glomerül kapiller membranı 3 kattan oluşur. Maddelerin bu katlardan filtre olabilirliğini elektrik yükleri ve büyüklükleri belirler. • Kapiller endotel • Bazal membran • Bowman epitel hücreleri (podositler) 88. GLOMERÜLER HİDROSTATİK BASINÇ • Arter basıncı • Afferent arteriol direnci: Özellikle afferent arteriol direncini Prostoglandin E belirlemektedir. Hipovolemi durumlarında PGE1 artarak glomerule gelen kan akımını arttırmaktadır. Böylelikle GFR düşmeye karşı korunmaya çalışılır. • Efferent arteriol direnci ile değişir. Efferent arteriol direnci artarsa glomeruler hidrostatik basınç artar. Sonuç olarak GFR artar. Azalmış böbrek kan akımı durumlarında artan Anjiotensin II effrent arteriolde vazokonstrüksiyon yaparak GFR‛yi düşmeye karşı korur.



51



91. ADH salınımını arttıranlar • Plazma efektif osmotik basıncının artması • Hücre dışı sıvı hacminin azalması • Kan hacminin azalması • Kan basıncının düşmesi • Ağrı, heyecan, stres, egzersiz • Bulantı, kusma • Ayakta durma • Morfin, nikotin, siklofosfamit, Vinka alkaloidleri (Vinkristin, vinblastin) • Klofibrat, karbamazepin, Klorpropamid • Anjiotensin II 92. ADH salınımını azaltanlar • Plazma efektif osmotik basıncının azalması • Hücre dışı sıvı hacminin artması • Alkol • Klonidin • Haloperidol 93. ADH, aldesteron, ANP temel olarak toplayıcı tubule etki ederler. 94. POTASYUM • Potasyum %67 proksimal, %20 henle çıkan kalın, geri kalan kısmı ise distal tüplerde geri emilir. • Proksimal tüplerde aktif geri emilir. Distal tüplerden sekrete edilebilir. • Potasyum tüplerden hem geri emilip hem de sekrete edilen tek iyondur. • Potasyumun tübe sekresyonu aldosteron bağımlıdır. • Diyette potasyum alımı arttığında kan potasyumu yükselir. • Potasyum, sürrenal korteksin zona glomeruloza hücresine girerek bu hücreyi depolarize eder. • Sonuç olarak aldosteron sentezi artar. Böylelikle potasyum atılımı artmış olur. 95. Asit baz dengeside potasyum sekresyonuna etkilidir. Asidozda, kompanzasyon için hidrojen iyonu hücrelere girer. Buna karşılık potasyum hücre dışına çıkar. Bu nedenle intrasellüer potasyum azaldığı için potasyum sekresyonu azalır. Alkalozda ise kanda hidrojen konsantrasyonu azalmıştır. Buna bağlı olarak hidrojen iyonu hücrelerden kana çıkar. Hidrojen iyonu kana çıktığında, potasyum iyonu hücreye girer. Böylelikle hücre içi potasyum artar. Böylelikle potasyum sekresyonu artar.



89: SEREBELLUM TABAKALARI 90. Anjiotensin II‛nin etkileri • Anjiotensin II dolaşımda hızla parçalanır bu yüzden dolaşımdaki yarı ömrü 1-2 dakikadır. • Postgangliyonik sempatik nöronlara direkt etki ile Nöradrenalin salınımını kolaylaştırır • Proksimal tübüler hücreler üzerine direkt etki ile Na emilimini arttırır. • Barorefleksin duyarlılığını beyin üzerinden etkileyerek azaltır (Hipertansif etki potansiyalize olur) • Beyin üzerinden su alımını arttırıcı ve ACTH ve ADH salınımını arttırırcı etkileri vardır.



96. Spermatoidler epididimde motilite kazandığından genital kanalların bundan sonraki bölümlerinde sil izlenmez, duktus epididimis yalancı çok katlı silindirik sterosilyalı epitel örtüsüne sahiptir ve yine düz kas hücrelerinden oluşmuş bir kas katı ile çevrelenmiştir. Sterosilialı epitelin başlıca görevi resorbsiyondur. (Yaşlı spermleri ve testis sıvısını rezorbe eder) 97. Epididimde sentez edilen gliserofosfokolin, kadın genital sistemde meydana gelen sperm maturasyonunu (kapasitasyon) inhibe etmektedir. Sperm maturasyonuna kapasitasyon denir. Kapasitasyon, spermde akrozom yapısının oluşmasıdır. Akrozom, golgi organelinden oluşmaktadır. Akrozom içerisinde, tripsin benzeri akrozin denilen enzim bulunmaktadır. Bu enzimin görevi,



52



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



yumurta hücresinin etrafında bulunan zona pellusidayı yıkmak ve spermin yumurtaya girmesini sağlamaktır. 98. Semen sıvısına fruktoz ve prostoglandin koyan bez vezikula seminalistir. Spermler GLUT5 aracılıklı fruktoz alırlar. 99. Prostat sıvısında bulunan PSA, 30 KD ağırlığında serin proteaz aktivitesi olan proteindir. Spermi inhibe eden semenogelin adındaki maddeyi yıkarak, sperm motilitesini artırır. 100.NÖROHİPOFİZ • Nörohipofiz salgı hücreleri içermez. Nöron gövdelerinin myelinsiz aksonları bulunur. (paraventriküler, supraoptik) • Nörohipofizial hormonların taşınması ve pars nervozada depolanmasında (Herring body) nörofizin adlı bir protein aracılık eder. • Nörohipofizde myelinsiz aksonlara pitusit denilen glial hücreler eşlik eder. 101. PARATİROİD Paratiroid bezleri 4 tanedir. 2 üst paratiroid 4. yutak cebinden 2 alt paratiroid ise 3. yutak cebinden gelişir. Paratiroid bezin parankimasında iki tip hücre vardır. 1. Esas hücreler: Stoplazmik granüllerde parathormon içeren hücrelerdir. Glikojen inklüzyonlarıda stoplazmada gözlenebilir. 2. Oxyphil hücreler: Oksifil hücre özellikle puberteden sonra sayıları artar. stoplazmasında bol miktarda mitokondri içerdiği için H&E ile stoplazması asidofilik boyanır. Bu hücreler gerektiğinde esas hücrelere diferansiye olabilirler. 102.Sirkumvallat papillalarında tat tomurcukları bulunur ve bu tomurcuklar Ebner bezlerinin salgısı ile devamlı ıslak tutulur. Ebner bezi lingual lipaz salgılar. 103. CAJAL HÜCRELERİ • Gastrointestinal sistemde pace-maker aktivitesi gösteren hücre cajal hücresidir.



• Bu hücre BER (basic elektrical rhythm) sağlar. • Yıldız şeklinde mezenkimal kökenli bu hücrelerin multipl dalı vardır. • Dalları düğer düz kas hücrelerine dağılır. • Bu hücreden kaynaklanan tümörlere GIST (gastrointestinal stromal tümör) denir. • En sık midede yerleşir. C-kit onkogeni taşırlar. • Bu onkogen hücre yüzeyinde CD-117 kodlar. 104.Submukoza: Plexus Meissneri bulunmaktadır. Bu plexus gastrointestinal bezlerin sekresyon kontrolünden sorumludur. 105.Muskularis propria: Gerçek kas tabakasının bulunduğu tabakadır. GIS içeriğinin lümen boyunca iletilmesini sağlar. (Plexus Auerbachi) Pleksus Auerbachi, peristaltizmin regülasyonunda görev yapmaktadır. 106. PANETH HÜCRELERİ • Kriptaların bazal bölümlerinde yerleşmiş salgıladığı ürünlerle lüminal yüzeyi patojen mikroorganizmalara karşı koruyan hücrelerdir. • TNF-α, lizozim, defensin (kriptidin) olmak üzere 3 ana ürün sentezler. • Lizozim bakterilerin hücre duvarının geçirgenliğini arttırarak, defensin ise parazit ve bakterilerde membranlarında iyon kanalı açarak antimikrobiyal etki oluşturur. 107. YAĞ DEPO HÜCRELERİ (İTO HÜCRESİ) • Disse aralığında bulunurlar. • Sitoplazmaların lipid damlacıkları izlenen bu hücrelerin A vitamini (Retinoik ester) depoladıkları bilinmektedir. • Karaciğer sirozunda myofibroblastlara dönüşerek fibrozis (kollagen-elastin sentezi) yapmaktadırlar. 108.DİSSE ARALIĞI • Karaciğer lenfinin ilk oluştuğu yer Disse aralığıdır. • Disse aralı-ğında hepatositlerin mikrovillusları, sempatik sisteme ait myelinsiz aksonlar, tip III kollagen bulunur.



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• Sirozda ise disse aralığında patolojik olarak elastik lifler bulunur. 109. SAFRA KESESİ • Mukozası tek katlı prizmatik epitel ve lamina propriyadan oluşmuştur. • Epiteli bağ dokusu içine yaptığı lamina propriyada yer alan çöküntüler Rokitansky-Aschoff sinüsleri olarak bilinir. Safra keseside submukoza bulunmaz. • Kas katı oblik, sirkuler ve longitudinal düzenlemiştir ve bağ dokusu bölmeleri içerir. 110.Duodenumun distansiyonu ve duodenuma asitli kimus ile protein yıkım ürünlerinin geçmesi mide salgılarını inhibe eder; enterogastrik refleks (Sekretin, GIP, CCK, peptid YY (enterogastronlar)) 111. Pankreatik enzimler • Proteazlar; (zimojenler) - Tripsin (ojen) - Kimotripsin (ojen) - (pro) Karboksipeptidaz - Deoksiribonükleaz - Ribonükleaz - Elastaz • Pankreatik α-amilaz • Lipaz, fosfolipaz A2, kolesterol esteraz, lesitinaz 112.Safra sekresyonunun kontrolü: Yağ asitleri, protein sindirim ürünleri, yumurta sarısı ve MgSO4, CCK sekresyonunun güçlü stimulatörleridirler. 113. VİTAMİN B12 • Vitamin B12 asitte kolaylıkla bozulan bir vitamindir. Bu nedenle öncelikle tükrük bezinden salınan R faktör ile bağlanarak mide asitinden korunur.



53



• Yüksek düzeyleri insülin salgısını uyarır. • Vagus etkisi ile de uyarılabilir. • Asit artışı ile negatif feedback‛e uğrar. 116. SEKRETİN • Duodenumun asitle temasıyla uyarılır. • Pankreatik kanal ve safra kanallarının bikarbonat salgısını uyarır. • Kolesistokininin etkisini güçlendirir. • Gastrin ve asit salınımını inhibe eder. • Midenin boşalmasını geciktirir. 117. GASTRİK İNHİBE EDİCİ POLİPEPTİD • Karbonhidrat ve yağ emilimi ile uyarılır. • Mide asit salınımını inhibe eder. • İnsülin salınımını stimüle eder. - Glikoza bağımlı insülinotropik polipeptid • Diğer barsak salgılarını da uyarır. 118. VAZOAKTİF İNTESTİNAL POLİPEPTİD • Tükrük bezlerinden rektuma kadar yayılmıştır. • Su ve elektrolit salgısını artırır. • Tükrük bezlerinin kan akımını artırır. - Bu etkisini asetilkolin ile birlikte yapar. • Kardiya sfinkterini gevşetir. • Mide asiti ve pepsini inhibe eder. • Safra kesesi kasılmalarını inhibe eder. 119. MOTİLİN • EC (Entero kromaffin) ve M hücrelerinden salgılanır.



• R-B12 kompleksi daha sonra duodenumda pankreatik tripsinojen ile ayrılarak mide parietal hücreleri tarafından salınmış olan IF ile birleşir.



• Düz kasları aktive eder.



• Daha sonra IF-B12 kompleksi Terminal ileumdan reseptör aracılıklı olarak (pinositoz) emilmektedir.



• Makrolid antibiyotikler motilin reseptör agonisit olarak işlev yapıp peristaltizmi arttırırlar. Bu nedenle yan etki olarak diyare oluşturabilirler. Ayrıca diabetik hastalarda otonom nöropati sonucu gelişen diabetik gastroparazinin tedavisinde kullanılırlar.



• Bu emilim için alkali pH, kalsiyum ve magnezyum da ortamda bulunmalıdır. • Karaciğerden yapılan transkobolamin B12‛nin kanda taşınmasını sağlar. 114. KOLESİSTOKİNİN - PANKREOZİMİN • Yağ ve protein yıkım ürünleriyle uyarılır. • Emilim olana kadar salgı pozitif feedback‛le devam eder. • Enzim içeriği zengin pankreas salgısı sağlar. • Safra kesesini kasıcı etki yapar. • Sekretinin etkisini artırır. • Pankreatik mukozoya trofik etki yapar. • Mide boşalmasını geciktirir. • Enterokinaz salgılatır. 115. GASTRİN • Antrumdaki G hücrelerinden salgılanır. • Asit salgısını uyarır; azalan asit ile uyarılır. • Pepsin salgısını uyarır; peptidlerle uyarılır. • Kardiya sfinkterini kasar. • Barsak mukozasına trofik etki yapar.



• Gebelerin mide yanmasında düşük düzeylerinin etkin olması olasıdır.



120. NÖROTENSİN • İleumda salgılanır. • Salgılandığı bölgede vazodilatasyon ve barsak hareketlerinde inhibisyona neden olur. • Emilimin kolaylaşmasını sağlar. 121. SOMATOSTATİN • Gastrin, sekretin, motilin, GIP ve VIP salgısını inhibe eder. • Mide lümenine kan dolaşımından daha yüksek oranda geçer. 122. GUANİLİN • Klor kanalına etkilidir. (Kistik fibrozis geninin kontrol ettiği kanal). Barsağa su ve klor sekresyonu oluşturur.Paneth hücreleri tarafından üretildiği sanılmaktadır. Guanilin etkisini siklik GMP üzerinden gösterir. Hücrede c-GMP artışı lümene klor ve su sekresyonunda artma oluşturur. E. coli toksini (stabil toksin) guanilini taklit ederek sekratuar tip diyare oluşturur.



54



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



134. İntrasellüler sıvıda:



123. PANKREATİK POLİPEPTİD



• En fazla bulunan katyon... Potasyum



• Pankreas adacık PP hücrelerinden salgılanır, • Hipoglisemi ile uyarılır,



• En fazla bulunan anyon... P- fosfat ve Organik anyonlar



• Kolesistokinine zıt etki ile pankreasta dinlenme, safrada birikmek sağlar



• En fazla bulunan katyon... Sodyum



• Extrasellüler sıvıda: • En fazla bulunan anyon... Klor



124. GHRELİN • Mide boş kalınca salınmaktadır. Hipofiz üzereindeki reseptörü üzerinden GH salınımını uyarır. Ayrıca iştah arttırıcı etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle midedin çıkarılması ghrelini azaltacağı için iştahı keser. 125. SUBSTANCE P



135. KALSİYUM ve MAGNEZYUM • Hücre membrandaki negatif yüklü proteinlere bağlanıp depolarizasyon iyonu olan Na girişini güçleştirir • Serum Ca ve Mg arttığında: Uyarılabilirlik azalır. • Serum Ca ve Mg azaldığında: Uyarılabilirlik artar. 1 3 6 . Kasta, aksiyon potansiyelinin kontraksiyonu başlatabilmesine aracılık eden en önemli iyon kalsiyumdur.



• İnce barsak peristaltizmini arttırır. 126. BOMBESİN



Kas hücresinde aksiyon potansiyelini başlatan ilk olay ise hücre içine Na girişidir



• Gastrin salınımını arttırır. 127. • • • •



ENTEROGLUKAGON (GLP-1) Mide asit salınımında azalma Mide başalmasının inhibisyonu İnsulin salınımında artış Mukozada trofik etki oluşturur.



137.Epitel hücrelerinin bağlantı birimlerinde bulunan zar proteinleri



128. ENKEFALİN • Sfinkterlerde kasılma oluşturur. 129.Protein / lipid oranı en yüksek olan membran: Mitokondri iç zarı Lipid / protein oranı en yüksek olan membran: Miyelin kılıf‛ dır.



• İntegrinler







• Desmoglein







Hemidesmozom Desmozom



• Kadherin







Zonula adherens



• Konneksin







Neksus



• Okludinler







Zonula okludens



138. ÇIPLAK SİNİR SONLAMALARI • Ağrı ve ısı duyusunu alırlar.



• Endoplazmik Retikulum: Glukoz 6 fosfataz



• Merkel cisimciği: kılsız deride ve st.bazalede (dermoepidermal bileşkede) görülür. Dokunma ilgili reseptörlerdir.



• Peroksizom: Katalaz ve ürik asit oksidaz







130. Hücredeki organellerin biyokimyasal markerları:



• Golgi: Galaktozil transferaz,Glikozil N-asetil transferaz • Plazma membranı: nukleotidaz



Na -K -ATP +



+



az



,



Vater-pacini korpukülü: esas olarak dermiste özellikle parmak uçlarında bulunurlar, başlıca titreşim (vibrasyon) algılanmasından sorumludurlar



5‛



• Ribozom: Yüksek RNA içeriği • Mitokondri: Glutamat dehidrojenaz • Sitoplazma: Laktat dehidrojenaz • Lizozom: Asit fosfataz 131. Zarla çevrili olmayan organeller: • Ribozom • Nükleolus • Hücre iskeleti bileşenleri (mikrotübül, araflamanlar, mikroflamanlar) 132.İntrasellüler kalsiyumun en yüksek olguğu organeller: Mitokondri ve Endoplazmik retikulum‛ dur. 133. DEMİR • Demirin İncebarsakdan enterositlere alımı= Kolaylaştırılmış transport (IRP)



139.Ruffini korpuskülü: ısı duyusunu alırlar. Krause korpuskülü: Soğuk duyusunu alırlar 140.Kas iğciği: çizgili kaslarda yer alan bir kapsülle çevrelenmiş özel kas lifleri ve nöron bağlantılarından oluşmuş reseptörlerdir. Ekstrafuzal kas liflerindeki uzunluk değişimini tespit ederek bu bilgileri omuriliğe iletirler. 141. Golgi tendon organı: esas olarak tendonun kasa yapışma yerinde bulunurlar. Kas iğciği ve tendon organları ekstremitelerin ve vücudun hareket ve pozisyonunun ayarlanmasında etkili olurlar. 142. Hücrenin hücreler arası matriks ile etkileşimini sağlayan transmembran yapıdaki adezyon reseptörleri: İntegrin‛ lerdir 143. • Epidermis ve deri ekleri: ektodermden • Dermis: mezodermden



• Hemoglobinin enterositlere alımı= Pinositoz • Fe‛ in eritroid prekürsör hücrelere alımı= Endositoz • Glukozun İncebarsakdan epitel hücre membranına geçişi= Sekonder aktif transport • Glukozun enterositlerden ekstrasellüler sıvıya geçişi= Kolaylaştırılmış transport



Meissner korpuskülü: dermiste papillalar içine yerleşmişlerdir. Dokunma duyusunu alırlar.



• Melanositler: nöral kristadan köken alır. 144.MİKST BEZLER •



Mikst bezlerde seröz salgıyı lümene boşaltan, hücreler topluluğu olan Gianuzzi yarımayları bulunur. - Submandibular bezin bir kısmı



55



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



- Sublingual bezin bir kısmı - Solunum yollarının sero-mükoz bezleri 145. BEZLER • Merokrin bezler: Hücrede hiç sitoplazma kaybı olmaz. Salgısını egzositozla boşaltır. (tükrük bezleri, pankreasın ekzokrin salgısı,ekrin ter bezleri) • Apokrin bezler: Salgı maddesi hücrenin apikalinde toplanır. Sitoplazmanın üst bölümü salgı ile birlikte atılır. (koltuk altı ter bezleri,meme bezleri ) • Holokrin bezler: Salgı maddesi hücrenin bütünüdür. (Yağ bezleri, gonadlar) 146. MYOEPİTELYAL HÜCRELER (BASKET HÜCRELERİ) * Epitelyal kökenli ve salgı epiteli ile bazal membran arasına yerleşmiştir.!!. * Myoepitelyal hücreler aktin ve myozin flamanları içerirler.Salgı boşaltılmasında rol alır. 147. 2,3 DBG (Difosgogliserat) miktarını arttırarak Hemoglobinin oksijen afinitesini azaltıp, dokuya oksijen bırakılmasını kolaylaştıran faktörler yüksek irtifa, anemi, tiroid hormonlar ,anobolizan steroidler (testesteron). 148. KOLLAJEN • Bazal laminaya özgü kollagen Tip IV kollagen • İyileşme sırasında en çok Tip I kollagen • Granülasyon dokusunda ilk Tip III kollagen 149. Konjuktiva çok katlı silendirik, kornea çok katlı yassı epiteldir. Çok katlı silendirik epitel erkek üretrasında da bulunur. 150. Hücre bağlantı molekülleri olan zonula okludens, desmozom, zonula adherens yaıpısına giren protein kadherin dir. Mutasyonlarında hücre yanıbaşındaki hücreyi tanıyamadığı için mitozla çoğalarak etrafını doldurmaya çalışır ve kanser gelişir (meme lobuler ca ve ailesel mide kanseri). 151. HYALİN KIKIRDAK • Vücutta en fazla bulunan kıkırdak tipidir. %40‛ı Tip II kollajendir. Fetüsün ilk iskeletini oluşturur. • Uzun kemiklerin eklem yüzeyi, Kostal kemiklerin



ventral ucu, Burun,Larinks,Trakea ,Bronşlarda bulunur 152. Osteoklastlar üzerinde KALSİTONİN RESEPTÖRÜ bulunur ve kan kalsiyumunu azaltmak için osteoklastları inhibe eder (Troid parafoliküler C hücresi tarafından sentezlenir) 153. Düz kas ve kalpteki pace-maker hücresinde (sinoatrial düğüm) depolarizasyon yapan iyon : kalsiyumdır. Çizgili kas ve noronda depolarizasyonu sodyum yapmaktadır. 154. GİP: insulin salınımı arttıran ve Ghrelin: GH salınımını attrıran barsak hormonlarıdır. Motilin reseptörü üzerinden peristaltizm arttıran madde makrolid antibiotiklerdir. CCK, sekretin ve GİP mide boşalmasını yavaşlatır (Enterogastrik reflex). CCK ve glukagon iştah kesen barsak hormonudur (İştahı açan MSS Nt‛leri orexin, endorfin, NPY, Ghrelin; kapatanlar ise leptin, somatostatin, oxitosin). 155. Hipoksi ve hiperkarbiye cevap olarak damarlar gevşerken. Pulmoner arterde kontraksiyon olur. Akciğerlerin hipoksiye verdiği refleks yanıt: Vazokonstrüksiyondur. (Ventilasyon-perfüzyon dengesi). 156. Solunum yolunda bulunan APUD hücresi küçük granuler hücredir. Eski adı Kulchitsky hücresidir. Küçük hücreli karsinom gelişiebilir. Müller hücresi retinada bulunan glial destek hücresi, pitiusit ise arka hipofizde bulunan glia hücresidir. Pituisit arka hipofizdeki aksonlara desteklik yapar. 157. ZONULA OKLUDENS • Bağlantıların yoğun olarak bulunduğu yapılar: - GİS enterositleri, - Kan-beyin bariyerindeki (Astrositler..)



endotel



hücresi



- Kan-timus bariyerindeki endotel hücresi( Retikulum hücreleri) - Kan-testis bariyerindeki sertoli hücresi - Mesane epitelyumi - Kesintisiz kapiller



56



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



Akciğer volümleri 158. DEMİR • Demirin İB‛dan enterositlere alımı= Kolaylaştırılmış transport (IRP) • Hemoglobinin enterositlere alımı= Pinositoz • Fe‛ in eritroid prekürsör hücrelere alımı= Endositoz • Glukozun İB.dan epitel hücre membranına geçişi= Sekonder aktif transport • Glukozun enterositlerden ekstrasellüler sıvıya geçişi= Kolaylaştırılmış transport yolu ile olmaktadır 159. KAS İĞCİĞİ • Gama deşarjı kas iğciğini inerve eder. Gama deşarjı artar ise kas iğciğinin boyu kısalır. Bu nedenle sensivitesi artar. Böylelikle kasın boyundaki uzamayı daha kolay algılar. Refleksler canlanır, kasın tonusu artar. Kas iğciği kasın boyundaki uzamayı algılar. Golgi tendon organı ise tendonun gerilimini algılar. Tendon gerilirse kas kasılması inhibe olur. Derin tendon refleksleri monosinaptikdir. 160.DEPOLARİZASYON • İskelet kasında, nöronda depolarizasyon yapan iyon sodyumdur. • Düz kas ve pacemaker hücresinde depolarizasyon yapan iyon kalsiyumdur. • Myokard hücresinde depolarizasyon yapaniyon sodyum ve kalsiyumdur. • Kalsiyum ayrıca iskelet kasında troponin C‛ye, düz kasda kalmodiline bağlanarak kontraksiyon kenetini başlatır. • Kalsiyum nöronda presinaptik bölgeye girerek nörotransmitterin e k z o s i t o z l a salınmasında görevlidir. • Kalsiyumu iskelet kasında sarkoplazmik retikuluma girip çıkaran protein ryanodindir (defektinde malign hipertermi). • Bu işi myokardda ise fosfolamban yapar. • Kalsekestrin kalsiyumu S.R‛de depolar. 161. LENF NODU • KORTEKS: primer ve sekonder folliküller bulunur. B lenfosit bağımlı bölgelerdir. • PARA KORTİKAL ALAN: Korteksin folikül içermeyen derin bölgelerine denir. Lenf düğümlerinin T lenfosit bağımlı alanlarıdır.



** Postkapiller venül (Yüksek endotelli venül) içerir. ( T lenfositlerin kandan lenf düğümlerine geçiş yolunu oluşturur) • M E D U L L A : Medulla kordonları ve medüller sinüsoidleri içerir. Venöz kan sinüsleri bulunmaz. 162. TİMUS • Endoderm kaynaklı primer bir lenfoid organ olan timusta * Germinal merkez (folikül ) bulunmaz. Lobüllerden oluşur. • Medulla:Büyük lenfositler • Hassal cisimcikleri (epitelyal kökenli yapılar) (*Nisan 1998) • Korteks: Küçük lenfositler • Kan–timus bariyeri (perivasküler retiküler hücreler) 163. Nöropeptit Y iştahı açan hormondur. Yağ dokusundan salınan leptin hormonu ,hipotalamusda bulunan Nöropeptit Y‛yi baskılayarak iştahı keser. 164.Hipotalamus Çekirdekleri: • Lateral hipotalamus susama ve açıkma merkezi • Perifornikal çekirdek:Acıkma hiddet merkezidir .Ventromedial çekirdek doyma merkezidir, harabiyetinde obesite meydana gelir. • Posterior hipotalamus: kan basıncı artışı, pupiller dilatasyon, titreme • Dorsomediyal çekirdek: Gastrointestinal uyarma • Paraventriküler alan: Oksitosin salgılanması, • Medial preoptik alan: kalp hızının azalması, kan basıncının düşmesi, mesanenin kasılması, • Supraoptik çekirdek: Vasopressin salgılanması, • Posterior preoptik ve anterior hipotalamik alan: Vücut ısısının düzenlenmesi, soluma, terleme ve tirotropin inhibisyonu 165. GIS HORMONLARI • CCK ve parasempatik safra kesesini kasar,oddi sfinkterini gevşetir. (Kolegog etki), pankreasdan enzim salgısını yaptırır. • Sekretin, karaciğerden safra yapımına sebeb olur (Koleretik etki) ve pankreastan su ve bikarbonat salgısını yaptırır. • VİP ve sempatik sistem safra kesesini gevşetir. • VİP su ve elektrolit sekresyonu yaptırıp ishal yapar. • VIP alt özefagus sfinkterini gevşetir.



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• GIP insülin salınımını arttırır. • Büyüme hormonu yaptıran ise ghrelindir. 166. Oral yolla alınan glukoz: İntravenöz verilen glukozdan daha fazla insülin salınımına neden olur .Çünkü oral yolla verilen glukoz GİP(gastrik inhibe edici polipeptit) salınımına neden olur .GİP ise insülin salınımına neden olur. 167. Osteoblastlar üzerinde: D vitamini, PTH ,IGF-1, Östrojen,Testesteron reseptörleri bulunur. D vit ve PTH :osteoblastik aktiviteyide osteoklastik aktiviteyide arttırabilen hormonlardır.Hipokalsemide salınan PTH ‘nın reseptörleri osteoblastta olmasına rağmen etkisi osteoklastik aktiviteyi artırmak yoluyla meydana gelmektedir. 168.Osteoklastlar üzerinde ise Kalsitonin reseptörleri vardır. Kalsitonin, hiperkalsemi durumlarında : Tiroidin parafoliküler C hücresi tarafından salınır ve osteoklastları inhibe ederek kemik yıkımını durdurur. 169. Kan hücreleri mezenşimal kökenlidir. İntrauterin hayatın ilk 2-3. haftasında vitellus duvarında kan adacıkları ile hematopoez başlar.!! Karaciğerde 4-6. haftada kan hücreleri görülmeye başlar 5. aydan sonra azalmaya başlar. Dalakta fetüsde 3. ayda kan yapımı olur. Myeloid faz: 5. aydan sonra kemik iliğinde kan yapımı ile başlar. 170. Band hücreler: Normalde dolaşıma geçmeyen metamyelositlerin enfeksiyon sırasında dolaşımda görülmesine (sola kayma) bant hücreler denir. 171.APUD hücresi (Kromaffin, Argentofin) hücre nörokrin salgı yapar. Adrenal medulla aynı boyanma özelliğine sahiptir. 172. Kluver-Bucky sendromu amigdala lezyonunda. Subtalamik lezyonda ballismus oluşur. 173. Korneada nonkeratinize çok katlı yassı epitel, epidididimde sterosilyalı epitelyum bulunur. 174. Diskus interkalaris kalpte bulunan bağlantıdır. Kalpte en yavaş ileti AV nod, en hızlı ileti purkinje hücresinde oluşur. 175. Meme süt salgısı, serumen apokrin salgıdır. Yağ bezi holokrin salgı yapar. 176. NİSSİ cismini GER oluşturur. Herring cismi arka hipofizde nörofizinin yaptığı inklüzyondur. Sentrasiner hücre pankreasta bulunur 177. Desmozom str. Spinozumda bulunur. Eleidin str. Lusidumda bulunur Hemidesmozum hücreyi bazal laminaya ,mezenşime bağlar. Laminin ve entaktin bazal laminada bulunan glikoproteinlerdir. 178. Hücrede en büyük organel: Nükleusdur ve vücûttaki en büyük nükleus: Spinal ganglion ve Oositler de bulunur 179.Glutamat dehidrojenaz mitokondrinin biyokimyasal sitomarkerıdır. Süksinat dehidrojenaz :Mitokondri iç membranında bulunan tek TCA siklus enzimidir. 180. Hücrede kalsiyumun en yüksek olduğu organeller: Endoplazmik retikulum ve Mitokondri 181. Mitozun metafaz safhasında kromozomlar ekvatorda toplanır. 182.Hücre bölünmesinde Interfaz safhasının G1 evresi sitoplazma hacminin arttırıldığı evredir.. 183. Kas kasılması sırasında I ve H bantlarının boyu kısalır. Diğer bantların boyu değişmez



57



184. KOLLAGEN MADDELER • Safra kesesinin kontraksiyonunu s a ğ l a y a n maddelerdir. • Kolesistokinin kolegog bir maddedir, koleretik maddeler safra yapımını arttıran maddelerdir. • Sekretin koleretik bir maddedir 185. Hepatositler ile portal alan arasındaki boşluğa MALL aralığı denir. 186. Retinada iç pleksiform tabakada, bipolar nöronlar ile ganglion tabakası sinaps yapar 187. Gap junctionın yoğun olarak izlendiği hücrelere örnek: Kalp kası hücresi, osteositler, visseral düz kas(uterus) ve kornea hücreleridir 188. Kalpteki en büyük çaplı hücreler: purkinje hücreleri, Megakaryositler kemik iliğindeki en büyük çaplı hücrelerdir 189. Ara filamanlar: Desmin kas dokusunda, vimentin mezenkim dokusunda, sitokeratin epitel dokusunda bulunan ara filamanlardır. Tümör hücresi vimentin içeriyorsa sarkom, sitokeratin içeriyorsa kanser hücresi demektir. 190. cGMP: cGMP‛yi ikinci haberci olarak kullanan hormonlar ANP, BNP, NO, Guanilin, E.Coli (Stabi toksin)‛dir. 191.Kalpte elektriksel iletimin en yavaş olduğu yer AV noddur. SA nod



→ 0,05 m/sn



Atrium



→ 1 m/sn



AV nod



→ 0,04 m/sn



His demeti



→ 1m/sn



Purkinje



→ 4m/sn



Ventrikül



→ 1 m/sn



192.DERİ KATMANLARI • Epidermis yukardan aşağıya doğru şu tabakalardan oluşur. - Stratum Corneum; çekirdeksiz çok yassı, içinde keratin ve lipide benzeyen bir boynuz yağı bulunur. - Stratum Lucidum; yalnızca eliçi ve ayak tabanlarında bulunur. Bol eleidin maddeleri içerir.



58



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



- Stratum Granulosum; 2-3 sıralı iğ şeklinde içinde keratohyalin granülleri bulunan yassı hücrelerden oluşmuştur. - Stratum Spinosum; desmozom denilen protoplazmik uzantılarla birbirine bağlanmış 6-7 sıra poligonal hücrelerden oluşur. Bazı hastalıklarda (Örn, Pemfigus) desmozomlar parçalanır ve epidermis dermisten kolayca uzaklaşır. - Stratum Bazale (germinativum); mitotik aktivite gösteren tabakadır ayrıca melanositler de bulunur. • Dermis‛te; - Stratum papillare, epidermisin içine bir takım uzantılar yapar ve bu papillaların içinde kapiller şebeke bulunur. - Stratum retikülare; kollajen ve elastik lifler ağ şeklinde bir yapı oluşturduğu için, basınç ve çekme gibi mekanik etkilere dayanıklıdır.



193. KEMİK VE KARTİLAJİN KARŞILAŞTIRILMASI ÖZELLİK



Destek Doku



Fibriller Vaskülarite Sinirler Büyüme Tamir Mitoz Bağlantı Hormon etkisi Vitamin etkisi



KARTİLAJ Kondroitin sülfat, keratan sülfat, kondronektin, kondrokalsin. Mineralizasyon yok Hidrasyon yüksek (% 75) Tip I kollajen (fibrokartilaj) Tip II kollajen (hyalen ve elastik) Avasküler; beslenme difüzyonla sağlanır Yok İnterstisiyel ve appozisyonel Düşük Kondrojenik-evet Kondroblastlar-evet Kondrositler-evet



KEMİK Kondroitin sülfat, keraton sülfat, osteonektin, osteokalsin, osteoporin. Hidroksiapatit, sitrat, bikarbonat, Hidrasyon azdır (% 7) Tip I kollajen(gergin kuvvet sağlar) Yüksek vasküler



Çizgilive düz kas, Kan hücreleri, Kalp Damar, Böbrekler, Gonadlar ve boşaltım yolları, Böbrek üstü bezi korteksi ve dalak • Endodermden orjin alanlar: Solunum sistemi epiteli, sindirim kanal epiteli ve türevleri (KC, pankreas), Tonsil, tiroid, paratiroid, timus parankimi, mesane ve üretra epitelinin çoğu, östaki borusu ve orta kulak boşluğu 195. Dalak‛ta T hücresi: Sentral arter çevresindeki periarteriyel lenfatik kılıfta (PALS) bulunur.B hücresi: Beyaz pulpada nodüllerde, Makrofaj: Marjinal zonda bulunur. 196. Özefagus kanseri: Seroza bulunmadığı için özefagus kanserleri çok hızlı mediastendeki komşu organlara yayılım gösterir. Özefagus kanseri en sık orta 1/3 lük kısımda yerleşir. Histolojik tipi ise epidermoid karsinomdur. 197. Sertoli hücresi: Sertoli hücresi testiste seminifer tüplerin etrafında bulunan hücredir. Fagositoz, androjen bağlayıcı protein, inhibin, MIF ve kan testis bariyerinden sorumludur. 198. HORMON DUYARLI LİPAZ • Büyüme hormonu lipoliz yapmasının sebebi, yağ dokusunda bulunan hormon duyarlılipazı aktive etmesidir. Hormon duyarlı lipazı aktive eden diğer hormonlar: glukagon, tiroid hormonları, katekolaminler, kortizoldür. 199. HİPERKALSEMİ • Toplumda hiperkalseminin hiperparatiroidi iken,



Sadece appozisyonel



• Hastanede yatan hastalarda en sık sebep tümör kemik metastazlarıdır.



Yüksek Osteoprogenitor-evet Osteoblastlar-evet Osteositler-hayır Osteoklastlar-hayır



Osteositler arasında gap junctionlar var. PTH; 1,25-(OH)2 T3, T4, testosteron, Vitamin D; kalsitonin; GH, kortizon, GH; Östorojen; hidrokortizon, östradiol Androjen; T3, T4, kortizol Vit D,C, ve A İD:03t043



201. Nissl cismi ve kromatoliz: Nöron stoplazmasında bulunan granüllü endoplazmik retikulum, nissl cismini oluşturur. Akson kesilerinde bu cismin sayısı azalır. Bu olaya kromatoliz denir. 202. Merkezi sinir kılıfları: Beyni en dıştan örten zar duramaterdir (epinöriuma karşılık gelir). Duramater altında kortikal sulkusların üzerinden geçen araknoid zar (Perinöriuma karşılık gelir). En içte ise sulkusların içini döşeyen piamater (endonöriuma karşılık gelir) bulunur.



203: KORNEANIN TABAKALARI



• Ektodermden orjin alanlar: - Periferik sinir sist., - Duyu organlarının duyu epiteli, - Epidermis ve deriekleri, - Hipofiz, - Diş minesive bazı organların epiteli (parotis vb.) • Mezodermden orjin alanlar: - Bağ dokusu, - Kıkırdak ve kemikler,



sık



200. Potasyum tüplerden hem geri emilip hem de sekrete edilen tek iyondur. Tek organik madde ise Ürik asittir.



194. GERM KATMANLARINDAN GELİŞEN YAPILAR - MSS,



en



nedeni



Var



Kondrositler arasında junction yok



N/A



-



Tabaka



Özellik



Kornea epiteli



Korneanın ön yüzü (havayla temas eden) nonkeratinize çok katlı yassı epitel. Bir çok serbest sinir sonlanması yüksek regenerasyon kapasitesi bulunur.



Bowman membranı



Epitelin bazal membranıdır.Hasarında rejenerasyon olmaz



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



Stroma



Korneanın en kalın tabakası



Descement membranı



Endotelin bazal membranıdır.



Kornea endoteli



Korneanın arka yüzünü (akoz hümorale temas eder) döşeyen tek katlı yassı epiteldir. Kornea ve aköz hümör arasındaki metabolik alışverişten sorumludur.



204. EKG • P dalgası ⇒atriyum depolarizasyonu (ventrikül diyastolünün son bölümü); • QRS dalgası ya da kompleksi ⇒ventrikül depolarizasyonu,



213. Mezengial hücreler RES‛e ait makrofajlardır. 214. Büyük tip arterlerde T.medialarındaki en belirgin yapı elastik liflerdir. T.adventisyalarındaki en önemli yapı vazovazorumdur 215. İnsülin lipoprotein lipazı aktive eder. İnsülin hormona duyarlı lipazı inhibe eder. 216. Albumin, prealbumin, transferin negatif akut faz proteinleridir.



217: BEYİN KESELERİNDEN GELİŞEN YAPILAR Sekonder beyin kesesi



• Q-T aralığı⇒ventrikülün kasılma süresini belirtir (~0.35 sn). • S T a r a l ı ğ ı Ventrikül depolarizasyonu ve repolarizasyonu arasındaki 0,43 sn‛den küçüktür/ süredir. İzoelektrik hattan 2 mm sapması patolojiktir 205. Hücre içi ve dışı arasında en büyük konsantrasyon farkı olan elektrolit kalsiyumdur. Ekstrasellüler kalsiyum, intrasellüler kalsiyumun 10.000 katıdır. 206. Fotonların etki mekanizması (görme) cGMP azalmasıdır. 207. Periferik rezistansın esas belirleyicisi Arteriollerdir. 208. Kasın sitoplazması: Sarkoplazma E.Retikulum: Sarkolazmik retikulum Hücre membranı: Sarkolemma Tek kas lifini çevreleyen: Endomisyum. Bir grup lifi çevreleyen: Perimisyum. Dıştan tüm kası çevreleyen: Epimisyum 209.Ryanodin: Kasta S.retikulumda bulunan reseptör (kalsiyumun sitoplazmadan sarkoplazmik retikuluma geri almından sorumlu...Riyanodin gen defekti sonucu Genel anestezikler ile hastada Malign hipertermi meydana gelir.Tedavide Dantrolen kullanılır.) Kalsekestrin: S.retikulumda kalsiyumu bağlayan protein Parvalbumin: Ca++ kontrasyonu fazla ise sitozoldeki Ca++ bağlayan proteindir 210.Spirometre ile ölçülemeyenler: • Rezidüel hacim • FRC (Fonksiyonel rezidüel kapasite) • TAC (Total Akciğer kapasitesi) 211. CO oranı en yüksek → alveol havası 2



CO2 oranı en düşük → inspirasyon sonrası ölü boşluk 212. Titin: miyozini Z diskine tutturan proteindir. Sarkomerin aşırı gerilmesini önler



Duvarından Lümeninden



Telensefalon



Serebral hemisferler



Lateral ventriküller



Diensefalon



Diensefalon (talamus, hipotalamus, nörohipofiz, epitalamus, epifiz) (*Eylül-2002)



3. ventrikül



Mezensefalon



Mezensefalon



Akuaduktus serebri (Sylvii)



Metensefalon



Pons ve beyincik (alar plak)



4. ventrikül üst yarı



• T dalgası⇒ventrikül repolarizasyonu sırasında ortaya çıkar. • P-R ya da P-Q aralığı⇒atriyum kasılmasının başlangıcından ventrikül kasılmasının başlangıcına kadar olan süreyi gösterir(~0.16 sn).



59



Kraniyal / spinal sinir Olfaktör



Optik (*Eylül-1996)



Okulomotor, Troklear Trigeminus, Abdusens, Fasiyal, Vestibulokohlear Glosofaringeus



Medulla Miyelensefalon oblangata



4. ventrikül alt yarı



Vagus Aksesoriyus Hipoglossus



Beyin keselerinin distalinden



Medulla spinalis



Kanalis sentralis



- SPİNAL SİNİRLER -



218. İnsülin sekresyonunu en fazla artıran aminoasit lösin • GH salınımını en fazla artıran aminoasit arjinin 219. D vitamini 25 hidroksilasyona karaciğer endoplazmik retikulumunda 1α hidroksilasyona böbrek mitokondrisinde uğrar. 220.Sirkümvallat papilla sayıca en az ancak tat cisimciklerinden en zengin papilla tipidir. 221.Langerhans hücreleri epidermisde str. spinosum da yer alır. 222. Özefagus ve rektumun serozası yok! 223. Gianuzzi yarımayları mikst bezlerde bulunur. Submandibuler ve sublişngual bez de mikst (seröz ağırlıklı) bezlerdendir. 224. Santral arter : Dalak‛ta Santral ven : Karaciğer‛de Santral kanal : Medulla Spinaliste bulunur. 225. Von Ebner Bezleri: Dildeki papilların tabanında bulunur.Tükrük lipazı sentezler. Brunner Bezleri : Duodenum‛da bulunur,mukus salınımında rolü vardır. 226. Oksitosin,hipotalamusta paraventriküler nükleuslarda sentezlendikten sonra nörofizin-I ile taşınır. 227. PANETH HÜCRELERİ • İnce barsakta bulunur. • Protein polisakkarit kompleksi sentezi yapan ekzokrin seröz hücrelerdir.



60



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



• Lizozim enzimi içerirler. • Lizozim antibakteriyel aktiviteye sahiptir ve barsak florasının kontrol edilmesinde önemli bir rolü vardır. 228. Marjinal zon: Dalak‛da kırmızı pulpa ile beyaz pulpa arasındadır. Makrofaj bulundurur. Dalakta aktif fagositozun olduğu yerdir. 229. Clara hücreleri: Bronşiollerin epitelinde bulunur. Bronşial yüzü koruyan glikozaminoglikonları ,bronşial sürfaktanı salgılar.







Umbilikal ven ...........................- Lig. Teres hepatis







Ductus arteriosus ....................- Lig. Arteriosus







Ductus venosus .......................- Lig. Venosum







Urachus (Allantois) ..................- Median umbilikal ligament







Nucleus pulposus ....................







Gubernakulum ...................... -







230. Kastrasyon hücreleri: ön hipofizde Pitusit hücreleri: arka hipofizde izlenir. 231. DH: hipotalamusdan hipofize nörofizin II ile taşınır supraoptik nükleustan salınır.







234.KAN HÜCRELERİ HAKKINDA ÇOK ÖNEMLİ BİLGİLER!!! Lökositler: Nötrofil(sayıca en çok olan),eozinofil,baz ofil(sayısı en az olan), lenfosit,monosit (en büyük olan ve dokuda makrofajlara dönüşen) * Trombositlerin babası megakaryosittir(en büyük kemik iliği hücresi) * Granülositlerin babası myeloblasttır(myeloblastpromyelosit-myelosit-metamyelosit-bant şeklinde ilerler) * Metamyelositte mitoz son bulur. * Metamyelosit fagositoz yeteneği olan ilk elemandır. * Myelosit spesifik granüllerin oluştuğu ilk elemandır. * Ayrıca myelosit granülositlerin eozinofil-bazofilnötrofil diye ayrıldığı evredir!!! * Eritrositlerin babası eritroblastlardır * Lenfositler lenfoblastlardan gelişirler 235. Dikkat → Umbilikal ven ile arteri karıştırmayın!!! BAZI FETAL YAPILAR ve ERİŞKİNDEKİ KALINTILARI •



Umbilikal arter..........................- Lateral umbilikal ligament ve medial umblikal katlantılar



Notokord



Erkekte…Gubemakulum testis Kadında…Overin round ligamenti



Mezanefrik tübüller .................. -



Erkekte… ductuli eferentes



-



Kadında… epoöforon, poraöforon,



Gardner kanal kisti Paramezanefrik duktus............ - Erkekte… appendiks testis



232.Hofbauer hücreleri: Plasental villüslerde bulunan özelleşmiş fetal fagositlerdir. 233. Fetusta kanın en kirli olduğu damar Umblical arter değil VCS‛dur.



-



- Kadında…uterus, fallop tüpü, morgagni kisti •



Sinüs Tüberkülü....................... - Erkekte…seminal colliculus - Kadında…Himen







Labioscrotal kabarıntılar .......... - Erkekte… Scrotum - Kadında… Labium majus pudendi



236.Organeller ve enzim içerikleri • Lizozom à Asit fosfataz, Elastaz, karboksipeptidaz, hiyalüronidaz, nöraminidaz, ribonukleaz, Deoksiribonukleaz, Fosfataz, Arilsulfataz, Kollajenaz, Katepsin, Glikozidaz, • Mitokondrià gluatamat dehidrojenaz • Düz yüzlü endoplazma retikulumunda 6 fosfataz



àGlukoz



• Peroksizomda àÜrik asit oksidaz ,katalaz



• Golgi àGalaktozil transferaz, Glikozil N-asetil transferaz • Plazma membran ı à Na+-K+-ATP az , 5‛ nukleotidaz



237. Mononükleer fagositer sistem‛e ait bazı hücreler: • Kan • Gevşek bağ dokusu • Böbrek



à Monositler à Makrofaj (histiyosit) à mezengial hücreler



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• • • • • •



SSS Deri Karaciğer Akciğer Kemik Sinoviyum



à Mikroliya à Langerhans hücresi à Kupffer hücreleri à Alveoler makrofajlar à Osteoklast à Sinüzoidleri döşeyen hücreler Kırmızı pulpa à makrofajlar



• Dalak



Elastik kıkırdak







östaki borusu, epiglottis, kuneiform kıkırdak Fibröz kıkırdak à İntervertebral disk, simfizis pubis, tendonların kemiğe yapışma yeri



à Kulak kepçesi, dış kulak yolu,



242. KEMİK HÜCRELERİ



• Osteoblastlar



à



Osteoblastlara



à Kemik yapımından sorumlu



• Vücutta en fazla bulunan glikozaminoglikan kondroitin sülfattır.



- Osteoid yapımını (Tip 1 kollajen, proteoglikan, glikoprotein yapımını) sağlar



• En heterojen GAG keratan sülfattır.



- Alkalen fosfataz içerir



• En kısa zincire sahip glikozaminoglikan kondroitin sülfattır. • Tek sülfatlanmamış glikozaminoglikan hiyaluronik asittir. • Bağ dokusu ara maddesinde heparan sülfat bulunur. Kondroitin - 4 sülfat → hiyalin ve elastik kıkırdakta, Kondrotin -6 sülfat ve dermatan sülfat → tendon, ligament, dermis‛te, Heparan sülfat → karaciğer, dalak‛ta yaygın olarak bulunur.



239: Hücre tipleri veya tümörlere özgül ara filamanlar ARA FİLAMAN



HÜCRE VEYA TÜMÖR ÖZGÜLLÜĞÜ



Sitokeratin



Epitel hücreleri Epitel kökenli tümörler (skuamöz karsinom, adenokarsinom)



Vimentin



Endotel hücreleri, vasküler düz kas, fibroblastlar, kondroblastlar, makrofajlar. Mezenşimal tümörler (fibrosarkom, liposarkom, angiosarkom, kondrosarkom, osteosarkom)



Desmin



İskelet kası, nonvasküler düz kas Kas tümörleri (rabdomyosarkom)



Nörofilaman



Nöronlar Astrositler, oligodendrogliya, mikrogliya,



Glial fibriler Schwann hücreleri, ependimal hücreler ve asidik protein pitüisitler. Gliya hücrelerinden köken alan (GFAP) tümörler Lamin A, B, C



Çekirdek zarının iç yaprağında- tüm hücrelerde bulunur İD:03t039



240. BAZI ÖNEMLİ KOLLAJENLER • Tip I



à Deri, kornea, tendon ve kemik à Kıkırdak Tip IIIà Düz kas, damar duvarında Tip IV àBazal membranda Tip V à Plasenta bazal membranında bulunur.



• Tip II • • • 241. •



burun, larinks, trakea, bronşlar •



• Osteoprogenitör hücreler dönüşür



238. Glikozaminglikanlar:



61



Hiyalin kıkırdak à Uzun kemiklerin eklem yüzü (eklem kıkırdakları), kostal kemiklerin ventral ucu,



- Osteositlere farklanır • Osteositler



à Osteoblastlardan farklanır



- Kemik matriksinin devamlılığını sağlar



• Osteoklastlarà Monositlerden gelişir



- Kemik rezorbsiyonundan sorumludur, hidroklorik asit ve proteolitik enzimler salgılar.



243. SARKOMER YAPISINDA VE KAS HÜCRELERİNDE YER ALAN BAZI ÖZEL PROTEİNLER • Titin: Sarkomerin aşırı gerilmesini önleyen kalın filamanların yapısında bulunan miyozinin her iki tarafında bulunup miyozini Z diskine tutturan helezon yapılı proteindir. • alfa-aktinin: İnce filamanları birbirine paraleltutan ve Z çizgisine tutturan çomak biçimli proteindir. • Nebulin: İnce filamanları Z diskine tutturan, elastik olmayan bir proteindir. alfa-aktinine yardımcı olur. • Miyomezin: Kalın filamanları M çizgisine bağlar. • Tropomodulin: Aktine bağlanır. Sarkomerdeki aktin filamanlarının boyunu ayarlar. • C proteini: M çizgisinde miyomezin gibi miyozini bağlar. • Desmin: İkimiyofibrilin Z çizgileriarasında uzanarak Z çizgilerini birbirine bağlayan birden çok iplikçiği bulunan bir proteindir. • Plektin: Desmin filamanlarını birbirine tutunduran proteinlerdir. • Riyanodin Reseptörleri: Kasta, sarkoplazmik retikulum zarında bulunan kalsiyum kanalreseptörüdür. Sitoplazmaya kalsiyum serbestleşmesinden sorumludur. Malign hipertermide bu reseptörler doğuştan mutasyonludur ve vücut ısısı ölümcül düzeylere kadar yükselebilir. ++



• Ca ATPaz Pompası: Sarkoplazmik retikulumdan ++ salınarak sitoplazmaya geçiş Ca ‘u geriye pompalayarak uzaklaştırır. • Kalsekestrin: Endoplazmik retikulum içinde kalsiyumu bağlayarak depolanmasını sağlayan proteindir. ER‛nun ++ Ca depolama kapasitesini 40 kat arttırır. • αβ-kiristallin: Desminlerle ilişkili bir ısı-şok proteinidir. Bu ara flem anların stres sonucu hasar görmesini önler. • Distrofin: Laminin (eksternal laminada bulunur) ile aktin filamanları birbirine bağlar. Bu proteinin eksikliğinde X‛e bağlı kalıtsal bir hastalık



62



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



olan Duchenne‛in musküler distrofisi görülür. Miyofilamanlar ve çevre doku arasında bağlantı kesildiğinde kas işlevi bozulur. • Miyoglobin: Kasta oksijen depolayan proteindir. • Oksijen afinitesi hemoglabinden fazladır. 244. B O S S I V I S I İ Ç E R İ Ğ İ N İ N KARŞILAŞTIRILMASI



PLAZMA



İLE



• BOS değeri plazma değerine eşit olanlar → Na+, Cl-, HCO3-, Osmolarite • BOS değeri plazma değerinden → K+, Ca++, Glukoz, Kolesterol (Çok düşük),düşük olanlar Protein (Çok düşük) • BOS değeri plazmadan yüksek olanlar → Mg , kreatinin ++



245. NÖROGLİA HÜCRELERİ Nöroglia hücreleri 4 kısma ayrılır: •



ASTROSİTLER



- Glial hücrelerin en büyüğüdür. - Fibröz astrosit (beyaz cevher) - Protoplazmik astrosit (Gri cevher) ü MSS‛deki hasardan sonra, hasar yerinde astrositler prolifere olurlar ve skar dokusu oluştururlar. ***(gliozis)*** ü Astrositler ve oligodendrogliyalar birlikte makrogliya olarak değerlendirilir. • OLİGODENDROGLİYALAR



246. Tek tip otonom innervasyona sahip yapılar



TEK TİP OTONOM İNNERVASYONA SAHİP YAPILAR SEMPATİK



PARASEMPATİK



• Gözde radial kaslar (α1)



• Gözde sirküler kaslar



• Ekrin ter bezleri (lifler sempatik, fakat ileti ve reseptör kolinerjiktir)



• Gastrointestinal sistem (baskın olan parasempatiktir)



• Apokrin ter bezleri (α) • Ventrikül kası (β)



• Parotis



• His-Punkinje lifleri (β) • Dalak kapsülü (α1, β2) • Arter ve venler (parasempatikler sadece dış genital organların erektil yapılarındaki damarlarda belirgin aktivite gösterirler) • Vezikula seminalis / Vas deferens (α1 → ejekülasyon) • Karaciğer (α1, β2) • İskelet kası (β2) • Yağ dokusu (α2, β1, β3) • Pineal bez / Nörohipofiz (β) • Trombositler (α2)



247. Üçüncü ventriküle özgü ependimal hücrelere: Tanisit denir. 248. BÖBREKTE SENTEZLENEN MADDELER:



- Astrositlerden küçük hücrelerdir.



• Renin (jukstaglomerüler ya da epiteloid hücreler)



- Oligodendrogliyalar yaygın olarak yani hem gri cevher hem de beyaz cevherde bulunur.



• Anjiyotensin-1 (Renin tarafından)



- MSS‛de myelin yapımından sorumludur. - Fonksiyon bakımından P S S ‛indeki S c h w a n n hücrelerinin anoloğudur. Ektodermden gelişir. • MİKROGLİALAR - Mikroglialar beyin makrofajlarıdır. - Beyinde hasar olduğunda mikroglialar debrisin fagositozundan sorumludur. - En küçük glial hücrelerdir. - Ektodermden değil, mezodermden gelişirler. • EPENDİM HÜCRELERİ



• Anjiyotensin-2 (ACE tarafından; böbrek ve akciğerde endotel hücrelerince) • Vitamin D3 (1,25 dihidroksikolekalsiferol) • Prostoglandinler, sitokinler, (intraglomerüler mezanjiyal hücreler, podositler) kollajen, ekstraselüler matriks bileşenleri, endotelin • Eritropoetin (iç korteks ve dış medulladaki interstisiyel hücrelerden (Gormatight hücresi) hipoksiye yanıt olarak salınır) 249. GÖZDEKİ BEZLER • Moll bezleri: Göz kapağında kirpik diplerine açılan apokrin ter bezleridir.



- MSS‛deki iç boşlukları döşeyen bu prizmatik epitel hücreleri de nörogliyalar içinde değerlendirilir.



• Zeis bezleri: Göz kapağında kirpik diplerine açılan küçük sebase bezlere verilen addır.



- Ventriküller ve spinal kordu döşer.



• Meibomian bezleri: Göz kapağında kirpik diplerine sebase bezlerdir. 250. KAN HAVA BARİYERİ BİLEŞENLERİ • Surfaktan: veoyüzey gerazatarak koabe omasını önleyen, tip II alveol hücreleri tarafından salgılanan lipidden zengin (fosfolipidler ve çeşitli proteinler) salgı • Tip-I alveol epiteli (yassı) sitoplazması • Tip-I alveol epiteli bazal laminası



FİZYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• İnce br doku aralığı boşuğu bazı bögeerde bazaamnaar kaynaşır ve bu boşluk bulunmayabilir) • Kapiller endoteli. Kapiller bazal laminası 251. İNTERSELÜLER BAĞLANTILAR • Sıkı bağlantı bölgesi (Zonula Ocludens): - Zonula ocludens en yüzeyde olan hücre bağlantısıdır. - Esas fonksiyonu epitel hücreleri arasından her iki yöne doğru madde geçişini engellemektedir. - Geçirgen olmayan bağlantılardır. - Bant şeklinde hücreyi tamamen sarar. • Ara bağlantı bölgesi (zonula adherens); - Hücreyi sarar ve komşu hücrelerin birbirine bağlandığı fikrini verir. (Membranların dış yüzleri birbirleri ile kaynaşmaz.) - Kadherin molekülü ile b ağlantılar oluşturulur. • Nokta desmozom (Macula adherens): - Hücre yüzeyinde disk şeklinde bir yapıdır. - Komşu hücrenin yüzeyindeki buna özdeş bir yapı ile bağlantı kurar. - Derinin çok katlı yassı epitelinde yalnızca desmozom tipi bağlantı bulunur. • Gap junctionlar - Hücreden hücreye elektriksel iletimi sağlayan bağlantı yapılarıdır. - Bunu iyon ve hormon alışverişi ile yapar. - Epitelin bazal yüzünde görülen desmozomlara ise hemidesmozom denir.



63



TOrkiye'nin Her Yerinde Yan1n1zday1z



www.tus.com



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER -1 (GÜN SONU ÖZET BİLGİLER)



Uz. Dr. Ercan ÖZTÜRK - Uz. Dr. Gürkan ÇIKIM



HÜCRE VE ORGANELLER 7. 1.



Asimetrivelipidden zengin olmaları membranların enönemli özelliğidir. • Membranın %50- 80 kadarını lipidler oluşturmaktadır. Bunun bir tek istisnası alışılmamış bir şekilde proteinden zengin olan mitokondri iç zarıdır. Aksonları saran miyelin kılıfında ise lipid oranı %90 civarındadır. • Membran fosfolipidleri arasında en çok bulunanı fosfatidilkolin diğer adı ile lesitindir Membranda ayrıca fosfatidik asit, fosfatidiletenolamin, fosfatidilserin, fosfatidilgliserol ve fosfatidilinozitol gibi fosfogliseridler yer almaktadır • Sfingomiyelin, seramid, glukoserebrozid, galaktoserebrozid, globozid ve gangliyozidler, sfingozinden türeyen glikosfingolipidlerdir. • Plazma membranının kolesterol içeriği mitokondri, golgi ve çekirdek membranlarına göre daha fazladır.



2. Marker enzimler; • Plazma membranında; 5‛-nükleotidaz, adenilat siklaz ve Na-K ATP az, • Golgi sistemi; galaktozil transferaz, sialil transferaz, golgi mannozidaz II • Mitokondri iç membranında; ATP sentaz ile süksinat dehidrogenaz, • Endoplazmik retikulum membranında; Glukoz-6fosfataz Yine bazı organellere özgü marker enzimler bulunmaktadır. • Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse; • Mitokondride; glutamat dehidrogenaz, • Peroksizom da; katalaz, • Lizozom da; asidfosfataz, • Sitozolde; LDH



Paroksismal Nokturnal Hemoglobinüri (PNH) Eritrosit zarındaki GPI (glikozile fosfatidil inozitol) kancalarında mutasyon nedeni ile oluşur.



8. Granüllü ER‛a yani membrana bağlı ribozomlarda; • Kollagen gibi hücre dışı proteinleri, • İg, Albümin, peptid hormonlar gib plazma proteinleri, • Na-K ATPase, 5‛-nükleotidaz vb gibi membran proteinlerinin sentezi yapılmaktadır. • Lizozomal enzimler, sentezlenir. 9. Serbest ribozomlarda; • LDH ve ALT gibi sitozolik enzimler • Nükleer proteinler • Peroksizomal proteinler • Mitokondriyal proteinler sentezlenmektedir. 10. Granülsüz (düz) Endoplazmik retikulum da bulunan sitokrom p-450 monooksijenaz enzim kompleksinde ksenobiyotiklerin, yağda çözünen ilaçların detoksifikasyonu ve steroid hormon sentezi gerçekleşmektedir. 11. Anormal ve kısa ömürlü proteinlerin yıkımı sitozolde ve ATP‛ye bağımlı bir şekilde meydana gelir. Bu olayda übikütin adı verilen ve proteinlerin işaretlenerek yıkılmasını sağlayan bir madde görev alır. 11. Bir grup asid hidrolaz taşıyan lizozomlarda proteinlerin, nükleik asitlerin, polisakkarit ve lipidlerin yıkılımı gerçekleşmektedir. Bu enzimler lizozomlardaki asid pH değerinde etkili olmaktadır Asid fosfataz, çeşitli proteinlerin yıkılımında rol alan katepsinler, DNAaz, RNAaz, hegzoaminidaz, asit maltaz ve diğer hidrolitik tepkimelerde kullanılan proteinler lizozomlarla ilişkilidir. Klorokin lizozmal enzimleri inaktif hale çevirir. 12. Mitokondri iç zarı insandaki proteinden en zengin membrandır. Ayrıca mitokondri iç zarı en selektif membrandır. Mitokondri iç zarında en fazla yer alan fosfolipid kardiolipindir.



3.



Membranlardan en kolay geçen bileşik su, en zor geçen ise sodyumdur.



4.



Oubain ve dijital glikozidleri Na-K ATP-az‛ı inhibe etmektedir.



• ATP üretimi



5.



Endositoz için ATP, kalsiyum ve hücre kontraktil bileşenleri gereklidir. Endositoz fagositoz ve pinositoz olmak üzere ikiye ayrlır. Bir pinositoz türü olan reseptör aracılı endositozla LDL kolesterol, Apo B 100‛ü tanıyan reseptörler aracılığı ile hücre içine alınmaktadır.



• TCA siklusu



Kistik fibroziste, klor kanallarını regüle eden cAMP bağımlı kistik fibrozis transmembran proteini‛nde (CFTR) defekt vardır. En önemli laboratuar testi pilokarpin iyontoforezi ile toplanan terde Cl konsantrasyonunun 60 mmol/L‛nin üzerinde olmasıdır



• Glukoneojenezin ilk reaksiyonu olan piruvat karboksilaz basamağı



6.



13. Mitokondrinin başlıca görevleri; • Hücresel solunum • β-oksidasyon • Porfirin metabolizmasının ilk ve son üç tepkimesi • Karaciğerde üre siklusunun 1. ve 2. Basamağı gerçekleşir.



• Kolesterolden steroid hormon sentezindeki sitokrom p450 scc, 11-β-hidroksilaz ve 18-alfa hidroksilaz gibi basamaklar



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



• 1-25,diOH-kolekalsiferol sentezinde hız kısıtlayıcı enzim olan 1-alfa hidroksilaz basamağı gibi reaksiyonlar da mitokondride gerçekleşir. 14. Hücre ve organeller saflaştırılırken çöktürülemeyen tek organel olan sitozolde: • Glikoliz • Glikojenez • Glikojenoliz • Glukoneojenez • Pentoz fosfat yolu • Yağ asidi sentezi • Steroid sentezi • Pürin ve primidin sentezi gibi biyokimyasal olaylar meydana gelmektedir. 16. Çekirdek: Genlerin depolanması, DNA sentezi ve onarımı, DNA replikasyonu, RNA sentezi ve işlenmesi, kromatin, histon ve nonhiston proteinler bulunmaktadır. 17. Peroksizom: Oksijenin kullanıldığı oksidatif tepkimeler sonucunda açığa çıkan hidrojen peroksit, katalaz ile bu organelde yıkılır. • Safra asidi sentezinde kolesterol yan zincirlerini uzaklaştırılması ve plazmalojen sentezinde görev alır. Ayrıca safra asitlerinin glisin veya taurinle birleşerek safra tuzlarına dönüşümü peroksizomda meydana gelir. • 26 ila 38 karbonlu gibi çok uzun zincirli yağ asitlerinin yıkımı peroksizomlarda meydana gelir. Bazı kişilerde peroksizom bozuk olduğundan bu yağ asitleri beyin-karaciğer ve böbreklerde birikir. Bu durum (Serebro-hepato-renal sendrom) Zellweger sendromudur. • Peroksizomlar ayrıca Fitanik asitin (3,7,11,15 tetrametil palmitik asit 20 karbonlu dallı zincirli yağ asidi) yıkımını gerçekleştirir. Bunun yıkımında α-oksidasyon gereklidir. Eğer bu işlem aksarsa Refsum hastalığı oluşur. 18. Adrenolökodistrofi (Lorenzonun yağı): • X - linked adrenolökodistrofide (ALD), başta lignoserik asid (C24:0) ve serotik asid (C26:0) olmak üzere uzun zincirli yağ asidlerinin birikimi ile karakterizedir. Bu hastalarda bu yağ asidlerininin peroksizoma alınmasında etkili olan peroksizomal membran proteininde bozukluk vardır. 19. Refsum hastalığı, adrenolökodistrofi ve zellweger sendromu peroksizomal hastalıklara örnek olarak verilebilir. 20. Kolşisin, vinblastin ve vinkristin mikrotübül fonksiyonunu inhibe eder 21. Plazma proteinlerinin glikozillenme işlemi golgide gerçekleşir. Örneğin karbonhidratlar; Serin veya treonin‛e bağlanırsa O-gikozid, asparjine bağlanırsa N-glikozid oluşur. • Lizozoma gidecek olan lizozomal enzimler ile mannoz gibi bazı şekerlerin fosforillenmesi golgi aygıtında meydana gelir. 22. Hücre dışı sıvıda en çok bulunan ilk üç madde sırası ile Sodyum> klorür> bikarbonat iken, hücre dışında en az bulunan element magnezyumdur. 23. Hücre içinde bulunan ilk üç madde ise sırası ile potasyum> fosfat> magnezyum iken, hücre içinde en az bulunan element kalsiyumdur.



24.



Madde



Hücre dışı



65



Hücre içi



Sodyum



140 mmol/L



10 mmol/L



Potasyum



4 mmol/L



140 mmol/L



Kalsiyum (serbest) 2,5 mmol/L



0,1 μmol/L



Magnezyum



1,5 mmol/L



30 mmol/L



Klorür



100 mmol/L



4 mmol/L



Bikarbonat



27 mmol/L



10 mmol/L



Fosfat



2 mmol/L



60 mmol/L



Glukoz



5,5 mmol/L



0-1 mmol/L



Protein



2 g/dl



16 g/dl



METABOLİZMA 25. Pirüvat dehidrogenaz kompleksi 3 enzimden oluşan multimoleküler bir yapıdır ve pirüvat dekarboksilaz, dihidrolipoiltransasetilaz ve dihidro lipoil dehidrogenaz‛dan meydana gelir. Piruvat dehidrogenaz enzim kompleksi ve TCA enzimleri beş vitamini koenzim olarak kullanır; Tiyamin, riboflavin, niasin, pantotenik asit ve lipoik asit. 26. Asetil KoA ve okzaloasetat‛ın birleşmesi sitrat sentaz ile katalizlenir. Bu enzim ATP, NADH, süksinil KoA ve yağ asitlerinin açil KoA türevleri tarafından inhibe olur. 27. Sitrat ayrıca glikolizin hız kısıtlayıcı enzimi olan fosfofruktokinaz‛ı inhibe ederken, yağ asidi sentezinin hız kısıtlayıcı enzimi olan asetil KoA karboksilaz‛ı aktive eder. 28. Akonitaz enzimi FLUOROASETAT ile inhibe olurken, α-Ketoglutarat dehidrogenaz enzimi ARSENİT tarafından inhibe olur. 29. Süksinat tiyokinaz (süksinil KoA sentetaz), basamağında GDP den GTP sentezlenir. Bu olay substrat düzeyinde fosforilasyona bir örnektir. 30. MALONAT süksinat dehidrogenazı kompetitif olarak inhibe eder. Bu enzim mitokondri matriksinde yer alan TCA enzimlerinin aksine mitokondri iç zarında yerleşmiştir. Ayrıca hem TCA hem de ETZ de (Kompleks II) görevlidir. 31. Fumarat TCA ile üre siklüsünü birbirine bağlar. 32. Yüksek enerjili fosfat bileşikleri; • Fosfoenolpirüvat, 1,3 bifosfogliserat, kreatinfosfat ve arjininfosfat gibi maddelerdir. Yüksek enerjili bileşikler olarak sınıflandırılan diğer maddeler; • Asetil KoA, S-adenozil metyonin • Üridin difosfat pirofosfat‛tır.



glikoz



ve



fosforibozil



• S-adenozil metyoninin (SAM) özelliği fosfor içermemesine rağmen yüksek enerjili bir bileşik olmasıdır



66



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



• Kompleks V (ATP sentaz, ATPaze kompleksi): ATP sentaz kompleksi veya F0/F1 cisimciği mitokondri iç zarına yerleşmiş mantar benzeri görünümü olan bir proteindir. Asıl proton kanalı olan yapı F0 cisimciğidir. • F1 cisimciği bir sapla F0 cisimciğine bağlanır ve mitokondri matriksine doğru uzanır. Asıl ATP senteziF1 cisimciğinde gerçekleşmektedir. • F0 kompleksi oligomisin ve venturosidin ile bloke olurken. F1 cismide auroventinle bloke olmaktadır.



33. Elektron Transport Zinciri 34. MİTOKONDRİYAL ELEKTRON TRANSPORT ZİNCİRİNİN PROTEİN KOMPONENTLERİ Enzim Kompleksi



Prostetik grup



I, NADH dehidrogenaz



FMN, Fe-S



II, Süksinat dehidrogenaz



FAD, Fe-S



III, Übikinon-sitokrom C oksidoredüktaz



Hem, Fe-S



IV, Sitokrom oksidaz



Hem, bakır



V, ATP sentaz



35. Koenzim Q dışında bu zincirin tüm üyeleri proteindir! Koenzim Q, bir izopren türevidir. Koenzim Q, elektronları hem NADH dehidrogenaz tarafından oluşturulmuş FMNH2 den yani kompleks I‛den, hem de süksinat dehidrogenaz (kompleks II) ve Açil KoA dehidrogenaz tarafından oluşturulmuş olan FADH2 den alabilir. Elektronlar ETZ‛de Koenzim Q dan sitokrom b, c1 , c ve a + a3‛e doğru ilerler. Sitokrom a + a3; Bu sitokrom, sitokrom oksidaz olarak da adlandırılır. Bu molekül oksijen ile direkt olarak reaksiyona girebilen tek taşıyıcısıdır. Bu enzim yapısında bakır atomları içerir. Aynı zamanda bir hem-protein olduğundan demir de bulundurur. 36. Başlıca önemli ETZ inhibitörleri: • Rotenon, amytal, sekobarbital, piericidin A à Kompleks I‛den ubikinona elektron taşınmasını bloke eder. • Malonat à kompleks II‛yi yani süksinat dehidrogenazı yarışmalı olarak inhibe eder. • Thenaytrifloroaseton (TTFA), karboksin à Kompleks II‛de elektronların FeS merkezlerden ubikinona transferini engeller. • BAL (dimerkaprol), antimisin A à Sit b‛den c‛ye elektron taşınmasını bloke eder (kompleks III) • Siyanür, CO, hidrojen sülfür, sodyum azid → Sitokrom oksidazı (Kompleks IV) inhibe eder. Sitokrom a+a3‛den Oksijene elektron geçişini engellerler.



• Oligomisin: Bu ilaç ATP sentazın sapına (Fo) bağlanarak H+ kanalını kapatır ve protonların mitokondri matriksine tekrar girişini önler. Bu ilaç varlığında pH ve elektriksel fark ortadan kaldırılamadığı için ETZ durur. • Valinomisin, K iyonoforu. Nigerisin‛de K iyonları için iyonofordur ancak beraberinde H iyonlarınıda etkiler. • Ayırıcılar (Uncoupler): 2,4-Dinitrofenol, yüksek doz aspirin, Dikumarol, Chlorcarbonilcyanide phenylhydrazon (CCCP) ve bilirubindir (yüksek değerlerde olduğu zaman). 2, 4-Dinitrofenol, proton farkı oluşturmaksızın elektron transportunun hızlı bir şekilde devam etmesine ancak ATP üretilmesine engel olur. Elektron transportu ile üretilen enerji ATP sentezinde kullanılmak yerine ısı olarak salınır. • Termogenin fizyolojik bir ayırıcı olup bu hayvanların ısınmasında görev almaktadır. • Mitokondri iç zarında, sitozol‛den ADP ve Pi alıp ATP sentezinin meydana geldiği matrikse taşıyan bir sistem (ADP/ATP nükleotid translokaz) mevcuttur. Bu taşıyıcı bitkisel bir toksin olan atraktilosid (+ Bongkreic asit) ile güçlü bir şekilde inhibe edilir, 37. Leber Herediter Optik Nöropatide; mitokondriyal DNA mutasyonları nedeni ile ADP/ATP nükleotid translokaz vb kodlanmasında problem ortaya çıkar. Anneden kalıtımla geçer, nöroretinal dejenerasyon nedeni ile bilateral görme kaybı mevcuttur. 38. MELAS: Mitokondriyal ensefalopati + laktik asidoz + stroke (inme), mitokondriyal DNA kusuru nedeni



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



ile ETZ nin komponentlerinde bir takım bozukluklar ile giden bir tablodur. Bu hastalıkta özellikle kompleks I ve IV te görev alan NADH dehidrogenaz ve sitokrom oksidaz gibi proteinlerin sentezinde bir kusur olduğu düşünülmektedir.



67



44.SERBEST OKSİJEN RADİKALLERİ



39. Mitokondriyal DNA Solunum zincirinin (ETZ) 67 tane olan protein alt biriminden 13 tanesini kodlar. ETZ komponentlerinden kompleks II olan süksinat dehidrojenaz hariç diğer komplekslere (Kompleks I, III, IV ve V) ait proteinlerinin bir kısmı mtDNA tarafından kodlanmaktadır. Kompleks II ise sadece nükleer DNA tarafından kodlanmaktadır. 40. LİPİD PEROKSİDASYON sırasında meydana gelen konjuge dien ve MDA düzeyleri, oksidatif hasarın en sık kullanılan indirekt göstergelerindendir. 41. MDA, proteinlerin tiyol gurupları, lipidlerin ve proteinlerin amino gurupları ile etkileşerek renkli lipidler ve kümelenmiş proteinler meydana getirir. Bu tip bir duruma, Lipofuscin adlı yaşlılık pigmenti oluşumu örnek verilebilir. • MDA mutajen olarak da etki eder. • MDA, düşük dansiteli lipoproteinlerin (LDL) yapısını modifiye ederek metabolik yolunu değiştirir. Ayrıca Homosistein fazlalığında homosistein tiolakton ortaya çıkar ve LDL‛nin apolipoproteinlerinde değişikliğe yol açar. Değişikliğe uğramış LDL‛ler makrofajlarca fagosite edilirler ve köpük hücreleri ortaya çıkar. Homosistein ayrıca lipid peroksidasyonunu ve trombosit agregasyonunuda artırmaktadır.



42. LİPİD PEROKSİDASYON‛NUN SONUÇLARI • Çoklu doymamış yağ asitlerinin kaybı • Membran geçirgenliğinde değişiklikler • Membrana-bağlı enzimlerde etkilenmeler • İyon alış-verişinde değişiklikler • LOOH‛lerin toksik metabolitlerinin oluşumu • Hücre içi organellerden materyal salınımı, ör. lizozomal enzimlerin açığa çıkışı



43. HÜCRE İÇİ ANTİOKSİDAN ENZİMLER VE ETKİ MEKANİZMALARI Enzim Etki Mekanizması SOD (Cu, Zn, Mn) KAT (Fe)



O2-radikalini katalizleyerek uzaklaştırırlar. Hücre içi antioksidanlarda ilk savunma + sistemini oluşturur.O2-+e-, 2H -------> H2O2 Ortamda yüksek düzeyde H2O2 varsa KAT aktif hale geçer ve ortamdan uzaklaştırır. 2 H2O2 -------> 2 H2O + O2



GPx (Se)



H2O2 düzeyi düşük miktarlarda ise GPx tarafından katalizlenir. Ayrıca organik hidroperoksidleri ortamdan uzaklaştırırlar. H2O2 + 2 GSH --------> 2 H2O + G-S-S-G



SitO (Cu, Fe)



O2 elektron taşıma zinciri içinde suya indirgenirken elektron kaçaklarını önleyerek O2-, H2O2, OH oluşumuna engel olur.



Moleküler Oksijenin İndirgenmesi 45. Vitamin E • Membranlardaki en önemli zincir kırıcı antioksidandır ve LİPİD PEROKSİDASYON‛na karşı korunma mekanizmalarından ilkidir. • Vit E, hücre membranı içindeki poli ansatüre yağ asitleri‛ni dolayısı ile fosfolipidleri en iyi koruyan antioksidan özelliğindedir. • Aynı zamanda Vit E, köpük hücre (foam cell) oluşumuna neden olan LDL oksidasyonu‛nu en iyi engelleyen antioksidandır. • Vit E den farklı olarak Askorbik asit hidrofilik bir molekül olup, sulu ortamlarda Vit E‛ye göre daha iyi bir antioksidandır. • Askorbik asit‛in en önemli görevlerinden biri Vit E nin tekrar kullanılabilmesini sağlamaktır. • Suda çözünen diğer antioksidanlarla kıyaslandığında Askorbik Asit, plazmada oksidatif hasarı en iyi önleyen antioksidandır.



68



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



49. HÜCRE DIŞI ANTİOKSİDANLAR VE ETKİ MEKANİZMALARI Antioksidan



Etki Mekanizması



Transferrin



Herbir molekül başına iki adet Fe+3 bağlar



Laktoferrin



Herbir molekül başına iki adet Fe+3 bağlar (ancak daha düşük pH‛ larda)



Haptoglobinler



Hemoglobini bağlar



Hemopeksin



Hem molekülünü bağlar



Albümin



Bakır, Hem bağlar ve HOCl üzerine çöpçü etkilidir



Seruloplazmin (SER)



Ferrooksidaz etkili, ayrıca O2 . üzerine çöpçü etkili



EC-SOD



O2 . radikalini uzaklaştırır



EC-GPx



Hidrojenperoksiti uzaklaştırır



katalizleyerek



Bilirubin



Peroksil radikalleri üzerine çöpçü etkili



Mukus



OH radikal çöpçüsü



Ürik asit (ÜA)



Radikal çöpçüsü ve metal bağlayıcı



Glukoz



OH radikal çöpçüsü



Askorbik Asit



OH radikal çöpçüsü



Eritrositler



H2O2‛i diffüzyon ile O2 . radikalini ise anyon kanalı ile eritrosit içine alır ve SOD ve KAT enzimleri ile uzaklaştıırlar



46. α1-Proteinaz inhibitör diğer adı ile α1antitripsin, bilinen en önemli antiproteazlardan birisidir. Sigara dumanındaki radikaller α1 -Pİ‛ ün aktivitesini yaklaşık olarak 2000 defa azaltırlar. Böylece denge nötrofil elastaz lehine bozulur ve kronik akciğer hastalığının komponenti olan amfizem gelişir. 47.NİTRİK OKSİT Lipofilik özelliğinden dolayı reseptöre bağımlı olmadan membranlardan kolayca diffüze olabilen, oldukça aktif bir moleküldür. Bilinen en düşük moleküler ağırlıklı biyoaktif üründür. 3-5 saniye gibi çok kısa bir yarı ömre sahiptir. Sitokrom p450 benzeri bir enzim olan NO sentaz enzimi tarafından L-Arjinin‛den sentezlenir. NO etkilerini Atriyal Natriüretik Peptid (ANP), Brain Natriüretik Peptid (BNP) gibi cGMP aracılığı ile gösterir. 48.Nitrik Oksit Sentetaz enziminin başlıca iki türü bulunmaktadır. • Yapısal NO sentaz (sabit bir hızda NO sentezi yapar): Bu enzim Ca / kalmodulin bağımlı olup Endotel, sinir doku ve trombositlerde bulunur. İki tipi bulunur: - Nöronal NOS (nNOS) - Endotelial NOS (eNOS) • Uyarılabilen (indüklenebilen) NO sentaz (iNOS): Hepatosit, makrofaj ve nötrofillerde yer alan Ca‛dan bağımsız enzim. • NO sentazın kofaktörleri; FMN, FAD, Ca / kalmodülin sistemi, Hem ve tetrahidrobiopterindir. 50. NO‛in biyolojik etkileri: • Vasküler düz kas relaksasyonu ile vazodilatasyon, trombosit adezyon ve agregasyonunda inhibisyon, tPA (doku plazminojen aktivatör) artışı ile fibrinolitik etki, immunomodülatör etki, lökosit adezyonunun inhibisyonu, antimikrobial (sitotoksik) ve antitümör (sitostatik) etki.



• Makrofajlarda NO sentaz aktivitesi genelde düşüktür. NO sentezi bakteriyal lipopolisakkarit ve γ-interferon ile artar. Makrofajlar fagosite edilen bakterileri yok etmek için serbest oksijen radikalleri oluşturur. Bunlar NO ile birleşip daha fazla bakterisidal etki oluşturur. 51. Sildenafil (Viagra) , cGMP-spesifik fosfodiesteraz tip 5‛in (PDE5) oral etkili, güçlü ve selektif bir inhibitörüdür. Gs -------> adenilat siklazı aktive eder. Gi -------> adenilat siklazı inhibe eder. Gq -------> fosfolipaz C‛yi aktifler 52. Adenilat siklaz sistemindeki sekonder mesajcı cAMP‛dir. cAMP sitoplazmik enzim olan protein kinaz A‛yı aktifler. Protein kinaz ATP‛den aldıkları fosfor grubunu proteinlerdeki serin, treonin ve tirozin aminoasidlerine transferini katalize eder.



Adenilat Siklaz Aktivasyonu 53. Kolera Toksini Gs-α subünitine aktif durumda iken ADP-ribozun bağlanmasını, böylece GTP‛ase etkisini bloke edilmesinine neden olur. İstirahat fazına geçemeyen Gs-α subüniti, adenilat siklazın sürekli aktive olmasına ve cAMP artışına neden olur. Bunun neticesinde barsaklardan sıvı ve elektrolit kaybı meydana gelir. • Kolera toksininin barsaklardaki reseptörü GM-1 gangliozid yapısındadır 54. Gi proteinlerinin α subüniti aktive olduğu zaman adenilat siklazı inhibe ederek cAMP‛yi azaltır. Pertusis toksini Gi-α subünitine ADP-ribozun bağlanmasını sağlar böylece Gi- subüniti aktive olamaz. Bu durumda ters bir etki ile cAMP‛nin artmasına sebep olur. Boğulma tarzı öksürüğün sebebi bronşlarda cAMP etkisi ile artan sekresyonlardır. 55. NaF adenilat siklazın irreversibl bir aktivatörüdür. Bu da cAMP‛nin artmasına sebep olur. 56. cAMP‛yi ---> 5‛ AMP‛ye çevirerek etkisini azaltan fosfodiesteraz enzimidir. Kafein ve teofilin gibi metil-ksantin türevleri fosfodiesterazı inhibe ederek cAMP‛yi arttırırlar



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



57. ADENİLAT SİKLAZI



AKTİVE EDEN HORMONLAR (Gs)



ADENİLAT SİKLAZI İNHİBE EDEN HORMONLAR (Gi)



ACTH



ASETİLKOLİN



ADH



α2-ADRENERJİKLER



β-ADRENERJİKLER



ANJİOTENSİN II



CALCİTONİN



OPİOİDLER



FSH



SOMATOSTATİN



GLUKAGON HCG LH LPH MSH PTH TSH



58.Guanilat siklaz sistemi: • Adenilat siklaz sisteminin çok benzeridir ancak adenilat siklaz sisteminden farklı olarak G proteine bağımlı değildir • Guanilat siklaz enziminin hücrede iki formu bulunur: - Membrana bağlı guanilat siklaz: Membrana bağlı guanilat siklaz enzimi reseptörünün yapısal bir parçası olduğundan, yapısal olarak tirozin spesifik protein kinazlara benzer. ANP ve BNP membrana bağlı guanilat siklazı aktive eder. - Sitozolik Guanilat Siklaz: Bu enzim nitrik oksid (NO) ile stimüle olur ve sadece NO‛in etkilerine aracılık eder. Bu sistemdeki sekonder mesajcı cGMP dir ve sitozolde inaktif formdaki protein kinaz G‛yi aktifler. • cGMP intestinal bir peptid olan guanilin tarafından uyarılan bir reseptörün bileşeni olarak da yer alır. Bu reseptör E.Coli‛nin ısıya dayanıklı endotoksiniyle ve diğer gram (-) bakterilerce de uyarılır. Artmış cGMP barsakta Cl sekresyonunu artırır, su geri emilimi azalır ve diare oluşur. • E. coli‛nin ısıya dayanaksız endotoksini ise aynen kolera toksini gibi cAMP üzerinden diareye yol açar.



KARBONHİDRATLAR 59. Galaktoz esansiyel değildir, galaktoz diet ile kısıtlansa bile UDP-heksoz-4-epimeraz ile glukozdan oluşabilir. 60. İnsanlardaki ş e k e r l e r i n b ü y ü k ç o ğ u n l u ğ u D formundadır. L-fukoz (glikoproteinlerde) ve Lidüronik asit (glikozaminoglikanlarda) kaydadeğer iki istisnadır. 61. İndirgeyici bir şeker Benedict solüsyonu gibi kimyasal ayıraçlarla reaksiyona girer. Bu test diğer indirgeyici heksozlar ve pentozlarla, ayrıca askorbik asit gibi indirgeyici maddelerle de yanlış pozitif sonuç verdiğinden özgün değildir. 62. Sakkarozdaki glikozid bağı serbest aldehid veya keton grubu içermez, bu yüzden sakkaroz indirgeyici değildir.



69



63. Monosakkaridlerin oksidayonu ile üronik asitler (glukoz ---> glukronik asit, galaktoz ---> galakturonik asit) oluşur. 64. Şekerlerin indirgenmesi ile alkol şekerler oluşur, bunlara polioller denir. Örneğin glukoz ----> sorbitole (glukitol), fruktoz ---> sorbitol ve mannitole indirgenir. 65. Glikoproteinler oluşurken karbonhidratlar, serin veya treonin aminoasitlerinin -OH grubu ile glikozid bağı yapıyorsa O-glikozid, eğer bu bağ asparjin‛in –NH2 grubu ile oluşuyorsa N-glikozid denir. N-bağlı glikozidlerin sentezi için ayrıca lipid yapısında olan dolikol ve onun fosforile türevi olan dolikol pirofosfata gereksinim vardır. Bazı maddeler glikozillenme ile ilgili görevleri olan enzimleri inhibe ederek glikoprotein oluşumunu engellerler. Bu maddeler N-glikozid oluşumunu bozarken, O-glikozid oluşumunu etkilemezler.



66. GLİKOPROTEİN OLUŞUMUNU BOZAN İNHİBİTÖRLER İnhibitör Tunikamisin



Etki yeri Dolikol-P‛a şeker bağlanmasını inhibe eder



Deoksinojirimisin Glikozidaz I-II inhibitörü Swainzonin



Mannozidaz II inhbitörü



67. Galaktoz ve glukoz mukoza hücresi içine aktif transportla alınırken bu işlemi ileri derecede özgün bir protein (sodyum glukoz taşıyıcı-1 = SGLT-1) kompleksi olan Na + - monosakkarit kotransport sistemi sağlar. Fruktoz‛un barsaklardan emilimi ise Na+ - bağımsız kolaylaştırılmış diffüzyonla, glukoz taşıyıcı-5 (GLT-5) ile olur. • Na + - monosakkarit kotransport sistemi bitkisel bir glikozid olan florhizin ile, Na+- bağımsız kolaylaştırılmış diffüzyon sistem ise sitokalazin B ile inhibe edilmektedir. 68. GLUT1: Eritrosit, damar endotel hücrelerinde ve plasentada yer alan, bazal glukoz transportundan sorumlu olan taşıyıcıdır. GLUT2: Karaciğer, pankreasta glukozun hızlı yakalanması ve salınmasını sağlayan taşıyıcıdır. GLUT3: Glukoza affinitesi en yüksek olan, temel olarak beyin nöronlarında glukozun yakalanması ve transportunu gerçekleştiren taşıyıcıdır. GLUT4: Yağ dokusu ve kaslarda taşıyıcıdır. İnsülinle uyarılabilen tek taşıyıcı GLUT-4 ‘tür. GLUT5: İnce barsakta fruktozun taşınımını gerçekleştirir. GLUT7: Karaciğerde mikrozomal fraksiyonda yer alır. Endoplazmik retikulumdan glukozun salınımını gerçekleştirir. 69. Kan şekerinin düzenleyen başlıca organ karaciğerdir. Tokluk durumunda, yüksek miktarlarda gelen glukoz, glukokinaz ile glikoliz ve glukojen sentezi için gerekli olan glukoz 6-P‛a dönüştürülür. Açlık durumunda ise glukoz-6 fosfataz enzimi aracılığı ile karaciğerden kana glukoz çıkışı sağlanır. 70. Fosfofruktokinaz-1 (PFK-1) enzimi glikolizin en önemli hız kısıtlayıcı basamağı olup çeşitli faktörlerle düzenlenir. ATP ve sitrat bu basamağı inhibe ederken,



70



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



ADP, AMP ve fruktoz-2,6-bifosfat stimüle eder. 71. Gliseraldehid-3-fosfat dehidrogenaz İodoasetat ile inhibe olurken, Enolaz enzimi ise sodyumflorür veya florür iyonları tarafından inhibe olur. 72.



2-3-DPG ARTTIRAN DURUMLAR



2-3-DPG AZALTAN DURUMLAR



Kronik AKC hastalıkları



Asidoz (Diabetik prekoma ve koma)



Konjenital kalp hastalıkları



Hipofosfatemi



Anemiler Yükseğe çıkıldığı zaman Hiperfosfatemide Alkalozda



73. Arsenik, glikolizi bozmazken, fosfogliserat kinaz basamağında üretilen ATP‛yi engeller. Böylece arsenik substrat düzeyinde fosforilasyonu bozan bir ayırıcıdır. 74. Enolaz, florid ile inhibe olur, bu özellikten yararlanarak glukoz ölçümünde sodyum florid içeren antikoagulanlar kullanılırsa tüp içinde meydana gelebilecek glikoliz bloke edilmiş olur. 75. Karaciğerde pirüvat kinaz, fosfofruktokinaz reaksiyonun ürünü olan fruktoz-1,6-bifosfat tarafından aktive edilir. Bu düzenleme şekli daha yaygın olan negatif feed-back‛in aksine feed-forward (ileri besleme) tarzındadır. 76. Glikolitik yoldaki enzim defektlerinin %95‛i pirüvat kinaz eksikliğidir. Pirüvat kinaz enzim eksikliği olan hastaların birçoğunda spesifik enzim defektine bağlı olarak ağırlığı değişen hemolitik anemi görülür. 77. Civa pirüvat dehidrogenazı yarışmasız bir şekilde inhibe eder. Böylece piruvat asetil KoA‛ya dönüşemez ve LDH enzimi ile laktat oluşumu artar. 78. Glukoneogenezde ilk enzim olan ve mitokondride bulunan pirüvat karboksilazın allosterik aktivatörü asetil KoA‛dır. 79. Kaslarda piruvat karboksilaz ve glukoz 6-fosfataz bulunmadığı için kaslar glukoneogenez yapamaz. 80. Lösin, lizin gibi saf ketojenik aminoasitler, ürik asit, asetil KoA, asetoasetat, 3-OH-bütirat, çift karbon sayılı yağ asitleri ve kolesterol gibi maddelerden glukoz elde edilemez. 81. Glikojen yokluğunda “glikogenin” adlı özel bir protein glukoz kalıntılarınının alıcısı olarak rol alabilir. Özel bir tirozin yan zincirinin hidroksil grubu başlangıçta glikozil ünitelerinin eklendiği yerdir. 82. Yemeklerden sonra glukoz 6-fosfatın artmasına bağlı olarak glikojen sentaz allosterik olarak aktive edilmektedir.



Glikoliz ve Aşamaları



83. Glukagon veya epinefrin hepatosit reseptörüne veya epinefrinin kas reseptörüne bağlanması adenilat siklazın aktive olmasına neden olur. Aktive olan adenilat siklaz, cAMP sentezini katalizler ve cAMP‛ye bağımlı protein kinazlar aktive olur. Protein kinaz da glikojen fosforilazı fosforilleyerek aktive eder.



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



84. Glikojenolizi ve TCA siklüsünü hızlandıran element kalsiyumdur.



85. GLİKOJEN DEPO HASTALIKLARI • Tip 0: Aglikojenoz, glikojen sentetaz eksiktir. Açlık hipoglisemisi vardır. Hastalarda hipoglisemik konvülsiyonlar ve buna bağlı mental retardasyon olabilir. Hastalarda yemek sonrası veya glukoz verilmesini takiben uzun süre hiperglisemi izlenir. • Tip I: Von Gierke hastalığında glukoz 6-fosfataz eksikliği söz konusudur. Açlık hipoglisemisi, hiperlipidemi ve buna bağlı hepatomegali söz konusudur. Von Gierke de kesinlikle splenomegali olmaz. Karaciğer laktik asitten glukoz yapamadığı için hiperlaktikasidemi görülür. Hekzos monofosfat yolunun hiperaktivitesi ile hiperürisemi eşlik eder. • Tip II: Pompei hastalığı, lizozomal bir enzim olan α-1,4 glukozidaz (asid maltaz) enziminin eksikliği neticesinde sitozoldeki vakuollerde aşırı miktarda glikojen birikmesi ile karekterize son derece önemli bir hastalıktır. Kalp, karaciğer ve kaslar etkilenmektedir. Ciddi şekilde kardiyomegalisi olan hastalar erken çocukluk döneminde kaybedilmektedirler. • Tip III: Forbes (Cori) hastalığı, dal yıkıcı enzimin (amilo1-6 glukozidaz) eksikliğine bağlı, prognozu en hafif ve en sık görülen glikojen depo hastalığıdır. • Tip IV: Anderson hastalığı, dal yapıcı enzim (glikozil α-4:6 transferaz) eksikliği. Jüvenil tipinde ilerleyen siroz görülmektedir. • Tip V: Mc Ardle hastalığı, kas fosforilaz eksikliği iskelet kaslarında aşırı derecede glikojen depolanması ve egzersize karşı belirgin bir şekilde azalmış tolerans ve miyglobinüri gözlenmektedir. • Tip VII: Tarui hastalığında, fosfofruktokinaz etkilenmiştir. Hemoliz görülmektedir. • Tip VIII: İnaktif karaciğer fosforilaz enzimi ile karekterizedir. Santral sinir siteminde glikojen birikimi görülen tek glikojen depo hastalığıdır. 86.



GLİKOZAMİNOGLİKENLER • GAGların sentezi endoplazmik retikulum ve golgide gerçekleşir • Vücutta en çok bulunan GAG kondroitin sülfattır. • Asit şeker ( üronik asit ) içermeyen GAG keratan sülfattır. • Hyalüronik asid hariç bütün GAGlar, kovalan olarak bir proteine bağlanarak proteoglikan birimlerini oluştururlar, ayrıca kükürt içermeyen tek GAG hyalüronik asittir. • Sülfat birimleri açısından en zengin olan ve diğer GAG‛ların aksine hücre içi bileşini olan GAG heparindir. • Bazal membranların yapısında yer alan GAG Heparan sülfattır. • Bitki ve memelilerde (kobaylar ve primatlar hariç) glukronik asit C vitaminin öncüsüdür. İnsanlarda D-glukronik asitten L-askorbik asid sentezleyen L-glukonolakton oksidaz bulunmadığı için C vitamini esansiyeldir.



87. NADP bağımlı Ksilitol dehidrogenaz eksikliğinde esansiyel pentozüri görülür ve hastaların idrarında bol miktarda L-Ksilüloz görülür.



88.



71



MUKOPOLİSAKKARİOZLAR • Hurler sendromu (MPS I H): - α-L-iduronidaz eksik olup en şiddetli formdur. Koroner arterlerde mukopolisakkarid birikimi sadece hurler sendromunda görülür. • Hunter sendromu (MPS II): - İduronat sülfataz eksik olup X‛e bağlı olarak kalıtılır. İşitme kaybı sıktır. • Sanfilippo Sendromu (MPS III tip A-D): - Hastalarda ağır sinir sistemi bozuklukları ve zeka geriliği görülür.



• Morquio Sendromu (MPS IV): - En ağır iskelet deformitesi bu tiptedir. Hastalarda en ciddi komplikasyon atlanto-axiyal dislokasyona bağlı bası olmasıdır. Keratan sülfat ve kondroitin sülfat birlikte arttığı tek durum. 89. Albümin hariç plazmadaki globüler proteinlerin hemen hemen hepsi glikoprotein yapısındadır. Plazma proteinleri Kc‛de sentezlenir ve depolanmadan 30-60 dakika içinde plazmaya salınır. 90. I hücre hastalığı (mukolipidoz II), mannoz kalıntılarını fosforilleme yeteneğinin bozuk olduğu ve iskelet anomalileri, eklemlerde hareket kısıtlılığı, kaba yüz görünümü ve ciddi psikomotor bozukluklar ile seyreden nadir bir hastalıktır. 91. Fazla fruktozlu diet: hiperürisemi ve klinik olarak gut hastalığına neden olabilir. 92. Fruktokinaz yokluğunda beniğn asemptomatik, bir hastalık olan essansiyel fruktozüri görülür. 93. Fruktoz I-P aldolaz (aldolaz-B) eksikliği; Herediter früktoz intoleransı olarak bilinir. 94. Diyabette görülen katarakt oluşumu, periferal nöropati, nefropati ve retinopatiye yol açan damarsal sorunlar sorbitol birikiminden kaynaklanır. 95. Galaktokinaz eksikliğinde galaktozemi, galaktozüri ve klinik olarak sadece katarakt görülür. 96. Galaktoz 1-fosfat üridiltransferaz enzimin eksikliğinde klasik galaktozemi görülür. Galaktoz 1fosfat ve galaktitolün sinir dokusu, lens, karaciğer ve böbrek hücrelerinde birikmesi ile doku hasarı, zeka geriliği ve katarakt oluşumu görülür. 97. Hekzos monofosfat yolu, sitozolde gerçekleşir ve biyokimyasal reaksiyonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH ‘ın hücredeki ihtiyacını karşılar. Bu yolda ayrıca nükleotid sentezi için gerekli olan ribozfosfatlar üretilir ve üç ila yedi karbonlu şekerlerin metabolik kullanımını sağlanır. Bu yolda ATP sentez veya tüketimi yoktur. 98. NADPH, NADH gibi yüksek enerjili bir molekül olarak kabul edilir, ancak ETZ‛ye girmez. Daha çok indirgeyici biyosentezde kullanılmaktadır. 99. NADPH, glutatyonun indirgenmesinde rol alır ve antioksidan savunmaya katkıda bulunur. 100.Karaciğer mikrozomal sitokrom P-450 mono-oksijenaz sistemi için NADPH varlığı kritiktir. 101.İmmun bir uyarı, kemotaktik faktörler veya fagosite edilebilir partiküllerle nötrofilleri aktive ederek membrana bağlı NADPH oksidaz enzim sistemini uyarmaktadır. Membrana bağlı NADPH oksidaz eksikliğinde kronik granülomatozis görülür.



72



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



102.Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz (G6PD) eksikliği oksidan ajanların detoksifiye edilememesi sonucu oluşan hemolitik anemi ile karekterize doğumsal bir hastalıktır. G6PD eksiklği hemolitik anemiye en sık neden olan enzim anomalisidir.



PROTEİNLER 103.Hangisi ninhidrin ile reaksiyona girmez ? prolin bir imino asit olduğu için ninhidrin ile sarı renkli bir kompleks meydana getirir. 104.Bir proteinin D ve L formu birbirlerinin ayna görüntüsünü meydana getirmektedir. Bu iki forma stereoizomer, optik izomer veya enantiyomerler denir. Sadece Glisin de asimetrik karbon atomu bulunmadığı için bu molekül optikçe inaktiftir, yani polarize ışık düzlemini çeviremez. 105.Hangisi saf ketojeniktir ? Lösin ve Lizin 106.Hangisi yarı esansiyeldir ? Histidin ve arjinin 107.Tamponlama gücü en yüksek a.a ? Histidin 108.Hangisi NO ve ürenin kaynağıdır ? arjinin 109.Ürenin sadece KC de sentezlenmesinin sebebi ? Arjinaz enziminin KC de bulunması 110.İkincil habercisi cGMP olan ? NO, ANP ve BNP 111.Hangisi asidik ( veya dikarboksilik ) tir ? glutamat ve aspartat 112.Plazma konsantrasyonu en yüksek olan aa ? glutamin 113. Protein sentezini başlatan aa ? metyonin ( f-met ) 114.Fosforun bağlandığı aa ler ? serin, tirozin



treonin ve



115.Sülfhidril grubu ile proteinlerin yapsında önemli olan aa ? sistein 116.Hidroksil grubu ile proteinleirn yapsında önemli olan aa ? serin 117.Taurinin kaynağı ? sistein 118.Tip I kollajen ve kemik yıkımında idararda artan türev aa ? hidroksiprolin 119.Kas harabiyetinde idrarda artan ? 3-metilhistidin 1 2 0 . K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörleri ve osteokalsinde önemli olan türev aa ? γ-karboksi glutamat 121.Elastinin çapraz bağlarında yer alan, bu moleküle esnekliği veren ? desmozin (dört adet lizin aa‛den mg) 122.Hangisi peptid bağının özelliği değildir ? esnektir veya Cis formundadır



123.Hangisi primer yapının karekteristik bağıdır ? Peptid 124.Hangisi sekonder yapının karekteristik bağıdır ? Hidrojen 125.Proteinler denatüre olduğunda sağlam kalan bağ ? Proteinler denatüre edildiklerinde peptid bağları dışındaki diğer bağlar parçalanmaktadır. Hidrojen bağları (sekonder yapı) bozulmuşsa denaturasyon denir. 126.Aminoasidlerin, peptidlerin analizinde iyon değiştirme kromatografisi, yüksek voltaj elektroforezi, jel filtrasyonu, poliakrilamid jel elektroforezi ve HPLC gibi yöntemler kullanılmaktadır. 127.Hangisi ile aa ler ayrılamaz ? düz elektroforez 128.Amiloidoz ve Prion hastalıkları protein katlanma bozukluklarına örnektir. Prionlar nükleik asit içermeyen infeksiyöz proteinlerdir. Anormal prion proteini (PrPsc) primer yapısı normal ancak tersiyer yapısı yanlış olan bir proteindir. Insan matür prion proteini PrPc α-heliks yapısındadır, anormal prion proteini PrPsc ise βtabakadır. Organzimaya anormal PrPsc‛nin girmesiyle, organizmada üretilen normal PrPc‛lerde anormal katlanmaya başlar. Lizozomal enzimler anormal prion proteini PrPsc‛yi yıkamazlar. Hücrede PrPsc birikmeye başlar ve buna bağlı olarak ya apopitoz izlenir veya transmissible spongioform encephalopatiler ortaya çıkar. Hastalarda progresif demans, ataxi ve nörolojik defektler ortaya çıkar. Tüm prion hastalıklarının gelişim çok yavaştır fakat hepsi fataldir. Insanda görülen başlıca prion hastalıkları Kuru, Creutzfeld-Jakob hastalığı, Gertsmann-Straussler-scheinker hastalığı) ve fatal ailesel insomnia‛dır. 129.İnsan vücudunda en fazla bulunan protein ? Kollagen 130.Osteolitik göstergeler: Asid fosfataz, idrar Ca, idrar hidroksiprolin, idrar hidroksilizin, glikozidhidroksilizin, C-terminal telopeptid (Crosslaps) (idrar-serum), piridinyum çapraz bağları (pyridinium cross-links) ve N-terminal telopeptid (Ntx) (idrar). Bu son üç bileşik hidroksiprolin düzeylerine göre daha değerli birer göstergedir. 131.Kemik yapımını yani osteoblastik aktiviteyi gösterenler ise, kemikte en fazla bulunan nonkollajen protein olan Osteokalsin, total Alkalen fosfataz ve bunun kemik izoenzimi, ayrıca C-terminal ve N-terminal prokollajen I‛dir. 132.Tip I Kollagen; kemik, tendon ve kornea gibi sert dokularda Ti p I V ; Bazal membranlarda bulunmaktadır. 133.Skorbüt hastalığında, Vitamin C eksikliğinde Prolil hidroksilaz enziminin demiri ferri formunda olduğundan



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



73



hidroksilasyon işlemi bozulur ve prokollagen sentezi azalır. Anormal kemik gelişimi, yara iyileşmesinde gecikme ve deri kapillerindeki frajiliteye bağlı olarak kanamalar görülür.



hastalığında orta ve ciddi derecede bir hemolitik anemi görülür. Dört gen de kusur varsa maternal yaşamın en önemli Hb olan HbF sentezi için α globin sentezlenemediğinden Hidrops fötalis olur.



134.Ehlers-Danlos (tip VI) sendromunda Lizil hidroksilaz enzimi eksikliğine bağlı olarak hidroksilizin içeriği azalmış olan yetersiz bir kollagen sentezi meydana gelir. Bu sendromda kas ve kemiklere ait deformasyonlar, özellikle eklemlerde hipermobilite, hiperelastik deri ve yara iyileşmesinde gecikme bulunmaktadır.



• β- Thalasemi: β-globin 11. kromozomdadır bir tanesi eksik ise β-thalasemi minör, ikisi de eksik ise -thalasemi majör denir. Minör formda çok fazla sorun çıkmaz ancak majör formunda, doğumda gayet sağlıklı görülen çocuklarda ilk yılda ciddi bir anemi görülür. Düzenli olarak kan transfüzyonu aşırı demir yüklenmesi nedeni ile ( hemokromatoz ) 15-25 yaşlarda ölüm görülmektedir. En sık ölüm sebebi kalp yet.



135.Elastin hidroksiprolin ve hidroksilizin açısından fakirdir. Çapraz bağlar lizin içerir. Dört ayrı lizil kalıntısı birleşerek Desmozin bağını meydana getirir. Bu bağlar elastinin esnekliğini verir. 136.α-1-Antitripsin proteolitik enzimleri inhibe eder. Bu protein elastini yıkan ve güçlü bir proteaz olan nötrofil elastazı inhibe etmektedir. α-1-Antitripsin eksikliğinde nötrofil elastaz elastini yıkar ve panasineer amfizem meydana gelir. 137.α-Keratinler Saç, tırnak ve memelilerin dış epidermal tabakasında bulunur sisteinden zengindir. 138.Kalp primer enerji kaynağı olarak glukoz yerine yağ asitlerini kullanan tek organdır 139.Hemoglobin; Oksijen molekülü distal his ile demir atomu arasındadır. Hb ‘in oksijen dissosiyasyon eğrisi sigmoidaldir. Dokularda pH azalması veya yüksek pCO2, anemilerde ve kronik hipoksemilerde, anaerobik glikoliz metabolizmasındaki artma ile Eritrosit içi 2,3-BPG düzeyinin artması ve ısı artışı gibi durumularda Hb ‘in oksijene ilgisi azalır ve eğri sağa kayar. Hem molekülünün yapısındaki Fe Methemoglobin mg.



+2



yerine Fe



+3



gelirse



Eritrositte bulunan ve methemoglobin oluşumunu önleyen; NADH-Sitokrom b5 redüktaz. 140.Siyanür zehirlenmesinde Amil Nitrat verilerek demir Fe+3 haline getirilir, methemoglobin oluşumu sağlanarak siyanür bağlanır ve ETZ nin bozulması önlenir. Daha sonra methemoglobinemiyi düzeltmek için redüktan bir madde olan metilen mavisi ve Vit C kullanılır. 141.Karbonmonoksit (CO), Hb demirine bağlanırsa Karbonmonoksi-Hb meydana gelir. Ortamdaki çok düşük bir konsantrasyondaki CO bile, karbonmonoksiHb oluşmasına ve eğrinin sola kaymasına sebep olur. Hiperbole benzeyen eğri meydana gelir ve oksijenin dokulara bırakılması güçleşir. % 60 ın üzerinde karbonmonoksi-Hb konsantrasyonları fataldir. CO zehirlenmesinin tedavisinde CO dissosiyasyonunu kolaylaştıran oksijen uygulanır. 142. Hemoglobinopatiler • Orak hücre anemisinde Hb ‘nin β zincirinde 6. aa olan glutamat yerine valin geçerek HbS mg. Elektroforez hızı HbA ya göre daha yavaş, HbS ‘in deoksijene formu sudaki çözünürlüğü azalmıştır, eritrosit orak şeklini almıştır ve şekli bozulan eritrositler kapillerlerde lokalize infarktlara neden olur. • Bütün Hemolitik anemi taşıyıcılarında sıtmaya karşı direnç mevcuttur. • HbC hastalığında 6. aa olan glutamat yerine lizin geçer ve elektroforezde en yavaş hareket eden hemoglobin türü oluşur. • α- Thalasemiler: Her bireyin 16. kromozom çiftinde ikişer tane olmak üzere dört adet -globin genomu bulunmaktadır. Üç gen bozukluğunda görülen HbH



• Monoklonal artışın en sık sebebi idiopatik monoklonal gamopatidir. Malign hastalığı olan vakalarda ise her üç hastadan ikisi Multipl myelomdur. Multipl myelomda hafif zincirleri sentezlenmiş ve ağır zincir ihtiva etmeyen ve 60 °C ‘lik ısıya dayanıklı Bence Jones proteini artmaktadır 143.İg G; grupları klasik kompleman yolunu aktivasyon güçlerine göre sıralandığında İg G3> İg G1> İg G2 şeklindedir. İg G4 kompleman yolunu aktive edemez. • İg A; yeni doğanları intestinal infeksiyonlardan korur. Sekretuar İg A barsak ve bronş membranları ile laktasyondaki meme duktusları gibi dokularda sentezlenmektedir. Selektif İg A eksikliği primer immun yetmezliklerin en sık görülen şeklidir . Ayrıca uzun süreli fenitoin kullanan hastalarda da İg A eksikliğine ve D vitamini eksikliğine oldukça sık rastlanmaktadır. • İg M; Neonatal dönemde sentez edilen ilk İg ‘dir. Klasik kompleman aktivitesini başlatan en önemli İg ‘dir. Eritrosit yüzey antijenlerine karşı oluşan soğuk antikorlar bu sınıftandır. Akut enfeksiyon döneminde ilk sentezlenen antikordur. • İg E; saman nezlesi, astım, egzema ve ürtiker gibi allerjik olaylarda görülen vasküler permeabilite artışından sorumludur. Tip I anaflaksinin mediatörüdür. Bazofil ve mast hücre yüzey membranlarında bulunur. 144.İmmunglobülinler konsantrasyona göre sıralandıklarında İgG>İgA>İgM>İgD>İgE 145.Klasik kompleman yolu, antijen-antikor kompleksi ve C 1 ile başlamaktadır. • C 3a ve C 5a hem kemotaktik hemde anafilatoksik etkilidirler. Ancak C 5a, C 3a ya göre 1000 defa daha güçlü bir etki gösterir. • Alternatif yol, gram - bakterilerin endotoksinlerin C 3b ile bağlanması neticesinde başlar. • C 5b, C 6, C 7 ve C 8 proteinlerinin oluşturduğu komplekse C 9 proteinin bağlanması ile membran atak kompleksi meydana gelmektedir. Bu kompleks, bakteri dış duvarında porların oluşmasına ve membran permeabilitesinde artışa neden olur, böylece bakteri parçalanır. • Kompleman yolu ile ilgili en sık görülen hastalık herediter anjiodemdir. Bu hastalıkta C-1q esteraz inhibitör eksikliği mevcuttur. • Neisseria cinsi bakteri enfeksiyonlarında C 5, C 6, C 7, C 8 ve C 9 (MAC) eksikliği görülmektedir 146.Serum protein elektroforezi ile plazma elektroforezi arasındaki en önemli fark fibrinojendir. Serum antikoagülan kullanılmadan alınan düz kan örneğinden elde edildiği için fibrinojen gibi pıhtılaşma faktörleri



74



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



bulunmaz. Plazma ise antikoagülanlı tüpten elde edildiği için fibrinojen içerir. • Albümin; Ka raciğerde sentezlenir onkotik basıncını sağlanmsaı ve vücudumuzda çeşitli moleküllerin transportunda rol oynayan en önemli proteindir. Bu protein; Cu, Ca, Mg ve Zn gibi iyonları, bilirubini, hem gurubunu , hormonları ( steroid hormonlar, kortizol, aldosteron, T 3 ve T 4 vb), yağ asidlerini (oleat ve palmitat) ve çeşitli ilaçları (salisilat, warfarin, sülfonamidleri ) taşımaktadır. 147.Dehidratasyon albümin artışına neden olan bir durumdur. • Hipoalbüminemi; Deri, gastrointestinal sistem ve böbrek yolu ile kayıplara bağlı olabildiği gibi; Karaciğer hasarına, malabsorbsiyona ve malnütrisyona bağlı sentezin azaldığı durumlarda görülür. Ayrıca doku harabiyetine yol açan inflamatuar hastalıklar gibi katabolizmanın arttığı durumlarda da görülür. • Albümin ölçümünde klasik yöntem, Bromkrezol yeşili (Bromcresol green BCG) gibi anyonik boyalarla pH 4,2 de albüminin bağlanması ve verdiği absorbansın 628 nm de spektrofotometrik ölçümüdür 148. Akut faz proteinleri • Akut bir inflamasyona veya doku harabiyetine bağlı olarak bazı proteinlerin plazma düzeyleri kısa bir süre içerisinde değişmektedir, C-Reaktif protein 4-6 saat ( en erken ), seruloplazmin ( en geç) düzeyi 4-5 günde yükselmektedir. • Akut inflamasyonda düzeyleri azalan prealbümin, albümin, retinol bağlayıcı protein ve transferrin negatif akut faz reaktanlarıdır. • Prealbümin (transtiretin); elektroforezde albüminden hızlı hareket eder. Ayrıca total parenteral nütrisyon, protein enerji malnütrusyonu gibi beslenme ile ilgil durumların takibinde kullanılan en değerli parametredir. Bu açıdan diğer proteinlerden üstün olmasının nedeni yapısında esansiyel aminoasitlerin / esansiyel olmayanlara oranının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. • α1-Antitripsin; Bir diğer adı ile α1-Proteinaz inhibitör, bir akut faz reaktanıdır ve antiproteinaz aktivitesi bulunmaktadır, elastaz ve kollajenazı inhibe etmekte



ve kimotripsin, kallikrein, renin, ürokinaz, plazmin ve trombini bağlamaktadır. Eksikliğinde panasiner tipte anfizem görülür. Hepatositlerin endoplazmik retikulum sisternalarında anormal yapıda α 1 Antitripsin moleküllerinin birikmesi ile önce hepatit ve daha sonra karaciğer sirozu gelişebilmektedir. • Sialik asit plazmada bulunan birçok glikoproteinin önemli bir yapı taşı olan ve N-asetil nöraminik asit ile aynı aileden gelen dokuz karbonlu bir şekerdir. Bu şeker birimi proteinlerin yapısından ayrıldığında proteinlerin yarı ömrü dolar ve karaciğere alınıp yıkılırlar. • Hangisi akut faz reaktanı değildir ; α2-Makroglobülin ve hemopeksin • Karaciğerde sentez edilen haptoglobin plazmada serbest oksihemoglobini bağlamaktadır. HaptoglobinHb kompleksinin molekül ağırlığı yüksek olduğu için bu molekül böbreklerden Hb kaybını ve dolayısı ile demirin atılmasını önlemektedir. Hemolizde haptoglobin seviyesi azalır. • Plazmada bulunan serbest Hem ve methem molekülleri hemopeksin tarafından bağlanabilmektedir. • Hemolizde seri bir şekilde arka arkaya yapılan hemopeksin ölçümleri haptoglobine göre daha değerli bir göstergedir. • Seruloplazmin; En geç tepkime veren akut faz reaktanıdır karaciğerde sentezlenmekte ve yine yapısındaki sialik asitin uzaklaştırılması ile Kc de yıkılmaktadır. • Seruloplazmin Ferro demiri ( Fe +2 ), ferri ( Fe +3 ) formuna okside ettiği için Ferro-oksidaz olarak da bilinmektedir. Benzer bir şekilde bir seruloplazmin analoğu olan Hephastin‛de aynı reaksiyonu düzenler. • Kanda serbest bakırın taşıyıcısı seruloplazmin değil albümindir !!!. 149.Wilson sirozunda, serum seruloplazmin düzeyi düşük, dokularda ve idrarla atılan bakır düzeyi ise yüksek bulunmuştur. Yüksek miktarda bulunan bakır, böbrek, beyin ve gözde ( Kayser-Fleischer halkası ) birikerek toksik olmaktadır. Artan bakır için D-penisilamin gibi şelatlayıcı ajanlar kullanılmaktadır. 150.Menkes sendromu; barsaklardan bakır emiliminde ve hücre içine bakır taşınmasındaki kusur nedeni ile plazma ve karaciğer Cu düzeyleri azalmıştır. X ‘e bağlı ressesif olan ve erkek bebeklerde ölümle sonuçlanan bu hastalıkta, bakırlı enzimler olan tirozinaz, lizil oksidaz ve dopamin β-hidroksilaz gibi enzimlerinin fonksiyonlarının bozulması neticesinde saç yapısında değişiklikler, depigmantasyon ve kollajen ile elastin yapısında bozukluklar görülmektedir. 151.Osteogonozis imperfekta; Kemik kitlesinde jeneralize azalma (osteopeni) ile karakterize bir hastalıktır. Tip 1 prokollajeni kodlayan 2 genden birinde hata vardır. Tek bir glisinin mutasyon ile sisteine dönüşmesiyle oluşur. Hastalarda, aşırı kırılgan kemikler, diş anormallikleri, yara iyileşmesinde gecikme ve sırtta kamburlaşma, mavi sklera ve işitme kaybı izlenir. 152.Marfan sendromu (araknodaktili); 15. Kromozomda mutasyonlar izlenir 15. Kromozom glikoprotein yapılı “fibrillin”i kodlar. Bu hastalarda fibrillin defekti var. Elastik liflerde bozukluk olup uzun ve ince ekstremiteler, Lens subluksasyonu (ektopia lentis), iskelet kası deformiteleri, aort anevrizması gibi



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



kardiyovasküler problemler izlenir. 153.Transferrin; demir ve bakırın bağlanmasında fizyolojik öneme sahiptir. Negatif akut faz reaktanı olan transferrine demirin bağlanabilmesi için ferro demirin seruloplazmin ( ferrooksidaz ) tarafından okside edilmesi gerekmektedir. 154.Beyinde LDH izoenzimlerinin tamamı bulunmasına rağmen, beyin hastalıklarında kanda LDH değişmez. • Megaloblastk anemi total LDH ın en çok arttığı durumdur.



158. AMİ geçiren hastalarda zamana karşı kardiak marker ilişkileri Artışı



Maksimum seviye



Normale dönüş



CK



6-8 saat



18-24 saat



2 - 3 gün



CK-MB



3-4 saat



10-18 saat



1,5 - 2 gün



SGOT



8-10 saat



24-48 saat



3-7 gün



LDH



24 saat



48-72 saat



6-10 gün



155.Karaciğer hastalıklarında tanıda kullanılan enzimler • SGPT (ALT), SGOT (AST), LDH, glutamat d e h i d r o j e n a z , alkol dehidrojenaz, izositrat dehidrojenaz ve malat dehidrojenaz karaciğer hücre (hepatosit) lezyonunu yansıtmaktadır.



LDH 1 (HBD)



24 saat



72-144 saat



10 - 12 gün



Myoglobin



6-8 saat



12 - 24 saat



• Alkalen fosfataz, GGT, 5‛-nükleotidaz ve lösin amino peptidaz kolestazın tanısında kullanılmaktadır.



2-3 saat



Troponin I



20-24 saat



4 - 14 gün



• SGOT ve SGPT toksik ve inflamatuar karaciğer hastalıklarının göstergesidir.



4-6 saat



Troponin T



3-4 saat



20-24 saat



4 - 14 gün



• Enzim düzeylerinin 6 - 12 ay yüksek düzeylerde seyretmesi kronikleşme belirtisidir. • Masif nekrotizan hepatit olan fulminan hepatitte serum enzim düzeyleri ilk birkaç günde artmakta sonra hızla azalmaktadır. Transaminaz‛ların azalması sağlam hücre kalmadığının bir göstergesidir. 156.Biliyer obstrüksiyonda alkalen fosfataz sentezi artmaktadır. Alkalen fosfataz osteoblastik aktivite artışından etkilendiği için, ayrıca hamilelerde 3. trimesterde artan plasental izoenzimi neden ile spesifik değildir. Çocuklarda büyüme çağında fizyolojik olarak yüksek olduğu için kolestaz tanısında 5‛-nükleotidaz daha değerlidir. • GGT (gama-glutamil-transferaz veya transpeptidaz): Hepatositler ve renal tübül hücrelerinde bol miktarda bulunur. γGT enzimi obstruktif sarılıkları ve kolesistiti göstermede ALP, 5‛-nükleotidaz, lösin aminopeptidaz dan çok daha değerlidir. GGT tüm bu enzim markırlardan erken yükselir ve uzun süreler yüksek kalır. 157.GGT (gama-glutamil-transferaz veya transpeptidaz): 1- Kolestazın en iyi göstergesi, 2- Alkolik hepatitin en iyi göstergesi, 3- Hücre membranlarından, peptidleri ve aminoasitleri taşır, 4- KC tm de en spesifik artan enzimdir.



75



159.Kas harabiyetini gösteren en iyi ve en çok kullanılan enzim testi total CK ölçümüdür. Özellikle kas liflerinde nekrozla giden hastalıklarda (ör. müsküler distrofiler, polimiyosit ve rabdomiyolizis) total CK en yüksek düzeylerine çıkar. 160.Müsküler distrofiler; Duchene tipi kas distrofisi, X‛ e bağlı resesif bir bozukluktur. Buna anormal distrofin geni yol açar. 5 yaşından sonra kaslarda görülen ilerleyici zayıflıkla karakterizedir. Semptomlar başlamadan önce serum CK aktiviteleri yükselir ve sıklıkla normal üst değerin 10 katından fazla değerlere rastlanır. 161.Birçok ilaç ve kimyasal maddeler lokal veya yaygın kas harabiyetine yol açarak toksik miyopati oluşturabilir. Narkotik analjezikler, alkol, D -penisilamin, fibrik asit analogları ve hidroksimetil glutaril CoA ( HMG - CoA ) redüktaz inhibitörleri gibi ilaçların böyle etkileri olabilir. 162.Malign hiperpireksi ciddi seyirli toksik bir miyopatidir. Duyarlı kişilerde vücut ısısında hızlı bir şekilde yükselme, şok ve konvülsiyonlar olur. Genellikle genel anestezide, bazen sadece kas gevşetici alanlarda da ortaya çıkmaktadır. Nöbetler esnasında serum CK aktiviteleri yüksektir. Genetik bir bozukluktur. Ryanodine reseptör genindeki (19q12-13) mutasyonların hastalıktan sorumlu olduğu düşünülmektedir. Ryanodine reseptörleri sarkoplazmik retikulumdan kalsiyumun serbest bırakılmasını sağlar. Tedavisinde dantrolene kullanılır. 163.Cerrahi, intramüsküler enjeksiyonlar ve egzersiz sonu değişiklikler kaslarda travmaya yol açarak, enzimlerin salınımına neden olabilirler. Ameliyatlardan sonra CK değerleri yükselir ve eğer miyokard infarktüsü de şüphe ediliyorsa, CK - MB mutlaka ölçülmelidir. Özellikle akut ve kısa süreli şiddetli egzersizler sonucu serum CK değerlerinde yükselmeler görülebilir. Hipotiroidilerde total CK düzeyi artmaktadır. 164.Kemik Hastalıkları • Kemiğin Paget hastalığı Alkalen fosfatazın en çok yükseldiği (normal üst değerin 10 katından fazlasına çıkabilir) durumdur. Hem primer hem de sekonder kemik tümörlerinde alkalen fosfataz normal üst değerin 5 katı kadar yükselir. Osteomalazi ve



76



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



raşitizmde orta derecede artışlar olur. Kemik kırıklarının iyileşmesi esnasında geçici artışlar görülebilir. Osteoporoz‛ da osteoblastik aktivite artmadığı için serum alkalen fosfatazı genellikle normal bulunur. • Osteolitik aktivitenin arttığı meme kanseri, osteolitik sarkomlar ve multipl myelomun kemik metastazlarında ALP normal sınırlar içerisindedir, ancak asid fosfataz artmıştır. Prostat kanserinin kemik metastazlarında ALP ile birlikte asid fosfataz artmaktadır. 165.Neoplastik Hastalıklar • Kemik metastazı yapan prostat kanseri olgularının % 90 ‘nın da ACP düzeyleri artmaktadır. • Over ve pankreas kanserlerinde ALP ‘ın ısıya dayanıklı Regan izoenzimi yükselmektedir. • Primer karaciğer tümörü ve metastazlarında sadece karaciğere spesifik 5‛-nükleotidaz, lösin aminopeptidaz ve GGT artmaktadır. Fizyolojik değişikliklerden etkilenmeyen GGT karaciğer hasarının önemli bir belirleyicisidir. • Amilaz pankreas kanserlerinde artmakta, ancak Lipaz daha değerlidir. • Neoplastik dokularda hücre proliferasyonu ve oksijen kullanımı arttığı için glikolizde görevli LDH, aldolaz ve fosfoheksoz izomeraz düzeyleri artmaktadır. 166.Hematolojik Bozukluklar • Glukoz 6-fosfat dehidrojenaz eksikliğinde eritrosit membran direncinde önemli bir yeri olan pentoz fosfat yolu bozulduğundan şiddetli bir hemolitik kriz görülmektedir. • Eritrositlerde transketolaz aktivitesi, tiamin eksikliğinde azalır (Tiyamin eksikliğinde tanı koydurucu). Transketolazın arttığı tek durum ise pernisyöz anemidir. • Riboflavin eksiliğinde ise eritrositlerde glutatyon redüktaz aktivitesinin azalması tanı koydurucudur. • Megaloblastik anemi ve lösemiler HBD‛ deki artışa sekonder LDH aktivitesinde artış olur. 167.Pseudokolinesteraz, karaciğer, pankreas, kalp, beyin beyaz materyalinde bulunur ve Organofosfat zehirlenmelerinde ve süksinil kolin apnesinde düzeyi azalır ve tanı koydurucudur. 168.İdrardaki Enzimler, normalde idrarda amilaz bulunur. Diğer serum enzimleri glomerulustan süzülemeyecek kadar büyüktürler. Tübüler hücrelerden kaynaklanan bazı enzimler, tübüler harabiyeti gösterirler. Özellikle böbrek transplantlarının rejeksiyonunda bu enzimler yararlıdır. N - asetil glukozaminidaz ( NAG ) bu amaçla kullanılır ancak pek fazla özgünlüğü yoktur. 169.Nöron Spesifik Enolaz (NSE); Özellikle çocuklardaki nöroblastom vakalarının yaklaşık %90‛nında serum NSE düzeyleri artar. Yüksek NSE düzeyleri prognozun kötüye gittiğini gösterir. 170. Prostat Spesifik Antijen; Organ spesifik, az sayıdaki tümör markerlarından biridir. PSA kallikrein ailesine mensup bir serin proteazdır. PSA, seminal sıvıdaki seminal vezikül spesifik proteini yıkarak seminal koagulumun likefaksiyonunu sağlar. Yani PSA tripsin ve kimotripsin benzeri aktiviteye sahiptir. PSA, prostat kanserinin erken teşhisi için etkili bir marker değildir. Çünkü PSA prostat dokusuna spesifiktir, kanserine değil.



171.Kalsitonin; en çok tiroid‛in ailesel medüller karsinomu taramalarında işe yaramaktadır. Bu hastalarda kalsitoninin bazal düzeyleri yükselmiştir. Kalsitonin düzeyleri tümörün volümü ve metastazlarıyla ilişkilidir. 172.hCG; Artan hCG düzeyleri, gebelik, trofoblastik hastalıklar ve Germ hücreli tümörlerde görülmektedir. hCG‛nin en yüksek düzeyleri (>1milyon IU/L) trofoblastik tümörlerde görülmektedir. hCG kan beyin bariyerini geçemediğinden, BOS‛ta artan hCG, beyin metastazını düşündürmelidir. 173.AFP; Hepatoselüler karsinom için marker olarak kullanılmaktadır. 174. Karbonhidrat markerlar • Yüksek moleküler ağırlıklı musinlerdir veya kan grubu antijenleridir. • CA 15-3 ve CA27-29 Meme karsinomu için marker olarak kullanılmaktadır. • CA-125 Over ve endometriyal karsinom için marker olarak kullanılmaktadır. • DU-PAN-2 Pankreas kanseri için marker olarak kullanılmaktadır. • CA 19-9, CA 242 ve CA 50 Kolorektal ve pankreas karsinomu için marker olarak kullanılmaktadır • CA 72-4 Gastrointestinal trakt ve over karsinomu için marker olarak kullanılmaktadır. 175.Östrojen ve Progesteron Reseptörü, pozitif olan hastalar, hormonal tedaviye cevap verirler. Östrojen ve progesteron reseptörü negatif olan hastalarda, hormonal tedavi yerine kemoterapi, radyoterapi gibi başka tedavi metotları tercih edilmelidir. Reseptör pozitif olan hastalarda yaşam süresi daha uzundur. 176.Gastrin, mide asit sekresyonunu, pepsinojen sekresyonunu ve intrensek faktör salınımını uyarır. Ayrıca mide motilitesini, mukozal gelişimi ve mide kan akımını da artırmaktadır. 177.Rennin (Kimozin) bebeklerde sütün sindiriminde önemlidir. Rennin Ca+2 varlığında sütün kazeinini parakazeine çevirir ve sonra buna pepsin etki eder. 178.Enteropeptidaz, barsak mukozasında bulunup tripsinojenin tripsine dönüşümünü başlatır. 179.Tripsin zimojenlerin ortak aktivatörüdür. • Kalıtsal bir hastalık olan sistinüri‛de sistein, ornitin, arginin ve lizin amino asitlerinin idrarla atılımı görülür. • Transaminasyona girmeyen aminoasitler üç tane olup bunlar treonin, lizin ve prolindir. • Glutamat dehidrogenaz hem NAD+ hem NADP+‛yi koenzim olarak kullanabilen nadir bir enzimdir • Üre amino asitlerden elde edilen gruplarının esas atılış şeklidir. İdrarın azot içeren bileşenlerinin %90‛ını oluşturur. Üre molekülünün içerdiği azotlardan birisi serbest amonyaktan, diğeri de aspartatdan elde edilir. 180. Üre sentezinin mitokondri ve sitozoldedir. • Karbamoil fosfat sentetaz I‛in üre siklüsünde hız kısıtlayıcı olup, aktivitesi için N-asetilglutamata ihtiyaç vardır. • Arginaz yalnızca karaciğerde bulunur.. Bu nedenle diğer dokular da arginini sentezlemelerine karşılık yalnızca karaciğer arginini parçalayarak üre



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



sentezleyebilir. • Arjinin üre sentezi için gerekli olan iki azot ve karbondioksiti içerdiği için direkt olarak üreye dönebilen tek aminoasittir. • Böbrek yetmezliği olan hastalarda plazma üre seviyeleri artar ve barsaklara üre aktarımı da artar. Bakteriyel üreazın etkisi sonucu artan amonyak hiperamonyeminin başlıca sebebidir. Oral neomisin kullanımı amonyak üreten bakterileri azaltır. • Hiperamonyemi de hastaya Sodyum Benzoat ve sodyum fenil asetat verilerek amonyak seviyeleri düşürülebilir. Bu bileşikler glutamat ve glisinle birleşerek suda çözünür hale gelir ve idrarla atılır. Bu maddeler hiperglisinemi tedavisinde de verilmektedir. • Sigara içiminden en çok etkilenen parametre amonyaktır. • Bazı hızlı bölünen lösemi hücreleri gelişmeleri için kandan aspargin alırlar. Aspargini aspartata hidroliz eden asparginaz enzimi lösemili hastaların tedavisinde kullanılır. 181.Fenilketonürinin özellikleri; • Fenilalanin dokularda, plazmada ve idrarda yüksek miktarda bulunur. Fenilpirüvat (diğer fenilketon cisimlerinin de öncüsüdür), fenillaktat, fenil asetat ve fenilasetilglutamin konsantrasyonları da artmıştır. Fenilasetat ter ve idrarın karakteristik kokusunu verir. Ter ve idrarda fare idrarı (veya fare leşi) kokusu oluşur. • Mental gerilik, yürüme ve konuşma bozukluğu, hiperaktivite, tremor, mikrosefali, gelişme geriliği ve hipopigmentasyon fenilketonürinin karakteristik bulgularıdır. 182.Alkaptonüri: Tirozin katabolizmasında bulunan homogentisik asit oksidaz eksikliği sonucu oluşur. İdrarın bekletilmekle siyahlaşması ve eklem yerlerinde siyahlaşma ile karakterizedir. 183.Herediter tirozinemide İdrar balık gibi kokar. Bu hastalıkata biriken süksinil aseton, karaciğer ve böbrek tübülüleri üzerinde toksik etki yapar. Bu nedenle hepatorenal tirozinemi denilir. 184. Albinizmin ağır seyirli olan şekli, tirozinaz eksikliğidir (Tip I, tirozinaz negatif). Permeaz eksikliğinde (Tip II, tirozinaz pozitif) tirozin, melanozomlar içine transfer edilemez. Albinizmin en sık görülen şeklidir. 185.Homosistinüri tip I (Klasik homosistinüri): Sistation sentetaz eksiktir. Bebeklikte kilo alamama, gelişme geriliği bulunur. Ektopia lentis (lens sublüksasyonu) karekteristiktir. Marfan‛a benzer görünüm (ince uzun boy, uzun ekstremite, araknodaktili, skolyoz, pektus ekskavatum veya karinatum, genu valgum, pes kavus, yüksek damak, diş sayısında fazlalık gibi) gelişir. 186.Akçaağaç şurup hastalığında; dallı zincirli alfa ketoasit dehidrogenaz eksikliği var. Avrupada yanmış şeker kokusuna, Türkiye‛de çemen kokusuna benzetilir. 187.İzovalerik asidemi: idrarda terli ayak kokusu bulunur. 188.ß-metil krotonil glisinüri: idrarın kedi idrarı gibi kokması ile karakterizedir 189.Histidinemi denilen hastalıkta, histidinin yıkımını başlatan histidaz eksiktir.



77



190: AMİNOASİTLERDEN SENTEZLENEN ÖNEMLİ BİLEŞİKLER Madde



Prekürsör



kateşolaminler



Tirozin



melanin



Tirozin



tyroksin



Tirozin



GABA



Glutamat



Melatonin



Triptofan



Seratonin



Triptofan



NAD



Triptofan



Histamin



Histidin



Glutatyon GSH



Glutamat + sistein + glisin



Kreatin-fosfat



Glisin + arjinin + SAM + ATP



Spermidin-spermin



Ornitin + SAM



Karnozin-anserin



Histidin + alanin



porfirin



Süksinil KoA + glisin



Homokarnozin



Histidin + GABA



Pürin bazları



Glisin+glutamin+aspartat+THF+ CO2



Primidin bazları



Glutamin+aspartat



Karnitin



Metyonin + lizin



191.İnsanda en çok görülen hemproteinler; hemoglobin, miyoglobin, sitokromlar, katalaz ve NO sentazdır. Porfirin (Hem) oluşumundaki başlangıç ve son üç aşama mitokondride, ara aşamalar sitozolde gerçekleşir. Olgun eritrositlerde mitokondri olmadığı için hem üretemezler. • ALA sentaz porfirin sentezinde hız kısıtlayıcı olup süksinil KoA – glisin birleşmesini sağlar. Kofaktörü pridoksal fosfat, inhibitörü “ hemin “ dir. Eksikliğinde sideroblastik anemi görülür. • Fenobarbital gibi sitp450 monooksijenaz enzim kompleksi ile metabolize edilen ilaçlar porfiriya ataklarını provake ettikleri için mutlak kontrendikedir. • Fotosensitivite görülmeyen tek porfiria türü Akut intermitant porfiria olup, eksik olan enzim porfobilinojen deaminaz veya diğer adı ile



78



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



hidroksimetilbilian sentazdır. 192.Hem yıkımında görev alan Hem oksijenaz, porfirin halkasındaki demiri serbestleştiren ve karbonmonoksit açığa çıkaran bir enzimdir. 193.24 saatlik idrarla atılan kreatinin düzeyi (1,0 -2,0 gr/gün) oldukça stabildir. Dolayısı ile kreatinin, idrarın 24 saatlik olup olmadığının en değerli göstergesidir. 194.Kreatinin ölçümünde klasik yöntem Jaffe reaksiyonudur. Burada alkali ortamda kreatinin‛in pikrik asitle verdiği turunucu-kırmızı rengin spektrofotometrede ölçümü esastır.



LİPİDLER 195.Kolesistokinin (pankreozimin ), safra kesesinin kasılmasına ve safra salgılanmasına neden olur, bunun yanında pankreasın ekzokrin hücreleri tarafından sindirim enzimlerinin barsaklara geçişine neden olur. Ayrıca mide hareketlerinin azalmasına neden olur, böylece mide içeriğinin barsaklara geçişi yavaşlar. 196.Hangi besin maddesi portal dolaşıma girmez diye bir soru ile karşılaşırsak kısa ve orta zincirli yağ asitleri hariç tüm yağlı maddeler şilomikron yapısına girdiğinden lenfatik yoldan venöz dolaşıma çıkarlar. Dolayısı ile cevap kolesterol, trigliserid, fosfolipid ve yağda çözünen vitaminler vb olabilir. 197.Şilomikronlardaki triaçilgliseroller, plazmanın fonksiyonel enzimlerinden biri olan lipoprotein lipaz tarafından yıkılırlar. Bu enzim apoprotein C II tarafından aktive edilir. Ayrıca heparin lipoprotein lipazın salınımını ve etkisini arttırmaktadır. 198.Otozomal resessif bir hastalık olan Tip I hiperlipoproteinemi de lipoprotein lipazın veya apo C II‛nin ailesel eksikliği söz konusudur. Bu hastalarda masif şilomikronemi görülür. 199.Şilomikron kalıntılarının kandan temizlenmesinde kusur varsa, şilomikron kalıntıları kanda birikir. Bu durum apolipoprotein E eksikliğinde görülür ve Ailesel disbetalipoproteinemi ( Tip III hiperlipoproteinemi – broad β-band hastalığı ) olarak tanımlanır. 200.Omega-6 yağ asidi olan Linoleik asit (18:2;Δ 912) bitkisel yağlarda bulunur. LDL-K düşürmesiyle koruyucudur ancak HDL‛yi azalttığı için bu etkisi gölgelenmektedir. 201.Omega-3 yağ asitlerinden olan Linolenik (18:3; Δ9-12-15) asit bitkilerde, doksohekzaenoik asit ise balık yağında bulunur. Balık yağlarından doğrudan alınan doksohekzaenoik asit beyin ve retina gelişimi için özellikle gereksinim vardır. Retinitis pigmentozada doksohekzaenoik asit düzeyleri anlamlı olarak düşük bulunmuştur. 202.Asetil KoA Karboksilaz yağ asidi sentezinde hız kısıtlayıcı basamağı olup allosterik aktivatörü sitrattır. 203.4‛-Fosfopantotein, yağ asidi sentetazın açil taşıyıcı protein bölgesinde bulunur. Pantotenik asit ayrıca koenzim A‛nın bir parçasıdır. Pantotenik asit hem yağ asit sentezi hem de yağ asitlerinin yıkımı için gereklidir. 204.Hekzos monofosfat şantı yağ asidi sentezi için gerekli olan NADPH ‘ın en büyük kaynağıdır. Ancak NADPH‛ın tek kaynağı bu yol değildir. Alternatif olarak sitozolde malatın pirüvata dönüşümünü sağlayan NADP bağımlımalat dehidrojenazın (malik enzim) katalizlediği



reaksiyon ile de NADPH sağlanır. 205.16 karbondan daha uzun zincirli yağ asidlerinin zincir uzaması ile çifte bağların eklenmesi, endoplazmik retikulumda gerçekleşir. İnsanlar 9-10. karbondan daha ileriye çifte bağ sokamadıklarından, çoklu doymamış yağ asidleri olan linoleik ve linolenik asid diyetle alınması gereken esansiyel yağ asidleridir. 206.Normal bir kişide fitanik asit peroksizomda yıkılır. Bazı kişilerde α-oksidasyon kusuruna bağlı olarak fitanik asid birikir. Bu hastalık otozomal resesif kalıtılan Refsum hastalığı olup, başlıca semptomları; Retinitis pigmentosa, gece körlüğü, periferal nöropati ve serebral ataksi olarak sıralanabilir. 207.Yağ dokusunda depolanmış yağların mobilizasyonu yağ asidlerinin ve gliserolün, triaçilgliserolden hidroliz yolu ile ayrılması ile başlar. Bu işlem hormona duyarlı lipaz aracılığı ile başlatılır. Hormona duyarlı (özellikle epinefrin) lipaz, cAMP‛ye bağımlı protein kinaz tarafından fosforile edildiği zaman aktifleşir. 208.Beyin, diğer sinir sistemi dokuları, eritrositler ve böbrek üstü medullası serbest yağ asidlerini kan düzeyi ne olursa olursun yakıt olarak kullanamazlar. 209.Malonil KoA, karnitin açil transferaz I enzimini inhibe eder. Hipoglisemik sülfonilüreler olan glibürid ve tolbutamid karnitin açil transferazı inhibe ederek yağ asidi oksidayonunu inhibe eder. 210.Karnitin eksikliği, özellikle prematüre ve yenidoğanlarda yetersiz biyosentez (KC ve Böbreklerde Metyonin + lizin‛den sentezlenir) veya renal kaçağa bağlı olarak görülebilir. Kayıplar hemodializ sırasında da meydana gelebilir. Organik asidürili hastalarda, organik asidlerle konjuge olarak büyük miktarda karnitin atılabilir. Eksikliğin belirti ve semptomları; bozulan yağ asidi oksidasyonu sonucu glikoneojenezin azalması nedeniyle görülen hipoglisemi periodları, artan plazma serbest yağ asidlerinin varlığında bozulan ketojenez, kas zayıflığı ve lipid birikimini kapsar. 211.β-Oksidasyon reaksiyonlarında dört enzim bulunur; Açil-KoA dehidrojenaz, enoil-KoA hidrataz, βhidroksi açil KoA dehidrojenaz ve β-keto tiolaz. 212.Hipoglisin, Ham Akee ağacı meyvesinde vardır. Bu meyvenin yenilmesi ile vücuda alınan Hipoglisin karaciğerde metabolize olmaz ve KoA-SH ve karnitinle birleşir. Karnitin ve KoA tükenir. Ayrıca Hipoglisin βoksidasyonun ilk enzimi olan açil KoA dehidrojenazı inhibe eder, β-oksidasyon bozulur. Jamaika kusma hastalığı da denilen bu hastalıkta, kusma, SSS depresyonu ve hipoglisemi oluşur. 213.β-Oksidasyon ile palmitoil KoA‛dan 131 ATP kazanılır. Yıkıma palmitik asid ile başlandığında, palmitoil KoA oluşumu için tiokinaz basamağında 2 ATP harcanıldığı düşünülürse net ATP kazancı 129 ATP‛dir. 2 1 4 . Keton cisimciklerimiz A S E T O A S E T A T , HİDROKSİBÜTİRAT ve ASETON dur.



3-



215. Keton cisimleri sentezinde HMGKoA Sentaz basamağı HIZ KISITLAYICI. Kolesterol sentezi esnasında da HMGKoA sentezlenir ancak bu reaksiyon sitozolde oluştuğu için keton cisimleri sentezi ile karışmaz. (HMGKoA ayrıca LÖSİN in katabolizması esnasında bir ara üründür ! ). 216. KETON CİSİMCİKLERİNİN SENTEZ YERİ KC iken Kc ‘de TİOFORAZ ENZİMİ (süksinil KoA: asetoasetat



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



KoA transferaz) BULUNMADIĞINDAN, KC KETON CİSİMCİKLERİNİ YAKIT olarak KULLANAMAZ !! 217.Bu enzim 3-OH-bütirat ve asetoasetat gibi keton cisimlerinin süksinil KoA üzerinden TCA‛ya bağlantısını sağlar. Keton cisimlerinin yıkım organeli mitokondri olduğundan eritrosit gibi mitokondrisi olmayan hücrelerde keton cisimlerini yakıt olarak kullanamaz. 218.Fosfatidik asid, triaçilgliserol sentezi sırasında da oluşan bir ara ürün olup gliserolden türeyen en basit fosfolipittir. Fosfatidik asid üzerine gliserol, inozitol, etanolamin, serin ve kolin gibi birimler eklenerek değişik fosfogliseridler sentezlenir. 219.Sfingomyelin gliserol yerine bir amino alkol olan sfingozin içerir. Sfingomyelin özellikle sinir liflerindeki myelin kılıfının önemli bir bileşenidir. 220.Seramid + oligosakkarid + bir veya daha fazla nöraminik asid (NANA) (sialik asid) bağlanırsa oluşan yapının adı “gangliozid”dir. 221. Kolera toksinin ince barsaklardaki reseptörü, GM-1 gangliozid yapısındadır. 222. Kardiolipin insanlarda antijenik özelliğe sahip tek fosfolipittir. Antifosfolipid antikorlar (AFA), çeşitli fosfolipid ve protein komplekslerini tanıyan heterojen otoantikorlar grubudur. Yüksek titre AFA (Genellikle antikardiyolipin antikorlar) inme ve serebrovasküler hastalıklar ile ilişkilidir. Sistemik Lupus Eritematozusta görülen Lupus antikoagülanı kardiolipine karşı gelişen bir antikordur. Sifiliz tanısında da antikardiolipin antikorlar kullanılır. 223.Fosfatidilkolin (Lesitin) Membran yapısında en çok bulunan fosfolipiddir. Safranın başlıca bileşenlerinden biri fosfatidil kolindir. Fosfatidilkolin‛in en önemli görevlerinden bir tanesi Akciğer tip II pnömositlerden salgılanan SÜRFAKTAN‛ın yapısına dipalmitoilfosfatidilkolin şeklinde katılarak akciğer yüzey gerilimini ayarlamaktır. Doğuştan eksikliğinde Neonatal Respiratuar distres sendromu (Hyalen Membran hastalığı) meydana gelir.



224.Fosfatidil inozitol Fosfatidil inozitol‛ün birkaç önemli görevi vardır: • Fosfatidil inozitol, membranlarda fosfolipaz C ile yıkıldığı zaman inozitol trifosfat şekline (İP3) dönüşerek sekonder messenger etkisi ortaya çıkar. • Fosfatidil inozitol, membranlar üzerinde glikozile fosfatidil inozitol (GPİ) kancası şeklinde bulunur bazı enzimler ve parazitler bu bölgelere bağlanır. Paroksismal nokturnal hemoglobinüri (PNH); Eritrosit zarındaki bazı proteinlere bağlı olan glikozilfosfatidilinozitol (GPİ) kancasının kusuruna neden olan mutasyonlar nedeni ile gelişen bir hastalıktır. Bu hastaların tanısında asit-Ham testi kullanılmaktadır • Membranlardaki fosfatidil inozitol Fosfolipaz A-2 tarafından yıkıldığı zaman ARAŞİDONİK ASİD meydana gelir. Fosfolipaz A2 etkisi ile araşidonik asid serbestleşmesi travma, hipoksi, epinefrin, bradikinin, trombin, vazopressin ve anjiotensin II tarafından artırılır. Bu basamak prostaglandin sentezinin hız kısıtlayıcı basamağı olup kortikosteroidler tarafından inhibe olur. 225.Prostaglandin sentez inhibisyonu: • Kortikosteroidler örneğin kortizol, fosfolipaz A2‛yi inhibe eder. • Aspirin, indometazin ve fenilbutazon gibi nonsteroidal antienflamatuar ilaçlar COX-1 ve COX-2 inhibe eder. Son yıllarda, selektif COX2 inhibitörü olan Rofecoxib ve Celecoxib gibi ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar COX-1 üzerine etkili olmadıkları için siklooksijenaz-I tarafından düzenlenen fizyolojik etkileri bozmazlar. Sadece antienflamatuar etki gösterirler. 226.Dipiridamol ve dazoksiben, tromboksan sentaz enziminin inhibitörü olup TxA2 sentezini durdururlar. 227.Araşidonik asit, 5-lipooksijenaz ile nötrofillerde



245. Tablo: Lipaz enzimlerinin en önemli özellikleri ENZİM



KAYNAK



ETKİ BÖLGESİ



79



İŞLEV



ÖZELLİKLERİ



Lingual Lipaz



Dilin arka kısmı



mide



Kısa zincirli yağ asidlerini içeren besinsel TG yıkımı



Aside dayanıklı



Gastrik lipaz



Mide



mide



Bebeklerde anne sütünde bulunan kısa-orta y.a.



Nötral pH da etkili



Pankreatik lipaz



Pankreas



İnce barsak lümeni



Diyetsel triaçilgliserolllerin yıkımı



Dayanıklılığı için kolipaza ihtiyaç duyar



Lipoprotein lipaz



Ekstrahepatik dokular



Kapillerlerdeki endotel hücrelerinin yüzeyi



Dolaşımdaki triaçilgliserolleri yıkar



Heparin ve Apo C II tarafından aktifleştirilir.



Hormona duyarlı lipaz



Yağ hücreleri



Yağ hücrelerinin sitozolünde



Depolanmış triaçilgliserollerin yıkımı



cAMP bağımlı protein kinaz tarafından aktifleştirilir.



Asid lipaz



Çoğu dokular



lizozomlar



Fagositoz esnasında alınan lipidlerden yağ asidlerini ayırır.



Asid pH‛da optimum etki



Hepatik Lipaz



Karaciğer



Karaciğer



HDL-2yi HDL-3e çevirir



Heparinle salınımı artar



80



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



5-hidroksiperoksieikozatetraenoik asite (5-HPETE) dönüştürülür. 5-HPETE Lökotrienleri meydana getirir. 228.SRS-A, anaflaksinin yavaş etkili maddesi olup LTC4,



LTD4 ve LTE4 ten meydana gelir. Bu madde astmada bronş düzkasını kasar. Hızlı hipersensitivitede polen ve benzeri antijenler IgE molekülleri ile etkileşir ve mast hücrelerine bağlanırlar. Sonuçta SRS-A ve histamin salınır. Bunlar da düz kaslarda kasılma ve küçük damarlarda permiablite artışına neden olurlar. Mukus sekresyonunu artırırlar,



2 2 9 . L ö k o t r i e n B 4 ; PNL ve n ö t r o f i l l e r i n a r t m ı ş kemotaksisinden sorumludur. LTB4‛ün ülseratif kolitte mukozal hasarın artışında kilit rolü olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle selektif 5-lipooksijenaz inhibitörü olan Zileuten tedavide verilmektedir. Plazmalojenler; Eter fosfolipidler veya alkil fosfolipidler olarak da adlandırılan bu fosfolipidlerin en önemli örneği 1-alkenil fosfatidal kolindir (eski adı ile Trombosit aktive edici faktör PAF ). Bu madde akciğerlerde ödemi arttırır, aşırı duyarlılık, akut iltihabi reaksiyonlarda anaflaktik şokun mediatörü olarak hareket eder.



236: Sfingolipidozlar ve önemli bazı bulgular Hastalık



Eksik enzim



Tay Sachs



Kiraz kırmızısı makula, mental Hegzoaminidaz A gerilik, kas güçsüzlüğü, GM-2 gangliozid birikimi



Sandhoff



Hegzoaminidaz A ve B



Kiraz kırmızısı makula, tay sachs a göre oldukça ciddi GM-2 gangliozid ve globozid birikimi



GM-1 gangliozidoz



β-galaktozidaz



Kiraz kırmızısı makula, gangliozid ve mukopolisakkarid birlikte birikimi. Histiositik köpük hücreler oluşur



Sfingomiyelinaz



Kiraz kırmızısı makula, hepatosplenomegali, mental gerilik, erken çocukluk döneminde ölüm, singomyelin birikimi. Histiositik köpük hücreler oluşur



Gaucher



β-glukozidaz



En sık görülen glikolipidoz, ACE enziminde artış, asit fosfataz yüksek, askenazi yahudilerinde taşıyıcılık 1/14, uzun kemiklerde osteoporoz, glukoserebrozid birikimi ve hepato-splenomegali. Histiositik köpük hücreler oluşur



Krabbe



β-galaktozidaz



Beynin beyaz cevherinde globoid cisimler, myelin çoğu zaman yok. Galaktoserobrozid birikir



Metakromatik lökodistrofi



Arilsülfataz A



demiyelinizasyon, periferal nöropati, Sülfatidler birikir



Fabry



Α-galaktozidaz



X‛e bağlı ressesif, deri lezyonları, globozid birikir



Farber



Seramidaz



İskelet anomalileri, ağrılı ve ilerleiyici eklem deformitesi, seramid birikir



Niemann Pick



230.FOSFOLİPİDLERİN YIKIMI • Fosfolipaz A2: yılan ve arı zehrinde bulunur. Aktivitesi için Ca +2 ve safra tuzları gerektirir. Pankreas sekresyonları özellikle Fosfolipaz A2‛ce zengindir. Ön enzim şeklindedir. Tripsin ile aktive olur. • Fosfolipaz C, klostridiyum‛un α-toksininde yer alır. Membrana bağlı fosfolipaz C ikinci haberci sisteminde rol oynamaktadır. • Sfingomyelinaz: Sfingomyelin lizozomal enzim olan sfingomyelinazla yıkılır. Sfingomyelinaz fosfokolini ayırır geriye seramid kalır. Seramid, seramidazla yıkılır ve sfingozin ve yağ asidi ortaya çıkar. 231.Kolesterol bütün hücre zarlarının bileşenidir, safra tuzları, steroid hormonları ve D vitaminin öncüsüdür. 232.Kolesterol sentezinde ilk oluşan izopren türevi ara bileşik İzopentenil pirofosfat‛tır. 233.İzopren türevi ara bileşikler; Übikinon (Koenzim Q), dolikol, karotenoidler, tokoferoller, vitamin K, vitamin E ve çeşitli proteinlerin (G proteinleri, RAS onkojenler, protonkojenler v.b.) öncülüdür. 234.Kolesterol negatif feed back yolu ile HMGKoA r e d ü k t a z ı i n h i b e eder. G l u k a g o n , e n z i m i fosforilleyerek inaktive ederek kolesterol sentezini inhibe ederken, insülin, enzimi defosforile ederek aktifler ve kolesterol sentezini hızlandırır. Levostatin, simvastatin ve mevostatin gibi statin grubu ilaçlar HMGKoA redüktaz enziminin geri dönüşümlü ve yarışmalı inhibitörleridir. 235.Kolesterolün halka yapısı insanlarda su ve karbondioksite metabolize edilemez yani enerji elde etmek için kullanılmaz. Ayrıca kolesterol aynı ürik asit halkası gibi glukoneojeneze giremez.



Önemli klinik bulgular



237.Safra organik ve inorganik bileşiklerin sulu bir karışımından (MİÇEL) oluşur. Fosfatidil kolin (lesitin) ve safra tuzları nicelik olarak safranın en önemli organik bileşenleridir. • Primer safra asitleri kolik asit ve kenodeoksikolik asittir. Safra asidi sentezinde hız kısıtlayıcı basamak 7-α-hidroksilaz. • Safra asidleri karaciğerden ayrılmadan önce peroksizomda bir molekül glisin veya taurin ile konjuge edilir. Oluşan yeni bileşikler safra tuzları olarak adlandırılırlar ve bunlar, glikokolik asid, glikokenodeoksikolik asid, taurokolik asid ve taurokenodeoksikolik asittir. 238.Taurin, sistein katabolizmasının bir son ürünüdür. 239.Barsaktaki bakteriler sekonder safra asidlerini oluşturur. Böylece kolik asitten deoksikolik asid, kenodeoksikolik asitten litokolik asid oluşur. Litokolik asit suda pek çözünmediğinden ve toksik olduğu için enterohepatik dolaşıma katılmaz. 240.Lipoproteinler dansiteye göre sıralandığında şilomikron, VLDL, LDL ve HDL şeklinde sıralanır. Ancak Lipoprotein elektroforezi uygulandığı zaman sıralama başlangıç noktasına göre şilomikron, LDL, VLDL ve HDL şeklinde değişmektedir. 241.Şilomikronlar yoğunluk açısından en az, boyut açısından en büyük partiküllerdir ve en az protein, en çok lipid (% 85-89 triaçilgliserol) oranına sahiptirler. HDL partikülleri plazma lipoproteinlerinin en yoğun olanı



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



aynı zamanda protein ve fosfolipid açısından en zengin olanıdır. 242. Apo AI LCAT aktivatörü iken, Apo AII LCAT inhibitörü. • Apo B100, en çok VLDL, IDL ve LDL‛nin yapısında bulunur. Karaciğerde sentezlenir. Apo B 48 incebarsakta sentezlenir ve sadece şilomikron ve kalıntısında bulunur. Dokulardaki LDL reseptörleri Apo B100 reseptörlerince tanınırlar. HDL hariç tüm lipoproteinler Apo B içerir. • Apo C II; Lipoprotein lipazı aktive ederken Apo C III inhibe eder. • Apo D; HDL‛den VLDL‛ye , kolesterol esterlerinin taşınmasını sağlar (Kolesterol ester transfer proteini). • Apo E: Şilomikron kalıntılarının kandan temizlenmesinde en önemli rolü Apo E‛ler üstlenmiştir. En sık apo E3 bulunur (%78), E4 %15 ve E2 %7 oranında bulunur. Tip III hiperlipidemilerde Apo E II hariç diğer Apo E‛ler üretilemez. • Alzheimer hastalığında Asetikolin düzeyleri anlamlı olarak düşüktür. Ayrıca Apo E4 baskın olan kişilerde bu hastalığın ortaya çıkma sıklığı daha yüksek olduğu bulunmuştur. 243.Apolipoprotein sentezini etkileyen faktörler: • Karbontetraklorür (CCl4), kloroform, fosfor, kurşun ve arsenik gibi toksinler, puromisin ve etiyonin gibi protein sentez inhibitörleri apolipoprotein sentezini inhibe ederek lipoproteinlerin oluşmasını engellerler ve TAG‛ler karaciğerde birikir. Açlıkta oluşan karaciğer yağlanmasındaki temel metabolizma da apoprotein sentezi azalmasına bağlıdır. CCl4 apolipoprotein sentezini engellemesi yanında lipidlerin apolipoproteinler ile birleşmesini de engeller. • Lizozomal kolesterol esteraz eksikliğinde Wollman hastalığı görülür. Bu hastalıkta, lizozomda kolesterol esterleri birikimi ve adrenal kalsifikasyon



81



görülmektedir. • Lipoprotein (a); plazmada büyük miktarlarda bulunduğu zaman koroner kalp hastalığı ve inme riskini arttıran bir partiküldür. • Okside LDL‛lerin makrofajlar tarafından alınması bu hücrelerin köpük hücrelerine (foam cell) dönüşmesine neden olur. E vitamini LDL içerisinde taşınan bir vitamin olup LDL oksidasyonunu en iyi engelleyen antioksidandır. • Ekstrahepatik dokuların membranlarında bulunan serbest kolesterol özellikle HDL3 tarafından ABC1 (=ATP-binding casette transporter-1) denilen ATP-bağımlı kaset taşıyıcı-1 diye çevirebileceğimiz bir protein aracılığı ile alınır. • HDL2, karaciğer tarafından scavenger reseptör B1 (SR-B1) adı verilen çöpçü reseptör B-1 aracılı endositoz yolu ile alınır ve kolesterol esterleri yıkılır. Karaciğerde bulunan hepatik lipaz HDL2 yi HDL3 e çevirir. 244.PRİMER HİPERLİPİDEMİLER • Tip I Hiperlipoproteinemi (eksojen hipertrigliseridemi): - Lipoprotein Lipaz veya onu aktive eden apo C II‛nin eksikliğinde görülür. Elektroforezde yoğun bir şilomikron bantı görünür. En önemli ölüm nedeni akut pankreatittir. Tedavide diyet yeterli olabilir. • Tip II Familyal hiperkolesterolemi: - Tip II a; Çocuklarda en sık görülen formudur. Hiper β-lipoproteinemi de denir. LDL reseptör defektine bağlı olarak kandan LDL, dolayısı ile kolesterol esterleri temizlenemez. Koroner kalp hastalığı riski artmıştır. - Tip II b; Familyal hiper β ve pre-β lipoproteinemi olarak da isimlendirilen bu hastalıkta LDL ve VLDL düzeyleri artmıştır. Bu hastalarda reseptörler olmadığı için hücre içi LDL sentezi de artar. Kliniğine bakıldığında ateroskleroz ve erken yaşlarda Mİ nedeni ile ölüm görül-



82



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



mektedir. Trombositlerde TxA2 arttığı için agregasyona eğilim artar. • Tip III Hiperlipoproteinemi (Broad β band hastalığı) - Kanda şilomikron kalıntıları ve IDL artmışır. Protein elektroforezinde VLDL ile LDL arasındaki alan tamamen dolduğu için pre β ve β bandları birbirine geçmiş olup tek ve geniş β-bandı vardır ( Broad β band hastalığı ). Erken yaşlarda ateroskleroz gelişebilir, familial hiperkolesterolemiden farklı olarak koroner arterler yerine daha çok abdominal ve femoral arterler gibi damarlar tutulmuştur. Periferik damar hastalığı vardır. • Tip IV Endojen hipertrigliseridemi - Erişkinde en sık görülen tiptir. Trigliserid ve VLDL artmış, LDL normal, HDL normal veya azalmıştır. Protein elektroforezinde geniş bir pre β-bandı mevcuttur. Hiperürisemi, glukoza tahammülsüzlük vardır. • Tip V miks hipertrigliseridemi - Otozomal dominant geçişli olup şilomikron ve VLDL artmıştır. En nadir görülen tiptir. Hayati tehlike gösteren pankreatit riski vardır. • Abetalipoproteinemi (Bassen-Kornzweig send, akantositoz); - Bu hastalarda Apo B içeren β-lipoproteinler yoktur. Temel klinik bulgular olarak steatore (infantlarda yağda eriyen vitaminlerin emilememesine neden olur), nörolojik bozukluklar (ataksi, nistagmus, inkontinans ve retinitis pigmentosa gibi bulgular ve %50-70 hastada periferik yaymada çıkıntılı eritrositler olan akantositler görülür. Tedavide yüksek doz E vitamini ve orta, kısa zincirli yağ asidlerini içeren diyet uygulanır. • Analfalipoproteinemi (Tangier hastalığı); - Otozomal ressesif geçişli bu hastalıkta Apo A I ve A II sentezi azalmıştır. Plazmada HDL nin olmadığı bu hastalıkta kolesterol esterleri RES de birikir. Hipertrofik portakal renkli tonsilleri olan hastanın, farinks ve rektal mukozası da portakal rengindedir.



VİTAMİNLER 246.Tiyamin eksikliğinde transketolaz aktivitesi azalır. 247.Özellikle UV ışınlar ile en kolay bozulabilen ve fototerapi alan bebeklerde eksikliği görülebilen vitamin Riboflavindir. • Riboflavin eksikliğinde eritrosit glutatyon redüktaz aktivitesi azalması tanı koydurucudur. 248.NADH özellikle 340 nm dalga boyunda verdiği absorbans nedeni ile birçok enzimin tayininde kullanılır. • Niasin (1.5 g/gün veya RDA‛nın 100 katı dozda), dolaşımdaki serbest yağ asitlerinin kaynağı olan yağ dokusundan lipolizi güçlü bir şekilde baskılar. Bu nedenle niasin, başta VLDL ve LDL‛nin birlikte yükseldiği tip II b hiperlipoproteinemi olmak üzere birçok hiperlipidemi tedavisinde kullanışlıdır.



249.Niasin eksikliğinde 3D harfiyle belirtilen (Dermatit, Diare, Demans) + tedavi edilmezse ölümle (4D) sonuçlanan Pellegra görülür. Dermatit keskin sınırlı, simetrik, eritemli, pullanmış, krutlanmış alanlar. Dermatitin boyundaki görünümü “Casal gerdanlığı” olarak adlandırılır. Liberkühn kriptalarında kistik genişleme şeklinde barsak lezyonları karakteristiktir 250.Hartnup hastalığında, monoamino ve monokarboksilik aminoasidlerin emilimiazalmıştır. Bu hastalarda triptofanın da emilimi bozulur ve pellegra benzeri deri lezyonları oluşur. 251.Biyotin; Başlıca dört enzimatik reaksiyon için gereklidir. Pirüvat karboksilaz, Asetil KoA karboksilaz, Propionil KoA karboksilaz ve β-metilkrotonil KoA karboksilaz. Biyotini, biyotin taşıyıcı proteinin lizin kalıntısına bağlayan holokarboksilaz sentaz enziminin yokluğu multipl karboksilaz eksikliğinin nedenidir. Spesifik olarak propiyonik asidemi oluşur. İdrarda laktat, metilkrotonat ve hidroksipropiyonat atılımı artmıştır. Akut ataklar esnasında Hiperamonyemi, dehidratasyon ve ketoasidoz görülür. 252.Asetil KoA‛nın yapı taşı olan Koenzim A, başlıca dört maddeden meydana gelir. a. β-Merkapto - etilamin b. pantotenik asit c. adenin d. riboz-3-fosfat 253.Folik asit eksikliğinde oral histidin yüklenmesi sonrası bu reaksiyon yavaşladığından kanda ve idrarda FİGLU artışı görülmektedir. FİGLU atılım testi folik asit eksikliğinin tanısında kullanılmaktadır. 254.Folat, vitamin B12 ve piridoksal fosfat eksiklikleri hiperhomosisteinemi ile beraberdir. Homosistein artışı kardiyovasküler hastalıklara neden olan atheroskleroz, hipertansiyon ve tromboza neden olmaktadır. 255.Vitamin B12 insanlarda iki temel enzimatik reaksiyonda gereklidir. Homosisteinden Metyonin sentezinde metil kobalamin formunda, metil malonil KoA‛nın süksinil KoA‛ya izomerizasyonunda deoksiadenozil kobalamin formunda B-12 gereklidir. 256.Piridoksalfosfat, çok sayıda enzimin koenzimi olarak görev yapar. Özellikle hatırlanması gereken başlıca reaksiyonlar; ALT ve AST gibi enzimlerin düzenlediği transaminasyon, DOPA‛dan DOPAMİN, glutamattan GABA ve Histidinden histamin oluşumu gibi dekarboksilasyon reaksiyonları, ALA-sentaz ve glikojen fosforilaz enzimlerinin koenzimidir Pridoksin eksikliğinde, çocuklarda konvülsiyon, aşırı hassasiyet olarak kendini gösterir. Bunun nedeni pridoksine bağımlı bir enzim olan glutamat dekarboksilaz aktivitesinde azalma sonucu beyinde GABA azalmasıdır. 257.Vit C, gıdalarla alınan ferri demiri ferro (+2) hale çevirerek emilimini kolaylaştırır. Eksikliğinde prolil hidroksilaz aktivitesi düştüğü için hidroksiprolinden fakir, yetersiz bir kollajen yani skorbüt gelişir. Askorbik asit hem antioksidan hem de fazla alındığı takdirde prooksidan etkili olan bir maddedir 258. VİTAMİN A (RETİNOL) Retinoidler, görme, üreme, büyüme ve epitel dokusunun sağlamlığı için gerekli olan bir grup bileşiktir.



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



a. Retinol: A vitaminin primer alkol türevidir. Hayvan dokularında retinol, retinil esteri olarak bulunur. Retinol gıdalarla alınan başlıca A vitamini formudur. b. Retinal: Retinolün oksidasyonundan türeyen bir aldehittir. Retinal A vitaminin görme ile ilgili fonksiyonlarında yer alır. Görmeyi başlatan olay 11-cis retinal‛in all-transretinal‛e dönüşümüdür. c. Retinoik asit: Retinalin oksidasyonuyla oluşan asit türevidir. Retinoik asit steroid hormonlara benzer şekilde etki eden ve epitel dokusu için gerekli olan A vitamini formudur. Örneğin, epitel dokuda keratin gen ifadesini kontrol ederler. Özgül retinoik asit-reseptör proteinleri, steroid, tiroid hormonları ve 1,25-dihidroksikolekalsiferol transkripsiyon düzenleyicileri ailesinin bir bölümünü oluştururlar. d. β-Karoten: Bitkisel kaynaklıdır. Provitamin A olarak da anılan β-karotenin A vitamini aktivitesi retinolün ancak altıda biri kadardır. β-Karoten antioksidandır. 259.1,25-di-OH D 3 en güçlü vitamin D metabolitidir. Oluşumu, plazma fosfat ve kalsiyum düzeylerince sıkı bir şekilde düzenlenir. 25-Hidroksikolekalsiferol 1α,hidroksilaz mitokondrial bir enzim oup feed-back‛le sıkı bir şekilde kontrol edilir. Aktivitesi plazma fosfat düzeyindeki düşme sonucu direkt olarak veya plazma kalsiyumunda azalma durumunda ise paratiroid hormon (PTH) salınımının uyarılması aracılığı ile indirekt olarak artar. 1-α,Hidroksilaz aktivitesi, reaksiyon ürünü olan 1,25-diOH D3 fazlalığında azalır. 1,25-di-OH D3 sirkülasyonda 25(OH) Vit D‛nin % 0.1 inden yüksek değildir. 1,25-di-OH D3, D vitamininin aktif şeklidir. Hormon (steroid hormonu) olarak kabul edilir. Bu hormonun reseptörleri; böbrek, ince barsak, kemikte osteoblastlar, paratiroid, pankreas adacık hücreleri ve beyin hücrelerinde bulunur. Hücre büyümesi ve farklı hücre tiplerinin differansiyasyonunu sağlar. 260.γ-Karboksi glutamat oluşumu K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinde (faktör II, VII, IX ve X) ayrıca protein C ve protein S yapısında önemlidir. Dikumarol ve vitamin K‛nın sentetik bir analogu olan warfarin gibi antikoagülanlar γ-karboksiglutamat o l u ş u m u n u e n g e l l e y e r e k etki gösterirler. γKarboksiglutamat ayrıca kemikte osteokalsin‛in aktivasyonunda da gereklidir. 261.Yenidoğanlarda K vitamini eksikliği: Yenidoğanda barsaklar sterildir ve K vitamini sentez edemezler. Anne sütü günlük vitamin K gereksiniminin yaklaşık beşte birini sağlar. Yenidoğanın hemorajik hastalığı; K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinden 2,7,9 ve 10‛un yapımındaki eksiklik sonucu görülen ve değişik sistemlerde kanamalar ile seyreden bir klinik tablodur. Erken (0-24.saatlerde), klasik (2.-7.günlerde) ve geç başlayan (1.-6. aylarda), tipleri mevcuttur. Sıklığı 1/200-400‛dür. Etyolojik nedenleri tipe özgüdür. Her üç tipte de mukoza, deri, gastrointestinal sistem kanamaları ve özellikle erken tip de göbek, geç tip de ise intrakraniyal kanamalar görülür. Proflaksi amacıyla gebelikte annelere 20 mg i.m, doğumdan sonra erken dönemde ise bebeklere 1-3 mg i.m K vitamini uygulaması önerilmektedir. 262.E vitamini eksikliği prematüre bebeklerde görülür ve hemolitik anemiye yol açar. Ayrıca daha büyük çocuklarda steatore ile giden hastalıklarda (örn. abeta lipoproteinemi) E vitamini eksikliği görülebilir. Vit E, LDL oksidasyonunu en iyi engeleyen maddedir.



83



HORMONLAR 263.Sekonder mesajcı olarak cGMP‛yi kullanan hormonlar: ANP, BNP, NO ve PgF2α dır. 264.Büyüme ile ilgili hormonlar veya faktörler, ikincil haberci olarak bir kinaz veya fosfataz şelalesi kullanırlar. Örn; Büyüme hormonu (GH), Epidermal büyüme faktörü (EGF), Fibroblast büyüme faktörü (FGF), İnsülin, İnsüline benzer büyüme faktörleri (IGF-l, IGF-ll), Sinir büyüme faktörü (NGF) ve Trombositten türeyen büyüme faktörü PDGF) gibi. 265.Growth hormonun sekonder mesajcı sistemi “JAKKİNAZ” sistemidir. 266.FSH salgılanması spesifik bir şekilde inhibin tarafından inhibe edilir. 267.İnsülin‛in reseptörü olan tirozin kinaza bağlanması ile reseptörde dimerizasyon oluşur ve reseptörde bulunan tirozinler otofosforlasyon ile fosforillenir. Bu sistemin çalıştırılması mitojenle aktive edilen protein kinazı (MAPK) çalıştırır. MAPK nukleusa geçerek bazı transkripsiyon faktörlerini aktifler ve böylece gen uyarılması yaratılır. Böylece hücre proliferasyonu ve farklılaşması oluşur. Yani “İNSÜLİNİN BÜYÜME VE PROLİFERASYONLA İLGİLİ OLAN ETKİLERİNE MITOJENLE AKTIVE EDILEN PROTEIN KINAZ (MAPK)“ aracılık etmektedir. 268.Steroid hormonlar hidrofobik özelliklerinden dolayı bir plazma proteinine bağlanarak taşınırlar. Albümin, steroid hormonlar için özgün olmayan bir taşıyıcı olarak rol oynarken, özgün plazma steroid taşıyıcı proteinler bu hormonları albüminden daha sıkı bir şekilde bağlarlar. • Örneğin transkortin de denilen kortizol bağlayıcı globülin (CBG); kortizol, kortikosteron ve progesteronu taşırken, seks hormonu bağlayıcı protein ise cinsiyet hormonlarının taşınmasından sorumludur. Aldosteron‛un spesifik bir taşıyıcısı yoktur, %60‛ı albümine bağlanarak taşınırken %40‛ı serbest bulunur. • Kolesterolden steroid hormon sentezinde hız kısıtlayıcı ve ilk basamak olan Sitp450-scc (2022 desmolaz) mitokondridedir. ACTH‛a bağımlı steroidojenik akut regülatör (StAR) protein kolesterolun sitozolden mitokondriye taşınması için esansiyeldir. • Steroid hormon sentezinde hangi basamak mitokondriyaldir? Sitp450-scc ( 20-22 desmolaz ), 11-β-hidroksilaz ve 18 α-hidroksilaz 269.Glukagon; glikojen fosforilaz, piruvat karboksilaz, fruktoz-1,6-bifosfataz ve fruktoz-2,6-bifosfataz, glukoz-6-fosfataz, hormon sensitif lipaz, karnitin açil transferaz–I enzimini uyarır. 270.İnsülin pankreasın β- hücre ribozomlarında önce pre-proinsülin şeklinde sentezlenir; pre-proinsülin ER‛nin membranını geçip redikulum lümenine gelince sinyal peptidini kaybeder, meydana gelen proinsülin golgi aparatında proteazların etkisi ile C peptidi kaybeder. C peptidini kaybeden insülin, çinko iyonu ile veziküllerde depolanır. C-peptidin varlığı endojen insülini eksojenden ayırt etmek için önemlidir.



84



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



• Hücreye alınan ve işi biten insülin glutatyon transhidrojenaz gibi lizozomal enzimler ile parçalanır. • İnsülin piruvat kinaz, fosfofruktokinaz ve glukokinazı aktive ederek glikolizi uyarır. İnsülin Glukokinaz aktivitesini artırmakta ve böylece Glukoz-6-P miktarını artırmaktadır. G-6-P‛da glikojen sentezi için gerekli glikojen sentetazı uyarır. Ayrıca insülin, yağ asit sentezinde hız kısıtlayıcı enzim olan asetil KoA karboksilaz ve kolesterol sentezinde hız kısıtlayıcı enzim olan HMGKoA redüktazı defosforile ederek aktive eder. İnsülin lipoprotein lipazın aktivitesini artırarak kanda dolaşan trigliseridlerin yıkılmasını ve yağ dokusuna girerek depolanmalarını artırır. • Glukoz, İnsülin sekresyonunu ve biyosentezini uyaran en önemli faktördür. Amino asidler içerisinde en güçlü stimülan etki gösteren L-arjinin ve L-lösindir. Gastrin, sekretin, kolesistokinin, glukagon-benzeri peptid-1 (GLP-1) gibi barsak hormonları ve vagal uyarı da insülin salınımını arttırır. • Diabet tedavisinde kullanılan sulfonilüre grubu ilaçlar pankreastan insülin salgısını artırırlar. Kafein, teofilin de İnsülin sekresyonunu uyarırlar. • İnsülin salınımını azaltan faktörler; İnsülin sentez ve salınımı, açlık ve travma periodu boyunca azaltılır. Langerhans adacıklarının delta hücrelerinden salgılanan somatostatin, insülin ve glukagon salgılanması üzerine güçlü bir inhibitördür. Diazoksid, Vinblastin, Kolşisin, Fenitoin, β-blokörler, Ca-kanal blokörleri gibi bazı ilaçlar insülin salınımını azaltırlar. • Streptozosin / Pentamidin /Alloxan: Selektif olarak langerhans adacıklarında β hücrelerini parçalarlar. 271.Yemenin kısa süreli kontrolü • Mideden salgılanan ghrelin isimli hormon yemek öncesi kanda hızla yükselir ve iştahı artırır. Yemek yendikten sonra ghrelin hormonun kandaki düzeyi hızla düşer. Bağırsaklardan salgılanan kolesistokinin yemek yeme sırasında salgılanır ve doygunluk hissi yaratarak yemeyi sonlandırır. Yani ghrelin yemeyi başlatır, kolesistokinin ise sonlandırır. 272.Yemenin uzun süreli kontrolü • Leptin ve insülin yemenin uzun süreli kontrolünü sağlarlar. İnsülin ve leptin vücudumuzdaki yağ miktarıyla orantılı olarak dolaşıma salınırlar ve yemek yemeği engellerler ve ayrıca enerji harcanmasını (sempatik sinir sistemini çalıştırarak) artırırlar. Bu iki hormon beyine etki ederek yemek yemeyi önlerler. • İştahı baskılayan peptidler (anaroksijenik): insülin, α-MSH, CRH, CART (kokain-amfetamin regulated transkript), CCK 273.İştahı artıranlar: Nöropeptid Y (hipotalamus arkuat nukleusda sentezlenir), Agoutirelated peptide (AgRP) Orexinler ve ghrelin (mide kaynaklı) dir.



274. METABOLİK SENDROM TANI KRİTERLERİ Risk faktörü



Tanım



Abdominal obezite (bel çevresi) Erkek



> 102 cm



Kadın



>88cm



Trigliserit



> 150 mg/dL



HDL Erkek



< 40 mg/dL



Kadın



< 50 mg/dL



Kan basıncı



> 130/85 mmHg



Açlık plazma glikozu



110-125 mg/dL



* Beş kriterden en az üçü sağlanmalıdır.



NÜKLEİK ASİTLER 275.Bir bazla, pentoz birleşince bir “nükleozid” meydana gelir. A, G, C, T ve U ribonükleozidlerine sırasıyla; adenozin, guanozin, sitidin, timidin ve üridin denir. Nükleotid ise baz+ riboz+ fosfat‛tan oluşur. 276.Pürin halkasının atomları aspartik asit, glisin ve glutamin, CO 2 ve tetrahidrofolat gibi değişik bileşiklerden gelir. 277.Pürin sentezinde ilk enzim PRPP sentetaz olup, bu enzimin aktivasyonu pürin sentezinin hızlanmasına, dolayısı ile ürik asit oluşumunu artmasına neden olmaktadır. Ayrıca bu enzimdeki defekt primer gut‛un nedenidir. 278.Pürin sentezinde inhibitörleri; PABA analoğu olan sulfonamidler (dihidropteorat sentetazı inhibe ederler), 279.Folik asit analoğu olan Methotrexate ise dihidrofolat redüktazı inhibe eder.



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



280.Bakteri ve parazitlerde yer alan dihidrofolat redüktaz enzimi insandakinden farklı olup bir antibiyotik olan trimetoprim ve bir antimalariyal ilaç olan primetamin ile inhibe olmaktadır. 281.Diğer pürin sentez inhibitörleri; azaserin, diazanorlösin, merkaptopürin ve İMP dehidrojenaz inhibitörü olan mikofenolik asittir 282.Hiperürisemi nedenleri; PRPP sentetaz enziminde görülen, X‛e bağlı olarak kalıtılan bir mutasyona bağlı olarak gelişen primer gut. Sekonder gut: Lösemi, maligniteler, kronik nefrit veya polisitemi gibi hastalıklara sekonder olarak gelişir. İskemireperfüyon hasarında, Von Gierke, Lesch Nyhan sendromu, İV fruktoz uygulanması ve besinlerle aşırı fruktoz alımıda hiperürisemi ve gut‛a neden olur. Ayrıca, organik asidler, laktat, asetoasetat ve β-OH bütirat, ürik asitin böbrek tübüllerinden sekresyonu için yarışırlar. Sonuçta bu tip durumlarda hiperurisemi gelişebilir. Hipoürisemi nedenleri; Pürin nükleozid fosforilaz eksikliği hipoürisemi ve hipoürikozüri nedenidir. Ksantinüri adı verilen tabloda, ksantin oksidaz eksik olup bu hastalarda da hipoürisemi gözlenir. 283.Ağır kombine immun yetmezliğe neden olan adenozin deaminaz (ADA) eksikliğidir. 284. Pentostatin (2-deoksikoformisin), adenozin deaminaz enzimini inhibe ederek etki gösteren bir kemoterapötik ajandır.



85



redüktaz‛ı inhibe ederek etki gösteren bir kemoterapötik ajandır. 296.5-florourasil gibi dUMP analogları timidilat sentaz inhibitörleridir. 297.Daktinomisin (actinomycin D) gibi bazı antikanser ilaçlar, DNA çift heliksinin dar (minör) oluğuna yerleşerek sitotoksik etki gösterirler. Böylece mRNA ve DNA sentezini engellerler. 298.ETZ komponentlerinden kompleks II olan süksinat dehidrojenaz hariç diğer komplekslere (Kompleks I, III, IV ve V) ait proteinlerinin bir kısmı mtDNA tarafından kodlanmaktadır. Kompleks II tamamen nükleer DNA tarafından kodlanmaktadır. 299.DNA replikasyonu, ökaryotlarda hücre döngüsünün S fazında meydana gelir. Siklin D, G1/S arasındaki engelleme noktasının aşılmasını sağlar. Bu fazda DNA sentezi (replikasyonu) oluşur. Ayrıca histon benzeri bazı spesifik proteinlerde bu fazda sentezlenir. 300.DNA replikasyonu için gerekli olanlar; Substratlar, 4 deoksinükleozid trifosfat‛ta (dATP, dGTP, dCTP, dTTP) ortamda olmalıdır. Tek zincirli DNA kalıbı, DNA replikasyonu bir primer olmadan başlayamaz. Primer kalıp zincirin yaklaşık ilk 10 nükleotidine uygun olarak sentezlenen RNA parçasıdır. Ayrıca gerekli enzimler: DNA helikaz, DNA primaz, DNA polimerazlar, DNA topoizomeraz, DNA ligaz vs..



285. Hiperürisemi ve gut tedavisinde kullanılan ilaçlar;



301.DnaA proteini: Özellikle AT baz çiftlerinden zengin olan replikasyon orjinini belirlemede görevlidir.



286. Kolşisin: Mikrotübülleri depolimerize eder. Ağrının giderilmesinde ve atakların azaltılmasında etkilidir.



302.DNA helikazlar (DnaB): Bu enzimler sarmalların birbirinden ayrılmasını sağlar.



287.Allopurinol: Hipoksantin analoğudur. Ksantin oksidazı inhibe eder ve ksantin ve ürik asit oluşumunu azaltır.



303.Tek sarmallı DNA-bağlayan (TSB) proteinler: Bunlar çift sarmal yapının tekrar oluşumunu engellerler.



288.Probenesid ve sülfinpirazon: Bu ilaçlar ürik asit atılımını artırırlar. Hiperürisemi regülasyonunda, tofüslerin oluşumunun engellenmesinde ve oluşmuş tofüslerin rezolüsyonunda önemlidirler.



304.DNA Primaz: Özgün RNA polimerazdır. Yaklaşık 10 nükleotidden oluşan kısa RNA parçaları sentezler.



289.Pankreatik sıvı içinde salgılanan ribonükleaz ve deoksiribonükleaz‛lar, gıdalarla alınan RNA ve DNA‛yı hidroliz ederler



305.DNA polimeraz III: DNA zinciri uzamasından esas sorumlu olan enzimdir. RNA primerin serbest 3‛ OH grubunu alıcı olarak kabul eder ve kalıp zincire uygun deoksiribonükleotidleri ekler. Yani zincir 5‛→3‛ yönünde kalıp zincire antiparalel yönde uzayarak sentezlenir.



290.Pirimidin halkasını oluşturan glutamin, CO2 ve aspartik asittir. Pürinden farklı olarak, primidin halkası kesinlikle glisin içermez.



306.DNA polimeraz I: RNA primer, DNA polimeraz I tarafından uzaklaştırılır ve yerine aynı enzimle uygun nükleotidler yerleştirilir.



291.Pirimidin nükleotidlerin de novo sentezinde yer alan bütün enzimler sitozolik olmasına rağmen dihidroorotat dehidrojenaz mitokondriyal bir enzimdir.



307.DNA Ligaz: DNA polimeraz III ve DNA polimeraz I‛in yaptıkları zincirler DNA ligaz ile birbirlerine fosfodiester bağı ile birleştirilir.



292.Difluorometil ornitin, OMP dekarboksilaz enzimin potent bir inhibitörüdür. Bu ilaç kolon, mesane meme, karaciğer, cilt ve mide kanserinde geniş çalışmalarda denenmektedir.



308.DNA helikaz aracılığı ile, DNA çift sarmali bir uçtan açıldıkça, replikasyon çatalının önünde helikal yapı sıkışır ve DNA sarmalinde kıvrılmalar meydana gelir. Buna “süperkoiled DNA” denir. DNA‛da bu süperkoillerin oluşumunu engelleyen enzimlere DNA topoizomeraz adı verilmektedir.Topotekan ve irinotekan gibi tekan türevi kemoterapötikler Tip I topoizomeraz inhibitörleridir.



293.Tip I orotik asidüri primidin sentez bozukluğu olup orotat fosforibozil transferaz ve orotidilat (OMP) dekarboksilaz eksikliği söz konusudur. Hastalarda gelişim eksikliği, megaloblastik anemi ve orotik asit kristalürisi görülür. 294.Tioredoksin ribonükleotidlerin, deoksiribonükleotidlere dönüşümü için gereklidir. 295.Hidroksiüre (hidroksikarbamid) ribonükleotid



309.DNA giraz, E.coli‛de bulunan bir cins tip II topoizomeraz‛dır. Bakteriyel DNA giraz‛a karşı kullanılan bir grup antimikrobial ajan vardır. Bunlara “Quinolon”lar denmektedir ( siprofloksazin, ofloksazin, novobiosin, florokinolonlar vs).



86



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



310.Birer kemoterapötik ajan olarak kullanılan Etoposide ve teniposid insanda bulunan tip II topoizomeraz enziminin inhibitörüdür. Yine antrasiklinler olarak da bilinen dokzorubisin, daunorubisin, idarubisin ve epirubisin gibi antitümöral antibiyotikler de, tip II topoizomeraz enzimini inhibe edebilir. 311.Sitozin arabinozid (cytarabine, ara C3) antikanser tedavisinde, buna karşın adenin arabinozid (vidarabine, ara A4) antiviral ajan olarak kullanılan nükleozid analoglarıdır.



genellikle snRNA‛ların proteinlerle birleşmiş hali olan snRNPs (small nükleer Ribonükleoprotein partikülleri) aracılığı ile iki ekzon birbirine birleştirilir. 327.Bazen de snRNPs kullanılmadan intronlar çıkarılır ve ekzonlar birleştirilir. Böylece pre mRNA‛dan mRNA oluşur. Bu olaya ise alternatif splicing denir. 328.Otoimmun ve genellikle ölümcül seyreden bir hastalık olan Sistemik Lupus Eritematozus‛ta, snRNPs gibi bazı proteinlere karşı otoantikorlar gelişir.



312.HİV tedavisinde kullanılan Azidotimidin (Zidovudin= AZT) de nükleozid analoğu olup revers transkriptazı inhibe eder



329.β-talasemi, β-globin zinciri için gerekli olan mRNA‛nın sentezi sırasında ekzonların hatalı birleştirilmesi ile giden kalıtsal bir hastalıktır.



313.Histonlar, arjinin ve lizinde zengin bazik proteinler olup DNA nın nükleusta uygun şekilde katlanmasını sağlar. H1 nükleozomların daha yoğun yapılar halinde paketlenmesine yardımcı olur.



330.Ataksia-Telenjiektazi, x-ışınlarının yaptığı hataların onarılamaması sonucu gelişen, serebellar ataksi ve lenforetiküler maligniteler ile seyreden bir hastalıktır.



314.Direkt güneş ışığına maruz kalan insanların deri hücrelerinde pirimidin dimerleri oluşabilir. “Xeroderma pigmentosum” adı verilen prekanseröz bir deri lezyonu olan kişilerde UV‛ye özgün endonükleaz eksiktir.



331.Akridinler çerçeve kayması mutasyona yol açarlar.



315.Yaşlanmanın mekanizmalarından biri, hücre bölünmesi sırasında molekülün uç kısımlarındaki telomeraz enzim aktivitesinin azalması ve telomerlerin programlı bir şekilde kısalmasıdır. 316.Birçok kanser tipinde, telomeraz etkinliğini sürdürür veya aktive edilir. Sonuçta, telomeraz aktivitesi ile malignensi arasında çok güçlü bir ilişki bulunmuştur. 317.Genetik materyal içersisinde hatalar tolere edilemezken bir tek tRNA moleküllerinde anormal bazlar (alkilasyon, metilasyon vb) bulunabilir. 318.En kısa yarı ömrü olan mRNA olup yaklaşık 20-30 sn lik bir yarı ömrü vardır. 319.Nukleusta sentezlenen RNA‛lara hnRNA (heterojen nüklear RNA) adı verilir. hnRNA‛lar daha sonra intronların çıkarılması ve ekzonların birleşmesi ile mRNA‛ları oluşturmak üzere işleme girerler. snRNA: (small nükleer RNA) mRNA işlenmesine ve gen düzenlenmesine katılır. 320.Rifampin prokaryotik RNA polimeraz‛ın β-alt birimine bağlanarak ilk fosfodiester bağının oluşmasını engeller. Böylece transkripsiyonun başlamasını inhibe etmiş olur. Rifampin tüberküloz tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. 321.α-Amanitin, RNA polimeraz II‘ye sıkıca bağlanır ve böylece mRNA sentezini ve sonuçta da protein sentezini inhibe eder. 322.DNA üzerinde yer alan transkripsiyon başlangıç bölgelerine promoter bölge adı verilir. Transkripsiyon promoter bölgenin RNA polimerazın sigma alt birimi tarafından tanınması ve bağlanması ile başlar. 323.Transkripsiyonun bitişini « ρ (Rho) faktörü» veya DNA‛daki «palindrom» olarak adlandırılan bölgeler belirler. 324.Palindrom; Aynı yönde yazıldıklarında aynı dizilişe sahip olan karşılıklı iki DNA zinciridir. 325.hnRNA‛da intronlar (protein kodlamayan bölgeler) ve eksonlar (protein kodlayan dizeler) diye adlandırılan iki kısım bulunur. Primer transkripten intronlar uzaklaştırılır, eksonlar birleştirilir ve olgun mRNA oluşur. 326.Ekzonların birleştirilmesine splicing denir. Bu işlemde,



332.Bir maddenin vücuda alındığında karsinojenik olup olmadığı yani Karsinojenik potansiyeli, Ames testi ile ölçülür. 333.Tümör baskılayıcı bir protein olan p53, hücre siklüsünü G1 ve G2 fazlarında kontrol eder. Onarılmayacak bir mutasyon varsa hücrenin Apoptozis ile yok olmasını sağlar. Birçok kanser türünde p53 ‘ü kodlayan gende bir defekt olduğu gösterilmiştir. 334.Protein sentezinin başlangıç bileşenleri şunlardır; 30 S ribozomal alt birim, sentezlenecek proteinin mRNA‛sı, mRNA‛daki ilk kodona uygun f-metyonin-tRNA, GTP (enerji sağlar) ve başlangıç faktörleri (BF=İF). 335.Shine-Dalgarno dizesi: E.Coli‛de mRNA yapısında yer alan ve translasyonun başlangıç noktasını belirlemede yardımcı bir faktördür. 336.Streptomisin, tetrasiklin ve gentamisin gibi 30 S inhibitörü ilaçlar, genellikle protein sentezini başlangıç aşamasında durdurur. 337.Puromisin, aminoaçil-transfer RNA ya (tiroziniltRNA) benzer ve A bölgesine bağlanarak protein sentezini uzama fazında durdurur. 338.Peptid bağlarının oluşumu peptidil transferaz tarafından katalizlenir. Peptidil transferaz aktivitesi, 50S ribozomal alt birimin 23S rRNA‛sında bulunur. Kloramfenikol prokaryotik 50S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe ederken, siklohekzimid ökaryotik hücrelerdeki 60S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe eder. 339.Peptid bağı oluştuktan sonra ribozom, mRNA üzerinde 3‛-ucuna doğru 3 nükleotid (bir kodon) boyunca ilerlemesine translokasyon denir. Translokasyon için eEF-2 (UF-2) ve GTP gereklidir. Difteri toksini EF2‛yi (UF-2) inhibe ederek etki gösterir. 340.Klindamisin,Eritromisin 50s ribozomal alt birime bağlanarak, fusidik asit translokasyonu engelleyerek protein sentezini uzama fazında inhibe eder. 341.Post-translasyonel modifikasyonlar; 342.Kısaltma; Örneğin; pankreatik bir zimogen olan tripsinojen, ince barsaklarda kısaltılarak aktif tripsin haline dönüşür.



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



343.Sinyal peptid kaybı: Örneğin insülin‛den sinyal peptitin ayrılması. 344.Fosforilasyon: Proteinin yapısında bulunan serin, treonin, tirozin amino asitlerinin fosforilenmesi. Protein yapısında fosforlanan en önemli aminoasit SERİN‛dir. 345.Glikozilasyon (Glikozillenme): Karbonhidrat‛lar serin veya treonin‛in hidroksil gruplarına (0-glikozid) veya asparajin‛in amino grubuna (N-glikozid) bağlanmıştır. Glikozillenme işlevi Golgi aygıtında meydana gelir. 345.Hidroksilasyon: Kollajen‛in α-zincirlerinde bulunan prolin ve lizin amino asitleri endoplazmik retikulum‛da hidroksillenir. İdrarda OH-prolin, OH-lizin artışı kemik harabiyetinin göstergesidir. 347.Metillenme: 3-Metil histidin; idrarla atılımı kas harabiyetinin göstergesidir. ε-N-metillizin, Karnitin sentezinde yer alır. 348.Karboksillenme: γ-Karboksi glutamat oluşumu K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinde (faktör II, VII, IX ve X) ayrıca protein C ve protein S yapısında önemlidir. Bunun dışında osteokalsin gibi kemik proteinlerinin yapısında da γ- karboksi glutamat oluşumu gereklidir. 349.Desmozin; Birbirine çapraz bağlarla bağlanmış dört adet lizin kalıntısından oluşur ve elastinin esnekliğini verir. 350.İzoprenil birimlerin eklenmesi: Kolesterol biyosentezi sırasında oluşan izopren birimleri çeşitli proteinlere eklenebilir. İzopren birimleri proteindeki sistein kalıntılarına bağlanır. Örneğin Ras proteinleri, Ras onkojenler, proto onkojenler ve G proteinleri. 351.Kovalan modifikasyonlar: Örneğin; bir vitamin olan Biyotin, karboksilaz enzimlerine kovalan bağlanması. 352.β-alanin; Koenzim A ve pantotenik asitin yapısında yer alır. Herhangi bir proteinin yapısına katılmamaktadır. 353.Selenosistein; Proteinlerin yapısında seyrek olarak izlenen ve kendine ait tRNA‛sı olan, posttranslasyonel modifikasyonla üretilmeyen ve Selenyum taşıyan bir



87



aminoasiddir. Selenosistein, tioredoksin redüktaz ve glutatyon peroksidaz gibi enzimlerin aktif merkezlerinde yer alır. 354.Restriksiyon endonükleaz, uzun olan çift sarmallı DNA‛yı özel bazı bölgelerinden tanıyarak keserler. Böylece daha küçük ve sınırlanmış DNA parçaları elde edilir. Sınırlayıcı endonükleaz‛da diyebileceğimiz bu enzimler genellikle DNA‛yı 4 ila 6 baz çiftinden oluşmuş ve palindrom adı verilen bölgelerden tanırlar. 355.Palindrom aynı yöne doğru yazıldıklarında eşit olan karşılıklı DNA dizeleridir. Örneğin 5‛-GAATTC-3‛ dizesine komplementer olan DNA zinciri 3‛-CTTAAG5‛ dür. Eğer bu ikinci parça 5‛ yönünden okunursa 5‛-GAATTC-3‛ olduğu görülür. 356.Mikroorganizmalar arasında gen klonlamasında bir çok aracı moleküllerden (vektör) yararlanılmaktadır. Bunlar Restriksiyon endonükleazlarla kesilmiş DNA parçalarının alıcı hücreye aktarılmasını sağlayan yapılardır. 357.Retroviruslar rekombinant vektör olarak fazlaca kullanılmaktadırlar. Lineer tek iplikçikli bir genetik materyale sahip olan virüs, hücre içine girince sitoplazmada, reverse transkriptaz enzimi yardımı ile, genomik RNA‛ya tek iplikçik cDNA ( komplementer DNA) sentezlenir. Sonra, bu cDNA‛ya da polimeraz 1 enzimi ile ikinci bir cDNA sentezlenerek çift iplikcikli DNA‛ya dönüştürülür. 358.Büyük DNA molekülleri restriksiyon endonükleazları ile kırıldığı zaman sayılamayacak kadar çok miktarda DNA parçası oluşur. Bu milyonlarca DNA parçası içinden, incelenecek olan DNA dizesi veya düzgün bir gen‛in ayrımı prob‛larla sağlanır. Prob‛un nükleotid dizesi, incelenecek olan DNA ya komplementerdir. İncelenecek olan DNA parçasına “hedef DNA” denir. Prob‛lar komplementer oldukları için hedef DNA‛ya bağlanırlar. Böylece bir kitaplıkta hedef DNA‛nın bulunduğu klon, veya hedef DNA‛nın bulunduğu bant veya jel saptanabilir. 359.Southern adlı bilim adamı tarafından geliştirilen southern blothing hibridizasyon tekniği günümüzde DNA‛daki delesyonların saptanmasında ve özellikle DNA finger printing yönteminde başvurulan önemli



88



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



bir tekniktir. Southern bloth tekniği temelde DNA‛nın agaroz jelde yürütülüp radyoaktif işaretli problarla hibridizasyonuna dayanmaktadır. 360.Northern blothing, Southern blothing yöntemine benzer. Ancak, DNA yerine mRNA, viral RNA veya total RNA araştırmak için kullanılır. 361.İmmuno (WESTERN) blothing, mikroorganizmaların yapılarında bulunan antijenik proteinlerin saptanmasında kullanılmaktadır. 362.DNA amplifikasyonunun en önemlisini Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR) (= Polymerase Chain Reactıon, PCR) oluşturmaktadır. PZR, belli bir DNA dizesinin çoğaltılması amacıyla uygulanan bir tüpte-test yöntemidir. PZR ile birkaç saat içinde, özgün bir nükleotid dizesinin milyonlarca kopyası sentezlenebilir. İncelenecek DNA dizesi ilk örnekte milyonda bir ve daha az bir miktarda bulunsa bile, bu dize PZR yöntemi ile çoğaltılabilir. 363.Thermus aquaticus‛dan izole ve pürifiye edilmiş olan Taq polimeraz ısıya dayanıklı bir polimeraz enzimi olup PCR da kullanılmaktadır. 364.BİYOKİMYADA BİLİNMESİ GEREKEN BAZI TEMEL YÖNTEMLER Tüm kursiyer arkadaşların en çok merak ettiği şeylerden birisi, son sınavlarda yöntemler çok soruluyor. Bu konuda ne yapabiliriz? Sonuçta tüm laboratuar yöntemlerini öğrenmek hem çok zor, hem de gereksiz. Ben önemli gördüğüm bazı temel yöntem ve testlerle ilgili bilinmesi gereken bazı bilgileri eklemeye çalıştım. • Total Protein; Serumda total protein miktarı 6,0 - 8,0 gr/dl dir. Total protein ölçümünde başlıca yöntemler aşağıda verilmiştir. Bu yöntemleri anlatmadan önce bazı temel prensipleri incelemek gerekir. • Kolorimetri; Bir ışık kaynağından çıkan, gözle görülen (350-780 nm dalga boyunda) ışığın renkli bir çözelti içerisinden geçerken, oluşturduğu absorbansın ölçülmesi prensibidir. 365.Fotometri; Kolorimetri prensibi ile aynı olup, temel fark 200 ila 2000 nm dalga boyu arasındaki, yani UV ve İnfrared ışınların da kullanılmasıdır. Kolorimetre ve fotometrede yukarıda verilen dalga boyu aralıklarında ışık geçiren belirli sayıda sabit filtreler kullanılır. 366.Spektrofotometre; Fotometre ve kolorimetre cihazlarından daha gelişmiş olup, istenilen tek bir dalga boyunda ışık bir prizma aracılığıyla % 1 hassasiyet ile seçilebilmektedir ( örn 280, 281, 282,….. nm vb ). 367.Florometri; Belirli bir ışık kaynağından çıkan UV ışık, çözelti içindeki maddeler tarafından absorbe edilerek daha uzun bir dalga boyu ( görünür ışık ) şeklinde yayımlanırsa buna floresans denir. Floresansı ölçen cihazlara fluorometre denir. 368.Direkt fotometrik ölçüm; Proteinlerin yapısında bulunan triptofan ve tirozin gibi aromatik aminoasitlerin pH 8 de ultraviole dalga boyunda ( 280 nm ) verdiği



absorbansın spektrofotometrik ölçümüne dayanır. 369.Biüret yöntemi; Bu yöntem, proteinlerin yapsındaki peptid bağlarının, alkali çözeltide +2 değerlikli bakır ile verdiği rengin, spektrofotometrik ölçümüne dayanmaktadır. 370.Kjeldahl yöntemi; Proteinlerin yapısındaki azotun amonyum iyonuna dönüştürülerek total nitrojen ölçülmesi prensibine dayanmaktadır. 371.Folin-ciacaltu (fenol) ayıracı ile Lowry yöntemi; Proteinlerin yapsındaki tirozin ve triptofanın fosfotungusto-molibdik asit ile reaksiyona girerek verdiği mavi rengin ölçülmesi prensibine dayanır. 372.Türbidimetri; Proteinlerin, sülfosalisilat veya TCA (triklo-asetisikasit) gibi maddelerle oluşturduğu bulanıklığın içinden geçen ışığın, absorbansının ölçümüne dayanmaktadır. 373.Nefelometri; Proteinlerin, sülfosalisilat veya TCA (triklo-asetisikasit) gibi maddelerle oluşturduğu bulanıklığa çarparak yansıyan ışığın ölçümüne dayanmaktadır. 374.İmmuno kimyasal yöntemler; Antijenle antikor birleşmesi spesifiktir. Erimiş bir antijen kendisine karşı hazırlanmış bir antikorla eşit oranlarda karşılaştırılırsa bir çökelme meydana gelir. Bu olaya presipitasyon denir. Bu yöntemle protein, antijen ve antikor miktarı tayin edilebilir. 375.Başlıca immunokimyasal yöntemler; Radial immundiffüzyon (RİD), Radio immunölçüm (RİA), Radyoreseptör ölçüm (RRA), Floroimmun ölçüm (FİA), Kemilüminesans ölçüm, Enzim bağlı immuno absorbent ölçüm (ELİSA), İmmunelektroforez olarak sayılabilir. 376.Albümin ölçümü; 377.Albümin ölçümünde klasik yöntem, Bromkrezol yeşili (Bromcresol green BCG) gibi anyonik boyalarla pH 4,2 de albüminin bağlanması ve verdiği absorbansın 628 nm de spektrofotometrik ölçümüdür. 378.Amonyak ölçümünde dikkat edilecek noktalar; 1. Sigara içiminden en çok etkilenen parametre amonyaktır. Sabah numune alınacak hasta gece yarısından itibaren sigara içmemelidir. Sigara içen hasta testten önce duş almalı, temiz pijama giymelidir. Kanı alan teknisyen sigara içmeyen biri olmalı. 2. Laboratuvar ortamı ve cam malzemelerde amonyak kontaminasyonu olmamalı, 3. Kan alma sırasında, venin palpe edilerek aranmaması gerekir, kan alımı sırasında örneğin hava ile teması olmamalı, 4. Örnek içerisindeki azotlu maddeler yıkılarak amonyağa dönüşebilir, dolayısı ile numune alınır alınmaz buz dolu bir kaba alınmalıdır. En geç 15 dakika içinde santrifüj edilerek en kısa sürede çalışılmalıdır.



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



379.Bilirubin ölçümü; Klasik yöntem Ehrlich ayıracı da denilen diazolanmış sülfirik asitin (Diazo reaktifi) bilirubinle reaksiyona girmesi ile oluşan azopirolün alkollü ortamda ölçülmesi ile total bilirubin bulunur. Aynı test, alkolsüz ortamda yapınca direkt bilirubin ölçülür. Sonuç olarak total bilirubinden, direkt bilirubin çıkarılırsa indirekt bilirubin hesaplanmış olur. Bilirubin ışıktan kolay zarar görür, en kısa sürede çalışılmalıdır. Serum bekleyecekse karanlık bir yerde saklanmalıdır. 380.Kreatinin ölçümü; Klasik yöntem Jaffe reaksiyonudur. Burada alkali ortamda kreatinin‛in pikrik asitle verdiği turuncu-kırmızı rengin spektrofotometrede ölçümü esastır.



TABLO: PLAZMA VE SERUM KONSANTRASYONU ARASINDA FARKLILIK GÖSTEREN TESTLER Plazmada daha yüksek olanlar



Plazma ve serumda eşit olanlar



Kalsiyum



383.Serumda total kolesterol ölçümü; 384.Serumda total kolesterol, Lieberman-Buchard yöntemi de denilen, asetik asit, asetik anhidrit ve sülfirik asit karışımının, kolesterol ile reaksiyona girerek verdiği yeşil rengin 620 nmde spektrofotometrik ölçümü ile çalışılır. 385.HDL kolesterol ölçümü; Apo B içeren lipoproteinler (VLDL, LDL) dekstransülfat-magnezyum klorür gibi polianyonlar ve sülfatlanmış polisakkaridler i l e reaksiyona girerek çökerler. Eğer serumu dekstransülfat – magnezyum klorür kullanarak çöktürür ve 3000 devirde 30 dakika çevirdikten sonra, süpernatandan lieberman-buchard yöntemi ile kolesterol çalışırsak HDL tayin edilir. 386.VLDL Kolesterol; Serumda ölçülen Trigliseridin 1/5‛i VLDL dir ( Trig/5 = VLDL) 387.LDL kolesterol düzeyi Friedwald formülü ile hesaplanır LDL = Total kolesterol - [ HDL + (Trigliserid/5)] * Burada unutulmaması gereken, bu formül trigliseridler 400 mg/dl fazla ise uygulanamaz. 388.Plazma ile serum arasındaki farklar: • Serum, antikoagülan içermeyen düz tüpten elde ediliği için fibrinojen gibi pıhtılaşma faktörlerini içermezken, plazmada fibrinojen bulunur. Ayrıca bilirubin, kolesterol ve kreatinin dışında bir çok maddenin plazma ve serum konsantrasyonları farklılık gösterir.



Serumda daha yüksek olanlar



Bilirubin



Albümin



Klorür



Kolesterol



Alkalen fosfataz



LDH



Kreatinin



Glukoz



Total Protein



Sodyum Potasyum



381.ÜRE (“BUN”): Birçok laboratuvar üre içindeki nitrojeni ölçerek BUN sonucu vermektedir. Bu nedenle üre ve BUN arasındaki ilişkinin bilinmesi önemlidir. Üre molekül ağırlığı 60 olan ve içinde iki adet nitrojen bulunduğundan 60 gr ürenin 28 gr‛ı azottan gelir. (60/28=2,14) 382.Bu ilişki: Üre = BUN X 2.14 olarak formüle edilir.



89



Fosfat Ürik asit Üre



399.Karaciğer fonksiyon testleri 1- Karaciğerin organik anyonları taşıma ve ilaçları metabolize etme kapasitesini saptayan testler (konjugasyon kapasitesini belirleyen testler): • Serum bilirubin • Bromsulftalein: Karaciğerin boşaltım işlevini değerlendiren bir testtir. • İndosiyanin • Serum nefes testleri • Serum kafein 2-Karaciğer hücre hasarını ve kolestazı belirleyen testler: • Aminotransferazlar • Alkalen fosfataz • LDH • 5‛-Nükleotidaz • Gama glutamil transpeptidaz (GGT) • Lösin aminopeptidaz 3-Karaciğerin sentez kapasitesini belirleyen testler: • Plazma proteinleri: Albümin, seruloplasmin, ferritin, α1- antitripsin düzeyleri değerlendirilir. • Lipoproteinler • Kan pıhtılaşma faktörleri: • İmmünoglobülinler 4-Etiyolojiyi gösteren testler: • Spesifik otoantikorlar • Hepatit serolojisi • Alfa fetoprotein 5-Serum amonyak düzeyi Umarım yukarıdaki bilgiler işinize yarar. Sınavda ve hayatta her şeyin gönlünüzce olmasını dilerim. Başarılar… Uz. Dr. Ercan Öztürk



TOrkiye'nin Her Yerinde Yan1n1zday1z



www.tus.com



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER -2 (GÜN SONU ÖZET BİLGİLER) Okhan AKIN - İbrahim Ethem ŞAHİN



1. Peroksizom • H2O2 üreten D-aminoasit oksidaz ve ürat oksidaz gibi enzimleri içerir. • H2O2‛yi yıkan katalaz enzimini içerir. • C24 ve C26 gibi çok uzun zincirli yağ asitlerinin yıkımını yapar. • Fitanik asitin (20 karbonlu dallı zincirli yağ asidi) yıkımını gerçekleştirir. • Safra asidi sentezinde kolesterol yan zincirlerini uzaklaştırır.



5.



Metil histidin:Myofibriler proteinler olan aktin ve miyozinin hücre içi yıkımı ile oluşur ve idrarla atılırlar.



6.



Eritrosit içerisinde bulunup methemoglobin oluşumunu önleyen enzim sitokrom b-5 redüktazdır.



7.



NADH özellikle 340 nm dalga boyunda verdiği absorbans nedeni ile birçok enzimin tayininde kullanılan kitlerin temel prensibini oluşturmaktadır.



8.



Şaperonlar: Proteinlerin kuruluşunda ve uygun katlanmasında görevli olan proteinlerdir.



• Plazmalojen sentezine katılır.



Özellikleri:



• Refsum hastalığı, adrenolökodisterofi ve zelweger sendromu peroksizomal hastalıklara örnek olarak verilebilir 2.



• Bakteriden insana kadar çok değişik türlerde yer alırlar • Bir çoğuna ısı-şok proteini (HSP 10-60-70-90 v.b.) denilir.



Mitokondriyal DNA (mt DNA): • İnsan mitokondrisi küçük, halkasal, çift sarmal DNA molekülünden 2-10 kopya içerir. Bunlar total hücre DNA‛sının %1 kadarını oluşturur.



• Bazıları katlanmış proteinin, katlanmasını bozacak uraılarla beraber aktiflenir (örnek yüksek sıcaklık veya kimyasal maddeler).



• Zigot oluşumu sırasında mitokondrilerin tümünün ovum tarafından sağlanması nedeniyle, mendeliyen olmayan maternal kalıtım göstermesi insan mt DNA‛sının en önemli özelliğidir.



• Bazıları katlanmamış veya agrege olmuş proteine bağlanarak katlanmayı kolaylaştırır. • Şaperonlar ATPaz etkinliğ taşır ve protein-şaperon etkileşimi ATP gerektirir.



• Kuramsal olarak hasta anne bu hastalığı tüm çocuklara aktarır, fakat sadece kızlar bu hastalık için taşıyıcıdır. • Halkasal ve çift sarmallıdır; bir ağır (H) ve bir hafif (L) zincir içerir • Solunum zincirinin 67 tane olan protein alt biriminden 13 tanesini kodlar-NADH dehidrogenaz 7 alt birimi-Kompleks III‛ün sitokrom b‛si-Sitokrom oksidazın üç alt birimi ATP sentazı iki alt birimi • Protein sentezi mitokondri içinde gerçekleşir fakat mitokondrideki DNA azlığı nedeni ile mitokondrial proteinlerin az bir kısmı lokal olarak üretilmektedir. • Mitokondriyal polipeptidlerin çoğu nükleer genlerce kodlanır. • Büyük (16s) ve küçük (12s) mt ribozomal RNA‛ları kodlar • 22 mt tRNA‛yı kodlar • Yüksek mutasyon oranına sahiptir. 3.



Mitokondriyal hastalıklar: Leber‛in Herediter Optik Nöropatisi (LHON): İlk tanımlanan mitokondriyal hastalıktır. Maternal kalıtımla iletilir. Genç erişkin dönemde optik sinir ölümüne bağlı olarak ani görme kaybı şeklinde ortaya çıkar. • MERRF Sendromu (Myoklonik epilepsi ve ragged red fibers): Myoklonus, ataksi, jeneralize güçsüzlük ve myopati şeklinde ortaya çıkar. MELAS: Mitokondriyal ensefalomyopati laktik asidozis



4.



Serbest yağ asidlerini primer yakıt olarak kullanan tek doku Kalp kasıdır



• Sitoplazma, mitokondri ve endoplazmik retikulum gibi çeşitli hücresel bölümlerde yer alırlar. 9.



Ca++ bir tersiyer mesajcıdır.



10. İNSÜLİN RESEPTÖRÜ • İnsülin reseptör sisteminde, insülinin reseptöre birleşmesi ile reseptörde dimerizasyon (şekil değişikliği) oluşur ve reseptörde bulunan tirozinlerde fosforillenir. • Reseptöre aktarılan bu fosfor gruplarıda src homoloji 2 (SH2) yapısı içeren çeşitli proteinlerle etkileşir. • Bu sistemin çalıştırılması mitojenle aktive edilen protein kinazı (MAPK) çalıştırır. • MAPK nukleusa geçerek bazı transkripsiyon faktörlerini aktifler ve böylece gen uyarılması yaratılır. • Böylece hücre proliferasyonu ve farklılaşması oluşur. • Yani “İNSÜLİNİN BÜYÜME VE PROLİFERASYONLA İLGİLİ OLAN ETKİLERİNE MITOJENLE AKTIVE EDILEN PROTEİN KINAZ (MAPK)“ aracılık etmektedir. 11. E t k i mekanizmalarına sınıflandırılması



göre



hormonlarn



• Hücre içi reseptörlere bağlanan hormonlar - Androjenler - Kalsitriol (1,25(OH)2-D3) - Östrojenler - Glukokortikoidler - Mineralokortikoidler



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



- Progestinler - Retinoik asit - Tiroid hormonları (T3 ve T) • Hücre yüzey reseptörlerine bağlanan hormonlar - İkincil habercisi cAMP olanlar: Adenilat siklazı uyaranlar ü ü ü ü ü ü ü ü ü ü ü ü



Glukagon ß Adrenerjik katekolaminler Adrenokortikotropik hormon (ACTH) Paratiroid hormon (PTH) Tiroid stimülan hormon (TSH) Antidiüretik hormon (ADH) Kalsitonin Human koryonik gonadotropin (hCG) Kortikotropin releasing hormon (CRH) Follikül stimülan hormon (FSH) Luteinize edici hormon (LH) Melanosit stimülan hormon (MSH)



- Adenilat siklazı inhibe edenler ü Anjiyotensin II ü Alfa2-Adrenerjik katekolaminler ü Somatostatin ü Asetilkolin - İkincil habercisi cGMP olanlar ü Atrial natriüretik peptid (ANP) ü Nitrik oksit (NO) ü PgF2alfa ü BNP - İkincil habercisi kalsiyum veya fosfatidilinozitol (veya her ikisi) olanlar ü Asetilkolin (muskarinik) ü α -Adrenerjik katekolaminler 1



ü Anjiyotensin II ü Antidiüretik hormon (ADH) ü Kolesistokinin ü Gastrin ü Gonadotropin releasing hormon (GnRH) ü Oksitosin ü Platelet-kökenli büyüme faktörü (PDGF) ü Substance P ü Tirotropin-releasing hormon (TRH) - İkincil habercisi bir kinaz veya fosfataz şelalesi olanlar ü Koryonik somatomammotropin ü Epidermal büyüme faktörü (EGF) ü Eritropoietin ü Büyüme hormonu (GH) ü İnsülin ü İnsülin-benzeri büyüme faktörleri (IGF-I, IGF-II) ü Prolaktin (PRL) 12. Nitrik Oksit Sentezi: NO sentezi için gerekli substratlar arginin, oksijen ve NADPH‛dır. FMN, FAD, hem ve tetrahidrobiopterin enzimin (NO sentaz) koenzimleri, NO ve sitrülin ürünleridir.



91



13. İki tür enzim bulunmaktadır (NO sentaz): • Yapısal (sabit hızda sentez): Endotel, sinir doku ve PLT‛lerde bulunan Ca-kalmodulin bağımlı enzim. İki tipi bulunur: - Nöronal NOS (nNOS) - Endotelial NOS (eNOS) • Uyarılabilen (iNOS): Hepatosit, makrofaj ve nötrofillerde yer alan Ca‛dan bağımsız enzim. 14. NO sentez uyarıcıları hücre tipine göre değişir. TNF ve İL-1 enzim sentezini artırır. 15. Damar düz kası gevşetir ve vazodilatasyon yapar (endotel kökenli gevşetici faktörün eşi). 16. No cGMP aracılığı ile vazodilatasyon yapar. NO endotel hücrelerinde sentezlenir. Nitrogliserin, nitroprussid gibi nitratlar NO‛e dönerek etki yaparlar. Bu nedenle NO endojen nitro-vazodilatatör olarak adlandırılır. 17. Penis ereksiyonuna katılır. Sildenafil sitrat (viagra) cGMP‛yi yok eden fosfodiesterazı baskılayarak bu işi yapar. 18. Beyin ve periferal otonom sinir sisteminde nörotransmitterdir. 19. Nörotoksisitede rolü vardır. 20. İnfantil hipertrofik pilor stenozunda, pilor spazmının oluşumuna düşük NO düzeyleri katılır. 21. PLT agregasyonunu önler, makrofaj fonksiyonu için önemlidir. 22. Makrofaj NO sentaz aktivitesi genelde düşüktür. Sentezi bakteriyal lipopolisakkarit ve γ-interferon ile artar. Uyarılmış makrofajlar serbest oksijen radikalleri oluşturur. Bunlar NO ile birleşip daha fazla bakterisidal etki oluşturur. 23. NO oksijen ve süperoksitle tepkime vermesinden dolayı dokularda çok kısa yarı ömre sahiptir. Süperoksit radikali iel tepkimesi sonucunda, peroksinitrit (ONOO) oluşur. Bu madde de OH. Radikali vermek üzere parçalanır. 24. Growth hormonun sekonder mesajcı sistemi: Jak-kinaz sistemi.



25. Tüm dokularda etkilerinisadece adenilat siklaz sistemiile gösteren başka bir sekonder mesajcı kullanmayan tek hormon PTH 26. Gs -α subünitinde ADP ribozilasyonuna neden olarak GTP‛ase aktivitesini bozan ve Gs -α subünitinin istirahat fazına geçişini engelleyerek cAMP‛yi irreversibl şekilde arttıran madde kolera toksinidir. 27. Gi -α subünitinde ADP ribozilasyonuna neden olarak Gi‘ü inhibe ederek cAMP‛yi arttıran madde Pertusis toksinidir. 28. ETZ • ETZ‛de tek transmembraner olmayan kompleks II • ETZ‛de elektronların ilk toplandığı ortak nokta koenzim Q • Hem ETZ‛de hem de TCA siklusunda yer alan enzim süksinat dehidrojenazdır.



92



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



• Başlıca önemli ETZ inhibitörleri: - Rotenon, amytal, sekobarbital, piericidin A: Kompleks I‛den ubikinona elektron taşınmasını bloke eder. - Malonat: Yapısal olarak süksinata benzer ve kompleks II‛yi yani süksinat dehidrogenazı yarışmalı olarak inhibe eder. - Thenaytrifloroaseton (TTFA), karboksin: Kompleks II‛de elektronların FeS merkezlerden ubikinona transferini engeller. - BAL (dimerkaprol), antimisin A: Sit b‛den c‛ye elektron taşınmasını bloke eder (kompleks III) - Siyanür, CO, hidrojen sülfür, sodyum azid: Sitokrom oksidazı (Kompleks IV) inhibe eder. Sitokrom a ‛den Oksijene elektron geçişini 3 engellerler. • ETZ komponentlerinden kompleks II olan süksinat dehidrojenaz hariç diğer komplekslere (Kompleks I, III, IV ve V) ait proteinlerinin bir kısmı mitokondriyal DNA tarafından kodlanmaktadır. Kompleks II ise tamamen nükleer DNA tarafından kodlanmaktadır. 29. Glukoz, galaktoz ve fruktoz gibi monosakkaritler diğer bir çok besin maddelerinin aksine ileumda emilmez. Bunlar duodenum ve üst jejunumda hızlı bir şekilde emilirler. 30. Glikolize 3 karbonlu metabolitler düzeyinden giren monosakkarit fruktozdur. 31. TCA döngüsü reaksiyonları için gerekli vitaminler • • • •



Tiamin, tiamin pirofosfatın sentezinde kullanılır. Pantotenik asit, KoASH için. Riboflavin, FAD için. Niasin, NAD+ için.



32. İndüklenemeyen disakkaridaz laktaz‛dır. 33. Glukoneogenezde kullanılan başlıca yağ asidi 3 karbonlu propionik asittir. 34. Glikojenolizi ve TCA siklüsünü hızlandıran element kalsiyumdur. 35. NADPH ‘ın en büyük kaynağı Hekzos monofosfat şantı ve NADP bağımlı-malat dehidrojenazdır (malik enzim).



36. Tiyamin eksikliğinde transketolaz aktivitesi azalır. 37. NO, HOCl ve H 2 O 2 nonradikal reaktif oksijen ürünleridir. 38. Paroksismal nokturnal hemoglobinüri (PNH); Eritrosit zarındaki bazı proteinlere bağlı olan glikozilfosfat idilinozitol (GPİ) kancasının kusuruna neden olan mutasyonlar nedeni ile gelişen bir hastalıktır. 39. İnsanda halka yapısı parçalanamayan maddeler kolesterol ve pürin nükleotidlerdir. 40. Yağ sentezi insanda major karbonhidratlardan elde edilen asetil KoA‛lardan gerçekleşir. Yağ asidi sentezi için gerekli olan asetil KoA‛lar sitoplazmaya sitrat içinde taşınır. Yağ asidi sentezi için gerekli olan asetil KoA‛lar sitoplazmada sitrat liyaz reaksiyonu ile elde edilir. 41. Yağ asit sentezinin sitozolde başlayabilmesi için mutlaka dört şeye ihtiyaç vardır. asetil KoA, CO2 (genellikle bikarbonat formunda bulunur), ATP ve NADPH. 42. Beyin, diğer sinir sistemi dokuları, eritrositler ve böbrek üstü medullası serbest yağ asidlerini kan düzeyi ne olursa olursun yakıt olarak kullanamazlar. 43. Malonil KoA, karnitin açil transferaz I enzimini inhibe eder. 44. Metil malonil KoA‘nın süksinil KoA ya dönüşümünde metil malonil KoA mutaz olup koenzimi deoksiadenozilkobalamin formunda vitamin B‛dir. 45. Yağ asidi sentezinin hız kısıtlayıcı enzimi olan asetil CoA karboksilazın allosterik aktivatörü Sitrattır 46. Yağ dokusunda bulunan LPL özellikle toklukta postprandiyal dönemde aktiftir ve aktivitesi insülinle uyarılır. Açlığa geçilen dönemde yani “postabsorbtif dönemde” aktivitesi azalır. Yağ dokusunda bulunan LPL dışındaki LPL‛ların hiç birisi insülinden etkilenmez 47. Yağ dokusunda hormona duyarlı lipazı fosforilleyerek aktive eden en önemli hormon epinefrindir. 48. KC‛de yağ depolanmasını engelleyen maddelere “lipotropik maddeler” adı verilir. Örneğin kolin, metionin, betain, inozitol, Esansiyel yağ asitleri gibi. 49. Şilomikron kalıntılarının kandan temizlenmesinde



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



kusur apolipoprotein E eksikliğinde görülür ve Ailesel disbetalipoproteinemi (Tip III hiperlipoproteinemi – broad β-band hastalığı) olarak tanımlanır. 50. Kc‛de TİOFORAZ ENZİMİ (süksinil KoA: asetoasetat KoA transferaz) BULUNMADIĞINDAN, KC KETON CİSİMCİKLERİNİ YAKIT olarak KULLANMAZ. 51. Fosfatidil inozitol, membranlar üzerinde glikozilfos fatidilinozitol (GPİ) kancası şeklinde bulunur ve bu noktalar özel bazı proteinlere bağlanma bölgeleri oluşturur. Örneğin alkalen fosfataz, lipoprotein lipaz, asetil kolin esteraz ve 5‛nükleotidaz gibi enzimler, toksoplazma, tripanazoma ve leishmanya gibi parazitler bu bölgelere bağlanır. 52. Karnitin açil transferaz I (karnitin palmitoil transferaz) enzimi malonil KoA tarafından inhibe olur. Ayrıca sülfonilüre grubu (glibürid, tolbutamid) oral antidiabetiklerde bu enzimi inhibe eder. 53. Safranın başlıca bileşeni olan fosfolipid, fosfatidil kolindir. 54. LTB‛ün ülseratif kolitte mukozal hasardan sorumlu olduğukilit rolü olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle selektif 5-lipooksijenaz inhibitörü olan ZİLEUTEN tedavide verilmektedir. 55. Gaucher gastalığı en sık görülen glikolipidozdur. Bu hastalıkta ACE enziminde artış, asit fosfataz yüksek, askenazi yahudilerinde taşıyıcılık 1/14, uzun kemiklerde osteoporoz, glukoserebrozid birikimi ve hepato-splenomegali. Histiositik köpük hücreler oluşur 56. Bir mol gliserole 2 mol fosfatidik asit katılırsa kardiolipin oluşur. Antijenik özelliği olan tek lipiddir. Sifiliz tanısında kullanımı buna bağlıdır. 57. Hormona duyarlı lipaz yağ yıkımının en önemli hız kısıtlayıcı basamağıdır. 58. Karnitin sistemi Hormona duyarlı lipazdan sonra yağ asidi yıkımının 2. kontrol bölgesidir. Karnitin, Lizin ve Metiyoninden karaciğer ve böbrekte sentezlenir.Karnitin, Glutatyon ve Kreatin gibi 2-3 aa‛lik peptidler sitozolde enzimatik halde oluşur. Yani bunlar için ribozom gerekmez! 59. HMG-KoA sentaz Keton cisimleri ve kolesterol sentezinde ortak rol alan bir enzimdir. Karaciğer parankim hücrelerinde yer alır. HMG-KoA sentetazın mitokondriyal ve sitozolik olmak üzere 2 izoformu vardır. Tahmin edilebileceği gibi mitokondriyel formu keton cisimleri sentezinde, sitozolik formu ise kolesterol sentezinde rol alır. 60. Primer safra tuzları: Glikokolik asit, Glikokenodeoksikolik asit, Taurokolik asit, Taurokenodeoksikolik asit. 61. Kolik asit, Kenodeoksikolik asit, Deoksikolik asit ve Litokolik asit ise safra asididir. 62. KOLESTEROL SENTEZİ Kolesterol biyosentezi 6 evreye bölünebilir:



93



• 6 C‛lu bir bileşik olan mevalonatın HMG KoA‛dan sentezlenmesi: Hız kısıtlayıcı basamaktır Bu basamak endoplazmik retikulumda oluşur ve indirgeyici olarak 2 mol NADPH kullanılır ve 1 mol KoA salınır. Geri dönüşümsüzdür. • Mevalonattan CO2 kaybedilmesi ile izoprenoid birimlerin oluşumu: Mg, ATP kullanılır. Basamak sonunda 1 mol CO2 çıkışı ile beraber kolesterol sentezinde ilk ortaya çıkan izoprenoid birim olan isopentenil pirofosfat oluşur. • Altı tane izoprenoid birimin bir ara ürün olan skualen yapmak üzere kondansasyona uğraması: İzopentenil pirofosfat (C5) önce izomeri olan dimetilallil pirofosfata döner. 1 izopentenil (C5) ve 1 dimetilailil pirofosta (C5) bir araya gelerek geranil pirofosfatı (C10) yapar. Sonraki basamakta 1 geranil (C10) ve 1 izopenteni pirofosfat (C5) biraraya gelir ve farnesil pirofosfatı (C15) yapar. Son basamakta 2 tane farnesil pirofosfat (C15) bir araya gelerek squaleni (C30) oluşturur. • Skualen, ata steroid olan lanosterole çevrilmesi NADPH, FADH ve O kullanılır. Lanesterol kolesterol 2 sentezinde ilk ortaya çıkan steroid bileşiktir ve ata steroid olarak adlandırılır. Skualen kolesterol sentezinde halkalaşmanın başladığı noktadır. Tam kapanmış halkalar ise lanesterolde izlenir. • Lanosterolün üç metil grubunun yitirilmesi dahil daha ileri bir çok basamaktan geçmesiyle kolesterolün oluşması NADPH kullanılır. 63. Safra asidi sentezinde hız kısıtlayıcı basamağı 7-alfahidroksilaz‛dır 64. Lizozomal kolesterol esteraz eksikliğinde Wollman hastalığı görülür. Bu hastalıkta, lizozomda kolesterol e s t e r l e r i b i r i k i m i ve a d r e n a l k a l s i f i k a s y o n görülmektedir. 65. Alzheimer hastalığında Asetikolin düzeyleri anlamlı olarak düşüktür. Ayrıca Apo E4 baskın olan kişilerde bu hastalığın ortaya çıkma sıklığı daha yüksek olduğu bulunmuştur. 66. LİPOPROTEİNLER • HDL , karaciğer tarafından scavenger reseptör B-1 2 (SR-B1) adı verilen reseptör aracılı endositoz yolu ile alınır ve kolesterol esterleri yıkılır. • En fazla protein ve en fazla PL içeren apoprotein HDL3‛tür. • Kan lipoproteinlerinin bileşimi - Lipoproteinlerin başlıca bileşenleri triaçilgliseroller, kolesterol, kolesterol esterleri,fosfolipidler ve proteinlerdir. Protein bileşenleri (apoprotein olarak adlandırılır) A, B, C ve E ile gösterilir. -Fizyolojik olarak ve klinik tanıda önemli dört büyük lipoprotein sınıfı bulunur: - Şilomikronlar yoğunluğu en az olan lipoproteinlerdir, çünkü triaçilgliserol içerikleri en fazla protein içerikleri en azdır.



• Asetil KoA‛nın HMG KoA‛ya çevrilmesi:



- VLDL şilomikronlardan daha yoğundur fakat yine de triaçilgliserol içerikleri yüksektir.



• Karaciğerde (parankim hücrelerinde) HMG KoA sentazın iki tane izoenzimi vardır. Sitoplazmik enzim kolesterol sentezinde kullanılır, mitokondriyal enzim ise keton cismi sentezinde görevlidir.



- LDL



- IDL, VLDL‛den köken almıştır, VLDL‛den daha yoğundur, triaçilgliserol içeriği ise yarısından azdır. daha az triaçilgliserol ve daha fazla



94



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



- HDL, en yoğun lipoproteindir. Triaçilgliserol içeriği en az ve protein içeriği en fazladır.



oranı olmaktadır. Erken yaşlarda ateroskleroz gelişebilir, familialhiperkolesterolemiden farklı olarak koroner arterler yerine daha çok abdominal ve femoral arterler gibi damarlar tutulmuştur.



- Lipoproteinler dansitelerine göre (ultrasantrifügasyon) veya elektroforetik özelliklerine göre ayrılabilirler



70. Tangier hastalığı; Otozomal ressesif geçişlidir. Apo A I ve A II sentezi azalmıştır. Plazmada HDL nin olmadığı bu hastalıkta kolesterol esterleri RES de birikir.



- En fazla şilomikron



71. Hartnup hastalığında, monoamino ve monokarboksilik aminoasidlerin emilimiazalmıştır. Bu hastalarda triptofanın da emilimi bozulur. bu hastalarda niasin eksikliği gelişir ve pellegra benzeri deri lezyonları oluşur. Yine triptofanın seratonin sentezine aktarıldığı malign karsinoid sendromda da pellegra görülür.



protein içerir. Bu nedenle köken aldığı IDL‛den daha yoğundur. LDL, en fazla kolesterol ve kolesterol esterine sahip lipoproteindir.



Triaçilgliserol



eren



lipoprotein:



- En fazla kolesterol içeren lipoprotein: LDL (düşük dansiteli lipoprotein) - En fazla protein ve fosfolipid içeren lipoprotein: HDL (yüksek dansiteli lipoprotein) - Endojen sentezlenen triaçilgliserolün plazmada taşındığı lipoprotein: VLDL (çok düşük dansiteli lipoprotein) - Lipoproteinlerin elektroforezle ayrılması, katoddan (- yük) anoda (+ yük) doğru sırasıyla: şilomikronlar, β lipoproteinler (LDL), pre-β-lipoproteinler (VLDL), α-lipoproteinler (HDL) - Lipoproteinlerin ultrasantrifüjle dansitelerine göre ayrılması, en alttan en üste doğru: HDL, LDL, IDL, VLDL, şilomikron 67. Lipid Metabolizmasında Yer Alan Lipazlarin Genel Özellikleri:



72. Enteropeptidaz, ince barsak mukozasında bulunur ve tripsinojenin tripsine dönüşümünü başlatır. 73. Karboksipeptidaz ve aminopeptidaz proteolitik enzimler olup ektopeptidazlara örnektir. 74. Transaminasyon reaksiyonuna girmeyen aminoasitler üç tane olup bunlar treonin, lizin ve prolindir. 75. Tripsin, kimotripsin, elastaz ve enteropeptidaz serin proteazdır. 76. Transaminasyon reaksiyonuna girmeyen aminoasitler üç tane olup bunlar treonin, lizin ve prolindir. 77. Glutamin dolaşımda en çok bulunan aa‛dir.



• Gastrik lipaz, midede kısa zincirli yağ asidli trigliseridleri hidroliz eder.



78. Karaciğer dışı dokuda NH3, Glutamin şeklinde transport edilir.



• Pankreatik lipaz, pankreastan salgılanır, etki yeri barsak lümenidir. Etkisi için kolipaz gereklidir. Trigliseridleri hidroliz eder.



79. Sistin bir aa değil, dipeptiddir.



• Lipoprotein lipaz, ekstrahepatik dokulardan kaynaklanır. Kapiller endotel yatakta etkilidir. Şilomikron ve VLDL‛yi hidrolizler. Heparin tarafından plazmaya salınır. Apo C II tarafından aktiflenir. • Hormona duyarlı lipaz, yağ hücrelerinde etkilidir. Depo trigliseridleri hidroliz eder. cAMP bağımlı kinaz tarafından aktiflenir. • Asid lipaz, birçok dokuda lizozomlarda bulunur. Fagositoz sırasında hücre içine alınan lipidlerden yağ asidlerini hidroliz eder. 68. APOPROTEİNLER • Apo AI: LCAT aktivatörüdür ve HDL‛de bulunur. • Apo B-100: LDL, VLDL ve IDL‛de bulunur. Karaciğerde sentezlenir LDL reseptörlerine yapışmasını sağlar. • Apo B-48: Şilomikron ve şilomikron artıklarında bulunur. Barsaklarda sentezlenir. • Apo CI: VLDL ve HDL‛de bulunur. • Apo CII: VLDL, HDL ve şilomikronlarda bulunur. Ekstra hepatik lipoprotein lipaz aktivatörüdür. • Apo CIII: VLDL, HDL ve şilomikronlarda bulunur. • ApoD: HDL‛nin subfraksiyonudur. • A p o E : VLDL, HDL, şilomikron ve şilomikron artıklarında bulunur. 69. Tip III Hiperlipoproteinemi (Disβ-Lipoproteinemi = Broad β band hastalığı): Kanda şilomikron kalıntıları ve IDL artmışır. Normal bir kişide VLDL/ Trigliserid



80. Arginin ve Histidin yarı esansiyel aa‛lerdir. Özellikle yenidoğanda bunlar esansiyeldir. Ayrıca Histidin üremili hastalarda esansiyel özellik kazanmaktadır. 81.Amino asitlerin Dekarboksilasyon Ürünleri • • • •



Serin ..................... Etanolamin Sistein .................... Taurin Histidin ................... Histamin Triptofan ................. Triptamin



• 5-OHtriptofan .......... Serotonin • Tirozin..................... Tiramin • Lizin .......................Kadaverin • Arginin .....................Agmatin • Aspartikasit................Betaalanin • Glutamikasit .............. GABA • Ornitin..................... Putressin 82. Fotosensitivite görülmeyen tek porfiria türü Akut intermitant porfiria olup, eksik olan enzim porfobilinojen deaminaz veya diğer adı ile hidroksimetilbilian sentazdır. 83. Histidin bileşikleri • • • • •



Histamin Karnozin → histidin + β-alanin Anserin → karnosin + SAM Ergotiyonein Homokarnozin → GABA + histidin



84. Esansiyel amino asitler • Dallı zincirliler (valin, lösin, izolösin)



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



85. Pridoksin eksikliğinde, çocuklarda konvülsiyon, aşırı hassasiyet olarak kendini gösterir. Bunun nedeni pridoksine bağımlı bir enzim olan glutamat dekarboksilaz aktivitesinde azalma sonucu beyinde GABA azalmasıdır. Ayrıca periferik nörit‛te oluşur. 86. Vit C hem antioksidan hem de fazla alındığı takdirde prooksidan etkili olan bir maddedir 87. Görmeyi sağlayan en önemli olay 11-cis retinal‛in alltransretinal‛e dönüşümüdür. 88. Dikumarol ve vitamin K‛nın sentetik bir analogu olan warfarin inhibisyonuna duyarlıdır. Sonuç olarak antikoagülanlar γ-karboksiglutamat oluşumunu engelleyerek etki gösterirler. 89. γ-Karboksiglutamat, pıhtılaşma işlemiyle ilgili olmayan diğer proteinlerde de örneğin kemikte osteokalsin‛in aktivasyonunda görev alır. 90. LDL oksidasyonunu en iyi önleyen ve köpük hücre oluşumunu engelleyerek atheroskleroz riskini azaltan vitamin E vitaminidir. 91. Başlıca kobalamin türevleri: • • • • • • •



Kobalamin (plazmada en fazla) Hidroksikobalamin (diğerlerinin prekürsörü) Deoksiadenozil kobalamin (koenzim) Metilkobalamin (koenzim) Siyanokobalamin (tedavide kullanılan form) Aquakobalamin (depo formu) Transkobalamin I-II-III (taşıyıcı)



92. Gastrointestinal sistemden emildikten sonra portal dolaşımla taşınmayan vitaminler “Vitamin A ve Vitamin D”dir. Çünkü her ikiside ŞL‛larla önce lenfatik sisteme oradan sol subklavian venle sistemik dolaşıma geçerler. 93. A vitaminin görme ile ilgili fonksiyonlarında görev alan formu hangisidir? Retinal ( 11-cis-retinal ) 94. Steroid hormon sentezinde hangi basamak mitokondriyaldir? Sitp450-scc ( 20-22 desmolaz ) veya 11-β-hidroksilaz 95. Steroid hormon sentezinde hangi basamak düz endoplazmik retikulumda yer almaz ? 20-22 desmolaz veya 11-β-hidroksilaz



95



96. LEPTİN • Leptin laboratuvar farelerinde OB (obesite) geni ürünü olarak tanımlanmıştır. • Leptin en çok adipositlerde olmak üzere çok azda intestinal epitel hücreleri ve plasentada üretilmektedir. • Leptin reseptörleri beslenmeyi düzenleyen hipotalamusun arkuat, ventromedial ve dorsomedial nukleuslarının nöronlarında yer alır. • Leptin yağ dokusu düzeyini beyne bildiren sinyadir. Yağ dokusu düzeyi yeterli olduğunda salgılanan leptin miktarı reseptörleri ile etkileşerek iştahı ve yakıt alımını azaltır ve enerji harcanmasını destekler. • Leptin aynı zamanda sempatik sinir sistemini uyararak, kan basıncını, kalp atımını ve termogenezi artırmaktadır. • Termogenezi artırması adipoz doku mitokondrilerinde ayırıcı (uncoupling protein) olarak davranmasına bağlıdır. • Leptin beslenmeyi ve iştahı belirleyen tek hormon değildir. İnsülin salgısıda yağ dokusu miktarını ve enerji dengesini yansıtır. İnsülin hipotalamusdaki reseptörleri etkileyerek iştanı azaltır. • Leptin sekonder mesajcı olarak JAK/STAT‛ı kullanır. 97. İştahı baskılayan peptidler (anaroksijenik): insülin, α-MSH, CRH, CART (kokain-amfetamin regulated transkript), CCK 98. İştahı artıranlar: Nöropeptid Y (hipotalamus arkuat nukleusda sentezlenir) ve ghrelin (mide kaynaklı) dir. 99. R e z i s t i n yağ dokusundan salgılanan ve insülin rezistansından sorumlu olan hormonlardır. Ghrelin: Mide tarafından salınan bir peptid hormondur. İştah artırıcı hormon olarakda bilinir. Ghrelin enjeksiyonu kısa süreli iştahı artırmakta ve enerji harcanmasını ve yağ katabolizmasını azaltmaktadır. 100. Adrenal korteksde üretilen en potent androjen “testesteron”dur. 101. FSH salgılanması spesifik bir şekilde inhibin tarafından inhibe edilir



96



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



102. Primidin nükleotidleri (sitozin, urasil ve timidin) kesinlikle glisin içermez. 103. 45S pre-ribozomal RNA RNA polimeraz-I tarafından sentezlenir. 104. Tümör kemoterapisinde kullanılan ve DNA‛nın minör oluğuna yerleşerek sitotoksik etki gösteren ilaç hangisidir? Daktinomisin (aktinomisinD) 105. Özellikle UV ışınlar ile en kolay bozulabilen ve fototerapi alan bebeklerde eksikliği görülebilen vitamin Riboflavindir. 106. Ağır kombine immun yetmezliğe neden olan adenozin deaminaz (ADA) eksikliğidir. 107. Kseroderma pigmentozumlu hastalarda sorunlu olan enzim UV‛ye özgün endonükleazdır. 108. Timidilat sentaz inhibitörü ve dUMP analoğu olan olan ilaç 5- florourasildir. 109. İnhalasyon yoluyla aşırı alındığında parkinson benzeri bulgulara ve psikolojik semptomlara yol açan eser element mangandır. 110. Uzun süreli kullanıldığı zaman İgA eksikliği yaparak ÜSYE ve GİS enf yatkınlığı arttıran, ayrıca D vit eksikliğine yol açan ilaç fenitoin‛dir. 111. İnsanda tip II topoizomerazın inhibitörü, etoposide adı verilen bir kemoterapötik ajandır. 112. Eukaryotik hücrelerde 60 s ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe eden siklohekzimid‛tir 113. Nükleusta bulunan ve DNA‛nın uygun şekilde katlanmasını sağlayan histon proteinler arjinin, lizinden zengin bazik proteinlerdir. 114. Genetik materyal içerisinde hatalar tolere edilemezken bir tek tRNA moleküllerinde anormal bazların (alkilasyon, metilasyon vb) bulunması karekteristiktir.



115. α-Amanitin, RNA polimeraz II inhibitörü olup mRNA sentezini ve sonuçta da protein sentezini inhibe eden bir zehirdir. 116. Puromisin, aminoaçil-transfer RNA ya ( tiroziniltRNA ) benzeyerek protein sentezini uzama fazında durdurur. 107.γ-Karboksi glutamat oluşumu K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinde ( faktör II, VII, IX ve X ) ayrıca protein C ve protein S yapısında önemlidir. 117.RNA‛nın özellikleri • Tek sarmal olması; adenin, guanin, sitozin ve urasil içermesi; riboz içermesi, baz eşleşmelerinin birebir olmaması 118. Ökaryotlarda hücresel RNA sınıfları ve özellikleri: rRNA (4 adet, tüm RNA‛ların %80‛i), tRNA (61 adet, tüm RNA‛ların %15‛i), mRNA (binlerce, tüm RNA‛ların %5‛i), snRNA (10 adet, tüm RNA‛ların %1‛inden az) 119. mRNA özellikleri • DNA‛daki genetik bilgiyi alması, 5‛ ucunda şapka (metilenmiş GTP) ve 3‛ ucunda Poli A kuyruğu (200 kadar adenin nükleotidi) içermesi 120.tRNA özellikleri • • • • •



Amino asitleri ribozomlara taşıması En az sayıda nükleotid içermesi Modifiye bazlar içermesi Timin içermesi Antikodon halkası içermesi



121. DNA sentezinde görevli protein ve enzimler: • • • • • • • •



Helikaz Tek sarmal bağlayıcı proteinler Primaz DNA polimeraz Ribonükleaz Topoizomeraz DNA ligaz Deoksiribonükleozit trifosfatlar



97



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



118: Biyokimyada hız kısıtlayıcı basamaklar



123. DNA sentezinde görev alan enzimlerin etki sırası: • • • • •



Helikaz Primaz (DNA bağımlı RNA polimeraz) DNA polimeraz Ribonükleaz (RNA primerleri kaldırır) DNA ligaz



Yeri



Hız Kısıtlayıcı Enzim(ler)



• Sitoplazma



• Hekzokinaz Fosfofruktokinaz1 (major) Pürivat kinaz



• Mitokondri



• Pürivat karboksilaz



• Sitoplazma



• PEP-Karboksikinaz Fruktoz-1,6 Bifosfataz (major) Glukoz 6-Fosfataz



• Mitokondri



• Sitrat Sentaz İzositrat Dehidrogenaz alfa- ketoglutarat Dehidrogenaz



• Sitoplazma



• Glukoz 6-P Dehidrogenaz, 6-fosfat glukonat dehidrogenaz



• Sitoplazma



• Glikojen Sentaz



• Sitoplazma



• Glikojen Fosforilaz



• Sitoplazma



• Asetil KoA Karboksilaz



• Mitokondri



• Karnitin Açil Transferaz



• Sitoplazma



• HMG-KoA Redüktaz



• Ketogenez



• Karaciğer Mitokondrisi



128.Protein sentezinin sonlanması için gerekenler: sonlanma kodonu, salınım faktörü



• HMG-KoA Sentaz



• Üre Siklusu



• İlk iki reaksiyon mitokondride, • Karbomil Fosfat diğer Sentetaz I reaksiyonlar (mitokondri) sitoplazmada gerçekleşir.



129. Polipeptid hormonlar ve epinefrin, hücre membranındaki reseptörlerle reaksiyona girerek hücre içi bileşiklerin (ikincil haberciler) yapı ve konsantrasyonunda bir değişikliğe yol açarlar. Sonuçta hormondan gelen dış uyaran, hücre içi etkilere neden olur.



Reaksiyon



• Glikoliz



• Glukoneogenez



• Krebs Döngüsü (TCA)



• Pentoz Fosfat Yolu • Glikojen Sentezi • Glikojen Yıkımı • Yağ Asit Sentezi • Yağ Asit Oksidasyonu (Beta Oksidasyonu) • Kolesterol Sentezi



124. Ökaryotlarda DNA polimeraz çeşitleri: • DNA polimeraz α (seken sarmalın sentezi ve boşlukların doldurulması) DNA polimeraz δ (öncü sarmalın sentezi) • DNA polimeraz β-ε (tamir) • DNA polimeraz γ (mitokondrial DNA sentezi) 125.Prokaryotlarda DNA polimeraz çeşitleri: • DNA polimeraz I (görevi α ile aynı) • DNA polimeraz III (görevi δ ile aynı) • DNA polimeraz II (görevi β-ε ile aynı) 126.Protein sentezinin başlama kompleksinin oluşması için gerekenler • • • • •



Büyük ve küçük ribozomal alt birimler met. tRNA mRNA Başlama faktörleri ATP ve GTP



127. Pr otein sen tezin in uzama r eaksiyon lar ın d a gerekenler • • • •



peptidil transferaz uzama faktörleri 1 ve 2 GTP Amino asit taşıyan tRNA‛lar



• Mitokondri Sitoplazma



• ALA Sentaz (mitokondri)



• DER stoplazma



• Hem oksijenaz (mikrozom)



130. Steroid hormonlar (ayrıca tiroid hormonu, 1,25dihidroksikolekalsiferol ve retinoik asit) hücre membranını geçer ve hücre içi reseptörlere bağlanır. Sonuçta hormon-reseptör kompleksi DNA‛ ya bağlanır ve fizyolojik etkilere sahip olan proteinleri üretecek genleri aktive veya inaktive eder.



• DER stoplazma



• Alınan bilirubin safraya atılımı



131: Tümör Belirteçleri



• Mikrozom



• 7-alfa hidroksilaz



• Steroid hormon sentezi



• Mitokondri Endoplazmik retikulum



• P450 SCC, dezmolaz



• Katekolamin sentezi



• Sitoplazma



• Tirozin Hidroksilaz



• Pürin sentezi



• Sitoplazma



• Glutamin Fosforibozil Aminotransferaz



• Pirimidin sentezi



• Sitoplazma (Dihidropürivat dehidrogenaz mitokondriye yerleşmiştir)



• Karbomil Fosfat Sentetaz II



• Hem sentezi • Hem katabolizması • Bilirubin metabolizması • Safra asit sentezi



Tümör belirteci olarak onkofetal antijenler AFP







Hepatosellüler, (nonseminomatöz)



germ



CEA







Kolorektal, gastrointestinal, pankreas, akciğer, meme



Karbonhidrat belirteçler CA15-3







Meme, over



CA27-29







Meme



CA19-9







Pankreatik, gastrointestinal, hepatik



CA 72-4







Over, mem, gastrointestinal, kolon



CA19-5







GİS, pankreas, over



CA50







Pankreas, GİS, over



CA125







Over, endometriyuım



hücreli



98



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



132: Plazma ve serum arasındaki kompozisyon farkı Plazmada serumdan daha fazla bulunanlar Kalsiyum, Klor LDH Total protein



Plazma ve serum arasında fark bulunmayanlar



Plazmada serumdan daha az bulunanlar Albumin, ALP, AST, CK, Glukoz, Fosfor, Na, K, Üre, Ürik asit



Bilirubin Kolesterol Kreatinin



133: Kollajen ve elastin arasındaki farklar Kollajen



Elastin



Bir çok farklı genetik Tek genetik tipte tipte Üçlü sarmal



Üçlü sarmal yok, rastgele zemberek konformasyonu (gerilmeye izin verir)



Gly-X-Y yineleyen çatı



Gly-X-Y yineleyen çatı yok



Hidroksilizin var



Hidroksilizin yok



Karbonhidrat içerir



Karbonhidrat yok



Molekül içi aldol çapraz bağları



Molekül içi desmozin çapraz bağları



Sentez sırasında uzatma peptidleri var



Sentez sırasında uzatma peptidleri yok



135: Ökaryotlarda DNA replikasyonunda gözlenen basamaklar • Replikasyon başlangıcının belirlenmesi • dsDNA‛nın çözülmesi (denatürasyonu) ile ssDNA kalıbının oluşması • Replikasyon çatalının oluşması • DNA sentezinin başlaması ve uzama • Yeni sentezlenen DNA segmentinin bağlanmasıyla replikasyon kabarcıklarının oluşması • 6. Kromatin yapısının oluşması



136: Replikasyonda Rol Alan Proteinler Protein



Fonksiyonu



DNA polimerazlar



Deoksinükleotid polimerizasyonu



Helikazlar



DNA sarmalının çözülmesi



Topoizomerazlar



Helikazın indüklediği çözülme sonucu oluşan torsiyone sarmalın düzleştirilmesi



DNA primaz



RNA primerlerin sentezi



Tek sarmal bağlayıcı protein



dsDNA‛nın yeniden oluşmasını önlemek



DNA ligaz



Seken sarmaldaki okazaki parçalarını birleştirmek



137: İnsülin ve glukagonun etkileri •



134: Bazı moleküllerin hücre İçi ve dışı ortalama konsantrasyonları • Madde



• Hücre Dışı Sıvı



• Hücre İçi Sıvı



• Na+



• 140 mmol/L



• 10 mmol/L



• K+



• 4 mmol/L



• 140 mmol/L



• Ca2+ (serbest)



• 2.5 mmol/L



• 0.1 mmol/L



• Mg2+



• 1. 5 mmol/L



• 30 mmol/L



• Cl



• 100 mmol/L



• 4 mmol/L



• HCO3 -



• 27 mmol/L



• 10 mmol/L



• PO4



• 2 mmol/L



• 60 mmol/L



• 5. 5 mmol/L



• 0-1 mmol/L



• Protein



• 2 g/dL



• 16 g/dL



• Glukoz 3



İnsülin



• Beslenme durumunda yükselir • Yakıt depolarını arttırır: glikojen ve triaçilgliserol • Uyardığı metabolik olaylar • Karaciğer ve kasta glikojen sentezi • Karaciğerde TG sentezi ve VLDL‛ye dönüşüm • Yağ dokusunda TG‛in depolanması • Kas ve yağ hücrelerine glukozun transportu • Protein sentezi ve büyüme







Glukagon



• Açlıkta yükselir • Kanda mevcut yakıtları arttırır (glukoz ve yağ asitleri) • Uyardığı metabolik olaylar • Karaciğerde fakat kasta değil glikojen yıkımı • Glukoneogenez • Yağ dokusunda lipoliz



İnsülin ve glukagon tarafından İndüklenen ve baskılanan enzimler İnsülin tarafından (toklukta) indüklenen ve glukagon tarafından (açlıkta) baskılanan enzimler • Glukokinaz • Sitrat liyaz • Asetil KoA karboksilaz • HMG-KoA redüktaz • Piruvat kinaz • Fosfofruktokinaz 1 • Fosfofruktokinaz 2



Glukagon tarafından (açlıkta) indüklenen ve insülin tarafından (toklukta) baskılanan enzimler • Glukoz 6-fosfataz • Fosfoenolpiruvat karboksikinaz (PEPCK) • Fruktoz-l,6-bifosfataz



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



138: Biolojik Amin ve Fonksiyonları Aminoasit



Amin



Biolojik önem



Tirozin



Tiramin



↑Kan basıncı, vazokonstriksiyonu, uterus kontraksiyonu↑



Triptofan



5-OH Triptamin ↑Kan basıncı, (seratonin) 5-metoksit vazokonstruksiyon riptamin(melatonin)



Histidin



Histamin



Serin



Etanolamin



Fosfolipid sentezi



Treonin



Propanolamin



Vit B12‛nin yapısal bileşeni



Sistein



β-merkaptoetanolamin KoA‛nın yapısal bileşeni



Aspartat



β-alanin



Pantotenik asit, karnozin ve anserinin bileşeni



Glutamat



GABA



Beyinde presinaptik inhibisyon



DOPA



Dopamin



E ve NE‛nin öncülü



Sistein



Taurin



Safra konjugasyonu Evitasyon



Lizin



Kadaverin



Ornitin



Putresin



Katyonik molekül, DNA‛ya bağlanır



Arjinin



Agmantin



Antihipertansif



Vazodilatasyon Kan basıncı ↓ HCl, pepsin↑



99



100



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



136: Biyokimyada Hastalıklar, Enzim Eksiklikleri ve Biriken Maddeler Hastalık



Eksik olan Enzim



Biriken madde (ler)



SFİNGOLİPİDOZLAR •



Tay-Sachs hastalığı



Hekzosaminidaz A



Gangliozid GM2







Gaucher Hastalığı



Beta-glukosidaz



Glukozil seramid







Fukosidoz



Alfa-L-Fukosidaz



Pentaheksozilfukoglikolipid







Jeneralize Ganliosidoz



GM1 - gangliozid: Betagalaktozidaz



Pentaheksozilfukoglikolipid







Sandhoff hastalığı



Hekzosaminidaz A ve B



GM2 gangliozid, globosid







Fabry Hastalığı



Alfa-Galaktosidaz A



Sülfatit







Niemann Pick Hastalığı



Sfingomiyelinaz



Sfingomiyelin







Farber Hastalığı



Seramidaz



Sfingozin seramid







Krabbe Hastalığı



Galaktoserebrozidaz



Galaktoserobrozid



MUKOPOLİSAKKARİDOZLAR •



Hurler sendromu



Alfa-L iduronidaz



Dermatan sülfat, Heparan sülfat







Hunter sendromu



İduronat sulfataz



Dermatan sülfat, Heparan sülfat







Scheie sendromu



Alfa-L iduronidaz



Dermatan sülfat, Heparan sülfat







Sly sendromu



Beta- glukuronidaz



Dermatan sülfat, Heparan sülfat,







Kondroitin 4- sülfat, Kondroitin 6-sülfat







Kondroitin 4- sülfat, Kondroitin 6-sülfat



Heparan sülfat N-sülfataz (Sülfamidaz)



Heparan sülfat







San Flippo tip A



Alfa- N-asetil glukozaminidaz



Heparan sülfat







San Flippo tip B



N-asetil transferaz



Heparan sülfat







San Flippo tip C



N-asetil glukozamin 6-sulfataz



Heparan sülfat







San Flippo tip D



Galaktozamin 6 – sulfataz



Keratan sülfat, Kondroitin 6sülfat







Morquio A



Beta-galaktosidaz



Keratan sülfat







Maroteaux – Lamy



N-asetil glukozamin - 4 sulfataz



Dermatan sülfat



Glikoprotein fragmanları



MUKOLİPİDOZLAR •



Sialidozis



Sialidaz (nöraminidaz)







I- Hücre Hastalığı



UDP-N-asetilglukozamin: glikoprotein







N-asetilglukozaminil fosfottransferaz



Glikoprotein fragmanları



GALAKTOZ METABOLİZMASI BOZUKLUKLARI •



Klasik Galaktozemi



Galaktoz-1-fosfat üridil transferaz



Galaktoz 1-fosfat







Galaktokinaz eksikliği



Galaktokinaz



Galaktoz, Galaktitol



Laktaz (Beta-galaktozidaz)



Laktoz



LAKTOZ METABOLİZMASI BOZUKLUKLARI •



Laktoz intoleransı



FRUKTOZ METABOLİZMASI BOZUKLUKLARI •



Esansiyel fruktozüri



Fruktokinaz



Fruktoz







Herediter Fruktoz intoleransı.



Aldolaz – B



Fruktoz 1-fosfat



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



101



136: Biyokimyada Hastalıklar, Enzim Eksiklikleri ve Biriken Maddeler (Devamı) Hastalık



Eksik olan Enzim



Biriken madde (ler)



GLİKOJEN DEPO HASTALIKLARI •



Tip I- Von Gierke Hastalığı



Glukoz - 6 – Fosfataz



Glikojen (Karaciğer, böbrek)







Tip II - Pompe hastalığı



Lizozomal alfa- glukozidaz



Glikojen (lizozom)







Tip III - Forbes - Cori Hastalığı



Debranching enzim eksikliği



Dallı polisakkarid







Tip IV - Anderson Hastalığı



Dallandıran enzim



Çok az dallı polisakkarid







Tip V- Mc Ardle Hastalığı



Kas Fosforilazı Glikojen (Kas)







Tip VI - Hers Hastalığı



Karaciğer fosforilazı



Glikojen (Karaciğer)







Tip VII - Tauri Hastalığı



Kas ve eritrosit fosfofruktokinazı



Glikojen (Kas)



AMİNOASİT METABOLİZMA BOZUKLUKLARI • Klasik Fenilketonüri



Fenilalanin hidroksilaz



Fenilalanin metabolitleri (fenilpürivat, fenillaktat, fenil asetat, fenilasetil glutamin)



• Atipik Fenilketonüri



Dihidrobiopterin redüktaz, Dihidroprotein sentaz, Tetrahidrobiopterin



Fenilalanin metabolitleri (fenilpürivat, fenillaktat, fenil asetat, fenilasetil glutamin)



• Alkaptonüri



Homogentisik asit oksidaz



Homogentisat polimerleri



• Akçaağaç Şurup Hastalığı



Alfa-ketoasit dekarboksilaz



Alloizolözin



• İsovalerik asidüri



İsovaleril KoA dehidrogenaz



İzovalerikasid



• Metil malonik asidüri



Metilmalonil KoA Mutaz, Vit. B12



Metilmalonik asid, 3-hidroksi propionikasid, Metil



• Sistatiyonuri



Sistationaz



Sistatyonin ve metabolitleri



• Hidroksiprolinemi



Hidroksiprolin oksidaz



Prolin, hidrosiprolin, glisin (plazma)



• Hiperprolinemi Tip I



Prolin dehidrogenaz



Prolin



• Hiperprolinemi Tip II



Glutamat semialdehid dehidrogenaz



Prolin



• Histidinemi



Histidaz



İmidazolasetat, İmidazollaktat (idrar)



• Homosistinüri tip I



Sistationin beta-sentaz



Homosistin



• Homosistinüri tip II



Tetrahidrofolat redüktaz



Homosistin



• Hipermetionemi



Karaciğer metionin adenozil transferaz



Metionin (plazma)



• Tirozinemi tip I (tirozinosis)



Fumaril asetoasetat hidroksilaz



Tirozin (plazma)



• irozinemi Tip II (Richner-Hanhert)



Tirozin transaminaz



Tirozin (plazma



• Neonatal Tirozinemi



p-hidroksifenil pürivat hidroksilaz



Tirozin p-hidroksfenil asetat, Nasetil tirozin, tiramin (idrar)



• Hiperammonnemi Tip I



Karbamoil fosfat sentetaz I



Amonyak (plazma)



• Hiperammonnemi Tip II



Ornitin transkarbamilaz



Glutamin (plazma), Oratik asit (idrar)



• Sitrullinemi



Argininosüksinat sentetaz



Amonyak, sitrülin (plazma)



• Argininosüksik asidüri



Argininosüksinat liyaz



Amonyak



• Hiperarginemi



Arginaz



Arginin, amonyak (plazma)



ÜRE SİKLUSU DEFEKTLERİ



PÜRİN METABOLİZMASI BOZUKLUKLARI • Lesch - Nyhan sendromu



Hipoksantin -guanin fosforiboziltransferaz (HGPRT)



Ürik asit



• Gut Hastalığı



HGPRT eksikliği veya over aktivitesi



Ürik asit



• Tip I orotik asidüri



Orotat PRT ve dekarboksilaz



Orotik asid (idrar)



• Tip II orotik asidür



irotidilat dekarboksilaz



Orotik asid (idrar)



PRPP sentaz



TOrkiye'nin Her Yerinde Yan1n1zday1z



www.tus.com



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER -3 (GÜN SONU ÖZET BİLGİLER) Doç. Dr. Metin YILDIRIMKAYA



BİYOKİMYA‛YA GİRİŞ 1. 2.



Yağlar daha fazla redükte oldukları için daha fazla enerji verirler. Vücudun başlıca enerji kaynağı yağlardır. Yağlar yağ asitlerinden oluşur.



3.



Dengeli bir yemekten sonra kanda insülin artar, glukogan azalır.



4.



Beslenme sonrası besin maddeleri - glikojen, protein, triaçilgliserol depolanır. İnsülin sentez reaksiyonlarında görev alır. Kas ve yağ dokusuna glukozun girişi insülin tarafından uyarılır. Diyetle alınan yağlar şilomikronlar içinde, karaciğerde sentezlenen yağlar kanda VLDL içinde taşınır. Açlığın 12. saatine kadar kana glukoz sağlayan başlıca kaynak karaciğer glikojenidir. Açlığın 12. saatinden sonra kana glukoz sağlayan başlıca kaynak amino asitlerdir (glukoneogenez yoluyla). Keton cisimleri açlıkta karaciğerde sentezlenir, kas ve böbrek tarafından kullanılır. Uzamış açlıkta keton cisimlerini kullanan doku...beyin Oksidasyon...Elektronların kaybı Redüksiyon...Elektronların kazanılması Kistik fibroziste klor iyon kanallarının proteinleri defektlidir. Bir proteinin biyolojik değerini belirleyen o proteindeki esansiyel amino asitlerin miktarıdır.



5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14.



23. Dallı zincirli amino asitler...valin, lösin, izolösin 24. Hidroksil grubu içeren amino asitler: serin, treonin, tirozin 25. Tiyo-eter bağı içeren amino asit...metionin 26. Polar amino asitler ve özellikleri...asidik (amid formları dahil) ve bazik amino asitler, hidroksil grubu içerenler ve sistein, proteinlerin dış tarafında yer alır. 27. Birden fazla asimetrik karbon içeren amino asitler...izolösin ve treonin 28. Proteinlerin yapısında yan zincirleri iyonize olan amino asitler...asidik ve bazik olanlar 29. Bir amino asitin izoelektrik noktası (pI) nedir ve nasıl hesaplanır...Amino asitte net yükün sıfır olduğu pH değeridir ve alfa-karboksil grubu ile alfa-amino grubunun pK değerlerinin toplamının yarısıdır. Asidik amino asitlerde pI değerini bulmak için karboksil gruplarının pK değeri toplanıp ikiye bölünür, bazik amino asitlerde amino gruplarının pK değeri toplanıp ikiye bölünür. 30. Aromatik halka içeren amino asitler ve özellikleri... fenilalanin, tirozin, triptofan ve histidin. UV ışığı absorbe ederler. 31. Proteinlerin molekül ağırlığı Dalton birimi ile ifade edilir. 32. 17. Peptid bağları bir protein zincirinde her bir amino asitin à-karboksil grubuyla diğer amino asitin à-amino grubunun birleşmesidir.



AMİNO ASİTLER, PROTEİNLER, ENZİMLER



33. P r o t e i n l e r i n p r i m e r v e t e r s i y e r y a p ı s ı n ı n belirlenmesinde sırasıyla neler kullanılır...Edman reaktifi ve X ışını kristallografi



15. pK nedir...Bir asitin ayrışma sabiti olan K‛nın negatif logaritmasıdır. pK değeri ne kadar düşükse asit o kadar kuvvetlidir.



34. Tripsin ve siyanojen bromür bir proteinde hangi bağları hidroliz eder...Tripsin arginin ve lizinin karboksil tarafındaki peptid bağlarını, siyanojen bromür ise metioninin karboksil tarafındaki peptid bağını.



16. Henderson Hasselbalch eşitliği...pH= pK + log10 [A-] / [HA] 17. pK‛nın yorumu...Bir asit pK değerinin altındaki bir pH ortamında protonlanmıştır (örn. CH3-COOH), pK değerinin üstündeki bir pH ortamında ise protonunu vermiştir (örn. CH 3-COO -). pK değerinde ise eşit miktarda protonlanmış ve protonunu vermiş formu bulunur. 18. Tampon sistemi oluşturan ikili...Zayıf asit ile bu asidin tuzunun karışımı 19. Tam kanın başlıca tampon sistemleri...karbonik asitbikarbonat + hemoglobin 20. Plazmanın başlıca tampon sistemleri...karbonik asitbikarbonat + protein 21. Asit-baz dengesinden sorumlu enzim ve kofaktörü...Karbonik anhidraz enzimi, kofaktörü çinko 22. Amino asitlerin ortak özellikleri...amfoterik olmaları, belli pH‛larda bir izoelektrik noktasına sahip olmaları, nötral pH‛da ikili iyon yapısında olmaları, proteinlerin yapısına L-konfigürasyonunda girmeleri



35. Proteinin sekonder yapısından sorumlu başlıca bağ türü...hidrojen bağları 36. Alfa heliks ve beta tabakayı bozan amino asitler...prolin ve glisin 37. P r o t e i n l e r i n f o n k s i y o n u n d a n s o r u m l u o l a n yapı...tersiyer yapı (tersiyer yapıyı belirleyen primer yapıdır) 38. Kuarterner yapının oluşmasında hangi bağlar rol oynamaz...Kovalent 39. Proteinleri denatüre edici ajanlar...üre, ısı, asit ve alkaliler, SDS, ağır metaller 40. 25. Post-translasyonel modifikasyon örneği olmayan: intronların çıkarılması, şapka eklenmesi. 41. Moleküler şaperon...ısı şok proteinleri 42. Hem proteinlerinin görevleri...oksijen bağlanması, oksijen transportu, elektron transportu, fotosentez, hidrojen peroksidin parçalanması, hidroksilasyon 43. Hem demirine bağlanabilen bileşikler...Pirol halkasının azotu, histidin, O2, CO



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



44. Fe2+ içeren Hem oksijen bağlayabilir 45. Globüler proteinler ve özellikleri...hemoglobin –miyoglobin, genellikle hücre içi yerleşim gösterirler ve fonksiyonel rolleri bulunur. 46. Hemoglobinin görevi...akciğerlerden dokulara O2 taşımak ve dokularda oluşan CO2 ve protonları akciğerlere taşımak, ayrıca tampon görevi 47. Fruktozamin nedir ve kullanımı...glikozillenmiş albümin ve 2-3 hafta önceki ortalama kan glukoz düzeylerini yansıtır 48. Hemoglobin F ve özelliği...2 alfa ve 2 gama globin zincirinden oluşur, fetüste ve yeni doğanda bulunur. 2,3BPG Hb F‛e bağlanamaz. 49. 34. 2,3-BPG hemoglobinin β globin zincirlerinin yüzeyindeki bazik amino asitlerle etkileşime girer. 50. Hemoglobinin oksijen satürasyon eğrisini sağa kaydıranlar (O2‛ye afiniteyi azaltırlar)...asidoz, 2,3 BPG artışı, CO2 artışı, ısı 51. Hemoglobinin oksijen satürasyon eğrisini sola kaydıranlar (O2‛ye afiniteyi arttırırlar)...alkaloz, O2 artışı, CO



52. Hemoglobinin oksijene bağlanmasını etkileyen faktörler...pO2, pH, pCO2, 2,3 BPG, ısı



53. 2,3 BPG artışı hangi durumda gerçekleşir...Oksijene ihtiyacın arttığı durumlarda 54. Oksijene afinitede doğru sıralama...miyoglobin>hem oglobin F > hemoglobin A 55. Dokularda oluşan CO2‛nin akciğerlere başlıca taşınma şekli...bikarbonat iyonları 56. P r o t o n l a r ı n hemoglobindeki bölgesi...histidin



bağlanma



57. Kollajen fibrilleri arasında kovalent çapraz bağların oluşmasında görev alan amino asit...Lizin 58. Fibröz proteinler ve özellikleri...kollajen, elastin, keratin, tropomiyozin ve ipek fibroini. Bunlar genellikle hücre dışı yerleşim gösterirler ve yapısal fonksiyonlara sahiptir. 59. Kollajen...vücutta en bol bulunan proteindir, üçlü heliks yapıya sahiptir, glisin,prolin ve hidroksiprolinden zengindir.



103



60. Kollajen sentezinde hücre içi olaylar...preprokollajen zincirlerinin sentezi ve sinyal peptidin kaldırılması, hidroksilasyon-glikozilasyon, üçlü heliks oluşumu, uzantılarda disülfid bağların oluşumu 61. Kollajen sentezinde hücre dışı olaylar...proteolitik yıkım, kollajen oluşumu, lizil oksidasyonu, kovalent çapraz bağlar 62. Kollajen tipleri: en bol bulunan kollajen tipi Tip I‛dir ve kemikte bulunur. 63. Kollajen metabolizması bozuklukları: Ehler Danlos sendromu, Menkes hastalığı, osteogenezis imperfekta, skorbüt, Alport sendromu, epidermolizis bulloza 64. D e s m o z i n h a n g i alır...Elastin



proteinin



yapısında



yer



65. Desmozini oluşturan amino asitler...lizin 66. Keratinde en bol bulunan amino asit...sistein 67. İnsülin salgı veziküllerinde hangi metal iyonu ile kompleks halde bulunur...Çinko 68. İnsülin, reseptörlerine bağlanabilmesi için hangi metal iyonuna gerek duyar...Krom 69. Protein yapıda olmayan enzimler: ribonükleazlar ve peptidil transferaz (ikisi de RNA yapıda) 70. L a k t a t d e h i d r o g e n a z h a n g i e n z i m s ı n ı f ı n a aittir...Oksidoredüktaz 71. Tripsin hangi enzim sınıfına aittir...Peptidaz grubuna ait olup bir hidrolazdır (su ekleyerek peptid bağlarını parçalar) 72. Sentaz ve sentetaz arasındaki fark...sentetazlar ATP bağımlı enzimlerdir, sentaz doğrudan ATP‛ye gerek duymaz. 73. Enzimlerin özellikleri...reaksiyonun denge sabitini değiştirmezler, hızını arttırırlar; reaksiyonun aktivasyon enerjisini azaltırlar; substratları ve ürünleri için spesifiktir; kofaktörlere gerek duyarlar. 74. Enzimin aktif bölgesi...substrat ve kofaktörün bağlandığı bölge, genellikle polar amino asitler yer alır. 75. Kofaktörler...inorganik yapıdaki metal iyonlarıdır 76. Koenzimler...organik yapıdaki kofaktörlerdir (örn. B kompleks vitaminleri)



104



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



77. Prostetik grup...enzime sıkıca bağlanan ve ayrılmayan koenzim (örn. Karboksilaz enzimlerinin biotini, transaminazların piridoksal fosfatı) 78. Kofaktörü demir olan bazı enzimler...katalaz, peroksidaz, sit. oksidaz, triptofan pirolaz 79. Kofaktörü çinko olan bazı enzimler...karbonik anhidraz, alkol dehidrogenaz, karboksipeptidaz A ve B, RNA polimeraz, alkalen fosfataz, laktat dehidrogenaz 80. Kofaktörü bakır olan bazı enzimler...sit. oksidaz, dopamin β-hidroksilaz, lizil oksidaz, süperoksid dismutaz, tirozinaz, seruloplazmin, amin oksidaz 81. Kofaktörü selenyum olan bazı enzimler...glutatyon peroksidaz, deiyodinaz, tioredoksin redüktaz 82. K i n a z l a r ı n e t k i s i iyonu...magnezyum



için



gerekli



olan



metal



83. Hidrojen transferinde rol alan koenzimler...NAD, NADP, FMN, FAD, lipoik asit, koenzim Q 84. Lipoik asit...açil grubu ve hidrojen transfer eder. 85. Fonksiyonel plazma enzimleri...lipoprotein lipaz, psödokolinesteraz, pıhtılaşma faktörleri 86. Fonksiyonel olmayan plazma enzimleri...ekzokrin sekresyonlarda bulunanlar (amilaz-lipaz) ve gerçek hücre içi enzimler (AST-ALT) 87. Zimojenler...proinsülin, prokollajen, pıhtılaşma faktörleri, tripsinojen, pepsinojen, kimotripsinojen, proelastaz, prokarboksipeptidaz 88. S e r i n p r o t e a z l a r ı v e ö z e l l i k l e r i . . . tripsin, kimotripsin, elastaz, plazmin, tPA, aktive pıhtılaşma faktörleri. Bu enzimler peptid bağlarını parçalar ve aktif bölgelerinde aktive olmuş serin artığı içerirler. Diizopropilfluorofosfat bu enzimleri inhibe eder. 89. Plazma alkalen fosfataz düzeylerini arttıran durumlar...karaciğer hastalıkları, tıkanma sarılığı, kemik hastalıkları, kemiğin metastatik karsinoması 90. Regan izoenzimi...plasenta kaynaklı alkalen fosfataz izoenzimidir. 91. Enzimler katalitik etkilerini nasıl gerçekleştirir...Biy okimyasal reaksiyonun aktivasyon enerjisini azaltarak 92. Enzimle katalizlenen reaksiyonun hızını etkileyen f a k t ö r l e r . . . enzim konsantrasyonu, substrat konsantrasyonu, ısı, pH, kofaktörler, inhibitörler ve ürün 93. Hız birimi...mikromol/dk 94. Michaelis-Menten eşitliği...V=Vmax . [S] / Km + [S] 95. M i c h a e l i s - M e n t e n kinetiği gösteren enzimler...genellikle çift yönlü reaksiyonu katalizleyen enzimlerdir; hiperbolik kinetik gösterirler. 96. Km...maksimum reaksiyon hızının yarısına eşit olan substrat konsantrasyonudur. Enzimin substrata olan afinitesini gösterir. 97. Kompetitif inhibisyon özellikleri...inhibitör ve substrat yapıca birbirine benzer, inhibitör aktif bölgeye reverzibl bağlanır, Km artar, Vmax değişmez. Örn. Alkol dehidrogenaz için etanol ve metanol; süksinat dehidrogenaz için malonat ve süksinat 98. Proteinlerde serin, treonin ve tirozindeki hidroksil gruplarına fosfat eklenir. 99. Yarışmalı inhibisyonun klinik uygulama örnekleri... sülfonamidlerin bakterilerde PABA‛nın yerleşmesini inhibe etmeleri ve antibakteriyel ajan olarak etki



göstermeleri, metotreksatın dihidrofolat redüktazı inhibe etmesi, dikumarolün K vitaminini inhibe etmesi 100. Non-kompetitif inhibisyon özellikleri...inhibitör ve substrat yapıca birbirine benzemez, inhibitör aktif bölge dışına reverzibl veya irreverzibl bağlanır, Km değişmez, Vmax azalır. Örn. Kurşun ALA dehidrataz ve ferroşelataz enzimlerini non-kompetitif olarak inhibe eder. Ayrıca diizopropilfluorofosfat tripsini (serin proteazı) ve fluorid enolazı non-kompetitif olarak inhibe eder. 101. M u l t i - e n z i m k o m p l e k s ö r n e k l e r i . . . yağ asiti sentaz, piruvat dehidrogenaz, alfa-ketoglutarat dehidrogenaz 102. Allosterik enzimler ve özellikleri...genellikle bir metabolik yolun kontrol basamağını kataliz ederler; aktif bölge dışında başka yere reverzibl bağlanan moleküllerle regüle edilirler; çok sayıda alt birim içerirler; aktive veya inhibe olabilirler; genellikle substrat fazlalığı enzimi aktive eder, ürün fazlalığı inhibe eder; allosterik kinetik gösterirler. Örn. Aspartat transkarbamoilaz; piruvat kinaz 103. Enzimlerin kovalent modifikasyonu...enzimlerin fosforilasyonu ve defosforilasyonu. Bir enzim sentezde rol oynuyorsa genellikle defosforile durumu aktiftir; bir enzim yıkımda rol oynuyorsa genellikle fosforile durumu aktiftir. İnsülin sitrat liyaz ve fosfodiesteraz enzimlerini fosforiller ve aktive eder, diğerlerini defosforile eder.



OKSİDATİF FOSFORİLASYON 104. Asetil KoA kaynakları...keton cisimleri, piruvat, yağ asitleri, ketojenik amino asitler 105. Karbonhidrat, lipid ve amino asitlerin yıkımı sonucu açığa çıkan ortak son ürün...asetil KoA 106. Besin maddelerinin oksidasyonu sonucu elektronların gittiği başlıca koenzim...NAD+ 107. ATP‛nin yapısında bulunanlar...adenin, riboz, 3 adet fosforik asit, β-N glikozidik bağ, fosfoester bağı ve asit anhidrid bağlar. ATP hücre içinde Mg++ ile kompleks halde bulunur. 108. ATP sentezinde rol oynayan çok yüksek enerjili bileşikler...süksinil KoA, fosfoenolpiruvat, 1,3bifosfogliserat, kreatin fosfat 109. Hidrid iyonu (2 elektron bir proton içeren hidrojen iyonu) kabul eden koenzim...NAD+ ve NADP+ 110. NAD+‛nin yapısında yer alanlar...adenin nükleotidi, riboz, pirofosfat, nikotinik asit 111. İzopren birimi içeren koenzim...Koenzim Q 112. Protein yapıda olmayan ETZ üyesi...Koenzim Q 113. F M N i ç e r e n dehidrogenaz)



e n z i m . . . kompleks



I



(NADH



114. NADH‛nın elektronlarını aktardığı enzim...kompleks I 115. Hangisi hem elektron hem de proton kabul eder...NAD+-NADP+, FMN-FAD, KoAQ, kompleks I, kompleks II 116. ETZ‛nin son enzimi...sitokrom oksidaz 117. ETZ‛de irreverzibl olan basamak...sitokrom oksidaz (diğerleri reverzibl) 118. ETZ‛nin hareketli iki bileşeni...KoQ ve sit c 119. FADH2‛den elektronların aktarıldığı bileşik...KoQ



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



120. Okside olan her bir NADH ve FADH2‛den sırasıyla yaklaşık kaç ATP sentezlenir... 3 ve 2 121. Mitokondride sentezlenen ATP stoplazmaya ne şekilde geçer...Kreatin fosfat şantı ile 122. Mitokondri zarından geçebilmesi için taşıyıcı bir proteine ihtiyacı olan...ATP 123. ETZ inhibitörlerinin etkisi...elektronların oksijene geçişi inhibe olarak hem oksidasyon hem de fosforilasyon inhibedir. 124. Kompleks I‛i inhibe edenler...pierisidin A, amobarbital, rotenon 125. Kompleks II‛yi inhibe edenler...karboksin ve TTFA (malonat yarışmalı inhibitördür) 126. Kompleks III‛ü inhibe edenler...dimerkaprol ve antimisin A 127. Kompleks IV‛ü inhibe edenler...siyanür, karbon monoksid, sodyum azid, H2S



128. ETZ‛deki sitokromlarda hem demiri Fe3+ halinde bulunur, elektron alınca Fe2+ haline gelir. 129. Asetil KoA kaynakları



• Keton cisimleri • Piruvat • Yağ asitleri • Ketojenik amino asitler



129. ATP‛nin yapısında bulunanlar • Adenin • Riboz • 3 adet fosforik asit • β-N glikozidik bağ • Fosfoester bağı • Asit anhidrid bağlar.



130. ATP sentazı inhibe edenler...oligomisin 131. ATP hücre içinde Mg ile kompleks halde bulunur. ++



132. Adenin nükleotid taşıyıcısını inhibe edenler... atraktilozid 133. Eşleşmeyi ayıranlar...2,4-dinitrofenol, termogenin, anestezikler (halothan, eter), yüksek doz aspirin, iyonoforlar (valinomisin-nigerisin), tiroksin (fizyolojik olarak)



105



134. Eşleşmeyi ayıranların özelliği...iç mitokonri membranındaki elektrokimyasal potansiyel farkını ortadan kaldırırlar, oksidasyon olanca hızıyla devam eder, fosforilasyon durmuştur. 135. Dimerkaprol (veya antimisin A) varlığında hangi ETZ üyesi okside haldedir.... Sitokrom c ve sitokrom oksidaz; diğerleri redüktedir. 136. Piruvattaki elektronlar ETZ‛ye hangi basamakta katılır...Kompleks I



KARBONHİDRATLAR 137. Bir monosakkaridde anomerik karbon hangisidir... En fazla okside olabilen karbon atomuna anomerik karbon denir. Bir monosakkaridde aldehid veya keton grubuna ait karbon anomeriktir. 138. Fruktoz...bir ketoheksozdur. 139. Glukoz, galaktoz, mannoz...bir aldoheksozdur. 140. İzomer...kapalı formülleri aynı, açık formülleri farklı olan bileşiklerdir. Örn. Glukoz-fruktoz 141. Epimer... sadece bir asimetrik karbonundaki hidroksil grubunun pozisyonunun farklı olduğu stereoizomerlerdir. Örn. Glukoz-galaktoz 142. Glukozun aktif transportu, bir kardiyak glikozid olan ouabain (sodyum pompa inhibitörü) ve florhizin (böbrek tübüllerinde glukoz reabsorpsiyon inhibitörü) tarafından inhibe edilir. 143. İnsülin GLUT4‛ün sentezini uyarır. 144. Monosakkaridlerin birbirlerine bağlanması...hidroksil grupları aracılığı ile gerçekleşir. 145. Monosakkaridler proteinlere hangi amino asitler üzerinden bağlanırlar...serin, treonin, asparagin 146. G l u k u r o n i k a s i t . . . glukozun 6. karbonunun karboksilik asite oksidasyonu ile oluşur. Konjugasyon reaksiyonlarında ve glikozaminoglikanların yapısında yer alır. 147. Bir monosakkaridde indirgeyici karbon...anomerik karbon 148. Sorbitol...glukozun birinci karbonunun redüksiyonu ile oluşur



106



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



149. İndirgeyici şekerler...tüm monosakkaridler, maltoz, laktoz 150. İndirgeyici olmayan şekerler...sorbitol, galaktitol, sükroz, trehaloz (glukoz α1-1 glukoz) 151. Nişastanın sindirimi sonucu mideye ulaşan başlıca ürün...dekstrinler (lineer veya dallı oligosakkaridler) 152. Glukozun sodyumla beraber hücre içine alındığı dokular...ince bağırsak ve böbrekler 153. Glikolizde kontrol basamakları...heksokinazglukokinaz, fosfofruktokinaz 1, piruvat kinaz 154. Glikolizde inorganik fosfatın kullanıldığı tek basamak... gliseraldehid 3-fosfat dehidrogenaz 155. Glikolizde oksidasyon ve fosforilasyonun olduğu basamak...gliseraldehid 3-fosfat dehidrogenaz 156. Glikolitik yolun enzim inhibitörleri...iyodoasetat gliseraldehid 3-fosfat dehidrogenazı, fluorid enolazı inhibe ederler. 157. Fosfofruktokinaz 1‛i aktive edenler...karaciğerde fruktoz-2,6 bifosfat, kasta AMP 158. Fosfofruktokinaz 1‛i inhibe edenler...karaciğerde glukagon, kasta ATP, sitrat, düşük pH



malonat inhibe eder. 178. TCA döngüsünde net su girişinin olduğu iki basamak... sitrat sentaz, fumaraz 179. TCA döngüsünün kontrolü başlıca...sitrat sentaz enzimi ile gerçekleştirilir. 180. TCA döngüsünü aktive edenler...NAD+ ADP, Ca++ 181. TCA döngüsünü inhibe edenler...Sitrat, NADH, ATP, süksinil KoA 182. Piruvat dehidrogenaz enziminin kofaktörleri...tiamin pirofosfat, lipoik asit, koenzim A, FAD, NAD+ 183. Piruvat dehidrogenaz enziminin katalizlediği reaksiyon...Piruvat + NAD+ → asetil KoA + NADH + H+ + CO2



184. Piruvat dehidrogenaz enzimini inhibe edenler...asetil KoA, ATP, NADH 185. Piruvat dehidrogenaz enzimini aktive edenler...piruvat, NAD+, ADP, Ca++, insülin 186. Açlıkta karaciğerde inaktif olan enzimler...glikolizin kontrol basamakları, piruvat dehidrogenaz, glikojen sentaz



159. Piruvat kinazı inhibe eden amino asit...alanin



187. TCA döngüsü ara maddeleri hangi bileşiklerin sentezine katılır... glukoz, yağ asiti, amino asitler, hem



160. Karaciğerde glikoliz...toklukta gerçekleşir, her üç basamak insülin tarafından aktive edilir.



188. Bazı anaplerotik reaksiyonlar...piruvat karboksilaz, glutamat dehidrogenaz, metilmalonil KoA mutaz



161. Fosfofruktokinaz 2 ile ilgili bilgiler...karaciğerde insülin tarafından aktive edilir, fruktoz-2,6-P oluşturur, bu son bileşik fosfofruktokinaz 1‛i aktive eder.



189. Mitokondride oluşan asetil KoA sitoplazmaya ne şekilde geçer...Sitrat içinde



162. Bir molekülde fosfat gruplarının yerini değiştiren enzim...mutazlar (örneğin: fosfogliserat mutaz)



191. Glikojen sentezinde rol oynayan nükleotid...üridin nükleotidleri



163. Kinaz grubu enzimlerinden tepkime sırasında her zaman ATP sentezini sağlayan...piruvat kinaz 164. Glikoliz sonunda oluşan piruvat tek bir reaksiyonla hangi bileşiklere dönüşür...Alanin, laktat, oksaloasetat, asetil KoA 165. Glukozun her durumda tamamen okside olduğu tek doku...beyin 166. Eritrositlerde glikoliz sonunda net üretilen bileşikler...2 ATP, 2 laktat 167. Anaerobik glikoliz sonunda net üretilen bileşikler... 2 ATP, 2 laktat 168. Bir mol glukozun beyinde asetil KoA‛ya kadar yıkımı sonunda net ATP kazancı ne kadardır...12 mol ATP 169. Glikolizde stoplazmada üretilen NADH‛lar mitokondriye ne şekilde geçer...Gliserol fosfat veya malat-aspartat şantı ile 170. Gliserol fosfat şantını kullanan dokular...beyin ve iskelet kası 171. Malat-aspartat şantını kullanan dokular...karaciğer, böbrek, kalp kası 172. Hangisi trikarboksilik asittir...Sitrat



190. Sitrat liyaz enzimini aktive eden hormon...insülin



192. Glikojen sentezinde rol oynayan enzimler...glikojen sentaz, dallandırıcı enzim (amilo-4:6 transglikozidaz) 193. Glikojen yıkımında rol oynayan enzimler...fosforilaz, dal koparıcı enzim 194. Fosforilaz enziminin etkisi ile açığa çıkan glikojenin yıkım ürünü...glukoz 1-fosfat 195. Glikojen molekülünün yıkımı ile açığa çıkan karbonhidrat birimleri...glukoz 1-fosfat (başlıca), serbest glukoz 196. Glukagonun reseptörüne bağlanması ile ilk aktive olan enzim...adenilat siklaz 197. cAMP‛nin aktive ettiği enzim...protein kinaz A 198. Kas dokusunda glikojenin yıkımında rol oynayan C a ++- k a l m o d u l i n k o m p l e k s i n i n a k t i v e e t t i ğ i enzim...fosforilaz kinaz b 199. Kas dokusunda glikojenin yıkımında rol oynayan AMP‛nin aktive ettiği enzim...fosforilaz b 200. İnsülinin karaciğerde aktive ve inhibe ettiği enzimler sırasıyla...glikojen sentaz ve fosforilaz 201. Açlığın 12. saatine kadar kana glukoz sağlayan başlıca kaynak...karaciğer glikojeni



174. TCA döngüsünde yüksek enerjili bileşiğin üretildiği basamak...alfa-ketoglutarat dehidrogenaz



202. G l u k o z 6-fosfataz enzimi eksikliğinde görülenler...karaciğer ve böbrek tübül hücrelerinin glikojenle dolması, hipoglisemi, laktik asidemi, hiperürisemi, ketozis, hiperlipidemi, taş bebek yüzü görünümü



175. TCA döngüsünde substrat düzeyinde fosforilasyonun gerçekleştiği basamak...süksinat tiokinaz



203. Lizozomlarda glikojenin parçalanamaması..Pompe hastalığı (lizozomal alfa-glikozidaz eksikliği)



176. TCA döngüsünde ilk oksidatif dekarboksilasyonun gerçekleştiği basamak: izositrat dehidrogenaz



204. Glukoneogenez bölgeleri...karaciğer ve böbrek



173. TCA döngüsündeki irreverzibl basamaklar...sitrat sentaz, alfa-ketoglutarat dehidrogenaz



177. TCA döngüsü inhibitörleri...akonitaz enzimini fluoroasetat, alfa-ketoglutarat dehidrogenaz enzimini arsenit, süksinat dehidrogenaz enzimini yarışmalı olarak



205. Glukoneogenez enzimleri...piruvat karboksilaz, fosfoenolpiruvat karboksikinaz, fruktoz 1,6-bifosfataz, glukoz 6-fosfataz



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



206. Glukoneogenez kaynakları...amino asitler (başlıca alanin), laktat, gliserol, propionat 207. Glukagon ve kortizol tarafından sentezi indüklenen glukoneogenez enzimi...fosfoenolpiruvat karboksikinaz enzimi 208. Laktat veya alaninden bir mol glukoz sentezi için gereken ATP miktarı...6 mol ATP 209. Karaciğerde glukoneogenez için gereken enerji nereden karşılanır...Yağ asitlerinin beta-oksidasyonundan 210. Açlığın 24. saatinde kana glukoz sağlayan başlıca kaynak...glukoneogenez (kas dokusu proteinlerinden açığa çıkan amino asitler) 211. G l u k o z 6-fosfatın glukoza organel...endoplazmik retikulum



dönüştüğü



212. Propionil KoA‛nın metilmalonil KoA‛ya dönüşümü için gerekli koenzimler...biotin ve adenozil kobalamin 213. İnorganik fosfatın organik bir molekülün yapısına enzimatik olarak katılımı hangi metabolik yollarda gözlenir...Glikojen yıkımı, glikoliz, ETZ ve oksidatif fosforilasyon, Krebs döngüsü 214. Pentoz fosfat yolunda üretilen bileşikler...NADPH ve riboz 5-fosfat 215. Pentoz fosfat yolunda oksidatif ve oksidatif olmayan yolda üretilen bileşik...ribuloz 5-fosfat 216. Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz enzimini aktive edenler...NADP+ fazlalığı ve insülin 217. Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz enzimini inhibe edenler...NADPH fazlalığı 218. NADPH kullanım alanları...sentez reaksiyonları, glutatyonun indirgenmesi, sitokrom P-450 sistemi, nötrofillerin bakterileri fagositozu esnasında, poliol yolu 219. Psödopeptid örneği...glutatyon (gama-glutamilsisteinil-glisin). Psödopeptid alfa pozisyonunun dışındaki diğer pozisyonlarda bulunan karboksil grubu ile amino grubu arasında oluşan peptid bağıdır. 220. Glutatyondaki (G-SH) fonksiyonel grup...sülfidril grup (SH) 221. Eritositleri hemolizden koruyan enzimler...Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz, glutatyon redüktaz, glutatyon peroksidaz



107



222. Glutatyon redüktaz enziminin kofaktörü...FAD 223. Riboflavin (B2 vitamini) eksikliğini araştırmada kullanılan enzim aktivitesi...eritrosit glutatyon redüktaz aktivitesi 224. Fruktozdan zengin diyetle beslenenlerde... hiperlipidemi ve hiperürisemi gelişir. 225. Herediter fruktoz intoleransında (aldolaz B eksikliği)...sarılık ve hipoglisemi gelişir. 226. Glukozdan fruktoz oluşumunun gerçekleştiği metabolik yol...poliol yolu 227. Aldoz redüktaz enziminin (glukozu sorbitole çevirir) bulunmadığı doku...karaciğer 228. Katarakta neden olan enzim eksiklikleri...galaktokinaz ve galaktoz 1-fosfat üridiltransferaz 229. Klasik galaktozemide (üridiltransferaz eksikliği) görülenler...mental retardasyon, karaciğer hücre hasarı, katarakt, fankoni sendromu, hipoglisemi 230. Galaktozdan sentezlenen bileşikler...laktoz, glikoproteinler, glikolipidler, glikozaminoglikanlar (not: bu bileşiklerin sentezinde üridin nükleotidleri görev alır) 231. UDP-glukoz ve UDP-galaktozu birbirine dönüştüren enzim...epimeraz 232. Laktoz sentezinde görevli olan galaktozil transferaz enzimini aktive eden protein...alfa-laktalbumin 233. Glikozaminoglikanların yapısı...amino şeker (glukozamin veya galaktozamin) ve asidik şekerden (glukuronik asit veya L-iduronik asit) oluşan tekrarlayan disakkarid birimleri 234. Proteoglikanların yapısı: bir proteine bağlı onlarca glikozaminoglikan birimlerinden oluşur. 235. Proteoglikanların bulunduğu dokular...deri, kıkırdak, tendon, ligament, aorta, kornea, sinovyal sıvı, kan damarları, kalp kapakçıkları, bazal membran, mast hücreleri 236. Vücutta en bol bulunan glikozaminoglikan...kondroidin sülfat 237. Üronik asit (asidik şeker) içermeyen GAG...keratan sülfat 238. Sülfat içermeyen GAG...hyaluronik asit 239. Hücre içi yerleşim gösteren GAG...heparin



ve lipid temizleyici



240. Hücre yüzeyinin bileşeni olan ve lipoprotein lipazı bağlayan GAG...heparan sülfat 241. Aminoşekerlerin prekürsörü...glukoz 242. N-asetilnöraminik asit (siyalik asit) içeren bileşikle...glikoprotein ve gangliozid 243. Asidik şekerlerin prekürsörü...glukoz 244. Esansiyel pentozüride idrarla atılan bileşik... L-ksiluloz 245. Mukopolisakkaridozlar hangi bileşiğin yıkımındaki bir problem sonucu gelişir...Glikozaminoglikanlar 246. G l i k o p r o t e i n l e r i n y a p ı s ı . . . proteine oligosakkaridlerin eklenmesi ile oluşur.



dallı



247. Glikoproteinlerin bulunduğu yerler...tüm plazma proteinleri (albümin hariç), hormonlar (TSH, FSH, LH, hCG), lizozomal enzimler, hücre membran proteinleri, antikorlar, kan grubu belirleyicileri, hücre dışı sıvı 248. Glikoproteinlerin karbonhidrat kısmında yer alanlar...amino şekerler, mannoz, galaktoz, L-fukoz, NANA (fruktoz bulunmaz)



108



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



249. Glikoproteinlerin sentez bölgesi...GER 250. Dolikol‛ün görevi...N-bağlı glikoprotein sentezinde karbonhidrat birimlerinin GER‛de proteine aktarılması



277. İnsülin tarafından sentezi uyarılan, apo CII tarafından aktive edilen, heparin tarafından plazmaya salınan lipaz...lipoprotein lipaz



251. Glikozilasyon bölgeleri...GER ve golgi



278. NADPH kaynakları...pentoz fosfat yolu, malik enzim



252. I-hücre hastalığı...Lizozomlara gitmesi gereken enzimlerin golgide mannoz artıklarına fosfat bağlanaması ve sonuçta lizozomlara gidememesi sonucu gelişir.



280. Lipogenezden (yağ asiti sentezi) sorumlu enzim...asetil KoA karboksilaz



253. Kolesterolde 3 adet 6 karbonlu bir halka yapısı bulunur. 254. Lökotrien A4...Lökosit, trombosit, mast hücreleri ve kalp ve akciğer damar dokularında oluşur.



LİPİDLER 255. Gliserofosfolipidlerin prekürsörü...fosfatidik asit 256. Mitokondri membranlarında bulunan başlıca fosfolip id...kardiyolipin



279. Yağ asiti sentezinde indirgeyici eşdeğerlerin geldiği koenzim...NADPH



281. Yağ asiti sentaz kompleksinin son ürünü...palmitat 282. Asetil KoA karboksilazı aktive edenler...insülin ve sitrat 283. Asetil KoA karboksilazı inhibe edenler...yağ asitleri, glukagon, epinefrin 284. Yağ asiti sentezinde rol oynayan kofaktörler...NADPH, ATP, biotin, CO2, pantotenik asit, mangan



285. Yağ asiti sentaz kompleksinin spesifik vitamini ve amino asiti...pantotenik asit ve sistein



içeren



286. Yağ asitlerinin uzama ve desatürasyon reaksiyonlarının gerçekleştiği organel...endoplazmik retikulum



258. Lesitinin parçalanması ile açığa çıkanlar...gliserol, fosforik asit, yağ asitleri, kolin



287. İ n s a n d a , y a ğ a s i t l e r i n i n d o y m a m ı ş h a l e getirilmesi...sitokrom içeren ve NADPH kullanan bir enzim tarafından katalizlenir.



257. E n f a z l a s a y ı d a lipid...kardiyolipin



fosfat



grubu



259. Fosforik asit içeren tek sfingolipid...sfingomyelin 260. S f i n g o m y e l i n i n parçalanması ile açığa çıkanlar...sfingozin (serin + palmitat), yağ asiti, fosforik asit ve kolin 261. Glikolipidlerin prekürsörü...seramid 262. Hücre içi haberci görevi yapan sfingolipid...seramid 263. Seramidin görevleri...Endoplazmik retikulumda serinden sentezlenir, önemli bir ikincil haberci moleküldür; programlı hücre ölümü (apoptozis), hücre siklusu ve hücre farklılaşması, ve yaşlanma dahil çeşitli yolların regülasyonunda görev alır. 264. Gangliozidin hidrolizi ile serbestleşenler...seramid (sfingozin + yağ asiti), glukoz, galaktoz, aminoşekerler, NANA 265. Steroid yapı içeren bileşikler...kolesterol, D vitamini, böbrek üstü bezi hormonları, seks steroidleri, safra asitleri, kalp glikozidleri 266. Çeşitli lipid bileşenlerini birbirinden ayıran yöntem...ince tabaka kromatografisi 267. Yağ asitlerini birbirinden ayıran yöntem...gaz-likid kromatografisi 268. Hücre membranında yer alan bileşikler...fosfolipidler, kolesterol, proteinler, glikoproteinler, glikolipidler 269. Hücre membranında yer almayanlar...triaçilgliseroll er, kolesterol esteri, serbest yağ asitleri 270. Hücre membranında bulunan proteinlerin görevleri.... reseptör, mediatör, enzim, transport 271. Lipidlerin sindiriminin başladığı bölge..mide 272. Mideden absorbe olan besin maddeleri...kısa ve orta zincirli yağ asitleri 273. Midede düşük pH‛da etkili olan lipazlar: lingual lipaz, gastrik lipaz 274. Pankreatik lipazın triaçilgliserolü parçalaması ile açığa çıkan son yıkım ürünleri...yağ asitleri ve 2-monoaçil gliserol 275. Yeni sentezlenmiş şilomikron ve VLDL‛nin metabolize edilmediği doku...karaciğer 276. Trigliseridden zengin HDL ve VLDL kalıntılarının birikmesi ile karakterize enzim eksikliği...hepatik lipaz



288. T r i a ç i l g l i s e r o l sentezinin organel...endoplazmik retikulum



gerçekleştiği



289. Gliserol kinaz enzimi içermeyen dokular...kas ve yağ dokusu 290. Yağ dokusunda triaçilgliserol sentezi için gerekli bileşik...glukoz (dolayısıyla insülin) 291. İnsülinin plazma serbest yağ asitleri düzeyine etkisi...azaltıcı yöndedir. 292. Kolesterol sentezinin gerçekleştiği başlıca doku...karaciğer 293. Koelsterol sentezinde kontrol basamağı...HMGKoA → mevalonat (HMG-KoA redüktaz tarafından gerçekleştirilir) 294. İzopren birimi içeren bileşikler...dolikol, koenzim Q, Hem a, prenile proteinler (yağda çözünen vitaminler) 295. K o l e s t e r o l s e n t e z i n d e o l u ş a n birimi...izopentenil pirofosfat 296. K o l e s t e r o l s e n t e z i n d e yapısı...lanosterol 297. K o l e s t e r o l sentezinin organeller...stoplazma ve ER



ilk



oluşan



ilk



izopren halka



gerçekleştiği



298. HMG-KoA sentaz enziminin görev aldığı sentez reaksiyonları...kolesterol (stoplazmada) ve keton cisimleri (mitokondride) 299. HMG-KoA redüktaz enzimini aktive edenler...insülin ve tiroid hormonları (tiroid hormonları kolesterol metabolizmasını da attırdığı için hipertiroidide plazma kolesterol düzeyleri azalır) 300. H M G - K o A redüktaz enzimini inhibe edenler...mevalonat, kolesterol, safra asitleri, statinler, glukagon, glukokortikoidler 301. Asetil KoA‛nın katıldığı sentez reaksiyonları...koles terol, keton cisimleri, yağ asitleri, sitrat 302. Safra asiti sentezinde kontrol basamağı...7αhidroksilaz 303. 7α-hidroksilaz basamağında kullanılan vitamin...C vitamini 304. Primer safra asitleri...kolik asit, kenodeoksikolik



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



109



asit, taurokolik asit, glikokolik asit, tauro ve glikokenodeoksikolik asit



323. En fazla protein içeren (oran olarak) lipoprotein...Preβ-HDL



305. Sekonder safra asitleri...deoksikolik asit, litokolik asit



324. Plazmada kolesterol esterinin oluşmasından sorumlu enzim...LCAT (lesitin kolesterol açil transferaz)



306. Enterohepatik dolaşıma katılan bileşikler...safra asitleri ve ürobilinojen



325. Eksikliğinde plazmada serbest kolesterol/ester kolesterol oranının artmasına neden olan enzim... LCAT



307. Geri emilimi en az olan safra asiti...litokolik asit bağlandığı



326. Hücre içinde kolesterol esterinin oluşmasından sorumlu enzim...ACAT (açil kolesterol açil transferaz)



309. Lipoproteinlerin yapısında bulunanlar...triçilgliserol, protein, kolesterol, kolesterol esteri, fosfolipid



327. Aterosklerozdan koruyucu HDL fraksiyonu...HDL-2



310. E n fazla triaçilgliserol lipoprotein...şilomikron



329. Plazma lipoproteinlerinde bulunan apoproteinlerden apo B100, apo E ve apo A1‛ in karaciğer hücrelerinde reseptörü vardır.



308. S a f r a asitlerinin protein...albümin



plazmada



içeren



311. En fazla kolesterol içeren lipoprotein...LDL (düşük dansiteli lipoprotein) 312. En fazla protein ve fosfolipid içeren lipoprotein...HDL (yüksek dansiteli lipoprotein) 313. Endojen sentezlenen triaçilgliserolün plazmada taşındığı lipoprotein...VLDL (çok düşük dansiteli lipoprotein) 314. Lipoproteinlerin elektroforezle ayrılması, katoddan (- yük) anoda (+ yük) doğru sırasıyla...şilomikronla β lipoproteinler (LDL), pre-β-lipoproteinler (VLDL), αlipoproteinler (HDL) 315. Lipoproteinlerin ultrasantrifüjle dansitelerine göre ayrılması, en alttan en üste doğru...HDL, LDL, IDL, VLDL, şilomikron



328. Antiaterojenik protein...Apo A-1



330. Yağ dokusunda hormona duyarlı lipazı inhibe edenler... insülin, prostaglandin, nikotinik asit 331. Hormona duyarlı lipazı aktive edenler...katekola minler, glukagon, tiroid hormonu, büyüme hormonu, ACTH, TSH, glukokortikoidler, metil ksantinler (fosfodiesterazı inhibe ederek) 332. Yağ asitlerinin hücre içine alınması...membran yağ asiti transport proteine bağlanarak sodyumla beraber hücre içine alınır. 333. Yağ asitlerinin aktivasyonunda görev alanlar...açil KoA sentetaz (tiokinaz), KoA, ATP, Mg++ 334. Uzun zincirli yağ asitlerinin stoplazmadan mitokondri içine geçişi...karnitinle birlikte olur.



316. Kolesterol hücre içinde hangi metabolik olaylara yol açar...Hücre membranının yapısına katılma, HMG-KoA redüktazı inhibe etme, kolesterol esteri haline gelme, LDL reseptör sentezini inhibe etme



335. Karnitini oluşturan amino asitler...lizin ve metionin



317. Köpük hücre oluşumundan sorumlu lipoprotein... okside LDL



337. Yağ asitlerinin β-oksidasyonu hangi ikili organelde gerçekleşir...mitokondri ve peroksizomlar (çok uzun zincirli yağ asitleri için)



318. Aterojenik protein...Apo B-100 319. Hem aterojenik hem de trombotik lipoprotein...Lp a 320. Plazminojen ile yapıca benzerlik gösteren protein...apo a 321. HDL ile diğer lipoproteinler arasında lipid alış-verişini düzenleyen protein...kolesterol ester transfer protein (apo D) 322. Periferden kolesterol alınmasında en potent role sahip HDL... Pre-β-HDL



336. Karnitin ile yağ asitlerini birleştiren enzim olan karnitin palmitoil transferaz I enzimi hangisi tarafından inhibe edilir...Malonil KoA



338. Yağ asitlerinin β-oksidasyonuna katılanlar...yağ asitleri, FAD, H2O, NAD+, KoA



339. 16 karbonlu satüre yağ asiti olan palmitat βoksidasyon döngüsüne katıldığında net üretilen bileşikler...7 FADH2, 7 NADH, 8 asetil KoA



340. Karnitin eksikliğinde veya yağ asitlerinin betaoksidasyon defektinde görülenler...non-ketotik hipoglisemi, dokuların yağlı infiltrasyonu, halsizlikyorgunluk



110



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



341. Orta zincirli açil KoA dehidrogenaz eksikliğinde görülen...dikarboksilik asidüri



AZOT METABOLİZMASI



342. Peroksizomların yokluğu ile karakterize bozukluk... Zelweger sendromu



360. Amino asitlerin metabolize olduğu başlıca doku... karaciğer



343. Refsum hastalığında idrarla atılan bileşik...fitanik asit



361. Pepsin proteinlerde hangi bölgeyi parçalar...Dikarboksilik amino asitlerin ve aromatik halka içeren amino asitlerin amino tarafındaki peptid bağını



344. K e t o n cisimlerinin sentezinde kontrol basamakları...Karnitin palmitoil transferazI ve HMG KoA sentaz



362. Endopeptidazlar...tripsin, kimotripsin, elastaz, pepsin



345. K e t o n c i s i m l e r i n i n a k t i v a s y o n u n d a g ö r e v l i bileşik...süksinil KoA



363. E k z o p e p t i d a z l a r . . . karboksipeptidaz A ve B, aminopeptidaz



346. Keton cisimlerini aktive eden enzim...KoA transferaz (tiyotransferaz, tiyoforaz)



364. Tripsinojeni tripsine çeviren enzim...enterokinaz (enteropeptidaz)



347. Keton cisimleri hangi bileşiğe dönüşerek TCA döngüsüne katılır...Asetil KoA



365. Bağırsakta sentezlenen enzimler...enterokinaz ve aminopeptidaz



348. Fosfolipidlerin sentezinde görevli nükleotid...sitidin nükleotidleri



366. İnaktif zimojen olarak sentezlenen enzimler...pepsin, tripsin, kimotripsin, elastaz, karboksipeptidaz



349. Fosfatidilkolinden lizofosfatidilkolin oluşturan enzim...Fosfolipaz A2



367. Pankreas enzimleri arasında zimojen formu olmayanlar...amilaz ve lipaz



350. Fosfolipaz A2‛yi aktive edenler...bradikinin, epinefrin, trombin, anjiyotensin II



368. Amino asitlerin hücre içine alınması...Sodyumla beraber ve glutatyon üzerinden



351. Lökotrienler glutatyonla birleşerek hangi bileşik oluşur...anaflaksinin yavaş reaksiyona giren maddesi (SRS-A)



369. Amino asitlerin hücre içine alınmasında rol oynayan enzim...gama glutamil transferaz



352. Tüm lipid depo hastalıklarında biriken ortak lipid bileşeni...seramid 353. PGE2 (Prostaglandin E2) • Birçok dokuda özellikle böbrekte üretilir. • Vazodilatasyon • Düz kas gevşemesi • Doğumu indüklemede kullanılır.



354. Keton csimlerinin sentezi için gerekli olan iki enzim... HMG KoA sentaz ve HMG KoA liyaz 355. LTB4 (Lökotrien B4) etkileri



• PMN lökositlerin kemotaksisinde artış • Lizozomal enzimlerin salınımı • B lökosit adezyonu



356. TXA2 (Tromboksan A2)



• Başlıca trombositler tarafından üretilir. • Trombosit agregasyonunu uyarır. •Vazokonstruksiyon • Hücre içi kalsiyum mobilizasyonu • Düz kas kasılması



357. PGF2α (Prostaglandin F2α)



• Bir çok dokuda üretilir. • Vazokonstruksiyon • Düz kas kasılması • Uterus kasılmasının uyarılması



358. LTC4 → LTD → LTE4 etkileri • Düz kasların kasılması • Bronkokonstruksiyon • Vazokonstruksiyon • Vasküler permeabilite artışı • SRS-A komponentleri



359. PGI2 (Prostasiklin)



• Damar endotel hücrelerinde üretilir. • Vazodilatasyon • Trombosit agregasyonunu inhibe eder.



370. Sistinüride idrarla atılan amino asitler...sistein, ornitin, arginin ve lizin 371. Amino asitlerden transaminasyon reaksiyonları ile genel amino grubu toplayıcısı bileşik...alfa ketoglutarat 372. Amino asitlerin transaminasyon, dekarboksilasyon ve deaminasyonunda görevli koenzim...pridoksal fosfat 373. T r a n s a m i n a s y o n ile birbirine dönüşen bileşikler...glutamat-alfa-ketoglutarat; alanin-piruvat; aspartat-oksaloasetat 374. Transaminasyona katılmayan amino asitler...lizin, treonin, prolin 375. O k s i d a t i f d e a m i n a s y o n a asit...glutamat



uğrayan



amino



376. Amino asitlerin amino gruplarının amonyum iyonlarına çevrildiği reaksiyon...glutamatın oksidatif deaminasyonu 377. Glutamat dehidrogenazın bulunduğu organel ve kofaktörü...mitokondri ve NAD+ veya NADP+ 378. Benzoatın konjugasyonunda görev alan amino asit...glisin 379. P o z i t i f azot dengesinin gerçekleştiği durumlar...büyüme dönemi, gebelik, nekahat evresi 380. Negatif azot dengesinin gerçekleştiği durumlar... enfeksiyonlar, yanık, açlık, travma, uzun süreli hareketsizlik, diyetteki esansiyel amino asitlerin yetersizliği 381. Azot içeren bileşiklerin vücuttan başlıca atılım şekli...üre 382. Üre sentezini başlatan enzim ve kontrol basamağı... karbamoil fosfat sentetaz I 383. Mitokondriyal formu üre sentezinde, sitoplazmik formu ise pirimidin bazlarının sentezinde rol oynayan enzim...arbamoil fosfat sentetaz 384. Karbamoil fosfat sentetaz I enzimini aktive eden bileşik...N-asetil glutamat 385. Üre sentezinde doğrudan amino grubu vericisi bileşikler...Serbest amonyak (veya karbamoil fosfat) ve aspartat



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



111



386. Ü r e s e n t e z i n d e h a n g i b i l e ş i k t e n e t k a y ı p gözlenir...Aspartat



melatonin, alanin, format, NAD+‛nin nikotinamid bölümü, glukoz, keton cisimleri



387. Üre sentezinin gerçekleştiği organeller...mitokondri ve stoplazma



405. KoA‛yı kullanarak TCA döngüsü ara maddelerine dönüşen amino asitler...valin, izolösin, metionin, treonin



388. Üre sentezinde harcanan enerji...3 ATP veya 4 yüksek enerjili fosfat bağı 389. Üre siklusu defektlerinde tedavi...proteinden fakir diyet, benzoat, fenilasetat, arginin (arginino süksinat sentetaz ve arginino süksinaz eksikliklerinde) 390. Benzoatın detoksifikasyonunda kullanılan amino asit...glisin 391. Üre siklusu defektlerinde artmış amonyak düzeylerinin beyin için toksik olmasının nedeni...amonyakın beyinde alfa-ketoglutarat ile birleşerek glutamat oluşturması sonuçta beyinde TCA döngüsü ara maddelerinin kalmaması, glutamatın amonyak ile birleşerek glutamine dönmesi ve glutamat azalmasına bağlı olarak azalmış GABA sentezi 392. Esansiyel amino asitler...dallı zincirliler (valin, lösin, izolösin), aromatik halka içerenler (fenilalanin, triptofan, histidin), lizin, treonin, metionin 393. Yarı esansiyel amino asit...arginin 394.Prolin veya arginin hangi amino asitin parçalanması ile oluşur...Glutamat 395. Histidinin yıkımında görevli koenzim...tetrahidrofolat 396. Saf ketojenik amino asitler...lösin ve lizin 397. Homosisteinin metionine dönüşümünde rol alan vitaminler...B12 ve folat 398. Homosistein hangi amino asitin metabolizmasında oluşur...Metionin 399. H o m o s i s t e i n a r t ı ş ı n d a t e d a v i d e k u l l a n ı l a n vitaminler...B12, folat ve B6 400. Propionil KoA‛nın süksinil KoA‛ya dönüşümünde rol alan koenzimler...biotin ve B12 401. Dallı zincirli amino asitlerin transaminasyon ürünlerinin (alfa-keto asitler) dekarboksilasyonunda kullanılan kofaktör...tiamin 402. Metabolizmasında HMG KoA‛nın oluştuğu amino asit... lösin 403. Asparagin sentezi için gerekli olanlar...ATP-Mg, glutamin, aspartik asit, asparagin sentetaz 404. Triptofandan sentezlenen bileşikler...serotonin,



406. Albinizmde eksik olan enzim...tirozinaz 407. Böbrekte asit-baz dengesini düzenleyen amino asit...glutamin 408. Kanda en fazla bulunan amino asitler...alanin ve glutamin 409. Açlık durumunda kaslardan karaciğere en fazla taşınan amino asit...alanin 410. Beyin tarafından metabolize edilen amino asitler...dallı zincirli olanlar 411. Folat tarafından alınan tek karbonlu bileşiklerin başlıca kaynağı...serin 412. Folatın katıldığı sentez reaksiyonları...dTMP, pürin, serin, metilkobalamin 413. S-adenozil metioninin (SAM) katıldığı başlıca sentez reaksiyonları... epinefrin, kreatin, melatonin, fosfatidil kolin, metilenmiş nükleotidler (örn. metil GTP) 414. Kreatin sentezinde başlangıç ya da ara bileşik olarak yer alanlar...glisin, arginin, guanidino asetat, S-adenozilmetionin 415. H a n g i a m i n o a s i t l e r i n h i d r o k s i l a s y o n u n d a tetrahidrobiopterin ve moleküler oksijen kullanılır... Fenilalanin, tirozin, triptofan 416. Tirozinden adrenalin sentezi sırasında görülen tepkimeler...aromatik hidroksilasyon, dekarboksilasyon, β-karbonu üzerinden hidroksilasyon, transmetilasyon 417. Norepinefrinin epinefrine dönüşümünde görevli enzim...fenil etanolamin N-metil transferaz (kortizol tarafından aktive edilir) 418. Katekolaminlerin yıkım ürünleri... dihidroksi mandelik asit, metanefrin, normetanefrin, VMA 419. Dopaminin yıkım ürünü...homovanilik asit 420.Katekolaminlerin yıkımında görevli enzimler...MAO ve KOMT 421. Karnozin ve anserini oluşturan amino asitler...beta alanin ve histidin 422. Spermin ve sperimidini oluşturan amino asitler...ornitin ve metionin



112



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



423. Ornitinin dekarboksilasyonu ile oluşan...putrescin



451. cAMP tarafından aktive edilen enzim...protein kinaz A



424. Ornitin metbolizmasının defekti sonucu gelişen... retinanın Gyrate atrofisi



452. cGMP tarafından aktive edilen enzim...protein kinaz G



425. Karnitin sentezine katılan amino asitler ve karnitinin görevi...lizin ve metionin; uzun zincirli yağ asitlerinin (yağ açil KoA‛lar) stoplazmadan mitokondri içine geçişine aracılık etme 426. Glisinin katıldığı sentez reaksiyonları...kollajen, hem, pürin, kreatin, glutatyon, konjugasyon, oksalat 427. Argininin katıldığı sentez reaksiyonları...kreatin, üre, ornitin, nitrik oksit, Spermin 428. Tirozinden sentezlenenler...katekolaminler, melanin, tiroid hormonları, glukoz ve keton cisimcikleri 429. Hem sentezinde kontrol basamağı ve kofaktörü...ALA sentaz ve B6 430. Hem sentezinin gerçekleştiği organeller...mitokondri ve stoplazma 431. Kurşun zehirlenmesinde kanda artan bileşik...delta amino levulinik asit 432. H e m sentezinde halkası...porfobilinojen



oluşan



433. P r o t o p o r f i r i n e demiri enzim...ferroşelataz



ilk ilave



pirol eden



434. Bilirubinin oluştuğu doku...RES 435. Hem oksijenaz reaksiyonunun gerçekleştiği organel ve açığa çıkanlar...ER ve Fe3+ ve CO 436. Hem sentezinde görev almayanlar...üroporfirin ve koproporfirin türevleri (porfirinojen türevleri ve protoporfirin IX görev alır) 437. ALA sentaz enzimini aktive eden bileşikler...sit P450 sistemi ile metabolize olan ilaçlar (barbitüratlar, sülfonamidler, griseofulvin, heksoklorobenzen)



453. Guanozin nükleotidlerinin görevleri...dihidrobiopterin sentezi, protein sentezi için enerji kaynağı 454. İnozin monofosfat (İMP) içindeki baz...hipoksantin 455. Pürin sentezindeki kontrol basamakları...PRPP sentaz ve PRPP glutamil aminotransferaz 456. PRPP sentaz enzimini aktive eden...riboz 5-fosfat 457. Pürin sentezindeki kontrol basamaklarını inhibe edenler...AMP ve GMP 458. P ü r i n nükleotid nükleotid...İMP



sentezinde



oluşan



ilk



459. Pürin bazlarının halka yapısını oluşturanlar...Glisinin tamamı (iki karbon ve bir azot), 2 glutaminden 2 azot, aspartattan bir azot, 2 tatrahidrofolattan iki karbon, karbondioksitten bir karbon 460. İMP‛den AMP oluşumunu bloke eden ilaç... 6-merkaptopürin 461. Pürin analogları ve klinik önemi...6-merkapto-pürin, sitozin arabinozid, metotreksat, azaserin. Bunlar hücre siklusu inhibitörü olarak etki gösterirler ve anti-kanser ilaçlar olarak kullanılabilirler. 462. RNA ve DNA sentezine katılan nükleotidler ve yapısında bulunan nükleotidler...nükleozid trifosfatlar ve nükleozid monofosfatlar 463. Nükleozid difosfatları deoksi haline getiren enzim ve kofaktörü...ribonükleozid redüktaz ve kofaktörü tioredoksin 464. Pirimidin sentezinde kontrol basamakları...karbamoil fosfat sentetaz II ve aspartat transkarbamoilaz 465. Karbamoil fosfat sentetaz II‛i aktive eden...PRPP



438. Fotosensitivite görülmeyen porfirialar...ALA dehidrataz eksikliği ve akut intermittan porfiria



466. Pirimidin bazlarının halka yapısını oluşturanlar... Aspartatın tamamı (üç karbon, bir azot), glutaminden bir azot, karbondioksitten bir karbon



439. Otozomal resesif geçiş gösteren porfiria...konjenital eritropoetik porfiria (diğerleri otozomal dominant)



467. Pürin ve pirimidin bazlarının halka yapısını oluşturan ortak iki amino asit...aspartat ve glutamin



440. En sık görülen porfiria...porfiria kutanea tarda



468. Pürin ve pirimidin nükleotidlerinin yapısına katılan ortak dört bileşen..aspartat, glutamin, karbondioksit ve PRPP



441. Eritropoetik porfirialar...konjenital eritropoetik porfiria ve protoporfiria 442. Yarı ömrü en kısa olan enzimler...kontrol basamağını katalizleyen enzimler 443. Plazma proteinlerinin yıkımı...sialik asitlerini kaybederler, reseptör aracılığı ile karaciğere alınırlar ve katepsin adlı proteazlarla parçalanırlar. 444. Obstrüktif sarılığın özellikleri...plazmada konjuge bilirubin artışı, idrarda safra tuzu ve safra pigmentlerinin bulunması, kanda alkalen fosfataz kolesterol artışı



NÜKLEİK ASİTLER 445. Pürin bazları...adenin, guanin, hipoksantin 446. Pirimidin bazları...sitozin, timin, urasil 447. Nükleozid...baz + şeker 448. Nükleotid...nükleozid + fosfat 449. Nükleik asitlerin (RNA ve DNA) yapısı...nükleozid monofosfatların fosfodiester bağları ile birbirine bağlanması sonucu oluşur. 450. Pürin ve pirimidin bazları ile pentoz arasındaki bağ... β-N glikozidik bağ



469. dUMP‛nin dTMP‛ye dönüşümünde rol oynayan enzim ve koenzimler...timidilat sentaz, N5-N10 metilen tetrahidrofolat, dihidrofolat redüktaz ve NADPH 470. dUMP‛nin metilenmiş formu dTMP‛dir. 471. Tioredoksin hangi bileşiğin sentezinde indirgeyici rol oynar...deoksiribonükleotidler 472. L e s c h - N y h a n sendromunda eksik olan enzim...hipoksantin-guanin fosforibozil transferaz 473. Lesch-Nyhan sendromunda hücre içinde ve kanda artan bileşikler..hücre içinde PRPP, kanda ürik asit 474. Pürin nükleotidlerinin yıkımında görevli enzimler... adenozin deaminaz, pürin nükleozid fosforilaz ve ksantin oksidaz 475. Allopürinolün etkileri...ksantin oksidazın inhibisyonu, hipoksantin anoloğu, pürin ve pirimidin sentezinin inhibisyonu, orotik asidüri 476. Ksantin oksidaz enziminin kofaktörleri...molibden, FAD ve demir 477. Pürin nükleotidlerinin yıkım ürünü ve özelliği...ürik asit ve suda az çözünür olması



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



113



478. Gut hastalığında primer defekt...PRPP sentaz enziminin hiper aktivitesi



5‛ ucunda şapka (metilenmiş GTP) ve 3‛ucunda Poli A kuyruğu (200 kadar adenin nükleotidi) içermesi



479. Hiperürisemi nedenleri...gut, Lesch-Nyhan sendromu, von Gierke sendromu, böbrek yetmezliği, asidoz, lenfomalar



497. DNA ve histon proteinlerinin sentezinin gerçekleştiği faz...S fazı



480. Adenozin deaminaz eksikliğinde görülen...T ve B lenfositlerinde fonksiyon bozukluğu 481. Pürin nükleozid fosforilaz eksikliğinde görülen...T lenfositlerinde fonksiyon bozukluğu, hipoürisemi 482. Hipoürisemi nedeni...ksantin oksidaz eksikliği 483. Orotik asidüri nedenleri...ornitin transkarbamoilaz (üre siklusu enzimi) eksikliği, orotat fosforibozil transferaz ve orotidilat dekarboksilaz eksiklileri pirimidin sentezi enzimleri), allopürinol kullanımı, Reye sendromu 484. Pirimidin bazlarının yıkım ürünleri...β-alanin, β-amino izobütirat, CO2 ve NH3



485. DNA çift sarmalında...adenin timinle, guanin sitozinle eşit miktarlarda bulunur. 486. DNA çift sarmalı arasındaki bağ sayıları...adenin ie timin arasında iki, guanin ile sitozin arasında üç hidrojen bağı 487. DNA çift sarmalının erime ısısı...DNA çift sarmalının %50‛sinin ısı ile ayrıştığı ısı derecesine erime ısısı denir. DNA çift sarmalında guanin-sitozin miktarı ne kadar fazla ise ısıya direnç o kadar fazladır. 488. DNA‛nın yapısında en fazla bulunan protein...Histon proteinleri 489. Histon proteinlerinin özellikleri...arginin ve lizinden zengin bazik proteinler olması 490. Histonlarda görülen modifikasyonlar...asetilasyon, metilasyon, fosforilasyon 491. Nükleozom nedir...Histon proteinleri (H1 histonu hariç) ve bunları sarmalayan DNA birimleridir.



492. Kromatin nedir...Yoğun miktarda nükleozom içeren kromozom bölgeleri 493. RNA‛nın özellikleri...tek sarmal olması; adenin, guanin, sitozin ve urasil içermesi; riboz içermesi, baz eşleşmelerinin birebir olmaması, 494. Okaryotlarda hücresel RNA sınıfları ve özellikleri...rRNA (4 adet, tüm RNA‛ların %80‛i), tRNA (61 adet, tüm RNA‛ların %15‛i), mRNA (binlerce, tüm RNA‛ların %5‛i), snRNA (10 adet, tüm RNA‛ların %1‛inden az) 495. tRNA özellikleri...amino asitleri ribozomlara taşıması, en az sayıda nükleotid içermesi, modifiye bazlar içermesi, timin içermesi, antikodon halkası içermesi 496. mRNA özellikleri...DNA‛daki genetik bilgiyi alması,



498. DNA‛nın her iki sarmalının da aynı anda kalıp görevi gördüğü metabolik olay...replikasyon 499. DNA replikasyonunun (sentezi) özellikleri...semikon servatiftir ve çift yönlüdür. 500. DNA sentezinde görevli protein ve enzimler...helikaz, tek sarmal bağlayıcı proteinler, primaz, DNA polimeraz, ribonükleaz, topoizomeraz, DNA ligaz, deoksiribonükleozit trifosfatlar 501. DNA sentezinde görev alan enzimlerin etki sırası...helikaz, primaz (DNA bağımlı RNA polimeraz), DNA polimeraz, ribonükleaz (RNA primerleri kaldırır), DNA ligaz 502. Ökaryotlarda DNA polimeraz çeşitleri...DNA polimeraz (seken sarmalın sentezi ve boşlukların doldurulması) DNA polimeraz δ (öncü sarmalın sentezi) DNA polimeraz β-ε tamir) ve DNA polimeraz γ (mitokondrial DNA sentezi) 503. Prokaryotlarda DNA polimeraz çeşitleri...DNA polimeraz I (görevi α ile aynı), DNA polimeraz III (görevi δ ile aynı), DNA polimeraz II (görevi β-ε ile aynı) 504. Ökaryotlarda DNA polimeraz hangisine gerek duyar... Bir RNA primere 505. DNA‛daki nükleotidleri fosfodiester bağları ile birbirine bağlayan enzim...DNA polimeraz 506. Okazaki parçaları...seken sarmal üzerinde RNA primere bağlı küçük DNA molekülleridir. 507. Okazaki fragmanlarının sentezlenmesini zorunlu kılan durum...Sentezin mutlaka 5‛→ 3‛ yönünde olması 508. Prokaryotlarda DNA sentezini inhibe edenler...sipr ofloksasin, nalidiksik asit, novobiosin 509. Baz eksizyon tamirinde DNA‛daki hasarlı bazı uzaklaştıran enzim...glikozilaz 510. DNA tamir sistemlerinde önemli özellik...hasarlı nükleotid grubu ile yanındaki sağlam nükleotid uzaklaştırılır 511. DNA‛daki hasarlı bazların uzaklaştırıldığı tamir sistemi...baz eksizyon tamiri 512. DNA‛dan UV ışığın neden olduğu timin dimerlerinin kaldırıldığı tamir sistemi...nükleotid eksizyon tamiri 513. N ü k l e o t i d e k s i z y o n t a m i r i n d e bozukluk...kseroderma pigmentozum



gözlenen



514. Mismatch tamir sisteminde (uyumlu olmayan nükleotid gruplarının çıkarılması) gözlenen bozukluk...herediter nonpolipozis kolon CA 515. Nükleotid ekzisyon veya mismatch tamirinde görevli enzimlerin etki sıraları...endonükleaz, ekzonükleaz, DNA polimeraz, DNA ligaz 516. Endonükleaz ve ekzonükleazlar sırayla...bir polinükleotidin iç tarafındaki ve uç tarafındaki fosfodiester bağlarını parçalar. 517. Telomer nedir...Kromozomların her iki ucunda genetik bilgi içermeyen DNA birimleri. Hücrenin her bölünmesinde kısalır ve azaldıkça hücre yaşlanır. 518. Telomerazın görevi...telomer sentezi. Yaşlanma ve malignansi ile ilişkilidir. 519. Ökaryotik hücrelerde telomeraz enziminin bulunmasını zorunlu kılan yapısal özellik...Kromozomların lineer olması



114



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



520. RNA sentezini gerçekleştiren enzim ve kofaktörü... RNA polimeraz ve çinko 521. Prokaryotlarda RNA polimeraz enzimi...iki alt birimden oluşur. σ faktörü ve çekirdek enzim. Her üç RNA‛yı da aynı enzim sentezler. 522. RNA polimeraz enziminin DNA‛da bağlandığı bölge...promoter bölge (kopyalanacak bölgenin önündeki özel DNA bölgesi) 523. Prokaryotlarda RNA sentezinin sonlanmasını sağlayan faktör...Rho faktörü (ökaryotlarda nasıl sonlandığı bilinmiyor) 524. Prokaryotlarda mRNA polisistronik bir transkript halinde sentezlenir. Sistron nedir...Bir proteinin sentezinden sorumlu mRNA bölgesi 525. Ökaryotlarda kaç adet RNA polimeraz bulunur...3 adet 526. RNA polimeraz I...nükleolusta 45S rRNA prekürsörünü sentezler. 527. RNA polimeraz II...nükleusta mRNA‛nın prekürsörü olan hnRNA‛yı sentezler 528. RNA polimeraz III...nükleusta tRNA ve 5S rRNA‛yı sentezler 529. Ribozomların sentez bölgesi...nükleolus 530. İntron içeren RNA...hnRNA (pre-mRNA) 531. İntron...protein sentezinde rol oynamayan RNA bölgeleri, genellikle eksonlardan daha uzundur, kesilme (splicing) ile uzaklaştırılır. 532. Spliceosome...İntron-ekson kavşağında hnRNA ile ilişkili small nuclear ribonükleoprotein partikülleri spliceosome‛u oluşturur. 533. Ribozimler...RNA yapısındaki enzimlerdir. Örn. Ribonükleazlar, snRNA (spliceosome), peptidil transferaz 534. Post-transkripsiyonel modifikasyonlar...intronları n kaldırılması, 5‛ uca şapka eklenmesi, 3‛ uca kuyruk eklenmesi, metilasyon 535. RNA sentez inhibitörleri...rifampisin, aktinomisin, mitomisin, amanitin 536. Aktinomisin D ve mitomisin DNA sarmalları ile interkalasyon yapar, böylece hem replikasyon, hem de transkripsiyon inhibe olur. Kanser kemoterapisinde kullanılırlar. 537. Protein sentezinde amino asitler tRNA‛nın 3‛ hidroksil ucuna karboksil grupları üzerinden bağlanırlar. 538. Kodon nedir...mRNA üzerinde 3 dizelik nükleotidlere kodon denir 539. Başlama kodonu...AUG (metionin tRNA‛ya spesifik) 540. Sonlanma kodonu...UAA,UAG,UGA 541. Mutasyonlar...DNA üzerinde bir nükleotidin başka bir nükleotid ile yer değiştirmesi. Örn. Tranzisyon ve transversiyon



547. Protein sentezinin başlam kompleksinin oluşması için gerekenler...büyük ve küçük ribozomal alt birimler, met. tRNA, mRNA, başlama faktörleri, ATP ve GTP 548. Pr otein sen tezin in uzama r eaksiyon lar ın d a gerekenler... peptidil transferaz, uzama faktörleri 1 ve 2, GTP, amino asit taşıyan tRNA‛lar 549. Protein sentezinin sonlanması için gerekenler... sonlanma kodonu, salınım faktörü 550. Polizom nedir...Ökaryotlarda mRNA‛ya birden fazla ribozomun bağlanmış halidir. 551. Operon nedir...Prokaryotlarda DNA üzerinde yapısal genler ve önündeki promoter bölgeye denir. 552. Operatör nedir...Prokaryotlarda repressör molekülün promoter bölgede bağlandığı yerdir. Repressör operatöre bağlanarak promoter bölgeye RNA polimerazın bağlanmasını önler. Dolayısıyla protein sentezi baskılanır. 553. Hangi bölgedeki mutasyon devamlı protein sentezine neden olur...operatör 554. İndükleyici nedir...Repressör moleküle bağlanarak onu inhibe eden dolayısıyla protein sentezinin uyarılmasını sağlayan moleküldür. 555. Steroid hormon reseptörlerine bağlanan koaktivatörlerde histonlar histon asetiltransferaz enzimi ile lizil artıkları üzerinden asetillenir, pozitif yükleri ve dolayısıyla negatif yüklü DNA‛ya bağlanma afiniteleri azalır. Sonuçta nükleozomun yapısı bozulur, transkripsiyon faktörleri devreye girer ve gen ekspresyonu başlar. Histon deasetilasyonu ise ters etkiye sahiptir. 556. Puromisin‛in etkisi...tirozin taşıyan tRNA anoloğudur. Hem prokaryot hem de ökaryotlarda amino açil tRNA‛nın A bölgesine bağlanmasını inhibe eder. 557. Sikloheksimid‛in etkisi...ökaryotlarda peptidil transferazın inhibisyonu 558. Eritromisinin etkisi...prokaryotlarda translokasyonun inhibisyonu 559. Kloramfenikolün etkisi...prokaryotlarda peptidil transferazın inhibisyonu 560. Streptomisinin etkisi...prokaryotlarda mRNA‛nın hatalı okunmasını sağlamak 561. Tetrasiklinin etkisi...prokaryotlarda tRNA‛nın A bölgesine oturmasını önlemek 562. Rifampisinin etkisi...prokaryotlarda RNA polimerazı inhibe etmek 563. Bakterilerde protein sentezinin irreverzibl inhibitörü... Aminoglikozidler (örn. Streptomisin). Kloramfenikol, tetrasiklin, eritromisin, klindamisin protein sentezini reverzibl inhibe ederler.



542. Tranzisyon: DNA‛da pürin pürinle veya pirimidin pirimidinle yer değiştirmesi



564. cDNA sentezini gerçekleştiren enzim...reverse transkriptaz. Retrovirüsler RNA virüsü olup RNA bağımlı DNA polimeraz aktivitesine sahip olan bu enzimi içerirler. Sonuçta cDNA sentezi gerçekleşir, konakçı genomuna girerek virüs proteinleri sentezlenir.



543. Transversiyon...DNA‛da pürin pirimidinle veya pirimidin pürinle yer değiştirmesi



565. Rekombinant DNA tekniği ile ilaç olarak üretilen molekül...protein



544. Amino asitlerin tRNA‛ya bağlanabilmesi için gerekenler...ATP ve aminoaçil tRNA sentetaz enzimi



566. Adriamisinin etki mekanizması...topoizomeraz inhibitörü



545. DNA‛daki AAA‛nın tRNA‛daki antikodon karşılığı.... AAA (aynısıdır)



567. Mitomisinin etki mekanizması...DNA sarmallarıyla interkalasyon



546. Prokaryotlarda başlama kodonu...formil metionil tRNA



568. Onkosüpressör bir genin delesyonu sonucu oluşan bir kanser...retinoblastoma



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



115



569. Onkojen ve proto-onkojenler...kansere neden olan genlere onkojen, normal hücrelerde bulunan onkojenlere proto-onkojen adı verilir. Proto-onkojenler viral enfeksiyonlarla, proto-onkojendeki mutasyonla, promoter insersiyonu ve kromozom translokasyonu ile aktive olur.



588. Aktif formu fosfat içeren vitaminler...tiamin, riboflavin, niasin, pantotenik asit ve piridoksal



570.Prob...DNA veya RNA‛daki spesifik bir parçayı belirlemek için kullanılan bir molekül. Sık kullanılan problar cDNA molekülleri, tanımlanmış sentetik oligodeoksinükleotidler veya spesifik proteinlere karşı geliştirilmiş antikorlardır.



591. Karboksilasyon reaksiyonlarında görevli olan vitamin... biotin



571. Southern blotting nedir ve kullanım alanı...DNA izole edilir, restriksiyon endonükleazlarla parçalara ayrılır, kesilmiş parçalara agaroz jelde elektroforez uygulanır sonra nitrosellülöz membrana aktarılır, membran üzerine radioaktif prob yerleştirilir ve sonunda otomatik radyografisi çekilir. Southern blotting anormal genleri belirlemek, virüs integrasyonunu göstermek ve prenatal tanı (örn. Orak hücre anemisi, Huntington chorea, Duchenne muscular dystrofi) amacıyla kullanılır. 572. Gen amplifikasyonunda kullanılan teknik...PCR (Polimeraz chain reaction) 573. PCR‛da kullanılan enzim...Taq polimeraz 574. Northern blotting spesifik RNA‛yı göstermek için kullanılır. Agaroz jelden nitrosellülöz filtreye RNA transfer edilir ve uygun bir probla belirlenir. 575. Western blotting proteinleri (nükleik asitleri değil) belirler. Proteinler dokudan izole edilir ve elektroforez uygulanır. Ayrılmış proteinler nitrosellülöz membrana aktarılır, uygun bir radioaktif antikorla problanarak belirlenir.



VİTAMİNLER 576. Alkolün bağırsaklardan emilimini önlediği vitamin... tiamin 577. Alkoliklerde gözlenen Wernicke ensefalopatisi hangi vitamin eksikliğine bağlı gelişir...Tiamin 578. Ketoasitlerin oksidatif dekarboksilasyonunda gerekli olan vitamin...tiamin pirofosfat 579. Riboflavin eksikliğini araştırmada kullanılan enzim... eritrosit glutatyon redüktaz 580. Oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında kullanılan vitaminler...riboflavin ve niasin 581. Triptofandan NAD sentezinde kullanılan vitamin... piridoksal fosfat +



582. Pellegra semptomlarının geliştiği durumlar...niasin eksikliği, vitamin B6 eksikliği, karsinoid sendrom, Hartnup sendromu, diyette lösin fazlalığı, izoniazid kullanımı 583. Vitamin B5‛in aktif formları...KoA ve açil taşıyıcı protein (yağ asiti sentaz kompleksinin yapısında bulunuyor) 584. Pantotenik asitin yapısı...β-alanin ve pantoik asit 585. Koenzim A‛nın yapısına katılanlar...Pantotenik asit, tioetanolamin, adenin, riboz, fosfor 586. Piridoksal fosfatın (B6 vitamini) rol oynadığı reaksiyonlar...amino asitlerin transaminasyon, dekarboksilasyon ve deaminasyon reaksiyonları, ALA sentaz, sistationin sentaz ve sistationaz reaksiyonları, kas glikojen fosforilaz reaksiyonu 587. B 6 v i t a m i n i e k s i k l i ğ i n d e bileşik...ksanturenik asit



idrarla



atılan



589. Aktif formu adenozin monofosfat türevi içeren vitaminler...riboflavin, niasin, pantotenik asit 590. Vücutta sentezlenebilen vitaminler...niasin, biotin, D vitamini, K vitamini



592. Biotin eksikliğinde idrarla atılan bileşikler...laktat ve propionat 593. Folik asitin kimyasal yapısı hangisidir...Pteridin + PABA + glutamik asit 594. Metotreksatın etki mekanizması...dihidrofolat redüktazı inhibe eder ve güçlü anti-kanser ilaçtır. 595. Y a p ı s ı n d a k o b a l t vitamin...B12



(eser



element)



içeren



596. Suda çözünen vitaminler arasında önemli miktarlarda depolanan tek vitamin...B12 vitamini 597. B12 vitamininin görev aldığı reaksiyonlar...metilmal onil KoA → süksinil KoA (kofaktör: adenozil kobalamin; yer: mitokondri); homosistein → metionin (kofaktör: metilkobalamin; yer: stoplazma) 598. Bağırsaklardan emilimi için pankreas bikarbonat sekresyonuna gerek duyulan vitamin...B12 599. Vitamin B12 eksikliğinde görülenler...metilmalonik asidüri, metil malonik asit birikimi, myelin kılıfının kesintiye uğraması ve sinir iletiminde aksamalar, homosistinüri, megaloblastik anemi 600. Aktif formu vücuda alındığı şekli ile etkili olan vitaminler...askorbik asit ve biotin 601. C vitamininin katıldığı reaksiyonlar...kollajen sentezi (prolil hidroksilaz basamağı), katekolamin sentezi (dopamin β-hidroksilaz basamağı), safra asiti sentezi (7α-hidroksilaz basamağı), tirozinin yıkımı, demirin emilimi, böbreküstü bezi hormonlarının sentezi, antioksidan 602. A vitamini prekürsörü...β karoten 603. Karaciğerde depolanan ve teratojenik özelliğe sahip olan vitamin...A vitamini 604. A vitamini türevlerinin fonksiyonları...retinol üremeden, retinal görmeden, retinoik asit büyüme ve farklılaşmadan sorumludur. 605. Düşük oksijen basıncında antioksidan etki gösteren vitamin...A vitamini 606. Hangi vitamin bir prohormon olarak fonksiyon gösterir...D vitamini 607. Yağda çözünen vitaminler arasında en toksik olanı... D vitamini 608. D vitamininin etkileri...kemikten kalsiyum ve fosfatın rezorpsiyonu, bağırsaklardan kalsiyum ve fosfatın geri emilimi, böbrekten kalsiyumun geri emilimi 609. Kadında over Theca hücreleri androstenedion ve testesteron kaynağıdır. Bunlar aromataz enzimi ile granuloza hücrelerinde sırasıyla estron ve estrodiole çevrilir. Progesteron bir miktar estradiol de üreten korpus luteum tarafından üretilir ve salınır. Önemli miktarda estrojenler androjenlerin periferal aromatizasyonu ile üretilir. Aromataz aktivitesi adipoz hücrelerinde, karaciğerde, deride ve diğer dokularda bulunur. 610. Hangisi D3 vitaminidir...Kolekalsiferol



611. 1α-hidroksilaz (böbrekte bulunur) üzerine etkili



116



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



olan bileşikler...kalsiyum düşüklüğü, fosfat düşüklüğü ve parathormon fazlalığı enzimi aktive eder, kalsitriol (1,25-dihidroksikolekalsiferol) fazlalığı inhibe eder. 612. Böbrek hastalıklarında oral D vitamini alınması niçin etkili olmayabilir...D vitamininin hidroksilasyonu ve aktivasyonu böbrekte gerçekleşir. 613. Kalsitriol fazlalığında 25 hidroksi vitamin D3 hangi bileşiğe dönüşür...Böbrekte 24 hidroksilaz tarafından inaktif bir metabolit olan 24,25-dihidroksi vitamin D3‛e dönüşür. 614. Yüksek oksijen basıncında antioksidan etkili vitamin...E vitamini



615. Glutatyon peroksidaz (kofaktörü selenyum) ile sinerjik etki gösteren vitamin...E vitamini



626. Sadece zona glomerulozada bulunan enzim... 8 hidroksilaz (aldosteron sentaz) 627. Östrojen sentezine özgü hidroksilaz...aromataz 628. Böbrek üstü bezinde sentezlenen en potent mineral okortikoid...aldosteron 629. 21 karbonlu hormononlar...pregnenolon, progesteron, kortizol, aldosteron ve bunların sentezinde yer alan ara bileşikler 630. 19 karbonlu hormonlar...androjenler 631. 18 karbonlu olup aromatik halkaya sahip hormonlar... östrojenler



616. Poliansatüre yağ asitlerini peroksidasyondan koruyan vitamin...E vitamini



632. Böbrek üstü bezinde sentezlenen en potent androjen... testosteron



617. Abetalipoproteinemide eksikliği gözlenen vitamin...E vitamini (şilomikron ve VLDL içinde kanda taşınır)



633.Böbrek üstü bezinde en fazla sentezlenen androjen...DHEA



618. Eksikliğinde yeni doğanlarda hemolitik anemiye neden olan vitamin...E vitamini 619. V i t a m i n K e k s i k l i ğ i n d e , p r o t e i n ü z e r i n d e oluşumu gerçekleşmeyen amino asit...Gamakarboksiglutamat 620. Eksikliğinde osteoporoza ve kanamaya eğilimi arttıran vitamin...K vitamini 621. Bazı pıhtılaşma faktörlerinin ve bir kemik proteini olan osteokalsinin karboksilasyonunda rol oynayan vitamin...K vitamini 622. Retinol bağlayıcı protein sentezi enfeksiyonlarda azalır (negatif akut faz reaktanı). Sonuçta dolaşımdaki vitamin A azalır ve immün yanıt daha da bozulur.



HORMONLAR 623. Steroid hormonların sentezinde kontrol basamakları: sTAR (steroid akut regülatuar protein) ve desmolaz (mitokondrial yan zincir parçalayıcı enzim) enzimi 624. ACTH kortizol biyosentezinde hangi basamakta etkili olur...Kolesterol → pregnenolon 625. Böbrek üstü bezinde sentezlenen en potent glukoko rtikoid...kortizol



634. Testosteronu dihidrotestesterona çeviren enzim...5αredüktaz 635. Androjenlerden östrojen sentezinde rol alan enzim...aromataz 636. Fertil dönemdeki kadında başlıca östrojen formu... estradiol (E2) 637. Gebelik dönemindeki başlıca östrojen formu...estriol (E3) 638.Renin salınımını inhibe edenler • Artmış kan basıncı • Ayaktan oturur duruma geçmek • Tuz yüklemesi • β- adrenerjik antagonistler • Prostaglandin inhibitörleri • Potasyum • Vazopressin • Anjiyotensin II



639. Menopozal dönemde bulunan başlıca östrojen formu... estron (E1) 640. Estriol sentezinde görevli enzim ve bulunduğu doku... 16-hidroksilaz ve fetal karaciğer 641. Hücre içi reseptörlere bağlanarak etkili olan hormonlar...steroid yapılı hormonlar, kalsitriol, retinoik asit, tiroid hormonları



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



642. Hücre membran reseptörlerine bağlanarak adenilat siklazı aktive edenler...glukagon, β-adrenerjik katekolaminler, kalsitonin, parathormon, ACTH, TSH, FSH, LH, hCG, MSH, ADH (böbrekte V2 reseptörleri üzerinden), CRH 643. Hücre membran reseptörlerine bağlanarak adenilat siklazı inhibe edenler...anjiyotensin II, α2-adrenerjik katekolaminler, somatostatin, asetilkolin 644. cGMP üzerinden etkili olan hormonlar...atrial natriüretik hormon (reseptörü hücre membranında ve intrensek guanilat siklaz aktivitesi gösterir), nitrik oksit (stoplazmadaki solubl guanilat siklazı aktive eder) 645. Ca 2+ -fosfatidil inozitol üzerinden etkili olan hormonlar...asetilkolin, α1-adrenerjik katekolaminler, anjiyotensin II, ADH (damar düz kaslarında V 1 reseptörleri üzerinden), kolesistokinin, gastrin, oksitosin 646. Tirozin kinaz reseptörleri üzerinden etkili olan hormonlar...intrensek tirozin kinaz üzerinden etkili olanlar (insülin, İGF, epidermal büyüme faktörü), solubl tirozin kinaz (Tyk-2, JAK-STAT) üzerinden etkili olanlar (büyüme hormonu, prolaktin, eritropoetin, sitokinler) 647. Hangi hormon reseptörüne bağlanınca fosfolipaz C enzimi aktive olur...Kasılmaya neden olan hormonlar. Sonuçta fosfatidil inozitol 4,5-bifosfat parçalanır. 648. Diaçilgliserolün aktive ettiği enzim...protein kinaz C 649. İnozitol trifosfatın etkisi...hücre içi kalsiyum depolarından kalsiyumun serbestleştirilmesi 650. Hücre içi reseptörlere bağlanarak etkili olan hormonların ortak özelliği..lipofilik olmaları ve hücre membranlarını taşıyıcı kullanmadan geçebilmeleri 651. Sinyal iletiminde birincil mesajcı olanlar...hormonlar (örn. Östrojen, epinefrin) 652. Vazopressinin (ADH) etkileri...Böbrekte distal ve toplayıcı tübüllerden suyun geri emilimi ve damar düz kaslarında kasılma 653. Oksitosinin etkileri...Uterus kontraksiyonu ve süt bezlerinde miyoepitelyal hücrelerde kontraksiyon 654. Prolaktinin etkileri...TRH salınımını uyarır, dopamin baskılar. Meme dokusunda süt proteinlerinin ve süt şekerinin sentezini uyarır. 655. Luteinizan hormonun (LH) etkileri...Ovülasyonu sağlamak, korpus luteumdan progesteron ve estradiol sentezini uyarmak, testiste leydig hücrelerinden testosteron sentezini uyarmak. 656. Follikül stimulan hormonun etkileri...Overlerden estradiol sentezini uyarmak, testiste sertoli hücrelerinden androjen bağlayıcı protein sentezini uyarmak 657. Kortizolün etkileri...Glukoneogenez, glikojenez, lipoliz(ekstremitelerde), lipogenez (diğer dokularda), fizyolojik dozlarda protein ve RNA metabolizmasında artış (anabolizan etki), yüksek dozlarda katabolizan etki, antiinflamatuar cevap ve immünsüpresyon (T lenfositlerde parçalanma) 658. Tiroid hormonlarının etkileri...Fizyolojik dozlarda protein sentezinde artış, yüksek dozlarda yıkım, bazal metabolik hızda artma, lipoliz, kolesterol sentezinin uyarılması, LDL metabolizmasının uyarılması (kan kolesterol düzeyinin azalması), vitaminlerin kullanımının uyarılması 659. Büyüme hormonunun etkileri...Glukoneogenez, glikojenez, lipoliz, protein sentezinin uyarılması, kasta dokusunda glukoz uptake‛inin azalması, büyüme. 660. Aldosteron sentezini uyaranlar...Potasyum yüksekliği ve anjiotensin II



117



661. Renin salınımını uyaranlar...Böbreğe gelen kan miktarındaki azalma, böbrek tübüllerindeki sodyum azlığı, β-adrenerjikler ve prostaglandinler 662. A n j i o t e n s i n I I ‛ n i n e t k i l e r i . . . Arteriollerde vazokonstruksiyon sonucu kan basıncında artış, renin salınımının inhibisyonu, aldosteron üretiminin uyarılması ve sonuçta sodyum retansiyonu, hacim artışı ve kan basıncında artış



PLAZMA PROTEİNLERİ, İMMÜNOGLOBULİNLER VE KOAGÜLASYON 663. Plazma proteinleri arasında en fazla negatif yük içeren protein...prealbümin ve albümin 664. Plazma proteinlerinin özellikleri...Albümin hariç tümü glikoprotein yapıdadır, karaciğerde sentezlenir (immünoglobülinler hariç), kan ve dokular arasındaki sıvı dağılımını belirler, belirli yarı ömnürleri vardır, bazıları akut faz reaktanıdır, GER‛deki ribozomlarda sentezlenir. 665. Negatif akut faz reaktanları...Prealbümin, albümin, transferin, retinol bağlayıcı protein 666. Pozitif akut faz reaktanları...α 1 -antitripsin, α 1-asitglikoprotein, haptoglobülin, seruloplazmin, fibrinojen, C3, C4, CRP



667. Prealbüminin (transtiretin) özellikleri...Karaciğerde sentezlenir, tiroksin (serum düzeyinin % 10 kadarını) ve retinol bağlayıcı protein olarak fonksiyon gösterir, yarı ömrü 48 saat kadardır, beslenmenin takibinde kullanılır. 668. Albümin ve özellikleri...Plazmanın başlıca proteini, globüler protein, tüm vücut sıvılarında en bol bulunan protein, karbonhidrat içermez, kolloid osmotik basıncın başlıca sağlayıcısıdır, karaciğerde sentezlenir, sentezi onkotik basınç ve protein alımı ile kontrol edilir, sitokinler sentezini azaltır, yarı ömrü 14-21 gün kadardır, plazmanın genel taşıyıcı proteinidir. 669. α1-Antitripsin ve özellikleri...Karaciğerde sentezlenir, plazmanın başlıca serin proteaz inhibitörüdür, eksikliğinde amfizem ve siroz gelişir, protein elektroforezinde α1-bandının % 90‛ını oluşturur. 670. Alfa-fetoprotein ve özellikleri...Fetüsün yolk kesesinde ve karaciğerinde üretilir, gebeliğin 13. haftasında pik yapar ve sonra azalmaya başlar, gebelerde artışı açık nöral tüp defektlerinde ve fetal distres durumlarında gözlenir, tümör belirteci olarak hepatosellüler karsinomaların ve germ-hücre tümörlerinin araştırılmasında kullanılır. 671. Haptoglobülin ve özellikleri...Hemoglobini bağlayan immünoglobülin benzeri plazma proteinidir, hemolizde azalır, pozitif akut faz reaktanıdır. 672. α2-Makroglobülin ve özellikleri...Yüksek molekül ağırlıklı plazma proteaz inhibitörüdür, fibrinolitik/ koagülasyon sisteminin regülasyonunda, büyüme hormonu ve çinko gibi moleküllerin taşınmasında rol oynar. Hemolizde azalır. 673. S e r ü l o p l a z m i n . . . Bakır içeren ve ferroksidaz aktivitesine sahip bir proteindir. Demir ve bakır metabolizmasında rol oynayan bir α 2-globülindir. Düşük dansiteli lipoproteini (LDL) okside ettiği için kardiyovasküler hastalıklar için bağımsız risk faktörü olabildiği gösterilmiştir. Geç dönemde yükselen pozitif akut faz reaktanıdır ve Wilson hastalığında azalır. 674. Plazmada bakırı bağlayan proteinler...seruloplazmin ve albümin



118



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



675. Transferrin...Plazmanın başlıca demir taşıyan proteinidir, negatif akut faz reaktanıdır. Plazmadaki miktarı demir bağlama kapasitesini yansıtır. Transferrin ölçümü kimyasal yöntemle ölçülen total demir bağlama kapasitesinden daha doğru sonuçlar verir. 1 mg transferrin 1.25 mcg demir bağlar. Demir eksikliği anemilerinde ve yüksek östrojen düzeylerinde (örn. Gebelik ve oral kontraseptif kullanımı) artar, inflamasyonda azalır. 676. Hemopeksin...Hem bağlar ve hemolizde azalır. 677. Fibrinojen...Karaciğerde sentezlenen ve suda çözünen bir plazma glikoproteinidir. Nedeni açıklanamayan kanamaların araştırılmasında kullanılır. Artmış fibrinojen düzeyleri arteriyel trombotik olaylara yol açabilir. Akut faz reaktanıdır. 678. β2-Mikroglobülin...Klas I MHC antijenlerinin hafif zinciri olan düşük molekül ağırlıklı bir proteindir. Tüm nükleuslu hücrelerde bulunduğu ve tamamen reabsorbe olduğu ve proksimal tübüllerde katabolize olduğu için proksimal tübüler fonksiyonun ve immün aktivasyonun bir markırı olarak kullanılır. Serum düzeyleri hematolojik malignansilerde (örn. Multiple myeloma) artar ve prognozu yansıtır. İdrar düzeylerindeki artış tübüler fonksiyonu yansıtır. 679. C-reaktif protein...CRP pentraksin protein ailesinin (serum amiloid P olarak da bilinir) bir üyesidir. Bu ismi almasının nedeni pnömokok hücre duvarındaki polisakkaridin C fraksiyonuna bağlanması iledir. Hepatik sekresyonu interlökin 6 gibi sitokinlere cevap olarak uyarılır. CRP‛nin immün cevabın oluşmasında bir role sahip olduğuna inanılır. CRP kompleman sistemini aktive eder, Fc reseptörlerine bağlanır, bazı mikroorganizmalar için opsonin olarak fonksiyon gösterir. Yüksek duyarlılıklı CRP ölçümleri vasküler inflamasyonun ve kardiyovasküler riskin değerlendirilmesinde yararlıdır. Sedimantasyon hızı ile iyi bir korelasyon gösterir fakat daha erken yükselir ve daha erken düşer. En erken yükselen akut faz proteini olup inflamasyonda, infeksiyonda, travma ve doku nekrozunda, malignansilerde ve otoimmün hastalıklarda artar. 680. Hemosiderin...Ferritinin demir içeren kısmen parçalanmış formudur. Aşırı demir depoları oluştuğunda gözlenir. Demire spesifik histolojik boyalarla (örn. Prusya mavisi) saptanabilir. İdrarda bulunması intravasküler hemolizle ilişkilidir. 681. İmmünoglobülinler ve özellikleri...İmmünoglobülinler yabancı antijenleri tanıyan ve bağlayan antikor olarak fonksiyon gösteren bir grup plazma proteinidir. Birbirlerine disülfid bağlarla bağlı iki hafif ve iki ağır zincirden oluşur. İki tür hafif zincir (κ ve λ) ve beş tür ağır zincir (γ, α, μ, δ ve ε) Ağır ve hafif zincirlerin N-terminal amino asit dizilimi (değişken bölge) oldukça değişken olup antijen bağlama bölgeleri içerir (Fab). Zincirlerin geri kalan kısımlarındaki amino asit dizilimi (sabit bölge) bir immünoglobülin sınıfı içinde aynıdır. Antijenin immünoglobülinlere bağlanması non-kovalent bağlarla gerçekleşir. İmmünoglobülin sınıfları arasında özgüllüğü belirleyen ağır zincirlerdeki amino asit dizilimidir (primer yapı). Plazmadaki miktarları en yüksekten en düşüğe göre sıralandığında beş sınıf immünoglobülin bulunur: IgG, IgA, IgM, IgD ve IgE. 682. IgG...Fonksiyonları arasında sekonder cevapta ana antikor, bakteri fagositozunda opsonizasyon, kompleman fiksasyonu, bakteri toksinleri ve virüslerin nötralize edilmesi bulunur. Plasentayı geçen tek immünoglobülin. Total serum immünoglobülin konsantrasyonunun %7080‛ini oluşturur. Multiple myelomada belirlenen en sık ağır zincir tipidir. Kronik veya rekürren infeksiyonlarda, otoimmün hastalıklarda artar.



683. IgA...Sekresyonlarda bulunan başlıca immünoglobülin tipi. Bakteri ve virüslerin müköz membranlara yapışmasını önler. Multiple myelomada ikinci en sık görülen monoklonal immünoglobülin tipidir. Kolostrum ve sütteki maternal kaynaklı sekretuar IgA infantları GİS infeksiyonlarından korumaktadır. 684. IgM...Antijene cevapta üretilen ilk immünoglobülin tipi. Kompleman aktivatörüdir. Soğuk-reaktif antikorların çoğu IgM tipindedir. Fetüste üretilebilir ve plasentayı geçmez. Kord kanında veya doğumun hemen sonrasında serumda bulunması konjenital infeksiyon tanısında yararlıdır. Klasik romatoid faktörler (RF) IgG‛ye karşı geliştirilmiş IgM otoantikorlarıdır. IgM konsantrasyonlarındaki selektif artış infeksiyona bir cevabı gösterir. Monoklonal artışlar Waldenström makroglobülinemide gözlenir. 685. IgD...Serumda ve membrana bağlı halde bulunur. Membrana bağlı IgD B hücre yüzeylerinde bulunur ve antijen tanınmasında fonksiyon gösterir. 686. IgE...Mast hücrelerinin ve bazofillerin yüzeyinde bulunur ve bunlardan mediatör salınımına neden olarak hipersensitiviteye aracılık eder. Eozinofillerden enzimleri salarak infeksiyonlara karşı korur. Helmintlere karşı immünitede görev alır. 687. Koagülasyon şelalesinin başlaması...Subendotelyal dokudaki doku faktörünün kanla teması ve faktör VII‛yi aktive etmesi ile başlar. 688. Protrombini trombine çeviren faktörler...Bunlara protrombinaz kompleksi de denir ve faktör Xa, faktör Va, fosfolipidler ve kalsiyumdan oluşur. 689. Kan pıhtılaşması esnasında fibrinojeni fibrine çeviren enzim...trombin 690. Faktör XIIIa...Fibrin polimerlerindeki glutamin ve lizin arasında kovalent çapraz bağlar oluşturur. 691. Koagülasyon şelalesinin inhibisyonu...Başlıca fizyolojik inhibitör doku faktörü yolu inhibitörüdür. Ayrıca antitrombin III (FXa ve trombini inhibe eder), protein C ve S sistemi de görev alır. 692.Fibrinoliz...Plazminojen dolaşımda fibrine tutunur ve doku plazminojen aktivatör tarafından fibrini parçalayan plazmine dönüşür. Ayrıca ürokinaz ve streptokinaz (rekombinant olarak üretilir) da plazminojen aktivatörüdür. 693. Trombositlerin kan damarlarında açığa çıkan kollajene bağlanması...yüzeylerindeki GP Ia-IIa reseptörleri ile gerçekleşir. Bu bağlanmada von Willebrand faktör rol oynar. 694. von Willebrand faktör...Endotel hücrelerinde sentezlenerek plazmaya salınan bir glikoproteindir, FVIII‛i stabilize eder ve kollajen ve subendotele bağlanır. Trombositler, vWF‛ye trombosit yüzeyinde bulunan bir glikoprotein kompleksi (GP Ib-IX) ile bağlanır 695. Fibrinojenin trombosit yüzeylerine tutunması...GP IIb-IIIa kompleksi (fibrinojen reseptörü) ile gerçekleşir. 696. Tümör belirleyicilerinin uygulamaları...asemptomatik kişilerin taranması, malign ve benign durumların ayırımı, tedavi ve rekürrensin ayırımı, sınıflandırma ve evreleme, tedavi 697. Bazı tümör belirleyicileri ve yükseldiği kanser türleri...Karsinoembriyonik antijen (kolon, akciğer, göğüs, pankreas), alfa-fetoprotein (karaciğer), human koryonik gonadotropin (trofoblast), prostat spesifik antijen (prostat), kalsitonin (tiroid medüller karsinoma), CA 19-9 (tüm gastrointestinal kanser formları



BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



özellikle pankreas CA), CA 125 (over kanseri), CA 15-3 (metastatik göğüs kanseri),CA 27-29 (metastatik göğüs kanseri), CA 72-4 (gastrik karsinoma) 698. Formüller: Kütle (g) Mol = --------------------------------Gram molekül agırlığı



Kütle (mg/L) mmol/L = ---------------------Atom ağırlığı Örnek: serum sodyum konsantrasyonu 322 mg/dL ise kaç mmol/L‛dir? (Sodyumun atom ağırlığı: 23) 322 X 10 mmol/L = ------------------ = 140 23



mg/dL X 10 X eşdeğerlik mEq/L = ---------------------------------atom ağırlığı Örnek: serum kalsiyum konsantrasyonu 10 mg/dL ise kaç mEq/L‛dir? (Kalsiyumun atom ağırlığı 40 ve eşdeğerliği 2‛dir) 10 X 10 X 2 mEq/L = -------------------- = 5 40



Friedwald formülü: LDL kolesterol = Total kolesterol – (HDL kolesterol + Trigliserid/5) Örnek: Total kolesterol 200 mg/dL, HDL kolesterol 40 mg/dL ve trigliserid 100 mg/dL ise LDL kolesterol ne kadardır? Cevap: LDL kolesterol = 200 – (40 + 100/5) = 140 mg/dL



HÜCRE VE DOKU BİYOKİMYASI 699. Hücrelerin %90‛ı...sudur. 700. Hücrenin kuru ağırlığı baz alındığında en fazla bulunan organik komponent ve element...protein ve karbon 701. Hücre organellerinin markırları...plazma membranı (Na + -K + ATPaz, 5‛-nükleotidaz, adenilat siklaz), endoplazmik retikulum (glukoz 6-fosfataz), golgi (galaktozil transferaz), mitokondri (glutamat dehidrogenaz), iç mitokondri membranı (ATP sentaz, süksinat dehidrogenaz), nükleus (DNA), ribozom (RNA), lizozom (asit fosfataz), peroksizom (katalaz ve peroksidaz), sitozol (laktat dehidrogenaz) 702. G r a n ü l l ü e n d o p l a z m i k r e t i k u l u m ü z e r i n d e k i poliribozomlarda sentezlenen proteinler...sekretuar, golgi cisimciği, plazma zarı, endoplazmik retikulum, salgı granülleri, lizozomal enzimler 703. Serbest ribozomlarda sentezlenen proteinler...hücre içi, nükleer, mitokondri, peroksizom 704. Katepsinler...hücre içinde bulunan proteolitik enzimlerdir. 705. L i z o z i m . . . eksternal sekresyonlarda bulunan (makrofajlarda bol bulunur) ve bazı bakteri hücre duvarlarındaki N-asetilmuramik asit ve N-asetil-Dglukozamin arasındaki bağı parçalayan enzimdir.



119



706. Laktoferrin...anne sütünde, ekzokrin sekresyonlarda bulunan ve inflamasyon esnasında nötrofil granüllerinden salınan demir bağlayıcı proteindir, demiri bağlayarak bazı bakterilerin büyümesini inhibe edebilir. Antibakteriyel, antiviral, antifungal, anti-inflamatuar, antioksidan ve immünomodülatör aktivitelere sahiptir. 707. Ekto-enzimler...plazma membranının dış bölümünde bulunan enzimlerdir. Örn: alkalen fosfataz, 5‛nükleotidaz 708. Hücre membranlarındaki spesifik iyon kanalları...sodyum, potasyum, kalsiyum ve klor iyonları için özeldir. 709. Çölyak hastalığında kullanılan tanı testleri... endomisial antikorlar, retikülin antikoru, doku transglutaminaz antikoru, gliadin antikoru 710. Kolerada üretilen enterotoksin...adenilat siklazı aktive eder, üretilen cAMP bağırsak hücrelerine sodyumun aktif transportunu önler, sonuçta bağırsak lümeninde su toplanır ve şiddetli diyare gelişir. 711. Kolera toksini, stimülatör G proteininin α altbirimine ADP-ribozu bağlayarak bu alt birimin GTPaz aktivitesini inhibe eder. 712. Alkolizm ve yağlı karaciğer...Alkol karaciğerde metabolize olarak bol miktarda NADH üretilir, NAD+ azalır. NAD+‛deki azalma yağ asitlerinin betaoksidasyonunu azaltır, karaciğerde yağ asitleri birikir. Kronik alkoliklerde beslenme bozulur, apo B100 sentezi azalır, VLDL sentezlenemez, triaçilgliseroller karaciğerde birikir. 713. Detoksifikasyonda rol oynayan bileşikler...PAPS (fosfoadenozin fosfosülfat), metionin, glisin, glutatyon, glukuronik asit 714. En sık görülen glikolitik yol enzim eksikliği...piruvat kinaz 715. Beyaz ırkta en sık görülen enzim eksikliği...glukoz 6-fosfat dehidrogenaz 716. Serbest oksijen radikallerini zararsız hale getirmede rol oynayan enzimler...glukoz 6-fosfat dehidrogenaz, glutatyon redüktaz, glutatyon peroksidaz, süperoksid dismutaz, katalaz 717. Süperoksid dismutazın kofaktörleri...stoplazmik formu bakır ve çinko, mitokondrial formu mangan 718. 2H2O2 → 2H2O + O2 tepkimesini gerçekleştiren enzim...katalaz 719. Nitrik oksitin etkileri...vazodilatasyon, kan basıncının regülasyonu, makrofajların bakterisidal ve tümorisidal etkilerine aracılık etme, beyinde nörotransmitter, trombosit adezyon ve agregasyonunun inhibisyonu 720. İdrarla atılan endojen sülfatın kaynağı amino asit... sistein



TOrkiye'nin Her Yerinde Yan1n1zday1z



www.tus.com



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER -1 (GÜN SONU ÖZET BİLGİLER)



1. Bakteri tanımlama



4. Peptidoglikan



• G+C oranı Aile (familya) • 16sRNA Tür ve cinsleri (Rutin/Her zaman etkili değil / Bacillus gibi) Taksonomik • DNA-DNA hibridizasyon klasifikasyonda kullanılır (en iyi) 2. Bakterinin Yapısı



Peptidoglikan 6. BAKTERİLERDE BOYAMA YÖNTEMLERİ



Bakterinin Yapısı 3. Gram Pozitif Bakteri



Bazı bakteriler Gram yöntemiyle iyi boyanamazlar. Mycobacterium cinsi bakteriler hücre duvarındaki fazla lipid içeriği nedeniyle, Ricketsia ve Chlamydia cinsi bakteriler zorunlu hücreiçi ve çok küçük bakteriler olduklarından, Legionella pneumophila fuksini zor aldığı için, Molikütler (mikoplazmalar ve üreoplasma) hücre duvarı olmadığından Gram ile iyi boyanamazlar. Treponema pallidum çok ince olduğundan Gram boyama ve benzeri boyalarla gösterilemez. Diğer spiroketler de Gram yöntemiyle boyanamazlar. 7. Bazı Bakterilerin Boyamalarda Morfolojik Görüntüleri • Gram pozitif kok Stafilokok (kümeli, katalaz poz) Streptokok (katalaz negatif) • Gram pozitif ikili kok Pnömokok (kapsüllü, Balgam/ BOS)



Gram Pozitif Bakteri



• Gram negatif ikili kok Meningokok (BOS) Gonokok (üretral akıntı, eklem) Moraxella Catarrhalis (balgam)



5. HÜCRE DUVARI



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• Gram neg ince basil H.influenza (BOS, çikolata besiyeri) • Gram pozitif sporlu basil Bacillus anthracis (Yara), Clostridium (anaerop) Gram pozitif basil monosit içinde • Listerya monositogenes (BOS) Gram pozitif difteroid basil Corynebacterium jeikeum • Gram (-) basil Enterobacteriaceae, Pseudomonas (oksidaz poz, non-ferm)



121



Kapsül ve glikokaliks de yapışmada rol oynamaktadır. Bazı bakteriler ise pili dışında özel protein yapılarla tutunmayı sağlarlar. • İnvazyon faktörleri: - Riketsiyalar, klamidyalar bu gruba iyi örnektir ve invazyon faktörleri çok iyi anlaşılamamıştır. Bazı bakteriler ve mantarlar genelde hücre içinde çoğalmayı sağlayarak infeksiyonlara yol açarlar (M tuberculosis, Brucella, Listeria, Legionella, Histoplasma capsulatum,... gibi).



• Martı kanadı görünümü gr(-) Campylobacter (mikroaerofil, 42 derecede üreme,tavuk eti)



• Kapsül: - Kapsül antifagositik virulans faktörüdür.



• Spiral bakteri (karanlık alan) Treponema (sifiliz), borrelia (lyme hastalığı), leptospira (hepatit)



• Toksinler: (Endotoksin ve ekzotoksinler): - Başlıca özellikleri tabloda gösterilmiştir.



• Filamentler bakteri N o k a r d i y a Actinomyces



• Enzimler: - Kollagenaz, hyalüronidaz, koagülaz, lökosidin gibi enzimler yayılmada önemli işlevler görürler.



(EZN+),



Hücre içi bakteri • (Giemsa) Chlamydia (inklüzyon cis), riketsiya EZN pozitif Nocardia



Mycobacterium,



Rhodococcus,



• Bazı diğer mikroorganizmalar da EZN yöntemiyle boyanabilirler (Legionella micdadei, Rhodococcus equi, • Nocardia, Cryptosporidium, Isospora belli, bazı aktinomisetler,...). 8. Kapsül • Kapsül fagositozu önleyen virulans için çok önemli bir yapıdır. Ayrıca kapsül bakterilerin adhezyonunda da rol alırlar. çini mürekkebi (ya da nigrosin) boyası kullanılır. Kapsüllü bir maya olan Cryptococcus n e o f o r m a n s klinik örneklerde bu yöntemle gösterilebilir. Ayrıca kapsül serolojik ayrım amacıyla kullanılır. Kapsül şişme deneyi (Quellung) ile kapsüllü bakteriler tiplendirilebilirler. • Kapsül antijenleriyle oluşturulan aşılar oldukça etkili aşılardır. Polisakkarid antijen içerdiklerinden rapelleri gereklidir. Polisakkarit aşıların bir dezavantajı TH hücrelerini uyaramamalarıdır. Bu aşılar B hücrelerini T hücrelerinden bağımsız olarak uyarırlar, bu da IgM yapımına neden olur, hiç hafıza hücresi oluşmaz. 9. Sıklıkla Kapsül Sentezleyen Bakteriler • • • • • • • • • • • • •



Streptococcus pneumoniae Streptococcus pyogenes (hyaluronik asit) Haemophilus influenzae Streptococcus agalactia (sialik asit) Neisseria meningitidis Bacteroides fragilis Klebsiella spp Pseudomonas aeruginosa (Alginat) Escherichia coli Staphylococcus aureus (nadiren) Salmonella typhi (Vi antijeni) Cryptococcus neoformans (mantar) Bacillus anthracis (poly-d-glutamik asit)



10. Bakteriyel Virulans Faktörleri • Adherans faktörleri: - E.coli, gonokoklar, meningokoklar, V. cholera ,... - S. pyogenes, hücre duvarındaki lipoteikoik asit ile hücrelerdeki fibronektine tutunmaktadır.



etkisi ile önemli bir



• IG A proteazlar: - Mukozal Ig A yıkımı ile infeksiyona zemin hazırlarlar. N. gonorrhoeae, N. meningitidis, S. pneumoniae, H. influenzae gibi bakterilerin önemli bir virulans faktörüdür. 11. B a z ı F a k ü l t a t i f v e Z o r u n l u Mikroorganizmalar • Zorunlu Hücre İçi Bakteri - Riketsiya - Klamidya



Hücre



İçi



• Fakültatif Hücre İçi Bakteri - Brucella - Francisella tularensis - Yersinia pestis - Listerya monositogenes - Salmonella typhi - Legionella pneumophilia - Mycobacterium tuberculosis/lepra • Fakültatif Hücre İçi Mantar - Histoplasma capsulatum • Fakültatif Hücre İçi Parazit - Toksoplasma gondi - Leishmania spp. - Trypanosoma spp. 12. Bağışık yanıttan kaçış • Fagositozdan kaçış: Kapsül fagositozdan kaçışta en önemli rolü oynar. • Antikomplementer aktivite: S. pyogenes M proteini kompleman konvertaz inhibisyonu yapar, Y. pestis Pla proteaz komplemanları parçalayarak etkili olur. S. aureus A proteini Ig G‛ye bağlanarak kompleman aktivasyonunu önler. • Hücre içinde sindirilmeden kalabilme: Fagozomlizozom birleşmesinin önlenmesi, kendini koruyacak örtüler, enzimler salgılanması ile sitoplazmaya kaçabilir ya da IFN- gama etkisini nötralize edebilir. • Fagolizozom oluşumunu önleyenler - Mycobacterium tuberculosis - Brucella türleri - Francisella tularensis - Legionella pneumophilia - Chlamydia türleri



122



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



- Riketsiya (?) - Neisseria gonorrhoea - Birçok parazit



• Bir bakteride bazı genetik özellikler bakteriyofajlardaki genlerle sağlanabilir ve bu olaya faj konversiyonu (lizojenik konversiyon) adı verilir. • Bir fajla infekte bakteri başka fajlara karşı dirençlidir ve infekte olmaz. • Bakteriyofajlar pek çok virulans faktörünü taşımaktadırlar. • Difteri toksini, botulinum toksini, kızıl toksini, EHEC, kolera toksini gibi toksin yapımları fajlarla kontrol edimektedir(faj konversiyonu). • Fajlarla genetik bilgi iletimine transdüksiyon adı verilir. • Fajlar bugün bazı bakterilerin tanımlanmasında (Salmonella O1 fajı) ya da bakterilerin tiplendirilmesinde kullanılmaktadır.



• Fagolizozom içerisinde yaşayabilenler - Mycobacterium tuberculosis - Salmonella türleri - Coxiella burnetii • Fagolizozomu delen ve sitoplazmada çoğalanlar - Listeria monositogenes - Shigella türleri - Riketsia?



15. Plazm‛dler • Çoğu bakteri stoplazmasında bulunan çift iplikçikli, çember şeklinde ve kendi kendine çoğalabilen DNA yapılarıdır. • Bir hücrede 10 – 40 kadar plazmid bulunabilir. • Geçişe uğrayabilenler daha iri olduğundan daha az sayıda bulunurlar. • Bulunduğu hücreye zarar vermezler. • Başka hücrelere aktarılabilirler. • F faktörü konjugasyonla ilgili bir plazmittir. 16. Transposonlar • DNA içinde ya da DNA-plazmid, plazmid-plazmid arasında yer değiştirebilen küçük DNA parçalarıdır ( 2000 – 80 000 baz çifti). • Transpozonlar kendi başlarına replike olamazlar. Direnç ya da bazı enzim işlevlerini taşıyabilirler. 17. AŞILAR •



13. Fagositoz Ve Bakteri Direnci 14. Bakteriyofajlar • Ancak kendilerine özgül bakterileri infekte edebilen DNA yapısında (E fajı RNA) elemanlardır. • Bazı fajlar hücreye girip bakteri DNA‛sına integre olabilir. • Bu bakteriye lizojen bakteri ve faja profaj denir. • Bakteri ürediğinde yeni bakterilere geçer.



Canlı (attenüe aşılar): - Multipl, sürekli antijenik stimülasyon, - Uzun süreli bağışıklık - Uyarılmış hücresel immünite (sitotoksik T hücre yanıtı) - !!! Virulans kazanma riski!!! - BCG, tifo, çiçek - Kızamık, kızamıkçık, kabakulak (MMR), polio (sabin), VZV, sarı humma,... - İmmünsupresiflere, gebelere yapılmamalıdır. - Ailesinde immunsupresif varsa oral Polio aşısı yaptılmamamlıdır. - Kızamıkçık aşısı sonrası en az 4 hafta gebe kalmamalıdır.



18. MAJÖR BAKTERİYEL TOKSİNLER: ETKİ MEKANİZMALARI VE ETKİLERİ Organizma Etki mekanizması Etki mekanizması Klinik ENDOTOKSİNLER/YAPISAL TOKSİNLER (Bakteri lizisi ile salınırlar) Kan dolaşımına katıldıklarında dokularda inflamasyon ve septik şok tablosuna sebep olurlar.



Gr(-)bakteriler



Lipopolisakkarit (LPS)=Endotoksinler, Toksik etkiden Lipid A parçası sorumludur.



Makrofajları stimüle ederek sitokin salınımı (IL-, IL-6, IL8,TNF– ve PAF)ile koagülasyon, kompleman aktivasyonu ve endotelyol hasar



Ateş, takipne,taşikardi, peteşiler, ekimoz, hipotansiyon, trombositopeni, internal hemoraji, vasküler kolaps (ARDS,DİK,multiple organ yetmezliği)



Gr(+)bakteriler



Peptidoglikan-teikoik asid.Hücre duvarının bir yapısı olan teikoik asit gr (-) lerin endotoksini gibi)sitokin salıımına sebep olur.



Makrofajları stimüle ederek sitokin salınımı (IL-1,IL6, IL-8,TNF- ve PAF) ile koagülasyon,kompleman aktivasyonu ve endotelyal hasar



Ateş, takipne, taşikardi, peteşiler, ekimoz, hipotansiyon, trombositopeni, internal hamoraji, vasküler kolaps(ARDS,DİK,Multiple organ yetmezliği)



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



123



18. MAJÖR BAKTERİYEL TOKSİNLER: ETKİ MEKANİZMALARI VE ETKİLERİ (devamı) Organizma



Membran Destrüksiyonu yapanlar



süper antijenler



Etki mekanizması Etki mekanizması EKZOTOKSİNLER (Yaşayan hücrelerden salınırlar.)



Staf. aureus



Alfa toksin



Por oluşturan sitolizin



Doku hasarı-hemoliz



Strep pyogenes



Streptolizin-0



Por oluşturan sitolizin



Doku hasarı-hemoliz



Listeria monositogenes



Listerolizin-0



Por oluşturan sitolizin



Fogositlere etki



Clostridium perfringens



Alfa-toksin



Lesitinaz aktivitesi ile ökaryotik fosfolipidlerin hidrolizi



Doku destrüksiyonu



Staf. aureus



TSST-1 kan dolaşımına katılır,T hücre reseptörleri ve majör histokompatibilite kompleksi Toksik şok sendromu (MHC) ile bağlanır. Bu bağlanma toksin-1 (TSST-1) çok sayıda T hücresini stimüle ederek sitokin salımına sebep olur. Ayrıca endotoksinlerin kc klirensini azaltır.



Raşlar, palmarplantardeskuamasyon, hipotansiyon, kapiller yırtılma, multiorgan yetmezliği



Strep. pyogenes



Strep pyogenes Ekzotoksin-A (SPEA) (Eritrogenik toksin,prijonik toksinde denir.)



TSST-1e benzer etki gösterir. Sadece çok virülan suşlar tarafından üretilir.



Stafilokoksik Toksik şok ile aynı kliniğe sebep olur.Ek olarak kardiyotoxisite vardır.



Difteri toksini



Difteri toksini reseptörleri kalp ve sinirlerde yaygın olarak bulunur. Toksinin A parçası ökaryotik hücrelerde ADP ribozilasyonuyla EF-2 inhibe ederek protein sentezini inhibe ederler.



Boğaz ağrısı, hafif ateş, boğazda psödomembran, nörolojik ve kardiyak semptomlar, laringeal spazma bağlı asfiksi veya kalp yetmezliğine bağlı ölüm olabilir.



EF-2nin ADP ribolizasyonu sonucu özellikle karaciğer hücrelerinde olmak üzere protein sentez inhibisyonu yapar.



Sarılık ve Exotoksin A septisemisine bağlı ölüm riski yüksektir.



“A” komponenti ve 60 S ribozomları ayırarak protein sentez inhibisyonu yapar.



Shigella‛ların çoğunluğu shigo toksin üretmeksizin dizanteriye sebep olurlar. Shiga toksin salgılayanlar kolon mukozasında daha fazla hasara ve daha sık HÜS‛a sebep olurlar.



Corynebacterium diphteria



A-B toksinleri: Protein sentezi inhibisyonu yapanlar



Pseudomonas aeru Exotoksin A ginosa



Shigella dysenteria tip-1



Shiga toksin (ST)



Enterohemorajik E.Coli (EHEC)



“A” komponeti ve 60 S ribozomları Verotoksin(Shiga like ayırarak protein sentez inhibisyonu Hemorajik kolit ve HÜS toksin) yapar.



Enterotoxic E.Coli E.Coli Labil-toksin (ETEC) (LT) ısıya duyarlı



A-B toksinleri Bacillus Anthracis Antrax toksini cAMP‛i artırarak etki edenler



Bordotella Pertussis



Clostridium Tetani



Nörotoksinler



Klinik



Clostridium Botulinum



Pertussis toksin



Tetanus toksin



Botulinum toksin



Aşırı sıvı ve elektrolit A komponenti ile ADP ribozilasyonu kaybı;sulu-mukuslu dışkı(pirinç yaparak adenilat siklazı aktive suyu diyare).Kaybedilen eder.Buna bağlı aşırı cAMP artışı sıvı yerine konmazsa ağır olur. dehidratasyon ve hipoolemik şok Toksinin üç farklı komponenti vardır: -Protektif Antigen(PA) -Ödem faktör(EF) -Letal faktör(LF) EF adenilatsiklazdır. LF letal etkilidir. EF veya LF tek başlarına etki oluşturamazlar, mutlaka PA ile birlikte etki gösterirler.



Malign püstüle sebep olur.Önce vezikül olarak başlayıp sonra püstül gelişir.(Tümöre benzer görünümü vardır.)Daha sonra çevresi siyah nekrotik hale gelir. Respiratuvar sistemde septik şok tablosu oluşturur.



Pertussis toksin B komponenti ile respiratuvar mukozaya tutunur. ADP ribozilasyonu (Adenilat siklazın negatif regülatörüdür)ile Gi inhibisyonu yapar. Bunun sonucunda cAMP artar.



Respiratuvar sekresyon ve mukus artışı;üst solunum yolarında fagositik fonksiyon azalır; ensefalopati eşlik eder. Paroksismal öksürük nöbetlerinden toksin sorumlu olmayabilir.



SSS’de etki ederek inhibitör bir nörotransmitter olan GABA salınımını inhibe eder. Periferik sinapslara etki ederek nörotransmitter salınımını inhibe eder.



Rijid spazm



Flask paralizi



124 •



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



İnaktif (ölü) aşılar; - Güvenli (Hamile, immünyetmezlikli hastalar) - Tekrar dozlar gerekir. - Hücresel immüniteyi uyarmaz. - Özellikle humoral yanıtı arttırır. - Boğmaca, kolera, veba,... - Polio (salk), kuduz







Etkenin ürünlerine karşı aşılar - Toksoidler (difteri, tetanoz + adjuvan) - Yapı antijenleri (HBV, influenza, aselüler boğmaca aşısı) - Rekombinan aşılar (HBV) - DNA aşıları - Antiidyotip aşılar







Konjuge polisakkarid aşılar: - T-hücreden bağımsız antijenler - Hafıza hücresi oluşmaz, Ig M yanıtı (+) - Hapten özelliğindedirler - Konjuge aşılar (+ protein taşıyıcı) - Hib, meningokok - Pnömokok aşılar polisakkarit antijen taşırlar.



19: Antibiyotiklere direnç mekanizmaları 1. İlacın hedefinde değişiklik olması • Aminoglikozitler • Beta laktamlar • Eritromisin ve klindamisin • Florokinolonlar • Rifampin • Sülfonamidler • Trimetoprim • Vankomisin



Ribozomal proteinlerde değişiklik PBP değişikliği ya da yeni PBP sentezi Ribozomal RNA‛nın metilasyonu DNA giraz enziminde değişiklik RNA polimeraz enziminde değişiklik ilaçtan etkilenmeyen yeni dihidroproteaz enzimi sentezi İlaçtan etkilenmeyen yeni dihidrofolat redüktaz sentezi Hücre duvarındaki peptitte değişiklik



2. Bakterinin ilacı inaktive eden enzimler sentezlemesi • Aminoglikozitler • Beta laktamlar • Kloramfenikol



Asetiltransferaz, nükleotidiltransferaz ve fosfotransferaz Beta laktam azlar Asetiltransferaz



3. Bakteri içine giren ilaç miktarının azaltılması a) Duvar permeabilitesinin azalması veya dış membran proteinlerindeki değişiklikler • Beta laktamlar, kloramfenikol, kinolonlar, tetrasiklin, trimetoprim b) Aktif pompalama ile ilacın dışarıya atılması veya yenibir membran transport sistemi • Eritromisin, tetrasiklin



20. STERİLİZASYON DEZENFEKSİYON Tek kullanımlık olarak sağlanamadığında ya da ısı ile steril edilemediğinde etilen oksid ya da glutaraldehit kullanılır. Plastik tüpler, eldivenler, ameliyat ipliği



gibi hastane aletleri etilen oksitle genelde endoskopik aletler glutaraldehit ile steril edilirler. • Yüksek düzey dezenfektan (Spor + Mycobacterilere etkili) - Glutaraldehit - Hidrojen peroksit - Etilen oksid - Formaldehit - Parasetik asit • Dezenfektanlara Dirençlerine Göre Mikroorganizmalar - Prion - Coccidia (Cryptosporidium) - Spor - Mikobakteri - Parazit kistleri - Zarfsız küçük viruslar (Poliovirus) - Parazit trofozoidi - Gram negatif bakteri (Pseudomonas aeruginosa) - Mantar - Zarfsız büyük viruslar (adenovirus) - Gram pozitif bakteri - Zarflı virus (HIV, HBV, RSV) 21. STAFİLOKOKLAR • Yapısal elemanlar: - Protein – A: • Toksinleri: - Sitolitik toksinler - Lökosidin: Nötrofil ve makrofajları eritir. Sitolitik bir toksindir (Panton-Valentin toksini). - Enterotoksin – A-E: Besin zehirlenmesine yol açar. Enterotoksin – A, MSS irritasyonu ön planda olarak kusmanın belirgin olduğu bir besin zehirlenmesi tablosuna yol açar.Isıya dirençlidir. Enterotoksin – B stafilokoksik enterokolite yol açar. - Eksfolyatif toksin: Haşlanmış deri sendromu‛na yol açar.



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



22. Genetik Bilgi Aktarımı



23. Antibiyotiklerin Etki Mekanizması



125



126



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



- Toksik şok sendromu toksini – 1 (TSST-1): Süperantijen özelliğindedir. • Enzimleri: - Koagülaz katalaz, lipaz, sta-filokinaz (fibrinolizin), DNAse, lipaz enzimleri ile klinik bulgulara yol açar. Hyalürinidaz ile yayılma gösterir. Penisilinaz hücre dışına salınarak penisilini hidrolize eder (Penisilinaz bir virulans faktörü değildir.). • Hastalıkları: - Her sistemi tutabilen etkenlerdir. Temel özellikleri S. aureus için abse oluşumu, Koagulaz negatif stafilokoklar içinse “slime faktör” oluşturma yetenekleridir. • STAPHYLOCOCCUS AUREUS - Deri ve mukozada rastlanan abse, büllöz impetigo, folikülit, dolama (panaris), arpacık (hordoleum), sycosis barbae,pyomiyozit, hidrozadenit, karbonkülün en sık nedeni S. aureustur. - En sık infeksiyonları başlattığı düşünülür. Yaygın, deskuamasyonla soyulan döküntü ve hipotansiyon en uyarıcı bulgulardır. - Sepsis ve endokarditin önemli bir nedenidir. Metastatik infeksiyon sıktır.Sepsis seyrinde septik emboliler ve nekroz sıklıkla belirlenir. Bakteriyemi/ sepsis tablosunda böbreklerin etkilenmesi ve idrarda S. aureus belirlenmesi sıktır. İV ilaç bağımlılarında sağ kalp endokarditinin en sık etkenidir, en sık triküspit kapak tutulur. - Ayrıca pnömoni,ampiyem, bakteriyemi, menenjit, sinüzit, renal abse gibi klinik tablolarda da etken olabilir. Özellikle grip sonrası pnömoni olgularında S. aureus pnömonisi gelişme olasılığı çok yüksektir. Pnömoni tabloları hızla küçük abselerle karakterize (pnömotosel) ağır bir klinik tablodur. İV ilaç bağımlıları ve hemodiyaliz hastalarında



Koagulaz negatif stafilokoklardan S. epidermidis, yabancı cisim infeksiyonlarının en sık sebebidir ( prostetik kapak endokarditi, protez infeksiyonu, kateter infeksiyonu,...). Erişkin yaş ve >5 yaş çocuklarda en sık septik artrit etkenidir (Cinsel aktif dönemde septik artrit sıklıkla gonokoklarla oluşmaktadır). Osteomiyelitlerde de en sık etkendir. (Orak hücre anemi olgularında non-typhi salmonella osteomiyeliti görülme olasılığı daha yüksektir). - S. saprophyticus ise üreme çağındaki kadınların en önemli idrar yolu infeksiyonu etkenlerinden birisidir. Novobiosine dirençli olması tanısında değerlidir. - Stafilokoklarda antibiyotiklere direnç önemli bir sorun haline gelmiştir. Penisilinaz sadece penisilin, ampisilin gibi beta laktamları etkiler ve S. aureusların hemen tümünde belirlenebilmektedir. Metisilin/oksasilin direnci ise penisilin bağlayıcı proteinlerde yapı değişikliğini ifade eder ve tüm beta laktam antibiyotiklere dirençli olduklarını belirler. PBP 2 değişime uğrayarak PBP 2a‛ya dönüşür ve bu yapı beta laktamlara düşük bir ilgi gösterir.



pnömoninin en sık etkeni S. aureustur. - Penetran yaralanmalardan sonra gelişen menenjitlerde ve meningomyelosel olgularında en sık etken S. aureustur. Şant infeksiyonunda ise KNS‛lardan sonra ikinci sıklıkta etken olarak karşımıza çıkarlar. - En kısa inkübasyonu olan besin zehirlenmesine yol açar (0-6 saat). Kusma ön plandadır. Enterotoksin ısıya dirençlidir.



27. GRAM POZİTİF KOK İDENTİFİKASYONU



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



24. Penisilinaz Enzimi Üreten Bazı Bakteriler



127



etkenleri arasında en çok karşımıza çıkanıdır.. S i n ü z i t , o t i t i s media gibi solunum sistemi infeksiyonlarında da en sık karşımıza gelen etken konumundadır.



• Staphylococcus spp. • Moraxella catarrrhalis • Bacteroides fragilis • Neisseria gonorrhoea • Enterococcus spp. (?) • Haemophilus influenzae • Haempohilus ducrei



29. Pnomokok, meningokok H.influenzae • Nazofarinkste kolonize olurlar • En önemli virulans faktörleri kapsül • IgA proteaz enzimi salgılayabilirler • Menenjit ve solunum yolu enfeksiyonu etkenleri



25. S.aureus‛un En Olası Etken Olduğu Tablolar • Folikülit • Fronkül • Karbünkül • Pyomiyozit • Bülloz impetigo • Arpacık • Dolama • Hidrozadenit • Sikozis barbae



• Osteomyelit • Artrit • İlaç bağımlılarında pnomoni • İlaç bağımlılarında endokarit • Penetran menenjit • Meningomyelosele bağlı menenjit • Penetran yara infeksiyonu • Akut gıda zehirlenmesi ID:06t076



26. BETA HEMOLİTİK STREPTOKOKLAR •



A-grubu beta hemolitik streptokoklar (S. pyogenes): Beta hemolitiktir, anaerop ortamda hemoliz artar. PYR testi (+), basitrasine duyarlı ve TMP-SXT dirençli olmaları ile diğerlerinden ayrılır. - M proteini ü Fimbrialar üzerinde de bulunan virulansla en önemli ilgisi bulunan yapıdır. Antifagositik etkilidir, tipe özgü bağışıklıktan sorumludur ve 100 kadar farklı serotipi vardır. - Toksinler ve hemolizinler ü Streptolizin – O ü Eritrojenik toksin (superantijen), kızıl kliniğinden sorumludur. Bir faj kontrolündedir. - Enzimler ü Streptokinaz ü DNAze (Streptodornaz) ü Hyalüronidaz -



penisilin



direnci



28.ALFA HEMOLİTİK STREPTOKOKLAR •



• Menenjit tedavisinde seftriakson • Splenektomi risk faktörü • Aşı kapsülden faydalanılarak yapılmakta • Erişkin yaş grubu menenjitlerinde en sık etkendir. Sinüzit, otit,.. gibi komplikasyonlar sonrası gelişen ya da kafa tabanı kırıkları sonrası oluşan tekrarlayan menenjitlerde en sık etkendir. • Serolojik yöntemlerle(lateks) ya da kapsül şişme reaksiyonu (Quellung), lateks aglütinasyon ile tanı konulabilir. Optokin duyarlılığı, safra tuzlarında erime genelde ayırımda yeterlidir. • Tedavide seçkin ilaç penisilindir.Fakat günümüzde penisiline dirençli pnömokoklar (PBP direnci) oldukça artmış ve sorun oluşturmaktadır. 30. Tipik Pnomoni Etkenleri • • • • • •



Streptococcus pneumoniae Haemophilus influenzae Klebsiella pneumoniae Staphylococcus aureus Anaeroplar Gram negatif aerob çomaklar



31. Vankomisine direnç • • • • •



Enterokok (kazanılmış) leuconostoc Pediokok Lactobacillus Gram negatif bakteri (E. Coli,...)



32. Neisseria



Tanı ü En önemli nokta bakteriyi üretmektir. Basitrasin duyarlılığı tanıda önemlidir. Boğaz infeksiyonlarında hızlı antijen testi çok özgündür ve tanıyı çabuklaştırabilir. ASO ise geçirilmiş streptokok infeksiyonunu (Romatizmal ateş) belirlemede faydalı bir testtir. Cilt infeksiyonları sonrası genelde cilt lipidleri (kolesterol) inhibisyonu nedeniyle ASO yükselmez. Anti-DNAze testi bu hastalıklarda faydalı olmaktadır.



- Tedavi ü Seçkin ilaç penisilindir, bildirilmemiştir.



• Menenjit, sinüzit, otitis media ve pnomonilerde en sık etken pnomokok



Streptococcus pneumoniae (PNÖMOKOK): - Alfa hemolitik, kapsüllü, örneklerde tipik mum alevi şeklinde diplokoklar ve kısa zincirler oluşturur. - Pnömokoklar toplumdan edinilen pnömoni (TEP)



Gram (-) diplokoklar bu aile içinde yeralır.Oksidaz testi ve katalaz testi pozitiftir.



Neisseria Gonorrhoeae (GONOKOK) • Tipik, Gram (-), böbrek-kahve tanesi şeklinde diplokoklardır. Çok sayıda pilileri bulunur. Bu pililer virulansta önemli rol oynarlar. • Hücre duvar yapısındaki lipooligosakkaridler (LOS) virulansla ilişkili yapılardır. LOS oluşan iltihabi yanıttan ve sistemik infeksyonlardan sorumludur. • En sık üretrit (gonore, bel soğukluğu) oluşturur. Kadınlarda mükopürülan servisit oluşturabilir. En sık servisit, etkenlerindendir (klamidya). Gonore en kısa inkübasyon süreli CTBH. • Periton içine ulaşabilen gonokoklar pelvik inflamatuar hastalık (PIH) ve perihepatit. • Gonore olgularında çok sayıda lökositler ve bunların içinde ve dışında tipik gonokok morfolojisinde bakterilerin görülmesi tipiktir. Etkeni üretmek için özel besiyerleri (Thayer –Martin, New York City besiyerleri,...), hasta başında hemen ekim ve



128



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



karbondioksitli ortam sağlanması gereklidir.



tanımlanmıştır: - Isıya duyarlı toksin: Barsağa etkilidir ve c AMP artışı ile ishal oluşturur. Kuluçka süresi 8 – 16 saattir. - Isıya dirençli toksin: ü Olasılıkla merkezi etki ile kusma oluşturur. Kuluçka süresi 1 – 2 saat kadardır. Özellikle pirinçli gıdalarla oluşan besin zehirlenmelerinde etkili olur.



33. Neisseria Meningitidis (MENİNGOKOK)



• Menenjit ve sepsisin önemli bir etkenidir. Pilusları ve Opa dış membran proteini özellikle nazofarinkse tutunmayı sağlar. Ig A proteaz lokal savunma sisteminden kaçışı sağlar. LPS hücre duvarı çok toksiktir. Sonuçta geniş doku nekrozu, kanama, dolaşım yetmezliği, intravasküler koagülasyon, septik şok sık rastlanır. Polisakkarid bir kapsül ile fagositozdan korunur. • Meningokok toplu yaşanılan yerlerde (kışla, okul,...) salgınlar oluşturabilir (Epidemik menenjit). Antikor yanıtı yetersiz 2 yaş altı çocuklar, kompleman sistemi bozuk (C5-9: Membran atak kompleks eksikliğinde), splenektomili kişilerde hastalık riski yüksektir. Ateş ve döküntü (peteşi, maküler döküntü) varlığında önce meningokoksemi hatırlanmalı ve dışlanmalıdır. Hastalık seyrinde sürrenal içine kanama ile ani ölüm olasılığı ( Waterhause Friderichsen sendromu) vardır. • Tedavide penisilin ya da seftriakson önerilir. Salgınlarda taşıyıcı taramaları yapılacaksa nazofarenksden örnek alınmalıdır.



36. Çevrede ve sindirim sisteminde bol bulunabilen sporlu bakterilerdir. Bazıları zorunlu anaerop iken bazıları (C. tertium, C. histolyticum) aerotolerandır. •



- Tetanoz etkenidir. Sporları toprakta bulunur ve genelde kirli yaralarla bulaşır. Uygun ortam sağlanırsa orada gelişir ve toksinleriyle hastalık oluşur. Hijyenik olarak kesilmeyen/bakılmayan göbek yenidoğan tetanozu için giriş yeri olabilir. - Patogenez: ü Tetanospazmin retrograd olarak aksonlar yoluyla MSS‛ne ulaşarak özellikle medulla spinalis ön boynuz afferent motor nöronları etkiler ve inhibitör nörotransmitter ( Glisin, GABA,...) salınımını inhibe ederek spastik bir felç oluştururlar.



34. Moraxella catarrhalis:



- Klinik: ü Önce çene kasları kasılması ile ağzı açamama(trismus), sonra bir sırıtma görüntüsü (risus sardonicus), Sonra tüm kaslarda kasılmalarla yay gibi kıvrılma (opistotonus) gözlenir. Solunum felci, otonom sinir sistemi tutulumu bulguları gelişir ve ölüm nedeni en sık aspirasyon pnömonisi olmaktadır (?). Şuur tüm evrelerde açıktır ve ateş görülmez).



Neisseria görüntüsünde,(Gram negatif diplokok) non-fermentatif ve başlıca solunum yollarını tutan bir patojendir. KOAH hastalarında akut alevlenme ve pnömoni etkenidir. Sinüzit ve otitlerin üçüncü en sık nedenidir. DNAze enzimi ile benzerlerinden ayrılır. Yüksek oranda beta laktamaz yapmaktadır. 35. BACİLLUS CİNSİ • Bu cins içinde sporlu, aerobik- fakültatif anaerop Gram (+) çomaklar yer alır. • BACİLLUS anthracis: - Şarbon etkenidir. - Kapsül; glutamik asit yapısında olup diğer bakteri kapsüllerinden farklı olarak protein yapısındadır. Toksini aslında 3 farklı proteinin bir araya gelmesiyle oluşur (Protektif antijen+ödem faktörü+lethal faktör). •



BACİLLUS cereus: - Besin zehirlenmesine yol açar. Başlıca iki toksini



CLOSTRİDİUM TETANİ:



- Tedavi ve Koruma: ü Tedavide sedasyon, uygun koşullarda bakım, tetanoz antitoksini ve antibiyotik uygulanır. ü Toksoid aşı ve gereğinde antitoksinle korunmak mümkündür. •



CLOSTRİDİUM BOTULİNUM - Botulismus etkenidir. - Nöromuskuler bileşkedeki kolinerjik reseptörlere, postganglionik parasempatik sinir uçlarına, otonomik ganglionlara bağlanır, sinir hücresine girer ve dönüşümsüz olarak asetil kolin salınımını inhibe eder. Sonuçta paralizi (özellikle kafa çiftlerinde)



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



gelişir. Botulinum toksini bilinen en güçlü toksindir. - İlk bulgular ağız kuruluğu, p upiller dilatasyon, bulanık görme Yumuşak damak felci (burundan su/besin gelmesi), konuşma bozuklukları ve takiben solunum yetmezliği gelişir. Şuur açıktır; ateş, duyu kaybı yoktur. •



CLOSTRİDİUM PERFİRİNGENS - Büyük, hareketsiz, sporlu, Gram (+) bakterilerdir. - Başlıca toksinleri: ü Alfa toksin: Lesitinaz aktivitesi ile pek çok hücre için toksiktir. Nagler reaksiyonu ile belirlenir. Özellikle gazlı gangren kliniğinden sorumludur. ü Beta toksin: Nekrotizan enterit yapar. ü Enterotoksin: Kalın barsakta spor oluşumu sırasında salgılanırlar. Sitotoksik etkilidir. - Posttravmatik gazlı gangren etkenleri: C.perfiringens, - Spontan gazlı gangren: C.septicum (en sık),







CLOSTRİDİUM DİFFİCİLE - Hastanelerde nozokomiyal ishalin ve antibiyotiğe bağlı ishalin en önemli nedenidir. Tablo basit bir ishalden ölümcül pseudomembranöz enterokolite kadar uzanabilir. Toksin A ve B ile hastalık ortaya çıkar. Bu toksinler sitotoksik etki ederler ve böylece sıvı alımı kontrolü bozulur.



37.CORYNEBACTERİUM CİNSİ •



CORYNEBACTERİUM DİPHTERİAE: - Difteri etkenidir. Difteri özellikle 2-8 yaş arası çocuklarda görülen, ekzotoksinle oluşan ve en kısa inkübasyon süresine sahip (1-5 gün) bir hastalıktır. Kapsülsüz, hareketsiz, sporsuz bir bakteridir. Metakromatik cisimcikleri (Babes Ernst granülleri) belirgindir. - Toksin yapımı beta faj kontrolündedir. Ancak bu fajla lizojenik olan C. diphteriae kökenleri toksin üretebilirler (lizojenik konversiyon). Toksin protein sentezini önleyerek etki eder. Bu etkisini Elongasyon faktör – 2 (EF-2) (tRNA translokaz) inhibisyonu ile sağlar. Bu etki P. aeruginosa eksotoksin – A etkisiyle aynıdır. - Tanı ü Serumlu besiyerlerinde (Löffler by) iyi ürer. Tellüritli besiyerlerinde siyah koloniler oluşturur. - Tedavi ü Antibiyotik olarak penisilin, eritromisin tercih edilebilir. Asıl tedavi anti-toksin tedavisidir. Antitoksin dozu yerleşim yeri ve klinik bulgulara göre ayarlanır.



38. LİSTERİA MONOCYTOGENES • Hareketli, sporsuz, katalaz (+) bir bakteridir. Fakültatif hücreiçi parazitidir. Fagolizozom oluşumu sonrası memebranı eriterek kurtulur. • Buzdolabı sıcaklığında iyi üreyebildiğinden bu şekilde saklanan gıdalarla da bulaşabilir. Anneden fetusa geçebilir. • Özellikle immünitesi düşük kişilerde hastalık oluşturur. Kontamine gıdalarla oluşan gastroenterit salgınları da bildirilmiştir. Yenidoğan, yaşlı, immünitesi bozuk hastalarda meningoansefalitlere yol açar (immunyetmezliklerde en sık menenjit etkeni). Gebelerde amnionit ve buna bağlı düşükler



129



ve ölü doğumlara oluşturabilir. Yenidoğanda yaygın granülomatöz odaklarla karakterize, öldürücü bir klinik form oluşabilir (granülomatozis infantiseptica). • Tanı - CAMP deneyi (+) tir. Soğuk zenginleştirme ile karışık ortamlardan ayrılabilir. Düşük ısılarda hareketi belirginleşir ve takla atar gibi hareket tipiktir. 39. ENTEROBACTERİCEA • İshal etkeni olarak farklı ishal tabloları oluşturabilmektedir: - Enterotoksijenik E. coli: ETEC (İnce barsak) • LT adenilat siklaz, ST guanilat siklaz aktivitesiyle cAMP miktarını arttırarak ishal oluşturur. - Enteroinvaziv E. coli: EIEC (Kolon) • İnvazyon hücre kültürlerinde ya da tavşan göz ön kamerasına uygulanarak konjunktivit oluşumu varlığı (Sereny testi) ile tanımlanabilir. - Enteropatojen E. coli: EPEC (İnce barsak) • Uzun süreli ishallere neden oabilmektedir. - Enteroagregatif E. coli: EaggEC (İnce barsak) • Uzun süreli ishallere neden oabilmektedir. - Enterohemorajik E. coli: EHEC (Kolon) • Verositotoksin (Shiga-like toksin) oluşturur. Barsak ve böbrek hücrelerinde Gb3 (globotriasilseramid) reseptörlerine bağlanır. Toksin üretimi lizojenik faj kontrolündedir. • İyi pişmemiş etlerle (hamburger) oluşan olgular ve salgınlar sıktır. Kanlı-sulu ishal oluşturur. Hemolitik –üremik sendrom, trombotik trombositopenik purpura (TTP) oluşabilmesidir. En iyi bilinen O 157- H 7 serotipidir sorbitolü fermentlememeleriyle (sorbitollü Mac Conkey besiyeri) belirlenebilirler. Antibiyotik kullanımı kontrendikedir. 40. SALMONELLA • O, H ve Vi antijenleri ile tanımlanırlar. Bu antijenlerle cins ve serogruplar tanımlanır (Kaufmann-White şeması). • O antijenine karşı antikorlar aktif hastalık, H antijenine karşı antikorlar bağışıklık, Vi antijenine karşı antikorlar portörlük açısından faydalıdır. • Vi antijeni taşıyan S. typhii daha virulandır. • Virulans konağa özgü olarak değişiklik gösterir. S. typhi sadece insanda hastalık oluşturan bir türdür. Çoğu salmonella hayvanlarda ve insanda hastalık oluşturma yeteneğindedir. Bu salmonellalar insana sıklıkla hayvansal besinlerle (yumurta) bulaşır. 41. TİFO • Etken S. typhi. Alınan bakteri 10-14 günlük kuluçka süresinde önce Peyer plaklarında invazyonla alınarak mezenter lenf nodlarına, oradan dolaşıma katılır. Bakteriler primer bakteriemi ile ulaştıkları karaciğer, dalak, kemik iliğinde makrofajlar içinde çoğalırlar. • En önemli klinik bulgular; ateş, diskordans (rölatif bradikardi), splenomegali, taş rose denilen döküntüler, şuur bozukluklarıdır. Sıklıkla kabızlıkla nadiren ishal tabloya eşlik eder. 42. SHİGELLA • Laktoz (-), H2S (-), hareketsiz bakterilerdir. Tüm şigellaların oluşturduğu tablo basilli dizanteridir. • Dışkıda bol lökosit ve eritrosit izlenir. İnvazyon yeteneği çok iyi ortaya konamamıştır. Sereny testi



130



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



48. GRAM (-) ÇOMAK İDENTİFİKASYONU



(+) tir. S. dysenteriae daha ağır bir hastalık oluşturur. Diğer şigellalarda da nörotoksik etkisi de olan enterotoksinler bulunur. • Shigella dysenteria immün yetmezlikliler, bebekler ve yaşlılarda ağır seyirli, nörolojik bulgularla seyreden ikari sendromuna (S.dysenteria) yol açabilir. Bazı olgularda Hemolitik üremik sendroma yol açar (EHEC gibi). • İnsandan insana bulaşırlar. Barsak bakterileri arasında virulansı en yüksek olanıdır. 43. VİBRİO AİLESİ •



VİBRİO CHOLERAE: - Adenilat siklaz aktivasyonunu sağlar (E. coli LT etkisi gibi) . Sonuçta c AMP artarak hızla su kaybedilir ve ishal oluşur.







VİBRİO PARAHAEMOLTİCUS - Halofiliktir. Midye, istiridye başta olmak üzere deniz ürünleriyle bulaşarak gastroenteritlere yol açar.







VİBRİO VULNİFİCUS: - Liman vibriosu olarak tanımlanır. Sepsis, ishal ve yara infeksiyonu oluşturabilir. Yara infeksiyonları oldukça ağrılı ve büllerle karakterizedir.



44. CAMPYLOBACTER • Kıvrık, spiral şeklinde, “martı kanadı” görünümünde, mikroaerofil (% 5 – 10 oksijen), bazıları termofil (42 °C‛de iyi üreyen) bakterilerdir. Bakteri filtrelerinden (0.45-0.65 mikron por) geçebilirler ve bu şekilde dışkıdan seçilmeleri sağlanabilir. Üreyen bakterinin martı kanadı şeklinde görülmesi ve boyanması tipiktir. • C. jejuni en sık belirlenen etkendir. C. fetus ayrıca hücre yüzey antijeni ile barsak dışı yayılım ve sepsis nedenidir. Oluşan infeksiyon sonrası HLA B-27 (+) olgularda reaktif artrit ve özellikle GuillanBarre sendromuna yol açabilirler. Önerilen tedavi eritromisin, kinolondur.



45. HELİCOBACTER PYLORİ • Çok güçlü üreaz aktivitesi tanı amacıyla da kullanılır. Virulansın “cag A” ve Vac A geni ile kodlandığı düşünülmektedir. • Üreaz ve hareketi virulans faktörleridir. Tanıda mideden alınan biopsi örneğinin incelenmesiyle tipik bakterilerin görülmesi, kültürde üretilmesi, üreaz testinin (+) bulunması en güvenilir testlerdir. Dışkıda antijen saptamak, solunum-üre testi ve antikor tayini de kullanılabilir. Tedavide antibiyotik olarak en sık klaritromisin+amoksisilin kombinasyonu kullanılmaktadır. 46. ÜREAZ POZİTİF • Helicobacter pylori (tanı ve virulans) • Brucella (gr neg kokobasil) • Proteus spp. (taş oluşumu) • Corynebacterium urealyticum • Ureoplasma urealyticum • Crytococcus neoformans 47. PSEUDOMONAS AERUGINOSA: • En belirgin özelliği oluşturduğu mavi-yeşil pigmenttir (pyosiyanin) ve bu pigment P. aeruginosa‛ya özgüdür. • Bu suşlar kistik fibroz, bronşektazi hastalarında sıklıkla hastalık etkeni olarak belirlenir, eradikasyon çok güçtür. Ekzotoksin A protein sentezini tıpkı difteri toksini gibi elongasyon faktör – 2 inhibisyonu ile engelleyerek etkili olur. • Özellikle nötropenik, kateteri olan, ventilasyon uygulanan hastalarda önemli etkendir. • Kistik fibroz, bronşektazi hastalarında kolonizasyon ile önemli hastalık etkenidir. Kirli havuzlardan bulaşarak yüzücü kulağı denilen kulak infeksiyonuna yol açabilir. Ayrıca diabetik hastalarda ağır gidişli bir kulak infeksiyonuna yol açabilir(malign otitis eksterna). • Bu durumda mavi-yeşil abse ya da balgam tanıda



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



uyarıcı olabilir. Bakteriyemi /sepsis hallerinde, elastaz A etkisiyle deride tipik bir lezyon oluşabilir (ektima gangrenosum). Prognozu en kötü sepsis etkenidir. Kontakt lens kullananlarda keratit etkeni olarak ilk akla gelmesi gereken etkenlerdendir. Spor yaparken (lastik ayakkabı içinde) yaralanma sonrası gelişen osteartiküler infeksiyonlarda ilk sırada akla gelmelidir. 49. Kistik Fibrozis • • • • •



Pseudomonas aeruginosa (en sık) Staphylococcus aureus (neonatal) Haemophilus influenzae (neonatal) Burkholderia cepacia (kötü prognoz) Mycobacterium avium intracellulare



50. HAEMOPHİLUS •



Haemophilus İnfluenzae - Üremek için hem X hem V faktörüne ihtiyaç duyar. Çukulatamsı agarda üreyebilir. - Bazı kökenler kapsüllüdür. En virulanı tip b kapsül antijeni taşıyan kökenlerdir(Hib). Bu kapsül antijeni diğerlerinden farklı olarak pentoz yapısında (poliribozil fosfat) şekerlerden oluşmuştur. - İnvazif infeksiyonlar ise sıklıkla Hib ile oluşur. Hib menenjiti 6ay- 6yaş arası çocuklarda en sık pürülan menenjit etkenidir. Epiglottitin en önemli etkenlerindendir. Bu hastalarda boğaz kültürü almak kontrendikedir. Etken hemokültürlerle belirlenebilir. - Etken çukulatamsı agarda üretilebilir. Kapsül şişme deneyi ile tanımlanabilir(serotip a-f).



51. Sık Sorulan Besiyerleri • • • • • • • •



Çukulata besiyeri (Haemophilus) Mac Conkey (Gram negatifler) Sorbitollü Mac Conkey (EHEC) Thayer Martin (Meningokok, Gonokok) Tellüritli besiyeri (difteri) BCYE agar (Legionella) Lowenstein Jensen besiyeri (Tbc) NNN besiyeri (leishmania)



52. İSHAL ETKENLERİ • İnvaziv ishal etkenleri - Enteroinvaziv E.coli (laktoz ve indol poz.,



131



hareketli) - Shigella (laktoz neg, hareketsiz, konvülzyon, insan kaynaklı) - Salmonella ( laktoz neg, hareketli, hayvan kaynaklı) - Campylobacter (mikroaerofil, 42 dercede üreme, martı kanadı, tavuk eti) - Yersinia enterocolitica (soğukta üreme, mezenter lenfadenit) - EHEC (kanlı-sulu ishal, HÜS, Verositotoksin, Hamburger) • Sulu ishal etkenleri - V.cholera (alkali ortam, kıvrık) - ETEC (laktoz-indol pozitif) - Rotavirus (çocuk ishali, kış) - Norwalk ajanı (erişkin ishali) - EPEC(2-3 hafta ishal) - Cryptosporidium(EZN+) - C.perfiringens (et suyu) - Bacillus cereus (Pirinç)



- Giardia (Steathore)



• Vibrio parahemoliticus (deniz ürünü, ishal) - Vibrio vulnificus (deniz ürünü, ishal, sepsis, yara enfeksiyonu) - Aeromonas (deniz ürünü, ishal, sepsis) - Plesiomonas (deniz ürünü, ishal, sepsis) - Schistosoma (mansoni/japonicum) - Trichinella spiralis (kas ağrısı, periorbital ödem) - Strongyloides stercoralis (yaygın tutulum, pnomoni eozinofili, AIDS) - Entamoeba histolytica (dışkıda eritrosit yutmuş trofozoit) • Antibiyotik ilişkili ishal etkenleri - Clostridium difficile (sitotoksin)



- Clostridium perfiringens - S.aureus (yenidoğan)



• Enterik ateş benzeri tablo - Yersinia pseudotuberculosis - Yersinia enterocolitica (mezenter lenfadenit) - Campylobacter • Enterik ateş yapanlar - Salmonella typhi/paratyphi



132



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



53. LEGİONELLA PNEUMOPHILA • Gram (-), zor boyanan fakültatif bir çomaktır. Üremek için L-sistein içeren özel besiyerlerine ihtiyaç duyar. BCYE agar kullanılan özel besiyeridir. Soğutma kuleleri, duşlar, su depoları, klimalar kolonizasyon açısından uygun ortamlardır. • Baş ağrısı, yaşlı, alkolik veya sigara içen hasta grubu Hiponatremi, ishal, beta laktam antibiyotiklere yanıtsızlık, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının bozulması gibi bulgular uyarıcı olmalıdır. • Tanıda özel besiyerlerinde (BCYE agar) üretilebilir. DFA ile boyama, idrarda antijen tayini ya da antikorlarıyla tanı mümkündür. Eritromisin, diğer makrolidler (+rifampisin) seçkin tedavidir. Kinolonlar tedavide kullanılabilir. 54. BORDETELLA • Boğmaca etkenidir. Solunum yolları silialı epiteline yapışarak lokal hasar ve toksinleri ile sistemik etki ile hastalık oluşturur. Silialı epitele bağlanmadan filamentöz hemaglütinin ve pertussis toksini sorumludur. Pertussis toksini adenilat siklazın uyarılmasını sağlar. Ayrıca toksinin lenfositoz oluşturma etkisi de vardır. Bu etki lenfositlerin lenfoid dokuya girişini engellemesiyle ilgilidir. Ayrıca hipoglisemi de oluşur. • Tanı ve tedavi: - Etken üretilerek tanı konulabilir. BordetGengau, besiyerleri kullanılabilir. Öksürtme plağı riskli olduğundan önerilmez. En ideal örnek nazofarinksten alınan sürüntüdür. 55. HAYVANSAL KAYNAKLARLA İLGİLİ GRAM NEGATİF ÇOMAKLAR •



BRUCELLA CİNSİ - Bakteriler küçük, Gram (-) kokobasillerdir. Oksidaz(+), katalaz (+), üreaz (+)‛dirler. B. canis dışındakiler A ve M antijenlerine değişik oranda sahiptirler. Dolayısıyla B . canis serolojik olarak rutin testlerle saptanamaz. Virulansı hücre içinde yaşayabilmesine bağlıdır ve bir ekzotoksini tanımlanmamıştır.







Tanı: - Eski hemokültür sistemlerinde geç ve güç ürerken yeni sistemler 7 günde üretebilmektedir. - Klinikte en sık serolojik tanı kullanılır. Wright tüp aglütinasyon deneyi ya da Rose –Bengal lam aglütinasyon deneyi kullanılabilir.



56. Tanısında serolojinin önemli olduğu bakteriler - Treponema - Borrelia - Leptospira - Riketsiya - Klamidya - Brucella - Francisella tularensis 57. Y. ENTEROCOLİTİCA • Bazı ülkelerde önemli enterokolit etkenlerinden biridir. +4°C‛de üreyebilir ve soğuk besinlerle ya da kan ürünleriyle bulaşabilir. • Enterokolit, mezenter lenfadenite bağlı akut apandisit tablosunu taklit eden ishal oluşumu tipiktir. Barsak infeksiyonu sonrası reaktif artrit,



Reiter sendromu, eritema nodosum yapabilir. • Bakteriyi üretmek için soğukta zenginleştirme uygulanabilir. 58. FRANCİELLA TULARENSİS • Tularemi etkenidir. Tularemi “avcı hastalığı” olarak da isimlendirilen bir zoonozdur. Bakteri kemirgenlerle direkt temas ya da inhalasyonla, bazen kenelerin sokması ile bazen de kontamine su ile bulaşabilmektedir. Virulansından hücre içinde yaşayabilme yeteneği sorumludur. • En sık (% 75-85) ülseroglandüler form görülür. • Serolojik tanı olasıdır. • Tedavide streptomisin ve gentamisin seçkin ilaçlardır. 59. Pasteurella multocida



• Kedi, köpek ısırıkları sonrası gelişen infeksiyonlarda önemli etkenlerdendir. Gram(-) kokobasildir.Kanlı besiyerinde üremesine rağmen Mac Conkey besiyerinde ürememektedir. 60. Mikolik asit içeren bakteriler • • • •



Mycobacterium tuberculosis Mycobacterium lepra Nocardia spp. Rodococcus equi



61. ATİPİK MİKOBAKTERİLER Bu bakteriler doğada yaygın olarak bulunurlar. Laboratuvarda özellikle suları kontamine ederek yalancı EZN (+) sonuçlar verilmesine yol açarlar. Niasin testi negatifliği ile Mycobacterıum tuberculosis‛den ayrılırlar. 62. NOCARDİA • Dallanan(filamanter), aerop Gram (+) çomaklardır. Çevrede yaygın olarak bulunup özellikle AİDS‛li veya steroid olan hastalarda eksojen infeksiyonlara yol açarlar. Mikolik asit içerirler. Aside dirençli boyanırlar. 63. MYCOPLASMALAR • Hücre duvarı olmayan, en küçük mikroorganizmalardır. Tüm pasajlarında ortam şartlarına bağlı olmadan, hücre duvarı olmadan üreyebilir (bakterilerin L- formlarından farkı). Zar filtrelerden, bakteri filtrelerinden geçebilirler. Sitoplazma zarında sterol bulunur. Üreyebilmek için ortamda sterol olması gereklidir. Virulansında P1 adezin faktör etkilidir. 64. Atipik Pnomoni Etkenleri • • • • • • •



Mycoplasma pneumonia Legionella pneumophila Chlamydia trachomatis Chlamydia pneumoniae Chlamydia psittaci Coxiella burnetii Viruslar



65. M. pneumoniae • Primer atipik pnömoninin en sık etkenidir. Trakeobronşit, farenjit yapabilir. Bu tablolara kulak zarı inflamasyonu (myringitis) eşlik edebilir. Genelde atipik pnömoni hafif seyirlidir, çocuk ve genç erişkinleri tutar. Hemolitik anemi, Raynaud fenomeni, Guillain-Barre sendromu, Stevens-Johnson



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



Endemik dönek ateş ise bir zoonozdur. İnsana kenelerle bulaşır. - B. reccurentisin en önemli özelliği antijenik değişiklikler ile savunma sisteminden kaçışı ve bunun sonucu tekrarlayan ateş ataklarıdır. Tanı Giemsa ile spiroketlerin görülmesi ile konulur. Seçkin ilaç tetrasiklindir.



sendromu gibi komplikasyonlar gelişebilir. • Serolojik tanıda soğuk aglütininler (+) bulunabilir. Fakat bu test nonspesifiktir. Mycoplasma tedavisinde tetrasiklin, eritromisin, kinolonlar (Ürojen infeksiyonlarda), azitromisin kullanılır. Betalaktamlar etkisizdir. 66. ATİPİK PNOMONİLERİN TİPİK ÖZELLİĞİ • Mycoplasma pneumoniae Hafif,Üsye ile birlikte, gençlerde, soğuk aglütinin pozitif • Legionella pneumophila Yaşlılarda, ağır tablo, klima, ishal, hiponatremi, başağrısı • Chlamydia psittaci Kuşlardan, splenomegali • Chlamydia trachomatis Yenidoğan, konjuktivit • Coxiella burnetti Çiftlik hayvanları, kedi/köpek teması, splenomegali, hepatit



SPİROKETLER 67. Treponema Pallidum • Sifiliz etkenidir. Kültürü yapılamamıştır.Yaptığı lezyonlarda en sık izlenen patolojik bulgu, obliteratif endarterittir En çok vaso vasorumlar tutulmakta ve yoğun plazma hücresi infiltrasyonu izlenmektedir. • Sifilizin Evreleri - Primer sifiliz: ü Vücuda girdiği yerde 2-10 haftada önce papül, sonra ağrısız bir ülser gelişir (şankr). - Sekonder sifiliz: ü Hepatit, menenjit, lenfadenopatiler (epitroklear lenfadenopati), yaygın deri döküntüleri (rozeol) (pek çok şekilde olabilir), kondiloma lata, ağız içinde müköz plak sık rastlanan klinik bulgulardır. - Latent dönem: ü Bu dönemde intrauterin bulaş ya da transfüzyonla bulaş oluşturabilirler. - Tersiyer sifiliz: ü Bu lezyonlar (Gom) bakteri içermez ve gom olarak tanımlanan spesifik granülomatöz odaklardır. Sifilizdeki hasarın nedeni immün sistemidir. ü Geç dönemde kardiovasküler tutulum en sık asendan aortadadır ve aortit, anevrizmalar, aort yetmezliği gelişir. • Tanı − Lezyonlardan karanlık saha incelemesi faydalıdır. Nontrepanomal testler reagin antikorları saptar ve spesifik değildir: (VDRL, RPR.) Treponemal testler ise spesifiktir ve doğrulamada kullanılır: (TPHA, FTA-ABS, TPImmobilizasyon,...) − VDRL titreleri tarama testi olarak, konjenital sifiliz tanısında ve tedavi başarısını izlemede kullanılır. − Ayrıca BOS‛da araştırılabilen tek antikor VDRL‛dir ve nörosifiliz tanısında faydalıdır. 68. BORRELİA •



Borrelia Recurrentis - Epidemik dönek ateşe yol açar. Epidemik tip insana bitlerin ısırması ile bulaşır. Tek konak insandır.



133







Borrelia Burgdorferi; - Lyme hastalığı etkenidir. Kenelerle insana bulaşır. Nükleoidi lineer bir DNA şeklindedir fakat bunun klinik önemi belli değildir.



69. Kene ile bulaşan mikroorganizmlar • • • • • • • • •



Rickettsia rickettsi Borrelia burgdorferi Borrelia recurrentis Francisella tularensis Yersinia pestis Ehrlichiosis Babesia microti Arenavirus Nairovirus



70. LYME HASTALIĞI • Hastalık kene ısırığından yaklaşık 7 gün sonra ısırık yerinde tipik bir lezyon gelişmesi ile başlar. • İkinci dönemde, nörolojik tutulum(Bell paralizisi,...), ansefalit, artralji-artrit (en sık tablo), miyozit, KVS tutulumu (AV bloklar, perikardit, miyokardit, ...) görülebilir. Bannwarth sendromu (Bell paralizisi+ meningoradikülonevrit ) en sık nörolojik bulgudur. Hafif bulgularla giden bir menejit belirlenebilir. • Üçüncü evrede kronik atrofik dermatit (akrodermatitis kronika atroficans), morfea lezyonları oluşabilir. • Tanı - Tanıda en çok ELİSA, IFA ile antikor tayini faydalıdır. • Tedavi - İlk dönemde doksisiklin, penisilin ya da amoksisilin, ileri evrelerde bu ilaçlar ya da seftriakson uygun tedavi seçenekleridir. 71. Chlamydia • Zorunlu hücre-içi bir bakteri ve enerji parazitidir. Hücre duvarında peptidoglikan bulunmaz. Lizozim klamidyaların hücre duvarına etkisizdir. Hem DNA hem RNA içermeleri ile bakteri olarak tanımlanmışlardır. • Elementer cisimler infekte hücreden yayılır. Bu yapılar yeni bir hücreyi infekte ederlerse hücre içinde gelişerek retiküler cisim denilen bir odak oluştururlar. Bu yapı inklüzyon cismi olarak adlandırılır. 72. Chlamydia Trachomatis • A – C serovarları: Trahom • D – K serovarları: Non-gonokoksik üretrit, servisit, epididimit, erişkinde inklüzyonlu konjuktuvit, yenidoğanda konjuktuvit, pnömoni • L 1-3 serovarları: Lenfogranüloma venerum (LGV) 73. Rickettsiae



• Rickettsiacea ailesinde, Gram (-) hücre duvarına sahip, enerji üretebilse da ancak hücre içinde yaşayabilen bakteriler (zorunlu hücre içi paraziti)



134



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



bulunur. • Ricketsia klinik bulgularında endotel tutulumu, vaskülit ve buna bağlı oluşan döküntü ön plandadır. Rezervuarı (R. prowazekii için insan) genelde yabani kemiricilerdir. • R. prowazeki : Epidemik tifüs etkenidir. Vücut biti ile bulaşır. • R. typhi: Endemik tifüs (pire tifüsü) etkenidir. Pire dışkısı ile bulaşır. 74. Coxiella burnetii • Q ateşi etkenidir. Rezervuar koyun, sığır gibi hayvanlardır. • İnsana bulaşma aerosollerle solunumla ya da kontamine sütle olmaktadır. • Bir spor yapısı geliştirdiği düşünülmektedir. • Akut dönemde atipik pnömoni, granülomatöz hepatit etkenidir. • Döküntü olmaması ve artropodlarla bulaşmaması ile diğer riketsialardan ayrılır. • Kronik dönemde endokardit etkenidir. • Endokardit tanısında serolojik testler uygulanır. • Antijenik dönüşüm ile farklı özellikler gösterir. • Ortak antijen içermediği için Weil – Felix deneyi tanısında kullanılmaz.



• Gram yöntemiyle labil boyanan, katalaz (-) çomaklardır. • Normal vaginal florada bulunabildikleri gibi çok artarak bakteriyel vaginoz oluşumuna yardımcı olabilirler. • Tanıda akıntının Gram boyamasında epitel hücrelerine yapışmış bol miktarda Gr (-) kokobasil tanısal değere sahiptir (Clue cells). 78. Hacek Grubu Bakteriler • Bu grupta özellikle endokardit etkeni olarak saptanan, kanlı-çukulatamsı agarda üreyen fakat Mac Conkey besiyerinde üremeyen, üremek için CO2‛e ihtiyaç gösteren, Gram (-) kokobasiller bulunur. • Haemophilus aphrophilus, Actinobacillus actinomycetemocomitans, Cardiobacterium hominis, Eikenella corrodens, Kingella kingae. 79. Bartonella



• B. henselea, kedi tırmığı hastalığı dışında özellikle HIV(+) olgularda görülen basiller angiomatoz ve basiller peliosis hepatis tablolarına da yol açar. 80.Calymmatobacterium Granulomatis • Yeni tanımlanmış, granüloma inguinale‛nin etkeni (Donovan cisimcikleri) kabul edilen bakteridir. Üretilememiştir. Giemsa boyasında tipik boyanan bakteriler görülebilir.



MİNÖR BAKTERİYEL PATOJENLER



ANAEROPLAR



75.RHODOCOCCUS EQUI • Özellikle atlar ve diğer hayvanlarda hastalık etkenidir. AIDS olgularında ve immunsuprese hastalarda pnömoni etkeni olarak göze çarpar. EZN yöntemi ile aside dirençli boyanabilir. 76. ERYSİPELOTHRIX RHUSIOPATHİAE • Gram (+), pleomorfik, katalaz (-), mikroaerofil hareketsiz ve H2S(+) bir bakteridir. Domuzlarda sık rastlanır, insanda nadiren etken olarak belirlenir. Kasaplar başta olmak üzere hayvanlarla uğraşanlarda risk fazladır. Erizepeloid (yılancıksı) denilen cilt infeksiyonu ve bazen sepsis ve endokardit oluşturur. Seçkin ilaç penisilindir. 77. GARDNERELLA VAGİNALİS



81. Anaeroplarla gelişen infeksiyonlarda genelde zemin hazırlayan bir durum vardır. Çoğu (tetanoz, botulizm, gazlı gangren, ... gibi infeksiyonlar hariç) endojendir ve çoğu kere polimikrobiktir. Sıklıkla Bacteroides fragilis grubu, peptostreptokoklar etken olarak karşılaşılan anaeroplardır. •



Anaeroplarda boyama - Gram negatif çomak ü Bacteroides fragilis ü Fusobacterium nucleatum - Gram pozitif çomak ü Clostridium (sporlu çomak) ü Propionibacterium acnes ü Lactobacillus ü Actinomyces (filamenter çomak)



82. ACTİNOMYCES • Anaerop, Gram (+), sporsuz dallanan çomaklar şeklinde görülen bakterilerdir. Nocardialar aerop olmaları ve aside rezistan boyanmaları ile klinik örneklerde aktinomiçeslerden ayrılabilir(?). İnsanda en sık etken A. israelii‛dir. • Aktinomikoz e n d o j e n olarak gelişir. E n s ı k servikofasiyal tutulum yapar. Pelvik aktinomikoz rahim içi araç kullananlarda sıktır. Klasik bulgu, içinden sülfür granülleri gelen kronik sinüslerle karakterize bir inflamasyondur. 83.Bacteroides Fragilis



• Bacterodes‛ler içinde en önemlileri B.fragilis grubudur. En sık infeksiyon etkeni olmaları ve beta laktamazları ile antibiyotiklere direnç geliştirmeleri önemli özelikleridir. Kapsülü olması ve farklı hücre duvar özelliği (endotoksin etkisi belirli değil) ile ayrılır.



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• Barsak perforasyonu sonrası gelişen abselerin en önemli nedenidir. 84. ÜROGENİTAL ENFEKSİYONLAR • Treponema pallidum - Ağrısız şankr, karanlık alan mik spiroket • Haemophilus ducrei - Ağrılı şankr, Gr (-) ince kokobasil • Chlamydia trachomatis(A-C) - İnklüzyon cis, purulan ürogeni akıntı, Gram boya ve kültür sonuçsuz • Chlamydia trachomatis (L serovar) - LGV (anogenital striktür) • Neisseria gonorrhoeae - Hiperpurulan akıntı, Gram neg ikili kok, eklem ve deri tutulumu • Herpes simplex tip 2 - Ağrılı veziküler lezyon • İnsan papilloma virus(HPV) - Condyloma accuminata, serviks kanseri • Trichomonas vaginalis - Sarı-yeşil, köpüklü akıntı, hareketli parazit trofozoit • Gardnerella vaginalis - Ürogenital akıntı, clue cell pozitif, akıntıda laktobasil ve lokosit yok • Candida albicans - Beyaz ürogenital akıntı, mikroskopide maya ve pseudohifa yapıları • Molloscum contagiosum - Pox virus, göbekli deri lezyonu • Callymatobacterium granulomatis - Granuloma inguinale, donovan cisimciği • Mycoplasma ve ureoplasma - Üretrit (gram boyama sonuçsuz) 85. Örnek alma • Kan kültürü 10-20ml kan ile yapılmalı • BOS ekime kadar e t ü v d e saklanmalı (nazlı bakteriler) • İdrar 4 derecede (buzdolabı) saklanmalı • Otit,sinüzit tanısında eküvyonla ve, nazofaringeal yıkama ile kültür alınmaz • Apselerde sürüntü örneği uygun değildir • Göz infeksiyonlarında korneal kazıntı alınmalıdır 86. Kültür • Floralı bölgeden anaerop kültür yapılmaz • Balgamdan anaerop kültür yapılmaz • Brankoalveolar lavaj örneğinde anaerop kültür uygun • Tbc kültürü sabah balgamından yapılmalı • Üretritli olgularda idrar kültürü yapılmamalıdır • Epiglotit nazofarinks kültürü kontrendikedir • Epiglotit kan kültürü uygundur • Boğmacada öksürtme plağı uygulanmaz, nazofarinkten örnek alınmalıdır. • İdrar kültüründe kantitasyon önemli



135



VİRÜSLERİN YAPISI, ÇOĞALMASI VE KLASİFASYONU 87.VİRAL YAPI



• Viruslar koruyucu bir protein örtü ile sarılmış, sadece DNA ya da RNA içeren bir kor yapısından oluşurlar. Bazı viruslar protein örtü dışında bir lipoprotein zarf taşırlar. Enerji üretemezler, protein sentezleyemezler, zorunlu olarak hücre içinde çoğalmak zorundadırlar. • DNA virusları parvovirus hariç çift iplikçikli DNA, RNA virusları reovirus hariç tek iplikçikli RNA bulundururlar. • DNA mutlaka tek bir molekül halinde iken RNA tek ya da çok sayıda parçalar halinde bulunabilir. Retrovirus ailesi dışında sadece tek bir kopyaya sahiptirler (haploid). Protein örtü (kapsid) kapsomerlerden oluşmuştur. Kapsomerler ya ikozahedral ya da helikal yapıların tekrarlanması ile oluşabilir. Helikal kapsid sadece RNA paketleyebilir. • Viral kapsid yapıları genetik yapıyı korur, asıl işlevi ise spesifik reseptörlere bağlanmayı sağlamaktır. Bu spesifik reseptörler organ seçiciliğini (tropizm)de belirler. 88. ZARF • Bazı viruslarda bu yapı dışında bir de z a r f bulunmaktadır. Zarf; virusa özgün proteinler ile konak hücre zarından oluşan lipoprotein bir zardır. Yüzeyde spesifik reseptörlere bağlanmaya aracılık eden glikoprotein şeklinde çıkıntılar bulunabilir (PEPLOMER). Peplomerler konak hücreye tutunma, adsorbsiyon ve penetrasyondan ve tropizmden sorumludur. Bazı viruslarda bu yapılar füzyon, hemoliz oluşumundan sorumludur. • Hemaglütininler eritrositlere tutunarak aglütinasyon oluşumunu, nöromidaz hücreden ayrılmayı sağlar. Zarflı viruslarda zarfın altında matriks proteinleri bulunur ve viral replikasyonda görev alır. M-proteini tomurcuklanmada rol oynar.M-proteini kusurlu kızamık viruslarının tomurcuklanamadığı ve SSPE hastalığı oluşumunda bu olayın sorumlu olduğu düşünülmektedir. • Zarfsız viruslar; çok kolay bulaşabilmeleri, gastrointestinal kanalda yaşayabilmeleri, kuruluğa dayanabilmeleri nedeniyle zarflı viruslardan daha hızla yayılabilirler. 89. VİRAL ENZİMLER



• Virion içinde bazı viruslar enzim bulundururlar. (-) RNA virusları ve reoviruslar (rotavirus) m- RNA çevirisine ihtiyaç duyarlar ve virionda RNA polimeraz taşırlar. Bazı DNA virusları (HBV) virionlarında DNA polimeraz taşırlar ve HBV DNA polimerazı revers transkriptaz işlevi de görmektedir. • Retroviruslar ise genetik olarak DNA oluşturarak konak hücre DNA‛sına entegre olabilmek için revers transkriptaz (RT) taşırlar. Poksviruslar DNA içerdikleri halde sitoplazmada replike oldukları için transkripsiyon için gerekli tüm enzimleri (DNA polimeraz, topoizomeraz, nükleaz,...) taşırlar. 90. PRİONLAR



• Prionlar ise sadece proteinden oluşan nükleik asit içermeyen infektif taneciklerdir. Pronlar antijenik değildir ve inflamasyona neden olmazlar. İnsanda



136



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



süngerimsi ensefalopati (Creutzfeld-Jakob,...), koyunda “scrapie”, ineklerde “deli dana hastalığı” oluşumuna yol açarlar.



Replikasyon aşamasında DNA virusları D N A bağımlı DNA polimerazını kullanarak replikasyon oluştururlar. • RNA VİRUSLARI



91. KONAK HÜCREYE TUTUNMA



- RNA viruslarının transkripsiyon ve replikasyon enzimlerini kodlaması gerekir. Çünkü insan hücresi RNA replike etmez (RNA bağımlı RNA polimeraz).



• Replikasyon aşamasında ilk olay hedef hücreyi tanıma ve bağlanmadır. Viral tutunma proteinleri ile konak hücre reseptörleri arası etkileşim doku tropizmini belirler. Viral tutunma proteinleri zarfsız virusda kapsit proteinleri, zarflı virusda zarf glikoproteinleridir. • Penetrrasyon - Tutunma sonrasında viruslar hücre içine girebilmek (penetrasyon) için farklı yollar izlerler. • Soyulma - Virus hücre içine girince kapsit ve varsa zarfından kurtularak replike olacağı bölgeye ulaşır. RNA viruslarının çoğunluğu (Retroviruslar ve influenza virus hariç) ve Poksvirus stoplazmada, Poksvirus harici diğer DNA virusları nukleusta replike olurlar.



- RNA viruslarından (-) sarmallı RNA virusları RNA polimerazlarını virion içinde taşırlar ve bu enzimi replikasyonda kullanırlar. (+) sarmallı RNA virusları ise RNA polimerazlarını konak hücre içinde kendileri sentezlerler. Nükleik asitleri infeksiyözdür. 95. VİRİON OLUŞUMU VE SALINIM • Genel bir kural nükleokapsit oluşumu çekirdekte replike olan viruslarda çekirdekte, sitozolde replike olanlarda ise sitozolde gerçekleşir. 96. Füzyon (Sinsitya) Yapan Bazı Zarflı Viruslar • Herpes simplex virus • Varicella zoster virus • CMV • Kızamık virusu • Kabakulak virusu Paramiksovirus • RSV • Parainfluenza virus • Retrovirus



92. Viral tutunma proteinleri • Rhinovirus .................... • Adenovirus .................. • Rotavirus...................... • Kuduz ............................ • HIV. .............................. • Epstein-Barr virus ..... • Kızamık ........................ • Influenza A..................



VP1-VP2-VP3 Fiber protein VP7 G protein gp120 gp350 ve gp220 Hemaglütinin Hemaglutinin



97. Segmentli viruslar • • • • •



93. VİRAL RESEPTÖRLER Virüs



Reseptör



Hücre veya doku



HIV



CD4 molekülü



Yardımcı T lenfositleri; monosit ve makrofajlar; antijen sunucu hücreler



İntraselüler adezyon Burun mukozası Rinovirüsler Molekülü-1 (ICAM-1) EpsteinBarr virüsü



Kompleman reseptörü (C3d)



B lenfosit



Reovirüs



Beta-adrenerjik reseptörler



Myokard hücreleri



Kuduz virüsü



Asetilkolin reseptörleri



Sinir dokusu



B19 parvovirüs



Eritrosit



Eritroid öncü hücreler



Birçok virüs Fc reseptörleri



Monosit ve makrofajlar; ilişkili hücreler



Poliovirüs



İmmünoglobülin süperfamily protein



Epitel hücreleri



İnfluenza A virüsü



Sialik asit



Epitel hücreleri ID :06t104



94. REPLİKASYON • Erken proteinler genelde virus yapısına girmeyen (yapısal olmayan) viral nükleik asit sentezinde kullanılan proteinler ve enzimlerdir. Geç proteinler ise virion yapısına katılırlar. Zarflı viruslarda lipid zarf yapısı konak hücre zarlarına ait (lipoprotein) yapıdır ve virus tarafından sentezlenmez. • DNA VİRUSLARI



Arenavirus Bunyavirus Ortomiksovirus Reovirus Retrovirus (??)



98. VİRAL PATOGENEZ







LATENT ENFEKSİYON YAPAN VİRUSLAR - DNA Virusları ü Herpes simplex virus ü Varicella zoster virus ü Sitomegalovirus ü Epstein Barr virus ü HHV-6 ü HHV-7 ü HHV-8 ü İnsan papilloma virusu (HPV) ü Polyoma virus (JC, BK) - RNA Virusları ü Retroviruslar ü Kızamık (?)



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



99. VİRAL BULAŞMA Solunum yoluyla bulaşma



Paramiksovirüsler, Pikornavirüsler, influenzavirüsler, rhinovirüsler, enterovirüsler, VZV, parvovirüs B19



Transaktivasyon yapan gen ürünleri (örn. TAX)



Erişkin T-hücreli lenfositik lösemi Atipik tüysü hücreli lösemi (hairy cell lösemi)



İnsan T-hücreli lösemi virüsü tip 2



Pikornavirüsler, rotavirüsler, reovirüsler, calicivirüsler, norwalk virüsü, adenovirüs



Fekal-oral bulaşma



İnsan T-hücreli lösemi virüsü tip 1



137



ID :06t108



Temasla bulaşma (lezyonlar, salgılar...)



Herpes simpleks virüs, rinovirüsler, poxvirüsler, adenovirüs



Hayvanlarla bulaşma



Togavirüsler (alfa), flavivirüsler, Bunyavirüsler, orbivirüsler, arenavirüsler, kuduz virüsü



Kanla bulaşma



HIV, HTLV-I, Hepatit B, Hepatit C, Hepatit D., Sitomegalovirüs



Cinsel yolla



Kanla taşınan virüsler Herpes simpleks virüs, Human Papilloma virüs



Maternalneonatal bulaşma



Rubella, sitomegalovirüs, Parvovirüs B19, ekovirüs, Herpes simpleks virüs, varisella-zoster virüs



Genetik



Prionlar, retrovirüsler



101. VİRÜSLERDE GÖRÜLEN İNKLÜZYON CİSİMCİKLERİNİN YERLEŞİMİ Sitoplazmada



Çiçek (Guarnieri)



Kuduz (Negri) Parainfluenza Reovirüsler



Hem Nükleus Hem Sitoplazmada



Nükleusta Herpes Simplex Virüs (Cowdry A)



Kızamık



Varicella Zoster Virüs (cowdry A)



Sitomegalovirüs (Baykuş gözü)



Adenovirüsler



influenza virus



Poliyomavirüsler ID:



100. ONKOJENiK ViRÜSLER Transformasyonda Rol Alan Protein ve Olaylar



Virüs



İlgili hastalık



ANTİVİRAL İLAÇLAR VE VİRAL AŞILAR 102. VİRAL AŞILAR - Aktif immünizasyon amacıyla kullanılırlar.



DNA TÜMÖR VİRÜSLERİ Polyoma virüsleri Tümör antijen (JC ve BK virüsleri)



Hamsterde beyin tümörleri



İnsan papillomavirüsleri tip 16 ve 18



E6 ve E7 proteini



Servikal displazi ve neoplazi



Adenovirüs (tip 12, 18 ve 31)



E1A ve E1B



Hamsterde sarkomlar



Ebstein-Barr virüs



EBNA ve LMP proteinleri



Burkitt lenfoma Nazofarenks karsinomu, Hodgkin



Hepatit B virüsü



X protein



Primer hepatoselüler karsinoma



Molluscum contagiosum



...



Benign deri lezyonları



Herpes simpleks virüs tip 2



...



Servikal karsinom



Human Herpes virüs 8







Kaposi Sarkomu



RNA TÜMÖR VİRÜSLERi







Canlı aşılar: - Genelde tek doz uygulama ile ömür boyu bağışıklık bırakabilen güçlü aşılardır. Özellikle hücresel immüniteyi (sitosik T yanıtı) ve mukozal IgA yanıtını artırılar. En önemli sorun immünitesi düşük olgularda sistemik hastalık tablosuna yol açabilmeleridir. - Kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, oral polio (Sabin), kabakulak, sarı humma aşıları bu tür aşılara örnektir.







Ölü virüs veya viral yapı aşıları: - Bazen ölü virus ya da viral yapılar aşı olarak kullanılır. Özellikle humoral yanıtı artırırlar. Sekretuar Ig A gelişmemesi, tekrar dozlara ihtiyaç duyması, hücresel immünitenin yetersiz olması, Polio (Salk), kuduz, influenza, hepatit A, B aşıları, grip aşısı bu aşılara örnektir.



103. Herpes Simplex Virus •



(HSV tip 1 ve 2): - Dudak, göz, burun, genital bölge gibi deri-mukoza bileşkelerinde infeksiyonlar yaparlar. V i r a l ensefalitler arasında en önemli etkendir. İmmünitesi baskılanmış olgularda sistemik ve ağır klinik tablolara yol açabilir. Genelde HSV tip 2 genital, tip 1 ağız bölgesinde hastalık oluştursa da farklı bölgelerde farklı tiplerle tutulum mümkün olabilir.







Varicella Zoster Virus (VZV): - Primer olarak suçiçeği tekrarladığında zona oluşturur. Bulaşma solunum yoluyla olur. Derideki lezyonlar da bulaştırıcıdır. Burada makül, papül, vezikül, püstül



138



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



oluşturarak suçiçeği tablosuna neden olur. Döküntü gövdede belirgin ekstremitelerde daha azdır. - Deriden dorsal kök ganglionlarına ulaşarak latent hale gelir. Etkilenen ganglionlar sıklık sırasına göre torasik, servikal, lumbar, fasial ve sakral ganglionlardır. 104. SİTOMEGALOVİRUS (CMV)



• K o n j e n i t a l i n f e k s i y o n , sağlıklı erişkinlerde mononükleoz sendromu oluştursa da asıl immünitesi bozuk hastalarda sistemik infeksiyonlar (pnömoni, kolit,...) ya da ağır klinik tutulumlar (retinit,...) yapabilmesi önem taşımaktadır. • Çok değişik yollarla bulaşabilir. İn utero, doğum kanalından, sütle yenidoğana bulaşabilir. Çocukluk çağında tükrükle bulaşır. İlerki dönemlerde cinsel



112. ANTİVİRAL AJANLARIN TERAPÖTİK KULLANIMLARI



113. DNA VİRUSLARI



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



139



NEGATİF KUTUPLU RNA VİRÜSLERİ temas önemli bir bulaş yoludur. Kan ve organ nakilleri ile de bulaşabilmektedir. CMV pek çok hücreyi etkileyerek buralarda latent olarak kalabilir (monosit / makrofaj, nötrofil, lenfosit, vasküler endotel, böbrek epiteli, tükrük bezi). Daha sonra immun sistem bozulduğunda reaktive olarak hastalık oluşturur. •



Konjenital infeksiyonlar: - En sık konjenital defekte yol açan virustur (tüm canlı doğumlarda yaklaşık % 1). İnfeksiyonla doğan bebeklerin yaklaşık % 10 kadarında mikrosefali, intraserebral kalsifikasyon, büyüme geriliği, hepatosplenomegali, sarılık, retinit, gibi klinik bulgular söz konusudur (sitomegalik inklüzyon hastalığı). - Transplantasyon sonrası en sık hastalık oluşturan virustur. Solid organ transplantasyonu yapılanlarda transaminaz artışı, trombositopeni ile karakterize tablo, interstisyel pnömoni ve organ reddi olaylarında etken olarak rol oynar. Kemik iliği transplantasyonu (KİT) sonrasında gelişen graft-versus host (GVH) reaksiyonuyla ilişkilidir.



105. AIDS: • AIDS olgularında özellikle retinit kliniği ön plandadır. Ayrıca sindirim sistemi tutulumu (kolit, özafajit,...) hepatit, ansefalit, poliradikülopati, pnömoni oluşabilir. • Tanı: - Tanıda CMV infeksiyonu sırasında oluşan dev hücreler ve özellikle intranükleer yoğun bazofilik baykuş gözü adını alan hücreler



tanısal değere sahiptir. - Lökositlerde pp 65 antijeni saptanarak infeksiyon belirlenebilir. PCR ile DNA tayini (özellikle plazmada) tanıda faydalı olabilir. Kord kanında CMV DNA bakılması konjenital enfeksiyon tanısında değerlidir. • Tedavi: - Tedavide gansiklovir kullanılabilir.



ve



foskarnet



140



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



LENFOSİTLERİ TUTAN VİRUSLAR



109. PARVOVİRUS (ERİTROVİRUS, B19 VİRUSU)



• EBV • HBV • CMV • Kızamık • HHV-6 • HTLV • HHV-7 • HIV



• Parvoviruslar en küçük, yegane tek sarmal DNA içeren, zarfsız viruslardır. Ancak üreyen hücrelerde replike olabilirler. İnsanda sadece parvovirus B-19 hastalık oluşturmaktadır. Kemik iliği eritroid seri hücreleri hedef hücrelerdir ve eritrositlerdeki Pantijenleri virus için reseptör görevi görürler.



RNA VİRUSLARI 110. PARAMİKSOVİRUSLAR • Kızamık Virusu: - Virus damlacık infeksiyonu ile bulaşır. Mononükleer hücrelerde sinsisya ile dev hücreler oluşturur. Virusla infekte endotel hücreleri ve T lenfosit hücre yanıtı ile deride döküntüler oluşur. - Tanı ü Burunda, idrarda tipik multinükleer dev hücreler (Warthin Finkeldey), hem stoplazmada hem nukleusta eozinofilik inklüzyon cisimleri görülmesi tanıda yardımcıdır. •



- Orşit erkeklerde sık rastlanan bir komplikasyondur ve iki taraflı olursa steriliteye neden olabilir. Yaklaşık yarısında MSS tutulumu vardır fakat ancak % 10 olguda aseptik menenjit vardır. Ensefalit ve sağırlık diğer daha nadir komplikasyonlardır.



106. EBV ENFEKSİYONLARI 107. POKSVİRUSLAR







PARAİNFLUENZA VİRUS - Lokal IgA Yanıtının Etkin Olduğu Bazı Viruslar ü Respiratuar sinsisyal virus (Bronşiolit pnömoni) ü Parainfluenzae virus (Krup) ü Rhinovirus (Nezle) ü Rotavirus



• Poksviruslar viruslar içinde en büyük ve en kompleks yapıya sahiptirler. Virionda replikasyonda kullanılacak çok sayıda enzim (DNA bağımlı RNA polimeraz, poli A polimeraz, transkripsiyon faktörü,...) bulunmaktadır ve bu yüzden DNA virusları arasında sitoplazmada replikasyonunu tamamlayabilen tek virus poksviruslardır.



ü Norwalk ajanı - Tip 1, 2 daha çok alt solunum yolu infeksiyonları (krup), Tip 3 özellikle bronşiolit, pnömoni yaparken Tip 4 çoğu üst solunum yolu infeksiyonlarına neden olur. En sık görülen komplikasyon otitis mediadır.



108. PAPOVAVİRUSLAR • ADENOVİRUS - Zarfsız, çift sarmal lineer bir DNA taşıyan ve kapsidden dışarıya fiber denilen çıkıntıları olan viruslardır. - Bazı serotipler doku tropizmi gösterirler. Mukozal yüzeyleri (GIS, solunum, konjonktiva ürogenital) infekte ederler. İmmunsupresyon varlığında sistemik yayılım olabilir. - Lenfoid dokuda latent olarak kalırlar. İnsanlara direkt temas, fekal-oral, damlacık infeksiyonu ile bulaşabilir. Toplu yerlerde (askeri birlik,...) salgınlar oluşturur. - Farenjit, farengokonjunktival ateş, akut respiratuar hastalık (ateş, farenjit, servikal adenit, öksürük) başta olmak üzere pek çok solunum yolu infeksiyonu oluşturabilirler. Nadiren fakat ölümcül pnömoni nedeni olabilirler. önemli - İnfantil viral gastroenteritlerin nedenlerindendir (tip 40,41). Hemorajik sistit ve üretrit yapabilirler. Konjunktivit ve foliküler epidemik keratokonjunktivit (tip 8,19) etkenidirler.



KABAAKULAK VİRUSU







RESPİRATUAR SİNSİYAL VİRUS (RSV) - Yapısal olarak diğer paramiksoviruslara benzese de hemaglütinin ve nöraminidaz aktiviteleri yoktur. Yenidoğan ve süt çocuklarında akut, ağır solunum sistemi infeksiyonları oluşturur. - Bağışıklık zayıf ve geçicidir. Anneden geçen Ig G antikorlar çocuğu korumaz hatta kliniğin daha belirgin olmasına neden olabilir. Ig A ise en belirgin koruyucu etkiyi gösterir. - Tanıda nazal/nazofaringeal örnekten DFA, ELİSA ile viral antijenler gösterilebilir. Prematüre, AC patolojisi olan, immunsupresiflere ribavirin inhalasyonu uygulanabilir.



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



- TEDAVİ



111. ORTOMiKSOVİRUSLAR VE PARAMİKSOVİRUSLARIN KARŞILAŞTIRMALI ÖZELLİKLERİ Nitelik



Ortomiksoviruslar



Paramiksoviruslar



Viruslar



İnfluenza A, B ve C virusları



Kızamık, kabakulak, krespöratuvar sinsisyal ve parainfluenza virusları



Genom



Parçalı (8 parça), eksi kutuplu tek- iplikli RNA



Parçasız, eksi kutuplu tek-iplikli RNA



Virion RNA Var polimerazı



Var



Kapsid



Sarmal şekilde



Sarmal şekilde



Zarf



Var



Var



Büyüklüğü



Daha küçük (110 nm)



Dah büyük (150 nm)



Yüzey dikenleri



Farklı dikenlerde hemaglütinin ve nöraminidaz



Aynı dikende hemaglütinin ve nöraminidaz



Dev hücre oluşumu



Yok



Var



114. ORTOMİKSOVİRUS •



ü Aşı ile antikor yanıtı da korunmada etkilidir. HDCV (insan diploid hücre kültürü aşısı) 0,3,7,14,28. günlerde uygulanabilir. 116. PİKORNAVİRUSLAR



• Zarfsız, tek sarmallı (+) RNA içeren küçük viruslardır. Stoplazmada replike olurlar ve çoğu sitolitik etkilidir. İnsan için etken olanlar enterovirus, rinovirus ve hepatovirus cinslerinde bulunur. Rinoviruslar aside duyarlı olmaları ve sindirim siteminde yaşayamamaları ile diğerlerinden ayrılırlar. 117. Poliovirus:



- İnsan doğal konaktır. (+) RNA‛lı zarfsız virustur, üç serotipi vardır. Sindirim sisteminde canlı kalabilir ve bulaş fekal-oral yolla olur. 118. Picornaviruslar (zarfsız, + sarmallı) • Enterovirus - Poliovirus - Coxackie A virus - Coxackie B virus - Echovirus • Rhinovirus • Cardiovirus • Hepatit A virus 119. Poliomyelit 1. Asemptomatik tİp (% 90-95) • AŞI - Canlı aşı oral olarak kolayca uygulanır, yaşam boyu bağışıklık bırakır, lokal salgısal Ig yanıtını uyarır, indirekt olarak tüm bireylere yayılabilir ve rapel gerektirmez. Fakat poliomiyelit oluşturma riski vardır ve immunsupresiflerde güvenilir değildir. Ailesinde, çevresinde immunsupresif varsa da kullanılmamalıdır.



İnfluenza vİrus: (grip) - Zarflı, (-) RNA viruslarıdır. A, B, C. Genomları 8 parçalıdır (influenza C 7 parçalı). Bu parçalı genomik yapı nedeniyle mutasyonlar ve yeniden karışım (reassortment) olayları sıklıkla yaşanır. Antijenik shift adı verilir. Bu kökenler pandemilere yol açabilirler. - Virüs zarfında hemaglütinin (HA) ve nöraminidaz (NA) bulunur ve tiplendirmede bu yapılar kullanılır. HA hücreye yapışmada önemlidir ve virusu nötralize edici antikorlar bu antijene karşı gelişir, aşı HA antijenleri içerir. Bu antijenler ile epitel hücrelerinin sialik asit yapılarına tutunma sağlanır. Nöraminidaz ise virusun infekte hücreden salınımını sağlar. - Tedavi ü Yeni geliştirilen zanamivir ve oseltamivir nöraminidaz inhibisyonu ile etkili olur influenza A ve B‛ye etkilidir.



115. RHABDOVİRUSLAR •



Kuduz virusü (Lyssavirus) : (Rabies). Zarflı, mermi şeklinde, (-) RNA içeren bir virustur. - Hücresel bağışıklığın rolü yokken inkübasyon döneminde antikor oluşursa beyine ulaşma önlenebilir. - TANI ü Sinir dokusunda viral nükleokapsitten oluşan intrastoplazmik inklüzyon cisimleri (NEGRİ) patognomoniktir.



141



120. Koksaki ve Echoviruslar •



Bu virusların deri, barsaklar ve MSS başta olmak üzere pek çok dokuya tropizmleri vardır. Enterovirusların tümü aseptik menenjit/ensefalit yapabilirler. Aseptik menenjit/ensefalitin en sık nedeni enteroviruslardır. - Herpangina - El-Ayak-Ağız hastalığı - Akut hemorajik konjunktuvit - Plörodini (Bornholm hastalığı): Koksaki B etkendir. - Miyokardit, perikardit: Koksaki B oluşturur.



121.RİNOVİRUS • Aside ve dış koşullara daha duyarlıdır. Özellikle 33°C‛de üremeye adaptasyonu nedeniyle özellikle üst solunum yollarında lokalize kalır, alt solunum yollarını etkilemez. Sindirim sisteminde replike olamaz, mide asiditesine dayanamaz. • Yaklaşık 100 tipi vardır. Çok fazla serotipi olması nedeniyle aşı yapılamamaktadır.Nezle (soğuk algınlığı) etkenidir. Geçici bir bağışıklık, lokal Ig A artışı söz konusudur. Burun mukozasında ICAM-1 (İntraselüler adezyon molekülü-1) yapılarını reseptör olarak kullanır.



142



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



122. ROTAVİRUS • Çocukluk çağındaki ishallerin en önemli etkenidir. • Tanıda tipik tekerlek şeklinde virus partikülleri görülerek tanı konulabilir. Pratikte dışkıda antijen (Lateks, ELİSA,..) aranması çok uygun bir tanı yöntemidir. 123. Çıplak viruslar (zarfsız) •







DNA virusları - Adenovirus - Papovavirus (HPV) - Parvovirus RNA virusları - Picornavirus (Poliovirus, Coxackie v, Echovirus) - Rotavirus - Calicivirus (Norwalk virus) - Astrovirus



124. RETROVİRUSLAR •



Retrovirus -



Diploid nükleik asit Revers transkriptaz enzimi Çekirdekte replikasyon Konak hücre DNA‛sına entegrasyon Sitoplazmada nükleokapsit yapımı (+) kutuplu olmasına rağmen (-) kutuplu gibi davranır - Latent enfeksiyon yapabilir - Onkojenik transformasyona neden olabilir - Gen tedavisinde kullanılmakta







HTLV: - HTLV-1 nadiren rastlanan T-hücre lösemilerine neden olmaktadır. Transfüzyon, anne sütü, cinsel ilişki ile bulaşma mümkün olabilir ve olasılıkla ömür boyu süren latent infeksiyonlara neden olabilir. Düzenleyici genleri ve bunların ürünleri (tax ve rex) onkogenezde önemli bulunmuştur. Yardımcı T lenfostileri infekte ederek IL-2 salınımını artırması onkogenezde etkilidir.







HIV-1 ve HIV-2: - Reseptör bağlanma ligandı ve V3 halkası denilen en antijenik bölge gp 120 molekülü üzerindedir ve bu bölge CD4 reseptörüne bağlanmasından sorumludur. Gp 120 bilinen en glikolize edilmiş viral proteindir ve olasılıkla böylece antikorlardan korunabilmektedir. Gp 41 füzyon sonucunda virüsün konak hücreye girişinden sorumludur. - Nükleokapsit ise p 24 den oluşmuştur. Burada genetik dizi yanında üç enzim de bulunmaktadır: RT (RNAse aktivitesi de var), proteaz, integraz. - Replikasyonu çok farklı bir şekilde gerçekleşir. Replikasyon viral glikoproteinin spesifik hücre reseptörüne bağlanması ile başlar. HIV gp 120 yardımı ile CD-4 taşıyan T-lenfositleri, monosit /makrofaj, dendritik hücreler,.MSS glial hücrelerine tutunup gp41 yardımıyla hücreye füzyon ile girmektedir.



HIV patogenezi: HIV, CD4 T hücrelerinde lizise neden olabilir ya da latent kalabilir. Monosit/Makrofaj ailesinde persistan enfeksiyona neden olabilir ve sinirleri tahrip edebilir. Bunların sonucunu immün yetmezlik ve AIDS‛e bağlı demans gelişir. (DTH: Geç tip hipersensitivite) - HIV infeksiyonunda immunolojik patoloji: ü ü ü ü ü ü ü ü ü



CD4+ hücre sayısının azalması Azalmış CD8 ve NK hücre fonksiyonu Lenfopeni Sitokin ekspresyonu değişimi Antijenlere azalmış humoral yanıt Poliklonal B hücre aktivasyonu MHC-II ekspresyonunun azalması Monosit kemotaksisinin azalması Geç tip aşırı duyarlılık reaksiyonunun bozulması



- AIDS‛TE SIKLIĞI ARTAN ENFEKSİYONLAR ü Hücre içi mikroorganizma Listerya, Salmonella)



(M tuberculosis,



ü Latent virus (HSV, CMV, EBV) ü Fırsatçı mantar (candida, C. neoformans, P. jiroveci) - Tanı: ü HIV infeksiyonu laboratuvar tanısında serolojik yöntemler öncelikle kullanılırlar. HIV infeksiyonu sonrasında kanda ilk olarak p-24 antijeni saptanır. Sonra gp 120 ve p 24‛e karşı antikorlar meydana gelir ve p24 antijeni kaybolur. Antikor tayini (serokonversiyon) ortalama 1-3 ayda gerçekleşir, fakat % 5 olguda bu olay 6 aya kadar gecikebilir. ü Antikor tayininde ELİSA yöntemi kullanılır ve (+) sonuçlar Western Blot yöntemi ile doğrulanır. - TEDAVİ ü Fırsatçı infeksiyonların tedavisi:



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



125. HIV profilaksi • CD4 < 200: PCP • CD4 < 100 : T.gondii • CD4 < 50 : MAC, CMV, (Candida, kriptokok?) Tüm hastalar : TBC (INH???) 126. Gastroenterite Neden Olan Virüsler • Rotavirüs • Adenovirüs • Astrovirüs • Norwalk-like calicivirüs • Sappora-like calicivirüs • Torovirüs • Coronavirüs • CMV • HIV • Bazı enterovirüsler (Coxackie, Echovirüs)



- Etken Mallessezia furfur (Pityrosporum orbiculare/ ovale). Normalde deride bulunan, lipofilik bir mantardır. Lezyonlar; deride, özellikle boyun ve göğsün üst kısımlarında hipo-hiper pigmente, bazen kaşıntılı lezyonlar şeklindedir. Lezyonlar kolayca kaşınır ve pullar halinde dökülür (yonga belirtisi). - Mikroskopik incelemede çok sayıda küçük kısa hif yapıları ile klamidospor kümeleri tipiktir. Zeytinyağı ile zenginleştirilmiş Sabouroud besiyerinde üretilebilir. Tedavide selenyum sülfit kullanılır. - Damar içi kateterli ve özellikle İV lipid verilen hastalarda sepsis, pnömoni yapabilir. M . pachydermatis köpeklerden insana bulaşarak hastalık oluşturabilirler. KUTANÖZ MİKOZLAR (DERAMTOFİTLER)



MANTARLAR 127.Mantarların spor yapıları eşeyli ya da eşeysiz üremeye göre farklı yapılar oluşturur. •



EŞEY SPORLARI -



Bazidiospor Askospor Zigospor Oospor



128. EŞEYSİZ ÜREME SPORLARI -



129. YÜZ, KÜTANÖZ VE SUBKUTAN MİKOZLAR •



Dermatofitler ve Enfeksiyon Bölgeleri



Sporangiosporlar (Rhizopus, Mucor,...) • Artrokonidi (artrospor): Geothricum candidum, Coccidiodes immitis • Klamidospor: Özellikle Candida albicans • Blastokonidi (tomurcuklanma): Maya hücreleri, Penicillium, Aspergillus. • Makrokonidiler (dermatofitler,..) • Mikrokonidiler



TİNEA VERSİCOLOR



143



DERMATOFİTLERİN ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİ Etken



Makrokonidi



Mikrokonidi



Yerleştiği Floredoku sans



Microsporum



Mekik şeklinde



Var



Saç, deri



Var



Trichophyton



Kalem şeklinde



Var



Saç, deri ve tırnak



Yok



144



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



Epidermophyton



Lobut (raket) şeklinde



Candida



Yok











Yok



Deri ve tırnak



Yok



Yok



Deri ve tırnak



Yok



SUBKUTAN MİKOZLARI - Sporotrikoz - Etken Sporothrix schenckii‛dir. Bu mantar dimorfik bir mantardır. Doğada toprakta, gül, ağaç kabuğu, yosun gibi ortamlarda doğal olarak bulunabilir. - Lezyondan alınan örneklerde puro sigarası şeklinde maya hücreleri ve bu yapı çevresinde sklerotik reaksiyon (asteroid cisimler, Splendori reaksiyonu) görülebilir.



- Naeglaria fowleri: ü Göl, havuz gibi durgun sularda yüzenlerde 3 – 7 gün sonra meningoansefalit gelişenlerde akla gelmelidir. Primer amip ansefalitinde etken MSS‛ne olfaktör bölgedeki nöronlar yoluyla ulaşır. Amfoterisin B denenmektedir. •



Acanthamoeba: ü Bu amipler granülomatöz amip ansefaliti, akciğer ve deride lezyonlar ve özellikle yumuşak lens kullananlarda keratit oluştururlar.







GİARDİA İNTESTİNALİS (G. LAMBİA) - En sık olarak ishal (kronik ya da tekrarlayan) yakınması görülür. Dışkı yağlı, kötü kokulu (steatore) yapıdadır. Uzun süren ishal sonucu yağda eriyen vitaminler (özellikle A vitamini) emilimi bozulabilir



- Tedavide oral potasyum iyodür en etkili seçenektir. Bu tedavide kullanılamazsa uzun süreli itrakanazol kullanılabilir. •



KROMOMİKOZ (KROMOBLASTOMİKOZ) - En sık etkenler; Fonseca pedrosi, Fonseca compacta, Phiolophora verrucosa, Cladosporium‛dur. - Örnekte siyah renkli sklerotik yapılar (Sklerotik cisim: Madler cisimcikleri) görülmesi tipiktir. Kültürde siyah renkli koloniler oluşturarak ürer



130. SİSTEMİK MİKOZLAR •







Pneumocystis carinii / Jiroveci - Yaygın, interstisyel bir pnömoniye neden olur. Alveollerin içinin köpüklü bir mayii ile dolu olduğu gözlenir. En sık AIDS, yenidoğanlar ve ALL hastalarında rastlanır. - Örnekte kistlerin ve trofozoitlerin görülmesi ile tanınabilir. DFA (Floresan antikor) yöntemi oldukça iyi bir tanı yöntemidir. Tedavide ko-trimoksazol, pentamidin kullanılabilir.



131. MANTARLARDA TANI YÖNTEMLERİ • KOH:Keratinize doku eritmede kullanılır. • Laktofenol pamuk mavisi: Kültürde üreyen mantar boyama • Calcoflour beyaz: Mantar dıvarında kitin boyama • Çini mürekkebi: Cryptococcus neoformans • Giemsa: Histoplasma capsulatum 132. PARAZİTLER VE PARAZİTER HASTALIKLAR •



- Trofozoiti yandan basık, armut görünümünde 2 nukleuslu ve 4 çift kamçılıdır. Bazen duodenal sıvıda saptanarak tanı konulabilir ( Enterotest) . •



ENTAMOEBA HİSTOLYTİCA - Klinik olarak dizanteri oluşur (amipli dizanteri). Kalın barsakta şişe dibi tarzında ülserasyonlar ve bunun sonucu kanlı-mukuslu ishal tipiktir. Bazen ameboma denilen kitleler oluşturur ve tümörlerle karıştırılabilir. Yayılım sonucu karaciğerde abse gelişebilir. Eritrositleri fagosite etmiş trofozoitler görünerek konulur.



BALANTİDİUM COLİ - Silililer arasında insanı infekte eden tek ve tüm protozoonlar arasında en büyük protozoondur. Domuzlar arasında yaygındır, bulaşma insandan insana olmaktadır.







CRYPTOPORİDİUM - AIDS olgularında ciddi, ölümcül, kronik ishallere neden olur.



Candida albicans Tanı - Pseudohifa (klinik örneklerde görülür, tüm candida türlerinde, C.albicansa özgü değil) - Gerçek hifa (germ tüp) Candida albicansa özgüdür.hızlı ve pratik bir laboratuvar testidir - Klamidospor (özel besiyerinde görülen eşeysiz üreme sporu, C.albicansın en iyi tanısı)



Serbest Yaşayan Amipler







İSOSPORA - (İ. belli) Özellikle AIDS ve diğer immunsupresif hastalarda ishal etkenidir(24 mm).



133. KAN VE DOKU PARAZİTLERİ •



TOXOPLASMA GONDİİ - Tüm omurgalıları ve tüm çekirdekli hücreleri infekte edebilir. S on konak kedigillerdir ve insana kedilerin dışkılarından çıkan ookistlerle ya da çiğ etlerdeki yalancı kistlerle bulaşır. Anneden bebeğe ve transplantasyon ile de bulaşabilir. - Alınan ookistlerden çıkan sporozoitler makrofajlara girerek kan ve lenf yoluyla tüm dokulara yayılabilir. İnsanda muz şeklinde trofozoit (takizoit) ya da bradizoit (kist) formunda görülür. - İnsanı ara konak seçen protozoon ü Toksoplasma gondii ü Plasmodium spp - Konjenital İnfeksiyon: ü Bebekte koryoretinit, serebral kalsifikasyonlar, hidrosefali, mikrosefali görülebilir. Koriyoretinitin en sık etkenlerinden biri konjenital toksoplazmozdur. - Tedavi: ü Tedavide primetamin ve sülfodiazin kombinasyonu kullanılır. Serebral toksoplazmozis tedavisinde ve profilakside en çok ko-trimoksazol kullanılır. Gebelikte akut infeksiyon oluştuğunda spiramisin tercih edilir.



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER







PLASMODİUM (SITMA) (MALARYA)



- Ateş, anemi, trombositopeni, lökopeni görülür.



- İnsanda etken olan 4 tür tanımlanmıştır. Ülkemizde ve genel olarak dünyada en yaygın tür P. vivax‛dır. Anofel cinsi sivrisinekler son konak ve vektör olarak rol oynar.



- Sedimentasyon çok yüksek bulunur. - Gama globulin poliklonal olarak çok artmış olarak saptanır. - Tanıda etken gösterilebilir.



- Sineklerden sporozoitler bulaşır. Karaciğer hücrelerince (hepatosit) alınır. Burada merozoitler oluşarak kana karışır (ekzoeritrositer şizogoni). P. ovale ve P. vivax karaciğerde uyuyan şekillere sahiptir ve hipnozoit denilen bu şekiller relapslardan sorumludur.



- En sık kemik iliğinde bazen KC ya da dalak aspirasyonunda tipik mononükleer hücreleri tutan ya da serbest görünen amastigotların görülmesiyle tanı konulabilir. - Etken NNN ( Novyi, McNeal, Nicolle) besiyerinde promastigot formlarında üretilebilir.



- Hipnozoitleri olmayan P. falciparum ve P. malaria relapslara neden olmaz. - P. falciparum sıtmasında endotel hasarı ve endotele yapışma sonucu hipoksik bulgular belirginleşebilir (malign sıtma). Bu durum en sık beyinde gözlenir (serebral sıtma). İntravasküler hemoliz, hemoglobinüri, böbrek yetmezliği ile gelişen tabloya karasu ateşi adı verilmiştir. P. malaria tropikal splenomegali nedenidir. sessiz infeksiyonlar ile nefrotik sendrom ile sonlanabilir.



- Tedavide 5 - d e ğ e r l i a n t i m o n b i l e ş i k l e r i (stiboglukonat, Meglubin antimonat ) kullanılabilir. - Günümüzde amfoterisin B oldukça başarılı bir tedavi seçeneği olarak tercih edilmektedir. •



KUTANÖZ LEİSHMANİAZİS (ŞARK ÇIBANI,...) - Eski dünya kutanöz leishmaniazisi olarak da anılmaktadır. - Sadece deride hastalık oluşturur.



- Tanı: ü P. falciparum muz şeklindeki gametositleri, aynı eritrositte iki “taşlı yüzük” şeklinin bulunabilmesi ile ayrılabilir. P. malaria‛da rozet şizontlar tanımda faydalıdır.



- Etken L . t r o p i c a belirlenmektedir.







TRYPANASOMA - T. gambiance, T. rhodacience, T. brucei Afrika tripanomiyazı (Uyku hastalığı) etkenidirler. - Vektör çeçe sineğidir (Glosina). Periferik yaymada, BOSda trimastigot formların görülmesi tanı koydurucudur. - T. cruzi, Amerika tripanomiyazı (Chagas hastalığı) etkenidir. Vektör triatoma cinsi kan emici sineklerdir. - RES, kaslar, sinir sistemi başta olmak üzere pek çok sistemi tutabilir. Sinir sistemi tutulumu genelde öldürücüdür. Kronik olgularda kardiyomiyopati gelişebilir. M e g a k o l o n , m e g a ö z a f a g u s , ... gelişebilmektedir. üzde tek taraflı ödem klinik tanı için oldukça önemlidir (Romana sign).







LEİSHMANİA - Bu türün amastigot ve promastigot şekilleri bulunur. - Memelilerde amastigot, vektörlerde promastigot formları bulunur. - Besiyerlerinde ürediklerinde de promastigot formunda görünürler.







VİSERAL LEİSHMANİAZİS (KALA-AZAR) - Etken L. infantum, L. donovani olabilir fakat ülkemizde etken en sık L. infantumdur. - Daha çok çocuklarda görülür. - Dalak çok büyüyebilir.



ve



L.



m a j o r olarak



HELMİNTLER



• BABESİA (B. MİCROTİ) - İnsana Ixodes cinsi sert kenelerin ısırmasıyla bulaşır. Eritrositleri halka şeklinde ikişerli ya da dörderli olarak tutar. Özellikle splenektomili, immun supresif hastalarda ağır bir klinik tablo oluşturabilir. Tedavide klindamisin-kinin ya da pentamidin kullanılabilir.



145



134. SESTODLAR •



Hymenolepis nana -



İnsandan insana bulaşan tek şerit Ara konağı yok Yumurtası ve larvası infektif (diğerleri larva) İnsan son hem ara konak Dokulara yerleşebilir.



- Tedavisi en zor şerit 135. TREMATODLAR - Yapraksı solucanlar olarak da anılırlar. Yaprağa benzer tek parçalı bir yapıdadırlar (Schistosoma daha uzun solucanımsı bir yapıdadır). Schistosoma hariç hermafrodittirler ve kapaklı yumurtalara sahiptirler. • SCHİSTOSOMA - Yumurtalar idrar ya da dışkıyla atılınca tatlı suya ulaşan yumurtalardan çıkan miracidiumlar yüzerek uygun bir salyangoza girer. - Burada çeşitli aşamalardan geçerek çatal kuyruklu serkarya halinde suya bırakılır. - KC tutulumu sonucunda siroz ve portal hipertansiyon gelişebilir. - Barsak tutulumu, genital tutulum ile fibrotik değişiklikler izlenebilir. - Özellikle S. haematobium infeksiyonlarında mesane lezyonları, hematüri görülür. - Mesane kanseri gelişimiyle ilişkili olduğu saptanmıştır. Ayrıca beyin tutulumu, korpulmonale, penis ve skrotumda pseudoelefantiyaz, vulvar ülsere papilloma da neden olabilir. - S. mansoni/japonicum; rektal prolapsus, hemoroid



146



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



fistüle neden olabilir. - Tanıda idrar, dışkı ya da biopsi örneklerinde tipik diken tarzında çıkıntıları olan yumurtaların görülmesi faydalıdır. • FASCİOLA HEPATİCA - Kelebek olarak da adlandırılır. - Ülkemizde koyun, keçi ve sığırlarda çok sıktır. - Yumurtalar dışkıyla atılır ve suda miracidiumlar gelişimini sürdürerek salyongaza ulaşırlar (Ülkemizde Lymnea truncatula) su bitkileri üzerinde kistleşerek metaserkarya formuna döner. - Bu bitkilerle ya da kirli suların içilmesi ile metaserkaryalarla son konaklara bulaşabilir. - Metaserkaryalar barsakta açılır ve periton boşluğuna geçerek, buradan KC kapsülünü delerek KC‛e ulaşır. - Tanıda dışkıda yumurtalar araştırılabilir. İlk üç ayda yumurtalar saptanamayacaktır. İnfekte hayvan karaciğeri yendiğinde de dışkıda yumurta görülebileceği unutulmamalıdır (yalancı parazit). IHA ve ELİSA ile antikor yanıtı araştırılabilir. 136. NEMATODLAR - Nematodlar (Yuvarlak solucanlar): Bu parazitler, segmentsiz, silindirik canlılardır. Çoğu dişi-erkek ayrımı gösterir ve bu şekilde çoğalır. • ASCARİS LUMBRİCOİDES - Tek konak insandır. Yumurta ile atılan döllenmiş yumurtalar ancak toprakta belirli bir aşama geçirdiklerinde infektif olabilirler. - Barsakta yaşam süreleri yaklaşık 1 yıldır. Tam anlamıyla bir toprak parazitidir ve bulaşmasında toprakla temas önemli rol oynar. - Klinikte AC göçü sırasında bir yer değiştiren pnömoni (Löffler pnömonisi ) saptanır. - Eozinofili, geçici pulmoner infiltrasyonlar ile karakterizedir. Bazen balgamda larvalar görülebilir. - Kusma ile ağızdan, burundan larvalar çıkabilir. - Barsakta bazen karın ağrısına, çok sayıda ise barsak tıkanmalarına yol açabilir.



- Barsak kanalında dar alanlara girme eğilimi saptanabilir. Bunun sonucu apandisit, kolesistit,... oluşturabilir. • ÇENGELLİ SOLUCANLAR - Ülkemizde Necator americanus ve Ancylostoma duodenale etkendir. Filariform larva bulaşıcıdır ve insanın çıplak derisiyle temas ettiğinde deriyi delerek girer. - Anemiye Yol Açan Helmintler ü Ancylostoma duodenale ü Necator americanus ü Trichuris trichuria ü Diphyllobothrium megaloblastik anemi)



latum



(hiperkrom



- Klinikte sindirim sistemi bulguları yanında hipokrom mikrositer anemi (demir eksikliği anemisi) oluşur. • ENTEROBİUS VERMİCULARİS - Oksiyür, kıl kurdu olarak da tanınır. - En sık rastlanan helmint hastalıklarındandır. - İnsana yumurtalarının ağız yoluyla alınmasıyla bulaşır. - İnsandan insana bulaşarak yayılır. - Klinikte perianal kaşıntı en sık bulgudur. - Tanıda selofanlı lam metoduyla yumurtaların saptanması önemlidir. • TRICHURİS TRICHURA - Erişkinler özellikle çekumda yerleşirler. - Erişkin bir ucu incelmiş bir kamçı görünümündedir. Limon şeklinde her iki ucunda tıkaç bulunan kahverengi yumurtaları oldukca tipiktir. - Barsak tutulumu ile kolit bulguları, anemi, rektal prolapsus oluşturabilir. - Tanıda tipik yumurtaların görülmesi yeterlidir. - Mebendazol ile tedavi edilir. • STRONGYLOİDES STERCORALIS - İnsandan insana bulaşarak yayılır. - İnsana temel olarak deriden flariform larvalar ile bulaşmaktadır. - Bu larvalar AC göçü sonrası ince barsağa ulaşarak



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



147



İMMÜN CEVAPTAN SORUMLU MAJÖR HÜCRE TİPLERİ yerleşirler. - Dişiler barsakta partnogenetik (döllenme olmadan) yumurtlarlar ve bu yumurtadan larvalar (rabditimsi) gelişebilir. - Klinikte deriden giriş yerinde döküntü, kaşıntı görülebilir. - Bazen deride sınırlı bir göç oluşabilir (larva migrans) ve bu tabloya larva currens adı verilir. - Göç sırasında pnömoni, barsağa ulaştığında ishal nedeni olabilir. Bu aşamada eozinofili, ülser, mukuslu ishal izlenebilir. - Sistemik yayılım yapabilir ve özellikle immunsupresif olgularda ağır klinik tablolara yol açabilir. - Taşıdığı barsak florasına bağlı sepsis tabloları oluşabilir (Hiperinfeksiyon). - Yumurta dışkı ile atılmadan barsakta açılır ve larva barsakta filariform hale gelebilir. • TRICHINELLA SPIRALIS - İnsan hem son konak hem ara konak olabilir, hem erişkin hem larvası bulunup hastalık oluşturabilir. - En sık olarak içinde larvalar bulunan domuz etiyle insanlara bulaşır. - Eozinofili, kas enzimleri artışı, periorbital ödem en belirgin tablodur. - Sedimantasyon genelde yükselmez. - Dışkıda erişkinler, kanda ya da dokularda larvalar görülerek tanı konulabilir. Kas biopsileri tanıda faydalı olabilir. 137. Deri Yolu İle Vücuda Giren Helmintler • • • •



Ancylostoma duodenale Necator americanus Strongyloides stercoralis Schistosoma (trematod)



138.İnsana Hem Son Konak Hem Ara Konak Olarak Yerleşen Helmintler • Taenia solium (sestod) • Trichinella spiralis (nematod) • Hymenolepis nana 139. VİSERAL LARVA MİGRANS



- Son konağı insan olmayan nematod larvalarının insanda yaptıkları hastalıkları tanımlar. En sık etken Toxocara canis‛dir. - Toprak yeme öyküsü ve astım hikayesi olan ve hipereozinofili görülen her çocukta akla gelmelidir. 140. İnsana Ara Konak Olarak Yerleşen Helmintler • • • •



Toxocara canis (viseral larva migrans) Ancylostoma brasiliensis (kutanöz larva migrans) Echinococcus granulosus (hidatik kist) Echinococcus multilocularis



141.Dracunculus Medinensis



- Medine canavarı adıyla da bilinir. Sularda larvaları ara konak olarak Cyclopslara ulaşarak burada gelişirler ve infektif hale gelirler. 142. FİLARİAL NEMATODLAR • Ülkemizde bulunan W. bancrofti‛dir. • Sivrisineklerin sokması ile bulaşır. • Larvalar lenf dokusuna ulaştıklarında buraya yerleşir ve vivipar dişiler mikrofilaryaları kan dolaşımına bırakırlar. • Genelde dolaşıma geceleri bırakılan mikrofilaryalar bir sivrisinek tarafından alınırsa döngü devam eder. • Erişkinin yerleşimine bağlı olarak gelişen lenfatik hasar sonucu fil hastalığı (elefantiazis) gelişebilir. • Tanıda özellikle geceleri yapılan yaymalarda mikrofilaryalar araştırılmalıdır. • Tedavide d i e t i l k a r b a m e z i n ve i v e r m e k t i n kullanılabilir.



148



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



İMMÜNOLOJİYE GİRİŞ VE BAĞIŞIKLIK



147. TLR (Toll-like reseptör) • • • • • •



143. DOĞAL BAĞIŞIKLIK



DOĞAL ve KAZANILMIŞ BAĞIŞIKLIĞIN TEMEL KOMPONENTLERİ Humoral İmmünite



Hücresel İmmünite



Doğal immünite



Kompleman Nötrofiller



Makrofajlar NK hücreler



Kazanılmış immünite



B lenfositler Plasma hücreleri



Yardımcı T lenfositler Sitotoksik T lenfositler ID :06t156



TLR-2: Gram (+), maya TLR-3: ds-RNA (virus) TLR-4: Lipopolisakkarit TLR-5: flagella TLR-6: diacyl lipopeptid (mycoplasma) T L R - 7 : sentetik ürünler (imidazokinolin, loxoribine,.)



144. Akut Faz Yanıtı Proteinleri:



AKUT FAZ REAKTANLARI Pozitif akut faz reaktanları Antimikrobiyal proteinler -



CRP LPS binding protein Mannan - binding lektin Serum amiloid protein A Kompleman proteinleri (C3, C4, C9 ve faktör D)



Koagülasyon ve Fibrinlitik proteinler -



Fibrinojen Protein S Plazminojen Doku plazminojen aktivatörü (tDA) - Ürokinaz - Vİtronektin



Proteaz inhibitörleri



- α1- proteaz inhibitörü - α1- antikemotripsin



Transport ve metal-bin ing proteinler - Seruloplasmin - Haptoglobulin - Hemopeksin - Ferritin



Diğer proteinler -



-



G-CSF IL-1 reseptör antagonisti Fibronektin Anjiyotensinojen Sekrete fosfolipaz A



Negatif akutt faz reaktanları



Albumin Transferrin Transtrentin α-Fetoprotein Tiroksin-binding protein IGF-I Koagülasyon faktör Retinal-binding protein



148. LÖKOSİTLERİN DAMAR DUVARINA ADEZYON MEKANİZMASI 149. KAZANILMIŞ BAĞIŞIKLIK •



150. BAKTERİLERE KARŞI İMMÜN YANIT • Bakterilere İmmun Yanıt



Diğer akut faz feno enleri - Ateş - Somnolans - Anoreksia - Anemi - Lökositoz - Trombositoz - Kaşeksi



145. ENDOSİTOZ VE FAGOSİTOZ • Organizmadaki hücrelerin hemen tümü endositoz yapabilirken fagositoz sadece makrofajlar, nötrofiller ve monositler tarafından yapılmaktadır. (Eozinofiller de yapabilir) • Antikorlar ve kompleman proteinleri bilinen en iyi opsoninlerdir. Fagositler üzerinde immunglobülinin Fc parçasına ve C3b yapısına ait reseptörler opsonizasyonda önemlidir. CRP, fibronektin, surfaktan gibi yapılar da opsonizasyonda rol oynayabilirler. 146. İnflamasyon • Selektinler ..... “Rolling” adezyon • İntegrin .............Sıkı adezyon • PECAM ...............Ekstravazasyon



Sonradan kazanılan bağışıklıkta hücresel ve hümoral bağışıklık rol oynar. Hücresel bağışıklık esas olarak yardımcı ve sitotoksik T-lenfositleri ile oluşurken hümoral bağışıklık öncelikle B-lenfositleri ve plazma hücreleri ile oluşmaktadır.



- Kompleman ( opsonizasyon, B hücre aktivasyonu, Gram negatiflerin öldürülmesi) - Antikor (Bakteri yüzeyine bağlanır, tutunmayı önler, opsonizasyon, kompleman aktivasyonu, toksin ve enzim nötralizasyonu) - Nötrofil (Fagositoz) - Makrofaj (Fagositoz, inflamasyon, akut faz aktivasyonu, antijen sunumu) - Dendritik Hücre (Sitokin üretimi, spesifik immünyanıtın başlaması) - T lenfosit (Hücresel ve humoral yanıt) 151. VİRUSLARA KARŞI İMMÜN YANIT •



Viral İmmun Yanıt - İnterferon - Doğal Katil (IFN-alfa, IFN-beta) - Makrofaj ve dendritik hücre (filtrasyon, fagositoz, antijen sunma) - T lenfosit (Zarflı viruslar) - Antikor (opsonizasyon, nötralizasyon, viremiyi önleme)



152. L E N F O İ D O R G A N L A R HÜCRELERİ



VE



İMMUN



SİSTEM



• Lenfoid organlar santral (primer) ve periferik (sekonder) lenfoid organlar olarak iki gruba ayrılabilirler.



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• Santral organlar yeni lenfositlerin antijene bağımlı olmaksızın yapıldıkları ve immun yanıt oluşturma yeteneğini kazandığı bölgelerdir.



• Eozinofil (IgE) 156. EOZİNOFİLLER • Dolaşımdaki lökositlerin % 1-2‛sini oluştururlar. Bazı allerjik ve parazitik olaylarda sayıları çok artar.



• İnsanda bu organlar kemik iliği ve timustur. • T-lenfositleri timusta B-lenfositleri kemik iliğinde olgunlaşırlar.



• Regülasyonunda özellikle IL-5 görev alır. • Eozinofillerin C3b reseptörleri önemlidir.



• Timus vücut antijenlerimize sensitize olan T Lenfositlerin elimine edildiği organdır (Klonal seleksiyon).



• Helmintlerin çoğu alternatif kompleman yolunu aktifler ve yüzeyleri C3b ile kaplanınca eozinofillerin tutunmasını ve toksik ürünleri helminte aktarmayı sağlarlar.



153. Mononükleer Hücreler • Bu sistem içinde ; KC Kupfer hücreleri, AC alveoler makrofajları, kemikte osteoklastlar, deride Langerhans hücreleri, kavitelerde plöral ve peritoneal makrofajlar, böbrek mezengial hücreler, MSS‛de mikroglial hücreler, kanda monositler bulunurlar.



157. DENDRİTİK HÜCRELER • Çok uzun ve hareketli stoplazmik uzantılara sahiptirler. • En profesyonel antijen sunan hücrelerdir. • Deride bulunan Langerhans hücreleri, lenfoid organlardaki foliküler dendritik hücreler, interdijital dendritik hücreler tanımlanmıştır.



• Dokularda uyarı altında epiteloid hücrelere ve dev hücrelere dönüşebilirler (Tüberkülozda Langhans tipi dev hücreler,...).



• Temel işlevleri antijeni hazırlayarak CD 4 Tlenfositlere(yardımcı) sunmaktır (APC).



• Temel işlevleri arasında fagositoz, öldürme (hücre içi ya da hücre dışı mikroorganizmaları) antijen sunulması ve sekresyon sayılabilir. • İlgili inflamasyon bölgesine hızla göç ederler (kemotaksi) ve bu aşamada anafilotoksin (C5a) en iyi uyarıcı rolü oynar.



• Yüzeylerinde yoğun MHC II molekülleri ve ayrıca MHC I molekülleri taşırlar. 158. Anti inflamatuar sitokinler • • • • • •



154. NÖTROFİLLER • Kandaki lökositlerin % 50-65‛ini, granülositlerin %90‛ını oluştururlar. Akut bakteriyel infeksiyonlarda kanda belirgin olarak sayıları artar (lökositoz). • Yüzeylerinde bol miktarda (Fc reseptörü) içerirler ve doğal yanıtta fagositoz yapan en etkin hücrelerdir. • Yüzeylerinde MHC II molekülleri bulunmadığından fagositozda çok etkin olsalar da antijen sunan hücre olarak görev almazlar. • Fc reseptörleri immunkompleksler tarafından uyarılırsa granül içerikleri dışarı bırakılır ve bu, organizmaya zarar verebilir (Tip III aşırı duyarlık reaksiyonu). 155. Fc RESEPTÖRÜ • Nötrofil • Doğal Katil (NK)



• Makrofaj • Mast hücresi (IgE)



149



IL-4 IL-10 IL-13 Transforming growth factor-b (TGF-b) Solubl IL-1 ve TNF-a reseptörleri TNF-beta: - Lenfotoksin adıyla anılır. Makrofaj ve nötrofil aktivatörüdür ve sitotoksiteyi artırır.



159. B-LENFOSİTLERİ - Temel olarak antikor üreterek humoral immun yanıtı oluştururlar ve antijen sunucu hücre olarak görev görürler. İnsanda embriyonik çağda önce fetal karaciğerde belirlenirken sonra olgunlaşmalarını kemik iliğinde tamamladıkları kabul edilmektedir. Olgunlaşmaları için timus gerekli değildir. •



T-LENFOSİTLERİ - Lenfoid organlara yerleşmeden önce timusa gidip farklılaşan lenfosit grubudur. Bazı T-lenfositleri timus yerine barsaktaki lenfoid dokularda (GALT)



167. ANTİJEN SUNUCU HÜCRE- T LENFOSİT ETKİLEŞİM BÖLGELERİ



150



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



gelişebilse de bunlar timusta gelişime uğramış Tlenfositlerinin işlevlerini göremezler. T-lenfositleri dolaşımdaki lenfositlerin % 70- 80‛nini oluştururlar. T-lenfositleri timusta immün yanıtta etkin rol alabilecek hücrelere farklılaşırlar. 160.LENFOSİTLERE ANTİJEN SUNULMASI ve KAZANILMIŞ İMMÜNİTENİN GELİŞMESİ • CD4 T-lenfositlerin etkinleşmesi için antijen sunan hücrelerin antijen ve MHC II antijenini bir arada iletmesi gerekir. Bu konuda en fazla işlevi makrofajlar görse de B-lenfositleri, dalağın dendritik hücreleri, derinin Langerhans hücreleri de antijen sunan hücre (APC) olarak işlev görebilirler. • Virusla infekte hücreler ise uygun peptid antijenleri MHC I peptidleriyle birlikte CD8(sitotoksik) Thücrelerine sunar. Bu işlevi tüm çekirdekli hücrelerin gerçekleştirebileceği düşünülmektedir. • Sitotoksisite virusla infekte hücrelerin ortadan kaldırılmasında ve ayrıca tümör hücrelerinin, greftin uzaklaştırılmasında rolü olan bir işlevdir. Virusla infekte hücreyi CD8 sitotoksik T-lenfositleri öldürebilirken bu işlev için mutlaka yardımcı Tlenfositlerinden sitokin uyarısı (özellikle IL-2) alması zorunludur. • Antikora bağımlı hücresel sitotoksisite (ADCC) olayında sitotoksik T-lenfositleri Fc reseptörleri olmadığından rol oynamazlar. Burada infekte hücre yüzeyine bağlı antikor makrofajlar ya da NK hücreleri tarafından tanınarak o hücrenin öldürülmesi sağlar. Helmintler de aynı mekanizma ile öldürülebilir. Bu aşamada Ig E sınıfı antikorlar ve eozinofiller önemli rol oynarlar. 161. NK (NATURAL KİLLER) HÜCRELER Bu hücreler yapısal olarak iri tanecikli lenfosit görünümündedirler. Periferik kandaki lenfositlerin ancak % 5-10‛u NK (CD56) hücreleridir. Bazı Tlenfosit antijenleri taşısalar da olgunlaşma sürecini timusta geçirmezler. TCR, CD3 ve yüzeyel IgM ya da Ig D taşımazlar. CD2, CD16, CD56 taşırlar. Görevleri virusla infekte hücrelerin ve tümör hücrelerinin öldürülmesidir. Verdikleri yanıt daha önce



karşılaşma ile artmaz ve virusa özgül değildir. Antikor varlığında öldürücü olabilmeleri yanında (ADCC) antikor yokluğunda da etkilerini gösterebilirler. Antikora bağımlı sitotoksisitede en etkin rol alan hücrelerdir. 162. HÜMORAL BAĞIŞIKLIK VE ANTİKORLAR - Hafif zincirler ya kappa ya da lambda yapısındadır. Ağır zincirler ise alfa, gama, mü, epsilon ve delta zincirlerinden oluşabilir ve bu farklılıklar nedeniyle 5 farklı immünglobulin tanımlanıbilir. (Ig G,A,M,D,E). •



IG G (OPSONIN) - İkincil yanıtta oluşan asıl antikordur ve bakteri ile viruslara karşı önemli bir savunma sistemidir. Toksin nötralizasyonunda en önemli rolü oynar, antitoksinler Ig G yapısındadır, ayrıca presipitin, opsonin, komplemanla erimeyi uyaran antikorlar (amboseptör) genelde Ig G yapısındadır. - Plasentayı aşan tek antikordur. Komplemanı klasik yoldan aktifleştiren iki antikordan birisidir (diğeri Ig M). - Ig G alt grupları







ü Ig G2



Plasentadan en az geçen, kapsüllü bakterilere etkili



ü Ig G3



Yarılanma: 7 gün (diğerleri 20-21)



ü Ig G3



En güçlü komplemanuyarıcı (IgM)



ü Ig G3



Protein A ile bağlanmaz



ü Ig G4



Komplemana bağlanmaz



IG A (SEKRETUVAR) - Mukozal yüzeylerde, kolostrum, tükrük, gözyaşı gibi yapılarda en bol bulunan antikordur. Bakteri ve virusların mukozal yüzeylere yapışmasını önler. - IgA sindirim sisteminde yıkılmadan varlığını sürdürebilir. Serumda IgA çoğu monomer halinde bulunur. Komplemanı alternatif yoldan çok zayıf uyarabilir fakat genelde önemli bir rol oynamaz. Bazı bakteriler IgA proteazları ile (Gonokok, pnömokok, meningokok, H. influenzae) bu antikora karşı önemli ölçüde direnç geliştirebilirler.



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER







- Aglütininlerin ve nötralizan antikorların çoğu Ig M yapısında (ya da Ig A yapısında) antikorlardır. Serumdaki izohemoglütininler (anti-A, anti-B), Wasserman antikorları bu sınıftandır. Genelde akut infeksiyonların teşhisinde kullanılan bir parametredir. •







165. Kompleman Sistemi Regülatörleri •



IG E (REAGİNİK) - Anafilaktik aşırı duyarlık reaksiyonlarına aracılık eder ve helmint infeksiyonlarına karşı savunmada rol oynar. Fc bölgesi mast hücreleri ve bazofillerin yüzeyine bağlanarak reseptör görevi görür.







Antijen Çeşitleri - İmmun yanıt organizmanın özel yapılarına karşı geliştirilir. Proteinler ve polisakkaridler immun yanıt hedefi olarak rol oynarlar. Proteinler en güçlü uyarıcılardır ve hücresel yanıt sadece bu antijenlere karşı gelişebilir. Lipidler, nükleik asitler eğer diğer yapılarla bir arada değillerse immun yanıt oluşturamazlar.







Süper Antijenler: - Çok sayıda T-lenfositinde aktivasyon yapabilen en güçlü immunomodülatör yapılardır. Hücre içi işlemden geçmeksizin, doğrudan MHC –II moleküllerinin beta zincirlerine, antijen bağlayan kısmına dıştan ve yüksek afinite ile bağlanırlar. - Endojen süperantijenler retroviruslara ait yapılardır. Ekzojen süperantijenlerin hemen tümü bakteriyel ekzotoksinlerdir. Staphylococcus aureus TŞST-1, enterotoksinleri, S.pyogenes pirojenik ekzotoksinleri, Bacillus cereus enterotoksini C. perfringens ve Y. enterocolitica enterotoksinleri bilinen süperantijenlerdir.



164. KOMPLEMAN SİSTEMİ •



KLASİK YOL - İmmunglobulinler (Ig G1,2,3 ve Ig M) ile oluşan antijen-antikor kompleksleri bu sistemi etkinleştirebilir. Antikorun Fc bölümüne C1q bağlanarak aktivasyon başlar. Serbest antikorlar komplemanı aktifleştiremezler. C1(q,r,s), C2, C4 etkileşerek C3a ve C3b oluşur. C3a+C4b,2b,3b (C5 konvertaz etkisi) C5 üzerine etki ile C5a ve C5b oluşur. Sonra C6, C7,C8,C9, C5b ile birleşerek



Sonuçta bu sistemin aktivasyonu ile şu işler gerçekleşir: - Bu sistem C3b etkisiyle opsonizasyonu sağlar - C3a, C4a ve özellikle C5a anafilotoksin olarak rol oynarlar. - Membran saldırı kompleksi (C5b6789) etkisiyle lökositler, bakteriler, tümör hücreleri sitoliz ile ortadan kaldırılabilirler. - C3b etkisi ile antikor yanıtı arttırılabilir.



Hapten: - Haptenler antikora bağlanabilen, oluşmuş immun cevapla reaksiyona girebilen fakat tek başlarına immünolojik yanıt oluşturamayan yapılardır.



C1 inhibitör Factör I: C3b ve C4b yıkımı Faktör H: alt yol C3 konvertaz inh Anafilotoksinaz (karboksipeptidaz) Membran Kofaktör protein (MCP,CD46) Decay accelerating factor (DAF)



- C5a ve C567 karması kemotaksi yapar



163.HÜCRESEL BAĞIŞIKLIK, DOKU UYGUNLUK ANTİJENLERİ VE TRANSPLANTASYON •



ALTERNATİF YOL - Endotoksin, mantar hücre duvarı, helmintler, virus zarfı,... gibi birçok uyaranla aktifleştirilebilir. Antikora ihtiyaç olmadığı için a n t i j e n l e i l k karşılaşmada en etkili yol bu yoldur.



IG D (RESEPTÖR) - Serumda çok az mikarlarda bulunur, antikor işlevi yoktur. Reseptör olarak görev görmekte olduğu düşünülmektedir







membran saldırı kompleksini (MAC) oluştururlar ve sonuçta lizis ve sitotoksisite gelişir. MAC yapısında en etkin yapı C 9‛dur.



IG M (NÖTRALİZAN) - Birincil antikor yanıtında rol oynar. B hücreleri T hücre cevabı olmaksızın IgM sentezleyebilirler. Serumda p e n t a m e r halinde bulunduğundan aglütinasyon, kompleman fiksasyonu,...gibi serolojik testlerde en etkin antikordur. En yüksek aviditeye sahip antikordur.



151



- Klasik yol ve C3b etkisiyle immun kompleksler temizlenir. •



Bu karmaşık işlevleri olan kompleman sisteminde belirebilecek bazı bozukluklar klinik sorunlara neden olabilirler. - Kompleman eksikliği (özellikle C5-C9) Neisseria cinsi bakterilerle oluşan sistemik infeksiyonlara yatkınlığa neden olur - C1 esteraz (inhibitör)eksikliği anjioödem oluşumuna neden olur. - Paroksismal noktürnal hemoglobinüri‛de DAF glikoproteini eksikliği ve artmış hemoliz vardır. - Hatalı kan nakillerinde gelişen reaksiyonda anafilotoksinler rol oynar. - İmmun komplekslerle oluşan nefrit ve SLE tablosunda kompleman miktarları azalır. Özellikle miktarlarındaki azalmalar klasik yol aktivasyonu bozukluğuna yol açmaktadır. C2 ve C4 yetmezliği olan hastaların hemen hemen yarısında SLE görülür. - Kronik karaciğer hastalıklarında komplemanlar da yeterince sentezlenememektedir. Piyojenik infeksiyonlara yatkınlığın bir nedeni de budur. - C3 eksikliğinde klasik ve alternatif yol aktivasyonunda bozukluk olur ve piyojenik infeksiyonlarla glomerülonefrit gelişir.



166. AŞIRI DUYARLILIK REAKSİYONLARI - Bir immun yanıt konak yapıya zararlı oluyorsa bu duruma aşırı duyarlılık (allerji) adı verilir. • Tip - I Aşırı Duyarlılık - Allerjen kendine ait Ig E antikorlarını artırıp mast hücreleri ve bazofillerin yüzeylerine Fc kısımları ile bağlar. - Sonraki karşılaşmada bu antijen spesifik Ig E



152



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



ile birleşince bu hücrelerdeki aktif yapıların degranülasyonu ve bunun sonucunda klinik bulgular ortaya çıkar. - Burada etkin antikorlar Ig E sınıfı antikorlardır. - Ürtiker, ekzama, allerjik rinit, astım bu tip aşırı duyarlılığa örnek olarak verilebilir. Sistemik olarak gelişirse anafilaksi olabilir. - Besin, ilaç allerjileri, lateks allerjileri de tip-I reaksiyonlara örnek olabilirler. - İVİG preparatları, iyotlu kontrast maddeler, aspirin gibi ilaçlarla oluşan anafilaktoid reaksiyonlar Ig E ile ilgili olmadan degranülasyon sonucu gelişen klinik tablolardır. • Tip - II Aşırı Duyarlılık - Bu şekilde hücre membranı parçalanarak hücre ölümü gerçekleşir. - Bu süreçte kompleman klasik yoldan aktive edilerek etkili olur. - Transfüzyon reaksiyonları, yenidoğanın hemolitik hastalığı, otoimmun hemolitik anemiler, hapten gibi davranan ilaçlara bağlı hemolitik anemiler, trombositopeniler, Hiperakut greft reddi sendromu, SLE‛ye bağlı trombositopeni, Myastenia gravis, Good-Pasture sendromu, ARA sırasında kalp kasına karşı oluşan antikorlar bu tip aşırı duyarlılık reaksiyonuna örnek olarak verilebilir. • Tip - III Aşırı Duyarlılık - Antijen-antikor komplekslerinin birikimi ile kompleman sisteminin aktifleşmesi ve polimorf nüveli lökositlerin burada toplanması ile inflamasyonun gelişmesi ile ortaya çıkar. Böbrekler, eklemler, deri ve beyin bu reaksiyonun en sık belirlendiği organlardır. - Arthus reaksiyonu: ü Tekraralanan aşılar, insülin buna benzer reaksiyonlar oluşturabilir. En belirgin klinik yansımalarından biri solunan küflü mantar tozlarına karşı akciğerlerde gelişen allerjik alveolittir (çiftçi akciğeri).



- Serum hastalığı ü Bu mekanizma ile sıklıkla glomerülonefritler (post-streptokoksik AGN, infektif endokardit, HBV inf, Dang hemorajik ateşi,..) gelişir. SLE klinik seyrinde de DNA‛ya karşı oluşan antikorlarla oluşan komplekslerin çökmesi ile glomerülonefritler oluşabildiği gözlenmiştir. Romatoid artrit hastalığında normal Ig G‛nin Fc kısmına karşı Ig G ve Ig M sınıfı antikorlar (RF) oluşur. • Tip - IV Aşırı Duyarlılık - Bu tür aşırı duyarlılık antijen verilmesinden saatler sonra belirgin hale gelen en yüksek seviyesine 48 saatte ulaşan, serumla aktarılamayan fakat etkinleşmiş T-lenfositleri ile aktarılabilen bir reaksiyondur. - Kontakt hipersensitivite: Kontakt dermatit . ü Gecikmiş hipersensitivitenin en belirgin klinik formu ise granülom oluşumudur. Bu tür yanıt M. tuberculosis başta olmak üzere, lepra, leishmania, sarkoidoz, listeria infeksiyonları, derin mantar infeksiyonları, şistosomiyaz, sarkoidoz, Crohn hastalığı gibi hastalıklarda da gözlenir.



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



168. ANTİJEN SUNUMU VE SİTOKİNLER



153



154



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



TOrkiye'nin Her Yerinde Yan1n1zday1z



www.tus.com



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER -2 (GÜN SONU ÖZET BİLGİLER) Prof. Dr. Volkan ÖZGÜVEN



TEMEL MİKROBİYOLOJİ 1.



Mikroorganizmaların tanımlanmasında kullanılan moleküler tanı yöntemleri: a) Hedef belirleme (prob hibridizasyon yöntemi): rRNA‛ya spesifik radyoaktif işaretli DNA parçaları ile rRNA-ssDNA hibridizasyonu oluşturulur. Dokularda mikroorgani zmaların genetik materyallerinin araştırılmasına ise in situ hibridizasyon denir.



b) Amplifikasyon yöntemleri: Araştırılan DNA örneğinin çoğaltılarak tanımlanmasıdır. • Hedef amplifikasyonu: PCR, transkripsiyonamplifikasyonu. • Prob amplifikasyonu: Ligaz zincir reaksiyonu. c) Sinyal amplifikasyon yöntemleri: • bDNA probları: Hedef DNA‛ya özgü DNA probları kullanılır.



ÖZELLİK



ÖKARYOT



PROKARYOT



Nükleus membranı



Vardır



Bulunmaz



Nükleolus



Vardır



Bulunmaz



DNA



Histon proteinleri ile Bir tek, kapalı bağlanmış çok sayıda çembersi ipçiktir, doğrusal ipçik histon içermez



Ribozomlar



80 S (60S+40S)



70 S (50S+30S)



Sitoplazmik membranda sterol



İçerir



Mikoplazma hariç yoktur



Hücre duvarı



Funguslarda sellülozik, Peptidoglikan içekitinli; hayvan ve proto- rir, mikoplazmada bulunmaz zoonda yoktur



Mitokondriyon



Kendi ribozomu (bakteriler gibi 70S) ve çift sarmal, sirküler bir DNA Bulunmaz genomu var; yağ asidi, karbonhidrat ve aminoasid oksidasyonu yapar



• Hibrid yakalama: Hedef DNA‛ya özgü RNA probları kullanılır. 2. Sellüler ve patojen prionlar arasındaki farklar:



Sellüler (PrPc)



Patojen (PrPSc)



Şekil



Çoğunlukla helikaldir



Düz bölgeler içerir



Yapı



Yumuşak amiloid



Sert amiloid



Proteazlara



Duyarlı



Dirençli



3.



Granüllü (GER): Ribozomlu; protein sentezi, iletiE n d o p l a z m i k mi; insanda MHC‛ler Bulunmaz retikulum Düz (DER): Glikojen, lipid ve steroid sentezi ve iletimi



Golgi cihazı



Tıpta önemli bazı bakterilerin listesi ve morfolojileri:



ER‛de sentezlenen proteinlerin glikozillenmesi (glikoprotein) ve Bulunmaz lipidlenmesi (lipoprotein); sekretuvar veziküllerin ekzositozu



Çoğalma



Mitoz



İkiye bölünerek (binary fission)



GRAM (+) DİPLOKOK: Pnömokok, enterokok, grup B streptokok



Soluma



Mitokondriyonda



Sitoplazmik membranda



GRAM (+) BASİL: Bacillus (sporlu, aerop), Clostridium (sporlu, anaerop), Mycobacterium, Actinomyces, Nocardia Corynebacterium, Listeria



5. Bakteri hücre duvarının yapısı:



GRAM (-) DİPLOKOK: Neisseria, Moraxella GRAM (-) BASİL: Enterobacteriaceae, Vibrio, Aeromonas, Campylobacter, Pseudomonas, Acinetobacter, Bacteroides, Legionella GRAM (-) KOKOBASİL: Brucella, Bordatella, Haemophilus, Francisella, Pasteurella 4. Ökaryot-prokaryot hücre farkları:



Gram pozitif ve gram negatif bakterilerin hücre duvarları LPS..…Lipopolisakkarid A …… Dış membran B …… Periplazmik aralık



156 6.



7.



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



Kapsül ve immünite: Kapsül, iyi bilinen bir virülans faktörüdür. Konakta antikapsüler antikor bulunmadıkça, fagositozu önler. Bakteri içine antimikrobiyallerin girişine ve alternatif kompleman aktivasyonuna engel olur. Pnömokoklar gibi problemli kapsül yapıları bulunduran bakterilerin fagositozu, çözümü gereken önemli bir sorundur. Bu sorunun çözümü için kurgulanmış olan fagositik hücreler, dalakta bulunan özel makrofajlardır. Bunlar tarafından tutulan kapsüllü bakteriler işlemden geçirilir. Başlatılan immünolojik süreç sonucunda opsonizasyon için gerekli olan IgG 2 yapısındaki antikorların sentezi sağlanır. Dalağı olmayan ya da cerrahi olarak çıkarılan hastalarda kapsüle spesifik IgG 2 antikor sentezi yapılamadığı için, kapsüllü bakteri infeksiyonları sıktır ve ağır seyreder. Bu nedenle, splenektomi planlanan hastalar, en kötü olasılıkla operasyondan iki hafta önce virülan pnömokok kökenlerine karşı immünize edilmelidir. Glikokaliks-slime tabaka:



• Staphylococcus epidermidis, organizmada bulunan prostetik (protez) malzemeler, invazif kateterler ve kontakt lensler gibi yabancı yüzeylere yapışır. • Streptococcus mutans gibi viridans streptokoklar ise bakterinin diş minesi ve endokartta önceki inflamasyon nedeni ile gelişmiş olan sikatrisyel doku gibi deskuame olmayan yapılara yapışmasından sorumludurlar. 8. Bakteri metabolizması: Çoğu bakteri, yaşamını sürdürebilmek için gereksinim duyduğu karbon kaynaklarını dışarıdan ya da başka canlılardan elde eder. Dış dünyadan edindikleri organik maddeleri yıkarak enerji ve yapıtaşları sağlarlar, yani dışbeslektirler (organotrof, heterotrof). İnsan patojeni bakteriler organotrofturlar. Nadir bazı bateriler ise kendi organik madde gereksinimlerini kendileri karşılayabilirler, yani kendibeslektirler (ototrof). Klamidyalarda, virüsler gibi, enerji sağlayacak metabolik etkinlikler bulunmaz. Enerjiyi konak hücreden edinirler. 9.



• D N A p I I I … Yeni DNA‛yı 5‛ → 3‛ yönünde sentezler. • Primaz … Primer RNA‛ların yapımını sağlar. • DNAp I … Görevi biten primer RNA‛yı zincirden uzaklaştırır, yerini DNA ile doldurur. • Ligaz … Okazaki segmentlerini birbirine bağlar. 10. Protein sentez inhibitörlerinin etki mekanizmaları:



10: AG: Aminoglikozid, LN: Linezolid, TE: Tetrasiklin, K:Kloramfenikol, M, L: Makrolid, Linkozamid



• Topoizomeraz II … Sarmali rahatlatır.



11. Plazmidler: Bakterilerin sitoplazmasında bulunan, çıplak (kapsidsiz), çift ipçikli DNA yapısındaki ekstrakromozomal replikonlardır. • Seks piluslarının kodlanması • Antimikrobiyallere, ağır metallere, antiseptiklere ve ultraviyole ışınlarına direnç • Toksin üretimi: - Staphylococcus aureus epidermolitik toksini - Bacillus anthracis toksinleri - Tetanospazmin - Enterotoksijenik Escherichia coli (ETEC) toksinleri • Escherichia coli‛de kapsül yapımı • Hemolizin, koagülaz, üreaz ve proteaz enzimlerinin yapımı • Metabolik etkinliklerin değiştirilmesi • Stafilokoklarda boya maddesi üretimi • A grubu streptokoklarda fimbrial M proteini üretimi



• DNA helikaz … İki sarmal arasına girer, açık tutar.



12. Bakteriyosin: Bazı bakteri türlerince, aynı ortamda



DNA sentezinde rol alan başlıca enzimler ve etkinlikleri:



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



yaşamakta olan diğer türden bakterileri öldürmek amacı ile salınan enzim ya da toksin yapısındaki maddelerdir. 13. Bakteriyofajlar: Kapsidlidir. Ekzotoksin kodlar. 14. Transpozonlar: Aynı bakteri içindeki replikonlar arasında gen aktarımı yapabilen, lineer, çift zincirli DNA parçalarıdır (sıçrayan genler). Replikon değildirler. Replikonlar aracılığı ile çoğul antimikrobiyal direnç genlerini veya toksin ve enzim salgılattırıcı genleri başka bir bakteriye taşıyabilirler. 15. Genetik aktarım: • Transformasyon: Aracısız gen transferidir. • Transdüksiyon: Bakteriyofajla gen transferidir. • Konjugasyon: Seks pilusları aracılığı ile yapılan gen transferidir; - F+ hücreden konjugasyon: Alıcı da F+ olur. - F‛ hücreden konjugasyon: Alıcı da F‛ olur. - Hfr hücreden konjugasyon: Alıcıya sadece bakteri genleri geçer; F plazmidi geçmez, Folmayı sürdürür. 16. Sepsis: İnfeksiyon nedeniyle gelişmiş olan kontrolsüz proinflamatuvar sitokin (TNF-α, IL-1β, IL-6, IL-8) salınımı ve anti-inflamatuvar sitokinlerin (TGF-β, IL10, IL-4, IL-13) bunu engelleyememesi nedeniyle meydana gelen postkapiller venül hasarıdır. Ana patoloji; endotoksin gibi bakteri ürünlerinin plazma enzimatik sistemlerini (kompleman, koagülasyon ve fibrinolitik sistemler vb.) ve makrofajları uyarmasıdır. • Sepsis tanımı altındaki bir hastada AKB düşmüş ise; bir saatlik sıvı replasmanı (> 500 mL serum fizyolojik) ile normal sınırlarda tutulabiliyor ise ağır sepsis söz konusudur. • Buna rağmen, AKB halen düşük ise ve vazopressörler ile normal sınırlarda tutulabiliyor ise septik şok tanısı konabilir. • Sıvı ve vazopressör tedavilerine rağmen AKB normal sınırlarda tutulamıyor ise ve bu durum bir saatten fazla sürüyor ise dirençli (refrakter) septik şok söz konusudur. 17. Sepsis kriterleri: • • • •



Taşipne Taşikardi Vücut ısısı değişimleri Kan lökosit sayısı değişimleridir.



18. Steilizasyon → Dezenfeksiyon: Prion → Bakteri sporları → Tbc basili → Lipid zarfsız küçük virüsler (Rotaviüs → HAV → HBV) → Mantarlar → Vejetatif bakteriler → Lipid zarflı iri virüsler. 19. Sterilizasyon yöntemlerinin pratikteki kullanımı: • Kuru hava sterilizasyonu: Pasteur fırınında (sterilizatör); cam eşyaların, cerrahi metal veya pamuklu aletlerin sterilizasyonu için 1700C‛da 1 saat, 1600C‛da 2 saat, 1500C‛da 2.5 saat tutulmalıdır. • Otoklav sterilizasyonu: Besiyerlerinin; 1150C‛da 30 dakikada, 1210C‛da en az 15 dakikada sterilizasyonu sağlanır. • Kaynatma: Günlük pratikte; 1000C‛da 5-10 dakika kaynatma ile dezenfeksiyon, 30 dakika kaynatma ile sterilizasyon sağlanır. • F i l t r e l e m e : Parenteral sıvıların otoklav ile sterilizasyonunda ortamda kalan endotoksinler sorun yaratır. Bunun için önce 220 nm çaplı süzgeçlerden



157



geçirilerek bakterilerin ortamdan uzaklaştırılması sağlanır. Günümüzde ameliyathane ya da yoğun bakım ünitesi gibi özellikli bölgelerde havanın temizlenmesi amacı ile HEPA filtreler kullanılmaktadır. • Gaz sterilizasyonu: En kullanışlı gaz, bir petrol ürünü olan etilen oksittir (C2H4O). Mikroorganizma enzimlerinin yapısını ve nükleer materyal sentezini bozarak etki gösterir. Tüm mikroorganizmaların vejetatif formlarına ve sporlara etkilidir. Isı ve kimyasallara duyarlı olan plastik, ventilatör parçaları veya biyomikroskoplar gibi değerli tıbbi maddelerin sterilizasyonunda kullanılır. • Sıvı kimyasallarla sterilizasyon: Bu amaçla H2O2, ClO2 (klor dioksid), formaldehid ve gluteraldehid kullanılır. Gluteraldehid, poliklinik koşullarında endoskopların sterilizasyonunda kullanılır. • Işın sterilizasyonu: Işınlar, mikroorganizmaları iyonize ederler, DNA sentezini bozarlar. Bu amaçla UV, γ ve β ışınları kullanılır. İyonize radyasyon (ör. kobalt 60 γ ışınları) serum setleri, katgütler, parenteral kateterler, enjektörler ve cerrahi eldivenlerin sterilizasyonunda rutinleştirilmiştir. Ultraviyole ışınları ise boş hasta odalarının, ameliyathanelerin ve steril çalışılması gereken laboratuvarların sterilizasyonu amacı ile kullanılmaktadır. 20. S t e r i l i z a s y o n u n d e n e t l e n m e s i n d e b i y o l o j i k indikatörler: Sterilizasyonun kontrolünde en güvenilir yöntem, biyolojik indikatör kullanımıdır. Bu amaçla; sporları yüksek ısılara dirençli olan bakteriler seçilir. Etilen oksid ile yapılan gaz sterilizasyonu ve kuru hava sterilizasyonu için kuru havaya en dirençli bakteri olan Bacillus subtilis, otoklav ile sterilizasyonun kontrolü için ise Bacillus stearothermophilus bakterileri kullanılır.



BAKTERİYOLOJİ 21. Enterobacteriaceae: Gram ve oksidaz (-); glukoz ve katalaz (+); Shigella ve Klebsiella hariç hareketli; Escherichia coli, Klebsiella ve Enterobacter hariç laktoz (-). 22. Somatik antijen: Polisakkarid, B lenfositin direkt antikor (IgM) yanıtı, aktif infeksiyon. 23. H flajella antijeni: Protein, flajellin subünitleri, IgG yanıtı, eski-geçirilmiş infeksiyon. 24. Vi Antikoru: Salmonella taşıyıcılığı. 25. E.coli: K1 Ag ... Yenidoğan menenjiti, sepsis, ÜSİ ve kolesistitin en sık nedeni, ETEC ... Turist ishali, EHEC ... Hemorajik ishal+TTP+Hemolitik Üremik Sendrom, EPEC ... İntimin, aktin … Dokun-dök, EIEC ... Basilli dizanteri. 26. Shigella: İnsan bakterisi, Shiga (Grup A) ... Enteronöro-ekzotoksin, en az bakteri ile bulaş, kanlı-mukuslucerahatli kolit, sola kayma. HÜS etkeni. 27. Salmonella: S.typhi-paratyphi‛ler insanda enterik ateş, diğerleri kolit-bakteriyemi; orak hüc.anemide osteomiyelit, enterik ateşte lökopeni, diskordans, dikrotizm, endotoksemi, taş roze; kolitte ateş, lökositoz. 28. Klebsiella: Kapsüllü, laktoz (+), hareketsiz, diyabet, Friedlander kaviter pnömonisi.



158



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



erişkinde dizanteriform ishal. Guillain-Barré Sendromunun en sık nedeni; diğerleri mikoplazmoz, herpesvirüsler, cerrahi, influenza aşısı.



29. Proteus: Halka ile buğu gibi üreme, lağım kokusu, idrar alkalileşmesi, sitruvid (MgNH4PO4) taşı. 30. Yersinia: Y.pestis... Veba-endotoksemi, Y. enterocolitica... Soğukta üreyebilir, önce ishal, mezanter lenfadenit, bakteriyemi; sonra Reiter S., H-Schönlein Purpurası.



ENTERİK BAKTERİ



Escherichia coli



NEDEN OLDUĞU KLİNİK TABLOLAR Enterik: ETEC (turist ishali), EIEC (basilli dizanteri), EHEC (hemorajik kolit, HÜS, trombositopeni), EPEC (süt çocuğu ozmotik ishalleri), EAEC (turist ishali). Ekstra-intestinal:Üriner infeksiyon, kolesistit, yenidoğan menenjiti, hastane infeksiyonu, spontan bakteriyel peritonit.



Shigella türleri



Basilli dizanteri, nörolojik tablo (çocukta konvülsif ishal).



Salmonella türleri



Kolit ve bakteriyemi (non-tifoidal etkenler), enterik ateş (tifoidal etkenler), safra kesesi ve GİS lümeni taşıyıcılığı (tüm etkenler, en çok tifoda).



Klebsiella pneumoniae



Daima ekstra-intestinal fırsatçı hastane infeksiyonları; kaviter pnömoniler (Friedlander), üriner infeksiyon, ventilatöre bağlı pnömoniler, kateter infeksiyonları.



Serratia marcescens



Sorunlu hastane infeksiyonları; katetere bağlı üriner infeksiyonlar, yara ve pulmoner İnfeksiyonlar.



Proteus türleri



Üriner infeksiyon, infeksiyon (sitruvid) taşları. Y.pestis: Veba (bubonik, çok ağır sepsis ve pnömoni).



Yersinia türleri



Y.enterocolitica: Enterokolit, mezanter lenfadenit, romatolojik komplikasyonlar. Y.pseudotuberculosis: Mezanter lenfadenit.



31. Oksidaz (+) basiller: Vibrio, Campylobacter, Pseudomonas, Burkholderia, Brucella, Legionella vb. 32. V.cholerae: Sadece insanda, ekzotoksini ile cAMP artışı, sıvı ve elektrolit kaybı, kuruma hastalığı, APS. 33. V.parahaemolyticus: Tuzcul, deniz hayvanı, invazif kanlı ishal-kolit. 34. V.vulnificus: Balık kılçığı batması, yara infeksiyonu, sepsis, kronik karaciğer hastasında ağır sepsis; deniz ürünü ile en çok ölüm nedeni. 35. Campylobacter: Karbonhidratları kullanmaz, a.a. ile beslenir, martı kanadı-S şeklinde bakteri. 36. C.jejuni: Hayvansal ürün ile bulaş, çocuk ve genç



37. H.pylori: Üreaz (+), Clo testi, infektif gastrit, mide ülseri, üre-solunum testi. 38. H.influenzae: Üç menenjit bakterisinden biri (Hib), kapsüllü, IgA1 proteaz, LOS, fakültatif anaerop, X (hemin) ve V (NAD, NADP) faktör bulunduran besiyeri (çikolatamsı agar, kanlı agarda S.aureus-süt anne), 2 ay6 yaş arası menenjit, septik artrit; kapsülsüz kökenler otitis media‛da ikinci, KOAH akut alevlenmede birinci etken, ampisilin+sülbaktam, 3.kuşak sefalosporin. 39. H.ducreyi: Ulcus molle, ağrılı genital ülser (şankır), sonra fistülleşen inguinal LAP.



Hastalık



Ülser Özelliği



Ülser Sayısı



Ülserde Ağrı



LAP



Sifiliz



Sert kenarlı Tek



Ağrısız



Ağrısız



Şankroid



Krater tarzında



Bir/ birkaç



Çok ağrılı



Ağrılı



Donovanyoz



Kırmızı, genişleyen



Çok



Ağrısız



Genelde yok



LGV



Yüzeyel



Tek



Ağrısız



Ağrılı



Genital herpes



Kenarları girintiçıkıntılı



Birden çok



Ağrılı



Ağrılı



40. P. multocida: Köpek-kedi ağız florası, ısırıkta yara infeksiyonu; diğer etken Staphylococcus aureus, tedavide ampisilin+sülbaktam. 41.Brucella: Gram negatif kokobasil, intrasellüler, mikroaerofil (B.abortus), hayvan ürünü ile bulaş, hayvan plasentası-memede eritritol, en ağır B.melitensis, akşam ondülan ateş, gece terlemesi, artralji, artrit (sakroiliak, diz-dirsek), SMG, kronik olguda psikiyatrik



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



bozukluklar, Wright, Rose-Bengal, normokrom anemi, rifampisin+doksisiklin ya da streptomisin+doksisiklin, en sık eklem komplikasyonları. 42.B. pertussis: Solunum yolu siliyer epiteline filamantöz hemaglütinin ile yapışır, hastalık tablosu ekzotoksinlere bağlı; pertussijen ... Lenfositoz, sekresyon artışı, ödem, kataral dönem belirtileri; trakeal sitotoksin ... Siliyer paralizi, kentöz öksürük, hipoksik ensefalopati, hemorajiler, süperinfeksiyon gelişimine zemin, uzun seyir; bakteri aşısı pirojenik. 43.F. tularensis: Hayvandan yaraya, en az bakteri ile yara ve akciğer infeksiyonu, en sık ülseroglandüler, süpüratif lenfadenit. 44.P. aeruginosa: Karbonhidrat fermentasyonu yok, oksidasyonu var, IMVIC (-), elastaz (damarda), ekzotoksin-A (EF-2 inhibisyonu), fosfolipaz C (lipid, lesitin); hastanede sepsis, IVIB‛de sağ endokarditservikal osteomiyelit, DM‛de eksternal otit-ektima, KOAH‛da nekrotizan pnömoni, antibiyotik ve antiseptik direnci; seftazidim, kinolon, imipenem.



Sonrası: 1. 2. 3. 4.



Pseudomonas aeruginosa Staphylococcus aureus Burkholderia cepacia Mycobacterium avium-intracellulare



RİSK FAKTÖRÜ-ETKEN İLİŞKİSİ • Yabancı cisim varlığı:



• Üriner kateter: Ø Escherichia coli Ø Klebsiella pneumoniae Ø Candida türleri Ø Acinetobacter türleri Ø Pseudomonas aeruginosa Ø Serratia marcescens Ø Streptococcus pneumoniae Ø Haemophilus influenzae Ø Neisseria meningitidis



Psödomonal Hastalıklar Bakteriyemi ve sepsis (hastanede, malignitelilerde, nötropeniklerde) Sağ kalp endokarditleri (IV ilaç bağımlıları) Trakeobronşit ve nekrotizan bronkopnömoni (KOAH, kistik fibroz) Kronik veya malign eksternal otit (diyabetiklerde fazla), kronik otitis media Ektima gangrenozum (diyabetiklerde fazla), yara ve yanık infeksiyonları Üriner sistem, GİS ve MSS infeksiyonları (hastanede manipülasyon) Osteomiyelit (IV ilaç bağımlıları)



KİSTİK FİBROZLU HASTALARDA PNÖMONİK ATAKLARDAN SORUMLU MİKROORGANİZMA SIRALAMASI İlk 2 yaş: 1. Staphylococcus aureus 2. Haemophilus influenzae



• İmmünsüpresyon:



İntravenöz kateter, ventriküloperitoneal şantlar, prostetik kalp kapakları gibi yabancı cisim varlığında şu etkenler düşünülür; Ø Staphylocuccus epidermidis Ø Staphylocuccus aureus Ø Propionibacterium acnes Ø Aspergillus türleri • Ø Candida albicans



• Splenektomi:



Pseudomonas aeruginosa‛nın bazı önemli virülans faktörlerinin etkisi



159



• Diabetes mellitus: Ø Staphylococcus aureus Ø Candida albicans Ø Pseudomonas aeruginosa



• Alkolizm: Ø Streptococcus pneumoniae Ø Klebsiella pneumoniae



• Kortizon kullanımı: Ø Staphylococcus aureus Ø Staphylococcus epidermidis Ø Mycobacterium tuberculosis Ø Mantarlar



• Yanıklar: Ø Pseudomonas aeruginosa



• Hematoproliferatif hastalıklar: Ø Cryptococcus neoformans Ø Varicella zoster virüs Ø Listeria monocytogenes



Ø Ø Ø Ø Ø Ø Ø Ø Ø Ø



Nocardia asteroides Mikobakteriler Aspergillus türleri Candida albicans Toxoplasma gondii Pneumocystis carinii Herpes simplex virüs Varicella zoster virüs Sitomegalovirüs Difteroid basiller



Ventilatör tedavisi: Ø Pseudomonas aeruginosa Ø Staphylococcus aureus (özellikle MRSA) Ø Klebsiella pneumoniae Ø Acinetobacter baumannii



• Granülositopeni: Ø Bakteri: ü Stafilokoklar (koagülaz negatif) ü Viridans streptokoklar ü Staphylococcus aureus ü Diğer streptokoklar ü Enterokoklar ü Escherichia coli ü Pseudomonas aeruginosa ü Klebsiella pneumoniae ü Stenotrophomonas maltophilia ü Legionella türleri ü Bacteroides türleri ü Propionibacterium Ø Mantar: ü Candida türleri ü Aspergillus türleri Ø Virüs: ü Herpes simplex virüs ü Varicella zoster virüs Ø Parazit: ü Strongyloides stercoralis



160



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



52: Atipik Pnömonilerin Özellikleri ve Sorumlu Etkenler Yakınmalar Ateş Halsizlik Öksürük Baş ağrısı Boğaz ağrısı* Ses kısıklığı Balgam (nadir) Dispne (nadir) Yan ağrısı (nadir)



Fizik muayene bulguları Ateş ( 50 yaş



Sefotaksim veya Seftriakson + Ampisilin + Vankomisin



Meropenem + Ko-trimoksazol



55.Stafilokok: Katalaz (+) (streptokoklardan farkı), üzüm salkımı, polisakkarit kapsül; protein-A ... Fc ile bağlanıp antifagositik etki; β-laktamaz sentezi, MRSA‛da ise PBP değişimi ile direnç gelişimi. 56.S.aureus: Koagülaz (+), β-hemoliz, sarı-pembe koloni, mannitolü parçalar, novobiosine duyarlı, enterotoksin-A ... Kısa inkübasyon-bulantı-kusma-besin zehirlenmesi; tüm toksinler süperantijen; entotoksin-B ... Toksik



Staphylococcus aureus protein-A tabakasının antifagositik özelliği 57. S.epidermidis: Slime tabakası, yabancı metal-plastik yüzeyler, prostetik kapak (erken dönemde en sık) endokarditi. 58. S.saprophyticus: Novobiosin direnci, genç-yeni evli bayanlarda sistit, üriner infeksiyon.



162



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



65: TONSİLLİTLERİN AYIRICI TANISI Ateş



Farinks/Klinik



LAP



Damak peteşisi



Kan lökositi



Streptokoksik



Çok yüksek



Hiperemik, noktavi eksüda



Ön servikal, tek tek



Var



Nötrofilik lökositoz



Difteri



Genelde subfebril



Tonsillayı aşan psödomembran



Konglomere, Bull neck



Yok



Belirleyici özellik yok



EBV mononükleoz



Değişken, yüksek



Çok şiş ve çok ağrılı, gribeyaz membranlar



Konglomere



Var



Atipik lenfositoz, lökositoz



Adenoviral



Orta düzeyde



Membranlı; ek olarak konjunktivit, rinore, öksürük



Belirleyici değil



Var



Lökopeni, lenfositoz



Rubella



Subfebril



Farenjit yok; cilt döküntüleri



Konglomere, Theodor arazı



Var, Forscheimer



Lökopeni, lenfositoz



Rubeola



Yüksek



Enantemler, Koplik lekeleri



Belirleyici değil



Yok



Lökopeni, lenfositoz



Hodgkin lenfoması



Dalgalı, Pel-Epstein



Konglomere, lastik kıvamlı



Yok



Değişken, yanıltıcı



Farenjit yok



S. S. S. aureus epidermidis saprophyticus Koagülaz pozitifliği



Evet



Hayır



Hayır



Mannitolü parçalama



Evet



Hayır



Hayır



Protein-A içerme



Evet



Hayır



Hayır



Kanlı agarda β hemoliz



Evet



Hayır



Hayır



Novobiyosine duyarlılık



Evet



Evet



Hayır



Fakültatif anaerop üreme



Evet



Evet



Hayır



Streptococcus pyogenes hücre duvarının yapısı



59.Streptokok: Katalaz (-) (stafiolokoktan farkı), zincir; A, C, G ... ASO (+), farenjit, ARA-AGN, kızıl. A grubu ... Basitrasin, B grubu ... CAMP-hippurat, D grubu... Eskulin (tuzda ürerse enterokok).



61. ARA: AGBHS M3, M18 kapsül, sitoplazma zarı ve M fimbriası (farenjit) ... Miyokard, sinovya, MSS‛ye (subtalamik merkezlere ve kaudat nükleusa) karşı antikorlar.



60.S.pyogenes (A grubu): Kapsül hyaluronik asid, Basitrasin duyarlılığı, M fimbriası var ise hastalık, LTA ... Yapışma, streptokinaz ... Emboli tedavisi (TPA), hyalüronidaz ... Yayılma faktörü, eritrojenik toksin ... Pirojenik, streptokok toksik şok ... Ciddi cilt infeksiyonu, bakteriyemi (stafilokoksikten farkı).



6 2 . A G N : AGBHS M49, M57 sitoplazma zarı (cilt infeksiyonu) ... Glomerül bazal membranı. CGBHS ve GGBHS sitoplazma zarı (farenjit) ... Glomerül bazal membranı. 63. Streptokoksik miyozit: Nekrotizan fasiitten farklı olarak cilt ve cilt altı dokularını tutmayan, geniş adale nekrozları ile kendini gösteren ve gazlı gangrene benzeyen nadir bir tablodur. Sıklıkla ve erken dönemde bakteriyemi, sepsis ve streptokoksik TSS tablosuna ilerler. Mortalitesi oldukça yüksek (%80-100) bir hastalıktır. 64. S. agalactiae (B grubu): CAMP testi (+), hippurat hidrolizi, vajinal taşıyıcılık, yenidoğan menenjiti, bakteriyemi, septik artrit; kapsülü siyalik asiti. 65. D Grubu BHS: Eskulin hidrolizi, enterokok ... %6.5 NaCl‛de ürer, E.faecalis, E.faecium, sefalosporinlere dirençlidir. Non-enterokoklar ... %6.5 NaCl‛de üremez, S.bovis, kolon kanserinde endokardit etkeni.



Streptococcus pyogenes hücre duvarının yapısı



163



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



AKUT ROMATİZMAL ATEŞ SONRASI PROFİLAKSİ •











İlk atakta kardit yok ise: Son akut romatizmal ateş atağından sonra en az 5 yıl veya en azından 21 yaşına kadar 3-4 haftada bir benzatin penisilin-G profilaksisi uygulanması önerilmektedir. Üç haftada bir yapılan uygulama dört haftaya göre daha güvenlidir. İlk atakta kardit olmuş, rezidüel kapak hastalığı yok ise: Son akut romatizmal ateş atağından sonra en az 10 yıl veya en azından 25 yaşına kadar (bazen daha uzun), 3-4 haftada bir benzatin penisilin-G profilaksisi uygulanması önerilmektedir. İlk atakta kardit olmuş, rezidüel kapak hastalığı var ise: Düşük risk gruplarına benzatin penisilin-G profilaksisi, son akut romatizmal ateş atağından sonra en az 10 yıl ve en azından 40 yaşına kadar sürdürülmelidir. Bu olgulara ayrıca her riskli cerrahi girişim öncesinde infektif endokardit profilaksisi uygulanmalıdır. Öğretmenlik ve bakımevi personelliği gibi yüksek kontaminasyon riski taşıyan meslek gruplarında sekonder profilaksi ömür boyudur.



66. Viridans streptokoklar: Glukokaliks (dişe yapışma); periodontal cerrahi ile endokardit (hasarlı doğal kapakta fazla).



Temiz Küçük Yara Aşı Anamnezi Üç dozdan az, kuşkulu Tamamlamış / en az 3 aşı yapılmış/ sürüyor



Kirli Tetanojen Yara



Aşı



THIG



Aşı



THIG



+



-



+



+



-



Son 5 yıldan fazla aşısız ise yap, aşılı ise yapma



-



Son 10 yıldır aşısız ise yap, aşılı ise yapma



71. C.botulinum: Subterminal sporlu; ekzotoksini ısıya dirençli, adelede asetil kolin deşarjını önler; ağız kuruluğu ile başlar; nörolojik belirtiler gözden başlar, dessendan ilerleyen paraliziler; ateş, ishal, bilinç sorunu yok; antitoksin hayat kurtarır. 72. C.perfringens: Tek hareketsiz; yarada Lesitinaz-C (α toksin) ile kan ve doku hücrelerini parçalar (hemoliz, nekroz); H2S ile yarada pis koku, krepitasyon; yara sürüntüsünde lökosit yok; debridman + metronidazol + hiperbarik oksijen.



67. S.pneumoniae (pnömokok): Üç menenjit bakterisinden biri; s.IgA1 proteaz, mum gibi diplokok, safrada erime, inülin hidrolizi, optokin duyarlılığı, 1. Toplumdan edinilmiş pnömoni (lober pnömoni); kapsüllü (splenektomide aşı); erişkin sinüzit ve otiti, tekrarlayan menenjitte 1.; subdural effüzyon ile nörolojik belirtili ağır tablo. 68. B.anthracis: Aerop, hareketsiz, gram pozitif, santral sporlu (ARB), bambu kamışı, ondüle saç, ekzotoksinleri (PA+EF+LF) ile ağrısız yara (kara kabuk), ödem (veziküllü); en ağır sepsis, gastroenterit, pnömoni.



Gazlı gangrende acil laboratuvar tanı



Şarbon yarasının özellikleri 69. B.cereus: Emetik (ısıya dirençli toksin, yemekte toksin) ve enterit (ısıya duyarlı toksin, yemekte bakteri); keratit, panoftalmi. 70. C.tetani: Terminal spor, davul tokmağı, hareketli; tetanojen yarada ekzotoksin salımı (tetanospazmin); spinal kordda glisin blokajı ile sürekli kasılı kalma; trismus ilk ve en uzun; risus sardonicus, opistotonus; ateş yok; sefalikte felç; geç olguya yara temizliği+THI G+aşı+metronidazol, yenidoğanda THIG hayat kurtarıcı; tetanoz geliştiğinde uyutma, gereğinde nöromusküler kavşak blokerleri (atrakuryum, cis-atrakuryum vb.), epidural santral etkili kas gevşetici (baklofen, GABAB aktivatörü); daha sonra yara bakımı.



73. C.difficile: Oral antibiyotik ile tüm bakteriler baskılanır, bırakınca en hızlı C.difficile ürer; CdA (tutunma), CdB (sitopati) ile barsak lezyonları; dışkıda toksin gösterilir; metronidazol, ağır olguda oral vankomisin. 74. Bacteroides: Diyafragma üstü … Non-fragilis … Peptostreptokok ve fuziform bakterilerle birlikte spontan beyin ve akciğer apseleri. Diyafragma altı … B.fragilis grubu … Barsak operasyonu sonrası batın içi ve metastatik apseler. 75. B.fragilis: Gram negatif, ancak LPS farklı, endotoksin aktivitesi çok az; en çok yumuşak doku infeksiyonu yapan anaerop; en sık anaerop sepsis nedeni (hafif); batın operasyonu/travması sonrası apselerde en sık etken. 76. F. nucleatum: İğsi, gram negatif, endotoksini var; bakımsız oral flora; Plaut-Vincent anjini, ülserli stomatit ve jinjivit, noma. 77. Actinomyces: Anaerop, normal orofarinks, GİS, dişi genital florası; koloniler filamansı, hif gibi; tiyoglukolatlı buyyon; fistüllü lezyonlar, akıntıda sarı granüller; en sık çürük dişten kaynaklanan servikofasiyal tip, diğerleri torasik, abdominal, pelvik (RİA); tedavisi β-laktamlı antibiyotik.



164



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



78. Nocardia: Aerop, ARB (+), hif gibi saçaklı koloni; miçetom, akciğerde yalancı tbc lezyonları, kotrimoksazol.



89. Rickettsia: Zorunlu hücre içi bakterisi; Coxiella hariç artropod bulaşı, vaskülit, döküntü, WF (+), fosfolipaz A.



79.T.whppelii: Whipple hastalığının etkeni; ince barsak lamina propria makrofajlarının infeksiyonu, subtotal villöz atrofi, malabsorbsiyon, PAS boyama ile tanı konur, ko-trimoksazol.



90. R.prowazekii: Vaskülit (endarterit-Fraenkel nodülleri), kronik ... Brill-Zinser (WF -), tetrasiklin/doksisiklin kullanılır. Sülfonamid kontrendike.



80. C.diphtheriae: Topuz ... Babes-Ernst, Polifosfat granülleri, enerji deposu, Albert-Neisser boyası; Loeffler serumu ve MM; lizojen ise ve demir az ise ekzotoksin salgılar, EF-2 inh.; lokal etki ... Tonsillayı aşan membran, genel etki ... Miyokardda yağlı dejenerasyon (2.hafta), felçler (3.hafta palatum, 5. hafta akomodasyon, 7.hafta sinir); kesin tanı toksin salgısının belirlenmesi; antitoksin hayat kurtarıcıdır. 81. L.monocytogenes: Gram pozitif kokobasil, soğukta üreme; süt-peynir bulaşı; listeriolizin ile MA fagozomunun parçalanması; fötusta granulomatosis infantiseptica; yenidoğan, HIV infeksiyonlu ve yaşlıda menenjit; sefalosporine dirençli; tedavide penisilin. 82. Mycobacterium: Tbc basil kompleksi ... M.tuberculosis (Niasin pozitif), M.bovis (BCG, GİS tbc), africanum; atipik M.avium-intracellulare (AIDS); hüc.duv.%60 lipid; mikolik asit ... ARB, kord ... Antifagositik, fosfolipid ... Kazeifikasyon nekrozu; Wax-D ... Tip IV ADR; aeroptur (pO2 >130 mmHg).



91. R.typhi (R.mooseri): Endemik-fare tifüsü, NeilMooser, hafif form, çapraz bağışıklık. 92. C. burnetii: Direkt bulaş; vaskülit yok, döküntü yok; fagozomda ürer, fiziksel etmene ve pastörizasyona dirençli; atipik pnömoni (şiddetli retroorbital ağrı, hepatosplenomegali, hiler LAP) ve kronik fatal kardit etkeni. 93. Chlamydia: Gram (-) duvarda murein yok, lizozimden etkilenmez, kolumner epitelde infeksiyon; enerji paraziti; elemanter cisimcik (en küçük, bulaştırıcı); inisyal cisim (bölünen); C.trachomatis (A, B, Ba, C) trahom, üst palpebral konjunktivit, pannus; (D...K) CTBH (erişkin inklüzyonlu konjunktivit, alt palpebra, NGU); (L1,2,3) LGV; C.psittaci ... Psittakoz; C.pneumoniae (TWAR) ... atipik pnömoni, ateromda üreme ile ateroskleroz, miyokard infarktüsü.



83. Tüberküloz: • Karşılaşmış: Karşılaşma yerinde nodül. • Karşılaşmamış, immatür: Miliyer tbc • Karşılaşmamış, matür: Primer … Ghon odağı + Hiler LAP; sekonder (reaktivasyon) en çok Simon odağında; akciğer dışında en çok lenf nodülünde. 84. M.leprae: Soğuk dokularda (periferik sinir ve elyüz gibi açık ciltte) ürer, besiyerinde üretilemez, asidorezistandır, saman balyası; tüberküloidde (hücresel iyi) basil yok, cilt testi (+), tek taraflı nörit, 1 ay dapson+RMP, 5 ay dapson; lepromatözde yaygın, arslan yüzü, 5 yıl dapson+klofazimin, aylık RMP. 85. T.pallidum: Üretilemez, uzun süreli Giemsa ile gümüşleme; edinsel (şankır, rozeol bulaştırır, gom bulaştırmaz); konjenital (ilk üç ayda abortus, canlı bebekte kanlı rinit, HSMG, döküntü) atlatılmış ise okul çağında kronik lezyon (Hutchinson dişleri, Socrates burnu, periostit-kılıç kını tibia); non-treponemal testlerle (VDRL, RPR) tarama, tedavi izlenmesi ve nörosifiliz tanısı; ilk (+) Ab ... FTA ABS. 86. B.recurrentis: Kolay ürer, boyanır; bit-kene; IgM .. MSS‛ye kaçış .. Ag değişimleri ... tekrarlayan ateş; ateşsiz dönemde doksisiklin. 87. B.burgdorferi: Ixodes kenesi; Lyme hast.; ECM ... Menenjit-Miyo/perikardit ... Artrit; tanı seroloji; penisilin, ampisilin. 88. L.interrogans: L.icterohaemorrhagiae ... Weil hastalığı; fare idrarı, sağlam ciltten giriş, bakteriyemi (ateş), karaciğere (nekroz, ikter), bakteriyemi (ateş), tübüler nekroz, ABY), aseptik (immün kompleks) menenjit; lökositoz, nötrofili, penisilin. L.gryppotyphosa … Anikterik leptospiroz.



Klamidyaların çoğalması 94. Mycoplasma: Duvarı yok, sitop. zarda sterol ... nöral komplikasyonlar, serbest yaşayan en küçük mikroorganizma, sahanda pişmiş yumurta; Mycoplasma pneumoniae ... solunum epiteli yüzeyinde özel uzantısı ile epitele tutunarak ürer, atipik pnömoni (bronşiyoler düzeyde), yaz ayında en sık pnömoni, 2.toplumdan edinilmiş pnömoni etkeni, 5-30 yaş hastalığı, ev içi bulaş, soğuk aglütinasyon, makrolid; Ureaplasma urealyticum ... T-mikoplazma, üreaz, üriner infeksiyon.



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



PARAZİTOLOJİ BULAŞ YOLU Artropod



PROTOZOON



95. PROTOZOA: Anaerop üremeye adapte olmuş; aerop olan Naegleria ve Acanthamoeba dışındaki amiplerde mitokondriyon ve golgi cihazı yok.



YAPTIĞI HASTALIK



Plasmodium türleri



Sıtma (hepatit, eritrosit infeksiyonu)



Babesia microti



Babesiyoz (eritrosit infeksiyonu, anemi)



Leishmania donovani



Kala-Azar (RES işgali)



Trypanosoma cruzi



Chagas (göz, GİS patolojisi, miyokardit)



Entamoeba histolytica



Amibiyaz (dizanteri, organ apseleri)



Giardia intestinalis



Giardiyaz (duodenuma yerleşim, yağlı ishal)



Cryptosporidium parvum



İmmün yetmezliklilerde kronik ishal



Toxoplasma gondii (kedi dışkısı)



Doku-organ kistleri, AIDS‛te ensefalit



Balantidium coli



Nadiren kolit



Seksüel



Trichomonas vaginalis



Vajinit



Diğer



Naegleria fowlerii (havuz)



Kanlı-cerahatli menenjit



Acanthamoeba türleri (kirli su)



Kirli lens keratiti



Toxoplasma gondii (organ nakli)



Doku-organ kistleri, AIDS‛te ensefalit



Fekaloral



165



96. Plasmodium: P.vivax en yaygını; insana dişi anofelden sporozoit ile bulaşırlar, P.vivax ve P.ovale‛de hipnozoit, primakin tedavisi gerekli. P.vivax ve ovale retikülositi, P.malariae erişkin eritrositi, P.falciparum hepsini tutar; P.ovale‛nin ring formu, diğerlerinin amiboid (genç trofozoit) formundan itibaren sitoplazmik granüller (hematin, hemozoin); P.falciparum eritrosit yüzeyini bozarak visseral damar (postkapiller venül) endoteline yapışır, komplikasyonlar bu nedenledir; periferik kanda sadece walkman kulaklığı gibi görünen çift nükleuslu ring formu ve muz şeklinde gametosit; parazit kana dökülünce titreme (yaymada olgun şizont), ateş en yüksekken yaymada ring formu; kalın damla ile tanı, periferik yayma ile tür tayini; hipnozoit ve Plasmodium falciparum gametositleri için primakin, eritrosit formları için klorokin.



Plasmodium türlerinin evrimi 97.Babesia: Ixodid kenelerle bulaş, direkt eritrosit infeksiyonu; splenektomizelerde ağır seyir; klindamisin tedavisi.



Leishmania donovani evrimi



166



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



98. Toxoplasma: Konağı kedigiller; kedi dışkısı ile sporokistsporozoit ile, doku kistli hayvanın çiğ etinin yenmesi halinde bradizoit içeren doku kistleri ile bulaş; kas, beyin ve gözde doku kistleri; konjenital infeksiyonda gebelik yaşı arttıkça malformasyon azalır, bulaş riski artar; fötusa 2. üç aydaki bulaşta serebral kalsifikasyon, hidrosefali, bilateral koriyoretinit; erişkinde en sık form belirtisiz, klinik veren formu lenfadenit; immün yetmezliklide (AIDS) ensefalit; periferik yaymada monosit içinde görülür, normal erişkinde tedavi gerekmez; visseral/oküler formda pirimetamin+ sülfadiazin+folinik asit.



100.Trypanosoma cruzi: Chagas etkeni; kene dışkısından göze bulaş, chagoma; otonom pleksus dejenerasyonu; en çok kalbi etkiler (miyokardit, dilate kardiyomiyopati, ölüm); megakolon, megaözofagus; ksenodiagnoz; nifurtimoks.



Gebelerde toksoplazmoz tedavisi: •



Gebede akut toksoplazmoz saptanmış, fötal infeksiyon yok: Fötusun infeksiyondan korunması için spiramisin kullanılır. Fötusu %60 korur.







Gebede akut toksoplazmoz saptanmış, fötal infeksiyon var: İlk 16 haftada pirimetamin kullanılamaz. Bu nedenle, intrauterin infeksiyon saptanan olgularda anneye tek başına sülfadiazin verilir. Daha geç gebelik haftalarında ise klasik üçlü tedavi uygulanabilir.



Leishmania donovani evrimi 101. Entamoeba histolytica: Matür kist ile bulaş, zimodem enzim sistemi ile hastalık tabolsu, BK lizisi ve mukozal destrüksiyon; ateşsiz, kanlı-mukuslu-cerahatsiz kolit; eritrofagositoz, dışkıda lökosit yok, barsak dışı hastalıkta antikor; beyin apsesi dışında tıbbi tedavi, barsak için tetrasiklin-eritomisin, lümen için diloksanid furoat veya paramomisin, karaciğer için klorokin. 102.Naegleria: Aerop beslenme, kist yok; sularda serbest amip; suda kamçılı, insanda amip; havuz suyundan nazal bulaş; fatal, hemorajik, pürülan menenjit. 103.Acathamoeba: Diğer serbest amip; posttravmatik/kirli lens keratiti, meningoensefalit. 104.Giardia: Kist ile bulaş; jejunumda yapışarak yer işgali, yağ emilim bozukluğu; yağlı dışkılama, IgA eksikliği ve duodenal divertikülde kronikleşme.



Toxoplasma gondii‛nin evrimi (*) Trofozoit, eritrosit hariç tüm insan hücrelerini infekte edebilir 99.Leishmania donovani: Visseral layşmanyaz etkeni; tatarcık ile leptomonas bulaşı, cilt makrofajında leishmania, RES‛e yayılım, işgal, görevlerini yaptırmama; günde iki kez ateş, dev-yumuşak-ağrısız splenomegali; pansitopeni, hiper γ-globülinemi, sedimantasyon >100 mmh, formol-jel testi, NNN besiyeri; SbV türevleri (glukantim, stiboglukonat), amfoterisin-B, allopurinol.



Antiviral



Etki



105.Balantidium: En iri ve flajellalı tek insan hastalık etkeni protozoon; ağız ve anüsü var; bazen amipli dizanteri benzeri tablo; tetrasiklin. 106.Cryptosporidium: C.parvum en sık; Isospora belli‛den küçük kistleri ARB (+); su bulaşı, barsak epiteline tutunup hücre dışı kesede üreme; normal immünitelide hafif ishal, AIDS‛de otoinfeksiyonlarla kronik ve ağır seyredebilen ishal; intestinal biyopsi; tedavi zor, paramomisin denenebilir.



Endikasyon



Yan Etki



Amantadin



Uncoating‛i önler



İnfluenza A İnfeksiyonu



Antikolinerjik (anti-parkinson)



Rimantadin



Amantadin gibi



İnfluenza A infeksiyonu



MSS ve GİS problemleri



Asiklovir



DNAp inhibisyonu, DNA terminatörü



HSV 1, 2; VZV (yaşlı, immün defektif)



Ensefalopati, reversibl nefropati, testis atrofisi



Gansiklovir



CMV‛de DGK ile



CMV infeksiyonları



Nötropeni, anemi, raş



Idoksuridin



Asiklovir gibi



Zona, HSV (keratit, genital)



Hepatotoksik, topikal



Asiklovir benzeri



(-) RNA ve DNA virüsleri (en geniş spektrumlu, direnç gelişimi zor); RSV pnömonisi (aerosol), kronik HCV infeksiyonu



Anemi, oral kullanım ile etki az, bilirubin ve ürik asit artar



RNA d DNAp (RT) İnhibisyonu



Retroviridae (özellikle HIV1); EBV, antiparazitik



6. haftadan soAnra granülositopeni, anemi



Ribavirin Zidovudin (AZT)



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



167



v.mesenterica superior‛a (ince barsak) yerleşir; yumurtlama reaksiyonu … Katayama Sendromu (ateş, LAP, ürtiker); yumurta irritasyonu ile S.haematobium mesane kanseri, diğer ikisi portal hipertansiyon, barsak granülomları ve polipler, eozinofili, dışkıda/idrarda dikenli yumurtalar, pirazikuantel tedavisi; P.westermani çiğ yengeç ile bulaşır, akciğer trematodu, kronik bronşit, bronşiektazi, hemoptizi, balgamda kapaklı yumurta, pirazikuantel tedavisi. 110.İntestinal nematodlar: A.lumbicoides yumurtası dış ortamda gelişir, insanda seyahatler (akciğerde Loeffler Sendromu) sonucu gastrointestinal sisteme ulaşır, en uzun nematod, serbest yaşar, tetrasiklin ile artan ileus, apandisit, tıkanma ikteri, safra ile boyalı yumurta, mebendazol, piperazin, pirantel pamoat; E.vermicularis kolona yerleşir, erişkin dişi sabaha karşı anüse gelir, selofan-bant yöntemi; A.duodenale ve N.americanus ıslak kumlardaki larvanın ciltten girmesi ile allerjik dermatit, sonra pulmoner belirtiler ve barsağa tutunması ile kanama ve demir eksikliği anemisi, mebendazol tedavisi; T.trichiura limon şekilli yumurta, baş çekuma gömülür, mental sorunlar, prolapsus ani, mebendazol.



107.Trichomonas: Cinsel ilişki ile direkt bulaş; kisti yok; vajinit ve nadir prostatit etkeni; eş tedavisi. HELMİNTLER 108.Sestodlar: Schistosoma dışında tüm sestodlar hermafrodit; Taenia saginata‛da insanda erişkin barsakta; T.solium‛da hem barsakta, hem de (yumurta infektif) dokuda; Echinococcus granulosus ve alveolaris insanda larva lezyonları (kistler); Diphyllobothrium latum ince barsakta, en uzun sestod, kapaklı yumurta, yumuşakça ve balıkta evrim, çiğ balık bulaşı, B12 vitamin yetmezliği; H.nana cüce sestod, fare dışkısı/pire/insandan insana direkt bulaşabilir, proglottid kolonda parçalanır, aile dahil herkesi uzun süreli tedavi; pirazikuantel/niklozamid. Organ sistiserkozunda pirazikuantel veya albendazol; inoperabl kist hidatikte albendazol. 109.Trematodlar: F.hepatica için insan rastlantısal konak, metaserkarya yutulunca peritonu geçerek karaciğere gelip safra yollarına, kronik irritasyon ile portal (biliyer) siroz, sistein proteaz … IL-5 yapımı … Eozinofili, tedavide niklozamid veya pirazikuantel; Schistosomalar damar içi trematodu, serkarya cildi delerek bulaşır, venöz sistemde ilerler; S.haematobium mesane, S.mansoni v.mesenterica inferior‛a (kolon), S.japonicum



Alt aile α Virüs



β Virüs



γ Virüs



Virüs



111.İntestinal ve doku nematodları: S.stercoralis dişi ve erkeği konaksız yaşayabilir, larva ciltten girer, organ seyahatleri ile gastrointestinal sisteme ulaşır, immünite sorunu (hematolojik malignitede fazla) varsa otoinokülasyon ile hiperinfeksiyon ve organ tutulumları, eozinofili gelişir, salgılar bulaştırıcıdır, tiabendazol ile tedavi edilir; T.spiralis iyi pişmemiş domuz etinin yenmesi ile doku kisti içindeki larvalar alınır, dişi barsakta, doğurduğu larvalar adalede yerleşir, larva salgıları ile vaskülit, nöropsikiyatrik problemler, miyokardit, ensefalit, tanı kas biyopsisi ile, eozinofili, erişkin form için tiabendazol tedavisi. 112.Doku nematodları: W.bancrofti sivrisinek ile (Culex pipens) bulaşır, erişkin lenf nodlarına, çiftleşme ile mikroflaryalar gece kana ve diğer lenf nodlarına, erişkinlerin irritasyonu ile lenfatik blokaj, lenfödem, eozinofili, EIA, DEK tedavisi; Loa loa geyik sineği ile bulaş, cilt altında seyahatler ile allerjik reaksiyonlar (kalabar ödemi), formülde >%50 eozinofil, DEK ve cerrahi; O.volvulus nehir sineği ile bulaş, cilt altına yerleşip gündüzleri yayılır, göz inflamasyonu, körlük, DEK, suramin, mikrofilaryalar için ivermektin; D.medinensis sudaki kopepodun yutulması ile bulaş, bağ dokusunda yerleşir, cilt altı inflamasyonu ve ülserler, çubuk ile cerrahi çıkarma ve niridazol veya metronidazol



İlk hedef



Latens



Hastalıklar



Human Herpesvirus 1 (HSV 1)



Mukoepitelyal h.



Beyin duyu gangliyonları



H. labialis, stomatit, v.d.



Human Herpesvirus 2 (HSV 2)



Mukoepitelyal h.



Sakral/lomber duyu g.



Genital infeksiyon



Human Herpesvirus 3 (VZV 1)



Mukoepitelyal h.



Torasik/beyin duyu g.



Suçiçeği zona



Human Herpesvirus 5 (CMV 1)



MNL, epitelyal h.



MNL



İnfeksiyöz mononükleöz, Kİ, PTP,



Human Herpesvirus 6 (HHV 6)



T lenfosit



T lenfosit (?)



6. hastalık



Human Herpesvirus 7 (HHV 7)



T lenfosit



T lenfosit



?



Human Herpesvirus 4 (EBV 1)



Epitelyal h.



B lenfosit



İnfeksiyöz mononükleöz



Human Herpesvirus 8 (HHV 8)



MNL



MNL



Kaposi sarkomu, B lenfosit tümörleri



168



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



ile tedavi; T.canis/cati visseral larva migrans etkeni, köpek-kedi dışkısı ile yumurta bulaşı, sıklıkla karaciğere, diğer organlara yayılıp larva lezyonları, allerjik reaksiyonlar, granülom gelişimi, eozinofili, EIA, DEK, tiabendazol ile tedavi. Ancylostoma caninum, brasiliense … Kutanöz larva migrans.



VİROLOJİ 113.Virüslerin yapısı: Hücre özelliği olmayan en basit biyolojik yapılar, aktif infektif ünite nükleik asit; akridin oranj ile çift sarmallılar sarı, tek sarmallılar kırmızı; kapsid protomer ve kapsomerden oluşur; DNA virüsleri, rubella, picorna, flavi, retrovirüsler ikozahedral; mikso ve kuduz virüsü helikal nükleokapsidli. 114.Nükleik asit: DNA virüsleri Parvovirüs hariç çift sarmallıdır; RNA virüsleri Reovirüs hariç tek sarmallıdır. 115. Zarf: Lipoprotein yapıda, bazılarında (HIV, kuduz, HBV, miksovirüs) gp çıkıntılar var; Poks ve Herpesvirüsler zarflı-etere duyarlı DNA virüsleri, HBV zarflı etere dirençli tek DNA virüsü, diğer DNA virüsleri zarfsız. Picorna, Reo ve Kalisivirüsler dışındaki RNA virüsleri zarflıdır.



RNAdRNAp; HIV‛da RNAdDNAp (RT). 120.Replikasyon bölgeleri: Poksvirüsler hariç DNA virüsleri nükleusta; HIV, kızamık ve influenza virüsleri nükleusta, diğer RNA virüsleri sitoplazmada replike olurlar. 121.Önemli inklüzyon cisimcikleri: DNA ... Cowdry-A (HSV), Guarnieri (poksvirüsler), Baykuş gözü (CMV); Negri (kuduz). 122.Antiviral ilaçlar: 1. Nükleozid analogları: Asiklovir, AZT, lamivudin, gansiklovir; nükleozidlerin şeker moleküllerindeki büyük oyun. 2. Nonnükleozid RT inhibitörleri: Nevirapin 3. Pirofosfat analoğu: Fosfonoformat (foskarnet) 4. Viral soyunmayı önleyenler (amantadin, rimantadin) 5. Proteaz inhibitörleri (sakinavir, ritonavir, indinavir) 123.Nükleozidreverse transkriptaz inhibitörleri, nükleozid analogları (NRTI): Virüsün kodladığı TK‛yı kullanırlar; virüs kaynaklı TK ile trifosforilasyon, DNA oluşumunun engellenmesi; asiklovir, ribavirin, lamivudin, gansiklovir, valasiklovir, ddI, ddA, ddC, idoksuridin. 124.Nükleozid analoğu olmayan RT inhibitörleri (NNRTI): Direkt olarak RT‛ye bağlanırlar; nevirapin AIDS‛te özellikle gebeden yenidoğana vertikal geçişi önlemede kullanılır. 125.Pirofosfat analoğu: Gansiklovire dirençli CMV infeksiyonlarında fosfonoformat (foskarnet). 126.İnterferon (IFN): α IFN ... lökosit, β IFN ... fibroblast, γ IFN ... aktive T lenfosit; özgül reseptörüne temas ettiği hücrede protein kinaz enzimi aktivasyonu ile eIF2 inhibisyonu ve 2‛ 5‛ oligoadenilat sentetaz (2‛5‛ OAS) enzimi aktivasyonu ile viral DNA sentezi için yapımı süren mRNA‛nın yıkımı; infekte hücrede MHC class I yapımının artırılması, apopitoz.



Matriks proteini bulunduran zarflı bir virüsün şematik görünümü (gp: glikoprotein) 116.Replikasyon aşamaları: •



Yapışma, penetrasyon: Zarflı … füzyon; zarfsız … endositoz.



• • • • •



Soyunma (uncoating) Erken proteinlen (enzimlerin) sentezi Viral genom sentezi Geç proteinlerin (kapsid ve peplomer) sentezi Toparlanma, giyinme (coating)







Hücreden ayrılma



117.(+) RNA kutuplu virüsler: Kendi RNA‛sını mRNA olarak kullanır; mRNA infektif; Pikornavirüsler, Togavirüsler (rubella), Flavivirüsler; enzimleri yoktur, gereğinde kullanılmak üzere enzim genlerini taşırlar. 118.(-) RNA kutuplu virüsler: Önce kendi RNAdRNAp ile (+) RNA‛ya dönüşür, sonrası aynı. 119.Replikasyon enzimleri: DNA virüsleri ... Poksvirüste DNAdRNAp, sitoplazmada replikasyon; HBV‛de RNAdDNAp (RT). RNA virüsleri ... (-) RNA‛lılarda



İnterferonun etki mekanizması 127.DNA VİRÜSLERİ: Herpes, hepadna, parvo, papova, poks, adenovirüs.



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



ADENOVİRÜSLER GRUPLAR



HASTALIKLAR



Yenidoğan



Fatal dissemine hastalık



İnfant



Nezle, farenjit



Çocuk



Akut febril farenjit Faringokonjunktival ateş Hemorajik sistit İshal Meningoensefalit



Erişkin (asker)



Akut solunum yolu infeksiyonu Pnömoni



Tüm yaş grupları



Epidemik keratokonjunktivit



İmmün yetmezlikli



Pnömoni, üriner infeksiyon Menenjit, ensefalit



128.Adenovirüs: Antijenleri: Tümünde ortak penton; insan adenovirüslerinde ortak hekzon, tipe özgül hemaglütinin niteliğinde γ Ag. Hastalıklar: Farigokonjunktival ateş (tip 3,7,14), alt-üst solunum yolu infeksiyonları, meningoensefalit, epidemik keratokonjunktivit, yüzme havuzu (akut folliküler) konjunktiviti, hemorajik sistit, ishal (invajinasyon).



Adenovirüsün yapısı ve antijenleri 129.Herpesvirüsler: HSV dışında sadece insan hücresinde replikasyon; zarftan tomurcuklanma; HSV-VZV nöronda, CMV ve HHV-8 mononükleer lökositte, EBV B lenfositte, HHV-6 ve 7 T lenfositte latens.



169



yağlanması, ensefalopati); gangliyon geniculate tutulumu ile yüz felci, dış kulakta veziküller, 8. sinir tutulumu à Rumsey-Hunt Sendromu. Pnömoni/genel durumu bozuk, yaşlı ve HIV infeksiyonlularda asiklovir tedavisi. Risk grubundaki hastalara temas sonrasında, klinik belirtiler başlamadan önce VZIG uygulanır. 132.CMV: En büyük herpesvirüs; çok yoldan bulaş, belirtisiz primer infeksiyon, mononükleer hücreler (akciğer makrofajları) ve böbrekte latens; hücresel immünite defektlide reaktivasyon. 1. Fötusa bulaş ile yenidoğanda sitomegalik inklüzyon hastalığı; ilk üç ayda, HSMG, peteşi, ensefalit, trombositopeni, gelişme geriliği, serebral kalsifikasyon, derin sensoriyal işitme kaybı. önemli konjenital anomali ve zeka geriliği nedeni. En sık konjenital infeksiyon. 2. Yenidoğanda kan transfüzyonu ile gri bebek sendromu (pnömoni). 3. Heterofil Ab (-) CMV infeksiyöz mononükleoz: Akut primer CMV infeksiyonu. Koroner by pass sonrasında; EBV mononüleoz aksine boğaz ağrısı yok, konglomere servikal LAP yok. >%10 atipik lenfositoz var. 4. T r a n s p l a n t s e n d r o m l a r ı : Böbrek, kalp transplantasyonu sonrasında 40 gün ateşi (en sık infeksiyon); hepatit+lökopeni+pnömoni=Ölüm triadı. Akciğerde fırsatçı sekonder infeksiyonlar (P.carinii, Candida) gelişir. 5. AIDS‛de CMV infeksiyonu: Terminal dönemde koriyoretinit, infeksiyöz mononükleoz, interstisyel pnömoni, GİS ülserleri (özofajit, gastrit, kolit), MSS hastalıkları ve hepatit. Gansiklovir, foskarnet etkin. 133.EBV: Orofarinks ve nazofarinks epitel hücrelerinde ve B lenfositlerde bulunan glikoprotein reseptörlere (CD21) bağlanır; İM, Burkitt lenfoması, nazofarinks Ca; EBNA ve LMP latent dönem antijenleri (LYDMA) ve EA erken dönemde infekte hücrelerce yapılır, yapısal değildir; VCA ve MA ise viral-yapısaldır. B lenfositlere yerleşimde en erken beliren antijen EBNA‛dır; supressör-sitotoksik CD8+ T lenfosit gelişir (Downey cells). EBV uyarımı ile B lenfositlerde poliklonal Ab yanıtı; trombosite nötrofile, ampisiline karşı Ab; ampisilin raşı.



130.HSV: Tip 1... yüz-göz infeksiyonları, erişkin hemorajik nekrotizan ensefaliti, trigeminal gangliyon latensi ... herpes labialis; tip 2 ... sakral-pudendal gangliyon latensi ... genital herpes rekürrensleri, erişkin benign menenjitleri; primer herpetik cilt infeksiyonları tek tek, LAP‛lı, sekonder gruplu; ekzema herpetikum çok ağır seyirli; ensefalitte tek taraflı temporal lob tutulumu, çok ağır nekroz ve sekeller, beyin biyopsisi, MRI, EEG; Tzanck testi, Cowdry-A inklüzyon cismi; asiklovir etkili. 131.VZV: Primer ... Suçiçeği, sekonder ... zona; gebeliğin 1. üç ayında infeksiyon à %10 fötal geçiş à mitozu metafazda durdurur à organ-ekstremite hipoplazileri, kortikal atrofi, koriyoretinit (konjenital Varicella Sendromu); doğuma yakın infeksiyon à infekte doğar, 1/3 ölür; VZV, İnfluenza tip B virüsleri + aspirin kullanımı à Reye Sendromu (fatal karaciğer



Epstein-Barr virüsü ve atipik lenfositlerin gelişimi 1. Konjenital ve neonatal infeksiyon: Mikrognati, katarakt, abortus.



170



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



2. İnfant-çocuk İM: Asemptomatik/abortif. 3. Genç Erişkinde İM: Ateş, servikal LAP, çok ağrılı eksüdatif farenjit (öpüşen tonsilla), SMG (frajil), HMG. 4. Nadir Tablolar: Primer infeksiyonda; Guillan-Barré S., Bell paralizisi, transvers miyelit, meningoensefalit, konvülsif ataklar, trombositopeni, nötropeni, aplazi, kronik fatigue sendromu, çocuklarda X‛e bağımlı lenfoproliferatif sendrom (hatalı T lenfosit yanıtı; yaygın karaciğer nekrozu, aplazi, lenfoma), AIDS‛te saçlı oral lökoplaki. Tanı: Rölatif/absolü lenfositoz, atipik lenfosit; trombositopeni, heterofil Ab (tümü at eritrositlerini aglütine eder, nonspesifik Ab kobay böbrek özetinde tutulur, İM‛de tutulmaz; önce kobay böbrek özetinden geçirilir, nonspesifiklerden arındırılır; sonra at KK aglütinasyonu varsa à İM. K o m p l i k a s y o n l a r : Otoimmün hemolitik anemi, trombositopeni, granülositopeni; spontan dalak rüptürü, ensefalit, menenjit, miyelit, Bell paralizisi, serebellit, transvers miyelit, kardit, pnömoni. 134.HHV-6: 6.hastalık (ekzentema subitum); 2-3 gün ateş, hırçınlık, konvülsiyon, menenjit, yeşil renkli ishal; ateş düşer omuzdan başlayan, karın cildine yayılan ekzantemler.



Ekzantema subitum



135.Poksvirüsler: En büyük, zarfı tuğla gibi, Guarnieri cisimcikleri, göbekli lezyonlar; molluscum contagiosum cilt kitleleri, aşı virüsü (vaccinia), orf, variola. 136.İnsan parvovirüsü B-19: Tek sarmal tek DNA, eritroid kök hücreler ve endotelde ürer; küçük çocukta 5.hastalık (eritema infeksiyozum) ateş, miyalji, yanakta vaskülite bağlı kelebek döküntü (tokatlanmış gibi); kronik hemolitik anemilide aplastik kriz; gebelik infeksiyonunda non-immün hidrops fötalis; erişkinde kronik artrit. 137.Papillomavirüs (HPV): Deri (tip 1-4), serviks, vulva ve penis (tip 6-11) siğilleri (kondilomata aküminata); özellikle HIV infeksiyonlularda E6 ve E7 geni ile p53 geninin sabote edilmesi à Üreme inhibisyonunun inhibisyonu à Genital kanser (tip 16 ve 18); ürediği hücrelerde koilositoz; intralezyoner IFN, 5-FU, podofilin, kriyoşirurji, TKA ile koterizasyon. 138.Polyomavirüs: BKV à Transplantlılarda üriner infeksiyonlar (hemorajik sistit), JCV à Progressif multifokal lökoensefalopati. 139.HBV: HCV ile birlikte en kanserojen virüs. 140.HBsAg: En erken (+)‛leşen Ag, anti-HBc IgM en erken (+)‛leşen ve akut infeksiyonun pencere döneminde tanısal Ab, (-) ise asla akut olamaz.



HBsAg‛nin Yapısı



Akut, iyileşen HBV infeksiyonunda pencere fazı (gri bölüm) 141.HBcAg: HBV‛nin en güçlü immünojeni, MHC-I ile hepatosit yüzeyine sunum ile lizisten sorumludur. AntiHBc, virüs ile karşılaşma belirteci, (-) ise aşılanır. 1 4 2 . H B e A g : HBcAg‛nin hepatosit endoplazmik retikulumundaki yapısal değişikliğe uğramış hali, bulaştırıcılığın ve kısmen de replikasyonun belirteci (HBV DNA en güvenilir belirteç); PAN-HBV ilişkisi; kronikleşme riski yaş arttıkça azalıyor. Erişkinde %5-10. 143.HDV: Virüsoid, içinde HBV replike olan hepatositte



MİKROBİYOLOJİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



171



nükleusta replike olur, HBV‛nin HBsAg‛si ile sarılarak virüs halini alır. İntravenöz ilaç bağımlılarının hastalığı. HBV ile ko-infeksiyonda Anti-HBc IgM (+), HBsAg için yarış, çift ALT piki; ağır seyirli olan süper-infeksiyonda anti-HBc IgG (+), genelde anti-HBc IgM (-), tek ALT piki; her iki durumda da anti-HDV IgM (+).



Paramiksovirüsler 146.Mumps (kabakulak): Salgı bezlerini tutar; aşısız ülkede en sık viral menenjit etkeni.



Akut,iyileşen HBV infeksiyonunda pencere fazı (gri bölüm)



147.Kızamık: Nöraminidazı yok; F zarf proteini ile konak hücre füzyonu ... Warthin-Finkeldey hücreleri; vaskülit à döküntü. Üç c belirtileri → Koplik lekeleri → enseden başlayan makülopapüler döküntü; en sık komplikasyon otitis media; yıllar sonra virüsün M protein genini silmesi ile MSS hücrelerinde birikimi ile SSPE; A vitamini tedavide yararlı olabilir; infantta bronşiyolit, çocukta bronkopnömoniden ölüm; canlı Schwartz aşısı var; HIV infeksiyonu hariç immünite defektlilere aşı uygulanamaz.



HBV ve HDV ko-infeksiyon ve süperinfeksiyonlarının progresyonu 144.Ortomiksovirüsler: Tek üyesi influenza virüsü; nükleusta replike olur; çok parçalı genom (paramiksovirüslerden fark); zarftaki nöraminidaz ile müsini parçalar, hemaglütinin ile mukozaya tutunur.



Kızamıkta döküntünün gelişim mekanizması 148.Parainfluenza: α



•Dobutamin



1



208. EMZİREN KADINLARDA KULLANILMASI KONTRENDİKE OLAN İLAÇLAR



• Amiodaron • Antineoplastik ilaçlar • Kloramfenikol • Ergotamin



• Dipiverfin



• İndometasin (konvülsiyon yapar)



• Fenoldopam



• İyodürler (öksürük şurubları)



• Etilnoradrenalin



• Penisilamin • Tetrasiklinler • Yüksek doz A ve D vitamini



FARMAKOLOJİ’ DE ÖNEMLİ BİLGİLER



213. Adrenalin NA İzoproterenol Dopamin Total Periferik direnç



↓↑



↑ ↑



↓↓



↑↓



Ortalama kan basıncı



↑↓



↑ ↑



↓↓



↑↓



Koroner Kan Akımı



↑↑



Renal Kan Akımı



















↓↑







↑↑



214. Katekolaminlerin metabolik etkileri: • Hiperglisemi:



217. NÖROMUSKÜLER BLOKÖRLERİN BAZI ÖZELLİKLERİ: Otonomik gangliyonlara etki



Kardiyak muskarinik reseptörlere etki



Atraküryum



Yok



Yok



Hafif



Doksaküryum



Yok



Yok



Yok



Metokürin



Zayıf blokör



Yok



Hafif



Mivaküryum



Yok



Yok



Orta



Tübokürarin



Zayıf blokör



Yok



Orta



Histamin salınımı



İsokinolin deriveleri



Steroid deriveleri



- Karaciğer ve çizgili kaslarda glikojenolizde artma



Panküronyum



Yok



Orta derecede Yok blokör



- Glikojenoliz ve glukoneogenez



Pipeküronyum



Yok



Yok



Yok



Roküronyum



Yok



Hafif blokaj



Yok



• Lipoliz: - Hormon duyarlı lipoprotein lipazı stimülasyonu - Lipolizi inhibisyonu • Kan laktat düzeyinde yükselme (= metabolik asidoz) • Hipokalemi / fosfatemi: - Potasyum ve fosfatın hücre içine alınması • ACTH ve GnRH salgılanımında artış 215. Katekolaminlerin Yan Etkileri: • Akciğer ödemi (katekolaminler; pulmoner kapiller filtrasyon basıncını arttırırlar) • İskemiye bağlı böbrek yetmezliği • Hipertansif ensefalopati ve subaraknoid kanama • Katekolaminler fosfat ve potasyumun hücre içine girişini arttırdıkları için, bunların infüzyonu akut hipokalemi yapabilir. • Tremor, terleme, anksiyete, taşikardi, palpitasyon ve başağrısı Katekolamin Duyarlılığını Azaltanlar:



Katekolamin Duyarlılığını Arttıranlar:



227



Rapaküronyum Veküronyum



Yok Yok



Yok



Yok



Gallamin



Yok



Kuvvetli blokör



Yok



Süksinilkolin



stimülasyon



stimülasyon



Hafif



Diğer ilaçlar



218. ALFA RESEPTÖR BLOKÖRLER α1 Selektifler Prazosin Tamsulosin Labetolol (+ βblokör) Terazosin Doksazosin



α2 Selektifler Yohimbin Korinantin Rovolsin



Non-selektifler Fenoksibenzamin Fentolamin Ergot Tolazolin Dapiprazol (oftalmik)



219. Gangliyon blokörlerinin etkileri:







TAD ve Kokain











Adrenerjik nöron blokörleri (akut dönem)



Metabolik / respiratuvar asidoz



• Sempatik ve parasempatik sistemi bloke ederler ve tüm otonom kontrol sistemlerini bozarlar.







Hipotiroidi







MAO inhibitörleri







• Hipotansiyon







Steroidler



Adrenal kortex yetmezliği



216.



• Ereksiyon (parasempatik) ve ejekülasyon (sempatik) güçlüğü • GIS‛de tonüs ve motilite azalması (atoni) = Paralitik ileus • Gözde kolinerjik kontrol kaybına bağlı siklopleji ve midriyazis • Dış salgı bezlerinin salgısında (a n h i d r o z ve



228



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



kserostomi) ve mide asit salgısında ↓. • Kalpte genelde taşikardi oluşur. • İdrar retansiyonu



• Tardif diskinezi: Aylar veya yıllar sonra oluşur. İrreversibldir. 225. Haloperidol‛ün Kullanıldığı Endikasyonlar: • Huntington koresi



220. DOPAMİN RESEPTÖRLERİ D1 reseptörü: En çok nigrostriatal yolakta bulunur. Lokomotor sistemle ilgili hareketlerin başlatılmasında rol oynar. D2 reseptörü: Striatumda ve mesolimbik yollarda bulunan ana dopaminerjik reseptördür. Ekstrapiramidal sistemle ilgili motor etkilerde rol oynar.



• Tourette sendromu: • Maninin akut tedavisinde • Psikiyatri acilleri • Ballismus • Otizm



226. ANTİDEPRESSAN İLAÇLARIN ENDİKASYONLARI VE KONTRENDİKASYONLARI



D3 reseptörü: Daha çok limbik sistemde yerleşmiştir. Emosyonel ve kognitif süreçlerde önemli rol oynarlar. D4 reseptörü: Şizofren hastalarda bu reseptör sayısı artmıştır.



221. BENZODİAZEPİNLERİN VE BARBİTURATLARIN ÖZELLİKLERİ Benzodiazepinler



Barbituratlar



GABA bağımlı etki



GABA‛dan bağımsız etki



Büyük oranda ön-ilaçtırlar



Ön-ilaç değildirler



Enzim indüksiyonu yapmazlar



Enzim indüksiyonu yaparlar



Antitussif değildir



Hiperaljezi yapar



Analjezi yapmaz Daha az bağımlılık ve tolerans Kas gevşetici etkileri daha güçlüdür



Öksürük oluşturur Daha fazla bağımlılık ve tolerans Antikonvülsan etkileri daha güçlüdür



Farklı Kullanım Endikasyonları: Ê İrritabl barsak sendromu Ê Migren Ê Kronik ağrı sendromu Ê Nöropatik sendromlar Ê Fibromyalji Ê Peptik ülser



Kullanım Kontrendikasyonları: UEpilepsi (özellikle bupropion ve maprotilin) UGlokom UProstat hipertrofisi UTüm kalp hastalıkları



227. NA RE-UPTAKE‛İNE DAHA SELEKTİF OLAN ANTİDEPRESSANLAR • Protriptilin • Desipramin • Maprotilin • Reboksetin • Nortriptilin



222. BARBİTURATLARIN İNDÜKLEDİKLERİ ENZİMLER 1.Sit p-450: Barbituratlar; D ve K vitamini, steroid hormonlar ve oral kontraseptif‛lerin yıkımını arttırırlar. 2.ALA sentaz: Sonuçta porfirin sentezinde artma oluşur. Porfiria variegata ve akut intermittan porfiria‛da kullanılmaları kontrendikedir. 3.Glukuronil Transferaz 4.Aldehit Dehidrogenaz



2 2 3 . Malgn Hipertermi‛de; r i y a n o d i n ismi verilen reseptörlerde bir mutasyon vardır. Sarkoplazmik retikulumdan aşırı bir Ca salınımı olmaktadır. 224. Antipsikotik İlaçların Ekstrapiramidal Yan Etkileri: Bu yan etkiler oluşum sırasıyla şu şekildedir: • Akut distonik reaksiyonlar: Okülogirik kriz ve belli bir kas grubunda kas spazmları (→ tortikolis, opistotonus) ile seyreder. Özellikle gençlerde ve ilk 1 hafta içinde oluşur. • Parkinsonizm • Akatizi (motor hareketlilik) • Perioral tremor (Rabbit sendromu)



• Lofepramin



228. DOPAMİNERJİK ETKİLİ İLAÇLAR Dopamin Prekürsörü



Levodopa



DA Reseptör Agonistleri



Bromokriptin Lizurid Pergolid Kabergolin Kinagolid Apomorfin



DA Salınımını Arttıranlar



Amantadin



MAO-B İnhibitörü



Selegilin



COMT İnhibitörü



Tolkapon / Entakapon



229. Fenitoin‛in Yan Etkileri: • • • •



Gingiva hipertrofisi Hirşutismus Osteomalasi Megaloblastik anemi: Bu ilaç folik asid kullanımını arttırır ve folik asid eksikliği oluşturur. • Yaygın LAP: • İnsülin salınımında azalma ve diyabetojenik etki



FARMAKOLOJİ’ DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• ADH salınımında azalma • En erken oluşan yan etki; nistağmus‛tur.



Striknin: Postsinaptik olarak Glisin-A reseptörlerini bloke eder. 236. Serotonin için:



230. İNJEKSİYON YOLUYLA KULLANILAN LA‛LER



Vücutta En Fazla Bulunduğu Yer: GIS‛deki enterokromafin hücreleri (vücuttaki toplam serotoninin %90‛ı burada bulunur).



Prokain Prilokain Lidokain Bupivakain Kloroprokain



İnfiltrasyon anestezisinde kullanılanlar:



Epidural ve Spinal anestezide kullanılanlar:



Bupivakain Lidokain Tetrakain



İntravenöz bölgesel anestezi



Lidokain Etidokain



229



Kanda En Fazla Bulunduğu Yer: Trombositler SSS‛de En Fazla Bulunduğu Yer: Raphe çekirdekleri 237. Anjiotensinin etkileri: • Güçlü vazokonstrüksiyon • Uterus, GIS, bronşlar‛da kasılma • En güçlü aldesteron salınımı



231.KOMBİNASYON ANESTEZİLERİ



• Hücre proliferasyonunu arttırıcı (mitojenik) ve kardiyak – vasküler hücrelerde hipertrofi (kardiyak konsantrik hipertrofi - damar lümeninde daralma)



DENGELİ ANESTEZİ: Nitröz oksid + bir narkotik (Fentanil) + Tiopental + Nöromusküler blokör



• Dipsojenik (su içmeyi arttırıcı) etki



NÖROLEPT ANALJEZİ:



• Sempatik stimülasyon



Fentanil + nöroleptik bir ilaç droperidol (= İnnovar)



238. NO‛nun etkileri:



NÖROLEPT ANESTEZİ:



• Vazodilatasyon ve venodilatasyon



Nitröz oksid + fentanil + droperidol



• Tüm düz kasları ve sfinkterlerde gevşeme • Ereksiyon



232. Morfinin Etkileri: • Spinal ve supraspinal analjezi • Respiratuvar depresyon ile CO2 birikimi oluşturur. CO2 birikimi sonucunda serebral vazodilatasyon ve BOS basıncında ↑ • Antitussif etki • Bulantı-kusma • Santral etki ile myozis • Hipotermi • Histamin salınımı ile periferde vazodilatasyon • Histamin salınımına yol açtığından bronkokonstrüksiyon • Konstipasyon



• Sitoprotektif ve sitotoksik etki • Pro-inflamatuvar bir maddedir.



239. ARAŞİDONİK ASİD YOLLARI Enzim



Oluşan Ürün



• Siklooksijenaz (COX)



PG, TxA2



• Lipooksijenaz (LO)



LT, Lipoksin, Hepoksilin, Trioksilin



• Monooksijenaz (Sit.



Epoksit



• Non-enzimatik



İzoprostan



• N-açil hidrolaz



Anandamid



p450)



233. AGONİST- ANTAGONİST OPİYATLAR • Nalorfin • Nalbufin • Pentazosin • Butorfanol • Buprenorfin



240. Dijitalin Kardiyak Etkileri: • Pozitif inotrop etki



234. • Katekolaminerjik nöronların SSS‛de en fazla bulunduğu yer; locus coeruleus‛dur (LC) • NA‛in beyinde hipothalamus‛dur.



• Agregasyon ve adhezyonda inhibisyon



en



fazla



bulunduğu



yer;



• Adrenalin‛in en fazla bulunduğu yer; medüller retiküler formasyon‛dur. 235.Tetanoz toksini: İnhibitör nöronlardan presinaptik olarak glisin ve Ach salınımını inhibe eder.



• Ufak dozlarda (parasempatomimetik etki) sinüzal bradikardi yaparlar. • Yüksek dozlarda ise sempatomimetik etki ile ventriküler taşikardi oluştururlar. • Negatif dromotrop etki = EKG‛de P-R uzaması). • Sistolik basıncı yükseltir • Diyastolik basıncı düşürür • Ventriküler ekstrasistol (bigemini) ve daha yüksek konsantrasyonlarda ventriküler taşikardi ve fibrilasyon oluşur.



230



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



241. DIÜRETİKLER İÇİNDE



245. ANTİARİTMİK İLAÇLARIN SINIFLANDIRILMASI



Natriüretik etkisi en fazla olan: Furosemid Natriüretik etkisi en az olan: Osmotik diüretikler En potent diüretik: Bumetanid En az potent diüretik: Klorotiazid–Triamteren



242. RESEPTÖR SELEKTİVİTELERINE GÖRE BETA-BLOKÖR SINIFLANDIRMASI Non-selektifler



β1-selektifler



Propranolol Nadolol Pindolol Labetolol



Metoprolol Atenolol Nebivolol Asebutolol Esmolol / Celiprolol



243. ACE İnhibitörlerinin Kullanım Endikasyonları: • Diyabetik nefropati ve retinopati tedavisi (antiproliferatif etkilerinden dolayı) • Skleroderma renal krizi ve glomeruloskleroz • Akut MI ve MI sonrası proflaksinin rutin tedavisi • Sol kalp yetmezliğinin proflaksisi • Hipertansiyon • Sol ventriküler hipertrofisi olanlarda, ventriküler kitleyi en belirgin azaltırlar. 244. Sodyum Nitroprusiat: • Vücutta NO ve siyanür iyonu salar. • Siyanür oluşumu nedeniyle; laktik asidoz ve tiyosiyanat oluşumu nedeniyle; hipotiroidizm oluşturabilir. • NO salınımı nedeniyle methemoglobinemi oluşturur. Bu nedenle KOAH‛lı ve siyanotik hastalarda kullanılması kontrendikedir (nitratlar gibi).



IA



Kinidin / Prokainamid / Dizopiramid / İmipiramin



IB



Lidokain / Fenitoin / Meksiletin / Tokainid



IC



Flekainid / Enkainid / Propafenon / Lorkainid / Moricizin



II



Propranolol / Asebutolol / Esmolol / Atenolol / Metoprolol



III



Amiodaron / Sotalol / Bretilyum / Dofetilide / Ibutilide



IV



Verapamil / Diltiazem / Bepridil



246.ROSIGLİTAZON / PIOGLİTAZON / TROGLİTAZON: •



Nuklear peroksizom prolifatör-aktive reseptörγ’nın (PPARγ) selektif olarak agonistleridir. Hedef



hücrelerde insülin duyarlılığını arttırırlar.



247. GLUKOKORTİKOİDLER Kisa Etkililer



Orta Etkililer



Kortizol (1 / 1) (antiinflamatuvar etki / su tutucu etki) Kortizon (0.8 / 0.8)



Prednizon (4 / 0.8) Prednizolon (4 / 0.8) Triamsinolon (5 / 0)



Uzun Etkililer Betametazon (25/ 0) Deksametazon (25 / 0)



FARMAKOLOJİ’ DE ÖNEMLİ BİLGİLER



KARACİĞERDE METABOLİZE EDİLEN ANTİBİYOTİKLER



İDRARLA ATILAN ANTİBİYOTİKLER β-laktamlar Aminoglikozidler Kinolonlar Vankomisin / Teikoplanin Polimiksin



Eritromisin / Klindamisin Kloramfenikol Rifampin Metronidazol INH



248. 249. MONOKLONAL ANTİKORLAR Alefacept



Anti-CD2



Psöriyazis



Efalizumab



Anti-CD11



Psöriyazis



Rituximab İbritumomab Tositumomab



Anti-CD20 (Blenfositte bulunur)



B hücreli non-hodgkin



Anti-IL2 (Anti-CD25) reseptör antikorlarıdır



Akut organ rejeksiyon proflaksisi / T-hücreli mikozis fungoides



Gemtuzumab



Anti-CD33



AML



Alemtuzumab



Anti-CD52



B hücreli KLL



Cetuximab



Epidermal growth faktör reseptörü (EGFR) (ErbB-1) antagonizması



Kolorektal ve epitelyal kanserler



Trastuzumab



EGFR HER-2 / neu (ErbB-2) antagonizması



Metastatik meme kanseri



Anti-TNF-α



RA (mtx ile kombine), crohn



Anti-TNF-α ve β



RA (mtx ile kombine), JRA, psöriyatik artrit



Daklizumab Basiliximab



İnfliximab Adalimimab



Etanercept



250. SEFALOSPORİNLERIN SINIFLANDIRILMASI 1. KUŞAK



2. KUŞAK



3. KUŞAK



4. KUŞAK



Sefazolin Sefaleksin Sefadroksil Sefradin Sefalotin



Sefoksitin Sefaklor Sefprozil Sefuroksim Lorakarbef Sefotetan Seforanid Sefmetazol Sefamandol



Sefotaksim Sefpodoksim Seftibuten Sefdinir Sefditoren Seftizoksim Seftriakson Sefoperazon Seftazidim Moksalaktam



Sefepim Sefpirom



231



TOrkiye'nin Her Yerinde Yan1n1zday1z



www.tus.com



DAHİLİYE’DE ÖNEMLİ BİLGİLER (GÜN SONU ÖZET BİLGİLER)



HEMATOLOJİ VE ONKOLOJİ 1. Tayanç sendromu • Pika, splenomegali • Seksüel – bedensel gelişme geriliği • Hipokrom mikrositer anemi • Demir ve çinko eksikliği ile karakterizedir. 2. Felty sendromu • Splenomegali, • Nötropeni ve romatoid artrit ile karakterizedir. 3. Mikrositer anemiler • Demir eksikliği anemisi • Kronik hastalık • Sideroblastik • Talasemiler 4. Lökoeritroblastik kan tablosu: • Periferde myeloid ve eritroblastaların bulunmasıdır. • Kemik iliğinin ışınlanması • Myelofibrozis • Kemik iliğinin malign infiltrasyonu • Ciddi hemolizlerden sonra görülür. 5. Retikülositoz nedenleri (Yıkım ve yapım artışı): • Hemolitik anemiler • Demir eksikliği tedavinin 7-10. günü • B12 ve folik asid tedavisinin 3-4. günü • Kanama, hipersplenizm • PNH erken dönemde görülür. 6. Retikülositopeni nedenleri (Yapım azalması): • Aplastik anemi • Pürivat kinaz eksikliği • Kemik iliğini infiltre eden hastalıklar • PNH geç dönem 7. Demir eksikliği: • Metroraji • Sağ kolon tümörü • Ascaris, pika öyküsü pozitif • Saç dökülmesi • Tırnakta kırılma • Kaşık tırnak var • Hipokrom mikrositer anemi • Demir bağlama kapasitesi yüksek • Ferritin düşük • Transferin saturasyonu düşük • Depo demiri düşük



• Birinci tercih demir sülfat • İlk düzelen kliniktir. • En son düzelen ferritintir. 8. Kronik hastalık anemisi: • Hipokrom mikrositer anemi • Demir ve demir bağlama kapasitesi yüksek • Diğer parametreler yüksek • Eritropoietin ve kan transfüzyonu yapılabilir 9. Sideroblastik anemi: • Organomegali, Derin hipokrom mikrositer anemi, demir parametreleri demir eksikliğinin tersi, kesin tanı KI biyopsisi, tedavide pridoksin etkili, AML gelişebilir. 10. B12 eksikliği: • Etyoloji - Vejeteryan - Pernisiyöz anemi - Aşırı bakteriyel çoğalma - Kronik pankreatiti olan hastada • Klinik - Halsizlik - Sarılık nörolojik bulgu - Makrositer anemi yapar • Labaratuar - Sarılık, indirek bilirubin ve LDH yüksek olmasına rağmen retikülosit düşüktür. • Tanı - Etyolojide Schilling testi yapılır. - Dört evresi normal terminal ileum patolojisi düşün. - Metilmalonik asit ve homosistein düzeyleri yüksektir. - Tedavide ilk düzelen ilik, en son düzelen nörolojik bulgulardır. 11. Folat eksikliği: • Nörolojik bulgular hariç B12 eksikliği ile aynı bulgulara neden olur. • Fakat pansitopeni daha ağırdır. • Figlu testi: Formiminoglutamik asid atılımı artışı tipiktir. 12. Aplastik anemi: • Genç hasta, halsizlik, yorgunluk, ateş, peteşi ve ekimoz, organomegali ve lenfadenopati yok. • Hb, lökosit, trombosit ve retikülosit düşük. • Kemik iliği hiposelüler. • Allojeneik KİT birinci tercih. • Allominüminazyonu engellemek için akrabadan alınan kan verilmez. • GVH en sık. ATG ve siklosporin kür sağlayan ilaç ikilisidir.



BİYOKİMYA’DA DAHİLİYE’DE ÖNEMLİ ÖNEMLİBİLGİLER BİLGİLER



13. Ekstravasküler hemoliz yapan hastalıklar:



• Direk Coombs testipozitif, tedavide birincitercih steroid,ikincitercih splenektomidir.



• Splenomegali en önemli bulgudur. • Herediter sferositoz, otoimmün hemolitik anemi, talasemiler ve orak hücreli anemidir.



22. Soğuk tip otoimmün hemolitik anemi: • Atipik pnömoni geçiren hastada, hasta soğuğa maruz kaldı, IV hemoliz bulguları ile geldi, dalak normal.



• Yetişkin orak hücreli anemide splenomegali beklenmez.



• I antijenine karşı IgM tipiantikor pozitif(Complemanlı Coombs testi), soğuktan uzak dur.



14. Hemolizde azalanlar: • Haptoglobulin, hemopeksin ve eritrosit yarı ömrü azalır. • Diğerleri artar.



233



• Splenektomi ve steroid etkili değil. 23. Paroksismal soğuk hemoglobinürisi: • Enfeksiyöz mononükleoz veya sifiliz geçiren hasta soğuk tip otoimmün hemolitik anemi bulguları ile geldi.



15. Herediter sferositoz: • Spektrin defekti, çocuk hemolitik anemisi var. • Ekstravasküler hemoliz bulguları, MCHC yüksek.



• P antijenine karşı IgG cinsi antikor pozitif ( Donath Lanstainer antikoru pozitif), steroid tedavide etkilidir.



• Osmotik frajilite testi pozitif, tedavi splenektomi.



• Esas tedavi soğuktan uzak durmaktır.



• Dalağı büyük, kesede taşı var.



16. Orak hücreli anemi:



24. İlaca bağlı hemolitik anemi: • En sık yapan ilaç metildopadır.



• OR, 6. kromozom G-V değişimi, en sık ağrılı kriz. • Krizi en çok başlatan infeksiyon. • Splenik sekestrasyon krizi: HB hızlı düşme, dalakta büyüme, retikülositte artma. • Aplastik kriz: HB hızlı düşme, dalakta büyüme yok, retikülosit normal. • En sık ölüm kapsüllü bakteriyel sepsis. • Şiddetli kemik ağrısı var.



25.



Bazı anemi çeşitleri ve tanı yöntemleri Anemi Çeşidi



Tanı



Demir eksikliği anemisi



Depo ferritini



Kronik hastalık anemisi



Fe ↓ FEBK ↓ ferritin ↑ depo demiri(++)



Vit. B12 eksikliği



MCU>100 lökosit, trombosit ↓ i.bll ↑ voit↑



Sideroblastik anemi



Kemik iliğinde ring sideroblast



Aplastik anemi



Kemik iliği incelemesi…Selüler eleman < %25



Otoimmun hemolitik anemi



Direk coombs



Herediter sfrositoz



Osmotik frajilite



Orak hücreli anemi



HB elektroforezi, HbS > %25



GGP Dehidrogenaz eksikliği



G6PD düzeyi, Heinz body (+)



Thalasemi major



Hb elektroforezi, HbA(-), Hb < 6 gr/dl



Thalasemi intramedia



Hb elekroforezi, HbA (-), Hb > 6 gr/dl



Thalasemi Minör (taşıyıcı)



Hemoglobin Elektrofarezi, HbA2 > %3,4



Soğuk tip OİHA



Komplemanlı coomb (+)



Paroksimal soğuk Hemoglobinüri



Donath leindsthainer Ab (+)



PNH



HAM testi, CD58, CD55, CD59



• Ağrılı krizde kan transfüzyonu kontraendike. • Tanı yöntemi HB elektroforezidir. 17. Talasemi major: • 1-5 yaş büyüme gelişme geriliği, hepatosplenomegali, Mongoloid yüz, ağır hipokrom mikrositer anemi, tanı hemoglobin elektroforezi. Elektroforezinde HB A yok. • Eritrosit süspansiyonu verilir. • 9 yaşından itibaren splenektomi yapmak gerekir. 18. Talasemi intermedia: • T. Major ile klinik ve laboratuar, elektroforez aynı. • Fakat HB 8 gr/dl civarında. 19. Talasemi minör: • Aile öyküsü pozitif • HB 10 gr/dl, eritrosit sayısı milimetreküpte >5.5 milyon • RDW normal • Elektroforezde HBA2>%3.5 20. Glikoz 6 fosfat dehitrogenaz eksikliği: • X‛e bağlı geçiş (sadece erkek), ilaç veya infeksiyon sonrası İV hemoliz bulguları, splenomegali ve safra taşı yok. • Tanı enzim düzeyi ölçümü, tedavi gerekmez. 21. Sıcak tip otoimmün hemolitik anemi: (Rh antijenine karşı IgG cinis antikor). • İnfeksiyon, SLE, KLL, metil dopa öyküsü pozitif. • Ekstravasküler hemoliz bulguları var (sarılık, splenomegali), hb düşük, lökosit ve trombosit normal, retikülosit yüksek.



234



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



26. Paroksismal noktürnal hemoglobinüri: • PİG A Gen mutasyonu, Edinilmiş kök hücre hastalığı, hücreleri komplemana karşı koruyan proteinler yok. • Komplenanlizisine bağlı sabah koyuidrarile karakterize, İV hemoliz bulguları var. • Hemolitik anemi yanında intravasküler trombosit yıkımına bağlı arteriyel ve venöz trombozlar, yıkım ve kullanıma bağlı trom bositopeni, yıkım sonucu yine lökopeni vardır. • Pansitopeni yapar. • Retikülosit yüksektir. • AML ve aplastik anemiye dönüşebilir. • Tanıda asit HAM testi, sukroz lizis testi kullanılır. • Kesin tanı eksik proteinlerin gösterilmesi ile konur. 27. Myelodisplastik sendrom:



• ALL‛de prednizolon, vinkristin, antrasiklin ve L asparajinaz kullanılır. • KIT ikinci relapsta yapılır. • AML‛de sitozin arabinocid daunorobucin verilir. • KİT 2. remisyonda yapılır. • AML M3‛de ATRA verilir. 29. Hodgkin Hastalığı: • EBV ve HIV neden olur. • Halsizlik, yorgunluk, ateş, zayıflama, kaşıntı, gece terlemesi ile gelen hastada sol servikal zincirde ağrısız, hareketli, lastik kıvamında lenfadenopati, sedim, LDH ve eozinofil yüksek ise düşün. • Tanı ekzisyonel biyopsi. Evrelemede en duyarlı yöntem PET. • Luke Butlerr sınıflaması: Nodüler sklerozan tip: En sık, mediastinal tutulum sık, kadınlarda sık.



• Hastanın anemisi var. Ama neden belli değil.



• Lenfositten zengin tip: Prognoz en iyi.



• Tam kan sayımı, periferik yayma ve KI‛de her türlü anormal hücre görülebilir.



• Lenfositten fakir tip: Prognoz en kütü.



• MDS premalgindir. • AML M5 başta diğer akut lösemilere dönebilir. 28. Akut lösemi: • Çocuklarda ALL, yetişkinde AML sık.



• Mik selüler tip: Türkiye‛de, erkeklerde, HIV‛li hastalarda ve abdominal tutulum sık. 30. Non Hodgikin lenfoma: • En sık ve HIV‛de en sık diffüz büyük B hücreli lenfomadır.



• En sık L1, En sık AML M2‛dir.



• HH benzer.



• Bloom, Fankoni anemisi, ataksi telenjektazi, klinifelter, Wiscot Aldirch, immün yetmezliklerde, PNH, MDS, KML, MM‛de akut lösemi sıklığı artar.



• En sık KI tutar.



• Sitogenetik olarak M2 8;21, M3‛de 15; 17 translokasyonu vardır. • Akut lösemi gürültülü pansitopeni kliniği ile gelir (halsizlik, ateş ve kanama) ve LAP ve organomegali vardır. • Lökosit sayısı çok yüksek, HB ve trombosit düşük ise akut lösemi düşün. KI‛de blastların %20‛nin üstünde ise tanı konur.



• Ama ekstranodal tutulum sıktır. • KI en sık tutan B hücreli küçük lenfositik lenfomadır. 31. Malt tipi lenfoma: • Etyolojide HP, • Lokalizasyon mide, en sık ektranodal lenfoma • Mide ca kliniği • Tanı biyopsi • Antibiyotik tedavisi ile kür sağlanan lenfoma.



BİYOKİMYA’DA DAHİLİYE’DE ÖNEMLİ ÖNEMLİBİLGİLER BİLGİLER



32. Mukozis fungoides ve Sezary sendromu: • CD4 T lenfositlerden gelişir.



• Lökosit sayısı >100.000 mm3, HB ve trombosit yüksek veya normal.



• Cildin en sık deri lenfoması, Hastalığın tümör evresine Sezary sendromu denir.



• PY: Kİ gibi ve eozinofil, monosit artmış.



• Sezary hücreleri ile karakterizedir.



• Myeloid seri artmış.



33. Burkitt Lenfoma: • EBV ve HIV‛le ilişkili, Tümör turnoveri en yüksek tümör. • En sık sitgenetik anomali 8; 14 translokasyonu, en karakteristik patolojik bulgusu yıldızlı gök yüzü manzarası, en önemli başlangıç çene kemiklerinden başlaması, tümörlizis yapma ihtimalien yüksek tümör. 34. Primer santral sinir sistemi lenfoması: • HIV‛li hastalarda sık, etyoda EBV suçlanıyor. 35. Kronik lenfositik lösemi: • 60 yaşında erkek hasta, yaygın lenfadenopati ile geliyor. • Dalak büyük, HB ve trombosit sayısı normal. • Lökosit sayısı >100.00 mm 3, PY ve Kİ‛de artan hücreler lenfosit ve CD5 yüzey antijeni pozitif ise tanı KLL‛dir. • KLL‛li hastanın anemisi (evre 3, trombositopenisi evre 4) ise ilaç verilir. • İlaç olarak klorambusil birinci tercihtir. • Richter sendromuna dönüşebilir. • Diffüz büyük B hücreli lenfoma 36. Hairy cell lösemi: • 50 yaşında erkek hasta, HTVL-2 öyküsü pozitif, halsizlik, ateş, masif splenomegali, HB, trombosit ve lökosit düşük. • PY‛de saçlı lenfositler pozitif, Kİ fibrotik, TRAP pozitifliği ile tanı konur. • Tedavide splenektomi ve klorodeoksiadenozin birinci tercihtir. 37. Myeloproliferatif hastalıklar: • KML, P. Vera, esansiyel trombositoz ve primer myelofifbrozis‛tir. • Hepsi haliszilk, yorgunluk, ateş zayıflama yapar. • Dalak hepsinde büyüktür. • Kanama veya tromboz ile gelebilirler. • Birden fazla seride artış vardır. • Trombositoz, lökositoz veya trombositoz, polisitemi gibi. • Hangi seri en fazla ise tanı odur. • Eritrositer seri en fazla tanı polisitemi, trombositer seri fazla esansiyel trombositoz, lökositer seri fazla tanı KML‛dir.



235



• Kİ: Hiperselüler. • Lökosit alkalalen fosfataz düşüklüğü ile lökomoid reaksiyondan ayrılır. • Kesin tanı sitogenetik incelemede Philadelphia kromozomu pozitifliği ile konur. • Tedavide birinci tercih tirozin kinaz inhibitörü imatiniptir. 9;22 translokasyonunu negatifleştirir. 39. Primer myelofibrozis: • 50-70 yaş, erkek hasta, halsizlik, sol üst kadranda ağrı, 30-40 cm dalak, HB ve trombosit sayısı değişken. • Lökosit sayısı 30-40 bin, PY: Kİ gibi ve göz yaşı hücreleri tipik. • Kİ fbirotik, Philadelphia negatif, lökosit alkalen fosfataz yüksek. 40. Polisitemi vera: • Halsizlik, baş dönmesi, arteriyel veya venöz tromboz, kanama, splenomegali, pletorik yüz görüntüsü var. Jak-2 kinaz gen mutasyonu en sık. • HB yüksek, lökosit ve trombosit sayısı normal veya yüksek. • Eritropoietin düşük, oksijen saturasyonu >%92, eritrosit kitlesi yüksek, B12 ve B12 bağlama kapasitesi yüksek. • Tedavide birinci tercih flebotomi. • Ölüm tromboza bağlı 41. Esansiyel trombositoz: • 50-60 yaş, eritromelalji, kanama veya tromboz, dalak büyük, trombosit sayısı >600.000 mm3, HB ve lökosit yüksek veya normal. • Kİ‛de megakaryosit ve trombosit çıkışı artımış. • Tedavide anagralid birinci tercih, hidroksiüre, alfa interferon kullanılabilir. 42. Plazma hücre hastalıkları: • MUGUS (en sık), myelom, Waldenstrom, ağır zincir hastalıklar, primer amiloidoz‛dur. • Hepsinde plazma hücresi ve protein elektroforezinde monoklonal gamopati vardır. 43. Multipl myelom: • 63 yaş, erkek, bel ağrısı, hiperkalsemi, anemi, akut böbrek yetmezliği, kapsüllü bakteriyel infeksiyonlar ile geldi. • Sedim yüksek, PY‛de rulo farmasyonu var.



• Tanı için sitogenetik incelemeler yapılır.



• Globulin albuminden yüksek, immün elektroforezde en sık IgG tipi monoklonal gamopati, tüm kemiklerde litik lezyonlar olabilir.



• Tedavide hepsinde hidroksiüre, busulfan, alfa interferon verilebilir.



• ABY‛nin en önemli nedeni Ig hafif zincirlerinin oluşturduğu tubuler hasardır.



38. KML: • 45-50 yaşında Kamile İmamoğlu. • Halsizlik, yorgunluk, zayıflama, ateş, dalak büyük.



• Hiperkalsemi litik lezyonlara bağlıdır. • Kİ‛de plazma hücreleri %10‛unun üzerindedir. • Tedavide birinci tercih melfelan + prednizolondur. • Takipte plazma hücre işaretleme indeksi kullanılır.



236



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



• Tümör markeri Beta 2 mikroglobulindir. 44. Waldenstrom makroglobulinemisi: • 70-80 yaş erkek hasta myelom veya KLL‛nin ortak bulguları var. • İmmün elektroforezde IgM tipi monoklonal gamopati, Kİ‛de de lenfoplazmositer hücre artışı vardır. • KLL tarafı ağır basarsa klorambusil, myelom tarafı ağır basarsa tedavide melfelan verilir. 45. Primer amiloidoz = AL tipi amiloidoz: • 60 yaşında erkek, nedeni bilinmeyen nefrotik sendrom ile geldi. • FM‛de rakun gözü görüntüsü, restriktif kardiyomyopati, karpaltünel sendromu, organomegali vb ile geldi. • Globulin albuminden yüksek, protein elektroforezinde monoklonal gamopati varsa düşünülür. • Tanı biyopsi ile konur. 46. Primer hemostaz bozukluğu: • Travmadan hemen sonra olan, peteşi, purpura, ekimoz vardır. • Kanama zamanı 10 dk uzundur. • Trombositopeni, trombosit fonksiyon bozukluğu, kollojen bozukulğu, vWF eksikliği, faktör 1 eksikliğinde kanama zamanı uzar. 47. Sekonder hemostaz bozukluğu: • Travmadan bir saat sonra meydana gelir. • Hemartroz en sık rastlanan bulgudur. • Cerrahi kanamalar, diş çekimi, sünet sonrası kanamalar tipiktir. • Protrombin zamanı (PTZ) ve APTT sekonder hemostaz testidir. • FVII eksikliğinde tek başına PTZ uzar. • F8, 9, 11 ve 12 eksikliğinde APTT tek başına uzar. • 7,8,9,11 ve 12 dışındaki diğer faktör eksikliklerinde hem PTZ hem de APTT uzar.



48. Akut İTP: • Viral ÜSYE, SLE, KLL gibi bir hastalık, peteşi ve purpura ile geldi. • Trombosit sayısı 0.4 (mukoz bez/duvar kalınlık oranı).



Tüberküloz, kızamık, kistik fibrozisli (risk en yüksek) hastalarda sıktır. Proksimal subsegmental hava yollarında kalıcı genişlemedir. En sık akciğer sol alt lobunu tutar. Drenaj kötü olduğu için. Bronşektazi denince elini vicdanına koy. Ekmek içi görüntüsü tipik. Kesin tanı bronkografi veya HRCT ile konur. Sekonder amiloidoz ve metastatik abse yapabilir. En sık infeksiyon H. İnfluenzaya bağlıdır.



En önemli fizik muayene bulgusu ekspiryumda uzamadır. KOAH ensık alevlenme nedeni enfeksiyonlar ve en sık da H.influenza dır. KOAH da prognozu FEV1 belirler. SFT‛de her şey düşük ama rezidüel volüm ve total akciğer kapasitesi yüksektir. KOAH sekonder pulmoner hipertansiyonun, sekonder polisitemi, izole sağ kalp yetmezliği, tirisküspid ve pulmoner kapak yetmezliğinin, spontan sekonder pnömotoraksın ve santral siyanozun en sık sebebidir.



102. Tüberküloz: Primer tüberküloz alt lobları, sekonder tüberküloz, orta ve üst lobları tutar. En karakteristik patolojik bulgusu kazeifikasyon nekrozudur. Diabet, immün süpresif hastalar, kortizol kullanımı, diyaliz hastaları, silikozis, tnf alfa blokörlerinden infliksimab kullanımı tüberküloz sıklınğını artırır. Tüberküloz klinik olarak zayıflama, ateş, gece terlemesi, hemoptizi en tipik bulguladır. Kesin tanı kültürde etkeni üretmekle konur. Rezistans olmayan tüberkülozda tedaviye İNH, rifampisin, etambutol, prazinamid ve streptomisin kullanılır.



BİYOKİMYA’DA DAHİLİYE’DE ÖNEMLİ ÖNEMLİBİLGİLER BİLGİLER



En sık görülen ektrapulmoner tüberküloz tüberküloz lenfadenitidir. Genital sistemde en sık prostat tutulur. Konstriktif perikarditin en sık nedeni TBC‛dir. Addison hastalığına ikinci sıklıkta neden olur. Eritema nodozum, menenjit, plevral efüzyon (eksuda, glukozu düşük) yapar. 103. Pnömoni: Öksürük, balgam, ateş ve yan ağrısı ile gelen hastanın fizik muayenesinde lezyon tarafında solunuma iştirak azalmış, vibrasyon torasiks artımış, dinlemkle bronşial sesler, vokal fremitus ve krepitan raller alınıyor, perküsyonda matite veya submatite varsa pnömoni düşünülür. Tanıda balgamda gram boyama ve akciğer grafisi istenir. Pnömoni tanısında altın standart tanı yöntemi akciğer grafisidir. En tipik bulgusu hava bronkogramıdır. Tedavi toplumdan kazanılmış pnömonide birinci tercih makrolidlerdir. Ama spesifik etken varsa ona yönelik tedavi verilir. Tedavi ilk düzelen ateş, en son düzelen radyolojik bulgulardır. 8 hafta geçmesine rağmen radyoloji düzelmezse çocukta yabancı cisim, yetişkinde altta yatan bir akciğer kanseri olma ihtimali çok yüksektir. Pnömoni vaka sorusu olarak sorulursa eşlik eden klinik ve fizik muayene, laboratuar bulguları altta yatan etkeni tanımlayabilir. 104. Bazı spesifik pnömoniler ve karakteristikleri PNÖMOKOK PNÖMONİSİ: Lober pnömoni yapar. Toplum kökenli pnömonilerin en sık nedeni, Herpeslabialis eşlik edebilir. Parapnömonik efüzyonlara en sık neden olur. Bakteriyemi splenektomi ve yaşlılarda sıktır. Tedavide 1. tercih penisilindir. STAFİLOKOK PNÖMONİSİ: İnflüenza, kızamık, IV ilaç bağımlılarında sık. PA: hızla nitelik değiştiren bronkopnömoni, kaviteleşme, pnömotosel, pnömotoraks var. Tedavi: nafcilin ve dicloxacilindir. MRSAise vankomisin, teikoplanin, rifampin verilir. KLEBSİELLA PNÖMONİSİ: Tipik olarak üst lobları tutarak lober pnömoniye yol açabilir. Apse, hiler adenopati yapabilir. Alkoliklerde sıktır. Volüm artışına bağlı olarak fissürlerde itilme izlenebilir. Tedavide 2. veya 3. kuşak sefalosporinler H. İNFLUENZAE PNÖMONİSİ: Yaşlı, alkolik, kronik bronşit gibi ve ek hastalığı olan kişilerde sıktır. Tip-b en patojendir. Amipisilin 1 tercih. Direnç varsa 2. kuşak sefalosporinler, betalaktamlı kombinasyonlar verilir. MİKOPLAZMAPNÖMONİSİ: En sık görülen atipik pnömonidir. Kuluçka süresi 14-21 gündür. ÜSYE belirtileri, kulakta bülloz myringitis, servikal lenfadenopati, konjuktivit, nörolojik belirtiler, karaciğer fonksiyon testlerinde bozukluk olabilir. Tanı: Soğuk aglutinin testinde 4 kat titre artışı ile konur. Tedavide eritromisin birinci tercihtir. L E G İ O N E L L A P N Ö M O N İ S İ : Etken Legionella pnömophiliae‛dır. Sularda yaşadığı için klima ve sulardan enfeksiyona neden olur. Kuru öksürük, plevral ağrı ve bulantı, kusma, ishal gibi GIS belirtileri vardır. Relatif bradikardi, konfüzyon, ekstrapulmaner belirtiler sıktır. LDH ve kreatinin fosfokinazda artma, hipofosfatemi, hiponatremi olabilir. Tanı: En güvenilir tanı yöntemi idrarda antijenini saptamaktır. Tedavi: birinci tercih Azitromisin veya levofloksasin CLAMİDYAPNÖMONİSİ: Kuşlar taşıyıcıdır, Üst solunum yolu enfeksiyon bulgularını takiben pnömonive hepatosplenom



243



egaliolabilir. Ciltlezyonu sıktır. PA: hilustan perifere uzanan infiltrasyon ve hiler lenfadenopati olabilir. Tanı: Kompleman fiksasyon testi kullanılır. Tedavi: tetrasiklin kullanılır. PNEUMOCYSTİS PNÖMONİSİ: HIV ve transplant hastalarında sık görülen infeksiyonundur. Apekste pnömatoseller ve pnömotoraks izlenebilir. Plevral efüzyon yapmaz. Tedavide pentamidin, profilakside: TMP/SMX verilir. 105. ARDS En sık neden gram negatif bakteriyel sepsistir. 7 gün içinde gelişen bileteral infiltrasyon, P02/Fraksiyone 02 oranı 50 yaş ise paraneoplastik sendrom (mide ve over ca düşün), proksimal kaslarda güçsüzlük (günlük işlerini yapmada zorlanma, saç tarama, tıraş olma gibi), Gotron papülleri (karakteristik), helitrop raş, sırta şal şeklinde döküntü, boyunda V şeklinde döküntü, pençe el görülür. Kas enzimleri (kreatin kinaz, spesifik, AST, LDH, aldolaz) yüksek. Deltoid biyopsisinde inflamasyon, EMG‛de tipik myopati bulguları. Anti Jo-1 antikorları pozitif. Myopatinin en sık nedeni alkol kullanımı, tedavide steroid birinci tercih. 193. Seronegatif artiritler: ANA ve RF negatif, omurga tutulumu ve HLA B27 pozitif vakalar. Ankilozan spondilit, Reaktif artirit, Raiter, Psöriatik ve enteropatik artirit bu grupta yer alır. 194. Ankilozan spondilit: Genç erkek, akşam yatınca artan sinsi bel ağrısı, 1 saat süren belde tutukluk, gündüz hasta rahat,entesopati (aşil tendiniti) görülür. En sık ekstraartiküler bulgu ön üvettir. Kalpte en sık aort yetmezliğine neden olur. En önemli fizik muayene bulgusu lomber lordozda düzleşmedir. Schouber testi pozitiftir. İlk radyolojik bulgusu sakroiliak eklemde düşleşmedir. Kare vertebra, sindesmofit, Romanus lezyonu, bambu kamışı görünümü, kifoz ve ankiloz gelişebilir. Tedavide birinci tercih indometasindir. 195. Psöriatik artirit: En sık DIF tutulumu var. Ağır formu artiritis mutulans, kalem hokka belirtisi tipik 196.Reaktif artirit: İshal veya üriner infeksiyondan 1-3 hafta steril sinovite denir. En sık dizi tutar. 197. Raiter artiriti: Reaktif artirite ilave üveit, sirsinat balanit (glans peniste) ve kerotoredma blenorjika (ayak tabanında) tipik.



251



GASTROENTEROLOJİ 198. Gastroözefagial reflü; En sık neden alt özefagus sifinkter gevşekliğidir. Öne eğilmekle azalan yanma tarzı göğüs ağrısı tipiktir. Kesin tanı 24 saatlik pH metri ile konur. 5 yılı geçen ve komplikasyon olan hastalara endoskopik inceleme yapılır. Önemli komplikasyonu Barret epitelidir. Yassı epitelyumin silindirik epitele dönüşmesidir. Özefajit, faranjit, larinks ca, otit, sinüzit yapabilir. 199. Akalazya: Reflünün tam tersi, alt özefagusun yemek sonrası açılmamasıdır. Yutma güçlüğü ile gelir. Tanı monometrik basınç ölçümü ile konur. Özefagus epidermoid ca için predispozan. En önemli ölüm nedeni aspirasyon pnömonisi 200. Özefagus perforasyonu: En sık iyatrojenik. Servikal özefagusun solunda özefagus ile farinksin birleşim yerinden olur. Maker triadı tipik. Yutma güçlüğü, ağrı ve subkutan amfizem vardır. İlk test PA akciğer mediastende serbest hava görülür. Erken dönemde pnömotoraks, geç dönemde mediastinitten hasta eks olur. 201. Özefagus kanseri: En sık epidermoid üst ve ortada, adeno ca alt özefagusta. Reflü adeno ca, bunun dışında her şey özefagusta epidermoid ca yapar. 60 yaş erkek, yutma güçlüğü ve zayıflama varsa düşün. Seroza olmadığı için tanı konulduğunda genellikle mediasten ve akciğere met yapmıştır. 202. En sık özefajit yapan ilaç doksisiklin, en fazla enfeksiyon kandida, en fazla virüs CMV‛dir. 203. Helikobakter Pylori: Kronik gastrit, mide ülseri, duedonal ülser, mide kanseri, malt tipi lenfomanın en sık etkeni HP‛dir. En güvenilir invaziv test endoskobik biyopsi materyalinde etkeni üretmektir. En güvenilir non invaziv test üreaz nefes testidir. Asemtomatik bile olsa tedavi verilmelidir. Klasik üçlü tedavide lansaprazol, amoksisilin ve klaritromisin verilimelir. 204. Mide ülseri ve duedonal ülser: En sık neden HP‛dir. Mide ülserinde tanı endoskobik biyopsi, duedonal ülserlede tanı endoskopik olarak konur. Kanama: En sık görülen ve en sık ölüme neden olan komplikasyon kanamadır. En sık kanama yeri posterior duedonal ülser (gastroduedonal arter) Perforasyon: En sık duedonum ön yüzü, akut batın bulguları ilk yapılması gereken akciğer grafisidir. Penetrasyon: Duedonal ülser pankreasa, mide ülseri karaciğer sol lobuna penetre olur. Fistül: Duedonal ülser ana safra yoluna, mide ülseri transfers kolona fistülüze olur.



252



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



205. Zollinger Ellison sendromu (gastrinoma) Pankreasın en sık maling endokrin tümörü. Atipik, multipl ve tedaviye dirençli ülser, böbrek taşı ve malabsorbsiyon triadıdır. En güvenilir radyolojik ultrasonografidir.



tanı



endoskopik



Bazal gastrin, bazal/maksimum asit salınım oranı (>0.4) ve sekretin stimülasyon testi pozitiftir. Tedavisi cerrahidir. 206. Mide kanseri: En sık adeno ca, en sık antrumda lokalize, en sık karaciğere met yapar. Tümör markeri CEA‛dir. Tanı endoskobik biyopsi ile konur. Paraneplastik dermatomyozite neden olabilir. Mukoza ve submokozada sınırlı mide kanserine erken mide ca denir. 207. Çöliak hastalığı: Patolojisi: Villuslarda atrofi, kriplerde hiperplazi, lamina propriada lenfoplazmositer hücre infiltrasyonu vardır. Proksimal ince barsak tipi malabsorsiyon (steatore, kabızlıkta olabilir, ADEK eksikliği, demir, folat ve çinko eksikliği, dermatitis herpeti formis; ekstremitelerin ekstansör yüzünde lezyon) bulguları vardır. Anti endomisyum, antigliadin, doku transglutamaz ve mi-2 antikoru pozitif. 6 aylık diyetle normale gelir. Düzelmezse sekonder laktoz intöleransı olabilir. İntestial T hücreli lenfoma, özefagus ve ince barsak adenokanser riski var. 208. Whipple hastalığı: Etken Borellia burgdorgferi. En sık semtom zayıflama. En sık bulgu artirittir. Malabsorbsiyon, hiperpigmentasyon yapar. Tanı: PCR. Birinci tercih trimetoprim sulfometaksazol.



209. Laktoz intöleransı: Malabsorsiyonun en sık nedeni. Primer mukozal laktaz eksikliği. Süt ürünlerinden sonra kolik tarzı karın ağrısı. Tanı hidrojen nefes testi. Tedavi diyetten süt ürünlerini çıkarmak. 210. İlioçekal tüberküloz ve tüberküloz peritoniti: İlioçekal bölgeyi tutar. Chron hastalığı benzeri lezyonlar yapar. Peritonda klasik peritonit bulguları (ateş, asit, karın ağrısı) + dama taşı belirtisi pozitif. Kesin tanı periton biyopsisi ile konur. Karaciğerde tüberküloz granülamatöz hepatit yapar. 211. Karsinoid tümör: Enterokromafin hücrelerinden köken alır. Apendiks, ileum ve rektuma yerleşir. 2 cm geçerse karaciğere met yapar. Adı karsinoid sendrom olur. En sık flaşing, ishal ile gelir. Kalbin sağ tarafını ve akciğerini tutar. Ama mitral ve triküspid kapağı tutmaz. Tümör markeri 5HİAA‛dir. 212. Amibik kolit: Etken Entemeoba histolitika. Kanlı ishal, lökosit pozitif. Kesin tanı kolonoskibik biyopside mata şekilli ülserden alınan biyopside trofozoidlerin görülmesi ile tanı konur. Metranidazol birinci tercih. Hem intestinal hem de doku formuna etkili. Doz 3x750 mg 10 gün. 213. Psödomembranöz enterokolit: Etken Clostridium deficille. Klindamisin, ampisinlin gibi geniş spekturumlu antibiyotik kullanımından hemen sonra ile 8 hafta sonra çıkar. Basit sulu ishalden kanlı ishale kadar her şey. Kesin tanı toksin tayini. Tedavide birinci tercih metranidazoldür. Vankomisin, sakkaromiçes boilardi verilebilir. 214. Akut kolon iskemisi: En sık splenik fleksurada görülür. 215. Kronik mezenter iskemi: En sık neden ateroskleroz. En sık a. mezenterika süperior tutulur. Alkol ve yemek sonrası karın ağrısı ve zayıflama vardır. Tanı mezenter arter anjiografisi ile konur. En sık kronik pankreatit ile karışır. Kronik pankreatitte klinikte karın ağrısına ilave steatore, B12 eksikliği ve diyabet bulguları vardır. 216. Akut mezenter iskemisi: En sık neden mitral stenoza bağlı atrial fibrilasyon, ikinci ateroskleroz. Klinik ani başlayan karın ağrısı, başlangıçta rebound defans yok, gaz gaita çıkışı var. Bu dönemde genellike atlanır. Tanı geçiken hastalarda perforasyon ve sepsis olur. Mortalitesi çok yüksektir. Kesin tanı anjiografi. 217. Kolon polipleri: Hiperplastik polip: En sık görülen ve benign polip.



BİYOKİMYA’DA DAHİLİYE’DE ÖNEMLİ ÖNEMLİBİLGİLER BİLGİLER



İnflamatuar polipler ve hamartomatoz polipler benigndir. Tübüler adeno, villöz adenom ve tübülovilloz adenom: En sık gürölen tübüler adenom. Malignite riski düşük. Villözlerde malignite ihtimali yüksek. Ama malignite ihtimali en yüksek polip ailevi adenomatozis poliposis kolidir. Ailevi olmayan tek kolon polibi Cronkite – Kanada sendromudur. Adenamatöz polipler: ailevi adenamatoz poliposis, Turcot ve Gardner sendromu Diğer polipler hamartamatözdür. Gardner: Yumşak doku tümörü(desmoid tümör), osteom, adenamatöz polip Turkot : Beyin tümörü, adenamatöz polip. İki polip hiperpigmentasyon yapar. Peutz Jedgerhs dudakta ve mukozalarda, Cronkide Kanada ciltte hiperpigmentasyon yapar. 218. Kolon kanseri: Elli yaşından büyük, erkek, dışkılama alışkanlığında değişiklik, demir eksikliği anemisi, zayıflama, obstrüksiyon bulguları ve rektal kanama varsa kolon kanseri düşünülür. Proteinden zengin, liften fakir beslenenlerde sık. Streptokokus bovis bakteriyemisi olanlarda, üreterosigmodostomi yapılanlarda sıktır. Aspirin ve doğum kontrol hapı kullanlanlarda, vitaminlerden ve kalsiyumdan zengin beslenenlerde risk azalmıştır. Sağ kolon tümörleri demir eksikliği, sol kolon tümörleri obstrüksiyon, rektal tümörler kanama ve tenzm ile gelirler. Tanı kolonoskobik biyopsi ile konur. Tümör markerleri CEA ve CEA-19-9‛dur. 219. Divertikül: Yaşla sıklığı artar. 60 yaşın altında masif alt GIS kanamasının en sık nedenidir. En sık sol kolon ve rektosigmoid bölgeyi tutar. En sık asemptomatiktir. En sık komplikasyon kanamadır. Divertikül tanısı baryumlu grafi ile konur. 220. Divertikülit: 60 yaş erkek hasta ateş, karın ağrısı, ağrı sol alt kadranda rebound ve defans pozitif ise düşün. En güvenilir tanı yöntemi tomografi. Divertikülit atağı esnasında kolonoskopik inceleme ve baryumlu grafi kontraendikedir. 221. Akut hepatit Genç hasta halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, subfebril ateş ile geldi. Karaciğer ve dalak 3-5 cm büyük, sarılık var. ALT ve AST> 400 U/L, hem direk hem de indirek bilirubin yüksek, hafif ve orta derecede ALP yüksektir. Bu hastaya tanı için hepatit markerleri istenir. Tedavi destektir.



253



222. Fulminan hepatit: Akut hepatit yapan her şey yapar. En sık neden hepatit B‛dir. En sık ilaç parasetamoldür. Akut hepatit ile yatan hastanın protrombin zamanı uzuyor. Beyin ödemi ve şuurunda bulanıklık varsa düşünülür. Tedavi karaciğer transplantasyonudur. 223. Kronik hepatit: En sık semptomu halsizliktir. FM‛de organomegali ve sarılık vardır. ALT ve AST 2-4 kat gibi yüksektir. Her iki bilirubin hafif derecede artmıştır. Kronik hepatit düşünülen hastaya viral serolojik testler istenir. Kesin tanı için karaciğer biyopsisi yapılır. Biyopside Knodall skorlama sisteminden aldığı puana göre evrelendirilir. Kronik B Hepatiti: HBsAg pozitif, anti HBs negatif, anti HBs total pozitiftir. Bu hastaya bundan sonraki aşamada hastaya viral replikasyon testleri istenir. HBV DNA (en spesifik), DNA polimeraz ve HBe antijeni istenir. Bunlardan biri pozitifse kesin tanı için karaciğer biyopsisi yapılır. Tedavide lamuvidin + interferon verilir. Lamuvidin direnci varsa adefovir veya entekavir verilir. Kronik C hepatiti: Anti HCV pozitif, HCV RNA pozitif ise karaciğer biyopsisi yapılır. Ribavarin ve alfa interferon verilir 224. Otoimmün hepatit: Genç bayan kronik hepatit bulguları ile geldi. Akne, hirsitismus, spaider anjiom gibi bulgular var. Anti düz kas antikoru ve ANA pozitif. Viral markerlar negatif. Karaciğer biyopsisinde sitotoksik T cell ve plazma hücre infiltrasyonu varsa düşünülür. Tedavi karaciğer transplantasyonudur. 225. Hiperbilirubinemiler: İndirek bilirubin yüksekliği: Yeni doğan sarılığı, Gilbert, Crigler Najjar tip I ve II. Gilbert ve Crigler Najjar‛da UDPGT enzimi değişik oranlarda eksik. Bilirubinin uptake ve intrasellüler transportu bozuk. Direk bilirubin: Kolestaz, Dubin Jhonson ve Rotor sendromunda direk bilirubin artar. Rotor ve DJ‛da oluşan direk bilirubinin safra yollarına atılımı bozulmuştur. DJ ve Rotorda standart karaciğer testleri normaldir. DJ‛da bromsolfoftalein atılımı, kaproporfirin salınımı, fenoberbitale yanıt yok, kese görüntülemez. Mikroskobik olarak sentrilobüler hücrelerde pigmentasyon var. Rotorda özel testlerin hepsi normal. Hem direk hem indirek bilirubin yüksek: Hepatosit hasarı yapan tüm durumlar.



254



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



Hastalık



Kontraendikasyonlar



1. Orak hücreli anemi ağrılı kriz



Kan transfüzyonu (Krizi ağırlaştırır)



2. Soğuk tip otoim. hemol anemi



Kan transfüzyonu (Semptomları artırır)



3. Vitamin B12 eksikliği



Folik asit (Nörolojik semp artar)



4. G6PD



İlaç, soya, bakla, infeksiyon (Hemoliz)



5. KKY



Kalsiyum kanal blokerleri (Yetmezlik ağırlaşır)



6. Mit. Dar., kalsifikas+, trombus+



Balon valvuloplasti (Yetmezlik, emboli)



7. Aort stenozu, IHSS



Dijital, diüretik, vazodilatör (Semptomlar artar)



8. WPW



Dijital, verapamil (Ciddi aritmi)



9. Uygunsuz ADH



Sıvı (Semptomlar artar)



10.Feokrom.Postophipotansiyon



Dopamin (Hipovolemi olduğu için)



11.Metabolik asidoz pH>7.2



Bikarbonat (Beyin ödemi, asidozda artış)



12.Böbrek biyopsisi



Tek böbrek, DKB >120, kanama diyatezi, lokal nedenler



13.Karaciğer biyopsisi



Hemanjiom, kanama diyatezi, lokal nedenler



14.Renal transplantasyon



Reversibl hasar, destek tedavisi ile yaşama, aktif hastalık HLA uyumsuzluğu, major ekstrarenal komplikasyonlar



15. GÖR



Alfa blokör, Beta agonist, Ca kanal blokerleri, antikolinerjik, PGE2, PGI2, dopamin, seratonin, diazepam



16. Endoskopi



Divertikülit, özefagus divertik., özefagus perf. Tok.megakolon



17.Hepatik ensefalopati



narkotik, trankilizan, sedatif, diüretik



18.Gut krizi



Allopürinol, aspirin



19.Raynoud fenomeni



Betabloker, sigara, soğuk



20.ACE inhibitörleri



Bileteral renal arter stenozu, gebelik,öksürük



21.Hipertroidi krizi



Aspirin, TBG‛den T4 ayırımını artırır



22.Betabloker



Astım ve 2. dereceden daha ileri bloklar



23.Dijital



Bloklar, IHSS, aort sten. WPW send, myokardit, res.perikar, sağ kalp yetersizliği



24. ITP



Trombosit transfüzyonu



25. TTP-HÜS



Trombosit transfüzyonu



226. Karaciğer yağlanması: Karaciğer yağlanmaını yapan trigliseridtir. En sık makroveziküler yağlanma ve en sık neden alkol kullanımıdır. Ama en tehlikeli olanlar mikroveziküler yağlanmadır. Gebeliğin akut yağlı karaciğeri, Reye sendromu ve tetrasiklin gibi ilaçlar mikroveziküler yağlanma yapar. Fulminan hepatite neden olabilir. Tanı biyopsi ile konur. En önemli laboratuar bulgusu ALT yüksekliğidir.



227. Alkolik karaciğer: Vaka sorusu, AST/ALT oranı >2 (genellikle AST 200-250 Ü, ALT genellikle 80-100 Ü arasındadır. Makrositoz yapabilir. ALP normal iken GGT yüksekliği karakteristiktir. Her türlü karaciğer hastalığına neden olabilir. 228.Wilson hastalığı: OR geçer. Bakırın safra yollarına atılımı bozuk. Karaciğer fonksiyonları bozuk, ekstrapramidal yan etkiler, zaman zaman hemolitik anemi atakları ile gelen hastanın fizik muayenesinde limbusun desement



BİYOKİMYA’DA DAHİLİYE’DE ÖNEMLİ ÖNEMLİBİLGİLER BİLGİLER



membranında Kayser Flashier halkası görülür. Fankoni sendromu, hipoparatiroidi, kemik lezyonları yapabilir. Serum bakırı normal veya düşük, idrar bakırı yüksek ve serulaplazmin düşük. Kesin tanı karaciğer biyopsisi. Trinetin birinci tercih, depenisilamin membranöz glomerülonefrit yaptığı için. 229. Alfa 1 antitripsin eksikliği: Karaciğer hastalığı ve panasiner amfizem varsa düşün. Tanı enzim ölçümü ve genetik mutasyonun gösterilmesi ile tanı konur. Tedavi karaciğer transplantasyonu. 230. Siroz: En önemli patolojik bulgusu rejenerasyon nodülüdür. Alkol mikronodüler siroz, virüsler makronodüler siroz yapar. Kronik hepatit, siroz ve hepatomanın artık en sık nedeni hepatit C‛dir. Tanısı karaciğer biyopsisi ile kanır. Tedavisi karaciğer transplantasyonudur. Transplantasyon en sık viral hepatitlere bağlı sirozlara ikinci sıklıkta en sık alkolik sirozda yapılır. Sirozda prognozu değerlendirmede Child Puhh klasifikasyon kriterleri kullanılır. Bilirubin, Albumin, protrombin zamanı, asit ve ensefalopati tanı kriteleri arasındadır. Child A‛da prognoz en iyi, C‛de en kötü. 231. Primer biliyer siroz:



splenomegali vardır. Tanısı: İlk istenecek kolleteral venler, MR anjiografi en güvenilir radyolojik test. Kesin tanı doğrudan portal basınç ölçümü Kolleteral venler: a. Özefagus varisleri: Sol gastrik ve azigos venler b.Caput medusa: Paraumblikal inferior epigastrik venler c.Hemoroidler: inferior- medial ve süperior rektal venler d. Retroperitoneal- Renal e. Retroperitoneal - Paravertebral 234. Varis kanaması: Sirozda en sık ölüm nedenidir. Hepatik ensefalopatiye neden olabilir. Ağrısız masif üst GIS kanaması yapar. 235. Asit: En sık neden sirozdur. Serum albumin-asit albumin gradienti 50 ünite ise tüberküloz,



232. Primer sklerozan kolanjit 50 yaşından büyük erkek, sarılık ve kaşıntı ile geldi. Öyküde ülseratif kolit var. Kolestaz enzimleri ve direk bilirubin yüksek. ERCP‛de tesbih tanesi görüntüsü ve PANCA pozitif, kolnojioselüler ca riski artar



236. Spontan bakteriyel peritonit: En sık etken E. coli, Asitli hastada ateş ve karın ağrısı varsa düşün. Parasentez mayinde hücre sayısı > 250 mm3 ve pH38°C veya 90/dk Solunum hızı >20/dk veya PaCO2 12000/mm3, 10% immatur (band) formu



SİTOKİNLER • TNF-α: Travma veya ağır doku hasarı sonrası immün cevapta TNF-α ilk olarak ortaya çıkar ve daha sonraki konakçı cevabın en güçlü mediatörlerinden biridir. • TNF-α stres boyunca kas katabolizmasından ve kaşeksiden sorumlu esas sitokindir. • IL-1: IL-1; TNF ile benzer ve aynı güçte metabolik ve fizyolojik etkilere sahip bir sitokindir.



24. J u k s t a g l o m e r u l a r h ü c r e l e r ; k a n b a s ı n c ı düşüklüğüne renin sekresyonuyla cevap veren baroreseptörlerdir.



• IL-1 ön hipotalamusta lokal PG aktivitelerini arttırarak travma ve hastalıklarda klasik inflamatuar febril cevabı başlatır.



25. İnsülin: Epinefrin ve sempatik stimülasyon insülin salınımını inhibe eder. Salınımı azaltan diğer faktörler; somatostatin, GİS hormonları, ß-endorfin ve IL-1‛dir.



• Anoreksinin; IL-1‘in doyma merkezini etkileyerek hipotalamik aktivitenin değişmesiyle geliştiği düşünülmektedir. Cerrahi sonrası ağrı oluşumunda azalma; IL-1‛in endojen ß-endorfin salınımını ve hipotalamustaki santral opioid benzeri reseptörleri arttırmasıyla oluşmaktadır.



• Erken faz İlk saatlerde insülin baskılanmıştır • Geç faz; inatçı hiperglisemiyle seyreden normal veya aşırı insülin yapımına dönüşle karakterizedir. Bu fazda periferde insüline direnç mevcuttur. 26. IL-2, IL-4, IL-6, IL-8, GM-CSF ve INFγ gibi distal sitokin mediatörler inflamasyonda TNF-α ve IL-1 sayesinde kaskad şeklinde salınmaktadır. 27. Sitokin cevabı travmada sonrası yüksek oranda ateş, lökositoz, hiperventilasyon ve taşikardi olarak ortaya çıkar. Buna sistemik inflamatuar cevap sendromu (SIRS) denir.



• IL-2: Hücresel immünite, T lenfosit proliferasyonu, immunoglobulin yapımı ve barsak bütünlüğünün korunmasında önemli inflamatuar mediatör sitokindir. • Akut travma sonrası ve ciddi hastalıklarda IL-2 sekresyonu bozulmaktadır. Bundan barsak bariyeri negatif yönde etkilenmektedir. IL-2 sekresyon ve aktivitesindeki bu azalma lenfosit apopitozisinde hızlanmaya yol açmaktadır.



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• IL-3: T-hücre. Doku mast hücreleri ve hematopoiteik kök hücrelerin büyüme faktörü • IL-4: Aktive TH2 hücrelerinden salınır ve B lenfosit proliferasyonunu arttırır. • IL-4, IL-1ß, TNF-a, IL-6, IL-8 ve süperoksid üretimini, aktive makrofaj fonksiyonlarını azaltan önemli ve güçlü bir antiinflamatuar sitokindir. • IL-4; inflamatuar makrofajlarda programlı ölümü başlatır. Ayrıca glukokortikoidlerin makrofajlar üzerindeki antiinflamatuar etkisini arttırır. • IL-5: T-hücre. B hücrelerin plazma hücresine maturasyonu • IL-6: Akut yaralanma ve stres süresince IL-6 kan düzeyi yüksek seyrettiği için sistemik inflamatuar cevap ve preoperatif morbidite için belirleyici olarak kullanılmaktadır. TNF-α ve IL-1, IL-6 salınımının majör uyaranıdır. • IL-6, B hücre diferansiasyonu ve immünoglobulin sentezini belirlemede çok önemli role sahiptir. • IL-1 ve IL-6 yaralanma süresince hepatik akut faz protein cevabı için önemli mediatörlerdir ve Creaktif protein, fibrinojen, haptoglobin, Amiloid-A, α-1-antitripsin ve kompleman yapımını arttırırlar. • IL-8: Çoklu organ yetmezliği riski göstergesidir. Kemotaksiste önemli rol oynar. • IL-10: İnflamatuar cevap süresince; önemli endojen düzenleyici mediatör olarak rol almaktadır ve primer olarak TNF-α aktivitesini baskılar. • IL-13: NO üretimini ve proinflamatuar sitokin salınımını inhibe eder. T lenfositleri etkilememesi dışında bütün etkileri IL-4 ile paraleldir. IL-13‛ün net etkisi IL-4 ve IL-10 gibi antiinflamatuar etki şeklindedir. • INF-γ : INF-γ dolaşım ve doku makrofajları aktivasyonu ve sitotoksisitesinde önemli rol oynar. Ayrıca lenfosit proliferasyonu ve immünoglobulin sentezini de uyarır. • Apoptozis, nekrozdan farklı bir diğer hücre ölümü modudur ve hücre daralması, kromatin yoğunlaşması, apoptotik cisim formasyonu ve internukleozomal DNA kırılması şeklinde olmaktadır. • TNF, IL-1, IL-3, IL-6, GM-CSF ve INF-γ gibi proinflamatuar sitokinlerin de normal apoptozisi geciktirdiği gösterilmiştir. • IL-4 ve IL-10 ise aktive makrofajlarda apoptosisi hızlandırır. 29. Antiinflamatuarlar Mediatörler ü ü ü ü ü ü



IL-4 IL-10 IL-13 IL-1ra TGF-ß PGE2



30. Katekolaminler: Sonuçta kısa sürede antiinflamatuar sitokin olan IL-10 üretimini arttırır, uzun sürede ise yani 24 saatte antiinflamatuar etkileri azalır. Makrofajlardan TNF-α üretimini inhibe ettikleri de gösterilmiştir. • Tirozin kinaz reseptörleri: İnsülin, EGF, PDGF, IGF1, VEGF



299



31. ENDOTEL HÜCRE KAYNAKLI MEDİATÖRLER: • Nitrik oksit (NO): Asetilkolin, hipoksi, endotoksin, hücresel yaralanma ve kan dolaşımına bağlı mekanik yıpranma gibi faktörler NO salınımını artırır. • NO güçlü bir vazodilatasyon ve platelet deaktivasyonu başlatır. • Endotelin (ET): Travma, trombin, transforming growth faktör-β (TGF-β), IL-1, Anjiyotensin-II, ArjininVazopressin, katekolamin ve anoksiye cevap olarak vasküler endotelyal hücrelerden salınır. • Endotel hücrelerinden sadece biyolojik olarak en aktif ve bilinen en potent vazokonstrüktör olan ET-1 sentezlenir. ET-1‛in vazokonstrüktör etkisi Anjiotensin-II‛nin 10 katıdır. • Platelet Aktive Edici Faktör (PAF): Endotelden salınan ve TNF, IL-1, AVP ve Anjiotensin-II salınımını başlatan, fosfolipid yapıda olan bir mediatördür. TXA2 üretimini ve platelet agregasyonunu arttırır. TXA2 üzerinden vazokonstrüksiyon yapar. • P A F ; hipotansiyon, vasküler permeabilitede artış (histamine göre 1000 kat daha güçlü), hemokonsantrasyon, pulmoner hipertansiyon, bronkokonstrüksiyon, PMNL aktivitesinde, eozinofil kemotaksisinde/ degranülasyonunda artış ve trombositopeni yapar. • P A F ; vasküler duvara lökosit yapışması için kemoatraktan ve vasküler kompartmandan lökosit migrasyonunu kolaylaştıran bir mediatördür. • Eikozanoidler; akut akciğer hasarı, pankreatit ve renal yetmezliğin sebebi olarak suçlanmaktadır. • L ö k o t r i e n l e r ; anaflaksinin karakteristik reaksiyonlarını düzenleyen önemli moleküller olup, mast hücreleri, makrofajar, düz kas, yumuşak doku ve akciğer hücrelerinde üretilir. İnflamatuar cevapta özellikle LTB4 daha fazla yükselir. • PGI2 (prostasiklin):Vazodilatasyon ve trombosit anti-agregasyonuna neden olur. Etki olarak NO ile benzeşir. Klinikte pulmoner hipertansiyonu azaltmak için kullanılır. • Kallikrein-Kinin Sistemi: Kininler bronkokonstrüksiyonu, ağrı oluşumunu, doku ödemini ve kapiller permeabiliteyi arttırır. Renal vazodilatasyon yaparak, renal kan akımını artırabilirler (kallikrein) veya renal vazokonstrüksiyon da yapabilirler (bradikinin). • Serotonin: Vazokonstrüksiyon yapar, bronkokonstrüksiyon ve trombosit agregasyonunu arttırır. Kalp üzerinde kronotrop ve inotrop etkiler yapar. • Histamin: Histamin kan düzeyi; hemorajik şok, travma, termal hasar, endotoksemi ve sepsiste artar. Histamin düzeyi septik şokta mortalite ile koreledir. 32.TRAVMAYA METABOLİK CEVAP • Taşikardi, artmış oksijen kullanımı, artmış respiratuar hız, artmış vücut sıcaklığı, (-) nitrojen dengesi ile karakterizedir. • Ebb fazı: travmadan sonraki ilk saatlerde oluşur ve hemodinamik denge sağlanmaya çalışılmaktadır. • Flow fazı başlangıçtaki travma durumunu ve volüm dengesinin sağlanmasına ikincil cevapları gösterir. • Açlığa Metabolik Cevap: Zorunlu glikoliz yapan hücrelerin (nöronlar, lökositler, eritrositler) bazal glukoz tüketimi ortalama bir erişkinde 24 saatte



300



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



• •



• • • • • •



• • • •











180 gram glukoz civarındadır. Uzayan açlıkla enerji ihtiyacının büyük kısmı yağlar ve ketonlardan sağlanmaya başlar. Yaralanma ve Doku hasarı Sonrası Metabolik Cevap: Enerji tüketimindeki artıştan önceleri sempatik sinir sistemi ve katekolaminler sorumludur. Travma sonrası plazma serbest yağ asitleri ve gliserol seviyeleri artar. Lipoliz artmıştır. Temel uyarı katekolaminlerden gelir (hormona duyarlı trigliserid lipaz). Lipid Metabolizması: Serbest yağ asitleri (FFA) travma sonrası majör enerji kaynaklarıdır. Hormona duyarlı lipaz üzerine etki eden en güçlü uyarı ise katekolaminlerdir. Protein Metabolizması: Artmış proteolizden insülin rezistansı, kortizol ve sitokinler sorumlu tutulmaktadır. Kas proteini proteolizisin temel kaynağını oluşturur. Travma sonrası glutamin ve alaninin barsaklardan emilimi ve çizgili kas hücrelerinden kana salınımı artmaktadır. Glutamin lenfositler, fibroblastlar ve GI sistem için özellikle artmış stres durumlarında esas enerji kaynağıdır. Bu önemli rol glutamini travma sonrasında esansiyel amino asit haline getirir ve glutaminli gıda desteğinin travma sonrası doku hasarını azaltabileceği düşünülmektedir. Alanin ise glukoneogeneze hızlı ve kolay katılması açısından önemlidir. Beslenme desteği ihtiyacının belirlenmesinde en güvenilir yaklaşım hikaye ve fizik incelemedir. Enerji gereksinimi: Harris-Benedict denklemi Bazal enerji tüketimini verir. Yaklaşık 20-30 cal/ kg/gün‛dür. Yeterli kalori replasmanı için 150 non-protein kalori/1 gr azot temini standart yaklaşımdır. Kritik hastalarda oran 100/1 olabilir. 1 gm N, 6.25 gm protein kütlesini ifade eder. Fazla beslenme (overfeeding): Klinik olarak artmış oksijen tüketimi, artmış co2 üretimi, yağlı karaciğer, lökosit fonksiyonlarında baskılanma ve artmış enfeksiyon riski görülebilir. Kas yıkımının en iyi göstergesi idrarda N (azot)



atılımıdır. Bu nedenle hasta takibinde idrarda azotun büyük önemi vardır. • Beslenmede yağların öncelikli kullanım endikasyonu esansiyel yağ asitlerinin sağlanmasıdır. Yağ çözeltileri ile düşük hacim içinde yüksek miktarda kalori verilmesi sağlanır. • Yağ metabolizması bozukluğu, lipid nefrozu, koagülopati ve ciddi akciğer hastalığı olan hastalarda yağ çözeltilerinin parenteral kullanımı kontrendikedir.



BESLENME 33.ENTERAL BESLENME • Jejunostomi: Temel endikasyonları komadaki hastalar, yüksek GİS fistülleri, yüksek GİS tıkanıklıkları ve nazojejunal tüp yerleştirilemeyen hastalardır. • Jejunostominin tek kesin kontrendikasyonu distalde obstrüksiyon varlığıdır. • Enteral beslenmede teknik komplikasyon olarak aspirasyon pnömonisinden çekinilir. 34. TOTAL PARENTERAL NÜTRİSYON Total parenteral nütrisyon için en önemli endikasyon GİS‛in kullanılamayacak oluşudur. •



TPN Kontrendikasyonlar:



- Hastanın tedavisi için spesifik bir amacın olmaması - Kardiyovasküler instabilite veya düzeltilmesi gereken ciddi metabolik bozukluk varlığı - Sağlam ve beslenmeye uygun GİS varlığı - Kısa süreli TPN düşünülen beslenme durumu iyi hastalar - 8 cm‛den daha kısa barsağı olan bebekler (uzun süreli tedaviyle de başarı yok) - Kesin deserebre veya beyin ölümü gerçekleşmiş hastalar 35. TPN komplikasyonları:



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• Subklavyen ven kateterizasyonunun en sık komplikasyonu pömotorakstır. • Katetere bağlı sepsis mortalite açısından TPN alan hastalarda en çok çekinilen komplikasyondur. Öncelikle çekinilen patojenler gram pozitifler olup, santral kateterlerde en sık kolonize olan bakteri staph. epidermidis‛tir. • Enfeksiyon riski en yüksek femoral kateterlerde, en düşük subklavyen kateterdedir. • Çinko: TPN alan hastalarda en sık görülen eser element eksikliğidir. Yaygın veya deri katlantılarında ortaya çıkan egzamatoid döküntü, saç dökülmesi ve yara iyileşmesi bozukluğu görülür, bazen nörit eşlik edebilir. Koyunlardaki dermatiti andırması nedeniyle “akrodermatitis enteropatika” benzeri tablo olarak da tanımlanabilir. • Bakır: Hipokrom mikrositik anemi görülür • Krom: Glukoz intoleransı (insülin sentezi bozulması) ve periferik nöropati görülebilir. • Esansiyel yağ asitleri eksikliği: 4 haftayı aşan yağsız TPN uygulaması sonrası ortaya çıkar. Sıklıkla linoleik asit eksikliği gelişir. Deride kuru, papüler eritemli döküntü ve saç dökülmesi ile karakterizedir. • Karaciğer fonksiyon bozuklukları, yağlanma. Kolestaz ve safra kesesi taşları • CO2 üretiminde artış, solunum yetmezliği Vücut ağırlığının % 40 kadarı hücreiçi sudur, %20 si ise hücredışı sudur. 36. Beslenmede özel durumlar • Karaciğer yetmezliği: Dallı zincirli amino asit oranı artırılır, aromatik amino asitlerden fakir, yüksek karbonhidratlı, düşük proteinli, düşük yağ oranlı çözeltiler verilir. • Böbrek yetmezliği: Düşük proteinli, esansiyel amino asitlerden zengin, yüksek karbonhidratlı çözeltiler verilir. • Akciğer hastalıkları: Düşük karbonhidratlı, yağdan fakir veya yağ içermeyen çözeltiler verilir. • Travmalı hasta: Proteinden zengin, dallanmış zincirli amino asitleri içeren çözeltiler verilir.



SIVI - ELEKTROLİT 37. SIVI • Plazma ozmolaritesi (mOsm/kg)= 2x(Plazma Na ) + (Glukoz/18) + (BUN/2.8) • Erişkinlerde günlük sıvı kayıplarının en büyük kısmı renal kayıplardır. • Genelde azotlu atıkları atmak için en az 0.5 ml/kg/ saat idrar gereklidir. • Hissedilmeyen kayıpların tamamına yakını su buharı şeklinde olduğundan saf su kaybı olarak kabul edilir. Hissedilmeyen kayıpların % 75 kadarı deriden olup vücutta oluşan su buharının deriden atılması şeklindedir. • Vücut alanına göre: 1500 ml/m Günümüzde yaygın kabul gören yaklaşımdır. 2



301



• Kişinin ağırlığına göre: Genelde kilosu çok değişken olan pediatrik hastalar için kullanılır. Ilk 10 kg için 100 ml/kg, ikinci 10 kg için 50 ml/kg ve sonraki her kg için 20 ml/kg şeklinde hesaplanır. (70 kg bir erişkin için 2500 ml). • Plazma ve hücrelerarası kompartmanları arasındaki dengeden kolloid ozmotik basınç yani proteinler gibi damar duvarını geçemeyen moleküllerin oluşturduğu çekim kuvveti sorumludur. • Hücreiçi ve hücre dışı sıvı kompartmanları arasındaki dengeden ise öncelikle Na+ sorumludur. • Hipovolemi cerrahi hastalarda en sık gözlenen sıvıelektrolit dengesizliğidir. • Hipovoleminin ilk kardiyovasküler bulgusu ortostatik taşikardidir. • Ameliyat sonrası akut tübüler nekroz tanısı koymada en duyarlı tanı yöntemleri idrar / plazma kreatinin oranı (Schwarz‛s a göre) ve fraksiyone sodyum atımıdır. FENa (İNaxPkre/PNaxİkre)x100 (Sabiston‛a gore) • Hipovolemide başlangıç sıvıları Ringer laktat ve serum fizyolojik gibi kristaloid sıvılardır • Son çalışmalar Ringer laktat‛ın inflamatuar cevabı aktive edip apoptozisi başlatabileceğini göstermektedir



38. PLAZMA HÜCRE DIŞI BÖLME HÜCRE İÇİ BÖLME KATYONLAR mEq/L Sodyum



142



144



10



Potasyum



4



4



150



Kalsiyum



5



3



-



Magnezyum



3



153



40



TOPLAM



154



200



ANYONLAR mEq/L Klorür



103



144



-



Bikarbonat



27



30



10



Fosfat ve sülfat



3



3



150



Organik asitler



5



5



-



Proteinler



16



1



40



ProteinlerTOPLAM



154



153



200



302



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



40. ERiŞKiNLERDE ViTAMiN VE MiNERAL EKSiKLiKLERiNiN KLiNiK BULGULARI Vitamin A



Gece körlüğü, kseroftalmi, Bitot spotları, keratomalazi



Vitamin D



Osteomalazi, raşitizm, kemik ağrıları, tetani



Vitamin E



Kronik kolestaz, spinoserebellar ataksi, hiporefleksi



Vitamin K



Kanama eğilimi, kolay morarma



Thiamin (B1)



Beriberi (bilinç değişiklikleri, periferik nöropati), Wernicke ensefalopatisi, periferik nöropati, KKY



Vitamin B2



Şelozis, magenta dil



Niasin



Pellegra, dermatit, glossit, periferik paresteziler, omurilik semptomları



Pantotenik asit



Halsizlik, başağrısı, uykusuzluk, paresteziler



Vitamin B6



Stomatit, periferik nöropati, irritabilite



Biotin



Derinin ince, pullu döküntüsü, glossit



Folik asit



İshal, glossit, megaloblastik anemi, B12 ile aynı



Vitamin B12 Glossit, pernisiyöz anemi, nöropati, myelopati Vitamin C



Skorbit, peteşiler, ekimozlar, eklem ağrıları, şiş jinjiva, perifolliküler kanama



Esansiyel yağ asitleri



Kuru deri, saç dökülmesi, egzamatoid dermatit, göz içi basınçta düşme



Kalsiyum



Tetani, ensefalopati



Fosfor



Bilinç değişiklikleri, paresteziler, eritrosit hemolizi



İyot



Guatr



Demir



Mikrositik anemi, yorgunluk, dispne



Bakır



Hipokrom anemi (demire cevap vermez), nötropeni, osteoporoz



Çinko



Dermatit (deri katlantılarında), fotofobi, gece körlüğü, yara iyileşmesinde bozulma, alopesi, ishal



Selenyum



Kardiyomyopati, myalji, beyaz tırnak yatakları



Krom



Glukoz intoleransı



Molibden



Başağrısı, gece körlüğü, letarji



Mangan



Saç incelmesi, kilo kaybı, dermatit



• Damar geçirgenliğinin arttığı durumlarda kolloid sıvı vermemek gerekir. • Sıvı tedavisinin etkinliğini belirlemenin en iyi, en basit yolu saatlik idrar çıkışıdır. • Hipervolemi cerrahi hastalarında genellikle su kısıtlaması ile tedavi edilebilir!!!! • Hiponatremi genellikle dilüsyoneldir. Hiponatremide toplam vücut suyu artmış ama plazma volümü azalmıştır. Plazma volümü azalmış olmasına rağmen beyin ödemine bağlı hipertansiyon ve bradikardi bulguları vardır. • Hiponatremide sodyumun yükseltilme hızı 20 mEq/ L/gün • Hipernatremi en sık su kaybına bağlı gelişir. Hipernatremide subaraknoid kanamalar görülebilir. • Hipernatremide Na düşürülme hızı: 1 mEq/L/saat ve 12 mEq/L/gün



• Cerrahi hastalarda volüm defisitinin en sık nedeni GİS kayıplarıdır. 40. Sıvı tedavisi planlanırken hücredışı sıvı kayıpları öncelikle dengeli elektrolit çözeltileri ile yapılmalıdır. • Dengeli kristalloid çözelti olarak öncelikle laktatlı Ringer veya serum fizyolojik tercih edilir. Karaciğer rezervi düşük olan hastalar ve şiddetli asidozu olan hastalarda laktatlı Ringer çözeltisi kullanımı asidozu şiddetlendireceği için uygun değildir. • Akut böbrek yetmezliğinin en sık nedeni hipovolemiye bağlı prerenal azotemidir. 41.SODYUM • Aşırı miktarda alınan sodyumun tamamı böbreklerle atılabilir, gerektiğinde atılım 1 mEq/gün‛e düşürülebilir. • Hiponatremi Na < 130 mEq/L • Bulgular: Tablo • Tedavi: Sıvı fazlalığına bağlı dilüsyonel hiponatremi varsa tedavisi sıvı kısıtlamasıdır. - Vücut sodyumu düşükse kayıpların replasmanı hesaplanarak yerine konmalıdır.. - Replasman 0.5-1 mEq/saat yükseltecek şekilde yapılmalıdır. (SF en fazla 500 ml/saat) Hedef öncelikle 130 mEq/L seviyesinin sağlanmasıdır. Hızlı düzeltilirse pontin myelinolizisi gelişebilr, kalıcı beyin hasarı ve mortaliteye yol açabilir. Hastanın durumuna göre - (130 - Na hasta değeri) x VA (kg) x 0.2 - (0.20 katsayısı hücredışı sıvı hacmini ifade etmektedir. Kronik süreçteki hiponatremilerde dağılım için toplam vücut suyu baz alınabilir, formülde 0,6 kullanılabilir.) • HipernatremiSerum Na seviyesinin >150 mEq/L olmasıdır. • Bulgular: Hipernatremi, kuru, yapışkan ve tuzlu müköz membranlar ile karekterize tek durumdur. (Tablo) • Tedavi: - Sıvı kaybı varsa sıvı replasmanı yapılmalıdır (hipotonik Na çözeltileri tercih edilir, 77 mEq/Lt Na içeren % 5 dekstroz içinde % 0.45 NaCl). - Hipernatremide sodyum seviyesi yavaş düşürülmelidir. Sodyum içermeyen sıvılar verilerek hızlı düşüşe yol açılırsa beyin ödemi gelişebilir. 42.POTASYUM • Potasyum vücutta %98 hücre içinde bulunan bir elektrolittir, 150 mEq/L. Hücredışı sıvıda ise 3.55.5 mEq/L bulunur. • İdamede 1-2 mEq/kg/gün verilmeye çalışılır. Asidozda hücredışı K artar, alkalozda düşer (pH ta her 0.1 düşüş için K 0.3 mEq/L artar). • Ciddi yaralanma veya cerrahi travma, asidoz ve katabolik durumlarda önemli miktarlarda K+ hücredışı sıvıya geçer. • Hiperkalemi Serum potasyum seviyesinin >5.5 mEq/L üzerinde olmasıdır. • Sebepler: - Artmış alım: Potasyum replasmanı, kan transfüzyonu, hemoliz, rabdomyoliz, GİS kanama



303



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



Asidoz yapar. Tedavide % 5 dekstroz vermek ve diüretikler faydalıdır.



- Dokudan artmış salınım: Asidoz, hücredışı sıvı ozmolaritesinde ani artış (hiperglisemi veya mannitol)



44. SODYUM



- Atılımda bozulma: ABY, KBY, Addison hastalığı, potasyum tutan diüretikler



HİPONATREMİ Orta dereceli



- Bulgular: Nöromüsküler uyarılmada artış tipik tabloyu oluşturur.



• Tedavi: Ani K+ yükselmesinin kalpte oluşturduğu etkiyi geçici olarak baskılamak için EKG kontrolü altında %10 Ca-glukonat İV olarak verilebilir. - Serum K+ düzeyleri %5 veya 10 dekstroz içinde NaHCO3 ve insülin verilerek geçici olarak azaltılabilir. Bu tedavinin etkisi K+‛un hücre içine girmesini sağlamasıyla olmaktadır.



- Hipokalemi Serum K+ seviyesinin 110 mEq/L olmasıdır. Genelde fazla Cl verilmesi ile görülür.



Ağır



SSS



KVS



Artmış intrakranial Taşikardi basınca bağlı değişiklikler Hipotansiyon (hipertansiyon, bradikardi)



Doku



Salivasyon, lakrimasyon, sulu ishal Deride parmak izi bulgusu (ödeme bağlı)



Tükrük ve gözyaşında azalma Kuru ve yapışkan mukus membranlar Kırmızı ve şiş dil Kızarmış deri



Renal



Anüriye doğru ilerleyen oligüri



Oligüri



- İzotonik NaCl çözeltisi vermek dilüsyonel olarak ve kısmen K+ atılımını artırarak faydalıdır. - Kronik hiperkaleminin tedavisinde katyon değiştirici reçinelerin (Kayexalate) verilmesi oldukça faydalıdır.



Orta dereceli



Kas seyirmeleri Hiperaktif tendon reflekleri Artmış intrakranial basınç (kompanse faz)



- Ciddi hiperkalemide başlıca gastrointestinal semptomlar bulantı, kusma, kramp tarzında karın ağrısı ve diaredir. - Kardiyovasküler belirtiler başlangıçta EKG‛de görülür. Yüksek ve sivri T dalgaları, QRS kompleksinde genişleme ve ST segmentinde çökme oluşur.



Ağır



HİPERNATREMİ



Metabolik -



Konvülsiyonlar Refleklerin kaybolması Delirium Artmış Huzursuzluk Manyakça intrakranial Halsizlik davranış basınç (dekompanse faz)



Ateş



45.KALSİYUM • Yaklaşık %40 kadarı non-iyonize olup plazma proteinine bağlıdır. % 50‛lik kısmı iyonize kalsiyumdur ve nöromüsküler stabiliteden sorumludur. % 510 kadar kalsiyum ise kompleks formlar şeklinde plazmada bulunur. • Kalsiyumun iyonize ve non-iyonize fraksiyonlarının oranları da kan pH‛ına bağlıdır. Asidoz iyonize fraksiyonu artırırken, alkaloz azaltır. • Hipokalsemi Serum kalsiyum düzeylerinin 8.5 mg/dl‛nin altına inmesi (iyonize < 4.2) durumunda hipokalsemi gelişimi sözkonusudur. • Belirti ve bulgular: Perioral ve parmak ucu bölgelerinde uyuşukluk ve karıncalanma ilk belirtilerdir. Hipokalsemi belirtileri nöromuskuler kaynaklıdır ve tendon reflekslerinde artma, pozitif Chvostek belirtisi, Trousseau bulgusu, müsküler ve abdominal kramplar, tetani ve karpopedal spazm, konvülsiyonlar (ciddi defisitlerde) ve EKG‛de QT mesafesinin uzaması şeklinde özetlenebilir. • Hiperkalsemi Kalsiyumun 10.5 mg/dl yi aşması hiperkalsemidir. (iyonize > 4.8) • Etyoloji: Hiperkalseminin en sık nedeni primer hiperparatiroidizmdir - Hospitalize hastalarda hiperkalseminin en sık nedeni malignansşlerdir. - Paraneoplastik sendromlar: En sık parathormon benzeri polipeptid salgılayan tümör skuamöz hücreli akciğer kanserleridir. - Hiperkalsemide EKG‛de QT aralığı kısalmıştır. - Hipomagnezemi Serum magnezyum düzeyinin 1,5 mEq/L altında olmasıdır.



304



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



- Hipomagnezemi varlığında İV kalsiyum tedavisine yanıt alınamayan tetani görülür.. - Hipermagnezemi Serum magnezyum düzeyinin 2.5 mEq/L üzerinde olmasıdır. Renal yetmezlik: En sık ve önemli nedendir.



46. GASTROiNTESTiNAL SIVILARIN ELEKTROLiT iÇERiKLERi Salgı



Volüm



Na



HCO3 K Cl (mEq/L) (mEq/L) (mEq/L) -



(ml/gün) (mEq/L)



Tükrük



1500 (5002000)



10 (2-10)



26 10 (8-18) (20-30)



30



Mide



1500 (1004000)



60 (9-116)



10 (0-32)



130 (8-154)



-



Duodenum



1002000



140



5



80



-



İleum



3000 (1009000)



140 5 (2-8) (80-150)



104 (43137)



30



-



60



30



40



-



140



5 (3-7)



75 (5495)



115



145



5 (3-12)



100 (89180)



34



Kolon Pankreas Safra



100800 50-800



47. PRERENAL AZOTEMİ VE RENAL FONKSİYON BOZUKLUĞU AYIRICI TANISI PRERENAL AZOTEMİ İdrar osmolalitesi (mOsm/L) İdrar/plazma osmolalite İdrar/plazma BUN İdrar/plazma Kreatinin



RENAL (TÜBÜLER) HASAR



>500



1.25



8



40



3



HCO3 / H2CO3 oranı 20/1 olmalıdır. Hasta değerleri ne olursa olsun HCO3 / H2CO3 oranı 20‛den küçükse pH değeri 7.4‛ün altındadır, asidoz vardır. HCO3 / H2CO3 oranı 20‛den büyükse pH değeri 7.4‛ün üzerindedir, alkaloz vardır.



50: ASİDOZ - ALKALOZ pH



pCO2



Plazma HCO3−



pH



pCO2



N











N











Respiratuar asidoz



↓↓



Respiratuar alkaloz



↑↑



Metabolik asidoz



↓↓



N



↓↓



Metabolik alkaloz



↑↑



N







↑↑



Plazma HCO3−







↑?



51.Asit-baz dengesi problemlerine yaklaşımda önce pH bakılarak asidoz-alkaloz ayrımı yapılır. Sonra problemin bikarbonat veya pCO2 nin hangisinden kaynaklandığı saptanır. 3. aşamada primer probleme karşı kompansatuar cevap olup olmadığı sorgulanır. 52. Kanın en önemli kimyasal tampon sistemi bikarbonatkarbonik asittir 53. Asit-Baz Sorularına Yaklaşım - 1. Klinik yardımcı ü KBY...anyon aralığının arttığı metabolik asidoz ü Şok, kanama, hipovolemi... anyon aralığının



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



arttığı metabolik asidoz (laktik asidoz) ü Diyabet... anyon aralığının arttığı metabolik asidoz (ketoasidoz) ü Sepsis...(solunum alkalozu±metabolik asidoz) ü KOAH...solunum asidozu ü Diyafragma laserasyonu... solunum asidozu ü Pilor stenozu...Metabolik alkaloz - 2. pH‛a bak ü 3. < 7.38…asidoz; > 7.42…alkaloz - 4. pCO2‛ye bak ü pH‛ı açıklıyor ise solunumsal… ü pH‛ı açıklamıyor ise metabolik… olmalı - 5. HCO3‛e bak ü Metabolik olduğundan emin ol - 6. Kompansasyon kararını vermek için: ü Primer bozukluk solunumsal ise HCO3‛e bak



ü Primer bozukluk metabolik ise pCO2‛e bak - 7. Metabolik asidozda anyon aralığını hesaplayarak metabolik asidozun tipini anlayabiliriz. ü Na-(Cl+HCO3)



• Salisilat kullanan hastalarda geri dönüşümsüz siklooksigenaz inhibisyonu olduğu için acil cerrahi girişim durumunda trombosit süspansiyonu vermek gerekir; elektif cerrahi için salisilat alımı kesilerek ameliyat bir hafta ertelenir.



57. KOAGÜLASYON FAKTÖRLERi VE KAYNAKLARI Koagülasyon Faktörleri



KAYNAK



Faktör I



Fibrinojen



TDP, kriyopresipitat, tromb.



Faktör II



Protrombin



TDP, trombositler



Faktör III



Tromboplastin (doku faktörü)



Faktör IV



Kalsiyum



Faktör V



Proakselerin (labil faktör)



TDP, çok az tromb.



F5 ile aynı



TDP



Prokonvertin



TDP



Faktör VI Faktör VII



Faktör VIII Antihemofilik faktör



• Cerrahi Enfeksiyonlar 54.Metabolik asidoz:



• Anyon açığı normal olanlar: HCO 3 - kaybı ile karakterize, ishal, proksimal RTA, distal RTA, safra ve pankreas fistülleri, bikarbonatsız sıvılarla volüm replasmanı, HCl verilmesi, üreterosigmoidostomi, karbonik anhidraz inhibitörleri. • Anyon açığı artmış olanlar: Sisteme asit girişi nedeniyle gelişir. Şok (doku hipoksisi, laktik asidoz), DM, alkol intoksikasyonu, üremi (KBY), metanol, aspirin, etilen glikol. • Anyon açığı: Tanım olarak serumdaki majör katyonlarla anyonlar arasındaki farkı ifade eder. normal değerleri 12-15 mEq/lt‛dir. Anyon açığı = Na – (Cl + HCO3−) • Metabolik asidozda bulgular: Myokard depresyonu, aritmiler, periferik vazodilatasyon, santral sinir sistemi baskılanması, serum potasyumunda artma, takipne, Kussmaul tipi solunum. 55.METABOLİK ALKALOZ • Artmış bikarbonat oluşumu: Klor kaybı, ciddi hipokalemi, mineralokortikoid fazlalığı (steroidler ve primer hiperaldosteronizm), Mide sıvısının kaybedildiği kusma – pilor obstrüksiyonu, gastrik drenaj, diüretikler, alkali maddelerin kullanımı (milk alkali sendromu, antasidler), uzamış hiperkalsemi. • Bozulmuş bikarbonat atılımı: Glomerüler filtrasyonda azalma, bikarbonat geri emiliminde artış (hipokalemi, hiperkarbi) • BULGULAR: Artmış SSS duyarlılığı, tetani. Bunun nedeni alkaloza bağlı olarak iyonize kalsiyum düzeyinin azalmasıdır. Ayrıca doku oksijen aktarımı da bozulur. 56.RESPİRATUAR ALKALOZ • En az rastlanan asit-baz dengesi bozukluğudur. Alveolar ventilasyonun artması ve sonuçta karbondioksit seviyelerinin düşmesi ile karakterizedir.



305



TDP, kriyopresipitat, kons.



Faktör IX



Christmas faktör (plazma trombopl. Komponenti)



TDP, trombositler, konsantre



Faktör X



Stuart-Prower Faktör



TDP, trombositler



Faktör XI



PTA (Plazma tromboplastin öncüsü)



TDP, çok az tromb.



Faktör XII



Hageman faktör



TDP, trombositler



Faktör XIII



Laki-Lorand (fibrin stabilizan faktör)



Von Willebrand Faktör TDP, kriyopresipitat vWF Trombositler



KAN TRANSFÜZYONU VE HEMOSTAZ 58. FİBRİNOLİTİK SİSTEM TPA – doku plazminojen aktivatörü, en güçlü plazminojen aktivatörüdür. - e-ACA (epsilon-amino kaproik asit) ise, patolojik fibrinoliziste kullanılan bir inhibitördür. - En sık rastlanan konjenital trombosit bozukluğu von Willebrand hastalığıdır. - Hemofili A: Konjenital faktör eksikliklerinin en sık görülenidir. - Replasman miktarı girişime göre değişmekle birlikte majör cerrahi için faktör düzeyinin preoperatif % 80-100 civarına çıkartılması gereklidir. - Hafif hemofili hastalarında vazopressinin sentetik analoğu olan DDAVP (dezmopressin) tedavide kullanılabilir. - Faktör XIII eksikliği (parahemofili): ilk bulgu doğum sonrasında umbilikustan kanama olabilir. - Cerrahi hastalarda kanamaya yol açan en sık hemostaz bozukluğu trombositopenidir. - Normal hemostaz için 50000/mm3 trombosit yeterlidir. 10000/mm3 altında ise spontan kanama riski çok yüksektir. Cerrahi girişimler öncesinde amaç 50000/mm3 üzerinde trombosit



306



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



bulunmasıdır. - Primer fibrinolizde genelde trombositopeni eşlik etmez. Euglobulin lizis zamanı patolojik fibrinoliz tanısında güvenilir bir testtir, 20 dakikanın altında olması anlamlıdır. - Fibrinolizisi durdurmak için EACA (epsilon amino kaproik asit) kullanılır. - Kumadin kullanan hastalarda takip protrombin zamanı (PT) ve INR ile yapılır. - Kumadin alan hastalarda kanama açısından girişim öncesi INR değerinin 1.5 oranını aşmamasına dikkat edilmelidir. - Heparin antidotu protamin antidotu ise K vitaminidir.



sülfat,



kumadin



- Karaciğer hastalığı, tıkanma sarılığı, böbrek yetmezliği, yaygın malign hastalık varlığında ameliyat öncesinde trombosit sayısı, PT ve PTT bakılmalıdır. - Warfarin kullanıcısı; - Elektif ameliyat: Warfarini kes - Acil ameliyat: K vitamini ± TDP - Heparin kullanıcısı: - Elektif ve erken ameliyat: Heparini kes - Acil ameliyat: antagonize et (1mg protamin sülfat 100 Ü heparini nötralize eder) Nötralizasyonuna



Gerek



- Heparinize bir hastada pıhtılaşma zamanı 25 dakikanın altında … - Kumadin alan hastada protrombin zamanı normalin %20‛sinden uzun değil … 59.



Depolanan Kandaki Değişiklikler - ATP ve 2,3 difosfogliserat (2,3DPG) azalır - Hemoglobinin O2‛e affinitesi artar - O2 taşıma kapasitesi azalır - Ozmotik frajilite artar - Trombositler 24 saatten sonra kaybolur - Hemoliz olur - Potasyum, Fosfat ve Amonyak miktarı yükselir - Laktik asit birikir - pH azalır - Faktör II, VII, IX, (XI) stabil olarak bulunur



60. TRANSFÜZYON ENDİKASYONLARI - Normal sağlıklı insanda ameliyat öncesi hemoglobin değeri 7‛nin altında ise transfüzyon yapılır, kalp ya da akciğer patolojisi olan hastada transfüzyon hemoglobin değeri 10‛un altında ise yapılır. Major cerrahilerde trombosit sınırı ise 50.000‛dir. 61. Volüm replasmanı: Cerrahi hastalarda kan ve kan ürünü transfüzyonunun en sık endikasyonu kan volümünün yerine konmasıdır. 62.



- Faktörlerde düşme: Özellikle FV ve FVIII. - Metabolik Asidoz veya Alkaloz - Sitrat toksisitesi ve hipokalsemi: Hızlı masif transfüzyon, ciddi hipotansiyon varlığı ve karaciğer yetmezliği (siroz ve küçük çocuklarda) varlığında daha kolay gelişir. - Hb-oksijen disosiasyon eğrisinde sola kayma - Hiperkalemi: Banka kanından gelen K, hasta ciddi oligürik olmadığı sürece önemli bir problem yaratmaz. - Dolaşım yüklenmesi ve hipervolemi - DİK - Hipotermi: Kanın ısıtılarak verilmesi düşmesini de azaltıcı etkiye sahiptir.



pH



- Hemolitik transfüzyon reaksiyonu ve infeksiyon geçiş riski de her ünite transfüzyonla artar. 55. TRANSFÜZYON KOMPLİKASYONLARI



- Erken ameliyat: K vitamini



- Antikoagülan Tedavi Olmayan Durumlar



• Masif Transfüzyon Komplikasyonları: - Trombositopeni: dilüsyonel veya fonksiyonel bozukluk



MASİF TRANSFÜZYON Masif transfüzyon tek seferde 2500 ml den fazla transfüzyon yapıldığında veya 24 saatte 5000 ml üzerinde transfüzyon için kullanılan terimdir.



- Hemolitik reaksiyonlar: Sıklıkla grup uyuşmazlığı sonucu ortaya çıkar. Taşikardi, hipotansiyon, sarılık, hemostaz bozuklukları ve ATN ortaya çıkar. En sık tespit edilen objektif bulgular hemoglobinüri ve oligüridir. - Allerjik reaksiyonlar ve ateş: En sık görülen gruptur, bütün transfüzyonların % 1 kadarında görülür. - Emboliler: Venöz hava embolisi transfüzyon komplikasyonlarından birisidir. Ciddi hava embolisi varlığında bulgular venöz basınç artışı, siyanoz, hipotansiyon, taşikardi ve bayılmadır. Tedavi için hasta sol yanına yatırılır, baş aşağıda ve bacaklar yukarıda tutulur. Arteryel embolide ise tablo daha ciddidir, retinal arterlerde hava kabarcıkları görülebilir. - Viral Hepatitler: Transfüzyon sonrası en sık ölümcül komplikasyondur. En sık geçiş oranı batılı ülkelerde hepatit C‛dedir. - Syphilis: Özellikle trombosit süspansiyonları ile geçer. - Gram (-) ler: Daha çok saklama sürecinde kontaminasyona bağlı olarak kanda ürerler. 56. Aktive protein C rezistansı (APC-R). - Otozomal dominant geçişli. Vakaların %90‛dan fazlasında faktör V mutasyonu vardır (faktör V Leiden mutasyonu DVT‛a en sık yol açan kalıtsal bozukluk) - Hiperkoagulasyon için zayıf risk faktörü; genellikle başka risk faktörleri ile beraber olduğunda DVT‛a yol açar



ŞOK 57. Hipovolemik şok, dolaşımdaki kan hacminin kaybına bağlıdır ve cerrahide en sık karşılaşılan şok tablosu, hipovolemik şoka sebep olan hemorajik şoktur. • Klinik olarak şok tablosunun ortaya çıkması için kan hacmindeki azalmanın en az % 25 olması gerekir. • Hipovolemik şokta, doku perfüzyonunun bozulmasının



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



temel nedeni kan hacminin azalması nedeni ile kalp dolma basıncının (preload) ve dolayısıyla da atım hacminin düşmesi ve sonuçta bu yolla kalp debisinin azalmasıdır. • Hücresel perfüzyonun azalması ile birlikte anaerobik metabolizma ve laktik asit birikimi artar. Gelişen metabolik asidoz hemoglobin-oksijen disosiasyon eğrisini sağa kaydırır. • Hipoksi varlığı santral merkezleri uyararak hiperventilasyon ve respiratuar alkalozu tetikler, ayrıca eritrositlerde 2,3-DPG sentezini uyarır. Eritrositlerde 2,3-DPG konsantrasyonunun artması hemoglobin-oksijen disosiasyon eğrisini daha belirgin olarak sağa kaydırır. • Hipovolemik şokta, kortizolün ACTH üzerindeki feedback etkisi volüm dengesi sağlandıktan sonra devreye girer. • Şokta, splanknik vazokonstrüksiyona bağlı gelişen intestinal mukozal iskemi zemininde canlı bakteriler ve hücre duvarı toksinleri barsaklardan sistemik dolaşıma ve bölgesel lenfatiklere geçebilir, translokasyon. Şokta glutaminin yeterli şekilde sağlanması bakteriyel translokasyonu azaltabilmektedir. • Santral Sinir Sistemi Değişiklikleri: SSS vasküler yatağının kontrolü otonom sinir sisteminden bağımsızdır. Buna bağlı olarak beyine kan akımının azalması ve solunum merkezinde pCO2‛nin artmasına bağlı olarak hiperventilasyon meydana gelir. • GİS Değişiklikleri: - Mide kan akımının azalmasına bağlı olarak HCl sekresyonu azalır. Ancak mukozal iskemi nedeni ile gastrik mukozal lezyonların oluşumu yükselir. - Hemodinamik monitörizasyon: Santral venöz basınç (CVP), sağ ventrikül diastol sonu dolma basıncını gösterir. Sağ atriumdan direk olarak ölçülür. Normal değeri 2-12 cmH2O dur. • Swan-Ganz kateterizasyon ile pulmoner arter kama basıncı (PAWP) direk olarak ölçülür. Pulmoner arter kama basıncının, sol ventrikül diastol sonu dolma basıncını gösterdiği kabul edilir (normal 5-17 mmHg) ama direk ölçüm değildir.



307



• Şok ve travma nedeniyle getirilen hastalarda öncelikle resüsitasyonun ABC kuralları uygulanmalıdır. 58.Hemoglobin-oksijen disosiasyon eğrisini sağa kaydıran faktörler: • • • • • • • • •



pH düşmesi Vücut ısısı artışı pCO2artışı 2,3-DPG artışı Kortizol Tiroid hormonları Genç eritrositler Pirüvat kinaz eksikliği Yüksek irtifa



59.Oksihemoglobin dissosiasyon eğrisini sola kaydıran (P50 değerini azaltan) faktörler: • • • • • • • • •



pH‛nın artması 2,3-DPG‛nin azalması Vücut ısısının azalması PCO2‛nin azalması Karboksihemoglobin Methemoglobin Hekzokinaz eksikliği Yaşlı eritrositler Masif kan transfiüzyonu



60.Vazoaktif İlaçlar: Hipovolemik şokta erken dönemde kan basıncı yükseltmek amacı ile vazokonstriktör ilaçların kullanımı kontrendikedir. 61.Sepsis: Enfeksiyona karşı verilen sistemik cevaptır. SIRS‛daki kriterler sepsis için de geçerlidir. Kanıtlanmış ya da olası enfeksiyon kaynağı vardır. 6 2 . S e p t i k Ş o k : Sepsisteki hastada yeterli sıvı resüstasyonuna rağmen hipotansiyonun ve perfüzyon bazokluklarının devam etmesidir. Vasküler tonusun artırılamaması temel problemdir. Bu nedenle vazodilatatuar şok olarak da tanımlanır. • Septik Şok: Başlangıçta hipotermik olan hastaların prognozu daha kötüdür • Trombositopeni Gr (-) sepsisin; özellikle de çocuklarda ve yanıklı hastalarda, erken göstergelerinden… • ARDS‛nin en sık nedeni septik şok



308



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



CERRAHİ ENFEKSİYONLAR



63.Çoklu Organ Yetmezliği Etyolojisi: • İnfeksiyon: Peritonit ve intraabdominal infeksiyon, pnömoni, endokardit, menenjit • İnflamasyon: Pankreatit • Doku hasarı: Çoklu travma, yanık • İskemi: Şok, mezenter vasküler oklüzyon • İmmün reaksiyonlar: Otoimmün hastalık, transplant rejeksiyonu • İyatrojenik faktörler: Kan transfüzyonu, TPN • İntoksikasyonlar: Salisilat, arsenik • İdiopatik: Feokromositoma, TTP - Kesin kural olmamakla beraber çoklu organ yetmezliği en sık pulmoner sistemden başlar.



66. CERRAHİ YARALAR



Temiz



Elektif, acil değil, travmatik değil, primer kapatılmış, steril teknikte defekt yok; solunum, Gİ kanal, safra ve genitoüriner yollara giriş yok (fıtık, meme, troid, bilateral trunkal vagotomi)



Temiz-kontamine



Acil vaka; solunum, Gİ kanal biliyer ve genitoüriner yollara elektif giriş var, kirlenme minimum (ör; appendektomi); teknikte minör bozulma var



Kontamine



Pürülan olmayan inflamasyon; Gİ kanaldan gros kontaminasyon; enfekte safra veya idrar varlığında safra veya genitoüriner yollara giriş; teknikte majör bozulma; 4 saatten daha az zaman geçmiş penetran travmalar; greftlenecek veya kapatılacak kronik açık yaralar



Kirli



Pürülan inflamasyon (ör; abse); solunum, Gİ kanal, safra ve genitoüriner yolların preoperatif perforasyonu; 4 saatten fazla zaman geçmiş penetran travma (perfore apandisit)



- Gr (-) sepsisin en sık kökeni genitoüriner sistem enfeksiyonlarıdır, takiben solunum yolları enfeksiyonları ve intraabdominal enfeksiyonlar gelir. - Gr (-) sepsiste aerobik en sıkı etken E. coli, anaerobik olarak ise en sık etken bakteroides suşlarıdır. - Septik şokta pembe ve kuru ekstremitelerin eşlik ettiği paradoksik ılık şok tablosu gelişir. Kardiyak debi artmış olmasına rağmen hipotansiyon vardır, arteriovenöz oksijen içeriği farkı daralmıştır. - Erken dönemde tipik olarak hafif hipoksi, hiperventilasyon ve respiratuar alkaloz eşlik eder. Bunlara, sensoryumda bozulma ve nörolojik bozuklıuklar da şok tablosu ortaya çıkmadan önce eşlik edebilir. - Erken dönemde kalp debisi yüksek, vasküler direnç düşüktür. Hiperdinamik yanıt vardır. Kardiyak debideki artışın nedeni normale yakın preload varlığında nabız hızının artmasıdır. Aslında septik şokun hiperdinamik fazında da enflamatuar mediatörlere bağlı olarak myokard depresyonu vardır ve ejeksiyon fraksiyonu azalmıştır. - İmmünolojik yaklaşımlar: Aktive protein C (drotrecogin alfa) kullanımı ise şiddetli sepsiste sağkalımı artırmıştır. 64.KARDİYOJENİK ŞOK • Miyokard enfarktüsü: En sık nedendir. • Hemodinamik değişiklikler: İntravasküler hacim sıklıkla normaldir. CVP ve PAWP artmıştır. Kardiyak debi düşüktür. Periferik vasküler direnç artmıştır ve afterload‛da artışa neden olur. 65.NÖROJENİK ŞOK • Spinal kord travması: En sık nedendir. • Damar tonusu ani şekilde düştüğü için periferik göllenme vardır ve hastanın cildi kuru ve sıcaktır, flushing görülebilir. Hasta sıklıkla normovolemik ve hipotansif olmasına rağmen taşikardi gelişmez, nabız hızı düşüktür. Kardiyak debi de düşmüştür.



67.Nekrotizan Yumuşak Doku Enfeksiyonu (NYDE) riski yüksek olan hastalar: § Yaşlılar § Diyabetikler § Bağışıklık sistemi baskılanmış olanlar § Aterosklerotik damar hastalığı olanlar 68.Nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonu düşündüren ve cerrahiyi zorunlu kılan bulgular § § § § §



Sellülit ile birlikte ekimoz Bül Dermal gangren Yoğun ödem Krepitasyon



69.Cerrahi infeksiyonların gelişmesinde etkili faktörler mikrobiyel patojenisite, konakçı defans mekanizmaları, lokal çevresel faktörler ve cerrahi tekniktir. 70.Bir infeksiyonun ortaya çıkabilmesi için gram doku başına 105 bakteri inokülasyonu olması gereklidir. 71.En sık rastlanılan selülit tipi erizipeldir. Erizipelde etken A grubu β hemolitik streptokoklardır. (Strep. pyogenes) 72.Bütün nekrotizan yumuşak doku infeksiyonlarında temel tedavi yaklaşımı, erken tanıyı takiben uygun antibiyotik ve gerekirse tekrarlanması gereken agresif cerrahi debridmandır. 73.Fournier gangreni: Nekrotizan fasiitisin erkek genital bölgesinde görülen tipidir. 74.Deri infeksiyonu olan bir hastada medikal tedaviye cevapsızlık, toksik tablo, konfüzyon varlığı uyarıcı olmalıdır. İnfekte bölgede bül, krepitasyon, ciddi doku ödemi veya deri nekrozu varsa nekrotizan infeksiyonu düşündürmelidir ve cerrahi girişim planlanmalıdır.



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



75. TETANOZ PROFiLAKSiSi Temiz minör yaralar



Kontamine, delici, ezici, ateşli silah vs.



İmmünizasyon



Td



TIG



Td



Bilinmiyor veya 70 - Böbrek hastalığı varlığı - Malignansi - Uzun süreli hipertansiyon - Sepsis - İV ilaç bağımlılığı - HİV (+) - HbSAg (+) - Uzun sıcak iskemi • Böbrek transplant hastalarında ilk 1 yıl içinde en sık mortalite nedeni enfeksiyonlardır. • Böbrek transplantasyonu sonrası uzun vadede en sık ölüm nedenleri kardiyovasküler hastalıklar, enfeksiyonlar ve malignansilerdir. • Transplantasyona sekonder malignansiler içinde ilk sırayı deri kanserleri alır. • Karaciğer transplantasyonunun erişkinlerde en sık endikasyonu viral hepatitler ve postnekrotik sirozlardır. • Karaciğer transplantasyonunun çocuklarda en sık endikasyonu bilier atrezilerdir. • Karaciğer Transplantasyon Kontrendikasyonları - Ciddi, dekompanse kardiyopulmoner hastalık - Dissemine kanser varlığı - Çoklu organ yetmezliği - Karaciğer dışında enfeksiyon, sepsis - Tıbbi tedaviye uyumsuzluk; aktif alkol ve uyuşturucu kullanımı - Ciddi nörolojik bozukluk



KARIN 87.Akut karın düşünülen hastalarda ağrının aniden ortaya çıkması, perforasyon ve dolaşım bozukluğunu akla getirmelidir. Yavaş yavaş ortaya çıkan ağrılar ise, daha çok enflamatuar olaylara bağlıdır. 88.Akut karın düşünülen hastalarda ilk yapılması gerekli görüntüleme yöntemi ayakta ve sırtüstü yatarak olmak üzere iki yönlü karın grafisidir. Akut karın şüphesi olan bütün hastalarda baryumlu grafiler 89.Omfalomezenterik kanal artıkları (vitellin kanal) olarak en sık meckel divertikülü görülür.



311



MEZENTER 90.Mezenterik Vasküler Olaylar - %50 primer arteriyel hastalık - %15-20 primer venöz trombozis - %30-35 non-okluzif iskemi - Akut mezenterik iskemi - Emboli (%50) (SMA‛nın orta-distalinde) - Tromboz (MA‛lerin proksimalinde) bağlı gelişir. - Fizik muayene bulguları ile uyumsuz, şiddetli karın ağrısı akut mezenterik iskemiyi düşündürür. Akut mezenterik iskeminin kesin tanı yöntemi anjiografi, ilk tanı yöntemi tomografidir. - Yemek sonrası karın ağrısı ve kilo kaybı, en sık ateroskleroza bağlı gelişen, kronik mezenterik iskemiyi (intestinal anjina) akla getirmelidir. - Mezenterik iskeminin kesin tanı yöntemi kolon iskemisi hariç anjiografidir. - Mezenterik venöz tıkanmanın hemen daima nedeni akut tromboz‛dur. - Jejunum ve ileum en sık tutulan bölgelerdir. Kolonik ve duodenal tutulum nadirdir. - Mezenterik venöz trombüsü göstermede en yararlı yöntem kontrastlı bilgisayarlı tomografidir. Arteriografi tanı için gerekli değildir. - Tüm mezenterik iskemilerde nekroz geliştikten sonra gelişen bulgular: ü Karın ağrısı şiddetlenir, lokalize hale gelir ve akut karın bulguları gelişir ü Ateş yükselir, nabız artar, hipotansiyon gelişir. ü Lökositoz gelişir ü Amilaz, fosfat ve CPK artar ü Yeterli sıvıya rağmen baz açığı ile giden metabolik asidoz ortaya çıkar - Kolon iskemisinin en sık görüldüğü kolon segmentleri: sigmoid ve inen kolon, splenik fleksura, çıkan kolon‛dur. - Tanı çift kontrast kolon grafileri ve kolonoskopide yama tarzında mukozal ülserasyonun gösterilmesi ile konulur. - Kontrast arteriografinin kolonik iskeminin tanısında değeri çok azdır.



PERİTONİT VE İNTRAABDOMİNAL ENFEKSİYONLAR 91. Spontan peritonit (primer) Primer peritonit kontaminasyon kaynağı gösterilemeden peritoneal kavitenin inflamasyonudur. Asiti olan sirotik hastalarda ve SLE li hastalarda insidans yüksektir, monobakteriyeldir ve en sık etken E. colidir. Özellikle nefrotik sendromlu çocuklarda sık görülür ve en sık etken pnömokoklardır. En faydalı tanısal test parasentezdir. Nötrofil sayısının 250/mm3 ün üzerinde olması tanısaldır. Tedavide antibiyotikler kullanılır. - İntraabdominal apselerin en etkin tanı yöntemi Abdominal CT dir. - Sol subfrenik apseler: Üst karın apselerinin en sık görülenidir.



312



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



- Travmada USG karın içinde serbest sıvı arar - Periton boşluğunda kanı DPL ile neredeyse aynı hassasiyetle gösterir - USG‛nin DPL‛na üstünlüğü non-invaziv olmasıdır



- Küçük omentum (Lesser sac) apseleri: Prognozu en kötü olan apselerdir. 92.SEKONDER PERİTONİT Sekonder peritonit cerrahide en sık karşılaşılan peritonit tipidir, genelde travma, perfore apandisit veya diğer içi boş organların perforasyon veya nekrozuna sekonderdir. Ameliyat sonrası en sık kolon ameliyatlarından sonra görülür. Tedavi neden olan organın tedavisine yönelik kaynak kontrolünü içerir. 93.Retroperitoneal tümörler sarkomdur. En sık liposarkom görülür. Tek tedavi şansları cerrahidir. Tümör olsun, abse veya kanama olsun retroperitoneal bölgeyi en iyi değerlendiren görüntüleme yöntemi bilgisayarlı tomografidir. 94.



GİS FİSTÜLLERİ • GİS fistüllerinin en sık nedeni geçirilmiş operasyonlardır. Fistül gelişme riski en yüksek olan operasyonlar kolon girişimleridir, safra yolları 2. olarak takip eder. Fistül tanısı en iyi şekilde kontrastlı grafiler ile konulur (fistülografi). Tanı için iyotlu kontrast maddeler kullanılır. Tedavide ilk tedavi kayıpların karşılanması amacıyla sıvı elektrolit tedavisi olmalıdır. • GİS fistüllerinde spontan iyileşmeyi olumsuz etkileyen faktörler: Fistül traktının çok kısa (33)



Magnezyum



Normal veya düşük



Ürik asid



Normal veya artmış



Alkalen fosfataz



Normal veya artmış (kemik hastalığı)



Asid-baz dengesi



Hafif hiperkloremik metabolik asidoz



Ca:kreatinin klerens oranı



> 0.02 (BFHH için Penetrasyon



Enmortal kompl. Kanama



Kanama



Tanı



Endoskopi



Endoskopi



Kanserle karışma riski



Yok



Var



Tedavi



Medikal tedavi



Medikal tedavi



Cerrahi



PGV



BTV+antrektomi



139.Duodenal ülserli hastalarda ağrıdan sonra en sık görülen semptom kanamadır. Kanama genellikle duodenumun arka yüzünde yerleşen ülserlerin gastroduodenal arter veya dallarına peretrasyonu sonucu gelişir. Kanama duodenal ülserin en sık komplikasyonudur. En sık cerrahi endikasyondur. Duodenal ülsere bağlı mortalitelerin de en sık nedeni kanamadır. 140.Proksimal gastrik vagotomi anastomoz bulunmaması nedeniyle düodenal ülser cerrahisinde morbidite ve mortalitesi en düşük, ancak rekürrensi % 10 ile en yüksek ameliyat tipidir. 141.Bilateral trunkal vagotomi (BTV) + drenaj ameliyatı BTV + antrektomi: nüksü en düşük, morbidite ve mortalitesi en yüksek ameliyat tipidir. 142.MİDE CA • Mide tümörlerinin % 90-95‛i malign olup, bunların da % 95‛i karsinomdur. Lenfoma (%4) ve malignant gastrointestinal stromal hücreli tümörler (%1) midenin diğer malign tümörleridir. • Mide kanseri gelişim şansını arttıran faktörler aile hikayesi, diyet ( yüksek nitrat, tuz, yağ), familial poliposis, gastrik adenomlar, herediter non polipozis kanser sendromu, helikobakter pilori enfeksiyonu, geçirilmiş gastrektomi veya gastrojejenostomi (en az 10 yıl sonra), sigara ve menetrier hastalığıdır. Mide kanseri gelişimi riskini azaltan faktörler ise aspirin, diyet (taze sebze ve meyve alımı), vitamin C dir.



143.MİDE KANSERİ RİSKİNİ ARTTIRAN VE AZALTAN FAKTÖRLER •



Riski arttıranlar -







Aile öyküsü Diyet Familyal polipozis Gastrik adenomlar Herediter nonpolipozis kolorektal kanserler Helikobakter pylori infeksiyonu Atrofik gastrit, intestinal metaplazi, displazi Geçirilmiş gastrektomi (> 10 yıl önce ) Sigara kullanımı Menetrier hastalığı



Riski azaltanlar



- Aspirin - Diet (fazla taze meyva ve sebze alımı) - Vitamin C 144. Alkol kullanımı mide kanseri riskini arttırmaz. 145.Borrmann‛ın makroskopik sınıflamasında; Tip I: Polipoid lezyonlar, T i p I I : Ülsere-polipoid-ülser kenarları mukozadan kabarıktır, Tip III: Ülseratif lezyonlar ve Tip IV: Diffüz lezyonlar olarak sınıflandırılır. Borrmann‛ın sınıflamasına göre Tip I ve II genellikle iyi differansiye tümörlerdir. Tip III ve IV ise daha az diferansiye olmuş tümörlerdir. Özellikle tip IV mide duvarını diffüz olarak tutma eğilimindedir ve rijiditeye yol açar. Ilerlemiş mide kanserinde duvar içinde diffüz yayılım sonucu “linitis plastika” (matara mide) oluşur.



• Lauren mide kanserlerini histogenetik olarak intestinal ve diffüz tiplere ayırmıştır. • Intestinal tip daha çok Borrman tip I ve II‛dir. • Daha çok yaşlı erkeklerde, hastalığın endemik olduğu bölgelerde görülür. H. pilori ile yakından ilişkilidir. • Diffüz tipleri ise daha çok yüzük hücreli tümörlerden oluşur. • Infiltratif yayılım daha sıktır. • Daha genç yaşlarda görülür.



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• Daha çok tip II, III ya da IV şeklindedir. • Mide karsinomları, direk yayılım, implantasyon, hematojen ve lenfatik yolla yayılım gösterirler. • Direkt olarak omentum, karaciğer, pankreas ve kolona invazyon yapabilirler. • Implantasyon yolu ile peritona yayılabilirler. • Kadınlarda overe implantasyon sonucu Krukenberg tümörü, rektouterin fossaya implantasyon sonucu da Blummer rafina yol açarlar. • Lenfatik yolla, perigastrik, iliak, splenik, pankreatik lenf nodlarına, ileri evrede torasik duktus yolu ile supraklaviküler lenf noduna metastaz yapabilirler. (Virchow lenf nodu). • Hematojen yolla en sık karaciğerde metastaz gelişir. • Akciğer, kemik, adrenal ve deri metastazları da görülür. • Bazen umbilikusta metastatik kitle olarak görülebilir (Sister Joseph nodülü). • Mide kanserlerinde prognozu etkileyen en önemli faktör hastalığın evresidir. Erken mide kanserinde prognoz iyidir. • Non-Hodgkin lenfoma (NHL) özellikle ekstranodal dokularda yerleşir ve GİS, NHL‛nın en sık karşılaşılan ekstranodal yerleşim yeridir. GİS lenfomaları en sık midede, sonra ince barsaklarda görülür. 146.GİS TÜMÖRLERİ • Gastrointestinal stromal hücreli tümörler mezenkimal dokulardan köken alan tümörlerdir. • Değişik diferansiasyon gösterirler. • Düz kas (lyomyosarkom olarak bilinidi) ve epiteloid tipleri mevcuttur. Mide gastrointestinal stromal hücreli tümörlerin en sık görüldüğü yerdir. • Midede sıklıkla korpusta görülürler. • Tedavisi cerrahidir. • Gastrointestinal stromal hücreli tümörlerde genellikle c-kit adlı protoonkojen bulunur. • Metastatik veya unrezektabl vakalarda imatinib, ckitin ürettiği tirozin kinaz inhibitörü kullanılır. 147.Hipertrofik gastrit (Menetrier hastalığı) özellikle proksimal midede hipertrofik gastrik katlantıların varlığı ile karakterize enflamatuar bir hastalıktır. Ciddi hipoproteinemi yapabilir. 148.Dieulafoy lezyonu zaman içinde bir mukozal uç arterin bası ile mukozada nekroz oluşturması sonucu kanama ile gelebilen küçük bir lezyondur. Tanı ve tedavide endoskopi kullanılır. 149.Duodenal güdük sızdırması Billroth 2 rekonstrüksiyonu yapılan hastalarda sıklıkla 2. ve 7. postoperatif günler arasında görülür. Ani gelişen ağrı, ateş ve taşikardi, hastanın genel durumunun bozulması bu komplikasyonu akla getirmelidir. Acil cerrahi drenaj uygulanmalı, sıvı elektrolit dengesi iyi monitörize edilmeli ve TPN başlanmalıdır.



319



150. Post Gatsrektomi Sendromları Erken Komlikasyonlar



Geç komplikasyonlar



• Yara infeksiyonu • Kanama • Pankreatit • Duodenal güdük sızdırması • Stomal obstrüksiyon • Gastrik remmant nekrozu • Gastrik dilatasyon



• Dumping sendromu • Alkalen gasrit • Marjinal ülser • Afferent loop sendromu • Efferent loop sendromu • Diane • Kronik gastrik atoni • Anemi • Bezoar • Safra taşları • Kilo kaybı • Kemik hastalığı • Kalan mide dokusunda karsinom



151.DUMPİNG SENDROMU • Erken postprandial Dumping sendromunda semptomlar genellikle yemek sırasında veya yemekten hemen sonra, hasta yemek masasında otururken başlar. • Vazomotor semptomlar genellikle hakimdir ve GIS semptomlarını devre dışı bırakır. • Ani başlayan halsizlik, baygınlık ve baş dönmesi oluşur ve yatma hissi oluşur. • Soğuk terleme ve çarpıntı oluşur. • Epigastrik dolgunluk ve çalkantı hissi de vardır. • Patogenezde mideden jejunuma hızlı ve sürekli bir boşalma olayı başlamaktadır. • Kritik nokta, yüksek karbohidrat içeren yiyecekler ve hiperozmolor besinlerdir. • Jejenuma aniden geçen hiperozmolar içerik intravasküler kompartmandan intestinal lümene hızla sıvı geçişine, bu da plazma volümünde düşmeye neden olmaktadır. • Ayrıca hiperglisemi de gelişmektedir. • Medikal tedaviye cevapsız hastalarda cerrahi uygulanmalıdır. • Amaç mide boşalımını yavaşlatmaktır. • Billroth II ameliyatının bir komplikasyonudur. Dumping sendromu yemeklerden kısa süre sonra gelişen çarpıntı, terleme, diyare ve yüzde flashing ile karakterizedir. Erken ve geç dumping olmak üzere iki tipi vardır. • Erken Dumping: - Yemek sırasında veya yemekten 10-30 dk sonra başlar. • Gastrointestinal semptomlar: - Dolgunluk, kramp tarzında karın ağrısı, bulantıkusma, fışkırır tarzda diaredir. • Vazomotor semptomlar: - Soğuk terleme, halsizlik, baygınlık hissi, baş dönmesi, çarpıntı, flushingdir. - Erken Dumping Hiperosmolarite ile ilişkilidir - Glukoz aldıkça kötüleşir - Serotonin, GIP, VIP ve nörotensin gibi enterik hormonlar sorumludur. • Geç Dumping - 2-4 saat sonra başlar. - Vazomotor semptomlar vardır, GI semptomlar yoktur - Geç dumping Enteroglukagon sorumludur - Erken dumpingin aksine semptomlar glukoz



320



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



alınımından sonra geriler.



159. Yaş gruplarına ve görülme sıklıklarına göre masif alt GİS kanaması nedenleri



152.Alkalen reflü gastrit: Pilor fonksiyonunun bozulması sonucu safralı duodenal içeriğin mideye kontrolsüz geçişi gastrite neden olmaktadır. En çok Billroth II ameliyatından sonra görülür. Medikal tedavinin başarılı olmadığı durumlarda Roux en Y gastrojejunostomi yapılmaktadır.



Bebek ve çocuklar



Adölesan ve genç erş.



Erişkinler 60 yaş



153.Afferent ans sendromu da Billroth II ameliyatının bir komplikasyonudur. Postprandiyal epigastrik dolgunluk mevcuttur; kusma ile rahatlar. Kusma materyali safralıdır fakat sindirilmiş gıdalar bulunmaz. Çünkü bunlar çoktan efferent kola geçmiştir.



Meckel divertikülü



Meckel divertikülü



Divertikülozis



Vasküler ektaziler



Polipler



Enfl. Barsak hastalığı



Enflamatuar Divertikülozis Barsak hastalığı



Ülseratif kolit



Polipler



Polipler



Malignansi



Malignansiler



Polipler



154.Efferent ans sendromu Billroth II‛nin komplikasyonu olarak gelişebilir. Postprandial epigastrik dolgunluk ve ağrı ile karakterizedir. Kusma ile rahatlar. Kusma materyalinde safra ve gıdalar bulunur. 155. GİS KANAMALARI • Treitz ligamanının üst kısmından olan kanamalar üst GİS kanamaları, altından olan kanamalar da alt Gİ kanamaları olarak adlandırılır. • En sık üst GİS kanaması nedenleri sırasıyla peptik ülser, akut gastrik mukozal lezyonlar ve ösofagus varisleridir. • Stres ülserir majör cerrahi girişmeler, travma, yanık, şok özellikle de sepsis gibi durumlara ikincil gelişen akut gastroduodenal lezyonlarıdır. Bozulmuş mide mukozal kanlanması sonucunda gelişirler. • Ösofageal ya da gastrik varisler, tüm üst GIS kanamalarının % 10‛nu oluşturur. % 70 oranında masif kanama oluşur ve ilk kanama atağında bile % 30 mortalite vardır. Çoğu hastada alkolik siroz vardır. Morbiditesi ve mortalitesi en yüksek olan üst GİS kanaması nedenidir.



156. Stres ülserleri için kesinleşmiş risk faktörleri Çoklu sistem travması Hipotansiyon Solunum yetmezliği Böbrek yetmezliği Sepsis Sarılık Yanıklar Yakın zamanlı cerrahi girişim



157.Mallory-Weiss sendromu gastroösofageal mukozanın akut laserasyonudur. Aşırı alkol alanlarda ve hamilelerde kusma ve öğürmeye ikincil olarak ortaya çıkar. Gastroösafageal birleşim yerinin hemen altında yerleşen longitüdinal mukoza yırtıklarıdır. Çoğunlukla spontan olarak gerilerler. 158.Üst GİS kanamasını ekarte etmenin tek yolu N/G‛den gelen temiz safralı mide sıvısını görmektir. Üst GİS knaması tanısı konulduktan sonra ilk olarak endoskopi (gastroduodenoskopi) yapılmalıdır. Hem tanı koydurur, hem de koagülasyon, enjeksiyon veya ligasyon yardımıyla tedavi sağlar. Tanısal başarı oranı %90‛ı aşmaktadır. Tanısal yaklaşımda baryumlu tetkik ve grafiler kesinlikle kontrendikedir. - Üst GIS kanamalarının en sık nedeni peptik ülser olup en sık duodenum arka duvarda yerleşir, klinik bulgusu hematemaz-melenadır. - Alt GIS kanamalarının en sık nedeni çocukta Meckel, yetişkinde kolon divertikülleridir, klinik bulgusu hematokezyadır.



Duplikasyonlar



Enflamatuar A-V Barsak malformasyonlar hastalığı



160.Hematokezya şikayeti olan hastalarda alt GİS kanamalarını, üst GİS kanaması ile ayırtedebilmek için (üst GİS kanamalarında da rektal taze kırmızı kan olabilir) N/G aspirasyon ilk yapılması gerekli işlemdir. N/ G aspirasyondan safralı içerik gelmesi durumunda alt GİS kanaması tanısı konulur ve ilk olarak rektosigmoidoskopi yapılmalıdır. 161.GİS‛de divertiküllerin en sık görüldüğü yer sigmoid, ince barsakta duodenumdur. • En sık gerçek divertikül ise Meckel‛dir. • Meckel divertikülünün en sık görülen komplikasyonu yetişkinde obstruksiyon, çocukta kanamadır. • Meckel divertikülü içinde en sık görülen tümör karsinoid, Meckel divertikülünün inguinal fıtık kesesi içinde olması Littre fıtığıdır. • Meckel divertikülünde en sık görülen doku tipi ileumdur. Meckel divertikülünde bağırsak dışı en sık görülen doku tipi midedir. • Barsak fistüllerinin en sık nedeni cerrahi (iyatrojenik) dir. 162.Yetişkin bir hastada 200 cm‛den daha az ince barsak kalması yada ince barsakların %70‛ten fazlasının çıkarılması olarak tanımlanabilen Kısa barsak sendromunun yetişkinlerde en sık nedeni akut mezenterik iskemi‛dir.



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



163. İNTESTİNAL OBSTRUKSİYON •



Kardinal Semptomları: -



Kolik tarzı karın ağrısı Bulantı, kusma Gaz gayta çıkaramama Distansiyon ADKG hastaların %60‛dan fazlasında tanı koydurur. BT nedeni saptamada yararlı olabilir. - İnce barsak obstruksiyonlarının en sık görülen nedeni Postoperatif adhezyonlar (% 65-80) ve herniler (% 15-25) dir. - Kolon obstruksiyonlarının en sık görülen nedenleri Kolon kanseri (% 60) dir.



164. Üst ve alt GİS kanamalarının ayırıcı tanıdaki özellikleri Ayırıcı özellik



Üst GIS kanaması



Alt GIS kanaması



BUN



Artmış



Normal



Başvuru yatkınması



Hematemez ve/veya melena



Hematokezya



Gastrik aspirasyon Kanlı



Temiz



Barsak sesleri



Normal



Hiperaktif



165. CROHN • Crohn‛a bağlı kanser de en çok terminal ileumdan gelişir. • Crohn hastalığının en sık gelişen intestinal komplikasyonu obstruksiyon ve perforasyondur.



166. Crohn hastalığında makroskopik bulgular Skip (tutulmadan atlanmış) alanlar Duvar kalınlaşması Konglomere barsak kitleleri İnternal fistüller Kısa ve kalın mezenter İri, 3-4 cm çaplı mezenterik lenfadenopati Mezenterik yağ dokusunun barsak duvarı üzerine ilerlemesi Obstrüksiyona bağlı proksimal dilatasyon



321



• Sinüsler • Kantor‛un ip işareti: terminal ileumun oldukça incelmiş, ip gibi görülmesi 169.İnce barsağın akkiz divertikülleri en sık duodenumda görülür (tüm GİS‛te kolondan sonra 2. sırada). Meckel divertikülü ise ince barsakların en sık gerçek divertikülüdür. 170.Meckel divertikülünde çocuklarda en sık görülen semptom rektal kanama iken erişkinlerde sıklık sırasına göre intestinal obstrüksiyon, kanama ve inflamasyondur. 171.Meckel divertikülünde enteroklizis en güvenilir görüntüleme yöntemidir. Ektopik mide mukozasının görüntülenmesinde Teknesyum 99 perteknetat sintigrafisi kullanılır. Alt GİS kanamalarının araştırılması sırasında meckel divertikülünden kanama düşünülüyor ise teknesyum 99 perteknetat sintigrafisi yapılır.



İNCE BAĞIRSAK 172. İNCE BAĞIRSAK • İnce barsakların en sık görülen benign tümörü adenomlardır. • İnce barsak kanserleri arasında adenokanserler tüm malign neoplazmların %35-50‛sini, karsinoid tümörler %20-40‛ını ve lenfomalar yaklaşık %1015‛ini oluştururlar. Gastrointestinal stromal tümörler (GIST) ince barsakta gelişen en sık mezenkimal tümör olup, tüm ince barsak malignensilerinin %15‛ini oluşturur. • İnce barsaklar GIS‛te kanserin en nadir görüldüğü bölgedir. İnce barsaklarda kanserin en sık görüldüğü yer duodenum, duodenumda ise ampulla vateridir. • Ampulla vateri kanseri açılıp kapanan (periyodik dalgalanan), sarılık ve gaytada gizli kan pozitifliği ile karakterizedir.



173. İnce Barsak Neoplazmları Benign



Malign



Adenoma: en sık.



Adenokarsinom: en sık



Fibroleiomyoma



Karsinoid tümör



Lipoma



Gastrointestinal stromal hücreli tümörler Lenfoma Metastatik tümörler (melanoma)



167.Crohn hastalığında en sık rastlanılan bulgular karın ağrısı, ishal ve kilo kaybıdır. En sık komplikasyon obstrüksiyondur. Obstrüksiyon en sık cerrahi endikasyondur.Tam obstrüksiyon ve medikal tedavi ile düzelmeyen obstrüksiyon cerrahi tedavi endikasyonudur. Tercih edilen cerrahi yöntem, tam obstrüksiyon varlığında hastalıklı bölgenin çıkarılması ve uç uca anastomozdur. Parsiyel obstrüksiyonlu hastalarda öncelikle tercih edilen yöntem striktüroplastidir. 168.Crohn hastalığında radyolojik bulgular: • • • • • • • •



Nodüler kontur Lineer ve derin ülserler Fistüller ve abseler Kaldırım taşı görüntüsü Barsak duvarında kalınlaşma ve asimetrik tutulum Barsak luplarının itilmesi Lümenin diffüz daralması Hastalıksız alanlar (skip areas)



174.İNCE BARSAK ADENOMLARI İnce barsak adenomaları gerçek adenom, villöz adenom ve Brunner bezi adenomlarıdır. Brunner bezi adenomları, bezlerin duktuslar ve stromal elemanları ile birlikte olan proliferasyonu sonucu oluşur. En sık duodenumun 1. ve 2. kısımlarının birleşim yerinde görülür. Malign transformasyon görülmez. Gerçek adenomlar en sık duodenumda görülürler. Premalign lezyonlar olduklarından mutlaka çıkarılmaları gerekir. 175.Gastrointestinal stromal hücreli tümörler ince barsaklarda Cajal‛ın interstisyel hücresinden köken alan tümörlerdir. Sıklık sırasına göre en sık görüldüğü organlar apandiks, ileum ve rektumdur. En az sıklıkla ise özefagusta görülürler. C-kit protoonkojenindeki mutasyon sonrası gelişirler. Mideden sonra en sık ince barsaklarda görülür. kanamaya veya obtrüksiyona neden olabilirler. Tedavi cerrahidir. Çıkarılamayan vakalarda



322



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



imatinib, tiroid kinaz inhibitörü, kullanılabilir. 176. KARSİNOİD TÜMÖR • Karsinoid tümör en çok apendiks (%46), ileum ve rektumda; en nadir ösefagus ve pankreasta bulunur. En iyi prognozlu karsinoidler apendikste, en kötü prognozlular kolondakilerdir. • Karsinoid tümörlerin %5-10‛unda görülen karsinoid sendrom, over ve retroperiton karsinoidleri hariç, yaygın karaciğer metastazları ile ilişkilidir. • Karsinoid tümörler potansiyel malign tümörlerdir. Yerleşim yeri, lokal intramural penetrasyon derinliği ve tümör çapına göre prognozları değişkenlik gösterir. Lenf nodu metastazının prognoza doğrudan etkisi yoktur. • Apendiksin en sık görülen tümörü karsinoid‛tir. Apendikste kitle görüldüğünde öncelikle karsinoid düşünülmelidir. • Apendiks karsinoidi; - 1 cm‛den küçük ve metastaz bulgusu yoksa sadece apendektomi küratiftir - 1 cm‛den küçük olmasına rağmen mezoapendiks tutulumu olan tümörler ve 1.5 cm‛den büyük lezyonlar için sağ hemikolektomi yapılmalıdır 177.Karsinoid sendrom; hepatomegali, çok miktarda sulu diare, paroksismal flushing (üçü % 80 hastada görülür), astım benzeri bronkokonstrüksiyon (wheezing) atakları (% 25), sağ kalp kapak hastalığı (% 50) , karın ağrısı, ödem, cilt ve mukozalarda pellegra benzeri lezyonlar, malabsorpsiyon ile karakterizedir.Tanıda en güvenilir yöntem idrarda 5 hidroksi indol asetik asit (HİAA) tayinidir. Provokatif testlerden en güvenilir olan pentagastrin testidir.



MEZENTERİK İSKEMİ 178.Akut Mezenter İskemi • Etyoloji: Arteriyel emboli, arteriyel trombus, vazospazm (non-oklusiv mezenterik iskemi), venöz tromboz. • En sık arteriyel emboli nedeniyle gelişir. (SMA) • Embolinin kaynağı çoğunlukla kardiak trombustur. • Venöz trombus en sık süperior mezenterik veni tutar. • Gelişimi için spesifik bir neden saptanmamıştır. • Tanıda akut mezenterik iskemi düşünülen hastalarda peritonit bulguları varsa acil laparatomi yapılmalıdır. • Peritonit bulguları olmayan hastalarda ilk olarak tomografi yapılmalıdır. • Ancak en güvenilir yöntem anjiografidir. 179.Kronik Mezenterik İskemi • Kronik mezenterik iskemi ana splanik arterlerin (çöliak, süperior veya inferior mezenterik arter) aterosklerozu sonrası ortaya çıkar. • Postprandial (yemek sonrası) karın ağrısı en sık görülen belirtidir. • Buna bağlı yemek korkusu gelişir ve kilo kaybı görülür. • Tanıda anjiografi en güvenilir testtir. • Kısa barsak sendromuna yol açan en sık sebep mezenterik damar tıkanıklarıdır. (SMA Embolisi, SMA Trombüsü)



180.AKUT APANDİSİT • Akut apandisitte en sık neden lüminal obstrüksiyondur. • Fekalitler (sertleşmiş, kristalleşmiş gaytalar) obstrüksiyonun en sık nedendir. • Parazitlerden askariazis bu yolla akut apandisite yol açabilir. • Rousing belirtisi akut apandisitte görülür. İnen kolondaki gaz yukarı doğru elle karın üzerinden itilince, sağ alt kadranda ağrı ortaya çıkar. • Obturatuar bulgusu: Obturatuar bulgusu, appendiks vermiformisin pelvise yönelik olanlarında akut apandisitte görülür. • Sağ uyluğa fleksiyon ve iç rotasyon yaptırılır. • Ağrı varsa pozitiftir. • Psoas bulgusu: Psoas belirtisi ise retro-çekal yerleşimli appendiks vermiformiste akut apandisitte pozitiftir. • Bunun için hasta sol yanına yatar ve sağ uyluk arkaya çekilir. • Psoas kası gerilir ve üzerindeki appendiks vermiformisi uyarıp ağrıya neden olur. • Horn bulgusu: Sağ skrotumun aşağıya çekilmesi ile sağ alt kadranda ağrı oluşmasıdır. • Akut apandisitte perforasyon en sık görülen komplikasyondur. • Plastron formasyonu, bazen akut appendisit perforasyonu ve ilerlemesini önler; fakat, enfeksiyon sınırlanamazsa abse veya yaygın peritonit gelişebilir. • Abse sıklıkla periappendikülerdir. • Plastron abse ayırıcı tanısında ilk yapılması gerekli görüntüleme yöntemi USG dir. • Ayırıcı tanıda en yararlı tetkik ise BT dir. • Pyeloflebit portal venlerin septik tromboflebitidir. (En ağır komplikasyonudur.) - Komplikasyon kliniğine sarılık ilave olur. - Bunun sonucu karaciğerde milier abseler görülebilir. - Bu durum yüksek mortaliteye sahiptir. 181.Akut apandisitte ve komplikasyonlar varlığında tedavi Acil appendektomidir. Cerrahi için tek kontrendikasyon plastron varlığıdır. Bu nedenle şüphe varsa plastron tanısını kesinleştirmek için radyolojik yöntemlerden gereğince faydalanılır.



KOLON-REKTUM 182.KOLON • Sigmoid volvulus Tüm volvulusların yaklaşık % 90‛nını oluşturur. Kramp tarzında karın ağrısı, distansiyon, obstipasyon vardır. • ADKG‛de Ters U görüntüsü, omega işareti veya kahve çekirdeği görüntüsü tipiktir. • Tedavi: Eğer gangrenden şüpheleniliyorsa ameliyat yapılmalıdır. Peritoneal iritasyon bulguları, lökositoz, ateş yoksa ilk yapılacak rektosigmoidoskopidir. • Kolonda divertiküllerin en sık görüldüğü yer sigmoid kolondur. Divertikül tanısı ise kolon grafisi ve kolonoskopi ile konulur. 183. ÜLSERATİF KOLİT • Ülseratif kolitte patolojik seksiyonda görülen kript



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



abseleri, bu hastalık için spesifiktir. • Ülserler arasında mukoza, polipoid bir yapı alır. • Buna psödopolip denir; bu Crohn hastalığında yoktur. • Ayrıca fibrozis nedeniyle haustral yapılar kaybolur ve kolon grafisinde kurşun boru manzarası olarak değerlendirilir. • Ülseratif kolitte karaciğer ekstrakolonik tutulumda en çok etkilenen organdır. • Kanama en sık görülen komplikasyondur. • Ülseratif kolitin ekstra intestinal bulgularından artrit cerrahi sonrası gerilerken, sklerozan kolanjit gerilemez. 184.Toksik megakolon • Toksik megakolon, ülseratif kolitin en korkulan komplikasyonudur. • % 20-40 mortalite ile sonuçlanır. • Klinik toksik tablo, ateş, peritonit, distansiyon ve kanlı diare görülür. • Genel durum hızla bozulur. • Tanısı için kliniği olan hastada direkt karın grafisi çekilir. • Transvers kolonun 8 cm‛den daha genişlemiş olarak görülmesi, tanıyı koydurur. • Bu durumda perforasyon şansı da yüksek olur. Tedavi acil cerrahidir. • Ülseratif kolitte acil cerrahi endikasyonlar tam intestinal obstrüksiyon, açık perforasyon ve peritonit, toksik megakolon ve kanamadır. 185.DİVERTİKÜLİT • Divertkülosis koli en sık sigmoid kolonda görülür. • Genellikle asemptomatiktir • Diverkülitte klinikte sol alt kadranda künt ve devamlı bir ağrı, düşük seviyede bir ateş, iştahsızlık, bulantı, lökositoz, diare ve konstipasyon görülür. • Tanı için en güvenilir tanı yöntemi abdominal tomografidir, öncelikle tercih edilmesi gerekir. • Akut fazda baryumlu grafiler ve kolonoskopi kontrendikedir. • Tedavi, öncelikle medikaldir. • Kolovezikal fistülün en sık görülen sebebi divertikülittir. • Fekalüri ve pnömatüri ile başvuran bir hastada tümör veya Crohn hastalığı yoksa divertikülite bağlı fistül düşünülmelidir. • Hikayede geçirilmiş divertikülit atağına ait veriler sıklıkla vardır. • Tanıda tomografi ve sistoskopi faydalıdır. • Tedavi elektif cerrahi eksizyondur.



323



186.HEMOROİD • Hemoroide bağlı kanamalarda ağrısız defekasyon sonrası dışkıya veya tuvalet kağıdına çizgi şeklinde bulaşan parlak kırmızı renkli kanama olur. • Büyük prolabe hemoroidlerde ise dışkılama olmaksızın anal kanaldan damlayan şiddetli kanamalara yol açabilir. • Inflamatuar barsak hastalıklarında dışkılama sıklığı artmıştır ve bu hastalarda dışkıyla ve mukusla karışmış şekilde kanama görülür. • Distal yerleşimli polip ya da kanser olan hastalarda parlak kırmızı renkli ya da hafifçe daha koyu renkli gayta ile karışık kanama olur. • İskemik koliti olan hastalar genellikle sol tarafta hissedilen karın ağrısı ile birlikte kanlı ishal şeklinde dışkılamadan yakınırlar. 187. ANAL FİSSÜR: Anal fissürlerin üç komponenti vardır. Bunlar Hipertrofiye anal polip, sentinel skin tag (deri çıkıntısı) ve ülser (fissür) dir. Genellikle orta hatta bulunur. En sık posterior orta hatta görülür. Başlangıçta medikal tedavi önerilir ancak medikal tedavi ile gerilemeyen ve kronikleşen anal fissürler LİS (Lateral İnternal Sifinkterotomi) ile cerrahi olarak tedavi edilir.



188. POLİPLER • GİS‛de poliplerin ve kanserlerin en sık görüldüğü yer kolorektum, kolorektumda ise rektosigmoid bölgedir. • Kolonda ve GİS de en sık görülen polip hiperplastik poliptir. • Hiperplastik, inflamatuar ve hamartamatöz polipler kanserleşmezken, adenomatöz polipler kanserleşebilir. Kanserleşme riski en fazla olan adenomatöz polip villöz adenom, en az olan tübüler adenomdur. • Bir polibin kanserleşme riskini belirleyen üç faktör: yapısı, boyutu ve sayısıdır. Villöz adenomda, 2 cm‛den büyük poliplerde ve çok sayıda polip olduğunda kanser riski artar. 189.KOLON TÜMÖRLERİ • Kolon kanserinin en sık semptomu karın ağrısı, rektum kanserinin kanamadır. • Sol kolon kanserleri obstruksiyon, sağ kolon kanserleri ise anemi ile gelir. • Kolorektal karsinomların en sık metastaz yaptığı organ karaciğer olup, bu metastaz karaciğere portal venöz hematojen yolla olur. • Kolorektal kanserlerde lenf nodu metastazını



324



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



belirleyen en önemli faktör duvardaki invazyon derinliğidir. Ancak en önemli prognostik faktör lenf nodu metastazıdır • Rektum kanserlerinin kolon kanserlerinden en önemli farkı lokal nüksün daha fazla olmasıdır. Bunu önlemek için radyoterapi kullanılır. Bir de distal rektum kanserlerinde mezenterik yayılım dışında inguinal lenf nodlarına da metastaz görülebilir. • Ösefagus, mide ve rektum kanserlerinde evrelendirme tomografi ve endosonografi ile yapılır. T ve N‛yi belirlemede en iyi yöntem endosografidir, ancak uzak metastazı göstermez. • Kolorektal kanserler gastrointestinal sistemde görülen en sık kanserlerdir. En sık rektosigmoid bileşkede görülür.



190. Kolorektal kanserler İçin yüksek risk faktörleri 50 yaş üzeri Premalign lezyonlar 10 yıldan uzun süren ülseratif kolit Striktüre neden olmuş Crohn hastalığı Familial adenomatozis polipozis koli Herediter non-polipozis kolon kanser sendromu Kolon polipleri hikayesi varlığı Aile hikayesinde poliplerin veya kolorektal kanserin olması



191. Kolorektal kanserlerde taramada kullanılan yöntemler Gaytada gizli kan: en az invaziv Rektosigmoidoskopi Kolonoskopi: en invaziv Çift kontrastlı baryumlu grafi BT kolonoskopi



• Kolorektal kanserlerde lenfatik yolla yayılım en sık yayılım yoludur. Kolorektal kanserler en sık portal venöz sistemle karaciğere metastaz yapar. • Sol kolon tümörlerinde genellikle defekasyon düzeni bozuklukları gözlenir. Tam veya parsiyel obstrüksiyon bulguları ortaya çıkar. Rektum kanselerinde genellikle kanlı mukuslu gayta ve tenesmus görülür. En sık görülen bulgu hematokezyadır. Sağ kolon kanserlerinde genellikle hastada gizli kanamalar ve demir eksikliği anemisi olur. Halsizlik, yorgunluk, çarpıntı, kilo kaybı ve solukluk görülür. • Rektal kanserlerde perirektal yayılımı değerlendirmede en güvenilir tetkik transrektal ultrasonografidir. Abdominal ultrasonografinin kolorektal kanserlerde tanıda yeri yoktur. 192.Kolorektal kanserli hastaları uzun süreli takiplerinde düzenli olarak CEA, sigmoidoskopi, kolonoskopi ve karaciğer fonksiyon testleri kullanılır. • En önemli tanı araçlarından biri CEA seviyesidir. • Yükseldiği takdirde rekürrens düşünülür ve Tomografi ile metastaz aranır.



• Rektum kanserlerinin uzak yayılımını değerlendirmede rutin olarak akciğer grafisi, CEA düzeyi, kontrastlı tomografi (BT) kullanılır. • Karaciğer metastazlarının değerlendirilmesinde magnetik rezonans veya anjiyoBT kullanılır. • Metastatik ve rekürren tümörlerin saptanmasında pozitron emisyon tomografisi (PET) oldukça duyarlıdır. 193.Erişkinlerde intestinal obstrüksiyonun en sık nedenleri postoperatif adezyonlar, herniler, malignansilerdir. Kolonik obstrüksiyonun en sık nedeni kanserlerdir, onu divertikülit ve nadiren volvulus izler. 194.İleoçekal valv kompetansa, kolonik obstrüksiyon kapalı ans obstrüksiyon haline gelir. Distansiyon ciddi boyutlara ulaşır. Perforasyon riski çekumda en yüksektir 195.İntestinal obstrüksiyonun 4 kardinal bulgusu karın ağrısı, bulantı ve kusma, obstipasyon ve abdominal distansiyondur. 196.İntestinal obstrüksiyon düşünülen hastaya öncelikle ayakta, yatarak direk karın grafileri çektirilir. Tanıda en yararlı tetkik BT dir. 197.Adinamik ileus en sık postoperatif hastalarda görülür. Ameliyat sonrası en erken geriye dönen ince barsk motilitesidir.



KARACİĞER - SAFRA 198. KARACİĞER • Safra kesesi ve safra yolu hastalıkları karaciğer pyojenik abselerinin en sık nedenidir. En sık kolanjit zemininde gelişir. Asendan yolla enfeksiyon gelişir. Karaciğer pyojenik abselerinde USG ilk yapılması gereken tanısal girişimdir.Tanıda en güvenilir yöntem BT dir. • Kist Hidatik %70‛i karaciğerde, %10-30 akciğerde yerleşir. En sık komplikasyonu Safra yollarına rüptürdür. Safra yollarına rüptür olur ise; bilier kolik, sarılık ve ürtiker benzeri döküntüler triadı görülür. Kist hidatikte medikal tedavide mebendazole veya albendazol kullanılır. • Hepatik adenomalar oral kontraseptif kullanan kadınlarda, gebelik, diabetus mellitus ve glikojen depo hastalıkları zemininde gelişebilirler. Perkütan biyopsi kontrendikedir. Kanama ve malignansi riski nedeniyle genelde cerrahi önerilir. • Fokal nodüler hiperplazide USG veya BT ile tanı konulması zordur çünkü lezyon izodenstir. • Hemanjiyom karaciğer‛in en sık görülen benign tümörüdür. • Karaciğerin en sık primer benign tümörü hemanjiyom, primer malign tümörü HCC‛dir. Hepatoselüler karsinomların % 60‛ı postnekrotik siroz zeminide gelişir. Hepatoselüler karsinomlarda α- fetoprotein (AFP) yüksek bulunur. Tek tedavi şansı cerrahi rezeksiyondur. • Metastatik (sekonder) malign tümörler karaciğerin en sık görülen malign tümörleridir. Karaciğer metastazlarının tanıda en güvenilir yöntem kontrastlı anjiyo BT‛dir. • Metastatik karaciğer tümörleri içinde cerrahi tedaviden en fazla fayda sağlayanları kolorektum, wilms tümörü ve nöroendokrin tümör



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



metastazlarıdır. 199 .PORTAL HİPERTANSİYON • Portal hipertansiyonda kanama, asit, hipersplenizm ve ensefalopati görülen komplikasyonlardır. Kanama ve hipersplenizm tüm tiplerde görülürken, asit en fazla postsinüzoidal portai hipertansiyonda görülür, asit ve hepatik yetmezlik presinüzoidal portal hipertansiyonda nadiren görülür. Portal hipertansiyonlu hastalarda mortaliteden sorumlu en önemli faktör kanamadır. P o s t s i n ü z o i d a l portal hipertansiyonda asit de ciddi problemler doğurabilir. • Portal hipertansiyonun en sık nedeni alkolik sirozdur. İntrahepatik presinüzoidal portal hipertansiyonun en sık nedeni schistozomiazis‛tir. • Prehepatik portal hipertansiyon nedenlerinden biri olan izole splenik ven trombozu (left-sided portal hipertansiyon) pankreatik inflamasyon veya neoplazmlara sekonder gelişebilir ve splenektomi ile tedavi edilir. • Portal hipertansiyon olan hastada karaciğer transplantasyonu düşünülüyorsa veya hastanın genel anestezi almasında kontraendike bir durum var ise TİPSS yapılır. • Karaciğer yetmezliği ve ensefalopati riski yüksek olan portal hipertansiyonlu hastada distal splenorenal (Warren) şantı uygulanır. 200.Karaciğer fonksiyonel rezervini değerlendirmek için ise revize edilmiş Child-Pugh sınıflandırması kullanılır: • • • • •



Serum bilirubin Serum albümin Asit Ensefalopati PTZ



kontraendikasyonlar kontrol edilemeyen koagülopati ve son evre karaciğer hastalığıdır. • Koledok taşlarının büyük çoğunluğu safra kesesinden gelen sekonder koledok taşlarıdır. • Koledok taşları asemptomatik olabileceği gibi sarılık, ağrı ve kolanjite yol açabilirler. • Safra yolları taşından şüphelenildiğinde ilk tanı yöntemi ultrasonografidir • Koledokolitiaziste tanısal yaklaşımda ilk tercih USG dir. Ancak en güvenilir tanı yöntemi ERCP dir. Tedavide ise un uygun işlem ERCP dir. 202. İntraoperatif kolanjiografi çekme endikasyonları: • Alkalen fosfataz ve bilirubin değerlerinin yüksek olması • Safra kesesi içinde birçok küçük taşın bulunması ve sistik kanalın genişlemesi • Koledoğun kalınlaşması ve genişlemesi • Safra kesesi içinde fasetli, tek taş bulunması • Hastada sarılık, akolik gayta veya pankreatit öyküsünün bulunması 203. Kolanjit • Charcot triadı olarak bilinen ateş, sarılık ve sağ üst kadran ağrısı ile karakterize safra yollarının infeksiyöz hastalığıdır. Bunlara şok ve santral sinir sistemi bulguları (bilinç bulanıklığı, koma) eklenirse Reynold pentadı‛ndan söz edilir. • Safra yollarındaki obstruksiyona infeksiyonun eklenmesi sonucu gelişir. • Tedavi çoğu zaman sıvı tedavisi veya antibiyotik ile tedavi edilir.



201. SAFRA KESESİ VE SAFRA YOLLARI • Tıkanma sarılığının en sık nedeni koledok taşlarıdır. • Sarılıklı hastada ilk yapılması gereken tanı yöntemi ultrasonografidir. • Sarılığın nedeninin belirlenmesi için ise MRKP, ERKP veya PTK kullanılır. • Sarılıklı hastada safra kesesi hidropik olarak ele gelmiyorsa taş, ele geliyorsa baş (PANKREAS BAŞI) düşünülmelidir. Sarılıklı hastada ilk görüntüleme yöntemi ultrasonografidir. Pankreas kanserinden şüpheleniliyorsa ilk yöntem tomografidir. • Safra taşlarını göstermede en etkili ve güvenilir yöntem abdominal USG dir. • Safra taşlarının 2/3‛ü asemptomatiktir. • En sık görülen semptomu biliyer kolik, en sık görülen komplikasyonu akut kolesistit‛tir. • Akut kolesistitin en sık nedeni duktus sistikusun tıkanmasıdır. Duktus sistukus‛u en çok (%95) taş tıkar. • Sağ subkostal bölgenin derin palpasyonu sırasında soluk alma istendiğinden meydana gelen ani duyarlılık, hastanın soluk alışını kesmesine yol açar. Buna Murphy belirtisi denir. Akut kolesistitte pozitif olması beklenir. • Akut kolesistit tanısı için en özgül yöntem sintigrafi olmasına rağmen, en çok tercih edilen yöntem ultrasonografidir. • Akut kolesistitin tedavisi erken kolesistektomidir. • Laparoskopik



325



kolesistektomide



kesin



• Sklerozan kolanjit intrahepatik ve ekstrahepatik safra yollarının tamamını veya bir kısmını tutan progresif, inflamasyon ve fibrozis ile sonuçlanan bir hastalıktır. Başta ülseratif kolitis olmak üzere granülomatöz barsak hastalıkları ile retroperitoneal ve mediastinel fibrozis ile birlikte görülebilmektedir. • Primer sklerozan kolanjit en sık görülen tipidir ve idiopatiktir. • Tıkanma sarılığı düşünülen bir hastada USG‛de safra yollarında dilatasyon görülmezse sklerozan kolanjitten şüphelenilmeli ve ilk tanı yöntemi olarak ERCP yapılmalıdır. ERCP‛de “tespih boncuğu görünümü” tipiktir. Kesin tanı yöntemi karaciğer biyopsisidir. 204.Ultrasonografi günümüzde safra yolları hastalıklarında ilk aşamadır. Safra yolları hastalıklarında en sık kullanılan tanısal yöntem olup safra taşları tanısında en güvenilir yöntemdir. 205.Magnetik rezonans kolanjio pankreatikografi (MRCP) pankreatik ve safra yollarinin direk görüntülenmesinde kullanilan tek noninvaziv görüntüleme yöntemidir.



206. Safra taşı gelişimi için belirlenmiş kesin durumlar • Obesite • Hamilelik • Beslenme faktörleri • Crohn hastalığı • Terminal ileum rezeksiyonu



• Gastrik cerrahi • Herediter sferositoz • Orak hücreli anemi • Talasemi



326



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



207.Akut kolesistitte taşlara bağlı obstrüksiyon en sık etkendir. Murphy bulgusu (+) olabilir. Lökositoz vardır. USG en kuvvetli tanısal araçtır ve akut kolesistitte en uygun yöntemdir. 208.Bilioenterik fistülün en sık geliştiği yer duodenumdur, Taşların en sık obstrüksiyona yol açtığı yer terminal ileumdur. 209.Bilier sistemin en sık karsinomu safra kesesi kanseridir. % 80 adenokarsinom, nadiren skuamöz hücreli karsinom veya malign melanom şeklindedir. 210.Ekstrahepatik kolestaziste (tıkanma sarılıkları) sıklık sırasına göre etyolojiden koledokolitiazis, periampüller bölge kanserleri, koledok striktürleri, kist hidatik, dış basılar ve diğer nedenler sorumludur. 211.Ultrasonografi (USG) tıkanma sarılıklı hastalarda ilk olarak yapılması gerekli görüntüleme yöntemidir



PANKREAS 212.AKUT PANKREATİT • Akut pankreatitin en sık nedeni safra taşlarına bağlı pankreatittir. • Akut pankreatit tanısı klinik bulgularla konulur. • En sık rastlanan bulgu epigastrik ağrıdır. • Ağrı şiddetli ve süreklidir, sıklıkla sırta vurur ve kuşak şeklinde olabilir. • Grey Turner belirtisi ve Cullen belirtisi görülebilir. (Akut hemorojik pankreatit) • Akut pankreatit tanısı için pankreatik ekzokrin enzimlerden tanı için en yüksek özgüllük (spesifisite) lipaz için saptanmıştır. • BT akut pankreatit tanısını koyabilmek için öncelikli ve en güvenilir görüntüleme yöntemidir. • Nekroz varlığı şiddetli pankreatiti gösterir. • Anatomik olarak pankreas için en güvenilir görüntüleme yöntemi BT‛dir. • Psödokist tanısında tomografidir.



da



altın



standart



• Ranson kriterlerinde toplam 11 kriterden 3 ve fazla sayıda kriter varlığı şiddetli pankreatitit gösterir. • Akut pankreatitli hastalar hastalığın şiddetinden bağımsız olarak mutlaka hospitalize edilmelidir.



• Tanı konulduktan sonra şiddetli vakalar yoğun bakımda takip edilmelidir.



213. RANSON KRİTERLERİ Non-Biliyer



Biliyer



İlk geldiğinde • Yaşı>55 • BK>16000 • Kan şekeri>200mg/dl • Serum LDH>350 IU/L • SGOT (AST) >250 IU/L



İlk geldiğinde • Yaşı>70 • BK>186000 • Kan şekeri>220mg/dl • Serum LDH>400 IU/L • SGOT (AST) >250 IU/L



İlk 48 saat sonunda • Hemotokrit düşüşü > %10 • BUN artışı > 5 mg/dl • Serum Ca < 8mg/dl • Arteriyel PO2 < 60mmHg • Baz defisiti > 4mEg/L • Hesaplanmış sıvı sekestrasyonu > 6000mL



İlk 48 saat sonunda • Hemotokrit düşüşü > %10 • BUN artışı > 2 mg/dl • Serum Ca < 8mg/dl • Arteriyel PO2 < 60mmHg • Baz defisiti > 5mEg/L • Sıvı sekestrasyonu> 4000mL



• Akut pankreatitli hastalarda mortaliteninen sık nedeni enfeksiyon varlığıdır. • Şiddetli akut pankreatit düşünülen hastalar mutlaka yoğun bakımda takip edilmelidir. antibiyotik başlanmalıdır. Antibiyotik olarak imipenem seçilmelidir. 214.Ciddi akut pankreatitte cerrahi endikasyonları -



Ayırıcı tanı Düzelmeyen biliyer pankreatit İnfekte pankreatik nekroz Pankreatik apse Pankreatik nekrozun %50‛nin üzerinde olması



215.KRONİK PANKREATİT • Kronik alkolizm kronik pankreatitin en sık nedenidir. En sık kronik litojenik pankretit görülür. • Kronik pankreatitte ağrı en sık belirtidir. Ağrının en önemli nedeni duktal hipertansiyon varlığıdır. • Kronik pankreatit tanısında en duyarlı görüntüleme yöntemi ERCP veya endoskopik USG dir. • Psödokist kronik pankreatitte en sık görülen komplikasyondur. • Fibrozis ve granülasyon dokusundan oluşan duvarin içinde pankreatik sivilarin kronik kolleksiyonu psödokist olarak tanimlanir. • Erken dönemde sıvı kolleksiyonunun çevresinde bir duvar yoktur. • Bu nedenle kist duvarının olgunlaşması beklenir ve ERCP sonucuna göre tedavi belirlenir. • En güvenilir yöntem BT dir. • Ağrının en önemli nedeni pankreatik duktal hipertansiyondur. • Kronik pankreatitte sürekli veya medikal tedaviye cevapsız ağrı en sık cerrahi endikasyonudur. • Ağrı palyasyonu için en sık uygulanan ameliyat drenaj ameliyatlarıdır. • Kronik pankreatitde kullanılan görüntüleme yöntemleri - Direk karın grafileri - Ultrasonografi - Bilgisayarlı tomografi



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



- ERCP - MRCP - Endoskopik ultrasonografi 216.PANKREAS TÜMÖRLERi • Müsinöz kistadenom ekzokrin pankreasın en sık benign tümörüdür. • Pankreas başı karsinomlarının en sık görülen semptomları obstruktif sarılık, kilo kaybı ve derin yerleşimli karın ağrısıdır. • Sarılık ve hidropik safra kesesi olan hastada öncelikle pankreas başı kanseri düşünülmeli ve öncelikle tomografi yapılmalıdır • Courvoisier-terrier bulgusu: sarılıklı bir hastada distandü ve palpable safra kesesi bulunmasıdır. • %20 gezici tromboflebit vardır ( T r o u s s e a u bulgusu) • En kötü prognozlu periampuller bölge tümörü pankreas başı kanseridir. En iyi prognozlu periampuller bölge tümörü ampulla vateri kanseridir. • Tıkanma sarılıklı hastaya yapılan USG de koledoğun geniş, safra kesesinin hidropik saptanması ve taş görülmemesi de yine pankreas başı kanserini düşündürmelidir. • Bu durumda ilk olarak yapılması gerekli işlem BT dir. • Akut pankreatitin en sık komplikasyonu psödokist oluşumudur, 2-3. haftada ateş, ağrı ve persistan amilaz yüksekliği ile seyreder. Mortalite ve morbiditenin en sık nedeni sepsistir. • Tedavi medikaldir. Oral beslenme durdurulur, Nazogastrik drenaj ve sıvı tedavisi



PANKREAS ENDOKRİN TÜMÖRLERİ 217. İnsülinoma - Beta hücrelerinden köken alan ve en sık görülen adacık hücre neoplazmıdır. - %80‛i benigndir (soliter adenom) - Hipoglisemi yaparlar. Sinirlilik, konfüzyon ve bazen stupor oluşabilir. - Plazma insülin/glukoz >0.3 olması tanı koydurucudur. - Klasik olarak Whipple triadı bulunur: ü Açlıkta ortaya çıkan hipoglisemik semptomlar ü Semptomatik durumlarda kan şekeri 50 mg/ dl‛nin altına düşer ü İV. glukoz verilmesini takiben semptomlarda düzelme görülür. 218. Gastrinoma (Zollinger-Ellison Sendromu) - Tedaviye dirençli, atipik yerleşimli, çok sayıda peptik ülserle karakterizedir. vardır. Aşırı asit sekresyonunun pankreatik lipazı inhibe etmesine bağlı yağ malabsorbsiyonu sonucu diyare de gözlenir. - Tanı için açlık hipergastrinemisinin (>200 pg/dl) gösterilmesi gerekir - MEN Tip 1‛de görülen en sık fonksiyonel adacık hücreli tümörüdür. - Medikal tedavide ilk seçenek Omeprazol‛dür. 219. Glukagonoma - α2 hücrelerden köken alan, ve glukagon salgılayan adacık hücre tümörüdür. Özellikle bacaklarda ve



327



perinede yer değiştiren nekrolitik dermatit, kilo kaybı, stomatit, hipoaminoasidemi, anemi ve hafif diyabet ile karakterize bir sendromdur. Venöz tromboz ve pulmoner emboliye eğilim artar. 220.Somatostatinoma - α2 hücrelerden köken alan, ve glukagon salgılayan adacık hücre Somatostatin üreten adacık hücre tümörüdür. Diyabet malabsorbsiyon ve diare, safra kesesinin dilatasyonu ve kolelitiazis ile karakterizedir 221.VIPoma (Verner-Morrison sendromu; WDHA sendromu: Watery Diare, Hipokalemi ve Aklorhidri; Pankreatik kolera) - Bu sendromun %80-90 sebebi pankreasın VIP salgılayan adacık hücre tümörüdür. - Ciddi diareye bağlı metabolik asidoz ve asidoza rağmen hipokalemi gelişir. 222.Fonksiyon göstermeyen adacık hücre tümörleri - α2 hücrelerden köken alan, ve glukagon salgılayan adacık hücre İnsülinomadan sonra en sık görülen adacık hücre tümörü, genellikle malign. En sık görülen malign adacık hücre tümörüdür.



DALAK 223.Dalağın en sık görülen embryolojik anomalis aksesuar dalak varlığıdır. %80 i dalak hilusunda görülür. • En sık splenektomi endikasyonu dalak travmasıdır. • Elektif splenektomi ise klinikte en sık İTP için uygulanır. • Künt karın travmalarında en sık yaralanan intraabdominal organ dalaktır. • Bazen kapsül altına kanama olup subkapsüler hematom oluşturabilir. Bu da gecikmiş rüptüre yol açabilir. • Travma ile kanama arasında geçen asemptomatik süreye Baudet‛nin latent periodu denir. Ortalama iki hafta kadardır. 224.Esas hastalığı kontrol etmek için splenektomi yapılan hastalıklar - Herediter sferositoz - Otoimmün anemiler - Dalak rüptürleri - ITP - Trombotik trombositopenik purpura - Primer kistleri ve tümörleri 225.Kronik ve ciddi hipersplenizm için splenektomi yapılan hastalıklar - Hairy cell lösemi - Lenfoproliferatif hastalıklar (non-Hodgkin, KLL, KML) - Felty sendromu - Agnojenik myeloid metaplazi - Talassemi - Sarkoidoz - Gaucher hastalığı - Porfiria eritropoetika - Splenik ven trombozu - Orak hücreli anemi - AİDS - İlaç kullanımı ile ilişkili trombositopeni - Splenektomiden en fazla sağlayan hematolojik hastalık herediter sferositozdur.



328



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



226.Splenektomi komplikasyonları - Sol alt lob atelektazisi. En sık görülen komplikasyonudur. - Subfrenik hematom - Subfrenik apse - Pankreatit - Pankreatik fistül - Tromboembolik olaylar: özellikle miyeloid metaplazili hastalarda görülür. Splenektomiden sonra trombosit sayısının artması ile ilişkilidir. - Postsplenektomi sepsis: Başta pnömokok ve H.influenza olmak üzere enkapsüle bakterilerin neden olduğu, ani başlayan ve hızlı bir seyirle fatal sonuçlanan enfeksiyonlardır. Splenektomi olacak tüm hastalara profilaktik olarak pnömokok, H.influenza ve meningokok aşısı yapılmalıdır. • En mortal komplikasyon ise sepsistir. • Dalak rüptürünün en sık nedeni travmadır. Spontan dalak rüptürünün en sık nedeni sıtma ve enfeksiyöz mononükleozistir. • Dalak yaralanmalarının değerlendirilmesinde en iyi yöntem CT‛dir. 227. SPLENEKTOMİ ENDİKASYOLARI



Esas hastalığı kontrol etmek için • Herediter sferositoz • Otoimmün anemiler • Dalak rüptürleri



• ITP • Trombotik trombositopenik purpura • Primer kistleri ve tümörleri



228.ADRENAL • Primer hiperaldosteronizmin % 70‛inde sebep, bir adenomdur. % 30 vakada ise, bilateral nodüler hiperplaziye rastlanılmaktadır. Tanıda en önemli bulgular, hipertansiyon ve hipokalemidir. Aldosteron yüksekliği ve düşük renin gösterilmesi tanıyı koydurur. 229.Ektraadrenal feokromositomalar en sık Zuckerkandl organında (inferior mezenterik arterin aortadan çıktığı yerin soluna yerleşir) görülür.



230.Tarama testinde idrarda VMA (vanil mandelik asid) seviyesi ölçülür. Feokromositoma tanısı için en güvenilir yöntemin % 100‛e yaklaşan duyarlılığı ile plazma metanefrin düzeyidir. 231.Adrenal insidentilomalarda en sık saptanan patoloji non fonksiyonel adenomdur. En sık görülen fonksiyonel ise feokromositomadır. 232. CUSHING SENDROMU AYIRICI TANISI Patoloji



İdrarda Düşük Serbest ACTH doz DXM kortizol Süpresyon



Yüksek doz DXM Süpresyon



Cushing Hastalığı











Hayır



Evet



Adrenokortikal Tümör







↓↓



Hayır



Hayır



Ektopik ACTH tümör







↑↑



Hayır



Hayır



233. MEME • Mammografide kanser lehine bulgular - Mammografide maligniteye işaret eden durumlar parankimal distorsiyon, kitle lezyonunun sınırlarının iyi tanımlanamaması, mikrokalsifikasyon (Malign kalsifikasyon), stellat opasiteler (Yıldızlanma), meme yapısının bozulmasıdır. • En sık meme hastalığı fibrokistik hastalık • En sık meme tümörü meme kanseri • En sık benin meme tümörü fibroadenom • Meme kitlelerinin en sık sebebi fibrokistik hastalık • Kanlı MBA‛nın en sık nedeni intraduktal papillomdur. Meme kanseri gelişme riski yok • Papillom tanısı neyle konur? - Duktografi (invaziv): kesin! - Ultrasonografi (non-invaziv): ilk inceleme! - MR Laktografi (non-invaziv; duktografinin güncel alternatifi): kesin!



GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER



• Histolojik İnceleme Sonuçlarına Göre İnvazif Meme Kanseri Riski - Riski artırmayan lezyonlar ü Apokrin değişiklikler ü Duktal ektazi ü Hafif epitelyal hiperplazi ü Sklerozan adenozis ü Papillom - Az riskli lezyonlar (1.5-2 kat) ü Orta derecede hiperplazit - Orta riskli lezyonlar (4-5 kat) ü Atipik duktal hiperplazi ü Atipik lobüler hiperplazi - Yüksek riskli lezyonlar (8-10 kat) ü Lobüler karsinoma in situ (LKİS) ü Duktal karsinoma in situ (DKİS)



234. BRCA Histoloji



BRCA-1



BRCA-2



İnvaziv duktal Kötü diferansiye



İnvaziv duktal İyi diferansiye



Hormon res Yaş



-



+



Erken



Erken



Bilateral



Bilateral



-



+



Erkekte risk



235. KİS DKİS Sıklık



3-5 kat sık



İnsidans



meme ca‛ların %12-15‛i



Cinsiyet ayırımı Yaş Reseptör Kitle Mikrokalsifikasyon Bilateralite Multisentrisite



Erken menopozal



LKİS %2-5 Erkekte görülmez Premenopozal (genç)



-/+



++++



> %50



------



+++ %50-70 %40-80



-----%10-20 %60-90



İnvaziv kanser gelişimi



>%25-70



%25-35



Aksiller LN met



200pg/dL) gereklidir - Granuloza hücrelerinden salınan inhibin ve follistatin FSH salgısını baskılar - Erken folliküler gelişim evrelerinde FSH granuloza hücrelerinde aromataz enzimini indükler - Yüksek progesteron düzeyleri santral sinir sisteminde opiat tonusunu arttırırarak GnRH puls frekansını düşürür. 2. Progesteron, progestin ve progestojen ne demektir? Progestin etkisi, doğal progesteron yoluyla veya progestojen olarak nitelendirilen sentetik progestinler ile elde edilebilir. Doğal progesteronun farmasötik formu, GIS de mikroorganizmalar ve sindirim enzimleri tarafından hızla metabolize edildiği için oral kullanımda etkinliği çok zayıftır. Bu nedenle progesteronun GIS emilimini arttırabilmek için, mikronize formları kullanılmaktadır. Progesteron etkili sentetik progestinler, progestojenler, oral etkili preperatlardır. Progestojenler iki gruptur; 1-) 21 C steroidler (17α OH Progesteron ile ilişkili) 2-) 19 C nortestosteron türevleri 21C grubu (medroksiprogesteronasetat, megestrol, medrogestone, klormadinone) hipotalamo-hipofizer sistemde, korbonhidrat ve lipit metabolizması üzerinde güçlü progesteron etkisine sahiptir. 19C nortestosterone grubu ise norethindrone (estranlar) ile ilişkili olanlar ve levonorgestrel (gonanlar) ile ilişkili olanlar olarak iki gruptur. Estranlar: noretindron asetat, noretinodrel, linesterol, etinodioldiasetat: hepsi in vivo noretindrona metabolize olurlar. Gonanlar: hepsi noretindrona metil grubu eklenmesiyle norgestrelden türetilmiştir. Proilaç norgestimattır ve iki basamakla levonorgestrele metabolize olur. Ayrıca 3 desogestrel türevi olarak üretilen yeni gonan bileşikleri de desogestrel ve gestoden dir. En son olarak, spironolakton benzeri bir progestojen olan drospirenon sentezlenmiştir. Potent progestasyonel etkisinin yanında antimineralokortikoid ve antiandrojen özellikleri olan bir ilaçtır. 3. Primordiyal germ hücrelerine mitoz ve mayoz sonrası oluşan hücreler hangi isimlerle tariflenir? Erkekte: Primordiyal germ hücresinden (sprematogonyum) spermatozoa oluşumuna spermatogenezis denir. Spermatogonyumlar, puberteyi takiben seminifer tübüllerde mitoz ile çoğalırlar. Bunu takiben, morfolojik değişim ile seminifer tübüllerdeki en büyük hücreler olan primer spermatositleri oluştururlar.



Primer spermatositlerin mayozu tamamlaması ile spermatidler (23X / 23Y) oluşur. Yani primer sparmatosit birinci mayozu bitirdiğinde sekonder spermatosit, ikinci mayozu tamamladığında spermatid haline gelir. Oluşan spermatidler ise spermiyogenezis denilen maturasyon sürecini takiben spermatozoa haline gelirler. Bu süreçte golgi aparatından akrozom, sentriollerden ise kuyruk kısmı gelişir. Kadında: Kadın gonadında, gonadal çıkıntıya ulaşarak ovaryen diferansiasyonu başlatan primordiyal germ hücrelerinde (oogonyum) mitoz 20.gebelik haftasında sona erer. Overin diferansiasyonu ve 20.gebelik haftası arasında overlerde germ hücrelerinde hem mitoz hem de mayoz vardır. Oysa ki 20. gebelik haftasını takiben overde germ hücrelerinde mitoz durur ve germ hücrelerinde sadece mayoz vardır ki bu da ancak fertilizasyon olursa tamamlanır. Mayoz I oositte 40 yıl veya daha uzun sürebilir. Primer oositin profazı fötal hayatta başlar ve I. Mayoz profazının diploten evresinde arrest olur. Mayoz I sadece ovulasyon ile tamamlanır. Bunu takiben hemen mayoz II başlar ve eğer fertilizasyon olursa tamamlanır. Mayozun kadınlarda bu kadar uzun sürmesi, hata şansını arttırır ve artmış anne yaşı ile artan sitogenetik anomali riski ilişkisi buna bağlıdır. Primer oosit, Mayoz I‛i tamamladığında sekonder oosit ve bir polar cisimcik oluşur. Mayoz II tamamlandığında ise (fertilizasyon) ovum ve 3 polar cisimcik vardır. 4. Epididim, vas deferens, seminal vezikül gelişimi (Wolfian elemanlar), maskulinizasyon, spermatogenez testosterona, eksternal genitalya, üretra, prostat ve androjene duyarlı bölgelerdeki kıl follikülleri dihidrotestosteron a duyarlıdır. DHT duyarlı bölgelerde lokal olarak 5alfa redüktaz enzimi ile T dan DHT sentezlenmeltedir. 5. En sık görülen primer amenore sebepleri: 1-Gonadal disgenezi (%30) 2-Mülleryen agenezi (%20) 3-Testiküler feminizasyon (%10) En sık görülen sekonder amenore sebebi ise gebeliktir. Gebelik dışında en sık sekonder amenore sebebi ise anovulasyondur. 6.En sık hiperandrojenizm sebepleri: a-over kaynaklı (PCOS) %80 b-adrenal kaynaklı %1-2 c-perifer kaynaklı %15-30 7. Steroidogenezde hız belirleyici en önemli faktörler nelerdir? Steroidogenezisde en önemli hız belirleyici faktörler; ortamdaki LDL Kolesterol miktarı, kolesterolun hücre içine giriş ve mitokondriye taşınma hızı (LH etkisi) ve kolesterol yan bağları yıkıcı enzim aktivitesi (scc) (LH etkisi) dir.



384



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



8. Kör vajen ve uterus yokluğu hangi hastalıklarda görülür? - Mülleryan agenezi - Testiküler feminizasyon - 5 alfa redüktaz eksikliği 9. Puberte prekoks etkeni olabilecek over tümörleri hangileridir? - Granuloza hücreli tümör - Sertoli leydig hücreli tümör - Embriyonal karsinoma 10. Hipofizde null adenomların en sık kaynağı olan hücre ve salgısı nedir? - Null adenomlar prolaktinoma (%50) dan sonra en sık görülen adenomlardır (%30). Sıklıkla gonadotrof kökenlidir ve FSH alfa subüniti salgılarlar. 11. Postmenopozal hastalarda kombine hormon replasman tedavisi ile kanser ilişkisi nasıldır? - Over ve serviks kanseri riski değişmez - Uygun protokollerde endometriyum kanseri relatif riski azalır - Kolorektal kanser relatif riski azalır



Overin adrenalden farkı, 21 hidroksilaz ve 11βhidroksilaz reaksiyonlarının gerçekleşmemesidir. Bu nedenle overde gluko ve minerelokortikoidler sentezlenmez. 16. Seks Hormon Bağlıyıcı Globulin sentezini azaltan, arttıran faktörler nelerdir?



SHBG azalır



SHBG artar



Obezite



Estrojenler



Hiperandrojenizm



Kombine oral kontraseptif



Kortikosteroidler



Gebelik



Sentetik progestinler



Hipertiroidizm



Karaciğer Parenkim Hastalığı Hipotiroidizm Menopoz Hiperinsülinizm



17. Menstrüel Fizyoloji Özeti:



- Meme kanseri relatif riski artar 12. Modern kontraseptif yöntemler içerisinde etkinliği en yüksek olan yöntem hangisidir? Modern kontraseptif yöntemler içerisinde etkinliği en yüksek olan yöntem progestojen implantlardır. (Norplant, implanon)



@



Tüm postkoital kontraseptif uygulamalar içerisinde etkinliği en yüksek yöntem RIA uygulamasıdır. Hormonal postkoital kontraseptif uygulamalar içinse yüksek doz lenonorgestrel uygulamasıdır.



Normal menstrüel siklus hipotalamus, hipofiz ve overler arasındaki son derece hassas regülasyonu yansıtmaktadır. Overlerden salınan seks steroidleri, hipotalamustan salınan GnRH, gonadotropin salgısını modüle etmektedir. Ayrıca bir takım peptidler, biyojenik aminler de hipotalamo hipofizer sistem üzerine etki göstermektedir. Beslenme düzeyi, fizik aktivite, santral sinir sistemi hastalıkları ve sistemik hastalıklar da gonadotropin salgısını etkileyip, menstrüel disfonksiyon, amenore, anovulasyona yol açabilir.



14. XY Gonadal disgenezi zemininde en sık gelişen over tümörü hangisidir?



Normal menstrüel siklusda özetle aşağıdaki değişiklikler olmaktadır:



XY gonadal disgenezi olgularının yaklaşık yarısında gonadoblastoma gelişmektedir. Bu gonadoblastoma olgularının da yarısında malign tümör disgerminoma gelişme riski vardır.



1- Hipotalamus pulslar halinde arkuat çekirdekten GnRH salgılar (portal dolaşıma).



13. Postkoital kontraseptif uygulamalar içerisinde etkinliği en yüksek yöntem hangisidir?



15. Steroidleri sınıflandırınız: Seks Steroidleri: 21 karbonlular à kortikoidler + progestinler (pregnane) 19 karbonlular 18 karbonlular kolesterol(27C)



Pregnan (21C)



à androjenler (androstane) à estrojenler (estrane) à pregnane (21C) à androstane (19 C) à estrane (18 C) Androstan (19C)



Estran (18C)



Pregnenolon



DHEA-S



Estron



17OH Pregnenolon



DHEA



Estradiol



Progesteron



Androstenedion



Estriol



17OH Progesteron



Testosteron



Estetrol



Deoksikortikosteron



Dihidrotestosteron



Kortikosteron Aldosteron Kortizol



2- Ön hipofizde GnRH pulslarına yanıt olarak pulsatil FSH ve LH salınımı olur. 3- FSH uyarısıyla follikül, preantral, antral fazları geçerek, preovulatuvar follikül haline gelir. Dominant folliküldeki granuloza hücreleri artan düzeylerde estrojen sentezler ki bu da endometriyal kalınlaşmaya yol açar. 4- Yükselen estrojen düzeyleri LH tetiğini sağlar ve ovulasyonu takiben LH etkisiyle luteinize olan follikül progesterone salgılamaya başlar (C.Luteum). Yükselen progesterone ve 17OHprogesterone düzeyleri endometriyumda sekretuvar dönemi başlatır. 5- Konsepsiyon olmazsa 14 günde korpus luteumun ömrünü tamamlamasıyle progesterone düzeyleri hızla düşer ki bu da endometriyal spiral arteriollerde spazm, iskemik doku disorganizasyonu ve çekilme kanamasına yol açar (menses).



385



KADIN DOĞUM’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



18. Puberte evreleri nelerdir?



23. Kadında inkontinans tipleri nelerdir? Sosyal ve hijyenik sorun yaratan ve objektif olarak gösterilebilen istemsiz idrar kaçırılması olarak tanımlanır. İnkontinans tanı değil bir semptomdur. Temel olarak kadında en sık görülen inkontinans tipleri:



@ PUBERTE EVRELERİ 1- Akselere büyüme (8-9 Yaşlar) 2- Meme gelişimi (telarş) (∼ 10 yş) 3- Pubik ve aksiller kıllanma (adrenarş) (10-11 yş) 4- Maksimal büyüme hızı 5- Menarş (∼13 yş) 19. Ambigious genitalyalı yenidoğanda öncelikli olarak yapılması gereken acil tetkikler kan gazı, pH ve sodyum ,potasyum düzeyleridir. 20. Kadında en sık görülen sekonder dismenore sebepleri nelerdir? - endometriozis - adenomyozis - RIA 21. Kadında en sık görülen veneryal hastalık ve akıntı etkeni nedir? Kadında en sık görülen veneryal hastalık T.Vaginalis enfeksiyonudur, en sık lökore etkeni ise bakteryal vaginozis dir.



1- Stres İnkontinansı: Üretrovezikal açının bozulmasına (pelvik relaksasyon) bağlı olarak öksürme, ıkınma, gülme gibi intraabdominal basıncı arttıran durumlarda idrar inkontinansı ile karakterizedir. 2- Urge İnkontinansı: Mesanenin dolum fazında detrusor kasındaki kortikal inhibisyondan kurtulan istemsiz kontraksiyonlarına bağlı gelişen idrar inkontinansıdır (detrusor overaktivitesi, instabil detrusor). 3- Total İnkontinans: Sıklıkla pelvik cerrahi veya radyoterapi komplikasyonu olarak gelişen ürinerfistüle bağlı sürekli idrar inkontinansıdır. 4- Taşma İnkontinansı: Detrusor kasındaki yetersiz kontraksiyon veya atoniye bağlı idrar retansiyonu ve mesanenin fazla gerilmesi neticesinde gelişen idrar inkontinansıdır. Postvoiding damlama şeklinde idrar kaçağı da üretra divertikülünü düşündürmelidir. 24. Genital ülserlerde ayırıcı tanı:



Hastalık



22. Ektopik gebelik riskini arttıran faktörler nelerdir?



@ Ektopik Gebelik Rölatif Riski Risk Faktörü



Geçirilmiş Ektopik gebelik ................................................ 10 Tubal Elektrokoagulasyon ................................................. 9 In Utero DES....................................................................... 6 Geçirilmiş salpenjit............................................................. 4 Yardımcı Üreme Teknikleri (ART) .................................. 4 İnfertilite............................................................................. 2.5 Sigara kullanımı ................................................................... 2.5 Multipl seksüel partner ..................................................... 2.1



Ülser Sayısı



Ülserde Ağrı



LAP



Sifiliz



Sert kenarlı



Tek



Ağrısız



Ağrısız



Şankroid



Krater tarzında



Bir/birkaç



Çok ağrılı



Ağrılı



Donovanyoz



Kırmızı, genişleyen



Çok



Ağrısız



Genelde yok



LGV



Yüzeyel



Tek



Ağrısız



Ağrılı



Genital herpes



Kenarları girintiçıkıntılı



Birden çok



Ağrılı



Ağrılı



Rölatif Risk



Tubal cerrahi ....................................................................... 20



Ülser Özelliği



386



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



25. Tek parametre bakıldığında Down Sendromu taramasında en duyarlı marker hiperglikolize hCG (İnvazif trofoblast antijen :ITA) dir. 26.Malformasyon ve deformasyon ne demektir? Malformasyon; fetusun veya bir yapının genetik olarak anormal olması, yanlış gelişime programlı olması neticesinde gelişir (diastrofik displazilerdeki ekstremite anomalileri).



aktivasyonu ve mikroanjiyopatik hemoliz sonucunda gelişen trombositopenin varlığı preeklampside hastalık tablosunun ağırlaştığına dair ilk bulgulardan birisidir. 31. Gebelik tanı kriterleri nelerdir?



Şüpheli



Olası



Kesin



Bulantı-Kusma



Karında Büyüme



Fetal Kalp Atım Tespiti



Deformasyon ise genetik olarak normal bir fetüste, anormal uterin çevreye bağlı olarak gelişen yapısal bozukluktur (şiddetli oligohidramniyosdaki ekstremite kontraktürü).



Pollaküri



Uterusda Büyüme



USG ile Görülmesi



Halsizlik



Serviksde lividite,yumuşama



Fetal Hareket Görülmesi



Embryotoksik etki malformasyona, Fetotoksik etki ise deformasyona yol açar.



Fetal Hareket Hissi



Braxton Hicks Kontraks.



X-Ray de Fetal İskelet



Amenore



Ballotman



Memede şişkinlik



Fetal Yapıların Palpasyonu



Chadwick Bulgusu



Gebelik Testi



27. Trizomi 21 biyoşimik tarama testleri nelerdir? Hangi parametreler kullanılmaktadır? A) Erken Üçlü Test: 11-14. gebelik haftalarında yapılır. Transvajinal USG ile fetal ense kalınlığı ölçümü (NT1



Term Gebelik



1-2



Amniyosentez



1-3



Spontan Abortus



3-4



Medikal Abortus



5-6



Termde Doğum



14-17



Uygunsuz Kan Transfüzyonu



90-95



40. Fetal hidrops sebepleri:



Çoğul gebelik



1- Şiddetli fetal anemi



Nöral tüp defektlerinde amniyon mayi asetilkolinesteraz düzeyleri de yükselir. 36-Normal vajinal doğumda fetusun yaptığı kardinal hareketler nelerdir?



Doğumda Kardinal Hareketler I-Pelvik Girim II-Orta Pelvis



III-Pelvik Çıkım



2- Kromozom anomalileri: Trizomi 13, 18, 21, Triploidi, Turner Sendromu 3- Fetal kardiyovasküler ve pulmoner anomaliler 4- Fetal renal ve hepatik anomaliler 5- K o n j e n i t a l e n f e k s i y o n l a r : Toksoplazmozis, Rubella, Sitomegalovirüs, Parvo B19 virüs, Sifiliz, Leptospirozis



1-Ekstansiyon



6- Metabolik Hastalıklar: Gaucher‛s, Gangliosidozis, Mukopolisakkaridozis



2-İnme



2-Eksternal Rotasyon



7- Maternal Sebepler: Diabet, Şiddetli anemi



3-Fleksiyon



3-Ekspulsiyon



8- Plasenter Sebepler: Koryoanjiyoma, Venöz tromboz



1-Angajman



1-İnternal Rotasyon



37. Gebelikte makat geliş sebepleri nelerdir, doğum şekli neye göre karar verilir? MAKAT GELİŞ: Termdeki gebelerde %3-4 görülür. Prematürite, yüksek paritede, çoğul gebeliklerde, polihidramniyos, oligohidramniyos, fetal anomalilerde, daha önce makadi doğumu olanlarda, uterin anomalide, plasenta previada ve pelvik tümörlerde daha sık görülür. En fazla saf makat görülür. Makadi gelişlerin %6 sında fetal konjenital anomali vardır. Saf makatta %0.5, tam makatta %5-6 ve ayak gelişte %15-18 kordon sarkması riski vardır. Eğer pelvis darsa, tahmini fetal ağırlık 2500 gm altında (1 yıl) İyonize radyasyon Talk pudrası Erken menarş, geç menopoz Meme ve endometriyum Ca öyküsü



BRCA1 geni 17. kromozomda (17q) ve BRCA2 geni 13. kromozomda (13q12) yerleşmiştir. Tümör supresör gen olarak görev yaparlar. Bu genlerin mutasyonlarına sahip



Karyotip



Patoloji



Klinik prezentasyon



TOrkiye'nin Her Yerinde Yan1n1zday1z



www.tus.com



KÜÇÜK STAJLAR’DA ÖNEMLİ BİLGİLER (GÜN SONU ÖZET BİLGİLER)



NÖROLOJİ



10. Basit parsiyel epilepsinin genel özellikleri



1.



Lumbal ponksiyon klinik kontrendikasyonu kafa içi basınç artışı sendromu (baş ağrısı, papil ödem, kusma) bulgularıdır. Klinik olarak yada BT çekilip yer kaplayan lezyon ekarte edildikten sonra lumbal ponksiyon yapılabilir.



2.



Ksantokromik BOS görülen durumlar • Tbc menenjit • Subaraknoid kanama • Medulla spinalis basısı



3.



Çocuklarda ve mental retarde hasta işitme ve görmenin labaratuar değerlendirilebilmesi • Vizuel uyarılmış potansiyel • Beyin audituar uyarılmış potansiyel



Motor konuşma



Duyusal konuşma



Tekrar etme



Broca



Bozuk



Korunmuş



Bozuk



Wernicke



Korunmuş parafazik



Bozuk



Bozuk



Arcuat-iletim



Korunmuş



Korunmuş



Bozuk



Transkortikal motor



Bozuk



Kısmen korunmuş bozuk



Korunmuş



Transkortikal duyusal



Kismen korunmuş bozuk



Bozuk



Korunmuş



Anomik



Sadece isimlendirme bozuk



5. Nervus Hipoglossus periferik felcinde • Atrofi ve fasikulasyon olur • Sinirdeki lezyon bulgularla aynı taraflıdır. • Dil aynı tarafa deviye olur. Santral felcinde • Atrofi ve fasikulasyon yoktur • Sinirdeki lezyon deviye olan tarafın karşısındadır 7.



Oftalmoplejik migrende migren bulguları olan hastada ek olarak • Midriazis • Ptozis • Diplopi aranmalıdır



• Bilinç açıktır • Jaksonian tipi yayılım (estremitelerde yer değiştiren epilepsi) • Todd parezisi: nöbet sonrasında ortaya çıkan kas güçsüzlüğü 11. Gebelik epilepsisinde • İlacı kesmemek gerekir • Lamotrigin en sık kullanılan ilaçtır 12. Geçiçi iskemik atağın (transient iskemik atak-TİA) en sık şekli • Amorazis fugaks - tek taraflı geçici monokuler körlüktür • En sık etyolji karotis bifurkasyonuna yerleşmiş aterosklerotik plaktan atan embolidir. • Tedavide aspirin başlanması ve karotis endarteroktomidir. 13. Wallenberg sendromu (lateral medullar sendrom) genel özellikleri • • • • •



PİCA okluzyonu (post. İnf. Serebellar arter) Motor defisit (hemipleji-parezi) olmaz Serebellar bulgular (ataksi ), Horner sendromu Kranial sinir bulguları (5-9-10)



15. Vejetatif koma • Hastanın beyin sapı sağlam, solunumu var • Saksıdaki çiçek- bir gün iyileşebilir • Okulovestibuler refleks gözler soğuk su verilen kulağa deviye olur nistagmus oluşmaz 16. Beyin ölümünde • Hastanın beyin sapı fonksiyonları YOK, solunumu YOK, apne testi (+) • Vazodaki çicek- mutlaka ölecek • Okulovestibuler refleksde hiçbir göz hareketi yok 17. Demans sadece unutkanlık DEĞİLDİR, • Yüksek kortikal fonksiyonlar bozulur • Bilinç normaldir. • Hiçbir zaman bilinç bozukluğu, dikkat bozukluğu, algı bozukluğu, konfüzyon olmaz. Bu bulgular DELİRYUM bulgularıdır. 18. Demans yapan hastalıkları ayırıcı tansısında önemli noktalar



**** küme tipi baş ağrısı ile karıştırılmamalı !!!



• Alzheimer → yakın bellek bozukluğu ile başlar



9. Küme tipi baş ağrısının genel özellikleri



• Pick → davranış bozukluğu, kişilik bozukluğu ön planda



• Daime tek taraflı • Periyodik ortaya çıkar • Akut ağrıda - % 100 oksijen - Steroid kullanılır • Profilakside ilk tercih ise verapamildir



• Huntington: → kore ile başlar • Parkinsonizm: → (lewy cisimcik demansı) hareket bozuklukları • Creutzfeld-jakop hastalığı: → myoklonus • Vasküler demans: èmultip enfarktuslere bağlı gelişen demans, demansın 2. En sık nedeni



KÜÇÜK STAJLAR’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



20. Gillet de la tourette sendromu • Vokal ve motor tik hastalığı • Obsesif-kompulsif bozuklukla ilişkili 21. Friedreich ataksisinin en önemli özelliği eşlik eden iskelet sistemi anomalilerin (skolyoz, pes ekinovarus vb.) olmasıdır. 22. Multipl sklerozda önemli özellikler söyledir • • • • •



En sık demyelinizan hastalık Orta yaş kadınlarda sık görülür En sık görülen şekli → relapsing-remitting formu En sık başvuru bulgusu → duyusal şikayetler Optik nöritin en sık nedeni (görme alanın merkezi görmesi bozulur, santral skotom) • Beyaz cevher hastalığı, başka yeri tutmaz (periferik sinirler vb.) • Plaklar en sık periventrikuler yerleşimli • Lhermitte işareti pozitif 23. Hipopotasemik periyodik paralizi, tirotoksikozis ile birlikte görülebilir. 24. Guillan-Barre • Periferik sinirleri tutan inflamatuar, demyelinizan hastalık • Motor ve duyusal kayıp olabilir. • Akson hasarı ile gider • Toplumda bilateral fasial paralizinin en sık nedeni • Tedavide steroid VERİLMEZ 26. Amyotrofik lateral skleroz • Sıklıkla medulla spinalis ön boynuzundan başlar. Sonra kortikospinalis lateralis tutulur (1+2 motor noronu tutar.) • Başlangıçı kaslarda atrofi ve fasikulasyon (özellikle dilde) • Bunina cisimcileri görülür • Duyusal bozukluk olmaz !! 27. Beyin apsesisinin erişkinde en sık nedeni kronik otitlerdir. En sık komşuluk yoluyla geçişle temporal lobda görülür. 28. Kişini uykuda olduğu, ancak hafif uyaranlarla uyarılabildiği bilinç bozukluğu letarjidir. Ağır uyaranlarla uyanıyorsa stupordur. 29. Erişkinlerde en sık görülen, genellikle temporal lop kaynaklı olan, bukkofarengeal otomatizma (ağız şapırd atma,yalanma,yutkunma) görülen epilepsi türü kompleks parsiyel epilepsidir. 30. Kompleks parsiyel epilepsi erişkinlerin en sık görülen epilepsi türüdür. En sık temporal lobu tutar, parsiyel tutulumlu, beraberinde şuur kaybı görülen epilepsi türüdür. Ağız şapırdatma, yalanma, yutkunma nöbetleriyle karakterizedir. 31. Görme kaybı şikayetiyle gelen bir kişide fundusta Japon bayrağı görünümü santral retinal arter tıkanıklığı, yer yer kanama odakları ve eksüdasyonlar santral retinal ven tıkanıklığını, tamamen normal fundus görüntüsü ise retrobulber nevriti işaret eder. 32. Şiddetli baş dönmesi, bulantı, kusma şikayeti ile başvuran hastada fizik muayenede akut otitis media saptanmış ise labirentit, Dix- Hallpike testi pozitif ise benign pozisyonel paroksismal vertigo, ÜSYE yada gastroenterit varsa vestibüler nörit, bunların hepsi negatifse Meniere hastalığı düşünülür.



391



34. Myastenia graves ve Eaton Lambert ayırıcı tanısında EMG kullanılır. EMG de kas amplitüdü artıyorsa tanı Eaton Lambert, kas amplitüdü azalıyorsa tanı Myastenia Gravestir. 35. 70 yaş altında optik nöritin en sık nedeni Multipl Skleroz iken; 70 yaş üstünde en sık neden Temporal Arterittir (Dev Hücreli Arterit). 36. Erişkinlerde en sık görülen epileptik nöbet tipi kompleks parsiyel nöbetlerdir ve bu nöbetlerde otomatizma semptomları vardır. 41. Menenjit bulgularını taklit eden beyin tümörü oligodendrogliomadır. 42. Tension (gerilim) tipi başağrısı en sık görülen ağrı şeklidir. 44.



GLASGOW KOMA SKALASI Göz hareketleri • Spontan açık → 4 puan • Sözlü uyarıyla açık → 3 puan • Ağrılı uyarıyla açık → 2 puan • Gözünü hiç açmıyor → 1 puan Sözlü cevap • Oriante → 5 puan • Konfüze → 4 puan • Uygunsuz kelimeler → 3 puan • Anlamsız sesler → 2 puan • Verbal cevap yok → 1 puan Motor cevap • İstenileni yapıyor → 6 puan • Ağrıyı lokalize ediyor → 5 puan • Ağrılı uyarı ile bilek fleksiyonu ve komplike ve değişken cevap → 4 puan • Üst extremitelerin flexionu → 3 puan • Üst extremitelerin anormal extansi yonu → 2 puan • Ağrılı uyarıya cevap yok → 1 puan



HALK SAĞLIĞI 50. Vaka kontrol araştırması • En sık tercih edilen araştırma, retrospektif yapılır. • Sonuçtan nedene gidiş var. Yani çalışmaya başlarken hastalığı bildiğimiz, biterken etkeni bildiğimiz araştırmadır. • Sacede tahmini rölatif risk hesaplanabilir.



Etken (+) Etken (-)



Hastalık (+)



Hastalık (-)



A C



B D



• Tahmini rölatif risk: A*D / B*C • Latent dönemi uzun, toplumda seyrek görülen hastalıklarda seçilir. • Taraf tutma en önemli dezavantajıdır. 51. Kesitsel araştırma • Toplum taraması için yapılan çalışmadır • Çalışmanın yapıldığı zaman kesiti önemlidir. Öncesi ve sonrası yoktur. • Sadece prevalans bulunur. • Prevalans: Var olan hasta sayısı / toplum sayısı



392



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



52. Kohort araştırması



duyarlıdır, hipoşefkatemidedirler, şefkat infüzyonu gerekir ?



• Prospektif araştırma • Çalışmaya başlarken etkenin bilindiği çalışma bitirken hastalığın bulunduğu araştırma yöntemi • İnsidans hesaplanır: yeni vaka sayısı/ altındaki toplum



risk



• Etken (+) grubun insidansı etken (-) grubun insidansına bölünerek rölatif risk, çıkarılarak atfedilen risk bulunur.



62. Vaka-kontrol araştırmalarında sonuçtan nedene doğru gidilirken;kohort ve retrospektif kohortta nedenden sonuca doğru gidilir.



KULAK BURUN BOĞAZ 64. Herpes Zoster Otikus (Ramsey-hunt send)



• Rölati



• Varicella zoster virüs



• Toplumda sık görülen latent dönemi kısa hastalıklar da seçilen arştırma yöntemidir.



• Facial sinir genikulat ganliyon latent kalır



• Prospektif olması nedeniyle para ve hasta takibi önemli dezavantajlardır



• Fasial paraliziye neden olur



53. Retrospektif kohort • Çalışmaya başlarken etkenin bilindiği çalışma bitirken hastalığın bulunduğu araştırma yöntemi • Kohortdan tek farkı çalışmayı kayıtlardan üzerinden, yaşanmış geçmişden ileri doğru yapmaktır 54. Ölüm hızlarında dikkat edilecek nokta sorunun bizden ne istediğidir. 55. Fatalite hızı: X hastalığından ölenler / X hastalığına yakalananlar 56. Mortalite hızı: X hastalığından ölenler/ yıl ortası nüfüs 57. Ortanca (median) değer verilen liste küçükten büyüğe doğru sıralanır. Tek değerde ortadaki, cift değerde ortaya gelen iki değerin ortalaması alınır. Tepe değeri en çok tekrar eden değerdir. Örn: 2 çocuk 6 yaşında, 3 çocuk 8 yaşında, bir çocuk 10 yaşında, 2 çocuk 12 yaşında ise liste: 6,6,8,8,8,10 ,12,12 şeklinde olup ortanca:8, tepe değeri ise : 8 dir. 58. Duyarlılık ve özgüllük yeni bir testi bilinen yöntemlerle (mr, bt, altın standart test vb) karşılaştırma için yapılır



Diabetik (+) Yeni test (+) Tanı test (-)



Diabetik (-)



20



8



12



22



Duyarlılık: 20 / 32, yanlış pozitif kişi sayısı : 8 Özgüllük : 22 / 30, yanlış negatif kişi sayı :12 Doğruluk oranı: 42 / 62 Pozitif kestirim değeri: 20 / 28 Negatif kestirim değeri: 22/ 34 Tutarlılık: test sonuçlarının tekrar eden testlerde benzer çıkmasıdır. 59. Uluslar arası bildirimi zorunlu hastalıklar • Çiçek • Epidemik Tifüs • Sarı humma • Veba • Kuş gribi 60. Kohort çalışması ileriye dönüktür. İnsidans hesaplanır. Daha pahalı ve uzun zaman alır. Kayıtlar geriye doğru taranarak yapılıyorsa retrospektif kohort denir. 61. Bir testin duyarlılığı (sensitivitesi) etken (+) hastalar/ tüm hastalar, özgüllüğü (spesifitesi) etken (-) sağlamlar/ tüm sağlamlar şeklinde hesaplanır. UNUTMAYIN…… duyarlılık gerçek hasta demektir, gerçek hastalar



• Veziküler döküntüler, ağrı yanma vardır • Diabetik hastada sık 65. Akut otitis media • Etyoloji: tuba östaki obstruksiyonu • S. Pnömoni en sık etken • Rekürrent akut otit nedenlerinde altta yatan tuba ve nazofarenks hastalıkları düşünmek gerekir. • En sık komplikasyonu mastoiditttir. • En sık intrakranial komplikasyonu menenjit • Lateral sinus trombusunde hastanın titremeyle yüselen ateşi (bacaklı ateş) olur. Tanı BT ile konulur. • Tedavide topikal ajanlar (kulak damla) kullanılmaz 66. Efüzyonlu otitis mediada • Orta kulakta bakteriel enfeksiyon olmadan ağrı, ateş olmadan goblet hücre artışına bağlı sıvı toplanması • En sık neden tuba östaki obstruksiyonu • Çocuklarda işitme azlığının en sık nedeni • Tedavide antibiyotik, tubayı açmak için dekonjestan, adenoidektomi ve zara ventilasyon tüpü uygulaması • Tüp en sık anterior inferior kadrandan uygulanır 67. Timpanik membran epitelinin sıklıkla zarın superiorundan (attik) retrakte olarak ortağa kulağa geçmesine, orta kulakta ve mastoid kemik içinde skuamoz epitelyum bulunmasına kolesteatom denilir. 68. BPPV (pozisyonel vertigo) en sık posterior semisirkuler kanalda olur. İşitme normaldir. Kulak şikayeti yoktur. Tek tanı dix-hallpike manevrasında (barany testi) • Latent periyodu olan • Rotatuar karakterde • Yorularak sonlanan nistagmus olması Tedavide ilaç verilmez, epley manevrası yapılır 69. Vestibuler nörinitte • Geçirilmiş ÜSYE hikayesi • Şiddetli baş dönmesi • Spontan nistagmus varlığı • İşitme normal, kulak şikayeti yok 70. Meniere hastalığı (endolenfatik hidrops) • Endolenfatik sıvı artışı neden olur • Tanı: VaKİT - Vertigo - Kulakta dolgunluk



KÜÇÜK STAJLAR’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



- İşitme kaybı - Tinnitus 71. BPPV, vestibuler nörinit ve meniere sıklıkla tek kulağı etkiler. BPPV ve vestibuler nörinit 3-4 hafta içinde iyileşirken, meniere kronik tekrarlayıcı hastalık vardır 72. Otoskleroz hastalığı • En sık oval pencereden başlar • Etyolojide en önemli faktörler - Otozomal dominant- Gebelikte hızlı ilerleme - Kızamık virüsü • Oval pencereyi tutan otosklerozda iletim tipi işitme kaybı, kohleayı tutan otosklerozda sinirsel tip işitme kaybı vardır. • Parakuzi: gürültülü ortamda daha iyi duyma • Akustik refleks testi (-), negatif • Schwartz işareti (promontuarın üzerinden yansıyan kırmız röfle) • Vaka sorusu: progressif ilerleyen işitme kaybı, zar sağlam, parakuzi var, akustik refleks testi negatif 73. Serebellopontin köşe tümörleri • % 90 akustik nörinöm+ menengiom vardır • Buradan geçen kranial sinirler : 5-6-7-8-9-10-11 (12 geçmez !) 74. Akustik nörinom • • • • •



En sık köşe tümörü Yavaş büyüme İlk ve en sık bulgusu tek taraflı işitme kaybıdır Tanı Godolinyumlu MR Vaka: tek taraflı işitme kaybı olan olan yavaş progresyon gösteren kranial sinir tutulumları



75. WEBER testi • Orta hatta → normal • Sinirsel kayıpta sağlam tarafa lateralize olur • İletim tipi kayıpta →hasta kulağa lateralize olur 76. RİNNE test • Sadece iletim tipi kaybı gösterir • Rinne (+) → normal.



393



• Rinne (-) → İletim tipi kayıp olduğunu gösterir 77. Ani işitme kaybı • En sık idiopat ik • Kabakulak virusü • Yüksek sese maruz kalma unutulmamalıdır 78. Adenoidektomi ve tonsillektomide en önemli kontrendikasyon yarık damak dır. Bu çocuklar opere olursa ortaya yarık damak şikayetleri: hipernasal konuşma ve burundan sıvıların gelmesi ortaya çıkar. 79. Adenoid hipertrofisinin en korkulan ve düzelmeyen komplikasyonu pulmoner arter basıncının artmasına bağlı oluşan kor pulmonaledir. 80. Nazofaringeal anjiofibrom • Tekrarlayan burun kanaması olan genç erkek hasta • Kadınlarda OLMAZ • 30-35 yaşdan sonra OLMAZ • Puberte bitiminde gerilemeye başlar 81. Nazofarenks Ca da en sık bulgu işitme kaybı (efüzyonlu otit) ve boyunda kitledir. Tedavi RT ve KT dir. Nazofarenkse yönelik cerrahi yapılmaz 82. Larensk Ca • Supraglottik: ağrı, boyuna sık metastaz • Glottik: ses kısıklığı, en iyi prognoz ve en iyi yerleşim • Subglottik: solunum sıkıntısı, en kötü prognozlu olan 83. Adenoid kistik karsinom • Submandibuler ve minor tükrük bezlerinin en sık malign tümörüdür. • Perinöral invazyon nedeniye→ ağrı görülebilir • Sık nüks görülür. 84. Longitudinal kırık • % 80 bu kırık olur • İletim işitme kaybına yolaçabilir, • SNİK nadir • Fasyal paralizi % 30 85. Çapraz kırıklar • Sinirsel kayıp daha sık



394



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



• Vertigo • Fasial Paralizi % 50 86. Merkelson rosenthal sendromu: • Yüzde ödem, • Fissürlü dil, • Tekrarlayan fasiyal paralizi ile karakterize 87. Bilateral paralizi: • Guillan-barre sendromu • Mobius sendromu • Sarkoidoz 88. UYKU APNE HASTALIĞI • • • •



Gündüz bulguları Etyoloji: obezite Tanı: PSG Tedavi: CPAP tedavisi



95. Nazofarenks karsinomun (özellikle anaplastik tipte) tedavisinde radyoterapi birincil tercih edilir. Tedavide cerrahinin yeri yoktur 96. Sinüzitin en sık komplikasyonu periorbital selulittir. 99. Tükrük bezi tümörleri ile ilgili en önemli cümleler • En sık tümör parotis‛te görülür. • En sık görülen benign tümör pleomorfik adenomdur. • En sık görülen malign tümör mukoepidermoid karsinomdur. • İleri yaşta görülen ve mitokondriden zengin olan tümör onkositomdur. • Perinöral invazyon yapabilen tükrük bezi tümörü adenoid kistik karsinomdur. • En sık bilateral görülen tükrük bezi tümörü Warthin tümörüdür.



89. Alerjik rinit tanısında altın standart test prick testtir. 90. Otitin en sık komplikasyonu mastoidit, en sık intrakranial komplikasyonu menenjittir. 91. Kulakta dolgunluk,tinnitus,işitme kaybı ve uykudan uyandıran vertigo meniere hastalığını düşündürür. 92. Otitin en sık komplikasyonu mastoidit,en sık intrakranial komplikasyonu menenjittir.Otit beyin absesinden ölür!!! 93. Denge bozukluğu, bulantı, kusma, vertigo ve nistagmus şikayeti ile gelen bir hastada mutlaka etyolojiye bakın. Eğer hastada ÜSYE, gastroenterit hikayesi varsa tanı VESTİBÜLER NÖRİT, hastada akut otitis media varsa tanı LABİRENTİT, Dix-Hallpike testi pozitif ise BENİGN POZİSYONEL PAROKSİSMAL VERTİGO, kliniğinde parakuzi varsa OTOSKLEROZ, herhangi bir bulgu yada etyolojik faktör verilmemişse MENİERE hastalığını düşünün. 94. Farenks apselerinden peritonsiller ve parafarengeal abselerde trismus görülürken;trismusun beklenmediği ve prevertebral boşluk yoluyla mediastene ve retroperitona yayılım gösterebilen farenks absesi tipi retrofarengeal absedir.



GÖZ HASTALIKLARI 102. Keratokonus • Kornea en sık distrofisi-ektazi • Erken dönemde kontakt lens, keratoplasti • Myopi ve astiğmatizma ile birliktelik 103.Hiperakut bakteriyel konjonktivit (akut pürülan konjonktivit) • Neisseria gonore • Yenidoğan konjonktiviti • Pürülan akıntı tipiktir 104. Yenidoğan konjonktiviti • 1- 36 saat --- kimyasal (AgNO3) • 24- 48 saat ----gonokoksik / HSV 105. Yenidoğanın inklüzyon konjonktiviti • C.trachomatis • İntrastoplazmik inkluzyon cisimcikleri • Folikul yapısı görülmez 106. Trahom • Klamidya trachomatis A, B, Ba, C • Enfeksiyöz körlüklerin en sık nedenidir • Pannus görülür (Fibrovasküler kornea). • Herbert çukurları (limbal bölgede çukurlar) • Arilt çizgileri (üst kapakta lineer skar) • Lenf follikülü 107. Kırmızı göz sebepleri • • • •



TUS



Keratitler Konjunktivitler İridosiklit Akut açı kapanması glokomu



108. Faringokonjuktival ateş • Adenovirus tip 3 (en sık), (TUS) • Damlacık yoluyla geçer ve üst solunum yolu enfeksiyonlarına yol açabilir. 109. Herpes simplex konjuktiviti • Primer enfeksiyonda olur (blefarokonjonktivit) • Korneal dendritler (harita şeklinde) 110. Vernal keratokonjuktivit • Yaz ve bahar aylarında ortaya çıkar.



KÜÇÜK STAJLAR’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



ayrılmasıdır. • En sık myoplarda • Fotopsi (ışık çakması) • Sinek uçuşması (floaters)



• Hipertrofik papiller • Kaldırım taşı manzarası denir. • Horner taranta lekeleri • % 70-80 PPD +



124. Retinoblastom • Osteosarkom birlite görülebilir • Çocukluk çağının en sık malign göz tümörü



111. Dev papiller konjuktivit: • Kontakt lens kullananlar • Dev hipertrofik papillalar 112. Kontakt lens kullananlarda en sık bakteriel keratit etkeni psödomonas 113. Ambliopi (göz tembelliği) • En sık neden şaşılık • İkinci sırada anizometropi 114. Konjenital katarakt • Galaktozemi önlenebilir katarak • Rubella, toksoplazmozis, kabakulak, retrolental fibroplazi, neonatal hipoglisemi ve hipokalsemi 115.Kortikosteroid kullanımının gözdeki komplikasyonları • • • •



Posterior subkapsüller katarakt Sekonder katarakt Bakteriyel ve fungal infeksiyonları Glokom



126. Açı kapanması glokomu



• İridokorneal açının kapanması • Midriatikler (atropin) kontrendike • Myotikler (pilokarpin) verilir



128. Uvea tümörleri



117. RETİNAL ARTER TIKANIKLIĞI • Ani, ağrısız görme kaybı, yaşlı • Pupilla midriatik, • Retina beyaz bir renk almıştır, fovea kırmızı görünür → Japon bayrağı 118. RETİNAL VEN TIKANIKLIĞI Kanamalar vardır Papilla ödemlidir Ven kalınlığı ve kıvrımları artmıştır Yumuşak eksuda vardır En fazla temporal kadranda görülür



• En sık malign melanom görülür • En sık koroid yerleşimimli 129. Konjonktival membranlar ve psödomembranlar genellikle bir bakteriyel enfeksiyon ile birlikte bulunur. Etkenler sıklıkla N. Gonorrheae, B hemolitik streptokoklar, C. Difteridir. Diğer etkenler arasında adenovirüsler, lignöz (odunsu) konjonktivit ve Stevens- Johnson sendromu yer alır. 130. Ani, ağrısız görme kaybıyla gelen hastada fundus soluk ve japon bayrağı görünümü varsa tanı santral retinal arter tıkanıklığı,yaygın hemoraji varsa tanı santral retinal ven tıkanıklığı,fundus normalse tanı retrobulber nörittir.



119. HİPERTANSİF RETİNOPATİ • Arteriollerde daralmadır. • Venüller normal çapta



131. Kontakt lens kullananlarda paraziter keratit etkeni acantomoeba,bakteriyel etken pseudomonastır.



120. Diabetik retinopati • Arter-ven- kapiler • Mikroanevrizmalar 121. Ani ağrısız görme kaybına uğrayan diabetik hastada vitröz hemoraji 122. RETİNİSTİS PİGMENTOSA



132. İridosiklit kliniğinde gözde ağrı, hiperemi, lakrimasyon, fotofobi ve görme azalması vardır. Biyomikroskobik muayenede keratik presipitatlar, KOEPPE ve BUSACCA nodülleri, hipopiyon ve sineşi formasyonu bulunabilir. Tedavide esas olan steroiddir aynı zamanda göz midriyatik ajanlarla dilate edilmelidir. 136. En iyi prognozlu allerjik konjunktivit dev papiller konjunktivittir.



• Tüp görme • Sonra gece görmesi bozulur



En kötü prognozlu alerjik konjunktivit atopik konjunktivittir.



123. Retina Dekolmanı retinanın



• En sık primer glokom görülür • Baş ağrısı, görme bulanıklığı, kırma kusurunda değişiklik • Retina sinir lifleri atrofi • Parasantral skotom • Optik çukurda artış • PGF2 alfa → latanoprost



• Papillit - optik disk hiperemisi - ant optik nöropati • Retrobulbar nevrit - optik disk normal - doktor görmez hasta görmez



• Retinoblastom • Katarakt Prematüre retinopatisi Retina dekolmanı



• Sensoriyel



125. Primer glokom



127. OPTİK NEVRİT ikiye ayrılır



116. Lökokori



• • • • •



395



pigment



epitelinden



137. Konjenital glokom aniridi ile beraber görülebilir (en sık). Buftalmus (megalokornea) konjenital glokomda görülür.



396



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



ORTOPEDİ 138.OSTEOMYELİT • En sık uzun kemiklerin metafizini tutar • En sık septik artrit komplikasyonuna yol açan femur üst uç osteomyelitidir • Her yaşta en sık etken S. Aureus • 3-5 günde rad.bulgu yok, tanı SİNTİGRAFİ • Grafide İlk bulgu yumuşak doku şişliği • Çocukta Ewing sarcoma ile karışır!!! • Periost altındaki ölü kemik: sekestr • Yeni kemik yapımı ölü kemiği sarar (involukrum) • Kemik içinde enfeksiyon kavitesi, etrafı sklerotik kemikle sarılıdır (Brodie absesi) • Uzun tubuler kemik diafizinde skleroz ve meduller kanalda kapanma izlenir (Garre‛nin sklerozan OM) • Kronik osteomyelit: cilde fistülize, akan sinüsler 139. Gonokok artriti • Akut gonokokkal üretriti takiben • Poliartiküler Artrit • En sık diz, el bileği ve ayak bileklerini tutar • Poliatrit şeklinde başlar monoartrit olur. 140.KEMİK TÜMÖRLERİ • En sık primer kemik tümörü multipl myelom • En sık primer malign kemik tümörü multipl myelomdur En sık benign: Osteokondrom • Enkondrom: El-ayak kemiklerinde • Kondroblastom, Epifizde, tbc. ile karışır • Osteoid osteoma: Nidus formasyonu (Çevresi sklerotik, ortası radyolusen lezyon), aspirinle geçen ağrı • Osteoblastoma: nidus formasyonu ver ancak aspirine cevap vermez • Osteosarkom: 20-30 yaş erkek hasta, çok şiddetli ağrı, radyolojide codman üçgeni var. • Ewing Tümörü: ağrı şişlik, kızarıklık gibi enfeksiyon bulguları olduğundan osteomyelit ile karışır. 141. YAĞ EMBOLİSİ



çıkığı 146.Galeazzi kırıklı çıkığı: Radius alt 1/3 kırık + alt radioulnar çıkık 147. Sudeck atrofisi (refleks sempatik distrofi) Nörolojik disfonksiyon Akut evre (0-3 ay): Ağrı, şişlik, ısı artışı, normal grafi, hiperhidroz Subakut evre: Ağrı artar, siyanoz, kuru cilt, osteopeni Kronik evre: (12 ay-): Ağrı azalmış, fibrozis, kuru cilt, ileri osteopeni • Noktasal osteopeni, benekli osteoporoz 148. Nöropatik artropati • Duyusal innervasyon bozuk • İleri osteoartrit - En sık nedeni Diabet - Tabes dorsalis • Ağrısız, şiş, destruksiyona uğramış eklem, osteomyelitle karışır 149. Osteoartritte direk grafide osteoskleroz,romatoid artritte ise osteoporoz vardır 150. Çok hızlı büyümesi nedeniyle deri kanserleriyle karışan benign deri lezyonu keratoakantomdur. 151. Doğuştan kalça çıkığı tanısı olan bir çocukta yıllar boyu devam eden bulgu abduksiyon kısıtlılığıdır. 152. Diafize yerleşen tümör Ewing sarkomu, epifize yerleşen tümörler kondroblastom ve dev hücreli tümör, diğer tümörler ise metafiz yerleşimlidir. 154. Akut septik artrit en sık KALÇA EKLEMİNDE görülür ve en sık etken STAF. AUREUS‛tur. 155. Doğuştan kalça çıkığı femur başının asetabulumda bulunmaması durumudur. Klinik bulgular yaşla birlikte değişim gösterebilir. 156. BAZI KEMİK PATOLOJİLERİNDE PRATİK AYIRICI TANI Genç hasta, metafiz, diz çevresi malign tm osteosarkom Yaşlı hasta gövde-pelvis kemikleri malignkondrosarkom



• Uzun kemik kırıklarından 48*72 saat sonra görülür



Genç hasta metafiz kanamalı litik lezyonanevrizmal kemik kisti



• Respiratuar yetmezlik (PaO255)



Orta yaş hasta epifiz kanamalı litik lezyondev hücreli kemik tm (osteoklastom)



• İlk bulgu kas iskemisine bağlı gelişen şiddetli ağrı



Nidus ; 2cm. vertebra osteoblastom



BEYİN CERRAHİSİ 157. Hidrosefali ex vacuo, Alzheimer vb hastalıklarda görülen yalancı hidrosefali görünümü, KIBAS olmaz 158. Normal basıçlı hidrosefali • Adams hakim sendromu • Triadı, yürüme bozukluğu, mental değişiklikler= demans, idrar inkontinansı • Kortikal atrofi olmadan ventrikül dilatasyon



KÜÇÜK STAJLAR’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



• A. Meningea media



• Papil ödem YOK 159. Kafa içi basınç artışı sendromu - KIBAS • Kafa için kan, BOS, kitle artışı basıncı artırır. • En sık bulgu baş ağrısı iken kusma ve papil ödem triadı 160. Papil ödem, sekonder optik atrofiye yol açar 161. Subfalxian herniasyon • Ant. Serebral arter baskı altında kalır 162. Tonsiller herniasyon • Ani şuur kaybı, solunum kaybı, • En sık serebellar tm 163.Unkal herniasyon



• En acil hematom • Lucid interval • Cerrahi burr-hole 169. Subdural hematom • Köprü venlerin yırtılması • Kafa travmalarından sonra en sık ortaya çıkan kitle efekti • Alzheimer ve beyin gelişimi az,riskli 170. Kronik subdural hematom • Yaşlı ve alkoliklerde sık •



Neomembran



• Travma sonrası nörolojik bulgular



• En sık herniasyon • Tek taraflı ,3 kranial sinir felçi • Hemipleji • Post. Serebral arter baskı altında kalır 164. Pseudotümör serebri • Tümör yok, bening intrakraniyel HT • KIBAS kliniği • En sık nedeni OBEZİTE • Kesin tanı, LP de basınç 200 mmHg üstünde 165.Kraniosinostoz (suturun erken kapanması) • Brakicephali



397



→ Bilateral koronal sütur



• Skaphosefali → Sagital sütur 166.Subaraknoid Kanama



171. Erişkinde en sık primer beyin tümörü glioblastome multiforme, ikinci sırada menengiom 172.Çocukta en sık primer beyin tümörü astrositom,ikinci medülloblastom 173. BOS yolu ile metastaz yapan beyin tümörleri; ependimom ve medulloblastom 174. Primer beyin lenfoması • İmmunsuprese, AİDS • B hücre, yüksek grade • Pozitif EBV PCR 175. Spinal kord tümörleri (intradural intramedullar) • Astrositom • Ependimom 176.Maraljia parestetika



• Anevrizma → erişkinde



• N cutaneus femoris lateralis



• En sık ant komunikan arter anevrizması, ikinci sırada posterior komunikan arter anevrizması



• İnguinal bölgede sıkışır



• Kilolu kadınlar



• A-V malformasyon → çocukta



177. En sık primer beyin tümörü astrositomdur.



• Şiddetli başağrısı, ense sertliği



178.Epidural hematomun etyolojisinde temporal bölgeye alınan kafa travması rol oynar. Arteria meningea media yırtılması sonucunda temporal bölgeye arteryel kanama olur. Tanıda ilk yapılacak diagnostik yöntem BT dir.



• Tanı sırası: BT, LP, Anjiografi • LP de ksantokromi görünümü 167.*** SAK‛ın en korkulan komplikasyon: tekrar kanama 168.EPİDURAL HEMATOM



179.Gianuzzi yarımayları submandibular bezlerde (mikst bez) görülür.



398



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



183. BOS yoluyla yayılım gösteren iki tümör ependimom ve medulloblastomdur. 184. Medüllablastom en radyosensitif tümördür. Menenjiom östrojen, progesteron reseptörü içerdiği için hamilelik kontrendikedir. Renal cell Ca genelde tek metastaz yapar. 185. Beyin Tümörlerinden En Radyosensitif Olanları: • Menenjiom • Germ hücreli tümör • Medulloblastom 186. Cluster (küme tipi) başağrısı lakrimasyon ve rinore ve gözde kızarmayla prezente olur.



DERMATOLOJİ 188.PAPÜLLÜ SKUAMLI HASTALIKLAR 1. Psöriazis 2. Lichen planus 3. Parapsöriazis 4. Pitriazis rosea 189. Tırnak psöriazisin tipik bulgusu Onikolizis, pitting bulgusu (yüksük tırnak) Tırnak mantarı ile karışır 192. PUVA (psorolen+UV-A ) • Katarakta neden olur 193. LİKEN PLANUS • Wickham striaları liken planusda görülen en sık el ve ayak bileği fleksör yüzlerinde mor renkli, kaşıntılı lezyonlardır. • Deri, tırnak ve mukoza, glans • Lenfosit band=likenoid band • Testere dişi görünümü • Civatte hücreleri • Ağız içi lezyonlardan SCC gelişebilir 194. Pitriazis Rosea • Gövde, kol ve bacakta • Herald-madalyon plak



• Yakalık tarzı skuamlar 195. Subkorneal bül hastalıklar • Nikolsky + • Ritter hastalığı • Pemfigus foliacus • Miliaria crystalina • İmpetigo herpetiformis 196. İntraepidermal bül hastalıklar • Nikolsky + • HSV • Zona • Pemfigus vulgaris • Miliaria rubra • Akut egzema 197. Supe pidermal bül yapan hastalıklar • • • • • •



Nikolsky – Büllöz pemfigoid Steven johnson sendromu Dermatitis herpetiformis Lineer Ig A Herpes gestasyonalis



198. Pemfigus vegetans • Erozyonların üzerinde vejetasyon • İnguinal ve aksiller bölge 199. Pemfigus foliacus • Subkorneal yerleşimli bül • Mukozaları tutmaz 200. Paraneoplastik pemfigus • Target lezyon, Stomatit, konjuktivit 201. Sikatrisyel (mukozal) pemfigoid • Mukozaları tutan, skar bırakan pemfigoid 202. Dermatitis herpetiformis (duhring hastalığı) • Grup halinde – herpetiform bül • Mukoza tutulumu nadir • Çölyak hastalığıyla ilişkili (kanda endomisyal Ig A yüksek) • Subepidermal bül • Dermal papillarda IgA birikimi • Dapson kullanılır (lepradaki gibi) • Steroide cevap yok



KÜÇÜK STAJLAR’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



203. Eritema multiforme minor-major • HSV, M. Pnömoni sık etken • Target -hedef- lezyon, İris lezyon 204.Toksik epidermal nekrozis ve steven-johnson sendromu İlaçlara karşı gelişir 206.Erizipel: B hemolitik streptokok, Sınırları keskin, kabarık, cilt altı lenfatikleri tutmaz 207. Selülit • B hemolitik streptokok, sınırları belirgin değil, ciltten kabarık değil 208.Eritrazma • Corynebacterium minitissinum



399



4-Retiküler dermiste 5-Subkutan dokuya invaze olmuş 225.BEHÇET • Tanı kriterleri 1. Oral aft 2. Genital ülser 3. Göz lezyonları 4. Deri lezyonları 5. Paterji testinin pozitifliği 226.Akne vulgaris: Komedon 227.Akne rozasea: Yaşlı hasta, gül renginde akne, rinophyma gelişebilir



• Koltuk altı, meme altı, kasıkta



228.Deri tbc: Lupus vulgaris , en sık yüzde yerleşir, diascopy testi tanısal



• Wood ışığında kiremit kırmızısı



229.Scrofuloderma: lenf bezi tbc



209.Mikrosporium: saç-deri tutulumu yapar



230.Atopik dermatit



210.Trikophyton: saç-deri-tırnak tutulumu yapar



1) Pruritus, Kaşıntı



211.Epidermophyton: deri-tırnak tutulumu yapar



2) Erken yaşta başlangıç



212.Tinea cruris • Genç erkeklerde kasık ve inguinal bölge mantarı 213.Tinea pedis • Aynı ortamda yaşayan genç orta yaş erkek 214.Tinea kapitis • Çocuklarda kafa derisinde 215.Tinea inkognito • Uygunsuz topikal steroid kullanımı sonrası ortaya çıkar 216.Tinea versikolor • Etken M.furfur • Talaş belirtisi • Wood ışığında sarı-yeşil floresein 217.FAVUS (Kalıcı kellik) • T: schoenleini etkendir • Kalıcı skar • Kalıcı kellik 218.Molluscum contagiosumda etken pox virüsdür. 220.BENİGN DERİ TÜMÖRLERİ • Seboreik keratoz 221.Keratoakantom: hızlı büyür, 4-6 ay içinde spontan geriler, mikroskopik ve makroskopik olarak SCC ile karışır 222.Aktinik keratoz: En sık premalign lezyon, en sık alt dudakta yerleşir 223.BAZAL CELL Ca • Beyazda en sık deri Ca • Metastaz yapmaz • Rodent ülser, ülsere giden damarlar 224.Malign melanom clark evrelemesi 1- Epidermis içinde



3) Tipik morfolojik dağılım 4) Erişkinde fleksural, infantda fasial ve ekstansör dağılım 5) Kronik, tekrarlayıcı 6) Atopik aile öyküsü 231. El - Ayak - Ağız hastalığı • Coxsackie A 16 232.Bazal membrana karşı antikor: Büllöz pemfigoidde, Talaş belirtisi: Tinea versicolordadır. 233. Kasın kasılıp gevşeyememesi ile karakterize, kellik, katarakt ve testis bozukluğunun eşlik ettiği kas distrofisi myotonik distrofidir. 234. Bazal membrana karşı antikor büllöz pemfigoiddedir, akantoliz, tzank, nikolski negatiftir. 237. Psöriazis en sık tinea enfeksiyonu ile karışır. Mukozaları tutmaz 238. Dermatitis herpetiformis tipik olarak steroid tedavisine cevap vermez. Dapson kullanılmalıdır 239. Apoptotik cisimcikler: Hepatit B → Concuilman Liken planus → Civatte 240. Leischmania‛nın elementer lezyonu tüberküldür. 241. Xeroderma pigmentosumda UV‛ye hassas endonükleaz aktivitesi eksiktir. 242. Malign melanomda prognostik faktörler • Vertikal tutulum düzeyi • Anatomik lokalizasyon: ekstremitelerde yerleşenleri gövde ve yüze göre daha iyi • Ülserasyon • Cinsiyet: Kadınlar daha iyi prognozlu • Histolojik tip M. melanom için “En”ler



2- Papiller dermise ulaşmış



• En çok görülen tip superficial M. melanom.



3- Papiller dermisi doldurmuş



• En iyi prognoz akral lentiginöz M. melanom



400



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



• En kötü prognoz nodüler M. melanom • El içi veya ayak tabanında en çok görülen akral lentiginöz M. melanomdur. 243. Tzanck testinin tanıda kullanıldığı hastalıklar: • Herpes simpleks • Pemfigus (akantolizi gösterir) 244.Seboreik dermatit: Etyolojisinde hormonal etkinin rol oynayabileceği düşünülmektedir. • Staz dermatiti: Kronik venöz yetersizlik sonucu bacak distalinde hemosiderin çökmesine bağlı olarak gelişir. • Nörodermatit (Liken simpleks Kronikus): Görünür hiçbir bulgu olmaksızın hastanın kaşıntı duyması ve kronik kaşınmaya bağlı likenifikasyonla oluşur. • Kontakt dermatit: Gecikmiş tip aşırı duyarlılık sonucu oluşur (Tip IV).



PSİKİYATRİ 247.ŞİZOFRENİ Pozitif semptomlar • Dezorganizasyon – (düşünce, afekt, davranış) • Sanrı – (delüzyon) • Varsanı – (halusinasyon) • katatoni Negatif semptomlar • Zevk alamama—anhedoni • İsteksizlik • Affektif küntleşme • Düşünce fakirleşmesi • Konuşma süre ve içeriğinde azalma • Toplumdan geri çekme • Özbakımda azalma - Paranoid: ▪ Geç yaş,sistematik sanrı, *en sık tip - Hebefrenik (disorganize): ▪ Erken yaş, non-sistematik sanrı, ▪ Çoçuksuluk - Katatonik:



▪ EKT* yapılır ▪ Motor bozukluklarla karakterizedir - Ayrışmamış ▪ *2.sık tip 248. ŞİZOFRENİDE İYİ PROGNOSTİK FAKTÖRLER • İleri yaşta başlama • Akut başlangıç • • • • •



Evli, İyi aile desteği Aile hikayesi yok---ailede şizofren yok + semptomlar Nörolojik defisit yok Ailede ve kendinde affektif hastalık hikayesi--mani, depresyon • Paranoid ve katotonik tip 249.ŞİZOFRENİDE KÖTÜ PROGNOSTİ K FAKTÖRLER • Genç yaş • Sinsi başlangıç • Bekar-boşanmış • Ailede şizofreni • (-) semptomlar (künt,içe kapanık…) • Nörolojik belirti • Sık relaps ve iletişimsiz • Ayrışmamış ve desorganize tip 250. Affektif bozukluklar • Depresyon • Mani • Mani-depresyon (bipolar bozukluk) • Siklotimi → hafif mani + hafif depresyon • Distimi – hafif depresyon - En az 2 yıl devam etmeli 251. EKT endikasyonları • Major depresyon – Ana endikasyon • Katatonik şizofreni* • Mani, anoreksia • Hamile depresyon hastaları • Fobide verilemez 252.EKT en önemli yan etkisi • Ante-retrograd amnezi



KÜÇÜK STAJLAR’DA ÖNEMLİ BİLGİLER



253.Lityumun • Toksisite ilk bulgu → konfüzyon • En sık yan etki → tremor 254.Gebede teratojen • Bebekte hipotermi ve floppy baby sendromu (hipotoni ve siyanoz) • Ebstein anomalisi → malforme trikuspit kapak + septal defekt 255.NEVROZLAR: anksiyete ve somatoform bozukluklar 256.ANKSİYETE BOZUKLUKLARI: • Panik atak—agorofobili ve agorofobisiz • Fobi--- özgül ve sosyal • OKB • Posttravmatik stres bozukluğu • Yaygın anksiyete bozukluğu • Akut stres bozukluğu SOMATOFORM BOZUKLUKLAR • Somatizasyon bozukluğu • Histeri konversiyon, • Hipokondriyazis, • Psikojenik ağrı • Beden dismorfik bozukluğu 257. Panik atak • % 50 hastada Mitral valv prolapsusu • Obsesif-kompulsif bozukluk: dürtü bozukluları ve tourette sendrmu (tik hastalığı) ile ilişkili 258. Deliryumun demansdan en önemli farkı konfüzyon, bilinç bulanıklığı olmasıdır 259. Deliryum tremens: • Alkol kesilmesine bağlı oluşan demans, tedavide bol sıvı, tiamin vitamini, karbonhidratsız beslenme 260.Wernicke → akut tablo • Ataksi • Nistagmus • Oftalmoplesi 261.Korsakov → kronik tablo • Amnezi • Konfobulasyon 262.Anoreksia Nevroza: • Başarılı, depresyon eşlik eder 263.Bulumia nervoza: • Engellenemeyen yeme duygusu • Başarılı kişiler • Depresif özellik yok 264. Dürtü (İmpuls) Kontrol Bozuklukları: engellenemeyen dürtüler var. OKB ile çok yakın ilişkilidir. 1. Patolojik kumar 2. Kleptomani 3. Piromani: ateş yakma dürtüsü 4. Trikotillomani: saç yolma dürtüsü 5. Aralıklı patlayıcı bozukluk 6. Kompulsif satın alma 265. YAPAY BOZUKLUK (munchausen sendromu) • Belirtiler hasta tarafından oluşturulur • Amaç tıbbi, cerrahi, destek alma • Kazanç- ekonomik fayda YOK



401



• Bilinçli hareket ama motivasyon bilinç dışı, bellek bozukluğu olmaz • Bakım verenin yapay bozukluğu: benzer durum, en sık annelerde görülür 266. Simulasyon- Temaruz: Fayda sağlamak amaçlı rapor, istirahat almak için oluşturulan hastalık



ÜROLOJİ 279. Prostat kanserinde gleason gradeleme sistemi • En sık görülen alana : prime derece, ikinci sekonder • Toplam 2-10 arası skor verilir • 4+3 daha kötü, 3+4 de göre 280. Kemik met: lomber vertebraya en sık olur 281. Denonvillier fasyası nedeni ile rektum tutulumu çok nadir. 282. PSA artıranlar • BPH • Uretra enstrumantasyonu • Enfeksiyon, prostatit • Masaj, enfarktus 283.Metastatik hastalıkda yapılacak • Androjen blokajı: • Orşiektomi, LHRH agonistleri • Adenom: en sık, en iyi huylu 284.RENAL HÜCRELİ KARSİNOM • En sık malign tm, Proksimal renal tubuler epitel, adenocarsinom • En sık alt tipi berrak hücreli Ca Evrelemede Robson evrelemesi kullanılır. 1- Parankimde sınırlı 2- Gerato faciası içinde 3a-renal ven- VCİ 3b-bölgesel lenf 3c-damar+lenf 4a- komşu organlar, kolon ,pankreas 4b- uzak metastaz 285.Stauffer sendromu • Metastaz olmadan hepatik disfonksiyon • Hipoalbuminemi, PT uzaması • ALP artışı, ateş, kilo kaybı • G-MCSF artışı sebep olur. 286. Üriner tbc en sık kadın ve erkekte böbrekleri tutar Genital tbc erkekte en sık epididimi tutar. Skrotuma fistulizasyon genital tbc için önemli kliniktir. 287.Mesanenin Anomalileri • Ekstrofi vezika - Epispadias, Adenokarsinom • Urakus: - adenokarsinom 288. TBC en sık akciğeri,sonra lenf nodunu,sonra böbrekleri tutar. 289. Mesanede en sık tranzisyonel hücreli karsinom görülür. Taş, schistozoma enfeksiyonunda ve kronik irritasyonda skuamoz hücreli karsinom insidansı artar. Ağrısız pıhtılı hematüri ile gelir. En önemli prognostik faktör kas invazyonudur. 290. Ürik asit, ksantin ve matriks taşları direkt üriner



402



TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ



grafide görülmezken, sistin, struvit ve kalsiyum taşları görünür. 291. Vezikoüretral reflünün en sık nedeni trigondaki anatomik zayıflık, tanısal yöntem voiding sistoüretrografi ve tedavide kullanılan yöntem üreteroneosistostomidir. 292. Ürik asit,ksantin ve matriks taşları direkt üriner sistem grafisinde görülemezlerken (Non-opak); Sistin ve Cafosfat taşları ESWL‛ye direnç gösterirler. 293. Wilms‛e eşlik eden en sık anomali anirididir. Wilms‛e eşlik eden en sık sistem anomalisi genitoüriner sistem anomalisidir. Bunlardan da en sık hipospadias görülür. 294. Mesane tümöründen şüphelendiğinde ilk yapılacak USG, kesin tanı ise sistoskopi ile konur. 295. Testis büyümesinin en sık nedeni hidroseldir. 296. Kriptorşidizm ile ilişkisi olmayan testis tümörü Leydig hücreli tümörüdür. 297. Seminomla ilgili “En”ler:



arterler sosis gibi şiş ve ağrılıdır. Tanı biyopsi ile konur. Biyopside segmenter tutulum tipiktir. Granülomatöz panarterit saptanır. Korkulan komplikasyonu körlüktür. Bu yüzden biyopsiyi beklemeden yüksek doz steroid vermek gerekir. Polimyalji romatika proksimal kasları tutar. Kaslarda tutukluk ve ağrı vardır. Fakat kas gücü normaldir. Sedim yüksektir. Düşük doz steroid tedavisine dramatik yanıt verir.



ÇOCUK CERRAHİSİ 310.Zamanlama • Kapiler hemanjiom • Yarık dudak → 6 .hafta • Yarık damak → 6-8 aylık • Hidrosel 3. haftada kaybolur. Cerrahisi 18 aydan sonra



• En sık görülen germ hücreli testis tümörüdür.



• İnguinal herni → elektif şartlarda hemen



• En sık bilateral görülen germ hücreli testis tümörüdür.



• 2 yaştan sonra hala defekt varsa op



• En radyosensitif testis tümörüdür. • Yaşlılarda görülen formuna “spermatositik seminom” denir.



FİZİK TEDAVİ 298. Fibromyalji: nedeni belirlenemeyen ağrılar, radyoloji ve laboratuar normalken tanı fizik muayene ile konulur. Tedavi: Trisiklik antidepresanlar kullanılır. 299. Polimyaljia Romatika • Sedim yüksek, kronik ağrılardan yakınan hasta, steroide cevap iyi, temporal arterit ile birlikte 300.Tenosinovitler (Stenozan Tenosinovit): • De Quervain Hastalığı: - Abdüktör Pollicis Longus ve Extansör Pollicis Brevis tendonlarında gelişir. - Finkelstein Testi (+)‛tir. 301.Lateral Epikondilit (Tenisçi Dirseği) 302.Medial Epikondilit (Golfçü Dirseği) 303.FES (fonksiyonel elektriksel stimülasyon): • Üst motor lezyonu • Alt motor nöron sağlam • MS, Hemipleji …. 304. TENS (transkutanöz elektrik sinir stimülasyonu): analjezi amaçlı yapılır. 305. Bambu kamışı vertebra, kare vertebra ankilozan spondilittedir. 306. Psödogutta en sık diz, gutta en sık 1. metatarsofalengeal eklem tutulur. 307. Trombositoz, eozinofili, kadın cinsiyet, romatoid nodül, IgA tipi RF +, ekstraartriküler tutulum romatoid artritin kötü prognostik faktörüdür. 308. Romatoid artritte sinoviumdan başlayan inflamasyon söz konusu iken;osteoartrit noninflamatuardır ve kıkırdaktan başlayan dejenerasyon vardır. 309. Temporal arteritin en önemli ve ilk bulgusu ani başlayan baş ağrısıdır. Ağrı çiğneme sırasında artar. Temporal



• Umblikal herni → çoğu spontan kapanır • İnmemiş testis → 1 yaşı bekle, HCG yap, inmezse ameliyat et • Hipospadias → 1-2 yaş arası • Epispadias → 1-2 yaş • Hipospadias ve epispadias sünnet yapılmaz. 311. Kosta altlarında çentiklenme ve 3 belirtisi aort koarktasyonundadır. 312. Omfaloselde göbek normal yerinde değildir, ek anomali sıklığı % 70‛tir, gastroşiziste ise göbek normal yerinde, ek anomali sıklığı çok düşüktür. 313. Hipertrofik pilor stenozunda doğuştan sonra 3-6 hafta içinda fışkırır tarzda safrasız kusma görülür. Çocukta turgor- tonus kaybolmuş, dehidrate olmuştur. Metabolik bozukluk hipokalemik, hipokloremik metabolik alkalozdur. Olive (zeytin) belirtisi patognomoniktir ve tanısı USG ile konulur. Tedavide ploromyotomi yapılır. 314. Konjenital diafragma hernilerinin en sık görülen tipi Bochdalek tipi herniler olup bunlarda defekt sol poste rolateraldedir,oldukça nadir görülen Morgagni tipinde ise defekt retrosternal yerleşimlidir. 315. Çocukluk çağında orbitanın en sık görülen mezenşim kökenli tümörü rabdomyosarkomdur. 316. Akut batının 2 yaşından küçüklerde en sık nedeni invaginasyondur. 317. Konjenital diyafragma hernisi olan çocuklarda maske ile ventilasyon yapılmaz.