İttihat ve Terakki 1908-1914 [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...

Table of contents :

Citation preview

Levent Şahverdi Arşivi



FEROZAHMAD •



ittihat ve Terakki 1908-1914



Çeviren: Nuran Yavuz



Levent Şahverdi Arşivi



Bu kitabın yayın hakları Analiz Basım Yayın Tasarım Uygulama Ltd. Şti.nindir. Birinci Basım: Sander Yayınevi, 1971 İkinci Basım: Kaynak Yayınları, 1984 Üçüncü Basım: Ocak 1986 Dördüncü Basım: Ekim 1995 Beşinci Basım: Eylül 1999 Kapak: Erhan Yalvaç Dizgi: Kaynak Dizgi Servisi Baskı: Sistem Ofset ISBN: 975-343-099-X



KAYNAK YAYINLARI: 19



KAYNAK YAvtllAAI ANALİZ BASIM YAYIN TASARIM UYGULAMA LTD. ŞTİ. İstiklal Cad.



184/4 80070 Beyoğlu/İstanbul



Tel: (0212) 252 21 56 - 252 21 99 Faks: (0212) 249 28 92



Levent Şahverdi Arşivi



Levent Şahverdi Arşivi



Bu eseri, babama ve annemin aziz hatırasına ithaf ediyorum. F.A.



Levent Şahverdi Arşivi



İÇİNDEKİLER



3. BASIMAÖNSÖZ



9



ÖNSÖZ



13



I. BÖLÜM 1908 Devrimi'nden Önceki Durum



15



il.BÖLÜM Meşrutiyet İdaresi ve 1909 Karşıdevrimi . III. BOLUM 1. İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Ordu 2. Meşruti lshalat Dönemi



80



iV.BÖLÜM Muhalefetin Güçlenmesi



89



...



31



..



69



V.BÖLÜM İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Gerilemesi, Çöküşü ve Yeniden Canlanması



119



VI.BÖLÜM Cemiyet'in Gücünü Sağlamlaştırması



151



VII. BÖLÜM İttihat ve Terakki'nin Siyaseti



185



KİM KİMDİR? KAYNAKLAR DİZİN



201 225 242



3. BASIMA ÖNSÖZ



Tlıe Young Turks (Oxford, ittihat ve Terakki (Sander Ya­



Feroz Ahmad'ın daha önce İngilizce olarak 1969) başlığıyla çıkan eseri. 1971 'de



yınevi) adı altında Nuran Ülken (Yavuz) tarafından çevrilerek yayım­ lanmıştı. Uzun süredir mevcudu kalmµyan kitabın şimdi arka arkaya iki basımı yapılmış bulunuyor. Bu, birçok yönden sevindiricidir.* Bir kez, bilgimizi genişleten, aydınlatıcı bir eserdir. İkincisi, konu bizim için çok .,önemlidir. Türkiye, çağdaş dünyaya adımını 1908 ihtilali ile atmıştır. 18. yüzyıldan o zamana kadar yapılan yenilik:İer ıslahattı. 1908'den sonra ya­ pılanların ise daha köklü şeyler olmasına binaen, başka bir isim alması gerekir; -dönüşüm, inkılap, devrim gibi. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk dahi bu dönemde yetişmiş ve "tipik" ya da yönetici kadroya men­ sup bir İttihatçı olmamakla birlikte, 1908 ihtilalini yapan siyasal örgütün, İttihat ve Terakki'nin çatısı altında bulunmuştur. Bilindiği gibi Ata-türk, mütareke dönemi salonlarından birinde Rahip Frew'dan İttihatçıları red­ detmesi gerektiği yolunda bir telkinle karşılaştığında, bunu kabul et­ memiş ve İttihat ve Terakki'nin yurtsever bir örgüt olduğunu söylemiştir. Nitekim, İttihatçı önderlerin savaşla ilgili pek çok ve ağır sorumlulukları olmakla birlikte, İttihat ve Terakki'nin tabanı büyük ölçüde Müdafaa-i Hukuk hareketinin de tabanını oluşturmuştur. Ahmad'ın eserinin önemli bir yönü, önümüze bir araştırma modeli koymasıdır. Uzun zaman tarihçiliğimiz, arşiv belgelerini sergileyip, basit yorumlamayla yetinme eğiliminde olmuştur. Ayrıca, son çağ tarihçile­ rimiz de çok kez yakın tarihle meşgul olmaktan kaçınmışlardır. Hatır­ larım, 1960'larda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Son Çağ Tarihi * Son olarak Ahmad, çeşitli yerlerde çıkmış olan makalelerini İttilıatçılıkta11 Kemalivne (Kaynak Yayınlan, İstanbul, 1985) adlı kitapta yayıinlaımş bulunuyor.



9



Levent Şahverdi Arşivi



kürsüsünde doktora yaptığım yıllarda, derslerde Sultan Aziz'den bu yana gelinmezdi. Yani, yaklaşık yüz yıllık bir "mesafe konuyordu". Dolayı­ sıyla, yakın tarih, akademik biçimlenmenin dışında, daha çok "popüler" ya ela doktıiner tarihçilerin elinde dedikodulann ve indi hükümleıin at oy­ natabildiği bir alandı. Öte yandan, siyasal tarihçilerimiz ise, araştır­ malannda kitap ve makale gibi ikincil kaynakları derlemekle yetiniyor­ lardı.



Ne arşivlerde araştırma yapıyorlar, ne de gazete koleksiyonu tarı­



yorlardı. Sanırım Ahmad'ınki gibi eserler tarihçiliğimize hayırlı etkiler yapmış ve yapacaktır. Bu noktada, Türkiye'de arşiv sorununa kısaca değinelim. Arşiv­ lerimiz (EGO, İETT gibi kurumlardan bakanlıklara kadar) üçlü bir olumsuzluk içindedir. Ya SEKA, fareler, su, ateş tarafından (yani tarafımızdan) yok edilmiştir veya edilmek üzeredir. .. Ya metreküp ve tonla ifade edilen, tasnifsiz, dağınık, faydalanılamaz bir yığındır... Ya da, özellikle 1 914'ten bu yana olan belgeleri içeren arşivler, bazı "mutlu" araştırıcılar dışında, herkese kapalı birer "sır küpüdür " ...



(Bundan ötürü, 1914'ten bu yana tarihimiz dedikodu, önyargı ve uy­ durmanın rahatça kol gezebildiği bir alandır.) Maalesef Türkiye'miz,



21. yüzyıla hafızasız adım atılabileceğini sanan ülkelerdendir. Ahmad'ın eseri (ikincil kaynaklar dışında) hem arşiv belgelerine (İngiliz), hem gazete koleksiyonlarına dayalıdır. Bunları sistemli ola­ rak taramıştır. Ayrıca, tahlillerinin çağdaş sosyal bilimlerin ışığında yapıldığı da göze çarpmaktadır. Bundan daha az önemli olmayan hu­ suslar, Ahmad'ın geniş kültürlü, nüfuzlu nazar sahibi, güzel üsluplu bir yazar oluşudur. Ahmad'm yerinde tahlillerinden biri, 1 908 ih­ tilalinin başlatılmasında Reval mülakatının etkisi ile ilgilidir. Re­ val'de İngiliz Kralı ve Rus Çarı'nın buluşması (8 Haziran) İtti-hatçılar dahil, birçoklannca İttihat ve Terakki'yi harekete geçiren etken olarak ileri süri.ilegelmiştir. Oysa İngiltere ile Rusya'nın asıl anlaşmaları, 1907'de olduğu gibi, İttihat ve Terakki'nin aleni faaliyetlere başlaması, örgütlenmesi özellikle



3. Orduda belirli bir "doyum noktasına" ulaştıktan



sonra Mayıs 1908'dedir (Manastır'da konsolosluklara verilen layiha). Yazarın diğer önemli bir katkısı, İttihat ve Terakki'nin Talat-Enver­ Ceınal



10



üçlüsünce yönetildiği yolunda, özellikle



Batı kaynaklarında



görülen basmakalıp hükmün yanlış olduğu, bu kişilerin ağırlıkları ne olursa olsun, İttihat ve Terakki Merkez-i Umumisinin örgütü gerçek an­ lamda yönettiği yolundaki tespitidir. Başka bir deyişle, İttihat ve Te­ rakki'de, Cumhuıiyet dönemi siyasal paıtilerinden farklı olarak, kolektif bir önderlik söz konusuydu. İttihat ve Terakki'nin kendine özgü bir ni­ teliği de ordudaki subayların paıtide oynadıkları roldür. Fakat Ahmad bunun sanıldığı kadar büyük olmadığını; 191 2 sonlarından itibaren art­ tığını, ama Cihan Savaşı sırasında dahi İttihat ve Terakki'de asker-sivil kanatların eşit ağırlıkta olduklarını belirtiyor. Nuran Yavuz'un çevirisini de kutlayalım. Akıcı, özgür bir Türk­ çeyle, fakat aslına sadık kalarak çevirmiş kitabı. Sina Akşin



11



ÖNSÖZ



Bu kitap, İttihat ve Terakki Cemiyeti adlı siyasal kuruluşu, 1908-1914 dönemi içinde ele alan bir incelemedir. İttihat ve Terakki Cemiyeti, Sultan Abdülhamit'i* 1876 Anayasası'nı geri getirmek zorunda bırakan Jön Türkler hareketinde oynadığı rol nedeniyle, Osmanlı İmparatorluğu'nun si­ yaset hayatında hakim bir grup olarak önplana çıkmıştı. Ancak, bu durum uzun sürmemiş, muhalif gruplar derhal Cemiyet'e karşı cephe almaya girişmişlerdi. Böylece, Saray'a karşı girişilen mücadele yüzünden önem­ lerini yitiren siyasal güçler yeniden sivrilmekte ve yavaş yavaş çağdaş Türkiye tarihinde görülmedik bir siyasal faaliyetler, sosyo-ekonomik değişiklikler ve tartışmalar dönemi başlamaktaydı. Bu incelemenin amacı, Cemiyet'in, yaptığı devrimden en güçlü grup olarak çıktığı halde, siyasal gücü otomatik olarak tekeline almak ga­ rantisine sahip olmadığını ortaya koymaktır. Gerek iç, gerekse dış si­ yasal ve toplumsal koşullar İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni; iktidarı, ordu ve Babıfili'nin temsil ettiği bürokrasi gibi geleneksel kurumlarla pay­ laşmaya zorlamıştır. Dahası, yekpare bir siyasal kuruluş olmayan Ce­ miyet, kendi içindeki hizipleşme ve çatışmalar yüzünden, görünüşte ol­ sun birleşmiş bir bütün niteliği kazanamamakta, dolayısıyla da iktidara . sahip çıkamamaktaydı. Cemiyet, ancak 1913-1914 yıllarında, bünyesi içindeki anlaşmazlık ve çatışmaları çözümleyebilmiştir. Ele aldığımız altı yıllık dönem boyunca İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin toplumsal ve si­ yasal nitelikleri de sürekli bir değişim içindeydi. Cemiyet, ancak 1914'te ilişkilerini sınırlayabilmiş ve Enver-Talat-Cemal üçlüsünü kuracak du­ ruma gelebilmiştir. Bu üçlünün her biri, Cemiyet içindeki başlıca hi­ zipleri temsil ediyordu. *



Kitabııı sonundaki " Kim Kimdir?" bölümünde, · metinde adı geçen kişilerin çoğu hakkıııda kısaca bilgi verilmiştir.



13



Bu kitap, Londra Üniversitesi tarafından kabul edilen bir doktora te­ zine dayanılarak hazırlanmıştır. Kitabın hazırlanışı sırasında tez yeni baştan ele alınmış, yeni malzeme eklenmiştir. Profesör Berııard Lewis'in rehberliğiyle gerçekleştirilen bu çalışma, onun sürekli teşvik ve ilhamına çok şey borçludur. Burada, Profesör Lewis'e olan teşekkürlerimi be­ liıtmek benim için zevkli bir görev olacak. Doktora tezini, 1966-1967 öğrenim yılı içinde, New York Columbia Üniversitesi'ne bağlı Ulus­ lararası Sorunlar Okulu'nda araştırma uzmanı olarak görevli bulunduğum sırada yeniden ele aldım. Burada geçirdiğim güzel bir yıl ve bana gös­ terilen konukseverlikten öti.irü Dekan Andrew Cordier ile Okul'a teşekkür etmek isterim. Columbia'da şanslı bir rastlantı sonucu Profesör Dankwart



.,



A. Rustow ile birlikte çalışma imkanına sahip oldum. Bu incelemede Profesör Rustow'un fikirlerinden ve zengin bilgisinden çok yararlandım.



Bana, gerek zamanını ayıran, gerekse yıllar boyu biriktirdiği notları kul­ lanmama izin veren Profesör Rustow'a en candan teşekki.irlerirni sunarım. Aynca, müsveddeyi okuyan ve üzerinde yüri.ittüğü fikirlerden çok ya­ rarlandığım Profesör J.C. Hurewitz'e ve teknik konulardaki yardımından ötüri.i Profesör Charles Issawi'ye de teşekkür etmek isterim. Türkiye'deki araştırmalarımızı birlikte sürdürdüğümüz kıymetli meslektaşım ve ar­ kadaşımAligarh Üniversitesi'mlen Dr. Mohammad Sadık'a, araştırma ko­ nusundaki yardımlarından ötürü teşekkür borçluyum.Ayrıca, Londra'daki Public Record Office, Oıiental ant African Studies Okulu Kütüphanesi ve Senate House Kütüphanesi ile İstanbul'daki Belediye ve Beyazıt Kütüp­ hanelerine de teşekkür ederim. Ve son olarak da, yardırnlan ve iyi niyeti sayesinde bu kitabı gerçekleştirebildiğim kanma en candan teşekkürlerimi sunarım. FerozAhmad



14



1. BÖLÜM 1908 DEVRİMİNDEN ÖNCEKİ DURUM



1908 Şubat'ının başlarında, Selanik Hukuk Mektebi öğrencilerinden



bir genç, Manastır'daki akrabasına, .okulda bazı arkadaşlarının kendisini gizli bir cemiyete üye olmaya çağırdığını yazıyordu. Kabul ederse



Kur'aıı'a



el basarak ant içmesi ve yasak yayınları izlemesi gerekecekti.



Öğrencinin akrabası, adliyede küçük bir memurdu; mektubu hemen ilgili makamlara iletti. Bu olayı izleyen soruşturma sonucu, ona yakın hukuk



öğrencisiyle Selanik'teki Üçüncü Kolordu'ya mensup bir o kadar küçük rütbeli subay tutuklandı. Tutuklular uzun uzun sorguya çekildi, arka­



sından da ayrıntılı bir soruşturma açıldı. Birkaç hafta sonra, tutuklular



serbest bırakılıyor; ancak, soruşturmayı yürüten Selanik Polis Müdürü Nazım Bey, küçük rütbeli subaylardan birkaçını alıkoyuyordu.1



İlgililerin bu gizli cemiyetin ortaya çıkarılmasında bir başarı



sağlayamamaları, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yeni üye kabul eder­ ken gösterdiği aşırı titizlik ve dikkatin kanıtıdır. Cemiyet'in, ayrıca,



soruşturmanın örtbas edilmesine yardımcı oldukları öne sürülen Ma­



kedonya'da görevli bazı yüksek rütbeli subaylar arasında da hayli et­ kili olduğu anlaşılmaktadır. Faal ve nüfuzlu bir İttihatçı olan ve son­



raları Kamil Paşa kabinesinde Adliye Nazırlığı* yapan Manyas!zade



Refik Bey'in Hukuk Mektebi'nin belli başlı müderrislerinden olması;



Mektep Müdürü Azmi Bey ve yine müderrislerinden** Gümrük Mü1 Sir Gerard Lowther'den Sir Edward Grey'e, Beyoğlu, 17 Şubat 1909 tarih ve "gizli" !05 sayılı yazının eki (İngiliz Dışişleri Bakanlığı kayıt no. 371/76817053). Bu belge, İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın Yıllık Raporunda yer almıştır. Bu tutuklama olayı, gizli tu­ tulmuş ve Türk kayııaklanııda söz konusu edilmemiştir. Kısa bir süre sonra Nazım Bey'e yapılan suikast girişimini bu olaya bağlamak mümkün olabilir. Bk?. s . 17. *Nazır: Bakan, Nazırlık: Bakanlık. (Y.N.) ** Müderris: Ders veren, profesör. (Y.N .)



15



dürü Hacı Adil Bey'in, İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi olmaları sa­ dece birer rastlantı değildir. Tutuklu hukuk öğrencilerinin soruştur­ malarının gevşek tutulması, bu kişilerin nüfuzlarına bağlanabilir. 1908 Mayıs'ında İttihat ve Terakki Cemiyeti, çalışmalarını gizli olarak sürdürmekten vazgeçip, Makedonya'daki duruma hak.im olmak amacıyla yapılan toplantıda, açığa çıkmayı düşünmeye başlamıştı. Se­ lanik'te, A vrupa'nın Büyük Devletler'ine (Düvel-i Muazzama) Ce­ miyet'in varlığını ve nüfuzunu açıklama kararı alındı. Büyük Qev­ letler'e, Makeclonya'daki karışıklığı ancak Cerniyet'in düzeltebileceği ve Avrupa'nın sonuç vermeyen ıslahat* çabalarından vazgeçmesi ge­ rektiği söylenecekti. İttihatçılar, bir manifesto hazırlayarak Büyük Dev­ letler'in konsoloslarına



gönderdiler.2 Büyük



Devletler'den



bir



ses



çıkmadı: Ne derece güçlü olduğunu bilmedikleri yasadışı gizli bir ku­ ruluşun manifestosuna cevap vermeleri beklenemezdi zaten. Ancak, Cemiyet'in her şeye karşın eyleme geçmeye kararlı olduğu, Tern­ muz'da başlayan isyanı yönetecek hale gelmiş olmasından anlaşılclı.3 Haziran-Temmuz 1908'deki isyanların ilk ve kısa vadeli amacı, Ce­ miyet'in varlığını korumaktır. Abdülhamit'in hafiyeler ağının başarılı çalışmaları karşısında telaşa düşen Cemiyet, Saray'ın Makedonya'daki hafiyelerine karşı kesin ve acımasız davranma karan aldı. Hafiyeleri sin­ dirmeyi başaramamak, gizli örgütün yok olmasına göz yummak demekti. Şubat soruşturmasını yüıiiten ve bu konudaki raporunu Saray'a gönderen Albay Nazım Bey, öldüıiilecek hafiyeler listesinin başında geliyordu. Nazım Bey, 1 1 Haziran'da vuruldu; ancak aldığı yara hafifti. Yine de er­ tesi gün İstanbul'a hareket edebildi.4 * Islahat: Daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik, düzeltme veya iyileştirme, reform. (Y.N.) 2 Başkonsolos Lamb'dan T.P. Grey'e, Selanik, 23 Temmuz 1908 tarihli yazı (İng. Dışişleri Bak. kayıt no. 37 1/544/25634) : Ali Cevat, !kinci Meşrııtiyetin f/am ve Otuz Bir Mart Hadisesi. 1980. s. 158 ve E.F. Knight, Tlıe Awakening of Tıırkey, 1909, s. 130. 3 Olaydan sonra yazılanlar, Ceıniyet'in bir hükümet darbesi yapmaya kararlı olduğunu be­ lirtmektedir. Bkz. Knighı, Tıırkey. s. 133; Yıllık Raporu: C. R. Buxton, Turkey in Re­ voluıion, 1909, s.53-54; SirEdwin Pears, Fart)' Years in Co11sta miıwple, 1916, s.287. 4 Halil Menteşe, "Eski Meclisi Mebusun Reisi Halil Menteşe'nin Hatıraları", Cum­ huriyet, 17Ekim 1946; İsmail Hanıi Danişıııend, izahlı Osmanlı Tarilıi Kronolojisi, c. iV, 2. basım, 1961, s. 361; A. Sarrov. La Jewıe Tıırquie et la revolııtion, s.16- 17; E. E. Ranısaırr, Tlıe Yoımg Tıırks: Prelııde ıo tlıe Rewılııtio11 ofl908. 1957, s. 132- 133.



16



Nazım Bey'i öldürme girişimi, İngiltere Kralı VII. Edward ile Rus Çarı II. Nicholas'ın



Reval'de



buluştukları güne rastlamıştı. Bu



görüşme, İngiliz-Rus ilişkilerini gözden geçirmek amacıyla yapılıyor



ve bu arada, Makedonya'daki kargaşalığa bir son vermek için iki ülkenin birlikte kapsamlı bir ıshalat hareketine girişmesine karar ve­ riliyordu. Ancak, belirli bir ıslahat programı hazırlanmış değildi.5 Os­ manlı İmrapatorluğu'nda, bu görüşme, Makedonya konusunda İngiliz­ Rus işbirliğinin ve müdahalesinin başlangıcı olarak yorumlandı. He­ yecanlı ve tedirgin bir hava esmeye başlamıştı; Temmuz isyanını başlatan Niyazi Bey'in, Reva! görüşmelerinden sonra üç gece gözüne



uyku girmediği söylenir.6 Şu halde, Reva! görüşmelerini, hükümeti devirmeyi ve Büyük Devletler'den önce davranıp Makedonya'da bir ıslahat hareketine girişmeyi· gerekli kılan nedenlerden biri olarak gösterebiliriz. Bu olay, Abdülhamit'in gittikçe artan baskısına zaten karşı olan meşrutiyet taraftarlarını, bir an önce harekete geçmeye zorluyordu. Avrupa'da ise, Reva! görüşmeleri, devrimi başlatan olay olarak yo­ rumlandı. Bunun nedeni, Avrupa'da, hatta Makedonya'da, çok az kim­ senin İmparatorluk içindeki gizli cemiyetlerin faaliyetlerinden haberi olmasıydı. Çoğunluk, isyanlarla Reva! görüşmelerinin tarihlerinin çok yakın olmasından ve birincinin ikinciyi izlemesinden, görüşmelerin is­ yanlara yol açtığı sonucunu çıkarmıştı.7 Oysa, neredeyse "tarihsel bir gerçek"



niteliğini



kazanan



bu



yorum,



isyanların



biricik



nedenini



açıklamaktan çok uzaktı. Olayların gelişimini yakından izleyen Ma­ kedonya Mali Komisyonu Fransız Delegesi M. Steeg şöyle yazıyordu:



5 Britislı docwnenıs of tlıe origiııs of t/ıe war, 1898-1914, hazırlayanlar: C.P. Gooch ve H.W.V. Teınperley, c.V, 1928, s.232-246. Aynca bkz. Tize Cambridge lıistory ofBri­ tislı foreign p olicy, 1789-1 919, liazırlayanlar: A.W. Ward ve C.P. Gooch, c.III, 1923, . s.399-401. · 6 Knight, Tıırkey, s.153; Ward ve Gooch, aynı eser, c.!11, 1923, s.400; Wolt des lslams, c.VI, 1961, s.265-266; Danişmend, Kronoloji, c.IV, s.360. 7 Yukarıdaki eserler. Ayrıca bkz. Goschen'den Grey'e, Viyana, 22 Temmuz 1908 ve gizli 94 sayılı yazı (İng. Dışişleri Bakanlığı kayıt no. 371/544/2602 1 ) ve özellikle ilişikte olan Avusturya ve Alman basınından kupürler. İngiliz Dışişleri Yıllık Rapo­ rundan alınmıştır.



17



"Islahat sorununun ikinci derecede önem taşıd ığı, hareketi n her şeyden önce Abdülhamit rej imine. bir başka deyimle, mut­ l akiyete ve Saray'daki yozlaşmaya karşı olduğu kanıs ınday ı m. Makedonya'da ıshalat yapılmasının, Cemiyet üyelerini en fazla ilgilendiren sorun olmadığı kesi ndir." 8 Aynı nedenle. Avrupalılar, meşrutiyet hareketi nin Avrupa'da sür­ günde olan, dolayısıyla yakından tanıdıkları Osmanlı tarafından yö­ netildiğini sanmaktaydılar. Oysa, bu kanıda en küçük bir gerçek payı bile yoktur. 9 Reval'in ıslahat taraftarları üzerindeki J?Sikoloj ik etkisi yadsınamaz. Ancak, isyanları başlatan nedenleri bambaşka yerlerde aramak gerekir. 1 1 Haziran'da Selanik'te yaralanan Niizım Bey, İstanbul'a dönerek, edindiği bilgileri Saray'a iletmişti. Padişah, Nazım'ın raporunu din­ ledikten sonra, başka bir heyetin, sözde Üçüncü Ordu'nun teçhizat de­ polarını teftiş etmek, aslında ise gizli cemiyetler konusunda daha fazla bilgi edinmek amacıyla Selanik'e gönderilmesini emretti.10 Mahir Paşa'nın başkanlığındaki heyetin Selanik'e ayak basmasıyla olayların akışı daha da hızlandı. Üçüncü Ordu Başkumandanı Esat Paşa ile Kur­ may B aşkam Ali Rıza Paşa İstanbul'a çağrıldılar. Bu iki paşanın, Üçüncü Ordu'daki hoşnutsuzluğun baş sorumluları olduklarını düşünen Saray, onların yerine, daha sıkı disiplin kuralları uygulayacak, Saray'a sadık kumandanlar atamayı, böylelikle askerler arasındaki hareketi en­ gellemeyi tasarlaınıştı. 1 1 Esat Paşa'nın yerine getirilen İbrahim Paşa, öteden beri gerici olarak tanınırdı. Oysa, Üçüncü Ordu Kumandanı ol­ duktan sonra, liberal eğilimli olarak bilinen Makedonya Umumi Müfettişi 8 M. Steeg'dcn M. George Louis'ye, Üsküp, 30 Temmuz 1908 tarihli yazı. Fransız Dışişleri Bakanlığı, Docııments Diplomatiques Français, JR17-1914, 1 950-1956, Seri il. c.Xl, no. 4 1 9 , s.719-722. Aynca bkz. İtalyan Jandarma Kumandanı General eli Ro­ bilant'ın İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Asayiş Üzeıine Rapoıu, Barclay'