Halil Paşa İttihat ve Terakki'den Cumhuriyet'e Bitmeyen Savaş [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

Yayın Sorumlusu KAMER YAYtNLARI



iSTANBUL- 1997 YAYlN NU- 115 iKiNCi BASKI



ilhan BAHAR •



Teknik Yönetim Lôtif



UGURTEKiN •



Sayfa Düzeni Sevda UGURTEKiN •



Dizgiler ARI- SAN •



Kapak Tasarım DARKWOOD Sakinleri Arman TOROSYAN •



Baskı Eko Matbaası •



Ci lt Eko Matbaası







HALIL



PAŞA



iTTiHAT VE TERAKKi'DEN CUMHURiYETE •



BITMEYEN



SAVAŞ



ÖN SÖZ ittihat Ve Terakki'nin Kuruluş'ndan sonra başlayan ve Cumhuri­ yet'in kuruluşuna kadar geçen dönem aslında bir destansı hareketin şekillenmesi içinde "Devlet Kavgası"nın yürekli, tavizsiz, devrimsel niteliğini kapsamaktadır. ittihat ve Terakki temel yapısı itibarı ile sadece devlet yönetimine ve Saray'a karşı bir başkaldırı hareketi değil, zamanın emperyalizmi­ ne karşı bir hareketin şekillenmeye başlamasıdır . Devrimci bir ka­ raktere sahiptir. Osmanlı imparatorluğu'nın Paris ve Viyana Kongreleri ile pay­ laşım masasına yatırılması, daha sonra gelişen devletlerarası politi­ kalara d�yalı olarak yaşadığı siyasi ve iktisadi hareketle� içindeki ç ıkmazı Ittihat Ve Terakki'nin doğuşuna neden olmuştur. Ittihat ve Terakki'nin iki önemli dönüm noktası vardır: Birincisi Jön Türk Hare­ keti'nin Selanikte'teki "�eşçınar Kahvesi'nde" bu harekete katı­ lanlardan bir bölümü .ile Ittihat ve Terakki gizli cemiyetini kuranla­ rın hareketlerine "lttihat ve Terakki" adını vermeleri ile başlamıştır. Bu isim değişikliği ile Jön Türk �önemi bitmiş, ittihat ve Terakki tarih sahnesindeki yerini almıştır. Ikinci Dönem 30 Ekim 1918'de ilan edilen Mütareke'ye kadar geçen zamandır. Kuruluşu'nda "Gizli bir teşkilat olan" ve "yeminle" girilen, teş­ kilat men5uplarının kendi "Muminlerinden" başkasını tanımadıkları bir özell: j i olan ittihat ve Terakki, daha sonra Cemiyet ve Fırka hali­ ne geçmiştir. Anadolu'nun �er yerinde Selanik ve Manastırdan başla­ yan bir müthiş örgütlenme Imparatorluğun her yanına yayılmış her iki safhada da tarihe damgasını vurmuştur. Yaygın teşkilat içinde yeminli ve açık dönemde ülkenin ayd�n­ ları, askerleri, genç kurmay subayları görev almışlardır. "Devlet için başverilir, sır verilmez" teşkilatın ana ilkesini oluşturmuştur. Emperyalizmin . Osmanlı imparatorluğu'nu paylaşım masasına ya­ tırması karşısında Ittihat ve Terakki'nin "Savaşa katılması" bir dire­ niş hareketi ile ortaya çıkmış.tır. Emperyalizm payiaşıma karar vermiş­ tir. Savaş'tan bir süre ön.ce Ingiltere'ye giderek bazı temaslar yapan Talat Pa şa' ya zamanın Ingiliz Hariciye Nazırı'nın söyledikleri şunlar-



dır: " Buraya k�dar boşuna zahmet etmişsiniz. Bizim ve beraber olduklarımızın Imparatorluk topraklarında menfaatlerimiz vardır." Talat Paşa'nın istanbul'a dönüşü ile toplanan Merkezi Umumi top­ lantısında tartışılan şudur, "Va alçak bir teslimiyet ya da vuruş· mak." ikincisi tercih edilmiştir. Savaşa katılış, iki savaş gemisinin bo­ ğazlardan Karadeniz"e geçisine bağlanırsa da bu sadece basit bir ateşlemedir . ittihat ve Terakki Dönemi siyasi, iktisadi sosyal meselelerin gündeme geldiği ve tartışıldığı bir dönem olarak da kendisini göstermiştir. Bu müthiş siyasi teşkilatın içinde görev alanların lideri sanıldığı gi­ bi Enver Paşa değildir . Envar Paşa Ittihat ve Terakki'nin askeri şefi­ dir. Bu muhteşem teşkilatın gerçek lideri Talat Paşa'dır . Namuslu ya­ şamış, namussuz bir ermeni in.tikamcısının arkadan sıklığı kurşun ile hayata veda etmiştir. Osmanlı Imparatorluğu'nun son dönemine "em· peryalizme karşı başkaldırı hareketinin ilk pırıltıları ile damgasını vu­ ran Talat Paşa, Mütareke ilanı sonucunda gittiği Almanya'da "Saatını satan onunla o ayın geçimini sağlayan" bir namuslu devlet adamı­ dır. Zannedilmektedir ki, ya da yazılmaktadır ki, Talat Paşa Posta memurudur. Değildir. Hukuk Mektebi mezunudur. Selanik'e sürgün gönderilmiştir. Orada değişik yerlere kolay girebilmesi için "Maişet te· mini gerekçesi" ile posta memuru olarak görev alması sağlanmıştır. Mütareke'nin ilanı ile başlayan "Mütareke Dönemi'nde ittihat ve Terakki'nin bütün mensup!arı Mustafa Kemal Paşa ile beraber ol­ muşlardır. Mustaf? Kemalittihat ve Terakki'nin içinde olmuştur, ama fikri çatışmalarla. Ittihat ve Terakki'nin bütün mensupları, Teşkilat · ı Mahsusası da isim değiştirerek çoğunluk elaman!arı ile Milli Mücade­ le başlangıcının g!zli ve açık güçleri olmuşlardır. lnönü, Celal Bayar gençlik yıllarında Ittihat ve Terakki'ye katılmışlardır. Zaten Milli Mü· cadele kadrosuna bakıldığı vakit Milli Mücadele'nin komuta kade· mesi ile onların alt kademelerini ve Anadolu ihtilalinin önde ge· len isimlerinin, genç subayların ittihat Terakki'nin ilk dönem yeminli üyeleri ile sonraki dönem üyeleri oldukları görülecektir. Anadolu'da direniş �areketlerini başlatanlar ise, kasabalardaki, �e­ hirlerdeki sivil ve asker Ittihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarıdır. Iç-



lerinde, eşraf, köylü, savcı, eczacı, doktor, subay gibi meslek sahipleri vardır. �them Bey Teşkilat- ı Mahsusa'dan gelmektedir. Galip Hoca Ege'de Ittihat ve Terakki Gerniyeti mespuları ile direnişi başlamıştır. Anadolu direnişinde ve istanbul'da Hürriyet ve itilaf Fırkası men­ supları vardı�. Bunlar Emperyalizmin Işgalcileri ile işbirliği Içine girmişlerdir. Istanbul'daki büyük tevkifalla işgal güçlerine tutuklattır­ dıkları bütün aydınları Bekirağa Bölüğü'ne kapattırmışlar, ve bir bölü­ münü idam sehpalarına göndermişlerdir. Emperyalizmin .tam yenilgisi Milli Mücadele ve Anadolu ihtilali ile gerçekleşirken, Ittihat ve Terakki mensupları geçmişteki o büyük teşkilatı sadece hatıriarında saklamışlardır. Milli Mücadele ve Ana­ dolu ihtilali 1900'1erde hayata adımlarını atan genç şuurlu, devlet için herşeylerini veren, başlarını esirgemeyen bir neslin ateşler, ihanetler içinde geçen ama, yılgınlığı kabulllenmeyen bir neslin esatiri destanı­ dır. Belki de bir büyük mitoloji. ..



Halil Paşa, Enver Paşa'nın amcasıdır. Değişik cephelerde vuruş­ muştur. Balkanlarda ateşin içinden geçmiştir. Bu kitap, Halil Paşa'nın kendi anıları ile benim yaptığım araştırmalar sonucunda ortaya çı­ kan belgelere dayanılarak ve bunlara bir üslup verilerek yazılmıştır. ıt­ tihat ve Terakki'nin sadece bir kesitidir. Aslında buna dizinin birinci kitabı demek doğrudur. Ardından gelecek kitaplar ittihat Terakki'nin kuruluşu ile Mütare�e Dönemin'de Mustafa Kemal Paşa'nın Milli Mü­ cadele ve Anadolu Ihtilali için nasıl teşkilatlandığını "günce" ile ort�ya koyacaktır. O güncenin içinde Bekirağa Bölüğü olayı da vardır. Itti· hat ve Terakki Mensuplarından Yunus Nadi Bey bir kitabında şöyle demektedir. "Aslında Atatürk'ün Anadolu'ya geçmeden Bekirağa Bölüğün'ne gelişleri vardır ki bu tarihin bir önemli sırrıdır." O nemli sır da anıları bende bulunan Bekirağa Bölüğü komutanınca an­ latılmıştır. .. Bir muhteşem neslin yaşadıkları belki de başka bir siyasi ta­ rihte görülmeyecek kadar engindir.



Taylan Sorgun



Asırlardır dılc



savaşan bir milletin ço c u kla n y Hayallerimizdc vatansever usta sa­



vaşçılar,



­



erkanıharpler



rur, dik b aşlı, asil



ya!)ardı...



1\Lığ­



çiz­ melcri. apoletleri ve altın rengi kılıçla rıy­ la onlar bazan çok az kuvvetlerle ordu­



lara



karşı dm·an



halleri,



savaşçılar



pırıl



pırıl



olmuşlardır ...



... Yıllaı geçip de Erkimıharp



Birinci Sı­ Sınıfa başladığımızda kendimizi onlardan sayıyorduk. Artık bir orduya karşı koya­ hil i rdik ölünceye kadar insanlarımız ve iilkemiz için savaştan savaşa ko!)ahi!ir­ ,



dik ...



yıllarda. imparatorluğun içinde olduğu siyasi, ik t i sadı ve sosyal çöküş, halkın Bu



içinde bulundugu



feci şartlar, vatanseverler olarak



Genç Erkfıııı­ harp narnzPtleri ekırak aramızda. saklı bir biçimde sık. sık t:utı:şıyor \"C kendi güri.i:'jlcrimize göre bir çıkış yolu arıyNcluk. Askerlik bilgilerimizin ötcsiıı· d!' hcı!lka �eyleri de öğrenmenin gere ğ ini duyar Konuşulacak bir şey kalmamıştı. Eli ile ti.ifekçi ­ lere işaret etti, bizi çı karı p odalarımıza götürdüler . . . Giinlerin sinir yorgunluğu üzerime çökmeye başla­ mıştı . Gece tekrar mahkemeye çağın ld ı k. Başkan bu defa daha sertti: «- Şevketmeap efend i m iz sizi bu seferl i k af .



.



..



.



. .



t6



buyurdular. Hem c Abdülmecit efendi de kim olu­ yormuş . . . Padişahımız efendimiz ona para vermese ne yapabilirmiş . . . Bir daha da onun sarayına gitme­ mek �artı i le serbestsin iz . . » Vakit sabaha yaklaşıyordu . . . Bizi getiren pay1ona binerek mektebe döndük . . . Arkadaş]arımız se­ ·vinçle boyn umuza sarıldı lar . . . Burada askeri mekteplerdeki sınıf ve siUı.h ar­ Ladaşlığmın y üreklilik dolu bir hatırasını anlatmak isterim . . . Mfıhut gece, koridorlarda «Halil Efendi, Ycııimahulle. Enver Efendi Deraliye» diye bağı rıldı­ ğını duyan �İ�I{O �EVI{İ işin i ç i nde bir b i t yen i ği olduğunu a n lar analmaz hemen bahçeye fı rl ıyor ve meldehi n Daimabahçe tarafı ndaki beş altı metre yüksl'kiiğindeki d uvarından aşağı atlayıp o zaman­ ki bostanlardan Beşiktaş'a i n i p doğru bizim ka­ pıya dayanıyor, ka rşısı na annem Ç\kıyor, O'na: :- Aman valc!e telaş etme, Hal i l'i ve Enver'i tevkif ettiler. Muhakkak evi de arayacaklardır. Ne­ rede neleri varsa hemen imha etmek lazım gelir . » .diyor. Annemle beraber yukarıya çıkıyorlar, yatak oda­ larımızı ve tavan arası ndaki gizli kütüphaııem i a­ caştırı p bütün kitapları toplayıp mutfaktaki ocağa yığıp yakıyorlar. Kül lerin i de i ki üç çöp tenekesine .dcldurup üzeri ne lahana, pı rasa yaprakları atıyor­ la!'. Ve Şişko Şevki kaçtığı yoldan dönerek yatak­ haneye giri p rahatça uykuya yatıyor . . . Ertesi gün Yıldız'ın hafiyeleri evi basıp hallaç pamuğu gibi at­ tıkları halde en ufak bir şey bulamamışlardır . . .Şişko Şevki şişmanlığı ndan ata bile binemez ve bu yüzden de her ata binmeye teşebbüs ettiğinde mut­ laka pat diye düşerdi. Sonraki yıllarda iyi bir sa.



..



·



.



li



vaşçı olan Şişko duvarların ter içinde



Şevki



o



gece o koca



üzerine tırm a n ı p



atlamış,



ile



vlicudu



koşm uş,



kan



binbir güçlükle tam bir silfıh nrkada�ı



gibi davranmıştı. Hafiyeler O'nu yakalaya bilirlereli \'C bu



da [·�halıya malolurdu ...



Eğer o gece Şevki biiyiik cesaretle bu işi yap­ olsaydı e\'İ ına�·an hafiyclcr mutlaka Mcşvc­ ret I{Uzctclcrini, Jttin sınır aı·kada�ıılır. 1\ltay «lll



tında



toııladıi:ı



hıitıratında



l'ıl



ÜÇÜNCÜ YUNAN, SIRP,



Alta y



Em•cr Paşa'nın



Sava'i vı• Sonraımı



şöyle denwktedir:



adı al­



24 Aralık



oniki kurmay, yirmiyedi mümtaz ı;ıknıı')tı. Sınır birincisi llafız Jl:ıl•kı (1. Cihan Sa­ Ya«ıııda Uoğu'rla orıJu kumandanı), ikinci Envr.r (Baş­ 1!1112 dı• bizlııı sınıftım



�·iizhasabını görmeye sıra ge l e c e k ti . Bu n e t i c eyi tahmi n etmiyorlardı . O n l a rı n öfkelendikleri şey şu idi, ya b a n c ! mümessillerden b i r grubu B u lga r çetelerini destekliyor, d i ğer b i r grubu da Rum çetelerin i . Bu l ga r çetelerini destekleyenler bu çetelerin yo k olması sonucu nda Makedonya'daki fii l i hakimiyetlerinin son bulacağı endişesindcydiler. Üstelik ortalık sakinleşince Babıali işte e fendi ler Ma­ kedonya'da sükıinet hakim olmuştur diyecek, böylece vazifeleri b it ece k , Makedonya'd a n ç e ki lm ek zoru n d a kalacakl ar, or t a l ı ğ ı karıştı ramıyacaklardı . . . .



Yaba ncı kon trol subayları bu telaş yüzünden



Ru­



M ü fetti şi Hüseyin H i l m i Paşa'yı s ı k ış t ı rm a y a başlam ı şlar. Paşa telaşa düşmü�. et rafa emirler yağ­



mel i



d ı rı p d u ruyormuş. Ben i m hareketimden' tek haberi olan da m ı n tıka Erkfını harbi Hafız Hakkı i d i . M ü fe ttişl i k ten du rmadan � i frel i telgrafl8.r gel i­ yordu : «Üvala rda biiyii k tahriba t yapan l{ap tan Actos



42



çetesinin be hc me h a l imhası de vleti aliye siyaseti ik­ tizasındandır. Bu çete hangi istik amette olursa ol s un , müm taz Yiizbaşı Halil Bey celbedilerek bu çete ü ze ­ rine sevkedilecektir . . . »



Ben de esasen istediğimi elde etmiş bulunuyor­ dum. Andart kıyafetlerini kulübede bıraktık kendi kıyafetlerimizi giydik ve Vadina'ya döndük, Mi ralay Harndi Bey beni çağırarak şu emri verdi : «- Hemen hareketle Kaptan Aetos çetesini bu­ lup imha edeceksiniz.» Kaptan Aetos çetesini buh:p imha etmek üzere yola çıktım, yolda bir Ulah çetesine rastladık. Bun­ larla yaptığım müsademe sonunda hepsi öldürüldü­ ler. Mıntıka'ya verdiğim raporda şöyle yazdım: «Yedi kişilik bir U lah çetesi imha edilm i şt ir . Kaptan Ae tos çetesi çok sıkıştırıld ığı için Yun a ­ nistan'a geçmi§tir, bu çeteden eser kalmamıştır.»



Böylece Aetos Çetesi ve Kaptan Aetos sadece Rum kızları n ı n rüyalarında k:ıldı . l{a ptan Actos çetesinin hH(iycleri ve efsam�leri hala Yunan istan'da anlatı l l l' ama l{aptan Aetos:'un IIALİL PAŞA olduğun u bilmem, Yunanlılar b i l irler mi ki. . . .



APOSTO L



Artık mensup olduğum Gevgilli'deki 4. Avcı Ta­ buru'nun ı. Bölüğü'ne kavuşmak istiyordum. Sel a ­ nik Mıntıka Kumandanlığı'na müracaat ederek bu arzumun yerine getirilmesini rica ettim. Aldığım cevap şu oldu: eBugün içinde bulunulan vaziyete göre bölüğü­ niize iltihak etmeniz mümkün görülmemektedir.



Yenice-Vardar Bölgesin in §inıalindeki Gömece · Mıntıka Kunıandanlı ğ mm daha mühim ol masa sebelıi ile Gömece Kumandnnh ğ anı derulıte et­ ınekliğiniz emrolunur.» 1



Gömece, Selim ik'ten 95 kilometre kadar k uzeyde dağlık bir bölgeydi, buralarda Bulgar, Rum, Ulah, Türk unsurlar karışık bir halde yaşariardı ve Bul­ gar çetelerinin faaliyet sahalarmdan birisi idi. Aske­ ri kuvvet olarak bölgede bir tabur nizarniye ve iki tabur redif vardı. B u taburların başlarında yaşlı baş­ lı tabur kumandanları olduğu halde hepsinden genç ve yüzbaşı olmama rağmen m ıntıka kumandanlığı sıfatı ile mürettep alay emrime verilmişti. Bölgenin en. muzır, en eski çetesi de «Vardar Gü­ neşi>> namı ile tanınan meşhur APOSTOL çetesi id i . B u çeteyi ortadan kaldı rmayı ka fama koydum. Hazı rladığım bir birlikle çetenin peşine düştüm fakat



ki çetey i k ı stı rma k m ü m k ü n ol a mı yordu sonunda n as ı l � l sa e l i m e ge ç e c ek ti . ne var



Birgün mutad taki ple r im i z d e n



a_ma



birinden döner­ ·



ken üç eşkiyaya rastl ad ı k , dere iÇi nde k i kötü bir taşlığa sığındılar, ateş teatisine b aşl ad ı k . Biz iki şehit veroik, on l a r ı n üçünü vurarak öl d ü rd ük . Bi r i sini n bo yn u nda k i ç a n ta b izi m i ç i n o l d u k ç a önemliydi. Çan­ tayı b o yn u n da b u lduğu m u z eşltiyanın Ap o stol k a tibi o l duğu n u öğ re n di k ve Apostol'un bii tün e v rak ı böy­ l ece el im ize geç m iş oldu. Evral� B u l ga rca ol d u ğ u v e ö nem ta ş ı d ı ğı için S e l a n ik ' te n 5Üratle bir terc üma n istedik. Vaktiyle Bulgaristan'da okumuş bir polis ko­



miserini gönderdi ler. Evrak tercüme edilince Yeni­ ce, G evg i l l i ihtilal teşki l a tm a b a ğ l ı B u lg a r l a r m i s im ­ l e r i ö ğ re n i lmiş o l d u . Pol i s ko mise r i işe müddeiumu­ minin el ko ym ası nı n faydal ı ol a c a ğ ı n ı sö yl edi pe k i d edi k , müdde i u m u m i ge l d i , haftalarca sorgular ya­ pı ld ı , birçok k i m se tevkif edildi fakat sonunda h eps i beraet ettiler. Osmanlı idaresini n acziydi bu. Sonra d üş ü ndüm ki işi bizzat halletmek, Osmanlıya bırak­ mamak lazımdır.



Görnece'de kaldığım B u l g a r' Manastırı'nın yari ın ­ da evi olan Doktor An gel o s ' u n Gömece'deki Et n i k i ­ Eterya C e m i y eti ' n i n rei si o ld u ğ u n u an l a m ı ştım . Se­ v im l i bir a da md ı dok tor. Kendi ile k ol a y c a dost ol­ duk v e çoğun luğu n u Bulgarların t e s. k i l et t i ğ i bu böl­ gede hiç Yunan çetesi y o kt u . Do k to r A n ge l o s ' a, böl­ gey e gelecek küçük b i r Yunan çetesi n i n benden ta ­ l i ma t alarak hareket etmesinin faydalı o lac a ğını sö y ­ ledim, mutabı k kaldık. Aradan bir hayli zaman geçti, bi rgü n sekiz on



4S



kişilik bir _müfreze ile Gömece Merkezi'ne geldim. O sıralarda eşkiya takibinde işe yaramayan iki redif taburunun terhis edilmesi ni teklif etmiş ve bunların terhislerin i sağlamıştım. Böylece lüzumsuz bir kala­ balık ortadan kalkmış oldu. Nizarniye taburunun da eski eratı terhi s edilmiş, yerine yeni erat gönderilme­ mişti. Nizarniye taburunun mevcutlan büyük Bulgar köylerine karakol vazifesi i le taksim edilm işler, Gö­ mece merkezinde onbeş, yirmi asker kalmıştı. İ şte ben Gömece'ye gelip İstirahata çekileeeğim sıradaydı ki Gömece'nin B u lgar köy bekçisinin bir Yunan çetesi tarafından yakalanıp esir edildiği ha­ beri geldi. Hemen horozaneımı yanım:ı aldım ve bekçiteri n yakalandıkları tarafa doğru ilerledim. Merkezde işe yarayacak asker olmadığı için yolda rastladığım silah­ lı arnavut rej i kolcusu da bize katıldı. Bahçelerde iz ararken sivri çivili çarık izlerini gördüm ve bun­ ları takibe koyuld � m. izler ağaçlıklı bir dere boyun­ ca gidiyordu. Öyle anlaşılıyorrlu ki eşkiya Selimik is­ tikametinden ovaya doğru çekilmiştir. Derenin kıvrı­ mındaki kumsalda çivili çarık ızleri henüz duruyor­ du, bu da eşkiyanın pek yakınımızda olduğuna işa. retti. Biraz daha ilerledim ve dere tarafındaki ağaçla­ rın arkasında sekiz on kişinin bulunduğunu farket­ tim, başlarına siyah bezler bağlamışlardı. Böylece av­ cı olmadıkları, aradığımız eşkivalar oldukları anlaşı­ l ıyordu. Aramızdaki mesafe elli metre var ya da yok­ tu.



4G «- Teslim olunuz.» d iye bağırınama karşılık bir anda seki� on tüfek bir­ den pa tladı. Bit d� mevzi aldığımız için isabet kay­ dettiremedi le r ve sürekli bir müsademe başladı . Gece has tı rdığı vakit ateş kesilmişti. Daha önce talim et­ tirdiğiın eratın bir kısmı silah Eeslcrini duyunca ye­ dikleri tayının hakkını vermiş v� karanlıktan istifade ederek eşkiyanın arkasına sarkm ışlar. Müsademe tek rar başladı, silah se s leri yavaş yavaş eksildi . Sabaha kadar tetik elde bekledik ve gün ı şıyınca her ağacı n arkasında bir çeteci n i n ölüsünü bulduk. Tam karşı­ dak i ağacın arkasmda, elinde rovelveri ile yatan bi­ risi vard ı . Mavzeri m i doğrulttum iki el ateş ettim, k ı m ı ldamadı . Ö lmüş olduğunu ö nlayınca yanına yak­ laştım. Çeten in ri!is i olduğunu sonradan öğrendiğim bu eşkiya, karnından ve hacağından yaralanmış, k a­ �amıyacağı nı anlayınca çantasındaki bütün evrakı oku n ınası mümkün olmayacak



Geceyi arkada�larla beraber Taş Han'da geçirdi k . Sabahleyi n erkenden Erzurum'un Kuzey kapısından çı knrak Trabzon isti kametinde ılerledik. Kale dışın­ da bı raktığım hir liı sım arkadaşlar Ebi.ilhindi köyün­ de m i sa f i r olmuşlar, artık onların da işi kalmadığı ( • ) Erz i n c a n



\'C



Erz u r u m ' d a 3 1 Mart : E rzin can



z u r u ın ' d a ı>atlayan :H Mart l syaıı ı n ı



ve



Er­



ted l p e d e n kuvvet­



l e r d e n bir kısmınm kuın and a n l ı � m ı yapmış olan İstıki ili Savaşı'nın



S lJVARİ ORDULARI k u m a n d a n ı emekli ALTAY batı raları n d a Inı bölgedeki



neral Fah rettin



Orge­ olay­



lar i ı: i n söyle d e m ekted i r : ....



H ii r r i yet"in



Kum anda n ı



olan



i l an ı n d a Erzincan'da Dörd ü ncü Ordu l\1arcşal



Zeki



emekl i



yapılarak yerine



tayin edilen A b d u l l a h ve Tatar Osman pa!'jal ard a n sonra



IBRAII İI\1 PAŞA



gelmişti. Rumeli ve H ü rriye t ' i n ilan ı iş­



lerine karıştığından meşrutiyet n u tukları veri yor, Rume­ l i 'de ola n işleri a n latıyord u . İst a nbul' d a d a 3 1 Mart va­ kası



olduğu s ı ralarda Erzurum



ve



Erzi ncan'da da Is­



yan cıla r tara fından gönderilen ajanlar bazı çavuşları el­ de etmişler ve ayaklan m a y ı



lı azırlamışlar.



%



73



için hep beraber Trabzon'a geldik ve atlarımızı satı p vapur parası temin ederek İ stanbul'a döndük. Biz İ stanbul'a gelmeden önce Hareket ordusu İ s­ tanbul'a girmiş ve isyanı bastırmış. Şehirde sükünet h:ikimdi. İ syan sırasında AYESTEFANOS İ TT i HAT ve TERAKK İ KUL Ü B C 'nde toplanan Meclisi Mebu­ san aldığı kararla Abdülhamid'in halline karar ver­ miş, yerine kardeşi Beşinci Sultan MEHMET REŞAT geçmiş. Yeni Padişah m illetçe meş'um sayılan Yıldız Sarayı'nda deği l Dolmabahçe Sarayı'nda oturuyordu . Bi rkaç gün sonra İ brahim Paşa tarafından tevk i f edilen KARA YUSUF PAŞA İ stanbul'a gönderild i ve TOPÇU RIZA PAŞA Divanıharbinde verilen ka­ rarla idam edildi. (•) . . .



«isya n c ı l a r ANADOLU ORDUSU'nu a lacaklar ki



(*)



R u m eli'den öylp



iki



a kı l



ermez.



ŞÜJ)hcsiz



gcl e(�eklere kar�ı



avrı



t a b u ru n u n



Çok



kökü



daha



dıı;arul a



koyabi lsi n l er.



yaımhller;eKi



kuvvrt l l



olarak



H'



Bu



!�lerden



iistün



(t iizrn l n ol m a sı n a



y e r l c rd r n



tr.rtipl e n ın i ştir . . . »



hiç



Fah ­



n•t t i n Altay'ın b u görüşleri n i bclıteiPyen olaylard an biri ­ si



de



ista n bııl'da



i syan ın



baı:laımı sı n d a n



bir



glin



iin r l"



T i i r k karasuları c i va r ı n d a i n ıı iliz, Fransız. İtalya n sava ş ı:-emilerl n i n dolaşm a ya ba�la m aları ol m uştur.



(T.S . )



MAİYET-1 SENiYE'DE



. . . . .lstanbul'a geldikten sonra Padişah'ın, Saray'­



ın muh a faza sı için seçme bir piyade ve suv a ri bölü­ ği.inün te şk ili vazifesini bana verdiler. O rd u n u n b oy lu poslu, y a kışı k l ı gençlerinden ikiyüz me vcutlu bir piyade ve yüzelli mevcutlu bi r s uv a ri bö l ü ğü teşkil ettim. Bu bölü klere beyaz pantolon, kırmızı ceket ve ­



beyaz k a lp a k giydirildL . Bu arada ordunmı genç subaylarımn HANE­ DAN'a mensup genç kızlarta evlendirilmesi ve böy­ lece Hanedan arasına İNKI LABÇI fikirler sokmak göriişü ortaya çıktı. ller subay evlenip gireceği çev­ rede İ ttihat ve Terakki'nin inkılibçı fikirlerini ya­ yacak, böylece hanedan mensuplarının ve onlara bağ­ l ı çevrelerin i leride yapabilecekleri engeliemelerin ön iine geçilmiş olacaktı. Bu nazariyeye göre ilk ola­ rak YE Ö EN İ M ENVER NAC i YE SULTAN'la evlen­ d i r i l d L Erkanıharp Binbaşı HAFIZ HAKKI, §ehzade Selihaddin Efendinin kızlarından birini aldı. Arkasından arkadaşlar ban a da aynı şekilde bir izdivaç yapmam lazım geldiğini söylemeye başladı­ lar. Ben i t i ra z ediyordum. Bir arka d a ş ı m a şunu da söyled i m : «- Aleyhi nde kıyam ett i ğ i mi z bir hanedandan kız almayı ben doğru bulmuyo-;:um. A rk a daşlarımı n da evlenmelerine muarızım.»



73



Ariı a arkadaşlarımın ısrarlarının sonu gelmedi. Birgün Beşiktaş Yıldız caddesindeki evime SON HA­ L İ FE ABD Ü LMECT EFENDİ'n i n kayınbiraderi ZE­ Kİ BEY geldi. Oturup biraz sohbet ettik, ayrılırken : Yarın :-ıabah erkenden Ü sküdar'a geçeceksin, vapur iskelesinde bekleyen saray arabasına �inip Ç a mlı c a' daki Efendi Hazretleri'ni ziyarete g i de c ek ­ «-



sin . . . »



dedi .



Sabahın erken saatlarında dediğini yaptıır. ve Ü s­ küdar'da beni bekleyen arabaya binerek Çamlıca'ya çıktım. . . . Mecit efendi, yazı masasının ü stü nd e bu­ lunan kapalı ve b alm um u ile mühürlü bir zarfı ala­ rak bana uzattı ve mahrem olan bu mektubu K u r­ bağalıdere'de kardeşi SELAHADDIN efendiye götür­ memi, bu nun için benden daha emin bir kimseyi bu­ lamadığını söyledi.



Kapının önünde beni getiren araba bekliyordu. araba ile K urb ağa lı de re'de bir sır t üzerinde bu­ lunan büyük köşke geldim. Harem ağalarının a r a c ı ­ l ı ğı yle efendi hazretlerine h a ber gönderdim. Beni bek­ lernem için k ö şk ü n ovaya bakan salonuna aldılar. Bu salon diğer salondan camlı bir kapı ile ayrılıyordu . Birkaç d a k i ka sonra kapı açıldı, Selahaddin efendi Bu



içeri girdi . Mecit efendinin mektubunu kendisine verdim, açıp okudu. Biraz istirahat etmemi, kendi­ sinin mektubun cevabını yazacağım söyleyerek aynı kapıdan harem tarafına ge ç t i . B an a k a hv e y a p t ı l a r , sigaralar ikram e tt il e r . Bu s ı rad a ara kapıdaki tülle­ rin kıpır kıpır kıpırdadıklarını gördüm. Tüllerin ar­ kasında da bi risinin olduğu a nla şı lıyord u . . . . . Ha n e d a n



76



kızlarıyle genç subayları e v l endi r m e düşüncesinde o l a n arkadaşlarıının Mec i t Efendi vasıtası ile bir te­ şebbüste bulunmuş olabi lecekleri birdenbire aklıma geldi . . . . Vaki t geçmek bilmi yordu, ge i eli bir saat olmuş­ tu ki, kıymetli tablolarla dolu salonda sıkılmaya baş­ ladım, n ihayet Selahaddin Efendi camlı kapıdan gö-­ ründü, el i ndeki mektubu uzatarak bunu biraderine seh i m \'e te�ekk ü rlHle götürmt>mi söyled i . Tam kal­ k ı p gid iyorcl u m ki, beraberce b i r kahve içelim baha­ nesi ile beni te k ra r o t u rttu . Makedonya'dan, mektep hayatı ndan yarım saat daha konuştuk. N i hayet daya­ namadı m Selahaddin Efendi'nin izn i n i alarak araba­ ma atıadım ve Mecit Efendi'nin köşküne geld im. Ha­ rem ağalarından en biiyük say ı lan ı n ı çağı rtarak İ s­ tanbul'da Harbiye Nezaretinde çok acele ve mühim b i ı· işim olduğu n u söyleyerek mektubu ve rd i m ve hemen Beşiktaş'a doğru sü ratle yola koyuldum . . . . . Beş ikta ş'ta, Köy içi denilen yerde tertemiz küçük b i r meyhane vard ı . O zamanlar en ya k ı n arkadaşla­ rımdan Refet (Refet Paşa) , Edi p Servet (es k i Güm ü ş hane ınebusu ) buluşur rakı i çerd ik . . . . Ve o meyh :m e n i n h avası bir başka t ü rl ü olurdu . . . . O gi.i n de soluğu Köyi çi'ndeki meyhanede aldım. Berm u tad rakımı i çtim. Hatta biraz da fazla kaçır­ dı m o akşa m . Eve döndüği.imdP. annem yatmak üze­ re i d i . Ö tedenberi de «Artık evlenmelisin oğlum» der d u ru rd u . Hal i n i hatı r ı n ı sordum ve pat d iye, ded i ve kapıyı çaldı. Kapıyı açan uş a ğa del i kan l ı : > Gece o ldu . . . Savaşın tatlı yorgunluğu yavaş ya ­ vaş omuzlarımıza ç ökü y o rdu , bi rl i k t e r i m e y e n i em­ rim i tebl iğ ettim:



yii zbnıjt,



..



­



.



.



E r i me k tc olan men



Rus or d ul a rı nı bu çek i l i ş le t a m a ­ yok e l m e k m ii k ü n d i.i . a n cak o n l a r ın İnın'dan



çek i l i p g i t m e l e r i



de



b i z i m l c l ı ; m izdeyd i . f? ö y l e b i r



ş u cevabı verd i m : I3ara t o f k u v v e tl e ri e m r i m d e k i b i r i i id e r t a ­ ra fı n d a n h i ç b i r m ü d a h a l eye ugramayacak t ı r . Si"ı ra t ­ l e ç e k i leb i l i rl e r . >> I JPyet b e n i m _y a ı ı ı m d a n G e n e ra l B a ra t o f ' l a t ı' l ­ s i z teması k u rd u v e bu l ğ ı l m a�·a başl ad ı k l a rı sı rad a b i r ;ı ra, yaş l ı m i rala y l a y a l nı z kald ı k . Kendisi Ü 7. Ü n 1 i.ilüyd ü asl ı nda, ordu l a r ı n d u r u mları n d a n söz ederken gözleri yaşard ı ve a ğl n y a rak : Yol d u gcl i ı·lu � n toplu h i ı· Tii rh: k ı t a a t ı n ın t a ­ l . uhı n d u k l a rı ıı ı görd ii ın . H e ı· cephe­ d e � a v n � ı �·oı·s u n uz, d m· u ın u nı ı z hiç t c i y i deği l ve «-



l i ın l c nıc�gu l



.



.



ra ka t g()J' ii y o rtı ın ki n sJH • J' J i k JıasJctJcri n i z i m u h a faza c d i yo ı·s u ı ı u z . . .



Ruc;



o ı·d u s n ml a ise z a p t u - ra p t i ç i n d e



t c k l ı i r l i k lm l ın n d ı , h i � lı i ı·



ı· i ıı i



d i ıı l c m iyur



. . . .



su lın�· ı n ın n i ycti



on u n e ın ­



»



K e n d i s i n i a nc::ık tese l l i edebi leceğ i n i zannetti­ g i m b i rkaç s ö z söyleye b i l cl i m . Odası n a çek i l d i . . . Y e m e k vakti ge l m i ş t i . Kendi l e ri n i yeme ğe d a ­ . .



. .



V E' t



e t ti m, yeni



bir



Yaşl ı m i ra l a y ' a



diiıene g i rm iş oldukları için,



MUSTAFA KEMAL PAŞA ve diğer bütün İ T­ .



T İ HATÇILAR İstanbul'da bulunuyorlardı . . . . 1 6 yaşında İTTİHAD -Ü TERAKKİ'nln. Üskü­ Ocatına kaydolan ve KURTULUŞ SAVAŞlNDA MUSTAFA KEMAL'İN Kt)ÇfiK DOKTOR ad ın ı taktığ'ı Dr. Fabrl Can hatıratında şunları anlatıyor : c- Mütareke'den üç gün sonraydı. İttlhatçıların çok saydıkları ve sevdikleri KARA KEMAL'In Kocamustara­ paşa'dakl evine gittim. Kapıyı çaldım açtılar, geldltimi haber verdiler, yukarıya çıktım. Kara Kemal, üzerinde gece entarlsl lle oturuyordu, şaşırd ı beni görUnce,



dar



·



Obooo nereden çıktın doktor . . • · Gel baka l ım . . . » Llfı uzatmadan konuya girdim, «- Şimd i ne yapacağız efendim . . . . Dalıa doğ'rusu ben ne yapacağım . ?ıt Göderl doldu, pos bıyıklarını ı,öyle bir eliyle taradı, yumrutunu d lva nı n yastığına bırsla Indirdi, c-



.



••._ c•-



Elbette



blqeyler yapacatu:. . . Anlıyor Efendim peki evet ben ne J&pac:atım Sen ml, Dan Mesut'u tanır mumi•• Pek tanımam efendim . . ...



Ya Yenlbabçell'yl.. '







mu su n . . . » •.•







252



İstanbul'da ilk görüşecegim insan tabii ki ycğe-­ nim ENVER'di-. . . O'nu evinde ziyarete gittim . . . Be­ ni üniforması ve belinden hiç eksi k etmediği tabanca­ sıyla karşıladı . . . Y ü zünü n rengi biraz solmuş bu genç Başkumandan sa nki her şeye yeniden başl ıyor­ du. Yalnız yumrukl � rı gene sıkıktı . . . ve gene ci d diy ­ di, gen e d ü şünüyord u . . . Çizmelerindeki malımuzla­ rı ge n e o herkesin bi ldiği asker seslerini odanın iç i­ ne y a y ı yo r d u . . . Om ı ı zları gene d ikti . Ve sanki sava­ şa y e n i başlamış gibiyd i . . . Bıyı kları gene i ti nalı ve muntazamdı ve her savaşçı subay onu n gibi giyin­ mek ister, bıyıklarını onun gibi tutardı . . . O bir lider­ di ve ö l ü n c e y e kadar da öyle kalmasını bilmiş t L . . Gözlerinden ben i dealleri m i n yolunda yürüyeceğim ışıkları dökülüp dökülüp gid iyord u . . . Birbirimizi seyretmemiz böylece bir an sürd ü , sarı ldık . . . «- Ned i r Enver ned i r ? Ne olu yor, ne olacak­ tır . . . ?• Durd u . . . > «-



A d a m bn ş ı n a g ü n d e y i rm i beş g r a m



h : k i l c r i nı i z i �· a v a ş y a \' a ::ı ı c t i k . . . V a k i t



gece ya­



r ı s ı n a ya k l a � ı y o rd u . B i r İ n gi l i l'. başça v u ş geld i , b i z i bir



başka



:v c re gö t ü rcccld e r i ı ı i söy l e d i l e r, d ı şa r ı ya



ç ı k t ı ğ ı ııı ı z d a k or i d o r u ı ı ve b i n a n ı n her tarafı n ı n s i ­ l a h l ı İ n g i l i z a s k e r l eri y l e tu t u l ım: � o l d u ğ u n u görd ü m ,



At ı f, A m m a k o r k a k h c r i fler hı ı ıı l a r be Paşn m . . . >>



y a nı m d a y ü r i i y e n



ettim.



�h t i y a t k u v v e t l e r i ın l c N e ı·cde



i sy a n l a rı



ten ld l



ve



m u h temel



ise



t c h c h· l l' r i n i m ii l ld m a k a ın l;ı ra e m rct t i m ve t e h ­



cir



e t t i rd i ın .



2



-



50, 60.000



a ra p . . .



lrak'ta,



Kerbe la,



N c c c f, 1-I i l l e g ib i a n a nıem:il h a t tı m ı z ü zeri nde dii�m�m m iğfa l i i le isyan cıkaı·an k a b i l e ler ii ze­ ri ne Jm ,· ve t l e r sevket1 i m . isyan böl gelerine u l a ­ �an



lm n·c tle



a s i h• r i



d a r m a d a ğ- ı n



e t t i ler,



e le­



başları n ı da tevk i f· ettileı·. B u n l a rı d i va n ı h a r ­ be se vket t i rd i m· ve b u rada s u ç d e recelerin e gö­ re m u h te l i f cezala ra çarphrıldılar. Tabii ki b i r k ı s m ı ası l d ı .



3



-



1 3 Yah u d i . . . Bağ d a t 'ı tn h l iye ederek



ge l'i çck i l d i ğinıiz sırada ask eri harekat ile meş­ gul bul unuyord um,



o



zama n B a ğd a t Pol i s M ü ­



d ü rü b u l u n a n Sadettin a dın daki adamın pa ra­ lanna



tanıaen zengi n yahud i l e r i öldürd üğ ü n li



bi lahare öğı·e n d i m , bu çirli i n h a ı·eketc tevcssli l



ed(•n ıuı m ussuz a d a m ı te" ld f t•d i p d i va n ı h a r ­ be gön d e rmes i n i , Musul Valisi Haydar Bey'e cmre U i nı ve fal{a t yakalanaın a d ı . § i m d i de ne­ relerde old uğu n u bilen yok . . .



275



4 2 İngiliz zahiti. . . Bu zabitlerden bi­ rin c isi Fclahiye muharcbcleri snasında mcvzic kaı·şı tevali eden taanuz \ ' C karşı taaı·ruzlarda yaralam p bizim tarafl a kaldığı ve at'kadaşla­ rmca esir olduğu zannedilen bir subaydı . M u ­ harebeler sı rasında hasım taraf kumandam Ge­ neral Marshall bu subay• bizden sormuş, hen de bii tiin mcnzil hastahanclerinde, nıcnzil nok­ talannda araştnma laı· yaptırt tığım halde bu gen ci hulduramamışhm. Nazır Churchill'in ye­ ğen i old uğunu, hası m kumandanlardan ald ı �ı m mektuplardan öğrcnd iğiın b u genç, h e r h a l d e esi ı· düşmc�·iıı arkadaşlan mn tahminleri lı ı ht­ fma sİ perlerde ölmüş olacaktı r . • kinci subaya gel ince l{ut'a eı·zak taşı mak -



teşebbiisiinde bulunup bi:r.i ın elimize d ii şen jul­ nar hilıilıaı·c benim «kendi gelen» a d m ı verd i­ ğim gem i topçu a teşi ile tevkif edilm i ş bii tiin m ii rc Ueba h 1 3. l{o lorduca esir almanı k men­ zile tesl i m edilmişti. Bu gem i nı üretteba tından lmptan l{avli isnı iıu.lt- birisi yerli muhafızia ­ rın elinden sıyrılaralc kend isini Dicle'ye a t m ı ş ve Kutiilnmare'ye i l ticaya kalkışması iizerine yerli muhafı :r.lar ateş açarak kaptanı ö l d ii r­ müşler. Bu nıcsele bana o 7aman pek çirk i n gö­ ründüğiinden menzil e fradı ile kumandanı te­ redd ü t e tmeden d ivanıhaı·be sevketm iş ve me­ sclenin ayliı niatılması için cmiı· verm iştim. Bu husustaki evl'Uk Dicle grubunda bulunmakta­ d ı r. 5 I Türk Çavuşu. . . . llerhangi bir suç­ tan ötiirü mevkuf bulunduğu Musul lı apisha-



276 nesinden nöbe tçinin elindeki silalu kapıp kaç­



nıası miimkünkcn n ö b etçi n i n si1alıını aldıktan sonra nöbetçiyi ö l d ü re n bu ç e rk e z asıllı ncfeı·, bi lahare çölde ya k a l a n m ı ş ve divanıharbin ka­ ran ilc idam olunmuştur. l{utiilaıriare'nin tam (ı m ı zdari teslim alın­ masindan son ra e si r geneı·al Towseııd t ara fı n ­ dan bana hediye edilen dört at, İngiliz Mil­ leti'nin malı olduğundan bu a tların n e re d e bu ­ l u n d u ğ u yolundaki sorunuza gelince, Geneı·al Towsend bu at ları bana hediye ederken atları n k e n d i malı o l du ğ u n u ve dığerleri gibi muhasa ­ m sı rası nda l(estiriıı aslit> rlcre yedirmcd iğini, hana hediye etmek için sak ladığını sö yl e m i ş Y C bana \'crmiştir. Ben aslında arap atından bafi· ka at scvınediğim için bunlardan birisini ya­ veı·im Fuat Bey'e hediye ettim, diğcı· iiçü nii de İstan bul'n, Enver P!Uja'ya gcin d crd im. Bunlaı·­ dan birisi ancak İstanbul'a u lafiabi l m iş d iğerle­ ri yo l d a ölmiişler, yavcri nı Fuat Bey'e hed iye ettiğim a t ise miitareke olur olmaz Fuat Bey ta­ ı·afından İstanbul'da kırk elli l i raya sa tılmış . . .'.



B u nların altına i m zaını ba stıktan sonra önüme sü rülen bir evrak, ben i hayatım boyunca . hiçbirşe­ y i n yıkamıyacağı kadar yıkmıştır. Ali İ hsan Paşa'­ nı n j urnal tarzında yazdığı bu evrak şöyle idi: «Bilnlıarc Ken d i Gcle11. ismini alan Julnar vapuru malısur Kutiilaman� kalesine crzak ge­ tiı·mckte iken kolordu i h tiyat bntaryalnrı ate­ şi i le km·a�·a otumm ş, k apt a n ı v u r ulm uş gemi-



277



nin müı·ettebatı olan 37 kişi, ordu karargaluna esir olarak gönderilmiştir. Bu esirler meyanın­ d a Kaptan KavJi isminde bir zabit, Halil Pa­ şa'nın emri mabsusu He idam edilmiştir.ıt



Bunun altında Ali İ hsan Paşa'nın imzası vardı ve ne yazık k i el yazısı da O' ı !undu, birçok yazış­ malarımız olduğu için bunu hemen tanımakta güçlük çekmemiştim. . . . . Ü zü ntü verici bu çirkin ;i urnalin cevabı şöyle old u : «Cepheden veya gem i lerden alman esiı·ler, bun­ ları esi r a l a n k ı t a lar tarafuı cl a n d o ğ r u c a menzi­ le teslim edilirler. 1\lenzil hunları us u l e n mem­ leket dalıiline sevlteder, biı;bir esir veya esir ka­ filesinin ordu karargahı ilc alakası yoktur. 13. J{olord u 'n u n menzile teslim etmiş o ld u ğ u . bu ka­ filenin i çi n d e n bir ki§iıtin lmrtulmak ma k sa d ı y ­ la ken d i s i n i Dicle nehrine a t t ığı, arkasmdan ateş edilerek öi