Azerbaycan Türkçesi Deyimler Sözlüğü [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

1



Bu eserimi, vatanımıza, milletimize ve devletimize hayırlı bir evlat olması düeği ile sevgili torunum Aybek Yıldırım A L T A Y L I ' y a bağışlıyorum.



Baskı : Prestij Matbaası -- Ankara - 2005 Tel : (0312) 394 29 76



Kısaltmalar



al.



:



alay ifadesi.



arg.



:



argo söz.



ço.



:



çocuk dilinde.



din.



:



dinı terim.



es.



:



eski dilde.



et.



:



etnografya ile ilgili.



hk.



:



hııkuki terim.



k.



:



kaba söz.



kin.



:



kinaye. klasik terim.



kl. kn.



:



mt.



konuşma dili. matematikle ilgili terim. f



Ş-



:



şaka ifadest.



şa.



:



şairane ifade.



r



İçindekiler



Önsöz Deyimler Sözlüğünün Orijinal Öraeği •* Maraqlı Bir Əsər Deyimler Sözlük Kaynakça



Önsöz Dil tarihi, insanlık tarihi ile birlikte başlämıştır. Türk milleti, beşeriyetin en eski. milletlerintlen biri olduğundan dolayı konuştuğumuz Türkçe de dil tarihinin en başından beri kullanıla gelen önemli dillerinden biridir. Dilimizle iigili ilmi çalışmaların çağdaş anlamda 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut'la başladığı belirtilmektedir; ancak bu çahşmalarm ve tartışmaların yoğunluk kazandığı devir ise 19. yüzyıhn ikinci yarısı olmuştur diyebiliriz. Bu dönemde batıda okuyup ülkeye dönen aydmlann getirdikleri batı zihniyeti dilde de kendini göstermiştir. İslam dininin kabulünden sonra özellikle 10. ve 11. yüzyılda Arap ve Fars kültürleri iie yakın temas kuran dilimiz kendine Özgü kimlik oluşturmuş ve bunu diğer halklara da kabul ettirip, benımsetmiştir. Bu kimliğin oluşturulmasmda Osmanlı Devleti'nin kudretli imparatorluk häkimiyetı baş rol oynamıştır. Ancak 16. yüzyılm son çeyreğinde başlayan duraklama ve peşice gelen gerileme devri, devleti zaafä uğratmış ve özellıkle de 18. yüzyılda devleti bu durumdan kurtarma çarelerinin batıda aranması ağırhk kazanmaya başlamıştır. Batının ekonomik ve askeri yönden Osmanh devletinden ileride olması, Türkler arasında batıhlaşma özentisini kamçılamış ve tabiı olarak bu durum, batıh anlamda davranış biçimlerine yönelmeyi körüklemiştir. Batıh gibi giyinme ve davranış biçimleri sosyal hayata gimıiş ve batı dilleri de, özellikle Fransızca kültürel sahada kendini daha çok hissettirmeye başlamıştır. Sosyal hayatta görülen değişim dile de sirayet etmiş, 19. yüzyılm ikinci yarısı dilde batıhlaşmanm gemi azıya aldığı zaman dilimi olmuştur. Osnıanlı Devletinin enkazı üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti tamamen batıya yönelik metotlarla işe başlamış, aşın Türkçeciliğe doğru gidilmiş, ancak bunun son derece hatah olduğu anlaşılm^ş ve bu yoldan dönülmüştür. Aşırı Türkçecilikten vazgeçen Cumhuriyet Türkiyesi, Türk dünyası eksenli bir politika ile dilinıize yeni bir yön vermiştir. Atatürk zamanmda kurulan Türk D i l Kurumu, Türkiye merkezh, Türk dünyasmı kucaklayan ancak batıh metoüarla ve batıyı da unutmayan bir politika ile dile yaklaşmıştır. Atatürk'ten sonra ise büyük bir çoğrafyaya yayılan milletimizin Türkiye dışmda yaşayan halkları nedense gömıezden gelinmiş, yön tamamen batıya çevrilmiş, yüzyılların birikimi uydurukçaya kurban verilmiş, "millı marş"a "ulusal düttürü", "yemekhane"ye "otlangaç" diyecek kadar kendinden kopuk ve özüne yabancı bir yola sapılmıştır.



5



Dış Türkler konusundaki eğilimler, bu könudaki çahşmalar, önyargılı ve tamamen siyasi amaçlı kabj.il edilmiş, bunlara polilik fair siına bürühdürülerek "Turancıhk (?!)"la eşdeğer tutulmuş ve damgalanmış, mahkum edilmiştir. Miiletimizin malı olmuş keliıneler Arapça ve Farsça kökenlidir diye bir kenara fırlatıliTUş, yerlerine yeni uydurukça kelimeler bulunmuştur. Bu durum da ne yazık ki, diğer Türk halkları ile Türkiye arasıüdaki iletişinıi menfi yönde etkilemiştir. Türkiye dışmdaki kardeşlerimizin dilinde yaşayan ve tamamen kendi malımız olmuş kelimeler ve deyimlere sırt çevrilmiş, yeni nesiller böylesi bir ortamda yetiştirilmiş, dolayısıyla da diğer haklanmızla aramızda biiyük bir kopukluk meydana gelmiştir. Bunun sıkmtılannı Sovyetler



Birliği'nin



dağılmasından sonra daha iyi anladık ve anlamaya da devam etmelcteyiz. Güzel Türkçemizin Türkiye dışında yaşayan kardeşlerimizin dilindeki kelirne ve deyimlerle daha da zenginleşeceği



ve dünya dilleri arasında kgndine läyık yeri



tutacağına



inanmaktayım. Bu inançla da ömrümün en güzel ve verimli yıllarını dilimiz için seve seve harcadım ve harcamaya da devam edeceğim. Deyimler dilimizin, beşeri ilişkilerimizin, yaratıhşımızlä



ilgili



anlayışımızın,



sosyolojik hafızamızın, inançlarımızın ve devlet feisefemizin, kısacası kültürümüzün. yüzyıllar içinde kalıplaşmış anahtarlarıdır. Bü sebeple deyimlerimize kahplaşmış özlü ifädeler gözüyle bakamayız. Tann tarafından ilahi adaleti yer yüzünde sağlamak gayesiyle yaratılan ve böylesi yüce bir misyonla görevlendirilen Türk Milletihin cihan tarihine hediye ettiği Ulu Önderimiz Atatürk'ün henüz 1933 yıhnda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Dış Türklerle ilgili olarak söylediği; "Bugün Sovyetler Birliği döstumuzdur, komşumuzdur, müttefıkimizdir.



Bu



dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarm ne ölaeağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabih'rler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir... Bizinı bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalmz o günü susup beklemek değildir, hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Dil bir köprüdür... İhanç bir köpmdür... Tarih bir köprüdür... Köklerimize inmeli ve olaylann böldüğü tarihimizin içinde



bütiinleşmeliyız.



Onlann bize yaklaşmasmı bekleyemeyiz. Bizim onlära yaklaşmamız gereklidir..." 6



şeklındeki sözlerini, hiçbir zaman unutmadan ve her ne pahasına olursa olsun, sorumluluğunu taşımak ve icra etmek için mukaddes bir görev telakki ederek harfıyen uymaya çalıştım. Milli benliğimizi şekillendiren, ona ruh veren ve nesilden nesle devam ettiren milli kültürümüzdiir. Onu geliştirip, gelecek nesillere miras bırakmada kullandığımız vasıta ise dilimizdir. "Şahadetleri dinin temeli olan ezanlarımızm" minarelerimizde ebed müddet devam etmesi, yüce devletimizin bekası ile käim olur. Devletimizin devamı, milli şuurumuzun idrak edilmesi ve onun vücut bulması, millı kültürümüze, en başta da dilimize verilen önemle ilgilidir. Ulu önderimizin " M i l l i şuurdan yoksun milletler başka milletlerin şikarıdır." sözünü söylerken, bizlere de milli benliğimizi bulma ve onu gelecek nesillere daha güçlü bif şekilde bırakma idealini hedef göstermiştir. Bir anlamda dilimize sahip çıkmak, devletimize sahip çılcmakla eş değerdedir. "Ağzımızda anamızın sütü olan" dilimiz ise Doğu Türkistan'dan Adriyatik sahillerine kadar uzanan engin bir coğrafyada häkimdir. Her bir Türk kolunun konuştuğu dil ise Tannnm ilahi güzelliğinden birer demet sunduğu nadide inciler gibidir ve her birinin kendine has lezzeti, zarafeti vardır. Azerbaycan Türkçesi de Doğu ve Bätı Türklüğünün kavşak noktasmda bulunmanın üstünlüğü ile kendine has estetiğe, inceliğe, musikiye ve zenginliğe maliktir. 1985 yıhndan başlayarak 8 yıl arahksız ve her gün ortalama altı saat çahşıp 1994 yıhnda iki ciltlik "Azerbaycan Türkçesi Sözliiğü"nü hazırlayarak yayımlamayı başardım; ancak



aym



tempodaki



çahşmalarımı



devam



ettirdim.



Azerbaycan



Türkçesi



Ansiklopedisi üzerinde 22 yıldır çälışmaktayım ve yakın bir zamanda da bitirmeyi plänlamaktayım, 1988 yılından beri Kuzey Azerbaycan'la çokyakın temastayım. 1974 yılmdan beri de Güney Azerbaycan'la irtibat halindeyim. Her iki taraftäki literatürü, ulaşabildiğim kadanyla yakındän takip etmekteyim. 1985 yıhndan beri her iki yörenin insanlarmdan ve doğup büyüdüğüm, Oğuz yurdu Iğdır bölgesinden derlediğim sözleri ve deyimleri topladım. Şimdiye kadar taradığım eserlerden ve ilişki kurduğum insanlardan 27 000'den fazla deyim töpladım; ancak hem kanşıkhğa meydan vermemek ve kullanıcılara kolaylık sağlamak hem de kitabm hacmini fazlä büyütmemek için varyant deyimleri tek bir deyimde topladım ve bundan dolayı ralcam 22 807 'ye indi. Her deyimin Türkiye Türkçesi'ndeki karşıhğını ulaşabildiğim kadarıyla vermeye çahştım, ancak tamanıını veremedim; çünkü Türkiye Türkçesi'ndeki deyimleri ihtiva eden eserlerdeki rakam, 7



benim eserimdekilerin yansma bile uläşamamaktadır, takdiri



sevgili



okuyuculara



bırakmaktayım. Bulduğum deyimlerin bäğımsız bir kitap hälinde yayımlanmasınm lcültürümüze az da olsa bir katkı sağlayacağmm inancınt taşırnalctayım. Deyimler sözlüğünü Azerbaycan'da kullanılan Latin alfabesinin harf sırasına göre dizdim. Onlan bölümlere ayırarak kendi içlerinde tasnif etmeyi; her deyimi, kitabın hacmini son derece büyütür lcaygısıyla bir örnekle göstermeyi uygun görmedim. Alfabetik sıranm, istenen deyime çok çabuk ve kolayca ulaşmada yardımcı olacağı kanaatini taşımalctayım. Eseri hazırlarken bazı konulara özellikle dikkat ettim. Türk Dil Kurumu'nun sözlükçülükte uyguladığı lcurala uydum ve cümle başlannda büyük harf kullanmadım. Azerbaycan Türkçesinde



özel isimlerin



baş harfieri



cümle içinde küçük



harfle



yazılmalctadır ve ekleri de apostrofla ayrılmamaktadır. Bu durum, Türkiyeli okuyucular için bazen kanşıkhğa meydan vermektedir. Cümle içinde yazılan kehmenin özel isim mi. yoksa ifade edilen herhangi bir söz mü olduğu anlaşılmamaktadır. Buna engel olmak için Türkiye Türkçesindeki yazım lcurallarını uyguladım, özel isimlerin baş harfini büyük yazdım, eklerini de apostrofla ayırdım; doğrusunun da bu olduğuna inanmaktayım. Başka bir konu Azerbaycan Türkçesinde kullanılan zaman elcleridir. Bunlara dikkat edilmezse bazı yanhş anlaşılmalar meydana gelebilir. Azerbayçan Türkçesinde şimdikı zaman eklerini (-ır, -ir, -ur, -ür) alan bazı kelimeler Türlciye Türkçesinde emir kipı şelchnde aigılanabilir, buna dikkat edilmelidir. Ömelc ölarak Azerbaycan Türkçesinde "batmak" fiili "-ır" ekini alarak "batır" şekline gelmiştir. Bunun Türkiye Türkçesindeki karşılığı "batıyor"dur; "yatmak" fiilinin şimdiki zamanı "yatır" şeklindedir ki, Tiirkiye Türkçesine göre "yatıyor" şelclinde algıianmahdır. Buna dikkat edilmezse Türlcıye Türlcçesindeki gibi algılamrsa "batır", "yatır" emir kipi anlamını kazanır ki, bu da yanhş anlaşılmalara sebep olabilir. Azerbaycan Türlcçesinde gelecek zaman ekleri (-ar. -er), zarf fiil ekleri (-ıb, -ib, -ub, -tib), yükleme häli ekleri (-ın, -ni, -nu, -nü), bildirme ekleri (-dı, di, -du,



-dü)'dür



çətindi=zordur).



ki, daha çok konuşma Bunlardan



başka



bazen



dilinde kullanıhr soru



(dumandı=dumandır,



cümlelerinde



soru



eki



de



kullanılmayabiliyor. Örnek olarak "Bilirsən, a dərdin alım gedirəm hara?= Yavrucuğum. nereye gittiğimi biliyor musun? Bu kurallara dilckat edihnesinin gereğini vurgıılamak ıstiyorum.



8



Bir başka konu ise bizde de olaıı; ancak başka bir işaretle gösterilmeyen seslerdir (kapalı "e", arka damak "g'^si, hınltılı "h"). Türkiye Türkçesinde bu sesler "kapah, açık "e" (e) işaretiyle, Ön damak "g"si ile arka damak "g"si (g) işaretiyle, normal ve hırılüh "h" sesleri de (h) işaretiyle karşılanmaktadır. Azerbaycan Türkçesi'nde bu sesler kendi özel



işaretleriyle



karşılanmaktadır



(Əkin=Ekin;



Elçi=Elçi;



Göytürk=Göktürk;



Qorqud=Korkut; Xətir=Hatır). Hazırladığını bu eserde hataların ve noksanlarm olması tabiidir. En sağlam ve şaşnıaz sarraf ise bunu kullanacak olanlar, yani okuyuculardır. Okuyuculann acımasız eleştirılerini beklemekte ve onu özellikle istirham etmekteyim; çünkü bu tenkitler daha büyük ve kusursuz



eserlerin oluşturulmasına



yardımcı



olacaklar,



bana da yön



vereceklerdir. Tenkitlerinden dolayı sevgili okuyuculara şimdiden sonsuz saygı ve şükranlarımı sunuyorum. Bu eseri hazırlarken benden yardımlannı esirgemeyen eşi bulunmaz dostum A l i ŞamiL saygıdeğer öğrencisi Ofelya Yunuslu, manevi kızı Vüsale Ferhatlı, Prof. Dr. İsmail Ömeroğlu, Arif Rahimoğlu, A r i f Keskin, Babek Cavanşir, sevgili dostum Habil Topaloğlu, Nilgün Aytaç hanıma ve mesai arkadaşım Onur Özkan'a kalbi teşekkürlerimi sunarım. Şüphesiz k i , çahşmalarım esnasmda mecburen en büyük yalmzlığı ve acıyı yaşattığım sevgili eşim Fatma Altayh'nm manevi desteğini unutmam mümkün değildir. Benim gibi birine sabır ve metanetle tahammül ettiği ve bu eserin ortaya çıkmasına yardımcı olduğu için milli kültürümüz adına şonsuz teşekkürlerimi sunarım.. Saygılarımla. İnternet adresim: a]tayli_«@yaboo.com 17. 10.2005



-



Gölbaşı-Ankara



9



Deyinıler Sözlüğünün Orijinal Örneği Pröf. Dr. Kamit Veli NERİMANOĞLU



Araştırmacı yazar Seyfettin Altaylı'nın sözlük deneyimi 1994 yılmda Ankara'da yayımlanan "Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü" adh eserde başarıyla yansıtılmıştır. Bu sözlükte kelimelerle birlikte deyimler de verilmiştir. Fakat Seyfettin Altaylı'mn sık sık bulunduğu Kuzey Azerbaycan ve yazılı literatürünü yakından takip ettiği Güııey Azerbaycan'dan topladığı halk edebiyatı örneklerinde büyük bir zenginliğe nıalik deyimler hazinesi araştırmacı yazarı kendine cezb etmiştir. Son on yıldan fazla bir zamanda toplanan ve eskilere eklenen deyimlerin sayısı yirmi bin civarındadir. Zengin edebi serveti ve tarihi ile değişik üsluplara malik Azerbaycan Türkçesinin deyimler hazinesi kuşkusuz k i , 20 000'den çok daha läzladır. är



Güney Azerbaycan'dan toplanmış deyimler, Azerbaycan'm Kuzey'dekilerden daha fazla dikkat çekmektedir. Aha dilinde eğitimi olmayan, "Varlık" dergisini saymazsak, çok zayıf bir medyaya malik olan Güney Azerbaycan'da uyuyan Türkçe yalnızca Azerbaycan Türkçesi için değil, genel anlamda Türkçe için çok önemlidir. Deyimler, bir dilin varhğı, estetik ve edebi yönü dolayısıyla özel bir önem taşımaktadır. Deyimlerin oluşması, yapısı ve kullanıhnasi ayn bir konudur. En az iki kelimeden ibaret olan ve belirli bir anlamı ifade eden söz ile eş anlamlı bir fonksiyonu yüklenmelctedirler. Tarih boyunca meydana gelmiş ve böylesi bir süreç geçirmiş Türk deyimlerinin ilk ömeklerine Orhun-Yenisey abidelerinin dilinde, Kaşgarlı Mahmut'un Divan-ı Eügat-it Türk'ünde, Balasagun'lu Yusuf Has Hacib'in "Kutadgu Bilik" adlı eserinde, Dede Korkut Kitabı'nda, Manas, Nesimi, Yunus Emre, Fuzuli, Köroğlu, Alpamış, Mahtum Kuiu ve Abay'm dilinde vs. rasthyoruz. Deyimi olmayan, veya deyimi az olan bir dil yavan. güzellikten yoksun bir dil sayılabilir. Azerbaycan Türkçesi'nin kendine has deyim hazinesini edebi ve edebi olmayan deyimler olarak ikiye ayırmak mümkündür. Edebi deyimler edebiyatın dilinde kulianılmış deyimlerdir. Yazıh ve sözlü edebiyatı içine alan bu deyimler belgelennıiş, dil deneyimleri kanıtlanmıştır. Konuşma dilinde ve yazıya aktarılmamış folklor dilindeki (halk edebiyalı) nıevcut deyimler ise edebi olmayan deyimlerdir. 10



Deyimleri granıer ve biçim yöriünde kafakterlerine ayırmak mümkündür. Dil biliminin ilgili sahasmda (frazoloji) incelenen deyimler fiil ve isim grubu olarak tasnif edilir. Deyimler, yapılan ve işlevleri itibarı ile zengin özelliklere sahiptirler. S. Altayh Azerbaycan Türkçesi'nin deyimlerini alfabetik sıra ile sıralamış ve ömek vermeksizin onların anlamını (semantik) açıklamıştır. Bizce sözlükte, deyimlerin ve kelimelerin örneklerle verihnesi zaruridir. Lakin örnek verilmesi mecburi değilse verilmeyebilir de. Dünya leksikoloji deneyiminde her iki yol da mevcuttur ve onlan karşılaştırmaya ihtiyaç duyulmamaktadır. S. Altayh, Azerbaycan Türkçesi deyimlerinin her türünü yazıya almakla aikış, kargış, tekerleme, ibare olmakla haik edebiyatında obje olan kahplaşmış (ye kısmen kahplaşmış) kelime gruplanm kayda geçirerek anlamlannı vermiştir. Deyimlerin verilen anlamlarını yüzde yüz kabullenmek imkansızdır; fakat bu açıklamaların genel kısmı yeterli sayılabilir. Basit ve anlaşılır bir dil ile verilen anläm değerlendinrıeleri dakikliği , özlülüğü ile de seçilmektedir. Deyim kümelerinin tespiti yeterlidir. Araştırmacı yazann etik bakımdan kusurlu bilinen ve özellikle geniş bir dairede kullanılmayan deyim örneklerini de toplaması ve söziüğe dahil etmesi medeni cesaret olmakla birlikte bilim cesareti ve tabuları bilim bakimından yıkmak deneyimidir. İnanıyoruz ki, etnografya ve etnoloji, psikoloji ve tarih uzmanları için de bu deyimler yeni araştırmalara ışık tutacaktır. Deyimlerin toplanması, seçilmesi kadar da onlann verilme sistemi ve anlambilgisi de yeterli kadar zor bir problemdir. Bizce Seyfettin Altaylı bu problemi genelde halledebilmiştir. Farkh yorurrflar da olabilir. Deyimlerle ilgili tartışmaların olması da muhakkaktır. Önemli olan ise araşurmacı yazar Seyfettin Altaylı şimdiye kadar yapılmamış veya bu kapşamda rastlanmamış zor bir işi başarmış ve bu eseri ile yalnız Azerbaycanşinashğı değil tüm Türkolojik sahayı zengihleştirmiştir. Biz, araştrrmacı yazan kalben tebrik ediyor, yapılmış bu çok mühim işiu devamını bekliyoruz. 22. 12. 2002 Ankara



11



MARAQLIBtRƏSƏR Əli Şamil Türklər dünyanm üç qitəsmdə dövlətlər qurmuşlär. Demək, onlär Avrasiya'da, Afrika'mn



quzeyində



yaşayan



mədəniyyətlərinə təsir göstərmiş,



onlarla



xalqı



idärə



etmiş,



yönətmiş,



onlärm



eləcə də onlardan genişqəlbliliklə yararlanmışlar.



Amerika qitəsində yaşayan Qızıldərili, Maya,.Sin, Kecna vs. qəbilələrin dillərində küllü miqdarda Türk sözləri mövcuddur. Araşdın-naçıların gəldiyi nəticəyə görə həmin dillərin nəinki lüğət tərkibində, həm də morfoloji və sintaktik quruluşunda Türk dilinin qramatik quruluşu açıq-aydm öz təsirini göstərir. Olduqca böyük tarixi olan və geniş əraziyə səpələnmiş bir xalqm dili, mədəniyyəti, tarixi, ədəbiyyatı layiqincə öyrənilməmişdir desək yəqin yanhşhğa yol vermiş olmanq. Türk dilçilik elminin banisi Käşqarlı Mäh'mud saydır. Həqiqətən də onun Divani Liiğət-it Türk əsəri sadəcə ikidilli bir lüğət olmayıbdır. Orada, yalnız dilçiliyimizə. folklorumuza, ədəbiyyatımıza, tariximizə, coğrafiyamıza dair də zəngin material vardır. Bərqama'h Kadri'nin 1530. ildə yazdığı qramatika kitabı da dilçilik elmimizin böyük nailiyyətidir. Bütün sonlarmdadək



bu uğurlarla yänaşı onu da etiraf etməliyik ki, 19. yüzilliyin



yazılan



Türk



qramatikalan



Ərəb



dilçilik



elminin



təsiri



altında



formalaşmağa başlamışdır. Dilçilikdə qədim Hind, klassik Yunan və Roma, eləcə də Ərəb dilçilik məktəbləri olmasma baxmayaraq bu elmin sürətli inkişafma X I X . yüzildə rast gəlirik. Elmi-texniki sahədə iləri çıxan Avropahlar keçmişin təcrübəsindən məharətlə



yararlanaraq özlərini



dünyanm apancı xalqlarma çevirdilər vo qüdrətli dövlətlər qurdular. Texniki tərəqqi də dünyanın ən inkişaf etmiş və mədini xalqlanmn 100 ilə görəbilmədiyi işi, Avropalann 510 ildə reallaşdırmasma şərait yaratdı. Türklər də Avropa xalqmm inkişafmm sürəti ilə ayaqlaşmaq üçiin onlann yaxşı-pis hər nəyi varsa çox sahədə təkrarlamağa başladı. Mexaniki təkrarlama bəzi salıələrə xeyir verməklə yanaşı bəzi sahələrdə fəsatlar törətdi. Qafqaz'ı işğal edən Rusların təsiri altındä Azərbäycan'da da elmi-texniki sahədə Avropahlaşma meyli sürətləndi. Bu, özünü



dilçilik elmi sahəsində də qabarıqhğı ilə



göstərir. 8 milyona yaxm əhalisi olan Azərbaycan Cümhuriyyəti'ndə dilçiliklə məşğul olan 100'dən artıq araşdırmaçı var. Dilçiliyin miixtəlif sahələrinə dair onlarla kitab, yiizlərlə məqalə çap olunub.



12



tlk baxışda bu sahədə sürətlj bir irəlləyiş nəzəro çarpır. Yaxmdan tanış olduqda iso böyük boşluqlarm, öyrənilməmiş



sahələrin və problemlərin



mövcudluğu üzə çıxır.



Fonetika, morfologiya, leksika, xüsusən leksikologiya sahəsində mühüm işlər görən Ərəb dilçiliyi (VII-XII yüzillər) çoxcildli lüğətlər tərtib edərək, "qıhnc" sözünün 500, "şir" sözünün 500, "dəvə" sözünün



isə 1000 sinonimini müəyyənləşdirmişdir'. Bunu da



dillərinm zənginliyi kimi təqdim edir və onunla qürur duyurlar. Çox əəssüf ki, bizlərdə belə sanbalh iş görülmədiyi bir yana, görmək istəyənlərə də az qala həqarətlə baxırlar. Bugün dilimizdə işlədilən "yaxşı" və "iyi" vəya "dayanacaq", "duraq" vs. sözləri eyni dilin sinonimi kimi deyil, ayrı-ayn dillərin sözləri kimi təqdim etməyə çahşanlar daha çoxdur. Belə bir şəraitdə peşəsi qəzetçilik olan, fıloloji və tarix təhsili alan, uzun illər "Türkiyə'nin



Səsi



Radiosu"nun Azərbaycan Türkcəsi



yayınlannın rəhbəri işləyən



Səyfəddin Altayh, Füzuli demişkən "yaxşı adını yaman edib", çətin işi asana çevirmək üçün



meydana atılıb. Dilçi araşdırıcılann görməli olduğu işi görməyə başlayıb. 8 il



aramsız işləyərək iki cilddə Azərbaycan Türkcəsində işlədilən söz və



sözbirləşmələrini



əhatə edən "Azərbaycan Türkcəsi Sözlüğü"nü tamamlayaraq M i l l i Əğitim Bakanhğı'na təqdim edib və əsəri 20 000 tirajla çap etdirib. Çox qısa bir müddətdə satılıb qurtaran kitabın



üzərində



yenidən



işə



girişən



yazar,



çoxcildlik



Azərbaycan



Türkcəsi



Ensiklopediyası'nı çapa hazırlayır. Belə nəhəng bir iş üzərində çähşa-çahşa Azərbaycan Türkcəsində işlədilən deyimlərin sözlüyünü



hazirlayıb oxuçuların mühakiməsinə verməyi



qərara alıb. Bu iş, dilçiliyimiz sahəsində atılan ilk addım deyil. Tanınmış dilçi, alim, Azərbaycan'da son 50 ildə ?ap ölunan lüğətlərin müəlliflərindən olan Prof. Ə. Ə Orucov Bakı'da 1976. ildə "Azərbaycanca Rusça Frazeologiya Lüğəti"ni çap etdirib. Cəmi 5500 sözü əhatə edən lüğətə yazdığı ön sözdə deyilir: "Belə bir lüğətin yaranması fıkri hələ 50. illərdə doğmuşdu. Lakin o zaman bunu həyata keçirmək üçün heç bir maddi və metodoloji baza yox idi. Maddi bäza dedikdə, ilk əvvəl lüğətin "skletini" təşkil edən kartoteka riəzərdə tutulur k i , bunsuz ciddi mənada ümumiyyətlə heçbir lüğət yaradılabilməz. Bu kartotekam yaratmaq üçün



birinci növbədə



dildə işlənən frazeoloji materialın özünü tapmaq və sistemə salmaq lazım idi. Müəllif belə 2



bir şəraitdə işə başlamalı olmuşdu" .



1 2



Seyidov, Y, Azərbayçan dilinin şöz birləşmələjri. ,Qmçpv, Ə.Ə, Azərbaycanca Ruşca Frazeologiya Lüğəti, Əlnı nəşriyyatı, s. 5, Bakı, 1976 13



Onu da xatırladaq ki, şərait olmadığmdan şikayətlərtən Prof. Ə. Ə. Orucov uzun ınüddət Azərbaycan Elmlər Akademiyası Nəsimi Adma Dilçilik İrıstitutu'nun lüğətçilik şöbəsinin müdiri və başqa rəhbər vəzifələrdə çahşmışdı. Yəni, yardımçıları sırasmda dilçi alimlər, labarantlar, aspirantlar, tələbələr olmuşdu. Böyük bir elmi heyətin köməyindən yararlanan



Prof. Ə. Ə. Onıcov yazır: "Yazılı mənbələrdən,



bədii ədəbiyyatdan,



lüğətlərdən, publisistik, xüsusən yumoristik yazılardan vs. frazeoloji ifadələri seçib götürmək



asan olduğu halda canlı dildə işlənən ifadələri ( əlbəttə müəllifm özünün



bildikləri istisna olmaqla) toplamaq olduqca çətindir. Odur ki, bunlan toplanıaq üçün başqa bir yol da qahrdı ki, o da harada olur-olsun (ınəclisdə, nəqliyyatda, radio və televiziya verilişlərində vs.) söhbət zamanı eşitdiyimiz ifadələri dərhal cib dəftərçəsinə qeyd etməkdən ibarət idi. Demək lazımdır ki, lüğətə daxil olmuş canlı dil materiallannın (frazeologizmlərin) mühüm



bir hissəsi məhz bu yolla toplanmışdır. Bu isə qeyri3



müntəzəm, epizodik xarakter daşıdığı üçün təbii ki, uzun illər tələb etmişdir" . Səyfəddin Altayh isə yalnız Azərbaycan Cümhuriyyəti'ndə, Türkiyə'nin İğdir-fCars bölgəsində



işlənən



Frazeoloji



ifadələri



toplamaqla



kifayətlənməmiş



İran



İslam



Cümhuriyyəti'nin Qərbi Azərbaycan, Şərqi Azərbaycan,' Zəncan, Həmədan və digər bölgələrindən də materiallar toplayaraq kitabına daxil etmişdir. Oxucu sual verəbilər: Frazeoloji ifadələrin toplanması belə bir zəhmətə dəyər mi? Bu, dilçiliyimizə,



ədəbiyyatınnza



nə verəcək?



Bu suala tanmmış şair Bəxtiyar



Vahabzadə'nin aşağıdakı fikri cavab olabilər: "Bir dildə ideomlann çoxluğu o dili yaradan xalqm qədimliyinə, məişətinin zənginliyinə və xüsusən də dilin əlvanlığına ən 4



yaxşı dəlildir. Hərhansı bir söz ideomatik deyimin içində məcazla verilir" . İdeomatik ifadələrin "gücü



bir də ondadır ki, bunlar tərcüməyə gəlməz. Tərcüməsi mümkün



olmayan söz və ifadələr onu yäradan xalqın ruhundan, zövqündən, düşüncə tərzindən, adət və vərdişindən, həyat və məişətindən doğmuş ifadələrdir". Belə ifadələr həmin xalqın təfəkkürünü, keçdiyi tarixi yolu, fəlsəfi baxışmı müəyyənləşdirməkdə ayrı-ayn elm sahələrinin araşdıncılan üçün açar rolunu oynayır və hansı dövrdə yarandığından xəbər verir. Termin kimi frazeoloji ifadə, frazeoloji vahid, idiomatik ifadə, qanadlı sözlər kimi işlədilən bölgünün 3



altında nələrin verilməsinin sərhəddini Azərbaycan dilçiləri dəqiq



Oıucov, Ə. Ə. agə, s.6 14



müəyyənləşdirməmişdir. Azərbaycan dilçiliyində bu məsələyə həsr olunmuş əsəıiərdə frazeoloji material, "frazeoloji birləşmələr", "frazeoloji ifadələr", "frazeoloji vahidlər", "sabit söz biıiəşmələri" adı altında işlədilmişdir. Frazeoloji vahidlər üçün xüsusiyyət



hesab edildiyindən buraya atalar sözləri



sabitlik əsas



və zərbməsəllərin hamısı (S.



Cəfərəov, Ə. Ə. Orucov, K. Əliyəv, A. Qurbanov), tək-tək sözlərin məcazi rəmzi nıənalan: dayı, tülkü (Əzəl. Dəmirçizadə),



məcazi mənada işlənən obrazlı təsviri



tərkiblər: daş qəlbli, nazik xatirə, qaranhq xəyal (R. Məhərrəmova), mürəkkəb sözlər (S. Cəfərov,



Ə.



Dəmirçizadə),



qoşa



sözlər:



səs-küy,



gözəl-göyçək,



əyri-üyrii



(M.



Məmmədov, müxtəlif tipli sabit birləşmələr: vəcdə gəlmək, ümidini kəsmək, nəzərdə 5



tutmaq, alnı açıq (H.-Bäyramov) daxil etmişdir" . S. Altaylı dilçilik elmimizin son araşdırmalarmdan istifadə edərək pərakəndəliyə son qoymuşdur. Dilimizi zənginləşdirən və şirinləşdirən ideomatik ifadələrimizə bizimlə qonşu olan, ünsiyyət yaradan xalqlann əksəriyyəti həsəd aparmış, öz dillərini zənginləşdirmək üçün



ya hərfi tərcümə vəya mənasını tərcümə etməklə öz dillərində belə ideomatik



ifadələr yatadıqlarına dair yüzlərlə nümunə göstərmək olar. Frazeoloji vahidlərin əsas hissəsi canlı danışıqda meydana çıxır və daha çox burada işlədilir. Xalq danışıq dili, frazeologizmlərin yaranma mənbəyi və yaşama şəraitidir. Buna görə də danışanm söylədiyi ifadə. söz birləşməsi, onıı söyləyənin intonasiyasına, mimikasına uyğun olaraq müxtəlif mənalarda işlədilir. Bu çoxçalarhlıq və çox mənahhq dıii zənginləşdirir. Azərbaycanlı araşdırıcılardan Mirəli Seyidov, Süleyman Əlyarlı, Musa Adilov, Kamil Vəli Nərimanoğlu, Kamal Abdulla, İsmayil Vəli, Məmmədəli Qıpçaq və başqalan deyimlərlə ilgili araşdırmalar aparnüş, tariximizə aydınhq gətirmək üçün



deyimlərdən



qaynaq kimi istifadə etmişdir. Adlarım qeyd etdiyimiz müəlliflərdən ikisinin Musa Adilov (Niyə Belə Deyirik?) və Məmmədəli Qıpçaq (Söz Aləminə Səyahət) deyimlərə həsr etdikləri kitablan nəşr edilmişdir. Son zamanlar deyimlərin mifoloji yöndən



araşdırmaqla tariximizin qaranhq



səhifələrinə işıq salmaq meyli də artmışdır. Bu yöndən Göy Başınıa Uçdu, Başından Tüstü Çıxnıaq deyimlərini incələyən Seyfəddin Altaylı'nm və İki Qoçtııı Başı Bir Qazanda Qaynamaz, Birbirini yeyirbr, Ağ Günə 4



Çıxasan, Günün Ağ Olsıın



Vahabzadə, Bəxtiyar, Dərin Qatlara İşıq (Musa Adilovun "Qanadh Sözlər" kitabma ön söz), yazıçı nəşriyyatı, s. 5, Bakı, 1988 15



deyimlərini ineələyəıı Güllü Yöloğlu'nun araşdırmaları ölduqca diqqəti çəkəridir. Hər iki araşdıncı fakt və mülahizələrlə



Türklərin



İslam'ı qəbul etməmişdən öncəki



görüşlərinə nəzər sahr və deyirrilərin şamanist, Göy Tanrıçı inamh Türklər



düriya



tərəfmdən



yaradıldığı qənaətinə gəlirlər. Frazeologiya ilə məşğul olan araşdıncılar az bir material əsasmda fikir və mülahizələrini yürüdürdiilər.



İndi onlänn əlinin altında zəngin bir qaynaq var. Bu qaynaq,



dil tarixçilərimizə, dialektoloqlanmıza, fəlsəfə tärixçilərimizə,



dinlər tarixi ilə məşğul



olanlara və eləcə də qonşu ölduğumuz xalqlarla əlaqələrimizi öyrənənlərə zəngin qaynaq mənbəidir. Qarşıda isə yazıçım daha çətin bir sınaq gözləyir. İran İslam Cümhuriyyətində yaşayan Türklərin işlətdikləri frazeoloji birləşrftələrin tamamını toplamaqla kitabın daha da təl karpuz almak, aym anda birkaç işi birden yapmaya çahşmak. ' bir əli bir başı qalmaq yalnız kalmak, yalnız başma kalmak. :



;



j



;



1



:



bir əli yağda, bir əli balda olmaq bir eli yağda bir eli balda olmak, maddı durumu iyi olmak, varhk ve bolluk içinde olmak. bir əmbiz hayli, çolc, fazla. bir əppək oldu uçdu göyə! bir şey kaybolduğu vakit, her taraf aranıp da bıılunmadığında söylenir. bir əppəyə möhtacdır ekmeğe muhtaçtır, çok falcirdir. bir ərşinlik göy səthini döşünə önlük etmək kapıyı açaralc dışarıya çıkmak. bir ətək çokça, külliyath miktarda. bir fısqırıq qopdu ki. . . bir gürültü koptu ki.... bir gözdə görmək bak. bir gözlə baxmaq. bir gözlə baxmaq aynı gözle balanalc. 1herkesi aynı gözle görmek. 2-lcendi çocuğundan ayırfhamak. bir gözü alça dərir bir gözü səbədə salır şaşı gözlüİer için kullanılan bir ifade. bir gözü çaya, bir gö?ü aya baxmaq ilcircikli davraıımak, bir gäye peşinde yürürken başka şeylere de yönelmek. bir güllə ilə iki nişan vurmaq bir taşla ilci kuş vurmak. bir həsir, bir Məmmədnəsir çolc fakir, yoksul, hiçbir şeyi olmayan kimse için söylenir. bir xəmirdən (undan) ypğrulub 1birbirinden farkı olmayan, mayası aynı olan şeyler için lcullamlır. 2-aynı karalctere, ideale, düşüneeye sahip inşanlar için lcullanıhr. bir xızan çokça, bir sürü. bir xoruza yük eləmək soyup soğana çevirmek, nesi var nesi yoksa elinden almak. bir içim su kimi çok rahat, çok kolay. bir işdə barmağı (əli) olmaq bir şeye karışmak. bir işə yapışmaq bir iş yapmak. bir.Jşin əlinde qaimaq bir işi yapmada aciz olmak, onu yapıp bitirememek. bir işin qulağmdan (quipundan) yapışmaq bir iş yapmak, bir işİe meşgul olmak. bir kalafa sümükdür çok zayıf kimse. bir kəlmə də deməmək bir kelime bile konuşmamak, hiç lconuşmamalc.



118



bir kəro də oisun kat'iyen, asla, imkänsız, hiç anlamında. hir kəsin burnu (beiə) qanamamaq 1tehlikeli bir durumdan kazasız beläsız kurtulmak, kimseye zarar gelmemek. 2hiçbir şey olmamak, tehlikeli bir durumdan vs. sağ sälim kurtulmak. bir kəsin toyuğuna daş atmamaq (kiş deməmək) kimseyi incitmemek. son derece uysal ve iyi karakterli olmak, herkesle iyi geçinmek. bir kitab (quran) söz danışmaq (demək) geniş bir şekilde izah etmek, konuyu çok geniş açıklamak. bir köniildon min könülə vurulmaq (aşiq olmaq) äşık olmak, vuruimak, çok sevmek. bir köynək ət tökmək son derece utanmak, mahcup olmak, yüzü kızarmak. bir köynək tər tökmək T-Tef içinde kälmak, çok çalışarak teıiemek. 2-çok uğraşılmadığını, çaiışılmadığım bildiren bir alay ifadesi. bir köynək yaxın oimaq başkalanna nispeten daha yakm olmak. bir köynəkdə qalmaq 1 -fakirieşmek, fakir olmak. 2-soyuhnak, nesi varsa elinden almmak. 3-soyunmak, çıplak lcalmak. bir köynəkdə qoymaq soyup soğana çevirmek. bir qalaq yalan demək büyük palavra sıkmak. bir qana min qan etmək intikam almak, öcünü almak. bir qara pula dəyməz beş para efmez. bir qarm ae, bir qarın tox 1-yan aç yarı tok. 2-fakir, yöksul. bir qarın çörəyə möhtac olmaq bir lokma ekmeğe muhtaç olmak, maddi durumu iyi olmamak, yoksul olmak, fakir olmak. bir qarm ac, bir qarm tox bak. bir qarın ac, bir qarın tox, bir qäşıq qanından qorxmaq ölümden ' korkmak, korkıısundan düşmana boyun eğmek. bir qəiibdə yola gedəsi olmaq uyuşmak, 'düşünceleri ve davranışlan birbirine uymak.



bir .qəlibdə yola gedəsi olmamaq uyuşmamak, düşünceleri ve davranışları birbirine uymamak. bir qəlibə tökmək aynı biçime sökmak. bir qəpiyə dəyməz hiçbir krymeti,_ değeri yoktur anlammda, önemsiz şey için söyle-'nir. bir qərarla beliıii bir düzeni, ahengi, sürati vs. değiştirmeden muntazam bir şekilde. bir qırnıq bak. bir qırtdaq. bir qırtdaq azıcık, çok az, bir parça. bir qoyub min götürmək bire bin kazanmak, son derece kärlı çıkmak. bir qulaq bak. bir qırtdaq. bir qulağma bir kitab söz oxumaq en küçük teferruatma kadar anlatmak. bir qulağından ahb, o biri qulağından çıxartmaq (vermək) bir kulağından alıp -öbürün-den - çıkarmak, duyup - yapmamak, söylenen söze ehemmiyet vermemek, önemsememek, söylenen bir sözü, işi, teklifi yerine getirmemek, önem vermemek. bir quran söz danışmaq (muhatabm inadmı kırmak, yola getirmek için) bir konuyu bütün tafsilatıyia anlatmak, son derece geniş bilgi vennek. bir qurtunı su içməkdən də asan çok kolay. bir misqal dilini qoyııb bir batman başı ilə danışır şöylenen şeye veya sorulan bir soruya başıyla cevap verenler için kullanılır, at gibi kafasım salhyor. bir naxır bir sürü. bir narım var qırx yarım imkänı sınırlı, arzusu büyük olanların kullandığı bir ifade. bir nəfərə (nəfərinə) kimi (qədər) hepsini, baştan başa, toplum olarak. bir nəfəs bir an, bir dakika, bir saniye. bir nöqtəyə vurmaq yanılmamak, şaşırmamak, hep aynı şeyi yapmak, söylemek. bir o qalmışdı?! acayip bir teklife karşı tiksinti veya şakayla verilen cevap. bir oğlanm adını bir qıza qoymaq bir gençle kızı nişanlamak. bir olmaq birleşmek, ittifak yapmäk, anlaşmak. bir panabada dəyməz çok değersiz. bir para 1-bazı. 2-biraz, bir miktar, bäzen. bir para adamlar bazı kimseler, bazıları. 1 19



bir parça çörək kullanıiır. un



JJCŞÖ



ytyvM



çok az bulunan şey için



u ı m a q Dirış-sanıurOTiiıaK,-



bir sül'rədə (yerdə) duz çörək kəsmək (bir sofrada) tuz ekmek kesmek, do.stluk. aiPtauaşu*. cvıucrt.



bir rayVjLc3-'-ys)r'ğ i ək belirli bir. fıkre, bir şahısı çıxrnca canı çıxar çok cimridir. -ouşunceye ulaşmak; räzı olmäk, anlaşmak; bir şahıya güllə atmaq meteliğe kurşun bir rəngə çaimaq 1-bir renge yakm olmak. atnıak, hiçbir şeyi olmamak. 2-ona benzemek. bir şeir deyib qafiyəsində qalmaq başlabir saathq xəlifə çok kısa süren mevki, dığı işi yarım bırakmak. ınakam. bir şəkildən min şəklə düşmək bak. ınin bir saqqa ilə iki aşıq vurmaq bak: bir qəlibə düşmək. güllə ilə iki nişan vurmaq. bir şiilə çəkərəm daşşaqlaruı dişləmə çay bir samad biraz, bir an, bir dakika. içər "bir sille kondururum donuna edersin" bir sayaq (təhər) 1-bir çeşit, bir türlü, bir anlammda çocuklara söylenen bir tehdit, şekilde, şöyle böyle. 2-aceleyle, nasıl gel- korkutma.ifädesi. diyse öyle", özen göstermeden. 3-nasılsa. 4- bir taxtası əskik olmaq bir tahtası eksik garip, başkalanna benzemeyen. ohnak, kafadan çatlak olmak, mantıksız ış bir səhnət bir defa. yapmak. ' bif səslə keçniək xek oır oyia kabui ediK bir taya çok, çokça, bir sürü. mek. bir teldən asth qalmaq tek bir şeye ümidi bir səviyyədə olmaq aynı seviyede olmak, kalmak. eşit olmak. bir telə bağlı olmaq bak. bir teldən asılı bir sicilləmə söz demək uzun uzadıya qalmaq. bir təhər 1-kötü durumda. 2-bir şekilde, nutuk atmak. bir sikidir bir boğazı! k. 1-akılsız, serseri, şöyle böyle. aylak gençler için kullamlan bir ifade. 2- bir təhər olmäq 1-üzülmek, morali, asabı bekär kimse. bozulmak. 2-durumu değişmek, ütanır gibi olmak, heyecanlanmak, sıkılmak. 3-laı. bir soluğa bir solulcta, bir nefeste. bir sözlə 1-tek kelimeyle. 2-konuşulan, ölmek, yok olmak vs. tartışılan konuyu, sohbeti bitirmek için bir tikə çörəkdən ötrü bir lokmä ekmek kullanılan bir ifade "özetle, kısaca, özet için (çahşmak, didinmek vs.).. olarak" anlammda. bir tikə çörəyi olmaq kimseye mühtaç bir sözün üstündə durmaq inatlaşmak; olmamak. bir tikə çörəyini əlindən almäq birinin hep aym şeyi tekrar etmek. bir sözünü beş batman balla yemək ol- geçimini sağlamasına engel olmak. maz! kaba ve kırıcı konuşan kimseler için bir tikəsi ovsanaya düşmək tesadüfi olarak bir belädan kurtulmak. söylenir. bir sözünü bir xəndək sü ile yumaq ol- bir tutnıaq aynı tutmak, birbirinden ayırmaz bak. bir sözünü beş batman balla mamak. bir tük qaldı, bir sümük geriye hiçbır şey yeməkolmäz!. bir sözünü iki eləmək sözünü dinleme- kalmadı. mek, itaraz "etmek, ricasmı yerine getirme- bir tükcə saymamaq aldırrnamak, önemsememek. mek. bir sozünü iki eləməmək bak. bir bif tüküııə də dəyməmək mukayese edince birinin diğeri karşısinda çok değersiz dediyini iki eləməmək. bir stəkan çaya çağırmaq saygı ifadesi olduğunu bildirir. ... bir tüküııə qurban (qurbandtr) lafı mı olarak çaya davet etmek. bir stəkan çaya getmək saygı ifädesi ola- olur! sana kurbandır! bir tükünü də yerindən tərpətməmək rak çay davetine-gitmek. umursamafnak, käle almamak. bir suyu çəkmək birine biraz benzemek. 120 ə m



bir ucdätı 1-birtaraftan, bir baştan, bir yä^a^-2-daimi, devamli: " — — - — —— bir ucdaiı bir uca bir şeyin bir başından diğer başma. bir ucu çömçə, bir ucu nimçə saz. bir udum su (içmək) kimi (asan) çok kolay, bir udumda derhal, bir anda. bir üzünə işəyib birinə tüpürmək k. verdiği küçük bir şeyi veya yaptığım başına kakmak. bir vəziyyətdə qalmaq 1 -hareket etmer mek. 2-bulunduğu yerden yukarıya çıkamamak, gelışmemek. bir vinti çatmır kafäsı basmıyor, aklı, hafrzaj5i^ejm_^^ bTr yana atmaq .Ukayıtsız davranışlarla kendinden uzaklaştırmak. 2-bir tarafa fırlatıp atmak:



bir yol bir defa, bir kere. bir yolluq temelli. bir yolun yolçusu oimaq aynı düşüncede olmak, aynı şeye hizmet etmelcbir yuvamn quşu bak. bir bezin qırağı. bir yuvanın quşudurlar aynı şeye hizmet edenler ıçin kıdlanılır. bir zad deyəndə körpii qalır suyun o tayında hemencecik inciniyor. küsüyor. biratım (hiratımhq) barıtı var çok çabuk hevesienen, heyecanlanan. ancak bir işi soııuna kadar götürecek kadar sabn. tahammülü olmayaıı, çabuk bıkan veya yorülan kimse. ______—— J_irJkäfa--^mTfirm^ oğul. torıın arasındakı bağ, akrabahk, yakmlık bağı. birbirinin başına atlanmaq yaramazlık yapmak. bircə daban süzmək bir kere oynayıp sahneyi terk etmek. bircə ölümə çarə yoxdur heı şeyin çaıesı vardır. bircə qarış boyu var boyundan, yaşından büyük işler yapmaya kalkanlar için kııllanılanbir ifade. birçək ağartmaq 1-yaşlaıımak. 2-bir işte uzmanlaşmak (kadm, kız). birçəyi ağarmaq yaşlanmak, ihtiyaıiamak, saçları ağarmak. birçəyiıı äğarsın kızlara şaka tarzında söylenen ve uzun ömür dileyen bir sevgi . ifadesi. birçəyini ağartmaq 1-yaşlanmak, ihtiyarlamak. 2-yaşlanmasına sebep olmak, ihtiyaıiatmak. birçəyinin ağ vaxtında (kadınlar için) yaşına başma uymayan, yakışmayan bir hareket yapıldığmda söylenen söz. birdən ikiyə hiç. birə min qazanmaq çok kazanç elde etmek. birəlli tutmaq önem vermemek, önemsememek. birgə yaşayış yaşanıaq birlikte yaşamak. biri gedir biri gəlir herhangi bir şeym yapılması için ısrarcı olunduğunu ve aracıların birinin gidip diğerinin geldiğini bildiren bir ifade.



bir yana çtxartmaq 1-halletmek, bir sonuca varmak. 2-eğitmek, büyütmek. bir yana çıxmaq hayatta, toplumda k.endi yerini bulmak. bir yana durmaq kenara çekilmek. bir yana getmək bir yere gitmek. bir yandan ... o biri yandan ... 1-... yetmezmiş gibi diğer taraftan da ... 2-...däimi, sürekli. bir yandan da sən "hir taraftan da sen" hoşnutsuzluk.bildiren bir ifade. bir yaııdan hey danışmaq dırdır etmek, durmadan konuşmak. bir yastığa baş qoymaq evlenmek, .aile kurmak. -: btr yaşda olmaq akran ohnak, _yaştaş olmak. bir yerdə qərar tapmamaq (tutmamaq) rahatsızhk düymäk. rahatsız olmak, heyecan duymak, yerinde duramanıäk, o .tarafa bu tarafa koşmak. bir yerə, bir göyə baxmaq çok düşünmek, düşünüp taşmmak. bir yerə yetişmək bir-mevki, makam elde etmek. bir yeyib min şükür eiəmək kaderinden, mevk.isinden memnun olmak. bir yeyib, beş vermək cömertlik etmek. bir ytğın çok, hayli, külliyatlı miktarda, fazla. 121



biri gəlir biri gedir kalabahk yer, gelip birinin başını yemək 1-çok konuşarak gideni çok olan yer. birini yormak._ 2-birinin ölümüne sebep biri iki eiəmək tartışmak, münakaşa et* "ölmalc mek. birinin belinə yamamaq birine zorla veya biri iki eliyəeəksən ha. . ! lcin. sanki her aldatarak bir şeyi kabul ettirmek, sırtma şeyi hälledecelcsin! anlammda bir kinaye yüklemek. ifadesi. birinin dərisinə girmək tahrık etmek, biri iki görmək çok sarhoş olmak. kışkırtmak. biri ilə Iəcləşmək biriyle inatlaşmak. birinin haqqını yemək birisinin hakkı biri min olmaq son derece artmak, son olan şeyi vermemek, kendisi sahiplenmek. derece çoğalmak. birinin himayəsində yaşamaq birisi tarabiri suluya çəkir biri quruya bir grup fmdan himaye edilmek, masrafı karşıläninsan arasında anlaşmazhk olduğunu bildi- mak. —rir__ birinin xüdüyünü eləmək birinin hasretini biri ü ç l m ^ ^ x u n ı a i L b i r i n e tuzak kur- çekmek. mak, birinin mahvı için plalTylİprnak___irmin üstünə beşini qoymaq abartmäk, biribirinə atmaq bir işin yapılmasmı veya şişiırneic ^~ ______ suçu birbirinin üzerine atmak, birbirine birinin üzirnü qaşımaq birinden bir şeyi~ havale etmek. ısrarla istemek. birinci mənbədən öyrənmək birinci kay- birinin yaym əlləmək birini kandıraralc naktan öğrenmek, elde etnıek. yoldan çıkarmak. birinə batäbilməmək 1-gücü yetmemek, biıiikdə getmək beraber gitmek, birlikte yenememek, galip gelememek. 2- gitmek. çekinmek, korkmak. biryolluq eləmək (etmək)l-işi yapıp bir birinə göz əymək birine saygı gösterme- seferde bitirmek. 2-öldürmek, mahvetmelc. bisdan olmaq olgunlaşıp düşmek (kavun, mek. birinə qəbir qazmaq birisinin aleyhine lcarpuz). çalışmak, birini mutsuz etmek, ona zarar bismillah eləmək bir şeye yeni başlamak, vermek için gizlice çahşmak, ayağmın yeni el atmak. altma kuyu kazmak. bistini vurmaq 1-keyfı yerinde olmalc, birinə quş dili oxumaq tath dille aldat- neşesi yerinde olmak. 2-meteliğe kurşun sıkmak, çok fakir olnrak. mak. birinə vərhovu vermək 1-birine yeşil ışık bişən (bişmiş) aşa (soyuq) su qatmaq yakmak. 2-tahrik etmek. 3-cesaret vermek, olmuş bir işi bozfnak. cesaretlendirmek. bişmiş toyuğun (da) gülməyi gəA«r (tutur) birini bilirsən, yüzünü bilmirsən "bu 1-liyakatsiz, yakışıksız bir hareket için konuda pek faza bilmiyorsun, doläyısıyla küllänıhr. 2-anlamsız, .gülünç olan şey için söylenir. bu işe karışma" anlamında bir uyarı. . birini bir işdən eləmək bir kimsenin bir iş bit basmaq 1-fakirleşmek. 2-bitlenmek. yapmasma engel olmak. bitab olmaq 1-kararsız ölrtıäk, sıkılmak, birini qurmaq birini tahrik etmek. rahatsız olmak, ne yapacağmı bilmemek. 2birini sikişə vermək k. birinin başmı belä- hälsiz olmak, bitap olmak. ya sokmak. bitablıq etmək kararsızlılc, sahırsızlık e't. birinin adı var, birinin dadı birisi isim mek. bitə yol vermək birisine çok yüz vermek, yapmış, ancak diğeri ondan üstündür. birinin ağzına çörək atmaq rüşvet ver- haddini aşmasma sebep olmak. mek. biti tökülmək çok falcir olmak. birinin başını bağlamaq bktnin bitib bərkimək sağlamlaşmak, muhkemleşmek. ädaklandığmı ilän etmek. 122



bitin götündəıı birə çıxartmaq kendinden boğaz basmaq soğuk algmlığı soııcunda bir şeyler uydurmalc, laf çıkannak. bademciklerm şişkinliğini gidermek için bitməmiş yovşan dibindən doğulmamış bastırarak ilkel bir tedavi uygulamak. dovşan axtarır boş hayaller peşinde koşu- boğaz boğaza 1-başbaşa. 2-birbirinin boyor. ğazmı sıkmaya çahşarak. bivaxt xoruz kimi banlamaq yersiz, uy- boğaz boğaza gəlmək kavga etmek. gunsuz konuşmak, beklenmeyen bir anda boğaz dərdi boğaz derdi, geçim için çahşıp çabalama. lafa karışıp konuşmak. biyabanlara salmaq çöllere düşürmek. boğaz dediyin qırx boğumdur bir sözün biz də yerdən çıxmamışıq herlcesin kendi- iyice düşünüp taşmmadan söylenmesinin ne göre bir aslı, nesli ve şahsiyeti vardır. sakmcasını bildirir. biz keşişə söymədik ki..? biz Enneninin boğaz (boğaza) döymək münakaşa etmek, haçma mı küfrettik? bir konu üzerinde tartışmak, çene çalmak, boş konuşmak. tartışırken taraflardan biri diğerine bu söz- boğaz döyüşü salmaq çene çalmak. boşulerle memnuniyetsizliğmi, duruma itiraz na tärtışmak, anlamsız tärtışmaya tutulmak. ettiğini bildirir. boğaz olmaq İ-hämile olmak. 2-herhangi biz qail (ümid) olduq daza, daz özün bir sebepten dolayı birine mänevi borçlu (özünü) qp.ydu naza hiz ona ümitlendik o kalmak, gebe kalmak. da bizi yan yolda bıraktı, güvendiğimiz boğaz ortağı olmaq başkasınm yemeğine dağlara kar yağdı. ortak olmak. bizdən çək özgəsinə sox k. şimdi de baş- boğaz otarmaq otlakçılık yapmak, orada kasını hället,- senin kim olduğunu ve ne bürada karnmı doyurmak, otlanmak, başdüşündüğünü biliyoruz, tecrübemiz vardır kalanndan geçinmek. şeklinde bir ifade. hoğaz toxluğuna boğaz tokluğuna, karm bizi bir də əkib doğan yoxdur! şakayla tokluğuna, lcarşılığında hiçbir şey ödemebirine "Ölesin, Allah camnı alsın" sözleri den, yalnız yiyeceğini vermek suretiyle söylendiğinde karşılık olarak "artık annem çalıştırılan lcimsenin çähşma tarzı. ve babam yok ve ben tekrar dünyaya gele- boğaz uzatmaq şişinmek, kabamıalc. boğaz yırtmaq haylcımıak, bağırmak, yülcmem" şeklinde verilen cevap. bizi dədə nənə yerdən tapmayıb! bäk. sek sesle konuşmak. bizi bir də əkib doğan yoxdur! boğaz zoruna iş aparmaq bağırıp çağırabizi gördüyü gözü yoxdur bizimle düş- rak iş yaptınnak. man kesilmiştir, bizi kıskanmaktadır. boğaza çıxmaq 1-bıkmalc, usanmak. 2, bizim ağzımızın yemi deyil bize münasip haddinden fazla, son derece çok ölmalc. değil, çok pahahdır. boğaza dürtmək 1-tartışmalc, boş konuşbizim başımızda salmanilik öyraşmə mak, çene çalmak. 2-tıkınmak, atıştımıak, aç gözlü gibi yemek. acemiliğini bende deneme. . bizim küçədə də bayram olar kader bize boğaza gəlmək gırtlağa çılcmak, sabrı tükenmek, tahammülü kalmamak, katlanade güler. • bizira qapımızdan keçməz bizim eşiği- mamak. boğaza gətirmək (yığmaq) canma tak mizden geçmez. , bizim pulumuzun şiri qancıqdır? bizimki ettirmek, bıktırmak, usandırmak. boğaza keçmək başa belä olmalc, sülük para değil mi? , bizimki zəlzələdən, vəlvələdən keçib artık gibi yapışmak, musallat olmak. boğaza qədər boğazına lcadar, gırtlağına iş işten geçmiş. boğaz açmaq doymak bilmemek, önüne kadar, aşırı ölçüde, lüzumundan fazla. boğaza qədər borca girmək gırtlağına geleni yemek, aç gözlülük etmek. kädar börcu ölmalc, haddinden çok borçlanmalc. 123



boğaza yığılmaq gırtlağa çıkmak, bıkmäk, usänmak. boğaza yığmaq gırtlağa çıkarmak, bıktırmak, usandırmak, bezdirmek. boğazacau yemək gırtlağına kadar yemek, doyana kadar yemek. boğazda tikan göyormək konuşamamak, konuşacak durumda olmamak. boğazdan artırmaq (kəsmək) boğazmdan kesmek, yemeğe fazla harçamamak, gündelik masrafı kısmak, kanaat etmek, yemek içmeye fazla para harcamamak. boğazdan keçməmək boğazmdan geçmemek, kendinden uzakta veya yanında bulunmayan çok sevilen birini düşünerek yemek yiyememek, yalnız yemek yemeden dolayı rahatsıziık duymak. boğazdan kəsınək kanaat etmek. boğazdan yuxarı danışmaq (demək) içten gelen duyguyla konuşmamak, palavra sıkmak.



boğazı işləmək boğazı ışlemek, bırşeyler yemek, çenesi çahşmak. boğazı kəndirdə olmaq 1-çıkılmaz duruma düşmek, sıkıntıda olmak. 2-zor, tehlikeli durumda olmak. boğazı qovuşmaq nefes älamamak, boğazı tıkanmak. boğazı qurumaq boğazı kurumak. 1-çok susamak. 2-hayret, korku, şaşkınhk vs.'den dolayı donakalmak. cevap verememek, konuşamamak. 3-büyük korku geçirmek. boğazı şişmək durmadan birşeyler yemek. boğazı tovlanmaq iltihap vs. sonucu boğazının ıçi kızarmak, gıcıklanmak. boğazı tutulmaq nutlaı kurumak, konuşamamak, boğulur gibi olmak, sesi çıkmamak. > boğazıma (boğazına) diri ilän dolasalar (soxsalär) da (qurğuşun töksələr də) asla, kat'iyen, ne olursa olsun. boğazın dəlinsin! (qovuşsun) fazla yemek boğazdan yuxarı gayri samimı, içten gel- yiyenlere veya sevilmeyen birisinın bir şey yemesi esnasmda beddua anlamında söylemeyen (konuşma. söz). boğazı açıimaq boğazı açılmak, iştahı nen bir iiäde. artmak. boğazma bağlamaq zoıia veya hile ile bir boğazı armud saplağı kimi nazikiəşmək şeyi kabul ettirmek, üzerine yükleıriek. (nəzilmək) boynu armut sapma dönmek, boğazma çatı sal! git de boynuna ip geçir! çok zayıflamak. onur kırıcı ve şerefsizcesine bir iş yapanlaboğazı armud saplağına dönmək bäk. ra.söylenen hakaret ifadesi. boğazı armud saplağı kimi nazikləşmək boğazına çökmək gırtlağma çökmek, ye(nozilmək). nerek bir şeyi yaprnaya mecbur etmek, bir boğazı biçilmək (kilidlənmək, tikilmək) şeyi yapmaya mecbur etmek. yemek yiyememek, boğazından bir şey boğazıua ip salınaq 1-boğup öldürmek. 2geçmemek. cimrilik etmek, eli sıkı davränmak, malını boğazı boş qalnıaq aç kalmak. yememek. boğazı elə bi) gavalnnla deşilib! gür ve boğazına keçirtraək boynuna geçırmek, yüksek sesle konuşan kimseler jçin söyle- uhdesine bırälcmak, birisine bıräkmak. boğazına kəndir salmaq 1-kendini asarak nir. boğazı əldə qalmaq dara düşmek, zor du- intihar etmek. 2-bir şeyi yapmamak veya vermemek için elinden gelen her şeyi yaprumda kalmak. boğazı ələ vermək gırtlağından yakalan- mak, mızıkçılık yapmak. 3-kendine täbi etmek. 4-cinırilik etmek, eli sıkı davränrnak, yakalaıımak, ele geçmek. boğazı ... əlində olmaq birinin eline düş- mak, mahnı yememek. boğazına kəndir sälsan (salsalar) dä asla, mek, ipi birinin elinde olmäk. boğazı əlinə keçmək gırtlağı eline geçmek, kat'iyen. boğazına qədər borca batmaq (düşmək, kurtulamamak. boğazı gəlmək boğaz mukozaları şiş.mek, girmək) gırtlağma kadär borça girmek. boğazına qədər yemək çok yemek, gırtlailtihaplanmak. ğma kadar yemek. 124



boğazından su keçməmək kahretmek, son derece kederlenmek, üzülmek. boğazından tutmaq boğazmı sıkmak, gırtlağından yapışmak, kımıldamasına imkan vermemek. boğazından tutsan canı çıxar sıska, çok zayıf kimseler için kullamhr. boğazından üzüaşağı ötürmək ş. yemek, yutmak. boğazından yapışmaq gırtlağından yapışmäk, sıkıştırmak, zor durumda bırakmak, bir şey için mecbur etmek. boğazından yarhğını qoparmaq yetkilerini elinden almak. boğazını arıtlamaq öksürerek boğazını temizlemek. boğazım basnıaq rüşvet vermek, sıısması için bir şeyler vermek. boğazını cırmaq 1-yüksek sesle konuşmak. 2-bak. boğazını yırtmaq. boğazını cücə boğazı khni üzmək kafasını koparmak. başım keserek öldürmek. boğazını islatmaq ş. biraz içki içmek, alkol almak.. boğazını kəndirdən qurtarmaq böynunu ipten kurtarmak, çok zor durumdaıı kurtulmak. boğazını kəndirə verməmək tesliın olmamak. hoğazını qəhər tutmaq hırsından, hiddetinden boğularak ağlamak istemek, läkin ağlayamamak. boğazını qurutmaq 1-kötü duruma düşürmek, korkutmak, geri çekilmeğe mecbur etmek. ağır häkaret, heyecan, korku veya hayretten dolayı cevap verememek. boğazını sıxmaq . 1 -gırtlağmı sıkmak. 2birisini çok zor durumda bırakmak. boğazını üzmək 1-çok sıkıştırmak, yakalayıp vazgeçmemek. 2-kafasını koparmak, başmı kesmek. boğazını yağlamaq rüşvet vermek. boğazını yaşlamaq alkollü içki içmek. boğazını yırtmaq boğazını yırtmak. 1bağırmak, "bütün gücüyle haykırmak, gırtlağmı yırtmak. 2-boşuna konuşmak. boğäzımn gen (qahn, yoğun) yerinə saimaq 1-bütün gücüyle bağırmak. 2yüksek sesle ağlamak. 125



boğazına qurğuşun doldurmaq işkence vermek, eziyet etmek. boğazına saxlamaq karm tokluğuna bakmak, yanında saklamak. boğazıııa sarıimaq gırtlağmdan yapışmak. boğazına şərik çıxnıaq (olmaq) bak. boğaz ortağı olmaq. böğazuıa şiş girsin bak. boğazın dəlinsin! boğazıhda başmaq tayı qalıb? neden konuşınuyorsun? neden susuyorsun? boğazında düyünlənmək boğazmda düğümlenmek. 1 -söylemek istediğini heyecan veya üzüntüden dolayı söyleyememek. 2heyecan, korku veya üzüntüden dolayı yemek yıyememek. _ boğazında (tikə) qalmaq boğazında kalmak. 1-ağzmdaki lokmayı yutamamak. 2arzusuna ülaşamamak, ukdesi içinde kalmak. boğazında qalsın! boğazında kalsın, zıkkım olsun! haram ölsun! boğazmda qoymaq 1-başkasınm yiyeceğine göz dikerek lokmasını yutturmamak. 2-yemesine izin vermemek, yemeğin ortasında engel olmak. boğazında yoğnuq çıxmaq boğmaca hastahğma yakalanmak. boğazından artırınaq (kəsmək) boğazmdan artırmak, masrafı kısmak, yiyeceğinden keserek para toplamak, kanaat etmek. boğazmdan assalar da asla, kat'iyen. boğazından çıxarıb vermək 1-kendine çok yarayacak olan şeyi mecburiyet karşısında bäşkasına vermek. 2-kendi rızkmı, lokmasını bölüşmek. boğazından çıxarmaq nasip olmamak, kısmet olmamak, elinde olan bir şeyi kaybetmek. boğazmdan (çörək) getməmək (keçməmək) 1-böğazından geçmemek, sevdiği bir kimsenin yokluğu veya yoksulluğu dolayısıyla bir yiyeceği yalnız başma yemekten üzüntü duymak, rahat rahat yiyememek. 2-korku, ısırap veya bäşka bir sebepten dolayı hiçbir şey yiyememek. boğazından kəsmək boğazmdan kesmek, yiyeceğinden kanaat etmek. boğazından ötürmək ş. yemek, yutmak.



boğazının yolu qufümaq hayfet etmek, korkmak, cevap verememek. boğma basmaq 1-iki elinin avuç içiyle birinin kafasma bastırırcasına vurmak. 2dert, belä, hastalık vs. kapasın anlammda iki elin avuç içleri ile birine gönderme yapmak. boğma çıxarmaq bak. boğma basmaq 2. anlamda. bol götürmək 1-havalanmäk. 2-beysbol gibi bazı oyunları oynamak. bolan solanhq olsun! bolluk olsun! bomba atmaq bomba atmak, bombalamak, bomba fırlatmak. bomba kimi səsiənmək bomba gibi patlamak, şaşırtıcı bir haber yayılmak. bombardman etmək (eiəmək) bombardıman etmek, bir yere top vs. ateşli silahlarla bomba yağdırmak. bomboz bozarmaq 1-tamamen boz renge bürünmek, rengi sohnak. 2-son derece canı sıkılmäk, sıkmtıdän rengi kaçmak. boraşum vurmaq toprağı bel ile işlemek. borc almaq borç almak, geri vermek kaydıyla birinden para veya bir şey almak. borc bilmək borç bilmek, bir şeyi yapmayı kendine borç, görev bilmek. borc etmək borç almak, borç olarak birinden para veya başka bir şey almak. borc xərc eləmək başkasmdan borç almak, borçlanmak. borc xərclə almaq borçlanarak almak. borc xirtdəyə çıxmaq haddinden fazla borcu olmak, borç gırtlağa dayanmak. borc olmaq borç almak, vazife olmak, karşıhğı verilmesi icap etmek. borc olsun 1-alacağm olsun! 2-borcum olsun. borc vermək borç vermek, geri vermek şartıyla birine para veya başka bir şey vermek. borca batmaq borca batmak, borçlanmak. borca düşmək (girmək) borca girmek, fazla borçlanmak, fazla borç almak. borca salmaq kendinde olmadığı için başkasından borç etmesine sebep olmak. borca tutmaq borcuna karşıhk ahnak, götürmek.



borcdan çıxmaq 1-borcunu bitirmek. 2kendine jfäpılan bir şeyin karşıhğını ödemek, vermek. borcdan qurtarmaq bütün borçlarmr ödeyip bitirmek. borclu çıxartmaq borçlu çıkarmak. 1birine-iyilik etmek, minnettar bırakmak. 2fazläsıyla bir şeyi aldığı veya yaptırdığı hälde, mänevı olarak muhatabmdan geride olmasına rağmen konuşmaları veya tavırlan ile karşıdakini alt etmek ve keridini üstün göstermek. borclti eləmək birine iyilik etmek, minnettar bırakmäk. borclu qalmaq börçlu kalmäk, borçlu olmak, maddı veya mänevl olarak borçlanmak. _ borclu qalmamaq borçlu kalrnamak, borcunu ödemek. borcum (borcuraa) deyil beni ilgilendirmez! borcun (borcuna) deyil seni ilgilendirmez! borcunu qaytaran adam kimi. . . çok asabi, rahatsız bir insan gibi. borcunu ödəmək borcunu ödemek. 1boreunu vermek. 2-vazifesini yerine getirmek, yapmak. borcunu vermək 1-borcunu vermek, aldığı borç para veya şeyi geri ödemek, vermek. 2-görevini yapmak, vazifesini yerine getirmek, kendine yapılan bir iyiliğin karşılığmı ödemek. bordağa bağlamaq 1-besiye almak. 2yedirip içirmek, rahat bir hayat sürdürmek. bordaq dövrü hayvanlann besiye ahndığı devir. bordaqda saxlamaq bak. bordağa bağlamaq. bostan əkmək dostluk lcurmak. yakmhk göstermek, yakm arkadaş olmak, sırrını açmak. bostan olmaq bazı organlar, göz, parmakların eklem yerleri vs. şişmek. bostan pozan her şeyi berbat eden, iyiyi kötüyü birbirinden ayırt edemeyen. bostançı poxu kimi şişmə başından büyük laflar etme, yerini bil.



126



bostam bar gətirniəmək emekleri boşa gitmek, emeğinin karşıhğım alamamak. boStanma daş atmaq (saimaq) sataşmak, tenkit etrnek, üzerine yüklenmek, dokunaklı laf söylemek. boş ambar sapsız kürək çal ha çal bak. içində yel çahp yelkənlər oynayır. boş atıb dolu tutmaq boş atıp dolu vurmak. 1-doğruluğuna inanmadan söylediği şey gerçek çıkmak. 2-bir şeyden beklemediği iyi bir sonuç elde etmek. boş beşik görməyəsən! 1-çoeuğunun başına bir şey gelmesin. 2-çocuksuz kalnıayasm, çocuğun olsun. boş boş daıuşmaq lafazanlık etmek, anlamsız konuşmak. boş boş gəzmək hiçbir iş yapmädan gezmek. boş çıxmaq boş çıkmak, uriıduğu gerçekleşmemek. boş damarından tutmaq damarına girmek. boş danişmaq (söyləmək) boşuna konuşmak, yersiz, uygunsuz konuşmak, faydasız konuşmak. boş dayanmaq boş durmak, iş yapmamak. boş doianmaq işsiz güçsüz dolaşmak. boş durmaq (oturmaq) boş durmak, herhangi bir işle meşgul olmamak, bir iş yapmamak. boş əl ilə 1-hiçbir şey elde etmeden, hiçbir şeye sahip olmadan, elinde hiçbir şey olmadığı hälde. 2-elinde hiçbir'şey olmadan, eli yalm. boş iikirlər yürütmək anlamsız fikirler ileri sünnek, boş gəzmək böş gezmek, hiçbir iş yapmamak. boş hay küy boşuna bäğırıp çağırma. boş işlə məşğul olmaq yararsız iş yapmak. boş qalmaq boş kalmak, işsiz kalmak. boş qayıtmaq bir işte veya bir konuda başarı elde edemerhek. boş qaytarmaq birşeyler vermemek, istediği şeyi vermeden geri göndermek. boş qaytarmamaq birşeyler vennek, eli boş döndürmemek. hoş qoymaq işsiz bırakmak.



boş olmaq 1-işi olmämak. 2-hür olmak. 3anlamsız yaşamak, hiçbir amacı olmamak. boş tutan bərk kəsər yapacağı şeyi hissettirmeyen ve zamanı gelince de onu en şiddeth şekilde yapan insanlar için laıllanıhr. boş tutmaq bir şeye ciddı eğilmemek. boş vədlər vermək kandırmak, aldatmak. boş yerə danışmaq boşuna konuşmak, sözü dinlenmemek. boşa çıxarmaq sonuçsuz bırakmak, hiç etmek, hiçe çıkarmak. boşa çıxmaq 1-işini yapıp bitirmek. 2sonu hiç olmak, hiçbir şey elde edememek, heder olmak, bir sonuç çıkmamak. 3(kurşunu vs) hedefi tutturamamak. boşa getmək boşa gitmek, (harcanaıı emek, para vs.) hiçbir işe yaramamak. böşa qoymaq bir şeyden ciddi asılmamak. boşa qoysan dolmaz, doluya qoysan götürməz boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz, her ikisi de verimsiz olan iki şık karşısmda kalındığı zaman işin içinden çıkılamadığını, uygun bir çare bulunamadığını belirtmek için kullamlan bir ifade. boşboğazlıq etmək (eləmək) boşboğazhk etmek, gereksiz, yersiz ve düşüncesiz sözler sarf etmek, lafazanlık etmek. boşdağa qoymaq belirli bir süre toprağı ekmemek, dinlendinnek, dinlenmeye bırakmak. boşqab dibi yalamaq yaltaklanrnak. boşluqda bağırmaq sonuç almmayacak bir iş yapmak. boşuna atmaq boşuna kurşun aünak, amaçsız, gäyesiz, hedefsiz çalışmak, boşa kurşun sıkmak. boy atmaq 1-büyümek, boyu uzamak. 2ilerlemek, tecrübe kazanmak, pişmek. boy boya vermək (birkaç kişi) ayakta durmak, yan yana durmak. boy buxununa biçilmək tam uygun gelınek, yakışmak. boy buxunundan utan ayıp değil mi! boyundan utan! boy demək 1 -kendini övmek, kendini methetmek. 2-saçma sapan konuşmak. boy durmaq suyun derinliğini ölçmek veya anlamak için ayakları aşağıda olduğu şekilde suyun dibine doğru inmek. 127



boy görmə yeni gelinin yanma hediye götürerek ilk defa gidış, gelin olmuş biriyle ılk defa yapılan görüşme. boy oxşamaq çocuğu severken güzel sözler söylemek. boy öiçmək birisinin boyunu ölçmek. boy vermək boy vermek. 1 -büyümek, boy atmak. 2-boy veya uzunluk olarak eşit olmäk. 3-(su seviyesi) insan boyunu aşmamak. boy verməmək boy vermemek, derinliği insan boyunu aşmak. boya almaq 1-kendi etrafına, başma toplamak. 2-boya kapmak, boyanmak. boya başa çatdırmaq büyütmek. boya başa çatmaq büyümek. boya başa çıxarmaq (yetirmək) yetiştirmek, büyütmek, ortaya çıkarmak, terbiye etmek. boya başa çıxmaq (yetişmək, yetmək) yetişmek, büyümek, yaşmı başmı almak. boya (boyuna) bərabər boyu beraber, insatı boyuna eşit. boya vermək boy vermek, boyu uzamak. boyaxana küpü deyii boyacı küpü değil ki (hemen daldırıp çıkarasın), çok da kolay değil. boykot etmək boykot etmek, birine tepki duyduğunu bildirmek gäyesiyle ilişkisini kesmek. boynu allaf xoruzunun boynuna dönmək şişmanlamak, yağlanmak. boynu armud sapına (saplağına) dönmək boynu armut sapına dönmek, zayıfiamak. boynu boyunduruqlu esir, esarette olan, esir gibi yaşayan. boynu buruq qalmaq boynu bükük kalmak, ne yapacağmı bilememek, çäresiz kalınak. boynu çiyninə qısılmaq zavallı duruma düşmek. boynu gəlmək boyundııruğa koşulmaktan dolayı hayvanm boynundaki et şişmek. boynu qıldan nazik boynu kıldan ince, başkasınm isteğini reddetmeyen, çok nazik, kibar olan kimse. boynu qırılmış bir işi kötü veya hatalı yapınca edilen ilenme ifadesi.



boynu qoltuqaltı görmək edilen nasihalkri dinlemeyiq burnunun doğrultusuna giınıek ve yaptıklarınm cezasmı çekmek. gereken dersi alıp tecrübe kazanmak. boynu sınmış boynu kınlasıca, bir beddua. ilenme ifadesi. boynu smsın! boynu kınlsın! ölsüri! gebeısin! ilenme ifadesi. boynu tükdən nazik olmaq birinin karşısmda suçlu olmak, birine boyıın eğmek. boynuma biçilməyib ki! alnıma mı yazılmış! yapmaya mecbur muyum! boynun altında qalsuı boynu altmda kalsııı! birbeddua ifadesi. boynuıı çiynində qalsın! çäresiz kalıveresin! boynun qırılsın (sınsm!) boynun kırılsın! Ölesin! ğeberesin! ilenç ifadesi. boynuna almaq 1-boynuna almak, bir şeyi borç veya ödev gibi üzerine almak, ühdesine götürmek. 2-işlediği suçu vs. kabul etmek. boynuna atılmaq boynuna sanlmak, kucaklamak. . boynuna atmaq üstüne atmak, kabahaf . suçu başkasma yüklemek. boynuna bağlamaq zorla kabul ettirmek üzerine yüklemek. boynuna biçilmək birine bir şey yakiş mak; uygun gelmek. boynuna çanta asmaq bak. boynuna toıba salmaq. boynuna çəkmək üzerine almak, räzı olmak, uhdesine almak, yapacağını taahhüı etmek. boynuna düşmək 1-üzerine düşmek, uhdesinde kalmak, uhdesine düşmek. 2-inat etmek, terslik etmek. boynuna götürmək üzerine almak, yapacağmı taahhüt etmek, üstlenmek. boynuna (boynundan) xaç asmaq (salmaq) Hıristiyan dinini kabul etmek. kendi dinini terk ederek hıristiyan olmak. boynuna ip salsan da ... asla kat'iycn kesinlikle ... boynuna keçirmək (keçirtmək) boynuna geçirmek. 1-boynuna asmak. 2-uhdesinc. üzerine bırakmak, havale etmek.



128



boynuna qoymaq 1-itiraf ettirmek. 2- isteyen bir işi atmak. 4-üstünden atmak, mecbür etmek, räzı etmek, kabui ettirmek. canını, yakasım bir şeyden kurtarmak. 3-üzerine yüklemek, zorla kabul ettirmek. boynundan torba asmaq dilenmek, dilenboynuna mindirmək haddinden fazla yüz cilik etmek. vermek, şımartmak, başma çıkarmak, boynundan vurub çıxartmaq güç tatbik boynuna minmək biri üzerinde kesin hä- etmek. kimiyet - kurmak, otoritesi altma almäk, boynunu burmaq 1- boynunu bükmek, kendi iradesini elinden almäk, her istediği- mazlum mazlum durmak, zavalh durumda ni yaptırmak. olmak. 2-haş eğmek, teslimiyet göstermek. boynuna minnət qoymaq yaptğı iyiliği, boynunu bükmək boynunu bükmek. 1saygıyı vs. başa kakmak, yüze vurmak, kendine acmdıraeak tavır takınmak. 2hatırlatmak, başkasım kendine borçlu çı- acizliğini, çäresizliğini kabul etmek, çäresiz kalmak. 3-üzgün, mahzun, zavalh bir karmak. boynuna örkən dolanmaz (dolaşmaz) çok şekilde durmak veya oturmak. boynunu əymək dayak atmak. cezalandırgüçlü, çok kuvvetli kimşe. boynuna övlad (uşaq) düşmək hämile mak, dersini vermek. boynunu qısmaq zavalh bir şekilde durkalmak. boynuna sarılmaq boynuna sarılmak, mak, boynunu omuzlan arasma çekmek. boynunu sabunlanmış ipə keçirmək kenkucaklamäk. dini ölüme vermek, bilerek ölüme doğru boynuna sırımaq üzerine yüklemek, boynuna təklif gəlmək üzerine vazife, gitmek. boynunu sındırmaq 1-cezalandırmak, ders görev düşmek. boynuna torba asmaq 1 -dilenmek, dilen- vermek. 2-geriletmek, gerilemesine, vazcilik etmek. 2-aldatmak, kandırmak. geçmesine sebep olmak. boyııuna torba salmaq 1-aşağılamak, boynunu şax tutmaq dimdik durmak, häkaret etmek, tahkir edici bir işi yaptır- çekinmemek. mak, cezalandırmak. 2-diIenmek, dilencilik boynunu uzatmaq 1-bakmak, bakınmak, etmek. başım uzatarak bakmak. 2-her şeye, her boyııuna yıxmaq üstüne yüklemek, bir cezaya räzı olmak. suçu birinin üzerine yüklemek, isnad et- boynunu vurmaq 1-boynunu vurmak, başmı keserek. idam etmek, ceza olarak mek. boynuna yükləmək 1-bir işi birinin üzeri- öldürmek. 2-fırsat düştüğünde büyük köne yüklemek, uhdesine bırakrnak. 2-kabul tülük etmek, mahvetmek. boynunu vurdurmaq idam ettirmek. kafaettirmek. ^ boyııunda boyunduruq daşımaq zor ve smı kestirmek. boynunun ardına vurub qovmaq kovağır bir iş yapmak. boynunda qalmaq boynunda kalmak, mak. boynunun ardını (dalmı) görəndə hiçbir sorumluluğu üzerinde kalmak. boynunda olmaq 1-uhdesinde olmak, üze- zaman, asla. rinde olmak, yapması gerekmek. 2-hämile boynunun ardmı (dalını) qaşımaq şaşırmak, kendini kaybetmek, ne yapacağmı olınak, yüklü olmak. boynunda uşaq qalmaq bak. boynuna bilmemek, zor durumdan çıkış yolu aramak. öviad (uşaq) düşmək. boynundan asılmaq birine yük olmak, boyu bir qarış, saqqalı iki qarış çok kısa boylu kimse, birinin sırtından geçinmek. boyu dolu olmaq hämile olmak. boynundan assalar da^.. kat'iyen! asla! boynundan atmaq 1-üzerine almamak, boyu var dəvəcə, ağlı yoxdur zərrəcə yaşı inkär etmek. 2-bir işi yaparak hafıflemek. ile hareketleri ve davranışları birbirini tut3-üstünden atmak, üzerindeki sorumluluk mayan kimseler için lcullanılır. 129 r



boyun almaq uhdesine almak, üzerine almak. boyun boyuna durmaq (vermək) 1-yan yana durmak. 2-zavalh bir şekilde boyunlannı bükerek durmak. boyun burmaq 1-boynunu eğmek, meyus olmak. 2-bir şeyi kabul etmek anlammda boynunu bükmek. boyun əti olmaq sakız gibi yapışmak, peşini bırakmamak. boyun əymək 1-boyun eğmek, istemeye istemeye kabul etmek, uymak, täbi olmak, häkimiyetini kabul etmek. 2-yalvarmak, karşısmda alçalmak, minnet etmek. boyun yerə girsin! bak. boyun yər altda qaisın! boyun qaçırmaq (qaçırtmaq) 1-bir şeyi kabul etmemek, üzerinden atmak, imtina etmek. 2-verdiği sözü tutmayarak üzerine aldığı bir işi yapmamak. boyun qaşımaq birine karşı mahcup olmak. boyun qoymaq razı olmak, üzerine almak, uhdesine almak. boyun olmaq 1 -söz vermek, vaat etmek. 2kefıl olmak. boyun olsun boyunduruq tapılar iş yapan olursa vasıta bulunur. boyun söymək okşamak, sevmek. boyun tutdurmaq kabul etmek. boyun tutmaq 1-kendi üzerine, uhdesine almak. 2-itiraf etmek. 3-teslim olmak. 4direnmek, mukavemet etmek. boyun vermək 1-häkimiyetini kabul etmek, buyruk altma girmek. 2-räzı olmak, uhdesıne almak. boyun yər altda qalsm! ölüp mezara giresin! hoyuna biçilmək tam uygun olmak, üzerine oturmak. boyuna boz ip (ip, qatma) tutum! (ölçüm!) bak. boyuna kəfən biçim!. boyuna kəfən biçim! Ölesin! mezara gömeyim! anlamında beddua ifadesi. boyuna qamış ölçüm! bak. boyuna kəfən biçim! hoyuna qurban samirniyetle kullamlan bir sevgi ifadesi.



boyunardı eləmək üzerine aldığı yükiimlülüğü, sorumluluğu yerine getirmemek, verdiği sözü yerine getirmenıek, kendine verilen bir işi yapmamak. j boyundan utan yaşma, boyuna, mevkine uygun hareket etmeyen insanlar için kullanılan bir ifade. boyunduruq altına girmək boyunduruk altma girmek, täbi olmak. boyunduruq altında olmaq boyunduruk altında olmak, esaret, zulüm, baskı altında olmak. boyunduruq yoldaşı 1-ş. eş, zevce. 2-iş arkadaşı. 3-zor günlerin dostu. boyunəti olmaq rahatsızlık vermek, sakız gibi yapışmak. boyunu oxşamaq övücü sözler söylemek, övmek boyunu yerə soxum ölesin! mezara gömeyim! anlammda beddua ifadesi. boz boz baxmaq ters ters bakmak, kötü kötü bakmak. bozbaş qızdırmaq yaltaklık etmek. böht almaq (aparmaq) hayret etmek, düşünceye dalmak. böhtan atmaq (demək, etmək, eləmək) birine yapılmamış, olmamış bir şeyi isnad etmek, iftira etmek. böhtan vurmaq iftira etmek. böhtana düşmək iftiraya maruz kalmak. böhtə getmək hayret etmek, şaşırmak, derin düşünceye dalmak. bök eləmək sahip olduğu bir şeyi ona buna dağıtmak. böiük bölük eləmək (etmək) bölük bölük etmek, parça parça etmek, kırmak, parçalamak. bölük bölük olmaq parça parça olmak, gruplar häline gelmek. börk qapmaq (qoymaq) aldatmak, kandırmak. börkü qazi eləmək yaptığı işleri gözden geçirmek. börkümüz dəyişik düşəcək birinin bir işi mutlaka yapması konusunda söylenen uyarı ifadesi, sonra külahları değişiriz. börkümüz tərsə düşər aramız bozulur. börkün ananın qoltuğunda qalsın! ölesin! geberesin! 130 >



börkün qoy altdan (altına) otur üstündə ranmamak, terbiye ve nezaket kurallarına (üstünə) yaptığın bu iş veya hareketten uymamak. dolayı utanmahsın, utanç duymalısın. böyük sual altında olmaq kesin bilinmebörkün uca qoy bak. papağın uca qoy. yen, şüpheli olan şey. börkünü əyri qoymaq dünya umurunda böyük tikəsini qulağı boyda etmək olmamak, hiçbir gailesi olmamak. (eləmək) kuşbaşı yapmak, parça parça börkünü göyə atmaq (tullamaq) çok doğramak. memnun olmak, çok sevinmek, sevinçten böyükcəlik eləmək büyüklük etmek, bühavalara uçmak. yüklük yapmak, büyüklük göstermek. börkünü qabağma qoyub fikirləşmək böyükiə böyiik, kiçiklə kiçik olmaq büşapkasım önüne koyup düşünmek, iyice yükle büyük, küçükle küçük olmak, herkesle iyi geçinmek, her atmosfere uyabildüşünüp taşmmak. börkünü yan qoymaq 1-kendini üstün mek, saygılı davranmak. böyüklük etmək 1-büyüklük göstermek, görmek. 2-efelik yapmak. börkünü yanqılıcı qpy birinin veya yakı- yol göstermek, birisi için kaygılanmak, nınm kötü bir iş yapması durumunda tenkit yardımcı olmak. 2-emir vermek. ve memnuniyetsizlik ifadesi olarak kulla- böyüklük göstərmək 1-büyüklük göstermek, efendilik göstermek. 2-başkanhk, nılır. börkünü (papağını) yerə soxmaq kepaze liderlik etmek. böyüklük satmaq büyüklük taslamak, etmek. rezil etmek. böüş eiəmək kurum satmak, başkalarma böbürlenmek, kibirlenmek, kendini büyük göstermeye çalışmak. yüksekten bakmak. bövl etmək işemek. böyüksüz qalmaq önündeki büyük ve böyən tökmək (koyun) ishal şeklinde tecrübeli kimsesini kaybetmek. dışkılamak. böyürağrısı olmaq rahatsız etmek, engel böyrək yağ içində üzən kimi üzmək rahat olmak, ayak bağı olmak. böyürdən çıxmaq aniden, beklenmeden yaşamak, güzel yaşamak. böyrək yağında bəsləmək kuş sütüyle ortaya çıkmak, görünmek. beslemek, koruması aftmda tutmak, her böyürdən girmə izinsiz, habersiz gelen şeyden korumak. kimse. beklenmeden, aniden böyrü üstə qalmaq yatalak olmak; hasta böyürdən törəmə ortaya çıkan şey için söylenir. yatağından çıkamamak. böyrü üstə yatmaq tembellik etmek, hiç- böyüşə vermək kendini övmek, yüksekten bir iş yapmamak. atmak. böyrü üstə yıxılmaq diz çökmek, nesi var brak etmək kusurlu, özürlü olduğu için faydasız kabul etmek. nesi yoksa kaybetmek. böyrü üstündə uzanmaq 1-yan yatmak. 2- bu ağız burunla!? bu yüzle mü? bu ayaqdan böylesine. işten gönülsüz yapışmak. böyrünə yamamaq 1-birine eklemek, ya- bu başqa məsələ bu beni tatmin etti. bu başqa söhbətdir ikna olduğunu bildimamak. 2-havale etmek. böyrünü yerə vurmaq 1-böğrü üstüne ren bir ifade. bu dağ (kənd, küçə) mənim, o dərə yatmak, uzanmak. 2-hiçbir iş yapmamak. böyük böyük danışmaq başından büyük (kənd, küçə) sənin oldukça çok fazla dolaşarak bitkin düşen kimselerin kullandığı bir iaflar etmek, kibirli lafiar etmek. böyük danışmaq büyük konuşmak. 1- ifade. yüksekten atmak. 2-şişinmek, böbürlen- bu dünyadan (dünyanın adamı) deyil davranışları, hareketleri, düşünceleri zamamek. 3-haddini bilmeden, kaba konuşmak. böyük kiçik tanımamaq büyük küçük na uymayan kimseler için kullanıhr. bilmemek. kaba davranmak, edebiyle dav- bu dünyadan getmək (köçmək) ötmek. 131



bu dünyam tərk etmək ölmek. bu kol o girən kol deyil onun yapacağı iş bu evdə cin var? elimle bıraktığım şey değil, o beceremez. nereye kayboldu? bu kol sən girən kol deyil senin yapacağm bu əl vurub bu əli kəsib yakm olan ancak iş değil, sen beceremezsin. birbirinden küsmüş kimseleri barıştırma bu qapı mənim, o qapı sənin dolanmaq esnasında söylenen bir ifade. (gəzmək) evinde pek fazla durmayan, bu gün (il) ölmüsən, bildir (dünən) durmadan gezen kimseler için kullanıhr. ölmüsən ani bir darbe sonucu veya tesadüıİ bu qədər bu kadar. 1-bu kadar (genelde psikolojik durumdan dolayı bayılan kim- çokluk bildirir). 2-bitti, artık söyleyecek bir seler için söylenir. söz kalmadı (sohbete, konuşmaya, söze son vermek için kullamlır). bu gün sabah çok yakmda, bugün yarın. bu gün sabaha saimaq bugün git yann gel bu qulağından alıb (vurub), o biri qulağından Ötürmək (çıxartmaq, demek, oyalamak. bu gün sabahlıqdır 1-çok yaşayamaz, keçirmək, vermək) bir kulağından girip ölümü yakmdır. 2-bir işin veya olayın çok öbüründen çıkmak, duyup yapmamak, söylenen söze ehemmiyet vermemek, öyakında olacağını bildirir. bu gün var sabah yox hayatın geçici ol- nernsememek, söylenen bir sözü, işi, teklifi yerine getkmemek, önem vermemek. duğunu bildirir. bu gün varam (varsan) sabah yoxam bu lap ağ oldu sınırı aşan bir davranış için kullanılan bir ifade. (yoxsan) bak. bu gün var sabah yox. bu gündən tezi yoxdur bugünden tezi yok, bu meydan, bu (da) şeytan herhangi bir şeyi ispat etmek için delil, esas göstermek en kısa zamanda yapılması gerekir. bu hara sığan işdir uygun olmayan bir anlammda kullanılan bir ifade. bu mənim üzüm, bu sənin üzün herhangi davranış veya hareket için kullamhr. bu hələ harasıdır henüz sona ermedi, he- bir olay veya durum karşısında çıkan söynüz bitmedi, arkası var, daha işin başlangı- lentileri çürütmek veya gerçeği ortaya çıkarmak için birinin diğerine tartışma için cıdır. bu xəmir (xəmirə) (hələ) çox su (lazım- ettiği teklif. bu minval ilə (minvalda) bu şekilde, dır) aparacaq (aparar, götürəcək, götürər) "bu henüz bitmedi, uzun zaman böyle, bu tarzda. devam edecek" anlamında, çok zaman, çok bu onun götü deyil! buna onun gücü yetdikkat, deneme, emek sarfedilecek bir iş mez! bu ölsün! bir yenıin ifadesi. için kullanılır. bu xına o xınadan deyil bak. bu xma o bu sən öləsən! dostlar arasmda edilen en kutsal yemin. xınaya oxşamır. bu xına o xınaya bənzəmir (oxşamır) bu sizə baha oturar! bu sana pahalıya durumun, vaziyetin çok zorlaştığını, patlar! anlamında uyarı veya tehdit ifadesi. ağırlaştığını, ' öncekine benzemeyen bir bu söz aramızda qalsın kimseye söyleme, aramızda kalsm. durum ortaya çıktığmı bildiren ifade. bu ilki sərçə bildirki sərçəyə cib cib bu yanında. . . o yamnda sağında. . . soöyrədir tecrübesiz birinin yaşh başlı, tec- lunda. rübeli bir kimseye akıl vermesi durumunda bu yel haradan əsir "bu durumun sebebi nedir, bunu meydana getiren sebep nedir!?" kullanıhr. bu istiyə kim dözər zorlu veya zorlayıcı bir vaziyet karşısmda duyulan rahatsızhğı sebeplerin beklenmedik sonuçlar doğurdu- veya hayreti dile getirir. ğunu hatırlatmak için söylenir, "ne yapsak bu yoldan qayıt! akhnı başına al! hata yapıyorsun! çaresi yoktur" anlannnda. bu kələk keçməz bu dalavere, fınldak başarılı olamaz anlamında. 132



bucaq aramäq 1-saklanmak için yer aramak. 2-her yere bakmak, aramak, göz gezdirmek. bucaq bucaq dolanmaq (gəzmək) her tarafı aramak, gezmek. budağı dolu olmaq mah mülkü çok oimak, zengin olmak; ekini verimli olmak. budaq atmaq (vermək) dällara ayrılmak, kollara ayrılmak; dallar oluşmak, dal çıkarmak. bugün sabah eləmək süründürmek, bir işi yapmamak, bugün git yarm gel etmek. bugünkü gündə 1-bu zamanm şartlarındä. 2-şimdi, şu anda. bugünkü günlə yaşamaq gününü gün etmek. buğ olub (buğlamb) havaya uçmaq yok olmak, kaybolmak, heder olmak, boşuna gitmek. buğ vermək bühar tatbik etmek. buğaya gəlmək (inek) çiftleşme arzusu uyanmak, çiflleşme väkti gelmek. buğda bazarına qoymaq mahna değerinden fazla fıyat biçmek. buğda bazarında özünü görmək kendini dev aynasmdä görmek. buğda çörəyinin buynuzu olar insan yaşadığı güzelliklerin ve mutluluğun kıymetini bilmez bir olumsuz davranışta bulunur ve ekmeğinden olur. buğda yeyib Cərinət'dən çıxmaq hiçbir kaygısı olmamak, hiçbir şey için kaygılanmamak. _ buğdanın qarnı yarıqdır herkesin -aslı, nesli, soyu sopu bellidir. buğura dönmək şişmanlamak, kilo almak. buxaq sallamaq (salmaq) şışmanlamak. buxar dəymək (tutmaq, vürmaq) bühardan dolayı yanmak, buhaıia pişirilmek. buxçasını qoltuğuna vermək birisini çok kötü bir şekilde kovmak. buxov vurmaq 1-ayağına pranga takmak. 2-büyümesine, gelişmesine, ilerlemesine engel olmak. bulanıq çayda yerimak yaptığı işin nasü yapılacağım bihnemek ve konu hakkında yeterli bilgisi olmamasından dolayı ne yapacağını bilememek.



bulanıq suda balıq tutmaq bulanık suda balık avlamak, karışık bir zamanda iş yapmak, fırsattan istifade etmek, birinin zor durumda olmasmdan faydalanarak gäyesine uläşmak için çahşmak. bulaq başı piknik yapılan, gezilen, güzel yer, manzaralı yer, pınar başı; özellikle şairane benzetmelerde kullanıhr. bulaq başına susuz aparıb, susuz gətirmək sulu dereye susuz götürüp getirmek, çok hilekär, şeytan, herkesi etkisi altmda bırakarak istediğini yaptıran adam için kullanılan bir deyim. bulaq kimi qaynamaq bir şeyin çok olduğunu bildirir. bulud altdan çıxan gün, yaşmaq altdan çıxan dil dokunaklı dil, kıncı konuşma. bulud kimi 1-kederli, cam sıkkm. 2-çok seviriçli. 3-bir ekinin, ürünün çok olduğunu bildirir. bulud kimi dolmaq ağlamaklı oİmak, kederli ölmak, dokunsalar ağlayacak durumda olmak. bulud kimi qaralmaq hiddetinden, gazabmdan vs. simsiyah kesilmek. buludlarda qanad çalmaq (uçmaq) kanatlanıp uçmak, çok sevinçli ölmäk. buna bir dəstə kavar verməzlər çok değersiz şeydir, beş para etmez. bundan asılı olmayaraq buna bağlı olmadan. bunt salmaq karışıklık çıkarmak. bunu qoy ora, onu qoy bura zamanmı boşa harcayanların, angarya iş yapanların söyledikleri şikäyetlenme ifadesi. bunu yox onu, onu yox bunu bir şeyi yapma konusunda bahane çıkarma karşısmda söylenen bir ifade. buradan dur, orada otur deməmək bak. gözün üstündə qaşm var deməmək. burağana düşmək girdaba düşmek. burda (burda) mənəm, Bağdad'da kor xəlifə kendini her şeyin häkimi kabul eden, zorbalık yapan, kimseyi takmayan kimseler için kullanıiır. burada vurur qılıncı Hələb'də oynayır ucu 1-hükmü yürüyor, istediğini yapürıyor, büyük nüfuz sahibidir. 2-astığı astık kestiği kestiktir, önünde kimse laf söyleyemiyor. 133



burxusduq eləmək engel olmak, mäni olmak, bir şeyi yapmaya müsaade etmenıek. burmac götürmək çimdiklemek. burnu aşağı olmaq küsmek, memnuniyetsizliğini bildirmek. burnu böyümək burnu büyümek, kibirlenmek, kasmmak. burnu fırtıqh 1-bumu sümüklü, pinti. 2suratsız, çirkin. burnu girməyən yerə başını soxmaq anlamadığı, bilmediği her şeye kanşmak. burnu havada (olmaq) bumu havada (olmak), kendini (pek) beğenmiş (olmak), kummlu, kibirli (olmak). burnu havalanmaq kendini kaybetmek, herkesi hor gömıek. burnu ilə pox eşir beceriksizliği yüzünden en zor ve kötü işlerde çalışan; ancak pek fazla bir şey kazanamäyan kimseler için söylenir. burnu qaf dağında bak. burnu havada (olmaq). burnu qanamaq bumu kanamak. 1bumundan kan gelmek. 2-dövülmek, dayak atılmak; vurulmak. burnu (belə) qanamamaq bumu da kanamamak. bir zarar gömıemek. burnu qarnma dəyir bumu karmnda, hämile kadınlar için kullanılır. burnu ovulmaq bumu sürtülmek, cezalandırılmak, haddi bildirilmek. burnu poxa batmaq k. beläh işlerden kurtulamamak. burnu sailanmaq 1-hiddetlenmek, kızmak, siniıienmek. 2-küsmek, darılmalc, kırılmak. burnu üzdən kərmək s.kıntıya düşmek, büyük problemle karşılaşmak. burnu yellənmək burnu büyümek, büyüklük taslamak. burnu yelli gururlu, kibirli, kasıntı. burnu yer süpürmək küskün, kırılmış, suratı asık kimseler için kullanılır. burnu yerə sürtülmək bumu sürtülmek, büyüklenmek, kibirlenme duygusundan vaz geçip uysal bir häle geçmek zorunda kalmak.



burnu yerlə sürünmək küstürülmüş, knlmış kimseler için kullanılır. bürnun qurtdasan forən gedib xəbər verər laf taşıyıcı kimseler için kullamhr. burnun tutsan canı çıxar burnunu sıksan canı çıkacak, çok zayıf kimse. burnuna aparmaq koklamak. burnuna barıt iyi (qoxusu) dəyməyib çok tecrübesiz, acemi kimseler için kullanıhr. burnuna çıxmaq bak. burnuna gəlmək. burnuna dəyməyib kokusunu bile duymamış. burnuna duzlu su qoymaq son derece eziyet etmek, rahatsızhk vermek. burnuna gəlmək 1-dayanılmayacak bir dereceyi bulmak. 2-bir iş üzerinde çok uğraştığı için yorulmak. bürnuna 'girmək bumuna girmek, çok sokulmak, birisine çok yaklaşmak. burnuna iy dəymək bumuna koku gelmek, kokusunu duymak, hissetmek. burnuna salmaq burnunda konuşmak. burnuna şam iyi dəyməyib hayatında zorluk nedir görmemiş kimseler için kullanılır. burnuna yağh kabab iyi gəlmək kin. kebap kokusu almak. 1-kendine menfaat dolcunacağını, bir şey kazanacağını veya yemek içmek olacağını önceden hissetmek. 2-umduğunu bulamamak, aldanmak. burnundä danışmaq anlaşümaz şekilde konuşmak, bumunda konuşmak, ınızıldanmak, bumn kırm etmek. burnundan düşən min tikə oiur surätından düşen bin parça olur, öfkeli veya düşünceli, kederli olduğu yüzünden belli olanlar için söylenir. burnundan düşmək çok benzemek. burnundan düşüb hıh deyib burnundan düşmüş, birbirine çolc benzeyen babä, anne ve çocuklar için kullanıhr. burnundan gəlmək (tökülmək) burnundan gelmek, kazandığı herhangi bir şeyden sonra ondan dolayı çok ıstırap çelcmelc, hayrını görmemek, zarara uğramak', huzur, ferahlık ve rahathktan sonra sıkmtıya düşüp eziyet çekmelc. burnundan gətirmək bumundan getirmek, bir şeyi yaptılctan veya verip sevindirdilcten 134



sonra yaptığı davränışlarla onu çok rahatsız olduğu cevabı vermek. 2-birini yenmek, etınek ve sevincini üzüntüye çevirmek. bumunu yere sürtmek. burnundan qan açılmaq buraundan kan burnunu sallamaq küsmek, bir şeyden gelmek. memnuniyetsizliğini bildirmek için surat burnundan qd aldırmamaq burnundan asmak, incinmek, kınlmak. kıl aldırmamak. 1 -kendisine karşı söz söy- burnunu sıxsan (tutsan) canı çıxar burletmemek. 2-huysuz ve gururlu olmak. nunu sıksan cam çıkar, çok zayıf ve güçsüz burnundan piltə piltə gəlmək burnundan kimseler için kullanılır. fıtil fitil gelmek, hoşa giden bir durumdan burnunu smdırmaq gururunu kırmak, sonra kötü bir sonuçla karşılaşmak. alçaltmak. burnundan piitə piltə gətirmək burnun- burnunu soxmaq bumunu sokmak, üzeridan fitil fıtil getirmek, hoşa giden bir du- ne vazife olmayan işlere karışmak. mmdan sonra kötü bir sonuçla karşılaştır- burnunu sürtmək yalakalık yapmak, yalmak. takhk etmek, alçakçasma sokulmak, çanak burnundan tökmək burnundan fitil fitil yalamak. getinnek. burnunun (burun) ucuna gəlmək 1-çok burnundan tüstü çıxmaq bak. başmdan yomlmak. 2-ölüm hälinde olmak. 3-çäresiz tüstü çıxmaq. duruma düşmek. burnundan uzağı görməmək bumunun burnunun altında danışmaq ucundan ötesini görememek, uzağı göre- (mızıldanmaq) mırıldanarak konuşmak, memek, basiret sahibi olmamak. mızıldanmak. burnunu ağzını şirin etmək rüşvet ver- burnunun altmda olmaq çok yakın olmek. mak, yanmda olmak. burnunu aşağı sallamaq küsmek, mem- burmıııun istiqamətində getmək nun olmamak. (yerimək) burnunun doğrultusunda gitmek, burnunu bayıra çıxarabilməmək kork- kimseyi dinlemeden bildiği gibi yapmak. burnunun ucu göynəmək burnunun direği mak, çekinmek. burnuııu çəkmək bir şeyden yoksun kal- sızlamak. 1-çok özlemek, hasret çekmek. 2-elde edilmesi zor olan bir şeyi çok arzu mak, onu çok özlemek. bunıunu dik (yuxarı) tutmaq burnu ha- etmek. vada olmak, çok kibirli olmak, kibiıien- burnunun ucun (ucunu) görməmək burnunun ucunu görememek. 1-gözü kapah mek. olmak, önünde olan şeyleri anlayaınamak. burnunu eşmək cezalandınnak. burnuııu əymək 1-küsmek. %- 2-bir işin sonucunun ne olacağım kestirememnuniyetsizliğini, hoşnutsuzluğunu memek. burnunun ucunda burnunun dibinde, çok bildirmek. yakınında, çok yakm, hemen yanında. bıırnunu göyə (Iıavaya, yuxarı) burnunun ucundan o tərəfi (yanı) qaldırmaq (tutmaq) yere göğe sığmamak, şişinmek, kasınmak, başkaiarını küçük görəbilməmək (görməmək) 1-burnunun ucundan ilerisini görememek, kıt düşünceli görmek, hor bakmak. burııunu Iıər yerə soxmaq kendini ilgi- olnıak, ilerisini görmemek, aklı pek ileriye ermemek. 2-çok sarhoş olmak. lendinneyen her şeye kanşmak. burnunu (da) qanadabilməz dokunamaz, burnunun ucunu görəndə hiçbir zaman, asla, kat'iyen. hiçbir zarar veremez. burnunun ucııııu görməıhək 1-çok yakın burnunu qaııamağa qoymamaq koruroak, gözünderj bile—salonnaak-. hi-maye—mesafeyl-görrnemek. 2-çok kısa bir zamanda olacak şeyleri hlsse~demeınek, basiretsiz etmek. \ burnunu ovmaq (oymaq, yerə sürtmək) olmak. | 1-eezalandırmak, haddini bildirmek, läyık 135 f



burnunun ucunu göstərməmək parmağının ucunu göstermemek, saklamak, göstermemek. burnunun yeli saman sovurmaq kendini çok beğenmiş olmak. burovuz almaq bir şeyi emaneten älmak, geri vermek üzere almak. burovuz vermək bir şeyi emaneten vermek. buruğu dönmək sıvışmak, gizlice kaybolmak. buruq düşmək birbirine geçmek, karışmak, dolaşmak. buruq salmaq kanştırmak, birbirine geçirmek. buruq vermək yan çizmek, sıvışmak. burum burum burulmaq fırdolayı dönmek. burun burun (tınn) eləmək mırm kırın etmek. 1-homurdanmak, iyi karşılamamak, memnuniyetsizliğini bildirmek. 2-bir şeyi verme veya yapma konusunda problem çıkarmak, sürüncemede bırakrnak, yapmamak, yapmak istememek. burun buruna gəlmək burun buruna gelmek, karşılaşmak, yüz yüze gelmek. burun buruna vermək bak. baş başa vermək. burun qılı olmaq rahatsız etmek, rahatsızlık kaynağı olmak. burun poxu və göz yaşı ilə iş görmək 1çok zor şartlarda çocuk besleyip büyütmek. 2-zorlukla bir işi yürütmek. burun tovu vermək son derece rahatsız etmek, eziyet vermek. burun vurmaq ağacm, asma dallarmm baş kısmım kesmek, tombullaştırmak. burun yeli vermək ateşlemek, kışkırtmak, tahrik etmek; kızdırmak. buruya düşmək ishal olmak. buruz vermək süründünnek, bugün git yann gel etmek.



buynuz çıxartmışam? boynuz mu çıkardım? birine sürekli ölarak bäkıp rahatsıg ettiğinde karşıdakinin kızgmhkla söylediğl söz. buynuz göstərmək zorbahk etmek. buynuz qoça yük deyil (olmaz) gerekf olan bir şey insana yük olmaz anlamında. bir ifade. buynuz vurmaq boynuzu ile vurmäk. buynuzu içində (qarnında) dıştan sakitı. mülayim gibi görünen; lakin gazabını, kinini içinde saklayan, gizli gizli iş yapan kimse, habis kimse. buynuzu içində olmaq asıl yüzünü saklamak, gücünü göstermemek. buynuzunu göstərmək gücünü göstermek,'! ^avrım kjpymak. buynuzunu itiləmək kavgaya hazırlanmak. buynuzunu qırmaq burnun kırmak, haddini bildirmek. buynuzunun dibi incəlmək (nazilmək) ölümü yakm olmak. buyruğumda durarsan beninı isteklerimi yaparsm, emirlerimi yerine getirirsin. buyruğunda durmaq emıine ämade olmak. buyruq olmasın! zahmet olmasa! rica ediyorum! buyruq vermək emir vermek, emretmek. buyur meydana" meydan okumä, tehdit ifadesi. buyurun qonaqlar, qoymayın bizimkilər çocuklarm evdeki yemekleri, tathları veya meyveleri vs. konuklara fırsat vermeden yiyip bitirmesinden sonra söylenen alaylı ifade. buz bağlamaq (tutmaq) buzlanmak, yüzeyi buzla kaplanmak, yüzeyi donmak. buz baltası (kimi) çok sağlam vücuda, yapıya sahip olan insan için kullanıhr. buz kəsilmək buz kesilmek. 1-vücudu çok huruz gəzınək kin duymak, kin beslemek, soğumak. 2-beklenmedik veya üzülecek bir häl karşısmda donakalmak, hayret etmek, düşmanhk besıcıi-C. .; hayretler içinde kalmak. busə etmək buse almak, öpmeıc,.Jp_^f__i_ buzlcimi 'b^^ibi. 1-ilişkltermrinsanların kondurmak. _—- — davranışınm vs. soğukluğunu bildirir. 2buynuz ^xärtmaq dış görünüşü acayip çoğ soğuk şey. ~" olan ve toplumun dikkatini çeken kimseler için kullanılır. 136 1



buz kimi donmaq bak. buz kəsilmək 2. anlamda. buz üstünün daşı etmək nüfuzuna darbe vurmak, beş paralık etmek. buz üstünün öküzü säkin ve sessız kimse. bnza dönmək buz kesilmek. 1-çok üşümek, soguktan donma noktasına gelmek. 2tamamen soğumak. 3-ölmek: buzlu su içməyə getmək hapse düşmek. buzlu su vermək sinifli birini säkinleştirmek. buzov saimaq yavru ätmak (inek). buzovu çatıda qalmaq ineği ölmek ve buzağısıöksüz kalmak. buzu smdırmaq buzları eritmek, aradaki soğukluğu gidermek, zorlukları kaldırmak. büküb arxivə qoymaq bak. arxivə vermək. büküb cibinə qoymaq katläyıp cebine atmak, kendine almak (birinin diğerlerinden daha atik, däha kurnaz davrandığmı bildirir). bülbül kimi cəh cəh vurmaq bülbül gıbi ötmek. l-(ses sanatçısı) çok güzel bir şekilde ifa etmek, söylemek. 2-şen ve şakrak bir şekilde gülmek. bülbül ktmi oxumaq bülbül gibi şakımak, güzel sesle şarkı söylemek. bülbül kimi ötmək bülbül gibi ötmek, bildiklerini söylemek, konuşmak, anlatmak. büibüi öldü qaldı gül, istər ağla istər gül kaybedilen şey için üzülmeğe d^eğmez . bülənd olmaq yükselmek. ^ bünyad etmək bir temele oturtmak, esaslı häle getirmek. büruz (bürüz) eləmək (etmək) 1-meydana çıkarmak, göstermek, açığa çıkarmak. 2görünmek, meydana çıkmak, kendini göstermek. büruzə çıxarmaq (vertnək) bak. büruz (bürüz) eləmək (etmək). bürünc qiymətinə dəyməz beş para etmez, çok değeri olmayan şey için kullanılır. -bünüzə çtxmaq ortaya çtkmak, görünmek, meydana çıkmak. bürüzə vermək açığa ven^i-r-oj^aj-ä-jçiz. " karnıak, äşikär eünek.



büryan eyləmək (etmək) 1-ateşte yakmak, kavurmak. 2-kebap etmek, yakmak, kavurmak. büryan olmaq 1-ateşte yanmak, kavrulmak. 2-yanmak, rutuşmak, kavrulmak. büstün özündən qabaq qoymaq ölmeden kendi mezarını kazmak. bütüıı aiəmə yayılmaq meşhur olmak, tanınmak. bütün dünya dağılsa da bak. dünya dağılsa. bütün iplər gəlib sizin doğanaqdan keçəcək (ötəcək) bütün ipler senin elindedir, her şey senin kararına bağhdır. bütün variığı ilə 1-bütün varlığı ile, var gücü ile, ciddiyetle. 2-bütün teferruatı ile, olduğu gibi, bütün incelikleriyle. büzüşüb acı almaya dönmək dert gam çekmekten zayıflamak.



137



cabəca eləmək yeıii yerinde tanzim etmek, gereğince yeıieştirmek. cadar cadar olmaq yan yank olmak, çatlamak. cadu eləmək efsunlamak, büyülemek, büyü ile kendi etkisi altma almak. cadugərlik eləmək (etmək) büyücülük yapmak, cadı ve üfürükçülükle uğraşmak. cadııya salmaq bak. cadıı eləmək. cağ cağ olmaq yank yank olmak, çatlamak. cah vermək dersini vermek, ezmek. cahana gəlmək dünyaya gelmek, doğmak. cah cəlal sahibi olasan nütüz ve itibar sahibi olasm, halk içinde büyük itibarın ve saygınhğm olsun. cahıl göstərmək genç göstermek. cahıihğma bağışlamaq gençliğine bağışlamak, toyluğuna bağışlamak. calulhğım saxlamaq gençliğini muhafaza etmek. cahıllığım yada salmaq 1-gençliğini hatuiamak. 2-gençliğinin hasretini çekmek. cahıiiıq etmək cahillik eünek, yaşına uygun hareket etmemek. caiz bilmək (görnıək) uygun bulmak, uygunluğunu onaylamak. cakeşlik etmək (eləmək) kadmlarla erkekler arasında yolsuz ilişkilerde aracılıketmek, pezevenklik yapmak. calaq etmək (vurmaq) 1-aşı yapmak, aşılamak. 2-bir şeyin yanına yamamak, eklemek. calanmış yağı məscidə nəzir demək boş vaatler vermek, cimri davranmak. camaata yaymaq herkese bildirmek, aleme tanıtmak, herkese haber vermek. camaatm gözünə kül səpmək (üfürmək) söz verdiği hälde halkın hiçbir isteğini yerine getirmemek. camax bağlamaq 1-yosun tutmak. 2-üzeri kapanmak, üstü örtülmek, artık amlmamak. cami cəm kl. fars mitolojisinde şarabm mucidi sayılan Cem'in (Cemşid) olduğu kabul edilen sihirli kadeh. klasik şiirde genelde şarap anlammda kullanıhr. can ağzından çıxana kimi ölünceye kadar.



can alıb can vermək 1-büyük bir sıkıntı içinde olmak, ölmek üzere olmak. 2-çok güzel olmak (kadm, kız). can almaq 1-birini öldürmek. 2-äşık etmek, meftun etmek. can atmaq can atmak. 1-herhangi bir şeyi elde etmeyi çok istemek. 2-kurtulmak için bir yere sığınmak. can bağışlamaq can vermek, büyük dirlik ve güç vermek, mänevi güç kazandırrnak. can bahasına can pahasma, hayatını hiçe sayarak, bile bile ölüme giderek, kanını akıtarak. can baş üstünə baş üstüne, büyük bir sevinçle, istenilen şeyin büyük bir memnuniyetle yapılacağını bildirir. catf- bəsləmək kendine iyi baknıak, itina göstermek, yemesine ve içmesine dikkat etmek. can bir qəlbdə yaşaınaq birbirine çok yakın olmak, birbirini çok sevmek, son derece samimi olmak, çok iyi arkadaş olmak; birlikte kavgasız, gürültüsüz yaşamak. can borcunu ödəmək can borcunu ödemek, ölmek, ruhunu teslim etmek. can can demək çok yakmlık göstermek, samimi davranmak, ilgı ve şeflcat göstermek. can cana qatmaq cinsi ilişkide bulunmak, sevişmek. can candan ayrıimaq doğum yapmak. can ciyər kimi yaşamaq can ciğer olmak, çok samimi olarak hayat sünnek, aralarında çok yakmlık, sevgi ve samimiyet olmak. can ciyər oimaq cah ciğer olmak, çok yakm, çok saminıi ohnak. can çəkə çəkə 1-istemeye istemeye. 2zorlukla, bin bir güçlükle. can çəkişmək can çekişmek, ölmek üzere olmak, can vermek. can çəkmək tembellik etmek, bir işi çok gönülsüzce yapmak, zorlukla yapmak, yapmak istememek. can çürütmək kutsal bir şey için canından geçmek, kendini feda etmek, hayatım ona adamak.



138



can damarmı tutmaq 1-öğrenmek, bütün yönlefiyle bilmek. 2-cän damänna basmak, zaaftnı, zayıf noktasını öğrenip bilmek. can deyib, can eşitmək çok samimi olmak, yakm dost olmak, birbirini çok sevmek ve sevgi sözeükleriyle hitap etmek. can dərdinə (qayğısma) düşmək can derdine düşmek, ölmemek için çabalamak, uğraşmak. can dərmam çare olan her şey. caıı düşməni olmaq düşman olmak, birbirini öldürecek kadar düşman olmak. can evindən vurmaq can evinden vurnıak, en hassas noktasından yakalamäk. can gəimək can gelmek, canlanmak, hälsizlikten kurtulmak. can gəzdirmək zorlukla ayakta durmak, çok zayıf, täkatsiz olmak. can Iıayında olmaq canımn derdinde olmak. 1-ölüm kalım mücadelesinde olmak. 2-kendi problemleriyle meşgul olmak, kendi derdiyle uğraşmak. can lıövlü can havli, canını kurtamıa korkusu, ölüm korkusu. can höviü üə can havli ile, ölüın korkusundan gelen bir güç ve atakhkla; ölüm korkusundan doğan güçlü bir tepki ile. can qalmamaq can kalmamak, täkati kesilmek, bütün gücü tükenmek. caıı qoymaq 1-çok çalışmak, didinmek, ömrünü ona harcamak. 2-kutsal bir şey uğrunda kendini fedä etmek, o yolda ölmek, canından geçmek. can qpymamaq çok eziyet etmek, incitc mek, rahatsız etınek. caıı tapşırmaq can vermek, ölmek. can üstə (üstündə) olmaq ölüm anında olmak, son dakikalarını yaşamak, ölmek üzere olmak. can vermək 1-ölmek, ruhunu teslim etmek. 2-birinin yolunda canından olmak, kendini feda etmek. 3-canlandırmak, hayata döndürmek. 4-haddinden fazla haz vermek, lezzet vermek. 5-moralini yükseltmek, nıänevi güç ^vermek. 6-bir şeyi haddinden fazla arzulamak. can yandırmaq 1-birisi veya bir şey için kaygılanmak, kendi problemi bilmek, iigi-



lenmek. 2-yürekten, isteyerek çalışmak, hassasiyet göstermek. cana can istəmək kana kan istemek, öldürülen birine karşılık birinin öldürülmesini istemek. cana can qatmaq cana can katmak, ferahlatmak, insanın neşesini ve dinçliğini artırmak. cana dolmaq biraz şişmanlamak, kendini toparlamak, hastalık vs. sebebiyle oluşan zayıflık az da olsa giderilmek, iyi duruma gelmek. cana doydurmaq (gətirmək) canına tak ettinnek, bıktırmak, usandırmak. cana doymaq canma tak etmek, bıkmak, usanmak, gırtlağa gelmek. cana durmaq gırtlağa çıkmak, bıkmak. cana gəimək 1 -bıkmak, usanmak, bezmek, bizar olmak. 2-canlanmak, dirilmek, kendine gelmek. cana qəsd eiəmək (etmək) canına kastetmek. 1 -birini öldürmek. 2-çok aşırı derecede çalışmak. cana qıymaq cana kıymak, birini öldürmek. cana (canma) minnət bilmək canma minnet bilmek, bulduğu, sahip olduğu için çok sevinmek. cana sinmək gönlünce olmak, istediği gibi ölmak, içine sinmek. cana yetirmək 1-bıktırmak, usandırmak, bezdirmek. 2-canlandırmak, diriltmek, kendine gelmesini sağlamak. cana yetişmək canlanmak, kendine gelmek. canamazı suya çəkmək kin. saf, mümin, temiz insanlara karşı hilekärhk yapmak. canavar donuna girmək vahşileşmek, gaddarlaşmak, zalimleşmek. canavar kimi oxumaq güzel bir sesle şarkı veya türkü söylemek. canavar kimi yemək açgözlülükle yemek. canbaza çıxmaq hayatım tehlikeye atarak ölüm kalım mücadelesi vermek, ölüm kalım kavgası çıkarmäk. canbaza qalxmaq abartnmk. canbəsər olmaq ölürken koparılan yaygaradan dolayı canı çıkmamak ve azap çekmek. 1 39



canbir qəibdə yaşamaq bifbirini çök sevmek. canda taqət qaimamaq çok yorulmak, täkati kesilmek. candan başdan keçmək candan geçmek, kendini feda etmek, canmdan geçmek, kendini kurban etmek. candan düşmək 1-zayıflamak, güeünü kaybetmek, täkatini yitirmek. 2hälsizleşmek, çok yorulmak; zayıflamak. candan eləmək 1-öldürmek, hayattan rnah> rum bırakmak. 2-bak. candan salmaq 1. ve 3. anlamlarda. candan keçmək kendini feda etmek, kendini kurban etmek, canmdan geçmek. candan maya qoymaq gönülden yardımeı olmak, isteyerek yardım etmek. candan olmaq ölmek. candan saimaq 1-çok yormak. 2-çok rahatsız etmek, eziyet vermek. 3-bütün gücünü, täkatini tüketmek, kanmı emmek. candan (canından) tikan çıxartmaq 1kırdığı bir kimsenin hoşlanacağı bir işi yapmak, hatasmı tamir eünek. 2-isteğini yerine getinnek, arzuladığı ancak yapamadığı veya yapmadığı bir şeyi yapmak. candan usanmaq canmdan usanmak, illallah etmek, bıkmak, gırtiağa çıkmak. candan yanmaq gönülden yaklaşmak, problemlerine içtenlikle yaklaşmak. canfəşanlıq etmək (eləmək) gereğinden fazla fedakärlık yapmak, hassasiyet göstermek, çalışmak, çaba sarf etmek. cauxınd eləmək yakasını kurtarmäk, elinden kurtulmak. canı acımaq canı yanmak. canı ağrımaq kırgınlık hissetmek. canı ağzına gəlmək 1-bıkmak, usanmak. 2-çok korkmak.



canı bahasına elənıək (görmək) hayäti pahasına yapmak, bir işi hayatını tehlikeye' atarak yapmak. canı bədənindən çəkilmək ölmek, ruhunu ' teslim etmek. canı boğazma gəlmək (yığılmaq) 1usanmak, bıkmak, çaresiz kalmak, gırtlağına kadar gelmek. 2-ölecek duruma gelmek j 3-canı boğazına gelmek, çok korkmak. \ canı burnuna yığılmaq canma tak etmek, bıkmak, usanmak, bızar olmak. • cam burnundan çıxmaq canı burnuna gelmek, kendine ait bir şeyi başkasına verirken çok rahatsızlık duymak. , canı cəhənnəm (cəhənnəmə) canı cehen- , neme, "ne häli varsa görsün, beni ilgilendirmez" anlamında, sevilmeyen bir kiraseye duyulan nefreti anlatan, "ne yaparsa yapsın, ne olursa olsun, ölsün, gebersin" anlamında bir kargıma, ilenme ifadesi. canı cəzanə gəlmək bıkmak, usanmak, bizar olmak. canı çıxanacan 1-ölene kadar. 2-çok yorulana kadar, täkati kesilene kadaf. canı çıxır bir şeyi yapmayan, vermeyen vs. tavırlar sergileyen kimseler için kullanıhr. canı çıxmaq canı çıkmak. 1 -ölmek, ruhunu teslim etıriek. 2-çok yorulmak. 3-çok yıpranmak, çok hırpalanmak. canı çıXsın! canı çıksm! ölsün, gebersin! canı çürümək zulüm görmek, eziyet çekmek, ıstırap çekmek. canı dildən canı gönülden, cam yürekten, büyük arzuyla, isteyerek. canı dincəlmək rahatlamak, säkinleşmek. canı ... əiində olmaq birine bağh olmak, bağımh olmak. canı getmək 1-bir zarara uğramasmdan kaygı duymak. 2-canı çıkmak, yıpranmak, canı ağzında gözləıılək korku ve heye- eskimek, tazeliğini, mukavemetini kaybetmek. 3-ölmek, ruhunu teslim etmek. canla beklemek. canı ağzından (boğazmdan) çıxana qədər canı giziidəmək 1-kırgmlık duymak, canı canı çıkana kadar, ölene kadar, son nefese ağrımak. 2-korku duymak, korkuyla ürpermek. kadar. canı ağzından (boğazından) çıxmaq öl- canı ilə əlləşmək ağır hasta olmak, ağır hastahktan dolayı şiddetli azap çekmek. mek. canı it canıdır çok dayanıkh kimseler için canı bahasına hayatı pahasma. kullanıhr. 140



canı qaçmaq rengi kaçmak, yüzü solmak, canım qurban! eanım kurban! gönlünii rengi sararmak; korkmak. alma, gönül okşama, şefkat veya yalvarış canı qalmamaq 1-herhapgi bir dururhdan ifadesi. dolayı ölecek häle gelmek. 2-täkati kalma- canım sənə (sizə) desin. . . böylelikle, mak, yorgunluk ve bitkinlikten düşüp ba- sonunda, özet olarak anlamında. yılacak gibi olmak. canım sənə sadağa olsun canım sana kurcanı (... yanında) qalmaq birisi veya bir ban, birine söylenen güzel bir ifade. şey için endişelenmek, onun için kaygı- canıma dəysin canıma değsin, çok hoşlanlanmak. dım, lezzetli bir şey konuşulduğunda söycanı qızmamaq içi ısınmamak, bir işe, bir lenen bir ifade. kimseye gönülden yaklaşamamak. canımı çöldən tapmışaın? canımı sokakta canı qurtarmaq hür olmäk, kurtulmak, bulmadım? hayatım o kadar ucuz değildir? canımı çölə atmamışam! hayatım benim hiirriyetini elde etmek. cam od tutub yanmaq 1-ateşler içinde için çok önemlidir! kalmak, harareti yükselmek, ateş basmak. canımı yığıb boğazıma son gücümü ve 2- alevlenip yanmak, çok sinirlenmek, hid- nefesimi tüketerek bu işi yapıyorum. detlenmek, ateşlenmek. canımın canı çıxsın! benim için bu da canı rahat olmaq problemi, sıkmtısı ol- azdır! şeklinde kendi kendini tenkit etme mamak. ifadesi. canı (canmız) sağ olsun! canı sağ olsun! canımın dərdindən mecburiyetimden do1-teselli, sağhk ve mutluluk ya da hoşnut- layı. suzluğu alaylı şekilde bildiren bir ifade. 2- canın çıxsa da... "canın çıksa da...", "ölbazen üstü kapah olarak tehdit ifadesi an- sen bile..." bir şeyin kesinlikle yapılacağılamında kullanılır, nı, olacağmı, yapılmayacağını veya olmacanı salamat olmaq hayatta olmak, yaşa- yacağını bildiren bir ifade. mak. canın haqqı! karşısında bulunan sevdiği canı sıxılmaq canı. sıkılmak. 1-rahatsız kimse için edilen yemin ifadesi. olmak, canı sıkılmak. 2-mänevi durumu canın sağ olsun canm sağ olsun, boş ver, kötü olmak. üzülme, değmez. canı sızıldamaq vücudunda ağrı, sızı his- canın yansın! canın yansm! ateşlerde yasetmek. nasm! büyük ıstırapla karşılaşasm! canı sulu (şirəli) olmaq (yaşlılar hakkın- camna and vermək 1-herhangi bir işi da) dinç olmak, çevval olrnak, canhhğım yapmak için yemine vermek. 2-bir şey içiıı başı üzerine yemin ettirmek. kaybetmemiş görünmek, güçlü ğ'örünmek. canı üçün qorxmaq kendine bir zarar do- canma asi olmaq. çektiği ağrı veya ıstıkunmasından çekinerek ihtiyath davran- raptan dolayı ölmek istemek. mak, korkmak, kendi canımn derdinde canına atəş (od) salmaq 1-çok korkutmak, endişeye düşürmek. 2-yakıp kavurmak. olmak. canına birə düşmək endişeye kapılmak, canı Uzülmək bak. candan düşmək canı yanmaq 1-acımak, merhamet etmek, teläş düşmek, heyecanlanmak, rahatsızlık "onun acısmı yüreğinde hissetmek. 2-çok duymak. susamak. 3-seNTnek, kendinden bir parça canına can basmaq sıkmtılara, ıstıraplara, kabul etmek. eziyetlere katlanmak. canı yanmamaq 1-sevroemek. 2-häline canına cəfa basmaq kendine eziyet etmek, zahmete katlanmak. acımamak. canıyansm! büyük ıstırapla karşılaşsm! içi canına cəfa verməmək kendine eziyet etmemek. yansm! canım (canı, canın, canmız) üçün bir canına ciri böyütmək kendine eziyet eden evlat büyütmek. yemin ifadesi. 141



canına çəkmək 1-emmek. 2-sindirmek. canına daraşdırmaq üzerine saldırtmak. camna daraşmaq l-(birçokları) birine sülük gibi yapışmak. 2-üzerine saldırmak, başma üşüşmek. canına dərd! (dərddir!) zıkkımm kökü! canına döşəmək tenkit etmek, ağır sözler söylemek, itham etmek. canına dua etmək duacı olmak, yaptığı bir iyilikten vs. dolayı önırüne dua etmek. canına düşmək 1-dayak atmak, dövmek. 2-azarlamak, paylamak. canına əziyyet verməmək canına eziyet etmemek, sıkıntıya gelmemek. canına hopdurmaq tam anlamryla benimsetmek. canına hopmaq 1-bir şeyi tam anlamıyla kabul etmek, benimsemek, ruhuna sinmek. 2-emmek. canma işlemek canına işlemek, son derece etki etmek. canma qəsd etmək (eləmək) bak. həyatına qəsd etmək (eiəmək). canına qıymaq canma kıymak. 1-birini acımadan öldürmek. 2-kendini öldünnek, intihar etmek. canma qor salmaq kendine äşık etmek. canına qorxu düşmək korkmaya başlamak, endişelenmeye başlamak, korkuya kapılmak. canına qorxu (vəlvələ) salmaq çok korkutmak, korkudan titretmek. canına lərzə (titrəmə, uçunma, üşütmə, vahimə, vicə, vicvicə) düşmək soğuktan veya korkudan tir tir titremek. canına lərzə salmaq çok korkutmak, dehşete düşürmek, büyük korkuya kapılmasma sebep olmak. canına (canıma) minnət canına minnet. 1birinin çok sevineceği, beklenmeyen iyi bir durumla karşılaştığında duyulan sevinei anlatmak için söylenen bir ifade. 2-arayıp da bulamadığı şeylerden saymak, razı olmak. canına od düşmək 1-ıstıraba, endişeye kapılmak. 2-çok korkmak. canına od salmaq 1-endişeye düşürmek. 2-korkutmak. 3-äşık olmak, aşka düşmek.



camna sağlıq (xəstələnmişdim) üstünüze sağlık (hastalanmıştım). hastahktan söz ederken karşısmdakinin tutulmaması arzusuyla söylenen söz. canına yağ (sarı yağ) kimi yayılmaq çok hoşlanmak, çok hoşuna gitmek. canına sinmək (yatmaq) içine sinmek, beğenmek, hoşlanmak, gönlüne göre olmak. canına sinməmək içine sinmemek. 1-bir şeyden dolayı içi rahat olmamak. 2gönlünün istediği gibi olmamak, arzusuna göre olmamak. canına vəlvələ düşmək bir şey olacağından korkarak çok heyecanlanmak, endişeye kapılmak. canına vurnuxma saimaq korkuya düşürmek. * canma yazığın gəlsin! kendine acı, kendini mahvetme, kendini düşün anlammda bir nasihat ifadesi. canına yel dəyməmiş (keçmədən) o anda, hemen, hemencecik, derhäl. canına yel keçməyə qoymamaq her şeyden sakmmak, her şeyden korumak. canına (qanına) yerikləmək intikam almak için hazır beklemek, intikam için fırsatmı kollamak. canında (hələ) su çoxdur (var) yaşlı olmasına rağmen çalışabilen, faaliyet gösterebilen kimseler için kullamlır. canında az yoxdur gizliden gizliye işler çeviren, hilebaz kimseler için kullamhr. canında olmaq tabiatında olmak, karakterinde, davranışında olmak, birine has olmak. canından bezar olmaq usanmak, bıkmak, bizar olmak. canından bezdirmək cantndan bezdirmek, bıktırmak, usandınnak, çok sıkmak, aşırı iş yaptırmak, yaşama isteğini yok etmek. canından bezmək canmdan bezmek, düştüğü sıkıntı yüzünden ölümü ister häle gelmek. canından çıxmamaq hiç unutmamak. canından doymaq bak. canmdan usanmaq. canmdan əl çakmək kendinden bıkmak, usanraak. 142



camndan gizilti keçmək içi sızlamak. canından iraq olsun! birinden hastahk veya başka bir kötü durumun uzak olmasım arzu eden ifade. canmdan keçmək bir şey uğruna öimek, kendini feda etmek, canını vermek. canından qorxmaq hayatından endişe etmek. canından olmaq 1-bak. candan omıaq. 2istediği gibi, arzuladığı şekilde olmak. canından usanmaq canmdan usanmak, ölümü göze alacak kädar sıkmtı içinde olmak. canmı Allah'a tapşırmaq ölmek, ruhunu teslim etinek. canını almaq canını almak, öldürmek, hayatına son vermek. camm atəşə yaxmaq gönül vermek, sevmek. canını azar (dərd) alıb tembel, hevessiz, isteksiz iş yapan kimse için kullanılir. canını bağışlamaq 1-canını bağışlarnak, öldürülmesi gerekirken vazgeçmek, affetmek, bağışlamak. 2-ölmek, ruhunu teslim etmek. canım bağışlamamaq canını bağışlarnamak, öldürmek, affetmemek. canını boğazma gətirmək (yığmaq) 1camna tak ettirmek, bıktırmak, usandırmak, bezdirmek. 2-canländırmak, diriltmek, kendine getirmek. canım burnuna yığmaq bıktırmak, usandırmak, canına tak ettirmek. canmı cəhənnəmə göndərmək (yasil etmək) canmı cehenneme yollamak, öldürmek, gebertmek. canını çıxarmaq canını çıkarmak, incitmek, eziyet etmek. camnı çölə atmaq kendi vücuduna eziyet etmek, kendine zarar verecek derecede çahşmak, sağlığma dikkat etmemek, kendini düşünmemek. canını çürütmək 1-üzüntü vermek, canını sıkmak, usandırmak, sıkıntı vermek. 2boşuna zahmet etmek, boşuna çahşmak. canmı dişinə alıb (tutaraq, tııtub) canını dişine takarak, gönülsüz, hevessiz, isteksiz, kendini mecbur ederek bir şeyi yapma.



canım dişinə tutmaq canmı dişine almak (talcmak), istemeyerek, gönülsüz, hevessiz, kendini mecbur ederek bir şeyi yapmak, canmı dişine takmak. camnı dünya mahna çəpər etmək dünya malı için hayatım feda etmek. canım eşq oduna yaxmaq äşık olmak, sevmek. canını əsirgəməmək hayatmı feda etmek. canım fəda eləmək kendini kurban vermek, bir şey uğrunda hayatından geçmek. canmı xilas eləmək 1-kendi hayatını kurtarmak, herkes kendi başının derdine düşmek. 2-başka birinin hayatmı kurtarmak. canmı işə verməmək çalışmayı, zahmet çekmeği sevmemek, tembellikle hayatım sürdürmek, çahşmaktan kaçınmak. canım küçədən tapmamış olmaq tehhkeye, güçlüğe katlanmaya niyetli olmamak. camm qara qorxu (qayğı) almaq (bürümək) yapacağı işin zorluğundan doläyı endişelenmek, iyice korkmaya başlamak. canını qoymağa yer axtarmaq ne yapacağmı bilmemek, kendine bir yer bulamamak, bir durum karşısmda şaşırıp kalmak. canım qoymaq 1-bütün gücünü, enerjisini, becerisini kullanmak. 2-canını vermek, hayatmdan geçmek. canım qurban vermək bak. canını fəda eləmək. canını qurtarabilməmək 1 -yakasmı kurtaramamak. 2-sorumluluğu üzerinden atamamak, yakasmı kurtaramamak. canmı qurtarmaq kendini kurtarmak, kurtulmak, yakasını kurtarmak. canını oda yaxmaq (yandırmaq) bir şey veya bir kimse uğrundä kendini fedä etmek. canım ovcuna qoymaq kelleyi koltuğa almak, bir şey uğrunda ölümü göze almak. canını sıxmaq canım sıkmak, sıkılmak, üzülmek, düşüncelere dalmak, dert çekmek. canmı şeytana satmaq kötü şeylere dalmak, fesat işlerle uğraşmak. canını tapşırmaq (təslim etmək) ölmek, ruhunu teslim etmek.



143



canım üzmək 1-eziyet etmek, ıstırap ver- car çağırmaq (çəkmək) 1-yüksek sesle biı mek. 2-çok çalışmadan dolayı täkatsiz şeyi halka duyurmak, ilan etrhek, bildirkalmak. mek. 2-(haber, söz vs. 'yi) herkese yaymak, canını vermək 1-canım vermek, kendini bildirmek, haber vermek, herkese uläştırfeda etmek, kurban etmek, canmdan geç- mak. mek, hayatmı feda etmek, ölmek. 2-hiçbir car olmaq akmak, dökülmek, cereyan etşey esirgememek. 3-bir şeye çok düşkün mek. olmak. cari etmək (eləmək) kl. belirli bir tarz ve canını yandırmaq 1-zulmetmek, kötü bir yolla yapmak, resmi şekline büründürmek. hareketle veya davranışla karşısmdakine cari olmaq 1-akmak, dökülmek, saçılmak. büyük acı ve sıkıntı, üzüntü, ıstırap ver- 2-yapılmak, icra edilmek, kanunileşmek. mek. 2-bir kimseyi büyük zarara uğratmak, casusluq eləmək (etmək) casusluk yapzarara sokmak. mak, gizlice bilgi sızdırmak. canını ... yolunda qoymaq bak. canım cavab qaytarmaq karşı gelmek; saygısızhk etmek. fəda eləmək. canının dərdindən mecburiyetinden dola- cavab vermək cevap vermek. 1-sorulan soruya karşılık vermek. 2-mesuliyet taşıyıcanımn dərdinə (hayına, qeydinə) mak, çevap vermek meeburiyetinde olmak. düşmək (qalmaq) canının derdine düş- cavabı kəlbətinlə çəkmək bak. sözii mek, camndan başka şey düşünemez ol- kəibətinlə çəkmək. cavabım tutmaq sorulan sorunun cevabını mak. cammn haraymda (hayında) olmaq sa- vermek. dece kendini düşünmek, kendinden başka- cavabım vermək ceväbını vermek, läyık olduğu cevabı vermek, yaptığı veya söylesmı düşünmemek. canınm qəsdində olmaq kendine acıma- diği bir şeyin karşılığmı vermek. cavabsız buraxmaq (qoymaq) cevapsız mak. canıyananlıq eləmək (göstərmək) derdine bırakmak, cevap vermemek. ortak olmak, yürekten acımak, ilgi göster- cavam yemək alışkanlık edinmek, alışmak. cavan dağı çəkməyəsən! genç olan bir mek, ilgilenmek. yakmımn ölümünü görmeyesin! bir temencanlar alan çok güzel (kız^ kadın). ni ifadesi. canlara dəyən (dəyər)... güzel huylu, secavan qalmaq fazla çökmemek, genç kalvimli, mert, samimi kimseler. canlı meyit 1-canlı ceset, çok zayıf kimse. mak. 2-şuurunu herhangi bir şeyden dolayı geçi- cavan ölümü görməyəsən! bak. cavan ci olarak kaybetmiş veya bir olayın son dağı çəkməyəsən! derece etkisinde kalaralc adeta şuursuz do- cavanlığı (cavanlığını) yada salmaq laşan kimse. gençliğini hatırlanıak. cansağhğı ilə geyinin (işlədin, yaşayın) cavarihğın qalsın yer altda! genç iken yeni alınan bir giyim eşyasmm sağlıkla ölesin! giyilmesini arzu eden bir alkış ifadesi, "ha- cavanhq daşını atmaq yaşlanmak, ihtiyarlamak. yırh olsun" anlamında. cansız bədən çok zayıf; hareketsiz, uyu- cayaıağına keçirmək pençesine geçirmek. caynağına keçmək pençesine geçmek. şuk. canyandıranlıq eləmək (etmək) destek caynağında olmaq pençesinde olmäk. olmak, yardım etmek, sdcıntısım hafiflet- caynağında saxlamaq (tutmaq) häkimiyeti altmda tutmak. melc veya hälletmelc. car car carıldamaq sesli ve süratli alcnıak caynaqlarına keçirmək (salmaq) pençesine geçirmelc, eline geçirmek, yakalanıak. (ımıalc, çay). 144



caynaqlärına keçmək pençesine geçmek; eline geçmek, yakalanmak. caynaqlarını göstərmək 1-gücünü göstermek, asıl yırtıcı yüzünü göstermek. 2hırıldämak, tehdit etmek. caynaqlarını qırmaq (sökimək) hükümranlığını parçalamak, periçesinden kurtul-



cəhənnəm kösövü koyu esmer tenli ve çirkin kimse. cəhənnəm kürəsi çok kızgm ocak, cehennem gibi sıcak yer. cəhənnəm qarışiğı Yahııdi ile Ermeni'nin evlenmesi sonucu doğan çocuk. cəhənnəm oduna gififtar olasan! cehennemde yanasın! mak. .... cebinə qoymusan?! ... önemsemiyor cəhənnəm öl (olun) (burdan)! cehennem musun! ... işi yapamaz mı zannettin! ... ol! defol git! gücü yetmeyecek mi sandm! cəhənnəm ol get gözümdən! bak. cecimi cırmaq birini perişan etmek, mah- cəhənnəm ol burdan!. cəhənnəm olsun cehenneme kadar yolu vetmek. ceybir olmaq elbir olmak, el ele vermek, var! defolup gitsin! birinin bir yerlerde bulünmasını istememe ifadesi. birlikte hareket- etmek. ceymaq atmaq kök atmak, kökleşmek, cəhənnəm üstündə körpü qurmaq hälka faydası olmayan işler yapmak, faydasız yeşerip filizlenmek. ceyran belinə çıxmaq (minmək) bulun- şeyler yapmak. mamak, çok zor bulunmak, kıt olmak, pi- cəhənnəmdən biletsiz qaçan kötü huylu; yasada olmamak. çok çirkin, suratsız adam. ceyran kimi ceylän gibi, çok güzel ve a- cəhənnəmdən ipi qırıb qaçıb çok çirkin kimseler için kullanıhr. lımh. cəbr çəkmək yaptığı bir şeyden dölayı cəhənnəmə gedən özünə yoldaş axtarar kendisi için kötü sonuçlar doğuracäk bir cezasmı çekmek. cəbr etmək (eləmək) cebir kullanmak, zor derdin, hastahğm başkalanna da bulaşmasmı isteyen kimseler için kullanılır. kullanmak, zulmetmek. cəhənnəmə get! defol git! kızgmlık bildicəbrə düşmək eziyet çekmek, zorlük çekren bir ifade. mek, kötü duruma düşmek. cəddin belindən vursun! hz. Ali'nin nes- cəhənnəmə gora 1-bana ne, beni hiç ilgilinden geldiği kabul edilen kimseierin uy- lendirmez. 2-sonuciı ne olurşa olsun. (gora) göndərmək gunsuz veya hoşlanılmayan bir tavır sergi- cəhənnəmə ledikleri zaman, cetleri tarafmdan cezalän- (yollamaq) Cehenneme yollamak, öldürmek, katletmek. dırılmasını isteyen bir beddua ifadesi. cətä çəkmək eziyet çekmek, ış.tırap çek- cəhənnəmə k i . . . bana ne, ne olursa oisun, beni ne ilgilendirir. mek. cəfa vermək eziyet etmek, cefa, azap çek- cəhənnəmə vasil .etmək bak; cəhənnəmə (gora) göndərmək (yollamaq). tirmek. cəfakariıq etmək azap vennek, incitmek, cəhənnəmə vasil olmaq 1-ölmek, gebermek. 2-(kötü kimse) ortadan kaybolmak, zulmetmek. cəfasını çəkmək cefäsını çekmek, eziyeti- kaybolup gitmek. ni, derdini, beläsmı çekmek. cəhənnəmin dərəsi Cehennemin dibi, çok cəlı cəh etmək (vurmaq) ötmek, şakımak. uzak yer. cəhd etmək çaba sarf etmek, gayret gös- cəhənnəmin dərəsiridə (qurtaracağında) termek, çok çalışmak. çok uzak yer için kullanılır. cəlıənnəm əzabı çəkmək cehennem azäbı cəhənnəmin dibində yaşamaq çok uzakçekmek, tahammülü zor şeylere katlänmak. larda yaşamak, şehir merkezinden uzaklarcəhənnəm kimi cehennem gibi. 1-çok da yaşamak. sıcak yer. 2-çok karanhk yer. 145



cəhənnəmin dibinə Cehennemin dibine. 1- cəmdəyi çətən üstə (yerdə) qaimaq naşıfil en uzağa, en uzaklara. 2-bana ne, beni hiç götürecek kimse olmamak. mi hiç ilgilendirmez. cəmdəyinə döşəmək 1-azarlamak, ağır cəhənnəmin isti bucağı haddinden fazla sözler söylemek. 2-şiddetli tenkit etniek. % sıcak yer için kullanıhr. şiddetli dayak atmak, dövmek. cəhənnəmin o başına en uzağa, çok uzak- cəmdəyini quzğunlar yemək defnecilelara. memek ve naşını kurtlar kuşlar yemek. cəhənnəmin o başında yaşamaq çok u- cəmiyyətdə özünü aparabilmək toplum zaklarda yaşamak. içinde düzgün hareket edebilmek. cəhl etmək (eləmək) terslik etmek, inat cəncəl çıxartmaq (eləmək, salmaq) seetmek. bepsiz yere kavga çıkarmak, karışıklık cəhlə salmaq normal seyreden bir şeyi yaratmak. zora sokmak. cəncəl xasiyyət geçimsiz, insanları rahatsız cəhrə daşı vakarlı, temkinli, dayanıkh eden, tuzağa düşüren, insanlann ayağınm kimse. altında kuyu kazan kimse. cəhrəçilik etmək 1-iplik yapmak. 2- cəncəldən qurtarmaq zorluktan, beiädan "cehre" yapmak. 4oırtulmak. cəlah pozulmaq haşmeti, debdebesi yerle cəncələ * düşmək 1-büyük bir problemle bir olmak, eski hükmü ve nüfuzu kalma- karşılaşmak. 2-beläya düşmek. mak. cəncələ salmaq kavgaya sokmak, kötü, cəlahn artıq olsun 1-saygmhğm, nüfuzun istenmeyen bir işe karışmak. daha da çok olsun. 2-alay ve yergi bildiren cəng cidala çıxmaq kavga etmek, dövüşbir ifade. mek. cəlayi vətən olmaq vatamndan ayrı düş- cəng etmək (eləmək) savaş yapmak, vumek, yurtsuz yuvasız kalmak, gurbete ruşmak. düşmek, derbeder olnıak. cəngini cırmaq yenmek, alt etmek, galip cəlb etmək (eləmək) 1-yöneltmek, yön- gelmek, düzenini bozmak, mahvetmek. lendirmek. 2-dikkatini çekmek. cənnət kimi cennet gibi, çok güzel yer. cəldlik etmək (eləmək) atik davranmak, cənnətə dönmək cennete dönmek, güzeluyanık hareket etmek, çevik davranmak. leşmek, insanı hayran bırakan bir güzelliğe cələ qıran üçkäğıtçı, fınldakçı, dalavereci, bürünmek; ferah ve iç açıcı bir duruma gelmek. son derece kumaz. cələ qırmış tülkü son derece tecrübeli ve cənnətə düşmək (getmək) 1-Tanrı'nm kumaz kimse. buyruklarma uyup iyi ameller işleyerek öldükten sonra Allah'm vaat ettiği çok cələ qurmaq tuzak kurmak, hile yapmak. cələyə salmaq tuzağa düşürmek, ağma güzel yer olan uçmağa (behişt) varmak. 2gönlün istediği yerle veya şeylerle karşıdüşürmek. cəllad kimi cellat gibi, acımasız, gaddar, laşmak. cənnəti satm almaq cenneti satın almak, merhametsiz. cəllad kötüyü eskiden insanların kafasının büyük sevap iş yapmak, hayır iş veya işler yapmak, yardımsever olmak, herkese yarüzerinde kesildiği büyük kütük. cəm etmək (eləmək) 1 -toplamak, bir araya dım etmek. getirmek. 2-kendini toparlamak, kendine cənnətlik olsun! yeri, mekanı cennet olsun! gelmek. cəm hahnda 1-toplu hälde. 2-sık olarak cərcənək eləmək 1-şiddetle cezalandırmak, dövmek, eziyet etmek. 2-k. bir kıza toplanmış hälde. cəm olmaq 1 -toplanmak, bir araya gelmek. veya kadma tecavüz etmek. 2-uçup bir yere toplanmak. 3-toplama iş- cərcənək olmaq 1-ayaklan haddinden fazla yana doğı u açılmak, bacakların aşırı lemine konu olmak. 46 1 -



derecede yana açıhnasından dölayı kalça kemiklerinde şiddetli acı düymak. 2ayäklarım geniş geniş açarak yürümek. 3ağır bir yülcün altmda ezilmek, kötü dııruma düşmek. cərcənəyini ayırmaq 1-altına alarak hırpalamak, dövmek, cezalandırmak. 2-bak. cərcənək eləmək 2. anlamda. cərəyan etmək cereyan etmek. 1-geçmek, akmak, hareket etmek. 2-olmak, meydana gelmek. cərimə almaq ceza ahnäk. cərimə çəkmək ceza çekmek. cərimə eiəmək ceza kesmek, ceza vermek. cərimə kəsilmək ceza kesilmek. cəriməsiıii çəkmək cezasını çekmek. cəriməsini vermək cezayı para olarak ödemek, karşıhğmı para olarak vermek. cəriməyə düşmək cezaya uğramak. cəriməyə salmaq ceza çekmesine sebep olmak. cəsarət etmək eesaret etmek, cesaretlenmek, yiireklenmek, cüret etmek, korkmamak. cəsarət etməmək cesaret etmemek, korkmak, çekinmek. cəsarət vermək cesaret vermek, cesaretlendirmek, yüreklendirmek. cəsarəti çatmamaq cesareti yetmemek, korkmak, cüret etmemek. cəsarətini itirmək cesaretini kaybetmek. cəsarətini toplamaq cesaretini toplamak, cesaretlenmek. cəsədi var canı yox çok zayıf kimse-,. bir deri bir kemik. cəvəxlik eləmək kafa şişirmek, uzun uzadıya konuşmak, lafı çok üzatmak. cəyənvayı danışmaq yersiz konuşmak. cəza alirıaq ceza almak, cezaya maruz kalmak, cezaya uğramak. cəza görmək ceza görmek, cezalaiıdıril-



cəzasını almaq cezaya çarpünlmak, işlediği suça göre cezaya maruz kalmak, cezalandırılmak. cəzasım çəkmək cezasını çekmek. 1işlediği suça göre cezalandırılmak. 2-kendi hatasmm karşılığmı görmek, zarara uğramak. cəzb etmək 1-kendine taraf çekmek, yöneltmek. 2-kendine bağlamak, hayran etmek, meftun etmek. cəzə fəzə etmək (eləmək) razı olmamak, mukavemet göstermek, bağırıp çağırmak. cəzm etmək 1-kesip atmak. 2-kesin karar vermek. cıbırığını çıxartmaq 1-iyi dayak atınak, dövmek. 2-varım yoğunu elinden almak, soyınak, iflas ettirmek. 3-kabuğunu soymak. cıbrıx çəkmək haşatmı çıkarmak, canını almak, iyiee ezmek, dayak atmak. cıbrıx elənıək çınlçıplak soymak, anadan üryan bırakmak. cıbrıxdan çıxmaq çok susamak. cıdıra çıxmaq at yanştırmak, at yarışma katılmak. cığalhq eləmək (etmək) mızıkçıhk yapmak, oyunbozanlık etmek. cığır açmaq 1-yol açmak, çığır açmak. 2yeni akım meydana getirmek. 3-iz, hat oluşturmak. cığır salmaq iz bırakmak, iz yapmak. ciğırdan (cığırından) çıxmaq çizgisinden çıkmak, azmak, haddini aşmak. cığırından çıxarmaq yoidan çıkarmak, azdırmak, başka yöne yöneltmek. cığırından çıxmaq yolundan çıkmak, yolunu şaşurnak, azmak. cıqqır çıxmamaq ses çıkmamak, ortahk çok sessiz olmak, herhangi bir ses çikmamak. cıqqırı çıxmamaq sesi çıkmamak, konuşmamak, susmak. mak. (cınqırını) çəkəbilməmək coza vermək ceza vermek, cezaya mäh- cıqqırmı (çəkəməmək, çıxarabiiməmək, kum etmek, cezalandırmak. çıxarmamaq) sesini çıkarmamak, susmak, cəzanə gəlmək bak. canı cəzanə gəlmək. cəzasma çatdırmaq (yetirmək) cezasmı konuşmamak. vennek, işlediği suça göre ceza vermek, cıqqırını çəkməmək konuşamamak, sesini çıkaramamak, susmak. cezalandırmak. r



147



cımbat olmaq ortadan kaybolrnak, yok olmak. yitmek. cındırmdaıı cin (cinler) hürkmək (hürküşmək) 1-elbiseleri çok eski ve yamalı olmak. 2-fakir olmak. 3,-(kadın) düşük, ahläksız olmak. cırığmdan cin hürkmək çok yoksul olmak. cırım cınm eləmək (kəsmək) yırtık yırtık etmek, dilim dilim etmek, dilim dilim kesmek. cırım qoymaq yırtmak, parçalamak. cırnt deyib aradan çıxmaq kirişi kırmak, ortadan kaybolmak, sıvışmak. cırt başı her an. cızaxurd olmaq iğrenmek, tiksinmek. cızhacız yanmaq cayır cayır yanmak, çok hiddetlenmek, kendini kaybedecek derecede sinirlenmek, küplere binmek. cızığmdän aşıq çıxardıiabilməmək son derece akılh, bilgili ve kurnaz olmak. cızığından çıxmaq 1-çizgisinden çıkmak, yolunu şaşırmak. 2-haddini aşmak. cızığını aşmaq haddini aşmak, azmak, çığınndan çıkmak. cızıq çəkmək çizgi çizmek, sınır belirlemek. cızırığı çıxmaq yanrp kavrulmak, çok sinirlenmek, çok hiddetlenmek, yanıp tutuşmak. cızma qara etmək (eləmək) kafalama yapmak, özen göstermeden, hızlı bir şekilde yazmak, karalamak. cızma qaraçı yazar. cib kəsmək yankesicilik etmek. cibə zərər (ziyan) vurmaq çok para harcamak, maddi yönden zarara uğramak. cibgirlik elamək (etmək) yankesicilik yapmak, hırsızhk yapmak. cibi boşdur parası yoktur; fakirdir. cibi dəlikdir (yırtıqdır) müsriftir, savurgandır, parasını çar çur edendir. cibimə (cibinə) görə deyil cebine göre değil, cebindeki paradan çok pahalı olan bir mal için küllamhr. cibin dolu olsun birine yardım eden kimseye karşıdakinin söylediği "kazancm böl olsun" anlamında bir alkış.



cibində siçan (yel) oynayır cebinde para ] olmayan kimseler için söylenir. | cibindən ödəmək (vermək) kendi cebinden ödemek, vermek. cibinə atmaq (ötürmək) kendine almak. \ cibihə əl atmaq cömertliği tutmak. \ cibinə girmək 1-bütün parasmı çalmak. 2bütün parasmı hareamak veya harcamasını sağlamak. cibinə qoymaq 1-cebine koymak, kendisi için almak, cebe indirmek. 2-birini güçşüz ve kudfetsiz zannetmek, pek önemsememek. 3-yenmek, galip gelmek, üstesinden gelmek. . cibinə sok vursan toz qalxar fakir, beş parasız kimseler için kullanıhr. cibinə toxunmaq cebine dokunmak, maddi yönden särsacak kadar para harcamak, harcätmak. cibinə ziyan vermək cebine zarar vermek, para härcamak, harcatmak. . cibihi boşaltmaq cebini boşaltrnak, hütün parasım harcamak. cibini (cibişdanını) güdmək sadece kendi menfaatini, kendi çıkarmı düşünmek. cibini kəsmək birinin cebindeki parayı çalmak, yankesicilik etmek. cibinin ağzını (gen, geniş) açmaq (boş qoymaq, sökmək) cömertlik göstermek, çok para harcamak veya harcamaya hazır olmak. cibinin pambığı əliyə (əlinə) gəlsin! beş parasız kalasm ve fakirleşesin! şeklinde ilenme ifadesi. cibiərində yel əsmək meteliksiz olmak, beş parası olmamak. ciblərini boşaltmaq (silkələmək) bütün parasmı harcamak, harcatmak, ciblərini çırpmaq son meteliğine kadar harcamak. ciblərini doldurmaq ceplerini dpldurmak. 1-çok para kazanmäk. 2-gayri meşru, kanunsuz yoldan zengin olmak. 3-başkasını zengin etmek. cicc eləyib qayıtmaq bir iş yapmak veya görev icabı gidilen bir yerde hiçbir şey yapmadan veya çok az şey yaparak hemen geri dönmek.



148



cici bacı Olmaq birbirine çok yakin olmak, cikkə çakmək tiz sesle bütün gücüyle haykardeş gibi, ana kız gibi ölmak. kırmak, bağırmak. cida boyu mızräk boyu, geneilikle güneş cilddən cildə girmək kılıktan kılığä girveya ayın döğuştan sonra aldığı yolü bil- mek, bin bir şekle bürünmek, asıl gayesini dirmek için lcullanılır. saklamak veya emeline ulaşmak için başka cida (cidaya) düşmək ayrı düşmek, birbi- şekle bürünmek, başka renge girmek, kenrinden uzakta oimak. dini başka biçimde göstermek. cida etdirmək kl. ayırmak. cildindən çıxmaq maskesini çıkarmak, asıl yüzünü göstermek. cida salmaq ayırrnak, ayrı düşürmek. cidäl etmək kavga etmek, vuruşmak, dö- cildinə girmək kendini bilerek ... benzetvüşmek. mek, kendini şuurlu olarak ... gibi göstercidam çuvalda (törbada) gizlətmək ol- mek: maz mızrak çuvala sığmaz. cildini dəyişmək başka bir şekle bürüncidäm forbada gizlətmək mızrağı çuvala mek, duruma göre kendini ayarlamak. cilov (cilovu) gəmirmək 1-birinin yaptıksığdırmak. cidamn ucü çuvaldan çıxıb (çıxır) mızrak larmdan dolayı çok sinirlenmek, ona karşı kin duytnak, cezasmı vermek için fırsat çuvala sığmaz. kollamak. 2-azgın olmak, azgın häl almäk. cidd cəhd etmək (eləmək) bütün gücüyle cilovda saxlamaq häkimiyeti aitmda tutçalışmak, çaba göstermek. cidd cəhd göstərmək 1-ciddiyetle dav- mäk, häkim olmak, kontrolünde tutmak. ranmäk. 2-ciddiyetle çahşmak. 3-herhangi cilovdan azäd edilmək serbest bırakılmak. cilovdan azad olmaq serbest kalmak. bir konuda äyak diremek, direnmek. ciddi soruşmaq (tələb etmək) ciddiyetle cilovsuz at ahläksız kadm, hiçbir şeyden çekinmeyen arlanmaz kädın. sormak, istemek. cilovu ələ vermək bak. noxtam ələ ciddi yanaşmaq ciddiyetle ele almak. cignə vermək haykırmäk, bağırmak, yük- vermək. cilovu əlində olmaq bağlı olmak, itaati sek sesle seslemek. cik cik xanım 1 -çok bilmiş kadın veya kiz. altında ölmak. 2- şamatacı, bağırıp çağıran kadin veya kız. cilovu əlinə vermək serbest bırakmak, 3-becerikli, çahşkan, durmadan çahşıp kendi başma birakmak, davramşlarma karışmamak. didinen kadm veya kız. cik vurmaq 1-kuluçkaya yatırılan yumur- cilövuna döymək sınırı aşmasma engel talardan civeiv çıkmaya başlamak, yumur- ölmak, sürekli kontrol altında tutmak, sıtalar civcivler tarafından çatlatılmaya'^baş- nırlarım belirlemek. lamak. 2-ç.ocukluk çağından kurtulmak, cilovundan bərk bəfk yapışmaq häkimiyetinden uzäklaşmasına izin vermemek. ergenlik çağına adını atmak (alay ifadesi). ciki bikinə qədər en küçük ayrıntısma cilovundan tutub geri çəkmək haddini bildirmek, kötü yoldan, hareketten men kadar, bütün yönleriyle. ciki də sənindir bökü də her şeyiyle se- etmek, doğı-u yola çevirmek. cilovunu (əldən) buraxmaq (vermək) nindir. kendi bäşına bırakmak, tam serbestlik tacikinə bikinə bələd ölmaq her yönüyle riımak. tanimäk. cikinə bikinə getmək en ince noktasma cilovunu başqalannın əlinə vermək häkimiyetini, yularmı başkalänmn eline verkadar araştırmäk. cikinə bikinə kimi (qədər) bäk. ciki mek. ciiovunu çəkib əlində saxlamaq kendi bikinə qədər. cikini bikihi bilmək 1-her şeyini bilmek. häkimiyetine tabi etmek. cilovunu çəkmək (yığışdırmaq, yığmaq) 2-bak. cikinə bikinə getmək. 1-kötü yoldän çevirmek, kötü yola düşmecikini də bikini də en küçük ayrmüsını da. 149 :



sineengel olmak. 2-haddini bildirmek, aşırı cinə dəmir göstərmək korktuğu bir şeyie hareketlerine engel olmak. tehdit etmek. cilovunu dartmaq lcendini toparlamasını cing cing cingiidəmək 1-kesiksiz bir şeistemek, hareketlerine gem vurmak. kilde tınlamak; çmlamak. 2-bas bas bağırcilovunu əlində saxlamaq lcontrolünde mak. tutmak, häkinıiyeti altında tutmalc. cingim cingim etmək (eləmək) parça parciminin yanına rey qoymaq ş. kaçmak, ça etmek, küçük lcüçük parçalara ayırmak. sıvışmak, tabana kuvvet kaçmak. cini qorxutmaq ürkütücü olmak, çblc çircimiz olmaq (deve) çiftleşmek. kin ve korlcutucu olmak. cin axtanrlar (ki) dalına cınqır bağla- cini tutmaq birdenbire çolc sinirlenmek, stnlar bir köyün, bir obanın veya kabilenin hiddetlenmek, tepesi atmalc. yaşadığı yeri terk edip gitmesiyle ortaya cini yatmaq säkinleşmek, kızgınlığı, hidçıkan durumu anlatmak için kullanılır, "in deti geçmelc. cin yoktur" anlammda. cinini başına yığmaq çok sinirlendirmelc, cin atına mindirmək çok siniriendirmek, hiddetlendirmek. kızdırmak. cinləri dağılmaq yatışmak, sälcinleşmelc, cin attna minmək çok sinirlenmek, hid- hiddeti ve kızgınlığı geçmelc. detlenmek, lcızmak. cinli baxmalı olmaq bak. cinli olmaq. cin başına (beyninə, təpəsinə) vurmaq cinli olmaq deli olmalc. çok sinirlennıek, asabileşmek. cinni cəfər qoşunu (ldmi) çok gürültülü, cin bismillahdan (dəmirdən) qorxan sesli, bağırtılı, şaınatah çocuk topluluğu kimi qorxmaq bir şeyden veya birinden için kullanıhr. cirəyə salmaq paymı belirlemek, yemeğini çok korkmak, çekinmek. cin boğanağı rüzgarm oluşturduğu girdap. belirli bir ölçüde vermelc. cin çırağı bezir çırası. cirgini çıxarmaq öz suyunu çıkarmalc; cin kəlləsinə (başma, beyninə) vurmaq ezip suyunu çıkarmak. cisminə vəlvələ düşmək bak. canma çok sinirlenmek, hiddetlenmek. cin kimi akıllı, çahşkan, ele avuca sığma- vəlvələ düşmək. yan kimseler için lcullanılır. civə kimi ele avuca sığmayan, harelcetli, cin oyununa düşmək günaha batnıak, suç enerjik. ciyarım od tutub (pöşlənib) çok susadım. işlemek. •cin tutmaq deli olmak, çıldırmak, akhnı ciyartn pöşlənsin! bak. ciyərin yansııı! ciyər eləmək cesaret etmek, yüreklenmek, kaybetmek. • einayət işi qaldırmaq hakkında soruştur- bir şeyi yapmak için kendinde cesaret bulmak. ma açmak. cinayət işlətmək suç işlemesine sebep ciyər öfkəsi ağzma gəlmək çok korkmak. ciyəri dağlanmaq (doğranmaq, od= tutub olrnak. cinayət məsuliyyətinə cəlb ettnək mah- yaıımaq) çok üzülmek. kemeye vermek, hakkında soruşturma ciyəri kabab olmaq 1-çok susamak. 2-çok sılcmtı çekmek, birinin hasretini çekmek. başlatmak. ciyəri qan olmaq (qana dönmək) yüreği cmayət törətmək suç işlemek. cinayətə cəlb (təhrik) etmək kanamak, son derece lcederlenmek, üzülmelc, müteessir olmak. (sürükləmək) suça teşvik etmek. ciyəri odlanmaq 1-bak. ciyəri cinayəti açmaq suçu ortaya çıkarmak. cinayəti gizlətmək (ört basdır etmək) dağlanmaq. 2-çok susamalc. ciyəfi parça parça olmaq çok üzülmelc. suçtın üzerini kapamak. cincilinı vaya düşmək korkuya kapılmak, ciyəri vərəmləmək l.-vereme yakalanmak. 2-çok hasretini çekrnek, hiri veya bir şey eıidişelenmek. için çok sıkıntı çekmek, endişe duymak. cinə börk tikir son derece kurnaz kimse. 50 1



ciyəri yaıımaq yüreği yanmak, içi yanmak. cövr etmək (eləmək) 1-sıkmtı, ıstırap için1-acımak, merhamet etmek. 2-çok susa- de olmak. 2-cefä çekmek. mak. cövrünü çəkmək her eziyetine kätlanmak, ciyərin yansm! kargıma, beddua, ilenme her azabma tahammül etmek. ifadesi. cöyür cöyür gəzmək başıboş dolaşmäk, ciyərinə dağ çəkmək bak. dağ basmaq. aylak aylak gezmek. ciyərinə xäl sälmaq şüphelendirmek, şüp- cuhud (Erməni) qan gördü Yahudiler helenmesine sebep olmak, kuşkulandırmak. (Ermeniler) çok korkak olurlar ve en küçük ciyərinə od düşmək çok üzülmek, kahrol- bir şey üzerinde de kıyameti koparırlar, bu mak. deyim de o düşünceyi ifäde eder.' ciyərini çıxararam! ciğerini sökerim! bir cuhud kimi çok zengin kimse için kullanıtehdit ifadesi. hr. ciyərini çıxarmaq ş. cezasmı vermek. cııla salmaq seyrek biten bostana vs. iläve ciyəriııi däğlamaq (yandırmaq) heyecan tohum ekmek. ve üzüntü çektirmek, der-in etki etmek. culfa olub kələf oğurlamaq ustahğı öğciyərini kabab etmək (eləmək) kl. çok renmeden üçkäğıtçılığı öğrenmek. kızdırmak, yakıp kavurmak, derin ıstırap cumculuq olmaq sırılsıklam olmäk, her vennek. tarafı ıslänmak. ciyərini sökmək perişan etmek, azap ver- cur cur eləmək (bağırsaklar) guruldamak. mek. işkence vermek. cur olmaq arkadaş olmak, dost olmak. ciyərinin başı sökülmək häline yanmak, curu çıxmaq durumu kötüleşmek. çok üzülmek, birine yürekten acnnak. curumbul oimaq çok ıslanmak. ciyər dolusu derinden. cuş eyləmək coşmak, galeyana gelmek, cocaxar olmaq rezil olmak, kepaze olmak. heyecanlänmak. çocuq sanmaq çocuk sanmak, akılsız zan- cuşa gəlmək 1-coşmak, şevke gelmek, netmek. tahrik olmak. 2-ilhama gelınek. corab toxumaq başma çorap örmek. cuşa gətirmək galeyana getirmek, coşturcovqa vurmaq töplanmäk, bir yerde bi- mäk, canlandırmak, şevke getirmek. rikmek. cübran etmək teläfi etmek, bir dengeye cozcoz oynamaq (çocuk) fırıldakla oyna- kävuşturmak; mevcut durumu ortadan kalmak. dıımak. cöcəmə bəzəmək şaflatanlık yapmäk, göz cücə basdırmaq 1-tavuğu kuluçkaya yaboyamak. tırmak. 2-teklif edilen şeyi kabul etme'mek. cömüşük oturmaq çömelerek oturmak, cücə çıxartmaq 1-civciv çıkarnıak, yavçömelmek. rulamak. 2-ş. haddinden fazla uyumak. cönənbər olmaq genç ölmek. "cücə kimi küçücük, cıhz, sıska. cücəni payızda sayarlar kar zarar sonuçta cöngələ qalmaq göz kısılmak. cövcü qulaq dibin görmək son derece belli olur, her şeyi sonucuna göre yoklarlar. sevinmek, çok sevinmek. cülbəhdin fikfində olmaq yalnızca kendi cövhəfini älmaq (çıxarmaq) özünü çı- menfaatini düşühmek. cülus etmək tahta çıknıak, hükümdar olkarmak, özsuyunu elde etmek. cövhəfini çəknıək damıtmak, imbikten mak. cüfət etmək (eləmək) cesaret etmek, geçirmek. cövlän etmək (vurmaq) dolaşmak, gez- korkmamak, çekinmemek. mek, hareket etmek, etrafmdä dönmek. cüt yetirmək ikiz doğurmak. cövlana çıxarmaq atı veya başka bir şeyi cütbaşlı qohum olmaq kız alıp vermek. cütbäşh zərərə (ziyana) düşmək bir iş gezintiye çıkarmak. için iki defa masraf etmek. cövlana gətirmək coşturmak. cüvər eləmək arkı, kanalı temizlemek. cövr çəkmək cefä, azap çekmek. 151 f



çädra altından boğma çıxartmaq yüzüne çaldığma oynamaq birinin istediğini yapkarşı konuşacak cesareti olmamak, arka- mak. sından söylemek. çalğın çalmaq 1-hastalanmak (bitkiler). 2çadrasızhqdan evdə qalmaq şartlar uygun "dert kapasm, hastahk tutasm, beläya uğolmadığından dolayı herhangi bir şey ya- rayasm!" bir ilenme, beddua ifade-si. pamamak, durumun elverişli olmamasm- çalğıya girişmək ekin veya çäyın biçmeye dan dolayı eli kolu bağlı kalmak. başlamak. çağ olmaq dinç olmak, sağlıklı olmak. çalı bəzəmək üçkäğıtçılık yapmak, göz çağırıtmamış qonaq davetsiz veya isten- boyamak. mediği hälde bir yere giden kimse. çalı əkmək ayrıhk düşünrıek, birbirinden çağırılmış bayatı çoktan söylenmiş, çok- ayırmak, tan beridir bilinen, artık önemi kalmayan çahb çağırmaq çalıp söylemek. sözler. çalın çarpaz dağ çəkmək çok rahatsız çaxır səpmək 1-iftira etmek. 2etmek, canmı yalonäk. aldatmak, kandırmak. çalma çalmaq (vurmaq) kafasına sarık çaxır tuluğu ş. içki müptelası. takmak. çaxırm küpünə girmək haddinden fazla çalmadan oynamaq morali yerinde oliçki içmek. mak, neşeli olmak. çaxmaq ilə qov kimi olmaq ateşle barut çanaq ... başında çatiamaq (sınmaq) gibi olmak, bir arada bulunmalan tehlikeli kendi kendini beläya düşüren kimseler için olmak. loıllanıhr, kabak başında patlamäk. çaxnaşıq düşmək kanşıklık meydana çap etmək yayımlamak, neşretmek. gelmek, çalkalanmak, velvele oluşmak. çapa vermək yayımlanmak üzere vennek. çaxnaşıq (çaxnaşma) salmaq heyecan çapan çalmaq alkış çalmak. yaratmak, ortahğı velveleye vermek, orta- çapdan çıxmaq yayımlanmak, neşredilhğı birbirine katmak. mek. çaxnaşma düşmək heyecan, korku, endişe çapış çalmaq bak. çapan çalmaq. dolu karışıkhk meydana gelmek. çapıt kimi bulaşıq içində olmaq çok kirli çaq çuq eləmək kn. küçük çapta ahş veriş ve pis olmak, üstü başı pislik içinde olmak. yapmak veya küçük bir işle uğraşarak ge- çar çək qalmaq çäresiz kalmak. çimini sağlamak. çara tökmək (hayvan) doğumdan önce çaqçaq ha çaqqıidasın dəyirman şeffaf ve yapışkari bir sıvı iffaz etmek. bildiyini oxuyacaqdır bağınp çağırma çardərədə fit vurmaq fırsattan istifade boşunadır, .... kendi bildiğini yapacaktır, etmek. Idmse engel olamaz. çarə aramaq (axtarmaq, görmək) çıkış çaqqal sürtməsi eləmək ş. dövmek, dayak yolü, kurtuluş yolu aramak. atmak. çarə etmək (qılmaq, tapmaq) çäre bulçaqqala vurmaq biçilmiş otu vş. küçük mak, çäre etmek, çıkış, küftuluş yolu bulküçük yığmlar hälinde toplamak, kümele- mak, hälleünek, çäresini bulmak. mek. çarə yoxdur 1-hiçbir çıkış yolu yoktur çaqqıldaq bağlamaq 1-koyunlann yününe anlamında. 2-yardım edilrriesi mümkün kendi pisliği yapışarak kurumak. 2- değildir anlamında. kirlenmek, kirli pasaklı häle gelmek. çarəsi kəsilmək çäresiz kalmak, çıkış yolu çal düşmək saç beyazlaşmağa başlamak, kalmamak, çıkış yolu bulamamak, çäresi ak düşmek. kalmamak. çala çala getmək kin. hiçbir şey elde et- çarəsiz qalmaq çäresiz kälrriäk, mecbur meden gitmek. olmak, çıkış yolu kalmamak. çalağan çardağı 1-çelimsiz, zayıf kimse. çarx döymək çark çevirmek, dört dönüp 2-ilkel şekilde yapılmış barmak. durmak, teläşla o tarafa bu tarafa koşuş152



malç, bakmmak, defalarca bir yere gidip çatıq almaq azıcık dinlenmek. gelmek. çatıq vermək ipi, ipliği vs. çaprazlama çarx vurmaq etrafında dönmek, gezip bağlamak veya geçirmek. durmak. çatını boynuna salmaq kendine räm etçarxa çəkmək çarkla bilemek, keskinleş- mek, tuzağma düşürmek, başına yular getirmek. çirmek. çarxı azmaq (çevrilmək, döıımək) 1- çatlasan da... bak. partlasan da... devram geçmek. 2-häkimiyeti sona ermek. çay aşağı axıdım, çay yuxarı axtarım 3-geri gitmek; işleri ters gitmek, talihi yä- birisinin ölümünü isteyen bir kargıma, ver gitmemek. ilenme veya alay ifadesi. çarxı xoruzu kimi kavgacı kimse. çay (çaya) gəlməmiş (çatmamış, çarxın çevrilsin! ocağın sönsün! ilenıne görməmiş) çırmanmaq (soyunmaq) deifadesi. reyi görmeden paçayı sıvamak, acele etçafığm (çarıqların) dabamm bərkitmək mek, zamanmdan çolc önce bir işi yapmaya (çəkmək), yerin damarım qırmaq tabana hazırlanmak, vaktinden çok önce harelcet etmek. kuvvet kaçmak. çarqatım sənin (kişilərin) başma (başan) çaya düşüb islanmamaq karda yürüyüp iz bir şeyi yapmadä tembellik yapan erkeklere bırakmamak, son derece akıllı ve tedbirli olmak. hitaben kädmlann kullandığı bir ifade. çarmıxa çəkdirmək çarmıha gerdirmek. çaya susuz aparıb, susuz gətirmək sulu çarmıxa çəkmək çarmıha germek. 1- dereye susuz götüııip susuz getirmek, hileçarmıha gererek cezalandırmak. 2-çok iş- lcärhkla veya kurnazlıkla birini lcandırmak, kumazlık yapmak (genelde hilekär ve kurkence etmek, eziyet etmek. çarpäz vurmaq birisini yere yıkmak için naz kimseler için kullanılır). çayda bahq sövdası deryada balık sevdası, ayağma çelme takmalc. çarşab coräb etmək hazırlık yäpmäk, häyata geçmesi mümkün olmayan veya şüpheli olan bir şey halckmda kullanıhr. hazırlanmak. çayda balıq yän .gedər dünyayı umursaçaş baş salmaq şaşırtmak. mayan becerikli kimse. çaş qalmaq ne yapacağım bilmemek. üzüyuxarı çaş salmaq birbirine karıştırmak, birbirin- çayda üzüaşağı axıdım, axtarım bak. çay aşağı axıdım, çay den ayırt edememek. yuxarı axtarım. çaşbaş eləmək (etmək) şaşıftmak, ne yapacağını bilmez häle getirmek/ çaydan keçəndə böyür böyürə (göt götə) çaşbaş (qalmaq) olmaq ne yapacağını dəymək uzaktan akraba ölmak. bilememek, ne edeceğini şaşırmak, kesin çäyı çarıqla keçmək bir işi çok acele bir karära yaramamak, düşüncesi karmaka- yapmak, bir şeyi alelacele, özenmeden rışık olmak. çarçäbuk yapmäk. çaşbaş qoymaq kafasmı karıştırmak, şä- çeçin gəlmək garip gelmek, hayret verici şırtmak, kesin bir karara varmasma engel görünmek. olmak. çeşni çıxartmaq holckabazlık etmek, yeni çaşbaş salmaq birbirine karıştırmak, birbi- şey icat etmek. rinden ayırt edememek, şaşırtmak, kafasını çevir tatı, vur tatı temcid pilavı, bir şeyi kesintisiz olarak bıktıracak derecede tekrar karıştınnak. etme anlaminda kullanıhr. çaşıb qalmaq şaşırmak, şaşırıp kälmäk. çaşka Ioşka olmaq ş. kn. bifbirine uymäk, çeynə tüpür eləmək temcit pilavı yapmak, sürekli telaarlamak, aynı şeyi tekrar tekrar yakin ölmak, sırdaş olmak. dile getirmelc, yapmak. çat elämək "çat" sesi çikararak kırılmak. çatığı çatmaq odunu, tezeği vs. baş başa dayayarak yakılmak için hazırlamak. 153



çeynəm çeynəm (çinəm çinəm) eləmək etraflica düşünmek, düşünüp taşınmäk, ölçüp biçmek. çeynəyib ağzıııa qoymaq (vermək) hazırlayrp eline vermek. çeynəyib çürütmek bak. çürüyünü çıxarmaq. çeyııəyib çürüyünü çıxarmaq bak. çüfüyünü çıxarmaq. çeynəyib tökmək aniaşılmaz şekilde konuşmak, kelimeleri yuvarlamak. çəçələ barmaq serçe parmağı. çəçik atmaq tırnaklan ile vurmak, parmaklannın ucuyla tekmelemek. çəçiyə qalxmaq şahlanmalc, şaha kalkmak. çəhiim salmaq çiyli ot üzerinde yürüyerek iz brrakmalc. çək çevir etəmək (etmək) 1 -ölçüp biçmek, etraflıca düşünmek. 2-alt üst etmek,- karıştırmak, kanrıakanşık etmek. çək çevirə düşmək zor duruma düşmelc, kannaştk bir hälle lcarşılaşmak. çək çevirə salmaq 1-altnıı üstüne getirmelc. 2-bir iş veya bir şey hakkmda tartışmak, münakaşa etmelc. çək qəmişin defol git baştmdan, yakamı bırak. çəkicə (çəkidə) yüngül, qiymətcə (qiymətdə) ağır yükte hafif, pahada ağır. çəkiclə zindan arasında qaimaq iki ateş arasında kalmak. çəkiş bərkiş etmək bir şey üzerinde boşuna tartışmak, boşuna inatlaşmak. çəkiyə qoymaq tartmak, ölçmek. çəkmə boynundan (boyundan) aslaq oi.maq teslim olmak. çəkməni çarığa dəyişmək bak. atı eşşəyə dəyişmək. çəlçövür eləmək ölçüp biçmek, ilerisini gerisini düşünmek. çəlçövürə salmaq süründürmek, bugün git yann gel etmek. çəitik atmaq 1-birinin düşüncesini öğrenmek gayesiyle araya laf atmak, işaret etmek. 2-söz atmak, kapalı bir şekilde laf söylemek, iğnelemek. çəm xəm eləmək (etmək) mırm kırm etmek. l-nazlanmak. 2-bir şeyi yapmak is-



tememelc, naz yapmak, burun lcırm etmelc,. nazlanmak, gönülsüz davranmak: çəmini tapmaq yolunu bulmalc, işi öğrenmek, zorlulclanm ortädan kaldırmak. çəndən olmaq normale dönmek, normalleşmek. çənə jıtmaq 1-ölüm antnda olmak. 2-çok lcönuşmalc. çənə boğaz döymək (eiəmək, olmaq) tartışmak, münakaşa yapmak. çənə boğaza çıxmaq bak. çənə boğaz döymək (eləmək). çənə çənəyə vermək 1-boş boş konuşmak, boş sohbetler etmek. 2-tartışmak, münakaşa yäpmak. çənə döymək (vurmaq) 1-çok lconuşmalc. 2-münakaşa yapmak, tarttşmak. çənə işlətmək çok lconuşmak, çenesi düşmek. çənə yormaq yersiz lconuşmalc, boşuna tartışmak, konuşnıak. çənəbäzar eləmək 1-pazarlılc etmelc. 2tartışmak, münakaşa etmek. çənəbazara (çənəbazarhğma) çıxmaq tartışmak. çənəbazhq eləmək çok konuşmalc, gevezelilc etmek. çənədən bərk (möhkəm, pərgar, şaz) geveze, çenesi düşük kimseler için kullanıhr. çənədən (ağızdan, çənəsi) boş 1-sözünün etkisi, gücü olmayan, sözü geçmeyen. 2ağzı gevşek, sır saklayamayan, çenesi düşük, boşboğaz. çənəsi qızışmaq (qızmaq) gereğinden fazla konuşfnak, duımädän konuşmak. çənəsinə güc vermək bak. çənə döymək (vurmaq). çənəsini boş qoymaq konuşmasına dikkat eünemek, ağzma ğeleni söylemek, konuşmak. çənəsini yormaq çenesini yormak, boşuna konuşmak. çənəsinin altma girmək herhangi bir bilgi elde etmek için burnunun dibine kadar sokulmalc. çənəsinin altma salmaq konuşmasına fırsat vermemek, ağzmı açmasına izin vermemek, makineli tüfelc gibi saymak. 154



çəııəsinin altında kulağının dibinde, çok yakmında, hemen yanmda. çənəsinin çüyü çıxmaq çenesi düşnıek, çok konuşmak. çənəsinin ipi yoxdur ağzımn perhizi yokitur, ne konuştuğunu biimeyen, ağzma geleni konuşan adam için kullanılır. çəg oimaq uyuşmak, kaskatı kesilmek. çaııginə almaq (keçirmək) pençesine düşürmek, eline geçirmek. çənginə düşmək (keçmək) pençesine düşmek. çəp çəp baxmaq şüpheli bir şekilde bakmak, dost bakışından uzak bir nazarla bakmak. çapçidar eləmək özellikie atm veya bir hayvanın ön ayaklarım fazla açamayacak şekilde bağlamak, koşmasına engel olacak şekilde iple.bağlamak. çəpələn vurmaq takla atmak, perende atmak. çəpər çəkmək etrafmaçit çekmek. çəpər olmaq engel olmak. çəpik çalmaq (tutmaq, vurmaq) 1alkışlamak, alkış çalmak. 2-ellerini birbirine vurarak ses çıkarnıak. çər dəymək (at) terli iken suya sokulma veya yıkanma sebebiyle iltihaph romatizma hastahğına yakalanmak. çər dəysin bir ilenme ifadesi. çərən pəıən danışmaq boş laflar etmek, lafazanlık etmek.



çərənçilik eləmək çok konuşmak,.gevezelik etmek. _ .çarxi dönmək devranı dönmek, işleri yoilunda gitmemek. çərtik açmaq çentik açmak, kuyumculuk ve bakır işlemeciliğinde özel äletle iz açmak. çətiııə düşmək dara düşmek, zoıiukla karşılaşmak, içinden . çıkılması zor duruma



çətinliyə düşmək zor duruma düşmek, dara düşmek, içinden çıkılması zor durumla karşılaşmak. çətinliyə salmaq zor duruma düşürmek, dara düşürmek. çəyirtkə kimi büyük kitleler hälinde bir şeyin üzerine üşüşen canlılar için kullanılır, son derece çok anlammda. çıxdaş eləmək seçmek, çıkarmak, ayırmak, kenarda bırakmak. çıxıb qələmənin başında oturmaq kendini dev aynasmda görmek, son derece gururlanmak, kibiıienmek. çıxılmaz vəziyyətdə qoymaq zor durumda bırakmak. çıxış etmək 1-toplantı, konferans vs. de kürsüye çıkarak konuşma yapmak, nutuk atmak. 2-kendi teklifini veya düşüncesini bir topluluk huzurunda kürsüye gelerek bildirmek. çıxış yolu tapmaq çıkış yolu bulmak, çäresini bulmak. çıxmayan cana nə qulfüvallah bir şey sona ermeden sonucundan bahsetmek abestir. çıxmaz ayın son çərşənbəsi çılanaz ayın on beşinde, hiçbir zaman. çılpaq. qalmaq her şeyini kaybetmek. çmtır qayış zayıf; ancak kendinden beklenmeyecek kadar güçlü ve kuvvetli kimse. çır çır çığırmaq bas bas bağırmak, bütün gücüyle bağırrnak, haykırmak. çır gəzmək kendi çıkarmı aräınak, kendi menfaatini kollamak. çırağ lçimi yanmaq göz kamaştırmak, çok güzel olmak. çırağ yandırmaq ölümden önce son enerjiyle iyileşir gibi olmak. çırağı öləzimək ocağı sönmek üzere olmak, ocağı sönmeye yüz tutmak, ocağı sönmek, mahvolmak, yuvası dağılmak. çırağı keçmək (sönmək) 1-ailesi devam etmemek, ocağı sönmek. 2-ömrü sona ermek, mahvolmak. çırağı uçurtmaq lambayı söndüımek. cırağın sönməsin ocağm sönmesin, yuvan yıkılmasın.



• çətinə salm.aq zor duruma düşürmek, işini . daha da zorlaştırmak. çətini eşşəyi körpünü keçənə kimidir (keçincədir) işi bitinceye kadardır sonra arayıp sormaz. çatinlik çəkmək zor güç baş etmek, yapmakta eziyetle karşılaşmak. 155



çırağın sönsün! oeağın sönsün! yuvan çırtma vursan qanı çıxmaz kessen kanı yıkılsın! ocağm kör kalsm! bir ilenme ifa- akmaz, bir kimsenin son derece sinirli oldesi. duğunu bildirir. çırağın yansın! ocağın sönmesin! äikış çırtma vursan yanağmdan qan damar ifadesi. çok sağlıkh, yanakları kıpkırmızı kimseler çırağına yağ tökülmək çok can almak. için kullanılır. çırağını ııohura basmaq (batırmaq) ken- çiçək çalmaq (tutmaq) küflenmek, küf dini başarısızlıklara sürüklemek, kendi bäğlamak. kendini bedbäht ve mutsuz etmek, keridi çiçək çıxarmaq çiçek çıkarmak, çiçek kendini mahvetmek. hastahğma yakalanmäk. çırağını söndürmək ocağım söndürmek, çiçək çiçəyi çağırır güllük gülistanlık, neslini kesmek, mahvetmek, güzel yer için kullanılır. çırağını yandıran soyunu, neslini, işini, çiçək (çiçəyini) döydürmək (döymək) çiçek hastalığına karşı aşı yaptırmak. mesleğini devam ettiren. çırağım yandırmaq 1-mutlu etmek, seviriç çiçək kimi çok temiz, bakunlı. getirmek, ocağını aydınlatmak. 2-neslini çiçəyi burnunda (ikən) gençliğinde, en "güzel çağmda. devam ettirmek. çıraq işığın dirlik sanmaq güvenerek bir çiçəyi çatdamaq (çıtdamaq, çırtlamaq) yere misäfir gitmek. çok sevinmek, havalara uçmak, son derece çıraq kimi yanmaq çok güzel olmak (hah, neşelenmek. kilim vs.). çidarlı olmaq bir şeyle meşgul olmak, çıraq vermək işaret vermek, bir şeye razı kafası kanşık olmak. olduğunu bildirmek. çilik çilik- doğrämaq (eləmək, etmək) çıraq yandırmaq can vermeden, ölmeden parça parça etmek, kırmak, pafçalämak. önce birkaç dakika iyileşir gibi olmak. çilik çilik olmaq parça parça olrriäk, parçıraqban etmək ışıklandırmak, nura gark çalanıp dağılmak: etmek. çiling vurmaq aşı yapmak, kalem aşısı çıraqban oimaq aydmlanmak, ışıklanmak, yapmak. nura gark olmak. çilingə düşmək henüz arzuladığı şey tam çırt atmaq tükürmek, tükürüğünü fışkırt- anlamıyla oluşmadan, zamanı, vakti gelmeden sevinmek. mak. çırtıq çalıb oynamaq göbek atıp oynamak, çilovqan etmək ışıklandırmak, aydmlatkeyfi yeriride olmäk, morali yerinde olmak; mak. sevintoek. çimdik almaq (atmaq, götürmək) çimçırtıq çalmaq (vurmaq) keyfı yerinde diklemek. çimdik çimdik 1-çimdiklenmiş hälde, her olmak, sevinçli olmak. çırtıq vursan qanı çıxar (damar, tökülər) tarafı çimdik izieriyle dolu^ hälde. 2-azar 1-çok sağlıklı, yanaklan kırmızı kimse için azar, ufak ufäk. her söylenir. 2-hiddetten köpürmüş, kızgmhk- çimdikdən keçirmək çimdiklemek, tan yanäklan al al olmuş, çok kızgın hälde tarafmı çimdikleyerek mof artrnak. çimir almaq (etmək, eləmək, vurmaq) olan kimse. biraz uyumak, kestirmek, uyuklamak, çırtma vurmamaq fıske vurmämak. çırtma vursan dağıllam işveli, nazlı, a- çin çəknıək hah, kilim vs. için ip eğirmek. çin çıxmaq (olmaq) rüya gerçekleşmek, hmlı, güzel kız. çırtma vursan qanı çıxar (damar, hayal gerçekleşmek, hakikat olmak. tökülər) bak: çırtma vursan yanağından çin qurmaq sırayla birbirinin üzeririe yığmak. qan daınar. çin səddi ilə əlıatələıımək dış etkiferden tamamen tecrit olmak anlammda. 156



çin yurmaq hah, kilim vs.'ye nakış işlemek. çinədanı dolu oimaq 1-diyeceği, anlatacağı çok şeyi olmak. 2-tok olmak, doymuş olmak. çinədanına yığmaq duyduğu sözleri unutmamak, akhnda tutmak. çinədanını boşaltmaq içini boşaltmak, söyleyeceği sözleri demek, konuşmak, anlatmak.. çini düşmək al. göreyinden ayrılmak, itibarını, nüfuzunu kaybetmek. çinisi düşmək söylenen sözden vs. rahatsızlık duymak, incinmek, kırılmak, kendisi için hakaret teläkki etnıek. çiv düşmək hayvanlarm derisi veya gözüne parazit yumurtalan bırakılmak, parazit hastalığı oluşmak. çivini burmaq gereken dersi vermek, kurallara uymasını sağlämak, çiy (çiy) danışmaq rahatsız edici şekilde konuşmak. çiyin başın güdmək zamanı boşa harcamak. çiyinlərindən nəfəs älmaq ifäde güçlüğü çekmek, düşüncesini kolayca ifade edememek. çiyinlərini qısmaq omuzlarmı kısmak, üşümeden, korkudan, mahcubiyetten dolayı vs. başını omuzları aräsma çekmek. çiynində bäşı yoxdür başkalannın düşüncesine göre hareket eden, kendi bağımsız düşüncesi olmayan kimseler için kullanıhr. çiynində gedim tabutum omuziannda taşınsın, sen benden çok yaşayasm. çiyııində getmək omuziarında gitmek, birinin omzunda son menzile, mezara yolcu edilmek. çiynindən (çiyinlərindən) ağır yük (dağ) götürmək (götürülmək) üzerinden ağır bir yülcü arnıak, mesuliyetini üzerine äldığı bir işi yapmak, rahatlamak. çiynindən (çiyinlərindən) ağır yük (dağ) götürülmək büyük bir sorumlüluğun veya yükün altmdan kalkmak, rahata kavuşturulmak. çiynindən ağır yük düşmək üzerinden büyük sorumlulük kalkmak.



çiynindən atmaq üstünden atmak, inkär etmek, üzerine almamak. çiynindən düşmək eskimek, yıpranmak (elbise). çiyninə (çiyinlərinə) düşmək omuzlanna düşmek, sorumluluğu ona kalmak. çiyninə aşırmaq omuzıma atmak, kaldınp omuzu üzerine koymak. çiyninə yüklənmək bak. dalma yüklənmək. çiynini (çiyinlərini) atmaq (çəkmək) omuz silkmek, memnuniyetsizliğini, hoşnutsuzluğunu bildirmek maksadıyla omuzlanm silkmek. çiynini qısmaq omuzlarını kısmak. çiynini vermək omuz vermek, yardımcı olmak, yardım etmek. çoban çoluq yoksul, lcültürsüz, işçi veya köylü kesimi. çobaıı dürməyi tutmaq büyük dürüm yapmak. çoban qoyunu qırxan kimi qırxmaq vannı yokunu elinden almak. çox çaylärdan keçmək başma çok şeyler gelmek, hayatm her türlü yüzüyle karşılaşmak. çox deyib az eşitmək 1-durmadan lconuşmak ve bäşkalarınm konuşmasına imkän vermemek. 2-sözleri önemsenmemek, lafı geçmemek. 3-söylenenlere önem vermemelc, bäşkalannın söylediğini dinlememek. çox əcəb, çox da pakizə çok iyi, çok güzel anlammda. çox görmək çok gönnek, elinden almak, mahrum etmek, vennemek, esirgemek. 2bir şeyin çök fazla oldüğu kanaatine varmak. çox görməmək çok görmemek, uygun bulmak. çox su (sular) axıb üzerinden yıllar, hayli zaman geçmiş, çok zaman geçmiş. çox vaxt aparmaq çok zaman almäk. çox yedi tırıqladı, az yedi arıqladı k. yapılan tedaviden sonuç alınamayan kimseler için söylenir. çox yekə sıçıb, başından da dişləyir (dişlir) k. yaptığı kabahat yetmiyoımuş gibi bir de üsteliyor. çolaq qalmaq sakat lcalmak. 157



ı



çomağın o biri başından yapışmaq ınünakaşayı tızataräk kavga etrhek seviyesine getirmek, kavgaya girişmek. çomağm o biri başını çevirmək bak. çomağın o biri başmdan yapışmaq. çort getmək (vurmaq) 1-at, ayaklarını çaprazlama atarak yürünıek. 2-uyuklamak, kestirmek. çorta getmək 1-düşünceye dalmak. 2tereddüt etmek, duraksamak. çov düşmək söylenti, haber yayılmäk. çov salmaq söylenti, haber, şayiä yaymak. çovğuna düşmək 1-beläya düşmek, belä ile karşılaşmak. 2-(büyükbaş hayvan) fırtınalı havaya yakalanıp hastalanmak. çovutma gülləyə rast gələsən! tesädüfi kurşunla ölesin! bedduä ifadesi. çöçün gəlmək garip gelmek, hayrete sebep olmak. çöhrəsi sarahb sölınaq rengi sararıp solmak, benzi sölmak. çöl biyabana düşmək yolunu kaybetmek, gideceği yeri şaşırmäk. çöl dovşanı biçimsiz vücutlu. çöl qoymaq viran etmek. çöl quşu, biyaban daşı ekınek kazanmak için her tarafa gidip çalışan kimse. çöidə qalmaq evsiz barksız kalmak. çöldə qoymaq evinden kovmak, yurdundan yuvasmdan etmek, evinden mahrum bırakmak. çöldən tapılmayıb! (tapmamışam) (ki!) yerden toplanmamış! bedava değiü. çölə atmaq 1-evden atmak. 2-eve bırakmamak, kovmak. 3-boşuna harcamak, gereksiz yere harcamak. 4-kızmı läyık olmadığı birine vennek. 5-bir mah vs. çok ucuz, çok düşük bir kıymete satmak. çölə çıxmaq 1-tuvalete gitmek. 2-dışarıya çıkmak. çölə öz altına çıxmaq altma etmek. çöllərə düşmək evinden barkmdan olmäk, yurdundan yuvasından ayn düşmek, yad elleri dolaşmak, gurbete düşmek. çöliərə salmaq yurdundan yuvasından etmek, evinden barkından etmek. çömbəlmə oturmaq 1-çömelmek. 2çömelip ayaklarınm ucunda oturmak.



çömçə boş qazanm dibinə dəymək te şeyini kaybetmek, varı yoğu elinden yok olup gitmek. çömçə tutan bizə sarıdır kendi adamımizdır, bize yakın kimsedir. çömçənin qədri aş daşandan sonra bilinər insan yaşarken, aletler vs. bozul* madan, kırılmadan değer verilmelidir, iyi gözetilmelidir. çömələni durub oraya buraya koşuşturan çocuklar veya kimseler için söylenir. çönçə oimaq küf bağlamak, üzerinde küf tabakası oluşmak. çöp altmda dəyirman tikmək (birinin) kuyusunu kazmak, gizliden gizliye iş yapmak. ^öp atmaq aynı cins şeyler arasmda kura çekmek/ çöp kimi çöp gibi, çok zayıf. çöpə dəyməz değersiz şey. çöpə dönmək çöp gibi ölmak, çok zayıflamak. çöpə işiyən köpek, bir hakaret ifadesi. çör çöp kimi olmaq değerini yitirmek. çörək ağacı ekmek teknesi, ekmek kazanılän yer, şey. çörək ath olsun sən piyada! ekmeğe muhtaç olasın! çörək boğazından getməmək herhangi biı şeyden dolayı (heyecandan, sevinçten vs.) yemek içine sinmemek, yemek yiyememek, boğazı tıkanmäk. çörək gözünü tutsuıı! ekmek çarpsın! bir ilenme ifadesi. çörək haqqı! ekmeğe yemin ölsun! bir yemin ifadesi. çörək itirmək nankörlük etmek. çörək kəsmək tuz ekmek kesmek. 1-dost olmak, arkadaşlık etmek. 2-ekmek veya yemek yemek. çörək qazanmaq ekmek, kazanmak, para kazanmak. çörək qənim olsun! elcnıek çarpsin! çörək olub göyə çəkilmək kaybölmak, bulunamamak, yök olmak. çörək tapmamaq bir dilim ekmeğe hasret kalmak, son derece fakir olmak, yemeğe bir lokma ekıneği olmamak.



158



çörək yolü açmaq (göstərmək) ekmek kapısı açmak, yol göstennek. çörəkdən düşmək 1-hastalık vs. sebebiyle yemek yiyememek. 2-para kazanamamak. 3-nüfuzunu, otoritesini kaybetmek. 4görevden uzaklaştınlmak. çörəkdən vacibdi yapılması mutlaka gereken, çok önemli şey. çörəkpuiu qazanmaq ekmek parası kazanmak. çörəyə and olsun! ekmeğe yemin olsun! cörəyə bağlanmaq ekmek yediği yere kötülük yapamamak. çörəyə çatdırmaq 1-işe yerleştirmek, ekmek kazanmasmı sağlamak. 2-büyüterek para kazanaeak yaşa ulaştırmak. çörəyə çatmaq para kazanmaya başlamak. çörəyə ilişmək ekmek kapısı bulmak. kendine bir iş bulmak. çörəyi ağzmda böyümək iştahsızhktan vs. dolayı yediği lokmayı yutamamak, midesi almamak. çörəyi basmaq nankörlük etmek. çörəyi burnuma (qulağıma) yeməmişəm ki! beni ahmak mı sandın! bir şey anlamıyor muyuz! çörəyi daşdan çıxarmaq ekmeğini taştan çıkarmak, zorlukla para kazanmak, çok zor işlerde çalışmak, dişiyle tırnağıyla ekmek parası kazanmak. çörəyi daşdan çıxmaq bin bir güçlükle para kazanmak. çörəyi dizinin üstə (üstündə) nankör, yapılan iyiliği hemen unutan adamlar-jcin söylenir. çörəyi dizinin üstə (üstündə) olmaq vefasız olmak, tuz ekmek hakkmı unutmak. çörəyi itirmək (tapdalamaq) vefasız olmak, iyiliği unutmak. çörəyi kəsilmək l-yemek yememek. 2ekmek kapısı kapanmak. çörəyi qulağımızın dibinə yeyirik ki bak. çörəyi burnuma (qulağıma) yeməmişəm ki! çörəyimin (çörəyimizin, çörəyinin) duzu yoxdur nedense nankörler gelip hep bizi buluyor, "yaptığımız iyilikler yeterince değerlendirilmiyor" şeklinde yaptığı iyiliğe



kötülükle karşılık veren kimseler için söylenir. çörəyin atlı özün piyada olasan yemeğe ekmek bülamayasın, fakirlilcten yaka kurtarämayasm. çörəyin bərəkətli (bol) olsun kazancm bol olsun. çörəyin urvatı olmamaq ekmeğinin bereketi olmamak. çörəyinə bais olmaq ekmeğiyle oynamak, kazancmm elinden çıkmasına sebep olmak. çörəyini daşdan çıxarmaq ekmeğini taştan çıkarmak, çok büyük zahmetle ekmek parası kazanmak. çörəyini əlindən almaq ekmeğine mäni olmak, kazancmı elinden almak. çörəyini it yeyər, boynunu bit mahnı, kazandığmı başkalan yiyen; ancak kendisi sefil bir hayat süren, insanca yaşamayı bile kendine çok gören insanlar için kullanılır. çörəyini kəsmək 1-ekmeğine mäni olmak. 2-ekmeğini, maaşmı kesmek. çörəyini yemək ekmeğini yemek. çörəyinin duzu olmamaq kadri, kıymeti bilinmemek, emeğine, zahmetine değer verilmemek. çul düşmək çok yorulup bitkin düşmek, takati kesilmek. çul itirən unutkan, bir şeyleri sürekli kaybeden kimse. çul kimi yerə sərilmək yere devrilmek, äni olarak şiddetli bir şekilde yere düşmek. çulu yırtmaq gürültü patırdı çıkarmak, bağırıp çağırmak. çulunu sudan çıxarabilmək (çıxarmaq) 1-zar zor geçinmek. 2-zor bir anda işin içinden güçlükle sıyrılmak. çuvalı boş qalmaq 1 -ekmek pişirecek unu kalmamak. 2-her şeyini kaybetmek ve ekmek pişirecek unu veya buğdayı alamamak. çükünə saymamaq k. çüküne takmamak, değer vermemek. çürük qoz 1-anlamsız, lüzumsuz. 2-hiçbir şey. çürük qoza (da) dəyməz beş para etmez. çürükçülük eləmək 1-bak. çürüyünü çıxar(t)maq. 2-lafı, konuyu çok uzatmak.



159



çürüyünü çıxartniaq temcıt pikvına çevirmek, bir şeyi gereğinden . fazla tekrarlayarak insanı bıktırmak, usand'.rrnak. çüyü çiyninda getmək kovulmak.



160



dabağ olmaq 1-şap hastahğına yakalannıak. 2-çok yürümeden dölayı ayakları kabarmak. dabalaq vurmaq çelme takmak. daban almaq 1-yürümek, yürüyüp gitmek. 2-kaçmak, sıvışmak, ortadan kaybolmak. 3-koşmak. daban (dabanını) bərkitmək yola düşmek. yola revan olmak, gitmek. daban çəkmək (qurşamaq) koltuğuna karpuz vererek kavgaya sürüklemek. daban dabana zidd olmaq taban tabana zıt olmak, tam zıt olmak. daban döymək 1-çok gezmek, çok dolaşmak. 2-arkadan sıkışhrmak, ensesine yapışmak, gidip gele gele eşiği aşındırmak. 3-ayakta dikilmek. daban əlli altı hemen sıvışan, toz olan (kimse). daban qırmadan dürmaksızm, oturmaksızm. daban saxlamamaq durmadan yürümek, durmamak, durup.dinlenmeden gitmek. daban seyrinə çıxmaq gezintiye çılcmak. dabandıya düşmək mevsimlik iş sona erince görevi de sona ermek, işten çıkmak veya çıkarılmak. dabanı çəkik efe, dayı. dabanı qızmaq dans etmeğe hazır olmak, dans etmek istemek. dabanı partdamaq taban tepmek, çök uzun yol yürümek. dabanına daş dəymək gecikmek, geç kalmak. dabanma daş dəymiş geiişi veya gidişi uğursuzluk getirdiğine inanılan kimseler için kullanılan bir ifade.. dabanına daş dəysin! bir beddua ifadesi, "sırtıııdan vursunlar" anlamında. dabanına tüpürmək 1-hızla yürüyüp gitmek. 2-tabanlan yağlamak, koşmak. dabanmdan tüstü çıxmaq son derece sinirlenmek. dabanını çəkmək bir kunseyi bir işi yapması için fahrik etmek. dabanını qaldırmaq fazlaläştırmak, yükseltmek, çoğaltmak, artırmak. dabanqırdı yerimək topuğuna basmak. birini çok yakmdan täkip etmek.



dabançəkmə (dabanqırma) gəlniək koşturarak gelmek, aceleyle gelmek. dabanla qapı açmayıb henüz zorluklarla karşılaşmamış. dabanları ağarmaq bir işin peşice çok koşturmak, çok yorulmak. dabanlarından tər süzülmək (süzələnmək) çok terlemek. dabanlarını isladıb qaçmaq (yağlamaq) tabanlannı yağlamak, kaçmak, süratle uzaklaşmak. dabbağ etmək deriyi sepilemek, tabaklamak. dabbağda (dabbağxanada) gönünə bələd olmaq (gönünü tanımaq) 1-birinin geçmişte yaptığı gizli işlerden haberdar olrriak. 2-geçmişini iyi bilmek, tammak, iç yüzünü iyi tanımak. däd almaq tat almak, mänevi haz duymak, neşelenmek. dad bidad etmək (eyləmək) 1-feryat etmek, ah etmek. 2-gürültü koparmak, isim yapmak, büyük başarı kazanmak. dad bidad! ah-ü zar, feryäd-ü figan anlamında. dad çəkmək (qılmaq) şikäyet etmek, şikäyetlenmek. dad eləmək (etmək) 1-feryat, figan etmek. 2-ekmeğine katık yapmak, azar azar yemek. dad eləyib başın tutmaq kabul etmemek, üzerine almamak, inkär etmek, reddetmek. dad əlindən "Allah korusun!", "Allah göstermesin!" bir şeyden duyulan korku ve ürküntüyü dile getirir. dad fəryäd etmək (eləmək) imdat istemek, yardıma çağırmak. dad istəmək yardım istemek, yardıma çağırmak, rica etmek. dad vermək 1-tat vermek, neşe, zevk vermek, hoşnut etmek. 2-tadı gelınek, belirli bir tat kazanmak. 3-tat vermek, acı, tatlı, ekşi vb. belirli bir tat kazandırmak. dad yarımçıq əlindən bilgisi az, yarım olän kimsenin bir işe yaramayacağmı bildiren bir ifade. dada çatmaq (gəlmək, yetmək, yetişmək) yardım etmek, imdadma yetişmek, yardımma koşmäk. 1 61



dada gətirmək tatlandrrmak, lezzefli dadım qaçırtmaq tadım kaçırmak, boz^ yapmak. • ınak. dada getmək şikäyete gitmek. şikäyet dağ anası cüsseli kadın. etmek. dağ basmaq (qoymaq) 1-kızgın derairleä dadamal düşmək (oimaq, öyrənmək) dağlamak. 2-çok kötü tesir etmek, yürefc] ahşkanlık häline getirmek, dadanmak. ten yaralamak, kederlendiırnek. i dadamal Öyrətmək dadandırmak, öğretdağ başına çıxarmaq (qaldırmaq) çok mek, ahştırmak. büyütmek, methetmek, övmek, şişirmek. dadanaq olmaq alışmış olmak, öğrenmiş dağ boyda bak. dağ kimi. olmak, yakın ohnak, tanımak. dağ çəkmək l-dağlämak. 2-yüreğini dağdadanmısan dolmaya, o da bir gün ollamak," büyük ve unutamayaeağı bir darbe maya rahat yaşamaya ahşmışsm, onu kayvurmak, yürekten yaralamak. bedersen ne yapacaksm! dağ da mənə qaldı Şeydayi, bağ da dadar durmaq sersemlemek. ınənə qaldı Şeydayi çok çaba sarf ettinı dadı damağında qalmaq tadı damağmda başaramadım, yorgunluğum ve" eziyetim kalmak, aklmdan çıkmamak, unutamamak. bana kär kaldı. dadr damağmdan (damaqdan) 'dağ d^ğ eləmək yaktp kavurmak, çok getməınək tadı damağmdan gitmemek, büyük ıstırap vermek, içini dağlamak. unutamamak. dağ dağa rast gəlib münakaşa eden, tartıdadı damaqda qalmaq bak. dadı şan, kavga eden vs. güçleri denk iki kişinin damaqdan getməmək. hiçbirinin taviz vermemesi, geri çekilmedadı duzu (itmək) (qalmamaq) tadı tuzu mesi anlämında bir ifade. dağ daş dilə (səsə) gəlmək (titrəmək) kalmamak. 1-kendi tadmı, lezzetini lcay(səsdən, fəryäddan, nərədən vs.) çok betmek. 2-zevksizIeşmek, yavanlaşmak. kuvvetli ses, gürültü olmak.dadı duzu yox tadı tuzu yok, zevksiz, dağ(a) daşa düşmək 1-ävare ävare doneşesiz, bayağı, yavan. laşmak. 2-bir şeyi bulmak için her tarafi dadı heç yana çatmamaq sesi hiçbir taragezmek, uzaklara gitmek. fa ulaşmamak, kimseden yardrm alamadağ eləmək kızgın häle getirmek, çok nıak, yalnız başma bir problemle karşı sıcak häle getirmek, eritmek. karşıya kalmak. dadı qaçmaq tadı kaçmak, tadı gitmek. 1 - da'ğ kimi dağ gibi. 1-çok büyük, çok iri. 2son derece çok. 3-son derece zor. tatsız duruma gelmek. 2-herhangi bir şey, dağ kimi arxa (arxası) olmaq 1-bütün hoşa giden yönünü kaybetmek. gücüyle desteklemek. 2-destekleyeni çok dadına baxmaq tadına bakmak. 1ve nüfuzlu olmak. yenecek veya içilecek şeyin tadım öğfenmek için biraz yemek veya içmek. 2-azıcık dağ kimi (dahnda) durmaq bütün varlığı yemek, tatmak. ile birini müdafaa etmek. dağ kimi qarşısında durmaq karşısına dadma çatmaq (yetişmək) imdadma yetişmek. büyük bir engel ölarak çıkmak, sarsılmaz dadına doymaq olmur çok beğenilen şey mukavemet göstermek. için söylenir. dağ olmaq 1-çok ısınmak. 2-yağ kızardadında buraxmaq tadmda bırakmak, mak. aşmya kaçmamak, zamanında vazgeçmek. dağa arxalanan kimi arxaianmaq son dadından doymaq olmamaq çok tatlı, derece güvenmek. lezzetli, nefıs olmak. dağa arxalanmaq dağa yasianmak, sırbnı dadından yemək olmur çok tath şey. güçlü bir yere yaslamak, emin olmak. • dadını çıxartmaq tadım çıkarmak, güzel- dağa çıxmaq sıkmtısından dölayı ağır liğinden veya sağladığı imkänlardan fayşeylere katlänmak, onları mecburen yapdalanmak. mak.



162



dağa daşa düşmək 1-evinden bafkından ayrı kalmäk, serseri, başıboş bir şekilde insan yaşamäyan yerleri gezmek, dolaşmak. 2-kestirme yollara yönelmek. 2-her yöne başvurmak, her tarafı aramak. dağa daşa düşmək lazım deyil uzaklara gitmeğe gerek yok, bir şeyin çok yakmda olduğunu bildirir. dağa daşa lərzə düşmək bälc. dağ daş dilə (səsə) gəlmək (titrəmək) (səsdən, fəryaddan, nərədən vs.). dağa daşa salmaq 1-doğru yoldan çıkarmak, istikarnetini başka taraflara yöneltmek. 2-işini zora sokmak, oraya buraya yollamak, yurdundan yuvasından etmek. dağa daşa sığmamaq 1-çok sevinmek. 2gururlanmak, iftihar etmek. dağa dönmək 1-büyümek, büyük häle gelmek. 2-gururlanmak, yüreği iftihär hissiyle dolmak. dağa əl atsaydı yerindən qopardı çok güçlü kimseler için söylenir. dağa kəllə gedən vaxtı yaşmın genç ve en güçlü çağı. dağa qalxmaq dağa tırmänmak. dağa rast gəlmək büyük bir engelle karşılaşmak. dağa vurmaq dağa çıkmak, dağda yaşamaya başlamak. dağalhq eləmək oyun bozanlık etmek, mızıkçılık yapmak. dağar dağar danışmaq ileri geri konuşmak, büyük laflar etmek. ' dağarcığını boşaltmaq içini boşaltmak, içinde ne varsa açıp söylemek. dağarcıq siçana sarı yeriyir! çelimsizliği ile kendinden kat kat güçlü ölan kimseye meydan okuyor! dağdan ağır saygın, hürmet edilen, sayılan kimse. dağdan ağır gəlmək son defece etki etmek. dağdan gəlib bağdakını qovmaq dağdan gelip bağdakini kovmak, sonradän gelerek burada oturan kimseyi veya sahibini kovmaya çahşmak. dağdar (dağidar) etmək gönülden yaralamak, incitmek, üzmek, kederlendirmek.



däğı arana, aränı dağa claşımaq bir konuda çok düşünmek, çok ölçüp biçmek, düşünüp taşınmak. dağı dağ üstə qoymaq çok büyük bir iş yapmalc, hüner göstermek, çok ağır ve zor bir işin üstesinden gelmek. dağı dağ üstündən atmaq bak. dağı dağ üstə qoymaq. dağı daşı yandırmaq derdi, kederi, ıstırabı çolc olmak. dağı qara geyinmək yaylada ilcen bir yakmını kaybetmek. dağı yerindən oynatmaq bak. dağı dağ üstə qoymaq. dağım dağım etmək darmadağın etmek, her parçasım bir tarafa fııiatmak; yıkıp dökmek, tahrip etmek, mahvetmek, parçalamak; perişan etmek, altüst etmek. dağım dağım olmaq darmadağm olmak, yıkılmak, tahrip edilmek, her parçası bir tarafa saçılmak; yıkılıp dökülmek, mahvedilmek, altüst edilmek; bozulmak, perişan edilmek. dağın başına çıxarmaq (qaldırmaq, qaldırıb qoymaq) yükseltmek, yüceltmek. dağına dərman tapılmamaq ıstırabına çäre bulunmamak. dağlar qədər bak. dağ kimi. dağlar sultanı kurt. dağlar vəd etmək çok vaatler vermek. dağlara düşmək 1-ävare ävare dölaşmak, aylak aylak, işsiz güçsüz gezmek, başmı alfp insanların yaşamadığı yerlere gitmek, oralarda dolaşmak. 2-deli olmak, aklını kaybetmek 3-yurdundan yuvasından ayn düşmek, ocağından ayrılıp gitmek. daha da daha da, karşılaştırma, mukayese etme derecesini bildirir. daha dərdim olmazdı, əgər. . . bir şeyin çok arzu edildiğini, istendiğini bildirir. daha ölsəm də dərdim yoxdur ölsem de gam yemem. daha yaxşısı can sağlığı daha iyisi can sağlığı, "elde edilebileceklerin veya bulunabileceklerin en iyisi oldu". daxil etmək dahil etmek, bir şeyin içine koymak, karıştırmak, aynı sıraya kaydetmek, içine geçirmek.



163



daxil olmaq dahil olmäk. 1-girmek. 2başlamak, girmek. 3-bir teşkilata, cemiyete vs'ye üye olmak. 4-tahsil yapmak için herhangi bir okula girmek. 5-bir şeyin birleşimini meydana getiren parçaları, hisseleri teşkil etmek. daxma qaraltmaq yaşamak için ev bärk yapmak ve içinde yaşamaya başlamak. dairə salmaq daire şeklini almak, yuvarlak şekle bürünmek. dairə vurmaq 1-daire şeklinde toplanmak, dizilmek. 2-biraz dänsetmek, oynamak. daqqaiıq eləmək kasınmak, şişinmek; garip davranmak. dal ayağı ilə qulağım qaşımaq işi kolay tarafından değil de insanı zorlayacak tarafmdan yapmak. dal ayaqları üstə dayanmaq (gəzmək, oynamaq) başkalan tarafmdan aldaülmak, kandınlmak, oyuncak edilmek. däl (dalını) çevirmək sırtmı dönmek. 1önem vermemek, önemsememek. 2-saygı göstermemek, isteğine ulaştıktan sonra yüz çevirmek, nankörlük etmek. dal dala vermək sırt sırta veımek, birbirine yardımcı olmak, yardım etmek, iş birliği yapmak. dal göstərmək k. kıçını dönmek, takmamak, önem vermemek, hakaret edercesine sırtım dönmek. dal gün sonra olabilecek kötü gün, dar gün, çetin gün. dal qapıdan arka kapıdan, gizli kapıdan, gizlice, kimse görmeden. dal qapıdan ötürmək 1-gizlice kaçırmak, yola çıkarmak. 2-bir şeyi gizlice satmak. dala atmaq 1-gecikmeğe sebep olmak, geciktirmek, engel olmak. 2-kanaat etmek, toplamak, gelecek günler için saklamak. dala baxmadan geri dönüp bäkmadan, aceleyle, süratle. dala çəkilmək (durmaq) 1-katılmamak, işe kanşmamak, geri çekilmek. 2-sözünün üstünde durtnamak, sözünden dönmek, sözünü yerine getirmemek, kararmdan geri adım atmak. dala (dah) düşmək geri kalmak, gelişmemek.



dala getmək 1-gittikçe zayıflamak, kötife' leşmek. 2-geri kalmak, gelişmemek. ; dala götürmək (sözünü, vədini) 1-' sözünü, lafım geri almak. 2-sözündenı dönmek. , dala qälmaq geri kalmak, gelişmemek. dalaba durmaq (gəlmək, qaçmaq) kösnümek, kızışmak, (hayvanlarda) çiftleşme isteği uyanmak; çiftleşmek. dalabını almaq (hayvanlar) çiftleşmek, çiftleşmek arzusunu gidermek. dalabmı soyutmaq 1-häyvanları çiftleştirmek. 2-cinsi ilişkide bulünarak seks arzusunu öldürmek. dalağı sancmaq şüphelenmek, endişelenmek; korkmak, dalamy t eləmək 1-azıeık atıştırmak, hafıf şeyler yemek. 2-bir ürünü azıcık toplamak. dalaşanda barışmağa üz saxlamaq köprüleri tamamen atmamak. dalay dalay eləmək anlamsız bir şekilde konuşmak, anlamsız laflar etmek. dalay vermək azıp başka bir tarafa gitmesine sebep olmak, yolunu şaşırtmak, bilmediği bir yerde bırakarak yolunu şaşırarak evden uzaklaştırmäk (hayvan). dalda damşmaq (demək) aleyhinde konuşmak, birinin arkasmea laf etmek, gıyabında konuşmak. dalda qoymaq geride bırakmak, geçmek, geçip gitmek; daldan xəncər vurmaq sırtından hançerlemek, ihanet etmek. daldaya girmək saklanmak. dalı bağlı (möhkəm) olmaq sırtı sağlam olmak, desteği sağlam olmak. dalı dağa söykənmək güçlü yardımcısı, arkası olmak. dalı kəsilmək (üzülmək) ardı arkası kesilmemek, bitmemek, tükenmemek. dahna almaq sırtma almak, bir yere taşımak, götürmek için yüklenmek, sırtlamak. dahna atmaq şırtma almäk, giyecek bir şeyi sırtma örtmek veya giyinmek. dalma çatmaq bir yere taşımak, götümıek için sırtmda 'toplamak, sırtma yüklemek. dalına baxmadan qaçmaq ärdma bakmadän kaçmak, tabahları yağlamak.



164



dalına düşmək ardma düşmek. 1-täkip etmek, ardma düşmek. 2-elde etmeğe çalışmak, peşine düşmek, elde etmek. dalına əl çalmaq (çəkmək) birini haksız yere desteklemek. dalına keçmək bir şeyi alıp geri vermemek, ahp sahiplenmek. dalma qabağına baxmaq ihtiyatlı, temkinli olmak, her tarafı yoklamak, öğrenmek, kontrol etmek. dalına qabağma baxmamaq önüne arkasma bakmadan, düşünmeden hareket etmek. dalına mindirmək başma çıkarmak, fazlaca yüz vermek, şımartmak. dahna minmək yulannı eline almak, häkimiyeti altına almak, istediğini yaptırmak. dahna vedrə bağlamaq toplum içinde rezil kepaze etmek. dahna vermək 1-götürmek için bir şeyi birinin sırtma yüklemek. 2-kn. bir işi yaptırmak için birini yalancıktan övmek, pohpohlamak, koltuklamak. dahna yüklənmək bak. çiyninə yükiənmək. dahnca bir (qara) daş gidişin olsun gelişin olmasm! bir beddua ifadesi. dalınca qara goduş atmaq bir daha o eve gelmemesini istemek. dahıtda (dağ kimi) durmaq her yönüyle destek olmak, sonuna kadar savunmak, destek vermek, himäye etmek, korumak. dalından dəymək 1-birini kovalamak, uzaklaştırmak, def etmek. 2-bfr şeyden kurtulmak, bir işi bitirmek. dalından qaçmaq sözünü tutmamak, vaadini yerine getirmemek. dalını dağa söykəmək sırüm dağa yaslamak, bir şeye veya bir adama güvenmek, hiçbir şeyden korkmamak. dalınt göstərmək sırtmı göstermek, yüz çevinnek. dahnı günə vermək erinmek, tembellik etmek, çahşmamak, bir iş yapmamak. dalını qabağım düşünmək (fikirləşmək) ihtiyatlı hareket etmek, temkinli olmak, kontrol etmek, her tarafı yoklamak.



dalım yerə getirmek srrtmı yere getirmek, yenmek, mağlup etmek. dahm yerə vermək 1-alt olmak, sırtı yere gelmek, yenilmek, teslim olmak, baskma uğramak. 2-altma yatmak. 3-birini yenmek. 4-birine yenilmek. dahm yerə verməmək moralini bozmamak, yenilgisini bildirmemek. dahm yerə vurmaq sırtmı yere getirmek, yenmek, mağlup etmek. dalqabaq vürmaq 1-yerinde olmamak, sık sık yerini değişmek, gah önde gah arkada olmak, ileri geri gitmek, sabit olmamak. 2-bir lafı diğerini tuünamak. dam dirəyin kələ qoşub çəkmək yıkıp dökmek, mahvetmek. dam qurmaq tuzak kurmak. dama basmaq (qatmaq, salmaq) içeri atmak, hapsetmek, hapse atmak. dama girmək hapse atılmak, kodese girmek, hapsedilmek. damağı çağ (kök, saz) olmaq 1-keyfi yerinde ohnak neşeli olmak, çok mutlu olmak. 2-güzel bir hayat sürmek. damağı çatlamaq neşelenmek, keyiflenmek. damağı çəkmək gönlü istemek, keyfi istemek, arzulamak. damağı durulmaq (şaqqıldamaq) keyfı yerinde olmak. damağı gəlmək (qalxmaq) neşelenmek, keyfı yerinde olmak, sevinmek, heveslenmek. damağı islanmaq (pozulmaq, təix olmaq) morali bozulmak, keyfi kaçmak, neşesi bözulmak. damağı olmamaq keyfı olmamak, morali bozuk olmak. damağı sazlaşmaq gönlü açılmak, keyiflenmek, neşesi yerine gelmek. damağı yanmaq arzusuna ulaşamamak, ümitsizliğe düşmek. damağına dəymək gönlüne dokunmak, kalbini kırmak, incitmek, küstürmek. damağını pozmaq keyfini bozmak, moralini alt üst etmek, neşesini kaçırmak. damağını sallamaq küsmek, kırılmak, incinmek. damağını sazlamaq moralini düzeltmek.



damağını yandırmaq moralini bözmak, damdatt düşmə (duşən kimi) damdan keyfini bözmak, huzurunu kaçırmalc. düşer gibi, belclemeden, äniden. damaq etmək (eləmək, qoymaq) neşesini daihdan vuruh bacadan çtxmaq alttan kaçrrmak, arzusunu içinde bırakmak, neşegirip üstten çıkmak, çok becerikli olmak. sini Icursağmda bıralcmalc. datnğa basmaq (vurmaq) leke yakmalc, damaq olmaq (qalmaq) 1-arzusuna ulaadını kötüye çıkarmak, rezil kepaze etmek, şamamak, bir şeyde gözü kalmak. 2-daima iftira etmek, bir kimseye gerçelc olmayan beklemek, hep aldatılmak, kandırılarak bir nitelik. yüklemek, yüz kızartıcı suç bekletilmek. yüklemelc. damaq sallamaq küsmek, incinmek, modaraı başına uçmaq evi başma yıkılmak, rali bozulmak, asabı bozulmak. ocağı sönmelc. damaq üstə (damaqda) olmaq güzel, damına şüvən düşmək ocağına yas girmutlu günler geçinnek, durumu iyi, neşeli melc, ocağmdän birini kaybetmek. olmak. damtndan bayquş ötsün "ocağm söndamaq vermək neşelendirmelc, keyif sün!" anlamında ilenme ifadesi. vermek, neşe vermek. damının altda tək (tək tənha) qalmaq damaqdan düşmək keyfi, neşesi lcaçmak, yapayalnız kalmak, yalcınlarmm hepsini, morali bozulmalc. ailesini lcaybetmelc; artık yanına .lcimseler uği'amamak. damaqdan salmaq keyfini, neşesini kaçırmak, moralini bozmak. dan atdı gün batdı günün kısalığını tasvir eder, damarı boş hemen yola gelen (kimse). damarı tutmaq tersliği tutmalc, terslilc dan atmaq 1-Ergenekon (Nevruz) bayraetmek, inat etmelc, nazlanmalc. mı zamam Son Çarşamba (Ahır Çarşamba) gecesi sabaha Jcadar uyumamak, ııyanık damarma batmaq hoşuna gitmek, kabtıl kalmalc. 2-şafak sökmek, tan yeri ağarmak. etmek. dan dan demək meydan olcumak. damarına düşmək 1-gönlüne göre olmalc, dan gəlmək garip gelmelc, garibine githoşuna gitmelc. 2-inat etmek, inadmdan mek, şaşırmak. dönmemelc. dan ulduzu 1-tan yıldızı, zühre. 2-güzelin damarına görə qan almaq herlcesten güvasıflarından biri. cüne göre istemek. damarma qan sağdmaq damarları kanla dan yeri açtlmaq (ağarmaq, qızarmaq) dolmalc. tan atmak, sabah açılmayabaşlamalc. damarını tapmaq damarma girmek, zayıf dan yeri sökülmək tan atmak. noktasmı öğı-enmek, huyunu öğfenınek, dana başı bir çatı? her şey herkese kısmet zaafını, içini öğı enmek. olmaz. damarını tutmaq 1-öğremnek, mahiyetini dana kimi böyürmək dana gibi böğürbilmelc. 2-bak. damarım tapmaq. melc, yüksek sesle haykırmak, bağırmak. damarları qurumaq korkudan, delışetten danaboynu eləmək birinin btfynunu zofla donup kalmak, çok korkmak. biikmek, lcanırmak (güreşte). damarları yoğuntamaq yan gelip yatmadanalığa salmaq bir aşağılama ifädesi. dan dolayı şişmanlamak ve tembelleşmek. dananı qurda verınək bak. qoyunu damazlığı kəsilmək 1-nesli, soyu kesilqurda vermək. mek. 2-damızhk hayvanı kalmamak: dandıra dəymək bak. damağına dəymək. damazlığm kəsilsin kargnna, beddua ifadanı diri tutmaq gece uytıyamamak, sadesi. baha kadar uyuyamamak. danına gəlmək bak. dan gəimək. danıbatlıq satmaq çahm satmak, lcasıldanışığa çağırmaq 1-sohbete . davet etmalc. mek, seslemek. 2-herhangi bir konuyu damda qulaq kəsən var çocukları korlcutmak için söylenen bir ifade. 166 -



komışrnak için seslemelç, 3-herhangi bir ihüiafı, problemi hälletmek için seslemek. danışığa dəyməz konuşmaya deymez, gereksizdir. daıiişığım azdırmaq konudan uzalclaşmalc. danışığını yeyəsən! ahmalcçasına sözler söyleyen kimseler için ku.lanılır. danışıq aparmaq müşavere etmek, bir şey haklcında başkası veya başkalarıyla fıkir mübadelesi etmek, müzakere etmek. danışıq etmək sohbet etmek, danışinak, fikir ahşverişi etmek, istişare etmek. danışığa tutmaq lafa tutmak, sohbetle meşgul etmek, başlca birşey düşünmesine engel olmak. . danışıq olabiiməz lafı bile olmaz. damşmağa dəyməz konuşmaya bile değmez. danlanc olmaq hep azar işitmek. danqa danqa danışmaq kaba saba konuşmak, seviyesini aşan laflar etmelc; yaşından büyük konuşmak. danqartağı çıxmaq zayıflamak, bir deri bir kemik kalmak. danqazdıq eləmək dik başlılık etmelc, kafa tutmak, karşı gelmek; inatlaşmak. danqırma dəymək kalbine dokunmak, rahatsız etmek; kırmak. dansığı çıxmaq yüzsüzleşmek, arsızlaş-



där köynəkdən xilas oimaq (qurtulmaq) çocuğunu doğurmak, hamilelikten kurtulmak. dar üqbaya rəlılət təbili vurmaq ölmek, ruhunu teslim etmelc. dara bara salmaq bağırıp çağırmak, ortalığı. kanştırmalc. dara çəkdirmək ipe çektirmek, astırarak idam etmek. dara çəkilmək 1-dara çekihnelc, ipe çekilmek, asarak idam edilmelc. 2-vurulmak, äşılc olmak. dara çəkmək dara çekmelc, ipe çelanek. 1 asarak idam etmek. 2-sıkıştırmak. dara düşmək dara düşmek. 1-maddı yönden zor duruma düşmelc, sılcmtı çekmek, yolcsullaşmalc. 2-çetin durumda kalmak, zor duruma düşmek, işi çok zora düşmelc, zorlukla Icarşılaşmak. dara qısnamaq (salmaq) hareket etmesine, konuşmasma imkän vermemek, zor duruma düşürmelc. darağına salmaq fırsatmı bulmalc, tirsat düşmek. daraq çəkmək tarak vurmak, taramak. daraq görməmək taı ak yüzü görmemek, hiç täranmamak. daramırt eləmək aşırmak, gizlice almalc. daramıt vermək süslemelc, bezemek, üstünü başmı, saçmı başını düzenlemelc. darana almaq haraç almalc. mak. darda qalmaq (olmaq) darda kalmak, zor danzelinə sarımaq umurunda olmamak, duruma düşmek, zorluk çekmek, muhtaç käle almamak. durumda olmak. dar ağacından asmaq bak. dara çəkmək. darda qoymaq darda bırälcmak, zor düdar ayaqda çetin anda, dar günde, zof ruma düşünnek. durumda kahndığmda. dardan çıxmaq (qurtarmaq) çetin ve zor dar çərçivəyə götürmək smniamak, vaziyetten kurtulmak, mahrumiyetten mähdutlaştıiTnak. . kurtulmak. dar düdük son derece dar. dardan endirmək halı, kilim vb. gibi dar etmək meşaldcatli häle getirmek, .tayaygılann örülmesi işini bitirerelc tezgahhammül edilmesi zor duruma getirmek, tan iridirmalc. zorlaşürmak. dargöz ələkdən keçmək feleğin çembedar gəlmək dar gelmek, dar olmak, yeteri rinden geçmelc, büyük sılcıntılara katlanlcadar geniş olmamak, sılcmtı vermelc. mak. dar gün hayatm çok çetin, çok ağır, buhdarğa tikmək idareci tayin etmek, vekil ranh, mahrumiyetlerle dolu am. tayin etmelc, vekalet vermelc. dar kəsiimək (olmaq) tähammül edilmez darhadara salmaq her tarafa yaymak, durum almalc. dillere düşürmek, herkese duyunnak. 167 _



darısqallıq etmək (eləmək) 1-käfi gelmemek, yetmemek. 2-mänevİ eziyet etmek, ortamı bozmak. dari bəqayə buyurmaq (rəhlət etmək) es. ölmek, vefat etmek. darhğa düşmək dara düşmek. 1-maddi olarak kötü durumda olmak, zor duruma düşmek, ihtiyacı olmak. 2-kötü, zor duruma düşmek. darlıq çəkmək maddi sıkmti çekmek, ihtiyaç içinde olmak. darmadağın dağılmaq (olmaq) dannadağın olmak. 1-tamamen mahvolmak, alt üst olmak. 2-kesin olarak mağlup olmak, yenilmek darmadağın dağıtmaq (etmək, eləmək) darmadağm etmek. 1-büsbütün dağıtmak, mahvetmek. 2-tamamen mağlüp etmek, yenmek. 3-alt üst etmek, hiç etmek, dağıtmak, yok etmek. darmadağın edilmək darmadağm edilmek. 1-büsbütün dağıtılmak, mahvedilmek, 2-mağlup edilmek. 3-alt üst edilmek, yok edilmek. dartma yaxam cınldı her şey için kavga çıkaran, tartışma ortamı yaratan kimselere söylenir. darvazasım fələk vurmaq feläkete uğramak, bedbaht, mutsuz olmak. dastan açmaq konuşmak, rivayet etmek, anlatmak. dastan demək hikäye anlatmak, yalan konuşmak, dizip diziştirmek. dastan qoşmaq destan yazmak, hikäye yazmak. daş asılmaq geç ısınmak, geç kaynamak; genelde "götändən daş asılmaq" şeklinde kullanıhr. daş at qolun açılsın! elinden geleni ardma koma! daş atan bəlli, baş tutan bəlli sizə nə var . ki? yersiz, kendisini ilgilendirmeyen bir işe karışan kimse için kullanılan bir ifade, "seni ilgilendirmez, bu işe karışma ve sağa sola çekme" anlamında bir ifade. daş atdın qolun yoruldu? taş attm da kolun mu yoruldu? bir käzancın fazla emek harcanmadan elde edildiğini bildirir.



däş atıb başını tutmaq 1 -bağırıp çağırmak, yaygara koparmak. 2-yemin biilah' ederek kabullenmemek, kesin olarak inkär" etmek, reddetmek, inkär etmek. daş atıb qolü yorulmaq zahmetsizce bir' şeye sahip olmak. daş atmaq 1-taş atmak, dolaylı olarak birine dokunacak laflar eünek, yermek, iğ~ neleyici laflar etmek, laf atmak. 2-var yoğunu kaybetmek, tüketmek. daş çapmaq (çıxarmaq, kəsmək) büyük yassı kayalardan inşaatta kullanmak için belirli şekillerde kesmek, koparmak. daş çatdasa da taş çatlasa bile, ne yapıhrsa yapılsın gerçekleşmesi imkänsızdır. daş daş üstə qalmamaq taş üstünde taş kalmanıak, büsbütün dağilmak, yerle bir olmak, alfüst olmak. daş daş üstə qoymamaq taş üstünde taş bırakmamak, darmadağm etmek. daş daşa söykənmək bir araya gelmek. daş daşı yedi "işimizi acilen yapmalıyız" durumun vahimliğini veya zaruretini bildiren bir ifade. daş daşımaq çok yorulmak, son derece yorgunluğu ifade eder. daş dığırlatmaq engel olmak. daş divarı gərmək büyük fiziki güce sahip kimseler için kullamhr. daş düşsün! "länet olsun!" anlamında. daş kəsilmək 1-çok sertleşmek. 2-taş kesilmek, çok şaşırmak, hayretten dona kalmak. daş kimi taş gibi, çok sert, çok katı. daş kimi ağır 1-yerinden kımıldamayan kimseler için kullanıhr. 2-saygın, hafıflik etmeyen kimse, oturaklı kimse. daş kimi düşmək (düşüb qalmaq) 1düşüp kalkamamak, yığıhp kalmak. 2haddinden fazla yoruhnadan dolayı olduğu yerde yığılıp kalmak, yatıp uyumak: daş kimi yatmaq derin uykuya dalmak. daş qayaya rast gəlib ikisi de inät olan veya güçleri birbirine denk olan insanların karşı karşıya gelmeleri durumunda kullanılan bir ifade. daş olub quyuya düşmək sesi soluğu kesilmek, äniden ortadan kaybolan bir şey için kullanılır, kaybolup gitmek. 168 1



:



daş üstə daş qoymaq bir-şeyler yapmak, däşdän yaranmaq kimi kimsesi olmäbir iş yapmak. mak. daş üstə daş qoymamaq taş üstünde taş daşdan yumşaq yenebilen her şey. bırakmamak, yıkıp mahvetmek. daşdan yumşaq nə olsa (yemək) önüne daş yağdırmaq taş yağdırmak, peş peşe ne gelirse yemek. taş fırlatmak. daşı dalmda gizlətmək 1-fırsat kollamak. daş yerində ağırdı taş yerinde ağırdır, her 2-kin gütmek, ünütmamak. insan veya her şey kendi çevresinde dedaşı daş üstə (üstündə) qoymamaq büsğerlidir, belirli bir önem taşır. bütün dağıtmak, darmadağm etmek, yıkıp daşa basnıaq taşa tutmak. 1-taş yağmuruviran etmek. na tutmak. 2-taşlayarak öldürme cezasım daşı daş üstə yığmaq bina yapmak, ev tatbik etmek, recm etmek. yapmak. daşa çalmaq mahvetmek, ortadän kaldırdaşı dilə gətirmək (müzik) çok dertli olmak, yok etmek. • mak, insänı kederlendirecek kadar etkili daşa çəkmək taşa çekmek, taşla bilemek. olmak. daşa dəyib başa çıxmaq yok olup gitmek. daşı ətəyindən atmaq (tökmək) inadı daşa dəysə (vursan) daşdan keçər ş. her bırakmak, düşüncesini değiştirmek, yapşeye gücü yeten söz vs. mak istediği bir şeyden vazgeçmek. daşa dönmək täş kesilmek. 1-sertleşmek, daşı öz qapısına dəymək iftirası veya katılaşmak, taş gibi sert olmak. 2-hiçbir hilesi kendini bulmak. şeyden müteessir olmamak, yüreği katıdäşı sıxsa suyunu çıxarar taşı sıksa sulaşmak. yunu çıkärır, çok güçlü, kuwetli adam için daşa dönmüş katı yürekli, merhametsiz, söylenir. acımasız, şefkatsiz. däşın ätmaq bir kimse ile artık görüşmemek, ilişkiyi kesmek. daşa getmək domino oyununda yerden fazladan yeni taş almak. daşın böyüyünden yapışmaq 1daşa vursan daş dağılär sağlam yapılı yapamayacağı bir işe yönelmek. 2-kavga aramak, belä afamak. çocuklar için kullanılır. daşbaş eləmək kanunsuz yollarla, garyi daşm böyüyünü götürmək gücünün yetmeyeceği, yapamayacağı bir işe kalkışmeşru olarak para kazänmak, gelir elde mak. etmek vs. daşdan cavab axtarmaq (istəmək) çok daşını atmaq (tüllamaq) 1-bitirmek, sona erdirnıek. 2-kalbinden silmek, unutmak: utanmak, soh derece mahcup ölrnak, utändaşını başdan atmaq bak. daşını atmaq cindan konuşacak laf bulamamak. ^ (tullamaq) 2. ahlam. daşdan çıxmaq zoıiuklarla, güçlüklerle elde edilmek. daşım başına tökmək ardınca konuşmak, gıyabında konuşmak. daşdan çörək (pul) çıxarmaq çalışkan daşım qoymaq temelini atmak. olmak, her şeyden para kazanmasını becermek. daşlar dilə gəldi (gəlir) bir dürumun, tahammül edilemez, çok ağır, facialı oldudaşdan keçər (ərizəsi, yazısı) güzel kaleğunu bildirir. mi olanlär için kullanılır. daşdan keçmək çok tesirli olmak, her daşqalaq etmək (eləmək) 1-taşlayarak tarafta geçerli olmak. cezalandırmak, öldürmek, recm etmek. 2çok ağır laflar söylemek, länetler yağdırdaşdan səs çıxdı, ondan yox 1-olanlara mak. razı olduğunu, kabul ettiğini sessizce hildidaşşağı ilə qoz qırmaq (sındırmaq) k. ren insanlar için kullanıhr. 2-bir şeyi, teklifı kesin olarak kabul etmemeği bildirır. nüfuzlu olmak, sözü geçmek, güçlü olmak. daşdan yağ çıxarınaq her şeyden fayda daşşağı şişmək k. haksız yere birinden sağlayabilen kimse. küsmek veya rahatsızlık duymak. 169



daşşağına deyil k. umurunda değil. dayaq durmaq arka çıkmak, desteklemek, daşşağına sarınıaq k. dalga geçmek. müdafaa etmek, yardımcı olmak. daşşağında qovut gətirib! k. çok önemli dayaq nöqtəsini itirmək dayanağmı yibir şey mi yaptı! tirmek, desteğini kaybetmek. daşşağıııı dəsmallamaq k. aşırı derecede dayaq olmaq destek olmak. yaltäklanmak, birinin tarafmı tutmak. dayaq tapmaq yardımcı bulmak. dava axtarmaq bir hiç yüzünden kavga dayaq vermək destek verınek, cesaret etmeğe çahşmak, kavga için bahane aravermek, yüreklendirmek. mak. dayamb duran yerdə hiçbir sebep yokdava ayağında kavga arifesinde. ken, hiçbir suçu yokken (birine bir şey dava çəkmək mahkemeye başvurmak, yapma). dava etmek. dayanıb durmaq durup heklemek, sessiz dava dağarcığı çok sinirli, en ufak şeylerhäle gehnek, säkinleşmek, hiçbir hareket de kızıp ortalığı birbirine katan-kimse. göstermemek, bir şeye teşebbüs etmemek, dava dava demək (vurmaq) kavga arahiçbir şey yapmamak. mak, kavga etmeğe bahane aranıak, kavdayçanı bir vurarsan,. iki sıçrar çocuk gaya hazır. olmak. ve-ya genci gönlüne göre olan bir şey yapmaya yolla]»san ona koşarak gider. dava dərman elətmək (elətdirmək, dayısını tanıyıb feläkete doğru koşuyor, etmək, etdirmək) tedavi etmek, (ettirbeläya doğru gidiyor. mek). dava dərman olmaq tedavi olunmak. dazannıq eləmək uzun uzadıya sohbet dava düşmək (qalxmaq) kavga başlamak, etmek. kavga çıkmak. de iıa de tökmək ara vermeksizin hızh bir dava etmək (eləmək) 1-kavga etmek, şekılde konuşmak. ' vtıruşmak, küfürleşmek. 2-münakaşa . et- dedi xanım götün ağırdır, dedi bu daş mek. 3-iyileştirmek, hastahktan, illetten bu da tərəzi mädem bir kusur btıldun o kurtarmak. zaman buytır ispat et. dedi qodu salmaq bak. dedi qoduçuluq dava (dava şava) qaldırmaq (saimaq) eləmək (etmək). arayı karıştırmak, kavga çıkmasına sebep olmak, kavga yaratmak. dedi qoduçuluq eləmək (etmək) dedikodavam etdirmək devam ettirmek, başladuculuk yapmak, birilerini çekiştirmek. dedim itə daş atma! birine bir şey deyinmış bir şeyi aynı süratle devam ettirmek, ce kaba sözleıie karşılanan kimseye "onu ilerletmek. konuşturmaya deymez" anlammda söyledavam etmək 1-tahammül etmek, munir. kavemete karşı koymak. 2-devam etmek, bır şeyin üzerinde sıkı sıkıya durmak, sededim iti qudurtma! bak. dedim itə daş bat göstermek. atma!. davam gətirmək dayamkhlık göstermek, ... dediyi Uə oturub durmaq ... sözüntahammül etmek, sabır göstermek. den çıkmamak, başkasmın sözü ile hareket davam gətirməmək tahammül etmemek, etmek. dayanmamak. dediyində bərk durmaq sözünün üzerinde sıkı sıkıya durmak, sözünden dönmedavamiı olmaq dayanıkh olmak, tahammek. mül etmek, sebat göstermek. dediyindən dönməmək (əl çəkməmək) davar (keçi də) da yatanda aitmı inadmdan vazgeçmeınek, inat etmek. qaşıyır, sən onu da biimirsən pislik ve dediyinə baxmaq lafını dinlemek. isin tozun içinde olan kimseler için söyledediyinə nail olmaq iştediğini elde etmek. nir. day durmaq ayakları üstünde durınaya başlamak (çocuk), ayakta durmak. 170



dediyini yeritmək 1-dediğinden vazgeçmemek,"inat etmek. 2-kendi düşühcesini, teklifini kaba kuvvetle, güçle yaptınnak. dediyinin əksinə çıxmaq söylediğinin zıddma harelcet eünek. dediyinin üstündə durmaq bak. dediyini yeritmək. demək olar ki bir şeyin ihtimal dähilinde olduğunu, mürrikün olduğunu, halcikate yakınhğmı biidiren söz. demək olmaz ki söylenen sözün veya düşüncenin doğruluğuna emin olmaymca, bir şeyi belirtmede zorluğa düşünce, veya reddetıneyi biraz daha yumuşalc bir ifadeyle anlatma şekli. deməli dəyil çok iyidir,"çok güzeldir. deməyə dilim dönmür (gəlmir) söylemeğe dilim varmıyor, zorlänıyorum, bir şeyi söylemekıe zorluk çekildiğini bildıren bir ifade. deməyə nə var demesi kolay. desən bazarın itləri də nişan verər tanmmış, meşhur olan kimse için söylenir. deşdək vurmaq ekmeği pişirmeden önce üzerini herhängi bir şeyle delmelc veya çizmek. deşik deşik eləmək (etmək) delilc delilc etmek, çok delik açmalc, her tärafmı delmelc. deşik deşik olmaq çolc delik açılmalc, yırtık yırtık, delilc delilc olmak. deşt eiəmək üstesinden gelmek. devəcər oimaq gırtlağa dayanmak, bıkıp usanmak. deyən altına sıçan uşaqdır lc. süt dökmuş kedi, suçlu olduğundan dolayı sus pus kesilmiş gibidir. deyəsən qarğa beyni yediriblər?! kafan çalışmıyor ınu?! ebleh misin?! deyib yazdırmaq dikte etmek. deyiciük etmək 1-laf dolaştırmalc, ara kanştırmälc. 2-şilcäyetlenmek, birinden menınunıyetsizliğini bildirmek. deyirəm xədiməm, deyir neçə uşağın var? herhangi bir konuda laf anlamayan kimseler için söylenir. dəb düşmək moda olmak, ädet häline gelmek. f



dəb gətirmək (salmaq) moda etmek, olmayan bir şeyi halk arasmda yayaralc ädet häline getirrnek. dəbbə çıxarmaq (eləmək) razı olduğu ve anlaştığı şeyden vazgeçmek, sözünden dönmek. dəbdəbə ilə təzim etmək törenle eğilip seläm vermek, tantanah bir şelcilde reverans yapmak, eğilmek. dəbdəbə ilə yola salmaq törenle uğurlamak, şaşaa ile yolcu eünelc. dəbdəbəyə yol vermək törene sebep olmalc, tantanaya, şaşaaya sebep olmak. dəbdən çıxmaq (düşmək) modadan düşmek, devri geçtiği için artık kullamhnamak, ortadan kalkmak. dəbəllayı dəbəilayı danışmaq düşüncesizee konuşınalc, düşünmeden laflar etmek. dəbi pozmaq kurah bozmak. dəbrədirlik (dərmədiriik) eləmək hayvanlar için ot, yem vs. tedärik etmelc. dəc eiəmək bütün häle getirmelc, ağzına kadär doldurmak. dəc qaimaq dokunulmadan kalmalc. dəcək qalmaq hayret etmek, şaşırmalc. dəcailik etmək (eləmək) yaramazhk yapmak; numara yapmalc; düzensiz çalışmak; şeytanhk yapınak; oyun çılcarmalc; şin'etçe davranmak, rezäletler çıkarmalc; çaplcınhlc yapmalc; muziplilc etmelc; ortahğı birbirine katmak. dədə mah kimi tam ortadan, yan yanya. dədə nənəsin qatıb qanşdırmaq lcüfretmek. dədəsi də gəlsə asla, kat'iyen. dədəsi yanmaq lcn. çok eziyet çekmelc, azap ve eziyetlere maruz kalmak. dədasindən xəbari olmayan (xəbərsiz) piç çocuk, babası bilinmeyen. dədəsinə od vurmaq kn. 1-şiddetli bir şekilde cezalandırmalc. 2-mähvetmek, tamamen berbat häle getirmek. dədəsini çıxartmaq çäresiz duruma düşürmek. dədəsini dalma sarımaq (şəiləmak) dersini vermek, läyılc olduğu cevabı vermelc, hak ettiği cezayı vermek. dədəsini yandırmaq bak. dədəsine od vurmaq. 171



dədəsinin borcuna vermək birini tehlidəqiqəsince söz olabilmez anında, hemen, keli durumda bırakıp kaçmak, ölümüne hiç valcit geçirmeden. sebep olmak. dəqqülbab etmək (eləmək) kapıyı çaldəf etmək (eləmək) ortadan kaldırmak, mak, tıkırdatmak. bertafaf etmek. dəl vurmaq gezinti yapmak, dolaşmak, dəf kimi olmaq sağlam yapılı olmak. gezmek. dəf olmaq uzaklaşmak, savuşmak, yok dəlalət etmək (eləmək) es. 1-yol gösterolmak, ortadan kalkmak. mek, rehber olmak, sevk etmek, yöneltdəfə darağını çəkmək defolup gitmek. mek. 2-çağırmäk, davet etmek. 3-ispat dəfi dönmək tavrı değişmek, durumu deetmek, göstermek, tasdik etmek, onaylağişmek. mak. dəfini döymək menfı anlamda birini sadəli damarı tutmaq inat etmek, ayälc divunmak, tenkit eünek, eleştirmek, yältakremek. lanmak. dəli divanə etmək (el əmək) 1-aklını badəfn edilmək (olmaq) görnülmek, toprağa şından almak. 2-sinirlendirmek, hiddetlenemanet edilmek. dirmek, kendini käybetmesine sebep olmak. dəfn etmək 1-toprağa teslim etmek, gömmek (ölüyü). 2-zamanı geçmiş, önemini dəli divanə* olmaq 1-akıl ve şuurunu lcaykäybetmiş bir şeyi ortadan käldirmalc, ubetmek. 2-kendini kaybetmek, kızmak, nutmak. hiddetlenmek, coşmak, azmak. dəfn kəfn etmək ölüyü kefene sararak dəli etmək (eləmək, qılmaq) 1-aklını batoprağa emanet etmek. şından almak, akhnı ve şuurunu kaybetmedəftər olmaq unutulmamak. sine sebep olmak, mecnun etmek. 2dəftərdən düşmək unutulup adı deftere sinirlendirmek, hiddetlendirmek, kendini kaydedilememek, bir yere yazılmamak. kaybetmesine sebep olmak. dəftərə düşmək belirli bir maksat için dəli olmaq l-akıl ve şuurunu kaybetmek. deftere kaydedilmek. 2-kendini kaybetmek, kızmak, hiddetlendəftəri qara gündə yazılmaq lcaderi kötü mek, coşmak, azmak. yazılmak. dəli şeytan deyir... bir işi yaparken tereddəğdəğə vermək yoldan çdcarmak, azdırdüt bildirir. mak, baştan çıkarmak. dəli yığnıcağı büyük küçük yeri gözetilmeyen, saygı sevgi gözetilmeyen aile veya dəhnəsinə döymək ağzının ortasıha yatoplantı vs. pıştırmak, vurmak. dəlidən doğru xəbər deli dolu kimselerin dəhşət almaq bak. dəhşətə düşmək. hep dobra dobra konuştuğunu ve doğruyu dəhşət vermək dehşet uyandırmak, dehsöylediklerini bildiren bir ifade. şete düşürmek. dəlik dəlik etmək delik deşik etmek, her dəhşətə düşmək şiddetli korküya lcapıltaräfını dehnelc. mak, dehşetten dona kalmak. dəhşətə gəimək hayret etmek. dəlik dəlik olmaq delik deşik olmäk, her dəhşətə gətirmək (salmaq) 1-hayrete tarafı delinmek. düşürmek, heyecanlandırmak. 2-şiddetli dəlil etmək 1-yol göstermek, delil olarak korku hissi uyandırmalc, çok korkutmak. kullanmak. 2-nasihat etmek, bir şeyi örnek dəxalət etmək (eləmək) karışmak, müdagöstererek akıl vermek. hale etmek. dəlil gətirmək delil sunmak. dəlilik etmək akılsızca işler yapmak, mädəxil düşmək (olmaq) sığmmak, himäye nasız hareket etmek, terslik etmek. istenıek, yardnn istemelc. dəliliyi tutmaq terslik etmek, inatlaşmak; dəxli olmaq ilişlcisi, alälcası olmalc. sinirlenmek, hiddetlenmek. dəqiqələri saymaq dakikalan saymak, zamanın hızla geçip gitmesini beklemek. 172



dəlillərini alt üst eləmək (puça çıxarmaq) delillerini geçersiz kıİmak,' mahvetmek. dəlinin əlinə bel, altına yel vermək bak. dəlinin yadına daş salmaq. dəlinin yadına daş saimaq delinin eline değnek vermek, kötülük yapabilecek birine fırsat vermek. dəliotu yeyib deii olmuştur, aklmı kaybetmiştir. dəlisovluq eləmək (etmək) kavgacı olmak, kavgaya sebep olacak davranışlarda bulunmak. dəliyə divan yoxdur delidir ne yapşa yeridir. dəliyə hər gün bayramdır "deliye her gün bayram", "sorumsuz kimse hiçbir sıkmtıya aldınnadan gününü gün eder" anlamında. dəliyə yel ver, əlinə bel ver çpk çabuk dolduruşa gelen, pohpohlaraa ile istenilen her şeyi yapabilen, hemen her şeye kanan insanlar i.çin kullanılan bir ifade. dəliyəm güclüyəm büyük sözü dinlemeyen, kendi başına buyruk hareket eden kimseler için söylenir. dəllal bazarına döndərmək pazara çevirrnek, alış veriş merkezine çevirmek. dəllal bazarına dönmək kadınlar hamamma dönmek, pazara dönmek, alış veriş yerine dönmek, gürültü oluşmak. dəllək kimi baş qırxmaq aldatmak, nesi var nesi yok aldatıp elinden almak. dəlləkliyi başında öyrənmək ilk acemiliğini. . . üzerinde öğrenmek. dəlli dəlalət (dəlili dəlalət) etmək nasıhat ederek bir şeye razı etmek. dəlmə deşiyi tutmaq bütün açıkhkları gidermek, noksanlıklan, kusurlan ortadan kaldırmak. dəm aimaq (çəkmək) 1-lcaynamış suda kalarak pişmek, suyu çekilerek kendi buharmda pişmek (yemek). 2-ateşin üzerinde kalarak demlenmek, içilecek kıvama gelmek (çay). 3-neşelenmek, keyiflenınek, hoşlanmak. 4-kendi keyfmde olmak. dəm dəmə vermək birkaç kişi hep beraber koro hälinde belirli bir makamda türkü, şarkı vs. söylemek.



dəm tökmək kazanm kapağı terlemek, damla damla su dökülmek. dəm tutmaq 1-eşlik etmek, nefesli çalgılarda birinin esas tonda diğer çalgıya eşlik etmek, esas tonu durmadan çalmak. 2sesini başkasının sesine benzetmek, uydurmak. 3-başkasmm dediklerini, düşüncelerini, hareketlerini aynen tekrar etmek, onu taklit etmek. dəm vermək l-hareketlendirmek, işe başlamak. 2-sesini başkasınm sesine uydurmak, benzetmek, başkasmm fikirlerini, hareketlerini taklit etmek, tekrar etmek. dəm vurmaq dem vurmak. 1-yetkisi, bilgisi, haberi veya hakkı olmadığı hälde bir konuda ağız dolusu konuşmak. 2genellikle bir şey hakkmda konuşmak. 3"özünden" kelimesiyle beraber kullanıldığmda: kendini övmek. dəmdəm (dımdım) halvasıdır! boyahane küpü müdür! o kadar kolay mı! bir şeyin zorluğunu anlamayan kimseleri tenkit için söylenir. dəmə düşmək bir topluluğun veya kitlenin etkisi altmda kalarak onlar gibi davranmak, kitle psikolojisine kapılmak. dəmə qoymaq deme bıralcmak, yavaş yavaş kendi buhannda pişmek veya demlenmek için zayıf ateşin üzerine bıralcmak. dəmə uymaq eğlenceye dalmak, lcendini neşeye kaptırmak. dəmxud qalmaq bir şeye ihtiyaç duymalc, elde ohnayan bir şeye muhtaç duruma düşmek. dəmi gəlmək zamanı ge'lmek, sırası gelmek. dəmi sazlanmaq neşelenmek, keyiflenmek. dəmini almaq demlenmesi için kazanm ağzma konan kapağı ahp onda biriken damlalar şeklindeki suları bir lcenara dökmek. dəmir asa qılcan ola, dəmir çarıq nalcan ola ölme eşeğim ölme, çok uzun ve bilinmeyen bir zaman isteyen şey için söylenir. dəmir kimi möhkəm çok sağlam. dəmiri isti isti döyərlər demiri tavında döverler, her şey zamamnda yapıhr. 173



dən bağlamaq (tutmaq) taneli bitkilerde dərbənd ölmaq can atmak, meyletmek, taneler oluşmak, tohum, başak bağlamäk, tutuimak. tohum oluşmak. dərc etdirmək gazete veya dergide yadən düşmək bak. ağ düşmək. yınlatmak. dəndirinə dəymək bak. damağma dərc etmək gazete veya dergide yayınladəymək. mak. dənə dolmaq taneleri yetişmek, täneleri dərd alıb qəm satmaq örrirü ahu zarla, olgunlaşmak; taneleri çok olmak. sıkmtı ve kederle geçmek. dənə düşmək çok tane, tohum yiyerek dərd almaq dert bürümek, bir şeyi dühastälanmak (evcil hayvanlar). şünmek, onun için kaygılanmak. dənəvər olmaq tanesi samandan ayrılmak, dərd amanmı qırmaq (kəsmək) dertten savrulmak (buğday, arpa vs.). başını alamamak. dert içinde kaybolmak. dəng eləmək (etmək) (başmı, beynini, dərd bilmək dertten anlamak, karşıdakini kulağını kelimeleriyle birlikte kullanıhr) anlamak, anläyışlı ölrriak; tähammüllü bıktırmak, usandırmak, bezdirnıek. olmak. dəngəsər etmək (eləmək) çok ve yüksek dərd burasmdadır ki. . . sıkmünın kaysesle konuşmakla, bäğırıp çağırmakla, nağmın kandinin ve kendi gücünün dışında gürültü çıkarrnakla bezdirmek, kafasmı olduğunu bildiren bir ifäde. şişinnek, kulaklarım uğuldatmak, yormak. dərd çəkdirmək dert çektirmek, dert dəngəsər olmaq gürültü ve aşın sesten çekmesine sebep olmak. kulakları sağır gibi olmäk, uğuldamäk, dərd çəkmək dert çekmek. 1-acı ve ıstırap sıkıhnak, rahatsız olmak. veren bir olayı hatırlayarak çok kederlendənini duzunu vermək 1-dersini vermek. ınek, üzülmek, mänevi ıstırap çckmek. 22-nasihat etmek. bir şey veya birisi için kaygıianmak. dənizdə (dəryada) balıq kimi serbest, dərd eləmək (etmək) dert etrnek. 1 -acı ve rahat, emin, kendi keyfinde, kendini bir ıstırap veren bir olayı hatırlayarak çok yerde çok rahat hisseden insanlann kulkederlenmek, üzülmek, märievi üzüntü landığı bir ifade. çekmek. 2-içine atmak, bir şeyi kendisi dənizdə (dəryada) balıq sövdası deryada için ıstırap kaynağı yapmäk. balık sevdası, ortadä olmayan, gerçek oldərd əymək dert belini bükmek. mayan bir şey konusunda konuşma, ondan dərd gəlmək düşünce, kaygı kaynağı olbahsetme. mak, her zaman rahatsız eden bir şey oldənizdə (dəryada) bir damcı denizde bir mak. damla, gerektiği, läzım olduğu miktara dərd görməyəsən bir alkış veya teşekkür göre çok az, yok denecek miktarda, oldukifadesi. ça az, çok cüzi bir şey için kullanıhr. dərd götürmək dert bürümek, bir şeyi dənizdə qum kimi denizde kum gibi, son düşünmek, onun için kaygılanmak, ıstırap derece çok. çekmek dəniiyinin altını fələk də bilməz sırnnı, dərd kəsmək dert çekmek. keder duymak, düşüncesini kimselerle paylaşmayahlar kederlenmek. için söylenir. dərd qəm ycmək keder içinde olmak. dərd olmaq dert olmak, düşünce, kaygı dərağuş etmək kucaklamak. kaynağı olmak, her zaman rähatsız eden dərağuş olmaq kucaklaşmak. bir şey olmak. dərbədər düşmək (olmaq) derbeder olmak, kapı kapı gezmek, evsiz barksız kaldərd öidürür çok büyük sıkintısı olanlar mak, yurdundan yuvasından olmak. için "derdi büyüktür" anlamında kullanılır. dərbədər etmək 1-yurdundan yuvasından dərd sər bilməmək dert gam bilmemek, etmek, evsiz barksız bırakmak. 2dertsiz, kedersiz, kaygısız ohnak. dağıtmak, darmädağın etmek. 174



dərd sər (dərdi sər) çəkmək dert çekfnek, rahatsız oimak. dərd sər (dərdi sər) vermək eziyet etmek, rahatsız etmek. dərd vermək sıkmtı vermek, dertlenmesine, kederlenmesine, mänevi azap ve ıstırap çekmesine sebep olmak. dəfd yarıdır bir şeyin gereğinden daha az, arzu edildiğinden daha kötü olduğunu gösteren ifade. dərddən ərimək kederden, sıkmtıdan dolayı çökmek. dərddən əyilmək sıkıntıdan ve kederden dolayı çökmek. dərddən ölmək 1-sıkmtı, keder veya hastalıktan dolayı ölmek. 2-derdini çekmek, çok düşünmek, çok kederlenmek. dərdə batmaq derde gömülmek, bir şeyi düşünmek, onun için kaygılanmak, onun derdiyle meşgul olrnak, bir şeyi kendine dert etmek. dərdə düşmək l-(bazen "canı" sözü ile beraber kullanıhr) hastalanmak, bir hastalığa mtulmak. 2-derde düşmek, bir şeyi kendine dert etmek. dərdə giriftar etmək (saimaq) derde düşürmek, kedeıienmesine sebep olmak, başına iş, dert açmak. dərdə giriftar olriıaq derde düşmek. dərdə qalmaq birisi için kaygılanmak, onun için ıstırap çekmek. dərdə salmaq 1-kendine äşık etmek. 2hastalanmasına sebep olmak. * dərdəcər olmaq derde düşmek, hastähğa yakalanmak. dərdəst etmək yakalamak, tutmak, ele geçirmek. dərdi dərdə qatmaq derdini sırdaşma açarak rahatlamak. dərdi dərdlərə qarışmaq dert üstüriden dertle karşılaşmak. dərdi durulmaq keyfi yerine gelmek. dərdi tərpənmək (təzələnmək) bak. yarası təzələumək. dərdi yaddan çıxmaq derdini unutmak, sıkmtısmı, kederini unutmak. dərdim ürəyinə beddua, ilenme ifädesi. dərdin ahm! (ürəyimə!) sevgiyle hitap veya yaklaşma ifadesi.



dərdiridəri dəli (divanə) oimaq 1kaybettiği çok sevdiği bir şeyi için her zaman düşünmek, kaygılanmak, kederlenmek, hatırlamak ve derin ıstırap neticesinde kendini heläk etmek. 2-delicesine sevmek, mecnun olmak. dərdindən ölmək 1-çok sevdiği bir şeyi kaybetmesinden dolayı çok ıstırap çekerek kendini telef etmek. 2-delicesine sevmek. dəfdinə ağlamaq derdine ortak olmak, kederini paylaşmak. dərdinə biganə ölmaq soğuk davranmak, sıkıntısı karşısında kayıtsız kalmak. dərdinə çarə (dərmari) eyləmək (etmək, olmaq) derdine çäre olmak, birisini, düştüğü çok kötü durumdan, deıtten, ısüraptan kurtarmak veya kurtarmak için çäre bulfnak. dərdinə dərd qatmaq derdine dert eklemek, derdini çoğalümak. dərdinə hay verən tapılmamaq derdine yardımcı ölacak kimse bülunmamak, dertleriyle yapayalmz kalmak. dərdinə qalmaq derdine yanmak. häline aeımak, birisi için kaygılanmak, birinin derdine ortak olmak. dərdinə şərik olmaq derdine ortak olmak, sıkmtısını hafifletmek için ona teselli vermek, kederine örtak olmak. dərdinə təsəlli tapmaq 1-derdine teselli bulmak, avunmak. 2-kederine çäre bulmak. dərdinə yananı olmaq dert ortağı ölmäk, yakını olmak. dərdinə yananı olmamaq dert ortağı olmamak, bir yakmı, sırdaşı olmamak. dərdinə yanmaq derdine yanmak, acımak, häline acımak, sıkmtısına ortak olmak. dərdini açıb tökmək (açmaq) derdini dökmek, sırrını, içindekileri açıp söylemek. dərdini bölmək derdini paylaşmak, derdine ortak olmak. dərdini çəkmək derdine yanmak, bir konu veya birisi için kaygılanmak, düşünmek. dərdini dağıtmaq kafasmı meşgul eden bir kederi, käygıyı, gamı içinden atmak, ondan uzakiaşmak.



175



dərdini demək derdini demek, sıkıntısmı dəridən dimağdan çıxmaq haddinden' bölüşmek. fazla çahşmak, didinmek, çähşıp çabaladərdini dinləmək derdini dinlemek, dermak. dine ortak olmak. dəridən qabıqdan çıxmaq 1-kendini yidərdini gizlətmək derdini açmamak, deryip bitinnek. 2-yaltakhk etmek, kuyrüfe dini sakh tutmak, kimselere açmamak. sallamak. 3-bir işi yapmak için çok eziyef dərdini öyrənmək derdini öğrenmek, çekmek, çok çaba sarf etmek. sıkıntısmı, üzüntüsünü öğrenmek. dərin ehtiram (minnətdarhq) əlaməti ] dərdini papiros tüstüsünə qatmaq sigara olaraq şükran ifadesi olarak. j ile sıkıntısmı gidermeğe çalışmak, sigara dərin ehtiram (minnətdarlıq) hissi ilə i ile efkär dağıtmak. derin saygıyla, şükran duygusuyla. \ dərdini sağaltmaq yardımcı olmak, derdərin (dərinə) getmək aşırıya kaçmak. dine ortak olmak. dərin getsin (getmiş)! ölmüş birisi için ilenme ve tahkir ifadesi. dərdini təzələmək derdini tazelemek, dərin iz buraxmaq derin etki etmek. , derdini deşmek, unutulmuş acı bir hadiseyi dərin minnətdarlığını bildirmək şükhatırlayarak mänevi ıstırap vermek, keranlannyfade etmek. derlendirmek. dərin təşəkkürünü bildhrmək minnettardərdini unutdurmaq derdini unutturmak, lığını bildirmek. neşelendirmek. dərdini unutmaq derdini unutmak, neşedərinə çəkmək 1-zorlaştırmak, içinden lenmek, sıkmtısmı unutmak. çıkılmaz häle getirmek. 2-sınava täbi tutdərdini ürəyində gizlətmək derdini içine mak, imtihan etmek, denemeye täbi tutgömmek. mak. dərdini ürəyinə salmaq derdini içine atdərinə düşmək zora kaçmak, işi çetrefilli mak, üzüntüsünü içine ätmak, kimseye häl almak, derine yuvarlanmak. söylememek. dərinə getməmək teferruata yönelmemek. dərinliyinə varmaq en ince teferruatına dərdini yüngülləşdirmək derdini hafifkadar vakıf olmak. letmek, derdine ortak olmak. dərdlərini bir birine boşaltmaq bak. dərisi altı şahıya dəyməz değersiz insan. ürəklərini bir birinə boşaltmaq. dərisi odlanmaq 1 -çok şiddetli bir şekilde sinirlenmek, heyecanlanmak, coşmak. 2dərə xəlvət, tülkü bəy hercümerçlik, kaendişelenmek. nunsuzluk, nizam intizamsızlık, herkesin kendi başına buyruk olduğu yer için kulladərisi sümüyünə yapışmaq çok zayıflanıhr. mak. dərədən təpədən dereden tepeden. 1dərisi üç qəpiyə dəyməz makam sahibi araları fazla açık, uzak. 2-oradan buradan. olan; ancak şahsiyeti beş para etmez kimdərələrə düşmək bak. çöllərə düşmək. se. dərələrin yolçusu 1-dilenci. 2-yoksul, dərisi üstündə yanmaq zayıflamak, bir fakir. deri bir kemik kalmak. dərisindən çıxarmaq elinden almak, sodərənin ambırı alçak, şerefsiz, namussuz kimse. yup soğana çevirmek. dərisinə qpr doldurmaq endişelendirmek, dərənin iti alçak, hırsız, rezil kimse. heyecanlandırmak, korkutmak. dərənin qoduğu adı sam bilinmeyen bir aileden çıkmış terbiyesiz erkek çocuk. dərisinə ot (saman) basmaq (təpmək) 1dəridən çıxanacan takati kesilene kadar. çok eziyet etmek, rahatsız eünek, işkence dəridən (dəridən boğazdan) çıxmaq 1yaparak öldürmek. 2-şiddetli dövmek, fecı haddinden fazla çahşmak, didinmek, çalışekilde cezalandırmak. şıp çabalamak. 2-çok eziyet çekmek, para vs. harcamak. 176



dərisinə sığmamaq 1-son derece şişmanlamak. 2-kibirlenmek, çok kasılmak, gururlanmak, övünmek. dərisini bdğazından çıxarmaq (soymaq) 1-işİediği suç karşısmda gereken cezayı vermek, şiddetle cezalandırmak, ceza vermek. 2-öldüımek. 3-tulum çıkarmak. dərisini diri diri boğazından çıxarmaq 1-işkence etmek, dayak atmak. 2-soyup soğana çevirmek. dərisini sudan çıxartmaq kendini kurtarmak, başının çäresine bakmak. dərisini yazmaq dayak atmak, dayak atarak derisini morartmak, sopayla dövmek. dərk etmək 1-anlamak, kavramak. 2objektif alemi kendi aklıyla idrak etmek, kavramäk. dərkar etmək kullanmak, faydälanmak. dərkar olmaq es. bir işi olmak, çahşmak. dərman etmək (eləmək, qılmaq) çäre bulmak. dərman üçün tapılmaz iläç için bulunmaz, bir tane bile yoktur, hiç kalmamış. dərmiyan etmək (eləmək) ortaya koymak, araya koymak. dərs almaq ders almak. ibret almak, tecrübe kazanmak. dərs demək (keçmək) 1-okutmak, öğrenim yaptırmak. 2-akıl vermek. dərs gors eləmək danışmak, meşveret etmek; bir şeyi yapnıadan önce ölçüp biçmek. dərs oxumaq tahsil almak. dərs olmaq ders olmak, ibret olmak. dərs (dərsini) vermək dersini vermek. I cezalandırmak. 2-ikaz etmek. dərvazasmı fələk vurmaq bak. evi yıxılmaq. dərvişin olamndan (olduğundan) Allah ne verdiyse ondan. dəryada balıq kimi özünü hiss etmək kendini çok rahat hissetmek. dəryada balıq sövdası eləmək bir şeyi hayal etmek, hayal ile ümit bağlamak, sonucu bilinmez bir niyet beslemek veya işe yönelmek. dəryatək təlatümə gəlmək deniz gibi dalgalanmak.



dəryaya daş atmaq anlamsız işler yapmak. dəryayi qəmə qərq olmaq çok kederlenmek, gamlanmak. dəsgah çıxarmaq mäni olmak, hengame çıkarmäk. dəsgər olmaq halkm diline düşmek, toplum içinde rezil olmak. dəsxoş getmək lcn. 1-başkasmm yerine veya onun hilesiyle zarara uğramak, cezalandınlmak veya öldürülmek. 2-boşu boşuna, boşuna, başkasmm hilesiyle para harcamak. dəsmal götürüb ağlamaq içten gelen bir samimıyetle ağlamak, derdine yanmak, kederlenmek. dəsmala gül salmaq mendile nakış yapmak. dəst paça olmaq ıstıraba, kaygıya düşmek, teläşlanmak. dəstän açmaq konuşmak, nakletmek, rivayet etmek. dəstan qoşmaq destan yazmak, hikäye yazmak. dəstana qoymaq dile düşürmek, dillere düşürmek, herkesin diline düşürmek. dəstdirazlıq etmək el uzatmak. dəstəmaz almaq abdest almak. dəstərxansız yola çıxan (düşən) ya yelmik yeyər, ya da pərpətöyün (pərpətikan) kökü hazırlıksız bir şey yapmaya kalkışanlar sonucuna da katlänır . dəstgah çıxarmaq oyun yapmak, tuzak kurmak, hile yapmak. dəstgir etmək yakalamak, ele geçinnek, esir etmek. dəstgir olmaq ele geçmek, teslim olmak, esir olmak. dəva etmək tedavi etmek, iyileştirmek. dəvə buynuz çıxardända hiçbir zaman. dəvə dəlləklik edir ş. yapılması mümkün olmayan bir işle uğraşanlar için kullanıhr. dəvə dəvədən başlamaq bir şeyin en pahahsmdan yapışmak. dəvə durdu dam yaxdı dikkatsiz davranarak, sakaf hk ederek bir şeyleri kıran, kırıp döken insanlar için söylenir.



177



dəvə gördün mü? "bu jşe kanşma, bu olayı görmedin ve şahitlik etmeye kalkma" aniammda uyarı ifadesi. dəvə kimi dalıya işəmək k. 1-geri gitmek, işleri yolunda gitmemek. 2-yaşı ilerledikçe çocukça düşünceler sergilemek. dəvə kini saxlamaq kin gütmek. dəvə kinlä yılan gibi kinli, kin duyan şahıslar için kullanıhr. dəvə naibəndə baxan kimi (baxınaq) al. 1-deve nalbanda bakar gibi (bakmak), öküzün trene baktığı gibi bakmak, şaşırıp kalmak, hayretle bakmak. aval aval bakmak, hiç gönnediği bir şeye bakar gibi (bakmak). 2-korlkiıbi> batmaq (sancılmaq) çok menfi iz, kötü etki etmek, derin iz bırakmak, gönüläen^-ir-fiamak. xəntsəü* Mi_Hii Sağından keçib, soiundan çıxmaq çok ağır tesir etmek, yüreğine 1



dokuHfttak^'Ti



xəncərinin qaşı düşmək söylenen sözden vs. ÄatäMlk-'duymak, incinmek, kırılmak, kendisi için hakaret teläkki etmek. xənGöSi-Ttitf^i daşı (qaşı) düşməyəcək (düşməz) ki... bir şeyi kendisi için eksiklik, utariçüka'ynäpi" kabul etme aniannnda bir ifade. • •' xənökfnin' qaşı əyildi?! söylenen doğru bir sS-^-li-b'iri'rie dokunması anında; "doğru söyleritSi^isöÄden neden rahatsızhk duyuyorsun!? şeklinde serzeniş bildiren bir ifade. -riı.rn Jus> xəndan etmək neşelendirmek, sevindlıffidte,vğ@ldürrnek, gönlünü açmak. xəndan olmaq 1-tamamen açılmak. 2-neşesiriic_ei_p sevincinden yüzü gülmek, ferahlamak, neşelenmek, sevinmek. xər^'-Jäjjarmaq çok para harcanmak, pahahya tamamlanmäk. xəre'-işə'lifmək (etmək) harcamak, masraf etmek. xəri& bofca düşmək borç almaya, borca girmeğe ır_eebür olmak. xərfcə- salraaq para harcatmak, para harcamaya mecbur etmek, çok para hareäf__ä$inä sebep olmak. xəsäfət eiəmək (yetirmək) zarar vermek, zarara uğratmak veya bir şeyle vurup yarälärriak, zedelemek. xəsarət -vermək zarar vermek, zarara uğrätfriä'k. xəsislik eləmək (göstərmək) cimrilik etmek^-pintilik etmek. xəstə düşmək (yatmaq) hasta olmak, hästälanmak, hastalamp yatağa düşmek. 1



;



f



1