Grolier International Americana Encyclopedia (Cilt 3)
 0717296466, 0717296474 [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

GROLIER INTERNATIONAL



AMERICANA



Encyclopedia



SABAH



IONAL



GROL



ABAH



NA LUER



AMER



LATIONAL



AMER



V



ROLIERIN 14770 verhoud CAZIONI SABAH



SABAH



AMET ANA



GROLIER



INA



AMER



NATIONAL



SABAH



AMER ANA



AMER



CA



NTERN VI



NATIONAL



TVNOTE GROTTER



CANA



SABAH



SA



AMERY



AME



GROLIERONA LE



mode



SABAH



SABAH



VERT



INTERESTAN



TERN



SATION



S



AM



RNAT



SABAH



GROLUR



GROLL



AMER



ANA



ABAH



N



SABAH



SABAH



АВАН



GROU



SABAH INTLINATION



ERIL



IONAL



NOI



FRNI



INTER



GROL SABAH



OLIER



INNOL



SABAH



OUTER S



GROLIER INTERNATIONAL



AMERICANA Encyclopedia CİLT 3



Grolier Incorporated - SABAH Danbury, Connecticut - İstanbul



Copyright © 1993 by Grolier Incorporated Copyright © 1993 Medya Holding A.Ş.. Copyright © by Grolier Incorporated. 1992, 1991, 1990, 1989, 1988, 1987, 1986, 1985, 1984, 1983, 1982, 1981, 1980.



Copyright © Philippines by Grolier International, Inc. 1993, 1992 91, 1990, 1989, 1988, 1987, 1986, 1985, 1984, 1983.



Copyright © Republic of Chinaby Grolier International, Inc.



1993, 1992, 1991, 1990, 1989, 1988, 1987, 1986, 1985, 1984, 1983.



Also published under the title Academic American Encyclopedia



All rights reserved. No part of this book may be reproduced or transmitted in any form by any means electronic, mechanical,



or otherwise, whether now or hereafter devised, including photocopying, recording, or by any information storage and



retrieval system without express written prior permission from the publisher Translation and Adaptation Made By MEDYA HOLDING A.Ş ISBN 0-7172-9646-6 (set) ISBN 0-7172-9647-4 (vol. 1)



Library of Congress Catalog Card Number 92-11011



BAĞIRSAK



3



bağırsak



bağırsağı boydan boya geçen ve “sarmal ukaç" diye ad



Omurgalıların sindirim sisteminin mideden anüse ka dar uzanan bölümü. Bağırsak (barsak da denir) sindi



galıların çoğunda incebağırsağın yüzünde, bağırsak iç



rim, besinlerin emilimi ve sindirilmiş artıkların atılması süreçlerinin yerine getirildiği ayrı ve özel bölümlere ay rılmıştır.



Erişkin insanda bağırsak, ikiye ayrılır: Incebağırsak; kalınbağırsak. Sık boğumlu, yaklaşık 5 m boyunda içi



boş bir boru biçiminde olan incebağırsak, sırasıyla, on ikiparmakbağırsağı (duodenum), jejunum (boşbağır sak) ve ileumdan oluşur. Gene boğumlu bir boru olan,



körbağırsak (çekum) adıverilen bölgede incebağırsak la birleşen kalınbağırsak (kolon) yaklaşık 1,5 m boyun dadır; çıkan kalınbağırsak, inen kalınbağırsak ve göden bağırsağı (rektum) adı verilen üç bölümden oluşur.



Bağırsaklar, boyları ve iç yapılarıyla, besinlerin etkili



biçimde sindirilmesine ve ürünlerin emilmesine yara yan geniş bir yüzey oluşturacak biçimde uyarlanma ge çirmiş organlardır. Bazı organizmalarda, özellikle de



landırılan zarsı bir tabaka vardır. Karada yaşayan omur



yüzeyini örten zarın (ya da mukoza) yüzeyinden çıkan ve parmaksı çıkıntılar (villus) adı verilen çıkıntılar bulu nur.



Incebağırsak. Memelilerde onikiparmakbağırsağı, üret tiği hormanlar nedeniyle iç salgı sisteminde önemli rol



oynar. Onikiparmakbağırsağında üretilen hormanlar,



safra kesesinin (ya da öd kesesi) yağları sindirmesine yardımcı bir madde olan safranın (ya da öd) salgılanma



sini uyaran koleksistokinin, sindirim enzimlerini salgıla ması için pankreası uyaran sekretin, midedeki besinle rin onikiparmakbağırsağına geçmesinden sonra mide



nin hidroklorik asit salgılamasını ketleyen enterogas trondur.



Körbağırsak, "apandis” adı verilen ucu kapalı küçük



bir yapıda sonlanır. At ve sığır gibi yalnızca otlar, vb. bit



kilerle beslenen otçul hayvanlarda körbağırsak uzun



kemikli balıklarda, "çeka" adı verilen çok sayıda ek ke



dur ve içerdiği özel bakteriler topluluğu sayesinde sert bitki liflerinin önemli bir bölümünün sindirim veridir. In



se bulunur; köpekbalıklarında ve başka birkaç balıkta,



sanlarda apandisin önemli bir işlevi yoktur.



Incebağırsak, mideden gelen besinlerin sindirimini tamamlar: Bu arada besinler seçmeli olarak emilerek kan ve leni damarlarına geçerler. Boyu yaklaşık 5 m olan incebagırsak, karın boşluğu içinde kıvrımlı ve boğumlu yoğun bir kütle oluşturur. Bağırsak çeperi (ya da duvarı) bir iç mukoza tabakasıl(1), yuvarlak (2) ve uzunlamasına (3) düz kas tabakalanı ve



dış bağdokusu tabakasıyla döşelidir. Kas tabakalarının dalgalanmaya benzer bir hareketle (sağınma hareketleri) kasılmalan, besinleri bağırsaklarda ileri doğru iter. Pankreas sivisi ve safra, karaciğer-pankreas kanalıyla (5) incebağırsağa dökülür ve



besinleri basit bileşiklerine ayırırlar; sonra bu sindirilmiş sivi besin, bağırsaklanın iç yüzeyini örten parmaksı çıkıntılar (6) tarafından emilir. Her parmaksı çıkıntıda sindirilen besini bedenin öbür yanlarına taşıyan kan ve lenf damarları içeren bir



lakteal (7) bulunur. Artik madde, bazı sindirilmiş besinlerle birlikte incebağırsaktan kalınbağırsağa geçer; orada su ve elektrolitler emilir; kalan maddeyse kalınbağırsak ve gödenbağırsağı aracılığıyla dışarı atılır.



5



6



kalin bagirsak ince



bagırsak



4



BAĞIRSAK SOLUCANI Bağırsakların iç yanında bir düz kas tabakası ile bir



yuvarlak kas tabakası, dış yanında ise bir uzunlamasına (ya da boyuna) kas tabakası bulunur. Çeşitli kasların ka sılmasıyla, bağırsağın içindekiler bir boğumdan ötekine



geçer; bazı durumlarda sindirim ya da emilim süreçleri



ni artırmak için bu hareketler gecikir. İncebağırsaklar, besinlerin sindirilme ve emilme, artık maddelerinse ali



konulma yeridir. Sindirilebilir durumda çok az madde



kalınbağırsağa kadar geçer.



Kalınbağırsak. Kalınbağırsak, sindirilmeyen artik mad delerdeki suyun ve elektrolitlerin emilmesini, kan dola



şımına geçirilmesini, dolayısıyla da anüs yoluyla dışarı atılmamalarını sağlayan yaşamsal bir işlevi yerine geti



rir. Bu maddelerin kalınbağırsaktan hızlı geçmesi duru



munda, suyun uygun biçimde emilmesi önlenerek is hale yol açar. Denetim altına alınmadığı durumlarda is



hal, özellikle bebeklerde, ölümle sonuçlanabilen su ve



elektrolit yitimine neden olur. Öte yandan, kalınbağır



dan bireye yararlıdırlar; ama bazen, bağışıklık tepkisi nin kendisi bireye zararlı olabilir: Alerjiler; özbağışıklık hastalıkları (ya da bağışıklık bozukluğu hastalıkları). Bu durumda bağışıklık sistemi, yabancı organizmalar gibi



algıladığı beden hücrelerini yok etmeye yönelir.



bağışıklık sistemi Bedeni yabancı bir maddeye, yani bir mikroorganiz



maya (bakteri, mantar, virüs, birhücreli ve asalaklar),



zehirli olabilecek bir ürüne (yabancı protein, karbon



hidrat ya da nükleik asit) ya da anormal bir hücreye (bir



virüsün yerleştiği hücre ya da kanserli bir hücre) karşı



savunan sistem. Bağışıklık sistemi, yabancı maddeye



saldırarak, ikinci bir karşılaşmada şiddetli ve hızlı bir



tepkiye neden olacak biçimde saldırganın anısını belle



ğine kaydeder. Bağışıklık, bireyin bazı hastalıkları geçir dikten sonra aynı hastalıklara yeniden tutulmaması ola



saktan alışılmışın dışında bir yavaşlıkta geçiş, bağırsak



rak tanımlanabilir. Tibbin bir dalı olan bağışıklıkbilim,



sindirilmeyen artiklar kütlesiyle nitelenen kabızlığa ne



şi geliştirdiği tepkileri inceler. (Bk. BAĞIŞIKLIKBİLİM.)



içindeki suyun aşırı emilmesine yol açabilir ve katı bir



bedenin yabancı maddelere ve anormal hücrelere kar



den olabilir.



TARIHÇE



Normal bağırsak hareketi ya da dışkılama, dışkının kalınbağırsaktaki sinir alıcılarını uyarmasıyla başlar. Si nir alıcıları karmaşık bir refleks hareketini başlatırlar; bu hareket sonucunda kalınbağırsak ile anüsün birleştiği



Hastalıklardan korunma konusunda, XV. yy'da Çinlile



bilinçli bir çaba olmadıkça dışkılamayı sağlar.



kullanılması, bazen koruyuculuk bir yana, hastalığa tu tulmaya neden olabilir. Sözcüğün modern anlamıyla



yerdeki büzücü kaslar gevşer ve refleksi baskılayacak



bağırsak solucani İnsanlarda, köpeklerde, kedilerde, domuzlarda ve da



ha birçok omurgalının bağırsağında asalak yaşayan yu varlak solucanlar cinsi (Bil. a Ascaris), Insan bağırsağın



rin çiçek hastalığına karşı korunma sağlamak için, hasta lardaki çiçek yaralarının kurutulup toz haline getirilmiş



kabuklarını burunlarına çektikleri bilinmektedir. An cak, insan çiçek hastalığı döküntülerinin bu biçimde



bağışıklık tedavisi, yani bağışıklık tepkilerinden yararla nılarak tedavi yöntemi (immunoterapi de denir), Ed ward Jenner'in ve Louis Pasteur'ün aşılama çalışmala rindan sonra ortaya çıkmıştır. Edward Jenner, inek çiçe



ği hastalığına yakalananların ender olarak insan çiçeği



des) düz, açık renkli yer solucanına benzer; erişkin dö



ne tutulduklarını gözlemlemiş ve 1796'da küçük bir er kek çocuğuna önce ılımlı dozda inek çiçeği mikrobu,



(BK. ASKARİDİYOz.) Boyları 35 cm'yi bulabilen erişkin



virüsleriyle uyarılan bağışıklık sisteminin, insan çiçeğine



da asalak yaşayan bağırsak solucani (Ascaris lumbricoi



neminde, insan bağırsağındaki maddelerle beslenir.



daha sonra da insan çiçeği mikrobu vermiş, inek çiçeği



dişilerin yumurtaları dışkı yoluyla dışarı atılıp, su ve yi



karşı da bedeni savunduğunu belirlemiştir. Louis Paste ur de 1879'da, uzun süre bekletilmiş tavuk kolerası kül



yecekler aracılığıyla başka insanların bağırsaklarına yerleşirler. Bağırsak solucanlari, tropikal ve astropikal



bölgelerde son derece yaygındırlar ve larvalarının ba ğırsaklar dışındaki organlara göçmesidurumunda ciddi hastalıklar ortaya çıkabilir.



bağışıklaştırma: Bk. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ; AŞI VE AŞILAMA.



türünün tavuklarda hastalık yapma gücünü önemli öl



çüde yitirdiğini, bekletilmiş kültürle aşılanan tavukların, taze bakteri kültürüyle de hastalanmadıklarını bulmuş.



tur. Zayıflatılmış ya da ölü bakterilerden, o mikropların



yol açtığı hastalığa karşı direnç kazandırması amacıyla



hazırlanan ürüne "aşı", bunun bedene verilmesineyse



“aşılama" denir. Aşılama kolera, difteri, kızamık, kaba



kulak, boğmaca, kuduz, tetanos, tifo, sarıhumma ve çocuk felci gibi hastalıklara karşı uygulanır. (Bk. AŞI VE



bağışıklık: Bk. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ.



AŞILAMA.)



bağışıklıkbilim



öne sürmüş (kuram, bağışıklığı sağlayan ana etkenlerin,



Bedenin yabancı maddelere gösterdiği özgül tepkileri



ler, yani antikorlar oldukları düşüncesine dayanıyordu),



Jenner ve Pasteur'ün bu öncü çalışmalarından sonra, Paul Ehrlich, beden sıvılarıyla ilgili bağışıklık kuramını hücrelerin üreterek kana salgıladıkları kimyasal madde



ları ve salgılarını tanımak ve bunların bedenden uzak



ElieMetchnikoff da hücresel bağışıklık kuramını geliştir miştir (bu kurama göre, bedenin artık ürünlerini temiz lemekle görevli akyuvarlar olan fagositler, yabancı



lenf hücrelerinin yanı sıra, antikorlar, antijenler gibi ba



ya karşı bedeni koruyan temel savunma sistemini oluş tururlar). Günümüzde, her iki kuram da doğrulanmıştır.



hücrelerin bulundukları lenf bezleri, dalak, timus, ke



Bağışıklıkbilim araştırmalarının başlangıcında bağışıklık



zayıflatılmış biçimlerinin, enfeksiyon hastalıklarına kar şı bağışıklık sağlamada kullanılması) da ilgi alanıiçine gi



cağı anlamına geliyordu. Oysa bağışıklık tepkisi her za



konu alan tip dalı. Bağışıklık sisteminin görevi, yabancı olmaları nedeniyle zarar verebilecek mikroorganizma



laştırılmasına yardım etmektir. (Bk. BAĞIŞIKLIK SİSTE Mi.) Bağışıklıkbilimin (immünoloji de denir) konusu,



ğışıklık sisteminin özellik kazanmış hücrelerini ve bu



maddeleri arayıp bulurlar ve hastalık etkeni organizma



BAĞIŞIKLIK SISTEMININ İŞLEVLERİ



mik iliği gibi organları incelemektir. Ayrıca, aşılama (hastalık etkeni mikropların ya da bunların salgılarının



terimi, herşeyden önce, insanın bakteri, virüs, mantar ya da asalak etkenli hastalıklara yeniden yakalanmaya



rer. Bağışıklıktepkileri, genellikle koruyucu olduklarin



man yararlı sonuçlar vermez. Bedene yabancı madde lerin ginnesine gösterilen tepkinin kendisi de bazen



BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ciddi rahatsızlıklara, hatta anafilaksi şokuna ve ölüme yol açabilir.



Normal koşullar altında bağışıklık sistemi, yabancı



organizmalara, onları yok edecek ya da hastalık etkeni salgılarını zararsız duruma getirecek olan antikorların



ve özel hücrelerin üretimini uyarmak yoluyla tepki gös terir. Ancak, bağışıklık sistemi bu görevi yaparken aşırı



bir çalışmaya girebilir ve aşırıduyarlılık ya daalerji tepki leri gibi istenmeyen sonuçlar gelişebilir. Öte yandan,



bağışıklık sisteminin tepkisi, edinilmiş bağışıklık yeter sizliğinde (Bk. AIDS) olduğu gibi, yeterli düzeye ulaşa mazsa (bağışıklık yetmezliği), beden, tekrarlayan en



feksiyonlara karşı çok daha duyarlı bir hale gelir. (Bk.



5



kanser hücresi de anormal olarak tanınır ve benzer me.



kanizmalar aracılığıyla ortadan kaldırılır. Antikor üreti



mi gerektirmeyen bu doğrudan hücre etkisi,“hücresel bağışıklık” diye adlandırılır.



Beden dokularında monositler (en iri akyuvarlar) bi



çiminde bulunan makrofajlar, akyuvarların yaklaşık %



3'ünü oluştururlar. Akyuvarların yaklaşık % 30-40'i lenf hücrelerinden, 2/3'ü T hücrelerinden, 1/3'ü de B hüc



relerinden oluşur. T hücreleri, timüs bezinde ve lení



bezlerinde bulunurlar. B hücreleri lenf bezlerinin, bo



gaz bademciklerinin, yutak bademciklerinin dış bölü münü oluştururlar. Bunlardan başka iki önemli lenfosit hücresi daha vardır: Bağışıklık sisteminin öteki hücrele



BAĞIŞIKLIK YETMEZLİGİ HASTALIKLARI.) Bağışıklık sisteminin temel işlevi, normal beden hüc relerini koruma amacıyla yakından izlemeye almaktır. Kanserli hücreler, virüs bulaşmış hücreler ya da aynı türden bile olsa başka bir organizmadan gelen ve dış



rinin etkinliğini azaltan baskılayıcı Thücreleri; özgülan



zarlarındaki protein işaretleri özdeş çift oluşturmayan bazı hücreler, bağışıklık sistemini onları yok etmek için harekete geçiren uyarı niteliği taşırlar. Bazı durumlarda,



de olarak tanımaktan da sorumludurlar. Yardımcı T



henüz bilinemeyen nedenlerle, bağışıklık sistemi, nor mal hücreleri de anormalmiş gibi tanımlayıp, tıpkı siste mi uyaran zararlı hücrelere karşı yaptığı gibi, bu hücre lere karşı da antikorlar geliştirebilir. Bunun sonucunda sistemik döküntülü lupus, ağır kas zayıflığı (miyasteni),



ri doğrudan yok etmeye girişirler. ANTHENLER



şeker hastalığı, Graves hastalığı gibi bağışıklık bozuklu



moral bağışıklık) diye adlandırılır. Protein molekülleri, güçlü birer antijendirler. Bedene iğneyle verilmesinden birkaç gün sonra, bir antijen kendisiyle etkileşebilecek



ğu hastalıkları (ya da özbağışıklık hastalıkları) ortaya çı kar.



Bağışıklık sistemi ayrıca, bedende sık sık görülen anormal hücreleri seçebilir ve yok edebilir. Bu değşini



me uğramış ya da kanserli hücreler, kendiliklerinden oluşabildikleri gibi, bazı virüslerin ya da kimyasal mad delerin etkisiyle de ortaya çıkabilirler. Düzgün işleyen



bir bağışıklık sistemi, kanserli hücreleri, genellikle, “ba ğışıklık gözetimi" denilen bir işlemle tanır ve yok eder. Ancak bağışıklık gözetiminin işleyişindeki herhangi bir kusur, kanserin gelişmesiyle sonuçlanabilir.



BAĞIŞIKLIK TEPKİSİNDE HÜCRELER VE DOKULAR Bağışıklık sisteminin iki genel tepkisi vardır. Birincisinde



tijene gereksinim duymayan doğal öldürücü hücreler. Çeşitli hücreler, lenfokinler, interlõkinler, sitokinler,



monokinler gibi salgılarla, bir başka hücreyi çekerler ve uyarırlar. T hücreleri, aşılanmış hücreleri yabancı mad



hücreleri, aşılanmış dokuya karşı antikor üretimini uya



rırlar. Bu sırada öldürücü Thücreleri, aşılanmış hücrele



Antijen, organizmaya girdiğinde bağışıklık tepkisine



(antikor dolaşımının başlaması) yol açan bir maddedir. Bu tür bağışıklık, “beden sıvılarıyla ilgili bağışıklık" (hū



kadar önemli ölçüde antikor salgılanmasını sağlar. Bir antijen ile özgül antikorunun etkileşmesi, antijenin tu münü değil, yalnızca yüzeyindeki küçük alanları kap sar; bu alanlar "antijenik determinantlar" diye adlandı



rolir. Protein moleküllerinde, her biri bir antikor tarafin dan tanınabilen çok sayıda antijenik determinant bulu nur. Antijenik determinantları bulunması nedeniyle bir çok karbonhidrat da antijen özelliklidir; sözgelimi, al yuvarların yüzeyinde bulunan karbonhidratlar, kan grubu antijenlerini oluştururlar. ANTIKORLAR



bağışıklık hücreleri, zararlı hücrelerin yok edilmesini



Yabanci moleküllerin ya da hücrelerin yüzeyindeki an



hücreden hücreye etki yoluyla gerçekleştirirler. İkinci



tijenik determinantları tanımakla yükümlü moleküller "antikor" diye adlandırılır. Antikorlar, "immunoglobu



sinde, bazı bağışıklık hücreleri, zararlı bakterilere, man tarlara, bazı virüslere, hattâ toksinlere bağlanarak onları



parçalayan iri protein moleküllerinin (antikorlar) üretil mesini sağlarlar. Birçok durumda her iki işlem birarada gerçekleşir. Makrofaj denilen, uyarılmış iri bağışıklık



hücreleri, saldırgan maddenin bir bölümünde yerleşen



antijenleri yer ve bir ölçüde sindirirler. Bu durum, ti müsten çıktıkları için "T hücreleri" adı verilen hücreleri



çeker ve uyarır. T hücresi ve antijen birbirlerine bağla



nırlar (çok çeşitli antijenlerin her birine karşılık gelen çok sayıda T hücresi vardır). T hücreleri yardımcı tip



tenseler, kemik iliğinde oluşan ve alıcıları antijenle bir leşebilen B hücrelerini çekerler. Antijen birleşimi, bu



antijene özgü B hücresini uyaracak makrofaj yardımcı T hücresi tarafından hazırlanır. B hücreleri çoğalarak klon



oluştururlar. Bazı klon hücrelerinin plazma hücrelerine



lin" (Ig) adı verilen, gammaglobulin molekülleriyle ilis kili bir grubun üyeleridirler.



Tipik bir immünoglobulin, ikişer çift biçiminde bag lanmış dört protein zincirinden oluşur. Çiftlerden biri



çok küçüktür ve "hafif zincir” (L) diye adlandırılır. Daha büyük çiftlereyse, "ağır zincir" (H) denir. Her zincir par çalardan oluşur; hafif zincirde iki, tipik bir ağır zincirde



dört parça vardır. Zincirin bir parçasında, etkileştiği an



tijene göre değişen bir aminoasit bulunur. Bu parçanın bulunduğu bölgeye, "değişken bölge” (V) denir. Oteki parçalar her immunoglobulin sinifi için değişmezdirler ve "değişmez bölgeler" (C) diye adlandırılırlar. Tek bir



antijen molekülü, hem hafif hem de ağır zincirlerin V



bölgesine bağlanır. İmmünoglobulinin bu bölümüne "Fab" ("ab" antikor anlamına gelir) bölgesi denir. Im



dönüşmelerinin ardından, klon antikor yapımını başla



munoglobulinler, insan immünoglobulinlerinin ağır



teki bir karşılaşmada savunmaya geçebilmek için, bu



zincirlerindeki değişmez bölgelerin yapısal farklılıklan na göre beş sınıfta toplanırlar. Söz konusu ağır zincir



bağışıklık belleğini oluştururlar. Bu denetim mekaniz



delta (8) ve epsilon (e) harfleriyle gösterilir, içerdikleri



tır. Bu arada klon hücrelerinin bir bölümü de, gelecek



antijene karşı süresiz bir korunma sağlamak amacıyla



ması bakterilerekarşı olduğu gibi, virüslere, mantarlara,



mayalara, asalaklara, birhücrelilere karşı da antikorlar üretir. Ayrıca öldürücü tipten Thücreleri de, virüs tara fından saldırıya uğramış beden hücresini tanıyabilir ve



o hücreyi çoğalmadan önce öldürürler. Böylece birçok



farklılıkları Yunanca'daki gamma (Y), mu (u), alfa (a), immunoglobulinlere göre İgG, IgM, Iga, IgD ve İge di ye adlandırılırlar. Her sınıfın biyolojik ve yapısal özellik



leri farklıdır; bu moleküller bedenin her yerine dağıl mışlardır.



En bol bulunan immünoglobulin olan IgG, özellikle



6



BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ



kan serumunda ve beden iç sıvılarında bulunur. Beden de çoğalan bakterilere, virüslere ve mantarlara karşı



hücrelerinin salgıladıkları gamma interferon ve interlö



tepki üretir. IgG bu tür organizmalara karşı bedenin başlıca savunma hattıdır. İnsanda etene geçebilen, do



kin-1 (IL-1) adlı iki lenfokinden kaynaklanır. Potansiyel kanser karşıtı madde olarak bu iki molekülle ilgili klinik deneyler sürdürülmektedir.



ruyan tek immunoglobulindir,



kinle uyarılan öldürücü hücredir (LAK). Insanda gelişen



lerden beş dizinin birbirine bağlanmasıyla oluşur.



gili çalışmalar da yoğun biçimde sürdürülmektedir.



layısıyla da bebeği bakteri ve virüs bulaşmalarından ko



En iri immunoglobulin olan/IgM, IgG- benzeri birim



Hücresel bağışıklığın içerdiği öteki hücre tipi, lenfo



çeşitli urları öldürebilmeleri nedeniyle, bu hücrelerle il



IgM'nin her H zincirinin C bölgesinde, fazladan bir par



LAK hücreleri, ur hücrelerini öldürmek için, T lenfosit



tür. İgM, kompleman protein moleküllerinin üstünde



fından uyarılırlar. Hücre zehirleyici özellikli Tlenfositle



ça bulunur. Bir IgG molekülünden altı kat daha büyük



lerinin salgıladıkları interlökin-2 (İL-2) adlı lenſokin tara



güçlü bir uyancı görevi yapar, uygun zamanda uyarıldı ğında, yabancı hücrenin yüzeyinde, ölün ne neden olan delikler açar. Kanda çoğalan bakterilerin yok edil



ri, aşılanmış doku hücrelerini, bulaşık hücrelerdeki vi



mesinde önemli rol oynar.



rüs antijenlerini, bedene girmiş ve hücrelere bağlanmış



kimyasal maddeler gibi maddeleri, özellikle hücre yü



zeyindeki antijenlerle etkileşerek öldüren hücrelerdir.



giren hastalık etkeni organizmalara karşı bir engel işlevi



görür. Bu sistemlerde yerleşmiş antikor oluşturan B hücreleri, çiftler halinde bağlandıkları tek moleküllü



Bir başka önemli lenfokin de, uyarılmış T hücreleri nin salgıladıkları aktarım (transfer) etmenidir. Normal lenfositlerin lenfokin açığa çıkarmalarına ya da bunları uyararak öteki hücreleri öldürmelerine neden olur. Ak



İgA'lar üretirler. Solunum vesindirim yollarının muko



tarım mekanizmasının iyice belirlenmesi sayesinde, bi



za örtüsüne salgılanan İgA'lar, bakteriler ile virüslerin geçişlerini ve bedenin geri kalan bölümüne yayılmala



ğışıklık kusuru nedeniyle bazı bakterilere, virüslere ya



İga, solunum ve sindirim sistemleri yoluyla bedene



nni önlerler.



limadamları, bazı insanlarda, kalitimsal bir hücresel ba



da mantarlara (Candida) karşı antikor geliştirememeye



ige, alerji ve astım tepkilerini engeller. Solunum ve sindirim yollarına sıralanan mastositlerin (bir tür bağdo



karşı tedavi yöntemleri bulmuşlardır. Bağışıklık sistemi



min, vb. moleküller içerirler. Çiçektozu, kedi tüyü ya



lık etkenine karşı antikor üretemeyen kişinin bedenine verilir ve normal lenfositleri uyararak normal bağışıklığı



doğru çalışan bir kişideki lenfositlerin özel bir hastalık



kusu hücresi) yüzeyine bağlanırlar. Mastositler, hista



etkeni için ürettikleri aktarım etmeni, söz konusu hasta



da köpek tüyü gibi parçacıklar IgE moleküllerinin yü zey-bağına bağlandıkları zaman, bunları serbest bira



geliştirir; beden, duyarlı olduğu bir organizmaya karşı



kırlar. Mastositlerden salınan moleküller, alerji ve astım



hemen kendini savunmaya geçer. Hücresel bağışıklık



tepkilerine yol açarlar.



zehirli sarmaşık, zehirli sumak, zehirli meşe, vb. bitkile rin yapışkan özlerindeki ürüşiol gibi küçük moleküllere



birlikte, antijen alıcısı işlevi görür.



ORGAN AKTARIMI BAĞIŞIKLIĞI



Bağışıklık sisteminin bedeni bakterilere ve virüslere kar



da", bir tepki görülmeyebilir. Ancak bazen, beden ya bancı dokuyu reddeder:Birkaç gün içinde doku kızarır, kararır ve bedenden atılır. Buna karşılık, deri, hastanın kendi bedeninin bir yerinden alınıp aşılandığında ya da



IgD, Ig siniíının yakın dönemlerde bulunan üyesidir. B hücrelerinde yüzeye bağlı durumdadır ve IgM'yle SAVUNMADA ANTİKORLARIN YERİ



şı savunması, en basit ve yaygın anlamda, özgül bir anti korun, saldırgan hücrenin yüzeyindekiantijenik deter



minantla birleşmesi diye tanımlanabilir. "Birikişme"



(aglutinasyon) diye adlandırılan bu hücre kaynaşması, antikorlar tarafından gerçekleştirilir: Antikorlar bir hüc



renin iki birleşme yerinden birine, başka bir hücrenin



de öteki birleşme yerine bağlanırlar. Bu kaynaşmış hüc reler, bedenin “çöp toplayıcıları" diye nitelendirilebile



karşı tepki oluşturan deri iltihaplarında da rol oynar.



Bir vericiden alınan deri parçaları alıcıya "aşılandığın



tek yumurta ikizlerinin birinden öbürüne aktarım yapıl dığında, ret olayı görülmez ve yara kusursuzca kapa nir. Aşılanan dokunun reddi, bir bağışıklık tepkisidir. Bir organ aktarımının başarısı, alıcının, aktarılan organa



gösterdiği bağışıklık tepkisinin önlenmesine bağlıdır.



cek makrofajlar tarafından yutulup sindirilirler. Antikor



“Bağışıklık baskılama" adı verilen yöntemde, alıcı has



bağlanabilirler; bu durumda da ortaya çıkan iri, çözün mez kümeler makrofajlar tarafından yutulur. Antikor lar, ayrıca başka virüslerin bitişme bölgelerini kaplaya



rada bağışıklık tepkisini önlemeyi amaç alan ilaçlar veri lir. Standart tedavi, siklosporin ile birlikte bazı başka ilaçların verilmesine dayanır. Bu tedavide, siklosporin,



Presipitin (çökeltme) ve aglutinasyon (birikiştirme) tep



rılmasını baskı altına alır; azotioprin, hücre büyümesini, T ve B hücrelerinin çoğalma gücünü azaltır; sentetik bir böbreküstü bezi hormonu olan prednizon, interlökin



lar, ayrıca "toksinler" adı verilen zehirli moleküllere



taya, normal durumlarda ret olayına yol açan, ama bu



bilirler ve böylece hücrelere bulaşmalarını engellerler.



interlökin-2 üretimini önlemek için T hücrelerinin uya



kilerinden, laboratuvarda, kandaki ya da öteki beden



sıvılarındaki enfeksiyonlu organizmaların antikorlarını HÜCRESEL BAĞIŞIKLIK



bireşimini engeller. FK506 adlı ilaç, özellikle karaciğer aktarımlarında, siklosporinden (ciddi böbrek yıkımına yol açabilir) daha az zehirli ve daha ucuz olması bakı



ortamında, hücrenin hedefiyle doğrudan ilişkiye girme



şında da FK506'nın daha güçlü bir yakın türevi olan Ra



tanımlamakta ve bunların örnek birimdeki miktarlarını belirlemekte yararlanılır.



Birçok bağışıklık tepkisi, öncelikle ya da yalnızca hücre



mindan, umut verici görünmektedir. 1990 yıllarının ba



si ya da salgıladığı lenfokin molekülünün etkisi yoluyla gerçekleşir. Pek çok hücre tūrü, hücresel tepki geliştire bilir. Makrofajlar ve nötrofiller (parçalı akyuvarlar), fagosi



pamisin geliştirilmiştir.



direbildikleri için, birçok yabancı organizmayıve par çacıkları beden içinde yok edebilirler. Doğal öldürücü (NK) hücreler, bazı ur türleri için, özellikle ur gelişmesi



hücreleri öldürebilir. Aktarılan dokunun T hücreleri,



toz işlemiyle parçacık biçimindeki maddeleri yutup sin



nin erken dönemlerinde, hücre zehirleyici madde nite liği taşırlar. Ur hücrelerini öldürebilme yetenekleri, T



Genetik açıdan farklı dokuların aktarımındaki en bü



yük tehlike, aktarılan doku ya da organın alıcı tarafın dan reddidir. Bu durumun tersindeyse, aktarılan doku nun öldürücü T hücreleri, alıcıda harekete geçerek



yalnızca alıcının bağışıklık sisteminde bir yetmezlik var



sa saldırıya geçebilir. Bu durumda aktarılan dokunun



öldürücü T hücreleri alıcının bütün dokularına saldırır;



etkili bir tedavi uygulanmazsa, hasta, kalp ya da böb



BAĞIŞIKLIK YETMEZLİĞİ HASTALIKLARI



rekler gibi yaşamsal organlarının uğrayacağı yıkım yü. zünden ölür.



KANSER VE BAĞIŞIKLIK SISTEMI



Organ aktarımı kanserle yakından ilişkili olduğu için, araştırmacılar, alıcının bağışıklık sisteminin aktarılan



dokunun hücrelerini kabul etmesi ve kanserli hücreleri



yok etmesi üstünde çalışmaktadırlar. Bağışıklık baskıla yıcı yöntemlerin kullanılmasıyla birçok durumda, cer



rahlar aktarılan dokunun reddini önleyebilmekte, ayrı ca, kanser ve bağışıklık arasındaki yakin ilişkinin ipuçla rini da bulmaktadırlar.



Bağışıklık sisteminin zayıflığı ile kanserin oluşumu ya



da ilerlemesi ve yayılması arasında bir bağlantı varsa,



bağışıklık sistemini uyaran bir maddenin, kanseri yok



7



antikor üretilebilir. Hibridoma hücresinin, kanserli húc releri sürekli bölme ve özgül bir antijene karşı lenfosite



ler gibi antikor üretme yeteneği vardır. Bir kanser hüc. resinde alışılmamış bir antijen bulunduğunda, buna



karşı monoklonal antikor üretimi kullanılabilir. Risin gibi



bir kanser karşıtı ilaç ya da toksin, böyle bir antikora bağlandığında, bir bağışıklık toksini üretilmiş olur. Bagi



şıklık toksinlerinin, hastaya verildiklerinde, kanserli hücreleri arayıp bulacakları ve öteki normal hücre ya



da dokulara dokunmadan yalnızca kanserli hücreleri



yok edecekleri umulmaktadır.



bağışıklık yetmezliği hastalıkları



edebileceği ya da en azından yayılmasını geciktireceği



Bağışıklık sisteminin bir ya da birden çok bölümünün



rem etkeni basillerle akraba, canlı bir bakteridir), bağı



yetersizliği sonucunda ortaya çıkan hastalıklara topluca verilen ad. Bağışıklık yetmezliği hastalıkları, genel ola



söylenebilir. Sözgelimi, bu tür maddelerden BCG (ve



şıklık tedavisinde, çeşitli kanserlere yakalanmış hastala



rin bağışıklık tepkilerini artırmada başarılı sonuçlar ver miştir. Bu tür tedavilerin üstünlüğü, bazen öteki yon temlerin günümüze kadar başaramadıkları ölçüde,



kanserli hücreyi yok etmesi ve normal hücrelere zarar



vermemesidir. Bununla birlikte, ur kitlesi, tanı sırasında yeterince büyümüş bulunursa, çoğunlukla cerrahi yon temlerle çıkarılır. Ayrıca bağışıklık tedavisinden önce



ilaç tedavisiyle (kemoterapi), işın tedavisiyle (radyote rapi) başarı sağlanabilir.



Deneylerin sürdürüldüğü öteki bağışıklık tedavi et



menlerinin başlıcaları gamma interferon, interlökin-1 ve -2, ur yıkıcı etmen (TNF) ve klon uyarıcı etmenlerdir (CSF). Potansiyel kanser karşıtı etmenler sayılan bütün



bu lenfokinlerle ilgili klinik deneyler, yoğun biçimde sürdürülmektedir.



MONOKLONAL ANTIKORLAR



Monoklonal antikor, tek bir antijene tepki göstermek için hazırlamış bir antikordur, Bir lenf hücresi ile bir kan



ser hücresinin kaynaşması yoluyla hibridoma oluşturul masına dayanan yöntemle, çok miktarda monoklonal



rak iki öbekte toplanırlar: Doğuştan bağışıklık yetmezli



ği hastalıkları; sonradan edinilen bağışıklık yetmezliği hastalıkları. Sonradan edinilen bağışıklık yetmezliği hastalıklarına daha sık rastlanır. Bağışıklık yetmezlikle riyle birlikte gelişen en önemli sorun, ilımlı düzeyden öldürücü düzeye kadar, sık sık tekrarlanan enfeksiyon



lardır.



Doğuştan bağışıklık yetmezliği hastalıkları. Birleşik ve şiddetli bağışıklık yetmezliği, ender görülen bir anor



malliktir. Kemik iliği aktarımının geliştirilmesinden önce



mutlaka ölümle sonuçlanan bu hastalıkta, bağışıklık sis teminin hem T hücreleri hem de B hücreleri görevlerini yapamazlar. Hastalar yaşamlannin ilk yıllarında, virus



ler ve mantarlar gibi "düşük-dereceli" hastalık etkenle rinin (T-hücreleri yetmezliği) ve streptokoklar gibi “yük



sek-dereceli” bakteri kökenli hastalık etkenlerinin (B



hücreleri yetmezliği) yol açtığı enfeksiyonlar yüzünden ciddi sorunlarla karşılaşırlar.



Bir başka bağışıklık yetmezliği olan DiGeorge send



romu, timüsün gelişmesindeki yetmezlikten, buna



bağlı olarak da bağışıklık sisteminin Thücrelerinin geliş



memeleri ve yeterli düzeyde çalışmamalarından kay "Yardımcı T hücreleri" diye adlandınlan leni hücreleri,



bagışıklık sistemini oluştururlar ve AIDS gibi hastalıklar tarafından yok edilmeleri, bedeni ölümle sonuçlanacak



naklanır. DiGeorge sendromu bulunan hastalar, virus ve mantar enfeksiyonlarına duyarlıdırlar. Brouton cinsi yete-bağlı agammaglobulinemisi, yalnızca erkeklerde



enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakır. Mikroskop altında çekilmiş bu fotografta görülen AIDS bulaşmış hücredeki



görülen ve B hücrelerinin yeterli biçimde çalışmama



küçük yumrular, hücrede üretilen yeni AIDS virus



münoglobulin) üretimindeki yetersizlikle yansır; hasta lar sık sık bakteri kökenli hastalıklara yakalanırlar. Fago sit hücrelerindeki (granülositler ve makrofajlar; Bk.



sıyla ortaya çıkan bir sorundur. Çözünür antikor (im



KAN) doğuştan anormallikler, sūregen granulomatoz hastalığı ve tekrarlayıcı enfeksiyonlara yol açar. Doğuş.



tan bağışıklık yetmezliği hastalıklarının sayısı çoktur; ama, ender rastlanırlar.



Sonradan edinilen bağışıklık yetmezliği hastalıklar.



Sonradan edinilen bağışıklık yetmezliği hastalıkları, bi rincil (bağışıklık sisteminin zayıflığından kaynaklanır) ya



da ikincil (yani kanser gibi bir hastalıktan sonra) olabilir



ler. En sık rastlanan birincilbağışıklık yetmezliği hastalı



ſilga denilen immunoglobulindeki seçicilik yetmezli



ğidir; her 500 kişiden birinde rastlanır ve çoğunlukla bir



akciğer enfeksiyonuyla birliktedir. Bazı başka immu



noglobulinler (özellikle IgA ve IgM immunoglobulinle



ri) de, bazı kişilerde hiç bulunmayabilir ya da çok düşük düzeyde bulunabilir; bu durum tekrarlayan enfeksi



yonlar nedeniyle ciddi klinik sorunlara yol açar. Hastanede yatarak tedavi gören tüm hastaların %



5'inde, ikincil sonradan edinilme bağışıklık yetmezliği bulunduğu sanılmaktadır. Bu sorun genellikle, asıl ne deni oluşturan kanser ya da özbağışıklık (bağışıklık bo zukluğu) hastalıklarıyla ilişkilidir. Ayrıca, birçok hastada



8



BAĞLILIK



bağışıklık sistemi, eklem iltihaplarının tedavisinde korti



den gördüklerinde, ondan kaçma belirtisi gösterir ya da



zon türevlerinin kullanılması ve kanser tedavisinde ke



herhangi bir tepki göstermezler; bazılarıysa, öfke belir



moterapi (ilaç tedavisi) uygulanması gibi nedenlerle za



mıştır. Birkaç bağışıklık yetmezliği ile doğuştan T hücre



tileri gösterirler. Bazı uzmanlar anneleriyle aralarındaki bağlılık yeterince gelişmemiş çocuklarda, çocukluğun sonraki dönemindeki davranış sorunları ile bağlılığın yeterince gelişmemiş olması arasında bir bağlantı olabi leceğini düşünmektedir. Bir çocuğun farklı bağlılık davranışları göstermesi gi bi çocuğa dokunan, okşayan, onun gereksinmeleriyle ilgilenen, göz göze bağlantı kuran ve çocukla yumuşak



si yetmezliği, kemik iliği aktarmıyla ya da bazı durum larda dölūt karaciğeri ve timūsū aktarımıyla tedavi edi



bir ses tonuyla konuşan annenin de bağlılık davranışları



değişik olabilir. Çocuklar, gereksinmelerine çabuk ve



lebilmektedir: Uygun verici bulunursa, birçok çocuk



anında karşılık veren annelere daha kolayca bağlanır



bu hastalıklara karşı tedavi edilebilir. Antikor yetmezlik



lar.



yıflar. 1980 yıllarının başında ortaya çıkan, sonradan edinilen ikincil bir bağışıklık yetmezliği olan AIDS günü



müzde son derece önemli bir soruna dönüşmüştür. (Bk. AIDS.)



Tedavi. Bağışıklık yetmezliği hastalıklarını tedavi ola nakları, bu hastalıklan teşhis olanaklannin gerisinde kal



leri, özellikle IgG immünoglobulini yetmezliği, hastaya belirli aralıklarla insangammaglobūlinijverilerek tedavi



edilebilir. Bu yöntem, hastalığın nedeni olan hücresel



noksanlığı gidermekte etkili olmaz; ama eksik hücre ürününü (antikoru) yerine koymaya yarar ve böylece tekrarlanan enfeksiyonları önler. Tedavide, enfeksiyon etkeni mikroorganizmanın tanınması ve mikroorganiz



maya karşı etkili olabilecek antibiyotiklerin hızla uygu lanması son derece önemlidir.



Bahadır Ahmet Şah: Bk. AHMET ŞAH, BAHADIR.



Bahadır Şah II Son Türk-Hint hükümdarı(? 1775-Rangoon 1862). Ek



ber Şah II'nin oğlu olan Bahadır Şah II, Ingilizler tarafın



dan tahttan indirilip, Rangoon'a sürülerek, orada öl



bağlılık



müştür.



Bireyler arasındaki karşılıklı bağları belirtmek için kulla



Bahaettin Velet



nilan ruhbilim terimi. Bağlılık konusundaki araştırmala



Türk bilgini (Belh ?-Konya 1230). Mevlana Celalettin



rin çoğu çocuk ile anne arasındaki bağ üstünde yoğun laşmıştır.



1958'de en yaygın biçimde kabul edilen baglılık ku ramını ortaya atan ingiliz ruh hekimi John Bowlby, co cuğun gelişmesiyle ilgili psikanaliz görüşlerini, hayvan



larda davranışı inceleyen etoloji alanındaki buluşlarla



bağdaştırmaya çalışmıştır. Psikanaliz kuramı, çocuk ile anne arasındaki yoğun bağlılığın oluşumunda, annenin



çocuğu emzirmesini vurgular. Bu kurama göre, çocu gun emmekten aldığı ağız zevkine olan yoğun gerek sinmesi, ona önce bir sevgi cismi olarak gördüğü me.



meye sonra da anneye bağlar. Hayvan yavrularının an nelerini tanımak ve izlemek konusundaki içgüdüsel ha reketlerine benzer biçimde bebek de ağlayarak, gü



lümseyerek, memeyi arayıp kavramaya çalışarak bagli lik hareketleri, davranışlan gösterir. Bu davranışlar,



hangi toplumda dünyaya gelmiş olurlarsa olsunlar, bü tün bebeklerde gözlenir.



Rumi'nin babası olan Bahaettin Velet (Sultan ül-Ulema denir), 1212 ya da 1213'te Şam yoluyla (Hicaz'a gittiği,



halifenin gönderdiği bir armağanı kabul etmediği söyle nir) Anadolu'ya geldi. Malatya, Erzincan, Akşehir ve Ka



raman'ı dolaştıktan sonra Konya'ya yerleşti (1228). Va



azlarıyla ve Maarif adlı Farsça yapıtıyla büyük ün kazan dı.



Bahai: Bk. BAHAYİ. bahailik XIX. yy'da Iran'da Bahaullah Mirza Hüseyin Ali Nuri'nin



kurduğu mezhep. Çeşitli dinlere inananlar çevresinde



yandaş bulan ve dünyanın hemen her yanına yayılmış olan bahailik, bütün dinleri birleştiren evrensel bir din



Bowlby, bağlılık davranışlarını dört evreye ayırmış.



olduğu savindadır ve dünyada barışın gerçekleştirilme.



gösterme; bir ya da daha çok kişiye farklı tepkiler gös



çıkmaya, haksızlığa direnç göstermeksizin sabir göster



lik gösterme; insanlarla karşılıklı ilişkiler içine girme. Bir çocuk genellikle yedi aylıkken özel kişi ya da kişilere



na, vb. dayanır. Bahaullah'ın ölümünden (1892), sonra



tir: Herhangi bir insana karşı işaretve davranışlarla tepki



sini amaç alır. Her tür köleliğe, dinsel önyargılara karşı



terme; özel bir kişiye karşı hareket ve işaretlerle yakın



meye, insanların birbirine saygı ve sevgi göstermeleri ne, insanların hiçbir fark gözetilmeksizin eşit oldukları



karşı yoğun bir bağlılık oluşturur. Bu bağlılık, çoğunluk



la başkakişiler ya da olaylar karşısında korkmasıyla or



taya çıkar. Mary Ainsworth, vb. araştırmacılar,



Bowlby'nin katkılarına dayanarak bir dizi deneyle ya bancı durum örnekleri geliştirmişlerdir. Bu deneylerde,



10 aylık - 24 aylık arasındaki çocuklar yabancılarla karşı karşıya getirilir ya da kısa bir süre için annelerinden ayi



rulurlar. Bu ayrılığa ve yeniden anneyle biraraya gelme



mezhebin önderi olan oğlu Abbas Efendi(ya'da Abdül baha, 1844-1921) döneminde Avrupa ve ABD'de de



yayılmış, bahailiğin önderi. Abbas Efendi'den sonra Ba



haullah'ın torunu olmuş, onun ölümünden (1957) son ra da bahailer önderlerini seçimle işbaşına getirmeye başlamışlardır. Günümüzde 130 ülkeye dağılmış, yak



laşık 2 milyon bahai bulunduğu sanılmaktadır.



ye karşı tepkileri gözlenir. Genel olarak, yeterince ge



Bahama adaları



duğunda hareketli bir biçimde çevresini tanımaya giri



Atlas okyanusunda adalar üstünde kurulu devlet. Ingiliz



lişmiş bir bağlılık içindeki çocuk, annesi yanında bulun



şir; yabancı birinin varlığında, çevreyi tanıma çabasını



azalup, annesinin yakınında olmaya çalışır; annesinin



Commonwealth'ünün bağımsız bir üyesi olan Bahama



yokluğunda çok üzgün olur ve annesini yeniden gördü



adaları (resmi adı Bahamalar Uluslar Topluluğu'dur), 700 ada, 2 000'den çok adacık ve kayalıktan oluşur.



bağlılık yeterince gelişmemiş çocuklar, annelerini yeni



layarak, güneye Küba'nın 80 km açığına kadar uzanan



günde ona dokunmaya çalışır. Anneleriyle aralarındaki



Güney Florida kıyılarının yaklaşık 97 km açığından baş



BAHAMA ADALARI bu ada ve adacıklar, Atlas okyanusunda 233 000



km?'lik bir alana yayılır. Güzel kumsalları ve yumuşak iklimi dolayısıyla ülke, çok sayıda turist çekmektedir.



Yüzeyşekilleri ve toplum yapısı. Başlıca adaları Andros



US



BAHAMA ADALARI In vulke derm rool Okel



yıllık yağış ortalaması 1 168 mm'dir. Yağışlar özellikle



mayıs-haziran ve eylül-iekim dönemlerinde boldur.



10 HF



Cadu HD



0"



Syd Pam Sald



ATLAS



ABD



!



Mlapi



OKYANUSU



2 ad toa



Hoan



Adaların birkaçında büyük çam ormanları vardır.



Nassau Ter



Andros



Halkın % 80'inden çoğu siyah olan Bahama adaları nin % 22'sinde sürekli yerleşme vardır. Toplam nüfu



sun yaklaşık yarısı, başkent Nassau'nun da bulunduğu



)



KUDA



(en büyüğü), Yeni Providence (ya da New Providence), Büyük Bahama, Eleuthera, Büyük Abaco ve Büyük Ina gua olan Bahama adaları, genel olarak, mercanlardan oluşmuş, hafifçe inişli çıkışlı kireçtaşı düzlükleriyle kap lidir. Astropikal iklim etkisindeki adalarda yaz sıcaklık ortalaması 28 °C (83 °F), kış sıcaklık ortalaması 21 °C,



9



Provence The B



Khe ni



küçük Yeni Providence adasında toplanmıştır.Öbür bü yük kentler, Büyük Bahama adasındaki Freeport ve



Yengoc Odnencesi



West End'dir.



‫זוינח‬



Dex



Nosau



Ekonomi. Bahama adalarının başlıca gelir kaynağı tu rizmdir. Elverişli iklim, gelişmiş altyapı (büyük oteller, kumarhaneler) ve bazı adalardaki balıkçılık olanakları,



ray



125



YENİ PROVIDENCE



her yıl ülkeye yaklaşık 3 milyon turist gelmesini sağ



Bu



CUBA The



lar. Ayrıca, elverişli vergi yasaları ülkeye çok sayıda ya



banci şirket ve bankanın yerleşmesini sağlamıştır. Hükümetin, besin ürünleri dışalımını azaltmak için



tarım ve balıkçılığı sürekli desteklemesine karşın, tari min, ekonomideki payı çok düşüktür. Adalarda ayrıca,



az miktarda petrol (Büyük Bahama adasında bir petrol rafinerisi kurulmuştur) ve doğal gaz da çıkarılmaktadır. Tarih. Çeşitli tarihçilere göre Kristof Kolomb'un Batı ya



rikürede karaya ayak bastığı ilk yer (12 Ekim 1492'de San



Salvador



adasına)



olan



Bahama



adalarında,



1648'de ilk Ingiliz yerleşme merkezi kuruldu (Eleuthe



ra adasında). Adalanin 1670'te İngiliz sömürgesine dö nüşmesinden sonra, Yeni Providence hükümet merke zi oldu. Tarım ve balıkçılığı geliştirme girişimlerinin ba



şarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, ikinci Dünya Sa vaşı'ndan



sonra



ekonomi,



turizme



dayandırıldı.



1964'te özerklik tanınan adalar (ilk demokratik seçim ler 1967'de yapıldı), 10 Temmuz 1973'te tam bağım



sızlığa kavuştu (devlet başkanı, Ingiltere'nin atadığı ge nel vali tarafından temsil edilen İngiltere hükümdarı ol



makla birlikte, gerçek iktidar başbakan ve iki meclisli parlamentodadır).1967-1992 arasında Sir Lynden Pind BAHAMALAR ULUSLAR



TOPLULUĞU GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 13 939 km'. Baş



kenti ve en büyük kenti: Nassau (171 000 nüf.; 1990).



TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1990): 258 000, nüfus



yoğunluğu: Km'ye 18,9 kişi. Nüfus dağılımı



(1991): Kentlerde % 60; kırsal kesimde % 40. Yil lik nüfus artış hızı (1991): % 1,2. Resmi dili: Ingi



lizce. Başlıca dinler: Valtizci, anglikan, katolik. or todoks, musevi.



EGITIM VE SAĞLIK. Okuma-yazma oranı (1990):



Yetişkin nüfusun %95'i. Universite sayısı (1987):



Yok. Hastane yatak sayısı (1983): 948. Hekim sa



yısı (1983): 218. Ortalama ömür(1991): Kadınlar da,- 76; erkeklerde - 69. Bebek ölüm oranı (1991): 1 000 canlı doğumda 19.



EKONOMI. GSMH (1989): 3 milyar dolar; kişi ba



şına ulusal gelir:12 000 dolar: Etkin nüfus dağılımı (1990): Devlet görevlileri — % 30; turizm - % 25; tarım - % 5. Dış ticaret (1989): Dışalım



3,9 milyar dolar; dışsatım – 2,7 milyar dolar. Ti



caret yaptığı başlıca ülkeler: ABD, Ingiltere, Kana



da. Para birimi: 1 Bahama dolari: 100 sent.



YÖNETİM. Türü: Ingiliz Commonwealth'ü içinde



bağımsız devlet. Yasama gücü: Parlamento.



ULAŞIM. Demiryolu (1987): Yok. Karayolu (1983); Toplam 4 100 km. Başlıca limanları: 2. Başlıca havaalanları: 2.



ling'in başkan olduğu İlerici Sag Parti'nin iktidarda ol



duğu adalarda, on yıldır süren uyuşturucu ticareti, hü



Yumuşak iklimi, görkemli kumsallarıyla ("Cennet kıyısı")



Nassau adasında turizm büyük ölçüde gelişmiştir. Hükümetin ülke ekonomisine çeşitlilik kazandırma



çabalarına karşın, turizm, Bahama adalarında başlıca gelir kaynagolmayı sürdürmektedir.



10



BAHARAT



kümetin sık sık yolsuzlukla suçlanması ve ABD'yle iliş



kilerin gerginleşmesi sonucunda, 1992'de yapılan se çimlerde, Hubert Ingraham'ın başkanı olduğu Özgür Ulusal Hareket Partisi, iktidara geldi. baharat



Yiyecek ve içeceklere tat vermek için kullanılan mad deleri topluca belirten ad. Çok sayıda bitkinin yaprakla



rindan, çiçeklerinden, tohumlarından, ağaçkabukların



dan ya da köklerinden elde edilen, büyük bölümü Do ğu kökenli olan baharat maddelerinin bazıları, tarihin başlangıcından bu yana bilinir ve eski Çin'de, Mısır'da,



Yunanistan'da, Roma'da yaygın biçimde kullanılmıştır.



Yemek pişirmede tat verici ya da renk verici olarak kul



lanılan, bilinen pek çok yiyeceğin tadını değiştirip, bazı



geçinemeyince, paşa tarafından keyif verici içkilere, tü tüne düşkün olduğu Murat IV'e ihbar edildi ve görev



den alınarak Kıbrıs'a sürüldü. Bir yıl sonra bağışlanıp, is



tanbul'a dönerek, Şam (1638), Edirne (1644), İstanbul (1645) kadılıklarında, Anadolu ve Rumeli kazaskerli



ğinde bulundu. Hacı Abdürrahim Efendi'nin yerine



şeyhülislâmlığa getirildi (1649). İzmir'de suç işleyen bir İngiliz vatandaşının İzmir kadılığında yargılanmasını



önlemek isteyen konsolos suçluyu kaçırınca, sadrazam tarafından durumu "idare etmesi"nin bildirilmesine



karşın bu buyruğu dinlemeyip, Galata'daki İngiliz elçi



sini zorla yanına getirterek konsolosun görevden alın masını istemesi, isteği yapılmayınca da kendi konağın



da hapsettirmesi üstüne, görevden alındı (1651); ama ertesi yıl yeniden şeyhülislâmlığa atandı (1652).



Bahayi Mehmet Efendi, bir din bilgini olarak değil,



larının pek hoşolmayan doğal kokusunu ve tadını gizle



şair olarak ün yapmıştır. Gerek İslâm bilimleri, gerek



rak değerli sayılmış, XIV.-XV. yy'larda Avrupalıların ke



tadır; nitekim dünyanın yuvarlaklığı düşüncesinden yo



yen baharat maddeleri, Batı'da Ortaçağ'dan başlaya şiflerinin birçoğu, çeşitli baharat türlerini bulmak için



yapılmıştır. Sözgelimi Kristof Kolomb'un Amerika yol culuğu, baharat ticareti için Hindistan'a daha kısa bir



yol bulmak amacından kaynaklanmıştır.



hukuk alanındaki bilgilerinin sınırlı olduğu anlaşılmak la çıkan Kâtip Çelebi, Kuzey ve Güney yarıkürelerde değişik olması gereken namaz ve oruç vakitlerinin be lirlenmesi için fetva isteyince vermemiş, bu nedenle de



Çelebi tarafından cahillikle suçlanmıştır (buna karşılık, tütün içmenin mubah olduğu konusunda fetva vererek



Baharat adaları: Bk. MOLÜK ADALARI.



softaları da kızdırmıştır). Divan şiirinin bütün incelikleri



Bahari



nin ardından koşmuştur. Divan'ı, bir incelemeyle birlik te Sadettin Nüzhet Ergun tarafından basılmıştır: Şey



Türk şairi (Tırhala ya da Prizren ?-Edirne 1551). Öğre



ni taşıyan şiirlerinde sese önem vermiş, buluş ve nükte hülislam Bahayi-Hayatı ve Eserleri (1933).



nim gördükten sonra Edirne ve Karaferye'de müderris



bahçecilik



cuklarına öğretmenlik, daha sonra da kadılık yapmıştır.



Sebzelerin, meyvelerin, çiçeklerin, süs ağaçlarının bira



larda kültürlü, gazelde güçlü, usta bir şair olduğu belirti lir. Macaristan seferini (1526) anlatan Kıyametname (1532) adlı manzum yapıtı da onun yazdığı sanılmakta



kiden çok yaygın olan bahçecilik, günümüzde özellikle Batı ülkelerinde gerçek bir "Rönesans” yaşamakta, haf



ta sonlarını evlerinin bahçelerinde ya da banliyölerde



Bahaullah



satın alınan ya da kiralanan küçük topraklarda kendi çi çek, meyve ve sebzelerini yetiştirmekle geçiren kişile rin sayısı, gün geçtikçe büyük bir hızla artmaktadır.



liklerde bulunan Bahari (asıl adı Ali'dir), paşa ve bey ço



Bahari'nin Divan'ı bulunamamıştır. Çeşitli kaynak



dır.



rada ya da ayrı ayrı, bahçelerde yetiştirilmesi sanatı. Es



TOPRAK



Bahailiğin kurucusu (Tahran 1817-Akká 1892). Bâbilik



mezhebine girerek, çok geçmeden mezhebin kurucu



su Bab'ın en güvendiği müritlerinden olan Bahaullah



(asıl adı Mirza Hüseyin Ali Nuri'dir), Bab'ın işlerini



tamamlamak için seçilmiş kişi olduğunu ilan ederek bahailiği kurdu (1853). Osmanlılar tarafından önce Edirne'de (1864), daha sonra da Akka'da (1868) oturmaya zorlandı.



Bahayi, Küfri Türk şairi (Istanbul ?-ay.y. 1660). Yaşamı konusunda yeterli bilgi bulunmayan Küfri Bahayi'nin (ya da Bahai;



asıl adı Hasan'dır), medrese öğrenimi gördüğü, nücum



bilimindeki ustalığı nedeniyle müneccimbaşı olduğu bilinir. Küfri lakabıyla anılmasına şiirlerinin açık saçık ol



ması ve yergiyi sövgüye vardırması yol açmıştır. Divan'ı basılmamıştır. Hezliyat ve Ahkâm-ı Külliye Sene 1056 (düzyazı) adlı iki yapıtı daha vardır.



Bahayi Mehmet Efendi Türk şairi ve din adami (Istanbul 1601-ay.y. 1653). Ho ca Sadettin Efendi'nin torunu olan Bahayi (ya da Bahai)



Mehmet Elendi, medrese öğreniminden sonra mü derrisliklerde bulundu (1619-1629). Selanik ve Halep kadılığı yaptı (1630-1633). Halep valisi Ahmet Paşa'yla



Bahçe bitkilerinin başarılı biçimde büyümesi öncelikle



toprağın niteliğine bağlıdır. Toprakta, büyütülen bitki leri beslemek için temel besinler bulunmalı, su birikimi. ni önlemek için yeterli hava ve nem tutma özelliği bulu nan bir yapıda olmalıdır. Yapılan tahliller, toprağın bes.



leme dengesizliklerini ortaya çıkarır; bu dengesizlikler bitki gelişmesi için gerekli fosfor, azot, potasyum ve



öbür mineralleri içeren gübreler aracılığıyla giderilebi



lir. Tahliller ayrıca toprağın pH'sını ya da asit-baz duru



munu ortaya koyar. Asitten baza doğru 1-10 arası de



ğer sisteminde, 7 pH değeri toprağın asit ya da baz



özellikli olmadığını gösterir. Bahçe bitkilerinin çoğu 6-7



arasında bir pH değerinde iyi bir gelişme gösterirler;



ama ormangülleri gibi bazı bitkiler, daha yüksek bir asit



derecesine gereksinme duyarlar. Yaygın bir sorun olan yüksek asitlik, toprağa kireçtaşı eklenerek giderilebilir. Yağmurun az olduğu çöllerde ya da yarı kıraç bölgeler de8-10 arası pH değerleri görülür. Bitkilerde sarılaşma ya yol açabilecek yüksek baz değerli topraklarda da,



sorun kükürt ya da alçıtaşı eklenmesiyle giderilebilir.



Genel olarak toprak yapısı kumlu, killi ve balçıklıola



rak sınıflandırılırsa da,bahçe topraklarının çoğu, bu üç



türün değişen oranlarda birleşmesinden oluşur. Kumlu



topraklar çok gevşektirler ve su tutmazlar. Killi toprak



lar yoğun ve ağırdırlar;islakken yapışkan, kuruyunca da



oldukça sert yapıdadırlar. Balçık, kumlu ve killi toprak ların karışımıdır; ama ayrıca yüksek miktarda humus ya



BAHÇECİLİK da killi toprağı gevşetip havalandıran ve kumlu toprak



parçacıklarını birleştiren çürümüş organik madde içe rir. Toprak yapısı kompost (organik ve mineral madde lerin karışımından oluşan gübre), turba, hayvan gübresi



ve öbür organik maddelerle zenginleştirilebilir. Devlet ziraat deneme istasyonları toprak örneklerini



ücretsiz ya da düşük bir ücret karşılığında incelerler ve verilen rapor yetiştirilecek bitkiler için gereken gübre ve öbür maddeleri bildirir.



İyi bir toprak, her yıl çürüyen organik maddeler ve belirli miktarda ticari gübre karışımı katılarak iyi durum da tutulabilir.



Yer seçimi. Her bitki her tip toprakta yetişmez ve her



bitkinin güneş ışığı gereksinmesi de aynı değildir. İlke



11



yümelerini sürdürüp, hava yeterince isınınca, yetişmiş bir biçimde dış ortama aktarılırlar. Isıya duyarlı birçok



sebze (yeşil salata, brokkoli, karnabahar, vb.), fide ola rak ekildiklerinde iyi bir gelişme gösterir ve yaz sıcakla rindan önce olgunlaşırlar.



Kapalı ortamda tohumdan bitki yetiştirmek için ge rekli temel koşullar, çimlenmeyi sağlamak için isi ve fi delerin büyümesi için yeterli ışıktır: Sandıklar güneye bakan güneşli bir yere ya da floresan bitki ışığının altına yerleştirilmelidir.



Soğuk camekânlar. Bir soğuk camekan, sürgülü pence re çerçevesiyle kaplı tahta bir kutuya benzer. Iyi işık görmesi için yüzü güney yönüne çevrilen soğuk came kân, küçük bir sera gibi güneş ışığını ve isiyi toplayıp



olarak, toprağı gölgeleyip, topraktan büyük miktarda



korur; içinde yetiştirilen tohumlar kış sonunda ya da ilk



de bahçe oluşturmaktan kaçınmak gerekir. Ayrıca, rüz gára açık alanlardan ve yamaçların kenarindan (toprak,



olarak, soğuk camekanların tabanlarına, toprağın bir



malıdır.



bir isitma kablosu yerleştirilebilir.



YILLIK VE ÇOK YILLIK BİTKİLER



BITKI EKIMI



büyüme mevsimi içinde yaşayabilen bitkiler) ya da iki



için uygun oranda hümüs içeriyorsa, başarılı bir bitki



su ve besin emebilecek iri ağaçların bulunduğu yerler



eğim nedeniyle gereğinden çok su biriktirebilir) kaçınıl



bahar başında açık havaya dikilebilir. Ek bir isi kaynağı



kaç cm derinliğine dış hava şartları donma derecesinin



altında olsa dafidelerin çıkmasını sağlayacak elektrikli



Bahçelerde yetiştirilebilecek sebzelerin çoğu yıllık (tek



Toprakta yeterince besin varsa, havayı ve suyu tutmak



yıllıktır (meyvelerinin ilk yılda toplanıp kullanılmalarına



yetiştirme ortamıiçin temel koşullar hazır demektir. To



karşın, iki büyüme mevsimi yaşayan bitkiler), Çiçek bahçeleriyse, yıllık, iki yıllık ya da çok yıllık (iki



hum ekimi ya da fide dikimi için gerekli bilgiler bahçeci



lik kitaplarında, tohum kataloglarında ya da tohum pa



yıldan uzun yaşayan bitkiler) bitkilerle oluşturulur.



ketlerinin üstünde bulunmaktadır. Özellikle havuç gibi



Yillik bitkilerin yetiştirilmeleri kolaydır;ayrıca iki yıllık



tohumdan yetişen sebzeler için seyreltme talimatları da



ve çok yıllık bitkilerden daha bol ve renkli çiçek verirler. Tohumdan yetiştirilebilirler ya da tohum yastıklarında



ayrıca verilmiştir. Bahçecilerin çoğu, bahçelerini yabancı otların sar masını önlemek ve toprak nemini korumak amacıyla



rinde dikilebilirler. İki yıllık bitkiler ya tohumdan yetişti



malçlama (toprağın üstünü örtme) yaparlar. Sebze bah



yetiştirilip, küçük bitkiler ya da fideler haline geldikle rilirler ya da bir yıllıkken ekilirler ve bahçedeki ilk yılla rinda çiçek açmayabilirler. Tohumdan yetiştirilmesi en güç bitkiler olan çok yıllık bitkiler, genellikle fide halin



de ya da aşırı büyüyen yaşlı bitkilerden ayırılarak ekilir



çeleri için saman iyi bir maç oluşturur; çiçek yatakların daysa, göze az batan turba yosunu ya da odun parça cıkları daha çok kullanılır. Maçlanmamış bahçelerde,



ler. Çok yıllık bitkiler, yerlerini severlerse, uzun yıllar çi



yaban otlarını henüz küçükken dönem dönem temizle mek gerekir. Ayrıca, kurak dönemlerde, bahçeler belir



çek açarlar; ama çiçekli kalma dönemleri genellikle yıl



li sürelerle sulanmalıdır. Sabah sulama için en iyi za



lik bitkilerinkinden kısadır.



mandır; öğleden sonra güneş ısısı nemi hemen buhar laştırır; güneş batarken yapılan sulamaysa, gece su bi



TOHUM VE FIDELER



Birçok meyve ve sebze tohumu islah edilmiş toprağa



rikmesi oluşturarak, bitki hastalıklarına yol açan man



doğrudan ekilebilirse de, bazı bitkilerin kapalı ortamda,



tarların artmasına neden olur.



derin olmayan kutu ya da sandıklara (“yatak") döşen



BİTKİ ZARARLILARI VE HASTALIKLAR



miş topraklarda yetiştirilmesi iyi sonuçverir.Uygun bir



Hastalığa dayanıklı birçok bitki türü bulunmakta ve bu



kapalı ortam, tohumun çimlenmesine yardımcı olur ve yataklarda yetiştirilen bitkiler, baharda dış ortamın he nüz ekime uygun olmadığı zamanda yataklardaki bü



türler bahçe kataloglarında liste halinde verilmektedir.



Bitki hastalıkları, sulamanın düzenlenmesiyle, yabancı



otların temizlenmesiyle ve ölü bitki, yaprak, vb. fazla



Bir bahçede, karışık bordür



oluşturmak için dikilmiş sarı ve kırmızı laleler.



İlkbahar geçtikten sonra, yaz



başında lalelerin yerine başka



karışık çiçekler ekilerek ayni güzel görünüm korunabilir.



TANT



12



BAHİA



Küçük, dar alanlarda bile



küçük, ama çeşitli sebzeler üretilebilecek bir bahçe



yapılabileceğini gösteren güzel bir Örnek. Bu tür



küçük bahçelerde yaz başından



başlanarak domates, taze fasulye, havuç karnabahar, taze soğan ve



sarmısak, kivircik salata ve marul



yetiştirilebilir.



lıkların toplanmasıyla önleyebilir. Zararlı ot ilaçları ya da böcek ilaçları piyasada satılmaktadır; ama bu mad



delerin, yararlı böcekleri ve bahçe bitkilerini de öldür melerinden ötürü, az ve dikkatli kullanılmaları gerekir.



DOĞAL BAHÇECİLİK



olduğunu anladığına inanılır.Ayrıca,/Hz.Muhammed'



in karakalemle portresini yaptığı da söylenir.



Bahreyn



Doğal sebze yetiştiricileri yapay kimyasal gübre ya da zararlı böcek ve ot öldürücü kimyasal ilaçlar kullan maz, toprağı zenginleştirmek ve sağlıklı bir bahçe orta mı yaratmak için komposta ve doğal gübrelere ağırlık



Basra körfezinde adalar üstünde kurulu devlet. Suudi



verirler. Zararli böceklere karşı, sözgelimi yaprak biti yiyen hanımböceği gibi yararlı böceklerden yararlanır



yüğü (572 km²) olan Bahreyn adasında yeralan başkent



lar. Kokusunun veantiseptik özelliğinin böcekleri uzak



yakını yaşar. Bahreyn'in petrol üreticisi olarak önemi



tuttuğu bilinen sarmısak suyundan yapılan püskürtme ilaçlar gibi doğal böcek ilaçları kullanırlar. Yararlı etkile ri olduğuna inandıkları bitkileri yetiştirirler: Sözgelimi domatesler arasında yetiştirilen kadife çiçeklerinin bazı zararlı böceklerin domates bitkilerini sarmasını önledi



ği, hatta tavşanları uzak tuttuğu öne sürülmektedir.



Arabistan ile Katar yarımadası arasındaki bir grup küçük adayı içeren bağımsız bir emirlik olan Bahreyn'in yü



zölçümü 678 km², nüfusu 536 000'dir. Adalarin en bü (



Mename'de ya da Manama), ülke nüfusunun % 30'a



azalmakta, ama stratejik konumundan dolayı önemli bir ticaret merkezi olma niteliği sürmektedir.



YÜZEYŞEKİLLERİ VE TOPLUM YAPISI



Birbirine bir dalgakıran üstünden geçen karayoluyla bağlı en önemli iki ada Bahreyn ve el- Muharrak'ın yanı



sıra Havar adacıkları topluluğu, Sitre, Umm Nasan ve Nebi Salih adalarını içeren Bahreyn'de, bütün adalar



Bahia: Bk. SALVADOR.



küçük ve alçaktır. Yalnızca Bahreyn adasının orta kesi minde, yükseltisi 135 m'yi bulan çıplak bir kireçtaşı yay lası yeralır.



Bahia Blanca



Iklim sıcak, yağışlar çok azdır. Yaz ayları sıcaklık or



talaması 34 °C (gündüzleri sıcaklık 41 °C'ı aşar), kış ay



Arjantin'de liman kenti. Atlas okyanusuna bağlı Bahia



ları sıcaklık ortalaması 17°C'tır. Nispi nem oranının yılın



Blanca körfezi kıyısında, Buenos Aires'in 570 km gü



büyük bölümünde % 70-% 80 arasında olmasına karşı lik, yıllık yağış ortalaması yalnızca 76 mm'dir. Bahreyn



neybatısında yeralan Bahia Blanca'nın nüfusu 242



000'dir. Önemli liman etkinliğinin yanı sıra pampalarda



üretilen tarım ve hayvancılık ürünlerinin işlendiği önemli bir sanayi (deri işçiliği, besin sanayisi,petrol rafi nerisi, vb.), ticaret ve kültür (1882'de kurulan Bernardi no Rivadavia Kitaplığı; 1956'da kurulan Güney Ulusal Üniversitesi) merkezidir.



nüfusunun çoğu Araptır ve nüfusun %65'i adaların yer lisidir. Ülkede ayrıca birçok Hintli, Iranlı, Pakistanlı, Av



Dahren el-Huba .



HV



de



NAS



Pro Huu Hat Petrol



ol-OND



nemli merkezlerin



Aval



Bahreyn



AA



BIA



al cimit



OlckIn



DarDag Ang



SUUDI ARABİSTAN e Bali



Hıristiyan keşişi (VI. yy.). İslâm tarihi ve Hz. Muham



Pota 4333



fund olUNO



Haval



Guy Suvad Ada



(o sırada 9 ya da 10 yaşlarındaydı) kervanla kente gel



mesi üstüne, Hz. Muhammed in beklenen peygamber



Nuk



Sitra



or Anda



rulan Bahia Blanca, çok geçmeden, stratejik konumu



med'in yaşamöyküsü açısından yeri çok önemli olan Bahira'nın, Basra'da inzivadayken, Hz.Muhammed'in



Onen Yusch



tida nalo



Medinet. Son Aday 14



bulunduğu, Belgrano koyu kıyısında bir kale olarak ku



Bahir



BAHREYN



Mename



1828'de, günümüzde geniş denizcilik tesislerinin



sayesinde bölgesel bir merkez olarak işlev görmeye başlamış, özellikle ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra hız la gelişmiştir.



Adas



olMuharrael Hid



MOM



KATAR



BAİLLOU, GUILLAUME DE F



Bahreyn'in başkenti



35



Mename'de



30



sıcaklık



25



13



ortalamalan



10



59



19



19



10



41



5



kırmızı



dikdörgenlerle yagış miktarlan mavi



a



$



N



M



и



T



A 0 2



dikdörtgenlerle gösterilmiştir.



Menano



Bahreyn, bölgenin başlıca bankacılık merkezi haline



gelmiştir. Ayrıca depolama ve gemi onarımı olanakları (dev tankerler için bir kuru havuz), Körfez bölgesinde



BAHREYN



GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 678 km'. Baş kenti ve en büyük kenti: Mename (150 000 nüf.; 1992 tah.).



TOPLUM YAPISI. Nüfus (1992 tah.): 536 000; nu



fus yoğunluğu: Km”'ye 790 kişi. Nüfus dağılımı (1992): Kentlerde % 81, kırsal kesimde % 19. Yil



lik nüfus artış hızı (1992): % 2,4. Resmidili: Arap



ça. Başlıca dinleri: İslam. EĞITIM VE SAĞLIK. Okuma yazma oranı (1990 tah.): Erişkin nüfusun % 77'si. Üniversite sayısı



(1990): 1. Hastane yatak sayısı (1987): 1612. He kim sayısı (1989): 664. Ortalama ömür (1991): Kadınlarda - 74; erkeklerde - 70. Bebek ölüm ani (1992): 1 000 canlı doğumda 20. EKONOMI. GSMH (1989): 3,4 milyar dolar; kişi



başına ulusal gelir: 7 000 dolar. Etkin nüfus dağılı



önemli bir taşımacılık ve ticaret merkezi olmasını sağla mıştır. El-Muharrak'ta önemli bir uluslararası havaalanı



ve Mina Sulman limanında bir serbest ticaret bölgesi



kurulmuştur. Bahreyn adasının kuzey kıyısında, kaynak suları sayesinde geniş bir arazide hurma ve birincasif yetiştirilmesine, ayrıca az miktarda pirinç tarımı, tu runsgil ve sebze yetiştiriciliği yapılmasına karşın, tanm üretimi yeterli değildir ve besin dışalımı yapmak zorun da kalınmaktadır.



TARİH VE DEVLET YAPISI



1.0.III.binyıldabüyük ticaret merkezi'Dilmun'un kurul duğu Bahreyn, eski çağlarda inci üretimiyle un salmış, yaklaşık sekiz yüzyıl boyunca bağımsız bir müslüman



Arap devleti olduktan sonra, Portekiz (1521-1602) ve Iran (1602-1783) egemenliği alunda kalmıştır. 1783'ten



başlayarak Halife ailesinin yönettiği Bahreyn, 1820 ve 1861'de imzalanan anlaşmalarla Ingiliz korumasına gir



mi (1986): Tarım



- % 2;madencilik - % 3;



imalat sanayisi



% 8; inşaat – % 21; hizmet



miş, 1971'de bağımsızlık tanınmasından sonra, Birleşik Arap Emirlikleri'ne katılmayı reddetmiştir. 1973'te bir



ler – % 37; kamu hizmetleri, ulaşım ve iletişim - % 11; ticaret ve finans – % 18. Dış ticaret



nan Millet Meclisi'nin 1975'te dağıtıldığı ülkede, o ta



Anayasa'nın hazırlandığı, ama ilk olarak 1973'te topla



(1989 tah.): Dışalım. – 3,0 milyar dolar; dışsatım – 2,7 milyar dolar. Ticaret yaptığı başlıca ülkeler:



rihten sonra parlamenter rejime dönülmemiştir ve bü tün yetkiler emirdedir. İlk olarak 1949'da ABD'ye de



Suudi Arabistan, Japonya, Birleşik Arap Emirlikle ri. Para birimi: 1 Bahreyn dinarı-100 fil.



Savaşı sırasında, Irak'a karşı müttefik kuvvetlerin yanın



YÖNETİM. Türü: Monarşi. Yasama gücü: Millet Meclisi (1975'te dağıtılmıştır). Yönetim bölüm lenmesi: 12 belediye.



ULAŞIM. Demiryolları (1992): Yok. Karayolları



(1988): Toplam 2 614 km. Başlıca limanları: 1. Başlıca havalanları: 1.



niz üsleri kurma hakkı tanıyan Bahreyn, 1991 Körfez da yeralmıştır.



Bahti: Bk. AHMET I. Bahtiyariler Iran'ın güneybatı kesiminde Zagros dağlarında yaşayan



rupalı ve Amerikalı yaşar. Resmi dil Arapça'dır; ama



kabile. Yaklaşık olarak 67 000 km²'ye yayılan bir alanda



fusun %95'i müslümandır ve Islam resmi dindir. Petrol



tümü göçebeyken, günümüzde üçte ikiye yakını yerle şik düzene geçmişlerdir ve tarımla uğraşırlar. Göçebe ler yazı Isfahan eyaletinin batı kesimindeki yaylalarda



Farsça ve ingilizce de konuşanların oranı yüksektir. Nü



gelirlerinin 1980 yıllarında azalmasına karşılık, petrol



satışından elde edilen gelirin akıllıca kullanılmasıyla,



kent hizmetlerinde (hastaneler, yollar, kamu hizmet sir



ketleri, egitim) yüksek bir standarta ulaşılmıştır. Sağlık ve eğitim hizmetleri ücretsizdir. EKONOMI



1931'de bulunan petrol, uzun süre Bahreyn'in temel



ürünü olmuş, ama rezervlerin küçüklüğü ve XX.yy'ın sonuna doğru tükenecek olması yüzünden, ekono



miyi canlandırıp başka gelir kaynaklarına yöneltmek



için büyük çabalar harcanmıştır. Bu kaynaklar arasında



yerel petrolu ve Suudi Arabistan'dan gelen petrolu işle



mek için büyük bir rafineri, elektrik gücünün doğal gaz la sağlandığı dev bir alüminyum dokümevi, çelik kur şun üreten bir fabrika, petrol arıtmayla, alüminyum do kümüyle ilgili yan sanayiler sayılabilir.



Zengin körfez ülkelerinden çeşitli yardımlar alan



yaşayan, sayıları 800 000'i aşan Bahtiyarilerin, geçmişte



geçirir, kış mevsiminde sürüleriyle Huzistan eyaletinin alçak topraklarına inerler. Farsça'nın lehçelerinden Luri dilini konuşan Bahtiyariler, şahlık döneminde şahın be lirlediği bir başkan çevresinde çeşitli boylardan temsil



cilerin oluşturduğu bir çeşit konfederasyonla yönetil mişler ve Şah Muhammet Ali'nin devrilmesiyle sonuç. lanan 1909 ayaklanmasında önemli rol oynamışlardır. Günümüzde içlerinden önemli bir bölümü, geleneksel yaşama biçimini bırakarak kentlere göçmüş ve özellikle petrol sanayisinde işçi olarak çalışmaya başlamışlardır.



Baillou, Guillaume de Fransız hekimi (Paris 1538-ay.y. 1616). Once felsefe



öğretmenliği sonra hekimlik yapan Guillaume de Bail



14



BAİLY, FRANCIS



lou (ya da Baillon), çiçek hastalığının kızamıktan farklı bir hastalık olduğunu ortaya koydu. Boğmaca hastalığı



ni tanımlayıp, ivegen eklem romatizması çalışmalarını



Bakai, Kâtipzade



Türk şairi (Darende)?-ay. y.11785). Yaşamı üstüne pek



geliştirdi. Henri IV tarafından veliahtın hekimliğine ata nip, Paris Tıp Fakültesi dekanlığı yaptı.



bilgi bulunmayan Kâtipzade Bakai'nin yalnızca Büyük Abdi Paşa'nın iç ağalarından olduğu bilinir. Divan şiiri



Baily, Francis



manzum), Hikâye-i Şirvan Şah (nazım-düzyazı karışık),



nin ölçülerine göre güçlü bir şair olduğu söylenemez. Başlıca yapıtları: Battalname (Battal Gazi öyküsü,



İngiliz astronomu (Newbury 1774-Londra 1844). Uzun süre borsada çalışan Francis Baily, elli yaşına doğru ast



Kitab-ı Kerbela (Fuzuli'nin Hadikat üs-Süeda'sının çevi risi), Harun ür-Reşil öyküsü.



nomi Derneği'nin kurulmasına katkıda bulundu. Yıldız



Bakalit



ronomiyle ilgilenmeye başlayıp, Londra Krallık Astro kataloglan hazırlayıp, meteorolojiyle ilgili çeşitli çalış



malar yayınladı. 15 Mayıs 1836'da, yıllık güneş tutul ması döneminde güneşin çevresindeki "boncuklar" gi bi parlak, çabucak değişen, bilinmeyen noktaların (sonradan ,Baily tanecikleri diye adlandırıldılar) açıkla masini yapti.



Bain, Alexander İskoçyalı elektrik uzmanı (Thurso 1810-Broomhill 1877). Telgraf makineleri yapımı için elektromıknatis



olaylarından yararlanan Alexander Bain, 1843'te tek



ibreli bir makine yaptı. Sonra çalışmalarını mors siste



mini geliştirmeye yöneltip, 1896'da kağıt şeride mors alfabesi harflerini karşılayan farklı uzunlukta delikler



açan bir delici gerçekleştirdi. Ayrıca, yangınları haber veren bir alet buldu ve elektrikli saatleri geliştirdi.



Baird, John Logie İskoçyalı mühendis ve fizikçil (Helensburgh 1888



Bexhill 1946). Televizyonun bulucusu olan John Logie Baird, televizyonla ilgili çalışmalarına 1922'de başla



Ticari açıdan başarılı ilk yapay reçine. Adı,bulucusu Bel çika asıllı ABD'li fizikçi Dr. Leo Hendrik Baekeland'in (1863-1944) adından kaynaklanan bakalit, fenolün me tanalle yoğuşmasından elde edilir. Genellikle asbest, talaş, pamuk lifi gibi katkı maddeleriyle sertleştirilir. Aşağı yukarı yanmaz özellik taşıdığından, elektrik yalıtı cilarinda kauçuğun, selüloyitin yerini almıştır. Günü müzde elektrik yalıtıcısı, döküm gereci, yapıştırıcı,



emaye kaplama gereci, vb. olarak yaygın biçimde kul lanılmaktadır.



Baker, James A. ABD'li siyasetçi (Houston, Teksas 1930). 1957'de Tek sas Üniversitesi Hukuk bölümünü bitiren James Addi



san Baker III, Houston'da avukatlık yaptı. 1981-85 ara



sinda başkan Ronald Reagan'ın baş danışmanlığını yap ti ve bu görevi boyunca gösterdiği başarılardan ötürü "uzlaşma üstadı” diye anıldı. Daha sonra maliye bakan lığında, 1989-1992 arasında da ABD Dışişleri bakan



lığında bulundu.



yıp, 1926'da evde yaptığı aletler sayesinde televiz



Baker, Janet



san yüzü görüntüsünü elektrik olarak küçük bir ekrana



İngiliz opera sanatçısı (York 1933). Ünlü bir mezzo



yonda ilk görüntüyü elde etmeyi başardı: Otuz hatlı in



gönderdi. 1929'da British Broadcasting Corporation (BBC), Baird in sisteminin otuz hatli göstericiyle uyarla



masını yaptı. Ancak bu sistem Marconi Şirketi'nin 405



hatlı sistemi karşısında yenilgiye uğradı. Baird daha son ra renkli televizyonun da tasarımını yapıp, Atlas okya



nusu ötesine ilk TV yayınını gönderdi(1928).



Baire, René



soprano olan Dame Janet Baker, Londra'da Helene Isepp'in öğrencisi olduktan sonra, Salzburg'da Mozar teum'da Lotte Lehmann'la çalıştı. İlk olarak Edinburgh Festivali'nde verdiği resitallerle adını duyurup, daha sonra Royal Albert Hall'de sahneye çıktı. Klasik yapit lardan modern yapıtlara geniş bir repertuvarla çalışıp,



1976'da soyluluğa yükseltilerek "Dame" unvanı veril di. 1982'de geçirdiği bir ameliyattan sonra emekliye ayrıldı ve Full Circle (1982) adı altında anılarını yayınla di.



Fransız matematikçisi (Paris 1874-Chambéry 1932).



Özellikle fonksiyonlarla ilgilenen René Baire, 1905'ten başlayarak, Dijon Fen Fakültesi'nde ders verdi. Gerçek bir değişkenin fonksiyonları kuramının geliştirilmesine katkılarda bulunup, adını taşıyan fonksiyonları buldu.



Baker, Josephine ABD'li müzikhol sanatçısı (St.Louis 1906-Paris 1975).



16 yaşındayken Shuffle müzikalinin korosunda görev



alan Josephine Baker 1925'te Paris'te sahneye çıkmaya



Baj, Enrico



başladı. İlk oynadığı La Revue Nègre'de (Zenci Revüsü) danslarıyla büyük başarı kazandı. Folies-Bergère ve Ca



Italyan ressamı (Milano 1924). Çeşitli öncü akımlara ka



tilan Enrico Baj, Il Gesto adlı dergiyi kurup, 1950'ler ve



sino de Paris'de yıldız sanatçı olarak çalışıp, Birinci Dünya Savaşı'nda hava birliklerinde görev aldı. 1964



1960'larda yöneticiliğini yaptı. Jackson Pollock'un resimlerinden önemli ölçüde etkilendikten sonra, çe



sahneye çıktı. Ayrıca Fransa'da çeşitli filmlerde rol aldı.



laj çalışmaları gerçekleştirdi. PabloPicasso ve Georges Seurat'nınkileri andıran konuları da işleyip (sözgelimi



rilip, kendini ırkçılığa karşı savaşa ve çeşitli arklardan ev lat edindiği çocukların yetiştirilmesine adadı.



Picasso'nun Guernica'sini yeniden düzenledi), Italya dışında özellikle grafik çalışmalarıyla ün saldı.



Baker, Newton Diehl



Baja California: Bk. AŞAĞI KALİFORNİYA.



ABD'li siyasetçi (Woodrow, Martinsburg 1871-Cleve



şitli eşya ve gereçlerle, gülünç kişileri canlandırdığı ko



1973 arasında kısa sürelerle yeniden Broadway'de de



Elli yılı aşkın süre sahnede kaldıktan sonra emekliye ay



land 1937). Hukuk öğrenimi gören Newton Diehl Ba



BAKIR



ker, 1903-1912 arasında Cleveland'ın Demokrat Par



15



Bakır, yerkabuğunun milyonda yetmişini oluşturur ve



ti'den belediye başkanı Tom Loftin Johnson'la çalışıp,



deniz suyunda milyonda 0,020-0,001 oranlarında bu



1912'de Cleveland belediye başkanlığına seçildi.



lunur.



getirilip, ABD'nin savaş hazırlıklarını yönetti; büyük sa



Superior gölü bölgesinde olduğu gibi) ki, yıllardır arı ba.



1916'da başkan Wilson tarafından savaş bakanlığına



vaş bütçesini başarıyla yönetti. 1921'de görevinden ay



rilip, gün geçtikçe muhafazakarlara yaklaştı.



Baker, Sir Benjamin İngiliz mühendisi (Keyford 1840-Berkshire 1907). Is koçya'da Forth ırmağı üstündeki 1 630 m uzunluğunda



çelik köprüyü (1890'da tamamlandı) yapan Sir Benja min Baker, ilk Asvan barajının da planlarını hazırladı.



"Cleopatra'nın İğnesi" diye adlandırılan dikilitaşın Mi sır'dan Londra'ya götürülmesini sağladı. ABD'de Mis sissippi ırmağının üstündeki Eads köprüsünün (St.Louis)



yapımına katkıda bulundu.



Dogal halde bakır öylesine andır (Kuzey Amerika'da



kır için Dünya standartı kabul edilen "göl bakın" üret mek için yalnızca biraz eritilmesi yeterlidir. Ama günü müzde çıkanlan bakırın yaklaşık %80'i, elementin %



2'sini ya da daha azini içeren düşük kapsamlı filizlerden elde edilmektedir. Dünya bakır yataklarının yarısı kalkopirit filizi biçi mindedir. Doğada genellikle oksit ya da kükürt bileşiği halinde bulunan (kükürt bileşiği halinde bulunanlar ti cari açıdan daha önemlidirler) bakır filizleri, hem açık tavanlı ocaklarda, hem de yeraltı ocaklanndan çıkarılır. % 0,4 kadar az bakır içeren yataklar, açık tavanlı yön



temle işletilebilir; yeraltı madenciliği yalnızca filiz % 0,7-% 0,6 bakır içeriyorsa uygundur.



Kuprit ve tenorit gibi oksit bileşiği halindeki filizler,



karbonla ısıtılarak doğrudan bakır metaline indirgene



Baker, Sir Samuel White İngiliz gezgini (Londra 1821-Devon 1893). Jonh Han



bilir; ama kalkopirit ve kalkosit gibi kükürt bileşiği halin



mağının kaynağını buldu. Iki yıl sonra eşiyle ırmağı izle



rici yapacak bir madde içeren suyla karıştırılmadan ön



ning Speke'le Afrika'da yaptığı geziler sonunda, Nilor yerek, güneye doğru indi ve Albert (Nyanza) gölünü



buldu (14 Mart 1864). Hidiv Ismail Paşa'ya Mısır Suda ni’nda kõle ticareti yapıldığını bildirip, köleciliğe karşı savaşmakla görevlendirildi (1863-1873).



deki filizler, düşük kapsamlı filizin zenginleştirildiği da ha karmaşık bir işlem gerektirir. Bu işlemde filiz, kopūr



tücü bir madde ve bakır tutan molekülleri su-uzaklaştı ce, kırılarak çok küçük tanecikler haline getirilir. Bu ta necikler, ayrıştırma tankının yüzeyindeki köpükte biri kirler ve bu köpük alınıp,yaklaşık 800 °C'taſisitilınca, su yun bir bölümü ve antimon, arsenik, kükürt ayrılır. Son



ra, kalıntı, silisyum dioksitle karıştırılır ve ocakta 1 400



Baker, Valentine



1500°C'ta eritilir.Bu işlem sonunda iki sivi tabaka olu



Omanlı devleti hizmetinde çalışmış Ingiliz subayı (Enfi



kırlı sülfat) alt tabakası; silikat cürufu üst tabakası(dışan



ker'in kardeşi olan Valentine Baker (Baker Paşa denir),



dioksit ya da silisli bakır filizi eklenir ve sivi içinden ba



eld, İngiltere 1827 - Mısır 1887). Sir Samuel White Ba



albaylık yaptığı İngiliz ordusundan bir kadına saldır makla suçlandığı için ayrılıp, Osmanlı ordusunda görev



aldı. Osmanlı-Rus savaşlarında (1876-1877) yararlık



gösterdi. Misir ordusunu düzenlediyse (1882-1887) de, Sudanlılara yenildi (1884).



şur; bir bakır mati (demir sülfat ve oksitlerle karşmış ba



çekilir). Değiştirgeçteki bakır matı tabakasına silisyum



sınçlı hava üflenir.Bunun sonucunda sıcaklıkta1220°C ve 1350°C'a varan bir artışla, aşağıdaki isiveren tepki meler gerçekleşir:



2FeS + 302



FeO + Sio: Bakersfield



2FeO + 250, (isi veren) demir silikat cūrufu (isi veren).



Demir cürufun ayrıştırılmasından sonra, geride kalan



Kaliforniya'nın güney kesiminde kent. San Joaquin va disinde yeralan Bakersfield'in nüfusu 174 820'dir. 1869'da kurulan kent, 1899'da yakınlarında petrol bu



bakır (1) sülfat, denetimli miktarda havayla isıtılarak ba kıra indirgenir: Cu,S + O 2Cu + SOZ



petrol (petrol rafinerisi) ve petrokimya sanayisi merke



bakır bloklarına ya da anotlara kalıba dökülür.



lunmasıyla hızla gelişmiştir. Günümüzde önemli bir zidir.



%98-%99 anlıktaki kalan erimiş bakır ya kabarmış



Temel olarak anlaştırmanın son aşaması, % 99,95



% 99,97 anlıkta bakır veren elektrolizle arıtmadır. An



blakır



olmayan bakır, katot olarak arı bakır şeritleri ve sivi ba



Periyodik çizelgenin IB grubunun başında yeralan kim yasal element. Simgesi Cu, atom sayısı 29, atom ağırlığı



anodu yapılır. Elektroliz sırasında bakır, anottan katota



63,546 olan bakır, kırmızımsı renkli bir metaldir. Ilk ge çiş dizisi elementlerini izler ve Cu2+ iyonu geçiş özellik leri gösterir.



Bakır, insanlar tarafından kullanılan ilk metal, çağlar



boyunca kullanımı açısından.da, demirden sonra ikinci metaldir. Tarihöncesi dönemde bulunmuştur ve yakla şık İ.Ö. 5000'den, hatta daha önceden başlayarak kul



kir (II) sulfatın bir elektrolitini içeren bir elektrolit pilinin



iletilir. Bu işlem sırasında gümüş ve altın içeren bir anot levhası üretilir.



Fiziksel ve kimyasal özellikleri. Bakırın on iki izotopu bi



linir; bunlardan ikisi,"Cu ve 65Cu, radyoaktif değildirler



ve doğada % 69,09 - %30,91 bollukta bulunurlar. Ba kır, 1.083,4-0,2 °C'ia ergir. 2 567 °C'ta kaynar; 20°C'ta



8,96 yoğunluğundadır . Sertliği 3'tür; parlak metalik bir



parlaklıktadır; kübik kristal yapılıdır; dövülebilir ve had



lanıldığı düşünülmektedir.



delenebilir; iyi bir elektrik ve isi iletkenidir: Elektrik ilet



yükbölümü Kibris adasında çıkarılan (Latince adı cup



rum, Kıbrıs'ın Latince adı Cypria'dan gelir) bakır, günü



Bakır, +2 (en yaygın olanı, Cu [ll] bileşikleri oluştu rur) ve +1 (Cu (0; kararlı karmaşık iyonun bir parçasıysa



ya'dır. Bakır içeren 160'tan çok mineral bilinmektedir.



celerinde bulunur;ayrıca birkaç bakır(Ill) bileşiği de bi linmektedir. Bakırın elektron dizilişi genellikle alkali



Doğal yataklar ve çıkarılması. Roma döneminde bü müzde dünyanın pek çok yerinde çıkarılsa da, başlıca üretici ülkeler Şili, Peru, Polonya, ABD, Zaire ve Zambi



kenliğinde gümüşten sonra ikinci sırada yeralir.



yalnızca sıvı çözeltilerde kararlıdır)yükseltgenmedere



16



BAKIR



Açık tavanlı ocaklarda elde



edilen bakir filizleri genellikle demir ve bakır sülfat



karışımlarıdır. Bakını anıtma işlemi filizi kırıp, çok küçük parçalara ayırdıktan (I)sonra, suyla karştırmaya (2) dayanır. Köpürtme etkenleri ve hava



eklenip (3), karışımın yüzeyinden



sülfür köpüğü ayırılır. Bir



koyulaştırma tankında (4) ve



dönel emme filtresinde (5) suyu çıkarılıp, kalan katı isitilir (6); sonra eritici maddelerle



karıştırılıp, eritilir (7). Demir oksit



cürufu alınır (8). Değiştirgece



üflenen hava (9), kükürt dioksiti götürür ve kalan demir oksitler dışan akıtılır (10).Erimiş bakır



finnda antilipi 11), elektroliz biriminde anot levhaları olarak



kullanılacak (13) kerestelerle



10



kaliplanır (12).Katotlar üstünde biriken, aşağı yukarı arı bakır, aşama aşama alınır ve kaliplanır (14).



metallerinkine (IA Grubu). özellikle potasyumunkine benzemesine karşılık, davranışı alkali metallerinkinden oldukça farklıdır. Alkali metallerde, dış elektronun, çe



kelle karışık gümüştür. Mücevher ve yemek takımları



gibi gümüş-kaplama eşyalarda taban olarak kullanılır.



Tunç fosfor, % 10 kalay içeren bakır-kalay alaşımla



kirdeğin çekiminden korunması, bakırda olduğundan daha güçlüdür.



rina % 0,35'e kadar fosfor eklenerek oluşturulur. Bu



Bakır ve öbür IB grubu metallerinin (altın ve gümüş)



rencinin yüksekliği, yay ve diyaframlarda kullanılmasını



göze çarpan özellikleri,kimyasal etkilere dirençleridir.



Bakır nemli havadan yavaş etkilenir ve yüzeyi derece



alaşımın geri fırlama özelliği, sertliği ve korozyona di sağlar.



BAKIR İÇEREN TEMEL MINERALLER



derece,bazik sülfat (Cuso, Cu(OH)2.) içeren yeşil pasla



kaplanır. Yaklaşık 300 °C'la bakır, hava ya da oksijen den etkilenir ve yüzeyinde siyah bir bakır (II) oksit taba kası oluşur; yaklaşık 1 000 °C'ra, bakır (I) oksit oluşur.



Metalin kükürt buharından etkilenmesiyle bakır (1) sül



Maden



Kalkopirit Bornit



fat oluşur; ayrıca, bütün halojenlerden de etkilenir ve



bakır (il) halid oluşturur (yalnızca, iyottan etkilenmesiy



Renk



Kimyasal formülü



Pirinç sarısı



Cufes



Kızılımsı kahve



rengi



le bakır (U) iyodür oluşur). Bakır sudan ya da buhardan



Enargit Tetrahedrit



katılmış, yükseltgeyici olmayan asitlerin de, yükseltge



Malakit



Kırmızı Yeşil



Azurit



Mavi



Dogal bakır



Kırmızı



etkilenmez; sulu hidroklorik ve sulu sülfürük asit gibi su yici bir etken bulunmadıkça, bakır üstünde hiçbir etki



leri yoktur. Buna karşılık, kaynayan derişik hidroklorik



asitten, sıcak derişik sülfürük asitten ve su katılmış ya da derişik nitrik asitten etkilenir,



Bakar alaşımları. Bakır birçok elementle birleşebilir ve



bazıları teknoloji açısından önemli olan 1 000'den çok



farklı alaşımı oluşturulmuştur. Başka bir element ya da elementlerin varlığı,bakırın sıcak ya da soğuk işlenme özelliklerini, gerilme direncini, korozyona dayanma



özelliğini ve isi direncini değiştirebilir; ayrıca, çeşitli renklerde alaşımları da elde edilebilir.



En iyi bilinen bakır alaşımı pirinçtir (% 5 - % 40 ara



Kuprit



Kurşuni Kurşuni



FeS-2Cu,S.Cus



3Cu,S.As,Ss 4Cu,S.Sb2S



Cu, o CuCO, Cu(OH),



2CuCO, Cu(OH)2 Cu



% 1 - % 3 silikon, % 95 - % 96 bakır ve az miktarda



öbür metallerden (sözgelimi kurşun, kalay, çinko, man



gan, demir ya da nikel) içeren silikonlu tunç, yumuşak



çelik kadar serttir ve korozyona karşı yüksek dirençli



dir. Aşındırıcı sıvıların kullanıldığı kimyasal atölyeler için alet üretiminde yararlanılır.



Alüminyumlu bakır tunçlar, alüminyum (% 5-% 12),



bazençinko ve silikon içerirler;korozyona karşı direnç



liği ve aşınmaya direnci yüksektir. Pirinç alaşımına, %



lidirler;/sertlikleri ve aşınmaya dirençleri de yüksektir. Tuz rafinerilerinde, sıcak tuzlu su gibi aşındırıcı sıvıların



40 çinko, % 1 kalay içeren pirincin (kalaylı pirinç) de,



% 2 berilyum içeren berilyum-bakır alaşımlarının, aşınma dirençlerinin yanı sıra, korozyona ve gerilmeye



sında çinko içeren bakır). Pirincin gerilme direnci, sert 0,5-% 3 oranında kurşun eklenmesi (kurşunlu pirinç), pirincin makinede işlenme özelliğini artırır. % 30 - % korozyon direnci yüksektir. Bakının başka bir yararlı alaşımı, bakır (% 55-% 65),



nikel (% 10 - % 18) ve çinko (% 17 - % 27) içeren, ni



taşınmasında kullanılırlar.



dirençleri de yüksektir. Yüksek direnç gerektiren bir çok alanda yaygın biçimde kullanılırlar.



Canlı bilimleriyle ilişkisi. Askorbik asit oksidaz, tirosi



naz, laktoz ve monoamin oksidaz gibi yükseltgeyici en



BAKKARALAR



zimlerin % 0,05-% 0,35 Cu içeren yüksek molekül



ağırlıklı enzimler) bir parçası olarak birçok bitki ve hay vanda çok az miktarda bulunan bakır, bunların sağlıklı



yaşamı için gereklidir. Bakır, bu proteinlerde, oksijen,



17



lar, Etibank'ın Ergani ve Küre- Aşıköy ocakları ile Kara deniz Bakır İşletmeleri'nin Murgul, Küre-Bakibaba ve Kutlular ocaklarıdır.



kükürt ya da azot atomları içeren bağlanma bölgelerin



Baki



İnsanların normal beslenme rejimi her gün 2- 5 mg arasında bakır gerektirir. Kalitimsal protein seruloplas



Türk şairi (İstanbul 1526-ay.y. 1600). Fatih camisi mū



den sikica bağlıdır.



min eksikliği ("Wilson hastalığı" diye de adlandırılır), aşağı yukarı bütün dokularda, özellikle beyin ve karaci ğerde bakır miktarının artmasıyla birlikte gelişir. Albino



(akşın) memelilerde melanin pigmentinin bireşimine



katılan bakır içeren tirosinaz enzimi yoktur. Ayrıca, or



ganizmalarda bakırın aşırı birikmesi özellikle basiller,



mantarlar ve yosunlar gibi gelişme derecesi düşük or



ganizmalar için zehirli olabilir.



Bakır bileşikleri. Bakırın en önemli basit tuzları, bakır (II) oksit (CuO) ve “mavi vitriyol" denen bakır (II) sülfattır (CuSO,.5H,0. Bakır (II) oksit, hem bakır (II) karbonatın, hem de ba



kır (II) nitratın isı almasıyla siyah bir katı olarak elde edi lebilir. CuCo, CuO



2Cu(NO3)2



2CO



+ +



mut Abdülbakidir), babası tarafından önce bir saracın



yanına çırak olarak verildiyse de, bir süre sonra medre sede okumak fırsatını buldu. Daha ondokuz yaşınday ken, Zati'nin beğendiği bir şair olarak ün saldı. 1552'de



Süleymaniye müderrisi Kadızade Şemsettin Efendi'nin



derslerine girmeye başladı ve onun koruyuculuğuna si



ğındı. 1554'te sunduğu bir kasideyle Nahçıvan seferin den dönen Kanuni'nin dikkatini çekip, daha sonra, Ha



lep kadılığına atanan hocasıyla birlikte İstanbul'dan ay



rildi (1555). Dönüşünü (1559) izleyen yıllarda, önce danişmend (1561), ardından müderris olup (1563), Sü



leymaniye müderrisliğinde, Edirne (1576), Mekke (1579), Medine (1580), İstanbul (1584) kadılıklarında,



Anadolu (1586) ve Rumeli (1592) kazaskerliklerinde bulundu.



CO. 4NO,



ezzinlerinden Mehmet'in oğlu olan Baki (asıl adı Mah.



Baki'nin şiiri, yaşamından, içinde bulunduğu ruh ha



+



0



linden ayrı düşünülemez; şeyhülislam olma konusun



daki tutkusu bilinmeden, kasidelerindeki övgü ya da Bakır (II) oksit yaklaşık 800 °C'ta isitıldığında bakır (1)



oksit ve oksijene ayrışır: 4CO - 2Cu,O + 0.



Bakır (II) oksit ilik mineral asitleriyle hemen tepkimeye girer ve bakır (ll) tuzları oluşur: CuO + 2H* → Cu? +



H,O



Bakır (11) sülfat,hem bakır (II) oksitin, hem de bakır(11)



karbonatın sulandırılmış sülfürük asitle tepkimeye so kulmasıyla hazırlanabilir. Karışım, doymuş bir çözelti



elde etmek içi ısıyla buharlaştırılır ve soğuma sırasında mavi, katı pentahidrat billurlan ayrışır. Sanayide, bakır (II) sülfat,sicak bir bakır ve sülfürük asit karışımına hava iterek elde edilir.



2Cu



+ 4H



+ 0,- 2Cu?+ + 2H2O



Bakır,çok sayıda organometalik bileşikler ya da kari



şımlar oluşturması açısından, geçiş metallerine benzer; bu özelliği, yakın dönemde inorganik kimya çalışmala



rinda yeni ilgi alanlarının doğmasına neden olmuştur. Bakının ve bileşiklerinin kullanıldıkları alanlar. Elektrik sanayisi, bakının en önemli tüketicisidir. Bakır, jenera törlerin kurulmasında ve elektrik gücü aktarımında kui



Kanuni mersiyesinde dile getirdiği üzüntü açıklanamaz Zevke ve eğlenceye düşkünlüğü de gazellerini etkile miştir. Dili kullanırken gösterdiği titizlik ve vardığı ses bütünlüğü, şiirinin yüzyıllar süren etkisini açıklar. Yaşa dığı çağ, her anlamda büyük bir çağ olduğundan, Ba



ki'nin şiiri de büyüklüğü dile yansıtmış, sesin yanında rengi, hatta betimlemelerde resmi yakalamıştır.



Başlıca yapıtları: Divan (ilk kez taşbasması olarak ek sik ve yanlış bir basım, 1859; Sadettin Nüzhet taratin dan, 1935; Rudolf Dvorak tarafından Baki's Diwan,



Ghazelijjat, adıyla, Leyden 1908), Fezail üc-Cihad (Arapça'dan çeviri, müslümanları savaşa teşvik amacıy la), Mealim ul-Yakin (İmam Şehabettin Ahmet'ten çevi



ri, genişletilmiş ve değiştirilmiş bir siver kitabı), Fezail-i Mekke (Kutbettin Muhammet'ten çeviri, Mekke tarihi).



Bakillani, Ebu Bekir Muhammet İslâm kelamcısı(öl. Bağdat 1013). İbni Mücahit'ten ders alan Ebu Bekir Muhammet Bakillani (el-Kazi de denir), Bağdat'ta ünlü hadisçilerin derslerini izledi (961-970).



Aynı kentte, Camielmansur'da ders vermeye başlayıp,



kısa süre içinde büyük ün yaptı. Būveyhoğullannin hiz



metine girip (981), Bizans'a elçi gönderildi. Dönüşün



lanılır. Kimyasal etkiye direnci ve yüksek ısı iletkenliği



de, batinilerin yıldırma hareketlerine karşı Kest-ü Esrar



cıların ve araba radyatörlerinin yapılmasında da yarar



yazdı. Bağdat'a yerleşip, eşari mezhebini benimseye



nedeniyle, kimyasal atölyelerde kullanılan yoğunlaştırı lanılır. Bakır ayrıca, su tesisatlarında yaygın olarak kulla nılır; sanayide metanolün formaldehite yükseltgenme sinde katalizör olarak yararlanılır. Fehling çözeltisi gibi bakır bileşiklerindense, şekerlerin tahlil testlerinde ya



il-Batıniye (Batınilerin Gizemlerinin keşfi) adlı kitabı



rek, kelam alanında yeni düşünceler ve yeni bir sistem ortaya attı.



Başlıca yapıtları: Kitab fi Icaz il-Kur'an (Kur'an'ın Eşitliği Üstüne Kitap), Tembih.



rarlanılır.



Bakır (II) sülfat, sanayide Bordeaux karışımının hazır



Bakkaralar



lanmasından, öteki bakır bileşiklerinin üretilmesine ka



dar birçok işte, ayrıca elektrolizle kaplama çözeltilerin de kullanılır.



Günümüzde bakır üretimi. Günümüzde dünyanın en



çok bakır üreten ülkesi Şili'dir (1,6 Mt). Onu ABD, Ka



nada, Rusya, Zaire, Zambiya, ve Peru izlerler. 1992 so nunda dünyada bakır üretimi 9 Mt'u aşmıştır.



Türkiye'nin dünya üretimindeki payıysa, % 0,40'ın



altındadır. Türkiye'de bakır filizi işletilen başlıca ocak



Sudan'da ve Çad'da Arapça konuşan, göçebe ya da ya



ni göçebe kabilelere verilen ad. Mevsimlere bağlı ola



rak Nil ırmağı ile Çad gölü ara kalan alanda göçe be ya da yan göçebe büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ya pan Bakkaraların (adları "Sığırtmaç" anlamına gelen Arapça bakkar sözcüğünden kaynaklanır) nüfusu, gū nümüzde 5 milyonu aşmaktadır.



Büyükbaş hayvanlarını, kurak mevsimde Nil ırmağı



18



BAKKHOS



nin güneyine götüren Bakkaralar, yağışlı mevsim başla



dığında, yeşeren otlardan yararlanmak için yenidenku zeye dönerler. Kuzeye giderken genellikle, akdarı, sü purge darısı, pamuk ekip, kurak mevsim başladığında



de çoğunlukla azot "baglayan" bakteriler yaşayan bak lanın, aynı adı taşıyan taneleriyemeklik ve hayvan yemi olarak kullanılır. Ülkemizde 38 000 hektarlık bir alan



dan, 70 000 (1991) ton ürün elde edilmektedir.



güneye göçünce, ekmiş olduklar ürünün hasadını ya parlar.



Bakkaralar, Ortaçağ'da Mısır'dan göçen Arapların soyundan gelirler. Önce Sudan'ın güneydoğu kesimin



deki Nübye'ye, XVIII. ve XIX. yy'larda da günümüzde yaşadıklan alana (özellikle Sudan'da Kordofan, Darfur



ve Çad'da Vaday bölgeleri) yerleşmişler, başlangıçta



deve yetiştirirken, çevrenin etkisiyle büyükbaş hayvan yetiştiriciliğine başlamışlardır. XIX. yy'da, aralarından yetişen Mehdi'nin halifesi Abdullah Muhammet Binet



Teaşi döneminde, bölgede önemli rol oynamışlardır. Zaman içinde koyu renk tenli kişilerle evlilik (özellikle



kõle kadınlarla) sonucu irk kaynaşması nedeniyle, gū



nümüzde görünüş açısından çevredeki topluluklardan ayırd edilmeleri olanaksızdır.



Bakst, Léon Rus ressamı ve sahne dekorcusu (Grodno 1866-Paris



1924). Diaghilev'in Rus Baleleri topluluğu için Şehrazat (1910), Bir Kır Tanrısı'nın Oğleden Sonrasi (1912), vb. balelerin görkemli dekorlarlarıyla ün salmış olan Léon



Bakst (asıl adı Lev Samoylovic Rosenberg'dir), Pe



tersburg Güzel Sanatlar Akademisi'nde resim öğre nimi gördü (1883-87). Sonra Paris'te Academie Juli an'da Jean Leon Gérôme'la çalıştı. 1890 yıllarında



Petersburg'da Diaghiley'le tanışıp, onunla birlikte Mir



iskustva (Dünya Sanatı) adlı sanat dergisini kurdu (1899). Ilk sahne dekorunu Marius Petipa'nın kurduğu bir mim tiyatrosu için 1902'de yapıp, Rus Baleleri'yle



Bakkhos: Bk. BACCHUS.



Paris'te gösterdiği başarıdan sonra, Rusya'da bir resim okulu kurdu. Ömrünün son yıllarını Paris'te sahne



Bakkhylides



bakteri



Eski Yunan şairi (İ.Ö. V. yy.). Simonides'in yeğeni olan



İlk hücrenin geliştiği en küçük, en basit yapılı birhücreli



tasarımları hazırlayarak geçirdi.



Bakkhylides, koro için şiirler, odlar yazdı. Bir süre Syra



kusaili Hieron'un sarayında yaşadı (yaklaşık 1.Ö. 476 1.0.470). 1816'da Mısır'da bulunan bir papirūs üstün



deki 15 odu ve 6 dithyrambosu dışında, yapıtları günü müze kalmamıştır. bakla



“Eski Dünya”da, özellikle Akdeniz havzası ülkelerinde yetiştirilen, baklagiller ailesinden biryillik otsu bitki (Vi



cia faba vulgaris). Ayrı taçyapraklı çiçekli, yan köklerin



mikroskopik canlılara verilen genel ad. Birhücreli olan



bakteriler, üremeleri için gerekli hammaddeyi ve kim



yasal düzeneği kendileri sağlarlar.



Afrika'da bulunan ve günümüzden 3,5 milyaryıl ön



cesinden kaldığı anlaşılan fosilleşmiş bakteri hücresi, yeryüzünde yaşamın en eski örneğidir. Bakterileri ince leyen bilim dalına "bakteribilim" adı verilir. Bakteribi lim, birhücreli protozoalar, mantarlar ve yosunlar gibi her çeşit mikroorganizmayı inceleyen mikrobiyolojinin



bir dalıdır.(Bk. MİKROBİYOLOJI.) Tıbbimikrobiyolojiy



se, insanlarda ve hayvanlarda bulaşıcı hastalıklara yol



Bakteriler üç temel hücre bilimine göre sınıflandırılırlar. Küre biçimli köküsler ya da mikrokoklar (üstte);



'2000



silindirimsi ya da çomak biçimli basiller (ortada): sarmal biçimli spiroketler (altta). Stafilakok türü



bakteriler (1) salkımlar biçiminde dizilmişlerdir. Diplokok türü



bakteriler (2),genellikle iki kürenin



bir zarla çevrelenmesiyle oluşurlar. Streptokok türü bakterilerse (3),



zincirler oluşturarak dizilirler. 5



Basillerin çoğu "kamçı'larni su



a



yüzüne vurarak serbestçe hareket



edebilirler. Bazı türlerde, gövdenin



çevresi kamçılarla çevrilidid(4);



bazılanninsa yalnızca bir tek kamçısı vardırdt 5).Basiller isiya, susuzluğa ve zehirli kimyasal maddelere dirençli sporlar (6) üretirler. Her spor olgunlaşarak yeni basiller oluşturur.



Spirillalar, hastalık yapıcı bir spiroket cinsi olan Leptospiralar gibi akordiyon biçiminde kıvrılabilirler (7). Spirillum türleri bir sarmala



oranla oldukça yumuşak bir eğri oluştururlar (8); esnek olan spiroketlerin tersine, serttirler ve



hareket etmek için kamçılara gerek duyarlar. Obür spirilla türleriyse, düzenli ya da düzensiz kivnmlar oluştururlar.



илм,



mmsa



团ble



BAKTERİ Basitleştirilen bakterinin sert bir



19



den geçirilen bakteriler iki gruba ayrılır; koyu menekse



hücre çeperi (1)



rengine dönen bakterilere "gram-pozitif bakteriler",



ve yarı geçirgen bir zanik2) vardır. Mezozom (3), bu



verilir. Hekimler, baktéri enfeksiyonlarını tedavi etmek için kullanacakları uygun antibiyotiği belirleyebilmek



zann sitoplazma (4) içine



girmesiyle oluşur.



Sitoplazmada proteinlerin



biseşimini yapan RNA içeren ribozomlar (5) gibi küçük canlılar



kırmızıya dönüşenlereyse "gram-negatif bakteriler" adı



için, gram boyama yöntemine çok sık başvururlar.



Gram-pozitif bakteriler daha çok penisiline, gram-ne



gatif bakterilerse streptomisin gibi öbür antibiyotiklere daha çok duyarlıdırlar. Bakterilerin boyama işleminde farklı renkler almalarının nedeni henüz tam anlamıyla



aydınlatılamamışsa da, eldeki veriler, bu farklılığın bak



teri hücre çeperinin yapısındaki özelliklerden kaynak landığını göstermektedir.



vardır. Bakteri



FİZYOLOJİ



DNA'sı (6) hücreden 1 000|kat uzundur ve daire biçimlidir. Bakterilerin çoğunda, kamçı17) bulunur.



rolabilecek tek organizma, mavi-yeşil suyosunlari (Cya



açan hastalık etkeni organizmaları inceler. BOYUTLARI VE BULUNDUKLARI YERLER



Otuz trilyon bakteri, aşağı yukarı 28 gram gelir. Bakteri



ler mikron (metrenin milyonda biri) cinsinden ölçülür. Birçok türün genişliği 0,1-4,0 mikron, boyuysa 0,2-50



Boyutları ve basitliği bakımından bakterilerle karşılaştı nophyta) adı verilen siyanobakterilerdir. Moneralar ev



reni, yalnızca iki öbekten oluşur ve hücresel yaşamın



öbür türlerinden farklı olarak sınıflandırılır. Obür yaşam biçimleri, insanlar da dahil ökaryotiktir; yani hücreleri



çekirdek, kloroplast, kromoplast, lizozom, mitokondri,



endoplazmik retikulum (hücreiçi sarnıç sistemi") ve



mikron arasında değişir. Bakteriler aşağı yukarı her yer



golgi aygıtı gibi organcıklardan oluşur. Moneraların



de bulunurlar. Yaklaşık 2000 bakteri türü belirlenmiştir ve bunların çoğu, bulundukları ortamdaki öbür orga



gancıkları yoktur; ama organcıklar tarafından yerine ge



nizmaları yok ederler. Atmosferin oksijensiz en üst ta



bakasında, denizin 10 km dibinde, donmuş toprakta,



sıcak su kaynaklarındaki kayalarda bile bakterilere rast lanabilir. Bazı bakteriler, uyuklama evresinde son dere



ce dirençli olan sporlar biçimine dönüşür ve ancak sa atlerce yüksek buhar basıncı altında tutularak yok edi



hücreleri prokaryotiktir (çekirdekleri zarsızdır) ve or tirilen bütün işlevler vardır. Metabolizma bakımından



yaşamın çeşitliliği, öbür organizmalardan çok, bakteri lerde (mavi-yeşil suyosunlarinda) belirginleşir. Daha yüksek yapılı organizmalarda görülmeyen enerji sağla ma mekanizmaları, bakterilerde insanı şaşırtacak kadar çoktur.



lebilirler. SINIFLANDIRMA



Bakteriler serbest atmosfer oksijenine duydukları gereksinme bakımından da sınıflandınlabilirler. Oksije



XIX. yy'da biyolojinin gelişmesiyle, bakterilerin bitki



ne gereksinme duyan bakteriler "aerobº (havalıyaşar), oksijensiz ortamda yaşamını sürdürebilenler “anae



rin de, gerçek bitkiler gibi sert hücre çeperleri vardır;



gelişmelerini organik besinlerden sağlarlar (yalnızca



rob" (havasızyaşar), hem oksijenli hem de oksijensiz ortamda yaşayabilenlerse "seçici anaerob" diye adlan dırılırlar. Işılbireşim yapan bakterilerin çoğu anaerob



ne yerleştirilmişse de, günümüzde kullanılan beş ev



yeşil bitkilerden salinan oksijen yerine, kükürt üretir. Anaeroblar, gerek duydukları oksijeni mayalanma (or



bakteriler ya da mavi-yeşil suyosunları) Moneralar ev



cu elde ederler. Kemosentez (kimyasal bireşim) bakte



de, hayvan da olmadıkları ortaya konmuştur. Bakterile



ama birçok bakteri türü hareket ederler ve enerjilerini,



birkaç bakteri türü işılbireşimden yararlanır). Eski iki ev renli sınıflandırma sisteminde bakteriler, bitkiler evreni



dur. Az oksijenli ortamlarda yaşayan kükürt bakterisi,



renli sistemde, birhücreli prokaryotlar (bakteriler, kino



ganik moleküllerin enzimler tarafından yıkılması) sonu



renine, bir hücreli ökaryotlarsa (protozoa) ise Protista



rileri adı verilen bakterilerse, gün işığını bir enerji kayna ği olarak kullanan işılbireşim bakterilerinin tersine, be sin üretiminde gereken enerjiyi üretmek için, azot ve kükürt içeren bileşikleri kullanırlar.



lar evrenine yerleştirilmiştir.



Biçimlerine göre üç tip bakteri hücresi tanımlanmış



tir: “Kamçılılar" adı verilen, hücrenin çevresini saran



kirpiklerin ya da kamçıların yardımıyla hareket eden si



ÜREME



gelişerek "streptokoklar" ve salkımlar biçiminde yığı')



siz ürerler. Birçok bakteri türü, uygun fiziksel koşullar bulunca her 20 dakikada bir bölünerek çoğalır. Bölü nen bütün hücreler yaşasa, bir hücre 6 saat içinde yak



lindirimsi ya da çomak biçimi basiller; zincirler halinde



rak stafilokoklar” oluşturan küre biçimli kokūsler (ya



da mikrokoklar); spiroket denilen sarmal biçimli bakte riler (spiriller). “Mikoplazma" adı verilen bakteri türle



riyse, öbürleri gibi sert hücre çeperleri bulunmadığın



Bakterilerin çoğu, çekirdeğin ikiye bölünmesiyle, eşey



laşık 500 000 yeni hücreye dönüşürdü. Böylesine hızlı



bir üreme, yiyeceklerin bozulmasını, çürümesini, has



çükleridirler.



talıkların hızla ilerlemesini ve sanayideki kimyasal sü reçlerin hızlandırılmasını kolayca açıklar. E. Coli gibi bazı bakteri türleri, iki bakterinin çiftleşe



bakterilerin büyük bir çoğunluğunu kapsayan Eubacte



mu, bir başkasıyla yeniden birleşir. (Bk. GENETİK.) Ye niden birleşme süreci içinde, bir bakteriden aktarılan



dan, biçimsizdirler. Mikoplazmalar, insanlarda ve sığır



larda bulaşıcı zatürreye yol açarlar; bakterilerin en kü Son yıllarda türleri, genetik yapılarına göre düzenle yen bir sınıflandırma sistemi hazırlanmıştır. Bu sistem de, son derece farklılaşmış bir bakteri öbeği oluşturan Archaebacteria öbeği, RNA dizilimi temel tutularak, ria takımından ayrılmıştır.



Bakterilerin saptanmasında yaygın olarak kullanılan



gram boyama yöntemi, 1884'te, Danimarkalı bakteri bilim uzmanı Hans Christian Gram tarafından kusursuz



laştırılmıştır. Bu işlemde bakteriler, özel boyarmadde



lerle ya da öbür kimyasal maddelerle boyanırlar. İşlem



rek gen alışverişinde bulunmasıyla, yani eşeyli üremeyi andıran kavuşma yöntemiyle ürerler. Eşeyli üremedeki gibi, genetik malzeme ya da hücre çekirdeği kromozo



kromozom, alıcının kromozuyla birleşir. Kavuşma ve yeniden birleşme, bakteri topluluğunun kalıtımsal özel



likler farklılığını artırarak, bakterinin yaşama olasılığını yükseltir.



EKONOMİK ÖNEMLERİ



Bakteriler ile hastalıklar arasında kurulan ve kökü çok



20



BAKTERİ



oO o



(Doo



(Üstte) Alman bakteribilim uzmanı Robert Koch, vereme yol açan basili



bulmak için yaptığı çalışmalar sonucunda, 1905'te Nobel Tip ve Fizyoloji Ödülü'nü almıştır. (Sağda) Şarbon basilinin yaşam çevrimi 1876'da Robert Koch



tarafından bir çizimle gösterilmiştir. Yeni basiller (1a), alyuvarlarda



bulunurlar. Bu olgunlaşmamış bakteriler (2a), būyük ve uzunlamasına hücre gövdeleri oluştururlar.



eski tarihlere dayanan bağlantıdan ötürü, bütün bakteri



öbekleri birer düşman gibi görüldüğünden, bakterilerin



(Altta) Şarbon basili (B. anthracis) koyun, domuz ve sığır



gibi evcil hayvanlara kan ya da deri yoluyla bulaşır. Koyun



yararlarını da belirtmek gerekir. En önemli bakteriler,



yünü kirkanlarda ve hayvan derilerine temas eden kişilerde



insan bedeni için zararsız olmalarının yanı sıra, bitkisel



gelişen şarbon hastalığı eskiden büyük salgınlara yol



ve hayvansal yaşam için vazgeçilmez özellik taşırlar. Bakterilerin yalnızca küçük bir bölümü hastalığa yol



açarken. XX. yy'da aşılama yönteminin geliştirilmesiyle būyük ölçüdeortadan kaldırılmıştır.



açar; birçoğu, ölü organik maddelere, ölümlerinden



sonra saldırır. Bakteriler olmasa, hayvan dışkıları, hay van leşleri, õlu bitkiler çürümez ve her yer büyük çöp



yığınlarıyla dolup taşar. Ayrıca bakteriler, toprağı çeşitli yollarla zenginleştirirler. Azot bağlayıcı bakteriler, at



mosferdeki azot gazını kullanarak, bitkilerin büyümesi için gerekli azota dönüştürürler.Baklagillerin köklerin



de Rhizobium cinsinden bakteriler içeren küçük yum rular bulunur; bu bakteriler, azot bağlanmasına yar



dımcı olurlar; siyanobakterilerse,' havadaki serbest



azotun bağlanmasını sağlarlar. Bakteriler sanayide peynir, yoğurt, ayran, sirke, laha na turşusu, vb. besinlerin üretilmesinde çok önemli rol



oynarlar. Topraktan elde edilen bakterilerdense, Istrep



tomisin gibi antibiyotiklerin yapımında yararlanılır. Deri



tabaklanırken, tütün işlenirken, organik auklar lağım anıtma tesislerinde artırılırken de bakterilerden yararla nılır. Sığırlar, koyunlar ve keçiler otla beslenir, ama bak teriler olmasa yedikleri otların sert lifli selülozlarını ko layca sindiremezler. Sağlıksız koşullarda bekletilen besinler, bakteriler ta rafından bozulabilir. Stafilakoklar, Streptokoklar ve Sal monellalar gibi besin bozucubakteriler,zehirli toksinler üretirler. Bozulan besinin insanlar tarafından tüketilme



siyse agır hastalıklara yol açar. Sağlıksız koşullarda işle nen konservelenmiş ve tütsülenmiş besinlerde üreyen Clostridium botulinum türü bakteri, bir toksin üreterek,



"botulizm" adı verilen ve çoğunlukla ölümle sonuçla nan bir hastalığa neden olur. BAKTERILERIN YOK EDİLMESİ Yüksek sıcaklık genellikle bakterilerin çoğunu öldür mek için yeterlidir. Sütte üreyen hastalık yapıcı birçok bakteri, sütün 62 °C'ta yarım saat kaynatılması sonucu



öldürülebilir. Bu işleme "pastörize etme” (ya da pasto rizasyon) denir. Günümüzde yaygın biçimde uygula



nan flaş pastörize etme yöntemiyse, sütün 71 °C'ta on beş saniye kaynatılmasına dayanır. Sporsuz bakterilerin birçoğu çeşitli mikropkınıcıların kullanılmasıyla ya da



BALABAN, IBRAHİM



21



kaynatılarak yok edilebilir. Antiseptikler, bakterileri öl



tutarı yaklaşık 200 mm) egemen olduğu kentte, yazlar



oluşumunu önlerler. En etkili mikropkırıcılar arasında fenol (karbolik asit), klor gazı içme suları klorlanarak güvenle içilebilir duruma getirilir), 50°C - 70°C arasın



geçer.



dürebilirler ya da çoğalmalarını ketleyerek, enfeksiyon



daki hiklor civa ve öbür civa içeren bileşikler (civa krom



ve mertiyolat) yaygın biçimde mikropkırıcı ve antisep



tik olarak kullanılırlar.



Yukarda sözü edilen kimyasal maddeler, insan be deni için oldukça zehirli sayıldıklarından ağız yoluyla alınmamaları gerekir. Ama antibiyotikler, canlı organiz malar (genellikle bakteriler ve küflerden yararlanılır) ta rafından üretilmelerine karşın, ağız yoluyla alındıkların da bakterileri öldürür ya da üremelerini engellerler; mikroplara karşı etkenlerse, antibiyotiklerle aynı işlevi



gören doğal ya da yapay kimyasal maddelerdir.



bakteribilim: Bk. MİKROBİYOLOJI.



uzun, sıcak ve kurak, kışlar kısa ve nispeten yumuşak



Hazar denizi kıyısındaki en büyük liman olan kentte, başlıca gelir kaynağı Apşeron yarımadasının çeşitli ke



simlerinde ve kıyıdan biraz açıkta Hazar denizinden çı kanlan petroldur. Petrolun çıkanlmasına ve işlenmesi ne yönelik çeşitli sanayilerin (üç büyük petrol rafinerisi,



petrol çıkarmak için gerekli araç-gereç fabrikaları, vb.) kurulduğu kentte, ayrıca birçok hafif sanayi tesisi ve be



sin sanayisi tesisleri vardır. Yazılı metinlerde adı ilk olarak IX. yy'dan başlayarak



geçen Bakū, uzun süre Safevilerin egemenliğinde ka



lip, 1583'te Osmanlılar tarafından fethedildi. 1606'da yeniden Safevilere geçip, birkaç kez İranlılar, Türkler ve Ruslar arasında el değiştirdikten sonra, 1806'da Rus



ya topraklanna katıldı. 1870'ten başlayarak petrol çıka rılmasıyla hızla gelişip, 1917 Devrimi'nden sonra ba



ğımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin başkenti oldu. Ey



lül 1918'de kısa bir süre Ingiliz işgalinde kaldı. 1922'de Baktria Amuderya (eski Oxus) ırmağının her iki kıyısında eski bölge. Günümüzdeki Afganistan'ın kuzeydoğu kesimi



ile Tacikistan'ın güneydoğu kesimini içine alan Baktria (Baktriane, Baktriana da denir) bölgesinin başlıca kenti



Baktra'ydı (günümüzde Belh). Amuderya'nın kuzey den ve güneyden aldığı kollarının suladıkları alüvyonlu



Baktria vadileri önemli birer tarım alanı oluşturmakla birlikte, Baktria'nın asıl önemi Çin, Hindistan ve Bati



arasındaki stratejik konumundan kaynaklanmaktaydı.



Ahemeniler Imparatorluğudöneminde önemli bir eya lete dönüşen Baktria, Büyük İskender'in bölgeyi ele ge



çirmesinden sonra, bir Helen devletinin merkezi oldu



Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin başkenti olup, SSCB'nin parçalanmasından sonra bağımsızlığını



ildn eden (1990) Azerbaycan Cumhuriyeti'nde de baş kent işlevini sürdürdü



bal Anıların çiçeklerdeki balözünden ürettikleri tatlı mad de. Bal, meyve şekerleri, suyla karışık glikoz, organik asitler, mineraller, vitaminler ve bitki pigmentleri içerir.



Arılar tarafından üretildikten sonra, peteklere yığılır. Ni teliği, anılar tarafından hangi çiçeklerden toplandığına bağlıdır. Kovanlardan çiçeklerin bol olduğu mevsimin sonunda, petekler halinde çıkarılır. Son derece yararlı



(1.Ö. 239'a d.). Bu Helen devletinin İ.Ö. 128'de kuzey den gelen göçebe topluluklar tarafından yıkılmasından



bir besindir. Kahvaltılık olarak kullanılmasının yanı sıra,



Sasanilerin egemenliğine girdi. I.S. V. yy'da Akhunlar tarafından alınıp, VII. yy'da Araplar tarafından ele geçi



buklaştırıcı etkileri vardır.



rildi.



Balaban,Gıyasettin Uluğ Han



Bakû: Bk. BAKU.



Delhi Memlukları hükümdarı (öl. 1287). Türk kökenli



Bakunin, Mihail Aleksandroviç



alınan ve yetiştirilen Gıyasettin Uluğ Han Balaban, Sul tan lltutmuş'a satıldı. Azat edilerek, Hansi ve Ravari böl gelerinin yöneticiliğine getirildi. Nasirettin Mahmut'un



sonra Kuşanalar Imparatorluğu'na katılıp, I.S. IV. yy'da



çeşitli pastacılık ürünlerinde kullanılır. Ayrıca güçlendi rici, mikrop üremesini önleyici, yara iyileşmesini ça



bir köle olarak, Hoca Cemalettin Basri tarafından satın



Rus anarşisti(Priamukino 1814-Bern, İsviçre 1876). Su



ölümü üstüne tahta çıkıp (1216), orduyu güçlendirdi; ti



bayken istifa edip, devrimci düşünceleri nedeniyle Pa ris'e kaçan Mihail Aleksandroviç Bakunin, Herzen,



careti düzene koydu.



Marx ve Proudhon'la tanıştı (1842-1847). Paris, Prag



Balaban, Ibrahim



(1848), Polonya (1863), Lyon ve Marsilya (1870) ayak lanmalarını destekledi. Tutuklanarak (1849), Sibirya'ya



sürüldü (1857). Kaçıp (1861), Ingiltere'ye, oradan dals



viçre'ye giderek, 1. Enternasyonal'e katıldı (1867). "Sosyal Demokrasi Ittifakı'nı kurdu (1868). Marx'ın



devletçilik anlayışına karşı çıkıp, La Haye konferansın



da (1872) Marx'la arası iyice açıldı. Düşüncelerini Dev let ve Anarşi (1873) adli yapıtında açıkladı. Bakü



Azerbaycan Cumhuriyeti'nin başkenti. Hazar denizine



gaga biçiminde uzanan Apşeron yarımadasının güney



kıyısında yeralan Bakü'nün (Bakú da denir) nüfusu i



750 000'dir (bütün yarımadaya yayılmış çevre beledi yelerle birlikte 2 150 000). Yarımadayısüpüren şiddetli



rüzgârların etkisi altındaki, kurak bir iklimin (yıllık yağış



Türk ressamı ve yazarı (Bursa 1921). Köy okulunu bitir



dikten sonra çobanlık, ekin biçme,taş kırma gibi çeşitli



işlerde çalışan Ibrahim Balaban, adam öldürmek su çuyla girdiği (1937) Bursa cezaevinde Nâzım Hikmet'le



tanışarak, onun teşvikiyle resme başladı. 1950 affıyla



serbest kalınca, bir süre Istanbul'da Nâzım Hikmet'in



evinde oturup, 1953'ten başlayarak Anadolu köylüsü nün yaşamını işlediği tablolarını sergiledi. 1982-85 ara sinda "Bereket Anaları”, “Çocuklarımızın Sevinci" adlı



resim dizilerini, 1984'te “Yaşam Kavgası" dizisini hazır



ladı. 1985 sonunda Anadolu kahramanlannin portrele



rine ağırlık verdiği bir sergi açıp, sergilerini 1990'da ve



1993'te (klasik vehalk edebiyatlarımızın kahramanlari nin öyküleri) sürdürdü. Ayrıca, resim anlayışını ve yaşa



mini konu alan kitaplar yayınladı: Balaban (1962), Iz



(1965), Şair Baba ve Damdakiler(Bursa cezaevi anıları,



22 BALABANKUŞU



P



Ibrahim Balaban'ın Tavşan (1989) adlı tablosu.



1968), Izdüşümü(1969). 1990'da Dagda Duruşmaadli



romanı yayınlandı.



balabankuşu Avrasya'da ve Güney Afrika'nın iliman bölgelerinde yaşayan, balıkçılgiller ailesinden 12 balıkçıl türünün or



tak adı. Uzun bacakları, boyunları ve gagalarıyla gerçek balıkçıllara benzeyen balabankuşlarının çoğunun başı, ensesi, sırtı siyah, gerdanı ve karnı sarıdır. Türkiye'de



yaşayan iki balabankuşu türünden balabankuşu (Bo



taurus stellaris)ve cüce babankuşu (Exobrychus minu lus, sazlı kamışlı göllerde ve bataklıklarda yaşar; balik,



kurbağa, salyangoz, böcek, kertenkele, kuş yavrusu ve



Balabar kuşlarından Amerikan



balabankuşu



(B. Lentiginosus; solda), küçük



balabankuşlarından



I. exilis'in aşagi yukarı iki kati büyüklüktedir.



Dişisini çagırmak



için çıkardığı ses yaklaşık 1 km uzaktan



duyulabilir.



BALANCHİNE, GEORGE



23



küçük memelilerle beslenirler. Cüce balabankuşunun kanat uzunluğu 14-16 cm, balabankuşununki 30-35



cm'dir. Amerikan balabankuşuna,(Botaurus lentigino sus) yaklaşıldığında dimdik ayağa kalkarak, gagasınıgö



ğe doğru çevirir. Balabankuşları, soluk verirken soluk



borularında ortaya çıkan titreşmelerden ötürü boğala rin böğürmesini anımsatan sesler çıkarırlar. Tüylerinin



rengi çevre renklere uyduğundan düşmanlarından ko



Üç telli Rus halk



layca gizlenirler.



çalgısı balalayka gitara benzer bir



Balaguer, Joaquin



çalgıdır. Gerek



Dominikli devlet adamı (Santiago de Los Cabellaras



orkestra içinde



solo olarak, gerek çalınır. XIX.



1907). Hukuk öğrenemi gören, bir süre öğretmenlik ya.



yy'dan bu yana



pan Joaquin Balaguer, diktatör Trujillo döneminde



çeşitli boylarda



önemli görevler üstlenip, 1957'de cumhurbaşkanı yar



yapılmaktadır.



dımcılığına, 1960'ta cumhurbaşkanlığına getirildi. Tru jillo'nun 1961'de öldürülmesinden sonra da kısa bir sü



re görevini sürdürüp, ülkede büyük bir kargaşa başla ması üstüne istifa ederek, ABD'ye göçtü. 1964'te do .nüp, 1966'da cumhurbaşkanlığına seçilerek, ılımlı mu



teknesi üçgen biçiminde olan balalayka, üç telli bir çal gidir. XIX. yy'daV.V. Andreyev tarafından geliştirilerek



çeşitli boylarda (gitardan kontrbasa kadar) yapılmış ve



hafazakar bir tutumla ülke ekonomisine istikrar kazan



bütün Rus orkestralarının temel çalgısı haline gelmiştir.



dırmaya çalıştı. 1970 ve 1974'te yeniden seçilip, eko nomik bunalımın gün geçtikçe artması ve hükümet



Balamir



üyelerinin çeşitli yolsuzluklara karışması sonucunda



halkın desteğini yitirerek, 1978 seçimlerinde başarısız lığa uğradı ve yerini Antonio Guzman'a bıraktı. Yaşlan



Adı bilinen ilk Batı Hun hükümdarı (IV. yy'ın ikinci yarı



karşın, 1986'da yeniden cumhurbaşkanlığına seçilme yi başardı. 16 Mayıs 1990'dayapılan seçimleri de kaza narak görevini sürdürdü.



halka çok iyi davranarak, ölen kralın yerine yeni bir kral



seçmeleri için önayak oldu. Bir baskın düzenleyerek Vizigotları yendi ve batıya doğru püskürttū (375).



Balakirev, Miliy Alekseyeviç



Balanchine, George



Rus piyano virtüözü, bestecisi ve orkestra yöneticisi



Rus asıllı ABD'li dansçı ve koreograf (Petersburg 1904



masına ve gözlerinin görmeyecek kadar bozulmasına



sı). Topraklarını genişleten Balamir, Sarmatlar ve Iskit leri egemenliğine aldı. Doğu Gotlan yenip (373-374),



(Nijniy Novgorod 1837- Petersburg 1910). Kendi ken dini yetiştiren Miliy Alekseyeviç Balakirev, 1866'da sa nat ve folklor değeri çok yüksek bir Rus Halk Şarkıları derlemesi yayınladı. Rus Imparatorluk Derneği senfoni konserleri yöneticiliği ve saray kapellası yöneticiliği ya



pip, 1862'de Petersburg'da Lomakin'le bir müzik oku lu kurdu ve 1881'e kadar okulun konserlerini yönetti. "Beşler Grubu'nu"(Balakirev, Borodin, Kui, Musorskiy



ve Rimskiy Korsakof) kurup, Alman romantizminin ve Berlioz'un etkisi altında yetişen genç öğrencilere yararlı beste öğütleri verdi.



Başlıca yapıtları: Tamara ve Rusya iki senfonik şiir, iki



senfoni, piyano için Doğu üslubunda bir fantezi olan İs lamey (1868), Ispanyol Uvertürü, Kral Lear için sahne müziği.



Balaklava savaşı Kırım Savaşı'nın çarpışmalarından biri. 25 Ekim 1834'te, Ruslar ile Sivastopol'u kuşatan Türk-Ingiliz Fransız birlikleri arasındaki Balaklava savaşında, Rus



kuvvetleri, müttefiklerin genel karargâhı Balaklava'yı



geri almak için saldırıya geçtiler. Ön saflardaki Türk bir liklerini geri çekilmek zorundabıraktılarsa da, kont Car digan komutasındaki Ingiliz ve general d'Allonville ko



mutasındaki Fransız birliklerinin saldırısıyla püskürtül



düler. Cardigan komutasındaki hafif süvari birliğindeki 673 Ingilizinüçte biri öldü ya da yaralandı.



balalayka Gitar ailesinden rus halk çalgısı. XVII. yy'da bulunan,



New York City Ballet topluluğunun kuruculanndan olan ve



topluluğun kuruluşundan ölümüne kadar sanat yönetmenliğini yapan George Balanchine, dansçılanndan ikisiyle prova sırasında. XX. yy'ın en önemli koreograflarından biri olan George Balanchine, yldız sanatçısı bulunmayan bir sistem geliştirmiştir.



24



BALANDIER, GEORGES



New York 1983). İmparatorluk Balesi'nde öğrenim gö ren George Balanchine (asıl adı Georgiy Melitonoviç Balanşivadze'dir), yabancı ülkelerde birçok turneden



sonra Paris'e yerleşerek (1924) Diaghilev'in Rus Balele



ri topluluğunda dansçı ve koreograf olarak çalıştı (bu



topluluk için düzenlediği on yapıtın başlıcalari Apol



lon Musagete[1928]ve Mūsrif Oğuldur[1929)).Diag



hilev'in ölümünden (1929) ve Rus Baleleri'nin dağılma sından sonra, Kopenhag'da bale yöneticiliği yaptı. 1932'de Monte Carlo Rus Baleleri'ne geçerek, 1933'te kendi topluluğunu kurdu. 1934'te Lincoln Kirnstein'in çağrısıyla ABD'ye göçüp, New York'ta School of Ame



rican Ballet'i kurdu ve yöneticiliğini üstlendi. Aynı yıl öğrencileri için ABD'deki ilk koreografisi Serenad idú zenleyip, 1939'da American Ballet topluluğunu kurdu ve yönetti. Bu arada Broodway'de başka dans toplu lukları ve filmler için de koreografiler hazırladı. 1946'da Ballet Society topluluğunun kurucuları arasında yer al dı. 1948'den ölümüne kadar New York City Ballet top



luluğunun sanat yönetmenliğini yaptı. Bu arada



Balaton gölü Macaristan'ın orta-batı kesiminde göl. Budapeşte'nin 88 km güneybatısında yeralan, Orta Avrupa'daki en



büyük göl olan Balaton gölünün uzunluğu 77 km, ge nişliği 13 km'dir. Sığdır (ortalama 3 m derinlik); Zala ir



mağının sularıyla beslenir. Sularının fazlasını Sio irma ğıyla akıtır. Kıyılarında birçok sayfiye merkezi kurul muştur.



Balbo, Italo Italyan hava mareşalil ve faşist önder (Ferrara 1896



Tobruk yakını 1940). Mussolini'nin görüşlerini benim



seyerek “Roma'ya yürüyüş”ü düzenleyen (1922) Italo Balbo, havacılık bakanlığına getirilip, Italyan hava kuv vetlerini örgütledi. Faşist hava Kuvvetlerinin gücünü



göstermek amacıyla Brezilya'dan ABD'ye gösteri uçuş Tani düzenlendi. Halk tarafından çok tutulmasından te



1960'tan sonra Hamburg Operası'yla işbirliği yaparak



dirgin olan Mussolini tarafından Tobruk valiliğine ata



birçok bale sahneye koydu.



narak (1933) Roma'dan uzaklaştırıldı. Tobruk üstünde



ABD'de klasik balenin gerçek kurucusu olan Geor gel Balanchine'in koreografisini yaptığı pek çok bale



uçaksavarlarının bir hatası sonucu uçağının vurulmasıy



ser, 1941), Don Kişot(1965), Tzigane (Çingene, 1970), vb. sayılabilir.



Balboa, Vasco Nunez de



nin başlıcaları arasında Concerto Barocco (Barok Kon



la öldü.



İspanyol serüvencisi (Jerez



Balandier, Georges Fransız etnologu ve toplumbilimcisi (Bains-les-Bains yakını 1920). Sorbonne' da profesörlüğe atanan (1962) Georges Balandier, Afrika uygarlıklarındaki değişme lerle ilgilenerek, dinamik toplumbilimin önderleri ara sında yer aldı. Başlıca yapıtı olan



İngiliz kuvvetlerine bir saldırı uçuşu yaparken, Italyan



Sens



et



Puissance,



Les



Dynamiques Sociales de (Anlam ve Güç, Toplumsal Dinamikler, 1971), "tarihsiz toplumlar" efsanesini yık



mayı, ilkel toplumların toplumsal dinamizmini kanıtla mayı amaç aldı.



Oteki yapıtlan: Sociologie Actuelle de l'Afrique Noi re (Siyah Afrika'nın Bugünkü Toplumbilimi, 1955), Anthropologie Politique (Siyasal Antropoloji, 1967), Gurvitch (1972), Anthropo-Logiques (1974).



balantidiyaz Normalde domuzlann bağırsağında yaşayan Balantidi um coliadlı kirpikli birhücreli asalağın insan bağırsağına



1475-Panama



1517).



Soylu, ama yoksul bir ailenin çocuğu olan Vasco Nunez de Balboa, 1500'de Kolombiya'ya düzenlenen bir se



fere katılıp, Hispaniola adasına yerleşerek, çiftçilik yap mayı denedi. Aşırı borçlanması üstüne adadan ayrılıp,



1510'da Panama kıstağı kıyısına ulaşarak, Darien yer



leşme merkezini kurdu. 1513'te batıya doğru bir deniz



seferi düzenleyip, eylül ayının sonuna doğru Büyük



Okyanus'a ulaşarak, "Güney denizi" diye adlandırdı ve



Büyük Okyanus'un doğu kıyısına ayak basan ilk Avru palı olarak İspanyolların Güney Amerika'nın batı kıyıla rina yerleşmelerinin hazırlayıcısı oldu. Aragon krali Ka tolik Fernando II'nin, Pedrarias Davila'yı Darien valiligi ne atamasından, kendisini de Pedrarias'a bağlı olarak



Büyük Okyanus kıyısıvaliliğine getirmesinden sonra,



Acla yerleşme merkezini kurdurdu. Pedrarias'ın dü zenlediği bir komplo sonucu ihanetle suçlanarak, boynu vuruldu.



Balch, Emily Greene ABD'li kadın toplumbilimci, iktisatçı ve kadın hakları sa



yerleşince yol açtığı hastalık. Domuz dışkısı içeren kirli



vunucusu (Jamaica Plain, Massachusetts 1867- Cam



çeperine yapışarak, alyuvarlarla beslenir. Hastalık di



tisat dersleri veren Emily Greene Balch,ABD'nin Birinci



suyla insanlara geçen asalak, daha sonra bağırsağın iç zanteri ve kalınbağırsak ülseriyle gelişir. Tetrasiklin, emetin, ampisilin, vb. çeren ilaçlarla tedavi edilir.



Balard, Antoine Jérôme



bridge, Massachusetts 1961). Wellesley College'da ik



Dünya Savaşı'na kaulmasına karşı çıktığı için 1918'de



görevden alındı. Barış ve Özgürlük İçin Uluslararası Ka dınlar Birliği'nin kurucu üyeleri arasında yeraldı ve



1919-1922 ile 1934-1935 arasında sekreterliğini yaptı.



Barışın sağlanması için çabalarından ötürü, 1946'da



Fransız kimyacısı (Montpellier 1802-Paris 1976). Mont



Nobel Barış Ödülü'nü J.R. Mott'la paylaştı.



pan Antoine Jérôme Balard, o sırada henüz bilinmeyen



balcıl porsuk



pellier fakültesinde eczacılık ve kimya preparatçılığı ya bromu, deniz suyunda çözünmüş tuzlardan ayırdı. Pa ris tip fakültesinde ve Collège de France'ta ders verip,



deniz suyundan doğrudan doğruya sodyum sülfat elde etmeyi başardı.



balarısı: Bk. ARI.



Sansargiller ailesinden, porsuğu andıran etçil memeli



hayvan (Bil.a. Mellivora capensis). Afrika'nın, Güney



doğu Asya'nın ve Ortadoğu'nun çalılık alanlarında ve



ormanlarında yaşayan balcıl porsuğun (Kap balcıl por suğu da denir) adı, yabanarılarının kovanlarındaki bal



ları yeme alışkanlığından kaynaklanır; ama özellikle



BALCIOĞLU, SEMİH



25



böcekler ve küçük hayvanlarla (kemiriciler, sürüngen



ler, vb.) beslenir. Son derece saldırgan bir hayvandır ve



yalnızca 12 kg ağırlığında olmasına karşın, aslanlan av ladıkları hayvanların başından uzaklaştırabilir.



Balcıoğlu, Semih Türk karikatürcüsü (İstanbul 1928). 1943'te karikatūr



cülüğe başlayan Semih Balcıoğlu, 1951'de İstanbul



Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdi. Ali Baba, Karikatür, Şaka, Amcabey dergilerinde, Tanin, Aksam, Vatan,



Dünya, Tercüman, Hürriyet, Öncü gazetelerinde çalı



şip, Taş dergisini kurdu ve Çarşafdergisini yönetti. Kari katürcüler Derneği'nin kurucuları arasında yeralıp, üç



dönem başkanlığını, 1973-1979 arasında da Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın genel başkanlığını yaptı. Yurt Balcıl porsuk (M. capensis), Afrika kılavuzkuşunun ötüşünü izleyerek yabananlarının kovanına ulaşır. Balcıl porsuk kovani parçalayıp balı yerken, kuş da artiklar arasındaki an kurtçukları ve balmumuyla beslenir.



içi ve yurt dışı karikatür yarışmalarında 50'ye yakınödül



alip, birçok karikatür sergisi açtı. 1986'dan sonra gün lük karikatürlerini Tercüman gazetesinde sürdürdü. 1991'de Hannover Wilhelm Busch Karikatür Müze



Kto



TODAYDEN120



ERDOSEERDE



NA



mm



‫هدنهج‬



Doba.



Semih Balcıoğlu'nun bir karikaturu.



26



BALDIRAN



si'nde yapıtlarını sergileyip, 1992'de yeniden Karika



türcüler Derneği başkanlığına seçildi. 1993'te "Karika türde 50. Yıl" adlı bir sergi açtı. Çeşitli karikatür albüm



Siyah Amerikali yazar James



lerinin (Gözüm Görmesin (1982), Karikaturgut (1990),



Baldwin, yapıtlarında



Karikatürü (Ferit Öngören'le, 1973, 1983), Güle Güle



beyazların



yanı sıra Yazısız Çizgiler (1971), 50 Yılın Türk Mizah ve



özellikle



İstanbul (1979) adlı kitapları yayınladı. 1992'de Yapı



yönettiği bir



Balcıoğlu adlı kitap yayınlandı.



siyahların



Kredi Bankası'nın “Ustalar" dizisinde Ustalar 3: Semih



baldıran



toplumda yaşayan durumunu



tartışmıştır.



Şemsiyeçiçeğigiller ya da maydanozgiller ailesinden



çok yıllık birçok bitkinin ortak adı. Avrupa, Asya ve Ku zey Afrika'da yaygın biçimde rastlanan baldıranlar,



uyuşturucu özelliği de bulunan konin adlı alkaloyiti içe



(Notes of a Native Son [Yerli çocuğun Notları, 1955),



zehri içerek intihar etmiştir. Subaldıranı ya da bataklık maydanozu (Cicuta virosa) türü, küçük akarsularda ve



adlı denemeleriyle geniş beyaz kitleleri etkiledi.



ren zehirli bitkilerdir: Sokrates baldırandan elde edilen



Nobody Knows My Name [Kimse Adımı Bilmiyor, 1961), The Fire Next Time (Gelecek Sefer Ateş, 1963]) 1948'den sonra yurt dışında, özellikle Fransa'da (sık



göllerde yetişir; son derece zehirlidir ve yiyen sığırların ölümüne neden olur. Akıntılarda yetişen büyükbaldi



sık Türkiye'ye de geldi) yaşayan, ama zaman zaman



bilir. “Baldıran tohumu” denilen meyvesinden elde edilen zehir, küçük dozlarda yatıştırıcıdır ve tetanos,



cinselliğiyle hesaplaşan bir beyaz Amerikalıyı anlattı.



ran (Conium maculatum) türünün boyu 2,5 m'yi bula



ABD'ye giderek ders veren Jams Baldwin, Giovanni's Room (Giovanni'nin Odası, 1956) adlı romanında eş



striknin zehirlenmesi durumlarında kasılmaları yavaşla tır. Yüksek dozlardaysa kürara benzer etki göstererek,



Another Country (Bir Başka Ülke, 1962) adlı romanında New York'un aydın çevresindeki ırkçı ve cinsel gerilim



solunum sistemi felci sonucu,lölūme yol açar.



leri yansıttı. 1964'te Blues for Mr. Charlie (Mr. Charlie



baldırıkara



Man (Adamla Tanışacağım, 1965) adlı öykü kitabında ve Ne Zaman Gitti Tren? (Tell Me How Long the Train's



Akdeniz çevresi ülkelerinde yetişen, adiantum cinsin



den eğreltiotlarına verilen ortak ad. 200'e yakın baldırı kara türünün tümū, siyaha çalan kahverenklidir; ince



İçin Blues) adlı oyununu sahneletip, Going to Meet the



Been Gone, 1968) adlı romanında yeniden ABD'deki Irkçılığı sergiledi. The Evidence of Things Not Seen(Gö rülmeyenin Tanıklığı, 1985) adlı yapıtında 1979 ve



teller halindeki saplar üstünde büyüyen üçgen biçimli



sık yapraklarını kışın dökerler. En yaygın tür olan Venüs



saçi (Adiantum capillum veneris), güzel biçimli yaprak



larından ötürü salon bitkisi olarak yetiştirilir. Kaynatılan



yaprak ve saplanının suyu, göğüs yumuşatıcı olarak kul lanılır.



Baldung-Grien, Hans Alman ressamı (Gmünd, Aşağı Avusturya 1484'e doğr.



Strasbourg 1545). Usta bir renkçi olan Hans Baldung



Grien, Albrecht Dürer'in etkisinden kurtulmayı başarıp, bir başyapıt ortaya koydu: Freiburg am Brisgau kilisesi nin ana mihrap arkalığı(1516). Zaman zaman, gelenek ve perspektifi küçümsedi (Göğe Çıkış). Buna karşılık,



kadın bedeninin girinti çıkıntılarını yansıtmada büyük



bir ustalığa erişti (Havva, Phyllis, vb.).



Baldwin, Frank Stephen ABD'li mühendis (New Hartford 1838-Denville 1925).



Toplama, çıkarma, çarpma, bölme yapabilen dişlili ilk hesap makinesini yapan (1872) Frank Stephen Bald win, aynca yeni bir baskı düzeni ortaya atmıştır (1908).



Baldwin, James ABD'li yazar (New York 1924-Saint-Paul-de-Vence,



Fransa 1987). Bir vaizin oğlu olan James Baldwin, he nüz ondört yaşındayken, Harlem'de küçük bir kilisede



görev aldıysa da, üç yıl sonra dinden edebiyata yönel



di. Gençlik anılarına dayanan özyaşamöyküsel ilk ro mani Go Tell It on the Mountain (Git Dağda Anlat,



1953) yayınladıktan sonra, özellikle denemeleriyle



Alman Rönesans



sanatçılarından Hans



Baldung-Grien'in



Kadının Uç Yaşı ve



Ölüm adlı bu



tablosu, sanatçının



ölüm ile eroligi birleştirme



ustalığının niteleyici



örneklerindendir. (Prado, Madrid.)



BALE



1980'de Atlanta'da öldürülen çocukları işledi.



27



başkanlığında kurulan ulusal koalisyon hükümetine



danışma konseyi başkanı olarak katıldı. 1935'le



Baldwin, Stanley, Birinci Bewdley Kontu



MacDonald'ın yerine yeniden başbakanlığa getirilip,



İngiliz siyasetçisi (Bewdley, Worcestershire 1867



ya'yı işgaliyle çıkan bunalımı önleyememesi üstüne,



kurduğu hükümetin 1935-1936'da İtalya'nın Etyop



Stourport, Worcestershire 1947). Worcestershire'ın



1936'da kral Edward Vill'e istifasını sundu ve kont



önde gelen sanayicilerinden birinin oğlu, Rudyard Kipling'in kuzeni olan Birinci Bewdley Kontu Stanley



luğa yükseltildi.



bale



Bir ya da birçok dansçı tarafından yorumlanan koreo grafi düzenlemesi. Lirik tiyatronun geliştirilmiş bir biçi



mi olan balenin gerçek kökeni, opera gibi, Rönesans Birinci Dünya



Savaşı ile Ikinci Dünya Savaşı arasında üç kez



Ingiltere başbakanlığı



yapan Stanley Baldwin, dönemindeki



çeşitli bunalımlar sırasında halka güven vermeyi başarmıştır.



dönemine dayanır. TARIHÇE



Balenin kökleri, XV., XVI. ve XVII. yy'larda İtalya'da ve Fransa'da gerçekleştirilen halk kutlamalanna -geçit tö



renlerine, maskeli balolara, tören alaylarına, şövalye



gösterilerine dayanır. İtalya'da alegorik bir konu çev



resinde dans, şiir, şarkı ve gelişmiş sahne efektlerinin kullanıldığı, başrollerini maskeli, zengin kostümlü sa



raylı erkek ve çocukların üstlendiği, saatlerce, bazen



günlerce süren büyük gösteriler biçiminde, balletto (ballo-dans ve ballare - dans etmekten) adıyla ortaya



çıkmış, 1460'ta, Domenica da Piacenza, dans etmenin kurallarını toplayan ilk kitabı yazmıştır.



Baldwin,



1908'de Muhafazakarlar'ın David Lloyd



George hükümetinden desteklerini çekmelerinde önemli rol oynadı. Genel seçimlerden sonra kurulan



Fransız saray balesi. 1533'te Fransa kralı Henri II, Medi



ci ailesinden Catherine de Médicis'yle evlenince, Ital



yan "balletto" su Fransa'ya girdi ve "ballet" diye adlan



Muhafazakar Parti hükümetinde Maliye bakanlığına getirilip, Bonar Law'un 1923'te istifa etmesi üstüne



dinldı. 1573'te ilk Fransız balesi olan Ballet de Polonais



başbakanlığa atandı. Aynı yılın sonunda Muhafa



danslar: Balthazar de Beaujoyeux) sarayda sahneye



(mūzik: Rolande de Lasus; şiir: Pierre de Ronsard;



zakârların seçimleri yitirmeleriyle görevden ayrıldıysa da, Kasım 1924'te yeniden başbakanlığa getirildi. İşsizliğin arttığı, huzursuzlukların 1926'da genel gre ve yol açtığı bir ortamda, mantıklı davranışlarıyla



kondu. Beaujoyeux, 1581'de başlıca yapıtı Ballet Co mique de la Reine'i (Kraliçe'nin Komik Balesi) sundu. Kendisi de saray balesinde ("ballet de cour dansçı lik yapan ve sanatçıları büyük ölçüde destekleyen Louis



saygınlık kazandı. 1929 seçimlerini yitirdikten sonra muhalefete geçip, 1931 ekonomik bunalımında İşçi



XIV, 1661'de L'Académie Royale de Dance'ı (Krallık



Partisi hükümeti devrilince, Ramsay MacDonald'ın



erre Beauchamps, klasik bale tekniğindeki ayak duruş.



Dans Akademisi) kurdurdu. Louis XIV'ün dans ustası Pi



Çaykovski'nin Kuğu Gölü balesinin Kanada



Ulusal Balesi tarafından



sergilenişinde, Karen Kain ve



Frank Augustyn. 1877'de ilk kez



sahnelendiğinde



pek beğenilmeyen Kugu Gölü,



sonradan en çok beğenilen ve dünyanın hemen her yerinde sık sık



sergilenen bir yapıt haline gelmiştir.



28



BALE



larını bir sisteme bağladı, Molière'le ve besteci Jean Baptiste Luly'yle işbirliği içinde birçok bale, diverti



mento ve komik baleler (arasına dans sahneleri serpişti rilmiş konuşmalı komedi) sahneledi. 1681'de profes yonel olarak bir balede danseden ilk kadın olan LaFon



taine'in de oynadığı Le Triomphe de l'Amour (Aşkın Zaferi), Beauchamps - Lully işbirliğinin başyapıtı oldu.



Daha sonra Paris Operası'nda bale hızla gelişirken, ba



le tekniği terminolojisi de Fransızca oluştu.



Profesyonel balenin ortaya çıkışı. XVIII. yy. başlarında bale, okullar, tiyatrolar, ödenekli yorumcular ve birbi riyle rekabet eden estetik hareketlerle bir mesleğe dö



nüştü. Marie Sallé ve Marie Camargo adlı Fransız dans



çılan, sahne kostümlerinde gerçekleştirdikleri reformla



ve dans tekniklerinin zarifliğiyle büyük ün kazandılar. Jean Philippe Rameau'ysa, dönemin bale müziğine damgasını vurdu. Saray balesinin ortadan kalkmasın



dan ve balenin saraydaki bale salonları yerine sahneler de sunulmaya başlamasından sonra konusuz balenin



yerini, pantomimin ağır bastığı, dramatik eylem gösteri



lerinin araştırıldığı "eylem balesi" aldı ve Ingiltere'de



John Weaver, Viyana'da Franz Hilverding, Italya'da



Gaspardo Angiolini, Fransa'da Georges Noverre gibi koreograflar, bu yeni türü Avrupa'nın her köşesine ve



Rusya'ya yaydılar. Noverre tek başına 150 bale yarattı ve Ingiltere, Avusturya, İtalya ve Almanya'da çalıştı;



Lettres sur la Dance et les Ballets (Dans ve Baleler Üstü



ne Mektup, 1760) adlı yapıtında, baleyle ilgili görüşleri



ni açıkladı. Bu arada sahnedeki eylemin anlatıcı gerçek çiliği, maskelerin ortadan kalkmasını, kostümlerin hafif



letilmesini ve dönemin giyiniş biçimini yansıtmasını



sağladı. İtalyan dans ustası Gaetano Vestris ve oğlu Au guste Vestris, XVIII. yy'ın ikinci yarısında Paris Ope



ra'sında dönemin balesine damgalarını vurdular. ROMANTİK BALE



XVIII. yy. sonlarında ve XIX. yy. başlarında, günümüz de de dünyanın her yanında sahnelenen bale yapıtları



ortaya koymaya başlandı. Bunlardan, günümüzde dünya repertuarında düzenli olarak sahnelenen en eski



yapıt olan Fransız balesi La Fille Mal Gardée (koreogra fi: Jean Bayberval) köylü karakterlerin ve az rastlanan



köylü danslarının kullanılmasıyla, 1830 - 40 yıllarında ortaya çıkacak romantik balenin öncüsü oldu. İtalyan



bale ustaları Salvatore Vigano, Carlo Blasis ve Fransız



Charles Didelot, bale tekniğinde bir devrim gerçekleş



tirdiler: Kadın dansçıların, havalanıyormuş gibi görün mek için ayak parmağı ucuna kalkmaya başlamalarını



kolaylaştıran bale ayakkabıları ve beyaz müslinden tü tüler giymeye başlamaları, vb.



Romantik balenin (ya da adı kadın dansçıların beyaz tütüler giymelerinden kaynaklanan "beyaz bale") ilk yapıtı, Filippo Taglioni'nin kızı Maria Taglioni için dü zenlediği La Sylphide oldu. Onu Giselle (1841) izledi.



Giselle rolünü ilk üstlenen sanatçı Carlotta Grisi'nin danslarının koreografisi, dönemin dört büyük balerini Taglioni, Fanny Cerrito, Grisi ve Lucile Grahn için pek çok bale düzenleyen Jules Perrot tarafından yapıldı.



Fransız bale müziği, Leo Delibes'in Coppélia (1870;



koreografi: Arthur Saint-Leon) ve Sylvia (1876; koreo



grafi: Louis Mérante) baleleriyle doruğuna ulaştı.



Fransa'nın yanı sıra bale, Auguste Vestris'nin öğren



cisi olan August Bournonville yöneticilik yaptığı Dani marka'da hızla gelişti Bournonville'in La Sylphide için



yaptığı yeni düzenleme, günümüzde hâlâ sahnelen mektedir. RUS BALESI



Rusya çarlarının saraylarında Avrupa saray yaşami nin taklitedilmesi, XVIII. yy'da birçok dans ustası, kore



ograf ve dansçının Rusya'ya getirtilmesine yol açtı. Fransız bale ustası Didelot ve İsveçli öğretmen Christi



an Johansson, Petersburg'da bale dersleri veren ilk Av rupalı sanatçılar oldularsa da, Rus klasik bale okulunun



temellerini 1869-1903 arasında Petersburg Imparator



luk Okulu'nun Maryinskiy (sonradan Kirov)balesini yö neten Fransız Marius Petipa attı. Özellikle Uyuyan Güzel(1890) ve Kuğu Gölü (ilk sahnelenişi 1877; Peti pa'nın düzenlemesi: 1895) gibi müzikleri Çaykovski ta



rafından bestelenen balelerle ün yapan Petipa ve yar dımcısı Lev Ivanov, günümüz balesinde de geçerli olan



temel duruşların kesinleşmesini sağladılar. İvanov 1892'de, müziğini Çaykovski'nin bestelediği, metnini



Petipa'nın yazdığı Fındıkkıran'ın koreografisini hazırla 1581'de Paris'te



sergilenen Ballet Comique de la



Reine (Kraliçenin Komik Balesi), ilk



gerçek bale sayılmaktadır. Balthazar de



Beaujoyeux, Kraliçe Catherine de Médicis için



sergilemiştir. (Sağda) Fransa Kralı Louis XIV'ü, 1653'te Paris'te dans ettiği Ballet de la Nuit 'deki (Gece Balesi)



kostümüyle canlandıran bir



resim. Louis'nin



14 yaşındayken oynadığı "Günes" rolü, sonradan



"Güneş Kral" lakabıyla anılmasına yol açmıştır.



BALE



29



(Altta) Anna Pavlova ve Michel



(Mihail) Fokine, Marius Petipa'nın 1900'de Petersburg'daki Maryinsky



Tiyatrosu'nda ilk olarak sahnelenen



ve Commedia dell'Arte'ye dayanan,



Les Millions d'Arlequin adlı yapıtında.



(Üstte) Modern dansın öncülerinden



(Üstte) XVIII. yy'ın teknik açıdan en başarılı ve en sevilen balerinlerinden Marie Camargo'nun Nicolas Lancret



Isodora Duncan'ın portresi için,



André Dunoyer de Segonzac'ın yaptığı taslak. Duncan doğaçlamaya



tarafından yapılmış bir resmi.



Camargo, bale giysisini bileğin Üstüne



ağırlık vermiş, geleneksel kostümleri



kaldıran ilk balerindir.



bırakarak dans etmiştir.



di. Balelerin içinde günümüzde de en çok sevilenler



den biri olan Findikkiran, bale tarihi boyunca en sık sah neye konulan baledir.



başında eski arkadaşları bulunan çeşitli ulusal bale top lulukları kuruldu. Bunların ilk kurulanlarından biri Mon



te Carlo Rus Baleleri Topluluğu oldu. İngiltere'de Ni



XX. YÜZYILDA BALE



nette de Valois, Vic Wells Ballet topluluğuyla, Ingiliz



XX. yy'ın ilk yıllarında dansçıve koreograf Isadora Dun



bale okulunun temellerini attı.



can, ABD'de balede bir devrim gerçekleştirirken (dans için bestelenmemiş konser müziklerinde çıplak ayak larla dans ediyordu), Vaslav Nijinsky, vb. usta dansçı



lar, M.Fokine L. Magsine, G. Balanchine gibi koreo graflar, Ravel, Milhaud, Anakovyev, Igor Stravinskiy gi bi besteciler, Fernand Léger, George Brague, Pablo Pi casso ve Henri Matisse gibi ressamlarla işbirliği yapan



Serge Diaghilev, Paris'te, Londra'da ve Monte Carlo'da



Rus Baleleri topluluğuyla düzenlediği gösterilerle, XX. yy'ın ilk çeyreğinde bale sanatına damgasını vurdu.



Başlıca koreografi Michel (Mihail) Fokine, plastik de ğerlerdeki üstünlüğü ve pandomim -dans efektleriyle



yeni bir üslup yarattı: Les Sylphides (1909, orij. Le Pa



Fransız balesi, Léo Staats ve Serge Lifar gibi koreo grafların Opera balesinde, Maurice Béjart gibi koreo grafların da kendi topluluklarında çok başarılı gösteriler sunmalarına karşın, XX. yy'da büyük bir yenilenme ger



çekleştiremedi. Almanya'da Stuttgart Balesi topluluğu 1961-1973 arasında John Cranco yönetiminde, yenibir atılım yaptı. Rusya'da Bolşoy (Moskova) ve Kirov (Le



ningrad) bale topluluklarıysa, Galina Ulanova, Maya Pi letskaya, Irina Kalpakova, Vladimir Vasiliyev, özellikle de sonradan Batı'ya sığınan Rudolf Nureyev, Natalya Makarova ve Mihail Barişnikov gibi dev yorumcular ye tiştirmeyi sürdürdüler. ABD'de Lincoln Kirstein ile ünlü koreograf George



villon d'Armide, 1907); Karnaval (1910), Ateş Kuşu



Balanchine'in kurdukları American Ballet (günümüzde



(1910), vb.



New York City Ballet) topluluğu, Georges Balanchi ne'in Stravinskiy'le yaptığı işbirliği sonucunda, olaga nüstü derecede başarılı gösteriler sundu.



ÇAĞDAŞ BALE



1929'da Diaghilev'in ölümününden sonra, çoğunun Klasik halede besleme lucus



birinci



ikinci



üçüncü



dördüncü



beyinci



30



BALEAR ADALARI (Solda)



Dansçı-koregraf Vaslav Nijinskiy ve besteci Igor Stravinskiy!



(Sağda) George Blanchine'in, mūzigi Igor Stravinskiy tarafından



bestelenen Nuh ve Tufan'ın



1962'deki televizyon



prömiyeri için, New York City Balleti



çalıştırırken



çekilmiş bir fotografi.



NEW



YORK



CITY



BALLET



(Solda) Robert Kovich ve Chris Komar, XX. yy'ın yenilikçi koreograflarından Merce Cunningham'ın Summer Space'inde. Yapıt ilk olarak 1958'de sahnelenmiştir. (Sağda) New York City Ballet'ın, çizimlerini Edward Gorey'in yaptığı, klasik balede ayakların beş temel duruşunu gösteren bir posteri. Bütün bale adımları bu duruşlardan biriyle başlar ve biter.



TÜRKİYE'DE BALE



Türkiye'de bale, XIX. yy'da ve XX. yy. başlanında İstan bul'a gelen çeşitli Batılı toplulukların gösterileriyle ta ninmaya başladı. Cumhuriyetin ilanından sonra girişi



len ulusal bir bale okulu kurma çalışmaları, başarısızlık la sonuçlanan birkaç girişimden sonra, 1948'de Ingilte



Türk ilk baleleri ortaya koydular. Bu arada Ankara Dev let Balesi'nin yanı sıra, Istanbul, Izmir ve İçel devlet ba



leleri kurulurken, Çağdaş Bale topluluğu, Türkuaz Dans Topluluğu ve Ankara Balesi bünyesinde kurulan Mo



dern Dans Topluluğu, modern türde özgün çalışmalar ortaya koymaya başladılar.



re Krallık Balesi'nin kurucusu Ninette de Valois'nın Tür



kiye'ye çağrılmasıyla sonuçlandı. 1948'de İstanbul'da ilk Türk bale okulunu kuran Ninette de Valois, 1949'dan başlayarak ilk Türk balelerini sergiledi: Ulvi



Cemal Erkin'in Keloğlan, Bülent Arel'in Pastoral Dans baleleri, 1950'de İstanbul'daki bale okulunun Anka



ra'ya taşınmasından ve Ankara Devlet Konservatuva



Balear adaları



Batı Akdeniz'de, İspanya kıyıları açığında takımada. Is panya'nın Baleares ilini oluşturan dört büyük ada (Ibi



za, Mallorca, Minorca ve Formentera) ile çoğu issiz çok



sayıda adacık ve kayalıktan oluşan Balear adalarının



ri'na bağlı bir bölüm haline getirilmesinden sonra, Tür kiye'de bale hızla gelişmeye başladı. Bir yandan klasik



toplam yüzölçümü 5 014 km², nüfusu 735 000'dir. Is



ğini Türk bestecilerin, koreografisini yabancı sanatçıla



uzantılarının yüze çıkmış dorukları olan Balear adala rinda, yükselti Torellas'ta (Puig Mayor) 1 363 m'yi bu



tun Turlanda (Pembe Kadın; Necil Kazım Akses'in Bal



(303 000 nüf.). Elverişli Akdeniz iklimi ve verimli top



bale repertuvarının başlıca balelerisergilenirken, müzi



rin yaptığı baleler sergilendi. 1973'ten başlayarak Oy



lade indaniyararlanılarak),Duygulaykal(Çoğul:Cengiz



Tanç'ın Divertimento'sundan yararlanılarak), Altan Te kin, vb. sanatçılar hem bestecisi, hem de koreografi



panya'nın güneydoğu kesimindeki dağların denizaltı



lur. Yönetim merkezi, Mallorca adasındaki Palma'dır



raklarüzüm, zeytin, turunçgiller ve çam (kereste) yetiş



tirilmesine olanak verir.Balıkçılık, hayvancılık, maden



cilik (kurşun, linyit ve mermer) de ek gelir kaynakları



BALIK



Haritada FRANSA



SPANYA



Ispanya'ya bagli Balear adalarının konumu görülmektedir.



BALEAR ADALARI



31



Balfour Bildirisi



Ingiliz hükümetinin, siyonist hareketi destekleyen bildi



risi. Ingiltere Dışişleri bakanı Arthur Balfour'un Ingiliz Si



yonist Federasyonu başkanı Lord Rothschild'e yazdıgı



2 Kasım 1917 tarihli mektupta açıklanan Balfour Bildiri



si'nde, Ingiliz hükümetinin, Filistin'deki Yahudi halkına



"ulusal bir yurt" sağlanmasını desteklediği belirtildi. Ama "bu yurdun kurulmasının, Filistin'deki Yahudi ol



AKDENIZ



mayan toplulukların haklarına dokunmaması", ayrıca



"başka ülkelerdeki Yahudilerin yasal ve dinsel haklari nin zarar görmesine yol açat cek her türlü girişimden



kaçınılması gerektiği” vurgulandı. Balfour Bildirisi,



oluşturur. Ama adalanin iktisadı, özellikle turizme daya nir.



1922'de Milletler Cemiyeti'nin İngiltere'ye verdiği Filis tin manda yönetimiyle ilgili metne eklendi.



Fenikeliler, Kartacalılar, Romalılar ve Bizanslılar tara



fından işgal edilen Balear adaları, VIII. yy'da Araplar ta



balik



rafından fethedildi ve bir korsan üssüne dönüştü. 1235'te Aragon kralı Jaime I tarafından alınıp, 1276'da



bağımsızlığını kazandı. 1343'te kesin olarak İspanya



topraklarına katıldı.



Suda yaşayan, yüzgeçli, solungaçlı, soğukkanlı omur



gali hayvanlara topluca verilen ad. Balıkların çoğunun bedeni, su içinde yüzmelerini çok kolaylaştıran iş biçi



Balewa, Sir Abubakar Tafawa



mindedir; bununla birlikte, tūrden tūre büyük biçim farklılıkları gözlenir: Bazıları dilbalığı gibi yassı ve yuvar lak, bazıları denizatı gibi düşey ve köşeli bedenli olur.



Nijeryalı devlet adamı (Tafawa Balewa 1912-Lagos



Balıkların beden boyutlarında da çok büyük farklılıklar



1960). Öğretmenlik yapan Sir Abubakar Tafawa Bale



la karşılaşılır: Filipinler'de yaşayan cüce kayabalığı türü



wa, siyasete atılıp, 1947'den başlayarak Kuzey Bölgesi meclisinde, 1952'den başlayarak da Federal Millet Meclisi'nde milletvekilliği yaptı. Güçlü Kuzey Halkları Kongresi adlı partinin başkanlığına seçildi. 1957'de fe derasyonun başbakanlığına atandı. Ülkenin 1960'ta bağımsızlığını kazanmasıyla Nijerya'nın ilk başbakanı olarak görevini sürdürdü. Kuzey Bölgesi'ne ayrıcalık ta



Pandaka Pygmaea'nın boyu 12 mm, ağırlığı 1,5 g'dır ve



nimakla suçlanıp, ordunun düzenlediği darbe sırasında



öldürüldü.



Balfour, Arthur, Birinci Balfour Kontu Ingiliz siyasetçisi (East Lothian 1848-Woking, Surrey 1930). Siyasetle yakından ilgili bir ailede yetişen Arthur Balfour, 1874'te milletvekili olup, 1887-1892 arasında Irlanda işleri bakanlığı yaparak, karışıklıkları sertlikle bastırdı; bununla birlikte, adada geniş toplumsal re formlar (toprak reformu, vb.) da yaptırdı. 1891-92 ve 1895-1902 yılları arasında Avam Kama



boyu 6 mm'ye ulaşınca cinsel olgunluğa erişir; buna karşılık, tropikal denizlerde yaşayan köpekbalıkların



dan Rhinocodon typus'un boyu 18 m, agırlığı 20 ton dolayındadır.



Eskiçağ insanlarının sürekli avladığı ilk hayvanlarara



sında balıklar başta gelir. Günümüzde de Büyük Okya nus'un güney kesimindeki adalarda ve Güney Ameri ka'da yaşayan oldukça ilkel bazı toplulukların beslen mesi, büyük ölçüde balığa dayanır; ote yandan, birçok sanayileşmiş ülkenin beslenme rejiminde de balığın ye



ri çok önemlidir. Fransız balıkçıların mezgitbalığı avla mak için Kanada'yı bulduklar ve Norveç, Iskoçya, Ja ponya kıyılarına ve ringabalığının kıyıya iyice sokuldu



ğu başka ülkelere gittikleri söylenir. Günümüzde balık, insan besini, hayvan besin maddesi ve yağ olarak tüke



tilmektedir. Ayrıca birçok ülkede balık avı çok zevkli bir spor sayılmakta ve çok yaygın biçimde iç turizm hare



keti yaratarak, hem av bölgeleri için iktisadi bir kaynak



rası başkanlığını üstlenip, amcası olan başbakan Salis bury Markisi'ne büyük ölçüde yardımcı oldu. 1902'de amcasının yerine başbakanlığa zetirilip, içte ulusal egiti



oluşturmakta, hem de balıkçılık gereçleri sanayisinin



karırken, dış siyasette Ingiltere ile Fransa arasında Dost



daki balik nüfusunu azaltmakta ve birçok türü soyu tü kenme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu ne



mi büyük ölçüde değiştiren bir Eğitim Yasası (1902) çı luk Antlaşması'nın imzalanmasını sağladı (1904). Jo



seph Chamberlain'in gümrük vergileri önerisi hükü



mette görüş ayrılıklarına neden olunca istifa edip



(1905), başkanı olduğu Muhafazakar Parti'nin 1906 se



çimlerini yitirmesi üstüne muhalefete geçti. 1911'de parti başkanlığından çekildi.



Birinci Dünya Savaşı sırasında kurulan koalisyon hü



kümetlerinde Denizcilik (1915-16) ve Dışişleri bakan



gelişmesini sağlamaktadır. Bununla birlikte, dünya nu



fusunun artmasına paralel olarak, avlanan balik miktan



nın da artması ve sularda ortaya çıkan kirlenme, dünya



denle bütün dünyada zaman zaman avlanma yasakları



nin konması ve bazı türlerin avlanmasının durdurulma sı, balık soyunun tükenmemesi için zorunlu görünmek tedir.



BALIKLARIN DÜNYADA DAĞILIMI



Balıklar, 5 000 m yükseklikten (And dağlanında deniz



lıklarında (1916-19) bulunup, 1917'de Yahudilere Filis



düzeyinden 3 800 m yüksekte bulunan Titicaca gölü, vb.), Büyük Okyanus'un derinliği 10 000 m'yi bulan



açıkladı.



diplerine kadar dünyanın bütün sularında bulunurlar. Bazı sazanbalığı türleri gibi balıklar, su sıcaklığının 45



tin'de toprak verilmesini destekleyen Balfour Bildirisi'ni Paris Barış Konferansı sırasında Versailles Ant



laşması'nın (1919) bazı sert maddelerinin yumuşaltıl masını sağlayıp, 1922'de siyasetten çekilerek, kontluğa yükseltildi. Başlıca yapıtları: A Defence of Philosophic



°C'i bulduğu sıcak bölgelerde yaşayabilirler; Antarktika bölgesinde bulunan Chaenocephalus cinsi üyeleri gibi bazı türler, su sıcaklığının 0°C'in aluna düştüğü yerler



Doubt(Felsefi Kuşkunun Savunulması, 1879), Chapters



de bile yaşamlarını sürdürebilirler. 107 kılıçbalığı türü (Türkiye'de bulunan türü Xiphias gladius), dünyanın



1930), vb.



yayılma alanı çok dardır: Sözgelimi bir sazanbalıgı türü



Of Autobiography (Özyaşamöyküsünden Bölümler,



tropikal ve yarıtropikal sularına yayılırken, bazı türlerin



32



BALIK



olan Cyprinodon diabolicus, yalnızca ABD'de Neva da'daki bir ırmakta bulunmaktadır.



Dünya yüzölçümünün % 70'i okyanuslar ve deniz



lerle, karaların % 3,5'i de (toplam dünya yüzölçümü



nün % 1'i) tatlısularla kaplıdır. Bütün bu sularda 20 000



ya da daha çok balık tūrūnūn yaşadığı sanılmaktadır. Bu



sayı, geri kalan bütün omurgalı türlerinin sayısına eşittir



ya da onlardan fazladır: Dünyadaki kuş türü sayısı yak



Balıkların beden uzantıları iki çeşittir: Kanat ve yüz geç. Kanat bedenin her iki yanında da bulunabilir ve çoğunlukla hayvanın kendini gizlemesine yardım eder. Yüzgeçler genellikle tek ve çift yüzgeçler olarak ikiye ayrılır. Tek yüzgeçler, sayıları çok olsa bile (sözgelimi 3)



bedenin her iki yanında ve bakışımlı olarak bulunmaz;



sırtta, başla kuyruk arasında sıralanırlar. Tek yüzgeçler,



laşık 8600, sürüngen türü 6 000, memeli türü 4 500, iki yaşayışlı türü 2 500'dür. Balık türlerinin %60'ı denizler



bazı türlerde birbiriyle birleşirler: Buna “sırt yüzgeçleri" denir. Çift yüzgeçler, bedenin sağ ve solunda bakışımlı olarak bulunurlar. Günümüzde yaşayan balıkların ço



Birçok balık türü karalara bağımlıdır: Yaşamlarının



ğunda iki çift “çift yüzgeç" vardır. Bazı ender türlerdey se hiç çift yüzgeç yoktur. Çift yüzgeçlerin ilki, genellik



de, % 40'ı tatlısularda yaşar.



belli bir bölümünü karalardaki tatlısu sistemlerinde ge



çirirler ya dakaralara yakın yaşarlar ve karasal çevreden



etkilenirler. Deniz balıklarının büyük çoğunluğu da kiyi



yakınlannda yaşar; çünkü bu bölgelerde besin madde



leri çok daha bol bulunur. Karaların sağladığı yararlar arasında, kimyasal ve organik maddeler sayılabilir; ir



le, başın hemen gerisinde ve yanlara dönük durur:



Bunlara “göğüs yüzgeçleri” denir. İkinci çift, türlere bağlı olarak, başın hemen altı ile anüs arasında herhangi



bir yerde bulunur ve “karın yüzgeçleri" diye adlandırı lir.



Balıkların çoğunda, karın yüzünde, anüs ile kuyruk



maklanin taşıyıp boşalttığı bu maddeler, okyanus diple rinde, nitrat ve fosfat çökeltileri sağlarlar (dalgaların,



arasında 1-2 yüzgeç daha vardır. Bunlara "anüs yüz



akıntıların, güneş ışığının sayesinde suların havalanma



den ve sırt yüzgeçlerinden sonra, küçük, sağa sola ko layca dönebilen, tek ışınlı, yüzgeçlere rastlanır. "Yalan ci yüzgeçler" adı verilen, eşit parçalı ya da yuvarlak



sına katkıda bulunur). ANATOMI



Yaşayan balık türleri üç sınıfa ayrılır: Bofabalıklarını



kapsayan çenesizler (Agnatha); köpekbalıklarını kapsa yan kıkırdaklıbalıklar (Chondrichtyes); geri kalan bütün yaşayan balık türlerini içeren kemiklibalıklar (Oste



ichthyes). Bu üç öbekte balıkların iskeleti birbirinden



çok farklıdır. Bofabalıklarında omurganın temeli, kıkır dak bir sırtipine dayanır. Köpekbalıklarında ve vatozlar da sirtipi kıkırdak halkalarından (omurlar) oluşur; iske letin geri kalan bölümü de kemikli değil kıkırdaklıdır;



birçok balık çeşidinde kıkırdağın bir bölümü kireçleş miştir ve kireç tuzlarının eklenmesi nedeniyle sertleş miştir. Mersinbalığı gibi ilkel kemiklibalıklarda, sirtipi



boyunca uzanan omurlar büyük ölçüde kıkırdaklıdır. Birçok gelişmiş kemiklibaliktaysa, kemikten oluşan omurlar omurgaya bağlanır ve bu balıklarda sirtipi bu lunmaz.



Irmak bofabalığı gibi bazı balıklarda, her omura bag lanmış bir tek ya da bir çift işın (ya da radius) vardır. Ge



lişmiş kemiklibalıklarda, işınlar, kaslararası kılçıklar gibi küçük olabilir ve bazı balıkların yenmesini güçleştirebi lir.



geçleri" denir. Bazı balık türlerinde, anūs yüzgeçlerin



kuyruk yüzgeçlerine "homoserk kuyruk yüzgeçleri",



omurlar hiçbir kıvrılma yapmadan kuyruk yüzgeci ucu na kadar uzananlara "difiserk yüzgeçler", parçaları bir



birinden farklı büyüklükte olanlaraysa "heteroserk yüz geçler" denir. Yüzgeçler, çoğunlukla ince bir zar ile bu zarın dik ve gergin durmasını sağlayan işınlardan oluşur. Tek bir



parçadan oluşan sert ve sivri işınlar "diken işın", yumu şak olanlar "yumuşak işın” diye adlandırılır.



Balıkların pulları renksizdir; bir balığın rengi, pulların altındaki yapıya sıkı sıkıya ya da büyük ölçüde bağlıdır. Bütün balıklar pullu değildir ya da pullar gözle görüle



meyecek kadar küçük olabilir. Ayrıca pullar bedenin yalnızca bir bölümünde ve birbirinin üstüne kiremit dü



zeninde binmiş (ya da mozaik döşenişi düzeninde sıra lamış) olarak bulunabilir. Balıkların pulları yapı bakımından dört çeşittir. Kö pekbalıklarında ve vatozbalıklarında bulunan, “deri dişçiği" de denen plakoit pulların biçimi dişe benzer.



Gerçekten de, biçimsel değişiklik geçiren ve irileşen pullar köpekbalıklarının dişlerini oluşturmuştur. Plakoit



Çenesizler sınıfından irmak bolabalığının gerçek anlamda çenesi, kaburgalan ve çift



yüzgeçleri yoktur. Kuyruğu difiserktir.



Irmak boſabalığı



Mahmuzlucamgöz ya dakatranbalığı (Squalus acanthias) kıkırdaklibaliklar



sınıfından yırtıcı bir balıktır. Gerçek Çeneleri, 5 çift solungaç yayi,



kıkırdaklı kaburgaları, heteroserk mahmuzlucamgöz



kuyruğu ve çift yüzgeçleri vardır.



(ya da katran balığı) Irmak hanisi (Perca fluviatilis) gelişmiş bir kemiklibalıktır: Kemiklibaliklann iskeleti



kemiklendir; gerçek çeneleri ve kemikleşmis solungaç yaylar



vardır. Bazı az gelişmiş kemikli balıklarda hålå sırtipi bulunur.



Irmak hanisi işınlı yüzgeçli bir



balıktır. Hem yumuşak ışınları, hem dikenleri vardır. Kuyruğu homoserktir.



Irmak hanisi



33



BALIK



pullar, daha içerde bulunan ve mineye benzeyen bir yapının, bir iç mine tabakasının, bir dişözü boşluğunun



ve deriiçine gömülmüş disk biçimindeki bir dip düzlü ğünün dişta kalan tabakasını oluşturur. Irice plakoit pul lara "arma" ya da "bukle" adı verilir. Ne var ki plakoit



pulların boyutları, kemiklibalıkların pulları kadar büyü mez: Yavru köpekbalığı büyüdükçe, yeni çıkan pullar



ganoit pullar



Klenoit pullar



bedenin büyüyen bölümlerini örter. Fosil Coelcanthi



formes takımıüyelerinde bulunan kozmoit pullara, gü nümüzde akciğerlibalıklarda da rastlanır; ama biçimleri



çok daha gelişmiştir ve tek bir tabaka oluşturur. Coel canthiformes takımı üyelerinin kozmoit pulları, dörtta



bakalı, kemikten pullardı. En dıştaki tabaka parlak ve minedendi; ikinci tabaka diş minesine benzeyen bir



plakoit pullar



maddedendi; üçüncü tabaka süngersi kemikten, daha içteki dördüncü tabaka tikız kemiktendi.



üçüncü yıl



sikloit pullar ikinci yıl



birinde yu



Mersinbalıklarında bulunan ganoit pullar, eşkenar



dörtgen biçimindedir ve tek bir kemik tabakasından oluşur. Leptoit pullarsa, daha gelişmiş kemiklibalıklarda bulunur ve iki biçimi vardır: Sikloit pullar;ktenoit pullar.



ciplak



Ktenoit pullar, bir ya da birkaç sıra halinde dizilmiş kü



bölüm



çük dikenler taşır. Akciğerlibalıkların tek tabakalı koz



pulla örtülü



moit pulları da, farklı gelişme göstermiş leptoit pullar



bölüm



olarak kabul edilebilir.



DOLAŞIM SISTEMI



Balıkların kanı, öbür omurgalılarda olduğu gibi, oksijen



taşımaya yarar; kan, beslenmeyi ve boşaltımı sağlayan dikenli sırt yüzgeci



pullar



göz



yumuşak sırt yüzgeci



Yukardaki yanal çizgi



desenler çeşitli pul tipi biçimlerini göstermektedir.



Balik pullar,



genellikle, ev



cablanını orten kuyruk



kiremitlerin düzenine benzer biçimde balığın



yüzgeci



burun deligi



bedenini kaplar. Bir denizalasının



sikloit pulu, bireyin büyüme



ağız



solungaç



çevrimini yansıtan



kapag



esmerkezli kemik izlerini



sergilemektedir.



karin



gogus yüzgeci



solungaç yang



yüzgeci



Halkalarsa yıllık



anūs yüzgeci



taşı



buyume çevriminin belirtisidir.



denge



omurilik



beyin



kas parçalan



diken kaidesi



kaf tası



Linurga



(Solda) Tatlısu



levreğinin iç ve dış organlan.



sinir dikeni



Balklann



koku siniri



bedeninin büyük bölümü pullarla koku merkezi



böbrek



yemek borusu



yüzme kesesi



dil



kaplıdır. Bütün balıklarda yanda görülen türden



yumurtabl yüzgeçler sidik kesesi



kanın anaatardaman



bulunmaz. Kaslar, balik bedeni



CE



yutak ve solungaç



solungaç yangi



yürek



dalak



kar ciğer



korbagirsak



mide



bağırsak



ağırlığının büyük bölümünü oluşturur.



yum rta



Yandaki çizimde,



anūs üreme delig



gaz alışverişinde, sindirimde görev alan organlar ile boşaltma ve dişi



ūreme organlan



da gösterilmiştir.



34



BALIK



maddedir. Balıkların kan dolaşım sistemi tek çevrimli



dir: Yürek-solungaçlar-beden-yürek ve yürek-beden yürek. Balıkların yüreği iki bölümlüdür: Bir üst boşluk (ya da odacık) ve bir alt karıncık (ikiyaşayışlıların yüreği



üç bölümlüdür: iki odacık ve bir karıncık; sürüngenle



3



rin yüreği üç ya da dört bölümlü, kuşların ve memelile



rinki dört bölümlüdür (iki odacık ve iki karıncık]). Bu



nunla birlikte balıkların yüreğinde iki tane de ikincil



odacık bulunur; bu dört bölüm de,tek bir yürek dışza rıyla çevrilidir. SOLUNUM



Balıklar yaşayabilmek için, suyun içinde erimiş oksijeni alarak solunum aygıtına aktarmak zorundadırlar. Bu is



4



lem solungaçta, akciğerler, özel odacıklar ya da deri



(her zaman bol damarlı olduğundan bir solunum aygıtı gibi çalışır) aracılığıyla gerçekleşir. Oksijeni suyun için den çekip almak daha güçtür ve havadan almaya oran



la daha çok enerji gerektirir. Su havadan bin kat daha



yoğundur ve 20 °C'ta 50 kat daha akışkandır; aynca,



aynı hacimdeki havada bulunan oksijen miktarının yal nizca % 3'ünü kapsar: Bu nedenle balıklarda, zorunlu



olarak, sudan oksijen almak için çok daha etkili sistem



ler gelişmiştir. Balıklar solungaçlarından geçen suyun



içindeki oksijenin % 80'ini kullanabilirler;buna karşılık insan, ciğerlerinden geçen havanın içindeki oksijenin



ancak % 25'inden yararlanabilir. Solungaçlar birçok biçimde etkili olur: 1) Gaz değiş



tokuşundan gelen oksijen miktarı büyüktür ve birim za man içinde kan dolaşımına giren oksijen miktarı da bü



yük olacaktır. Bir kemiklibalığın solungacı, bir çift iplik çik dizisi taşıyan bir solungaç yayından oluşur. Her ip likçik küçük bir kıvrım kapsar ve bu kıvrım sayesinde



hem kendisinin, hem de solungaçların yüzeyini büyük miktarda artırır:Slözgelimi solungaçların yüzeyi, beden yüzeyinden 10-60 kat büyük olabilir; 2) oksijenin kısa bir uzaklıktan gelmesi, kana giren oksijen miktarını artı



nr.Iplikçiklerin içine giren kan, böylece suyun çok yakı nina ulaşır : Suyla arasında çok ince (1-3 mikron, hatta bazen daha da ince) bir çeper vardır; 3) oksijenin iplik çiklerin içinde bir karşı dolaşım gerçekleştirmesi, oksi



jenle yüklü kanın suyla aynı yönde ilerleyerek iplikçik lere girmesine, oksijenini yitiren suyunsa ters yönde



Kemiklibalıkların çoğunda oksijen ve karbondioksit solungaçlarda (1) birbirinin yerini alır. Başın her iki yanında bulunan kemikli dört solungaç yayı (2), atardamarları (3) kapsar; atardamarlar, V biçimindeki solungaç lifleri (4) boyunca ilerler. Her lif düz bir bölümden (5) oluşur; söz



konusu düz bölümün, kani oksijen bakımından zengin suyun bulunduğu yere taşıyan solungaçların yüzeyine yakın kesimi kıllarla kaplıdır. Ağzın içine giren su yeşil), liflerin altında, tek yönde ilerler. Liflerin içinde dolaşan kan ters



yönde ilerleyerek oksijeni tükenen kanin (mavi) bol oksijenli suyla buluşmasını gerçekleştirir. Ters yönde gelişen bu dolaşım, oksijenin soğurulmasını kolaylaştırır ve karbondioksit fazlasının suya aktarılmasını sağlar.



sak içindeki çok ince deri aracılığıyla alabilirler. Bazı ba liklardaysa yüzme kesesi, atmosferdeki havayı soluya bilecek bir aygıta dönüşmüştür. Bazı türler için havayı solumak büyük önem kazanır ve bu türlerin üyeleri, ha vayı solumaları engellenirse, soluksuzluktan tikanırlar. BEDEN SICAKLIĞI



ilerleyerek dışarı atılmasına yolaçar. Ne var ki bu işlem



Balıklar soğukkanli hayvanlardır: Yani beden sıcaklıkla



yalnızca, sudaki oksijenin kana geçmesini sağlayacak



ri dış ortamın sıcaklığına bağlı olarak değişir. Bununla



biçimde gerçekleşir; kandaki oksijen asla suya geç mez; 4) solungaçlarda çok az ölü fizyolojik alan bulu



birlikte, balıkların metabolizması, besinleri yakarak ve başka yöntemlerden yararlanarak isi üretebilir; ne var ki bu isinin büyük bölümü solungaçlardan dışarı yayılır.



nur. İplikçiklerin kıvrımları birbirine çok yakın olduğun



dan, içlerinden geçen su, gaz değiş-tokuşunda kullani



lir; 5) su, sürekli olarak, solungaçlarda hep tek bir yön



de ilerler (oysa memelilerde hava akciğerlere aynı yer den girer ve aynı yerden çıkar). HAVAYI SOLUMA



Suyun dışına çıkarılan balık ölür; çünkü solunum yüze



yi daralarak ve kuruyarak görev yapamaz hale gelir; böylece oksijen kanın içinde dağılamaz.



Buna karşılık birçok balıkta, havadaki oksijeni kulla



nabilme yöntemi gelişmiştir. Bu tür bir uyarlanma, ba lıklara, oksijeni az sularda yaşama olanağı verir; bu tür sularda ya da zaman zaman kuruyan sularda yaşayan



ve söz konusu uyarlanmayı geçirmişbalıklar, su yüzüne



Solungaçlardan geçen kan hızla suya isi verir. Bu ne



denle balığın beden sıcaklığı, su sıcaklığının yalnızca 1 °C altındadır. Buna karşılık orkinozlar (ya da tonbalıkla ri) ve bazı başka balıklar sıcakkanlı hayvanlardır. Bu ba liklar, ters yönde akan ve birbirleriyle isi alışverişinde



bulunan iki dolaşım ağında bir isi dengesi geliştirmişler dir; söz konusu sistem, girişte ve çıkışta kan damarları



nin birleşmesine dayanır. Böylece, solungaçlara giden



bedendeki kanin isisi, solungaçlardangelen soğuk kana aktarılarak, hayvanın beden sıcaklığı su sıcaklığının 5-12 °C üstünde tutulur. Sıcak sularda avlanan bu balik



lardan birinin beden sıcaklığının 37,8 °C olduğu göz



lenmiştir. Mavi yüzgeçli orkinozların beden sıcaklıkları



çıkarak hava yutarlar. Gene bazı balıklarsa, öbürbalik



daha da yüksek olduğundan, bu balıklar sıcakkanlı hay



yaptığı gibi, nemli deri aracılığıyla solumaktır. Birçok durumda, balıkların ağzının, boğazının ya da kafasının



olması koşuluyla balığın beden sıcaklığı en çok 5°C fark



ların yaklaşamadığı bataklıklarda yaşama olanağı bulur lar. Başka bir yöntem de, tıpkı tatlısu yılanbalıklarının içinde özel odacıklar oluşur; içeri çekilen hava, bu oda ciklarda, bol damarli nemli bir dokuyla ilişkiye geçer. Bazı balıklar, yutulan havanın içindeki oksijeni, bağır



vanlar olarak kabul edilebilirler. Bu sayede farklı sıcak



liklardaki sularda (su sıcaklığının 20 °C'ın üstünde



eder), beden sıcaklıklarını aşağı yukarı sabit tutabilirler.



Sıcakkanlı bir bedene sahip olmanın sağladığı yarar



lardan biri, kas yeteneğinin çok etkili boyutlara ulaşabil mesidir. Sözgelimi, beden sıcaklığının 10 °C artması,



BALIK kaslardaki kasılmaların üç kat daha hızlı olmasını ve



kasların yeniden eski haline gelme yeteneğinin de üç kat artmasını sağlar. Kas gücünün fazla olması, avi ko



valarken, düşmanlardan kaçarken daha hızlı yol alma, uzaklara yapılan göçleri daha kısa bir sürede yapma



olanağı verir.



AKIŞ BİLANÇOSU Tatlisu balıklarının kanı, balığın içinde yaşadığı sudan



çok daha tuzludur. Geçişme basınc: -yani tuz yoğunlu ğundaki farklılığı ortadan kaldırarak kan ve suda eşit miktarda tuz bulunmasını sağlamaya çalışan güç-suyun özellikle solungaçlar, ağız boşluğu zarı ve barsak aracı lığıyla balığın bedenine girmesini sağlar. Tatlısu balıkla ri, su fazlasını dışarı atmak için, bol miktarda yoğunluğu az sidik üretirler. Sözgelimi irmak bofabalıkları, her



gün, toplam beden ağırlıklarının yaklaşık % 36'sı kadar sidik üretebilir; kemiklibalıklarsa her gün, beden ağır



35



aracılığıyla boşaltılır.



Myxiniformes takımı üyeleri (Türkiye sularında bulu



nan tek türü Akdeniz'de yaşayan Myxine glatinosa'dır)



ve köpekbalıkları, tuz dengesi sorununu başka biçimde



çözmüşlerdir: Myxiniformes lerin kanındaki toplam



tuz yoğunluğu, aşağı yukarı deniz suyununkine eşittir; köpekbalıklarının solungaçları sidiği dışarı atmaz ve si dik kanda saklanır. Kanda sidik ve başka tuzların bulun



ması, köpekbalığının kanındaki tuz yoğunluğunu deniz suyu tuz yoğunluğunun biraz üstünde tutar. YÜZME



Birçok balik, bedenin her iki yanında bulunan ve baştan kuyruğa kadar uzanan, "miyomer" adı verilen bir diz kası almaşık olarak kasıp gevşeterek yüzer. Bu almaşık



kasılma ve gevşemeler, bedeni önce bir yana, sonra



öbür yana kıvırarak balığın bedeni boyunca ilerleyen bir dizi dalga yaratır. Her dalganın arka bölümü bir ek



lıklarının % 5-12'si kadar sidik üretirler. Bu balıklar su



sen oluşturur ve balığı öne iter. Bu hareket tipi, tatlısu yi



yitirirken tuz da yitirirler ve aldıkları besinlerin içindeki



lanbalığında açık seçik görülebilir.



tuz, bedendeki tuz dengesini sabit tutmaya yetmez; bu



nedenle tatlısu balıkları, solungaçları aracılığıyla sudan tuz emme yeteneğini geliştirmişlerdir.



Deniz kemiklibalıklarındaysa, tam tersine, balığın kanı deniz suyuna oranla daha az tuzludur; dolayısıyla



deniz balıkları su yitirirler vetuz soğururlar. Bu işlemde



ki su kaybını yerine koymak için, deniz balıkları deniz suyu içerler ve çok sınırlı miktarda sidik üretirler. Deniz



suyu içmek, sonuçta, çeşitli biçimlerde dışarı atılan tu zun bedendeki yoğunluğunu artırır. Kalsiyum, magnez



yum ve sülfatlar dışkıyla dışarı atılır. Sodyum, potas yum, klor ve azot bileşikleri, tıpkı sidik gibi, solungaçlar



Başın iki yana hareketi sürtünmeyi artırır, böylece



enerjinin bir bölümü etkisiz kalır ve hız düşer; balıkların çoğu, beden boyunca ilerleyen dalgaların daha küçük



olmasını sağlayarak, daha sonra da kuyruk bölgesinde



dalga boyunu artırarak, bu yılansı hareketlere değişiklik



getirmişlerdir. Kuyruğun hızla öne ve arkaya hareket et



mesine olanak veren bu dalgalar, hayvaninilerlemesini sağlar. Kuyruğu kullanarak daha basit bir suda ilerleme



biçimiyse, sandıkbalığı gibi bedenleri esnek olmayan



balıklarda görülür. Bu balıklar önce bedenlerinin bir ya nindaki bütün kasları, sonra öbür yanındaki bütün kas ları almaşık olarak kasıp gevşeterek, kuyruğun yanlara



Carangidae allesinden üstteki



sarıkuyruk gibi



denizbalıkları, su



yitimini önlemek



için deniz suyu



içerleri(yeşil ok).



Alaska'da yaşayan karabalık (altta)



gibi bazı tatlısu



Çizimdeki oklar, suyun yüzen bir balığa uyguladıgı kuvveti



balıkları, bol su



belirtmektedir. Kuyruk yana hareket ettiğinde, su kuyruga



yutarlar ve fazla suyu çok sulu bir



basınç yapar (verev ok). Bu kuvvetin öne yönelik bileşeni



dışkıyla dışarı atarlar (yeşil ok).



balığı öne (yatay ok), yana yönelik bileşeniyse yana,



ilerlemek zorunda olan balıgı yana (çizgi halindeki düsey



ok) iter; kesikli dikey oksa balığın iki yanına uygulanan kuvvetin bileşkesidir.



Orkinozlar ve akrabaları, kuyruklarını iki yana güçlü biçimde sallayarak yüzerler ve yüzerken yalnızca kuyrukları



kıvnlır. Yüzme hareketinin bir başka biçimi de, yılanbalıkla-nda görülür: Yılanbalıkları, bedenleri boyunca ilerleyen bir dizi dalga oluşturarak yüzerler. Balıkların çoğuysa, tpkı köpekbalıgı gibi, bu iki yüzme biçimini birleştirirler: Yani hem



küçük beden dalgalanmalarıyla hem de genis kuyruk hareketleriyle yüzerler.



orkinoz



köpekbalıgı



yılanbalig,



36



BALIK turnabalığı



20 000'i aşkın balık türü üç büyük



Lepisosteus osseus



sınıfa ayrılır: Çenesizler, kıkırdaklıbalıklar ve kemiklibaliklar.



Bu üç sınıfın başlıca örnekleri resimlerde görülmektedir . Her



balığın altında, adı ve bilimsel adı



kilçeneliler türlerinden



belirtilmiştir.



Forcipiger longirostris



kralbahk



Lampris regius



lekell elektrikbahgi ya da torpilbalığı



karkaryas ya da canavarbalığı Carcharodon Carcharias



deniziğnesi türlerinden Syngnathus schlegelt



Torpedo marmorata



tatlısu kelebekbalığı ya da keskinçeneli balik Pantodon buchholzi



elektrikli yılanbahgi Electrophorus electricus



çütrebalgı türlerinden



Balistoides coasprcitum



iskarmozbalığı ya da barrakuda



Sphyraena barracuda



tarpon



Megalops atlantica



levrekbalığı türlerinden



Pronotus evolans



Ulo



aybalıgı ya da pervanebalığı Mola mola



30



orkinoz ya da tonbaligi Thunnus thynnus



doğru hareket etmesini sağlarlar.



Bazı yırtıcı kemiklibalıklar daha hızlı yüzerler: Yüz me hızları, saniyede, beden boylarının 3-6 katını bula bilir ve çok kısa bir süre içinde hızları beden boylarının 9-13 katına ulaşabilir. Horozbinalar gibi bazı balıklar



çok yavaş yüzerler: Horozbinaların hızı saatte 0,8 km'dir. Alabalık (13 km/saat) gibi bazı balıklarsa daha



büyük hızlara ulaşabilir ve bu hızı sürdürebilirler. Ote



uçanbalık Cypselurus heterurus



Iskorpithanisi



Amphiprion percula



yandan, orkinozların saatte 50 km, kılıçbalıklarının 97 km hıza ulaşabilecekleri tahmin edilmektedir. YÜZME KESESİ



Hafif ya da yüzer bir bedenin belli bir derinlikte durabil mesi için, çok küçük bir enerji gerekir; hafifbir bedenin



belli bir hızla hareket edebilmesi için, ağır bedene



oranla çok daha az bir enerjiye gereksinim duyması da doğaldır. Bu gerçeklerin ışığında, birçok balik, suyunki



BALIK



37



Myxinidae ailesinden



Myxine glutinosa



Neoceratodus forsteri



Chorisochismus dentex Chorisochismus denteks



mağarabalag Amblyopsis spelaea kedibabğı türlerinden Ictalurus punctatus



murana türlerinden Gymnothorax funebris deniz bofababgi



hamsi



Petromyzon marinus



Engraulis ancrasicolus



dişilalkan ya da çivisiz kalan Scophthalmus rhombus



hindistanbahğı türlerinden Holocentrus marianus



mavi marlin ya da



mavi yelkenbalığı Makaira nigricans



berlambalgi



Merluccius merlucci



məkbahğı türlerinden Myctophum affine sombalığı türlerinden Oncorhynchus nerka



yaldızh uskumruazman Coryphaena hippurus havuzbaligi Carassius auratus



denizkedisi türlerinden Chimaera mirabilis



dülgerbalg Zeus faber



fenerbahği türlerinden Lophius americanus piranha



Serrasalmus nattereri



ne oranla kendi beden ağırlığını ya da özgül ağırlığını azaltmak için çeşitli mekanizmalar geliştirmiştir. Top



lam beden özgül ağırlığı suyunkine eşit olan bir balik,



gerçekte ağırlıksızdır:Başka bir deyişle, bu balık ne ba tacak ne de yüzecektir. Yağın özgül ağırlığı sudan daha



düşük olduğunagöre, özgülyağ ağırlığını düşürme yöntemlerinden biri debeden bedendeki miktarını artır maktır. Kuramsal olarak, bir balığın beden ağırlığının



yaklaşık üçte biri yağdan oluşabilir ve böylece balık,



deniz suyunda ağırlıksız hale gelir. Derinlerde yaşayan bazı camgöz türleri bu özellikleri taşımaktadır ve kara ciğerleri çok büyüktür (sudan çok hafif bir yağlı madde içerir).



Özgül ağırlığı düşürmenin bir başka yolu da beden içini gazla doldurmaktır. Birçok balıkta bu amaca yöne



lik olarak gazla dolu keselere rastlanır. Kese içindeki



38



BALIK



gazlar, havadaki gazlara benzer; ama gazların oranları birbirinden çok farklı olabilir. Ayrıca, balığın denizde ya



da tatlısuda yaşamasına bağlı olarak, bedeni içinde bu



lundurmak zorunda olduğu gaz hacmi değişir; çünkü



tatlısunun özgül ağırlığı deniz suyununkinden çok daha düşüktür; dolayısıyla tatlısunun kaldırma gücü de deniz



suyundan azdır. Bu nedenle tatlısu balığı, dipten yuka



nilara çıkabilmek için çok daha büyük bir yüzme kesesi ne gereksinme duyar. Yapılan hesaplara göre yüzme kesesinin kapasitesi, tatlısu balığı için beden hacminin yaklaşık % 7'sine, deniz balığı için % 4-6'sına eşit olma lıdır. Gerçek ölçülerdeyse, tatlısu balıklarının yüzme



kesesi hacimleri % 7 ile 11, deniz balıklarınınkiyse % 4 ile 6 arasında değişmektedir.



Yüzme keseleri değişmez miktarda gaz kapsasalar



dı, balıklar yalnızca belli bir derinlikte ağırlıksız olurlar



di. Gerçekteyse, derine inildikçe basınç arttığından,ke se içindeki gaz sıkışacak ve hacmi küçülerek balığın gö receli özgül ağırlığı artacaktır. Balık, kendi özgül ağırlık artışını durdurabilmek ve bedeninin daha derinlere



batmasını önlemek için, çok büyük bir güç harcamak



zorunda kalacaktır. Tersine, balık çok derinlerden yu karı doğru çıktığında basınç azalacağından, kesenin



hacmi artacak ve balık çok hafifleyeceğinden, çok bū yük bir güç harcamadıkça, belli bir düzeyde duramaya caktır (bir uç örnek verilirse, bazı derin deniz balıklann



da gazın apansız ve aşırı genişlemesinin, yüzme kesesi nin patlamasına bile yolaçtığı görülür). Yüzme kesesi içindeki gaz miktan düzenlenebilir. Sözgelimi, sazan balığında yüzme kesesi bir boru aracılığıyla ağıza bag



lanır;' böylece, balık yüzeye doğru yükseldiğinde, gaz ağızdan ve solungaç yarıklarından dışarı çıkabilir; aynı biçimde, balık su yüzeyinde hava alarak yüzme kesési ni gazla doldurabilir. Bununla birlikte, balıkların çoğu,



çok büyük derinliklere inmeden önce su yüzüne çıka rak hava yutmazlar ve gene balıkların çoğunda, yüzme kesesi ile dış çevre arasında bağlantı yoktur; bu balıklar



da, yüzme kesesi içindeki gaz miktarını düzenleyici başka bir mekanizma vardır: Gerektiğinde yüzme ke sesindeki gazıkan damarlanna ya da kan damarlarında ki kanı yüzme kesesine aktarmak.



şan kılcal damarlar da gazları boşaltır. Bu kılcal damar lar, yüzme kesesi çeperleri boyunca dağılabilir ve kese



nin gerisindeki bir bölmeye ya dakesenin ucunda bulu nanve keseden bir kasla ayrılan dar bir bölgeye ulaşır lar.



Yüzme kesesinin şişmesi, kesenin içinde bulunan dan daha yüksek bir basıncı yenmek gerektiğinden, et



kin ve dinamik bir işlemdir. Kilcal damarlar gazları kese



nin ya da daha yaygın olarak iki birimlik (gaz bezi ve



ayarlanabilir ağsı tabaka) bir bütünün içine itebilir. Gaz bezi, yüzme kesesinin daha iç kesimdeki tabakasında



ortaya çıkan bir değişikliğin sonucudur; ayarlanabilir ağsı tabaka, art arda, ama birbirine ters yönde sıralanan



sık bir kılcal damar düğümüdür. Yüzme kesesinden çı kan kan, kesenin içindekine oranla daha yüksek ba sinçlı,joksijen gibi bir gazliçerir.Yüzme kesesine gelen



kan, basıncı solungaçların üstünden geçen suyun ba sincından düşük oksijen içermek zorundadır. Böylece,



çıkan kanın içindeki oksijen, giren kana yayılır. Bu iş



lem, giren ve çıkan kılcal damarların birleştiği noktada,



yani gaz bezinde toplanan oksijenin yoğunluğunun gi derek artmasına ve basıncının giderek yükselmesine olanak verecek biçimde sürekli yinelenip durur. Gaz bezi, kan içindeki oksijen basıncını artırıcı etki yapan laktik asit salgılayarak bu işlemi kolaylaştırabilir. Gaz bezi içindeki oksijenin basıncı, yüzme kesesi içindeki



oksijenin basıncını aşınca, gaz bezi içindeki oksijen, yüzme kesesi içine geçer.



YANAL ÇİZGİ SİSTEMİ Birçok balıkta ve ikiyaşayışlıda bulunan yanal çizgi sis



temi, su basıncındaki değişikliklere karşı duyarlıdır. Su



basıncındaki değişiklikler, derinliğe ve akıntıların yolaç tığı dalgalara yakın ya da uzak olmaya bağlı olarak orta ya çıkabilir. Yanal çizgi sisteminin temel duyu birimi, bir duyu hücreleri yumağı olan nõromast ve jelatinsi bir zar içinde bulunan duyu kıllarını kapsayan kaide bölūmū



dür. Nõromastlar sürekli olarak sinir uyarılan gönderir ler. Basınç dalgaları nõromastlann jelatinsi örtüsünü ha



reket ettirince, örtü içindeki killar kıvnlır ve kılların kiv



rilma yönüne bağlı olarak, uyarılann sıklığı artar ya da eksilir.



Yüzme kesesinin şişmesi edilgin bir işlemdir ve yüz



Nöromastlar, yanal çizgi sistemi bünyesinde yer alan



me kesesi içindeki gazların basıncı yüksek olduğunda, otomatik olarak gerçekleşir. Gerçekte, bu tür basınçlar,



kanallar ya da yarıklar içinde küçük öbekler ya da dizi



gazları kılcal damarların içine iter; kesenin içinde dola



her iki yanında kafaya kadar uzanır ve kafada üç kola



ler halinde bulunabilirler. Yanal çizgi sistemi, bedenin ayrılır: Kollardan ikisi buruna, biri altçeneye doğru uza



Derin denizlerde yaşayan Astronesthes'lerin altta görülen çizimi yüzme kesesinin ve ayarlanabilir ağsı tabakanın yerini göstermektedir. Yüzme kesesi (altta ayrıntılı biçimde



nir.



Yüzen bir balık, su içinde, başka balıkların yanal çizgi



sisteminin algılayabileceği bir basınç dalgası yaratır. Ay



karşıakıntısı sistemiyle ayarlanabilir agsı tabaka ve'laktik



rica yüzen balık, kendi önünde, yaybiçiminde bir dalga yayar ve bu dalganın yarattığı basınç, balığın iki yanı bo



asit salgılayan gaz bezi, yüzme kesesinin şişmesini sağlar.



yunca oluşan dalgalanın basıncından yüksektir. Bu fark



gösterilmiştir), yüzme eylemini düzenler. Kılcal damarlar



liliği yanal çizgi sistemi algılar ve balık, bir nesneye (bir kaya, akvaryum duvarları, vb.) yaklaştığında, bedeni



Astronesthes



çevresindeki basınç dalgaları söz konusu nesneye çar



parak yön değiştirir; yanal çizgi sistemi de hemen bu



değişikliği algılayarak hayvanın gerekli hareketi yapma sinisağlar. Ses dalgaları da bir tür basınç dalgası olduğu



na göre, yanal çizgisistemi, frekansı çok düşük ( 100 Hz ağsı tabaka toplardaman



ya da daha az) sesleri algılayabilir.



Basınca duyarlı sistemlerin ilgi çekici bir uyarlanma



si, "Lorenzini ampulü" adı verilen köpekbalıklarına ve



bazı kemiklibalıklara özgü nöromast öbeğidir. Lorenzi



ni ampulü, bir elektrik algılayıcısı görevi yapar ve su gaz bezi



ayarlanabilir



ağsı tabaka)



ağsı tabaka böbrek atardaman



içindeki elektrik alanlarını ya da elektrik yüklerindeki değişiklikleri algılar. Hayvanların çoğu (insan bile), de



niz suyu içinde bulunduklarında sürekli akım üreten bir



elektrik alanı oluştururlar. Bunun nedeni, bedendeki si



BALIK



39



Bir tekirbalığının (A) yanal çizgi



(kırmızı) sistemi kafanın ve bedenin her iki yanında yer alır. Yanal çizgi



sistemi, deri altında bulunan ve küçük bir delikle dışan açılan (C) SIVI dolu kanallardan (B) oluşur.



Kanalların (D) içinde duyu hücreleri (1), killar (2), sinirlerle (4) beyne



uyanlar gönderen jelatinsi örtū (3) bulunur. Sudaki basınç dalgaları



D



duyu hücrelerini uyararak balığın



başka balıkları ve nesneleri



1



algılamasını sağlar. Bedeninin (E)



değişik yerlerine gelen basınç dalgalarini karşılaştıran balik,



E



nesnelerin yerini saptayabilir.



Hareket eden bir balik (F), baska balklann beden hareketlerinin



yolaçtığı basınç dalgalanına benzer dalgalar oluşturur.



vıların ve deniz suyunun elektrik potansiyeli ile bedenin çeşitli bölümlerinin potansiyeli arasındaki farklılıktır. Ayrıca, kas hareketleri sonucu bir dalgalı akım alanı da



yı ve spermayı aynı anda üretmesiyle sağlanır. Bazı ba



alanını bozabilir. Kedibalığı (Scyliorhinus), Lorenzini ampulünden yararlanarak avını yakalar.



minde cinsiyet değiştirirler.



liklarsa, kendi kendine iç dölleme gerçekleştirebilir.



oluşur. Bir darbe, hafif bir yaralanma bile bu elektrik



Başka bazı balıklarsa farklı bir erdişilik evresinden ge çerler: Belli bir cinsiyeti olan yavrular, erginlik döne



ÜREME



lişerek embriyoyu oluşturur. Döllenmesiz üreyen en



Balıkların büyük bölümüyumurtlarsa da, canlı yavrular



yapan birçok balik da vardır. Canlı yavru yapan balıklar



ovovivipar (yani yumurtalar dişinin bedeni içinde açılır) ya da vivipar (doğmamış yavrular, annenin dokuları aracılığıyla sağlanan besinlerle beslenirler) olabilir. Bazı ovovivipar balıklarda, embriyo yumurta içinde (yani yumurta henüz yumurtalık kesesinde bulunduğu sıra



da) gelişir ve yumurtlama (yumurtanın dışan bırakılma sı) ile doğum aynı anda gerçekleşir. Başka tür ovovivi parlarda, yumurtalar koruyucu keseden yumurtalık



boşluğunda çıkarlar ve gelişmelerini orada sürdürürler.



Bazı vivipar balıklarda, yumurtalık kesesi çeperi emb



Döllenmesiz üremede, döllenmemiş yumurtalar ge



azından bir balık türü bilinmektedir: Amazon irmagin da yaşayan Poecilia formosa. Ne var ki, yumurtanın



döllenmeden gelişebildiği bu türde, yumurtanın geliş



me sürecini başlatabilmek için, dişinin bir erkekle çift leşmesi gerekmektedir. Erkek ve dişilerin yumurtalara ve yavrulara bakması konusunda çok farkli uygulamalarla karşılaşılmaktadır. Atlas okyanusunda yaşayan ringa balıklarının erkekleri ve dişileri, büyük sürüler oluştururlar ve dişiler yumur talarını, erkekler spermalarını suya bırakırlar. Başka ba liklarsa yuva yapar, yumurtalarına ve yumurtadan yeni



çıkan yavrularına bakarlar. Bazı türler, yumurtalarını



riyoyla sıkı ilişki içindedir ve ona besin sağlar. Vivipar



köpekbalıklarında, yumurta kanalının bir bölümü geli



şerek dölyatağını oluşturur; dölyatağı içinde, yavrunun



Balıkların çoğu dışarda döllenen yumurtalar bırakırken,



vitellüs kesesi,dölyatağı kesesine bağlıdır.



bazı kemiklibalıklar canlı yavrular yaparlar. Tipik bir



Yavrulayan balıklarda ve yumurta bırakan başka ba



liklarda, döllenme içerde gerçekleşir ve spermayı dişi nin bedenine sokmak için çeşitli yöntemler geliştirilmiş



tir. Köpekbalıklarında, erkeğin "miksopterigia" adı veri len ve değişiklik geçirmiş karın yüzgeci, dölleme organi



görevi yapar; bazı Cyprinidae ailesi üyelerinin erkekle



yumurta bırakan balik olan hanibalığının dişisinin (A) yumurtalığında birçok küçük yumurta oluşur. Yumurtlama



kanalından ve üreme deliğinden geçen yumurtalar suya bırakılır. Erkeğin (B) erbezlerinde üreyen sperma, boşaltma



kanallarından ve üreme deliğinden geçerek suya bırakılır ve suyun içinde döllenme gerçekleşir.



rindeyse "gonopot" denen anūs yüzgeci aynı görevi üstlenir.



Balıklarda en az üç çeşit üreme vardır: Heteroseksü



el, erdişi ve döllenmesiz üremeler. En yaygın biçim



olan heteroseksüel üremede, erkek ve dişi cinslikleri birbirinden ayrıdır. Yumurta bırakmayan bazı balıklar da, dişi, spermayı 8-10 ay saklayabilir ve bunu yeni yu



yumur



böbrek



talık üreme



yumurta



deliği



kanali



murtaların döllenmesinde kullanabilir. Bazı türlerdey



böbrek



se, dişi, erkek spermalarını da taşıyabilir.



Erdişi üremede, balık hem erkek, hem dişidir; dola yısıyla da hem yumurta, hem sperma üretir (ya aynı an da ya da farklı zamanlarda) ve başka erdişi balıklarla çiftleşir. Erdişi bir balıkta dış döllenme, balığın yumurta



erbezi



boşaltım kanali üreme deligi



40



BALIK



yanlarında taşımak için bazı yöntemler geliştirmişlerdir: Bunların bazıları yumurtalarını ağızlarında, bazıları so lungaç boşluklarında bazıları da bedenlerindeki özel keselerde taşırlar. BALIKLARIN EVRİMİ



İlk balıklar ve daha sonra ortaya çıkan ilk omurgalılar Ostracoderma öbeğini oluşturdular. Günümüzden yaklaşık 510 milyon yıl önce Kambriyen (Cambria) dö neminde ortaya çıkan Ostracoderma'lar, yaklaşık 350 milyon yıl önce Devonyen döneminin sonlarında orta dan kalktılar. Ostracoderma'ların çeneleri yoktu ve da ha çok tatlısularda yaşıyorlardı. Bedenleri kemik bir zırhla ve pullarla kaplıydı ve boyları 30 cm'den kısaydı. Ostracoderma öbeği, bu öbekten tūredikleri sanılan ve



günümüzde



yaşayan



bofabalıklan ile



Myxinifor



meslerle birlikte, çenesizler (Agnatha) sınıfına sokulur.



ilk çenelibalıklar ya da dikenli köpekbalıklarıgünü mūzden yaklaşık 410 milyon yıl önce Siluryen döne minde ortaya çıktılar ve 250 milyon yıl önce Permiyen döneminin sonunda yok oldular. İlk çenelibalıklar, be



Obür sihlidgiller gibi Cichlosoma biocellatum'un (üstte) erkeği ve dişisi yumurtalara ve yavrulara ortaklaşa bakarlar. Gene sihlidgillerden bazı balıklarsa (sözgelimi Tilapia cinsi üyeleri), yavrularını korumak için ağızlanna alırlar.



denleri köpekbalığına benzeyen, genellikle küçük ba liklardı; kimileri mikrofaj, kimileri etçil besleniyordu. Bunlar, gene fosil balık türleri kapsayan Placoderma si



nıfının bir takımını oluştururlar. Bununla birlikte, son yıl



larda bazı bilim adamları ilkel çenelibalıkları ayrı bir si nifta (Acanthodii), hatta modern çağlardaki kemikliba



liklar sınıfı içinde toplama eğilimi göstermektedirler. Il kel çenelibalıklar ile modern kemiklibalıkların akraba



olduklarını ve günümüzdeki kemiklibalıkların ilkel çe Sombalığı (Salmo salar), alabalığın yakın akrabasıdır. Sombalığı 1-5 yıl tatlısuda yaşadıktan sonra erişkin duruma



nelibalıklardan tūrediklerini ya da her iki öbeğin ortak



gelerek denize göç eder. Bundan sonra yalnızca yumurta



tedir.



bırakmak ya da ölmek için tatlısulara döner. Yaklaşık 6 mm



çapındaki döllenmiş yumurtalar yarısaydamdır (A); döllenmemiş yumurtalarsa mat beyaz olur. Gelişmekte olan embriyonun gözleri fırlakur (B). Yumurtadan yeni çıkmış larvalar (C) vitellūs kesesinde beslenirler (1). Vitellus



kesesindeki besin aşağı yukarı bütünüyle tüketildiğinde larvalann boyu 24 mm'yi bulur (D). Boyu 4 cm'ye ulaşan



larvanın artık ağzı oluşmuş ve suyun içindeki mikroorganizmalarla beslenmeye başlamıştır (E). Yaklaşık 10 cm boyundaki bir yavru balığın yanlannda renkli 10 leke bulunur (F). Yavru tatlısuda yaşama dönemini tamamladığında, bu lekeler yok olur (G). Bu evrede balığın



boyu artık 20 cm'ye ulaşmıştır. Altçenesi çengel biçimini almış (1) ve bedeni iyice irileşmiş erkekler ve yaşlı erkekler,



zamanı gelince çiftleşmek için tatlısulara dönerler (H).



bir atadan geldiğini, bütün bilim dünyası kabul etmek Başka bir çenelibalık öbeği olan Placoderma’lar gü nümüzden yaklaşık 395 milyon yıl önce, Devonyen döneminin başında ortaya çıktılar ve yaklaşık 345 mil yon yıl önce Karbon devrinin başında yok oldular. Pla coderma’lar küçük, yassı balıklardı ve dipte yaşıyorlar dı. Üst çeneleri kafatasıyla iyice kaynaşmıştı; ama kafa tası ile bedenin kemiksi levhası arasında bir eklem yeri vardı.



Kıkırdak iskeletli köpekbalıkları ve vatozlar, başka bir deyişle kıkırdaklıbalıklar sınıfına giren balıklar, günü müzden yaklaşık 370 milyon yıl önce Orta Devon



yen'de ortaya çıkmışlardır; kıkırdaklıbalıkların, kemik iskeletli Placoderma'lardan geldikleri düşünülmekte, kıkırdaklı iskeletin daha sonraki bir gelişmenin ürünü olduğu kabul edilmektedir.



Modern kemiklibalıklar, yaklaşık olarak günümüz den 395 milyon yıl önce Üst Siluryen'de ya da Alt De D



vonyen'de ortaya çıkmışlardır. En ilkel biçimler tatlisu



balıklarıdır: Çünkü deniz çökeltilerinde Triyas (günü müzden yaklaşık 230 milyon yıl önce) öncesinden kal ma hiçbir modern kemiklibalık fosiline rastlanmamıştır.



Kemiklibalıkların ilkel çenelibalıklardan türedikleri sa nılmaktadır. Kemiklibalıkların (Osteichtyes) bir altsınıfı



olan işınyüzgeçliler (Actinopterygii), günümüzde yer kürenin en yaygın balıklardır. Ne var ki bu balıklar kara



omurgalılarında gerçekleşen düzeyde bir evrim geçir memişlerdir.



Kara omurgalılarının ataları, başka bir kemiklibalik



G



öbeği içinde yeralır: Sarcopterygii. Bu kemiklibalıkların



burun delikleri içerde, yüzgeçleri etli (loplu yüzgeçler),



pulları kozmontir. Sarcopterygiiler, günümüzde yaşa H



yan üyeleri de bulunan (Latimeria) saçakyüzgeçlileri



içerir. Devonyen Devri'nde bazı saçakyüzgeçli balıklar



(Rhipidistia alttakımı üyeleri) sudan çıkarak ilk ikiyaşa yışlıları oluşturmuşlardır.



Sınıflandırma. Balıkların sınıflandırılması bilim adamları



arasında büyük anlaşmazlıklara yol açmıştır. Günü müzde yaşayan balıklar üç sınıfa ayrılır. Bu sinifların



içindeki bölümlenmelerde, özellikle de kemiklibalıkla



BALIKÇIL



41



Akdeniz'den Karadeniz'e doğru olanı "anavasya", Ka radeniz'den Akdeniz yönünedoğru olanı “katavasya" diye adlandırılır.



Karadeniz'de 237 dolayında balık türü bulunmakta



Bazı derin deniz



balklari kendilerinden



dır. Bunların % 18'i yerli, % 61'i göçmen, % 21'i tatlısu balığıdır. Soğukça denizleri seven mersinbalıgı veringa



balığı Karadeniz'de (Kuzey Karadeniz'de) yumurt



bile yutabilirler.



larlar. Hamsi Karadeniz'in en ünlü balığıdır. Kışı 30-50 m derinlikte geçiren hamsi, ilkbahara doğru Istanbul



Sözgelimi boyu 15 cm'yi



(ton), kalkanbaliği (Batı Karadeniz), zargana Karade



büyük balıklar



bulabilen



Chiasmoden



niger, boyu 25 cm'yi bulan avlan bile yutabilir (A, avini yutmuş balığın yandan



görünüşü; B,



üstten görünüşü).



boğazından geçerek katavasyayı başlatır. Orkinoz niz'in öbür önemli balıklarıdır.



Marmara denizinde 200 dolayında balık türü vardır.



Uskumru, lüfer, palamut, kalkan ve hamsi bunların baş lıcalarıdır.



Ege denizinde yaklaşık 300 balık türüne rastlanır.



Anavasya ve katavasya olayıyla, bu türlerin sayısı za man zaman daha da artar. Kolyos bol olmasıyla, çipura



etinin lezzetliliğiyle Ege denizinin en ünlü balıklarıdır.



Akdeniz'deki balık türleri de 200'ün üstündedir. Sü



rin bölümlere ayrılmasında, büyük görüş ayrılıkları doğ



veyş kanalının açılmasından sonra, Kızıldeniz'de yaşa



bilim adamlarının takım olarak kabul ettiği bir öbeği,



ne yayılmıştır. Akdeniz'in kıyı kesiminde, sazan, vatoz, izmarit bulunur. Ayrıca kılıçbalığı, isparoz, kırlangıç, eksibalığı (yalnızca İskenderun körfezinde), çipura,



muştur: Aynı öbeğe farklı adlar verilmektedir ve bazı



başkaları altsınıf ya da başka bir öbek olarak kabul et



mektedir. Aşağıda verilen sınıflandırma, yaygın biçim de kabul gören sınıflandırmalardan biridir ve başka si niflamalarda karşılaşılabilecek terimlere açıklık getire bilmek için birçok ek tanımla donatılmıştır:



Çenesizler (Agnatha) sınıfı: Çenesi bulunmayan ba



lıklar.



Yuvarlakağızlılar altsınıfı (ya da takımı): Bofabalıkları, Myxiniformes öbeği üyeleri. Bazı sınıflandırmalarda bofabalıklarıyla Myxiniformes'ler ayrı altsınıflar olarak



yan bazı balık türleri Akdeniz'e girmiş, hatta Ege denizi



barbunya, kayabalığı, akya, ispari, karagöz, kupes, kol yos, lahoz, mercan, mezgit, tekir, zargana ve akarsu ağızlarında kefal ile levrek de vardır.



Türkiye iç su balıkları bakımından da oldukça zen



gindi. Ne var ki ormanların yok olması yüzünden artan



toprak aşınması, kullanılan zehirli tarım ilaçlan iç sular



daki yaşama koşullarını bozmuş ve balik nüfusunun



kabul edilir: Cephalospidimorfes vePteraspidomorfes.



azalmasına yolaçmıştır. Alabalık, kefal, yılanbalığı, sa zan ve levrek, iç sulardaki balık türlerinin başlıcalarıdır.



keletli balıklar.



balıkbilim



Elasmobranchia altsınıfı: Köpekbalıkları ve vatozlar. Kemiklibalıklar (Osteichthyes): İskeleti kemikten oluşan balıklar.



Hayvanbilimin balıkların incelenmesini konu alan dalı.



Akciğerlibalıklar (Dipneutes). (Bazı sınıflamalarda bu iki altsınıf tek bir altsınıfta top



çevreyle ve insanla olan ilişkileri de balikbilimin incele



Kıkırdaklıbalıklar (Chondrichthyes) sınıfı: Kıkırdak is



Holocephali altsınıfı: Kedibalıkları, vb. Crossopterygii altsınıfı (ya da



takımı).



lanır: Saçakyüzgeçliler (Sarcopterygii), ışınyüzgeçliler



Balikbilimin inceleme alanı, balıkların bedensel yapısı,



sınıflandırılması, davranışlan, gelişmeleri ve dünya su lanındaki dağılımını içerir; ayrıca, balıkların birbirleriyle, me alanına girer. İnsanlar için önemli bir besin kaynagi olan deniz balıklarının bu öneminin gelecekte daha da



(mersinbalıkları, saçaklıbalıklar, vb.) bazı sınıflandır



Chondrostei altsınıfı: Işınları yüzgeçli ilkel balıklar



artacağı düşünüldüğünden, aşırı avlamanın ya da agla avlanmada yavru balıkların da aga takılması gibi olayla rin balık soyuna zarar vermesini önlemek amacıyla, ik



malarda saçaklıbalıklar aynı bi: altsınıfta toplanır: Brac



tisadi yönden önem taşıyan balıkların yaşamları ve göç



hiopterygii).



düzenleri konusunda, ringa balığı örneğinde olduğu gi



(ya da takımı): Kelturnabalıği, turnabalıkları (bazısınıf



da elde edilecek başarı, balıkbilim konusundaki bilgiye



daysa takım sayılmaktadır).



Ayrıca, özel alanlarda (“balık çiftlikleri") balık yetiştirme yöntemlerini geliştirmek için de araştırmalar ve uygula



(



(Actinopterygii) altsınıfı,



Tümkemikliler (Holostei) ya da Neopterygii altsınıfı



bi pek çok araştırma yapılmıştır. Balıkların korunmasın



landırmalarda turnabalıkları ayrıbir üsttakım, bazıların



olduğu kadar, uluslararası siyasal işbirliğine de bağlıdır.



Kemiklibalıklar (Teleostei) altsınıfı: Daha gelişmiş ke miklibalıkları kapsar (ringabalığı, sombalığı, hani,



vb.). TÜRKİYE BALIKLARI



Türkiye üçyanı denizlerle çevrili çok büyük bir yarıma dadır. Dolayısıyla Türkiye'nin beslenmesinde balığın



önemli bir yer tutması doğaldır. Ne var ki, XX. yy'ın ikin



ci yarısında bütün dünyayı kasıp kavurmaya başlayan çevre kirliliği sorunlarından Türkiye de payını almakta,



malar yapılmaktadır.



balıkçıl Leyleksiler takımının balıkçılgiller ailesinden, daha çok balıkla beslenen, uzun bacaklı, uzun boylu, sivri gagalı kuşların ortak adı. Tüyleri gri, mavi, kahverengi ve be



yaz olan balıkçılgillerden Tigrosomatinae altailesi üye



hem denizlerde hem de iç sularda balık soyu gün geç.



leri biraz daha kısa bacaklıdırlar ve Güney Amerika, Af



tikçe yok olmaya yönelmektedir.



rika ve Papua bölgesinde yaşarlar. Gece balıkçıllan



Türkiye kıyılarının yaklaşık 200 m'ye kadar olan de



rinliklerinde balık bulunur. Karadeniz ile Akdeniz ara



sındaki sıcaklık farklılığı bazı balıkların sürüler oluştura



rak mevsimlik göçler yapmalarına yol açar. Bu göçün



(Nyctiecoracinae altailesi), gece avlanırlar.



Türkiye'deki balıkçıl türleri beyaz balıkçıl (Egretta al ba) toparak (Ardeola ralloides) küçük beyaz balıkçıl (E.



garzetta), külrengi balıkçıl(Ardea cinerea) erguvani ba



42



BALIKÇILIK



Balıkçıl küçük balıklar, kurbağalanı ve öbür omurgalılan sivri ve uzun gagasıyla avlar. Onceleri ayrı bir tür olarak kabul



edilen beyaz balıkçıll(solda), günümüzde bazı bilim adamları mavi balıkçılın (sağda), beyaz tüylü evresi saymaktadırlar. Kanada'dan Güney Amerika'nın kuzeyine kadar yayılan, kısa boyunlu, karga iriliğindeki yeşil balıkçıl (ortada), tek başına yaşayan balıkçıllardandır. lıkçıl(A. purpurea), cüce yırtıcı balıkçıl ya da cūce bala



ban (Ixobrychus minutus), öküz balıkçılı (Bubulcus ibis), balabankuşu (Butaurus stellaris) ve gece balıkçılı dir (Nycticorax nycticorax).



Balıkçıllar balik, kurbağa ve benzer hayvanlar avla dıkları göllerin çevresinde dolaşırlar. Bazı balıkçıllar,



koloniler halinde yuva yaptıkları üreme mevsimi dışın



da, yalnız yaşarlar. Geri kalanlarsa toplu halde yaşama yı yeğlerler. Yuvalarını ağaçların yüksek dallarına ya parlar. Kur yapma sırasında özel sesler çıkarır, akroba



tik hareketler yaparlar. Dişiler çoğunlukla 3-7 yumurta üstünde kuluçkaya yatar ve ince tüylü yavrularını kus



Alabalık, turnabalığı ve tatlısu levreği bu oltayla avlanır. Ağır olta bir ya da iki elle kullanılan ağır bir olta tipidir.



Tatlısu levreği, turnabalığı, alabalık ve sombalığı avinda yaygın biçimde kullanılır.



Deniz balıkçılığı kabaca iki bölümde incelenebilir:



Yaya balıkçılık ve kıyı balıkçılığı. Yaya balıkçılıkta, daha çok kerevit, yengeç, kabuklular ve kum yılanbalığı gibi



bazı balıklar avlanır. Kıyı balıkçılığı, kıyıya yakın yerler



de yapılan balıkçılıktır. Kıyı balıkçılığında, ışıkla birlikte,



hem olta (iğneli olta, parekete), hem de ağ (sabit ya da çekmeli), çöten, yengeç fanyası, algarna kullanılır.



tukları av etleriyle beslerler.



Yem. Balık iğneye ya doğal ya da yapay yemlerle çeki



balıkçılık



larından ve böceklerden yararlanılır. En sık kullanılan



Boş vakitleri değerlendirmek ve yaşamın stresinden



lerek avlanır. Tatlısu balıkları için, daha çok doğal yem



lerden, kurtlardan, sürüngenlerden, küçük tatlısu balik



deniz balıkçılığı yemleri, midye, solucan ve ufak balik



kurtulmak için insanların yapukları balık avı (ticari balik



çılık için bk. BALIKÇILIK SANAYİSİ). Balıkçılık sporu, dünyada çok uzun süredir yaygın biçimde yapılmakta



dır. Hatta, Amerika Birleşik Devletleri gibi bazı ülkeler de, balıkçılık sporu özel izinlere bağlanmıştır.



Balıkçılık tipleri. Balıkçılık sporu hem tatlısularda hem



denizlerde yapılabilir.



Tatlısu balıkçılığı, kullanılan araç gereçlere bağlı ola



rak çeşitli tiplere ayrılabilir.



Olta balıkçılığı, balik sporuna gönül verenlerin en çok uyguladıkları balık avlama yöntemidir. Başlıca olta



tipleri, yüzer olta, hareketli olta, dip oltası, kamçı olta,



sinekli olta, hafif olta ve ağır oltadır. Tatlısularda yaşa



yan etçil olmayan balıklar daha çok yüzer oltayla avia nir. Levrek, sudak ve turnabalığı gibi etçil balıkları da



yüzer oltayla avlama olanağı vardır; ne var ki bu du



rumda yüzer oltanin sağlam olması ve ucuna mutlaka



canlı yem takılması gerekir. Hareketli olta kullanıldığın



da, oltanin ucuna ağır bir yalancı yem takılır ya da ucu na yem takılmış bir nikel parçası kullanılır. Dip oltası,



dipte yiyecek arayan balıkları avlamak amacına yöne liktir. Kamçı olta, kısa ve esnek bir kamış ve ucuna takı lan bir yapay yem ya da canlı böcekten oluşur. Alaba



lik, incibalığı ve kepenez daha çok kamçı oltayla yaka lanır. Sinekli olta, özel bir ipek ipten ve ucuna takılan



yapay bir sinekten oluşan halkalı ya da makaralı bir olta



dir. Hafif olta, sabit kasnaklı bir makarayla donanmıştır.



Meksika körfezinde balık avlayarak boş vakitlerini değerlendirenler, Golfstrim'in sıcak sularının geçtiği Meksika körfezinde birçok balık türü bulunmaktadır.



BALIKÇILIK SANAYİSİ



43



Balıkçıların uyguladıklan teknikler avlayacakları balığa göre değişir. (Üstte)Sazan ve kedibalığı, yemli iğnenin balıkların yiyecek aradığı



dibe salınmasıyla avlanır. (Sağda) Yapay yemle alabalık avlamaya çalışan bir balıkçı.



Kamışlar, çoğunlukla, grafit, fiberglas ya da bordan



ve balıkçılık özellikle Akdeniz'de yapılırken, çağlar iler ledikçe Atlas okyanusu, Kuzey denizi ve Baluk denizi



makara, yem salma makaraları, fırıldaklı makaralar,



masının, Avrupa tarihine önemli etkileri oldu. XVI. yy.



lisu balıkları avinda kullanılan büyük makaralar. Maka ralar balıkçının misinasını suya salmasını ya da misinayı fırlatarak karıştırmadan geri çekmesini sağlar.



rina, XVII. yy. başlarında İngiliz balıkçılarının da uzan



parçalardır.



yapılır; bambudan yapılan bazı pahalı ve hafif kamışlar da vardır. Makaralar beş genel sınıfta toplanabilir: hafif



de balıkçılığa açıldı. Nova Scotia ve Newfoundland do laylarındaki balık yataklarından yararlanılmaya başlan



açık yüzlü makaralar ve deniz balıkçılığında ya da iri tat



başlarında ilk olarak Fransızların avlanmaya başladıkla n, Atlas okyanusunun kuzey kesimindeki balık yatakla



balıkçılık sanayisi Deniz ve tatlısu balıklarının, kabukluların ve deniz me melilerinin avlanmasını ve pazar için işlenmesini içeren



iş kolu. Geniş çaplı ticari balıkçılık,ağların elle atılıp top landığı küçük teknelerden, en gelişmiş teknolojilerle



donatılmış, balik sürülerini tutan ve işleyen fabrika ge milerine kadar çok çeşitli teknelerle yapılır.



maya başlamalan, İngiltere'nin zenginleşmesine önemli katkılarda bulundu.



BAŞLICA BALIKÇILIK ALANLARI



Dünyanın en önemli balıkçılık alanları, 400 metreden



sig sulardadır: Atlas okyanusunun kuzey kesimi, Kuzey



Buzdenizi,Izlanda ve Norveç'in kita sahanlıklan ile Ba



rents denizi; Büyük Okyanus'un kuzey kesiminde özel likle Bering denizi, Alaska körfezi ve Japonya'nın kıyı



bölgeleri;Büyük Okyanus'un Çin ve Malezya kıyılan



açığındaki kesimi. Ayrıca, Peru kıyıları ile ABD'nin gü



Toplam balik üretiminin büyük bölümü, iki grupta



sağlanır: Ringa, ton, somon, hamsi, ateş balığı, sardal



ya, ve çeşitli uskumru, vb. denizlerin yüzeye yakın ke simlerinde yaygın balıktır; morina, dil, kalkan, barlam, pisi, vb. denizlerin dibe yakın bölümlerinde yaşayan



balıklar karides, istakoz, tarak, istiridye, yengeç, midye,



vb. kabuklular da büyük miktarda avlanır. En önemli deniz memelisi balinanın avlanması, balıkçılık sanayi



sinde aynı bir uzmanlık işidir; günümüzde, eski önemini



Denizde yaşayan yüzlerce balık türünden hamsi (A), morina (B), ringa C), Atlantik morinası (D) ve sardalya (E) (



toplanabilecek, nispeten az sayıda balık çeşidinden



balıkçılık sanayisinin en önemli ticari balıkları arasındadır. Hamsi ve sardalya, ringa familyasının daha küçük üyeleridir. Her üçü de açık deniz balığıdır. Morina ve Atlantik morinası akrabadırlar ve genellikle dibe yakın sularda avlanırlar. Dünyada bir yıl içinde avlanan toplam balik miktarının %40'ını ringa ve morina ailelerinden balıklar oluşturur.



büyük ölçüde yitirmiştir. BALIKÇILIK SANAYISININ GELİŞMESİ



Avcılıkla ve toplayıcılıkla geçinen Tarihöncesi insanları,



besinlerinin önemli bir bölümünü göllerden, irmaklar



dan ve sig kıyılardan sağlarlardı. En kolay yakalandıkları deniz ürünleri, kabuklulardı. Ortataş devri süresince(1.Ö. 10 000-6 000) aşağı yu



kan bütünüyle balıkla beslenen bazı topluluklar ilkel balıkçılık yöntemleri geliştirdiler: Sözgelimi İskandi navya'da balık avlamada kullanılan taş uçlu mızraklar,



B



с



taş zokalar, balık ip ve ağlanı, kemik zıpkınlar. Çağlar



boyunca balıkçılık teknikleri geliştirildikçe, bir yandan avlanan balık miktarı artarken, bir yandan da kurutma, tütsüleme, tuzlama ve salamura yapma gibi avlanan



D



balıkları saklama teknikleri geliştirildi.



Bu arada, balıkçılık yapılan teknelerin gelişmesiyle,



balıkçılar, denizde gün geçtikçe daha uzaklara açılma ya başladılar ve kıyılarda balıkçılıkmerkezleri kuruldu.



Ilk balıkçılık merkezleri Akdeniz kıyılarında kurulur



E



44



BALIKÇILIK SANAYİSİ Biruçan lipsoz (Pterois



volitans).



neydoğu kıyıları açıklannda da çok büyük miktarlarda balık avlanmaktadır.



Belirli türlerin yumurtlama dönemlerinde avlanma



sinin sık sık yasaklanmasına karşılık, aynı türün farklı yu



muntlama bölgeleri ve dönemleri olması, balıkçılığın yıl



içinde uzun dönemlere yayılmasını sağlamaktadır. Sözgelimi, Norveç kıyılarına yumurtlamaya gelen mo



rinalar kışın avlanırken, Barents denizinde yiyecek bul mak için Norveç kıyılarına göçen olgunlaşmamış mori nalar, baharda avlanır.



Afrika kıyılarında ve tropikal bölgelerdeki öbür ülke lerin sularında, balıkçılık nispeten az gelişmiştir. Bunda rol oynayan başlıca etmen, kita sahanlığının düz olma si, kıyı şeridinin düz olması nedeniyle elverişli limanlar bulunmaması, avlanan balıkların saklanmasını güçleşti



ren yüksek sıcaklıklar ve ulaşım yollarının yetersizliği



nedeniyle, avlanan balıkların iç kesimlere ulaştırılma güçlüğüdür.



Başlıca balıkçı ülkeler. Avlanan toplam balık miktarı, 1980 yıllarında 77 milyon tondan, 92 milyon tonun üs.



tüne (1987) çıkmış,bu miktarın aşağı yukarı yarısı (40,5



milyon ton) Asya ülkeleri, özellikle de dünya sıralama



sında birinci sırada yeralan Japonya tarafından elde



Tokyo toptanci



halinde kafaları ve kuyrukları kesildikten sonra



numaralanıp, sıraya dizilmiş tonbalıklari.



Tonbalig



Dolu bir ağın modern bir balıkçı teknesinin ambanina



boşalulması. Avlanan balıklar küçük, kıyıya yakın yerlerde avlanan teknelerde, bozulmaması için buz parçalarıyla örtülür. Birkaç hafta limana dönmeyebilen daha büyük gemilerdeyse, özel ambarlarda dondurulur.



Japonya'da özellikle, çig balik mutfağının başlıca



yemeklerinden suşinin hazırlanmasında kullanılır.



BALIKESİR edilmiştir. 1987'de dünya sıralamasında ikinci sırada



45



resinde gelişen ve Balıkesir ovası adı verilen ovanın ba tısında,denizdüzeyinden 130 m yüksekte kurulmuştur.



SSCB, üçüncü sırada Çin, dördüncü sırada da ABD ve Şili yeralmışlardır.



Tarih. Balıkesir çevresine Tarihöncesi'nden başlayarak



Ticari ölçekte balıkçılığın ilk aşaması, sürtme ağı kulla



de bulunan ilk yerleşme, Ortaçağ'da kurulan Paleo



BALIKÇILIK TEKNOLOJİLERİ



nan teknelerle balıkçılıktır. Kıyı açıklarında tekne tara



fından çekilen sürtme ağı, alt yakası kurşunla ağırlaştırıl



miş, üstyakası mantarlarla hafifletildiği için yukarda du ran, torba biçimli geniş bir ağdır. Tekne tarafından, kıyı



yerleşilmiş olmasına karşın, günümüzdeki kentin yerin



Kastro adlı kaledir. "Balıkesir" adının da bu kalenin adi



nin zaman içinde değişmesinden kaynaklandığı ileri sü rülmektedir.



Söz konusu kale Bizans egemenliğindeyken, VII.



açıklarında, yüzeye yakın sürüklenir. Daha açıklarda,



yy'dan başlayarakIstanbul'u kuşatmak amacıyla gelen



sünün bulunabileceği iki su düzeyi arasında sürüklenir.



Savaşı'ndan kısa bir süre sonra Türkler tarafından iethe dilen bölge, Birinci Haçlı seferinden (1096-1099) sonra



Teknelerin soğuk hava depolarıyla donatılması, bir kaç haftalık seferlere çıkılmasına olanak sağlar. Fabrika



mesi sonucunda, Balıkesir ve çevresi 1300'e doğru ke



kita sahanlığı dışında yapılan balıkçılıktaysa, derin de niz için sürtme ağları kullanılır ve ağ, tutulan balık sürü



gemileriyse, bin kişiye yakın personel taşıyabilir ve ona rim, tutulan balıkların işlenmesi, depolanması, vb. bir



çok hizmet sağlayarak, çok daha uzun süreli seferlere



çıkılmasını, av bakımından en zengin alanlara ulaşılma sini sağlar. Tam donanımlı bir fabrika gemisinde balıkları doğra



Arap orduları tarafından sık sık ele geçirildi. Malazgirt



yeniden Bizanslılara geçtiyse de, Türk akınlarının sür



sin olarak Türk egemenliğine girdi. Anadolu Selçuklu devleti Mogol istilasından sonra çökmeye ve Anadolu Türk beylikleri kurulmaya başlayınca, Balıkesir'i kurdu ğu Karesi Beyliği'nin merkezi yapan Karesi Bey, Paleo



Kastro'nun yerinde kenti adeta yeni baştan kurdurdu.



ma ve dondurma ya da konserveleme makineleri var.



Orhan Bey döneminde, Karesi Beyliği Osmanlı toprak larına katılınca Osmanlı egemenliğine geçen (1335) Ba



dır. Balık dilimleri ağırlığı 45 kg'a varan büyük bloklar halinde dondurulur; daha sonra kıyıdaki tesislerde ikin-. ci kez işlenir.Fabrika gemileri sefere genellikle, avcıge



likesir, Yıldırım Bayezit'inTimur'a yenilmesinden son ra, bir süre Bayezit'in şehzadeleri arasında el değiştirdi. Sonunda Çelebi Mehmet tarafından alındı ve Karesi



miler denilen teknelerle birlikte çıkar.



sancağının merkezi oldu. XVI. yy. başında 22 mahallesi bulunan kentin, 4



Günümüzde balıkçı tekneleri, balık sürülerinin yer



lerini sonarlar, vb. çok sayıda bilimsel aygıtla belirle



mekte, bazılarının taşıdıkları helikopterler, balık sürü sünün hareketlerinin gözlenmesinde kullanılmaktadır.



Balıkesir (kent) Balıkesir ilinin merkezi. Balıkesir kenti, Marmara Bölge si'nin Güney Marmara bölümünde, Susurlu ırmağı çev



500-5 000 kadar olduğu sanılan nüfusu, yüzyılın sonu na doğru 7 500-8 000'e yükseldi. XVII. yy'dan 1841'e kadar Anadolu eyaletine bağlı Karesi sancağının merkezi olan Balıkesir, o tarihte Os manlı yönetim örgütünde yapılan değişiklikler sonu cunda, Hüdavendigår vilayetine bağlanan Karesi san cağının merkezi oldu. 1880'de Karesi vilayet olunca bu vilayetin merkezi olan kent, 1880'de Karesi vilayeti kal



Balıkesir'den bir görünüş.



SUMERBAN 1



i



=



46



BALIKESİR



dırılıp, bir sancak olarak Hüdavendigâr vilayetine bağ



lanınca, yeniden bir sancak merkezi oldu. XIX. yy.son larında nüfusu 13 000 dolayındaydı. XX. yy'ın başında (1903) nüfusu 16 000 olan Balıke



sir, 1909'da Hüdavendigår vilayetinden ayrılarak "ba



ğımsız mutasarriflık” haline getirilen Karesi mutasarrufli



gının merkezi oldu. Kurtuluş Savaşı yıllarında, Yunan işgaline karşı halkın başlattığı direniş hareketlerini ör



gütlemeyi amaç alan kongrelerden Balıkesir Kongresi, 26 Temmuz 1919-30 Temmuz 1919 tarihleri arasında



burada toplandı. 30 Haziran 1920'de Yunanlılar tara fından işgal edilen kent, 6 Eylül 1922'de kurtarıldı. GÜNÜMÜZDE BALIKESİR



1924'te aynı ilin merkezi olan Belikesir hızla gelişti.



1927'de 25 450 olan nüfusu, 1950'ye kadar oldukça



yavaş arttıysa (1940'ta 30 000, 1950'de 36 000) da, o



tarihten sonra artış hızlandı. 1960'ta 60 000'i aşan nü



fus, 1979'da 100 000'e yaklaşıp (99 443), 1980'de 100



000'i aşti (124 051); 1985'te 150 000'e yaklaşıp (149 989), 1990 nüfus sayımında 170 589'u buldu.



1952 yılında, çarşı kesimini büyük ölçüde yakan bü yük bir yangından sonra günümüzdeki görünüşünü



alan Balıkesir kentinde, iki ana eksen, istasyonu çarşı meydanına bağlayan cadde ile bu yolu çarşımeydanın



remit-Ayvalık yöresinde, yazları sıcak ve çok kurak, kış ları ilik ve yağışlı Akdeniz iklimi egemendir. Edremit



meteoroloji istasyonunun verilerine göre, en soğuk ay ortalaması 6,9 °C, en sıcak ay ortalaması 26,4 °C'tır. Bu



istasyonda günümüze kadar kaydedilen en düşük ve en yüksek sıcaklıklar -7,6 °C (18.11.1964) ve 40,5 °C'tir



(5.8.1962). Edremit'te 739 mm olan yıllık ortalama ya ğışın yaz aylarına düşen payı yüzde 3'ü bulmaz. Kiyi dan iç bölümlere doğru gidildikçe iklim sertleşir: Kışlar daha soğuk geçer; yazlar sıcaktir. Yaz mevsimi bu ke simde de kurak geçmekle birlikte, yaza raslayan yağış



payı, Ege kıyılarında olduğu kadar düşük değildir. Balı kesir meteoroloji istasyonunda en soğuk ayortalaması 4,9 °C, en sıcak ay ortalaması 24,6 °C'tır. Günümüze



kadar



merkez alan ve işınsal biçimde uzanan iki geniş cadde



de, kentin yeni ve modern caddelerindendir.



Ege kıyılarını Marmara kıyılarına bağlayan Izmir



Bandırma demiryoluna Kütahya'dan gelen demiryolu



nun eklendiği Balıkesir kenti, demiryolu açısından



önemli bir düğüm noktası olduğu gibi işlek karayollarıy.



la da bir yandan Marmara kıyılarına ve Bursa'ya, bir yandan Akhisar üstünden Izmir'e, bir yandan da Edre



mit körfezi kıyılarına bağlanır. Balıkesir (il)



Marmara kıyılarından Ege kıyılarına kadar uzanan, bü yük bölümü Marmara Bölgesi'nde, geri kalan bölümü de Ege Bölgesi'nde yeralan il. Yüzölçümü 14 292 km², nüfusu 1990 sayımında 973 314, merkezi Balıkesirken



ti olan Balıkesir ili 19 ilçeye ayrılmıştır: Merkez; Ayvalık; Balya; Bandırma; Bigadiç; Burhaniye; Dursunbey; Ed remit; Erdek; Gömeç, Gönen; Havran; Ivrindi; Kepsut; Manyas, Marmara, Savaştepe; dirgi; Susurluk.



Doğuda Bursa, güneydoğuda Kütahya, güneyde Manisa, güneybatıda Izmir, batıda Çanakkale illeriyle



sınırlı olan Balıkesir ilinin güneybatıda Ege denizi, ku zeyde de Marmara denizi ile kıyısı vardır.Orta kesimin



de güney-kuzey doğrultulu bir çukur alan bulunur. Su



surlu irmağı tarafından boylanan bu çukur alan, yer yer



darlaşıp boğaz biçimini aldığı gibi, bazı kesimlerde de



genişleyerek ova biçimini alır: Balıkesir ovası, vb. llin kuzey kenarında, Bandırma ve Erdek körfezleri arasın



daki alçak bir kıstakla karaya bitişmiş olan Kapıdağ dağ. lik kütlesi (792 m) yükselir. Bu dağlık kütlenin açığında bulunan Marmara adaları da Balıkesir sınırları içindedir. Susurlu irmağının izlediği güney-kuzey doğrultulu çukur alan, ilin doğusunda ve batısında kalan iki dağlık



alanı birbirinden ayırır. Çukur alanın doğusundaki dağ. lar, Icbatı Anadolu eşiğine bağlıdırlar. Çukur alanın ba



tisindaki en önemli engebe, Balıkesir-Çanakkale il sınırı üstünde yükselen ve yükseltisi 1 700 m'yi aşan Kaz da gıdır.



Hem Ege denizine, hem de Marmara denizine kıyısı



olan ve oldukça geniş bir alana yayılan Balıkesir ilinde,



iklim çeşitlilik gösterir. Ilin Ege denizine komşu olan Ed



düşük sıcaklık



-21,8



°C



olan yıllık yağışın yüzde 5,5'u yaz mevsiminde düşer.



Ilin Marmara denizi kıyılarındaysa, kuzey etkileriyle kış



mevsiminde soğuk baskınları görülebilir. Bu kıyılarda



en soğuk ay ortalamaları, Balıkesir kentindekinden yük sek, ama Edremit-Ayvalık yöresindekinden düşüktür:



Bandırma'da en soğuk ay ortalaması 5,4 °C. Bu kesim



de yazlar da daha serin geçer: En sıcak ay ortalaması, Bandırma'da 23,8 °C.



da dik yönde kesen ikinci bir caddedir. Bu iki cadde üs



tünde kentin önemli iş yerleri sıralanır. İstasyon binasını



kaydedilen en



(13.11.1954), en yüksek sıcaklık 43,7 °C'tır. 609 mm



Iklimdeki çeşitlilik, doğal bitkiörtüsünün de çeşitlen mesine katkıda bulunmuştur. Akdeniz ve Karadeniz'e özel bitki türleri ile iç bölgelerimize özel bozkır bitki



türleri birbirine karışır. Ilin bazı kesimlerindeki dağların kuzeye bakan yamaçlarında, Karadeniz bölgesinin ta nitici ağacı olan kayın ağacının görülmesine karşılık, ilin Ege denizine yakın olan kesimlerinde, alçaklarda kızıl



çam, yükseklerde karaçam ormanlarına raslanır. Bali



kesir ovasının tabanındaysa, bozkır görünüşü egemen



dir. Ilin orman bakımından en zengin köşesi, Dursun bey çevresindeki karaçam ormanları ile Kaz dağındaki ormanlardır.



Balıkesir ilindeki akarsuların çoğu, Susurlu ırmağında toplanarak Marmara denizine ulaşır. Marmara denizine su taşıyan bir başka akarsu da, daha batıdaki Gönen ça yıdır. Balıkesir ilinin Ege denizine ulaşan suları arasında



en önemlisi, Edremit körfezine dökülen Havran çay dir.



Balıkesir ilinin en önemli gölü 166 kmgenişliğindeki Manyas gölüdür. Güneyden Kocaçay'la beslenen, su



larinin fazlasını Karadere aracılığıya Susurlu irmağına akitan Manyas gölü, deniz düzeyinden yüksekliği fazla olmayan, az derin bir göldür (yükselti: 10 m; en derin yeri: 15 m. Kuzeydoğu ucundaki "Kuş Cenneti" adı ve.



rilen köşe, Türkiye turizmi açısından önemlidir. Ağaçlık ve sazlık olan Kuş Cenneti'nde, sıcak ülkelerden mart başında gelen kuşlar, kuluçkaya yatarlar. Bu sırada göl



suları dayükselmeye başladığından, kuşların yuva yap tığı ağaçların gövdeleri su içinde kalır. Böylece kuş yu vaları korunmuş olur. Küçük su canlıları ile balıkların



bol olması, kuşların kolayca beslenmesini sağlamakta,



gölde iki yüzden çok kuş çeşidi bulunmaktadır. Ilkba



harda çeşitli balıkçıllar, cücekarabatak, büyükkaraba



tak, beyazpelikan, kahverengipelikan, kaşıkçıkuşları,



sazbülbülleri, Çulhakuşları, vb., ağaçlar ve sazlar arası na yuva yapar. Yavrularını yetiştirdikten sonra, sonba



harda hep birlikte yeniden sicak ülkelere göç ederler.



Sonbahar ve kış aylarındaysa, gölün sazlıkları, daha çok



ördekler için konaklama yeri olur.“Kuş Cenneti" adı, 1938'de, Istanbul Üniversitesi|zooloji profesörlerinden Dr. C. Kosswig tarafından verilmiştir.



1990 sayımı sonuçlarına göre Balıkesir sınırları için



de 973 314 kişi yaşar. 1985-1990 arasında yıllık nüfus artış hızı, il merkezinde ve ilçe merkezlerinde %o



47



BALIK YETİŞTİRİCİLİĞİ 24,51, kırsal kesimde 3,59, ortalama 13,35 olarak Tür



kiye ortalamasının (21,71) oldukça altında gerçekleş. miştir.



EKONOMI İkliminde ve doğal bitki örtüsünde olduğu gibi, ilin eko



nomik etkinliklerinde de çeşitlilik gözlenir. Balıkesir ilinde tarım, başlıca ekonomik etkinliktir.



Tahil türleri arasında buğday başta gelir. Sanayi bitkile rinden şekerpancarı üretiminin yaygınlaşmasında, Su surluk şeker fabrikasının önemli etkisi olmuştur. Tütün



üretimi fazla olmamakla birlikte, "Gönen tipi” tūtün,ni telikli tütünlerden sayılır. İlde zeytinlikler, bağlar ve çe



şitli meyve ağaçlarının oluşturduğu dikili alanlar da ge



niş yer tutar. Erdek çevresinde daha çok sofra zeytini



yetiştirilir: Edremit körfezi kıyılarıysa, Türkiye'nin en önemli yağ zeytini yetiştirme alanıdır. Il sınırları içindeki Marmara adalarında da, zeytincilik ve bağcılık gelişmiş tir. İlin hayvan varlığı arasında, koyun önemli yer tutar.



Balıkesir, koyun sütü üretiminde Türkiye illeri arasında ön sıralarda yer alır. Öteki hayvanlar sayıca önemli de



ğildir. Ipekböcekçiliğinin oldukça eski bir geçmişi ol makla birlikte, eski önemini büyük ölçüde yitirmiştir.



Yeraltı gelir kaynakları pek çeşitli olmayan il toprak



larının en önemli yeraltı zenginliği, bor yataklardır. Or



taçağ'dan bu yana Susurlu vadisi boyunda işletilen



kartalı, su yüzeyine yakın yüzen balıkları yüksekten gö



rünce kanatlarını kapatarak dalış yapar ve avını yakala mak için pençelerini ileri uzatarak suya ok gibi girer.



Pençe ve tabanları, avlanmasını kolaylaştıracak biçim de pütürlüdür; pençeleriyle şaşılacak kadar büyük ba Tıkları tutup yuvasına taşır. Avrupa'nın birçok ülkesinde,



soyunun tükenmemesi için yuvaları yumurta avcılanna karşı özenle korunmaktadır.



balık yetiştiriciliği Koruma altındaki alanlarda ya da denetimli koşullar al tindaki doğal ortamlarda (“balık çiftlikleri"), balık ya da kabuklu deniz ürünleri yetiştirilmesi. Ticari amaçlarla



balık yetiştiriciliği, bazı ülkelerde çok eski bir deneyim



olmasına karşılık (sözgelimi Çin'de, nüfusun protein ge



reksinmesinin büyük bölümü sazan yetiştiriciliğiyle sag



lanır), ABD ve Avrupa'da hâlâ yeni sayılabilecek bir dal dır; ama hızla gelişmektedir.



Üretimi en yaygın türler yayınbalığı, kerevit, sazan, alabalık, som (ya da somon) balığı, istiridye ve kerevit tir. Ülkemizde hızla gelişmekte olan alabalık ve kerevit yetiştiriciliğinin yanı sıra, som balığı da yetiştirilmeye başlanmıştır.



"borasit yataklanı"ndan çıkarılan madenler, cam, sır ve boya işlerinde kullanılmak için Venedik'e gönderilmiş



tir. Günümüzde, ilin başka kesimlerindeki kolemanit"



tipindeki bor yatakları işletilmektedir. Balıkesir ilindeki



bir başka önemli maden olan gümüşlü kurşun, Balya'da



işletilmiş, Cumhuriyet döneminde tükenmiştir. Edre



mit'in doğusundaki Eymir demir yataklarıysa Cumhuri yet döneminde de işletilmiştir. Balıkesir ilinin öbür ye



raltı zenginlikleri arasında, Kapıdağı yarımadasındaki



granit yatakları ile Marmara adasındaki Eskiçağ'dan bu yana işletilen mermer yatakları sayılabilir.



9 10



Sanayi kuruluşları arasında Susurluk Şeker fabrikası,



Balıkesir Çimento fabrikası, Bandırma Boraks ve Asit borik fabrikası başlıca kuruluşlardır. Edremit körfezi



çevresinde zeytinyağı ve sabun sanayisi gelişmiştir. Su surluk, Dursunbey, Bigadiç ve Sindirgi dolaylarında da,



orman ürünlerini değerlendiren sanayi kuruluşları var



16



17



dır.



ULAŞIM



13



Marmara ve Ege kıyılarını birleştiren demiryolunun, il



merkezinde Kütahya'dan gelen demiryoluyla birleş.



12



mesinin yanı sıra, Balıkesir,karayolları için debinkavşak noktasıdır (İstanbul, İzmir, Çanakkale'ye giden yollar burada düğümlenir). Bandırma limanının yükleme -



boşaltma etkinliği de gün geçtikçe artmaktadır.



15



Balıkesir ili, ulaşımın gelişmiş olduğu illerimizdendir.



Balıkesir Kongresi Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcında, Yunan işgali



ne karşı koymak için 26 Temmuz1919'da Balıkesir'de toplanan kongre. Hareketi Milliye Kongresi adıyla top



lanarak 30 Temmuz 1919'da sona eren kongrede, ulu



Alabalık yetiştirme işlemi, yetişkin erkek ve dişi balıklardan (1 ve 2) alınan yumurtalar ile dölün kansanılmasıyla



sal seferberlik ilanı, Yunanlarla hiçbir biçimde görüşme



(3)başlar. Döllenen yumurtalar çatlar (4) ve isı denetimli bölmelerde larva evresi başlar (5). Yaklaşık üç hafta sonra, yavru balıklar (6) beslemenin otomatik aygıtlarla (7)



zenli ordu kurulması, vb. kararlar alınmıştır.



yapıldıgı yavru bölmelerine alınır; bir perde (8) aracılığıyla



yapılmaması, düşmanı Anadolu'dan çıkarmak için dü balikkartalı



Antarktika ve Güney Amerika dışında dünyanın her ya ninda, deniz ve göl kıyılarında yaşayan kuş türü (Bil. a.



Pandion haliaetus). Balikkartaligiller ailesinin tek türü olan, büyüklüğü ve görünüşü kartala benzeyen balik



kaçmalan engellenir. Yavrular, 12 haftalık olunca, kurulmus



havuzlara alınır; bir havuzların suyu bir baraj (S) aracılığıyla saglanır. Bir geçit (10) sayesinde irmak balıklarının hareketine izin verilir ve giriş-çıkış kanallan (11,12)



aracılığıyla havuzlann suyu temiz tutulur. Havuzlarda (13-15) çeşitli gelişme evrelerindeki balıklar bulunur. Alabalıklar 24 aylık olduklarında yenebilecek boya gelir, 36



aylık olduklarında olgunlaşırlar ve üreyebilirler.



48



BALIM SULTAN



Balım Sultan



bağlanarak, bir süre inzivaya çekildi ve Ramazan Efendi



Türk şairi ve bektaşi tarikatının ikinci kurucusu(Hacı



ölünce zaviyeye şeyh oldu.



nizca menakıplardaki öykülere dayanan Balim Sul



larda rastlanır. Arapça bir Fusûs ül-Hikem şerhi ve ta



savvufla ilgili çeşitli yapıtları vardır.



cı Bektaş'ın evlatlığı Kadıncık Ana'nın soyundan Mürsel Baba'nınoğlu olduğunu inanılır. Bektaşi ayin ve erkâni



Bali Bey, Malkoçoğlu



nulduğu, bektaşiler tarafından Hacı Bektaş'tan sonra



Türk akıncı beyi (öl. 1514). Silistre sancak beyliğine ge



söylenen üç nefesinse, gerçektenonun olup olmadığı



(1478), Venedik çevresine yaptırdığı akınlara katıldı, Bogdan'a sefer düzenleyip, Stefan Cel Mare'yi Osman



bektaş ? - Kırşehir ? 1516). Yaşamına ilişkin bilgiler yal



tan'ın (Hızır Balıda denir), bektaşi geleneğine göre, Ha



nin temellerinin ve tekke usulünün onun tarafından ko



ikinci pir kabul edildiği bilinir. Balım Sultan'ın olduğu kesin olarak saptanamamıştır. Edebiyat tarihi açısından



önemi, halk edebiyatının, “alevi-bektaşi edebiyatı" adı verilen ve günümüzde de süren kolunu besleyen dü şüncenin oluşturucuları arasında bulunmasından gelir.



balıkyiyenyarasagiller Balık avlayarak beslenen, Orta ve Güney Amerika'ya



yayılmış 2 türü bulunan yarasa ailesi (Bil. a. Noctilinida e). Balıkların yerini sonara benzer bir sistemle, gönder



Bali'nin, Cevri mahlasıyla yazdığı şiirlere mecmua



tirilen Malkoçoğlu Bali Bey, Fatih'in İşkodra seferine



liegemenliğini kabul etmek zorunda bıraktı. Lehistan'a akınlar yaptı.



Bali kedisi



Bazı safkan siyam kedileri değşinim sonucu uzun tüylü



yavrular yapınca, 1950 yıllarının başlarında ortaya çı kan kedi irki (uzun tüylü Siyam kedileri daha sonra yeni



dikleri sesdalgalarının yankılanmasıyla buldukları sani



lan balıkyiyenyarasagiller ailesi üyeleri, arka ayaklarını suya sarkıtarak avlanırlar. Buldogyarasası (Noctilio le



Siyam kedilerinden



porinus) türünün adı, buldog çenesine benzeyen üst



dudağından kaynaklanır. Avladığı balıkları hemen par çalamayıp, yanaklanndaki cepte biriktirdikten sonra,



Türeyen Bali



kedilerinin, Iran kedilerininkine



issiz bir yere çekilerek yer. Güney buldogyarasası



(Noctilio labialis) türü üyelerinin bacak ve ayakları daha



benzeyen uzun



küçüktür. Her iki türde de başlar büyük, sivri kulaklar yapraksı bir dokuyla birbirine bağlıdır. Tatlısularda av



ve ipeksi tüyleri vardır.



lanırlar.



Bali



Endonezya'da ada. Küçük Sonda adalarının en küçüğü



olan, Cava'nın 3,2 km doğusunda yeralan Bali adasının yüzölçümü 5 623 kmnüfusu2|710 000'dir.Endonez



ya'nın en küçük ilini oluşturur. Başlıca kentleri, Denpa sar ve Samgaraca'dır.



Yanardağ kökenli bir ada olan Bali'nin en yüksek



bir cins oluşturmuştur). Bali kedisi ile Siyam kedisinin beden biçimleri ve renkli bölgeleri birbirine benzer.



Ama Bali kedisinin kulakları daha büyük, gözleri mavi dir.



noktası, Agung dağında 3 142 m'yi bulur. Dağlık kuzey



Balililer



ikliminin etkisindedir. Yıllık sıcaklık ortalaması 28 °C dolayındadır. Halkının (Bk. BALİLİLER) büyük bölümü



Bali adasında yaşayan en kalabalık halk topluluğu. Ma



kıyıları kurak bir iklimin, güney adalarıysa yağışlı muson hindu dininden olan adada, başlıca gelir kaynağı tarım



dir: Pirinç, mısır, manyoka, kahve, tütün, hindistance



vizi yetiştiriciliği. Ormanların işletilmesi (değerli tek ağa ci kerestesi), dokumacılık ve tahta oymacılığı da önemli ek gelir kaynakları oluşturur.



Hollanda Doğu Hindistan Şirketi'nin 1597'den baş



layarak ticaret ilişkileri kurduğu, ama 1908'e kadar özerkligini koruyan Bali, o tarihte Hollanda tarafından



ilhak edildi. İkinci Dünya Savaşı'nda Japon işgalinde ka



lip, savaştan sonra, yeniden Hollanda'ya bağlandıysa da, 1949'da Endonezya'nın geri kalan bölümüyle bir likte bağımsızlığa kavuştu.



Bali, Sarhoş Türk şairi (Tir ? - Istanbul 1573). Birgivizade Muslihittin



Mustafa Efendi'nin oğlu olan Sarhoş Bali (asıl adı ilha midir), medrese öğreniminden sonra müderrisliklerde



bulundu (Kepenekçi medresesinde, vb.). Içkiye düş kün, uçarı, çapkın biri olduğu için Sarhoş lakabıyla anil maya başlandı. Sonradan tövbe edip, halveti tarikatın dan Ali Paşa zaviyesi şeyhi Karabaş Ramazan Efendi'ye



lezya-Polinezya dil ailesinden bir dil konuşan, hem Ca va abecesi, hem Latin abecesi kullanan Balililer, dar ir mak vadilerinde ya da kıyılardaki ovalarda yaşar, sulu



tarım yaptıkları küçük tarlalarında pirinç, misir, manyo ka, sebze ve meyve yetiştirerek geçinirler. Bali köyle



rinde nüfus birkaç yüz ile birkaç bin arasında değişir. Evler genellikle, duvarla çevrili bir avluya açılır. Aile en



önemli toplumsalgruptur. Çok kadınla evliliğe izinveri lir; ama erkeklerin çoğunun tek eşi vardır. Balililerin kültürü Endonezya adaları arasında dolaşan Hintli tacir ler aracılığıyla Hindistan uygarlığından dolaylı biçimde etkilenmiş, XVI. yy'da yönetici sınıfı genellikle hindu



olan Cava'da halk Islam dinini benimseyince hindu di



ninden pek çok Cavalı kaçarak Bali'ye sığınmıştır. Balili



ler Hindu kast sistemini de, kendilerine göre değiştire



rek benimsemişlerdir. Gerek zarif danslarıyla, gerek gümüş ve altın kuyumculuğu, resim ve ağaç oymalar gi bi el işlerinin güzelliğiyle ün salmışlardır. balina



Denizde yaşayan, balinalar takımından büyük memeli



hayvan. Balinalar takımı üç alttakıma ayrılır: Balina çu



BALİNA



49



narval



ispermeçet balinasi



katil balina



Globicephala



beyaz balina



mavi balina



boz balina



gerçek balina



kambur balina



Fin



balinas



Başlıca balina türleri arasında şunlar sayılabilir. Boyu 5,5 m'yi bulan, küçük bedenli, nar balinası ve denizgergedan da denilen narval(Monodon monocerus);} biraz daha küçük bedenli olanbeyaz balina ya da beluga (Delphinapterus leucas);üyeleri birkaç yüz bireylik sürüler oluşturan, Globicephala cinsi; 3-50 üyelik gruplar halinde işbirliği yaparak avlanan katilbalina (Orcinus orca); dişli balinaların en büyüğü olan, boyu20 m'yi, ağırlığı 50 tonu bulabilen ispermeçetbalinası ya da kaşalot



(Physeter catodon). Dişsiz balinalar temelde planktonlarla beslenen büyük(Eschrichtius balinalardır.gibbosus) Dişleri yoktur ama, Üstçenelerinde, sudaki küçük organizmaları süzen, balina çubukları vardır. Boz balinanin boyu en çok 15|m'yi bulabilir. Buzul balinası ya da Vizcaya balinası (Balaena glacialis) biraz dahabüyüktür ve başının üstünde boynuzsu bir çıkıntı vardır. Balinalanın en büyüğü, bilinen en büyük hayvan olan mavi balinadır (Balaenoptera musculus): Boyu 30 m'yi,



ağırlığıysa yaklaşık 130 tonu aşar. Fin balinasının (B.physalus) bedeni gri-siyah,en gövdesinin altı beyazdır; boyu 24 m'yi bulabilir.Aynı renkteki kambur balinanın (Megaptera novaeanglia) boyuysa çok 15 m olabilir.



50



BALİNA



buklarıyla donanmış gerçek balinaları içeren dişsiz bali



nalar; dişli balinalar; yalnızca fosiller aracılığıyla tani



nan, soyu tükenmiş Archaeocetes.



Dişsiz balinalar üç aile ve yaklaşık bir düzine tür kap sar. Bu türlerin hiçbirinde, embriyo evresinde kalıntı halinde bulunanlar dışında, diş yoktur. Bunu karşılık ağızda, dişetinden çıkan, keratinden (boynuzsu mad



tüysüzdür. Kambur balinanın kafasında genellikle, ne işe yaradığı henüz bilinmeyen çok sayıda, iriyumru bu lunur. Derisinin altında bir yağ tabakası vardır; balina yağı elde edilen bu tabakanın temel görevinin, bu si



cakkanlı memelinin beden sıcaklığını 34-37 °C dolayın da tutmak olduğu sanılır. Balinalar hava soludukları



için, yüzeye çıkarak soluk almak zorundadırlar. Solu



de) oluşmuş, bir dizi yassı balina çubuğu vardır. Balina



num, özellikle göğüs kafesinin esnek hareketi sonucun



çubukları bir filtre ya da süzgeç görevi yapar ve suyun



da havanın hızla dışarı atılmasından ve daha yavaş ola rak içeri çekilmesinden oluşur: Dışarı atılan hava genel



içindeki küçük deniz organizmalarını süzer. Dişsiz bali nalar, temelde, planktonlarla beslenirler: Besinlerinin büyük bölümü yalnızca birkaç milimetre büyüklüğün deki deniz organizmalarıdır. Temel besini, kutup böl gelerinde, özellikle Antarktika'da, karidese benzeyen,



likle atmosferdeki havadan daha sıcak olduğu için hızlı bir sıkışma gerçekleşir ve uzaktan bakanlarda balinanın buhar püskürttüğü izlenimi uyanır. Buhar, kafanın üst



kesiminden, yani dişsiz balinalarda iki, dişli balinalarda



küçük, genelde “krill" adıyla bilinen, kabuklulardır. En



bir tek delik kapsayan burundan dışarı fışkırır.



ünlü dişsiz balinalar, gerçek balinalar (yani Balaena cin si üyeleri), boz balina (Eschrichtius gibbosus), mavi ya



Üreme. Tekdelikliler dışındaki bütün memeliler gibi, balinalar da vivipardırlar; yani yavrularını doğrurlar. Di şi balina, her doğumda bir tek yavru yapar. Balinaların üreme davranışları pek bilinmemektedir; eldeki bilgile rin tümü özel yerlerde beslenen balinaların gözlenmesi



da gök balina (Balenoptera musculus), Fin balinası (B. physalus) ve kambur balinadır (Megaptera novaean



gliae). Üyeleri en iri bedenli tür (aynı zamanda gelmiş geçmiş en iri hayvanlar da bu türün üyeleridir) mavi ba



sonucu elde edilen bilgilerdir. Boz balinanın kur yapma



linadır: Boyu 30 m'yi, yaklaşık ağırlığı 130 tonu aşabilir.



ve üreme davranışları konusunda bazı bilgiler vardır:



Dişli balinaların tümü yırtıcıdır ve balıklarla, küçük mürekkepbalıklarıyla beslenirler. Genellikle iki çenele



Bu türün üyeleri üreme mevsimini Kaliforniya yarıma



rinde de, avlarını yakalamada kullandıkları keskin dişler vardır. Dişli balinalar takımı 5 aile ve 30 kadar tür kap



rinden, bir ölçüde gözlenmeleri olanağı bulunmuştur. Genelde balinaların gebelik dönemi, dev mavi balina



sar. Başlıca türleri arasında beyaz balina ya da beluga



lar da dahil, yaklaşık 10-12 aydır. Bazı uzmanlar, isper meçet balinasının ve katil balinanın gebelik süresinin yaklaşık 16 ay sürdüğünü ileri sürmektedirler. Mavi ba lina ve Fin balinasının dişileri, yaklaşık 5-7 ay, dişli bali naların çoğunun dişileriyse yaklaşık bir yıl süreyle yav rularına bakarlar. Daha küçük olan dişli balinaların ya



(Delphinapterus leucus), katil balina ya da falyanos (Ör cinus orca), ispermeçet balinası, kaşalot ya da amber balığı genel adlarıyla bilinen Kogia ve Pyseter cinsi üye leri, Küremsi kafalı Globicephala cinsi üyeleri, uzun bu



runlu Mesoplodon cinsi üyeleri sayılabilir. Melville'in



dasının ve Meksika'nın bazı körfezlerinde geçirdikle



Moby Dick adlı yapıtı sayesinde ün kazanan isperme çet balinasının (Physeter catodoni) boyu 19 m'yi aşar. Bu tür, büyük, uzun, dikdörtgen biçiminde kafasıyla ve



şama süresi 30 yıldır; büyük ispermeçet balinalarıysa 90 ya da 100 yıl yaşayabilirler.



nispeten ince, dar alt çenesiyle tanınır. Genel özellikler. Balinaların bedeni genellikle torpil bi



tün okyanus ve denizlerinde ve bütün enlemlerinde



çiminde, kaygan ve suda yüzmeye elverişlidir. On ayaklar, daha çok hareketsiz durmayı sağlayan ve dü



men görevi yapan iki yüzgece dönüşmüştür; arka ayak



larsa birkaç kemik kalıntısına indirgenmiştir. Türlerin



Balinaların dünyadaki dağılımı. Balinalar, dünyanın bü bulunabilir. Boz balinalar Asya'nın Büyük Okyanus ki yıları ve Kuzey Amerika kıyıları boyunca uzanan bir göç yolunu izler; bazı balinalarsa bütün memeliler içinde



en uzun göçü yapan hayvanlardır: Bazı türlerin yaptığı göç 22 000 km'yi bulur. Mavi balina, ispermeçet bali



çoğunda bir sırt yüzgeci bulunur; kuyruksa, düşey, du



nası ve bazı başka türler kutupların çevresinde bulunur



ran ve yüzme eylemini gerçekleştiren temel organ olan bir çift yüzgeçten oluşur. Bazı türlerin kafası üstünde bulunan ipeksi kıllar ve



lar; bunlar arasında, sürü halinde yaşayan ve yalnızca sürüdeki bireylerle çiftleşerek üreyen türlerin bulundu ğu sanılmaktadır. Balinaların göç yollarını balina avcıları



tüyler bir yana bırakılırsa, balinaların derisi kaygan ve



çok iyi bilirler: Eldeki bilgilerin işığında, balinaların ok



yanus akıntılarına, plankton hareketlerine, isi değişiklik



Hawaii açıklarında, kuyrugu üstünde tutunmuş kabuklu



lerine ve öbür çevre ve iklim etmenlerine bağlı olarak göç yolculukları yaptıkları düşünülmektedir.



hayvanlarla bir kambur balina. Kambur balinalar kış mevsimini besin bakımından zengin bu bölgelerde



Balinaların davranışları. Balinaların sürü içindeki davra



nışları üstüne kesin bilgiler olmamasına karşın, genelde



geçirirler; yaz mevsiminde Güney Alaska yakınlarındaki sulara göçederler.



toplu halde yaşayıp, sürüler halinde dolaştıkları bilin mektedir. Bazen balinaların kendilerini sudan dışarı fir lattıktan sonra, büyük miktarda su siçratarak yeniden



suya düştükleri görülür. Bu sıçrayışın, kur yapma ve üremeyle ilgili bazı davranışlarla ilişkili olduğu düşünül mektedir.



Aşağı yukarı bütün deniz memelileri etkileşim ve ha berleşmede önemli yer tutan sesler çıkarırlar. Günü



müze kadar yapılan incelemelerden, bütün dişli balina



ların, yankıdan yararlanarak uzaklık bulmaya yarayan sesler çıkardıkları anlaşılmıştır. Ayrıca birçok tür, sürü yaşamının bir gereği olarak yüksek perdeden haykırış lar ve islıklar çıkarırlar.



Bu seslerin gerçek bir dile benzetilmesini destekle



yen herhangi bir kanıt bulunmadığı halde, sözgelimi



korku, açlık ya çiftleşme hazırlığı gibi bazı duyguları be lirttiğine kesin gözüyle bakılmaktadır. Dişsiz balinaların



BALİSTİK



çıkardıkları seslerin işlevleri konusunda daha da az bilgi



51



XVIII. yy. başlarında, Galilei, Newton ve Leibniz'in



vardır. Çünkü araştırma için alıkonulan ispermeçet bali



dinamiğin ilkelerini ve yüksek matematik yöntemlerini



sesler çıkardığı bilinmekteyse de, bunların yankıyla yön bulma amacına yönelik olarak kullanıldığı kesin değil dir. Ispermeçet balinaları genelde alçak perdeden inil



hın dışındaki hareketinin incelenmesi) kuramı hızla ge ; ama, kuramsal açıdan önemli olan bu çalışma, bu lişti yük ölçüde saf matematik alanında yapılan bir egzersiz di; buna karşılık, ateşli bir silahtan mermi çıkış hızını



yüksek frekanslı (yaklaşık 20 Hz) sesler çıkardığı bilin



lunmadığından, bu çalışmanın,uygulamada topçuluğa



kırışlar, çığlığa ve hırıltıya benzetilebilecek çok değişik



me aygıtının kendisiyse (balistik sarkaç), 1740'ta Ingiliz



nalarının hiçbiri yaşamamıştır. Bazı ispermeçet balina larının, özellikle de boz balinanın, nabız atışını andıran



yerleştirmelerinden sonra, dış balistik (mermilerin sila.



tiler çıkarırlar. Fin balinasının aşırı alçak perdelerden ve



ölçmek için elde kabul edilebilir doğru bir yöntem bu



mektedir. Kambur balinalarsa iniltiler, kesik kesik hay



önemli bir etkisi olmadi. Mermi çıkışlarıyla ilgiliilk yon tem 1707'de astronom Cassini tarafından önerildi. Olç.



ve yinelenen sesler çıkarabilirler. Balinaların çıkardıkla ri seslerin, çok uzaklardan duyulabildiği ve hem sürü



içindeki davranışlarla, hem de haberleşmeyle bağlantılı olduğu sanılmaktadır.



Balint, Gabor Macar dilbilimcisi ve türkologu (Szent-Katolna 1884



Benjamin Robins tarafından bulundu (bu aygıtta, üç



ayaklı bir sehpadan aşağı büyük bir çekül sarkiulmışur.



Küçük çaplı bir mermiyle buradaki tahta bloka ateş



edilir; buna çarpan mermi, büyük genlikli bir salınıma neden olur. Bu salınım dikkatle ölçülür. Çarpan mermi nin hızı, temel fizik yasaları kullanılarak, merminin ve



bloğun bilinen kütleleri ile salınımın genliğinden yarar



Kolozsvar 1913). Viyana ve Peşte üniversitelerinde hu kuk ve Doğu dilleri öğrenimi gören Gabor Balint, Dra vid diliyle, Türk ve Moğol dilleriyle ilgili kitaplar yazmış.



lanılarak belirlenir).



Kendi deneylerini ve Leonardo da Vinci'ye kadar es



kilere uzanan yazarların yazılarını temel alan Robins,



tır: Türkçe Gramer, Morfoloji ve Sentaks, Okuma Kitabı



top ve mermi tasarımında araştırma ve geliştirme bakı



ve Sözlük (1875), Moğol Halk şiirinden Örnekler



mindan yararlı olan bazı düşünceler önerdi. Dönemin



(1891), vb.



çok miktarda gaz kaçtığına dikkat eden Robins, yivli



Balint, Michael



yivsiz namlulu toplarıyla atılan mermilerin çevresinden



(yani sarmal oyuk çizgiler içeren), arkadan doldurulan silahların ve namlunun çapına sımsıkı uyan uzun mer



Macar asıllı Ingiliz ruh hastalıkları hekimi (Budapeşte 1896-Londra 1970). Budapeşte Psikanaliz Enstitü sü'nde müdürlük yapan (1935-1939) Michael Balint,



milerin kullanılmasını önerdi. Bu tasarım önerilerini



san ilişkilerinin gelişmesinde çok ilkel bir evre (“ilk aşk") bulunduğunu öne sürüp, ruh hastalıklarının oluşmasını büyük ölçüde “temel yanlış" kavramına bağladi. Evlilik



silah olan, adını sivri ateşleme piminden alan kama du



Ingiltere'ye yerleşerek, çeşitli hastanelerde çalıştı. In



sorunlarını olumlu biçimde çözümlemeye yardımcı



olan bir yöntem ortaya attı: Training cum-research (eği tim ve araştırma).



Başlıca yapıtları: Primary Love and Psycho-Analytic



Technique (Ilk Aşk ve Psikanaliz Tekniği, 1952), The



New Principles of Gunnery (Topçuluğun Yeni İlkeleri) adlı kitabında tanımladı. XIX. yy'da bu önerilerin topçu



luğa uyarlanmasıyla, Johann Dreyse, arkadan dolma bir



zenekli topu buldu (1841'de bazı Prusya alaylannda



kullanıldı). 1845'te Sardinyalı yüzbaşı Cavalli, kullanışlı bir arkadan dolma, yivli top geliştirdi. Hem küçük silah larda, hem de toplarda, silindir biçiminde sivri uçlu mermiler standart kullanıma girdi. Küçük silahlarda mermiler, kundağın dibine yerleştirilebilme bakımın dan yumuşak metalden yapıldı ve top mermilerinin ta



Hastalık, 1957), Thrills and Regressions (Heyecanlar ve



banına yakın yerlere döner bakır kuşaklar eklendi. Bu yollarla, yanan baruttan çıkan gazlar, mermilerin arka



Içe Bastırmalar, 1959).



ri, namlulardaki yivlerin sarmal egrileri boyunca ileriye



Doctor, His Patient and The llness (Hekim, Hastası ve



balistik



Kurşun, top mermisi, roket, füze gibi fırlatılan nesnele rin itme kuvvetini ve hareketini inceleyen bilim dalı. Bu türmermilerin tahrip etkisine ilişkin incelemeler de ba listiğin alanına girer. Balistik kuram ve teknikleri tekno



sina sıkıştırıldı; mermilerin üstlerindeki yerleşme yivle



doğru itilirken, mermiler fırıla (kendi ekseni çevresinde hızla dönmeye) zorlandı.



İÇ BALISTIK Iç balistik, mermilerin bir top ya da roket motoru içinde



yanan gazların genleşmesinden kaynaklanan güçlerle ileri itilmesini, yani silahın içindeki hareketini inceler.



loji alanına yaygın biçimde uygulanmıştır: Sanayi için kartuş kumandalı aygıtların, uzay gemilerinin, isi kal kanlarının, alüminyum tamponlarının geliştirilmesi, vb. Yerfiziği, göktaşlarının incelenmesi, gezegenlerin araş tırılması gibi alanlardaki bilimsel çalışmalarda da ba



Yanma olayı bir topta ve katı yakıtlı bir rokette benzer aşamalardan geçmekle birlikte, kapalı bir topun kuyru ğunda gelişenbasınçlar, bir püskürtücü düzeneği bulu nan roket motorundakilerden çok daha yüksektir. Bu nedenle, bir topun metal bölümleri - mermi yatağı,



BALISTIK KURAMININ GELİŞMESİ



redeyse geri tepmesiz olan roket fırlatıcısınınkinden



listik biliminden yararlanılabilir.



namlu ve geri tepme düzeneği - daha karmaşıktır ve ne



Topçu balistiğini sistemli biçimde ele alan ilk kişi, Ital yan Niccolo Fontana'dır (bilim tarihçileri Fontana'yıda haçok 1537'de yayımlanan Nuova scienza(Yeni Bilim) adlı yapıtında kullandığı Tartaglia adıyla tanırlar). Pro fesyonel bir istihkamciolan Fontana, Verona kalesinin cephanelik komutanının, top atışlarında en büyük eri me ulaşmak için namlunun hangi eğimde ateşlenmesi



daha dayanıklı olmalıdır. Aynca, toplarla atılan mermi. lere, hareket, savaş başlıkları taşıyan füzelerden ve gaz



sonucunda, istenilen eğimin, bir dik açının yarısı - yani geleneksel ölçüyle 450'lik bir acı - olduğunu belirle



koşullarının, yani mermi, barut hakkı ve topun genel



gerektiği konusunu düşünmesini isteyince, çalışmaları miştir.



tepkili motorlar taşıyan füzelerden bütünüyle farklı yol larla iletilir.



Toplar. Top iç balistiğinin erken dönem gelişmesinde, ilk çıkış hızı ile mermiyatagındaki en yüksek gaz basın ci, tahmin ve ölçüm yapmakta en önemli iki fiziksel de ğişken olarak kabul ediliyordu. Bu niceliklerin belli atış olarak bilinen özelliklerinin işlevleri olduğu saptandı. Merminin yolunu, hızını ve mermi yatağı basıncını, za



BALISTIK



52



manın fonksiyonları olarak hesaplama sorununun çö zümü için, dört fizik ilkesi yeterlidir. Söz konusu ilkeler, enerjinin dönüşümünü, mermi momentumunun değiş



me hızını, lineer yanma hızını ve granülasyon geomet risini yöneten ilkelerdir. Elde edilen bu nicelikler daha



biçiminde yazılır. Bu denklemde, x, merminin yatay



erim koordinatlarını, y yüksekliğini, lo;çıkış açısını, v. ilk hızı ve giyer çekiminin sabit değeri olan 9,8 m/sana'yi gösterir.



Galilei,başlangıç teget ſaçısıe'nin namlu yükselme



sonra deneysel ateşlemelerden elde edilen verilerle



açısına eşit olduğunu varsaymıştır ("sıçrama" diye ad



karşılaştırılmak için kullanılabilir.



landırılan küçük açının farkında olmadığı için, bu yanlış



Roketler. Roket fırlatıcıları ya kati ya da sivi olabilir. Fir



latıcı katıysa, bu yakıtın kararlı bir yanmayı sürdürmesi



için gerekli her türlü maddeyi içermesi gerekir; siviysa,



yakıt ve oksitleyiciler ayrı ayrı kaplarda tutulur ve ancak motor yatağında birbirileriyle temasa gelirler. Her iki durumda da bu sürecin sıkı bir denetim altında olması



gerekir. Bir roket için iyi basınç-zaman eğrisi, aşağı yu kan yamuk biçimdedir; kararlı bir biçimde yükselir; iti



lim sırasında en yüksek düzeyi korur; yanma sona erin ce hızla düşer. En yüksek yatak basıncının uygulamada



oluşan basıncı aşmaması gerekir; çünkü ekstra duvar kütlesi ivmeyi azaltabilir.



Roket tasarımında yakıt püskürtücüsünün ya da püs



kürtülerinin biçimi yaşamsal önem taşır. Roketin uzun lamasına kesimi için seçilen kontur, gazın, içinde ses hi



zıyla akabileceği boğaza giriş hızını kararlı biçimde ar tırmalıdır; bu noktanın ötesinde, gaz basıncı düşmeye yüz tutar ve hızı artar.



Yerçekimi ve havanın aerodinamik direnci bir yana bırakılırsa, bir roketin hareketi, doğrudan doğruya



Newton'un ikinci hareket yasasından çıkarılmiş bir denklem kullanarak hesaplanabilir. Roket harekete ha reketsizlik halindeyken başlıyorsa, bir t zamanındaki v hızını



tır). Sonra söz konusu erim-yükseklik açısı ilişkisinden yola çıkarak, Tartaglia'nın da yapmış olduğu gibi, yük seklik açısı 45° olduğunda en yüksek erime ulaşılabile



ceğini hesaplamıştır. “Kırkbeş dereceden yüksek ya da alçak olan açılarda, eşit miktarda farklarla yapılacak öbür atışların, eşit erimli olacaklarını" da ortaya koy muştur.



Havanın aerodinamik direnci. Hem Galilei, hem de Newton, "bir merminin hızını azaltan havanin direnci"



diye adlandırılan kuvvetle ilgilenmişlerdir. Bu kuvvet günümüzde genellikle, "havanın aerodinamik direnci"



diye adlandırılır. Galilei, “150 ya da 200 kübit" yüksek ten aşağı bırakılan meşe ve kurşun topların düşüş süre lerini karşılaştırmış, düşüş sürelerinde küçük ama kesin farklılıklar belirlemiş ve havanın direncine bağlı hız azalmasının, merminin biçimine göre değiştiği, mermi



nin hızı ile arttığı ve yoğunluğuyla azaldığı sonucuna



varmıştır. Farklı yüksekliklerden aşağı bilyalar yuvarla yan Newton da, havanın aerodinamik direncinin, dü



şen cismin biçimine bağlı olduğunu büyük bir olasılıkla biliyor, ama bunu öbür değişkenlerin tersine, sabit (de ğişmez) kabul ediyordu.



Fırlatılan nesnelerin havanın direnciyle karşılaşması



na ilişkin ilk belirlemeler, balistik sarkaçtan yararlanan v- q log. M + m. M + mi



formülü verir; burada Mroketin katı parçasının kitlesini, mº başlangıçtaki yakıtın kitlesini, m henüz yanmamış olan yakıtın kütlesini,(qida gazın tükenme hızını göste



rir. Bu denklem, yüksek hızlı roketlerin, tüketilen gazla



rin yüksek hızla çıkmasına olanak vermeleri ve roketin



kütlesi geri kalan bölümünün kütlesine oranla daha bü yük olan bir yakıt taşımaları gerektiğini ortaya koyar. Yüksek bir başlangıç yakıt isisi, roket içindeki yatak basıncını, bu basınç dafırlatma gücünü artıracaktır. Bu



nunla birlikte, çok yüksek yakıt isisi, yanmanın hızla ta mamlanmasına yol açacak ve roketin son hızı üstünde önemli bir etkisi olmayacaktır.



DIŞ BALISTIK Klasik anlamda dış balistik, yerçekimsel ve aerodina mik kuvvetlerin etkisi altında hareket eden nesnelerin uçuşunu ele alır. Bununla birlikte bazı mermi tiplerinin incelenmesi, bu konunun klasik kuramda üstünde du



rulmamış kuvvetlerle ilgili olarak düşünülmesini gerek



tirebilir. Sözgelimi, güdümlü mermilerde,uzayda önce den kararlaştırılmış olan yörüngelerinden ayrıldıkları



zaman, motorun itici gücü ve kanatçık hareketinden



Benjamin Robins tarafından yapılmıştır. Robins, hava



direncinin yol açtığı yavaşlamanın ortalama değerinin, yerçekimi ivmesinin yaklaşık 80 katı olduğunu belirle miş, bu belirleme, uçan cisimlerin hareketini etkileyen



bir güç olarak havanın direncinin taşıdığı önemi ortaya koymuştur. Robin, bunun ardından, havanın aerodinamik diren



cinin hızın bir fonksiyonu olarak belirlenmesine giriş



miş, yaklaşık 275 m/saniyelik hızlara kadar Newton'un



kare yasasıyla aşağı yukarı uyumlu olan veriler elde et miş, ama bu noktanın üstünde, deneylerinde aldığı so



nuçlar ile Newton yasasıyla tahmin edilen sonuçlar ara sinda büyük farklar bulunduğunu gözlemiştir. Ne var ki, ölçümlerini yaklaşık 520 m/saniyeye varan hızlarla ya. pan Robins, kendi ölçümleri ile Newton'un tahminleri



arasındaki farkların anlamını tam olarak kavrayamamış. tır. Günümüzde bu farkların, öncelikle ses hızına yakın



bir hızla uçan bir cismin baş tarafında, havanın sıkışabi



lirliği nedeniyle oluşan yay biçimindeki dalganın neden olduğu hava direncinin artışından kaynaklandığı bilin. mektedir. Modern deyişle havanın sıkışabilirliğinin etki leri, boyutsuz aerodinamik katsayılarının Mach Sayi sı'na oranıyla belirtilir; bu, uçan cismin hızının, sesin hi



kaynaklanan aerodinamik kaldırma gücü gibi düzeltici



zina oranıdır.



kuvvetler uygulanabilir. Vakum içindeki yörünge. Galilei, uzun bir kalasın bir ucundan yuvarlanan bir güllenin izlediği yolun, yere



hava direnci, genellikle üç bölüme ayrılır; uçan cismin



bombanın izlediği yörüngeye benzeyen, alçalan bir



havanın sürtünmesinin neden olduğu çeper sürtünme.



Başı yönünde ilerleyen bir uçan cismin karşılaştığı



baş tarafındaki hava basıncından kaynaklanan yay di



paralel uçan bir uçaktan atılan çok ağır bir modern



renci; gövdenin orta kesimi boyunca hareket halindeki



parabolun kolu biçimindeolduğunu ortaya koymuştur.



si; taban bölümünde arkada kalan havada oluşan al



Havasız bir ortamda eğik bir top namlusundan atılan bir



çak-basınç ve tedirginliklere bağlı olan taban bölümü hava direnci. Ses hızından birazdaha yüksek olan hız larda, başın karşılaştığı hava direnci sivri, uzun bir uçla,



da vakum içindeki yörüngenin denklemi, genellikle



yüzey sürtünmesi düz, oldukça aerodinamik biçimlen dirilmiş bir gövdeyle, taban sürtünmesiyse kuyrukla



merminin yörüngesi, bir parabolun hem yükselen hem de alçalan kollarını içerecektir. Galilei parabolünün ya y - x tan - Ox? sec 2v?



azaltılabilir. Yaklaşık 3 Mach sayısında olan ince, sivri uçlu ve kuyruklu uçan cisimler, aynı çapta olan daha



BALKAN YARIMADASI



küt, koni biçimi, kare-tabanlı uçan cisimlerin karşılaştık. ları hava direncinin yaklaşık yarısıyla karşılaşırlar.



Aerodinamik hava direncinin ve yerçekiminin etkisi



altındaki bir parçacığın hareket denklemleri, New ton'un ikinci hareket yasasından yararlanılarak yazıla bilir. XVIII. yy. başlarında İsviçreli Johann Bernoulli, hız kuvvetiyle orantılı yerçekimi ve sürüklenme kuvvetinin etkisi altında hareket eden parçacık sorununu incele



miş, hareket denklemlerini, zaman yerine yörüngeye



teget eğim açısını koyarak değiştirmiştir. 1719'da orta



ya attığı tasarım, XIX. yy'da yörüngelerin hesaplanma sında geniş ölçüde kullanılmıştır; günümüzde de hâlâ düşük hızlarla fırlatılan cisimlerin hareketi için az da ol sa kullanılmaktadır.



İsviçreli Leonhard Euler, yapıtını geometrik biçim



den çok analitik biçimde sunmuş ilk balistik yazarıdır.



XVIII. yy'ın ortalarında, uçan bir parçacığın hareket denklemlerini yazmış ve bu denklemlerin çözümü için,



sonraki bilim adamları tarafından sık sık kullanılan çö zümler ortaya koymuştur.



Yeterince büyük olan yüksekliklerde ve erimlerde,



dış balistik, gök cisimleri mekaniğiyle birleşir. Bu gibi koşullar altında karşılaşılan sorunlar, bazı uzmanların



"jeobalistik” diye adlandırdıkları yeni bir bilim dalının inceleme alanına girer.



Uçan cismin kararlılığı. Bombalar, top mermileri ve ro



53



Balkan Pakti



9 Şubat 1934'te Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve



Romanya arasında iñzalanan dayanışma anlaşması.



Balkan ülkelerinin yayılmacı Avrupa ülkelerine karşı



dayanışmagereksinmesinden kaynaklanan, Türkiye



adina Tevfik Rüştü Aras, Yugoslavya adına Bogoliub



Yevtic, Yunanistan adına Demetr Maksimos, Romanya adina Nikola Titulescu'nun imzaladıkları anlaşma met



niyle, bu dört ülkeden birine yapılacak bir saldırıda öbürlerinin yardım edecekleri belgelenmiş oldu. Ama



Almanya'nın 1940 yazında Romanya'yı işgaliyle, Bal kan Paktı, işlevini yerine getirmeksizin dağıldı.



Balkan Savaşı Osmanlı devleti ile Balkan ülkeleri arasındaki iki evreli



savaş (1912-1913). Balkan Savaşı'nın birinci aşamasın da (Birinci Balkan Savaşı da denir), Bulgarlar ile Sırplar



arasında imzalanan anlaşmaya (13 Mart 1912) Yunanis



tan ve Karadağ'ın da katılmasıyla savaş hazırlıklarına gi rişen Balkan devletleri,13 Ekim'de ortak bir nota vere



rek, Osmanlı hükümetinden Girit, Arnavutluk, Make



donya'ya özerklik tanınmasını ve ordunun terhis edil mesini istediler. Osmanlı hükümeti, bu istekleri kabul



etmeyince, 2 Ekim'de Karadağ, 18 Ekim'de Bulgaristan



ketler gibi fırlatılan nesnelerin çoğu oldukça uzundurlar ve gövdelerinin uç yanına doğru yerleştirilmiş savaş



ve Sırbistan, 20 Ekim'de de Yunanistan, Osmanlı devle



sonucu vermeleri için, yörüngelerinde kabaca, başları yönünde hareket etmeleri gerekir. Başın genellikle ön



garlara, Kumanova'da Sırplara yenildiler ve Sırplar Ar



cismin uzay yörüngesinin tegeti boyunca uzunlaması



manlı ordusu Bulgarlan Çatalca önlerinde durdurmayı



başlıkları taşırlar. Bu gibi güdümlü mermilerin istenilen



tine savaş açtılar. Iç karışıklıklardan ötürü yeterince ha



zırlanamamış olan Türk kuvvetleri, Kırklareli'nde Bul navutluk'a, Bulgarlar İstanbul'a yürürken, Yunanlılar



de olduğu bu tür harekete “kararlı uçuş" denir; uçan



Ege adalarından bazılan ile Selanik'i ele geçirdiler. Os



na bir çizgiyi yakından izlemesiyle aşağı yukarı aynı an lama gelir. Topçular genellikle hareketkararlılığını, "ka



başardıysa da, Sırplar, Karadağlılar ve Yunanlıların sal



rarsızlık" ve "aşırı kararlılık" adı verilen iki başka koşulla karşılaştırırlar. Kararsız uçuş yapan bir cisim, şiddetle yalpalanabilir ya da takla atabilir; buna karşılık aşırı ka



rarlıuçuş yapan bir cisim de,uzayda yörüngesinintege ti ne kadar dönerse dönsün sabit konumunu korur. Ge rek kararsızlık, gerek aşırı kararlılık, alışılmış uçan cisim



dırıları önleyemeyince, Osmanlı hükümeti banş sağlan



ması için büyük devletlere başvurmak zorunda kaldı. 16 Aralık 1912'de toplanan Londra Konferansı sonu cunda imzalanan anlaşmalarla, Bulgaristan sınırının



Midye-Enez hattına alınması, Selanik, Girit ve Make donya'nın güney kesiminin Yunanlılara, Makedon



ya'nın orta kesiminin Sırplara, Kavala, Dedeağaç ve



ler için istenmeyen koşullardır. Sözgelimi kararsız bir



Edirne'nin Bulgarlara bırakılması kabul edildi.



nedeniyle takla atarak, hedefinden çok kısa düşebilir;



Yunanistan'ın Bulgaristan'a karşı bir ittifak oluşturmaları



bomba, yalpalamadan kaynaklanan aşırı hava direnci



yüksek bir yükselme açısıyla atılan kararlı bir obūsse, ta banı üstüne yere inebilir.



Uçuş kararlılığı, uçan cismin arkasına hareketsiz yön



dümenleri yerleştirilerek ya da topun namlu boşluğun



daki yivlerle boyuna eksen çevresinde hızlı bir fırıl oluş turularak sağlanır. Bombalar, ok ve mızraklar kuyruk dengeli diye nitelenir; tüfek kurşunları ve top mermile



Bulgaristan'ın güçlenmesinden çekinen Sırbistan ve



ve Bulgaristan'ın onlara, Osmanlı hükümeti ile Roman ya'nın da Bulgaristan'a savaş açmalarıyla başlayan Bal



kan Savaşı'nın ikinci aşamasında (Ikinci Balkan Savaşı da denir), Osmanlı kuvvetleri Edirne'yi geri aldılar ve bütün cephelerde yenilen Bulgaristan'ın barış istemesi 'üstüne Balkan devletleri arasında imzalanan Bükreş



Anlaşması'nın (10 Ağustos 1913) ardından imzalanan



riysefırıl-dengelidir. Her iki dengeleme yöntemi de çok



Istanbul Anlaşması'yla (29 Eylül 1913) Edirne ve Kırkki lise yeniden Osmanlı topraklarına katıldı. Yunanlılarla



de kuyruklarına takılan düzgün tüylerle dengelenmis



14 Kasım 1913'te imzalanan anlaşmayla da, Girit'in Yu nanlılarda kalması ve Anadolu kıyılarındaki adaların ki



karşı koyarlar.



min olacağı konusunda büyük devletlerin hakemliği ka



balkabağı



Balkan yarımadası



eski ilkelere dayanır: Sözgelimi oklar, çok eski tarihler



tir; volanlar da, eksenlerini eğmeye yönelen kuvvetlere



Iri,üstü basık yuvarlağa yakın biçimli, içindeki etli bölü mü turuncu renkli kışlık kabak türü (Cucurbita mosha



ta). Yaklaşık 700 türü bulunan kabakgiller ailesinden olan balkabağı, pişirilip şekerlenerek tatlı yapımında kullanılır. Helvacıkabağı (Cucurbita maxima) çeşidinin san renkli etli bölümü çok lezzetlidir.



Balkanlar: Bk. BALKAN YARIMADASI.



bul edildi



Avrupa'nın güneydoğu kesiminde dağlık yarımada. Uzun süre Osmanlı Imparatorluğu'nun egemenliğinde kalmış bölgedeki ülkeleri içeren yanmadanın sınırları pek belirgin değildir; ama Arnavutluk, Bulgaristan, Yu



nanistan, Romanya, Türkiye'nin Rumeli kesimi, Bosna



Hersek, Hırvatistan, Makedonya, Slovenya ve günü müzdeki Yugoslavya (Sırbistan ve Karadağ) Balkan yarı



madasında sayılırlar. Balkan yarımadası batıda Adriya



54



BALKAN YARIMADASI



Transylvani BESARABYA



AVUSTURYA-MACARİSTAN



RUSYA



Balkanlarda 1822-1913 arasında



Osmanlıların yitirdikleri topraklar



Moldavya Banat



BOSNA



1071



ROMANYA



Bolo



Bukres



Saraybosna



DALMACY



ImuQu'ndan niin eht



Dobruca



Ellak



HERSEK



Balkan Suvin runde mind



1013



Ore 12



HIRVATISTAN



Allan Svalan sonunda (1911)



th munduan asheni toplo Ahan hanta. Ilunya Sunirnavu unulan



Ore 16:22



1991'de Schir Yuglivya'rn por alanmadan onun Nintermektedir



1071



SIRBİSTAN



Soly BULGARİSTAN



POLONYA



CEKOSLOVAKYA



tus



KARADAG



RUSYA



AVUSTURYA



381



Nakedonya Drac



ITALYA



NACARİSTAN



1013



101-107



OSMANLI DENIZ



Toen



YUNANISTAN



IMPARATORLUGU



OIN



EGE



KONV 1-0



Istartup



AVIVA



ARNAVUTLUK



1113



1912



ROMANYA



YUGOSLAVYA



BULGARISTAN ITALYA



ARNAVUTLUK



una



1630



YUNANISTAN



IGE



SDENT



AKDENIZ



0



GIANT



Yra 1913



TURKIYE



ARGEN ONU ADA NY 1912



ve lon denizleri, güneyde Akdeniz, doğuda Karadeniz ve Ege deniziyle çevrilidir.



ler bırakmışlardır: Romence'nin kökeni Latince'dir.



YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR Balkan yarımadasının belirgin özelliği dağlık olmasıdır. Zaten, Türkçe olan Balkan sözcüğü, "sarp ve ormanlık



zeyden gelen İslavların akınına uğramış ve İslavlar, yer



daglar" anlamına gelir. Balkan dağlanı, iki ayrı sıra oluş turur: Batıda Dinar Alpleri, kuzeyde Slovenya'dan gü neyde Arnavutluk'a kadar Adriya denizi kıyısı boyunca



uzanırlar; doğuda Karpat dağları ve Transilvanya Alple ri, Romanya'nın kuzey ve orta kesimlerini kaplarlar; Bulgaristan'ın orta kesiminde Balkan dağları (Stara Pla nina), güney kesiminde de Rodop dağları yeralır. Or



manlarla kaplı Balkan dağlannda zengin maden yatak lan bulunur; ormanların azaldığı alanlarda tarım yapılır. Dağlar arasında başlıca ulaşım yolları, Irmaklar ve vadilerdir. Yarımadanın kuzeyinden gelerek Karade



niz'e dökülen Tuna'nın geçtiği kenarları dik “Demirka pi" boğazı, Karpat daglar ile Balkan dağlarını ayınır. Ku



zey-güney doğrultusunda akan ırmakların başlıcaları Tuna'nın kolu olan Morava ile ve Yunanistan'da, Sela



nik kentinde Ege denizine dökülen Vardar ırmağıdır. Ir mak vadilerinde ve dar kıyı ovalarında tarım yapılır. Ta



hil, tütün, pamuk, zeytin ve üzüm başlıca ürünlerdir. TOPLUM YAPISI



Balkan yarımadası halkları kültür, dil ve din bakımından büyük çeşitlilik gösterir. Tarih boyunca yöreye gelen



farklı gruplar kendi kültürlerini yaymışlar ve yarımada nin büyük ölçüde dağlık olması, halkların birbiriyle kay naşmasını engellemiştir. I.S. II.yy'da yanmadada uç



halk topluluğu (güney kesimde Yunanlılar, kuzeyde



Traklar ve Illiryalılar) yaşarken (günümüzdeki Arnavut ça, Illirya dilinden gelir), II.-III. yy'larda Romalılar yöreyi



elegeçirmişler ve özellikle Dacia adıyla bir Roma eyale ti oluşturdukları günümüzdeki Romanya'da kalıcı etki



V.-VII. yy'lar arasında Balkan yanmadası 6 kez ku



leştiktensonra, günümüzdeki farklı dillerin yansıttığı gi



bi, farklı kültürler geliştirmişlerdir: Sırpça, Hirvatça, Slo



vence, Makedonca ve Bulgarca, Islav dilleridir.



Etnik gruplar birbirinden kesin biçimde ayrılamaya cak kadar karışık yerleştikleri için, siyasal sınırların çizil mesi çok zor olmuş, halklar arasında sonu gelmez çatış malara yol açmıştır. Bu etnik çatışmaların en kanlıların



dan biri , 1990'da Yugoslavya'nın parçalanması sırasın da başlayan ve günümüzde de sûrmekte olan Bosna



Hersek'teki Sırp, Hırvat ve Müslüman topluluklar ara sindaki savaştır.



Balkanlar'da üç din yaygındır: Ortodoks dini, Islam ve katoliklik. 1054'te Hıristiyan kilisesi bölününce, Is tanbul ortodoks kilisesinin merkezi olmuş ve ortodos



luk Balkanlar'ın büyük bölümüne yayılmıştır. Osmanlı



ların yarımadayı fethinden sonra da, halkın önemli bir



bölümü, Islam dinini benimsemiştir. Günümüzde Is låm, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Kosova, Yunanistan ve



Bulgaristan'da etkisini sürdürmektedir. En yoğun katolik



nüfus, uzun yıllar Macaristan ve Avusurya'nin egemen



liginde kalan Hırvatistan ve Slovenya'da toplanmıştır. Balkan ülkelerinde ayrıca museviler ve protestanlara da faplanır. TARIH



Balkan yarımadasında ilk önemli uygarlık, eski Yunan



uygarlığı oldu. Yunan uygarlığının gerilemesiyle Roma



egemenliği, özellikle III. yy'dan sonra yarımadanın bü



tūnüne yayıldı. 395'te Roma Imparatorluğuikiye ayrı



linca, Balkanyarımadasının büyük bölümü Bizans Im



paratorluğu denilen Doğu Roma'da kaldı. Bizans ege menliği IX. yy'a kadar sürüp, o tarihten sonra ancak ya



BALMER, JOHANN JAKOB



55



rimadanın güney kesiminde etkisini sürdürürken, ku



Balkaş gölü



raklarında bağımsız krallıklar kuruldu. XIV. yy'da Osmanlılar Balkan yarımadasını fethe giri şerek, kısa sürede ele geçirdiler ve gerek toprak, gerek yönetim ve din bütünlüğünü sağlamaya çalıştılar. Ama



Kazakistan Cumhuriyeti'nde göl. Kazakistan'ın doğu



XVII. yy sonunda Balkan yarımadasında ilk toprak ka



yapılır ve tuzçıkarılır. Kuzey kıyısında çıkarılan bakır göl



zey kesimde Sırbistan, Hırvatistan ve Bulgaristan top



Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflamaya başlamasıyla, yıpları ortaya çıktı: 1699'da Karlofça Antlaşması'yla



kesiminde, Çin sinirinin 160 km batısında yeralan,



uzunluğu 605 km, genişliği 10-74 km olan (iklim koşul



ları bu ölçüleri değiştirebilmektedir) Balkaş gölünün en derinyeri 26 m'dir. Ayağı bulunmayan gölde balıkçılık kıyısındaki en büyük kent olan Balkaş'ta işlenmekte.



Transilvanya (Erdel), Hırvatistan ve Slovenya Habs



dir.



rakıldı.



Balla, Giacomo



burglara (Avusturya), Dalmaçya ve Mora Venedik'e bi XIX. yy'da bir yandan müslümanlar ile hıristiyanlar arasındaki çekişmeler ayaklanmalara yol açarken, bir



yandan da Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak iste yen Rusya, Avusturya, Fransa, Ingiltere gibi büyük dev letlerin Balkan halklarını sürekli kışkırtmaları ve ayak lanmaları desteklemeleri, 1830'da Yunanistan ve Sir



bistan'a, 1856'da Bogdan ve Eflak prensliklerine,



1887'de Bulgar Prensliği'ne, 1913'te Arnavutluk'a ba ğımsızlık tanınmasıyla sonuçlandı.



Hırvatlar, Sırplar ve Slovenlerin birleşerek, Avustur



ya-Macaristan İmparatorluğu'ndan ayrılma çabaları,



Avusturya-Macaristan veliahtı Arşidūk Franz Ferdi



Italyan ressamı (Torino 1871-Roma 1958). İlk çalışma larında bölmecilikten yararlanarak işık ve renk sorunu



na eğilen Giacomo Balla, 1910'da Fütürist Resim Tek



nik Manifestosu'nu imzalayan ressamlar arasında yera lip, fütürizmin temel yapıtlarından birkaçını ortaya koy



du. 1912'de, sinema ve fotoğraf sanatlarının da etkisiy le "modern yaşamın dinamizmini elde etmek"amacıyla hareket halinde biçimleri birarada gösteren bir soyutla



maya yöneldi (Otomobil Hızı, Işıklar,Gürültü; Modern



Sanat Müzesi, New York). 1930'dan sonra figuratif res me döndü.



nand'ın bir Sırp ulusçusu tarafından öldürülmesiyle



doruk noktasına ulaştı ve Birinci Dünya Savaşı'nın pat lak vermesine yol açtı. Savaştan sonra Avusturya-Ma



Ballard, James Graham



Romanya'nın toprakları genişledi. Balkanların güneyin



ailesinin çocuğu olan James Graham Ballard, 1941'de



caristan Imparatorluğu dağılırken, Yugoslavya kuruldu; deyse bir değişiklik olmadı.



Iki dünya savaşı arası, Balkan yarımadası ülkeleri için



bir istikrarsızlık dönemi oldu. İkinci Dünya Savaşı'nda



Bulgaristan ve Romanya Almanya'nın yanında yeraldi lar.



Yunanistan ve Yugoslavya tarafsız kalmaya çalıştı larsa da, 1941'de Almanlar tarafından işgal edildiler.



1945'te savaş Almanya'nın yenilgisiyle sonuçlanınca



Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk ve Yugoslavya'da komünist rejimler kuruldu. Batının desteğiyle, iç savaş ta komunistleri yenilgiye uğratan Yunanistan'sa, "Batı



Bloku"na bağlı kaldı. 1990'ların başında Romanya, Bul



İngiliz yazarı (Sanghay 1930). Çin'e yerleşmiş bir İngiliz



Japonların Pearl Harbor'a saldırmalan üstüne Şang hay'da yaşayan yabancıların enterne edilmeye başla masıyla patlak veren kargaşalar sırasında küçük yaşta



ailesinden ayrı düştü (anılarını özyaşamöyküsü Güneş



Imparatorluğu'nda (Empire of The Sun, 1984;1987'de



sinemaya uyarlandi) anlatmıştır). Savaştan sonra tip öğ renimi görüp, edebiyata yönelerek, çocukluğunda ya



şadıklarının büyük ölçüde etkisinde olan (yıkık dökük yerlerde geçen,şiddet, korku yüklü konular)|bilimkur



gu öyküleri ve romanları yayınladı: The Crystal World (Kristal Dünya, 1966), The Day of Creation (Yaratılış



garistan, Arnavutluk ve Yugoslavya'da komünist yöne



Günü, 1988), vb.



ğişiklikler oldu. Hırvatistan, Slovenya, Bosna-Hersek ve Makedonya'nın bağımsızlıklarını ilan etmeleri sonu



Ballistic Missile Early Warning System:



Balkarlar



Balmaceda, Jose Manuel



Kafkasya'nın kuzey kesiminde yaşayan Türk halkı. Gü



Şilili devlet adamı (Santiago 1840-ay.y. 1891). Liberal



timlerin devrilmesiyle Balkan yarımadasında köklü de



Bk. BMEWS.



cunda da Yugoslavya parçalandı.



nümüzde büyük bölümü Rusya'ya bağlı Kabartay-Bal kar Özerk bölgesinde, geri kalanıysa Kırgızistan ve Ka



Parti'den siyasete atılarak 1864'te milletvekilliğine seçi len Jose Manuel Balmaceda, çeşitli hükümetlerde go



yy'a doğru Kuzey Kafkasya'ya yerleşerek, bölgede Ka



rev aldı. Liberal Parti başkanlığına getirilip, 1886'da cumhurbaşkanlığına seçilerek, milli eğitim ve bayındır



kisinde kalarak İslâm dinini kabul ettiler. 1827'de Rus



gulamaya koydu. 1890'dan başlayarak Millet Mecli si'yle çatışıp, 1891 başında muhalefetin hükümet kuv



zakistan cumhuriyetlerinde yaşayan Balkarlar, XIII.



raçaylarla birlikte yaşamaya koyuldular. Kırım Hanli ğı'nın Osmanlılara geçmesinden sonra Osmanlıların et



lik alanlarında geniş kapsamlı bir reform programı uy



egemenliğine girdiler. 1917 Rus Devrimi'nden sonra Bağımsız Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti içinde yaşayıp,



vetlerini yenmesi üstüne, Arjantin elçiliğine sığınarak



ayaklanma başlattılarsa da, yenildiler veKaraçaylardan



Balmer, Johann Jakob



larsa, Karaçay-Çerkez Özerk Bölgesi sınırları içine alin



İsviçreli fizikçi (Lausen 1825-Basel 1898). Basel'deki



sonunda Sibirya'ya sürüldüler. Her iki halktan sag kal



öğretmenliğiyapan Johann Jakob, akkor halindeki gaz ların işık tayfını inceledi. Balmer formülü adı verilen, hidrojenin görünür tayfındaki farklı çizgilerin dalga



1957'de izin verildi.



uzunluklarını veren formülü buldu. Bu formül, hidroje



1921'de Karaçaylarla birlikte Sovyet rejimnine karşı bir



ayırılarak Kabartay bölgesine yerleştirildiler (Karaçay



dilar). Ikinci Dünya Savaşı'nın son yıllarında Karaçaylar la yeniden birleşerek çeteler kuran Balkarlar, savaşın



mayı başaranların yurtlarına dönmelerine ancak



(Eylül 1891), kısa bir süre sonra intihar etti.



bir kız lisesinde 1859'dan ölümüne kadar matematik



56



BALMONT, KONSTANTİN DMİTRİYEVİÇ



nin atom yapısı konusunda önemli bilgiler edinilmesine yolaçtı.



geçmeden kaldırıldı. Avusturyalılar 1849'da Venedik'i kuşatırken, sıcak



havayla doldurulmuş, önceden ayarlanmış kumanda



Balmont, Konstantin Dmitriyeviç



düzenekleriyle serbest kalan bombalar taşıyan 200 kü çük balon kullandılar; ama önceden tahmin edileme



Rus şairi (Gumnişci, Vladimir 1867-Noisy-le-Grand, Fransa 1942). Rus simgeci akımının başlıca temsilcileri



yen rüzgârlar yüzünden, bu ilk hava bombardımanı



zikli etkiler yaratan dizelerle yazdığı ve cinsellik, şey



lonlar kullanıldıysa da, alınan sonuçlar gene önemsiz



ridge, Poe, Shelley, Whitman, Wilde, vb. Ingiliz şairle



kuşatması sırasında, Paris ile Fransa'nın geri kalan böl geleri arasındaki tek iletişim aracını balonlar oluşturdu



arasında yeralan Konstantin Dmitriyeviç Balmont, mü



tan, çılgınlık, ölüm, vb. konuları işlediği şiirleriyle büyük beğenikazandı.Sonelerinde egzotik konular,romantik yalnızlık, bireysellik gibi konuları işleyip, Blake, Cole



rinden, Baudelaire'den, Çek ve Japon şairlerinden çe



viriler yaptı. 1918'de Fransa'ya yerleşti.



Başlıca yapıtları: Pod Severnim Nebom (Kuzey Gö



ğü Altında, 1894), Tişina (Sessizlik, 1898), Goryaciye



önemli bir sonuç vermedi.



ABD'de de Ayrılık Savaşı sırasında (1861-65) da ba kaldı.



Fransa-Prusya Savaşı'ndaki (1870-71) beş aylık Paris



Paris'ten havalanan balonlar posta, yolcu ve gittikleri



yerlerden Paris'e haber getirmek için dönecek posta



güvercinleri taşıyorlardı.



zdaniya (Yanan Yapılar, 1900), vb.



Küre biçiminde balon, serbest uçuşlara çok uygun du; ama yere bağlı küresel balonlar, sıçrayıp sallanıyor,



balon



yere bağlandıkları kabloların çevresinde dönerek bu kablolara dolanıyorlardı. Bu yüzden hareketsiz bir plat formu gerektiren askeri harekât için kullanılmaya elve



Geçirimsiz bir bezden yapılan, yoğunluğu çevresinde ki havadan daha az olan bir gazla doldurulduğu için uçan hava taşıtı.



rişli değillerdi. 1900 yıllarına gelinince, uçurtma aerodi



namiğini balon aerostatiği ile birleştiren sosis biçimli ba



Halkın önünde ilk balon uçurma denemesi, Fran



lonlargeliştirildi: Daha sonra yapılacak güdümlü balon ların (Bk. HAVAGEMİSİ) öncüsü olan bu uçurtma ba



ne Montgolfier Kardeşler tarafından yapıldı. Keten ve



kolu ve hava barajı (düşman uçaklarına engel oluştur



sa'da 5 Haziran 1783'te Annonay'de, Joseph ve Etien käğıttan yapılma, hacmi 660 m² olan, isiulmış havayla



uçan bu balon, 1 800 m'ye yükseldi; başlangıç nokta sından 1,6 km uzunluğa indi. 21 Kasım 1783'te Pilâtre de Rozier ile Arlandes Markisi de, Paris'in merkezinden



banliyõlerine doğru ilk insanlı uçuşu yapmak için bir



Montgolfier balonundan yararlandılar. 27 Ağustos 1783'te Fransız kimyacısı J.A. Charles, bir balonu hid rojen gazıyla doldurarak, Paris'teki Champ de Mars'tan insansız olarak uçurdu. Sonra aynı yılın aralık ayında,



yardımcısıyla birlikte, hidrojenle doldurulmuş bir ba



lonla, Paris'ten 104 km kuzeydeki Nesle köyüne uçma yı başardı.



Hidrojenin özünde havada asılı kalma özelliği taşı ması, buna karşılık sıcak havanın havaya kaldırma özel



liğinin hava soğudukça azalması nedeniyle, balonlarda



hidrojenin isıtılmış havadan daha kullanışlı olduğu be lirlendi ve havagazının çok kolay elde edilebilmesi ne deniyle kısa süre çok yaygın olarak kullanılmasına kar



şın, balonların hidrojenle doldurulmasının yeğlenmesi, XX. yy'ın ilk çeyreğine kadar sürdü. 1895'te bulunan



helyum, 1918 sonrasına kadar ticari olarak kullanılabi



lecek bir duruma gelmedi; üstelik pahalıydı ve hidrojen



kadar kaldırma gücü sağlamıyordu. Buna karşılık son



derece yanıcı ve potansiyel olarak patlayıcı bir gaz olan



hidrojene oranla büyük bir güvenlik sağladığından, o



tarihten sonra hidrojene yeğlenmeye başlandı.



Balon serbest olarak havaya bırakılınca, ortalama



yoğunluğu, çevresindeki atmosferin yoğunluğuna eşit



oluncaya kadar yükselir. Daha çok yükselmesi için pi



lotun safra safra olarak çoğunlukla kum torbaları kulla nılır) atması, yani balonun ağırlığını azaltması gerekir.



Balonu alçaltmak içinse, balondaki kaldırıcı gazın bira zı, bir supaptan dışarı bırakılır. ASKERI KULLANIM Balonlar çok erken bir tarihte askeri amaçlarla kullanıl



maya başlandı. Fransa ile vusturya arasındaki Fleurus



Savaşı'nda (26 Haziran 1794), Fransızlar savaş alanını



gözetlemek ve topçu atışlarını hedeflere yöneltmek



için yere bağlı bir balondan yararlandılar. Ayrıca, dün yanın ilk hava gücü olan bir balon kolordusu kuruldu ve



daha çok sayıda balon yapıldı. Ama, bu kolordu çok



lonlar, Birinci Dünya Savaşı sırasında gözetleme kara



mak için, balonlar arasında kablolardan ağlar sarkıtıl mıştı) olarak yaygın biçimde kullanıldı. Baraj balonları



İkinci Dünya Savaşı sırasında da kullanıldı. Ayrıca, savaş sırasında Japonlar, Büyük Okyanus'u geçerek Kuzey Amerika'ya varacağı umuduyla bomba taşıyan 9 000 balon uçurdular (Kuzey Amerika'ya yalnızca 300 kada



ri ulaşabildi; üstelik insan yaşamayan yerlere düştüler).



1948'den sonra ABD ile SSCB arasında soğuk savaş ge



lişince CIA, Batı Avrupa'dan fotoğraf makineleri taşıyan 1978'de ABD'den havalanan Double Eagle II, bir balonla



yapılan bu tür ilk yolculuk olan tarihsel Atlas okyanusunu geçiş yolculuğunun sonlarına doğru, Fransa toprakları üstünde uçarken.



BALSA



57



Gaz doldurulmuş balonlar, ağır kum torbaları (1) aşağı atıldıkça yükselirler (A). Bir supapın gevşetilmesi



sonucunda içlerindeki gazın bir bölümünün bırakılmasıyla da alçalırlar (B). Sürüklenen bir halat (2), balonu uçarken kararlı duruma getirir ve yere konuş sırasında (C) balonu



yavaşlatmakta ve çarpma kuvvetlerini



yoketmekte kullanılır. Balon yere konunca (D) yanındaki bir panelin (3)



açılmasıyla söner.



,‫ها‬



2



balonlar uçurdu; SSCB topraklan (Sibirya dahil) üstün den geçen bu balonlarda taşınan kameralar, Büyük Ok



yanus'ta balonlardan boşaltılıyordu. Ne var ki, balonla



rin uçuş rotası denetlenemediği için, bu operasyonda da pek başarı sağlanamadı; bu yüzden 1952'den sonra CIA, balon yerine, Lockheed U-2 fotokeşif uçağı, daha sonra da bir dizi casus uydu kullandı. KITALAR ARASI GEÇİŞ XIX. yy. baloncularının büyük düşü, kıtalar arası hava



yolculuğuydu. Kuzey yarıkūrede egemen rüzgârlar ba tidan doğuya doğru estikleri için, Kuzey Amerika'dan



değerli bilgiler iletmektedir (1930 yıllarında küçük ve ucuz bir radyo vericisi olan radyosondanin geliştirilme sine kadar, topladıkları verileri elde etmek için bu ba lonların geri getirilmesi gerekiyordu).



Dış uzaydan gelen kozmik işınları ve gamma işınlan ni araştırmak için astronomlar ve fizikçiler günümüzde,



yüzlerce metre yükseğe çıkabilen balonlar kullanmak tadırlar (içlerindeki aygıtlar, yere paraşütle indirilir). As trofilm E gibi çok ince, dayanıklı balon bezlerinin gelişti rilmesi, 1980 yıllarından bu yana bu tür balonların yay



gın biçimde kullanılmasını sağlamıştır.



Avrupa'ya (Atlas okyanusu üstünden) geçiş daha kolay dı. Bu yüzden girişimlerin çoğu doğuya doğru yapıldı.



balsa



pa'ya taşıyacağına kesinlikle inandığı “sürekli bir rüzgâr



Tropikal Amerika'da yetişen ağaç türü (Bil. a. Ochroma



XIX. yy. baloncularından John Wise, kendisini Avru



akımı" (günümüzde “Jet-Stream" adıverilmektedir)be



lirlediyse de, bunu deneyemeden bir balon kazasında öldü.



pyramidale). Bati Hint adalanndan Orta Amerika ve Güney Amerika'ya kadar yayılan alanda, özellikle de



1978, 1980 ve 1981'de helyum doldurulmuşbalon



larla, sırasıyla ilk Atlas okyanusunu aşan, Kuzey Ameri ka yarıkıtasını aşan ve Büyük Okyanus'u aşan uçuşlar



yaprakları kalp biçimi, meyvesi (ortada) mısır koçanı



aşan uçuş yapıldı.



gibidir. Odunu, son derece hafif olmasından ötürü, uçaklarda ses ve isi yalıtılmasında kullanılmaktadır.



gerçekleştirildi. 1984'te ilk tek kişilik Atlas okyanusunu SPOR OLARAK BALONCULUK



1960 yıllarında sıcak havayla doldurulmuş balonlarla



uçuş, bir spor olarak yeniden yaygınlık kazandı. Mont



golfier kardeşler, isi kaynaklarını yerde bulundurmak zorunda oldukları için uçuşları kısa olmuştu. Buna kar



şılık, yakın dönemde küçük, hafif, propan gaz memesi



nin geliştirilmesi, ısı kaynağının balonla birlikte taşınma sina olanak sağladı. Bunun yanı sıra, dayanıklı, sentetik



yeni balon bezleri üretildi. Sıcak havali balonla Atlas Okyanusunu ilk geçiş 1987'de gerçekleştirildi. BILIMSEL KULLANIM



1890 yıllarından bu yana balonların bilimsel olarak kul



lanıldıkları başlıca alan meteoroloji araştırmalarıdır. Kü çük pilot balonlar düzenli olarakhavalandırılmakta ve rüzgâr yönünü, hızını belirlemedeyararlanılmaktadır.



Çeşitli meteoroloji aygıtları taşıyandaha başka balonlar



da, atmosferin üsttabakalarındaki hava koşullarıyla ilgili



Tropikal Amerika'ya özgü balsa agacının (O. pyramidale)



58



BALSAM



Ekvador'da yetişen balsa, odununun yumuşaklığı ve



hafifliğiyle tanınır. Orta Amerika ve Güney Amerika'da yaşayan halklar tarafından kano ve sal yapımında kulla



nılır. 1947'de antropolog Thor Heyerdahl ve beş arka daşı, balsa ağacı dallarından yaptıkları bir salla Peru'da Callao limanından, Büyük Okyanus'un güney kesimin deki Tuamotu adalanna gitmişlerdir. Balsa ağacının boyu 18 m'yi, gövde çapı altı yıl için de 76 cm'yi bulabilir. Günümüzde odunundan özellik



le uçaklarda isı ve ses yalıtımında, ambalaj işlerinde ya rarlanılmaktadır.



Baltacıoğlu İbrahim Ethem Bey'in oğlu olan İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Darülfünun'un Doğal Bilimler bölü



mūnū bitirip (1908), öğrencilik yıllarında başladığı (1904) Divan-ı Hümayun kâtipliğini, Tophane katibi olarak sürdürdü (1908); bir yandan da Darülmualli min'de hüsn-i hat öğretmenliğine başladı. Pedagoji ve



elişleri öğrenimiiçinFransa'ya gönderilip (1910), dönü



şünde eğitimin çağdaşbir anlayışla düzenlenmesi çalış malanna katıldı. Darülfünun'da pedagoji müderrisliği



(1923), Edebiyat Fakültesi dekanlığı(1917), Darülfünun eminliği (rektörlüğü, 1920) yaptı. Üniversite reformun da kadro dışı bırakılınca (1933), YeniAdam dergisiniçı



balsam



kardi (1934). Daha sonra Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde profesörlüğe getirilipK 1939),Afyon(1942)



Yapraklarını dökmeyen bazı ağaçlardan elde edilen



ve Kırşehir (1946) milletvekilliklerinde (1942-1950),



kokulu, sakızı andinr madde. Parfüm ve ilaç yapımında kullanılan balsam (pelesenk de denir), özellikle Kanada balsam ağacı (Abies balsamea), Mekke balsami (Com



miphora balsamum), Peru balsamı(Myroxilon parei



rae),Tolu balsamik Myroxilon toluiferum) ağaçlarından



elde edilir; ama aynı cinse (Impatiers) giren ağaçların



TDK terim kolu başkanlığında bulundu. Eğitim ve öğretim, pedagoji, toplumbilim, felsefe, estetik alanlarında yapıt veren Baltacıoğlu, 1934'ite, çı kardığı Yeni Adam dergisinde, yeni edebiyata ve deği şik düşünce akımlarına açık bir tutumu benimsemiş, ya zılarında, geleneklerden kopmadan batılılaşmak dü



şüncesini ve yerli sanatı savunmuştur. Oyunları, tiyatro sanatı açısından güçlü olmasalar da, yerli tiplerin can



landırılması, toplum sorunlarının işlenmesi gibi yönle riyle dikkati çeker.



Öykü ve romanlan: Yalnızlar (1942), Batak (1942). Oyunlan: Inanmak(1939), Ölüler(1939), Sait Çelebi (1939), Hayvanlar (1939), Akil Taciri (1940), Kafa Ta mircisi(1940), Andaval Palas(1940), Kütük(1946), Do lap Beygiri (1949), Karagöz Ankara'da (1949), Küçük Şehit (1961).



Inceleme Araştırma: Demokrasi ve Sanat (1931), Sanat (1934), Tiyatro (1941), Karagöz Tekniği ve Esteti



ģi (1942), Türklerde Yazı Sanatı (1958),Ziya Gökalp (1966).



Baltaoğlu Süleyman Bey Kanada balsam agacı (A. balsamea), nemli toprakları sever, boyu 12-18 m'yibulabilir. 5-10 cm uzunluğunda



Türk denizcisi (XV. yy.). Fatih'in İstanbul kuşatmasında



donanmanın başında olan Baltaoğlu Süleyman Bey (ilk



kozalaklar, igne biçimi yaprakları vardır.



toplam sayısı 200'ü bulur. Kanada balsami optikte, Pe ru balsami deri hastalıklarının tedavisinde, Tolu balsami



akciğer-bronş hastalıklarının tedavisinde, Mekke balsa mi parfüm yapımında kullanılır. bailtacı Osmanlı devletinde saray muhafız örgütū üyelerine ve rilen ad. Beş ocak (Eskisaray, Galata Sarayı, Edirne Sa



rayı, Ibrahim Paşa Sarayı ocakları ve Zülüflü Baltacılar



Ocağı) halinde örgütlenen baltacılar (teberderan da de



nir) sınıfı, XVII. yy'da kuruldu (XVII. yy. sonlannda özel likle Kastamonu yöresinden Türkler de baltacı olarak



saraya alınmaya başladılar). Baltacılar ocaklarınagöre padişahın, saray halkının hizmet ve korunmasını, Ende run hizmetlerini sağlarlardı.



Baltaa Mehmet Paşa: Bk. MEHMET PAŞA BALTACI.



Baltacılar



sinifından bir



zülüſlü baltacı.



Zülüflü baltacı adi,



Baltacıoğlu, İsmayıl Hakkı Türk eğitimcisi ve yazarı (Istanbul 1886-Ankara 1978),



yanaklarından iki örgü



sarkıtmalarından gelirdi.



BALTIMORE Osmanlı kaptanıderyasıdır), çevredeki adaları aldı. Is



tanbul'a yardım getiren 5 geminin Haliç'e girmesini en gelleyemeyince, görevden uzaklaştırıldı. Baltazar Son Babil kralı. Babil kaynaklarına göre, Kalde sülalesi nin veliahtı olan Baltazar, babası kral Nabonidus tara



fından 1.6.550 yılında hükümdar yardımcılığına getiril



miş, Kalde sülalesi onun döneminde, I.O. 539'da, Bü



yük Keyhüsrev II'nin Babil'i ele geçirmesiyle sona er miştir. Oysa Kutsal Kitap'ın Danyal'ın Kitabı bölümün



de, Baltazar, Nabukodonosor'un oğludur. Kudüs top rağından getirilen kutsal kaplanı bir şölende kullanması



üstüne, bir el duvara hiç kimsenin çözemediği bir ya zıyla bir şeyler yazmış, bu yazıyı saraya getirtilen Dan yal peygamber' çözmüş ve Baltazar, yazıda belirtildiği



59



koymaktadır.



Baluk dilleri, Germen dillerinden çok Islav dillerine yakındırlar. Buyüzden, XIX. yy'da, Hint-Avrupa dilleri



nin bu iki öbeği arasındakiyakın ilişkiyi vurgulamak için



Baltık-İslav dilleri terimi ortaya atılmıştır. Bununla birlik



te, uzmanların çoğu, Baluk-islav teriminin uygun olma dığını, Baltık ve İslav alt öbeklerinin ayrı tutulmaları ge rektiğini savunmaktadırlar. Aynı biçimde, bir Baltik Germen dilleri altõbeği oluşturma girişimleri de, uz manların çoğu tarafından benimsenmemiştir. Bu arada, özelikle eski SSCB'dekibazı dil uzmanları, Baluk dilleri nin, eskiden Balkan yarımadasında konuşulmuş Daç di



li ve Trak diliyle ayni diller olduklarını ileri sürmüşlerdir. Günümüzde de varlığını sürdüren Baltık dilleri, yani Litvanya dili ve Letonca, çeşitli lehçelere ayrılmışlardır.



Prusya diliyse yalnızca elyazmalarından bilinmektedir.



Litvanya dili günümüzde 3 milyonu aşkın kişi, Letonca



gibi o gece öldürülmüştür.



da 2 milyonu aşkın kişi tarafından konuşulmaktadır.



Balthus



Baltık ülkeleri



Polonyalı asıllı Fransız ressamı (Paris 1908). Kendi ken



Polonya ile Finlandiya Körfezi ve Baluk denizinin or manlık doğu kıyıları arasında kalan üç küçük devleti (Es



dini yetiştiren Balthus (asıl adı Balthazar Klossowski de Rola'dır), bitirilmesi birkaç yılı alan büyük tablolaninda



tonya, Letonya ve Litvanya) belirten terim. 1918'den



özellikle tedirgin, hattâ erotik görünümlü genç kızları iş



önce Rus Imparatorluğu'nun bir parçasını oluşturan



ledi. Fransa'da ve yurt dışında (1984'te New York Met



sızlıklarını kazandılarsa da, 1945'te SSCB'ye kaulmak



ropolitan Müzesi'nde, vb.) birçok sergi açıp, 1961 1976 arasında Roma'daki Fransız Okulu'nu yönetti.



Baltık denizi



Atas lokyanusunun kuzeydoğu bölümünde iç deniz.



Baluk ülkeleri, Birinci Dünya Savaşıl sonrasında bağım



zorunda kaldılar. 1980 yıllarının ortalarında Baltik ülke lerinde ulusçuluk hareketlerinin gelişmeye başlaması, 1990'da Litvanya'nın 1991'de de Estonya ve Leton



ya'nın bağımsızlıklarını ilan etmeleriyle sonuçlandı ve



SSCB, parçalanmasından kısa süre önce, ūç Baltık ülke



Kattegat ve Skagerrak boğazlarıyla Kuzey denizine, Aland denizi aracılığıyla daBotten körfezine (Atlas ok



yanusu) bağlanan, Finlandiya, Rusya, Polonya, Alman ya, Danimarka ve İsveç'le çevrili olan Baluk denizi, çag



ATLAS OKYANUSU



lar boyunca ticaret ve ulaşımda önemli olmuştur. Yü



FINLANDIYA



zölçümü 420 000 km² olan deniz, Buzul çağınıizleyen



ISVEC



erime döneminde ortaya çıkan büyük bir su kütlesinin



kalıntısıdır ve oldukça sığdır. Oder, Vistül, vb. birçok ır



mak tarafından beslenir; tuzluluk oranı %0!5-15 ara



NORVEC



sında değişir ve kış mevsiminde yer yer buz tutması, de



niz taşımacılığını engelleyebilir; Finlandiya körfezinin



Fanyakazi



doğu ucundaki Petersburg'da, ocak ayı sıcaklık ortala ması -9 °C'tır.



Ortaçağ'da Baltık denizi,Hansa Birliği'nin limanları



ESTONYA



Sagoro



arasındaki balık (özellikle ringa), kereste, tahil, kürk ve



AUSYA



amber ticaretinin merkezi olmuş, modern gemilerin



Danimarka ve Isveç arasındaki sig Kattegat geçidini aşa



DANIMARKA



mayacak kadar büyük olmaları, eski önemini azaltm.;



tır. Günümüzde Danimarka yanımadasının sınırından geçen Kiel kanalı Güney Avrupa'ya geçişi kolaylaştır



maktadır. Baluk denizini Kuzey denizine birleştiren bu kanal (orta büyüklükte gemiler geçebilir) dünyanın en



LETONYA BALTIK DENIZI



KUZEY



LITVANYA



DENİZ



ALMANYA



POLONYA



BEYAZ RUSYA



işlek kanallarından biridir. sinin bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı. Litvanya ile



Baltık dilleri



Polonya arasına sıkışmış Kaliningrad (eski Königsberg) bölgesiyse, Rusya Federasyonu'na bağlı kalmayı sür



İslav ve Germen dillerini de içeren Hint-Avrupa dilleri



dürdü.



öbeğinde yeralan dil alt öbeği. Iki Baluk Jili(Litvanyadi li ve Letonca) günümüzde de varlıklarını sürdürmekte



Baltimore



dan kalkmıştır.



ABD'de kent. Washington'un 65 km kuzeydoğusunda,



rupa dilleri arasında e halindeki çoğul sözcüklerin son larında m sesi bulunan başka dil yoktur; bu da söz ko



tinin en büyük kenti (204 km²) ve ABD'nin başlıca li



dirler. Aynı alt öbekten eski Prusya dili XVII. yy'da orta



Baltık, Islav ve Germen alt õbekleri dışında, Hint-Av



nusu dillerin birbirlerine çok yakın olduklarını ortaya



Chesapeake körfezi kıyısında yeralan, Maryland eyale manlarından biri olan Baltimore'un nüfusu 736 014'tür (çevre belediyelerle birlikte 2 382 172). Bu nüfusun %



60



BALTIMORE, DAVID



60'ını siyahlar oluşturur. Ilıman iklim etkisindeki (ocak



ayı sıcaklık ortalaması 20°C, temmuz ayı ortalaması 25 °C, yıllık yağış ortalaması 1065 mm) kentte, sanayi ve li



man etkinlikleri başlıca gelir kaynaklarını oluşturur (de mir-çelik sanayisi, bakır aritma tesisleri, tersaneler, oto mobil yapımı, petrokimya sanayisi, vb.). Ayrıca önemli bir kültür John Hopkins Universitesi , Notre Dame



Maryland Koleji, Peabody Enstitüsü, Goucher Üniver sitesi, Baltimore Sanat Müzesi, Peale Müzesi, Walters Sanat Galerisi, vb.) merkezidir.



Baltimore, David ABD'li hekim ve biyoloji bilgini (New York 1938). Swarthmore Koleji (1960) ve Rockefeller Üniversite si'ni (1964) bitiren David Baltimore, Baltimore Salt Bi yoloji Araştırmalan Enstütüsü'nde çalıştı. 1968'de Mas



sachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde mikrobiyoloji profe



sörlüğüne getirilip, enstitünün biyomedikal araştırma



lar bölümünün başkanlığını yaptı. Renato Dulbecco'yla birlikte yaptığı çalışmalar sonucunda, 1970'te çocuk



felci virüsünün RNA'daki programa göre hücreyi etkile



mesine yol açan karmaşık mekanizmayı H. M. Te



min'den ayrı olarak buldu. Virüs RNA'sinin DNA'ya bil



gi aktarabildiğinin ve kopyalandığının bulunması, mo lekül biyolojisinde kavramsal bir ilerleme olmasının ya



ni sira, virüs ve kanserlerin incelenmesi için önemli bir



araç sağladı. Bu çalışmasıyla 1975'te NobelTip Odūlū



mamakla birlikte, öteki özellikleri gergedanlarınkiyle aynıdır. Başı yaklaşık 1,2 m uzunluğunda, omuzdan ye re kadar yüksekliği yaklaşık 5,5 m olan, uzun boyunları



ve sütunu andıran kalın ön bacaklarıyla ağaçların yük sek dallarındaki yaprakları kolayca yiyen bu dev me melilerin yalnızca Asya'da yaşadıkları sanılmaktadır: Başka hiçbir yerde kalıntılarına rastlanmamıştır.



balyos Osmanlı İmparatorluğu döneminde Venedik Cumhuri



yeti'nin İstanbul'da görevlendirdiği elçilere verilen ad. Istanbul'un Osmanlılar tarafından fethinden sonra Ve



nedik'in, Fatih Sultan Mehmet'e "balyos" (ya da bal yoz) unvanıyla gönderdiği Bartolomeo Marcello'nun, 18 Nisan 1454'te Osmanlılarla bir ticaret anlaşması im zalamayı başarmasıyla, balyosluk o tarihten sonra res mî bir görev özelliği aldı ve 1797'de Venedik Cumhuri



yeti'nin ortadan kalmasına kadar sürdü İstanbul'un Be yoğlu semtinde oturan balyoslar, Osmanli-Venedik iliş



kilerinin temsilcileri olmalarının yanı sıra, Osmanlı top raklarında yaşayan Venediklilerin idari ve ticari işlerinin



de sorumluluğunu taşır, hükümetlerine düzenli rapor lar gönderir, Osmanlı hükümeti üyelerinden öbür dev



letlerin elçilerine oranla daha çok saygı görürlerdi.



Balzac, Honoré de



nü R. Dulbecco ve H. M. Temin'le paylaşan D. Baltimo



Fransız yazan



re, 1990'da Rockefeller Universitesi'nin rektörlüğüne seçildi; hazırlanmasına yardımcı yazar olarak katıldığı, ama ilk araştırmacısı olmadığı bir yazının sahte bulun



1824'ten sonra da ailesinin yerleştiği Paris'te öğrenim gören Honoré de Balzac, ailesinin isteğiyle hukuk öğre nimine başladıysa da, zamanının büyük bölümünü ki



ması üstüne, 1991'de istifa etti.



taplıklarda ve Rabelais, Ingiliz mizahçısı Sterre gibi ede



Baluchitherium



1799-Paris 1850). Önce Tours'da,



biyatçılarla dostluk ederek geçirdi. Ailesi Seine et-Mar ne'a çekilince, öğrenimini tamamlayarak noter olması



için Paris'te bırakıldı; ama okuldan ayrılıp, ailesine ede



kenmiş gergedan cinsi. Baluchitherium cinsi üyeleri



biyatla uğraşma karar verdiğini bildirdi. İlk yapıtı olan manzum Cromwell (1819) trajedisi, hiçbir başarı kaza



Üçüncü Zaman'ın üst Oligosen ve Alt Miyosen dönem



namadıysa da, ailesinin vazgeçme çağrılarına karşın,



lerinde (günümüzden yaklaşık 20-30 milyon yıl önce)



takma bir adla Mrs. Radcliffe tarzında "kara romanlar"



yaşamışlardır ve yaşamış en büyük kara memelileri ol



yayınlamayı (1821) sürdürdü. Bir süre yeniden Paris'e



Memeliler sınıfının, tekparmaklılar takımından soyu tū



duklan sanılmaktadır. İlk fosilleri Moğolistan'ın orta ke simlerinde bulunan Baluchiterium'un, boynuzu bulun Ust Oligosen ve Alt Miyosen dönemlerinde yaşamış



Baluchitherium cinsi Oyelerinin yaşamış en büyük kara memelileri olduklar sanılmaktadır.



yerleşen ailesiyle oturup, sonra, aile birmirasla zengin leşerek Seine-et-Marne'a dönünce, kesin olarak Paris'e



yerleşti. Kendisinden çok yaşlı olan Mme de Berny'yle ilişki kurup (Vadideki Zambak adlı romanında, Mme de Morsauf adı alunda onu canlandırdı), ailesinin, dostları nin ve Mme de Berny'nin yardımıyla yayıncılık, basım



cılık ve basım harfleri dökümcülüğü yapmaya başladı. İşletmesi 1828'de iflas edince, 1829'da gerçek adıyla,



Walter Scott'u örnek aldığı, ilk edebiyat başarısını ka zanmasını sağlayan Le Dernier Chouan ou la Bretagne en 1800 (Chouan'ların Sonuncusu ya da 1800'de Bre



tagne) adlı tarihsel romanını yayınladı. 1829-1833 ara sında çeşitli gazete ve dergilerde anlatı ve öyküleri ya



yınlandı: Tilsımlı Deri(la Peau de Chagrin, 1831), Colo



nel Chabert (Albay Chabert, 1832), Le Curé de Tours (Tours Papazı, 1832), Louis Lambert (1932). Milletve



killiğine adaylığını koymasına (1931) karşın seçileme mesinden ve Mme deCastiers'ye duyduğu ilginin karşı



liksız kalmasından ötürü büyük bir umutsuzluğa kapil dıysa da, çok geçmeden Eugénie Grandet (1833) adlı



başyapıtını yayınladı ve Mme Hanska'yla mektup arka



daşlığı kurdu (Polonya kökenli bu genç kadın, Balzac'ın



romanlarına hayrandı ve ona bir yıl süreyle ateşlimek tuplar yazdı). Bu sevginin verdiği güven ve yüreklilikle, yapıtının ana planınıçizdi:Once Etudes Sociales (Top lumsal Incelemeler), sonra da Comédie Humaine (In



sanlık Komedyası) adını verdiği bu yapıt sona erdiğinde



BAMBU



XIX. yy. Fransız romancisi Honoré de Balzac, dev



boyutlu insanlık Komedyası (La



61



lenmeye ancak 1850 Martı'nda karar vermiş, ama aşırı



çalışmanın bitkin düşürdüğü yazar, aynı yıl, Insanlık Ko medyasındaki hekim Bianchon'u çağırttıktan birkaç saat sonra ölmüştür.



Comédie



Humaine,



Bamako



1829-1847) adli yapıtında, döneminin Fransız



toplumunda orta sınıfın yaşantısını



olaganüstü bir başarıyla yansıtmıştır.



Mali'nin başkenti. Ülkenin güneybatı kesiminde Nijer



irmağı kıyısında yeralan Bamako'nun nüfusu 658 275'tir. Başkent işlevinin yanı sıra, işlek bir ırmak limanı,



önemli bir ticaretmerkezi,bir karayolları ve havayolları



kavşağı, ayrıca ülkenin kültür (üniversiteler, Ulusal mu ze, vb.) merkezidir.



.



Eski Mali Imparatorluğu döneminde Afrika'nın başlı



ca kentlerinden biri olan Bamako, 1880'de Fransızların eline geçmesiyle hızla gerileyerek, çok geçmeden nu



dev bir üçlü oluşturacaktı. Üçlünün birinci bölümüne



fusu 1 000 dolayında bir köye dönüşmüş, ama 1904'te



rip, bu bölümde Scènes de la Vie Privée (Özel Yaşanti



nin başkenti yapılmasıyla, yeniden gelişmiştir.



Etudes de Moeurs (Orf ve Adet Incelemeleri) adını ve



demiryollarının döşenmesiyle, 1908'de de sömürge



dan Sahneler) başlığı altında Le Contrat de Mariage (Ev



lilik Sözleşmesi, 1835), Goriot Baba (Le Père Goriot,



Bambara krallıkları



de Province (Taşra Yaşamından Sahneler) başlığı altın



Batı Sudan'da (günümüzde Mali) Bambaralar tarafın dan kurulan iki krallık. XVII. yy'ın ikinci yarısında, Bam baralar (günümüzde Mali'de yaşayan, yaklaşık 1 000



1834), Beatrix (1839) romanlarını, Les Scènes de la Vie



da Eugénie Grandet (1835), la Rabouilleuse (Bulanık Suda Avlanan Kız, 1841), Vadideki Zambak (Le Lys



dans le Vallée, 1835), Sönmüş Hayaller (Les Illusions Perdues, 1837-1843) romanlarını, Scènes de la Vie Pa risienne (Paris Yaşamından Sahneler) başlığı altında



Histoire de la Grandeur et de la Décadence de César



Birotteau (César Birotteau'nun Büyüklüğünün ve Çö



küşünün Öyküsü, 1837), Kuzin Bette (Cousine Bette,



000 kişilik halk topluluğu) tarafından kurulan bu iki kral liktan Sengu Krallığı, Kaladian Kulubali (1652-1682) ta



rafından kuruldu; merkezi Nijer irmağı kıyısındaki Se gu'ydu. Mamari Kulubali (1712-1755) döneminde ege



menliğini güneybatıda Bamako'dan, kuzeyde Timbuk



1846), Kuzen Pons(Le Cousin Pons, 1847) romanlarını,



tu'ya kadar genişleten bu krallık, bir süre sonra zayıfla yınca, ayrılan bir Bambaralar topluluğu, Nijer ırmağı ile



Scènes de la vie de Campagne(Köy Yaşamından Sah neler) başlığı altında da Köy Hekimi (Le Médecin de



Senegal ırmağı arasındaki alanda, merkezi Kaarta kenti olan Kaarta Krallığı'nı kurdu. Her iki krallık da XIX. yy'da



Campagne, 1832), Köy Papazı (Le Curé de Village,



1839-1846), Les Paysans (Köylüler, 1840) romanlarını topladı. Etudes Philosophiques (Felsefe incelemeleri)



adını verdiği ikinci bölümde, toplumsal sonuçların etki



lerini araştırmaya uğraştı (Tilsımlı Deri (Peau de Chag



rin, 1831); Louis Lambert, 1832; Mutlak Peşinde (La



Recherche de l'Absolu, 1834)). Etudes Analytiques (Çözümleyici Incelemeler) adını taşıyan üçüncü bö lümdeyse, ilk iki bölümde gözlemlenen olayların ilke lerini açıklamaya yöneldi: La Physiologie du Mariage



(Evliliğin Fizyolojosi, 1830), La Pathologie de la Vie So



Tukulörlerin önderi el-Hac Omer tarafından yikıldı.



bambu Buğdaygiller ailesinden, yapraklarını dökmeyen odun Büyük bölumu Asya, Afrika ve Amerika'nın tropikal ve



astropikal bölgelerinde yaşayan bambulann gövdeleri belirli aralıklarla boğumlu, içleri boştur. Mobilya, sepet tekne, kagit hamuru yapma, vb. pek çok alanda kullanılırlar.



ciale (Toplumsal Yaşantının Patolojisi).



Balzac, romana, dış koşullar etkisiyle insan tür lerinin farklılaştığına inanan Geoffroy Saint-Hilaire'in



kuramını uygulamak istemiş, en ince ayrıntıları bile göz



den kaçırmayan gerçekçiliği ile zengin düşgücünü ve kişisel deneylerini birleştirerek, 2 000'i aşkın roman



kahramanı yaratmıştır. Bunların başlıcaları bir roman dan ötekine, en değişik çevre ve dekorlar ortasında ye niden ortaya çıkarlar. Balzac, bu insanüstü roman yaz ma çabasını ölümüne kadar sürdürmüş, ama özellikle



Askerlik Yaşamından Sahneler bölümünde, daha ön ceden kendine çizmiş olduğu çerçeveyi doldurama



mıştır. Ayrıca tiyatro oyunları ve Contes Drolatiques (1832-1837) adlı bir öykü derlemesi vardır. Kızkardeşi ne yazdığı mektuplar ve Lettres à l'Etrangère (Yabancı Kadına Mektuplar), yaşamı, çalışmaları, tasarıları ve düşkırıklıkları üstüne en değerli belgeleri oluşturur. Çok



büyük para sıkıntıları içinde, alacaklılarının isteklerini karşılayabilmek için günde onbeş saat çalışmış, sürekli



bir yaratma çabası içinde kahramanlarının ömrünü sür



müştür. Çılgınca bir tutkuyla bağlandığı Mme Hanska 1842'de dul kalmışsa da, aile sorunlarını ve Rusya'daki durumunu çözümlemesi sekiz yıl sürünce Balzac'la ev



II



62



BAMİLEKELER



su saplı bitkiler öbeği. 76 cins ve 1000'e yakın tūre ayrı lan bambulanın büyük bölümü tropikal ve astropikal bölgelerde, çok az tūrü de ilman bölgelerde yaşar.



Odunsu gövdeleri sert, içi boş ve belirli aralıklarla bo



gumlara ayrılmıştır. Genelde uzun ve dar olan yaprak lar, gövdenin boğumlarından çıkar. Bazıtürlerin çalımsı



olmalarına karşılık, bazılarının gövde genişliği 20-30



ve taze olarak ya da kurutulduktan sonra pişirilir.



Banach, Stefan Polonyalı matematikçi (Krakow 1892 - Lvovi 1945). Lvov'daki Teknoloji Enstitüsü'nde matematik dersleri



veren Stefan Banach, daha sonra Lvov Üniversitesi'nde



cm'ye, boylan da 30 m'ye kadar ulaşabilir. Gövdeleri, sertliklerinin yanı sıra, esnek ve dayanıklı olduk larından tekne, yapı iskeleti, merdiven, çit, mobilya,



profesörlüğe yükseldi. Topolojik vektör uzayları kura mina ve çağdaş fonksiyonlar çözümlemesinin ortaya



Ayrıca, dallarından ve kök saplarından baston, olta kamışı, vb. yapılır.



Banach uzayı adı verildi.



sepet, çalgı yapımı, vb. birçok alanda kullanılır.



Bamilekeler Ekvator Afrikası'nda, Kamerun'un yüksek kesimlerinde



yaşayan halk. Özgün sanat ürünleriyle, özellikle de tah tadan oyduklan heykelciklerle ve piramit çatılı evleriyle tanınan Bamilekeler (Milekeler de denir), Nijer-Kongo



dil öbeğinin Benue-Nijer alt ailesinden bir Bantu dilini konuşurlar. Günümüzde 700 000 kişi kadar kalmışlar



dır. Geçimlerini tanımla sağlar, kabileler halinde yaşar lar. Tarlalarının yakınında yaşamak zorunda oldukların



konmasına önemli katkılarda bulundu. Bulduğu tam



düzeyli uzaylara (vektör uzaylarının önemli bir sınıfıdır)



Banarlı, Nihat Sami Türk yazan ve edebiyat tarihçisi (Istanbul 1907-ay.y. 1974). Trabzonlu Alemdarzadelerden mutassarrit Sa



mi Bey'in oğlu olan Nihat Sami Banarlı, Istanbul Edebi yat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi (1930). Edirne Lisesi ve İlköğretmen Okulu'nda, İstan bul Kabataş ve Galatasaray liselerinde edebiyat öğret



menliği yaptı. Uzun yıllar Istanbul Eğitim Enstitüsü'nde çalıştı (1947-1967).



dan, köyleri dağınıktır. Yakın dönemde nüfuslanının hızla artmaya başlaması nedeniyle, özellikle gençler kentlere göçmeye koyulmuşlardır.



Bamilekelerin dini, atalara tapma temeline dayanır.



Toplumlarında çok evlilik yaygındır (çokeşli erkekler,



eşlerinin her birine ayrı ev açmak zorundadırlar). Evle rin kapı pervazlanna, ūsteşiklerine yapılan ve kabile re



islerini, eşlerini, çocuklarını, önemli kişileri temsil eden ahşap oymalar, Bamileke toplumunun aşamasırasına



dayalı yapısını yansıtır. Tahtadan oydukları dans mas keleri, davullar, çeşitli aletler, küçük heykeller ve fildi



şinden bilezikler son derece zariftir. bamya



Ebegümecigiller ailesinden, boyu 2 my'i bulabilen bir



yıllık bitki (Hibiscus (Abelmoschus) esculentus). Ana yurdu Afrika ya da Asya olan, günümüzde tropikal ve iliman bölgelerin tümünde yetişen bamya, tohumdan yetiştirilir; yaz mevsiminde 60 gün içinde ürün verir. In



ce-uzun, piramit biçiminde meyveleri yeşilken toplanır Bamya, Afrika ya daAsya kökenli bir bitkidir.



Amberçiçeği'ne benzeyen çiçekler açar; yapraklan yıldız biçimindedir. Körpeyken toplanan meyvesi taze olarak ya da kurutulduktan sonra pişirilir.



Nihat Sami Banarli.



Edebiyat tarihi alanındaki çalışmalarının yanı sıra li selerde okutulan ders kitapları hazırlayan, Yahya Ke



mal Enstitüsü'nün yayınlarını yöneten Niha



Sami Ba



narlı, "Edebiyat tarihimizin Türk münevverlerince bilin



mesi lazım gelen büyük macerasını bir bütün halinde hikâye etmek ihtiyacile" yazdığını belirttiği Resimli Türk Edebiyatı Tarihindel (1948), bilimsel bir tarafsızlıkla



davranmıştır.Öteki yapıtları arasında Destân-Tevârih-i Mülük-Al-i Osman ve Cemşid ü Hurşid Mesne; 'sicAh medi'nin, 1939), Edebi Bilgiler(1940), Metinlerle Edebi Bilgiler (1950), Yahya Kemal Yaşarken (1959), Yahya



Kemal'in Hatıraları (1960), vb. sayılabilir.



Ban Chiang Tayland'ın kuzeydoğu kesiminde arkeoloji alanı. Tunç



ve Demir devirleri boyunca yerleşildiği anlaşılan Ban



Chiang'da 1967'de başlatılan kazılarda ortayaçıkarılan



kahverengimsi sarı üstüne kırmızı boyalı çömlekler, Çin'in kuzey kesimindeki Yang-Şao'da bulunan Cilalı



taş devri (1.0. 5000-2500) çömleklerini anımsatırlar.



Başlangıçtaki hatalı tarihlendirme sonucu, Ban Chi ang'ta ortaya çıkarılan tunç yapıtların Yakındoğu'da bu



lunmuş bilinen en eski tunç yapıtlardan eski olduğu öne sürülmüş ve bazı bilim adamları, metalürjinin Ban Chi



BANDIKUT ang da geliştiğini ileri sürmüşlerdir. Oysa günümüzde,



Sirimavo



leklerin T.Ö. 3500'den, bakır parçaların 1O. 2500 -



Lanka'da iki dönemlik



bölgeyeI.O. 4000 sıralarında yerleşildiği, çanak çöm



63



Bandaranaike, Sri



1500 arasından, demir aletlerin de ſ.Ö. 1000 - 500 ara.



başbakanlığı



sından kaldığı anlaşılmıştır.



sırasında (1960-65 ve 1970-77),



sanayi tesislerini



banco



ulusallaştınp. bir



toprak reformu



Uzun ve perdeli saplı, yuvarlak tekneli, ses tablası deri



gerçekleştirdi.



den yapılmış çalgı. Batı Afrika kökenli olan Afrika'dan



Ayrica



getirtilen siyah kõlelerle Amerika'ya giren banco bir tür



buddhaciliga aynıcalıklı bir yer veren ve Sinhali



(Seylan) dilini resmi dil kabul eden yeni bir Anavasa hazırlattı.



Banço, Bat Afrika'dan



Anayasası'yla cumhuriyet ilanedilip, Seylan Sri Lanka“



Amerika'ya kõle ticareti sırasında getirilmiş bir



almasını sağladı: Altinci Bloksuz Ülkeler Konferansı Sri



çalgıdır. Bali Afrika'daki benzerinin adı banya'dır.



adini aldıktan sonra, ülkesinin bloksuzlar arasında yer Lanka'da toplandı (1976). 1977'de seçimleri yitirip,



1980'de meclisten çıkarılarak, yurttaşlık hakları askıya



çalınabilir. XX. yy. başlarında caz topluluklarında ritim



alındı. Hakları geri verilince 1988'de cumhurbaşkanlığı seçimlerine kauldıysa da, oyların % 45'e yakınını alma sına karşın, seçilmeyi başaramadı.



folk müziği



Bandaranaike, Solomon W.R.D.



Banda, H. Kamuzu



Seylanlı (günümüzde Sri Lanka) siyasetçi (Colombo



lavtadır. Genellikle parmaklarla çalınır; ama yayla da çalgısı olarak kullanılmıştır; günümüzde daha çok bir



Malavili devlet adamı (Kasungu 1906). 1923'te ABD'ye



1899-ay.y. 1959). Zengin bir toprak sahibinin oğlu olan Solomon West Ridgeway Dias Bandaranaike,



giderek tip öğrenimi gören Hastings Kamuzu Banda,



Oxford'da hukuk öğrenimi görup, ülkesine dönünce



Nyassaland'e(günümüzde Malavi)|dönüp, ulusçu çalış



lunup, 1951'de iktidardaki Birleşik Ulusal Parti'den ve bakanlıktan istifa etti. Sri Lanka Freedom Party'yi



öğrenimini İskoçya'da sürdürüp, Ingiltere'de ve Altın Kıyısı'nda (günümüzde Gana) hekimlik yaptı. 1958'de malarından ötürü tutuklandı (1959). Serbest bırakılınca



(1960), Nyassaland Afrika Ulusal Kongresi Partisi'nin başkanı olarak katkıda bulunduğu yeni Anayasa'nın ka



bul edilmesinden sonra, Ingiltere'nin özerklik tanıdığı Nyassaland'in başbakanlığına getirildi. Bağımsızlığın ilanından sonra, görevini Malavi başbakanı olarak sür dürdü. 1966'da cumhuriyet ilan edilince cumhurbaş



kanlığına seçilip, 1971'de ömür boyu cumhurbaşkanlı ğına getirildi.



Bandaranaike, Sirimavo Sri Lankalı kadın siyasetçi (Ratnapura, Sri Lanka 1916).



milletvekilliğine seçildi (1931). Seylan'a bağımsızlık tanınmasından (1947) sonra, Sağlık bakanlığında bu



(Sri Lanka Özgürlük Partisi) kurup, başkanlığını üst



lenerek, 1956 seçimlerinde dört sol partinin oluştur duğu Birleşik Halk Partisi'nin çoğunluğu elde etme



siyle başbakanlığa getirildi. Diş siyasette yansız bir tutum izlemeye çalışıp, içle Sinhalilerin (Seylanlılar)



ulusçuluğunu körükleyerek, Tamillerde buyuk düş manlık uyandırdı; bu arada ekonomik bunalımın gün geçtikçe ağırlaşmasını önleyemedi. Bir buddhaci ta pinağında düzenlenen suikastte öldürüldü.



Bandello, Matteo Italyan yazarı (Castelnuovo Scrivia 1484- Bordeaux ya



Siyasete atılıp (1940), kocası Solomon W. R. D. Banda ranaike öldürülünce Freedom Party'nin (Özgürlük Par tisi) başkanlığına seçilen Sirimavo Bandaranaike, 20



kınları, Fransa 1561). Italyan Rönesansı'nın en önemli



solcu partilerin de desteğiyle başbakanlığa atandı (dün



adanmıştır. 1510 - 1560 arasında yazdığı bu öyküler



Temmuz 1960'seçimlerinde partisi başarılı olunca, öbür yeri yada bu göreve getirilen ilk kadındır). Ingilizce'nin ne Sinhali (Seylan) dilini resmi dil ilan edip(Ocak 1961).



eğitimde siyasal denetim (1960), hayat sigortalannin



öykü yazarlanndan sayılan Matteo Bandello'nun 214 öyküsünden her biri, döneminin önemli bir kişisine



(Novelle (Öyküler) adı altında topluca yayınlandı), son radan, Lord Byron, Alfred de Musset, Shakespeare ve Lope de Vega'ya esin kaynağı olmuştur.



kaldırılmasi (1960), Seylan Bankası ve çeşitli sana



yi dallarının ulusallaştırılması, basının denetlenmesi



bandikut



fetiyle karşılaştı; buna bir de nüfus artışının yol açtığı pa



Avustralya, Yeni Gine, Yeni Zelanda ve Moluk adala



rasal sıkıntılar eklenince, 1965 seçimlerini yitirerek,



rinda yaşayan, tavşan büyüklüğünde keseli hayvan (Pe



(1960) nedeniyle sağcı Birleşik Ulusal Parti'nin muhale



muhalefete geçti. 1970 seçimlerinden sonra troçkici lerle ve komünistlerle bir koalisyon hükümeti kurup, Mart Nisan 1971'de patlak veren Halk Kurtuluş Cep



hesi yönetimindeki büyük jayaklanmayı bastırdı.1972



rameles obesula).Arka ayakları tavşanınkine benzeyen



bandikut, keselilerin en hızlı üreyenidir. Kemiricilerin kini andıran uzun, esnek agzıyla toprağı eşerek böcek avlar. Türlerine göre boyu 28-76 cm arasında değişir.



64



BANDINELLİ, BACCIO



şık 120 km güneydoğusunda yeralan, Batı Cava bölge



sinin merkezi olan Bandung'un nüfusu 1 463 000'dir. Yükseltisi 768 m olan bir alanda kurulan, yanardağ kö



kenli tepe dizileriyle çevrili olan kent, çevredeki tarım



alanlarında yetiştirilen kınakına ağaçlarından kinin elde edilen önemli bir ilaç sanayisi merkezidir. Seramik ve



dokuma sanayileri de gelişmiştir. 1810'a doğru kurulan, XX. yy'ın başından bu yana hızla büyüyen Bandung, günümüzde yönetim ve sana



yi işlevlerinin yanı sıra, ülkenin başlıca eğitim merkezle Avustralya'nın doğu kesiminde yaygın biçimde rastlanan bir bandikut turu olan uzunburunlu bandikut (Perameles



nasuta), genellikle köyler yakınından yaşar ve bahçelere büyük zarar verir.



Kesesinin ağzı kuyruk tarafındadır. Eskiden her biri çok kalabalık olan 19 tūründen(uzunburunlu bandikut,vb.) büyük bölümü günümüzde ortadan kalkmıştır.



Bandinelli, Baccio Floransalı heykelci, ressam ve kuyumcu (Floransa



rindendir: Teknik araştırma Enstitüsü, Bacacaran Dev let Üniversitesi, Nükleer Araştırma merkezi, vb.



1955'te, sonradan Bağlantısız Ülkeler Hareketi'nin ku



rulmasını sağlayan 29 Afrika ve Asya ülkesinin katıldık lan konferans, Bandung'da toplanmıştır.



Bang, Herman Danimarkalı yazar (Als adası 1857- Ogden, Utah



1912). Kopenhag Üniversitesi'nde okurken öyküler ve denemeler yazmaya başlayan Herman Bang, 1880'de Haablöse Slaegter (Umutsuz Kuşaklar) adlı ilk romanını



yayınladı. Gazeteciliğe başlayıp, 1884'te National-Ti



1488-ay.y. 1560). Once ünlü bir kuyumcu olan babası tarafından yetiştirilen, daha sonra heykelci Giovanni Francesco Rustici'nin atölyesine giren Baccio Bandi



dende gazetesinde istihbarat şefliği yaptı. Bir yandan da



gelo'nun başlıca rakibi sayılmıştır. Başlıca yapıtları Lao



yaz ev, 1898), Under Aeget (Boyunduruk Altında,



zarları (1536'dan sonra; ikisi de Santa Maria Sopra Mi



Bangalor



izlenimci öyküler ve ruhsalincelemelere ağırlık verdiği,



genellikle taşrada geçen romanlar yayınlamayı sürdür



nelli, çoğunlukla Medici ailesi için çalışmış, Michalen



dū. Tine(1889), Ida Brandt (1896), Det Hvide Hus (Be



coon'un bir kopyası (1525'te tamamladı; Uffizi Galeri si, Floransa), papa Leo X ve papa Clemens VII'nin me



1890), De Uden Foedreland (Yurtsuzlar, 1906), vb.



nerra kilisesinde, Roma), Cosimol de Medici'nin portre būstu (1544; Bargello, Floransa), Ercole e Caco(Herak les ve Kakhos, Piazza della Signoria, Floransa), vb. bando



Üflemeli ve vurmalı çalgılardan oluşan tören orkestrası,



Rönesansın açık hava müzik topluluklarından doğan bandonun (mizika takımı da denir) kapsamına, en geniş



Hindistan'da kent. Karnataka (eski Maisur) eyaletinin merkezi olan, Maisur yaylasında 949 m yükseltide ye ralan Bangalor'un (ya da Bangalore) nüfusu 4 100 000'dir.



İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hızlı bir büyüme ya şayan, özellikle sanayileşmenin hızla gelişmesi sonucu Hindistan'ın altıncı büyük kenti haline gelen Bangalor,



günümüzde önemli bir sanayi (dokuma sanayisi, elek



anlamıyla caz bandosu (jazz-band), dans bandosu, ba lalayka bandosu gibi çalgı toplulukları da girer. Çeşitli



tronik gereçler ve makine yapımı, uçak yapımı, vb.) ve



bandosu, askeri bando, konser ya da senfoni bandosu,



(1761'de taştan yeniden yapıldı; içinde Tippu Sultan'ın



su, genellikle pikololar, klarnetler, fagotlar ve saksofon



lor, 1791'de Ingilizler tarafından alınıp, 1831-1881 ara



bando türleri arasında bakır çalgılar bandosu, yürüyüş



kültür (Hindistan Bilim Enstitüsü, vb.) merkezidir.



1537'de Kempe Govda'nın yaptırdığı kerpiç kale



vb. sayılabilir. Bunlann en büyüğü olan konser bando



sarayının kalinuları yeralir) çevresinde gelişen Banga



lardan oluşan tam bir tahta üflemeli çalgılar takımı, kor



sinda Ingiliz sömürge yönetiminin merkezi olmuştur.



oluşan büyük bir bakır üflemeli çalgılar takımı ve büyük bir vurmalı çalgılar takımı içerir. Bazı durumlarda bası.



Bangi



lir. Yürüyüş bandolarında obualar ve fagotlar kullanıl



nin ulaşıma elverişli kesiminin başlangıcında yeralan Bangi'nin nüfusu 596 776'dır. Ülkenin yönetim merke



netler, trompetler, kornolar, trombonlar ve tubalardan



güçlendirmek için viyolonseller ve kontrbaslarkullani maz; klarnetler ve saksofonların sayısı da çok azalul



mıştır, Bakır üflemeli çalgı bandolan daha da küçüktür;



bazen kullanılan alto saksofon dışında, bütün tahta üf



lemeli çalgılar dışta tutulmuştur. Günümüzde bandola rin, özellikle askeri bando çeşidi yaygındır.



Türkiye'de bando çalışmalan 1827'de Mahmut il döneminde, bir İtalyan müzikçisi tarafından kurulan Mızıkayı Hümayun'la başlamış (o tarihe kadar, bando işlevini Mehterhane görmekteydi), 1828'de Mızıkayı



Ona Afrika Cumhuriyeti'nin başkenti. Ubangi irmağı



zi olmasının yanı sıra, başlıca sanayi (hafif sanayi tesisle



ri) merkezi, dışsatım (kereste, keten, kahve, vb. dışsati mi) limanı, ulaşım (Kamerun, Çad ve Sudan'a giden de miryolu hatlan ve karayolları) ve kültür (1969'da kuru lan Bangi Universitesi) merkezidir.



Bang-Kaup, Willy



Hümayun'unyöneticiliğine Italyan bestecisiGiuseppe



Alman dilbilimcisi ve türkoloğu (Wesel 1869-Berlin 1934). Berlin Üniversitesi'nde türkoloji profesörlüğüne



(1831).



atanan (1920) Willy Bang-Kaup, makaleleri ve yazıla rıyla türkolojiye büyük katkılarda bulundu. Eski Türkçe



Bandung



sözlüklerin saptanmasında uyguladığı karşılaştırma yöntemiyle, türkolojide yeni bir çığır açtı ve türkolojinin bağımsız bir bilim dalı olmasında rol oynadı. Başlıca ya



Donizetti getirilince, Askeri Mızıka Mektebi açılmıştır



Endonezya'da kent. Cava adasında, Cakarta'nın yakla



BANGLADES



pitları: Studien Zur Vergleichende Grammatik der



Türksprachen (Türk Dillerinin karşılaştırmalı Dilbilgisi,



1916), Köktürkischen zem Osmanischen (Göktürk



çe'den Osmanlıca'ya, 1917-1921), Türkische Turlan



65



Vat Po ve Vat Fra Keo ("Zümrüt Buddhası tapınağı") ta



pinaklarını içeren surlarla çevrili alanda Büyük sarayın



yapıldığı kent, Mongkut (Rama IV) döneminde (1851



Texte (Türkçe Turfan Metinleri, 1929-1934).



68) de önemli din dışı yapılarla donatıldı. XX. yy'da, özellikle ikinci Dünya Savaşı sırasında hızla büyüdü.



Bangkok



Bangladeş



Tayland'ın başkenti ve başlıca limanı. Aynı zamanda da Güneydoğu Asya'nın en önemli kentlerinden biri olan, Çao Phraya ırmağının doğu kıyısında, Tayland körfezin den 40 km kadar içerde yeralan Bangkok'un nüfusu 5



Güneydoğu Asya'da ülke. Bengal körfezi kıyısında ye



716 779'dur (batı kıyısındaki sanayi yerleşmesi Thon Buri'yi de içeren çevre belediyelerle birlikte). Tay dilin



deki adı Krung Thep (Melekler Kenti) olan, XIX. yy'da



ralan topraklarının büyük bölümü. Hindistan'la, güney doğu kesimiyse Birmanya'yla (Myanmar Birliği) sınırlı olan Bangladeş, dünyanın nüfus yoğunluğu ve nüfus ar tiş hızı en yüksek ülkelerinden biridir. Başkenti Dakka olan, ekonomisi tanıma (özellikle pirinç ve jüt üretimi) dayanan ülke, Ingiliz cgemenliği döneminde Doğu



ulaşımda kullanılan kent içi su kanallarıyla "Doğu'nun Venedik'i" diye ün salan Bangkok, son yıllarda büyük



Bengaladıyla Hindistan'ın bir parçasıyken, 1947'de As.



değişiklikler geçirmiş, kanalların çoğu kapatılarak, asfalt caddelere dönüştürülmüştür. Yağışlı mevsimde (mayıs



Pakistan devletine bağlı Doğu Pakistan'ı oluşturmuş, Batı Pakistan'la ekonomik ve siyasal farklılıkların büyü



sam'ın Silhet bölgesiyle birleştirilmesiyle, yeni kurulan



ekim aylar arası) sık sık sellerden zarar görmektedir. Günümüzde Bangkok halkının çoğu Taylandlı ol makla birlikte, ticaretle uğraşan Çinlilerin sayısı da ol dukça yüksektir. Yakın dönemde büyük modern yapı ve gökdelenler yapılmasına karşın, sayıları 400'ü bulan buddha dini tapınaklarıyla, tarihsel görünümünü ol dukça korumaktadır. Çok sayıda Birleşmiş Milletler ku ruluşunun bölgesel merkezi olmasının yanı sıra, önemli bir eğitim ve kültür (Çulalongkorn, Kasetsart, Thamma



sat, Mahidal, vb. üniversiteleri) merkezidir. Bangkok aynı zamanda da ülkenin başlıca sanayi merkezidir. Çevre bölgelerden gelen ürünlerin işlen mesine dayalı sanayi tesisleri arasında çeltik, kereste, şeker, kağıt, dokuma, sigara, sabun, kibrit fabrikaları ile metalürji tesisleri sayılabilir. Turizm önemli ölçüde ge lişmiştir.



Kent, Tayland'ın ulaşım sisteminin de merkezidir: Ir mak kıyısında, Bangkok'a 7 km uzaklıkta yeralan Klongtoi limanından, ülke dış ticaretinin % 90'ı yapılır; Dan Muang uluslararası havalimanı, ülkenin en büyük havaalanıdır.



Başlangıçta küçük bir tarım kasabası olan Bangkok, 1782'de Çakri sülalesinin kurucusu Çao Phraya Çakri (Rama I) tarafından başkent yapıldı. Ramal döneminde



BANGLADEŞ HALK CUMHURİYETİ GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 142 776 km. Başkenti ve en büyük kenti: Dakka (Narayan ganj'la birlikte 5 300 000 nüf.).



TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1990 tah.): 118 433



062; nüfus yoğunluğu: Km’'ye 830 kişi. Nüfus dağılımı (1989): Kentlerde % 24; kırsal kesimde



% 76. Yillik nüfus artış hızı (1990): % 2,8. Resmî dili: Bengal dili. Başlıca dinleri: İslâm, hindu di ni, animist (canci).



EĞİTİM VE SAĞLIK. Bir buddha dini tapınağının Çao Phraya irmağının hemen gerisinde yükselen sivri kuleleri. Ülkenin başlıca irmak limanı olan Bangkok, Tayland'ın başkentidir.



Okuma-Yazma oranı



(1991): Yetişkin nüfusun % 36'sı. Üniversite



sayısı (1989): 7. Hastane yatak sayısı (1988): 33 334. Hekim sayısı (1988) : 17 475. Ortalama ömür (1990): Kadınlarda - 53; erkeklerde - 54.



Bebek ölüm oranı (1990): 1 000 canlı doğumda 136.



EKONOMİ. GSMH (1989): 22,79 milyar dolar. Kişi başına ulusal gelir: 202 dolar. Etkin nüfus



dağılımı (1990): Ticaret ve hizmetler - % 18,



sanayi - % 11; tarım ve balıkçılık - % 55; yapı



sanayisi - % 4; devlet görevlileri - % 12. Dış ti



caret (1990 tah.): Dışalım - 3,75 milyar dolar; dışsatım 1,53 milyar dolar. Ticaret yaptığı



başlıca ülkeler: ABD, Japonya, Singapur, Hin distan, Ingiltere. Para birimi: 1 taka = 100 pai sa



YÖNETİM: Türü: Cumhuriyet Yasama gücü:



arlamento. Yönetim bölümlenmesi: 4 bölge, 64



yönetim bölgesi,



ULAŞIM. Demiryolları (1987): Toplam 2 872



km. Karayolları (1989): Toplam 176 876 km.



LASTENUSED



Başlıca limanları: 2. Başlıca havaalanları: 3.



66



BANGLADES manlarda özellikle bambu türleri ağır basar. Hayvan



BHUTAN



topluluğunda Madhupur cangılında ve Sundarban or manlarında kaplan, vb. yırtıcı hayvanlar, Sundarban



bölgesinde timsahlar, dağlık kesimlerde fil, su aygırı ve leoparlar sayılabilir. Doğal kaynaklar. Bangladeş'in en önemli doğal kay



Govor



alberober mesure



HINDISTAN



Rangpur rotipur Balogher



Shillong



ON



Gebedi



Bazar



ge



Begra



Neinha



üretiminde ve kurak mevsimde tarım alanlarının sulan



Sung



Naogaon



Maymensing Tang



Habios



seu



Berner



Pabna



masında yararlanılır. Hindistan'la 1977'de imzalanan bir anlaşmayla Bangladeş, Ganj sularından da pay al



Кар:



Si tagant



Dakka



maktadır.



Yeraltı gelir kaynakları günümüzde ekonomik açı dan önem taşımamakla birlikte, ülkede büyük doğal gaz rezervleri ve birkaç petrol yatağı vardır. Doğal gaz, Dakka ve Çittagong'a aktarılarak sanayide kullanılmak



matara Agarta



HİNDİSTAN



Noluyango



haou neces



To milita



natacara



•со



Madar hur



Prendet



Gaspar Haus



Easihat



kömür yatakları vardır. TOPLUM YAPISI



DOU



Pro



Kalkula



tadır. Aynca Camalpur'da büyük, ama düşük nitelikli



Noa



Muir



hatua



Bangladeş nüfusunun yaklaşık %98'i, genellikle dağlık



(Chittagong Satkania



PARBA On



Gorg



BENGAL KORFEZI



Marika 48



Partiu



AMANYA



BANGLADES HURA



AL TID



Ihm



InpONO



nakları delta bölgesinin verimli toprakları, uzun büyü me mevsimi ve pirinç ile jüt tarımına uygun olan, bütün yıla aşağı yukar düzenli biçimde yayılmış yoğun yağış lardır. Ülkenin bol su kaynaklarından, hidroelektrik



ve tepelik kesimlerde yaşayan, açıkça Moğol irkı özel likleri taşıyan, kısa boylu, koyu renk tenli Bangladeşli lerden oluşur. Halkın yaklaşık % 85'i müslümandır ve animist (cancı) birkaç kabile dışında, geri kalanlar hindu dinindendir.



Bangladeş dünyanın en çok doğum olan ve nüfus yoğunluğu en yüksek ülkelerinden biridir. Toplam nü fusun yarısına yakını 15 yaşın altındadır; yani yakın ge



lecekte doğum sayısı düşürülse bile, nüfus önümüzde ki 20 yıl içinde hızla artmayı sürdürecektir. Kolera, ve



. O



rem, cüzam ve sıtmanın salgın halde olduğu, üstelik



genel sağlık koruma koşullarının bu hastalıkları daha da kolaylaştırdığı Bangladeş'te, yakın dönemde harcanan mesi sonucunda Doğu Pakistan, 1971'de Banglades adıyla bağımsızlığını ilan etmiştir.



YÜZEYŞEKİLLERIVE DOĞAL KAYNAKLAR Bangladeş'in doğu ve güneydoğu kesiminde uzanan



çabalara karşın, hekim sayısı ve tibbi yardım yetersiz dir.



Nüfusun büyük bölümünün kırsal kesimde yaşadığı



ülkede, başlıca kentler Dakka ve Çittagong'dur. Su bas



Çittagong dağları( 1 200 m yükselti) dışında, ülkenin he



kınlarından korunmak için köyler genellikle elden gel



men her yerinde yükselti 300 m'nin altındadır; yalnızca



diğince yüksek kesimlerde kurulmuş, ayrıca evler, yig



kuzeydoğu ve kuzeybatı kesimlerdeki tepelerde 300 m'ye yaklaşır; Brahmaputra, Ganj ve Meghna irmakla



ma topraktan tabanlar üstünde kurularak, yerden yük



rinin delta ovalarındaysa çok daha düşüktür.



Bangladeş'in topraklarının yaklaşık % 6'sı sürekli su lar alundadır; üçte ikisi de yılın belirli dönemlerinde su baskınlarına uğrar. Seller büyük can, ürün ve mal kaybı



na yol açmakla birlikte, çamurlu sel sularının toprağa yığdığı alüvyon, Bangladeş tarımı için son derece yarar



lidir: Alüvyon toprakları, bitki gelişmesi için önemli olan



seltilmiştir.



Eğitim. Nüfusun yaklaşık dörtte üçü okuma yazma bil memektedir; üstelik okur-yazar kesim içinde, kadınla rin oranı çok daha düşüktür: Her üç erkeğe karşılık, bir



kadın okuma yazma bilir. Çocukların % 60'i ilkoku la gitmekte, ama pek azı öğrenimini sürdürerek tek nik okullarda ya da ülkenin altı üniversitesinden birinde



okuyabilmektedir. En büyük üniversite, Dakka Üniver



mineraller ve öbür besleyici maddeler açısından zen



sitesi'dir.



gindir. Toprağın bu verimliliği, binlerce topraksız çiftçi yi doğal yıkımlara açık olmalarına aldırış etmeksizin, kı yının önünde yığma topraklarla adacıklar oluşturmaya



Edebiyat ve güzel sanatlar. Kökleri çok eskilere daya



yönetmiştir.



nan Bengal dilinde edebiyat, yöre efsaneleri, halk şarkı ları ve dinsel öykülerle beslenerek önemli ölçüde geliş miştir. Dünyaca ünlü şair Rabinranath Tagor'un yapıtla



Iklim. Bangladeş, yazları sıcak ve yağışlı, daha soğuk



n, günümüzde hála okunmaktadır. EKONOMI



dir. Ocak ayı 26 °C ortalama sıcaklığıyla yılın en soğuk,



Sanayi Devrimi'nden önce Batı ülkelerinde pamuklu



ayları kurak tropikal muson özellikli bir iklim etkisinde nisan ayı da 33°C-36°C arasındaki ortalama sıcaklığıyla



yılın en sıcak ayıdır. Dünyanın en yağışlı iklimlerinden biri etkisindeki ülkenin büyük kesimi yılda 1 525 mm,



kumaşlarıyla ün salan Bangladeş'te, Avrupa'da sanayi devriminin gerçekleştirilmesiyle ve fabrika



üretimi



dağlar yakınındaki bölgelerse 5 080 mm yağış alır. Ya



ucuz kumaşların üretimiyle birlikte, pamuklu kumaş dokumacılığı hızla geriledi. O dönemden sonra Bangla



Bitki örtüsü ve hayvan topluluğu. Bangladeş'in yaklaşık



vit, XX. yy'da da jüt ve jüt ürünleri dışsatımı ağırlık ka



ğışların çoğu muson mevsiminde (haziran-eylül) düşer. % 15'i ormanlarla kaplıdır. Ormanlık bölgeler üçe ayrı



lir. Madhupur cangılı, gelgit bölgesi Sundarban (Ganj deltasında bataklık bölgesi) kıyılarındaki ormanlar, Cit



tagong dağlarındaki tropikal yağmur ormanları. Or



des ekonomisinde, XVIII. ve XIX. yy'larda afyon ve çi zandı. Ingiliz sömürgeciliği döneminde sanayinin he



men hiç gelişmediği ülkede, 1947'de Hindistan'dan



kopuşu izleyen dönemde birçok fabrika kurulduysa da,



Pakistan'dan bağımsızlık kazanma savaşı sırasında,



BANGLADES



67



(Sağda)



Banglades'in



başkenti ve en büyük kenti



Dakka'dan geçen Burhi Ganga irmağında yelkenli ve motorlu deniz



taşıtlari



(Altta) Dakka



kıyısında bir pazarda sebzelerin



boşaltılması.



bunların büyük bölümü yıkıldı.



Tanm. Günümüzde ekonomide tarım başlıca yeri tut maktadır ve toplam yüzölçümün üçte ikisi tarima ayrıl mıştır. Kurak mevsimde sulamanın gerçekleştirilebildiği kesimlerde, yılda iki ya da üç kez ürün alınmaktadır . Tarlalar genellikle çok küçük olduğundan, su baskınla



ni, vb. doğal yıkımlar, hatta dönem dönem pazarlarda fiyatların düşmesi gibi olağan bunalımlar bile, birçok toprak sahibini topraklarını satıp başka iş aramak zo



runda bırakmaktadır. Başlıca ürün olan, tarıma elverişli alanların %90'ını kaplayan pirinç, iyi ürün alınan yıllar da bile hızla büyüyen nüfusun gereksinmesine yeterli değildir. Deltalardaki sürekli ya da yılın büyük bir bölü



mū su altında kalan topraklarda yetiştirilen jūt ile özel



likle Silhet ve Çittagong dağları bölgelerinde yetiştirilen



çay, başlıca dişsatım ürünleridir.



(Üstte) Dakka yakınındaki çeltik tarlalarinda



ağlarını kurutan



bir balıkçı.



40



35



25



JO



( 8



11



20



3



11



10



sa



41



(Sağda) Kırmızı



dikdörtgenlerle Çittagong'da aylık sıcaklık



ortalamalan,mavi dikdörtgenlerle de



yağış miktarlan gösterilmiştir.



Banglades, muson iklimi etkisindedir;



Imalat sanayisi. Bangladeş dünyanın jüt gereksinmesi



kuzey kesiminde



nin yarısını üretmektedir; ama kâğıt ve plastik paketle



tropikal



0



o



N



0 5 10 15



75 39 35



45



52



20 15



önemli ölçüde azaltmış ve Bangladeş ekonomisi bun



yağışlı-kurak iklim etkileri gözlenir.



yisi tesisleri arasında dokuma, sigara, çelik, çimento,



ğımsızlık savaşı sırasında, sonra da 1988'de son 70 yılın



me devrimi, dünyada jüt ürünlerine gereksinmeyi



dan büyük zarar görmüştür. Ülkedeki öbür imalat sana gübre ve kimyasal madde fabrikaları sayılabilir. 1972'de devletleştirilen birçok sanayi kolu, o tarihten bu yana yeniden özelleştirilmiştir.



Başlıca enerji kaynaklarıdoğal gaz, petrol ve kömür den üretilen termik elektriktir.



Ulaşım ve ticaret. Ulaşım ve ticaret sistemi, önce ba



Chittagong



en büyük seli ülkenin üçte ikisini sular altında bıraktığın



da, büyük zarar görmüştür. 1990'da Irak'ın Kuveyt'i iş



galiyle başlayan Körfez bunalımı Bangladeş ticaretine büyük zarar vermiş , petrol fiyatlarının yükselmesi, tica ret ilişkilerinin duraklaması ve Basra körfezi bölgesinde çalışan işçilerin ülkeye gönderdikleri paraların kesilme



68



BANGUOĞLU, TAHSİN



si, GSMH’nin üçte birine yakın bir kayba yol açmıştır. 1991'de çok büyük bir kasırga, durumu daha da ağır. laştırmıştır.



başkanlığının sürmesini onaylattı.



beslenmesi ve ekonomik büyümenin sürdürülmesi,



len Erşad,protestolar sonucu 1988'de yapılan yeni par



yardımla sağlanmaktadır. Dışsatım ürünlerinin başlıca



sonra, yıl sonunda Islâm'ın devlet dini olduğunu ilan et



deleri, kimyasal maddeler, işlenmiş ürünler ve çeşitli



çim aldı. Olayları bastıramayan Erşad'ın Aralık 1990'da



makineler başlıca dışalım ürünlerini oluşturmaktadır. DEVLET YAPISI VE KURUMLAR



istifa etmesi üstüne kurulan geçici meclis, Erşad'ı göre vini kötüye kullanmak ve yolsuzlukla suçlayarak tu



Bangladeş 1972'ye kadar yürütme gücünü başbakan



tuklattı.



1986'da Medeni Kanun'u kaldırıp, partisi seçimler



Bangladeş'in ticaret bilançosu tutarsızdır. Halkın



de çoğunluğu elde edince, 15 Ekim 1986'da yapılan se çimlerde yeniden beş yıl için cumhurbaşkanlığina seçi



ancak yurt dışından alınan büyük borçlar ve uluslararası



lamento seçimlerini muhalefetin boykot etmesinden



lanjūt ve jüt ürünleri, çay, deri eşya, balıktır. Besin mad



ti. Bunun üstüne muhalefetin protestoları, kanlı bir bi



remle yönetilirken, 1975'te yapılan Anayasa değişikli



Şubat 1991'de yapılan seçimleri sağ görüşlü Bangladeş Ulusçu Partisi'nin kazanmasıyla, parti başka



giyle cumhurbaşkanının yetkileri genişletilerek, baş kanlık sistemine geçilmiştir. İlk başkan Şeyh Mucibūr



ya, ülkenin ilk kadın başbakanlığına atandı. Demokra



yönetimindeki hükümetin uyguladığı parlamenter sis



ni ve eski başkan Ziyaürrahman'ın eşi Begüm Halide Zi



rahman'ın bir suikast sonucu öldürülmesinden sonra



sinin



askeri yönetimlerin ve seçimle işbaşına gelen hükümet



1991'de patlak veren korkunç kasırga ve su baskını, 125 000'i aşkın kişinin ölümüne ve çok büyük maddi



lerin dönüşümlü olarak yönetimi ellerinde tuttuklan ul kede, Eylül 1991'de yapılan Anayasa'yla ilgili halkoyla



masıyla, parlamenter hükümet sistemi onaylanmıştır.



TARIH



1971'de bağımsızlığını kazanan ve dünyanın en genç ülkelerinden biri olan Bangladeş, tarih boyunca daha



büyük devletler tarafından yönetildi. Günümüzdeki Bangladeş'i oluşturan topraklar, XVI. yy'da Türk-Moğol imparatoru Ekber Şah tarafından fethedildi ve büyük bölümü buddhacı olan halk islam dinini benimsedi. 1707'den sonra Türk-Moğol Imparatorluğu'nun zayıf



lamasıyla, Hindistan yanmadasının denetimini ele ge



çirmek için birbirleriyle çekişen Batı devletlerinin çıkar



yeniden



kurulmasının ardından,



30



Nisan



zarara yol açtı.



Banguoğlu, Tahsin Türk dilcisi ve siyasetçisi (Drama 1904-İstanbul 1989). İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitiren Tahsin Banguoğlu (1929), Berlin ve Breslau üniversitelerinde Osmanlıca doktora



si yaptı(1932-1936). Yurda dönünce Ankara Üniversi tesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde Türk dili do çentliğine atanip, 1943'te milletvekilliğine seçilerek, 1948-1950 arasında Milli Eğitim bakanlığında bulundu.



kavgalarından büyük ölçüde zarar gören ülke, 1757'de ingilizlerin Fransızlan Plassey'de yenmelerinden sonra,



Türk Dil Kurumu başkanlığı yapmasına (1960-1963) karşın, sonradan dilin özleştirilmesine karşı çıktı. “Orta



XX. yy'ın başlannda hindular ile müslümanlar arasın daki çekişmelerin yoğunlaştığı Hindistan yarımadası,



çıkarılıp, 1970'te Yeni Türkiye Partisi genel başkanlığı na getirildi. 1973 seçimlerinden sonra siyasetten çekil



bölündü: Nüfusunun büyük bölümü müslüman olan,



(1940); Devlet Dili Türkçe Üzerine (1945); Türkçenin



1764'te İngiliz egemenliğine girdi.



nin Solu" siyasetine karşı olduğu için 1966'daCHP'den



Ingilizlerin 1947'de bölgeden çekilmesiyle iki devlete



di. Başlıca yapıtlari: Ana Hatlarıyla Türk Grameri



Pakistan; halkının büyük bölümü hindu olan Hindistan. Bu bölünme sonucunda jütün büyük bir bölümünün



Grameri (1974).



yetiştiği Doğu Bengal Doğu Pakistan'a katılırken, jüt iş leme fabrikalarının bulunduğu Bat Bengal Hindistan'ın



bir parçası oldu. Pakistan'ın Doğu Pakistan ve Batı Pa



banjo: Bk. BANÇO.



kistan eyaletlerinin, Islam dini dışında hemen hiç ortak



Banjul



lunuyorlardı.



Gambiya'nın başkenti. Gambiya irmağının denize dö



noktaları yoktu; üstelik birbirlerine 1600 km uzakta bu 1970 genel seçimlerinde, Şeyh Muciburrahman



başkanlığındaki Doğu Pakistanlıların Avami Birliği'nin, Pakistan Millet Meclisi'nde çoğunluğu elde etmesine



karşın, yönetimi devralması engellenince, 26 Mart 1971'de Doğu Pakistan, Bangladeş adıyla bağımsızlığı



küldüğü yer karşısındaki adada kurulan, karaya demir.



yoluyla bağlı olan Banjul'un nüfusu 40 000'dir. ülkenin



ekonomi merkezi ve en büyük limanı olan kentte, başlı



ca gelir kaynakları yerfıstığı işlenmesi ve çok sayıda kuş tūrünün yaşadığı kıyılar sayesinde gelişen turizmdir.



Hindistan'ın yardımı sayesinde Pakistan ordusunun



1816'da İngilizler tarafından bir ticaret merkezi ola rak kurulan kent, özellikle ülkenin bağımsızlığa kavuş



Bangladeş'in bağımsızlığıonaylandı. Ülkenin ilk başba kanlığına, 1975 Anayasası'nın kabulünden sonra da ilk



bankiz



ni ilan etti. Bunun üstüne patlak veren kanlı iç savaşta,



1971'in sonuna doğru geri çekilmesinin sağlanmasıyla,



başkanlığına seçilen Şeyh Muciburrahman'ın 15 Ağus



tos 1975'te bir askeri darbeyle devrilip, öldürülmesin den sonra, ordu içindeki rekabet sonucu ikinci bir dar



beyle Kasım 1975'te iktidara gelen Ziyaürrahman da,



başarısız bir hükümet darbesi sırasında öldürüldü (Ma



yıs 1981). Yerine cumhurbaşkanlığına seçilen eski yar



dımcısı Abdussettar'ın, Mart 1982'de bir askeri darbey



le devrilmesiyle, Genelkurmay başkanı Hüseyin Mu hammet Ersad iktidara geldi.



Meclisi dağıtan, islamcı eğitim uygulamaya başlayan



Erşad, 11 Aralık 1983'te kendini devlet başkanı ilan etti



rip, 1985'te yaptırdığı bir halkoylamasında, cumhur



masından (1965)sonra gelişmiştir.



Tuzlu deniz suyunun donması sonucu oluşan buz taba kası. Çeşitli biçim, boyut ve yaşta buz parçaları içeren bankiz, denizde ya da kıyıda oluşabilir. Dünyada, biri Kuzey Buzdenizi'nde, öbürü Antarktika bölgesinde iki büyük bankiz alanı vardır. Kuzey Buzdenizi bankizi. Kış boyunca kalınlığı 3-6 m



olan Kuzey Buzdenizi bankizi, saat yelkovanı yönünda Arktika kıyılarını kuşatır. Birçok buzdağı 5 yıl ya da daha uzun süre Kuzey Buzdenizi'nde Spitzbergen ve Grön land arasında kaldıktan sonra, sürüklenerek Izlanda'nın güneyine iner ve yavaş yavaş eriyerek yok olur.



BANTING, SIR FREDERICK GRANT



69



190



Haritada, bankizlerin ve



buzdağlarının Kuzey



Yanküre'deki yayılışı görülniektedir.



Ja.



Deniz suyunun



donmasıyla oluşan bankiz, Kuzey Buzdenizi'nde



geniş bir



yer



kaplar; güney



sinin kışın güneye dogru iner; yazın



geniler. Tatlısudan oluşmuş



buzdagları, buzullardan ya da buzul takkelerinden



kopup yüzen



parçalardır. KUZEY YARIKÜRE Buzullann geçici durumlan Buz delusu a balaca huruar



Surell bankliler Mevsimlik bankuler Sürüklenen buzdolaren normalni



Sürklenen hududlarin makmum "w



Kuzey Buzdenizi bankizinde buzlanın büyük basınç



altında sıkışıp tıkızlaşmasıyla, bazı yerlerde 5 m ya da daha büyük tepeler, bunun sonucunda da düzensiz



açıklıklar oluşur. Antarktika bankizi. Antarktika bankizi, kış sonunda An tarktika kıtasını bütünüyle kuşatır ve kıyıdan birkaç km uzaklara kadar yayılabilir. Kiş ayları sırasında kuzeye doğru yayılır; yaz aylarındaysa güneye doğru çekilir. Kalınlığı 1-2 m'dir.



Banks, Sir Joseph Ingiliz doğabilimcisi (Londra 1743-Isleworth 1820). İs veç kökenli varlıklı bir ailenin oğlu olan Sir Joseph



Banks, Eton'da ve Oxford'da öğrenim gördū. James Cook'un ilk seferine katılmak için, servetinin bir bölü



münü geminin donatılmasına harcadı.Gezileri (Avust



Avustralya'nın batı kesiminde yaygın biçimde yetişen der



ralya, Yeni Zelanda, Izlanda) sırasında çok zengin bir



banksianın (Banksia grandis) başakçıklan, cinsin bütün öbür türlerinden daha büyüktür: Yaklaşık 30 cm. Agacın boyu 12 m'yi, yapraklarının uzunlugu 30 cm'yi bulabilir



böcek, balık ve bitki koleksiyonu(günümüzde British Museum'da) derleyip, Avrupa'ya yeni bitki ve hayvan



lar tanıttı. 42 yıl boyunca Londra Krallık Derneği'nin



başkanlığını yapıp, bir süre Kew'daki Krallık Bitki Bah



çesi'nin fahri yöneticiliğini ūstlendi ve Büyük Britanya



Bannockburn Savaşı



tirilmesi içinbüyük çaba harcadı.



Ingilizler ile İskoçyalılar arasında 24 Haziran 1314'te İs



banksia



sundaki kuşatmayı kaldırmaya çalışan Edward IIkomu tasındaki İngiliz ordusu. Bannockburn Savaşı'nda, Ro



Avustralya'da yaşayan, yapraklarını dökmeyen ağaç



bert Bruece komutasındaki çok daha küçük İskoç ordu su karşısında ağır bir yenilgiye uğramıştır.



Imparatorluğu'nun heryanında tropikal bitkilerin yetis



cinsi. Protoaceae ailesinden olan Banksia cinsi üyeleri



nin yaprakları ince uzun ya da temrenimsi ve çeşitli bi



çimlerde yanıklıdır. Genellikle sanmsı, bazı türlerde kır mızımsı renkli olan başakçıkları, olgunlaşınca mısır ko. çanini andıran bir biçim alır.



koçya'da Stirlingshire'de yapılan savaş. Stirling sato



Banting, Sir Frederick Grant Kanadalı hekim ve fizyoloji uzmanı (Alliston, Ontario



70



BANTU



1891-Musgrave Harbor 1941). Toronto Üniversite



si'nde ders veren Sir Frederick Grant Banting,C.H.Best, MacLeod ve Collin'le birlikte yaptığı çalışmalar sonu



cunda pankreas hücrelerinden insülin hormonu elde edip, 1922'de şeker hastalığının tedavisine uyguladı: Pankreasın bir bölümünden alınan öz, anlaştınlarak 14



yaşındaki şekerli bir hastanın tedavisinde kullanıldı ve başarılı sonuç elde edildi. Bu çalışmalanyla Banting, 1932'de Nobel Tıp Ödülü'nü MacLeod'la paylaştı.



Bantu



Afrika'da konuşulan en büyük dil öbeklerinden biri.



Kongo-Benue dil grubundan olan Bantu öbeği. Kitanın güney çıkıntısında, Kamerun'un Atlas okyanusu kıyısın



daki Kamerun'un limanı Duala'dan Kenya'da Tana ir



mağının Hint okyanusuna döküldüğü yere kadar 90



milyon kişi (dilleri dışında, aralarında büyükçe farklılık lar olmasına karşın Bantular diye adlandırılırlar) tarafın dan konuşulan yaklaşık 700 dil ve pek çok lehçe içerir.



Bir kurama göre Bantu dilleri konuşan halklar, doğu Ni



jerya'nın ortasındaki Benue vadisinden yola çıkarak, Kenya vadisinde doğuya ve güneye, daha sonra da kı tanın her yanına yayılmışlardır. İkinci bir kurama görey



Dünyanın en büyük agaçlarından baobab (A. digitata), Afrika savanasında yetişen çok az sayıda agaçtan biridir.



Bileşik yapraklar, kokulu çiçekleri ve odunsu, uzun bir yemişi vardır.



se, daha kuzeyden, Kamerun'un orta kesiminden ya da



raklarını dõken ağaç türū ('Adansonia digitata).Tropikal



bölgesinin kuzey kesiminde büyük bir merkez kurmuş.



labilir) olan baobabın gövde çevresi 30 m'yi, çapı



Orta Afrika Cumhuriyeti'nden yola çıkıp, Zaire'de Saba lar, daha sonra kıtanın öbür kesimlerine yayılmışlardır.



Arkeologlar Kalanga, Karanga, Venda gibi Bantu dil



bölgelerdeki ağaçların en büyüğü (boyu 18 m'yi bu



9, m'yi bulur. Bu yumuşak ve süngerimsi dev gövde, bir su deposu görevi yapar ve oran olarak yapraklar ile



leri konuşan halklann atalarının X. - XV. yy'larda büyük ölçüde gelişmiş oldukları ve Zimbabve, Botsvana,



dallara göre çok büyük olduğu izlenimi verir. Dalların



ve Transvaal'daki kaleleri yaptıkları konusunda görüş



na' adı verilen ateş düşürücü madde elde edilen bao babin odunundan kağıt yapılır. Portakalbüyüklüğünde,



birliği içindedirler.



Banville, Théodore de Fransız yazarı ve şairi (Moulins 1823-Paris 1891). Hu kuk öğrenimine başlayan Théodore de Banville, çok geçmeden okulu bırakıp, 1842'de Cariatides (Karyatit ler, 1842), 1946'da Stalactites (Sarkıtlar) adlı şiir kitapla



rini yayınladı (bu şiirlerde Pleiade'in ve H. Heine'nin et kisi sezilmekteydi). Çeşitli gazetelere yazdığı yazılarda, burjuva anlayışını şiddetle eleştirip, 1855'te Le Figaro



gazetesinde Esquisses Parisiennes'in (Paris'ten Eskiz



ler), 1867'de Exilés'yi (Sürgünler) yayınladı. 1857 1867 arasındaki süreyi hastalandığı için Nice'te geçirip, 1868'de Occidentales (Bauli Kadınlar, 1868) adlı şiir ki



tabını yayınladı. Şiirlerinin yanı sıra tiyatro oyunları da yazdı: Le Beau Léandre (Yakışıklı Leandros, 1853), Gringoire (1866), Le Forgeron (Demirci, 1873).



Banzer Suarez, Hugo



uçlarının aşağı doğru sarkmasıyla ağaç bir kubbe biçi mini alır. Kabuğundan ve yapraklarından, “adansoni



yumurta biçiminde olan meyvesinin ekşi etli bölümü, şeker ekilerek yenir.



Bao Dai



Vietnam imparatoru (Hue 1913). Fransa'da yetişen Bao



Dai, babasıKhai Dinh ölünce (1925) Annam imparato



ru ilan edildiyse de, iktidarı birkaç yıl sonra ele alabildi (1932). Yönetimi Fransızlara bırakması (1933) üstüne



halkın gözünden düşüp, Japonların baskısıyla An nam'ın "Vietnam" adıyla bağımsızlığını ilan etti (11 Mart 1945). Vietminh'in isteğine uyarak iktidardan çe



kilip (25 Ağustos), Ho Şi Minh hükümetinde baş danış manlıkyaptı. Fransa'nın Vietnam'ın bağımsızlığını tani



ması üstüne (1948), yeniden imparator oldu ve Say gon'da geçici bir merkezi hükümet kurdu; ama Viet nam'ı birleştirmeyi başaramayıp, Fransa'ya sığındı. Dü



zenlenen halkoylamasıyla (Ekim 1955) tahttan kesin



olarak uzaklaştırıldı.



Bolivyalı subay ve devlet adamı (Santa Cruz 1926). 1969-1971 arasında La Paz Askeri Okulu komutanlığı



yapan general Hugo Banzer Suarez, Juan Jose Torres'i



Bara, Hadi



bir darbeyle devirip (1971), cumhurbaşkanlığına seçil di. 1978'de seçimlere gitmek zorunda kalıp, adaylığını



Türk heykelcisi (Tahran 1906-İstanbul 1971). Devlet



ması, ama seçimlere hile karıştığının ileri sürülmesi üs



dovsky'yle çalıştı. Charles Despiau'dan etkilenerek



koymadığı seçimleri general Pereda Asbun'un kazan tune, seçimleri yenilemek isteyince, Pereda'nın düzen



ledigi darbeyle istifaya zorlanıp, Arjantin'e sürüldü.



1979'da ülkesine dönerek, cumhurbaşkanlığı seçimle rine adaylığını koyduysa da, seçilmeyi başaramadı.



baobab



Afrika ve Asya'nın tropikal bölgelerinde yetişen, yap



Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitiren (1977) Hadi Bara,



Paris'te Julian Akademisi'nde Bauchard ve



Lan



yaptığı Havva adlı yapıtı, “Fransız Sanatçıları Sergi si'nde sergilendi (1928). Yurdun çeşitli yerlerinde anit, heykel (Atatürk Heykeli, Istanbul Orduévi önü, 1937;



Beşiktaş Barbaros Aniti, Zühtü Müridoğlu'yla, 1945 1946, vb.)ve būstler yaptı.1950'den sonra klasik tekniği



bırakarak soyuta yöneldi ve yapıtlarında demiri kullan



dı. 1941'de Devlet Resim ve HeykelSergisi'nde birinci lik ödülü aldı. Bilinmeyen SiyasiMahkûm adlı yapıtıyla



BARA)



71



de olabilirler. Başlıcaları arasında ağırlık barajları, ke mer barajlar ve karma barajlar sayılabilir.



Ağırlık barajları, toplanan su kütlesinin basıncına, yal nizca ağırlıklarıyla karşı koyan yapılardır. Dıştan bakıl



dığında, sırttan aşağı doğru giderek genişleyen ve vadi nin dibinde bir yolun geçebileceği genişliğe ulaşan ba



samaklar görülür. Bu basamaklar, dıştaki havuzlar tara fından daha geniş, içteki birikme gölü (baraj gölü) ya. ninda daha dardir. Söz konusu basamaklar betondan



yapılırsa dik üçgen biçiminde olur. Üçgenin sulara ba kan tabanı, yüksekliğinin % 80'i kadardır. Ağırlık barajl nellikle, vadi dibi baraj ağırlıgını ta



şıyabilen ve yamaçları gevşek kaya tabakalanndan oluşmuş yataklarda, betondan ya da taşla örülerek ya pılır; baraj temelinde ve biriktirme gölü tabanında ba sinç yüzünden ortaya çıkabilecek aşınma ya da su ka çaklarının engellenmesi için, kayacın derinliklerine ge



çirimsiz gereç yerleştirilir. Ayrıca, sızma sonucu sulann temele zarar vermemesi için, baraj duvarına düşey



doğrultuda çimento orūsú şırınga edilebilir. Kemer barajlarda, vadi yamaçları yeterince sıkı olursa, yan kayaçların direnciden yararlanılır. Suyun geldiği



yöne dönük olarak kemer biçimleri nedeniyle, suyun it me gücüne dayanan kemer barajlar, görünüş açısın dan en güzel barajlardır. Yalnızca betonarme olarak yapılır ve uzun bir ön araştırma gerektirirler. Karma barajlar, kemer barajlar kadar zarif değillerdir ama, yalın ağırlık barajlarından daha güzel görünüşlū dürler. Yalnızca betonarme yapılırlar. Biraz farklı bir bi çimleri, birbirine eklenmiş birçok kemer üstüne oturan,



yükü akış yönünde berkitme ayaklarına dağıtan çok ke



merli barajlardır.



YERBİLİM İNCELEMELERİ Bir baraj yapılmak istendiği zaman, aynntılı yerbilim in



Hadi Bara'nın, Zühtü Müridoğlu'yla birlikte gerçekleştirdiği, Beşiktaş Parkı'ndaki Barbaros Aniti



Londra'da düzenlenen uluslararası yarışmada dördün cü oldu.



Bara, Kemal Emin Türk bestecisi ve şairi (İstanbul 1875-ay.y. 1957). Bahri



ye nazırı Mehmet Emin Paşa'nın oğlu olan Kemal Emin



Bara, Beyrut'ta öğrenim görüp, uzun süre Yemen ve Lübnan'da kalarak Fransızca, Arapça, Farsça öğrendi. Güzel sanatların hemen bütün dallarıyla ilgilendi: Ma hur, uşşak şarkılar besteledi (15 kadar şarkı, türkü ve fantezisi vardır); Burhanettin'in "Tepsi" tiyatrosunda



sahneye çıktı (1908): Temaşa dergisinde yazdı (1918); Yeni Sahne tiyatrosunda rejisörlük yaptı (1920).



baraj Bir akarsu üstüne, akışını kesmek ya da denetim altına



almak için yapılan engel. Hidroelektrik santrallerle bir



likte kurulan barajlar ayrıca, akarsuların taşıdığı enerjiyi



elektriğe dönüştürmede kullanılırlar.



Kabarma döneminde sular, ırmak ya da gol sulanni



kesen savak barajlarmı aşabilir. Buna karşılık, biriktirme barajlarında biriken suların, hiçbir zaman barajın en üst



düzeyine ulaşmaması gerekir: Öngörülen en üst su dü zeyi, her zaman baraj sırtının altında kalmalıdır. Bazı



tesviye havuzları (alavere havuzları), debiyi düzenle meye yarayan irmak barajı görevi yapar.



BIRIKTIRME BARAJLARI



En önemli barajlar olan biriktirme barajları, çeşitli tipler



celemeleri yapmak gerekir. Bu inceleme, barajın yapı



mi için olduğu kadar, biriktirme gölünün altında kala cak yüzey ve hacmin hesaplanması için de zorunludur. Her şeyden önce, yapının dayanacağı kayaçların tū rünù belirlemek, bileşimlerini, damarlarını, tabakalar nin yönünü, kırılma derecelerini, ufalanma oranını,



içinde kırık olup olmadığını incelemek gerekir; bu araş. tırmanın amacı, kayaçların baraj kütlesini taşıyıp taşıya mayacaklarını öğrenmektir. Ayrıca, sular altında kalacak alanın, hem akinu yo



nünde olabilecek yer kaymalarını hesaplayabilmek, hem de gerçekleştirilecek havuzun geçirimsizliğini sağ. lamak için, incelenmesi gerekir. Bunların dışında, baraj gölünün bütününün ya da bir bölümünün kısa sürede



dolmasını önlemek için, su akıntısının taş, toprak ve Bangladeş'le Feni irmağı üstündeki büyük barajın yapımında çalışan işçiler.



72



BARAK HAN



kullanılmaktadır.



Baraj yapımı, Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden



sonraki yüzyıllarda, Avrupa'da unutulan bir sanat ol muş, XIX. yy'da, bilimle birlikte yeniden doğmuştur. Bu dönemde özellikle, İskoç mühendisi W.J.M. Ranki ne'in çalışmaları ve çeşitli Fransız mühendislerinin ça lışmaları önemlidir. Fransa'da 1861-1866 arasında ya



pilan Furens barajı,ygenellikle modern mühendislik il apılmış ilk baraj sayılmaktadır. kelerine dayanılarak



Baraj yapımında gerçek gelişme, XX. yy'da gerçek



leşmiş, XX. yy'ın ilk yıllarında Avrupa'da ve ABD'debir çok büyük baraj yapılmış, özellikle ABD'de Boulder Kanyonu tasarısı(Hoover Baraji), Orta Arizona tasarısı, Tennesse vadisi tasarısı, Orta Utah tasarısı, vb. dev bo Fırat ırmağı üstünde 22 baraj ve 19 hidroelektrik tesisi içeren GAP tasansı kapsamındaki Atatürk barajinin yapım çalışmalarından görünüş. GAP lasarısının, yalnız



Güneydoğu Anadolu'nun değil, komşu ülkelerin (özellikle Suriye'nin) de yazgısını değiştirmesi beklenmektedir.



yutlu çalışmaları da içeren 50 000'e yakın baraj hizme te sokulmuştur.



Avrupa, Ortadoğu, Güney Amerika ve Asya'da da çok büyük barajlar yapılmış ya da yapımına başlanmış tır: Mısır'da 1970'te hizmete giren, hem sulama, hem



hidroelektrik üretimi amaçlı Asuan barajı; Paraguay ile



Brezilya arasındaki, Parana irmağı üstünde 1975'te hiz alüvyon sürükleme gücü de iyice belirlenmelidir. Yavaş



mete giren, dünyanın en büyük hidroelektrik tesisi olan



değişiklikler sonucu ortaya çıkabilecek tehlikelerle kar



Itaipu barajı; Türkiye'de yapımı süren, tamamlandığın da dünyanın en büyük barajları arasında yeralacak Ata



melidir.



lık bir tasarının ilk barajı olan Serdar Sarovan barajı, vb. Türkiye'de, 1992 verileriyle, tamamlanmış baraj sayısı 150, yapımı sürmekte olan baraj sayısı 48'dir.



şı karşıya kalmamak için, baraj bölgesinde yerbilim in celemeleri, baraj yapıldıktan sonra bile sık sık yinelen TARIHÇE



Irmak vadilerine yerleşen ilk tarımcı topluluklar, akış hi zini denetim altına almak ve sulama suyu sağlamak için



barajlar yapmışlardır. Yunan tarihçisi Herodotos, Mem



fis kentini su baskınlarından korumak amacıyla Nilor



mağı üstünde İ.Ö. 2900'e doğru yapılmış bir barajdan söz etmiştir. Suriye'de Asi irmağı üstünde 1.Ö. 1300'e



doğru yapılan bir baraj. Humus kenti yakınlarındaki



toprakları sulamak için günümüzde hala kullanılmakta dır.



Çöl toplulukları yılın büyük bölümünde kuruyan dar sel suyu yatakları üstünde, ender, ama sağanak özellikli yağışların sularını tutmak için sık sık ilkel barajlar yap



mışlardır. Ortadoğu'da yapılan kazılarda, depolar ve tas sarnıçlar gibi su toplama yapılarının yanı sıra, birçok eski baraj da ortaya çıkarılmıştır. Romalılar da impara torlukları süresince birçok baraj yapmışlardır; İspan



türk barajı; Hindistan'da Gucerat eyaletinde, 30 baraj



Barak Han



Çağatay hanı (öl. 1271). Kubilay Han döneminde Çağa tay ülkesine gönderilerek, vali Mübarekşah'la yöneti me ortak edilen Barak Han, çok geçmeden yönetime el



koyup, Kubilay'a bağlı kentleri yağmaladı ve Öge



day'ın torunu Kaydu'yu yendi; ama Mengü Temür'ün Kaydu'ya yardım göndermesiyle yenilerek, bağımlılığı



kabul etmek zorunda kaldı. İlhanlı hükümdari Abaka Han'ın kuvvetleri karşısında bozguna uğrayıp (1270), İslam dinini benimseyerek Giyasettin adını aldı. Kay du'yla yaptığı bir savaşta öldü. Barak Reis:



BK. BURAK REIS.



ya'da Romalılardan kalma iki baraj, günümüzde hålá



(Solda) Quebec'le James Bay hidroelektrik tesislerindeki la Grande 2 barajından görünüş, Barajın 12 m x 20 m'lik 8 döner kapagi, suların çogalma dönemlerinde (genellikle



ilkbahar ve sonbaharda) açılarak, barajın arkasındaki yapay gölde biriken su fazlası akıtılmaktadır. (Altta) Brezilya ile Paraguay arasındaki Parana irmagi



üstünde, dünyanın en büyük hidroelektrik tesislerinden biri olan Itaipu barajından görünüş.



BARBADOS



73



barakuda: Bk. BARRAKUDA. Baran, Ilhan Türk bestecisi (Şavşat, Yeniköy 1934). Ankara Devlet



Konservatuvarı'nı bitiren (1960) İlhan Baran, Paris'e



gönderilerek, École Normale de Musique'te okudu



BARBADOS



(1961) ve Paris Radyosu'ndaki somul müzik kurslarına katıldı. Türkiye'ye dönünce (1965), Ankara Devlet



GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 436 km'. Başkenti



Konservatuvarı'nda besteleme öğretmenligine atandı.



ve en büyük kenti: Bridgetown (8 000 nüf.).



Daha sonra Hacettepe Üniversitesi'ne geçip, üniversi



TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1992 tah.): 270 000;



teye bağlı Ankara Devlet Konservatuvarı Kompozisyon Ana Sanat Dalı başkanlığına getirildi. Bestelerinde özel



nüfus yoğunluğu (1991 tah.): km"ye 626 kişi. Nu



fus dağılımı (1985): Kentlerde % 42, kırsal kesim



likle Türk divan müziğini ve halk müziğini çokseslilen



de % 58. Yıllık artış hızı (1984): % 0,9. Resmi dili:



dirmeye yöneldi.



Ingilizce. Başlıca dinler: Anglikan, metodist.



Başlıca yapıtları: Piyano için çocuk melodileri, Ků



EĞITIM VE SAĞLIK. Okuma yazma oranı (1983):



çük Süit, Ikisesli Sonatina, Töresel Çeşitlemeler (senfo



% 85. Üniversite sayısı (1987): 1. Hastane yatak



ni), Siyah ve Beyaz, Alla Turca, vb.



Baran, Selçuk



sayısı (1980): 2 126.Hekim sayısı(1983): 213. Or talama ömür (1980-85): Kadınlarda – 74,5; er keklerde – 68,9. Bebek ölüm oranı (1991);



Türk kadın öykü yazarı (Ankara 1933). Ankara Üniver sitesi Hukuk Fakültesi'ni bitiren Selçuk Baran, aynı fa



EKONOMI. GSMH(1989): 725 milyon dolar;ki şi başına ulusal gelir 2 900 dolar. Etkin nüfus dağı



1000 canlı doğumda 9.



kültede on yıl kadar çalıştı. ilk öyküsünü Yeditepe dergisinde 1968'de, ilk öykü kitabı Haziran'ıysa 1972'de yayınlayan Selçuk Baran, bu kitabıyla 1973'te Türk Dil Kurumu Öykü ödülünü al



limi(1991 tah.): Tarım – % 5; sanayi ve ticaret -



% 17; hizmetler - % 17. Dış ticaret (1990): Dışa lim,- 700 milyon dolar; dışsatım – 209 milyon



dolar: Ticaret yaptığı başlıca ülkeler: ABD, Antil



mış, Anaların Hakkı (1977) adlı kitabıyla da 1978 Sait



adaları ülkeleri, Ingiltere. Para birimi: 1 Barbados



Faik Öykü ödülünü Adnan Özyalçıner'le paylaşmıştır. Öteki yapıtları: Bir Solgun Adam (1975), Kış Yolculu



doları - 100 cent.



YÖNETİM. Türü: Ingiliz Commonwealth'ü içinde bağımsız devlet, Yasama gücü: Parlamento. Yo



gu(1983), Tortu(1984), Yelkovan (1989), Arjantin Tan. goları (1992)



netim bölümlenmesi: 11 belediye, Bridgetown bölgesi.



Barany, Robert



ULAŞIM. Demiryolları (1987): Yok. Karayollan (1983): Toplam 1 600 km. Başlıca limanlan: 1.



Avusturyalı hekim (Viyana 1876-Uppsala 1936). İçku



Başlıca havaalanlan; 1.



lak dolambacının durumunu anlama olanağı veren de neyi ortaya atan (Barany deneyi) Robert Barany, 1914'te Nobel Tıp ödülünü almıştır.



Barbados Küçük Antil adalarının en doğusunda yeralan Barbados adası üstünde kurulu devlet Başkenti ve tek limanı Bridgetown olan Barbados adası, bir Ingiliz sömürge siyken, 1966'da Commonwealth üyesi bağımsız bir



BARBADOS Cao H.



Sara



RUS N.



1



'Spegnown .



devlet olmuştur. Tortul birikintiler üstünde 90 m'yi bulan kalınlıkta bir



mercan tabakasından oluşan Barbados'un, kuzeydoğu



kesimlerinde aşındırma hareketi inişli çıkışlı bir yüzey



Maletan Apy



CANON A



GEN



CUR



şekli ve derin yanıklar oluşturmuştur. Ilıman bir iklim et



dadır. Barbados dünyanın en yoğun nüfuslu ülkelerin



.



Oro Roads



.



Bridgetown D



kisindeki adada, yıllık sıcaklık ortalaması 27 °C'tır. Ara lik-mayıs ayları arasındaki kurak mevsimi, yagışlı bir mevsim izler; yıllık yağış ortalaması 1 500 mm dolayın



ho



Masingo



‫هب هاگرد‬



den biridir. Çoğu kırsal alanda yaşayan ada halkının % 90'ı siyahtır. Ekonomisi uzun süre şekerkamışı yetiştiriciliği ve iş



sızlığı ilan edilen Barbados, 1974'te yapılan seçimleri



lenmesine (melas ve rom üretimi) dayanan ülkede, gü



kazanarak başbakanliga getirilen Tom Adams tarafın



Ingiliz sömürgecilerin 1627'de yerleştikleri Barba



mesi üstüne yerine getirilen yardımcısı Bernard St. John, 1986'da yapılan seçimlerde yerini, ülkenin ilk başbakanı Errol W. Barrow'a bırakmak zorunda kaldı.



ler şekerkamışı tarım işletmelerinde çalıştırıldı. 1938'de



1987'de Barrow'un ölmesiyle yerine yardımcısı Erskine Sandiford başbakanlığı üstlendi ve 22 Haziran 1991'de yapılan seçimleri de Demokratik İşçi Partisi'nin kazan ması üstüne, görevini sürdürdü.



nümüzde başlıca gelir kaynağı, turizmdir.



dos'ta, 1837'de İngiliz İmparatorluğu'nda kõleciliğin yasaklanmasına kadar, Afrika'dan getirtilen siyah kole



Barbados işçi Partisi'nin kurulmasıyla başlayan hak is tekleri 1961'de adaya özerklik tanınmasıyla sonuçlan dı. 1966'da başbakan Errol Barrow tarafından bağım



dan yönetilmeye başlandı. 1985'te Tom Adams'ın öl



74



BARBAROS HAYRETTİN PAŞA



Barbaros Hayrettin Paşa Türk denizcisi (Midilli 1467-Istanbul 1546). Sipahizade Yakup Ağa'nın oğlu olan Barbaros Hayrettin Paşa (asıl



adı Hizir'dır), gemilerle ticaret yapıp, Rodos şövalyele



rine tutsak düşen ağabeyi Baba Oruç'u kurtarmak için



çaba harcadı. Selim l'in kardeşi Korkut'un yurtdışına



kaçmasını engellemek için ticaret gemilerinin Türk li



manlanna girip çıkmasını yasaklaması üstüne, agabe



yiyle birlikte Cerbe adasına yerleşip, Tunus sultanı Ebu Abdullah Muhammet V'e vergi ödemeyi kabul ederek



Tunus limanı ağzındaki Halk el-Vad kalesinde barınma



izni aldı. İki kardeş korsanlığa başlayıp, ünlü Türk reisle



buluştu. Istanbul'a gelerek büyük bir törenle karşılandı



(1533). Cezayir beylerbeyliği hilatı giydirilip, kaptanı deryalık verilmesinden sonra, Tunus'u ele geçirmek için yola çıkarak (1534), Italya kıyılarını yağmaladıktan sonra Tunus kentini aldı. Tunus Beyi Hasan'ın Karl



V'ten yardım istemesi üstüne kurulan Haçlı donanması Halk el-Vadadasını işgal edince, Tunusluların ihanetine



uğradı ve büyük kayıplar vererek Cezayir'e çekilmek



zorunda kaldı. Kısa süre sonra, 32 gemiyle Ispanyol kentlerini ve kalelerini yakıp yıkarak, Ispanyolların Tu nus'tan aldıkları müslüman tutsakları kurtardı. İstan



bul'a dönüp, 1536'da yeni bir donanmayla Akdeniz'e



rini çevrelerine toplayarak, Yavuz Sultan Selim'e arma



açıldı ve Akdeniz'deki birçok adayı ele geçirdi ya da ya



ganlar gönderdiler (1515); karşılığında donatılmış iki



Malta, Ispanya, Portekiz'in birleşerek oluşturdukları ve



Kadırga aldılar. Şerşel (Cecel) ve Cezayir'i ele geçirdiler (1516); Tlemsen'i geçici olarak işgal ettiler. Oruç Re is in, Tlemsen'de, Araplar ve İspanyollarla yapılan sa vaşlar sırasında şehit düşmesinden sonra, Hızır Reis,



Cezayir emiri olup, Yavuz Selim'e yeniden hediyeler göndererek Osmanlı devletinden yardım istedi (1519).



Emirlik beratı, sancak, hilat, biraz asker ve araç gereç



gönderilerek, Anadolu kıyılarından asker toplama izni



verildiyse de, Cezayir Arapları arasında isyanlar başla



yınca, kara savaşlarıyla uğraşmak istemeyip, Cezayir'i bırakarak, Şerşel'e çekildi(1524) ve 40 gemilik bir do nanma oluşturarak, Avrupa kıyılarına dehşet saçmaya



kıp yıktı. Bunun üzerine Papalık, Venedik, Ceneviz,



yeniden Andrea Doria'nın komutasına verdikleri do



nanmayı Preveze deniz savaşında bozguna uğratarak (Eylül 1538), Akdeniz'dekiOsmanlı egemenliğini kesin leştirdi. İmparator Karl V'in yeni bir donanmayla Ceza yir'e düzenlediği saldırıyı (1541) da püskürtüp, Kanu



ni'nin, Karl V'e karşı Fransa kralı François l'e yardım et meye karar vermesi üstüne, 114 gemilik donanmasıyla Akdeniz'e açıldı (40 gemilik Cezayir donanması da ona katıldı). Messina,Reggio ve Gaeta'yı yakıp yıkarak, Ro ma'nın iskelesi Ostia'yı ele geçirdi ve Cenevizlilerin



elinde tutsak bulunan Turgut Reis'i kurtardıktan sonra



başladı. Çok geçmeden Kuzey Afrika'daki bazı kentleri



Marsilya'ya ulaştı (1543). Fransız donanmasıyla işbirliği yaparak Nice'i alıp (20 Ağustos 1543), Karl V'i, François



çekerek Cezayir'i yeniden denetimine aldı (1527). İs



tanbul'a dönüp (1544), iki yıl sonra öldü ve Beşiktaş'ta



de yönetimine alıp, Cezayirlilerin bir bölümünü yanına



panyolların elindeki Adakale'yi (Penon) ele geçirip (1530), İspanya'da hıristiyan baskısı altında yaşayan 70



bin Endülüslü müslümanı Cezayir kıyılarına taşıdı. An



drea Doria'nın, Osmanlılardan Inebahtı, Koron. Balga badra (Patras) kalelerini alması üstüne, Kanuni Sultan



Süleyman tarafından İstanbul'a çağırılıp, Cezayir'in yö netimini evlatlığı Hasan Ağa'ya bırakarak, güçlü bir do



nanmayla yola çıktı ve Avrupa kıyılarını yağmalayarak Navarin'de Kaptanıderya Kemankeş Ahmet Paşa'yla Barbaros Hayrettin Paşa'nın Beşiktaş Parkı'ndaki türbesi.



i ile Crépy antlaşmasını imzalamak zorunda bıraktı. İs ki türbesine gömüldü.



Barber, Samuel ABD'li besteci(West Chester, Pennsylvania 1910-New York 1981). Philadelphia'da Curtis Mūzik Enstitüsü'nde öğrenim gören Samuel Barber, 1933'te The School for



Scandal için yazdığı uvertürle dikkatleri çekip, 1935'te Senfoni No:1 adlı yapıtını Roma'da ve Salzburg Festi



vali'nde çaldırmayı (Salzburg'da bir yapıtı çalınan ilk ABD'li bestecidir) başardı. 1938'de yaylı çalgılar için Adagio'yu ve First Essay for Orchestra'yı (Orkestra için Ilk Deneme) besteleyip, 1958'de, Vanessa (New York'ta Metropolitan Opera'da sahnelendi) adlı opera sini besteleyerek Pulitzer Ödülü'nü aldı. 1963'te Piya no Koncertosu'yla aynı ödülü bir kez daha alıp, Capri corn Concerto (Oğlak Koncertosu, 1944), Knoxville:



Summer of 1915 (Knoxville:1915 Yazı), Prayers of Ki



erkegaard (Kierkegaard'ın Duaları, 1954). Antony ve



Cleopatra (Antonius ve Kleopatra, opera, 1966)adlı ya



pitlarını besteledi.



ABD'li Samuel



Barber'in romantizm egilimli



yapıtlan, özellikle orkestralamasin



daki inceliğiyle dikkati çeker.



BARBUSSE, HENRİ



75



Barbirolli, Sir John İngiliz çello virtüözü ve orkestra yöneticisi (Londra 1899. ay. y. 1970). Italyan asıllı bir müzikçi ailenin



(büyükbabası ve Babası Milano'da La Scala operasının orkstrasında kemancıydılar), çocuğu olan sir John Bar



birolli (asıl adrGiovanni Battista dır)çellolve orkestrayö neticiliği öğrenimi gördü. 1925'te bir oda orkestrasıku



rup, daha sonra İskoç Orkestrası (1933-37), New York



Filarmoni Orkestrası (1937-43) ve Hallé Orkestrası'nı (1943'ten başlayarak) yönetti. 1961-67 arasında da



Houston Senfoni Orkestrası'nın yöneticiliğini yaptı. barbitüratlar Yatıştırıcı ve uyku verici olarak kullanılan barbiturik asit (C.H.N,O,) türevlerini belirten terim. Barbituratlar



Théodore Rousseau'nun Fontainebleau Ormanından



(barbituritler de denir) tipta uyku verici olarak, iç sıkınti sini (anksiyete) ve nevrozları uyku hali yaratarak gider



ressamlığına ruh durumlarni ve atmosferdeki değişiklikleri



mek için, sara nöbetlerini denetim altına almak için kul lanılırlar. Uzun süreli kullanım sonucunda alışkanlık ya



, genellikle açık havada ve işık oyunlarını Üyeleri yakalayabilmek için gün batımının alacakaranlığında



ratabilirler.



Barbituratlar merkez sinir sistemini baskı altına ala



rak etki gösterirler. Etki sūresi, kan-beyin zarı engelini



aşma ve beyini etkileme hızlanna dayanır. Amobarbital gibi uzun sürede etkili olan barbituratlar bu engeli ya



vaşça, secobarbital gibi kısa sürede etkili olan bazı bar bitüratlarsa, daha hızlı geçerler ve uykuya dalma güçlü günü yenmek amacıyla kullanılırlar. Thiopental gibi çok kısa sürede etkili olan barbituratlarsa, kan-beyin zari



engelini öylesine hızlı aşarlar ki, kişi birkaç saniye içinde uykuya dalar (bu özellikleri nedeniyle anesteziye yar dımcı olarak kullanılırlar).



Barbituratların yan etkileri arasında uyuşukluk ve al



kolmahmurluğunabenzer bir etkilenme sayılabilir. Ay



rica, akıl yürütme ve hareket ettirici kaslann denetimin de bozukluk, çöküntü gibi ruhsal durum değişiklikleri



ortaya çıkabilir. Aşırı miktarda alınmaları, solunum tem posunu baskı altına alarak koma ve ölümle sonuçlana



(1848) adlı tablosu, Barbizon okulunun, manzara



yansıtan yaklaşımının en güzel örneklerinden biridir. Okulun



çalışmışlardır. (Louvre, Paris.)



lakları çoğunlukla atölyede tamamlamışlardır. Yalnızca Daubigny, renk ve atmosfer aynntılarını daha iyi yaka layabilmek için, tablolarını açık havada tamamlamıştır. Barbizon okulunun kökleri, Meindert Hobbema ve



Jacob van Ruisdael gibi XVII. yy. Hollandalı ressamlan



na dayanır. Ingilizpeyzaj ressamları Richard Parkes Bo nington ve John Constable'dan da etkilenmişlerdir.



Okulun üyelerinin her birinin belirgin bir üslubu ve yeglediği konular vardır: Rousseau'nın kasvetli manza ralarına çoğunlukla karanlık meşe topluluklar egemen dir: Diaz, kalın katlarla boyanmış, ışınlar saçan orman



larında sık sık çingenelere, orman perilerine yer vermis tir; Troyon'un kış manzaralarına, çoğunlukla otlayan koyunlar ve sığırlar serpiştirilmiştir; genellikle üstü ten teyle örtülü bir sandalda çalışmış olan Daubigny, ışık



bilir. Sinir sistemini baskı altına alan öbür maddelerle



dolu irmak resimleri yapmıştır. Camille Corot ve Jean



(alkol, antihistaminler ve sakinleştiriciler) birlikte alın



François Millet de, zaman zaman Barbizon'da resim yapmış oldukları için bazı sanat tarihçileri tarafından Barbizon jokulu üyesi sayılmaktadırlar. Barbizon lokulu ressamlan, dönemin etkili eleştir



malari, etkilerini artırır. Uzun süreli kullanım sonucu barbituratlara bağımlılık ortaya çıkmışsa, alınmalarının



apansızın kesilmesi durumunda çöküntü, huzursuzluk, saldırganlık, vb. yoksunluk belirtileri görülür.



menlerinden Théophile Thoré tarafından desteklenmiş olmalarına karşın, bitmemiş izlenimi uyandıran, taslağı



Barbizon okulu



andıran tablolanndan ötürü uzun süre eleştirilmişler,



1830-1880 arasında Barbizon'da ve Fontainbleau or



bilmişlerdir.



manında çalışan Fransız manzara ressamlarını belirten



1855'teki Paris Dünya Sergisi'nden sonra üne kavuşa



terim, Barbizon okulu ressamlarının başlıcalar arasın



Barbour, John



da Théodore Rousseau, Charles François Daubigny, Narcisse Virgile Diaz de la Pena, Constant Troyon, Ju



İskoç şairi (? 1316-Aberdeen 1395). Adı bilinen ilk is



bulunmuşlardır; ama üslupları bakımından, bu okulun



koç şairi olan John Barbour, Aberdeen'de başrahiplik yaparken The Bruce adlı ulusal manzum destanı yaz mıştır (1375). Gerçeklere dayanan bu yapıtta, sonradan İskoçya tahtına çıkan Robert the Bruce'un, Bannock



üyesi sayılmışlardır. Barbizon okulunun üyeleri, öncelikle manzara res



lenmiştir.



les Dupré, Achille Etna Michallon ve Georges Michel



sayılabilir. Aslında Dupre (Oise vadisine yerleşmişti) ve Daubigny (Anvers'te yaşıyordu) Barbizon'da çok az



burn Savaşı'nda (1314) İngilizleri bozguna uğratışı iş



samlarıdır. Genellikle daha ılımlı tonlarla ve çoğu kez



alaca karanlıkta resim yaptıkları için, yapıtları Nicolas Poussin, vb. ressamların klasik, konusu mitolojiden alınma yapıtlarından ve Eugene Delacroix gibi roman



tik ressamların parlak, pitoresk manzaralarından farklı dir.



Barbizon ressamları açık havada çalışmışlar, ama



kendilerini izleyen ve belirli ölçüde etkiledikleri izle nimcilerden farklı olarak, açık havada başladıkları tas



Barbusse, Henri Fransız yazan (Asnières 1873-Moskova 1935). Roger



Martin du Gard'ın üslubunu andırır bir üslupla dogalci romani L'Enfer'i (Cehennem, 1908) yazan Henri Bar



busse, siperlerdeki askerlerin güçlüklerle dolu yaşamı ni anlattığıAteş(Le Feu, 1910) adlı romanıyla Goncourt ödülünü aldı. Fransız Komünist Partisi'nin organı L'Hu



76



BARCELONA



manité'de ve Le Monde gazetesinde yazılar yayınladı. Barcelona



Kent ayrıca, 1992 Barcelona Olimpiyatları için yapıl



mış olan Sant Jorti stadyumuyla ve Gaudi'nin yapıtlarıy la (ömrü boyunca çalıştığı Sagrada Familia kilisesi, Gü ell sarayı, Battlo evi, Mila evi) ünlüdür.



İspanya'nın nüfus bakımından ikinci büyük kenti (1 707



TARIH



282 nüf.) ve başlıca limanı. Barcelona ilinin ve Katalon ya özerk bölgesinin merkezi olan, 91 km'lik bir alana



Kartacalılar tarafından kurulan, adının Kartacalı Barca ailesinin adından geldiği sanılan Barcelona, Romalılar döneminde önemli ölçüde gelişti. 711'de Araplar tara



yayılan Barcelona, Akdeniz kıyısında, yükseltisi 192 m'yi bulan Montjuic tepesinin eteklerinde kurulmuştur. Besos ve Lobregat ırmaklannin vadileri, Montjuic'in ar



fından fethedilip, 801'de Franklar tarafından alındı. XI. yy'da bağımsız bir krallığa dönüşüp, 1137'de Aragon Krallığı topraklarına katıldı ve çok geçmeden, Cenova



turur ve iç bölgelerle ulaşımı kolaylaştırır.



ve Venedik'le yarışan bir ticaret merkezi haline geldi.



kasındaki dağlar arasında ulaşıma elverişli geçitler oluş



Günümüzde Barcelona. Her birinin nüfusu 100 000'in



üstünde 5 sanayi kentini içeren Barcelona “büyük şe



hir” alanı 487 km'ye yayılmış ve nüfusu 4 milyonu aş mıştır. İspanya'nın en önemli üretim merkezi olan kent, aynı zamanda da önemli bir bankacılık, finans ve tu rizm merkezidir.



Büyük bölümü Katalanlardan oluşan nüfus, Franco



yönetimi sırasında yasaklanmış olan Katalan dilini yay gın biçimde konuşmaktadır. Liman yakınındaki, iki yanı ağaçlarla süslü Rambla caddesiyle Rambla meydanına bağlanan eski kesimin de, birçok eski anit, günümüzde de ayaktadır: Roma



döneminden kalma yıkıntılar; Ortaçağ'dan kalma ka



tedral; çok sayıda eski saray ve ev.



İspanya'nın sanayi üretiminin beşte biri Barcelo



XVI. yy'da gerileyen, XIX. yy'ın sonuna doğru limanın



yenilenmesiyle, yeniden ticari önemi artan kent, Ispan yol İç Savaşı yıllarında Franco karşıtı cumhuriyetçilerin



başlıca direnme merkezi oldu.



Barclay, Alexander İngiliz şairi (İskoçya 1435-Croydon 1552). Sebastian Brant'ın Das Nurren Schyff (1494) adlı Almanca yergi yapıtını, manzum olarak ve oldukça serbest bir çeviriy



le ingilizce'ye çeviren (The Shyp of Folys of The World, 1509) Alexander Barclay, ayrıca ilk İngilizce pastoral şi



irler olan Eclogues'u (1513) yazmıştır.



na'da gerçekleştirilir. Başlıca sanayi kolları arasında do



Barclay de Tolly, Mihail Bogdanoviç



kuma sanayisi (yünlü ve pamuklu kumaşlar), deri işçili



İskoç asıllı Rus mareşali (Livonya 1761-İntersburg (gů



ği, yakın dönemde yerleşmiş olan çeşitli makineler ve otomobil yapımı, kimya sanayisi, vb. sayılabilir. Yakla



şık 11 km uzunluğundaki liman, ülkenin başlıca limani dir ve İspanya'nın gerek dışalım, gerek dışsatımının bü yük bölümü buradan yapılır. Kent aynı zamanda da önemli bir kültür merkezidir:



Aragon kralı Alfonso V'in buyruğuyla 1430'da kurulan



Barcelona Universitesi, Katalan Kültürü müzesi, Picas



so'nun yapıtlarının büyük bölümünü içeren Picasso múzesi, vb. çok sayıda resim müzesi ve sanat galerisi. Gaudi'nin ömrü boyunca çalıştığı ve tamamlayamadan



olduğu Sagrada Familia (Kutsal Aile) kilisesi Barcelona'nın en çarpıcı yapısıdır.



nümüzde Cerniyahovsk] 1815). Savaş bakanlığına geti rilen Mihail Bogdanoviç Barclay de Tolly, Rus ordusun da önemli reformlar gerçekleştirdi (1810-1812). Rus is tilası sırasında Smolensk'te Napolyon'a yenilmesi üstü ne (1812) görevden alındıysa da, uyguladığı geri çekil me stratejisi, Rusya'daki Napolyon ordusunun sonun



da bitkin düşmesini sağladı. Almanya ve Fransa'daki sa vaşlarda büyük başarı gösterip, Paris'in alınmasından sonra feldmareşalliğe yükseltildi ve Fransa'daki Rus iş gal kuvvetlerinin başkomutanlığını yaptı (1814-1815).



Barcsai, Akos Erdel beyi(? 1619-? 1661). Erdel beyi Rakoczi György! tarafından İstanbul'a elçi gönderilen (1642) Akos Barc



sai, Karansebes banlığı (1644), Hunday valiliği (1648)



yaptı. Rakoczi'nin Osmanlı ordusundan kaçması üstü ne Osmanlılar tarafından Erdel beyliğine getirildi (1658). Erdel soylularının destekledikleri Kemeny Janos (ya da Yanos) tarafından öldürüldü.



Bardeen, John ABD'li fizikçi(Madison,Wisconsin 1908-Boston 1991).



Wisconsin Üniversitesi'nde ve Princeton Universite



si'nde öğrenim gören John Bardeen, Belle Laboratuva ri'nda çalışıp (1945), Illinois Universitesi'nde fizik ve elektrik dersleri verdi. Nobel Fizik ödülünü, yarı ilet



kenlik üstüne araştırmalarıyla ve germanyumlu transis toru bulması nedeniyle 1956'da W.H. Brattain ve W.Shockley'le, aşırı iletkenlik üstüne çalışmalarıyla da 1972'de N. Cooper ve John Robert Schrieffer'le pay laştı.



Barenboim, Daniel İsrailli piyano virtüözü ve orkestra yöneticisi (Buenos



Aires 1942). İlk piyano resitalini 7 yaşında veren, 14 ya



BARİ şında profesyonel meslek yaşamına başlayan Daniel



Barenboim, yirmi yıl süreyle konser piyanoculuğu ve



orkestra yöneticiliği yaptı; pek çok plak doldurdu. 1975-1987 arasında Paris Orkestrası'nın müzik yöneti ciliğini 1987-1989 arasında Paris Opéra de la Bastille'in sanat yönetmenliğini üstlendi. 1991'de Sir Georg Sol ti'nin yerine, Chicago Senfoni Orkestrası'nın yöneticili ğine getirildi.



Barents, Willem Hollandalı denizci ve gezgin (Terschelling adası XVI. yy. ortaları-Novaya Zemlya bölgesi 1597). Kuzeydoğu dan Çin'e geçit aramak için iki sefer düzenleyen (1594 ve 1595'te) Willem Barents (ya da Barentsz), ilk seferin



de Novaya Zemlya adalarını bulup, kıyılarının krokisini çizdi. İkinci seferinde Ayı adasına, Spitzberg takımada



77



Barışnikov, Mihail Nikolayeviç Rus dansçısı (Riga 1948). Riga'da başladığı öğrenimini



Leningrad Koreografi Okulu'nda sürdüren (Aleksandr Puşkin'in öğrencisi oldu) Mihail Nikolayeviç Barışni



kov, 1967'de Kirov Balesi'ne katıldı ve Konstantin Ser



geyev'in Hamletinde (1970) baş rol oynadı. 1974'te Bolsoy Balesi'nin bir turnesi sırasında Kana



da'ya sığınıp, Kanada Ulusal Balesi'nde çalışmaya baş



ladı. 1974'te ABD'ye gidip, American Balet Theatre'da



yıldız dansçı olarak çalışmaya koyuldu ve Giselle, La



Bayadère, La Sylphide, vb. klasik balelerin yanı sıra,



Frederick Ashton (Patenciler), George Balanchine (Te ma ve Çeşitlemeler), Antony Tudor (Gölge Oyunu), vb.



çağdaşsanatçıların balelerinde de büyük başarı kazan



di. Ingiliz Krallık Balesi'nde Ashton'un La Fille mal gar dée, Kenneth Mac Millan'ın Romeo ve Juliet adlı yapit larında sahneye çıktı.



larına ulaşıp, kış bastırınca Laponya'ya sandalla dön



meye çalışırken öldü.



XX. yy'in en



Barents denizi



büyük bale



Kuzey Buzdenizi'ne bağlı sig deniz. Norveç ve Rus



Mihail Barışnikov,



sanatçılanndan Jerome Robbins'in



ya'nın kuzeyinde yeralan, adı Hollandalı gezgin Wil



Bir Kır Tanrısı'nın



lem Barents'in adından kaynaklanan Barents denizinin yüzölçümü 1 400 000 km'dir. Kuzey bölümlerinde,



Ogleden Sonrası'nda



ortalama sıcaklık -25 °C'tır. Kuzey kesimi dışındaki kıy ları fiyordlarla yarılmıştır.



(1978). Banşnikov özellikle, rollerine



çok uzun süre hazırlanması, ama



Bar-Hillel, Yehoşua



dans ederken hiç çaba



Polonya asıllı İsrailli mantıkçı (Viyana 1915-Kudüs



harcamıyormuş



1975). Kudüs'teki Musevi universitesinde öğrenim go



gibi görünmesiyle



rüp, aynı üniversitede mantık ve bilim felsefesi profe



sörlüğüne yükselen Yehoşua Bar-Hillel, bu arada, ABD'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde araştır



un salmıştır.



1976'da Fındıkkıran balesiyle koreograflığa başla



malar yaptı (1950-1953, 1955). Yeni pozitivizmden



yan, 1978'de Don Kişot un koreografisini düzenleyen



esinlenip, dilbilim kurami ve dil felsefesiyle de ilgilene



Barışnikov, aynı yıl American Ballet Theatre'dan New



rek, dilin mantıksal yapısını inceledi. Otomatik çeviri ve



York Kent Balesi'ne geçip, 1980'de sanat yönetmeni



belgelemenin başlıca kuramcıları arasında yer almasına



olarak döndüğü AmericanBallet Theatre'da koreograf



karşın, sonradan bu kuramlara karşı çıktı. Başlıca yapiti:



Language and Information (Dil ve Bildirim, 1964).



Barın, Emin Türk hattati (Bolu 1913-İstanbul 1987). Gazi Terbiye Enstitüsü Resim bölümünü bitiren (1936) Emin Barın,



Kamil Akdik'le hat çalıştı. 1939'da Almanya'ya giderek



Weimar ve Leipzig'de kitap ciltçiliği konusunda uz



manlaştı ve hazırladığı Olimpiyat kitabı cildiyle Ham



burg Kitap sergisinde birincilik ödülü aldı. Yurda dö



lik yapmayı (Cinderella, 1984) ve yıldız dansçılığı (Mol lino Odası, 1986) sürdürdü. 1989'da istifa edip,Martha Graham'ın American Documentinin (Amerikan Belge



si)prömiyerinde dansetti. Bu arada birçok film de çevir di: The Turning Point (Dönüş Noktası, 1977), White Nights (Beyaz Geceler, 1925), Dancers (Dansçılar, 1987), vb. 1980-1989 arasında yeniden American Bal



let Theatre'ın sanat yönetmenliğini üstlendi. Bari



nünce (1943) kısa bir süre Devlet Matbaası Teknik Büro



İtalya'nın güneydoğu kesiminde liman kenti. Bari ilinin



si'nde öğretim üyeliğine başladı. Akademi'de Yazı ve



ve Apulia bölgesinin merkezi olan, Adriya denizi kıyı sinda, Brindisi'nin kuzeybatısında yeralan Bari'nin nu fusu 355 300'dür. İtalya'nın Balkan ülkeleri ve Ortado ğu ülkeleriyle ticaretinin büyük bölümünün yapıldığı



şefliği yapıp, Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademi



Cilt Atölyesi'ni kurup (1955), hazırladığı Fatih Divanı



cildiyle Uluslararası Brüksel Sergisi'nde birincilik ödülü



aldı (1958). Çağrılı olarak gittiği Lizbon'da su baskının



dan zarar gören Türk-İslâm yapıtlarından bazılarının



onarımında çalıştı (1969). Akademi'deki görevinden



1983'te emekliye ayrıldı. Emin Barın, eski yazının özel



kent, aynı zamanda da önemli bir sanayi (besin sanayi si; petrol arıtılması; dokuma ve kimya sanayileri; sigara fabrikaları; vb.) merkezidir. Ayrıca, İkinci Dünya Savaşı sırasında büyük ölçüde yıkılmasına karşın, ayakta kalan



liklerini Latin harflerine uygulayarak, hat sanatına çağ



tarihsel anıtlarıyla (Aziz Nicolaus'un Anadolu'dan geti



yapıtları arasında birçok serbest yazı, berat, diploma, amblem, yazıt, mezartaşı, Anıtkabir'deki yazılar, Yunus



üslubunda katedral, 1233'ten kalma kale, vb.) ve yu



daş bir yorum ve yeni bir boyut kazandırmıştır. Başlıca



Emre'nin mezar yazısı ve Islamabad Kültür Merkezi'nin



yazıları sayılabilir.



rilen kemiklerini içeren, XI. yy'dan kalma roman üslu bunda San Nicolaus bazilikası, XII. yy'dan kalma roman muşak iklimiyle, çok sayıda turist çekmektedir. 1.0. 1500'e doğru yerleşildiği sanılan, Romalılar dö



78



BARIT



neminde önemli bir karayollar kavşağı olan Bari Got lar, Lombardlar, Araplar, Bizanslılar, Normandlar (1071) tarafından işgal edildi. 1096'dan başlayarak



süreksizliğini gösteren olayı buldu (bu olaya adı veril



Haçlı Seferleri'nin başlangıç noktası olup, Friedrich



Barker, Harley Granville: Bk. GRANVILLE



Il'nin egemenliği altına girerek, önemli ölçüde gelişti. Milanolu Sforza ailesi tarafından yönetilip, 1557'de Na



miştir).



BARKER, HARLEY.



poli Krallığı'na bağlandı.



Barkla, Charles Glover



barit Dogal baryum sülfat (BaSO.). Baryumun en yaygın mi nerali olan barit, camsı, beyaz ya da hafif renkli, düz ya da prizmamsı billurlar (ortorombik sistem) halinde bu



lunur. Sertliği 3-3,5, özgül ağırlığı 4,3-4,6'dır. Petrol sa



nayisinde kuyu açma çalışmalarını ağırlaştırmakta ve Barit mineralleri, şeffaftan, donuk



billurlara kadar



İngiliz fizikçisi (Lancashire 1877-Edinburgh 1944). Lon



dra'da King's College'da ders veren Charles Glover Barkla, 1911'de X - işınlarıyla ilgili araştırmasıyla ulusla



rarası ūn'yaptı.1912'de Krallık Derneği üyeliğine seçilip,



1913'te Edinburgh Universitesi'nde profesörlüğe yük



seltildi. Her kimyasal elementin niteleyici bir X - işini



tayfı yaydığını bulup, 1917'de Nobel Fizik Ödülü'nü al dı.



çeşitli biçimlerde



Barlach, Ernst



Fotoğrafta Büyük



Alman heykelcisi, gravürcüsü, şairi ve tiyatro yazarı.



bulunur.



Sahra, vb. büyük çõl alanlarında



bulunan, 'çol gülü" diye adlandınlan bir



billur grubu görülmektedir.



gaz basıncının denetimini sağlamakta, boyacılıkta katkı



maddesi olarak kullanılır. Metal yataklannda, kireçtaş



lannda, kumtaşlannda, göl ya da deniz tortullarında yaygın olarak bulunur.



bariton



1883-1891 arasında Hamburg Uygulamalı Sanatlar



Okulu'nda, daha sonra da Dresden Akademisi'nde öğ renim gören Ernst Barlach, 1895'te kısa bir süre Paris'te



Julian Akademisi'nde çalıştı. O döneme damgasını vu ran Auguste Rodin'den çok, Jean François Millet'nin, Belçikalı heykelci Constantin Meunier'in ve Vincent Van Gogh'un çalışmalarının etkisinde kalıp, 1908'de



Rusya'ya yaptığı yolculukta dışavurumcu eğilimlerini Rus halk oymacılığının ağır, hantal biçimleriyle birleşti



rerek, 1908'den sonra ilk ağaçtan oyma yapıtlarını ger



çekleştirdi: Oturan Kadın (Herbert Kurz koleksiyonu, Wolframs-Eschenbach, Almanya), Firtinadaki Çoban (Kunsthalle,Bremen), vb. Aynı yıl ilk tunç heykellerini de döktü: Çocuklu Dilenci Kadın (William Landmann



Bas ile tenor arasındaki erkek sesi. Baritonların sesi ge nellikle bas portesinin en altındaki sol'den, iki oktav yu kardaki sol'e kadar uzanır. Dogal baritonların toplam



sayısı, doğal tenorların ya da basların toplam sayısından



koleksiyonu, Toronto), vb. 1910'da Macklenburg'da



Güstrow'a yerleşti.



Emile Zola gibi yazarların toplumsal eleştirilerinden



etkilenip, Birinci Dünya Savaşı sırasında Savaş Dönemi



daha çoktur. Operanın yanı sıra koro müziğinde de ba ritonlara sık sık başvurulur. Bariton terimi aynı zamanda, ses alanı baritonunkine



denk düşen üflemeli çalgılar için de kullanılır: Bariton saksofon, vb.



Barkan, Ömer Lütfi Türkiktisat tarihçisi (Edirne 1905-Istanbul 1979). İstan



bul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü (1926) ve Strasbourg Iktisat Fakültesi'ni bitiren (1931)



Ömer Lütfi Barkan, Eskişehir Lisesi'nde felsefe öğret menliği yaptı (1931-1933). İstanbul Edebiyat Fakülte



si'nde devrim tarihi doçentliğine getirildi (1933). Iktisat



Fakültesi'nde iktisat tarihi doçentliğine (1937), profe



Ernst Barlach'in 1926'da cevizden



sörlüğe (1941) yükseldi. Türkiye tarihinin iktisadi-top



oyduğu Kavuşma, adli yapıtı, Ortaçag Almanyası



torluğunda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları



geleneklerini



dergilerinde yayınladı. Strasbourg Universitesi tarafın



oyma



lumsal durumuyla ilgili çalışmalarını Osmanlı İmpara (1943) adlı yapıtta toplayıp, araştırmalarını çeşitli bilim



canlandırdığı agaç



dan onur doktoru unvanıyla ödüllendirildi.



heykellerindendir. Barlach, heykelci, grafik sanatçısı ve



Barkhausen, Heinrich Georg Alman fizikçisi (Bremen 1881-Dresden 1956). Katot



işınlarını, elektrik titreşimlerini inceleyen Heinrich Ge.



org Barkhausen, desimetrik dalgaları gerçekleştirdi



(1920). Ferromagnetik maddelerde miknatıslanmanın



oyun yazarı olarak,



Alman



dışavurumcularının başlıcaları arasında yeralmıştır. (Ernst Barlach evi,



Hamburg.)



BAROK MÜZİK (taşbaskısı), Açlık (Ağaç baskı, yeri bilinmiyor) ve Inti



kamci (alçı, Barlach malikanesi, Güstrow, Almanya; lunc, Wallraf-Richartz Müzesi, Köln), vb. yapıtlarını üretti.



1930 yılları boyunca Nazilerin "yozlaşmış sanat ürünlerini yoketme" anlayışı nedeniyle birçok yapiti (Ruhun Savaşçısı(1954'te restore edildi); vb.) yok edil



79



satıcılık ve piyango bileti satıcılığı yapan Phineas Taylor



Barnum, 1835'te 161 yaşında ve George Washing ton'ın dadısı olduğunu ileri sürdüğü siyah bir kadını pa



nayırlarda göstermeye başladı. Denizkızı, vb. aldatma



caya dayalı gösterilersunmayı sürdürürken, bir yandan da İsveçli şarkıcı Jenny Lirk, vb. sanatçıların ün yapma. sında etkili oldu.



1841'de New York'ta açtığı Amerikan Müzesi'ni



di.



1868'e kadar yöneterek New York'un en gözde eğlen



Barlow, Peter



ce merkezlerinden biri haline getirdi. 1871'de, büyük



Ingiliz matematikçisi ve fizikçisi (Norwich 1776-Wool



çıktı. 1881'de James A.Bailey'nin Londra Sirki'yle bir leştirerek Barnum & Bailey Şov adını verdiği sirk, daha sonra Avrupa'da sirkçilik yapan Rigling ailesi tarafından



wich 1862). Essay on Magnetic Attractions (Magnetik



Çekme Üstüne Deneme, 1820) adlı yapıtıyla Copley



madalyasını kazanan (1825) Peter Barlow, renksemez teleskopu geliştirip, W. Herschel'le birlikte South'un



bir gezginci sirk kurup (Barnum Sirki), çeşitli turnelere



satın alındı



yıldız kataloglarındaki yanlışlarıdüzeltti. Madensel bo



Baroccio, il



magnetik alanın elektrik akımı üstüne yaptığı etkiyi gös



İtalyan ressamı ve gravürcüsü (Urbino 1526-ay. y. 1602). Michelangelo'nun taklitçisi Battista Franco'dan



lümlerin pusula ibresi üstüne yaptığı etkinin nasıl gideri lebileceğini gösterip, sonradan adinin verildiği, bir teren çarkı yaptı.



ders alan İl Baroccio (asıl adı Federico Fioridir), yirmi



Barnard, Christian



celedi. Urbino'ya dönerek, Raffaello'nun etkisinde ya pitlar verdikten sonra, 1660'da yeniden Roma'ya gide



yaşında Roma'ya giderek Raffaello'nun yapıtlarını in



Güney Afrikalı hekim ve cerrah (Beaufort West, Cape



Town 1922). ABD'de öğrenim gören Christian Bar



nard, açık kalp ameliyatları yaparak ün kazandı. 1967 Aralığı'nda insandan insana ilk kalp aktarımı ameliyatını



gerçekleştirdi; ama ameliyatlı ancak onsekiz gün yaşa



yabildi. İkinci girişimi (2 Ocak 1968) daha başarılı oldu



ve ameliyatlı (Blaiberg) birbuçuk yıl yaşadı. 1968-1983 arasında Kap Üniversitesi'nde cerrahi profesörlügü



rek Vatikan'ın fresklerinde çalıştı. Bir süre Floransa'da kaldıktan sonra Urbino'ya döndü.



Il Baroccio'nun aşırı inceliğin araştırıldığı tabloların



da, renkler gereğinden çok parlak, görünüş biraz tiyat romsudur; bu yüzden, özellikle XVII. yy. sanatçılarını önemli ölçüde etkilemiştir. Başlıca Yapıtlan: Son Ye mek, Çarmıhtan Indirilis, Bakire Meryem ve Çocuk İsa, vb.



yapti.



Baroda



Barnard, Edward Emerson ABD'li astronom (Nashwille 1857-Yerkes gözlemevi,



Wisconsin 1923). Basit gözlem araçlarıyla kuyruklu yıl



Hindistan'ın orta batısında kent. Verimli Gucerat ova



sinda, Bombay'ın yaklaşık 403 km kuzeyinde yeralan,



dızlar bulan Edward Emerson, Lick gözlemevinde gö



Gucerat eyaletinin üçüncü büyük kenti olan Baro



rev alıp (1888), Jüpiter'in beşinci uydusunu ve Yeres'i buldu (1895). Kuyruklu yıldızların ve samanyolunun



yisi, sabun ve sigara fabrikaları) hızla geliştiği kent, aynı



başarılı fotoğraflarını çekti. 1916'da Yılancı takımyıldı zinin, sonradan Barnard yıldızı adı verilen yıldızını bul du.



da'nın nüfusu 1 022 000'dir. Sanayinin (dokuma sana



zamanda da bir kültür (1949'da korulan Maharaca Sa yacirao Universitesi) kent, aynı zamanda da eski kesi



mindeki tarihsel anıtlarla ünlüdür: Dört kapılı surlar, vb.



Barnum,Phineas Taylor



Baroja y Nessi, Pio



ABD'li işadamı (Bettel 1810- Bridgeport 1891). Gezgin



İspanyol romancısı (San Sebastian 1872-Madrid 1956). Tip öğrenimi gören Pio Baroja y Nessi, kısa bir süre he.



kimlik yaptıktan sonra, peşpeşe yayınladığı roman üç lemeleriyle (Madrid'de, toplum dışına itilmiş yoksulla



THE



rin yaşamını anlattığı La Lucha por La Vida (Yaşam Sa



BARNUM



vaşımı, 1904-1905) üçlemesi, vb.) un saldı. Memorias



AND



1981'de P.T.



BAILEY



Barnum ve James



Bailey ortaklığıyla kurulan sirkin,



de un hombre de accion (Bir Eylem Adamının Anıları,



1913-35) adlı yirmiiki ciltlik roman çevriminde, XIX.



yy'ın ilk yarısında yaşamış bir yakınının sürevenlerle do lu yaşamını işledi.



"Dünyanın en



BANE



büyük gösterisi" diye anılan



barok müzik



gösterisini



Avrupa'da genel çizgileriyle 1600-1750 arasındaki dö



duyuran bir el



GREATEST



SHOW ON



EARTH



ilani. Barnum,



Siyamlı ikizler, cuceler, egzotik



hayvanlar, vb. içeren



gösterileriyle



büyük bir servet kazanmıştır.



nemde bestelenen müziği belirten terim. Italya'daki ilk



opera denemeleriyle başlayan ve yapıtları çag kont



rapunto üslubunun doruğunu oluşturan Johann Sebas tian Bach'ın ölümüyle sona eren barok müzik, gerek



zaman açısından, gerek belirgin ulusal üsluplar açısın dan çeşitli bölümlere ayınlabilir.



Egemen üslubun zarifliği ve basitliği vurguladığı bir



BAROK SANAT VE MİMARLIK



80



yapıtları), daha sonra öbür Ora Avrupa ülkelerine ve Kuzey Avrupa ülkelerine (Anversli Rubens'in çalışma



ları) ve Latin Amerika'daki sömürgelere yayılmıştır. KÖKENLERİ



Barok üslubunun adı. XVIII. yy'ın sonunda, üslup artık



moda olmaktan çıktığında konmuş ve başlangıçta



alaycı bir anlam taşımıştır. Portekizce biçimsiz inciler



için için kullanılan "barocco" (terim günümüzde de Ba till kuyumcular tarafından aynı anlamda kullanılmakta dır) sözcüğünden ya da daha büyük bir olasılıkla, man tikta karmaşık bir kanıt için anımsatıcı bir ipucu anlamı



na gelen skolastik bir terim olan “baroco"dan kaynak lanmıştır. XVIII. yy. sonundaki sanat eleştirmenleri tara fından "saçma", "yapmacıklı", "tuhaf" anlamlarında kullanılan terim, sonraki yüzyılda klasik kurallar etkileri



Geç barok döneminin büyük bestecisi Georg Friedrich Haendelin The Water Music (Su Müziği) adlı yapıtı



ni yitirince ve sanat tarihçileri geçmişin sanatına daha nesnel bakmaya başlayınca alaylı, küçültücü anlamla



Ingiltere Kralı George I için yazılmış bir dizi orkestra



rindan arınmıştır ve XX. yy. başlarında, önce barok sa



parçasından oluşur. İlk olarak 1717'de, Thames irmağındaki bir teknede çalınmıştır.



nat ve sanatçılarının, Avrupa sanatına olumlu katkılarda



nat uzmanları, sonra da sanatsever bir kesim, barok sa bulunmuş olduğunun farkına varmışlardır.



dönem olan XVIII. yy. sonunda, mūzik yazarlan, barok terimini doğal olmayan aşırı süslemelerle çarpıtılmış gi



bi gördükleri daha eski mūzigi betimlemek için aşağıla yıcı bir anlamda kullanmaya başladılar. Resim, heykel



ve mimarlıkta da başlangıçta aynı küçültücü anlamı taşı



Barok üslubunun en görkemli örnekleri katolik ülke lerde, özellikle de İtalya'da verilmiştir. Bunun nedeni,



katolik kilisesinin, Reform'un katılığına karşı bir tepki olarak, sanatçılara anıtsal, görkemli,süslü, etkileyici sa nat yapıtları yapmaları için siparişler vermiş olmasıdır.



yan sözcük, Rönesans sonrasındaki dönem kuyumcu luğunda düzensiz tuhaf biçimli inciler, taşlar, vb. için



Din dışı yapıtlarda da, krallar ve öbür ileri gelenler için yapılan görkemli saraylarla, kendilerine bağımlı kişileri



kullanılıyordu. XVI. yy. sonunda, İtalyan bestecileri, müziğin şiir ta



amaç alınmıştır. Kilise ile devletin otoriter yönetimleriy



rafından dile getirilen duyguların yoğunluğunu yansıtti gi çok sesli madrigali kusursuzlaştırdılar. Barok müziğin



bu ilk dönemine Claudio Monteverdi damgasını vurdu;



operalarıyla ve madrigal kitaplarıyla, barok müziğin bu döneminin en önemli örneklerini ortaya koydu.



Eski İtalyan kantati da, genellikle din dışı olan öykü nün bir solo şarkıcı tarafından recitativolar ve aryalar



yoluyla anlauldığı bir biçimdi. 150 yıllık bir süreboyun ca bu biçim Avrupa'nın her yanına yayıldı; özellikle bir kaç şarkıcıyı ve koroyu içeren yapıtlara ulaşan bir evrim



gösterdiği Almanya'da çok büyük bir değişiklik geçirdi: Barok çağın sonunda Bach, kutsal ezgilerin birleştirici



bir rol oynadığı, çoğunlukla büyük korolar tarafından seslendirilen kantatlar besteliyordu. Dinsel bir tema üstüne genişletilmiş dramatik bir ya pit olan, kökleri eski Roma'ya dayanan oratoryo, Al



man-Ingiliz bestecisi Georg Friedrich Haendel'in çalış malarıyla Avrupa'nın her yanına yayıldı: Haendel, ora toryaların başyapıtı sayılan Messiah'ı İngiltere'de beste ledi.



Barok dönemde ortaya çıkan önemli bir tür de, so nat oldu. Motel ya da kantat gibi sonat da, Domenico



Scarlatti'nin klavyeli çalgılar için sonatlarında görüldü.



ğü gibi, tek-ölçülü iki ya da üç bölümlük bir biçimden gelişerek, Bach'ın besteledigi sonatlar gibi çok ölçülü biçimlere ulaştı. İlk sonatlar solo çalgılar ya da küçük topluluklar için bestelendi. XVII. yy. sonlarına doğru, ona barok dönemi yerini geç barok dönemine bırakır



ken, en güzel örneklerini Bach'ın ve Antonio Vival



di'nin verdikleri koncerto tūrů doğdu.



barok sanat ve mimarlık Geniş anlamda XVII. yy. başından XVIII. yy'ın ilk yarısı na kadar Avrupa'da ve Latin Amerika'daki sömürgeler de uygulanan sanat ve mimarlık üslubunu belirten te rim. Barok sanat ve mimarlık, 1600'den hemen sonra



Italya'da, Roma'da ortaya çıkmış (özellikle Bernini'nin



(ve birbirlerini) güç ve zenginlikleriyle etkilemeleri le yakın ilişkide olmaları nedeniyle, barok sanat Italya, İspanya ve Orta Avrupa gibi gelenekçi toplumlarda bü yük başarı kazanmıştır.



ÖZELLİKLERİ Plastik sanatlar alanında ilk barok yapıtlar, mimarlık ya pitları olsun, heykel ya da resim olsun, hareketli ve kiv rintılı biçimleriyle öteki doğrultudaki yapıtlardan ayrılır.



Iç süslemelerin renkli ve son derece zengin olması, ay Peter Paul Rubens'in coşkun üslubunu yansıtan en iyi örneklerden biri olan Leukippos'un kızlarının Kaçırılması



(yaklaşık 1616). Zengin, sıcak renkler, şehvetli çıplak kadınlar, dramatik canlılık içeren tablolarında barok



resmin en parlak yapıtlarını ortaya koymuş bu Flaman sanatçısının sanatını niteleyen başlıca özelliklerdir.



BAROK SANAT VE MİMARLIK



81



Solda) Pietro da Cortona Barberini



Ailesinin Zaferi ya da Tanrısal



Inayetin Zaferi (1633-1699 Barberini sargyi, Roma) adlı bu



lavan freskinde



resim, heykel ve mimarok



tekniklerinden yararlanarak üç



boyutlu bir etki yaralmıştır.



(Altea) San Pietro kilisesinde (Roma) Giovanni Bernini'nin yapogi



(1624-33) dev boyutlu bu



baldaken, yüksek sunagin üstüne



verleştinlmiştir.



rica freskler ve kubbe tavanlar, bu yapıtlara aşırı yüklü bir görünüm kazandırmıştır. Heykel ve resimlerdeki ki şiler, destanlara yaraşan ve etkileyici bir görünüm için.



de ele alınmıştır. Mimarlıkta en önemli özellikler, kıv



rimli sūtunlar ve görkemli alınlıklardır. Heykelde kiv



rimli giysiler, gerçekçi düzlemler, tunc, beyaz mermer ve renkli mermer kullanılmıştır. Resimde temel özellik



ler, yanılsama yaratan tavanlar, ters perspektifler, işık ve gölge kullanımıyla yaratılan yeni, güçlü bir gerçekçi liktir.



TARİHSEL GELİŞME



Italya'da, özellikle de barok üslubun doğduğu yer olan Roma'da, Bernini, Annibale Carracci ve Borromini, bu



sanatın en usta temsilcileri olarak kabul edilir; barok sa



ΙΣΤΟ



JUM



natın en güzel örnekleri arasında Roma'daki San Piet ro'nun sıra sütunları, gene aynı kentteki Farnese galeri sinin tavanı, ayrıca Bernini'nin heykelleri sayılabilir. Ama barok sanatın başlıca temsilcileri arasında, 1600



1608 arasında Roma'da çalışan Floransa ressamı Ru



bens'i özellikle belirtmek gerekir. Mimarlık alanındaki



örneklerse (kiliseler ve saraylar) yapılara bir tiyatro de



koru görünümü ve hacmini kazandıran görkemli mer divenler ve sütunlarla süslüdür.



"Fransız baroku"ndaysa, özellikle bu “tiyatro" görü



nümü egemendir. Ancak Louis XIV'ün önem verdiği klasik üslubun uyumlu ve ağırbaşlı çizgilerine ters düş:



tüğü için, XVII. yy. Fransası'nda barok üslupta mimarlik ürünlerine raslanmaz. Bununla birlikte, barok, Man



sart'ın sanatını etkilemiştir; çok sayıda köy kilisesi barok beğenisine uygun olarak süslenmiştir. Buna karşılık Avusturya, Bohemya (Viyana ve Prag,



barok sanatının en önemli merkezleridir) ve Alman



ya'da yıllar sonra ortayaçıkan barok üslubunda, Baltha



zar-Neumann (1687-1753), yaptığı kilise ve saraylardan son derece aşırıya kaçmıştır.



Iber yarımadasında (Valladolid'deki Las Angustias, Salamanca'daki San Esteban) ve Latin Amerika ülkele



rinde hızla yaygınlaşan barok sanat, XIX. yy. başlarına



kadar en parlak günlerinibu ülkelerde yaşamış, bir ba



kıma doruk noktasına bu ülkelerde ulaşmıştır. İspanyol ve Portekiz barokundan dogan bu yeni üslupta Brezil ya, Peru ve Meksika'da aşırı süsögeleri, heykeller, kū



çük çan kuleleri, vb'yle yüklümanastır ve kiliseler yapıl



mış, hatta bu yapıtlar, söz konusu ülkelerde sanatin simgesi haline gelmiştir.



Barok üslup Türk mimarlıgını da belli ölçüde etkile miş, ama Türk mimarları, barok üslubunu kendi kültür leriyle yogurarak, kendilerine özgü bir biçimde yorum lamışlardır. Türkiye'deki barok yapılar arasında özellik



le İstanbul'daki Dolmabahçe Sarayı, Nuruosmaniye



camisi, Selimiye camisi ve kışlası sayılabilir.



82



BAROMETRE



(Sagda) Johann Balthasar



Neumann'ın yaptıgı Bali



Almanya'da



Bamberg yakınındaki



Vierzehnheiligen kilisesinin odak



noktası 14 azize adanmıs Tann



Bağışı Sunagi'dır.



çok kurak havayı belirtir.



Metal barometre. Daha yaygın olarak kullanılan metal



barometre, havası aşağı yukarı boşaltılmış ince ve es



nek metalden küçük bir kutudur. Atmosfer basıncı etki siyle içe doğru çukurlaşan metal, kendisine bağlı bir ib reyi hareket ettirir.



Civalı barometreler, araştırma laboratuvarlarında ve meteoroloji istasyonlarında kullanılır. Evlerde, gemiler de ve meteoroloji istasyonlarında kullanılan metal ba



rometreler, aynı zamanda da radyosonda aygıtlarının



önemli bir parçasıdır.



29



barometre



30



RAINChasFAIR



GÖstergesi linç ve santimetre)



Civa sütunu



metal yuva



(Üstte) Francesco Borromini, barok üslubunun niteliyici



(1665-67) kullanmıştır. San Carolino da denilen kilisenin



yapımına 1638'de başlanmıştır.



situr



referans noktası



!



hazne



2000



özelliklerinden olan içbükey ve dişbükey yüzeylerin birbirini izlemesini San Carlo alle Quattro Fontane'nin cephesinde



Barok üslubu, XVIII. yy'ın başında Fransa ve Alman



ya'da yerini rokoko üslubuna bırakmış, yüzyılın ikinci yansında da yeni klasik akım, ağırlık kazanmıştır.



elle



barometre Atmosfer basıncını, ölçmede kullanılan (basınçölçerde



ayarlanabilir vida



denir) meteoroloji aygıtı



Bir civali barometre (solda) alt ucu ayarlanabilir bir civa



Cıvalı barometre. Civali barometre, havanın bir ağırlığı



haznesine batırılmış, civayla dolu dikey bir borudan ve civa



dan bulunmuştur. Torricelli, bir camin civayla doldurul



yüksekliğini okumak için bir ondalık göstergeden oluşur. Melal barometre (sağda), hava basıncı değişikliklerinde



genişleyip büzülen havası alınmış, küçük bir metal kutu (1),



olduğunun farkına varan Evangelista Torricelli tarafın muş açık ucu basınçlı bir kap dolusu civa içine batırıldı



ginda, kaptaki atmosfer basıncının cam tüp içindeki ci va sütununun yüksekliğini etkileyeceğini belirlemiştir: Atmosfer antukça, civa sütununun yüksekliği artar.



bir yay (2), bir manivela sistemi (3) ve bir ibreye (5) bagh bir zincirden (4) oluşur. Her genişleyip-büzülme



hareketinin iletilmesiyle yer değiştiren ibrenin hareketi, derecelendirilmiş bir ölçekten (6) okunur.



Barometrede okunan basınç, yaklaşık olarak hava



tahmini yapılmasını sağlar: 730 mm firtinayı, 740 mm yağmuru, 250 mm rügårı, 760 mm değişken havayı, 767 mm iyi havayı, 777 mm sürekli iyi havayı, 785 mm



Barr, Alfred H., Jr. ABD'li sanat tarihçisi (Detroit 1902-Salisbury 1981).



BARRES, MAURICE Princeton Universitesi'nde sanat tarihi öğrenimi gören



Alfred Hamilton Barr Ir., henüz yirmiyedi yaşındayken New York Modern Sanat müzesini kurup, ilk yöneticili



ğini üstlendi (1929). Görevini 1943'e kadar sürdürüp, 1947-1967 arasında da aynımüzenin koleksiyonlar yö neticiliğini yaptı. Düzenlediği sergilerle ve çeşitli dergi lerde yayınladığı yazılarla ABD'de modern sanatın ge



lişmesine önemli katkılarda bulundu. 1967'de emekli



ye ayrıldıktan sonra, önemli kitaplar yazdı ve dünyanın en büyük sanat kurumlarına danışmanlık yaptı. Başlıca



yapıtları:Cubism and Abstract Art(Kübizm ve Soyut Sa nat 1936), What is Modern Painting? (Modern Resim



Nedir?, 1956), vb.



83



tesi) merkezidir.



1629'da kurulan kent, buharlı gemilerle irmak ulaşı minin başlamasından ve 1930 yıllarında limanının dü zenlenmesinden sonra hızla gelişmiştir.



Barraqué, Jean Fransız bestecisi (Paris 1928- ay-y.1973). Jean Langlais ve Olivier Messiaen'in öğrencisi olan Jean Barraqué, 1961'den başlayarak Paris Ulusal Bilimsel Araştırma



Merkezi'nde múzik estetiğinin sorunlarıyla ilgili çalış



malar yaptı. Çeşitli bestelerinin (Sonate, 1950-1952; Mort de Virgile (Vergilius'un Ölümü, 1960) dizisi, Con



certo, 1968) yanı sıra, bir monografi yazdı: Debussy



barrakuda



(1962).



Akdeniz'in güney suları dahil bütün sıcak ve tropikal denizlerde bulunan 20'ye yakın balık türünün ortak adı. Sphyraenidae ailesinden olan barrakudaların (ya



Barras, Paul, Vikont Fransız siyasetçisi (Provence 1755- Chaillot 1829).



Konvansiyon üyeliğine seçilip, Italya ordusuna konvan Büyük barrakuda (S. barracuda), öbür barrakudalanin tersine, sūrú halinde degil tek başına dolaşır. Çok yırtıcı bir balıktır; zaman zaman



siyon temsilcisi olarak gönderilen Vikont Paul Barras,



plajlarda yüzen insanlara bile saldırır.



lis kuvvetlerinin başına getirildi. Napolyon Bonaparte'i



Haziran 1794'te ulusal muhafız birliğinin yardımıyla



Maximilian Robespierre ve arkadaşlarının tutuklanma larını sağlayıp, 1795'te iç ordu başkomutanlığına ve po Paris'teki Direktuar'a karşı ayaklanmaları bastırmakla



görevlendirdi. Direktuar'ın beş üyeliğinden birine seçi Tip (1795), 1797'de gerçekleştirdiği hükümet darbesiy



le yönetimin en güçlü kişisi haline geldi. Napolyon'un



10 Kasım 1799 darbesiyle hükümetteki görevinden ay rılmak zorunda kalıp, Napolyon tarafından iki kez sür



güne gönderilerek, 1801-1805 arasında Belçika'da, 1813-1814 arasında Roma'da yaşadı.



da barakuda) gövdeleri ince-uzun, kafaları sivri, altce neleri öne çıkık ve büyüktür. Sığ kıyı sularında ya da akarsuların denize döküldükleri yerlerde yaşar, çok



hızlı yüzer, rastladıkları her türlü balıga saldırırlar. Atlas



Barre, Raymond Fransız iktisatçısı ve siyasetçisi (Réunion adası 1924). İk tisat öğrenimi gören Raymond Barre, 1951'den başla



okyanusunda yaşayan büyük barrakudanin (Sphyrae



yarak Tunus, Caen ve Paris'te iktisat profesörlüğü yaptı.



ya yaklaşarak plajlarda yüzenlere de saldırır.



dımcılığındabulunup, 1976'da cumhurbaşkanı Valery



barramunda



lığını da üstlenip, 1978 seçimlerinden sonra yeniden



Asya ve Avustralya akarsularında yaşayan, arapaymaya



başbakanlığa getirildi. 1981'de François Mitterrand'ın



na barracuda) boyu 1,8 m'yi bulur. Zaman zaman kiyi



benzer iki balığın ortak adı. Boyları 1 m'yi bulabilen



barramundalar,durgun akışlı akarsularda, balıklar, kur bagalar, kabuklular ve böceklerle beslenirler. Dişiler yumurtalarını, boğazlarındaki bir kesede kuluçkaya ya tırırlar. Benekli barramunda (Scleropages formosus) tü



rü Güneydoğu Asya'da ve Avustralya'da, kuzey barra



mundasi (S. leichardti) türü Avustralya'nın kuzey kesi. minde ve Yeni Gine'de yaşar.



Barranquilla



Kolombiya'nın kuzey kesiminde liman kenti. Antil de: nizi kıyısında, Magdelena irmağının denize döküldüğü yer yakınında yeralan Barranquilla'nın nüfusu 899



781'dir. Çevresindeki tarım alanlarında yetişen pamuk



1967-1972 arasında Avrupa Komisyonu başkan yar



Giscard d'Estaing tarafından başbakanlığa atandı.



1970'te başbakanlığın yanı sıra Maliye ve Iktisat bakan



cumhurbaşkanlığına seçilmesi üstüne istifa edip, 1988'de cumhurbaşkanlığına adaylığını koyduysa da, seçilmeyi başaramadı.



Barrès, Maurice Fransız yazarı ve siyasetçisi (Charmes, Vosges 1862 Neilly-sur-Seine 1923). Lorraine'e yerleşmiş bir ailenin



çocuğu olan Maurice Barrès, 1870 bozgunundan ve Lorraine'in işgal edilmesinden büyük ölçüde etkilendi. Once papazların yönettiği geleneksel bir okula, sonra



Nancy lisesine gönderildi. 20 yaşında hukuk öğrenimi görmek için Paris'e gidip, edebiyata ilgi duyarak, Taine ve Renan'ın düşüncelerinin etkisinde kaldı. 1884'te Les Taches d'Encre adlı bir dergi kurup (kısa süre sonra ka



ile iç bölgelerden gelen kahve ve petrolun dışsatım li



pandı), ilk iki yapıtında (Huit Jours Chez M. Renan (M.



manı olan kentte, sanayi de önemli ölçüde gelişmiştir:



Renan'ın Evinde Sekiz Gün, 1888); Monsieur Taine en



Tersaneler, alüminyum, dokuma, cam, kimyasal ürün



ler ve besin fabrikaları. Aynı zamanda da önemli bir ula



saygıduydugu ustalarından koparak, hayranlığını



şım (luluslararası havaalanı, karayolları ve demiryolları), turizm (çeşitli karnavallar) ve kültür (1941'de kurulan



Atlantico üniversitesi, 1966'da kurulan North üniversi



Voyage (Bay Taine Yolculukta]) o güne kadar büyük



Stendhal'e yönetti ve ondan "Ben kültü"nün gizini sor du. Bu ortak ad (Culte du Moi (Ben Kültü]) altında Sous l'Oeil des Barbares (Barbarlanın Bakışı Altında, 1888),



84



BARRIE, SİR JAMES



Un Homme Libre (Özgür bir Adam, 1889) ve Le Jardin' de Bérénice (Berenice'in Bahçesi, 1891) adlı romanla



rini yayınladı. Siyasal olaylara ilgi duyarak boulangerci ligi benimseyip, 1889'da Nancy'den milletvekili seçil di.



1893 ve 1896 seçimlerini kaybetmesine karşılık, si



yasetten çekilmeyerek, militan gazeteciliğe başladı ve "dreyfusçulara” şiddetle saldırdı; Panama rezaleti sıra



Barrios, Eduardo Şilili yazar (Valparaiso 1884-Santiago 1963). Ruhsal so runlan işlediği romanlarıyla tanınan Eduardo Barrios, El ninio que enloquecio de amor(Aşk Kaçığı Genç, 1915) adlı romanında, bir erkek çocuğun daha yaşlı bir kadına duyduğu erotik saplantıyı çözümlemeye çalıştı. Bir al koliği anlatan Un perdido (Bir Zavalli, 1918) adlı roma



sinda milletvekillerini acımasızca eleştirdi. 1906'da Pa ris'ten milletvekili seçilip (ölümüne kadar sağcı millet vekilleri arasında yeraldi), o tarihten sonraki kitapların da kibirli bir bireycilikten, vatan toprağını, ölülerin ani



nindan sonra, içindeki şeytana yenilen bir fransisken ra



larını, ırkın erdemlerini yücelten ve bireyin her türlü ge



manları:Gran senor y rajadiablos(Büyük Bey ve Büyük Soytarı, 1948), Los Hombres del Hombre (Insanın



lişmesini onlara bağımlı kılan katı bir ulusçuluğa yönel di. Les Deracines (Koksüzler, 1897) adlı romanıyla Le



hibini anlattığı en ünlü romanı El Hermano Asno'yu (As no Birader, 1922) yayınladı. Öyküler ve tiyatro oyunları



yazıp, bir süre Eğitim bakanlığında bulundu. Öteki ro İçindeki insanlar, 1950).



Roman de l'Energie Nationale (Ulusal Enerjinin Roma



ni) adlı üçlemesini başlatıp, l'Appel au Soldat (Askere Çagn, 1900), Leurs Figures (Yüzleri, 1902) adlı roman larıyla tamamladı. Déroulède'in yanında Fransız Yur du'nun yönetim kurulunda yeralıp, Au Service de l'Al lemagne (Almanya'nın Hizmetinde, 1909) ve Colette Badoche (1909) adlı yapıtlanyla Fransa'da Alsace ve



Lorraine'in anılarının unutulmamasına çalıştı. La Colli



ne Inspirée (Esinli Tepe, 1913) adlı yapıtıyla ulusal kali un bir bölümü saydığı katolikliğe bağlanıp, Venedik, Yunanistan ve İspanya'ya yapığı yolculuklardan, üç yapıtla döndü; Amori et Dolori Sacrum (Aşklar ve Kut sal Acılar, 1905), Le Voyage de Sparte (Isparta Yolculu gu, 1907), Greco ou le Secret de Toledo (Greco ya da Toledo'nun Gizi, 1912). Būtun içtenliğiyle başlamasını dilemiş olduğu Birinci Dünya Savaşı süresince, Fransız



ların birligini pekiştirmeye ve ülkenin moralini yüksek



tutmaya çalıştı: Les Diverses Familles Sprituelles de la France (Fransa'nın Çeşitli Ruhani Aileleri, 1917), Chro



niques (Kronikler, 14 cilt, 1914-1920).



Barrios, Justo Rufino Guatemalalı devlet adamı (San Lorenzo 1835-Chalc



huapa, Salvador 1885). 1871 darbesinin hazırlayıcıları arasında yer alan Justo Rufino Barrios, 1873'te devlet



başkanlığını üstlenip, bir yandan eyalet yönetimlerini güçlendirirken, bir yandan da kilisenin yetkisini büyük ölçüde sınırlandırdı. Eğitimi geliştirip, birçok bayındırlık



çalışması yaptırdı ve kahve tarımının geliştirilmesini destekledi. Orta Amerika ülkelerini kendi yetkisi altında



birleştirme girişiminde bulunduysa da, Salvador'u istila ettiği sırada, Chalchuapa çarpışmasında öldürüldü.



Barrow, Isaac Ingiliz dinbilimcisi ve matematikçisi (Londra 1630- ay.



y. 1677). Cambridge'e bağlı Trinity College'ı bitiren Isa.



ac Barrow, Cambridge'de matematik profesörlüğü ya



pip (1603-1669), çalışmalarıyla Newton'u etkiledi.



1659'da anglikan rahibi olup, kürsüsünü Newton'a



İskoç yazarı (Kirriemuir, Angus 1860-Londra 1937).



devrederek, 1670'ten sonra kral Charles II'nin rahip liğini yaptı. Lectiones geometricae (Geometri Dersle ri, 1670) adlı kitabıyla diferansiyel ve integral hesabın gelişmesine katkıda bulundu.



süre serbestmühendislik yapıp, çok geçmeden kendini



Barrow, Sir John



Barrie, Sir James Edinburgh Universitesi'ni bitiren Sir James Barrie, Not tingham'da gazetecilik yaptı. Daha sonra Londra'da bir bütünüyle edebiyata adadı. Birçok roman (annesinin



yaşamöyküsü olan Margaret Ogilvy, 1896; Tommy and Grizel (Tommy ve Grizel, 1900, vb.)) ve tiyatro



oyunu (The Admirable Crichton (Görkemli Crichton 1902), A Kiss for Cinderalla (Cinderalla Için Öpücük, 1916), Mary Rose, 1920, vb.) yazıp, Peter Pan (1911) adlı romanıyla uluslararası ün yaptı.



Ingiliz coğrafyacısı (Dragley Beck, Lanchashire 1764



Londra 1848). Deniz kuvvetlerinde görev yapan Sir John Barrow (1804-1845), Ross, Franklin, Back, Beec



hey, vb'nin seferlerine önemli katkılarda bulundu; bu



hizmetlerinden ötürü Alaska'da bir buruna, Arktika'da



bir boğaza adı verildi. Kuzey kutbunun keşfiyle ilgili bir kitap ile Çin'e ve Afrika'ya yaptığı yolculukları anlattığı bir kitap yazdı.



Iskoç tiyatro yazarı ve



romancısı Sir James Barrie, XX yy'ın ilk yarısında



birçok başarılı yapıl vermiştir.



Başlıca yapıları arasında, bir çocuk klasig



haline gelmiş olan Peter Pan (1904)



ve What Every Woman Knows (Her kadının



Bildiği, 1908)



sayılabilir.



Barry, Sir Charles Ingiliz mimarı (Londra 1795-ay. y. 1860). Yunan, gotik veItalyan üsluplarının yeniden canlandırılmasıçalışma



larıyla ün salan Sir Charles Barry, 1836'da açılan yarış



mayı kazanarak, Augustus Pugin'le birlikte eski West



minster şatosunu, parlamento binası olarak kullanılma



sı için yeni gotik üslupta yeniden yaptı. Öteki yapıtları arasında İtalyan palazzo tarzında tasarladığı Londra'da ki Gezginler Kulübü (1829. ve Reform Kulübü (1837-41), Manchester'deki Krallık Enstitüsü (1824-35; günümüzde Sanat Galerisi), Brighton'daki yeni gotik



üslubunda Saint Peter kilisesi (1824-28), vb. sayılabilir.



barsak: BK, BAĞIRSAK.



BARTHES, ROLAND



Barsbay, el-Meliküleşref Misir Memlukları sultanı (öl. 1438). Sultan Berkuk'un



kõlesi olan el-Meliküleşref Barsbay, Sultan Tatar tarafın dan azat edilerek, Devatdar ile oğlunun eğitmenliğine atandı. Sultan Tatar ölünce yerine geçen genç Sultan



Muhammet'i tahttan indirip (1422),çıkan ayaklanmala



ri acımasızca bastırdı; Kıbrıs'ı aldı (1426). Hazineyi he



sapsızca ve savrukça tüketip, Misir'ın iktisadını kötü yönde etkiledi. Dulkadıroğullarını yendiyse de, zaferin



meyvelerini toplayamadan öldü.



85



aynalı, döner bir kasnak yardımıyla ayrıştırmayı düşü



nerek başladı: Hızlı yer değiştirebilen ışık demeli go



rüntüyü siliyor, yansıtılan işık potasyumlu bir foto-elek



trik küreyi etkiliyor, böylece görüntü, büyütmeden



sonra, yirmi otuz vatlık bir vericiyle üç kilometre uzaga



iletiliyordu.14 Nisan 1931'de,aracıyla ilk halkaaçık de nemesini yapti ve görüntü elde etmeyi başardı. İkinci Dünya Savaşı sırasında çalışmalarını sürdürüp, geliştiril



miş bir televizyon tüpü olan izoskopu buldu. 1937'de Montrouge Televizyon Deneme İstasyonu yöneticiliği ne getirildi.



Barth, Heinrich



Barthelme, Donald



Alman gezgini ve coğrafyacısı (Hamburg 1821-Berlin



ABD'li yazar (Philadelphia 1931-ay. y. 1989).Gazeteci lik, sanat müzesi yöneticiliği, yayıncılık yapan Donald



1865). Sudan'ın içlerine seferler düzenleyen (1850 1855) Heinrich Barth, elde ettiği çok önemli sonuçları



Reisen und Entderkungen in Nord und Zentral Afrika



(Orta ve Kuzey Afrika'da Geziler ve Keşifler, 5 cilt, 1857-1859) adlı yapıtında yayınlamıştır.



Barth, John ABD'li yazar (Cambridge, Maryland 1930). Varoluşçu



Barthelme, ilk öykü kitabı Come Back Dr. Caligarinin (Geri Dön Dr. Caligari, 1964) yayınlanmasından sonra



kendini yazarlığa adadı. Snow White (Pamuk Prenses,



1967), The Dead Father (Olü Baba, 1975) ve Paradise



(Cennet, 1986) adlı romanlannda Amerikan yaşama bi çimini ustalıkla yerdi ve gelenek göreneklerin altında yatan saçmalıkları sergiledi. Daha sonra yeniden öykü



kitapları yazdı: 60 Stories (60 öykü, 1981),40 Stories(40



luktan ve Albert Camus ile Jean PaulSartre'in yapıtların



öykü, 1987), vb.



munun "saçma"lığını işlediği romanlar yazdı: The Floa



Barthes, Roland



dan büyük ölçüde etkilenen John Barth, insanlık duru



ting Opera (Yüzen Opera, 1956), The End of the Road (Yolun Sonu, 1958), vb. Pennsylvania Eyalet Üniversitesi, Buffalo'daki New York Eyalet Üniversitesi ve John Hopkins Universite si'nde uzun süre Ingilizce profesörlüğü yapıp, Arjantinli



yazar Jorge Luis Borges'in edebiyat kuramından büyük ölçüde etkilenerek The Literature of Exhaustion (Tü



kenmişlik Edebiyatı, 1967) adlı denemesinde açıkladığı



bir kurgusal edebiyat kuramı geliştirdi, Giles Goat-Boy



(Keçi Çocuk-Giles, 1966) adlı romanında ve Lost in the Funhouse (Aynalar Evinde Kayıpken, 1968) adlı



öykü kitabında bu kuramın örneklerini verdi.



Barth, Karl



Isviçreli protestan tanrıbilimci (Basel 1886-ay. y. 1968). Bern, Berlin, Tübingen ve Marburg üniversitelerinde



Fransız yazarı ve eleştirmeni (Cherbourg 1915-Paris



1980). Le Degré Zéro de l'Écriture (Yazının Sıfır Dere cesi, 1953) adlı yapıtından, Roland Barthes par Roland Barthes (Roland Barthes'ın Gözüyle Roland Barthes,



1975) adlı yapıtına uzanan çalışmalarıyla çağdaş "eles tiri'nin en özgün yollarından birini açan Roland Bart



hes, para sıkıntısı, hastalık ve Gide'in Günce'sinin (Jour nal) okunmasıyla geçen gelişme yıllarından bir rahatlık



felsefesi çıkarmıştır (dolaysız ve duyarlı bir biçimde kavradığı olgulari kendi kişiliğine uyarlama; öğretiler den ve kalıplaşmış anlatım biçimlerinden uzak durma); bu felsefe, onun konularla ilişkisinin de temelidir. Kişilik



üstündeki ideoloji, bilimsel yanılsama ve militan bag lanma biçimindeki üç tür "baskı"ya karşı çıkan Barthes,



toplumsal ilişkileri ve bunların dışavurumunu ortaya koymaya çalışmış, bu çabasını üç evrede gerçekleştir



öğrenim gören Karl Barth, 1909-21 arasında İsviçre'de papazlık yaptı. Bu arada dönemin liberal tannbilimini



miştir. Gündelik toplumsal davranış biçimlerine yönelik bir eleştirinin egemen olduğu etnolojik evre (Mytholo



min hıristiyanlığı modern kültūre uydurduğunu, Birinci Dünya Savaşı'nın bir ölçüde bu birlikteliğin sonucu ol



ler bilimi oluşturmak için kullanıldığı gösterge bilimsel evre (Elements de Sémiologie (Göstergebilim İlkeleri, 1965); Critique et Vérité Eleştiri ve Gerçek, 1966);



gies (Söylenceler, 1957]); dilbilimin bir genel gösterge



duğunu ileri sürdü.



Système de la Mode (Moda Dizgesi, 1967]); Tel Quel



1921-1935 arasında, Göttingen, Münster ve Bonn



üniversitelerinde ders verip, Adolf Hitler'in ve naziz min yükselmesine karşı kilise hareketinin önderi haline



geldi. Naziler tarafından Bonn'daki görevinden alının ca, İsviçre'ye dönüp, 1935'ten 1962'ye kadar Basel



Üniversitesi'nde dersverdi. O tarihte emekliye ayrıldı. Karl Barth'ın dinsel öğretisi, temelde, Incil'e dönüşe



dayanır. Ona göre, kilise kendisi için değil, başkaları için vardır. Din, insanlığın Tanrı'ya yaklaşma çabasıdır.



Kilise, adalete dayalı bir insan topluluğunun kurulması



için çalışmalıdır. Başlıca yapiti: Kirchliche Dogmatik (Kilise Dogmaları, 1932-1967).



(



ve toplumsal düzenini şiddetli eleştirip,liberal tannbili



dergisi topluluğunun araştırmalarıyla ve Jacques La



can'ın çalışmalarıyla bağıntılı olarak Balzac'ın yapıtla



rindaki anlamlı dikkatsizlikleri ortaya koymaya ve çöz



meye (S/Z, 1970), yemek hazırlama ve şiir yazma ku rallarının uyumuyla dikkati çeken Japonya'nın yadırga



tıcılığını belirlemeye (l'Empire des signes (Göstergeler Imparatorluğu, 1970 1), erotizm, gizemcilik ve düşsel



imgelem arasındaki beklenmedik bağıntıları(Sade, Fo urier, Loyola, 1971) göstermeye çalıştığı betiksel evre.



Barthes, önceleri "yeni eleştiri" akımının önderi sa



yılmış, daha sonraysa kendisini "betiğin tadı" na (Le Plai



Barthélémy, René



sir du Texte (Betiğin Tadı, 1973]) kaptırdığı ve bilimsel kesinlikten uzaklaştığı için eleştirilere uğramıştır; bunun nedeni, yöntemindeki ikili özelliğin iyi bilinmemesidir.



Fransız fizikçisi (Nangis 1889-Antibes 1954). Televiz yonculuğu Fransa'da başlatanlardan biri olan René



düşünceye götüren nesne ve kavramların plastik kavra



Barthélémy, çalışmalarına, iletilecek görüntüyü otuz



Söz konusu özelliklerin birincisi,kendisini davranıştan



nişi, ikincisiyse kitleselleştirmenin (dogmatizm, ege



86



BARTHEZ, PAUL JOSEPH



men ideoloji) yadsınmasıdır. Bu özellikler Barthes'ın bi



limsel kaynaklan, örnek olmaktan çok "simge" olarak



ele almasına yol açmıştır. Sınıflandırmalardan hoşlan maması ve bir özdeşlik yaratan ayrımlara olan tutkusu, sürekli olarak bir kurumdan öbürüne kayması ve kendi



l'Homme (Insan Biliminin Yeni Öğeleri, 1778), Nouvel



le Mécanique des Mouvements de l'Homme et des



Animaux (Insanın ve Hayvanların Hareketlerinin Yeni Mekaniği, 1798)



sine sürekli" çizgi dışı" (marjinal) bir konum seçme eğili



Bartholdi, Frédéric Auguste



parça parça yazılar, vb.) yeglemesi, eğretilemeyi "gül



Fransız heykelcisi (Colmar 1834-Paris 1904). Paris'te



mi, "kısa" yazılar yazmayı (Sözlüksel birim sıralamaları,



dürü öğesi" ya da nakarat gibi kullanması (bir deyim ya da durumu, parçalanana ya da yapı değiştirene kadar



sürdürmesi), bu kısa yazıları edebiyat kurallarından çok



müzikli şemalara göre düzenlemesi (besteci We bern'in Kısa Parçalarına tutkundu) de, söz konusu özelliklerin sonucudur. Kısacası, Barthes'ın yapıtı, yazı yı bedenin süzgecinden geçiren", kişiyi bir bilim ya da



eğitbilime değil, zekânın ve arzunun bir "yeni sanat"ına



mimarlık ve resim öğrenimi gören Frédéric,Auguste



Bartholdi, New York Limanı'ndaki dev boyutlu Özgür lük Anıtı'nı (Liberty Englightening the World (Özgürlük Dünyayı Aydınlatıyor), 1886'da dikildi) da içeren bir



çok anitsal heykel gerçekleştirdi. 1870-71 Fransa-Prus ya Savaşı'ndan sonra birçok savaş antı siparişi aldı (içle rinde en ünlüsü, Belfort'daki kırmızı kumtaşından dev boyutlu BelfortAslan'dır, 1875-80), Özgürlük Anıtının



götürmek isteyen, tat verici bir yapıttır.



dışında, Fransa-ABD dostluğunu yansıtan başka hey



Barthez, Paul Joseph



fayette Markisi heykeli (1873-76), Paris'teki Place des



keller de yaptı: New York'ta Union Meydanı'ndaki La



Etats-Unis'de George Washington ve Lafayette grubu



Fransız hekimi ve filozofu (Montpellier 1734-Paris



(1896), vb.



Encyclopédie'de yazılar yayınlayan Paul Joseph Bart



Bartholin, Erasmus



(1785). Etats Généraux açılınca, soylulara tanınmasını



Danimarkalı hekim, matematikçi ve fizikçi (Roskilde



Corvisart'la birlikte hükümet hekimliğine atandı(1802).



Bartholin, Kopenhag'da geometri ve tip profesörlüğü yaptı; çeşitli matematik, fizik, gökbilim çalışmaları ya



1806). Journal des Savants (Bilimler Gazetesi) ve



hez, Montpellier Universitesi'nde dekanlık yaptı



gerekli gördüğü ayrıcalıkları belirten bir yazı yayınladı. Dirimselciliğin kurucusu olan Barthez, yaşamsal özelliklerin, ortak yaşamın etkenleri değil, tek bir ilke nin ("Yaşamsal İlke") çeşitli belirtileri, tarzlari, etkileri olduğuna inanmış ve bu inancını kanıtlamaya çalışmış bor.



Başlıca yapıtlar: Nova Doctrina de Functionibus Na



furae Humanae (Insan Bünyesinin İşlevlerine İlişkin Ye



ni Öğreti, 1774), Nouveaux éléments de la Science de Bartın'dan görünüş.



1625-Kopenhag 1698). Tip Öğrenimi gören Erasmus



yınladı. Izlanda



aki çift kırılma olayını ilk olarak



açıkladı.



Bartın (kent) Karadeniz bölgesinin Batı Karadeniz bölümünde kent.



Aynı adlı ilin merkezi olan Bartın kenti, Bartın çayının



)



H



BARTIN



Karadeniz'e ulaştığı kesimin 11 km kadar güneydoğu



87



nin iki kolu arasındaki eğimli sırtlar ve tepecikler üstün



sunda yeralır.



de yayılır. En yüksek mahallelerinde (Orduyeri mahal



TARİH 1.0. VII. yy'da Anadolu'nun batısından Karadeniz kıyr larına da yayılan lonların, günümüzdeki Bartın kentinin



lesi) yükselti 100 m'yi bulur. En alçak mahallelerdeyse



bulunduğu yöreye yayılarak, dogal liman durumunda



Bartın (il)



olan Bartın çayı ağzından yararlandıkları bilinmektedir: Eskiçağ yazarlarından Homeros, Ilyada adlı yapıtında, bu yörede Pathplagonialıların yaşadıklarından ve Part



10 m'nin altına iner.



Karadeniz bölgesinde il. Yüzölçümü 2 140 km', nüfusu



1990 sayımına göre 205 834, merkezi Bartın kenti olan



henios (Bartın) çayı çevresinde saraylar yapmış olduk



Bartın ili, dört ilçeye ayrılmıştır: Merkez, Amasra, Ku



larından söz etmiştir.



rucaşile, Ulus.



Ege bölgesinde kurulan Lidya Krallığı'nın sınırlarını Karadeniz kıyılarına kadar genişletmesiyle de Lidya



Türkiye'nin en küçük ili olan, doğuda Kastamonu, güneyde ve batıda Zonguldak illeriyle, kuzeyde Kara



egemenliğine giren Bartın yöresi, Lidya devleti 1.Ö. VI.



denizle sınırlı olan Bartın ilinin kuzey kesimine dogu



sonra da Büyük İskender'in ve mirasçılarının egemenli



sokulur. Ama yükseklikleri, Bartın ilinin hiçbir yerinde 2 000 m'yi bulmaz. Ulus ilçesi sınırları içinde kalan Sarıçi



yy'da Persler tarafından yıkılınca, Perslerin, daha



ğine girdi. Bir ara Bergama Krallığı'na, kısa bir süre de



Pontos Krallığı'na bağlanıp, 1.0. 70'e doğru Roma'nın yönetimine girdi. I.S. 395'te Roma Imparatorluğu ikiye bölününce, Doğu Roma'nın (Bizans) payına düştü. VIII. yy'da müslüman Arapların,



XI. yy'da da



Türkmenlerin akınlarına uğrayan yöre, 1204'te Trab



batı doğrultulu Küre (Isfendiyar) dağlarının batı uçları



çek tepesi (1 726 m), ilin en yüksek noktasını oluşturur.



Ovaların fazla yer tutmadığı ilde, kıyılarda da yalnızca



akarsuların denize döküldükleri yerlerde küçük düz



lüklere rastlanır. Bunların dışında genellikle dağlar Ka radeniz'e dik yamaçlarla inerler.



1214'te yeniden Bizans'a geçti. 1392'de Yıldırım Baye



Bartın, nispeten yumuşak bir iklim etkisindedir. İlin merkezinde yıllık ortalama sıcaklık 13 °C dolaylarında



1402'deki Timur yenilgisinden sonra, İsfendiyaroğulla



lar mevsimler arasında az-çok düzenli dağılmıştır.



Mehmet tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına



geniş yer kaplar. Ormanlar mese, gürgen, kayın, vb.



zon Rum İmparatorluğu'nun topraklarına katıldı. zit döneminde Osmanlı topraklarına katıldıysa da,



ri Beyliği'nin egemenliğine girdi. 1461'de Fatih Sultan katıldı.



O döneme kadar hep, yakınındaki Amasra'nın göl gesinde kalmış olan Bartın, yavaş yavaş çevresinin pa



zar yeri olarak gelişip, öne geçerek, Osmanlı yönetim örgütünde Anadolu eyaletinin Bolu sancağı içinde yer aldı.



dır. Yıllık yağış kıyı kesiminde 1 000 mm'yi geçer. Yağış



Yağış miktarının fazlalığı sonucu, ormanlık alanlar



yayvan yapraklıların yanı sıra, göknar gibi igne yapraklı türler de içerir.



lle adını vermiş olan Bartın çayıen önemli akarsudur.



Kocaçay ve Kocanaz çayı adlı iki önemli kolun birleş



mesiyle oluşur. Denize döküldüğü yerden 10 km içeri ye kadar, küçük boy tekneler girebilir.



XVII. yy'da Bartın'a da uğrayan Evliya Çelebi'ye



EKONOMI İlin ekonomik etkinlikleri arasında tarım, sanayi, ticaret



istanbul'a ve başka yerlere kereste gönderiliyordu. XVII. yy'ın sonlarında Bartın'ın bağlı olduğu Bolu



ve turizm önemli rol oynar. Tahıl türleri arasında bug day ve mısır çok yetiştirilir. Sebze ve meyve üretimi da



Bartın, 1811'de Bolu mutasarrıflığının yeniden kurul masıyla, bir kez daha bu mutasarnflığa bağlandı. XIX. yy. ortalarına kadar gerek nüfusu hızla arttı; gerek ma



üretimi son yıllarda ağırlık kazanmıştır. Hayvancılık et



mina göre, nüfusu 15 000 dolayındadı. XX. yy'ın başlarında da ticaret merkezi ve gemi yapım yeri olarak önemini sürdüren kentte, 1914'te ta



1907 yıllarında Bartın'dan, başta Almanya birçok Avru pa ülkesine yumurta dışsatımı yapıldığı bilinmektedir. Amasra ve Kurucaşile ilçelerinde balıkçılık da gelişmiş



XX. yy'ın ilk yıllarında, Kastamonu ilinin Bolu sanca ğına bağlı bir kazanin merkezi olan kent, 1920'de Zon



havzası dışında önemli sayılabilecek yeraltı gelir kayna



göre, o tarihte kentte kalyonlar yapılıyor ve gemilerle



sancağı kaldırılınca voyvodalıkla yönetilmeye başlanan



hallelerinin sayısı çoğaldı. 1831'de yapılan nüfus yazi



rihte ilk olarak motorlu bir tekne de yapıldı.



guldak mutasarriflığına bağlandı. GÜNÜMÜZDE BARTIN



ha cok Bartın ovasında gelişmiştir. Meyvelerden çilek kinlikleri arasında büyükbaş hayvan besiciliği ve yu murta üretimi önem taşır. Yumurta üretim ve ticaretinin



Bartın'da oldukça eskiye inen bir geçmişi vardır: 1906



tir.



Bartın ili topraklarında Amasra'daki Çakraz kömür ġi yoktur.



ilin sanayi etkinliklerinin başında gelen kereste üreti



1924'te Zonguldak'ın il yapılmasıyla bu ile bağlı ilçe



mi ve gemi yapımının geçmişleri çok eskiye dayanır.



madı; hattá 1940 sayımında 8 226'ya düştü. 1950'de 8 789'a kadar yükselip, 1950 yıllarında yeni kontrplak



bu geleneksel kolların yanında, 1950'den bu yana bir



merkezi olan Bartın'ın 1927'de yapılan nüfus sayımın da 8 681 olan nüfusunda, 1950'ye kadar pek artış ol



kereste, kiremit ve çimento fabrikalarının temellerinin



atılması ve devreye girmesi sonucunda, nüfusu 1960'ta 10 000'i aştı (11 506).



1967'de modern bir liman yapılan kent, 3 Eylül 1968 tarihinde 7 şiddetinde bir depremle oldukça zarar gör düyse de, 1969'da yeni bir kereste fabrikasının yanı sıra kâğıt|sanayisinin kurulması ve limanın ticarel etkinligini artırması sonucunda, nüfusu 1970'te 15 926'ya ulaştı.



1990 sayımında 30 000'i aştı (30 142). 1991 tarihli ve



3760 sayılı yasayla yeni kurulan Bartın ilinin merkezi ol du.



Günümüzde 9 mahalleden oluşan kent, Bartın çayı



Gemi yapımcılığı, ip, halat ve makara yapımı gibi yan kolların da gelişmesini sağlamıştır. Bartın sanayisinde



çeşitlenme gözlenmeye başlanmıştır: Kontrplak, ke



reste, kiremit, kâğıt, vb. fabrikalari.



Tarihsel Amasra kenti ve Karadeniz kıyılarındaki In



kum, Çakraz, Güzelcehisar, Büyükkızılkum gibi güzel kumsallar sayesinde turizm de gün geçtikçe gelişmek tedir.



ULAŞIM



Bartın çayının denize döküldüğü yerden orta boy tek nelerin 10 km kadar içeri sokulabilmeleri, Bartın'ı Tür



kiye'nin tek ırmak limanı durumuna getirmiş, 1967'de modern limanin kurulması ticaretin gelişmesinde



önemli rol oynamıştır. Bartın ayrıca Karadeniz kıyı dag



larını uygun yerlerinde aşan iki ayrı yolla Istanbul-Anka



88



BARTOK, BELA



ra karayoluna bağlanmaktadır (biri Devrek-Men



Macar bestecisi



gen'den geçerek Yeniçağa'da, öteki Safranbolu-Kara bük'ten geçerek Gerede'de İstanbul-Ankara karayolu



müziğinin ritim ve



Bela Bartok, halk



na bağlanan yollar). Ayrıca, Karadeniz kıyılarını izleyen yollarla bir yandan Zonguldak-Ereğli-Akçakoca Kandıra-Şile üstünden İstanbul'a bağlanan Bartın, do guya



doğru



da



ezgi özelliklerini geleneksel klasik



biçimlerle



birleştirerek,



Kurucaşile-Cide-Inebolu-Sinop



kişisel bir



Samsun-Trabzon üstünden Sarp sinir kapısına kadar



besteleme üslubu



uzanan yola bağlanmaktadır.



yaratmıştır.



Bartok, Bela



Macar bestecisi (Nagyszentmiklos (günümüzde Ro manya'da Sannicolaud Mare) 1881-New York 1945).



Babası ölünce (1889) annesiyle Bratislava'ya giden Be



la Bartok, Ladislas Erkel'den piyano ve beste dersleri al



dı. Arkadaşı Erno Dohnanyi'nin etkisiyle, Wagner, Stra



uss, Brahms gibi Alman ustalannin yapıtlanna eğilip, 1898'de Budapeşte Mūzik Akademisi'ne girdi. 1905'te Paris'e giderek, uluslararası Rubinstein beste ve piyano



gelip, müzik üstüne üç konferans verdi. Adana'nın bazı



lup, ülkesine dönünce halk şarkılarına eğilerek, Ko daly'yle birlikte halk şarkılarını bilimsel açıdan ve müzik açısından inceledi (1906'da Kodaly'yle, yeniden dü zenledikleri 20 halk şarkısını kapsayan bir derleme ya yınladılar). 1907'de Budapeşte Müzik Akademisi'nde müzik öğretmenliğine atanip, 1918'de Budapeşte Ulu



Başlıca yapıtları: Orkestra için iki süit; yedi Romen Dansı; yaylı çalgılar için Divertimento; orkestra için



yanşmasına katıldı. Debussy'nin yapıtlarına hayran ka



sal Tiyatrosu'nda Mavi Sakal adlı operasını sahneletti. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ününü yurt dışında da duyurmaya başlayıp, 1924'te Romen ve Macar halk



şarkılarından derlemeler yayınladı. 1926'da Harika



köylerinden 90'a yakın türkü derledi. 1946'da, Naziz



me karşı olduğu için ABD'ye göçüp, ömrünün son yılla rini parasal sıkıntı içinde geçirdi.



koncerto, üç piyano koncertosu, bir keman koncerto



su, bir alto koncertosu, piyano için sonatlar, dört kua



tor, Mikrokosmos, Suit No 2, piyano için üç süit (op. 18), orkestra ve keman için 1 portre, erkek korosu için



Sircules Şarkıları, beşi orkestra için 10 Macar Halk Şar kisi, tenor, bariton, koro ve orkestra için Cantata Profa na, kadın ve çocuk koroları için 27 koro parçası.



Mandarin adlı balesini ve çeşitli piyano parçalarını ya



Bartolomeo, Fra



1936'da Ankara halkevinin çağnlısı olarak Türkiye'ye



İtalyan ressamı (Savignano 1472-Floransa 1517). Flo



zip, 1927'de ABD ve Rusya'da konserler verdi.



Fra Bartolomeo'nun İsa'nın Çarmıhtan Indirilişi adlı tablosu.



BARYUM



ransalı ressam Cosimo Rosselli'nin atölyesine çırak ola rak giren Fra Bartolomeo (asıl adı Baccio Della Por



ta'dır), Savonarola'nın etkisine kapılarak eskizlerini bir



alanda yaktı ve onunla birlikte San Marco manastırına



kapandı. 1500'de tarikata girerek resmi bıraktıysa da, 1504'te dostlarının isteğiyle yeniden başladı. Aynı yıl,



Floransa'ya gelen Raffaello'yla dostluk kurdu. 1512'de Roma'ya giderek, Michelangelo'nun yapıtlarına (özel likle de Sistina kilisesinin fresklerine) hayran kaldı. Raf



faello ve Michelangelo'nun etkilerini bağdaştırdığı ya



pitlarıyla, Italyan resminin en kusursuz temsilcileri ara sinda yer aldı.



Bartolozzi, Francesco Italyan gravürcüsü (Floransa 1727-Lizbon 1815). Flo



89



yileri İdare Heyeti'nin başkanlığını yapıp, Paris Barış



Konferansı'nda ABD temsilciliğinde bulundu. Sonraki yıllarda, Woodrow Wilson'dan John F. Kennedy'ye kadar çeşitli başkanlara ekonomik danışmanlık yaptı. barut



Silahlı mermi atmada kullanılan patlayıcı madde. % 10



kükürt, % 15 maden kömürü ve % 75 potasyum nitrat



karışımı olan barut, 1000 yılına doğru Çin'de bulun muş, XIII. yy'da Araplar tarafından yapımı öğrenilip, XIV. yy. başında Avrupa'da da yapılmaya başlanmıştır. Barut ayrı ayrı bileşenlerinin sıkıbir mekanik karışımiol



duğundan kolayca yapılabilir. Hem mekanik, hem de elektrik yoluyla oluşan kıvılcımlara karşı çok duyarlı ol



ransalı bir kuyumcunun oğlu olan Francesco Bartoloz



duğundan, üretiminde son derece sıkı önlemler alın malıdır. Barutu oluşturan maddeler eskiden elle karıştı



cülüğüne atandı (1765). 1768'de Krallık Akademisi'nin



günümüzde maden kömürü ve kükürt,donel boş bir si



zi, 1764'te İngiltere'ye göçüp, Ingiltere kralının gravür



rilir ve tahta tokmaklarla barut ince tanelere kırılırken,



kurucu üyeleri arasından yer alıp, noktalama tekniğinin



ustalarından biri haline gelerek, bu sanatı İngiltere ve



lindir içindeki çelik toplann hareketiyle karıştırılıp, po tasyum nitrat sonradan eklenir ve yeniden karıştırılıp,



ra, başka gravürcülerin yapıtlarını (özellikle Rey



kıştırılıp, yeni bir kırma işleminden geçirilerek belirli bū



Avrupa'da yaymaya çalıştı. Kendi gravürlerinin yanı sı



tanelere kırılır. Son kırmadan sonra, barut kaliplarda sı



nolds'unkileri) da çoğaltu. 1802'de Ingiltere'den ayrıla



yüklükte tanelere ayrılır; sivri uçları düzeltmek için ta nelertahta silindirlerde yeniden kırılırken, bu işlem sıra



rak, Lizbon'da bir akademinin yöneticiliğini yaptı.



sinda baruta, sürtünmeyi azaltıcı ve neme dayanıklı özellikleri bulunan grafit eklenir.



Barton, Sir Derek H.R. Ingiliz kimyacısı (Gravesend 1918). Organik kimya



doktorasını veren (1942) Sir Derek Harold Richard Bar



ton, savaşa katılınca (1942-1945) öğrenimini yarıda bi rakmak zorunda kaldı. Savaştan sonra öğrenimini ta



mamlayıp, çeşitli üniversitelerde ders verdi (1950



1957). Londra Imparatorluk Koleji'nde organik kimya kürsüsü başkanlığına getirilip, üç boyutlu karmaşık or ganik moleküllerin yapısıyla ilgili çalışmaları sonucun da, 1969'da Nobel Kimya ödülünü Odd Hassel'le pay laştı. 1972'de soyluluğa yükseltildi.



Bartram, John ABD'de bitkibilimin kurucusu sayılan bitkibilimci (Darby yakınları, Pennsylvania 1699- ay. y.1777).Kendi kendini yetiştiren John Bartram, Catskills'ten Florida'ya, Pennsylvania'dan Ontario'ya kadar uzandığı geziler



den derlediği örnekleri, Philadelphia'daki bahçesinde yetiştirdi. Tohumları ve çiçek soğanlarını Avrupalı bitki



bilimcilerle değiş tokuş etme veçapraz dölleme yoluy la, çok sayıda yeni melez çeşit geliştirdi.



Yüzyıllardan bu yana ateşli silahlarda patlayıcıolarak



kullanılmasına karşın, aslında barutun birçok sakıncası vardır: Ateş aldığında geniş bir beyaz duman bulutu



oluşturur; üst üste birkaç atıştan sonra deliği kapatan ar



tık bırakır; kolayca nem kapar. Günümüzde barutun



yerini alan nitroselüloz temelli dumansız barutlar bu sa kıncaların çoğunu ortadan kaldırmış, temel patlayıcı



olarak dinamit ve TNT, büyük ölçüde barutun yerini al



mışlardır. Bununla birlikte barut, mermi kovanların da, el bombası fitillerinde ve havaifişeklerde hâlâ yaygın biçimde kullanılmaktadır.



Barye, Antoine Louis Fransız heykelcisi ve ressamı (Paris 1795-ay.y. 1875).



Bosio ve Gros'dan ders alan Louis Antoine Barye, ken



dini özellikle, yırtıcı hayvanlan incelediği Bitkiler Bah çesi'nde yetiştirdi, 1830 sergisinde Timsah Yiyen Kap lan'ı, 1831 sergisinde Yılanlı Aslan'ı sergiledikten sonra,



yirmi yıllık yöntemli bir çalışmayla yüzyılının başlıca heykelcisi oldu. Ama Tuileries sarayındaki Oturan As



lan (1846) ve Tavşan Yiyen Jaguar (1850) gibi başyapıt larına karşılık, büyük bir ün kazanamadı. 1854'te Muse um'da desen profesörlügüne atandı.



Bartsch, Adam von



Avusturyalı yazar, desenci ve gravürcü (Viyana 1757, Hietzing, Viyana yakını 1821). Viyana Imparatorluk Ki taplığı yöneticiliğiyapan Adam von Bartsch, birçok gra



baryum Kalsiyuma benzeyen toprak alkali metal. Gümüşüm sů,yumuşak bir metal olan, periyodik çizelgenin IIA



vür katalogu hazırladı. Bunlardan 500 Hollandalı, Da



grubunu oluşturan toprak alkali metaller arasında be



yer aldığı, 21 ciltlik açıklamalı katalog (1803-1821), gra



56, atom ağırlığı, 137,34, 20 °C'ta yoğunlugu 3,7



nimarkalı, Alman ve İtalyan ressamların gravürlerinin



şinci sırada yeralan baryumun simgesi, Ba, atom sayısı



vürcülüğün önemli bir sanat dali sayılmasına katkıda



g/cm',ergime noktası yaklaşık olarak 725°C, kaynama



bulundu.



Baruch, Bernard M. ABD'li siyasetçi (Camden, Güney Carolina 1870-New York 1965). Genç yaşta Walt Street'te bankacılık yap



maya başlayıp, büyük bir servet edinen Bernard Man nes Baruch, Birinci Dünya Savaşı sırasında Savaş Sana



noktası yaklaşık olarak 1 640 °C'tır.



Baryum dogada oldukça yaygındır; ama kalsiyum



dan daha az bulunur. Ana filizi baritte (baryum sülfat)



baryum oksit bulunduğu K.W. Scheele tarafından orta ya konmuş (1779) ve metal ilk olarak Sir Humphry Davy tarafından ayrıştırılmıştır (1808). Arı baryum he



men yükseligendiğinden, bu özelliğinden yararlanıla



rak vakum tüplerinden oksijen ayırmada bir toplayıcı



90



BAS



olarak kullanılır. Son derece elektropozitif olduğundan



ve tepkimeye çabuk girdiğinden, çeşitli metallerle



(özellikle alüminyum ve magnezyumla) tepkimeye so



kularak alaşımları yapılır. Tepkimeye girer girmez tipik bir iki değerli iyon olarak davranan ve daha büyük iyon



ların çökelmesini sağlayan Ba?- iyonunu oluşturur. Bar



yum hidroksit, (Ba(OH)2), suda çözünebilir Ne güçlü bir bazdır.Baryum oksit (BaO), küçük miktarlarda peroksi



irmağıyla birleştikleri yerde kurulan Basel'in nüfusu 190 000'dir (çevre belediyelerle birlikte 365 000).



Önemli bir ırmak limanı ve sanayi merkezi (kimyasal



madde, ilaç, makine ve dokuma fabrikaları) olan kent, aynı zamanda da bir bankacılık ve finans merkezidir



(Uluslararası Yatırım Bankası'nın merkezi Basel'dedir).



Papa II'nin kurduğu Basel Üniversitesi İsviçre'nin en es



ki üniversitesidir. Kent ayrıca, Erasmus'un mezarının



tin laboratuvarda elde edilmesinde kullanılır. BaO'nun havayla yükseltgenmesi, baryum peroksit (BaO2) oluş



bulunduğu roman ve gotik üslubunda katedral (1019),



(H2SO,) tepkimeye girdiğinde hidrojen peroksit (H,O,)



diği galeriyi de içeren çeşitli müzeleriyle, gün geçtikçe



turur. Baryum peroksit sulandırılmış sülfürik asitle oluşur. Baryum karbonat (BaCO,), öbür baryum bileşikleri nin elde edilmesinde, hammadde olarak,optik cam ve



belediye sarayı (1504-14) Saint Martin kilisesi, vb. tarih sel anıtlarıyla ve Hans Holbein'ın yapıtlarının sergilen daha çok turist çekmektedir.



Romalılar tarafından Basilia diye adlandırılan Basel, V. yy'da bir piskoposluk merkezi oldu. 1096'dan



1501'e kadar Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu



ince cam işlerinde, hoparlörler için seramik miknatis hazırlanmasında ve fare ilacı olarak kullanılır. Baryum sülfat (BaSO.), tipta ur, polip, vb. anormal



içinde bağımsız kent statüsünden yararlandı. 1431



oluşumların aranması için mide-bağırsak röntgenleri nin çekilmesi sırasında, kontrast maddesi olarak kulla



re'de Reform'un başlıca merkezlerinden biri haline



nilir.



bas Erkek seslerinin en pes cinsi. Bas terimi ayrıca, çok sesli



bir bestenin en pes partisini, bir çalgıdan söz edilirken bir çalgı ailesinin en kalın sesli üyesini ya da birden çok



türde kalın sesli çalgılar kullanıldığında en kalın sesli



ikinci çalgıyı (bas klarnet gibi) belirtir. Keman ailesinin en kalın sesli çalgısı kontrbasa, bazen kısaca bas denir. Bas anahtari, portenin dördüncü çizgisi üstündeki Fa anahtandır.



base İnce uzun ve kısa bedenli köpek ırklarına verilen ad.



Baselerin bacakları çok kısa, düz ya da çarpıktır. Yumu şak, çok büyük kulakları başın iki yanından aşağı sarkar, Özellikle hüzünlü bakışlanyla tanınan base irkları tavşan, tilki, tazı vb. hayvanlann avlanmasında kullanılırlar. Ayrıca yaygın biçimde sūs kõpegi olarak yetiştirilirler.



1449 arasında Basel Konsili'nin merkezi olan kent,



1505'te İsviçre Konfedarasyonu'na katıldı ve İsviç



geldi (Erasmus, kent üniversitesinde ders verdi). 1831'de köylü halkın ayaklanmasıyla patlak veren kanlı



iç savaş sonucunda, kanton iki yarı kantona bölündü. Basel Konsili



Katolik kilisesinin 1431-1449 arasında Basel'de topla nan din meclisi. Görünüşteki amacı kilise reformunu



başlatmak ve husçuların yaratmış oldukları sıkıntıları so na erdirmek olan Basel Konsili, 1417'deki Konstanz



Konsili'nin devamı niteliğindeydi. Kurulduğu yıldan



başlayarak, Papa Eugenius IV'le çekişmeye girdi. Pa pa'nın 1437'de konsilin Ferrara'ya taşınması kararı al



ması üstüne, konsil üyelerinden bir bölümü bu karara karşı çıkıp, papayı tanımadıklarını ilan ederek, yerine rahip sinifından olmayan Savoia dükü Amedeo Vll'yi papa seçtiler. Felix V adını alan, kilisenin tanımadığı Amedeo, çok geçmeden yetkilerinin kısıtlanması üstü



ne, önce 1442'de Basel'den ayrılıp, 1449'da da papa



liktan çekildiğini açıkladı. Bunun üstüne Basel Konsili dağıldı.



basım



Geniş anlamda, bir metnin ya da resmin çoğaltılması iş



lemi. Kopyalar genellikle kâğıt, akustik ya da metal bir destek üstünde çoğaltılır. Mürrekkebin desteğe aktarıl



masında iki temel ilkeye dayanılır: Kabartma halindeki harflerin mürekkebituitukları kabartma baskı ya da tipo.



baskı; yağlı cisimlerin suyu alıp mürekkebi tutma özelli ginden yararlanılan düz baskı (çoğunlukla ofset).



ilk baskı Çin'de VIII. yy. başlarında kabartma baskı



olarak gerçekleştirildi. Çinliler özellikle pişmiş külden harfler yaptılarsa da, bunlarla yapılan baskılar iyi oku namadığından, ağaç levhaların oyulmasına dayanılan



Tüyleri genellikle çok renklidir. Baskın renkler kızıl kah verengi, siyah ya da beyazdır. Omuzdan yere yüksek



ağaç oyma baskı tekniği kullanılmaya başlandı. Ağaç oyma baskı yöntemi, XIV. yy'da Avrupa'ya



ulaştı. Alman Johann Gutenberg, Çinlilerden 400 yıl



sonra basım denemeleri yaparken, Latin abecesinin



likleri 28-35 cm, ağırlıkları 18-27 kg arasında değişir. Koku alma duyuları çok gelişmiştir. Avda da kullanılma



Çin abecesine oranla çok daha basit olmasından yarar



yetiştirilmektedirler.



du ki, XIX. yy'a kadar hiç değiştirilmeden uygulandı.



larına karşın, günümüzde daha çok süs köpeği olarak Basel



İsviçre'nin kuzey kesiminde kent. Basel Stadt yarı kan



tonunun merkezi olan, Weise ve Birs irmaklarının Ren



lanarak, metal alaşımlardan harfler dökmeye başladı.



Gutenberg'in dökme harf yöntemi öylesine başarılı ol



Gutenberg'in bastığı ilk kitap olan Latince Kutsal ki tap'ın basımı 1455'te tamamlandı.



Baskı makineleri. Gutenberg'in buluşu kurşun alaşımın dan dökülmüş harfler, yağlı mürekkep ve ağaç baskı makinesi kullanılmasına dayanıyordu. Bu baskı maki



91



BASIM



TIPO



TİFDRUK



OFSET



boya merdanesi



su vargeli



basing



- basili kagit boya



merdaneleri



pres silindir



plaka silindiri



silindiri



su haznesi



pres



silindir



blanket silindir



plaka



plaka



6. A



kigil boya syirici



plaka dindin



mürekkep



pres silindir



lavasi



(Solda) Tipo baskıda düz, hareket edebilir yatak üstüne sıkıca tutturulmuş klişenin harfleri kabarıktır. Kagit sayfa, baskı



silindiri ile klişe arasından geçerken basılır. Sonra klişe, altındaki yatakla mürekkepleme merdanelerinin altına giderek mürekkeplenir ve yeni sayfayı basacak duruma gelir. Resimdeki bütün başkı tiplerinde baskı silindiri, kağıdı baskı yüzeyine



bastırır.Ortada) Ofset baskıda, metin (ya da resim) ile yanındaki boş alan ayni düzeydedir. Metin yağı emer, suyu emmez.



Klişe silindiri dönerken, islatma merdanesi, metin bulunmayan bölümü ıslatır; böylece, bu bölgenin mürekkep tutması



engellenir. Mürekkeplenen metin, merdaneye, oradan da kağıda aktanlır. (Sağda) Tifdruk baskıda, klise üstündeki binlerce



küçük delik, klişe silindiri dönerken mürekkep haznesine girerek mürekkep dolar. Silindir hazneden çıkınca, 'kazima bıçağı" denen biçak, yüzeydeki fazla mürekkebi kazır; yalnız deliklerde mürekkep kalır. Bu mürekkeplenmiş delikler kagit üstüne bastınlınca, metin kağıda çıkar.



nesinde bir vidayla aşağı yukarı hareketi sağlanan üst



(webb) beslemeli, yani parça kağıt yerine kesintisiz



kı yapıyordu. Gutenberg'in vidalı baskı makinesi daha



dıysa da, gerçekleştirmeyi başaramadı. Ama 1837'de



kapağa yerleştirilen klişe, alta (yatak) konan käğıda bas



kağıt bobinleri kullanan baskı makinesinin patentini al



sonra geliştirildi; sıkıştırma gücü artırıldı; daha net ve te



ABD'de veb beslemeli bir baskı makinesi yapıldı. Ric hard Hoe'nun ABD'de kurduğu şirket, rotatif(silindirli) baskı makineleri üretmeye başladı. Hoe'nun rotatifi es



miz kopyalar elde edilmeye başlandı. Baskı kolunun yerini dönen bir mekanizma aldı. 1800'de Üçüncü Stanhope Kontu Charles, būtünüyle metal bir baskı ma



kinesi yaptı; 1813'te George Clymer vidalı baskı maki



nesinin yerine, manivelalardan oluşan bir düzen kurdu. XIX. yy. boyunca tasarımcılar, elle çalışan demir baskı makinesini olabildiğince geliştirdiler. Yakın döneme kadar küçük iş yerlerinde XIX. yy'da bulunan pedallı ya



da buharla çalışan, yatağın dikey biçimde yerleştirildiği baskı makineleri kullanıldı.



Friedrich Koenig 1811'de düz kağıt tabakasına baskı



yapan düz klişeler yerine, dönen silindirlere yer verdiği,



ilk düz yataklı silindirli baskı makinesinin patentini aldı,



Bu makinede yatak, mürekkeplenmiş silindirlerin altın dan geçiyordu. Londra'da yayımlanan Times gazete sindeki Koenig baskı makinesi, saatte 1 000 tabaka



kâğıt basabiliyordu. 1835'te Ingiliz Rowland Hill veb



ki merdaneli makinelerden daha hızlıydı; çünkü Hoe,



matrisi de, düz yataga değil, bir silindirin üstüne yerleş tirmişti.



Ne var ki, rotatiflerin alabileceği kıvrık klişelerin ha zırlanması, çalışma hızını azaltıyordu. 1870 yıllarında sayfa halinde baskı klişeleri geliştirilmesiyle, Hoe'nun madeni klişeleri yerine bunlar kullanılmaya başlandı.



XX. yy'a kadar basımevleri, özellikle gazete basımında, sürekli kağıt bobinlerle gönderilen kâğıdın iki yüzüne



de baskı yapabilen otomatik rotatif silindirli makineleri yeglediler. XIX. yy. sonunda makineleri çalıştırmada buhar gücünün yerini elektrik enerjisi aldı.



Taşbaskı. 1800'e kadar tipo baskı(kabartma baskı), kul



lanılan tek baskı yöntemi oldu: 1796'da Alois Senefel



der, planografik adını verdiği düz baskı yöntemini bul (Altta) Modern basım çagı. Alman Johann Gutenberg'in XV. yy. ortasında dökme harfler



kullanarak gerçekleştirdiği



yöntemle başlamıştır.



(Üstte) XVI. yy'da kitap basımının ilk aşaması, harflerin tek tek elle dizilmesiydi (solda). Sonra harfler mürekkeplenip, üstlerine kağıt kapatılıyor (ortada), ardından pres altında basılıyordu (sağda). Basılan kağıtlar, iplere asılarak kurutulurdu (en sağda).



92



BASIM



du. Daha sonra taşbaskı (ya da litografi) adı verilen bu yöntemde, sıvıları emebilen taşlann yüzündeki metnin



du. Temelde Klic'in sürecini kullanan tifdruk tekniğiyle yüksek hızda, çok sayıda baskı yapma olanağı doğ



(ya da resmin) üstü yağlandıktan sonra taş ıslatılıyor ve islanan bu bölüm mürekkebi emmiyor, yağlı olan bö lūmlerse mürekkebi çekiyor, mürekkeplenmiş metin



du.



(ya da resim), daha sonra kağıt üstüne aslına uygun bi çimde basılabiliyordu. Taşbaskı XIX. yy'da özellikle



renkli baskılarda yaygın biçimde kullanılıyordu (renkli



baskı yapılırken, her renk için ayrı taş hazırlanıyordu).



Ofset baskı tekniği doğmuştu. Fotogravür. XIX. yy. başlarında fotoğrafçılığın doğması, fotogravür ve helyogravürün (tifdruk baski) ortaya çık



masına yolaçtı. 1800 yıllannda, işığa duyarlı bir mad



deyle kaplı metal klişe üstüne, negatif film arkasından



Öteki basım süreçleri. Fleksografi, esnek kauçuk ya da plastik klişeler kullanılarak yapılan kabartma baskıdır. Kağıttan başka malzeme, sözgelimi ambalaj malzemesi



basımında kullanılan bu yöntemden, yakın dönemde gazete basımında da yararlanılmaya başlanmıştır. Seri grafi tekniğinde, ince delikli metal ya da sentetik mad



deden bir izgara üstüne desenin şablonu yerleştirilir. Basılacak resim dışında kalan izgara bölümlerindeki delikler kapatılır. Serigrafi afiş. kumaş ve elektronik devrelerin basımında kullanılır.



işık verilince pozitif metin elde ediliyordu. İlk fotogra



Dizgi. XIX. yy'da harflerin dökümünü ve dizgi süreçle rini mekanik duruma getirmek için birçok parlak buluş



ranların bulunmasıyla, çeşitli tonlarda siyah ve grilerin



ortaya atıldı. Bu buluşlardan bazısı döküm ve dizgiyi birlikte geliştirmeyi hedef alıyordu. 1887'de ABD'li



vürler siyah beyazdı. Ama hemen ardından tramliek



basılabilmesi olanaği doğdu.



Tifdruk baskı. Gravür ve asit yedirme gibi oyma teknik leri uzun süredir sanatçılar tarafından basim alanında



kullanılıyordu. Klişenin yüzeyine resmi oyma ilkesine



dayanan bu teknik, XIX. yy. sonunda ticari baskılar için geliştirildi. Çek sanatçısı Karl Klic jelatin kaplı, işığa du



yarli tabaka kullanarak, bakır silindir üstüne basılacak



resmi çukurlar halinde oydu. Resimdeki gölgeli ya da açık bölgelerde çukurcukların yoğunluğu farklıydı. Oyulan ve mürekkeplenen silindir, üstündeki çukurla nn derinliğine göre az ya da çok mürekkep tutuyor, de rin çukurların bulunduğu bölüm koyu ton veriyordu. Klic'in tekniği gravür baskı alanında büyük bir aşama ol



Ottmar Mergenthaler "linotip", Tolbert Langston da *monotip" diye adlandırılan makineleri buldular. Bu



dizgi makineleri o döneme kadar bilinen en kullanış!



makinelerdi. Tuşlarla çalışan ve harfleri satır halinde di



zen linotip, gazetelerin basımı için çok elverişliydi. Tuş



ları yardımıyla harfleri tek tek yerleştiren monotipse, daha çok kitap basımında kullanıldı. Ofset baski makinesinde, kullanılacak kaliplar dizgi



makinesinden geliyordu. Ofset baskı yaygınlaştıkça, daha verimli yöntemler arandı. 1954'te geliştirilen fo ton makinesi, ticari bakımdan elverişli ilk elektronik fo



todizgi sistemi oldu. Klavyeyle daha önce dizilmiş dizgi



imgelerine duyarlı fotoğraf filminin yerleştirildiği matris biçak



blanket silindri plaka silindiri



su merdanesi boya



merdanese boya transfer



merdanesi



katlama rotatii baski



bobin



unitesi



Bu yüksek hızda çalışan rotatif baskı makinesi saatte 50 000'den çok sayfa basabilir. Tipik bir gazete rotatifinde, paralel



çalışan dört makine, kagit bobininden gelen kágıdın iki yüzüne dört sayta genişliğinde baskı yapar; otomotik olarak çıkan Kagidi keser; katlar, makinenin ucundan hazır gazeteyi verir. Kágıdın bobinden sürekli olarak gelmesi, bobin sonu ile



başının otomatik olarak yapıştırılmasıyla sağlanır. Otomatik denetim aygıtlan, sistemdeki herhangi bir aksamayı hemen bildirir. Böylece boşa kağıt harcanmasının önüne geçilir.



BASIM



diski, daha sonraları başka makinelerde de kullanıldı. Yeni kuşak dizgi makinelerindeyse matris de yoktur.



JURIAS



Bazılarında harfler, dijital bilgi olarak depolanan ana imgelerden katot işın tüpünde üretilir. Bazı dizgi maki



neleriyse dizgiyi dijital olarak tarayan ve fotoğraf filmi üstüne aktaran lazeri kullanırlar.



Bilgisayar ve basım. Bilgisayarlar günümüzde dizgiden basım sırasında denetlemeye, gerekirse metni değiştir



Yann bigyük gün



geliyor



meye kadar basımın her alanında ve aşamasında çok



önemli rol oynamaktadırlar. Metnin kelime işlem mer. kezinde ya da dizgi terminalinde dijital olarak depolan



SABAHO



FANAPta ateskes



ması ilk bilgisayar işlemleridir. Uzun mesafe dijital bilgi



aktarma teknolojisiyle, olanaklar daha da genişlemiştir. Sözgelimi görev alanındaki muhabirler, bilgisayarların



da kelime işlemden geçirdikleri haberleri telefon hatla



rıyla gazete ya da dergilerinin yayın yönetmenine yolla maktadırlar. Geliştirilen güçlü sistemler, yüksek çözü nürlük grafiklerinin yanı sıra, gelişmiş yöntemler sunar lar.



Oto



lart!



Sıradan bir sistemde bile, bilgisayar operatörü, bir



fotoğrafı optik tarayıcı yardımıyla bilgisayar belleğine geçirebilir. Sonra da bu fotoğrafı ekrana çağırıp, fotog rafa eşlik edecek metni de, ekrana çağırarak, sayfa dü zenini dilediğince yapabilir.



Avrupa'nın en modern basın tesislerinden biri olan Sabah



gazetesi tesislerinde, basim bölümünden görünüş.



Bilgisayarda sayfa düzeni yapımı



93



94



BASIN



basın



Düzenli aralıklarla çıkan gazete, dergi, vb. yayınların tümünü ve bunların hazırlanmasıyla ilgili etkinlik ve ku ruluşlan topluca belirten terim.



Fransa'da Le Figaro (1826), Le Populaire (1917), Le Monde (1944) arasında, Italya'da La Stampa (1865), 11 Corriere della Sera (1876), Almanya'da Allegemeine



Zeitung (1798), Bild Zeitung, ABD'de New York Times (1851), Rusya'da Pravda (1912), Izvestiya (1907), Mi



eski çağlara kadar uzanır. Basın tarihi araştırmacıları,



sır'da El-Ahram (1874) sayılabilir. TÜRKİYE'DE BASIN



landığını, Roma'da Sezar tarafından kurulan "acta diur



döneminde Mahmut II'nin girişimiyle çıkarılan, dev



Haberlerin toplanması ve halka duyurulması, çok



1.0.1750 yıllarında Mısır'da resmi bir gazetenin yayın



Türkiye'de Türkçe yayınlanan ilk gazete Osmanlı



na"ların gazetenin ilk örnekleri arasında sayıldığını,



letin resmi gazetesi Takvim-i Vekayidir (11 Kasım



ortaya koymuşlardır. Avrupa'da sonraki çağlarda “acta diurna"lar, "özel mektuplar"a dönüşmüştür: Merkezden taşradaki tani



Mart 1821), Le Smyrnéen (1824) ve Le Courrier de



Çin'de de XII. yy'dan, bu yana gazetenin bilindiğini



1831). Bu tarihten daha önce çıkarılan Bulletin des No



uvelles (Izmir, 1795), Spectateur Oriental (Izmir, 24 Smyrne (Izmir, 1828) ile yarı resmî devlet gazetesi Le



dıklara yazılan bu özel mektuplarda, günlük siyasal ve ekonomik olaylar yeralıyor ve bunlar halka okunuyor du; Venedik'te bu mektupları okuyanlara "gazetta" adı verilen bir para ödeniyordu ("gazete" sözcüğü bura dan türemiştir). Gutenberg'in baskı makinesini bulması(1440), basın



Moniteur Ottoman (Istanbul, 1831) Fransızca, Mısır'da Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın yayınladığı Vekayi-i Misri ye (1829) de, yarısı Türkçe, yarısı Fransızca gazeteler Churchill dir. Türkçe ikinci gazete, Istanbul'da William adlı bir ingilizin çıkardığı Ceride-i Havadis tir(1 Ağustos 1840). 1850'de İstanbul'da Takvim-i Vekayi ve Ceri



tarihinde önemli bir aşama olmuş, daha kolay yöntem lerle ve çok sayıda basılabilen haberler, taşıma sistemi



de-i Havadis'in dışında Fransızca, Italyanca ve çeşitli azınlık dilleriyle 16 gazete yayınlanıyordu.



nin de gelişmesiyle pek çok yere ulaştırılmayabaşlan mıştır. Düzenli olarak çıkan ilk gazete, 1605'te An



yayinladığı, sonradan Şinasi'nin de katıldığıTercüman-1



Sahibi Türk olan ilk özel gazeteyse, Agâh Efendi'nin



vers'te iki ayda bir yayınlanmaya başlanan Nieuwe Tydinghen'dir.



Ahvaldir (1860). Bu tarih, Türk gazeteciliğinin başlan



ilk günlük gazetelerse Belçika'da Wettliycke Tyding hen(1605), Almanya'da FrankfurterZeitung(1615),In



Tasvir-i Eſkari (1862) çıkarmış, bu gazetenin yayını da daha sonra Namık Kemal ve Recaizade Ekrem tarafın dan sürdürülmüştür. Temmuz 1862'de yayınlanmaya başlanan Mec mua-i Fünun'sa, tamamı Türkçe ilk dergidir. Onu,



giltere'de Weekly News (1622), Fransa'da La Gazet



te'tir (1631).Once Ingiltere'de çıkanlmaya başlanan si yasal nitelikli gazetelerin, Fransız Devrimi'yle Fran sa'da da ilk örnekleri görülmeye başlanmış, XIX. yy'da gazetelere fotoğraf ve haber sağlamak amacıyla Reu ter, France Press, Associated Press, Tass, vb. büyük ajanslar kurulmuştur.



XIX. yy'dan sonra basında çok yönlü değişiklikler go



rülmeye başlanmış, her şeyden önce basın, bir meslek olarak benimsenmiş, teknolojideki gelişmelerden ol



dukça yararlanan basın organları, aynı zamanda dün yanin her yanına çok kısa sürede dağıtım olanağına ka vuşmuşlardır. Aynca, basın organları, gerek kendi ülke lerinde, gerek uluslararası boyutlarda etkin birlikler kur maya yönelmişler (Uluslararası Basın Enstitüsü), ancak



yönetimler de, kendilerine ters düşen bir kamuoyu



oluşturarak halkı etkileyen basın organlarına karşı, bazı önlemler almakta gecikmemişler, böylece basında



"sansür" kurumu ortaya çıkmıştır.



Dünyanın en ünlü gazeteleri, Ingiltere'de The Times



(1785), Daily Telegraph (1885), Daily Express (1900),



giç tarihi olarak kabul edilir. Şinasi, sonradan tek başına



Mir'at (1862), Mecmua-i Iber-i Intibah (1862) ve öteki



dergiler izlemişlerdir. Ali Suavi tarafından çıkarılan Muhbir'de (1867), Os manlı yönetimi sert bir dille eleştirilince, Ali Suavi uğra dığı çeşitli baskılar karşısında gazetesinin yayınını bir sü re Londra'da sürdürmek zorunda kalmış, Muhbir böy



lece, yurt dışında yayınlanan ilk Türk gazetesi olmuştur.



Basının yönetime karşı muhalefeti sertleştikçe baskı



lar da artmış, 1876'da çıkarılan Ali Kararname'yle basın üstündeki denetim sıkılaştırılmış, 1888'de ön sansür uy



gulamasına geçilmiş, yurt dışına kaçmak zorunda kalan



yeni Osmanlılar, Avrupa'da Hürriyet, Ulûm, Hayal, Is tikbal gibi gazeteler yayınlamışlardır. Türkiye'de yayın lanan Ibret(1870-1873), Basiret(1870-1878) gibigaze telerse kısa süre sonra kapanmışlardır. Abdülhamit !!



döneminde uygulanan yoğun sansür, basım sırasında



basımevlerinin denetlenmesi gibi uygulamalar, Türk basınını olumsuz yönde etkilemiş ve İstanbul'da çıkan



Avrupa'nın en modern basın tesisleri arasında yeralan Sabah gazetesi tesisleri.



BASIC



95



gazetelerin sayısı dörde kadar düşmüştūr: Tercüman-1



kında açılan davalar her geçen gün artmıştır. 27 Mayıs



1908'de ikinci Meşrutiyet'in ilanıyla, sansürün kaldı



Şanlarına geniş haklar tanınan basın, 12 Mart 1971 ve



Hakikat, Sabah, Ikdam, Mizan.



rılması ve özgürlük ortamının yarattığı coşku, Türk bası ninda gerçek bir patlamaya yol açmış, 1908-1909 ara



sında yayınlanan dergi ve gazetelerin sayısı 353'e yük



1960'tan sonra bir kez daha özgürlüğe kavuşan, çalı



12 Eylül 1980 müdahaleleriyle yeniden baskıcı dönem



ler yaşamış, gazete ve dergilerin kapatılıp, gazetecilerin



mahkum edildikleri bu dõnemlerde, gazetecilere yö



selmiş, ama bu sayı çok geçmeden azalmaya başlaya rak, 1911'de 124'e, 1916'da 8'e düşmüştür. 1908 1919 arasında Türkiye'de yayınlanan başlıca gazeteler



nelik saldırılar da artmıştır. 1961-1971 arasında Hürri yet, Milliyet, Günaydın, Akşam, Tercüman tiraj açısın dan önce gelen gazeteler olmuşlardır. 1973'te MSP nin



kim, Teşkilat, Te'sis, Teminat, Vakit, Akşam, Yeni Gün,



ni yansıtan Hergün gazeteleri yayınlanmaya başlan mış, sol kesim de Politika, Yeni Ortam, Aydınlık, Vatan



şunlardır: Tanin, Karagöz, Yeni Gazete, Hukuku Umu , Volkan, Sebil ür-Reşad, Sirta-. Mūsta miye, Serbesti Öğüt. Aynı dönemdeki başlıca dergiler ara nda da Türk Yurdu, Milli Tetebbular Mecmuası, Osmanlı Tarih



ve Edebiyat Mecmuası, içtimaiyat Mecmuası, Yeni



Mecmua sayılabilir. Dönemin başlıca mizah gazete ve



dergileri Davul, Püsküllü Bela, Dalkavuk, Coşkun Ka lender, Hokkabau, Hoca Nasreddin, Zevzek, Meddah, Geveze, Eşek, Şaka'dır.



Kurtuluş Savaşı yıllarında Türkiye'de basının bir bo



lümü Ankara Hükümeti'ni ve Kuvayi Milliye'yi destek



lerken, bir bölümü de Istanbul Hükümeti'ni destekle yip Kuvayi Milliye'ye karşı yayın yapmıştır. Ankara'yı



görüşlerini yansıtan Milli Gazete ve MHP'nin görüşleri



gibi gazeteleri çıkarmıştır. 1970 yıllarında Türk basını



teknoloji değiştirerek ofset tekniğine geçmiş ve teknik yönden dünya basını düzeyine ulaşmış, tirajlarda patla malar görülmüş, 1990'dan sonra büyük gazeteler ara sındaki rekabet sonunda Sabah, Hürriyet, Milliyet ve



Türkiye gazeteleri ilk sıralarda yer alırken, bazı eski ga



zeteler (Vatan, Akşam, Yeni Gazete, vb) yayınlanna son vermişlerdir. 1992'de ilk sırada yeralan gazeteler (Sabah, Hürriyet, Milliyet, Türkiye) promosyon olarak



okuyucularına çeşitli ansiklopediler vermeye başlaya rak tirajlarını daha da artırmışlardır.



Dergah, Tasvir- Efkâr, Ikdam, Tercüman, Albayrak, Öğüt, Babalık, İstikbal, Yeni Adana, Açıksöz, İzmir'e Doğru, İntibah, Hakikat, Arkadaş, Doğru Söz, Aydın İli,



Dergiler alanında, Cumhuriyet döneminde, 1923 öncesinde çıkan bazıldergilerin yayını sürdürülürken, yeni dergiler de yayınlanmaya başlanmış, toplumcu edebiyatı savunan Resimli Ay (1924-1928) ve kemalist



Şarkın Sesi, Aksiseda, Ahali, Anadolu, Türk Oglu, Yeşil



ciliğine yeni bir soluk getirmişlerdir. 1933'te yayına



Kalem, Küçük Mecmua, İlim-Fen-Felsefe Tetebbulan,



en uzun ömürlü edebiyat ve sanat dergisi olurken,



gazetelerse, İstanbul, Peyam-, Sabah, Alemdar, Ayde de, Ümit, Aydınlık, Payitaht, Güleryüz, Irşat, Zincirbent Cumhuriyet, Yeni Dünya, Hayat, Tan, Zafer ve Şarkın



halif olarak çıkmaya başlayan, haber dergiciliğinin ilk



destekleyen gazete ve dergiler Akşam, ileri-Yeni Gün, Ses, Mücadele-i Milliye, Gaye-i Milliye, Emel, Emek,



Yuva, Trabzon, Yeni Giresun, Adalet, Güneş, Mizahi Trakya'dır. İstanbul Hükümeti'ni destekleyen dergi ve



ideolojiden yana Kadro(1932) gibi dergiler, Türk dergi başlayan Varlık, günümüze kadar (1994) yayını süren



1943-1971 arası yayınlanan Büyük Doğu, Islamcı kesi min görüşlerini savunup yansıtmıştır. DP iktidarina mu örneği olan Akis i, sonraki yıllarda, Kim, Yanki, Nokta



Sesidir. Aynı dönemde Ankara'da yayımlanan Hakimi



gibi dergiler izlemiş, sol kesimse görüşlerini Yön (1961



Öğüt, Ankara hükümetinin resmive yarı resmi organları



muştur. 1970 yıllarına kadar Karikatur, Akbaba, Dol



yet-i Milliye (ilk adı İrade-i Milliye'ydi), Yeni Gün ve



1967), Ant, Aydınlık, Birikim, vb. dergilerde ortaya koy



niteliğindeydiler.



mus, vb. mizah dergileri ön sıralarda yer alırken, çok



başlanan Cumhuriyet(1924) gazetesi, o dönemde An kara Hükümeti'ni destekleyen en önemli gazete ol



yan, güncel, yüzeysel mizah anlayışıyla büyük tirajlara ulaşan Gırgır, Fort, Limon, vb. dergiler almıştır. 1990 yıl lannda Hafta Sonu, Şey, Ayna, Alem, vb. magazin der gilerinin sayıları artarken, Erkekçe, Kadinca, Aktüel,



Cumhuriyetin ilanından hemen sonra yayınlanmaya



muş, sonraki yıllarda İstanbul, Türkiye'de gazeteciliğin merkezi olma özelliğini korumuştur. 4 Mart 1925'te çi kanilan Takrir-i Sükun Kanunu'yla bazı gazeteler (Son



geçmeden kapanmışlar ve yerlerini sanat ağırlığı olma



Tempo, Panorama, Playboy, Playmen, Cosmopolitan,



Telgraf, Tevhidietkâr, Aydınlık, Orak Çekiç, Sebil ür



vb. magazin dergilerinin sayısında ve tirajlarında bir



fabesinin kabulüyle okuyucu sayısının düşmesine para



Sanat Dergisi, Gösteri gibi sanat dergileri de yayınlannı



gazete kapanmak zorunda kalmış, bazı gazeteler de ancak devlet desteğiyle ayakta kalabilmişlerdir. Bu dö



basınç



lefetten vazgeçtikleri bir dönem olmuş, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Tasvir-i Efkar, Cumhuriyet gibi bazıga



Fizikte basınç, bir yüzeye dik olarak etkiyen kuvvetin, bu yüzeyin alanına oranıdır. Kuvvetin (F) uygulandığı



teklerken, Tan, Vatan, Akşam gibi gazeteler karşı safta yeralmışlar. 1945'te Tan gazetesi tesisleri saldırıya ug rarken, bazı sol yayın organları kapatılmıştır.



Mutlak basınç, sıfır basıncına göre ölçülmüş basınçtır; nispi basınçsa, hava basıncına göre ölçülen basınçtir (atmosferin ağırlığıyla uygulanan basınç). Uluslararası



1950'de çok partili döneme geçişle birlikte basın üs



birim sisteminde basınç metrekareye kilogram olarak,



tündeki hükümet denetimini belirli bir ölçüde kaldıran



santimetre-gran-saniye sistemindeyse santimetrekare



Resad, Tanin, Vatan, vb.) kapatılırken, 1928'de Latin al



patlama olmuştur. Aynı dönemde Adam Sanat, Milliyet



lel olarak gazetelerin tirajlarının da düşmesiyle, birçok



sürdürmüşler, ama tirajları iki binlere kadar düşmüştür.



nem, tek parti uygulaması nedeniyle gazetelerin muha zeteler Eksen Devletleri'ni ve Nazi Almanyası'nı des



yüzey alanının birim alanına (A) bölünmesiyle belirtilir.



Basın Kanunu çıkarılmış (21 Temmuz 1950) ve basın



ye din olarak verilir.



rum uzun sürmemiş, 1954'ten sonra çıkarılan yasalarla



basınçölçer: Bk. BAROMETRE.



dönemi başlatılmış, 1958'e gelindiğinde açılan basın davalarının sayısı 116 l'e çıkmış, 2138 gazeteci hüküm



BASIC



Demokrat İzmir gibi muhalefet yapan gazeteler hak



Bilgisayar dili. 1960 yıllannın başlarında, ABD'de Dart



nisbeten özgür bir ortama kavuşmuştur. Ama, bu du



ve yapılan uygulamalarla basın üstünde yoğun bir baskı



giymiş, Cumhuriyet, Dünya, Ulus, Yeni Gün, Vatan,



96



BASIE, COUNT



mouth College'da geliştirilen BASIC, temel olarak yeni başlayan programcılar için tasarlandığından, öğrenil



mesi en basit bilgisayar dillerinden biridir. Yeniçeşitleri,



tira kapattırıp, iç işlerini kardeşine bırakarak, Anado lu'da ayaklanan soylulara (Bardas Phokas ve Skleros) yetkisini yeniden kabul ettirdi. Bulgar Imparatoru Sa



kişisel bilgisayarlarda yaygın olarak kullanılmaktadır.



muil'i yenip (1014), 15 000 Bulgar tutsağını kılıçtan ge



Basie, Count



nos" lakabı bundan kaynaklanır). Bulgaristan'ı Bizans



ABD'li caz piyanocusu, bestecisi ve orkestra yöneticisi (New Jersey 1904-Hollwood 1984). Swingin en büyük



çintti ("Bulgar öldüren” anlamına gelen “Bulgarokto yönetim sistemi içine alıp, Doğu'da Gürcistan'ın bir bö lümünü topraklarına kattı(1025). İtalya Araplarına karşı bir sefere hazırlandığı sırada öldü.



ustalarından sayılan Count (asıl adı William'dır) Basie,



yapıtlan üstünde büyük etkisi olan Fats Waller'la çalı



Basilicata



şip, 1920 yılları ile 1930 yıllarının başlarında New York ve Kansas City'deki caz topluluklarında çaldı. 1935'te kendi orkestrasını kurup, blues melodilerinin canlı, rit mik yorumlarıyla ün saldı. Şarkıcı Billie Holliday ve sak



Italya'nın güney kesiminde bölge. Matera ve Potenza illerini içine alan, Taranto körfezi kıyısında yayılan,



merkezi Potenza olan Basilicata bölgesinin yüzölçümü



sofoncu Lester Young gibi ünlü müzikçilerle çalıştı.



9992 km², nüfusu 623 000'dir. Kıyı kesimleri alçak ova



basil



leriyse dağlık olan (en yüksek noktası Monte Vulture 1 327 m) bölge, Basento, Bradano ve Senni ırmakları ta rafından akaçlanır. Topraklarının verimsiz ve taşlık ol



Kısa ve ince çomak biçiminde bakterilere verilen ad. (Bk. BAKTERÍ.) Tek tek ya da birbirine bitişik olabilen



basiller, çeşitli hastalıklara yol açarlar; sözgelimi, verem hastalığının etkeni, Koch basilidir.



Basile, Giovanni Battista İtalyan yazan (Napoli 1575- Giugliano, Napoli 1632). Napoli lehçesiyle yazan Giovanni Battista (ya da Giam battista) Basile, özellikle Pentamerone (ya da Lo Cunto



larla kaplı, Apennin dağlarının verevine aştığı iç kesim



masına karşın, tarım başlıca ekonomik etkinliği oluştu rur: Tütün, tahil ve meyve yetiştiriciliği. Basento vadi sinde doğal gaz çıkarılan Basilicata'da, birkaç kimya sa nayisi tesisi dışında, sanayi gelişmemiştir.



.Ö.IV. yy'a kadar adı Lucania olan, sırasıyla Romalı



lar (İ.Ö. 272), Lombardlar (İ.S. VI. yy). Bizanslılar ve Normandlar (XI. yy) tarafından işgal edilen Basilicata,



XIII. yy'da Napoli Krallığı'nın egemenliğine girdi. 1860'ta İtalya Krallığı'na katıldı.



de li Cunti Overo Trattenemiento de li Peccerille



(1634-1636) adlı kitabıyla ünlüdür. Güzel ve Çir kin, Cinderalla, Çizmeli Kedive Pamuk Prenses gibi kla sik halk masallarını ve kendi yazdığı masalları içeren bu



Basiri



kitaptaki masalların çoğu, sonradan Charles Perrault ve



yezit II döneminde İstanbul'a yerleşen Basiri, Ali Şir Ne



Grimm Kardeşler tarafından uyarlanmıştır. Kitapta on



kadın, beş günboyunca masallarla bir prensi eğlendirir ler ve gerçek yaşamöyküsünü anlatan en son kadın, prensle evlenmeye hak kazanır.



Türk şairi (Horasan ya da Bağdat ?- İstanbul 1534). Ba vai'nin Divan'ını Osmanlılara tanıtmış, padişahın ve devlet büyüklerinin eğlentilerinde bulunmuştur. Dü zenlediği söylenen Divan'ı bulunamamıştır. Şiirleri tez



kire ve mecmualardadır.



Basileios I, Makedonyalı



basitrasin: Bk. ANTİBİYOTİKLER.



Bizans imparatoru ve Makedonya sülalesinin kurucusu (Edirne 812'ye doğr.-? 886). Makedonyalı yoksul bir ai



Bask dili



lenin oğlu olan Makedonyalı Basileios I, at egitimindeki becerikliliğiyle Mikhael III'ün gözüne girip,başseyisliğe



İspanya'nın kuzey kesiminde ve Fransa'nın güneybatı



getirildi. İmparatorun metresi Eudoksia Ingerina'yla ev lendi. 866'da başvezir Bardas'ı, ertesi yıl da Mikhael



fından konuşulan dil. Hint-Avrupa dilleri grubundan ol



III'ü öldürterek 55 yaşında tahta çıktı(867). Geçmişinin



karanlıklığına karşılık, çok başarılı bir hükümdar oldu: Doğu sınırlarındaki büyük stratejik yolları yeniden ele geçirdi (871-882); Nikephoros Phokas'ın yardımıyla Bi zans'ı İtalya'ya doğru genişletti; içte geniş bir hukuk re



formu yaparak yeni yasalar çıkarttı (Prokheirosnomos ve Epanagoge yasaları). Photios'u görevden aldıysa (870) da, 878'de yeniden patrik olmasını engelleyeme



di. Bulgar kilisesine Bizans etkisini kabul ettirdi. Bir av kazasında aldığı yaralardan öldü.



Basileios II, Bulgaroktonos



kesiminde ("Bask ülkesi“) yaklaşık bir milyon kişi tara mayan Bask dilinin (ya da Euskara) kökeni, uzmanların



eski İberce'ye, Hami-Sami grubuna ve Kafkas diline



baglama yolundaki girişimlerine karşın, henüz aydınla tilamamisur Ses yapısının, beş gerçek sesli harf ve titrek bir rile,



in ve I damaksılı gibi özelliklerle İspanyolca'ya ben



zemesine ve Latince'den aktarılmış sözcükler içer -



mesine karşın, Bask dili, özgürlüğünü korumuştur. Roma egemenliğinden önce Avrupa'nın güneybatı



kesiminde konuşulan dillerden günümüze kalmış tek



dildir. Franco rejimi sırasında Tspanya'da kullanımı yasaklanmış, ama bu baskıya karşı da canlı kalmayı başarmıştır.



Bizans imparatoru (? 957-? 1025). Romanos Il'nin oğlu olan Bulgaroktonos Basileios II, babasının sağlığında kardeşi Konstantinos VIII'le birlikte taç giyip (960), ba basının ölümünden (963) sonra, 976'ya kadar Nikep



Baskerville, John



horos Phokas ile loannes Tsimiskes'in naipliği alunda, 985'e kadar da başmabeyinci Basileios Lekapenos'un vesayeti alunda yaşadı. 985'te Lekapenos'u bir manas



Elyazması yaptığı zamanlarda geliştirdiği güzel harfleri basımcılığa uygulayan John Baskerville, ayrıca döne



Ingiliz basımcısı (Wolverley 1706- Birminghan 1775). min pürüzlü yüzeyli, çizgili kağıtlarından oldukça deği



BASKETBOL



97



şik olan parlak yüzeyli kağıdı yaygınlaştırdı. 1757'de dörde bölünmüş tabakalardan elde edilmiş sayfalardan



oluşan ilk kitabını bastı (Vergilius'un bir yapıtı). 1758



1768 arasında Cambridge Universitesi'nin basımcılığını



üstlenip, 1763'te üniversite için ikiye katlanmış sayfa lardan oluşan birincil baskısı(XVIII. yy'ın en iyi baskı ör



neklerinden biri sayılır) gerçekleştirdi.



basketbol Beşer kişilik iki takımla oynanan alan sporu. Temeli to



pu bir çemberden geçirerek sayı yapmaya dayanan basketbol, Aralık 1891'de ABD'de Springfield'de, be



den eğitimi öğretmeni James Naismith tarafından bu



lunmuş, günümüzde dünyanın hemen her yanında oy -



nanan ve çok sayıda seyirci çeken bir alan sporudur. 1936'dan bu yana Olimpiyat Oyunları kapsamındadır ve başta ABD ile Avrupa ülkeleri, pek çok ülkede pro fesyonel ve amatör olarak iki düzeyde oynanmaktadır. Merkezi Münih'te bulunan Uluslararası Amatör Basket



Basketbol oyununu bulan James Naismith (ortada,



bol Federasyonu'na ulusal federasyonlar üyedir.



giysili) ve ilk basketbol takımı. Beden egitimi öğretmeni



KURALLAR VE OYUN



Naismith, basketbolu bir kapalı alan sporu olarak 1891'de



ABD dışındaki ülkelerde bir basketbol maçı, 40 dakika sürer ve yirmişer dakikalık iki devreden oluşur (ABD'de



bulmuştur.



NBA'de 15'er dakikalık 4 devreden 1 saat); devre ara sında 10 dakika dinlenme süresi verilir; oyun, sık sık,



tup yeniden ilerlemesi de yasaktır; bu durumda topu



arkadaşlarından birine atmak zorundadır.



duraklama ya da molalarla kesilir ve bu duraklamalar



Alanın iki ucuna, 1,80 x 1,20 m boyutlannda bir tah



oyun süresinin dışında tutulur. Oyun, beşer oyuncudan



ta levha (pota) yerleştirilmiştir; pota yerden 3,05 m yük sekliğe tutturulan, 45 cm çapli madenden bir çember



oluşan iki takım arasında oynanır; ayrıca her takım, yurt



içi karşılaşmalarda 5 (NBA'de 7), uluslararası karşılaş malarda da 7 yedek oyuncu bulundurur. Karşılaşma si



ile buna takılı bir file laşır. Potanın altında, yamuk bi çimde bir “serbest atış alanı" çizilidir: En büyük kenarı



rasında her an oyuncu değiştirme olanağı vardır.



(6 m) dip çizgisi,en küçük kenarıysa "serbest atışların



Çoğunlukla kapalı salon biçiminde olan oyun alanı



yapıldığı bir yarım dairenin çapıdır. Top, deri ya da sen



26 x 14 m boyutlarındadır; ortadaki enine bir çizgiyle



tetik maddeden yapılmış bir kılıfla kaplı bir hava torba



pında bir daire vardır (bu ölçüler, ABD'de biraz farklı



sıdır; çevresi 75-80 cm, ağırlığı 600-650 gr'dır. Karşılaş mayı iki hakem yönetir; alanın kenarında duran bir kro nometre hakemi, geçen zamanı belirleyen bir hakem



iki eşit parçaya bölünür ve tam ortasında 1,80 m yarı ça



dir). Oyunun başında her iki takımdan birer oyuncu bu



dairenin ortasında yeralır ve hakemin havaya fırlattığı topu eliyle çelerek takım arkadaşlarına kazandırmaya



ve bir sayı hakemi, bu iki hakeme yardım eder.



çalışır.



ma geçmek ve 30 saniye içinde de potaya atış yapmak



dribblingden sonra, topu taşıyan oyuncunun topu tu



ve bu takım, topu yan çizgiden oyuna sokar. Bir oyun cu, top kendi takımında olduğunda, karşı takımın ser



Topu alan oyuncunun, eliyle yerde sıçratarak ilerle me (dribbling) dışında yürümeye hakkı yoktur. Bir



Maçın başında, topu elde eden takım hemen hücu



zorundadır. Bunu başaramazsa, top karşı takıma geçer



(Ustte) 1970 yıllarının en iyi pivotu Kareem Abdul-Jabbar (Kerim



Abdülcabbar) smaça giderken. (Solda)New York Knicks takımının



salonu Madison Square Garden'da bir



basketbol maçından görünüş.



98



BASKETBOL (Solda) ABD'de profesyonel basketbolun ilk



Topun çemberden her geçişi 2 sayı, belirli bir uzak



önemli pivotu



liktan (alanda çizgiyle belirtilmiştir) atarak çemberden



ribaund için



geçirmeyse 3 sayı kazandırır. Her basketten sonra, kar



GeorgeMikan, bir



030



best atış alanında 3 saniyeden fazla kalamaz; kalırsa, top karşı takıma geçer.



sıçrarken. 1,8 m'lik Mikan,



sitakımın bir oyuncusu dip çizgisinin herhangi bir yerin den topu oyuna sokar.



Minneapolis'i bes kez şampiyonluğa



(Solda) ABD'nin



taşırken üç kez



sayı kralı olduktan



gelmiş geçmiş en



sonra, 1956'da



iyi asist yapan



basketbolu



(sayıyla



bırakmıştır.



sonuçlanan pas veren) oyuncusu sayılan Oscar Robertson Robertson,



pasórlüğünün yani



15



sıra olağanüstü bir



skorer ve ribaund



oyuncusu olarak,



gelmiş geçmiş en iyi basketbol oyuncusu da



sayılmaktadır.



(Solda) Top tekniği en yüksek oyun kuruculardan biri



olan Bob Cousy dribbling yaparken. Cousy



ISTO 12



1957'de NBA'in "en iyi oyuncu"su seçilmiştir. (Altta) ABD'de üç kez en skorer



oyuncu ve en iyi oyuncu seçilen



LUCAS



Julius Erving ("Doktor)") top kapmaya



32



çalışırken



(Ústle) 1960 yıllarının



önde gelen pivot oyuncularından (2,18 m) Will



Chamberlain, Jerry Lucas karşısında top kullanırken (Solda) 1960 yıllarında ve 1970 yıllarının



R5



başlarında Los



Angeles Lakers takiminin



olağanüstü oyun kurucusu Jerry West.



06



BASKLAR



99



RiesFYL



Efes



1993'le Avrupa'nın ilk 8 takımı arasına giren Efes Pilsen basketbol takımı oyuncuları, başarılarından birini taraftarlarla paylaşırken.



Bir takım ya da oyunculardan biri bir hata (faul) yaptı



ğında, hakem karşı tarafa "serbest atış” yapma hakkıve rir: Serbest atışların her biri 1 sayıdır ve potaya 4,60 m,



dip çizgisine 5,80 m uzaklıktan yapılır. 2 atışlık sayılar si rasında yapılan atışlar iki, 3 sayılık atışlar sırasında yapı



D



lan fauller üç serbest atışla cezalandırılır. Atış halindeki oyuncuya yapılan bir faulden sonra, top çemberden



geçerse (basket faul) hem basket sayılır, hem de 1 ser best atış cezası verilir. Fauller yalnızca kurallar çiğnen



diğinde teknik (engelleme, spor dışı davranış ya da oyu na geçbaşlama, vb.) ya da rakip takım zararına yapıldı



ğında kişisel (şarj, çelme, itme, formadan çekme, vb.) olabilir. 5 faul (ABD'de NBA'de 6 faul) yapan oyuncu



oyun dışı bırakılır.



Basketbol, hücum ve savunmanın temel hareketleri



Ir



ni öğrenebilmek için yoğun bir kişisel çalışma gerektirir.



Fenerbahçe basketbol takımı.



me; vb.



etmişlerdir: Basketbol Milli Takımı'nın, 11 yıl aradan



Çeşitli takımoyunları bakımından zengin olan basket bol, antrenörün antrenman sırasında öğrettiği bir taktik sistemini gerektirir: Set oyunu; adam adama; top çevir



Basketbol, bu sporu yapanların sayısı bakımından,



dünyada takım sporları arasındaikincigelmektedir. Bir çok ulusal ve uluslararası basketbol turnuvaları ve şam



piyonaları düzenlenmekte ve basketbol, Olimpiyat



Oyunları'nda sürekli olarak yeralmaktadır. TÜRKİYE'DE BASKETBOL



Türkiye'de ilk olarak 1914'te Robert Kolej'de oynanan,



1936'dan sonra Spor Oyunları Federasyonu bünyesin



de voleybol ve eltopuyla birlikte yürütülen basketbol, 1 Mart 1959'da Türkiye Basketbol Federasyonu'nun



kurulmasıyla yaygınlaşmaya başlamış, çeşitli şirketlerin takımlarının kurulmasıyla, basketbolda büyükbir atılım gerçekleştirilmiştir. Özellikle son yıllarda gerek kulüp



ler, gerek milli takımlar Avrupa'da parlak başarılar elde



sonra 1992'de Avrupa Şampiyonası final grubuna katıl ma hakkı kazanması ve grupta başarılı maçlar çıkarması



(şampiyona sonunda Avrupa Şampiyonu olan Alman ya'ya yenilerek elenmiştir); Yıldız Milli Takım'ın 1993 Avrupa Şampiyonası'nda yarı finale yükselmesi;



1993'te Efes Pilsen'in Avrupa Şampiyon Kulüpler Ku pası'nda ilk dört takım içine girmeyi başarması; 1993 sonunda Fenerbahçe ve Efes Pilsen'in Avrupa kupala rinda ilk 8'er takım içine girmeleri; vb.



Basklar Bask Ülkesi'nde yaşayan halk. Bask Ülkesi, Pirene dag larının doğu kesiminde, İspanya'nın dört ilini (Guipuz



100 BASOV, NİKOLAY GENNADİYEVİÇ coa, Vizcaya, Alava, Navarra) ve Fransa'nın Pyrénées



Atlantiques yönetim bölgesini içine alır. İspanyolların "Vascos”, Fransızların "Basques" diye adlandırdıklan



Basklar, kendilerine Bask dilinde Euskaldunak, ülkeleri



ne de Euskadi derler. Bask dilini konuşanların sayısı İs panya'da 890 000,Fransa'da 80 000 dolayındadır;ama her iki ülkede de "Bask" olduklannı söyleyenlerin sayı si, Bask dilini konuşanlardan çok daha fazladır.



Baskların kökeni henüz aydınlatılamamıştır. Dilleri,



hiçbir Hint-Avrupa diline benzemez. Tip olarak Fransız



ve İspanyol komşulanna benzemelerine karşın Basklar, Avrupa'da en düşük B grubu ve en yüksek O grubu ve Rh negatif grubu kan taşıyan halktır. Aşağı yukan tümü



koyu katoliktir ve özgün folklorları, oyunları, müzikleri, akrobatik danslanyla ünlüdürler.



neminde önemli bir edebiyat, bilim ve ticaret merkezi



olan Basra, sonradan biraz gerilediyse de, XX. yy'ın ba şında tamamlanan Bağdat demiryolu sayesinde yeni den hızla gelişti. Birincive İkinci Dünya Savaşı'nda Ingi lizler tarafından işgal edilip, 1941'den sonra müttefikle rin Rusya'ya yardım yolu üstünde önemli bir “köprü"



oldu. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra limanının elverişli



konumu ve yakınındaki önemli petrol yatakları sayesin de ticareti hızla geliştiyse de, Iran-Irak Savaşı (1980



1988) sırasında limanı fiilen kapandı. Üstelik 1991'de Körfez Savaşı sırasında müttefiklerin bombardımanı ve bunu izleyen şii ayaklanmacılar ile devlet güçleri ara



sındaki çarpışmalar sonucunda, aşağı yukarı bütünüyle yıkıldı.



Geleneksel olarak son derece bağımsız, çiftçi ve ba lıkçı bir halk olan Basklar, Ortaçağ'dan bu yana, tekne yapımcılıklarıyla ve balıkçılıktaki ustalıklarıyla ün sal



Basra körfezi



mışlardır. Özgün yerleşme biçimleri birbirine uzak çift likler halindedir; ama yakın dönemde, bölgede ticaret



körfezine bağlanan Basra körfezi, yaklaşık 990 km



ve sanayinin gelişmesiyle, yerleşme oldukça yoğun laşmıştır.



XIX. yy'dan başlayarak çok sayıda Bask, Kuzey Ame



rika ve Güney Amerika'ya göç etmiştir. Bu göçün başlı



ca nedenleri siyasal koşullann ağırlığı (Baskların çoğu Franco rejimine karşı çıktıklanndan, gördükleri baskılar sonucu bir bölümü göçmek zorundakalmıştır) ve vera



set sistemidir: Aile malları büyük oğula kaldığından, kü çük oğullar, genellikle kıyı bölgelerinde işçilik ya da ba lıkçılık yapmak zorunda kalmış, bir bölümü de Yeni Dünya'ya göç etmiştir. Dağlık anayurtlannda öbür halklarla uzun süre ilişki



siz yaşayan Basklar, 1700 yıllarına kadar Roma, Ger men ve Arap akınlarına başarıyla direnmişler, özerklik



Umman denizinin kolu. Hürmüz boğazıyla Umman uzunluğunda, 56-338 km genişliğindedir; yaklaşık 240 000 km lik bir alanı kaplar.Iran,Irak./Kuveyt, Katar, Su udi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'yle sınırlıdır.



Ortalama derinliği 26 m olan körfezin sığ sularında ada



lar (en büyüğü Bahreyn), kumsallar ve kayalıklar yüze ye kadar çıkar. İran dağlarının kıyıya dik olarak uzandik



ları kuzey kesimi dışında, kıyıları kum ya da çakıl kaplı



düzlüklerden oluşur.



Sattūlarap'ın döküldüğü Basra körfezinde yaklaşık 200 balık türü yaşar. Kıyılarındaki limanlar, İran'da Aba dan, Bender Humeyni ve Buşir, Kuveyt'te Kuveyt kenti, Suudi Arabistan'da Ras Tennure ve Dammam, Bah



reyn'de Mename (ya da Manama), Katar'da ed-Davha, Arap Emirlikleri'nde Şerce ve Dubai'dir (ya da Dubay). 1991'deki Körfez Savaşı sırasında Irak askerlerinin kör



lerini Fransa'da Fransız Devrimi'nin (1789) ardından,



feze petrol dõkmeleri ve karada petrol kuyularını ateşe



İspanya'da da 1850 yıllan başında yitirmişlerdir. XIX. yy'da ortaya çıkan ayrılıkçı Bask hareketi, 1959'dan sonra ETA (Bask dilinde "Baskülkesi ve Özgürlük” anla



vermeleri, körfezin zaten hassas olan çevre sistemine



mina gelir) adlı aynlıkçı militan örgüt tarafından yürütül



Bassani, Giorgio



mūs, Ispanya basklanna 1980'de özerklik tanınmasına karşın, ETA'nın şiddet eylemleri sürmüştür. Ama örgüt 1980 yılları sonunda halkın desteğini büyük ölçüde yi



tirmiş, Bask ayrılıkçılarının temsilcileri, Ekim 1990'daki yerel seçimlerde oyların ancak % 16'sını alabilmişler dir.



çok büyük zarar vermiştir.



Italyan şairi ve yazarı (Bologna 1916). Ülkesinin en ilgi çekici çağdaş yazarlarından sayılan Giorgio Bassani,



doğduğu bölge Ferrara'yı, özellikle de faşizm dönemi ni ve 1930-1940 yıllarında İtalya'da Yahudilere uygula nan baskılan, sağlam bir üslupla, büyük bir başarıyla betimlemiştir: Gli Occhiali d'Oro (Altin Gözler, 1958)



Basov, Nikolay Gennadiyeviç



Il Giardino dei Finzi-Conti (Finzi-Conti'lerin Bahçesi,



Rus fizikçisi (Usman, Voronej yakını 1922). Moskova



1965), L'Airone (Balıkçıl, 1968), vb. Ayrıca birçok şiir ve deneme yazmıştır.



Fizik Mühendisleri Enstitüsü'nde öğrenim gören Niko



1962), Cinque Storie Ferraresi (Ferrara'dan Beş Öykü,



lay Gennadiyeviç Basov, aynı enstitūde kat hal fiziği dersleri verdi. Lebedev Enstitüsü'nde kuanta radyofizi



ſi laboratuvarını yönetti. Hazırladığı tez sonunda amonyaklı "molekul osilatörü”nü yapip (1956), Proho



rov'la birlikte bu osilatörü geliştirdi. Gazlı lazerler ve



kuanta osilatörleriyle ilgili çalışmalar yaptı. 1964'te No bel Fizik ödülünü ABD'li Townes'la paylaştı. Basra



Irak'ın güney kesiminde kent. Irak'ın ikinci büyük kenti ve aynı adlı ilin merkezi olan, Şattularap kıyısında, Basra



Bassano ailesi Venedikli ressam ailesi. XVI. yy'ın başlarından XVII. yy'ın başlarına kadar yaklaşık 100 yıl boyunca etkinlik gösteren ailenin adı, üyelerinin çoğunun doğum yeri



olan Bassano kasabasından kaynaklanır. Başlıca üyeleri Francesco (1480-1540), oğlu Jacopo (1517-1592) ve Jacopo'nun oğulları Giovan Battista (1553-1613), Le andro (1557-1622) ve Girolamo'dur (1566-1621).



Francesco, Bassano çevresindeki kiliseleri resimlerle süslemiştir: Aziz Peter ve Aziz Paulus arasında Mer



körfezine yaklaşık 115 km uzaklıkta yeralan Basra'nın



yem, vb.



kadar iktisadi petrol taşımacılığına, petrol arıtılmasına,



çalıştıktan sonra, Bonifazio di Pitati'nin, Pordeno ne'nin, Bordone'nin, manierismocuların, Tiziano'nun



nüfusu 616 700'dür. Halkının üçte ikisi şiidir. Son yıllara



petrokimya sanayisine dayanmış, ama Körfez Savaşı,



bu sanayilere çok büyük zarar vermiştir. 636'da halife Ömer tarafından kurulan Abbasiler dö.



Ailenin en önemli ressamı Jacopo, bir süre babasıyla ve il Tinttoretto'nun etkisinde kaldı.



Pitati etkisindeki Nabukodonosor'un Öyküsü(1534



BAŞAĞA, FERRUH 101 Bastille



Paris'te Fransız Devrimi'nden önce krallık gücünün simgesi olan kale. 1370'te kenti koruması için yapımına



başlanan, 1382'de tamamlanan Bastille kalesi, XVII. yy'da devlet cezaevi olarak kullanılmaya başlandı (Vol taire ve Sade Markisi de bir süre Bastille cezaevine ka



patılmışlardır).



14 Temmuz'1789'da, Fransız Devrimi'nin başlangı



cinda, Bastille'in önünde toplanan halk, içerde depo



lanmış savaş gereçlerini istedi. Cezaevi komutanı Lau



nay Markisi'nin bu isteği kabul etmemesi üstüne, kale ye saldıran kalabalık Bastille'i ele geçirdi ve Launay öl Jacopo Bassano, Çobanların Tapınması (1568) adlı dinsel



dürüldü. Yüzlerce siyasal tutuklu bulunduğu söylentile rine karşın, yalnızca yedi adi suçlu bulunan kale,



konulu tablosunda kişileri gerçekçi bir yaklaşımla döneminin köylülerinin kılığında ve görünüşünde işleyerek,



gün (14 Temmuz) 1880'de Fransa'nın ulusal bayramı



özgün bir üsluba ulaşmıştır. Çeşitli dönemlerdeki



oldu.



1790'da bütünüyle yıkıldı. Bastille'nin ele geçirildiği



yapıtlarının temel özellikleri, canlı renkler kullanması,



etkileyici işık oyunlarından yararlanması ve sonradan El Greco'nun yapıtlarında görülecek uzatılmış insan figürleri



kullanmasıdır.



basur Gödenbarsağının alt ucundaki ve makattaki damarların genişlemesiyle oluşan küçük düzensiz çıkıntılara veri



1536, Bassano müzesi) ve manierismoculuğun etkisin



len ad (hemoroit de denir). Dışkılama için aşırı ikinan



deki Kutsal Üçlü (Trinita kilisesi, Angorano) adlı tablola rindan sonra, Çarmıha Geriliş (1562, Treviso mūzesi)



sürekli kabızlık çeken kişilerde, gebelerde, siroz ya da



adlı ünlü tablosuyla manierismoculugun etkisinden kurtulup, etkileyici işık-gölge karşıtlıklanyla dinsel sah



neleri, günlük yaşamdan sahneleri ve kırsal sahneleri bağdaştırdığı tablolar yaptı: Çobanların tapınması (1568, Bassano mūzesi), vb.



Oğullarından Leandro, ailenin renkleri en iyi kulla nan sanatçısı olarak ün saldı. Tintroretto üslubunda pek



çok portre yaptı. Giovan Battista ve Girolamo'ysa, ba balarını ve kardeşlerini taklit etmekten öteye gidemedi.



kalp yetmezliği hastaları gibi kapitoplardamarı basıncı yüksek kişilerde, meslek gereği uzun süre oturması ge



reken kimselerde, vb. görülen basurlar iki çeşittir: Iç ba sur; dış basur. Dış basurlar makat büzücü kasının altı



da yerleşmişlerdir; gözle görülebilirler. İç basurlar, ma kat büzücü kasının üstünde yerleşmişlerdir; genellikle dıştan görünmezler; kanamaya ve kaşıntı veren akınti lara yol açabilir, dışkılama sırasında makattan dışarı sar kabilirler. Dış basurların içinde kanin pıhtılaşması ba zen son derece ağrılı şişliklere neden olur. Sürekli dışarı



taşan ya da aşırı ağrı yapan basurların, cerrahi girişimle



Bass boğazı



çıkarılması gerekir.



Avustralya ile Tasmanya adası arasında bogaz. İngiliz hekimi ve denizcisi George Bass'ın adını taşıyan Bass boğazının uzunluğu 198 km, genişliği 129-242 km, or talama derinliği 70 m'dir.



Basutoland: Bk. LESOTHO.



Basset, René



Insanda ve dik yürüyen birkaç maymun türünde bede



Fransız doğubilimcisi (Lunéville 1855-Cezayir 1924).



lümünü oluşturan organ. Beyin, gözler, kulaklar, bu



Cezayir Edebiyat Fakültesi'nde Arapça profesörlügü



baş nin en üst bölümünü, bütün öbür canlılarda da, ön bö



run, dil gibi özel duyu organlarının yeraldığı baş, aynı



yapan René Basset,birçok araştırmave soruşturma ya



zamanda bütün bedeni yöneten organdır. On yüzünde



yınlayarak Berberice'yle ve Berberilerle ilgili bilgileri



yüz, çene ve ağız yeralır. Beyin evrim boyunca sürekli büyüdüğünden, başın önemi de sürekli artmıştır. Uz



Sözlükbilimi Üstüne Notlar, 1882-1888), Recueils de



manlara göre başın böylesine gelişmesinin nedeni, aşa ği yukarı bütün canlıların ileri doğru hareket etmelerin



genişletti: Notes de Lexicographie Berbère (Berberice Textes et de Documents relatifs à la Philologie Berbère (Berberice Filolojisiyle İlgili Metinler ve Belgeler Derle mesi, 1887), Recherches Sur la Religion des Berbères



(Berberilerin Dini Üstüne Araştırmalar, 1910), vb. Ince lediği birçok Arapça metni Mille et un Contes (Binbir Masal) ve Récits et Légendes Arabes (Arap Anlatı ve Ef saneleri, 1924-1927) adlı kitaplarında topladı.



Bassi, Augustino Italyan hekimi (Lodi 1773-? 1886). Bulaşıcı hastalıklar



kuramını ortaya atan Augustino Bassi, bir hayvanda bu laşıcı bir hastalığın sorumlusunun bir bitki olabileceğini gösterdi (1835). Ipekböceklerindeki bir hastalığın kele bekten tırtıla aktarılabildiğini ve nedeninin çok küçük bir mantar olduğunu kanıtladı.



den ötürü, bedenin yeni uyarıcılarla ilk karşılaşan bölü mü olmasıdır.



Başağa, Ferruh Türk ressamı(1914). Ortaöğrenimini Saraybosna'da ta mamlayan Ferruh Başağa, İstanbul DevletGüzelSanat lar Akademisi'nde (1935) Nazmi Ziya, Zeki Kocamemi



ve Léopold Lévy'in öğrencisi oldu. Abidin Dino, Agop Arat, Avni Arbaş, Fethi Karakaş, Fuat lzer ve arkadaşla rıyla "Yeniler Grubu"nun kurucuları arasında yer aldı



(1941), Zamanla yapıtlannda gerçekçilikten uzaklaşa rak soyuta yöneldi. Mozayik, íresk, vitray ve seramik



alanındaki yapıtlarıyla Heybeliada Denizcilik Okulu, Harp Okulu, Istanbul Belediye Sarayı, İzmir Efes oteli,



102 BAŞARAN, MEHMET



Genellikle tek ya da iki rengin tonlarıyla çalışan Ferruh Başaga'nın, Kompozisyon adlı tablosu.



vb. yapıları süsledi. 1985'te Sedat Simavi Vakfı Görsel



nan Başaran, köy enstitüsü çıkışlı yazarların en başarılı



Sanatlar ödülünü aldı.



larından sayılır. Şiir ve öykülerinin yanı sıra, anılarını ve



izlenimlerini anlattığı yazılarıyla da tanınır. Kendi deyi



Başaran, Mehmet



miyle "Yeni bir ateş yakmanın coşkusu içinde, bu coş. kunun, yaratıcı emeğin türküsünú söylemek isteğiyle“



Türk şairi ve yazarı (Ceylan köyü, Lüleburgaz 1926).



başladığı şiir çalışmalarını, gene toplumcu-gerçekçi bir



Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nü bitiren (1946)



görüşün egemen olduğu öykülerle sürdürmüştür. Şiirleri: Ahlat Ağacı (1953), Karşılama (1958), Nisan



Mehmet Başaran, Aksu (Antalya) Köy Enstitüsü'ne öğ retmen olarak atandıysa da, 1946 seçimlerinden sonra



uygulanan siyaset sonucu askere alındı (1947) ve dö.



nem sonunda kıtaya çıkarıldı. Askerlik dönüşü Edremit IX. Bölge Gezici başöğretmenliğine atanıp, 1951-1953 arasında köy ilkokul öğretmenliği yapu. Istanbul Halk Eğitimi Folklor bölümünde görev aldı (1956). Türkiye



Oğretmenler Sendikası'nın kuruluş çalışmalarına kati lip, genel yönetim kurulu üyeliği ve Marmara Bölgesi



temsilciliğinde bulundu. İlk şiir ve yazıları Köy Enstitüleri Dergisinde yayınla



Haritası (1960), Kocakent (1963), Patraklı Memleket



(1969), Gök Ekin (1975). Günler Toz Rengi(1986), Sis Dağının Başında Borana Bak Borana (1990).



Öyküleri : Aç Harmanı (1962), Zeytin Ülkesi (1964), Sürgünler (1970), Elif Diye Bir Türkü (1976; 1970 TRT.



Sanat Ödülleri tek öykü ödülü), Dilsiz Oyunu (1983).



Roman: Memetçik Memet (özyaşamına dayalı,



1978; 1979 Orhan Kemal Roman Armağanı).



Ani-Inceleme: Hoşçakal Dünya (1990), Gaz Kokan



Suskunluk (1991), Aydınlanma Yolunda (1993).



104 BAŞKIRTLAR



nemt



yetişkin



nem



B



larva



larva



pupa



yetişkin



Çekirgelerde yan başkalaşma gözlenir (A): Genç böcekler (ya da nemfler), genellikle yetişkinlere benzerler ve her



tüy dökümünde kanatlan gelişir.Kelebeklerde tam başkalaşma görülür (B): Genç (ya da larva), sakin bir ara evreden (pupa evresi) sonra, yetişkinliğe geçer.



da fizyolojisinin değişmesi. Başkalaşmayla ilgili değişik



lirli bir işlevi vardır. Yavaş hareket eden tırtıl beslenme



likler, büyüme değişmesinden ya da cinsel olgunlaş



aşamasıdır. Boyutla (ağırlıkla) ilgili bütün gerekli büyü meler bu evrede oluşur. Pupa evresi, larva dokularının atılmasıyla ve yetişkin dokuların geliştirilmesiyle ilgili karmaşık bir dönemdir; genellikle kış döneminin sert hava koşullarına rastlar. Yetişkinlik evresinde beslenme ve büyüme çok azdır; buna karşılık, kelebek çevreyi dolanır, çiftleşir ve yumurtaları için uygun bir ortam se



mayla bağlantılı değişikliklerden farklıdır. Başkalaşma



kısa sürede ya da uzun sürede gerçekleşebilir. En kısa sūreli başkalaşmalar böceklerde görülür. Iribas denen kurbağa yavrusunun kurbağaya dönüşmesiyse, uzun başkalaşmaya örnek gösterilebilir. Tam başkalaşma'da, pupa evresi denilen bir ara evre yeralır (sözgelimi tirtil



ile kelebek arasındaki başkalaşma). Çekirgelerde görü len yarı başkalaşmadaysa, yavru, erişkin çekirgeye benzer; erişkin ile yavrunun beslenme biçimleri de ay



çer. Yumurtalan için uygun bir yer bulmuşsa, hareket



yeteneği sınırlı olan tırtıllar, yumurtadan çıktıklarında,



nidir; aradaki tek fark, erişkinlerde kanat olmasına kar



iyi bir besin kaynağının yakınında olurlar. Başkalaşmanın tamamlanmış sayılabilmesi için larva



şılık, yavruda yalnızca kanat çıkıntıları bulunmasıdır.



ve yetişkinlik evreleri aralarında, iribaş ve kurbağa ara



Başkalaşma, organizmanın daha karmaşıklaşması anla



sındaki gibi, larva-pupa ve kelebek arasındaki gibi kesin



mina gelmez; asalak hayvanlardan çoğunun erişkinleri, asalak olmadan yaşayan larva evrelerine oranla çok da



farklılıklar bulunmalidir. Bazı hayvanlar, yavaş ve ta



ha az karmaşık yapılıdır. Kurbağanın yaşam çevrimi, başkalaşmanın en iyi ör neklerindendir. Yumurtadan çıkan iribaşın (larva aşa



tişkinlere benzerler; bir dizi tüydökümü sonucunda, bi çimleri, yetişkinlerinkine dönüşür; pupa evresine gir mez ve az gelişmiş dokuları atmazlar. Yarı başkalaşma denilen bu başkalaşmayı geçiren hayvanlara istakozlar ve hamamböcekleri örnek gösterilebilir.



ması) ayakları yoktur, solungaçları ve uzun bir kuyruğu vardır. İribaşlar suyosunuyla beslenirler ve bunları sin



direbilmek için uzun, sarmal bağırsakları vardır. Cinsle rine göre, birkaç ay ile birkaç yıl arasında iribaş olarak



yaşarlar; birkaç hafta içinde kurbağaya (yetişkinlik aşa



ması) dönüşürler: Kuyrukları kısalır, önce arka, daha sonra onayaklan gelişir; gözleri irileşir ve iskelet yapıları



değişir. Kurbağa sudan dışarı çıkınca, ciğerleriyle soluk alip-vermeye ve böceklerle beslenmeye başlar. Otçul



luktan etçillige dönüşen bu beslenme değişikliği sonu cunda, kurbağanın bağırsakları kısalır ve düz bir biçim



alır. Bu başkalaşmayı, tiroyit hormonu salgılanması baş latır.



Gelişmiş böcekler (hamamböcekleri, sinekler, kele



bekler, anlar gibi), yumurtadan yetişkinliğe kadar sü ren çevrimleri boyunca daha karmaşık bir dizi başka



laşma evresinden geçerler. Kelebek ve güvenin yumur



tadan çıkan larvasına "tirtil" denir. Tırtıl solucansı bir hayvandır ve doymak bilmeksizcesine bitkisel madde



lerle (yapraklar, vb.) beslenir. Dört tüydökümünü ta mamladıktan sonra, kelebek larvası boyut olarak çok büyür ve bir sonraki başkalaşma evresi olan pupa (kri zalit) aşamasına girer. Son olarak tırtıl, salgıladığı ipekle çevresinde bir koza oluşturur ve bu kozayı bir dala ya



da çalıya tutturur. Kozanın içinde, pupanın bütün do kuları yenilenir; larva dokuları atılır ve imgesel disk adı verilen küçük hücre gruplarından kanatlar gibi yetişkin dokular gelişir. Başkalaşma tamamlandığında, cinsel



üremeye uygun, kanatlı yetişkin (kelebek) kozadan çı kar.



Söz konusu başkalaşma evrelerinden her birinin be



mamlanmayan bir başkalaşmaya uğrarlar: Gençler, ye



Omurgasızlar ve balıklar gibi birçok deniz organiz



ması, yaşama çok küçük plankton boyutlarında larva



biçiminde başlarlar. Denizde yaşayan birçok omurga sız için, plankton boyutlarında larvadan yetişkinliğe ge



çiş çok hızlı olur: Deniz kestaneleri bu başkalaşmayı yaklaşık bir saat içinde tamamlarlar. Kabuklulardaysa, bazen dört değişik başkalaşmayı içeren, yaşam çevrim leri görülebilir. Başkırtlar Ural dağlarının güney ve orta kesimlerinin iki yanındaki



düzlükler ile ormanlık bölgelerde yaşayan Türk halkı.



Türklerin Kıpçak grubundan olan, Arap kaynaklarında "Başcint" ya da "Başgird" diye anılan, "Başkırdistan" adı verilen bölgede yaşayan Başkırtlar (Başkurtlar da de nir), önceleri şaman dinindendiler. Moğol istilası döne minde İslam dinini kabul ettiler ve bir başbuğ ile oniki



beyden oluşan bir kurultayın yönetiminde, bölgede ku



rulan çeşitli devletlerin egemenliği altında yaşadılar. XVII. yy'ın ilk yarısında Rusegemenliğine girdiler ve çe şitli ayaklanma denemelerinin başarısızlıkla sonuçlan masıyla, bütün özerkliklerini yitirdiler (1872). 1917 Rus



Devrimi'nden sonra kurulan (19 Şubat 1919) Başkırt



Cumhuriyeti de bağımsızlığını korumayı başaramaya



rak, SSCB içinde Başkırdistan Özerk Cumhuriyeti'ne dönüştü. SSCB'nin parçalanmasından sonra da, Rusya Federasyonu içinde özerk cumhuriyet konumunu sür dürdü.



BAŞOĞLU, MUZAFFER ŞERİF 105



Başkomutanlık Meydan Savaşı:Bk. BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI.



başlıklımaymun Yeni Dünya maymunlarının en tanınan cinsi (Cebus). Orta Amerika'da ve Güney Amerika'da yaşayan 4 türe



Başkut, Cevat Fehmi



ayrılmış başlıklımaymun cinsi üyelerinin büyük bölümü meyveyle beslenir, birey sayısı 30'u bulabilen sürüler



Türk tiyatro yazarı ve gazetecisi (Edirne 1908-Istanbul



rayıcı özellikli uzun kuyruklarının boyu 38-60 cm ara



halinde, çevreden sakınmadan yaşarlar. Sanlıcı ve kav



1971). Istanbul Sultanisi'ni bitirdikten (1921) sonra aile siyle birlikte yerleştiği Ankara'da Büyük Millet Meclisi



sinda değişir. Boylan 38-53 cm, ağırlıklan 11,6 - 3,6 kg'dır. Gerek kuyruklarındaki, gerek gövdelerindeki



Basımevi'nde çalışan Cevat Fehmi Başkut, bir süre de



mecliste zabit kätipliği yaptı. İstanbul'a dönünce Va kit'te gazeteciliğe başlayıp (1928), Son Saat, Son Posta ve uzun yıllar yazıişleri müdürlüğünü yaptığı Cumhuri yet gazetelerinde çalıştı. İstanbul Üniversitesi Gazete cilik Enstitüsü'nde ders verdi.



Oyunlarında büyük kentler ile taşra kasabalarındaki



günlük yaşamı konu alarak, halkın yakından tanıdığı, toplumun her kesiminde rastlanan tipler aracılığıyla



toplumsal bozuklukları sergileyen Cevat Fehmi Baskut, gücünü olaylar ve çizdiği tipler arasındaki gülünç çatış



malardan alan komedilerinde, kişilerini bir ahlakçıtutu muyla iyiler velkötüler biçiminde ayırmış, toplumsorun larını yalnızca yansıtmakla yetinerek, çözüm önerme miştir. Orta Amerika'da, özellikle Kolombiya'nın batı kesiminde



ve Ekvador'un Büyük Okyanus kıyılannda yaşayan, cinsin örnek türü başlıklımaymun (C. capucinus), en akıllı maymunlardan biridir.



tüyler kısa ve kahverengidir. Adları,başlarındaki kukule ta biçimli sık tüylerden kaynaklanan başlıklımaymunla rin örnek tūrū, cinsin adıyla anılan başlıklımaymundur



(Cebus capucinus). Perçemli başlıklımaymun da denen kara kafalı başlıklımaymun (C. apella), beyaz alınlı baş liklı maymun (C. albifrons) ve ağlayan başlıklımaymun



(C. nigrivittatus), cinsin öbür türlerini oluşturur.



Cevat Fehmi



Başkut, oyunlarında



toplum sorunlarını,



būyük



bir başarıyla yansıtmıştır.



Oyunları (oynanış sırasıyla): Büyük Şehir (1943), Ayarsızlar (1944), Hacı Kaptan (1945), Küçük Şehir (1946), Koca Bebek (1947), Paydos (1948), Sana Rey



Başo Japon şairi (Ueno 1644-Osaka 1694). Gençliğinde sa



muraylik yapan Başo (asıl adı Matsuo Munetusa'dır),



Edo'ya (günümüzde Tokyo) yerleşmiş ve hayku tūrū



nün oluştuğu yıllarda en güzel haykulan yazmıştır. Da ha sonra buddhacılığı benimseyip, yaptığı çeşitli yolcu luklardan sonra, kusursuz gezi notları (Oku No Hoso mici 1689) kaleme almıştır.



Başoğlu, Muzaffer Şerif Türk psikologu (Ödemiş 1907-ABD 1988). İstanbul



Veriyorum (1951), Soygun (1952), Kadıköy İskelesi



Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitiren (1929) Muzaf fer Şerif Başoğlu, Harvard Universitesi'nde yüksek li



Kleopatra'nın Mezarı (1956), Tablodaki Adam (1959),Öbür Gelişte (1960), Hacıyatmaz (1960), Göç



sans (1932),Columbia Universitesi'nde (1935) doktora



(1962), Buzlar Çözülmeden (1964), Hepimiz Birimiz



sü'nde ders verip, 1939'da Ankara Üniversitesi Dil ve



(1953), Makine (1954), Harput'ta Bir Amerikalı (1955),



Için (Hepimiz Bir Kişi İçin adıyla, Ist. Şehir Tiy.,1965), Üzüntüyü Bırak (1965), Ayna (1966), Emekli (1967), Ölen Hangisi (1969), Dostlar (1970).



yaptı. Yurda dönünce Ankara Gazi Terbiye Enstitü Tarih-Coğrafya Fakültesi felsefe bölümünde doçentliğe atandı. 1943'te yayınladığı Irk Psikolojisi adlı yapıtnda



Irkçı düşünceleri eleştirip, 1944'te siyasal propaganda yapmakla suçlanarak tutuklandı. Ertesi yıl serbest bıra



başlangıç meridyeni



kilinca, Princeton Universitesi'nin çağrısıyla ABD'ye gi



0'00'00' boylami. Londra'da eski Greenwich gözle



liliği yaptı, Oklahoma Universitesi'nde Grup İlişkileri Enstitüsü'nü kurdu. Çalışmalarıyla toplumsal psikoloji



mevinden geçen(Greenwich meridyeni de denir) baş



dip, Princeton ve Yale üniversitelerinde öğretim görev



langıç meridyeni, 1844'te uluslararası bir anlaşmayla,



nin kurucuları arasında yeraldı.



edilmiştir.



(1936; 1985'te Sosyal Kuralların Psikolojisi adıyla Türk



dünya saat dilimlerinin başlangıç çizgisi olarak kabul



Başlıca yapıtları: The Psychologie of Social Norms



106 BAŞOĞLU, TAMER çe'ye çevrildi); Groups in Harmony and Tension



(Uyum ve Gerilimde Gruplar, 1953); Group Conflict and Cooperation: Their Social Psychologie (Grup Ça



tişması, İşbirliği ve Toplumsal Psikolojileri, 1966).



1953). Hayvanbilim profesörlüğüne yükselen Eugène Bataillon, once, kurbağalarda partenogenez üstüne ça



lışmalar yaptı (1910). Sonra araştırmalarını gelişmenin fizyolojik etmenlerinin deneysel çözümlenmesine yö netti Clermont-Ferrand Universitesi rektörlüğünde bu



Başoğlu, Tamer



lunup, yumurtanın olgunlaşmasında karbonik asitin ro



Türk heykelcisi (Nazilli 1938). Devlet Güzel Sanatlar



bağalarda başkalaşmayı ortaya koydu.



lūnü, ipekböceklerinde çokdöllülüğü, kuyruksuz kur



Akademisi'ni bitiren (1960)Tamer Başoğlu, Roma Gū zel Sanatlar Akademisi'nde Podimani'nin ve Fazzi



Bataklar



ni'nin derslerini izledi (1961). Dönüşünde Akademi'nin Heykel bölümünde asistanlığa başlayıp (1965), profe



Endonezya'da Sumartra adasının orta kuzey kesimin



sörlüğe yükseldi (1970). Soyut heykel türündeki çalış malanni, sonradan anit heykelciliğine dönüştürdü. 1971'de TRT yanışmasında heykel dalında büyük ödül,



deki yaylalarda yaşayan halk. Toba gölü yakınındaki kutsal bir dağda yaşayan, doğa-üstü anne babadan doğma Si Raca Batak'ın soyundan geldiklerine inanan



madalya,



Bataklar, yaklaşık 3 milyon kişidirler. Alt topluluklara



1986'da 47. Devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde hey



(en kalabalık topluluk Tobalardır) bölünmüş olmalarına karşın, temelde aynı kültürü ve dili paylaşırlar. Malez ya-Polinezya dil ailesinden bir dil konuşurlar.



1983'te



İskenderiye



Bienali'nde



bronz



kel dalında ödül aldı.



Başlıca yapıtları: Ankara Ortadoğu Teknik Üniversi tesi'ndeki betondan Ata ve Devrimlerianıtı(1966),Kon



Bataklar çok eski dönemlerden bu yana geçimlerini



ya'nın Karabekir bucağında Kâzım Karabekir anıtı



(1969), İzmir Karşıyaka'daki Atatürk, Annesi ve Kadın



pirinç, mısır, tatlı patates, tütün ve şekerkamışı yetiştiri ciliğiyle sağlarlar.Babasoylu toplumlarında çekirdek ai



Haklan anıtı (Erkan Güngören'le, 1973).



le, en önemli toplumsal ve ekonomik birimdir. Çokeşli



baştaban



lik yalnızca önde gelen aileler arasında görülür; eşler arasında boşanmaya seyrek raslanır. Fildişi ve ağaç oy macılıklarıyla, metal işleriyle ve desenli bez dokumala



Klasik mimaride saçaklığın doğrudan doğruya sütuna oturan alt bölümü. Terim günümüzde bazen, klasik üs lupta olmayan bir yapının benzer bir özelliğini belirt mek için de kullanılmaktadır.



baştankaragiller



rıyla ün salmışlardır.



Bazı alt-toplulukların (Mandailingler) İslam dinini be nimsemelerine, bazılarının da (Karolar) ataların ruhları



na tapmalarına karşılık, en kalabalık topluluğu oluştu ran Tobalar hıristiyandırlar. bataklık



Büyük bölümü kuzey yarıkürede yaşayan ötücü kuşlar ailesi (Paridae). Üyelerinin çoğunun boyu 15 cm'yi aş



Yer yer sazlıklarla kaplı durgun, sığ su birikintilerinin or



mayan baştankaragiller ailesi üyelerinin renkleri gri, be



tak adı. Bataklıklar birbirlerine oranla büyük farklılıklar



yaz, siyah olabilir; bazı türlerde mavi, sarı ya da yeşil



benekler, çoğunun yanağında da siyah çerçeveli beyaz bir bölüm bulunur. Hareketli ve çeviktirler; doğada ko vuklar içinde barındıkları için, insanların yaptığı tahta kuş yuvalarını da kolayca benimser, yazın böceklerle,



gösterirler. Bazılarının toprakları sürekli suya doymuş. tur; bitki topluluğunda çeşitli ağaçlar ağır basar.Bazıları



nispeten kurudur; ama yer yüzeyi süngerimsi ve nemli dir ve topraktan çok bataklıkyosunlarıyla ya da başka



kışın tohumlarla beslenirler. Büyük baştankara ya da yalnızca baştankara (Pacus major) denen tūrün başının ön bölümü siyah, yanakları beyaz, sırtı mavimsi gri, be



Trinidad kıyısındaki bu mangrov bataklığı, tropikal bölgelerde deniz kıyılarında görülen tuzlu su



deninin alt bölümü, boyundan başlayan siyah bir şeritle



bataklıklarının niteleyici bir örneğidir. Mangrov agaclarının



ayrılmış sarı renklidir. Aynı aileden, ama farklı bir cins ten olan uzunkuyruklu baştankaranın (Aegithalos cau datus) yalnızca 14 cm olan boyunun yarısını kuyruk



gövde ve dallarından büyüyen uzun kökler, balçıgı tutan



oluşturur; tüyleri siyah, beyaz ve yer yer pembe renkli dir; özellikle böceklerle beslenir; likenler, yosunlar ve



tüylerle, karmaşık kubbemsi yuvalar yapar. Gene farklı bir cinsten olan çulha kuşunun (Remiz pendilunus) bo



yu, uzunkuyruklu baştankaradan hafifçe büyüktür.



Bataille, Henry Fransız tiyatro yazarı (Nimes 1872-Malmaison 1922).



Resimle ilgilenirken edebiyata yönelen Henry Bataille,



orta yaşlı bir kadının bir delikanlıyla ilişkisini anlatan Maman Colibri(1904) gibi cinsellik ve duygusallık yük lü, döneminde skandal yaratan temaları işleyen oyun



lar yazdı. İçgüdünün etkilerini vurgulayan oyunlarıyla, sonraki yazarları belirli bir ölçüde etkiledi.



Bataillon, Eugène Fransız hayvanbilimci (Jura 1864-Montpellier yakını



sık sistemler oluşturarak bataklığın oluşmasını kolaylaştırırlar.



BATAKLIK SERVİSİ 107



bir organik maddeyle kaplıdır. Bazılarındaysa toprak ya



bataklık geyiği



luluğunda sazlar, vb. otlar ağır basar. Ayrıca bataklıklar tatlısu bataklığı ya da tuzlu su bataklığı olmalarına göre



Güney Amerika'nın orta kesimlerindeki bataklıklarda



sürekli ya da dönem dönem suya doygundur; bitki top de birbirlerinden ayrılırlar.



Bitki topluluğu. Bataklıklarda, çeşitlerine göre, en yalın



yaşayan geyik türü (Blastocerus dichotomus). Güney



Amerika'daki geyik türlerinin en büyüğü olan bataklık



geyiğinin omuzdan yere yüksekliği 1,10 m dolayında



otlardan, büyük ağaçlara kadar çok çeşitli bitki türleri



dır. Yaz mevsiminde koyu, parlak, kızılkestane rengi



da yaprakları kısmen su içinde olan sazlar, susümbülü



nuzları genellikle 8 çatallıdır.



gibi yüzen bitkiler, kökleri dipte yaprakları su yüzeyin de olan nilüfer gibi çiçekler,Jadin, sakızağacı, söğüt, ki



bataklık kaplumbağası



gözlenir. Bu türlerin başlıcaları arasında, gövdeleri ya



zılağaç, vb. ağaçlarve ağaçsılar sayılabilir. Hayvan topluluğu. Bataklıklar, bitki türleri gibi, hayvan



türleri bakımından da zengindirler, başlıca türlerarasın da, su kaplumbağaları, yeşil kurbağalar, timsahlar, ba lıkçıllar, balaban kuşları, misk fareleri, çamaşırcıayılar, kunduzlar, ördekler, çeşitli kazlar, vb. sayılabilir.



olan tüyleri, kışın kahverengine döner. Erkeklerin boy



Tatlısularda yaşayan tatlısukaplumbağasıgiller ailesi üyelerinin ortak adı. Avrupa bataklık kaplumbağası (Clemmys orbitcularis), ılıman bölgelerde yaşar; kara da çok çeviktir. Haziran ve temmuz aylarında yumurt



lamak, ekim ayındaysa kışı geçirmek amacıyla kendini



toprağa gömmek için karaya çıkar; mart ayında yeni



bataklık baykuşu



den suya döner. Ailenin öbür türleri arasında Hazar de



nizinde



yaşayan



Hazar



bataklık



kaplumbağası



Genellikle bataklıklarda, nemli fundalıklarda yaşayan baykuş türü (Bil.a. Asio flemmus). Neredeyse gözle go rülemeyecek kadar küçük kulaklı, kanat açıklığı 1 m'yi bulan, orta büyüklükte, kahverengi-sarımsı bir baykuş olan bataklık baykuşu, küçük memeli hayvanlarla ve kuşlarla beslenir; daha çok gündüzleri avlanır. Toprak üstüne yapılan yuvalara dişiler 2-6 yumurta bırakırlar.



(Clemmys caspica), benekli bataklık kaplumbağası



Bataklık baykuşları genellikle bütün yılı yaşama alanla



giren kuşların ortak adı. Aralarında gerdanlıklı bataklık kırlangıcının (Glareola pratincola) da bulunduğu birkaç



rinda geçirirlerse de, Kuzey kutbuna yakın bölgelerde yaşayanlar, kış mevsiminde ılıman bölgelere göçerler.



(Clemmys guttata) ve orman bataklık kaplumbağası (Clemmys insculpta) sayılabilir.



bataklık kırlangıcı Bataklıkkırlangıcıgiller ailesinin Glareolinae altailesine



bataklık kırlangıcı türü, Avrupa, Afrika ve Asya'ya yayı



lir. Stiltia isabella türüyse Avustralya'da yaşar. Bataklık



bataklık çulluğu Çullukgiller ailesinden orta büyüklükte av kuşu (Galli nago gallinago). Toprakaltındaki avlarını yakalayıp ye



mesini sağlayan uzun, düz gagasıyla nitelenen bataklık çulluğunun boyu 28 cm kadar, tüyleri kahverengi-be yaz beneklidir. Türkiye'de geçit kuşu olarak bulunur. Gözlerinin yeri geniş bir görüş alanı sağladığından, düş manlarından kolayca korunur. Adının da belirttiği gibi bataklık bölgelerde yaşar; bir tehlike sezince, gözle gö



rülemeyecek derecede çamura gömülür. Uçarken dai reler çizer ve yere pike yaparken, ayrıca çiftleşmeden önce dans ederken, kuyruğunun ucundaki tüyler takır tiya benzer bir ses çıkarır. Hem Eski Dünya'da, hem Yeni Dünya'da yaygın olan



bataklık çulluğu (G. gallinago), çiftleşmeden önce, kuyruk



tüylerinin çıkardığı sesin eşlik ettiği bir dans/gerçekleştirir.



kırlangıcı türlerinin tümünün boylan 18-23 cm arasında değişir. Kanatları uzun, bacakları kısadır. Dibi geniş olan gaga, uca doğru daralır. Kahverengi tüylerinin üs tünde siyah ve beyaz benekler bulunur; kuyruk genel



de uzun ve çatallıdır. Bataklıkkırlangıçları uçuş sırasın



da yakaladıkları böceklerle beslenirler. Çekirgeleri av



lamak için sürüler oluşturduklarından, Afrika'nın bazı



yerlerinde “çekirge kuşları” diye adlandırılırlar. Küçük



koloniler oluşturarak ürer, yerde yuva yaparlar. Dişiler, çukurlara ya da oyuklara iki ya da üç yumurta bırakırlar; yumurtalar üstünde, dişi de, erkek de kuluçkaya yatar.



bataklık kunduzu Güney Amerika'da yaşayan, sekizdişligiller ailesinden kemirici hayvan (Myocastor coypus). Iri bir fareyi andır malarına karşın kobaylarla akraba olan bataklık kun



duzları (koypu da denir), suda yaşamakla birlikte, kıyl daki bitkilerle beslenirler. Yumuşak, sık tüyleri son de rece değerliolduğundan eskiden Ingiltere, ABD, vb. ül



kelerde çiftliklerde yaygın biçimde yetiştirilmişler, ama çoğu üretme çiftliklerinden kaçarak günümüzde bir ya



ban hayvanı türüne dönüşmüşlerdir. Köklü bitkileri ye melerinin yanı sıra, akarsu kıyılarını ve sulama kanallar ni kazarak su baskınlarına neden olurlar. »



bataklık nergisi Düğünçiçeğigiller ailesinden bitki (Caetha palustris),



Avrupa ve Asya'nın bütün bölgelerinde rastlanan ba taklık nergisi, iri, sarı renkli çiçekler açar. Özellikle sulak



çayırlarda ve akarsu kıyılarında yetişir. bataklık servisi



ABD'nin güney kesiminde yetişen kozalaklı ağaç türü



BATI HİNT ADALARI 109 Atif Yılmaz



liklerinden önce, komünist olmayan Avrupa ülkelerini



Batibeki



belirtmek için kullanılmıştır.



Batı Avrupa Birliği Avrupa'nın savunulmasını sağlamak ve toplumsal, eko nomik, kültürel alanlarda bilgi değiş-tokuşunu kolaylaş. tırmak için kurulmuş örgüt. Batı Avrupa Birliği Almanya



Federal Cumhuriyeti, Hollanda, Belçika ve Lüksem



burg parlamentolarının onayladıkları (1953-1959) Av rupa Savunma Topluluğu antlaşmasının, Fransa parla mentosunda reddedilmesi sonucunda işlenmez duru



ma gelmesi üstüne, Belçika, Kanada, Fransa, İtalya,



Lüksemburg, Hollanda, Ingiltere, ABD ve Federal Al manya'nın, işgal güçlerinin Almanya'dan çekilmesini



öngören bir dizi antlaşma imzalamaları (1954), Federal



Almanya'nın NATO'ya katılması ve Federal Almanya ile İtalya'nın 1948 Brüksel Antlaşması'na katılmalarıyla



(1955) kurulmuştur.



Batı Avustralya Avustralya'nın en büyük eyaleti. Avustralya'nın üçte bi



(1979), Bir Yudum Sevgi(1983), Adi Vasfiye (1985), Ah Belinda (1986), Asiye Nasıl Kurtulur (1986), Değirmen



rini kaplayan, 2 527 632 km?'lik bir alana yayılan, mer kezi Perth olan Batı Avustralya'nın nüfusu 600 000'dir.



(1986), Hayallerim, Aşkım ve Sen (1987), Arkadaşım



tisi 230-460 m arasında değişen bir yayla üstünde yayi



Ödülü ve Alman Basın işçileri Sendikası Barış Mansiyo



Batı Avustralya topraklarının büyük bölümü, yüksel



lır. İklimleri birbirinden kesin olarak farklı üç kesime ay



rilir: Yazların sıcak ve kurak, kışların yumuşak ve yağışlı



geçtiği güneybatı kesimi; sicak muson ikliminin ege men olduğu kuzey kesimi; sıcak ve kurak bir iklim etki



sindeki iç kesim. Aralık ayı ortalama sıcaklığı 27 °C,



temmuz ayı ortalama sıcaklığı 16 °C'tır (sıcaklıklar ku



zey kesimde daha yüksektir). Yıllık ortalama yağış kıyı kesimlerinde 635 mm'yken, iç kesimin büyük bölü münde 225 mm'nin altına düşer.



Şeytan (1988), Berdel (1990; 1991 Berlin Uluslara rası Film Şenliği'nde Sanat Sinemaları Konfederasyonu nu, 1992 Durban Film Festivalinde sinematografi özel ödülü aldı).



Bati Bengal: Bk. BENGAL. Bati Highland beyaz teryesi Küçük, sağlam yapılı, kısa bacaklı terye ırkı. Kulakları ve



Kentleşme oranının yüksekliğine (toplam nüfusun



yaklaşık % 85'i kentlerde yaşar) karşılık, nüfus yoğunlu ğu düşüktür: Km”'ye 0,66 kişi. Bunda başlıca etmen, halkın büyük bölümünün güneybatı kıyısındaki eyalet



Bati Highland beyaz



teryesinin ana yurdu



Iskoçya'da Paltolloch'tur.



merkezi Perth'te yaşamasıdır. Öteki büyük kentler de,



Zeki, gõzupek bir hayvan olduğundan, çeşitli



bany, Kalgoorlie, Coolgerdie, Port Hedland.



numaralar öğretilerek sirklerde gösteri köpegi



güneybatı kıyısında yeralır: Bunbury, Geraldton, Al Batı Avustralya ekonomisinin temeli uzun süre yün,



olarak kullanılmıştır.



buğday ve sığır eti dışsatımına dayanmış, 1960'tan bu yana, ulaşım yollarının ve taşımacılığın gelişmesiyle,



Günümüzde özellikle sūs



köpeği olarak



ağırlık madenciliğe (demir, altın, nikel, boksit, vb.) ve



yetiştirilmektedir.



petrol çıkanımına kaymıştır.



kuyruğu dik, omuzdan yere yüksekliği 28 cm olan Bau



Batıbeki, Atif Yılmaz



Highland teryesi,ilk olarak XIX.yy'da Iskoçya'da yetişti rilmiştir. Öbür terye cinsleri gibisaldırgan degil, çok yu



Türk sinema yönetmeni (Mersin 1925). Güzel Sanatlar



muşak huylu olduğundan, yaygın biçimde sūs köpeği olarak yetiştirilmektedir.



Akademisi ve Hukuk Fakültesi'nde okurken resim çalış



maları yapan Auf Yılmaz Batıbeki, arkadaşlarıyla birlik



te Tavanarasi Ressamları grubunu kurdu. Semih Evin'e



Batı Hint adaları



netmen, yapımcı yönetmen olarak aralıksız sürdürdü ğü çalışmalarıyla Türk sinemasının önde gelen ustaları



Antil (ya da Karaib) denizinde Florida'nın güney ucun



filmlere, komedilere ve kadın filmlerine yöneldi. 1986'dan başlayarak fantastik filmler çekip, sonra yeni



eskiden verilen ad. Üç büyük ada obegi (Bahama ada ları, Büyük Antil adaları, Küçük Antil adalan) içeren Batı



asistanlık yaparak sinemaya başlayıp, senaryocu, yo



arasında yer aldı. 1980'den sonra toplumsal içerikli



den toplumsal içerikli filmler ve kadın filmleri çekti. An



talya Film Festivali'nde altı kez en iyi yönetmen ödülü,



birçok kez en iyi film ödülü aldı. 1991'de, 10. Uluslara rası Film Festivali'nde onur ödülü verildi.



Başlıca yapıtları: Gelinin Muradı (1957), Alageyik



(1960), Yarin Bizimdir(1963),Murat'ın Türküsü (1965), Toprağın Kani (1966), Selvi Boylum Al Yazmalım



dan Güney Amerika'nın kuzeydoğu köşesine kadar



yay biçiminde uzanan yaklaşık 1 000 adalık topluluga Hint adalarına eskiden verilen bu ad, Kristof Kolomb ve



öbür gezginlerin Antil denizinde, XV.yy'da ve XVI. yy.



başlarında buldukları adaları, Asya'nın bir parçası san malarından kaynaklanır. Büyüklükleri Küba'dan (110 922 km), Saba'ya (13 km?) kadar değişen Bati Hint adalarının toplam yüzölçümü 236 000 km’'yi bulur. Büyük Antil adaları öbeğine bağlı olan en büyük adalar



110 BATI HİNT ADALARI ORTAK DEVLETLERİ Küba, Hispaniola (Dominik Cumhuriyeti ve Haiti ara sında bölünmüştür), Jamaika ve Porto Riko'dur. Rüzgâr adaları, Rüzgâraltı adalan, Barbados, Trinidad ve Toba



go'yu da içeren Küçük Antil adaları,yerbilim açısından genç" sayılan adalardır ve yanardağlarla kaplıdırlar. Bau Hint adalarının en yüksek (3 175 m) noktası(Duarte doruğu) Dominik Cumhuriyeti'nde yeralır. Ortalama 27 °C sıcaklıkta tropikal bir iklim etkisindeki adalarda,



yağışlar yüksekliğe ve konuma bağlı olarak değişmekle birlikte, ortalama 500-1 000 mm arasındadır.



Bati Hint adalannın ilk halklan olan Aravaklar ve Ka



ribler sömürgecilik döneminde büyük ölçüde yok edil



diklerinden, adalann halkı günümüzde Fransız, Ingiliz, Hollandalı, Portekiz, Isveçli, Danimarkalı sömürgecile rin soyundan gelen beyazlardan, çoğu Batı Afrika'dan



getirilmiş Afrikalı kölelerin soyundan gelen siyahlardan,



XIX. yy'da Hindistan'dan tarım işçisi olarak gelen Hintli lerin soyundan gelenlerden ve bunların karışımı melez lerden oluşur. Ayrıca, Çinliler ve Lübnanlılar da azınlık



topluluklan oluşturur.



Bab Hint adalannda başlıca gelir kaynakları tarım (tropikal meyveler, baharat, şekerkamışı, kahve, ka kao) ve turizmdir. Trinidad ve çevresindeki sulardan



petrol çıkanlır. Jamaika, Haiti ve Dominik Cumhuriye ti'nde boksit, Küba, vb, adalarda manganez, nikel ve bakır yatakları vardır. Sanayi genellikle, tanm ürünleri nin işlenmesiyle (şeker, rom, tütün, meyve konservesi,



dokuma fabrikaları) ve maden antma tesisleriyle temsil edilir.



Batı Hint Adaları Ortak Devletleri



Antil (ya da Karaib) denizindeki eski İngiliz sömürgeleri nin, 1963-1967 arasında oluşturduklan siyasal birlik. 1959-1962 arasındaki Batı Hint Adaları Federasyo nu'nun yerini alan Bat Hint Adaları Ortak Devletleri



Antigua, Dominik, Grenada, Saint Kitts-Nevis, Anguilla,



SaintLucia, Saint Vincent adalanna, Ingiliz hükümeti ta



rafından "ortak devlet" statüsü tanınmasıyla oluştu. Bu na göre, söz konusu sömürgelerin tümüne, iç işlerinde



özerklik tanınıyor, İngiltere de dış ilişkilerin ve savun malannın sorumluluğunu üstleniyordu. Ortaklık bütü nüyle isteğe bağlıydı ve ortaklara dilediklerinde ayrılma hakkı tanınmıştı. Antigua, Dominik, Grenada, Saint Lucia ve Saint Vin



cent, ortak devlet statülerini 1970 yıllarında ve 1980 yıl larının başında bağımsızlıklarını ilan edinceye kadar ko rudular. Anguilla dışında bütün eski ortak devletler gibi, Saint Kitts-Nevis de, 1983'te ortaklıktan ayrılarak tam bağımsızlığını ilan etti. Anguilla'ysa, 1971'de yönetim bağımsızlığı elde ettikten sonra da biçimsel olarak ortak devlet statüsünü sürdürdü. 1981'de, tam bağımsız, ama biçimsel olarak Ingiltere'ye bağlı bir devlete dö nüştü..



den kutuplara kadar yayılan en şiddetlilerine jet-steam adı verilir.



Batı rüzgârları, esişlerini engelleyecek kara kütleleri nin daha az olduğu Güney yarıkürede, Kuzey yarıküre dekine oranla çok daha hızlı eser ve daha büyük bir ala



ni etkilerler; şiddet ve yaygınlıkları özellikle kış ayların da artar. Kuzey yankürede de kış aylarında daha şiddet lidirler.



Batı Sahra Kuzeybatı Afrika'da bölge, Atlas okyanusu kıyısında, Büyük Sahra'nın Atlas okyanusuna bakan bölümünde 266 000km2'lik bir alana yayılan Batı Sahra, büyük bö



lūmü çöllerle kaplı olmasına karşılık, çok zengin fosfat



yatakları içeren bir bölgedir. Büyük bölümü Berberiler den oluşan nüfus, çeşitli aşiretlere bölünmüştür.



İspanyolların 1884'te İspanyol Sahrası adıyla sömür



geleştirdikleri bölgede, 1963'te yüksek nitelikli fosfat yataklarının bulunmasından sonra, Fas ve Moritan



ya'nın baskıları sonucunda İspanya'nın 1970 ortaların da çekilmesiyle, Fas ve Moritanya, Batı Sahra üstünde



hak iddia etmeye başladılar. Fas kralı Hasan II'nin



1975'te yüzbinlerce Faslıyı bölgeye yöneltmesi ve “ye



şil yürüyüş" adı verilen bu yürüyüş sonunda Batı Sah ra'nın işgal edilmesi, Batı Sahralıların POLİSARIO adlı



direniş örgütünü kurarak, Fas birlikleriyle çatışmaya başlamalarına yol açtı. Hemen ardından POLISARIO,



1976'da Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti'nin ku



rulduğunu ilan etti. Bölgenin güney kesimi 1979'a ka



dar Moritanya'nın egemenliğinde kaldıktan sonra, ge rilla eylemlerinin gün geçtikçe şiddetlenmesi üstüne Moritanya o tarihte Batı Sahra üstünde hak idda etmek



ten vazgeçtiğini açıkladı. Bunun üstüne Fas, Moritanya



liların çekildikleri kesimi de işgal etti.



1980 yıllarının başında bölgeyi 4 vilayete bölen Fas,



gerillalanin saldırılarının gün geçtikçe şiddetlenmesi



karşısında, 1985'te fosfat yataklarınıve kıyıdaki zengin



balikçılık alanını içine alan 2 400 m'lik bir kumul duvarı



oluşturarak, bölgeyi ikiye böldü. Hasan II, 60'tan çok devletin POLİSARIO'yu Bati Sahra halkının temsilcisi



olarak tanımalarına ve gerek Birleşmiş Milletler Örgü



tü'nün, gerek Afrika Birliği Örgütü'nün baskılarına kar şin, uzun süre bölgede bir halk oylaması yapılması öne



risine karşı çıktı. Bununla birlikte, 1988'de apansızın görüşdeğiştirerek, ilke olarak bir halk oylamasını kabul



edebileceğini açıkladı. 1989'da bir POLİSARIO heye



tiyle görüşmeyi ilk kez kabul edip, Eylül 1991'de bir ateşkes imzaladı.



Batı Samoa Büyük Okyanus'ta adalar üstünde kurulu devlet. Yakı



nindaki ABD'ye bağlı Samoa'yla birlikte Büyük Okya nus'taki Samoa adalarını oluşturan, başkenti Upolu



Bati Irian: Bk. IRIAN CAYA.



adasındaki Apia olan Batı Samoa, Yeni Zelanda'nın



Batı Pakistan: Bk. PAKISTAN.



Yüzeyşekilleri, nüfus, ekonomi. Batı Samoa, Upolu (1 100 km²) ve Savai'i (1 820 km?) adlı iki büyük ada ile bir



yaklaşık 2 800 km kuzeydoğusunda yeralır.



kaç küçük adadan oluşur. Yanardağ kökenli olan ada



batı rüzgârları Kuzey yarıkürede ve Güney yarıkürede, 30° ve 60° en lemleri arasında esen şiddetlirüzgarları belirten coğraf ya terimi. Adlarından da belirtildiği gibi batıdan esen



Batı rüzgârları, karada 20 km'den geniş bir kuşağı etki lerler. Saatte 300 km'yi aşan bir hızla esen, dönenceler



lar, mercan kayalıklarıyla çevrilidir. Savai'i adasındaki



Mauga Silisili dağında, yükselti 11858 m'yi bulur.Verimli



topraklarının %65'i ormanlarla kaplı olan ülkede, yıllık ortalama sıcaklık 27 °C, ortalama yağışı 2 500-7 000



mm arasındadır. Adalara günümüzden 2000 yıldan ön ce yerleşen Polinezyalıların soyundan gelen halkın bü yük bölümü, balıkçılık ve tarımla uğraştıkları küçük kıyı köylerinde yaşarlar. Başlıca tarım ürünleri çeşitli sebze,



BATİK 111 bakanlığa Tofilacı Eti Alesana getirildi.



1960 Anayasası'na göre, Millet Meclisi'nin 49 üyesi,



yetkileri meşruti bir krallıktaki kralın yetkilerine eşit olan devlet başkanını seçerler. Devlet başkanı tarafından



atanan başbakan, Millet Meclisi'nden güvenoyu aldık tan sonra göreve başlar.



Batı Şeria Şeria irmağı ile Lüt gölünün batısında kalan Israil işgali altındaki bölgeyi belirten terim. Yaklaşık 5 900 km2'lik



bir alana yayılan, gerek müslümanların, gerek musevi ler ve hıristiyanların tarihsel saydıkları birçok yer ve anıt BATI SAMOA



BAĞIMSIZ DEVLETİ GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 2 842 km². Baş kenti ve en büyük kenti: Apia (1992 tah, 36 000 nüf.). TOPLUM YAPISI. Nüfus (1992 tah.): 190 000; nu



fus yoğunluğu: km?'ye 64 kişi. Etkin nüfus dağılımı (1993 tah.): Kentlerde % 21, kırsal kesimde % 79.



içeren Bat Şeria'nın (Mavera-i Ürdün de denir) nüfusu



1 058 122'dir (1990 sayımı; Doğu Kudüs dahil). Bu nü



fusun 875 000'den çoğunu 1948'de Israil kurulduğu



zaman yerleri değiştirilen ve Birleşmiş Milletler'in göç men kamplarına kayıtlı yaşayan Filistinli Araplar oluştu rur.Başlıca kentlerlel-Halil (Hebron) ve Nablus'tur (Na bulus).



1920-1948 arasında ingilizlerin Filistin mandasının



bir bölümünü oluşturan Batı Şeria'nın, 19 Kasım 1947'de Birleşmiş Milletler'in kurulmasını öngördüğü



Resmi dilleri: Samoaca, Ingilizce. Başlıca dinler: Kongregasyonist, katolik, metodist.



Arap devletine verilmesi tasarlandı. Ama ilk İsrail-Arap



Yetişkin nüfusun % 90'1. Üniversite sayısı (1989):



1950'de Ürdün'ün ilhak edildiğini açıkladığı (bu karan



EĞITIM VE SAĞLIK. Okuma yazma oranı (1988);



Yok. Hastane yatak sayısı (1982): 735. Hekim sa



yısı (1981): 63. Ortalama ömür (1986): Kadınlar da – 65, erkeklerde - 62. Bebek ölüm oranı



(1989 tah.). 1 000 canlı doğumda 48. EKONOMI. GSMH (1989 tah.): 102 milyon dolar;



kişi başına yıllık gelir 602 dolar. Etkin nüfus dağılı



mi(1984 tah.): Tarım - % 59; öbür kesimlerl % 41. Dış ticaret (1992). Dışalım - 87 milyon do lar; dışsatım - 9,4 milyon dolar. Ticaret yaptığı



başlıca ülkeler: Yeni Zelanda, Avustralya, ABD, Para birimi: 1 tala: 100 sene.



çatışmasının patlak vermesiyle, bu devlet kurulamadı



ve bölge Ürdün birlikleri tarafından işgal edildi. Birleşmiş Milletler de, İsrail de, öteki Arap devletleri de



tanımadi) Batı Şeria, Alu Gün Savaşı'nda (Ocak 1967) İsrail tarafından işgal edildi. BM Güvenlik Konseyi'nin 22 Kasım 1967'de aldığı 224 sayılı kararla İsrail'in böl geden çekilmesi ve barışçı bir çözüme gidilmesi isten diyse de, çözüme ulaşılamadı. Mart 1979'da imzala nan Mısır-İsrail banş antlaşması sonucunda Ban Şeria Fi



listinlilerine 5 yıllık bir özerklik dönemi önerildiyse de,



birçok Filistinli ve Arap önderler, bu tür bir sınırlı özerk liği kabul etmeyerek tam bağımsız bir Filistin devleti ku



YÖNETİM. Türü: Meşruti monarşi. Yasama gücü:



rulmasını istediler. İsrail'in bu isteği kabule yanaşma ması üstüne, Aralık 1987'de, Batı Şeria ve Gazze'deki



21 bõlge.



(Intifada) başlattılar. Israil'in bu ayaklanmayı bastırmak



Yasama meclisi (Fono), Yönetim bölümlenmesi:



Filistinliler, İsrail işgaline son vermek için bir ayaklanma



(1983): Toplam 2 085 km. Başlıca limanları: 1,



için şiddete başvurması, İsrailli askerlerin çocuk yaşta Filistinli gençleri sopalarla dove dove kollarını ve ba



Başlıca havaalanları: 1.



caklarını kırmalan dünyanın her yanında tepkilere yol



ULAŞIM. Demiryolları (1989): Yok. Karayolları



açarken, 1988'de Ürdün kralının Batı Şeria üstündeki



"tarihsel hakları"ndan vazgeçtiğini açıklamasından



hindistancevizi, kakao ve muzdur. 1970 yıllarının orta larından bu yana dış yardımla sanayiyi geliştirme çaba



sonra FKÖ, bağımsız Filistin devletinin kurulduğunu açıkladı. Ne var ki, 1991 sonlarında Madrid'de yapılan



larına karşın, hafif sanayi kuruluşları dışında, sanayi ge



banş konferansına ve Eylül 1993'te FKÖ temsilcileri ile



önemli bir gelir kaynağıdır.



ve FKÖ'nün birbirlerini tanıma karan almalarına karşın,



karşın, çocukların çoğu ilköğrenim görmektedir. Ülke



fada'yı yeniden şiddetlendirmeleri, Batı Şeria'da ban



lişmemiştir. Gün geçtikçe gelişmekte olan turizm



Eğitimin henüz ücretsiz ya da zorunlu olmamasına



İsrail temsilcileri arasında imzalanan anlaşmayla İsrail FKÖ'nün aşın uçlarının bu karara karşı çıkmaları ve Inti



de aynca, merkezi Fici'de bulunan Güney Pasifik Üni



şın sağlanmasını belirsiz bir tarihe attı.



Tarih ve yönetim. Batı Samoa'ya ayak basan ilk Avrupalı (1771) Hollandalı denizci Jacop Roggeveen oldu. 1830



Batı Virginia: Bk. VİRGİNİA, BATI.



gönderdiği ada, ABD, İngiltere ve Almanya arasında bir



batik



1899'da bir Alman sömürgesi oldu. Birinci Dünya Sava



Çok renkli kumaş baskı tekniği. Batik tekniğinde önce,



Zelanda'nın yönetimine verildi. 1962'de bağımsızlık



miş balmumu sūrülür. Sonra boyalı suya batınlır; bal



meclis üyelerinin %90'ının kabile reisleri arasından se çilmesini sağlayan seçim sistemideğiştirilerek, 7 Mart



müş yerler boyanmadan kalir. Yaklaşık bin yıldır batik yapılan Cava (Endonezya) bu



versitesi'ne bağlı bir Ziraat Fakültesi vardır.



yıllarındaLondra Misyoner Derneği'nin misyonerler ekonomik egemenlik çekişmesine yol açtıktan sonra,



şı'ndan sonra Milletler Cemiyeti mandası altında Yeni



kumaşın boyanmadan kalması istenen bölümlerine eri



tanındı. Ekim 1990'da yapılan halk oylamasından sonra



mumu sürülmemiş yerler boyanırken, balmumu sürül



1991'de genel seçimlere gidildi ve 30 milletvekili çıka



tekniğin bulunduğu yer sayılmaktaysa da, birçok uz man, tekniğin çok daha eski tarihlerde eski Mısırlılar,



ran Insan HaklarınıKoruma Partisi iktidara gelerek, baş



112 BATİSFER



Cava adasının Cogcakarta kentindeki bir fabrikada, batik



baskılı kumaş yapımı sırasında "canting' adı verilen aletle desenlere balmumu süren bir kadın.



Archimede batiskafinin mürettebat, ana gemiden botla



batiskafa geçerlerken. Mürettebatın içine gireceği metal



küre, batiskafın altına bağlıdır ve deniz düzeyinin altında



Çinliler ya da Orta Asya'da yaşayan Türkler tarafından bulunmuş olduğunu ileri sürmektedirler. Endonez



yeralır; bir radar, akustik sonda araçları ve titreşim



alıcılaryla donatılmıştır. Uç küçük lomboz deniz dibinin



ya'da uygulanan batik tekniği, şu aşamalardan geçer:



incelenmesini ve fotoğraf çekilmesini sağlar.



kuruyan kumaşa sulandınlmış nişasta sūrülür; 3) kumaş



ve elektromiknatıslarla tutulan dökme demir kırıntıları



sen kumaşın üstüne çizilir; 5) kumaşın üstüne "tcan



tora bağlı küçük pervaneler yardımıyla kısıtlı da olsa manevra yapabilir.



1) Pamuklu kumaş, birkaç kez yıkanır ve kurutulur; 2)



silkelenerek düzeltilir ve boyamaya hazırlanır; 4) de



ting" denen kaleme benzer bir aletle desene göre bal mumu sürülür (ya da "tcap" denen kurşun bir damgayla desen basılır); 6) kumaş boyalı suya batırılıp kurumaya bırakılır; 7) kuruyunca kaynatılarak balmumunun çik ması sağlanır. Balmumu sürme ve boyama işi, desenin



būtün renkleri için ayrı ayrı tekrarlanir.



Son yıllarda, batik dünyanın her yanında yaygınlaş mış ve çok sayıda çağdaş desen geliştirilerek bir sanata dönüşmüştür. batisfer



Denizlerin derinliklerini araştırmak için geliştirilmiş" de



rinlik aracı".ABD'li doğabilimci William Beebe ile mū



hendis Otis Barton tarafından 1930 yıllarının başlarında geliştirilen batisfer, eritilmiş kuvars camlı, ışıldakları, ok sijen deposu ve telefonu bulunan çelik bir küreydi. Bir



gemiden sarkıtılan kabloyla denize indiriliyor ve çekili



yordu.Kablonun kopması durumunda içindekilerin kur tulması olanaksızdı. Beebe ile Barton yaptıklan batisfer le 1934'te -923 m'ye inmeyi başardılar. Batisferin daha



sonra geliştirilen modelleri bentoskop diye adlandırıldı.



batiskaf



Denizlerin derinliklerini araştırmak için geliştirilmiş ilk



nin bırakılmasıyla sağlanır. Denizaltında batiskaf, mo



Bütün batiskaflarla çeşitli denizlerde önemli dalışlar gerçekleştirilmiştir. Dünya rekorunun kırıldığı dalış dizi si, 23 Ocak 1960'ta, ABD Deniz Kuvvetleritarafından



satın alınan Trieste'yle yapılmış, Jacques Piccard ve teg menDonald Wals, Büyük Okyanus'taki Mariana adaları çukurunda - 1912 m'ye inmişlerdir.



Batista y Zaldivar, Fulgencio Kübalı asker ve devlet adamı (Küba 1901-İspanya 1973). Orduya girerek çavuşluğa yükselen Fulgencio



Batista y Zaldivar, Gerardo Machodo'nun yerini alan



geçici cumhurbaşkanı Carlos Manuel de Cespedes'i



deviren "çavuşlar darbesi"ni düzenledi (1933). Genel kurmay başkanlığına yükseltilip, bir dizi kukla cumhur



başkanından sonra, 1940'ta cumhurbaşkanlığına seçil



di.



Görev süresi sona erince (1944) bir süre Florida'da



(ABD) yaşayıp, 1952'de kansız bir darbeyle iktidara ge lerek, Anayasa'yı askıya aldı. 1954'te ve 1958'de ken



dini cumhurbaşkanlığına seçtirerek ülkeyi diktatörlükle



yönetti. Fidel Castro'nun 1956'da başlattığıgerilla hare



keti sonucunda devrildi ve 1 Ocak 1959'da Küba'dan



kaçarak İspanya'ya yerleşti.



modern derinlik gemisi", Fransız bilim adamı Auguste Piccard tarafından gerçekleştirilen ilk batiskafın



Batlle y Ordonez, Jose



(FNRS 2) yapımı 1948'de tamamlandı. Daha sonra



Uruguaylı devlet adamı (Montevideo 1856-ay.y.1929). Colorado Partisi'ne giren Jose Batlle y Ordonez,



başka yapımcılar tarafından değişiklikler yapılarak, 1952'de FNRS 3 yapıldı. Piccard ile oğlu Jacques da



1953'te Trieste adını verdikleri daha gelişmiş bir batis kaf yaptılar. FNRS 3'ün yapımcılarıysa, 1961'de Archi mède adlı batiskafı ürettiler.



Batiskafların deniz altında giden bir tür balon olduk



ları söylenebilir: Sıkıştırılabilir benzin dolu bir şamandı rayla destekli bir küreden oluşurlar. Dalışa geçilirken gi



riş bölmelerine sualınmasıyla sıkışan benzin, denge de



polarına geçerek bütün aracın ağırlaşmasını ve dalma



sini sağlar. Çıkış, batiskaf altındaki depolarda bulunan



1886'da El Dia gazetesini kurdu. 1896'da senatörlüğe,



1903'te cumhurbaşkanlığına seçilip, Blanco Partisi'nin ayaklanma denemesini bastırdı. Görev süresi bitince



(1907) cumhurbaşkanlığından ayrılıp, 1911'de yeni den cumhurbaşkanlığına seçilerek, birçok toplumsal reform yasası hazırlattı; devletin ekonomiye müdaha



lesini artırdı. 1915'te görevden ayrılıp, 1918'de yapılan Anayasa reformlarıyla yürütme gücü cumhurbaşkanı ve Yönetim Konseyi arasında bölüştürülünce, konseyin başkanlığına getirildi.



BATMAN 113



Batman'dan görünüş.



Batman (kent) Batman ilinin merkezi. Güneydoğu Anadolu Bölge



si'nde, Dicle irmağına sol taraftan karışan Batman çayı nin çevresindeki ovada (Batman ovası), 544 m yükselti



de yeralan Batman'ın nüfusu 147 347'dir. TARİH Cumhuriyet döneminde kurulan kentlerden biri olduğu



için, Batman'ın tarihsel geçmişi yoktur. Petrol ve petrol sanayisinin son 20-30 yıl içinde ortaya çıkıp, gelişmesini



sağladığı bir kenttir. Ne zaman kurulduğu bilinmeyen Iluh köyünün yerinde gelişmiştir. Eskiçağ'da Asur devleti sınırları içinde bulunan günü



müzdeki Batman kentinin bulunduğu yöre, daha sonra



Medler, Persler, Büyük İskender ve mirasçıları tarafın dan işgal edildi. Ortaçağ başlarında yeniden Iran etkisi altına giren yõre, Sasaniler ve Bizans arasında sık sık el



değiştirdi. Hazreti Omer döneminde Islâm topraklarına katıldı.



1085'te Sultan Melikşah'ın Mervanilerden alarak, Büyük Selçuklu Imparatorluğu topraklarına kattığı Bat



man yöresi, sırasıyla Suriye Selçukluları, Inaloğulları, Artukoğulları,Eyyubiler, Anadolu Selçuklularik 1240'tan başlayarak),Moğollar tarafından yönetilip, XIV. ve XV. yyʻlarda Akkoyunluların ve Safevilerin egemenliğin de kaldı. Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı top



raklarına katıldı (1514). Osmanlı yönetim örgütü içinde Diyarbekir eyaletinin Siirt sancağı içinde yeralıp, eyalet



sisteminden vilayet sistemine geçildikten sonra Diyar bekir vilayetine bağlandı. 1884'ten sonra, Bitlis vilayeti



319'du. 1937'de Beşiri kazasına bağlı bir bucak merke



zine dönüştürülüp, 1942'de demiryoluna bağlanması na karşın, 1940-1950 arasında yapılan üç sayımda da



nüfusu 1 000'i aşamadı; 1940'ta 409 nüfus, 1945'te 443 nüfus, 1950'de 915 nüfus.



1950 yıllarına doğru Batman yakınındaki petrol yata



ğının işletilmeye başlanması ve 1952'de yapımına baş lanıp, 1955'te hizmete giren Batman rafinerisinin kurul masıyla nüfusu artmaya başladı (1955'te 4 713 nüfus).



1955'te ilçe merkezine dönüştürüldü ve 1960'ta nüfu



su 12 401'e, 1964'te 24 990'a ulaştı. 1966'da Batman petrol rafinerisinin akaryakıttan kükürdü ayıran ve yük



sek benzin elde eden, ayrıca sıvı gaz üreten yeni



tesisler eklenerek genişletilmesiyle, teneke fabrikası ve



asfalt varili fabrikası gibi yan sanayi tesislerinin kurulma



sıyla, 494 km uzunluğundaki Batman-Iskenderun pet rol boru hattının 1967'de tamamlanmasıyla, Batman'ın gelişmesi hızlandı. 1970'te 44 991'e ulaşan nüfus, hızla



artmayı sürdürerek, 1985 sayımında 100 000'i aştı (110 036), 1990'da da 150 000'e çok yaklaştı (147 347). Bu hızlı gelişme sonucunda, 1990'da kurulan aynı adlı ilin merkezi oldu.



Günümüzde geniş bir alana yayılmış olan Batman



kenti, birbirinden farklı iki ayrı kesimden oluşur. Gü neyde bulunan kesim geniş asfalt yolları, modern yapı ları, parkları ve spor alanlarıyla son derece modern gö



rüşlüdür. Bu kesimin kuzeyinde ve kuzeybatısında ya yılan kesimse, eski Iluh köyünün yerinde, daha plansız biçimde yayılmaktadır.



ne bağlanan Siirt sancağı içinde yer aldı. GÜNÜMÜZDE BATMAN Batman kentinin çekirdeğini oluşturan lluh köyü, cum



Batman (il)



huriyet döneminin başlarında, Siirt vilayetinin Beşiri ka zasına bağlıydı. 1935 sayımında nüfusu yalnızca



zeydeki küçük bir kesimiyse (Sason ilçesi) Doğu Ana dolu Bölgesi sınırları içinde yer alan il. Yüzölçümü 4



Büyük bölümü Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, ku



114 BATON ROUGE



694 km?, nüfusu 1990 sayımına göre 344669, merkezi Batman kenti olan Batman ilinin 6 ilçesi vardır: Merkez,



şımında başlıca rolü oynamıştır. Ama 1950 yıllarının so



Kuzeyde Muş ve Bitlis, doğuda Siirt, güneyde Mar din, batida Diyarbakır illeriyle sınırlı olan Batman ilinin kuzey kesimlerinde, Güneydoğu Toroslar adı verilen dağ sıraları yükselir. Bu sıranın Batman ili sınırları içine



Baton Rouge



Besiri, Gercüş, Hasankeyf, Kozluk, Sason.



kalan en yüksek (2 973 m) doruğu Sason dağlarındadır. Il topraklar, Sason dağlarından, güneydeki Dicle vadi



sine aşama aşama alçalır. Yer yer vadilerle yarılmış bu kesim içinde, Batman ovası gibi düzlüklere de rastlanır.



Sonra, Batman ilinin toprakları, Dicle irmağının güne yinden başlayarak yeniden yükselir ve ilin Mardin iline



komşu olduğu kesimde kalker yapılı Mardin-Midyat



eşiği yer alır (bu eşiğin büyük bir kesimi, komşu Mardin



ilinin sınırları içindedir).



Batman ilinin Doğu Anadolu Bölgesi'nde kalan Sa son ilçesi kesiminde kışlar sert geçer. Bu kesimin dışın



da kalan yerlerde kışları pek soğuk olmayan, ama yaz



nunda, ulaşım ağırlığı karayollarına geçmiştir. II, hava ulaşımından da yararlanmaktadır.



ABD'de kent. Louisiana eyaletinin merkezi olan, eyale tin güneydoğu kesiminde, Mississippi irmağı kıyısında yeralan Baton Rouge'un nüfusu 219 531'dir (çevre be lediyelerle 528 264).



Sicak ve yağışlı bir iklim etkisindeki, yıllık sıcaklık or



talamasının 21 °C olduğu kent, irmak yakınındaki petrol



ve doğal gaz alanlarının iletilmeye başlanmasıyla bir petrol rafinerisinin kurulmasından (1909) ve ırmak li



manının düzenlenmesinden sonra, büyük bir sanayi merkezine dönüşmüştür. batrak



ları oldukça sıcak bir iklim egemendir. Il merkezi Bat man kentindeki meteoroloji istasyonunun verilerine göre, günümüze kadar ölçülen en yüksek sıcaklık 44,1



Amphioxus (ya da Branchiostoma) cinsinden 30 kadar



°C



denleri, genellikle 4-7 cm uzunluğunda ve yarı say



(18.7.1965),



en



düşük



sıcaklık



-19,4



°C'tir



(23.1.1968). Aynı istasyonunun ölçümlerine göre, yıllık yağış ortalama 522 mm dolayındadır. Orman örtüsü açısından yoksul bir ilı olan Batman



ilinde, özellikle kuzeydeki dağlık kesimde, meşe toplu



ilkel kordalı türünün ortak adı. lliman ve tropikal bölge lerdeki denizlerin kıyı sularında yaşayan batrakların be damdır; kuyruk mızrağa benzer. Baş bedenden ayirt



edilemez. Gözler ve kulaklar yoktur; ağız bedenin alt yüzünde, küçük bir baş çukurunun yakınındadır ve kil



luklarına rastlanır. Ayrıca Sason dağlarının yüksek ke



larla çevrilidir. Bedenin hem sirt, hem de göğüs yüzün



ilin başlıca akarsuyu, güney kesimdebati-doğu doğrul



den, bõlūt kaslarıyla donanmıştır. Batraklar genellikle geceleri ve üreme mevsimlerinde yüze geri kalan



simlerinde kümeler halinde ardıç toplulukları görülür.



tusunda akan Dicle ırmağıdır; bu irmağın önemli kolla rindan olan ve ile adı verilen Batman çayı, bazı kesimle rinde batıdaki Diyarbakır ili ile Batman ili arasında doğal



de birer çift yüzgeç bulunur. İki yanı biraz yassı olan be



sinin oluşturur. Dicle'nin başka bir önemli kolu olan Garzan suyu (Yanarsu) da, Batman-Siirt illeri arasında



yer yer sınır çizgisini izler. EKONOMI



Batman ilinin ekonomisinde petrol son derece önemli rol oynar. Batman kentinin güneyinde yükseltisi 1 260 m'yi bulan Raman dağındaki petrol araştırmaları ilk so



nuçlarını 1940'ta vermiş, bulunan yataklar 1950'ye doğru işletilmeye başlanmıştır. 1951'den sonra Gar



zan'daki (Siirt ili sınırları içinde) petrol yatakları da işletil



meye başlanınca, üretilen petrolları arıtmak için Bat man rafinerisi kurulmuş ve 1966'da genişletilmiştir. Ay rica, fazla petrolun Iskenderun körfezi kıyılarına ulaştı



Batrak, yaşamı boyunca basit bir sırtipi (A) taşıyan ilkel bir kordalıdır. Suyun içindeki besin maddelerini ağız kıllarıyla (B) sūzerek beslenir. Süzülen su, daha sonra, 1



solungaçlardan (C) dişanı atlır.



rılması için de 1967'de 494 km'lik bir boru hattı hizme



te girmiştir. Kozluk ilçesindeki Ulaşlı alanı da, 42 km?'lik bir başka boru hattıyla Batman'a bağlanmıştır.



llde, petrol sanayisi tesislerinin yanı sıra, kiremit, tuğ la ve un fabrikaları da vardır. Yeraltı kaynağı olarak ayrı ca, tuz yataklarına da rastlanır (en önemlisi Kozluk ilçe sinin Tuzlagõzū bucağındaki tuz yataklarıdır). Tarımda özellikle buğday, mercimek, nohut ve sa nayi bitkilerinden tütün (az miktarda) yetiştirilir. Sason, Kozluk ve Beşiri'de, Tekel İdaresi yaprak tütün işleme kuruluşları vardır. GAP projesinin alt projeleri arasında Batman ilini ilgilendirenler (Batman baraji, Kozluk regu



latörü, vb.) de bulunduğundan, GAP'ın tamamlanma sindan sonra tarımda büyük gelişmeler beklenmekte dir.



Hayvancılık, önemli bir ekonomik etkinliktir. Koyun ve kılkeçisinin yanı sıra, tūyleri kahverenkli ve yumuşak olan bir "tiſtik keçisi" çeşidi de yetiştirilir. Hayvansal ürünlerden peynir yapımı önemli ölçüde gelişmiştir. ULAŞIM



Haydarpaşa'yı (İstanbul) Kurtalan'a bağlayan demiryo lu hattı,1944'te Batman'a ulaşmış ve uzun süre ilin ula



zamanlarda ağızları dışarıda kalacak biçimde kendileri ni kuma ya da küçük çakıltaşlarının altına gömerek bek



lerler. Su ağızdan içeri çekilir, yutaga gider ve solungaç



yarıklarından dışarı atılır. Suyun içindeki organik parça lar ve planktonlar ağız kıllarıyla süzülür ve kaygan mu kozaya yapışan besinler barsağa yollanır.



Batrakların temel özelliği hem omurgalı (sırtipi var



dır; boru biçimindeki bir sinir şeridi sırtipi üstünde uza



nır;dolaşım sistemikapalıdır ve dolaşım sırt kesiminde önden arkaya, karın kesimindeyse arkadan öne doğru dur; sindirim sisteminin ön bölümü solunuma katkıda bulunur), hem de omurgasız (deri bir katlıdır; omurilik



te noktagözler vardır; gerçek yürek bulunmaz; alyuvar



yoktur ve kan renksizdir; boşaltım organları pronefrid yumlar halindedir) hayvanların zelliklerini taşımaları dır.



Batraklar ekonomik açıdan pek önemli olmamaları na karşın bilim adamlarının yoğun ilgisini çekmektedir ler: Çünkü bütün omurgalılarla aynı atadan (basit kor



dalılar) türedikleri varsayılmaktadır.



BATY, GASTON 115



Batşeba



yapılırdı). Yeğeni Mengü'nün "Büyük Han' seçilmesin



Davut'un sevgilisi. Tevrat'a göre güzelliğiyle ün salan Batseba (ya da Batşeva), Davut'u kendine aşık etti. Ken disiyle evlenebilmek için kocası Uriya'yı öldürten Da



Batum



vut'la evlenerek, 4 erkek çocuk doğurdu (bunlardan bi



ri Süleyman peygamberdir).



Battal Gazi Arap komutanı (ol. Afyonkarahisar yakını 740). Bi



zans'a yaptığı akınlarla ün yapan Battal Gazi, Türk ve



Arap destanlarına konu oldu (Türkler arasında Seyit



Battal, Seyit Battal Gazi adlanıyla da tanınır). Emevile rin Anadolu seferine (717-740) katıldı ve Afyonkarahi



sar yakınlarındaki savaşta öldü.



de önemli rol oynadı.



Gürcistan sınırları içindeki Acaristan Ozerk Cumhuriye



ti'nin başkenti. Karadeniz'in glüneydoğu kıyısında ye ralan Batum'un nüfusu, 136 000'dir. Bol yağışlı (yılda



ortalama 2 500 mm) astropikal iklim etkisindeki kent,



Bakü'den gelen petrol boru hattının bitim noktasında yer aldığından (petrol rafinerisi) önemli bir petrol dışsa



tim limanıdır. Limanından ayrıca turunçgiller, çay ve



manganez dışsatımı da yapılır.



Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1564) Rus



ya'ya bırakılan Batum, çarlık rejiminin sona ermesiyle



Osmanlı İmparatorluğu'na geri verildi (1917). Mond



ros mutarekesiyle Ingilizlere bırakılıp (1918), Ingilizler



Battani, el



çekilince Gürcistan topraklarına katıldı (1920). TBMM



Arap astronomu (Horra 857 - Samarra 929). Rakka'ya



geri alındıysa (1921) da, Moskova Antlaşması uyanınca,



yerleşerek astronomi çalışmalarına başlayan el-Battani (Batı'da Albategnius adıyla tanınır), eski Yunanlıların



gezegen kuramının Ortaçağ Avrupası'na aktarılmasın



da rol oynadı. Gezegenlerin hareketine ilişkin, yıldızla rin birleşme noktalarının araştırılmasına ilişkin çalışma lar yaptı. Burçlar kuşağının on iki takımyıldızının gökku



hükümetinin karşı çıkmasıyla, Türk birlikleri tarafından



Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti sınırları içinde



kurulan Acaristan Özerk Cumhuriyeti'ne bırakıldı. SSCB'nin parçalanıp, Gürcistan Cumhuriyeti'nin kurul masından (1991) sonra da, Acaristan Ozerk Cumhuri



yeti'nin başkenti olmayı sürdürdü.



renin dörtte birindeki doğuş yerlerini açıkladı.



Batur, Enis



Batu: Bk. BATU HAN.



Türk şairi ve yazan (Eskişehir 1952). Ortadoğu Teknik



Batu, Selahattin Türk şairi ve yazan (Eceabat 1905-İstanbul 1973). İstan



bul Yüksek Veteriner Okulu'nu bitiren (1925) Selahat tin Batu, aynı okulda asistanken Almanya'ya gönderile



Üniversitesi'nde başladığı toplumbilim öğrenimini Pa ris'te tamamlayan Enis Batur'un ilk edebiyat ürünü Yeni Dergi'de yayınlandı (1974). Daha sonralar Türk Dili,



Oluşum, Soyut, Somut, vb. dergilerde şiir ve deneme



ler yayınlayarak edebiyat etkinliğini sürdürüp, Yazı, Gergedan dergilerini yönetti.



rek (1927) uzmanlık öğrenimi gördü. Yurda dönünce



(1931) Ziraat Bakanlığı'nda görev alıp, daha sonra An



kara Veteriner ve Ziraat Fakültesi'nde zootekni profe sörlüğüne yükseldi (1941). Zootekni alanındaki araştır malarının yanı sıra tiyatro, şiir ve deneme türlerinde ya



pitlar verip, Ulus gazetesinde yazdı (1942); Suut Kemal Yetkin'le haftalık Sanat ve Edebiyat dergisini çıkardı (1947).



Klasik sanat kültürüyle yoğrulmuş, humanist ilkelere



bağlı bir sanat anlayışının bütün yapıtlarına egemen ol



duğu görülen Selahattin Batu, şiirlerinin yanı sıra dene



Enis Batur.



meler, gezi notları, oyunlar yazmıştır.



Başlıca yapıtları: Iphigenia Tauriste (oyun, 1942),



Kerem ile Ash (oyun, 1943), Insan ve Sanat(denemeler,



Başlıca yapıtları: Şiir ve İdeoloji (deneme, 1979;



1945), Bursa'da Yeşiller (şiirler, 1949), Romancero(ge



1980 TDK Ödülü'nü aldı), Sarnıç (şiir, 1985), Alternatif Aydın (deneme, 1985), Estetik Ütopya (deneme,



basılışı, 1959; 1959'da Avusturya'da Uluslararası Oyun



1986), Gri Divan (şiir, 1990), Koma Provalan (şiir, 1990), Kediler Krallara Bakabilir(deneme, 1990), Peri



1962), Avusturya ve Venedik Günleri (gezi-anı, 1970).



şey(şiir, 1992; 1993 Cemal Süreya Ödülü'nü aldı), Bas



zi notları, 1953), Güzel Helena (oyun, oynanışı 1954;



Yarışması'nda ikincilik ödülü aldı), Rüzgârlı Su (şiirler, Batu Han



Altınordu devletinin kurucusu (? 1204-? 1255). Cen



giz'in torunu, Cuci'nin oğlu olan Batu Han (kısaca Batu da denir), babasının ölümünden (1227) sonra Altınordu



devletini kurup, Volga'yı aşarak (1237), Rusya (1240),



kalaşımlar (deneme, 1993), vb.



Baty, Gaston Fransız tiyatro yönetmeni ve sahneye koyucusu (Pélus sin 1885-ay. y. 1952), Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra tiyatrolar için ışıklandırmalar ve dekorlar yapan Gaston



Lehistan, Macaristan ve Dalmaçya'yı(1241-1242)aldı.



Baty, 1930'da Paris Montparnasse'ta kendi tiyatrosunu



geçirdi; amaele geçirdiğitopraklardan yalnızca Rusya, Altınordu devletine, geri kalan yerlerse imparatorluğun



(1930), Dostoyevskiy'in Suç ve Ceza'sinin bir uyarla ması (1932), kendi yazdığı Dulcinée (1938), vb. oyun



Tuna ötesine geçip, Bulgaristan, Eflak ve Boğdan'ı ele



kurdu. Bu tiyatroda, Brecht'in Üç Kuruşluk Opera'sı



öbür bölümlerini yöneten kardeşlerine bağlandı (çün kü, geleneklere göre seferler imparatorluğun çıkarı için



lar sahneye koyup, tiyatro tarihiyle ve kuklacılıkla ilgili iki kitap yayınladı.



116 BAUDELAIRE, CHARLES Baudelaire, Charles



pold III ile kraliçe Astrid'in büyük oğulları Baudouin, 16 Temmuz 1951'de babasının çekilmesiyle Baudouin |



Fransız şairi (Paris 1821-ay.y. 1867). Ressam Joseph



unvanıyla tahta çıktı. 15 Aralık 1960'ta İspanya'nın soy



1827'de babasının ölümünden sonra annesi 1828'de



lu ailelerinden Fabiola da Mora y Aragon'la evlendi. Ül kedeki Vallonlar ve Flamandlar arasındaki çekişmeleri



bir subayla evlenince, yatılı okula verildiyse de,



çözmek için büyük çaba gösterip, bir gezi sırasında Is



1839'da disiplinsizlik yüzünden okuldan kovuldu. Pa ris'te Balzac, Gérard de Nerval, Gustave Levasseur'le



panya'da öldü ve yerine kardeşi Albert II geçti.



tanışarak başıboş bir yaşam sürmeye başladı. Ailesiyle anlaşamadığından, Fransa'dan ayrılarak, 1841'de



Baudouin 1



François Baudelaire'in oğlu olan Charles Baudelaire,



Mauritius adasına kadar yolculuk yaptı. 1842 şubatında



Kudüs kralı (ol. 1118). Boulogne kontu Eustache Il'nin



ville'le tanıştı; melez bir tiyatro oyuncusu olan Jeanne



üçüncü oğlu olan Baudouin I, Haçlı seferlerine katılıp, Edessa'yı (Urfa) ele geçirerek Edessa kontu unvanını al di (1098) Filistin'deki Frank şövalyeleri tarafından kar



Paris'e dönüp, Théophile Gautier ve Théodore de Ban



XIX. yy. Fransız



şairi Charles Baudelaire'in, 1857'de



yargılanmasının hemen ardından



çizilmiş bir karikaturu. (Elem Çiçekleri'ndeki



şiirlerden ötürü



deşi Godefroi de Bouillon'un yerine geçmeye çağırıldı



(1100) ve Kudüs Krallığı'nın gerçek kurucusu oldu. Bir yandan Misir Fatimilerinin saldırılarına karşı koyarken, bir yandan da krallığın topraklarını Filistin kıyılarına



(1104'te Akkā'nın, 1110'da Sayda'nın alınması) ve Kı



zıldeniz yönündeşeria ırmağının vadisine kadar geniş letti(1116). Ele geçirdiğitopraklara Frankları, Suriyelile ri ve Yunanlıları yerleştirmeye çalıştıysa da, başarıya



kitabın



ulaşamadı.



yayıncısıyla birlikte tutuklanıp,



Baudouin II, Porphyrogennetos



toplum ahlakini



bozmak suçuyla yargılanan



Baudelaire, suçlu bulunmuş ve şiirlerinin altısını



kitaptan çıkarmak zorunda



bırakılmıştır.



Duval'le ilişki kurdu. İlk şiirlerini yazıp, gazetelere bir



Bizans Latin imparatoru (? 1217-? 1273). Latin Impara toru Pierre II de Courtenay'in oğlu olan Porphyrogen netos Baudouin II, ağabeyi Robert l ölünce (1228), ba ronların imparatorluğun içinde bulunduğu tehlikeli du rumu göz önünde tutarak Kudüs kralı Jean de Brienne'i



naip seçmelerinden sonra (1231), Jean'ın kızıyla evlen di. Ancak kayınpederinin ölümünden sonra hakkı olan tahta çıkabilip (1240), ülkenin iktisadi durumu çok kötü



olduğundan vegelir kaynakları bulunmadığından, kut sal emanetleri Fransa kralı Louis IX'a sattı. Mikhael VIII



kaç makale gönderdi (ama tümü geri çevrildi). 1844'te



Istanbul'u ele geçirince Batı'ya sığınıp (1261), Mora



ni yayınladı: Le Salon de 1845 (1845 Sergisi). Aynı yıl



prensliği üstündeki haklarını Sicilya kralı Anjoulu Carlo i'e bıraktı (Viterbo Antlaşması, 1267).



ailesinin vesayeti altına alınıp,1845 Nisanı'nda ilk yapıtı kendini öldürmeye kalkışıp, 1846'da resim sanatı üstū ne ikinci eleştiri kitabını yayımladı: Le Salon de 1846



(1846 Sergisi). 1848'deki sokak çatışmalarına katılıp, 1850'de, genç yaşta yakalandığı frenginin belirtileri gö rülmeye başlandı. 1851'de Edgar Allan Poe'dan çeviri



ler yapmaya girişip, 1853'te Histoires Extraordinaires



(Olağanüstü Öyküler, 1856) adlı çevirisinin ilk öyküleri



ni gazetelerde yayınlatmaya başladı. 1854'te Elem Çi



çekleri(Fleurs du Mal) adlı başyapıtını yayınlayıp (şiirler mūstehçen bulunarak, kitap toplatıldı),1857'de Elem Çiçeklerinden ötürü, yayıncısıyla bir süre yargılandı. Aynı yıl üvey babasının ölümü üstüne annesiyle barıştı. 1860'ta uyuşturucularla ilgili Paradis Artificiels (Yapay Cennetler) adlı kitabını yayınladı. 1861'de Elem Çiçek lerinin ikinci basımını yaptırıp, Revue Fantaisiste adlı



dergiye Victor Hugo, Théophile Gautier, vb. çağdaşı şairler üstüne ilgi çekici yazılar yazdı. 1863'te Paris Si kıntısı (Spleen de Paris) adlı mensur şiir kitabını yayınla dı. Brüksel'de bir dizi başarısız konferanstan sonra,



Namur da felç geçirip (1866), annesiyle Paris'e döndü



Baudouin III Kudüs krali (? 1131-? 1163). Baudouin Il'nin torunu



olan Baudouin III, 1143'te tahta çıkıp, Türklere karşı Bi zans'ın desteğini sağlamak için, Manuel 1 Komne nos'un yeğeni Theodora'yla evlendi, Batı'dan yardım istemesi üstüne, Fransa Kralı Louis VII ve Alman Kralı



Konrad III İkinci Haçlı seferini düzenledilerse de, sefer



başarılı olmadı.



Baudouin IV Kudüs kralı(? 1160-? 1185). Amaury l'in oğlu olan Bau



douin IV, zeki've canlı bir gençken cüzam hastalığına yakalandı. Tahta çıkınca (1174) hastalığına karşın krallı ğını şiddetle savundu ve Selahattin Eyyubi'nin saldırıla



rini bir süre için durdurmayı başardı. Çevresinin disip



linsizliği, ölümünden kısa süre sonra krallığın çökmesi ne yolaçtı.



ve ertesi yıl öldū.



Çağdaş insanın iç sıkıntısını ve sonsuzluk peşinde ko şuşunu dile getiren Baudelaire, XIX. yy'ın en büyük



Fransız şairlerindendir. Ölümünden sonra, güncesi (Jo. urnaux Intimes) yayınlanmıştır (1909).



Baudouin I Belçika kralı (Brüksel 1830-Motril, Ispanya 1993). Leo



Baudouin de Courtenay, Jan Ignacy Polonyalı dilbilimci (Radzymin 1845-Varşova 1929). Petersburg ve Varşova üniversitelerinde ders veren



(1900-1914)| Jan Ignacy Baudouin de Courtenay, fo



netiğin iki ayrı bilim dalı haline gelmesi gereğini ilk ola



rak ortaya attı. Söz konusu dallardan birinin, somut ses



leri fiziksel olaylar gibi ele alarak incelemesi (fonetik)



BAUHİN, JEAN 117 gerektiğini, öbürūnūnse, dil toplulukları arasındaki bil dirişim göstergelerini incelemesinin (fonoloji) daha



Oskar Schlemmer'in



1932'de yaptig



doğru olacağını ileri sürdü.



Bauhaus Merdiveni adlı bu



Bauer, Georg: Bk. AGRÍCOLA, GEORGIUS.



tabloda, Dessau'daki



okulun öğrencileri



Bauhaus



merdivenden inip



çıkarlarken canlandırılmışlar. dir (Modern Sanatlar Müzesi,



XX. yy'ın en ünlü mimarlık ve tasarım okulu. Alman ya'da Weimar'da Walter Gropius tarafından kurulan Bauhaus'un kuruluş amacı, Gropius'un hazırladığı açı



New York, Philip C. Johnson



lış bildirgesinde belirtildiği gibi, bütün yaratıcı sanatların



mimarlığın önderliğinde birleşmesiydi. Bildirgede ayrı



armagani).



ca, bütün yaratıcı tasarımlarda malzeme ve teknik uz manlığı gerektiği ileri sürülmüş, her dersin hem uzman bir zanaatçı, hem de usta bir sanatçı olan bir öğretmen tarafından verilmesi ve mimarlar, ressamlar, heykelci ler, kısaca bütün sanatçıların el sanatlarına dönüş yap



maları gereği vurgulanmıştı. Johannes Itten tarafından düzenlenen ilk kurs, öğren cilere temel tasarımı tarihsel bağlantılarına değinme den veriyordu: Boyut, biçim, çizgi, renk, örnek, doku,



ritim ve yoğunluk. Birçok ülkede sonradan tasarım eği timinin temelini oluşturan bu kursu taş, ahşap, metal,



seramik, cam, resim ve dokuma atölyeleriyle tamamla



nan, biçimle ve gereçlerle ilgili ileri düzeyde çalışmalar izliyordu. Odak noktası sanayi tasarımıydı. İlk yıllarda ders veren öğretim görevlileri arasında Lyonel Feininger, Gerhard Marcks, Johannes Itten ve Adolf Meyer (1919),Georg Muche (1920), Paul Klee ve



Gunta Stözl'ün Dessau'daki dokuma



atölyesinde



1927-28'e doğru yaptığı karmaşık



Oskar Schlemmer (1921),Wassily Kandinsky (1922) ve



dokulu duvar



Laszlo Moholy-Nagy'nin (1923) yer aldıkları Bauhaus,



dokuması



1925'te siyasal baskılar sonucunda Dessau'ya taşındı,



(Bauhaus Arşivi,



Gropius'un Dessau'da çalışanlar ve öğrenciler için ta



Darmstadt;



sarladığı dershaneler, dükkânlar, bürolar ve evler içe



Wuppertal



ren yapılar topluluğu, Bauhaus'un simgesi haline geldi.



Halıcılık



Gropius'un birçok kez amacının bir Bauhaus üslup ya



Derneği'nden alınmıştır).



da öğretisini sistemleştirmek olmadığını belirtmiş olma



sına karşın, teknoloji çağına uygun bir mimarlığa duyu lan gereksinme, Bauhaus'un çok geçmeden uluslarara si lusluba ya da modern mimarlığa model olarak uyar



lanmasına yol açtı. Gropius'un kişisel çalışmalarını gerçekleştirmek için



1928'de yöneticiliği Hannes Meyer'e bıraktı. 1930'da



Teknoloji Enstitüsü'nde Mimarlık Fakültesi dekanlığına getirildiler. Moholy Nagy'yse, Chicago'da Yeni Bauha us'u kurdu.



Bauhaus'un tasarım anlayışı, günümüzde de dünya nin birçok ülkesinde çeşitli mimarlar tarafından uygu



yöneticiliğe getirilen Ludwig Mies Ivan Ider Rohe tara



lanmaktadir.



ziler tarafından dağıtıldı.



Bauhin, Jean



fından 1932'de Berlin'e taşınan Bauhaus, 1933'te Na



(



Bauhaus'un çalışma ve amaçları, okulun kapanma sından sonra da eski öğretmenleri ve öğrencileri Josef



Albers, Marcel Breuer, Herbert Bayer, vb.) tarafından



sürdürüldü. Gropius ABD'de Harvard Universitesi Mi marlık Fakültesi dekanlığına, Mies van der Rohe Illinois



1926'da çekilen bu fotoğrafta



Bauhaus'un Dessau'daki öğretmen



kadrosu görülmektedir (soldan sağa doğru). Josef Albers (cam), Hinnerk Scheper (duvar resmi), Georg Muche (dokuma), Laszlo



Moholy-Nagy (metal işleri atölyesi), Herbert Bayer (baskı atölyesi), Joost Schmidt (heykel), Walter Gropius



(yönetici), Marcel Breuer (mobilya), Wassily Kandinsky (genel sanat



eğitimi), Lyonel Feininger (grafik sanatları), Gunta Stözl (dokuma), Oskar Schlemmer (tiyatro ve heykel).



İsviçreli bitkibilimci (Basel 1541-Montbéliard 1613).



Fransız asıllı bir ailenin oğlu olan Jean Bauhin, İsviçre ve Montpellier'de öğrenim gördü. 1570'te Montbéli



ard'da důk Ulrich von Württemberg'in hekimliğine ge



118 BAUHİN, KASPAR tirildi. 5 000'den çok bitkiyi tanımladığı yapıtları, ölü münden sonra yayımlandı: Historiae Plantarum Gene



Almanya'nın orta-güney



KUZEY DENI



kesiminde yeralan



ralis Novae et Absolutae Prodromus (1619), Historia



Universalis Plantorum (1650-51).



POLONYA



Bauhin, Kaspar İsviçreli bitkibilimci ve anatomi bilgini (Basel 1560 ay.y. 1624). Jean Bauhin'in kardeşi olan Kaspar Bauhin,



titizlikle koruyan bir bölgedir.



ALMANYA



Özellikle birasıyla



DELCIKA ÇEK CUMH LOKSEMBURG



Padova'da öğrenim görüp, uzun yolculuklardan sonra,



Basel'de tıp ve bitkibilim profesörlüğüne atandı. Anatomi alanındaki yapıtları çok önemli olmayan (adının verilmesine karşılık ince ve kalın barsaklar ara sındaki kapakçığı onun bulmadığı ileri sürülmüştür), bu



Bavyera eyaleti, yerel geleneklerini



HOLLANDA



DAVYERA



ve XVIII. yy'dan kalma rokoko üslubunda



kiliseleriyle ünlüdür. AVUSTURYA



FRANSA



ISVİÇRE YUGOSLAVYA



nunla birlikte, hazırladığı kas terimleri listesi günümüz



ITALYA



de håla kullanılan Kaspar Bauhin'in bitkibilim alanında ki yapıtları iki temelkitaptan oluşur: 2 700 tūrün betim lemesini yapan Phytopinax (Bitki Katalogu, 1596).



6 000'den çok bitkinin betimlemesini yapan ve 400 çi zim kapsayan Prodromus Theatri Botanici (Bitkibilim Kılavuzu, 1620). Bauhin'in Linné'nin öncüsü sayılması ni sağlayan ikinci yapitta bitkiler, iki Latince adla (tür ve



kentler arasında Nürnberg, Augsburg ve Würzburg sa yılabilir.



Bavyera dört doğal bölgeyle çevrilidir: Franken Jura



cins adi) belirtilmiştir. Önceki kitaplara oranla birbaşka



sı, Bohemya Ormanı, Bavyera yaylası; Bavyera Alpleri.



yenilik, eşanlamlı sözcüklerin de eklenmesidir.



Bavyera yaylasında yükseltiler genellikle 400 - 1000 m



Baumé, Antoine



ti) İnn ve Tuna vadilerindedir. Ocak ayı sıcaklık ortala



Fransız eczacısı ve kimyacısı (Senlis 1728-Paris 1804).



yında olan eyalette, sıcaklıklar yükseltiye bağlı olarak



Eczacı çıraklığından yetişen Antoine Baumé, birçok kimyasal ürün fabrikası kurdu ve Fransa'da ilk kez



ları Tuna, Inn ve Main ırmakları tarafından akaçlanır.



amonyak tuzu üretimi yaptı. 1778'de yaptığı çalışmalar sonucunda adını taşıyan yoğunlukõlçeri buldu.



Başlıca yapılan: Elements de Pharmacie (Eczacılık



Bilgileri, 1762), Chimie Experimentale et Raisonnée



arasında değişir; en alçak kesimler (200 - 400 m yüksel ması -2 °C, temmuz ayı sıcaklık ortalaması 18 °C dola



değişir. Ortalama yıllık yağış 760 mm'dir. Eyalet toprak



Halkın % 67'si katolik, % 24'ü protestandır. Özellikle güney kesim, koyu sofu katoliklerin yaşadığı bir bölge dir.



Romalılar tarafından ele geçirilen, sonra Germenler



(Deneysel ve Açıklamalı Kimya, 1773).



tarafından işgal edilip, 788'de Karolenj Imparatorlu



Baumeister, Willi



ler, 1180'den sonra da Wittelsbach dūkleri tarafından



Alman ressamı (Stuttgart 1889-ay. y. 1955). Adolf Ho



elzel'in öğrencisi olan Willi Baumeister, soyut resmin temsilcileri arasında yeralıp, 1933'te Almanlar tarafın



dan sanatı yozlaştırmakla suçlanarak sınır dışı edildi. Paul Klee ve Jean Miro'dan etkilenip, konstūktivizme yöneldi. 1937'den başlayarak tablolarına ideogramlar



(düşün-yazı) ve organik biçimler ekledi.



Baumgarten, Alexander Gottlieb Alman filozofu (Berlin 1714-Frankfurt an der Oder 1762). Halle ve Frankfurt an der Oder üniversitelerinde



ders veren Alexander Gottlieb, XVIII. yy. boyunca Al



man aydınlanmacılığının (Aufklärung) başlıca temsilci



gu'na katılan Bavyera bölgesi Ortaçağ'dan önce Welf



yönetildi. 30 Yıl Savaşları'nın (1618-48) başlıca katolik



önderi dük Maximilian döneminde bir seçici prenslige dönüşüp, Avusturya Veraset Savaşları (1740-48) sıra



sinda seçici prens Karl Albert, Kutsal Roma-Germen Imparatorluğu tahtına çıktı.



1806'da Fransa korumasında bir krallığa dönüştürü



len Bavyera, Napolyon'un son yenilgisi sırasında Fran sa'ya karşı koalisyona katıldı. XIX. yy'da Bayvera kralla



11,özellikle de Ludwig ve Ludwig II, sanatın gelişmesini



büyük ölçüde desteklediler. Prusya'ya karşı Avustur



ya'yla ittifak yapan, Avusturya'nın yenilmesinden sonra yeniden Prusya'ya yaklaşan Bavyera Krallığı, 1871'de Alman İmparatorluğu'nun bir parçası oldu. Birinci Dünya Savaşı sonunda Wittelsbach sülalesi nin devrildiği Bavyera'da, Kurt Eisner sosyalist bir cum



Wolff'un felsefe okuluna bağlanmakla birlikte, özgün



huriyet kurduysa (1919) da, cumhuriyet bir ay sonra as keri bir darbeyle yıkıldı. Nasyonal Sosyalist Parti'nin ku



bir felsefe geliştirmeyi başardı. "Estetik" terimini ilk ola



minde bulunduğu Bavyera, o tarihten sonra nazilerin



leri arasında yeraldi. Gottfried Leibniz ve Christian rak kullandı ve öteki felsefe dallarından ayırarak, "du



yulardan gelen bilginin bilimi ya da aşağı gnoseoloji” di



ye tanımladı (Aesthetica Acroamatica, 1750-1758).



Bavyera Almanya'nın güney-orta kesiminde eyalet. Nüfusu ba



kımından aynı adlı tarihsel bölgenin en büyük, ülkenin de Nordrhein-Westfalen'dan sonra ikinci büyük eyaleti



olan Bavyera eyaletinin yüzölçümü 70 553 km2, núfusu



11 221 000'dir. Merkezi Münih (ülkenin nüfus bakımın



dan üçüncü büyük kentidir) olan eyalette, öteki önemli



rulduğu ve Hitler'in 1923'te Münih'te ilk darbe girişi



başlıca merkezlerinden biri oldu. İkinci Dünya Sava şı'ndan sonra ABD işgal bölgesinde kalıp, 1940'ta, Batı



Almanya'nın bir parçası oldu.



Bax, Sir Arnold Ingiliz bestecisi (Londra 1883-Cork, Irlanda 1953). Cor



der'dan beste dersleri alan Sir Arnold Bax, çok geçme



den piyano virtüözlüğüyle un saldı. Rusya'ya yaptığı bir yolculukta (1910) Rusmüziğinin etkisinde kalip, bu etki



altında piyano parçaları besteledi. Kelt müziğinden ve Irlanda folklorundan da esinlendi. 7 senfonisinin ilk



BAYBARS I 119



dördü çevrimsel, son üçü klasik yapılı ama üç muvman.



lıdır. Öteki yapıtları arasında iki bale, piyano, keman ve viyolonselliçin koncertolar, birçok insan sesi müziği, oda müzikleri sayılabilir.



Bayar, Mahmut Celal Türk siyaset adami (Umurbey, Bursa 1883-İstanbul 1986). Plevne'den göç eden Abdullah Fehmi Efen



di'nin oğlu olan Mahmut Celal Bayar, bir süre Gemlik'te memurluk yaptı. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girerek,



iç ayaklanmaları bastırmak için Ittihat ve Terakki'nin kurduğu gönüllü taburlarına katıldı. Cemiyetin güvenilir



adamları arasına girip, önce Bursa, sonra Izmir Ittihat ve Terakki şubelerinin genel sekreterliğinde bulundu ve İzmir'e yerleşince, çevreyi dolaşmaya, Balkan Sava şi'nin nedenlerini ve sonuçlarını halka anlatmaya başla



di; kooperatifçilik çalışmaları yaptı; halkın kalkınması



bakanlığı (1924) ve İktisat (1932) bakanlığı, başbakanlık



(1937-25 Ocak 1939) yaptı. İnönü çok partili rejime ge



çiş kararı alınca, üç arkadaşıyla (Adnan Menderes, Re fik Koraltan, Fuat Köprülü) birlikte Dörtlü Takrir'i imza



layarak meclise sundu; ama takrir reddedilince Halk Partisi'nden ve milletvekilliğinden istifa ederek (5 Ka sim 1946), üç arkadaşıyla Demokrat Parti'yi (DP) kurdu (7 Ocak 1946). Aynı yıl yapılan seçimde 65 milletvekili



çıkaran DP'nin,1950'seçimlerinde iktidara gelmesi üstü ne, cumhurbaşkanlığına seçilip, 10 yıl süreyle bu gö



revde kaldı. 27 Mayıs 1960'tan sonra DP iktidannın baş



sorumlularından biri olarak tutuklanıp, Yassıada mah kemesinde ölüm cezasına çarptırıldıysa da, yaşlı oluşu nedeniyle cezası ömür boyu hapse çevrildi. 1964'te



sağlığı bozulduğu için serbest bırakılıp, eski DP'lilerin siyasal haklarının geri verilmesi için çaba harcadı.



1974'te AP’li senato başkanının, eski cumhurbaşkanı sıfatıyla "tabii senator" olarak senatoya katılması çağn



için çaba harcadı; okullar açılmasına onayak oldu. Mü



sini geri çevirip, 12 Eylül yönetimini ve 1982 Anayasa



mir çevresini dolaşarak düşman işgaline karşı halkı



yapılmak için önce Ankara'ya götürülüp, sonra Umur



ğına getirilip, Osmanlı Mebusan Meclisi'ne üye seçil diyse (1920) de, Kuvayı Milliye'yi öven bir konuşmasın



Başvekilim Adnan Menderes (1969, derleyen İsmet



dafaai Hukuku Osmaniye Cemiyeti'ne girip (1918), İz



sı'nı destekledi. Olümünden sonra, naaşı devlet töreni



uyarmaya çalıştı. Akhisar millicephesi alay komutanlı



bey'de toprağa verildi.



Yapıtları: Ben de Yazdım (anilar, 8 cilt, 1965-1972),



dan ötürü kovuşturmaya uğradı ve Anadolu'ya kaçtı.



Bozdag).



(1920), Iktisat bakanlığı (1921-1922 başı) yapıp, Lozan



Bayard, Hippolyte



Birinci Büyük Millet Meclisi'nde Bursa milletvekilliği



Konferansı'na danışman olarak katıldı. İmar ve İskân



Fransız fotoğrafçısı (Breteuil 1801- Nemours 1887).



Memurluk yaparken fotoğrafçılığa ilgi duyan Hippolyte Bayard, Fransa'da negatifle ilgili ilk çalışmaları yapıp,



kağıt üstüne doğrudan pozitif baskı yapmayı da başar dı; ama buluşu Jacques Daguerre'inkinin gölgesinde kaldı. 1850 yılları boyunca, Gustave Le Gray ve Charles Nègre'le birlikte devletin önemli gördüğü birçok olayın fotoğrafını çekti.



Bayazıt: Bk. BAYEZİT. Baybars ! Memluk sultanı (? 1223 -Şam 1277). Küçük yaşta tutsak



edilen Baybars I (asıl adı el-Malik üz-Zahir Rüknettin el Salihi dir), Memluk emirlerinden Alaettin Aytekin tara



findan satın alınarak Kahire'ye götürüldü. Bahriye



Memlukları arasına girerek hızla yükselip, Fransa Kralı



Aziz Louis'nin tutsak alınmasında önemli rol oynadı



(1249). Aybeg tahta çıkınca (1250) kaçıp, Şam ve Kerek Eyyubi hükümdarlarına sığındı. Kutuz tahta çıkınca Ka hire'ye dönüp, Ayn Calut'ta Moğolların bozguna uğra tılmasına (1260) katkıda bulundu. Kutuz'u öldürerek



tahtı ele geçirip (1260), Şam naibi Sencer'in taht üstün deki iddialarına son verdi(1261); vergileri hafifletti; Ab



(22 Mayıs 1950 - 27 Mayıs 1960)



basi halifesinin oğlu Ahmet'i Kahire'ye getirtip, biat ederek, Abbasi halifeliğinin yeniden kurulmasını sağla dı. Kerek'teki Eyyubi prenslerini ortadan kaldırıp, Ar suf'u (1265), Safed'i (1266), Şakif ve Antakya'yı (1268),



Doğumu: 15 Mayıs 1883, Umurbey, Gemlik, Bursa



ları yendikten sonra, Anadolu'da Mogol egemenliğine



CELAL BAYAR



'



Türkiye Cumhuriyeti'nin 3. cumhurbaşkanı Babası: Abdullah Fehmi Efendi Annesi: Emine Hanım



Olümü: 22 Ağustos 1986, Istanbul



Gömüldüğü yer: Umurbey, Gemlik, Bursa Döneminin başbakanları:



Adnan Menderes (Mayıs 1950 - Mayıs 1960)



Behisni'yi, Kerek'i (1271) aldı. Birecik'i kuşatan Mogol



son vermek için Halep'i ele geçirip (Nisan 1277), Ana



dolu içlerine ilerleyerek, Nurettin Pervane komutasın



daki Selçuklu-Moğol ordusunu yendi ve Kayseri'ye gir di. Sefer dönüşü dizanteriye yakalanarak öldü.



Baybars I, beylikler halinde yönetilen ülkede merke ziyetçi bir yönetim kurmaya çabalayarak, düzenli yol ağlarıyla bütün ülkeyi Kahire'ye bağlamış, düzenli bir ordu ve posta örgütü kurmuştur.



120 BAYBARS EL-MANSURI



Baybars el-Mansuri



bir süre, Trabzon İmparatorluğu tarafından işgaledilip,



Memluk devlet adamı ve tarihçisi? 1247-Kahire 1325). Köleyken Sultan Kalavun tarafından azat edilen Bay bars el-Mansuri, çeşitli devlet görevlerinde bulundu.



Anadolu Selçuklularına bağlanıp, XIII. yy'da Moğol



Saltanat naipliğine getirilip (1311), ertesi yıl gözden dü



rak gelişip, XIV. ve XV. yy'larda Eretna Beyliği, Akko



kıhı okutulan bir medrese yaptırıp, yönetimini üstlendi. Fıkıhçılar arasındaki yeri önemli olan Baybars el



yunlular ve Karakoyunluların egemenliğinde kaldı. 1501'de Safeviler tarafından alınıp, 1514'te Osmanlı Imparatorluğu topraklarına katıldı.



çen olaylarıanlatan 11 ciltlik yapıtı Zübdetül-Fikra fiTa



bir kaza merkezi olan kentin kalesi, 1541'de onarıldı.



rih il-Hicre'nin (Peygamberin Hicreti Üstüne En Güzel Öykü) ancak bir bölümü günümüze kalmıştır. Et-T



XVII. yy'da bir sancak merkezine dönüştürülüp, XVI.



ül-Mülükiye fi'd Devlet St-Türkiye (Türk Devleti Hü kümdarları Üstüne Bilgi) adlı bir kitabı daha vardır.



bi'nin verdiği bilgilere göre kaleiçinde 300, kalenin di



şerek tutuklandı. Serbest bırakılınca Kahire'de hanefifi



Mansuri'nin, dünyanın yaradılışından 1314'e kadar ge



Bayburt (kent) Bayburt ilinin merkezi. Karadeniz Bölgesi'nin Doğu Ka



radeniz bölümünün iç kesimlerinde, Çoruh vadisinde



sarp bir tepenin üstündeki tarihsel kalesinin eteğinde,



Çoruh irmağının her iki kıyısında yer alan Bayburt'un



nüfusu, 33 677'dir.



TARIH Ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmeyen, eski kay



1098'de Saltukoğulları tarafından geri alındı. 1202'de



akınlarından zarar gördü. İlhanlılar döneminde Trab zon-İran yolu üstünde bir ticaret ve kültür merkezi ola



Osmanlı yönetim örgütünde Erzurum eyaleti içinde



Yy'da 10 olan mahalle sayısı 26'ya çıktı: Evliya Çele şında da 1 000 ev bulunuyordu. XIX. yy'da ticaret merkezi olarak önemi artan kent, 1828'de ve 1878'de Ruslar tarafından iki kez işgal edi



lerek, yakılıp yıkılması sonucunda eski önemini yitirdi. XIX. yy'da Erzurum vilayetine bağlı bir kaza merkezi



olup, Birinci Dünya Savaşı yıllarında üçüncü kez Ruslar



tarafından işgal edildiyse (16 Mart 1916) de, 21 Şubat 1918'de kurtuldu.



GÖNÜMÜZDE BAYBURT



Malazgirt Savaşı'ndan önce de Türklerin akınlar dū



Cumhuriyetin ilk yıllarında Erzurum iline bağlı bir ilçe merkeziyken, 1927'de Gümüşhane iline bağlanan Bayburt'un nüfusu, aynı yılın sonlarında yapılannüfus sayımında 7 373'tü. Bu sayı 1935'te 10 000'i aştı (10 339). 1945'te yeniden 10 000'in altına düştü (9 473). 1955'te yeniden 10000'i geçip (13 107), 1960'ta düşüş gösterdiyse (11937) de, o tarihten sonra düzenli olarak arttı ve 1985'te 30 000'e yaklaştı (28 068); bütün bu sa yımlardaki nüfusu, bağlı olduğu ilin merkezi Gümüşha



1072-1202 arasındaki dönemde Saltukoğulları'nın, kı



çıkanlan 3 578 sayılı yasayla yeni kurulan Bayburt ilinin



naklarda adı Payperd, Baberd, Babird, Papirt olarak ge çen Bayburt kalesi, Eskiçağ'da elden ele geçtikten son



ra, 1.0.64'te Roma topraklanna katıldı. Roma Impara torluğu, 395'te ikiye ayrılınca Doğu Roma'nın (Bizans)



payına düşüp, imparator lustinianos'un buyruğuyla ka lesi onarıldı.



zenledikleri, amakesin olarak 1072'de fethedilen kent,



sa aralarla da Danişmentoğulları'nın elinde kaldı. Kısa Bayburt'tan görünüş.



ne kentinin nüfusunun önünde olduğundan, 1989'da



merkezi oldu ve nüfusu 1990sayımında 30 000'i geçti.



BAYEZİT I, YILDIRIM Bayburt'ta sanayi kuruluşu olarak kiremit, tuğla, un,



makarna, yem ve irmik fabrikaları ile bir Et-Balik kombi



121



Bayburtlu Zihni, Divan'ına aldığı heceyle yazılmış şiirle rinin çok az sayıda olmasına karşın, günümüze bir yan



nası vardır.



dan halk şiirinin özelliklerini taşıyan, bir yandan da di



Bayburt (il)



kalmıştır.



Karadeniz Bölgesi'nde il.Yüzölçümū3 652km², nüfusu



di yaşamını konu alan mesnevi), Hikaye-i Garibe (Bay burt eşrafından Abdullah Bey'in serüveni, düzyazı), Hecv ve Hezl (Sergüzeştname içinde,).



1990 sayımına göre 107 330, merkezi Bayburt kenti olan Bayburt ilinin 3 ilçesi vardır. Merkez, Aydıntepe,



van şiirinin hayal dünyasından kopmamış bu şiirleriyle Başlıca yapıtları: Divan(1876), Sergüzeştnameken



Demirözü.



Kuzeyden Trabzon ve Rize, doğudan Erzurum, gū neyden Erzincan, batıdan Gümüşhane illeriyle sınırlı



Baydar, Mustafa Türk yazarı Gümülcine 1920-Istanbul



dağları Trabzon iliyle doğal sınır oluşturur; aynı biçim



münü bitiren (1944) Mustafa Baydar, Sivas, Diyarbakır



dağlarla çevrili olmasıdır: Kuzey kesimindeki Soğanlı de güney kesimde uzanan Otlukbeli dağlan Erzincan



iliyle, güneydoğusunda yer alan Kop dağı da Erzurum



iliyle sınırı çizerler. Ilin orta kesimlerinde Çoruh ve kol ları çevresinde gelişen küçük düzlüklere rastlanır. Bun lar arasında en önemlisi Aydıntepe ovasıdır.



Bayburt ilinde, Karadeniz bölgesi iklimininkinden farklı, sert bir iklim egemendir. Kışların çok soğuk geçti ği bu iklim tipinde en soğuk ay ortalaması -6 °C, en sıcak



ay ortalaması 18,7 °C'tır. Il merkezi Bayburt kentinde



günümüze kadar kaydedilen en düşük sıcaklık -26,2 °C (29.1.1964), en yüksek sıcaklık 36,2 °C'tur (20.7.1962). llin merkezinde yıllık ortalama yağış 450 mm'nin altın



(



olan Bayburt ilinin yüzeyşekillerinin başlıca özelliği,



1976). Is



tanbul Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölü ve Erzincan liselerinde, Erzurum Oğretmen Okulu'nda öğretmenlik (1945-1950) yaptı. İstanbul'a yerleşip, çe



şitli gazetelerde muhabir, röportaj yazarı, düzeltmen olarak çalıştı.



1938-1939 yıllarında şiirle edebiyata giren Mustafa Baydar, özellikle araştırma yazılarıyla tanınmıştır. Rö



portaj dalında yaptığı konuşmalar, kaynak niteliği taşır. Başlıca yapılan: Atatürk Diyor ki (1951), Atatürk'le Konuşmalar (1952), Ahmet Mithat (1954), Yeni Türk Hikayecileri Antolojisi (1956),Edebiyatçılanmiz Ne Di



yorlar (1960), Hamdullah Suphi Tanniöver ve Anılan (1968), Atatürk ve Devrimlerimiz (1973).



dadır.



Ormanlık alanların az yer tuttuğu Bayburt ilinde, do ğal bitki örtüsü daha çok bozkır (step) görünümüdedir.



Dağlık kesimlerde yer yer meşe kalıntılarına ve ardıç ağaçlarına rastlanır. Bazı kesimlerde de sarıçam orman ları bulunur.



ilin en önemli akarsuyu Çoruh irmağı il toprakları içinde bir büklüm yapıp, büyük bir kesimin sularını top ladıktan sonra Karadeniz'e dökülür. Trabzon'un doğu sunda Karadeniz'e dökülen Solaklı deresinin kaynağı da, Bayburt ili sınırları içindedir. EKONOMI



Tarım ve hayvancılığın başlıca ekonomik gelir kaynak larını oluşturduğu ilde en çok bugday, arpa, |şekerpan



can ve patates yetiştirilir. Koyun ve keçi sayısı oldukça



yüksektir. Büyükbaş hayvancılığı geliştirmek için Bay burt kentinde bir boga deposu kurulmuştur.



Çeşitli kesimlerinde bakır, demir ve linyit yatakları bulunan ilde, tarım ürünlerinin işlenmesine (un, makar



Bayern: Bk. BAVYERA.



Bayezit I, Yıldırım Türk padişahı (Bursa 1360-Akşehir 1403). Murat I ile



Gülçiçek Hatun'un oğlu olan Yıldırım Bayezit 1, şehza deliği sırasında Germiyanoğlu Şah Çelebi'nin kızıyla



evlenerek Germiyan toprağının bir bölümünün yöneti



mini üstlendi. Kardeşi Savcı Bey'in ayaklanmasını bastı



rarak, öldürttü (1385). Babası Murat l'in Karamanoğlu Ali Bey'e karşı açtığı sefere katılarak, Konya Savaşı'nda



Rumeli askerini yönetti (bu savaştaki hızlı ve kesin dav ranışları sonucu "Yıldırım lakabıyla anıldığı söylenir). Kardeşi Yakup Bey'le birlikte katıldığı, babasının yöne timindeki Kosova Meydan Savaşı'nın kazanılmasında önemli rol oynadı ve savaşta babasının şehit düşmesi



üstüne, savaş alanında devlet ileri gelenleri tarafından



na) ve hayvancılığa (et, süt, vb.), dayalı küçük sanayi ku



padişah ilan edildi (1389). Kardeşi Yakup Bey'i boğdur tarak, cenazesini babasının cenazesiyle birlikte Bur



ricilik ve dokumacılık el sanatları düzeyindedir.



sa'ya gönderdi.



ruluşlarının yanı sıra, tuğla, kiremit, yem de üretilir; de



Trabzon'u Gümüşhane-Erzurum üstünden İran'a bağ.



Anadolu'da OsmanlıDevleti'ne bağlı Candaroğulla ri, Germiyanoğulları, Saruhanoğulları,Menteşeoğulla



önemli yol dışında daha az işlek yollarla da (Soğanlı ge



Ali Bey'in kışkırtmasıyla ve Yakup Bey'in öldürülmesini



yollar gibi) çevre illere bağlanır.



güvenlik altına almayı uygun görüp, Kosova'da öldürú



Bayburtlu Zihni



dikten ve Rumeli'de sürekli bir Sırp gücünün Macar si ninnda kalmasını sağladıktan sonra,Anadolu'ya geçti.



Türk halk şairi (Bayburt 1797'ye doğr.-Ulasa, Trabzon



Alaşehir'i alip (1390), Aydın, Saruhanoğullan, Mente şeoğulları, Hamitoğulları ve Germiyanoğullan beylikle rini topraklarına kattı. Konya'yı kuşattıysa da, daha son ra Karamanoğlu Ali Bey ile barış yaparak, Çarşamba su



ULAŞIM



layan önemli ticaret yolu üstünde yer alan Bayburt, bu



çidini aşan Bayburt-Of yolu ya da Kelkit vadisiniizleyen



1859). Türk halk şairi. Medrese öğrenimi gördükten



sonra bir süre ticaretle uğraşan Bayburtlu Zihni (asıl adı



Mehmet Emin'dir), 1816'da İstanbul'a gelerek, kâtip liklerde bulundu. Ruslann Erzurum ve Bayburt'u istilası



, Aydın ve Hamitoğulları beyliklerinin, Karamanoğlu bahane ederek ayaklanmaları üstüne, önce Rumeli'yi len Sırp Prensi Lazar'ın kızı Olivera'yla (Despina) evlen



yunun batısındaki toprakları aldı. Sinop dışında Canda



sırasında (1828) Trabzon valisi Hazinedarzade Osman



roğulları topraklarını da ele geçirip, Amasya'yı aldı



Paşa'nın kâtipliğini yapıp, savaşın acılarını yakından gördü. Daha sonra Hopa, Of, Karaağaç, Ūnye, Sürme



(1393). Bu arada Eflak Beyi'nin Macar Kralı Sigis



mund'la birleşerek Silistre'yi geri almayı denediğini ha



Şiirlerini aruzla yazan, divan şiiri geleneğini sürdüren



den Anadolu'ya dönmesiyle, bu kez Bulgar çarı ve Ve



ne mal müdürlüklerinde bulundu.



ber alınca, Rumeli'ye geçip, bu girişimi engelledi. Yeni



122 BAYEZİT II önünde “Sultan", sonunda da "Han" unvanlarına rast



lanan Bayezit 1, Bursa'da dergâh, imaret, medrese, han, köprü, darüşşifa ve zaviyelerin yanı sıra, Ulucami'yi yaptırmıştır.



Bayezit II Türk padişahı(?1447'ya da 1448-Havsa yakını, Dime toka 1512). Babası Şehzade Mehmet'in (Fatih Sultan



Mehmet), Amasya'da sancak beyliği yaptığı sırada, sa natçılar ve bilim adamları arasında büyüyen Bayezit II, Akkoyunlu Uzun Hasan'a karşı yapılan Otlukbeli sava sına katıldı(1473). Babasının ölümü üstüne (1481) kar



deşi Karaman valisi Şehzade Cem'le giriştiği taht savaşı mini, yeniçerilerin ve başkentteki devlet adamlarının



Doğumu: 1360, Bursa Babası: Murati



Annesi: Gülçiçek Hatun



Padişah olan çocuklan: Mehmet! Ölümü: 8 Mart 1403, Akşehir



50UTAN



ZUPESED



Lakabı: Yıldırım



UTCA7ML



4. Türk padişahı (1389-1402)



LIATI DAJST



BAYEZİT I



OTUWALNY



Gömüldüğü yer: Yıldırım türbesi, Bursa Sadrazamlan:



Çandarlı Ali Paşa (1389-1402)



nediklilerin de Osmanlılar karşısında kurulmakta olan



gizli ittifaka katılmaları üstüne, bu işi çözümlemekle



Şehzade Süleyman Çelebi'yi görevlendirdi (Bulgarların başkenti Tornova, ardından da Tesalya, Mora ve Vene



diklilerin elindeki Arnavutluk toprakları ele geçirildi). İs tanbul'u kuşatıp (1394, kuşatma yedi yıl sürdükten son



BAYEZİT II 8. Türk padişahı (20 Mayıs 1481-25 Nisan 1512)



ra kaldırıldı), 1395'te Macaristan'a düzenlediği seferde birçok kaleyi ele geçirdi. Bu sürekli fetihlerin Avrupa'da bir Haçlı seferi düzenlenmesine yol açması üstüne, Ma



Lakabi: Veli Doğumu: 1447 ya da 1448 Babası: Mehmet II



car Kralı Sigismund yonetimindeki Haçlı ordusunu 25



Annesi: Gülbahar Hatun



Eylül 1396'da Nižbolu'da bozguna uğrattı. 1397'de Ev renos Bey'in Argos ve Atina'yı ele geçirmesinden son ra, yeniden Anadolu'ya geçerek, Karamanoğulları be



yini Akçay'da yenip, öldürttü ve topraklarını Osmanlı topraklarına kattı. Canik bölgesini, Kadı Burhanettin'in



topraklarını, Misir Memluklarına bağlı Elbistan, Malat ya, Besni ve Divriği'yi aldı. Toprakları ellerinden alınan



beylerin sığındıkları Timur'un Anadolu'ya girmesi üstü



Padişah olan çocuklar: Selim !



Ölümü: 26 Mayıs 1512, Havsa yakını, Dimetoka Gömüldüğü yer: Bayezit türbesi, Beyazıt, Istanbul Sadrazamlari:



Ishak Paşa (1481-1482)



Davut Paşa (1482-1497)



Hersekzade Ahmet Paşa (1497-1498;



ne, Timur'la Ankara yakınlarındaki Çubuk ovasında



1503-1506; 1511)



yaptığı savaşta (28 Temmuz 1492) yenilerek, tutsak



Çandarlı "Ikinci" Ibrahim Paşa (1498-1499)



düştü ve 8 Mart 1403'te Akşehir'de öldü (yüzüğünün taşı alunda gizli zehiri içerek kendini öldürdüğü söyle nir).



Döneminden kalma kitabe ve vakfiyelerde, adının



Mesih Paşa (1499-1501) Hadım Ali Paşa (1501-1503; 1506-1511) Koca Mustafa Paşa (1511-1512)



BAYKAL GÖLÜ 123 desteğiyle kazandı. Yenişehir'de yenilgiye uğratılan Cem, önce Suri



ye'ye ardından Mısır'a kaçıp, sonunda Rodos şövalye lerine sığındı. Cem'in Napoli'de öldürülmesine (1495)



kadar Osmanlı devleti hiristiyan devletlerin kışkırtıcılı ğıyla parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıysa da, bu süre içinde Hersek Osmanlı yönetimi altına alındı (1483): Kili ve Akkerman kaleleri ele geçirildi. Ayrıca Tuna irmağı ve Bosna ötesine Osmanlı akınlan sürdü rüldü.



Bayezit II döneminin en önemli siyasal olayı Misir



Memluklarıyla yapılan savaşlardır. Savaş nedeni Mem lukların Şehzade Cem'i bir hükümdar gibi karşılamaları,



ayrıca, Ramazanoğlu Kasım Bey'i Adana-Tarsus bölge sindeki eski beyliğini yeniden ele geçirmesi için destek lemeleridir. Altı yıl süren bu savaşlarda kesin bir sonuç



sağlanamamış, ama yapılan Jantlaşmayla Ramazano gullarının toprakları Osmanlılarda kalmış, Memluklara



Çukurova'da üç kasaba verilmiştir. Bu arada, Kili ve Ak kerman kalelerinin ele geçirilmesi üstüne Karadeniz'le



bağlantısı kesilen Polonya, Boğan'ı kendine baglama



rak yazılmış mesnevi. Tasavvuf düşüncesini açıklayan



bu kitabın adı Latifi Tezkiresinde Sırr-1 Can olarak geç. mektedir.)



Bayhan, Hüseyin Irfan Türk mimarı (Istanbul 1922). İstanbul Devlet Güzel Sa natlar Akademisi'ni bitiren Hüseyin Irfan Bayhan, öğre



nimini Zürich Politeknik Okulu'nda tamamladı (1948).



Prof. Hess'in asistanlığını yapıp, Trabzon imar planı ya



rişmasında ve Bandırma Sahil şeridi yarışmasında birin cilik ödüllerini aldı. Yurdun çeşitli yerlerinde yapılar,



fabrikalar yapıp, Mesken Tipleri ve Yerleşme Formları, Şehircilik adlı iki kitap yayınladı.



Bayık, Namık



Türk grafikçisi (Istanbul 1926). Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Dekoratif Sanatlar bölümünü biti ren (1949) Namik Bayık, aynı okulda profesörlüğe yük



ya çalışmışsa da, 1497'de Bukovina'ya düzenlenen



seldi (1970). Çeşitli yanşmalara kaulip, ülkemizde dū zenlenen Avrupa CEPT Birliği Afiş Yarışması'nda ikinci lik (1950), Türk Havayollan Afiş yarışmasında birincilik



Öte yandan Venedik, Mora, Arnavutluk ve Dalmaç.



(1955) ödülleri aldı. Uluslararası Brüksel Sergisi'nde Türk Pavyonu'nun dekor ve grafiklerini, birçok şirket ve



akınlar sonucunda, 1499'da Polonya bir barış antlaş ması imzalamak zorunda kalmıştır.



ya kıyılarında, Venedikliler Osmanlılarla aralarındaki



antlaşmaya aykırı davranışlarda bulununca, Osmanlı



Venedik savaşı başlamış, 1499'da İnebahti (Lepanto) Osmanlıların eline geçmiş, akıncılar, Venedik toprakla



rini Vicenza'ya kadar yağmalamışlar ve sonunda, 1503'te Venediklilerle barış imzalanmıştır.



Doğudaysa 1503-1512 arasında ciddi bir bunalım



yaşanmış, Iran'ı yönetimi altına alan Şah İsmail'in kış



kırtmasıyla, alevilik Anadolu'daki Türkmen aşiretini et



kilemeye başlayınca, Bayezit II, Alevilerin Iran'a gitme lerini yasaklayıp, yakalananları da Rumeli'ye sürdür müş (1502), 1511'de Teke bölgesinde Şahkulu'nun



başlattığı ayaklanmada, Sadrazam Ali Paşa yönetimin



deki Osmanlı ordusunun ayaklanmacılar karşısında ye nilmesine karşın, hem Ali Paşa, hem de Şahkulu bu sa vaşta ölünce, Şahkulu'nun taraftarları Iran'a geçmişler dir.



kurumun pankart, afiş ve broşürlerini hazırladı.



Baykal, Deniz Türk hukukçusu ve siyasetçisi (Antalya 1938). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitiren (1960) Deniz



Baykal, Siyasal Bilimler Fakültesi'nde doçentliğe yüksel di (1968). Aynı yıl siyasete atılıp, CHP'ye girerek 1973 1980 arasında milletvekilliği ve Maliye bakanlığı (1974), Enerji ve Tabii Kaynaklar (1978-1979) bakanlığı



yaptı. 12 Eylül 1980'den sonra kısa bir süre gözaltında tutulup, SODEP'e girerek (1984), partinin HP'yle birleş



mesiyle kurulan SHP'de görev aldı. Milletvekilliğine ve



SHP genel sekreterliğine (1988) seçildi. CHP'nin yeni den kurulması üstüne, yapılan ilk kurultayda genel bas kanlığa seçildi (1992).



Bayezit Il'nin, yaşlandığı için yönetimi vezirlerine bi rakarak kendini ibadete vermesi üstüne, oğulları Ah



met, Selim, Korkut ve Şehinşah arasında başlayan taht çekişmesinde, Trabzon'da bulunan Selim, Kirim Ha



ni'yla anlaşarak Tuna'dan geçip, kendisine Rumeli'de bir yer verilmesini isteyince, oğluyla savaşmak isteme yen Bayezit II, onu Semendere sancakbeyliğine atamış,



ama Selim'in babasının bulunduğu Edirne'ye doğru



ilerlemeyi sürdürmesi ve yeniçerilerin ayaklanarak Se



lim yararına gösteri yapmaları üstüne, Bayezit II, Selim



yararına tahttan çekilmiş, oturmak için seçtiği Dimeto ka'ya giderken yolda ölmüştür.



Bilgili ve şair bir padişah olan Bayezit II, Istanbul'da



adına bir külliye, Edirne'de adını taşıyan başka bir külli



ye, Amasya'da cami, medrese, mektep, imaret, zaviye



ve kütüphane yaptırmış, 124 şiirden oluşan Divan'ı 1890'da Matbaai Osmaniye'de basılmıştır.



Bayezit-i Rumi Türk şairi (Edirne ?-ay.y. 1514). Yaşamı üstüne pek bilgi bulunmayan Bayezit-i Rumi'nin, Çelebi Halife diye ani lan ŞeyhMehmet'in halifesi olduğu, Edirne'ye yerleştiği



Baykal gölü Rusya'da gol. Güneydoğu Sibirya'da Yablonoviy dag



larının batısında yer alan Baykal gölü, 31 494 km?'lik yüzölçümüyle, Avrasya'daki en büyük tatlısu gölüdür. Uzunluğu 636 km ve genişliği 291-81 km olan gol, 300'ü



aşkın akarsuyla beslenir; buna karşılık sularının fazlasını



tek bir ırmakla (Irkutsk'tan geçen Angara irmağı) akıtır. Ortasına yakın bir yerdeki Olhon adasının en geniş yeri 73,6 km'dir.



Yaklaşık 23 000 km su içeren (bu miktar Kuzey



Amerika'daki Büyük Göller'in toplam su miktarına eşit tir ve dünyanın donmamış tatlısu kaynaklarının %20'si



ni oluşturur) Baykal gölü, hacim açısından dünyanın en büyük tatlısu gölüdür. Ayrıca, 1 620 m'lik derinliğiyle de dünyanın en derin gölüdür; üstelik 20-30 milyon yıl önce oluşmasından ötürü (dünyanın en eski tatlısu go



lüdür) yaklaşık 6,5 km kalınlığında olduğu hesaplanan taban tortusu bu derinliğe eklenebilir. Bölgede yer et kinlikleri sürmekte ve sık sık deprem olmaktadır. Bazı yerbilimciler Asya kıtasının bu bölgeden bölünüp ayrıl



ve orada öldüğü bilinir.



dığını ve Baykal'ın oluşumunun temelinde eski bir ok yanusun bulunduğunu öne sürmektedirler.



Başlıca yapıtları: Füsus ül-Hikem Şerhi (Arapça, düz yazıyla), Sırr-ı Canan (Arabi'nin bir yapıtına haşiye ola



Baykal'ın dev su örtüsü, bölge ikliminde düzenleyici bir rol oynarsa da, rüzgârların yolaçtığı fırtınalardan et



124



BAYKONUR UZAY ÜSSÜ Fakir Baykurt. W



GOLU



BAYKAL Irkutsk



Baykalustvyanka



Kaplumbağalar (1967), Tirpan (1970; 1970 TRT Sanat Babulon



Slyudyanka



Ödülleri Roman ödülü; 1971 TDK Roman armağanı), Köygöçüren(1973), Keklik(1975),Kara Ahmet Destani



(1977; 1978 Orhan Kemal Roman Armağanı), Yayla (1977).



Öykü kitapları: Çilli (1955), Efendilik Savaşı (1959), Karın Ağrısı (1961), Cüce Muhammet (1964), Anadolu Garaji (1970), On binlerce kağnı (1971), Can Parası



kilenir. Sözgelimi su sıcaklığı yazın 14 °C'in üstüne çık maz; kış mevsiminde de aralık-mayıs aylarında bütün



(1973;1974 Sait Faik Hikaye Armağanı), İçerdekiOğul



göl donar. Baykal'ın eşine rastlanamayacak kadar az



Garaji(1984), Duisburg Treni (1985), Koca Ren(1986).



mineral içeren suları, alışılagelmişin dışında bir organiz ma zenginliği sağlar. Onlü bir sayfiye alanı olan gölün



kıyılarında, ayrıca çeşitli madenler işletilir. Ama demir filizi yataklarının işletilmesi ve orman kesimi, 1960 yılla



rinda çevreye önemli ölçüde zarar vermeye başlayın ca, 1980 yıllarında eski SSCB hükümeti tarafından, kir letme yaratan etkinliklere kısıtlamalar getirilmiştir.



Baykonur uzay üssü: Bk. UZAY



(1974), SınırdakiÖlü(1975), Kale Kale(1978), Anadolu



baykuş Başlarında genellikle tepelik telekleri bulunan, baykuş sular takımından gece yırtıcılarının ortak adı. Büyük bir



kafa, düz yüz, fırlak gözler, çengelli gaga (yüz tüylerin den ötürü büyüklüğünün anlaşılmasıgüçtür), güçlü ba caklar, keskin pençeler ve yumuşak tüyler, baykuşların



temel ortak özellikleridir. Geniş bir alana yayılan bay



PROGRAMLARI.



kuşsular (Strigiformes) takımı üç aile kapsar. Bunlardan



Baykurt, Fakir



üyelerinin soyu, yaklaşık 45 milyon yıl önce, Eyosen Dönemi'nde tükenmiştir. Geri kalan iki aileyse peçeli



Protostrigidae ailesinin Kuzey Amerika'da yaşayan



baykuşgiller ve baykuşgillerdir.



Türk yazarı (Akçaköy, Burdur 1929). Gönen Köy Ensti



Peçelibaykuşgillen( Tytonidae) ailesi, 10 ya da 11 ya



tüsü'nü bitiren (1948) Fakir Baykurt, beş yıl köy öğret



rek Sivas ve Hafik'te ortaokul öğretmenliği yapu (1955



şayan tür ve 11 bilinen fosil tür kapsayan iki cins (Tyto ve Phodilus) içerir. Peçelibaykuşlarla ilgili ilk kayıtlar Fransa'da gerçekleştirilmiştir; bu kayıtlara göre peçeli



1957). Ankara ilçelerinde ilköğretim mulettişliğinde, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde halkla ilişkiler mü



yaklaşık 19 milyon yıl önce)dayanır. Peçelibaykuşların



du. Amerika'da Indianalüniversitesi'nde bir yıl meslek



çüktür; yüzleri yürek biçimindedir; tüyleri açık renk,



eğitimi gördükten sonra, yurda dönüşünde Türkiye Öğ retmenler Sendikası'nın genel başkanlığına getirilip, 12 Mart 1971'den sonra tutuklandı. 1974 Af Yasası'yla ser



karin beyazdır.



best bırakılıp, 1979'da Duisburg'da yabancı çocukla rıyla ilgili eğitim uzmanı olarak çalışmaya başladı. Türke Doğru dergisinde yayınlanan bir şiiriyle (Fesle



soyu tükenmiştir) kapsar. Bilinen ilk tipik baykuşlar, gü nümüzden yaklaşık 38 milyon yıl önce Üst Eyosen ya da Alt Oligosen dönemlerinde, öncelikle Avrupa'da yaşamışlardır. Baykuşgillerin boyu 13-71 cm arasında



menliginden sonra, Gazi Eğitim Enstitüsü'nü de bitire



dürlüğünde, Kültür Bakanlığı danışmanlığında bulun



gen Kokuluma, 1946) edebiyata başlayan Fakir Bay kur, daha sonra, köy gerçeğini toplumcu bir yaklaşımla



işleyen, "köylü yaşayışını halkçı ve devrimci açıdan yazmayı amaç alan romanlar ve öyküler yazmış,



1978'den sonraysa Almanya'daki Türk işçilerinin so



runlarını işlemiştir.



Romanları: Yılanların Öcü (1959, 1958 Yunus Nadi Roman Yarışması'nda birincilik ödülü), Irazca'nın Dirliği (1961), Onuncu Köy (1961), Amerikan Sargısı (1967),



baykuşların tarihi Miyosen Dönemi'ne (günümüzden boyları 27-53 cm arasında değişir; gözleri oldukça ku



Baykuşgiller (Strigidae) ailesi, 25-31 cins (3 cinsinin



soyu tükenmiştir) ve 124-137 yaşayan tür (25 türünün



değişir; gözleriçok iridir; yüzleri yuvarlak, ayakları tüy lüdür; bazı türlerin tepelerinde kulak» adı verilen te pelikler vardır. Tüyleri genellikle koyu renklidir ve karın kesiminde belirgin desenler bulunur. Birçok baykuş gececidir; ne var ki aralarında cũce



baykuşun (Glaucidium passerinum) da bulunduğu bazı



türler, alacakaranlıkta etkinlik gösterir ve şafak vakti av lanırlar. Buna karşılık, yer baykuşu (Speolyto cunicula



BAYLE, PIERRE 125 ria) gibi az sayıda baykuş türü gündüzleri de etkindir. En



küçük baykuşlar,boyları yalnızca 13 cm, kanat açıklık. ları 32 cm ve ağırlıkları yalnızca 50 g olan cüce baykuş lardır. En iri baykuş, boyu 71 cm, kanat açıklığı 2 m'den



na karşılık, yalnızca bazı baykuştürleri, zayıf ışıkta da iyi görürler. Baykuşların öbür kuşlara göre daha fırlak olan gözleri neredeyse hareketsizdir ve baykuş başka yere bakmak isterse, kafasını çevirmek zorundadır; buna



Bütün baykuşlar parlak gün işığında iyi görürler; bu



çemberin 3/4'ü kadar çevirebilir ve başlarını yukanya



çok ve ağırlığı 4 kg olan puhudur (Bubo bubo).



karşılık birçok tür, kafalarını yatay olarak 270°, yani bir



ve aşağı 180 döndürebilir.



Baykuşların kulak delikleri gözlerinin arkasında ve



yanlardadır. Kulaklar, yüze düz görünümü veren, sey rek ve sesgeçiren tüylerle kaplanmıştır. Birçok baykuş



ta yaklaşık bir göz büyüklüğünde kulak delikleri bulu



nurken, birkaç türde kafanın bütün yan kesimini kapla



yan çok büyük kulak deliklerine rastlanır. Baykuşların dokuz cinsine giren bireylerin kulak delikleri bakışım sızdır. 4 tūrün kafatası kemikleri de bakışımsızdır.



Geceyirtıcıları diye nitelenen baykuşlar, yalnızca canlı avlarla beslenmeleri dışında gündüzyırtıcılarıyla Kuzey Amerika'da yaşayan Aegolius



(sõzgelimi kartallar) hiçbir ortak özellik taşımazlar. Dişi lerin renkleri erkeklerinkiyle aynıdır; ama dişiler erkek lerden biraz daha iri olur. Baykuşların çoğu mağaralar



acadius (üstte) nemli ve kozalakli



da, ağaç kovuklarında, harap taş evlerde yuva yaparlar;



ormanlarda bulunur.



ları yuvalara yerleşirler. Dişiler genellikle 2-8 beyaz yu



bazı baykuş türleriyse, başka kuşların yeraltında yaptik murta yapar.



Baykuşların Türkiye'de yaşayan başlıca türleri kulaklı



orman baykuşu (Asio otus), bataklık baykuşu (A. llam



meus), alaca baykuş (Strix aluco), puhu (Bubo bubo) ve cũce baykuştur (Otus scops). Bataklık baykuşu



(Asio flammeus)



(üstte), Tepeli baykuş (Lophostrix cristata) (sağda), Tengmalm baykuşu (Aegolius funereus) (altta).



Bayle, Antoine Laurent Jessé Fransız hekimi (Vernet 1799-Paris 1858). Gaspard Lau



rent Bayle'in yeğeni olan Antoine Laurent Jessé Bayle, 1815'te Paris'e gidip, Hasta olan amcasının öğüdüyle ünlü hekimlerden ders alarak, Charenton akıl hastane



sinde çalışmaya başladı. Traité des Maladies du Cer veau et de ses Membranes (Beyin ve Zarlannın Hasta



lıkları Kitabı, 1826) adlı yapıtında süregen örümceksi



zar iltihabını (arachnitis) psikozlar grubundan ayırarak, akıl hastalıklan tarihinde Eskiçağ'dan XIX. yy. başına ka dar en büyük ilerlemeyi gerçekleştirdi. Ayrıca, Encyclo



pédie Medicale (Tip Ansiklopedisi) adlı yapıtında, Hip pokrates'ten Corvisart'a kadar hekimlerden bir seçme yaptı.



Bayle, Gaspart Laurent Fransız hekimi (Vernet 1774-Paris 1816). Hukuk öğre nimine başlayan Gaspart Laurent Bayle, Konvansiyon Meclisi üyelerinden ikisini eleştirdiği için tutuklanmak Yeni Dünya'da



üzereyken Vernet'ten aynldı. Montpellier'ye varınca (1793),tıp öğrenimi görüp, bir süre askeri hekimlik yap



yaşayan Alaca baykus



tıktan (1796-1800) sonra, Paris'te Charité hastanesinde



baykuşu (Glaucidium



na konu olan akciğer vereminden öldü.



(Strix varia) (sağda) ve Brezilya cúce



brasilianum) (altta).



çalışmaya başladı (1807). Napolyon'un hekimliğine (1808) getirilip, Ispanya seferine kauldı. İlk çalışmalari Akciğer vereminin başlangıçta teşhis edilmesi ve bir



bitkibilimcinin genç bir meşenin büyümesini inceleme si gibi sabırla incelenmesi gerektiğini savunmuş olan Gaspart Laurent Bayle, hastaların ciğer ve kalplerini dinleyerek teşhis koyma yöntemini bulmuştur. Başlıca yapiti: Recherches sur la Phtisie Pulmonaire (Akciğer Veremi Üstüne Araştırmalar, 1810).



Bayle, Pierre Fransız yazan (Lacorla 1647-Rotterdam 1706). Bir pro testan rahibinin oğlu olan Pierre Bayle, Puylaurens ve



126



BAYLİSS, SIR WİLLİAM MADDOCK



Toulouse'da öğrenim gördü. Katolikliği benimseyip, sonra protestanlığa dönerek (1670), Cenevre'de dinbi



lim derslerini izledi. Bir süre özel öğretmenlik yapıp, sonra 1681'e kadar Sedan Protestan Akademisi'nde



ders verdi. Orda yazdığı Lettre sur la Comète de 1680i



(1680 Kuyrukluyıldızı Üstüne Mektup), felsefe ve tarih



profesörlüğü yapmaya çağırıldığı Rotterdam'a götü



yapan Sir William Maddock Bayliss, Starling'le birlikte pankreas özsuyunun salgılanmasına yolaçan sekretin hormonunu ve bağırsak sağınma hareketlerini buldu



(1902). 1888'den ölümüne kadar Londra Üniversitesi



Fizyoloji bölümünde profesörlük yaptı. 1919'da Cop ley madalyası verildi.



rūp, 1682'de yayınladı. Gene aynı yıl, adını koymaksi



Bayonne



de P. Maimbourg" (P. Maimbourg'un "Calvinciliğin Ta



Fransa'nın güneybatı kesiminde kent. Gascogne bölge



zin, La Critique Générale de l'Histoire du Calvinisme



rihçesi”nin Eleştirisi) adlı yapıtını yayınladı. Dindaşları



na sabır ve katlanma öğütlediği için, Fransa'da bir iç sa vaş çıkarmaya çalışan Jurieu'yle takışıp, L'Avis Impor tant aux Réfugiés sur Leur Prochain Retour en France



(Mültecilere gelecekteki Fransa'ya Dönüşleri Üstüne



Önemli Uyari, 1690) adlı yapıtını şiddetle eleştiren Ju



rieu'nun, Hollanda stathouderinin ve Ingiltere kralının desteğini sağlaması üstüne görevinden alındı. Diction naire Historique et Litteraire'i (Tarihsel ve Edebi Sözlūk, 1696-97), yayınlayıp (Fransa'da yasaklanan, Roma ta



rafından yasak kitaplar listesine alınan, protestanlar ta



rafından da şiddetle eleştirilen bu yapıt, ününü büyük ölçüde artırdi), King başpiskoposuyla kalem tartışmala



sinde Pyrénées-Atlantique yönetim bölgesinde, Adour



ve Nire irmakları arasında yeralan Bayonne'un nüfusu



41 846'dır. Ressam Léon Bonnat, 1992'de, doğduğu kent olan Bayonne'a sanat koleksiyonunu armağan et miştir.



Romalıların Lapurdum adını verdikleri Bayonne, X.



yy'a kadar sırasıyla Vizigotlar, Basklar, Araplar ve Nor



mandlar arasında el değiştirdi. 1154'te miras yoluyla In gilizlere geçip, 1541'de Fransızlar tarafından geri alın di.



bayrak



rina girişti. Sonradan, Voltaire'in ve Fransız Devrimi'nin öncülerinden biri sayıldı.



Belirli renk, desen ve biçimiyle bir ulusu, kuruluşu, der



Bayliss, Sir William Maddock



insanların kentlerde yaşamaya başlamalarından ve dü



Ingiliz fizyoloji bilgini (Wolverhampton 1860-Londra 1924). Elekrofizyolojinin çeşitli alanlarında çalışmalar



neği, vb. simgeleyen kumaş. İlk bayrağın ne zaman kul lanıldığı bilinmemekte, bayrağa benzer şeylerin ilk kez,



zenli ordular kurmalarından sonra kullanıldığı düşünül



mektedir. Mısır'da, Çin'de yapılan arkeoloji araştırma ları, Eskiçağ uygarlıklarında bile bayrak kullanıldığını or



TÜRK BAYRAĞI



C+



BAYRAK



CUMHURBAŞKANLIĞI FORSU



C DÜNYA TARİHİNDEN BAYRAKLAR



İNGİLTERE KRALI FATIH WILLIAMI



CHARLEMAGNE



CENGIZ HAN



con KÖYLO SAVAŞI (XVI. YY. ALMANYA)



BÜYÜK PETRO (RUSYA)



JOSE DE SAN MARTIN



w a



HUDSON KÖRFEZI ŞİRKETİ ÇİNGLER SOLALESİ DÖNEMİNDE CECIL RHODES'UN INGİLİZ AFRIKASI (XIX. YY.) ÇİN



İÇİN ONERDIĞI BAYRAK



SOVYET SOSYALIST CUMHURİYETLERİ BIRLIGI



127



128



BAYRAK



AFRIKA ÜLKELERININ BAYRAKLARI



ANGOLA



BENIN



BOTSVANA



BURKINA FASO



BURUNDI



CABO VERDE



CEZAYİR



CIBUTI



EKVATOR GINESI



ETYOPYA



FAS



CAD



* FILDIŞI KIYISI



GINE



KENYA



LIBERYA



GABON



GINE-BISSAU



KOMOR



GAMBIYA



GANA



GONEY AFRİKA CUMHURİYETİ



KONGO



LIBYA



KAMERUN



LESOTHO



MADAGASKAR



BAYRAK



AFRIKA ÜLKELERININ BAYRAKLARI (devamı)



MALAVI



MALI



MAURITIUS



MORİTANYA



MOZAMBIK



MISIR



NIER



NAMIBYA



TIR ORTA AFRIKA CUMHURİYETİ



NJERYA



RUANDA



* SAO TOME VE PRINCIPE



SENEGAL



SEYSEL ADALARI



SIERRA LEONE



tad 111



SOMALI



TOGO



ZAIRE



SUDAN



TUNUS



ZAMBIYA



SVAZILAND



UGANDA



ZIMBABVE



TANZANYA



129



130 BAYRAK ASYA ÜLKELERININ BAYRAKLARI



AFGANISTAN



AZERBAYCAN CUMHURIYETI



BANGLADES



BİRLEŞİK ARAP EMIRLIKLERI



BHUTAN



BRUNEI



ÇIN HALK CUMHURİYETI



FILIPINLER



GÜRCİSTAN



ERMENISTAN CUMHURİYETI



HINDISTAN



JAPONYA



KAZAKISTAN



KATAR



KAMBOÇYA



BIRMANYA



ENDONEZYA



ISRAIL



IRAN



IRAK



BAHREYN



8 nin



HI



LLLL KIBRIS RUM YONETIMI



KIRGIZİSTAN



KORE, GONEY



KORE, KUZEY



BAYRAK



131



ASYA ÜLKELERININ BAYRAKLARI (devamı)



H



C* KUVEYT



KUZEY KIBRIS



LAOS



LOBNAN



TÜRK CUMHURİYETI



KOMOD MALAYSIA



OZBEKISTAN



MALDIV ADALARI



MOCOLISTAN



PAKISTAN



SINGAPUR



SRI LANKA



EL SURİYE



SUUDI ARABISTAN



TACIKISTAN



TAYLAND



TAYVAN



1



TURKMENISTAN



ORDON



UMMAN



VIETNAM



U YEMFN



NEPAL



132 BAYRAK AVRUPA ÜLKELERİNİN BAYRAKLARI



ON



ALMANYA



BELÇİKA



ÇEK CUMHURİYETI



FRANSA



ANDORRA



BEYAZ RUSYA



ARNAVUTLUK



AVUSTURYA



BOSNAHERSEK



DANIMARKA



HIRVATISTAN



ESTONYA



BULGARİSTAN



FINLANDIYA



INGİLTERE



HOLLANDA



+ ISPANYA



IRLANDA



ISVEÇ



ISVIÇRE



I ITALYA



UTVANYA



LETONYA



IZLANDA



LOKSEMBURG



LIECHTENSTEIN



MACARİSTAN



MAKEDONYA



BAYRAK



AVRUPA ÜLKELERININ BAYRAKLARI (devamı)



A MALTA



POLONYA



MOLDAVYA



PORTEKİZ



MONAKO



NORVEC



RUSYA FEDERASYONU



ROMANYA



# SAN MARINO



VATIKAN



SLOVAK CUMHURİYETI



YUGOSLAVYA (SIRBİSTAN-KARADAG)



SLOVENYA



UKRAYNA



YUNANISTAN



GÜNEY AMERIKA ÜLKELERİNİN BAYRAKLARI



ARJANTIN



EKVADOR



PARAGUAY



VI BOLIVYA



GUYANA



PERU



BREZİLYA



KOLOMBİYA



SURINAM



133



134 BAYRAK



GÜNEY AMERIKA ÜLKELERİNİN BAYRAKLARI (devamı)



slu



URUGUAY



VENEZUELA



KUZEY AMERIKA ÜLKELERİNİN BAYRAKLARI



AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ



KANADA



MEKSIKA



ANTIL DENIZI ÜLKELERİNİN BAYRAKLARI



中 ANTIGUA VE BARBUDA



BAHAMALAR



BARBADOS



*



DOMINICA



HAITI



DOMINIK CUMHURİYETI



JAMAIKA



GRENADA



КОВА



A SAINT KITTS-NEVIS



SAINT LUCIA



SAINT VINCENT VE



GRENADINELER



TRINIDAD VE TOBAGO



BAYRAK



ORTA AMERIKA ÜLKELERININ BAYRAKLARI



recele BELIZE



GUATEMALA



KOSTARIKA



NIKARAGUA



HONDURAS



SALVADOR



PANAMA



OKYANUSYA ÜLKELERININ BAYRAKLARI



K AVUSTRALYA



KIRIBATI



BATI SAMOA



MARSHALL ADALARI



FICI



MIKRONEZYA FEDERASYONU



+



NAURU



PAPUA YENI GINE



SOLOMON ADALARI



NK TUVALU



VANUATU



YENİ ZELANDA



TONGA



135



136 BAYRAK ULUSLARARASI ÖRGÜTLERİN BAYRAKLARI



AFRIKA BİRLICI ORGŪTU



AMERIKA DEVLETLERİ ORGŪTO



ARAP BIRLIGI



+



C BİRLEŞMİŞ MİLLETLER



KIZILAY



KIZIL DAVID



KIZILHAÇ



000 KOMEKON



OLIMPIYATLAR



NATO



ABD'YE BAĞIMLI ÜLKELERİN BAYRAKLARI



GUAM



KUZEY MARIANALAR



PALAU (BELAU)



V PORTO RIKO



SAMOA (AMERIKAN SAMOASI)



taya koymuştur. Bir direğe çekilen (ya da ucuna bağla nan) ilk bayrağın ipekli dokuma yapmayı çok eski tarih



I



VIRGIN ADALARI



başlanmıştır. Sözgelimi, Büyük Britanya bayrağında In



lerde bulan Çinliler tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Doğadaki varlıkların, genellikle yaban hayvanlarının



giltere, Iskoçya ve Irlanda'nın koruyucu azizleri sayılan Aziz George, Aziz Andrew ve Aziz Patrick'in haçları bi raradadır. Somali bayrağındaki beş yıldız, Somalilerin yaşadıkları beş eyaleti temsil eder. Sarı, mavi, kırmızı



sonra da Japonya'da kullanılmaya başlanmıştır.Özel



renkli Venezuela bayrağındaki renkler "Yeni Dün ya"nın zenginliğini (sarı), Ispanya'dan kazanılan bağım ızlığı (kırmızı) ve okyanusu (mavi) simgeler. Çin bayra ğında devrimi ve komunizmi simgeleyen kırmızı zemin



simge olarak kullanıldığı bu bayraklardan sonra, çağdaş biçimiyle bayraklar, XII. yy'da Avrupa'da, kısa süre likle Avrupa'da iki ya da üç renkten oluşan, düz ya da



basit biçimde bölünmüş fon üstünde sülale armalarına



ya da amblemlerine yer verilmiş, uzaktan kolayca seçi



lebilmeleri için daha çok karşıt renkler kullanılmıştır.



1789 Fransız Devrimi'nden sonraysa, özgürlük, kar



deşlik, bağımsızlık, eşitlik, demokrasi, ulusçuluk, vb. kavramları simgeleyen desen ve renkler kullanılmaya



üstünde, Çin'in imparatorluk döneminden bu yana ulu sal rengi olan san renkte geleneksel beş yıldız yer alır. Adolf Hitler, 1930 yıllarında Almanya'da iktidara gelin ce, Alman liberal demokratlannin siyah-kırmızı-sari (günümüzde Almanya bayrağındaki renkler) bayrakları



BAYSAL, FAIK 137 yerine, "kan ve demiri", simgeleyen,Alman İmparator luğu'nun XIX. yy'da kullandığı siyah-beyaz-kırmızı bayrağı seçmiş, daha sonra bu bayrak üstüne partisinin amblemi olan gamalı hacı yerleştirmiştir. Devletlerin yanı sıra, Kızılay, Kızılhaç, Kızılaslan, Kı



zıl David (İsrail), Birleşmiş Milletler, Avrupa Topluluğu, Olimpiyatlar, vb. dernek, örgüt ve kuruluşların da bay rakları vardır.



TÜRKLERDE BAYRAK Müslümanlıktan önce Eski Türklerde her boyun, kau maddelerden yapılan, gönder ya da mızrağın ucuna ta



I



kılan bir çeşit bayrak olan kendine özgü bir "alem'ivar dı. Müslüman Türk devletlerindeyse, devletin ve hu kümdarın belirtilerinin yanı sıra bayrak da kullanıldı. Osmanlı devletinde, donanma bayrakları, Mahmut



döneminde ve daha sonra yeşildi. Selim III, bayrağın



Avrupa'daki hiçbir yapıda Nibelungenlerin Yüzüğü (Der Ring des Nibelungen) adlı opera çevriminin sah nelenmesi için gerekli teknik olanaklar bulunmadığını



düşünen Richard Wagner tarafından atılmıştır.



Daha 1864'te Wagner, koruyucusu olan Bavyera



kralı Ludwig ll’yle, Münih'te mimar Gotfried Semper'in



yeni bir tiyatro yapması konusunda görüşmüş, ama Bavyera'nın siyasal işlerine karışıp ülkeden geçici bir



süre için ayrılmak zorunda kalınca, bu tasan yürürlüğe



konmamıştı. Daha sonra Wagner, İsviçre'de yapıtı üs



tünde çalışırken Ludwig'le bir anlaşma yaptı. Bu anlaş



maya göre, Ludwig'in mali yardımına karşılık, Nibelun genler'in Yüzüğü çevrimini oluşturan dört opera ilk ola rak Münih'tekiBavyera Ulusal Tiyatrosu'nda sahneye



konulacaktı. Gerçekten de Ren Altıni (Das Rheingold, 1868) ve Valküreler(Die Walküre, 1869) ilk olarak Ulu



rengini kırmızıya dönüştürürken, hilal biçimindeki ayın



sal Tiyatro'da sahnelendi; ama daha sonra Wagner'in



yerine "sancak” adı kullanılmaya başlandı. Kırmızı ze min üstüne hilal biçimli ay ve sekiz köşeli yıldızdan olu



batımı (Götterdämmerung) yeni yapılan Bayreuth Fes tival tiyatrosunda sahneye kondular. Tiyatronun temeli 1872'de atıldı ve Semper'in Mü



karşısına de sekiz köşeli bir yıldız ekletti. Yeniçeri oca ğının kaldırılmasından (15 Haziran 1826) sonra, bayrak



şan bayrak, XIX. yy'ın ilk yarısında Osmanlı İmparator luğu'nun resmi bayrağı olarak kabul edildi. Bayrak üs tündeki yıldız, Abdülmecit döneminde beş köşeli hale



getirildi. Saltanat kaldırılıp (1 Kasım 1922) cumhuriyet



ilan edilince, yalnızca iki bayrak varlığını korudu: Ulu sal bayrak; hilafet bayrağı. Hilafetin kaldırılmasıyla hila



kralı razı etmesiyle, Siegfried (1871) ve Tannlanın Gün



nih'te yapılması için tasarlandığı taslaklar, Carl Brandt ve Otto Bruckwald tarafından Bayreuth'a uyarlandı.



Yapı, dönem için iki önemli yenilik içeriyordu: Salonun içi yelpaze biçiminde düzenlenmişti; orkestra, üstü ka palı bir bölüm içine yerleştirilmişti. Festival tiyatrosu



1876'da müzik dünyasının ve toplumun önde gelen ki



fet bayrağı da tarihe karıştı. Günümüzdeki Türk bayrağı, 29 Mayıs 1936'da çıka rilan bayrak yasasıyla kesin biçimini almış ve boyutları kesin olarak belirlenmiştir. Türk bayrağının ölçülerinde



şilerinden oluşan seçkin bir seyirci topluluğuna sunulan Der Ring'le açıldı. Wagner'in Parsifalı da 1882'de ilk



temel birim bayrağın genişliğidir. Bayrak yasasına göre,



le sürdürülen Bayreuth Festivali önce Birinci Dünya Sa



Türk bayrağında, (1)dış ay merkezinin uçkurluğa uzak



lığı genişliğin 1/2'sine, (2) ayın dış çemberinin çapı ge



vaşı, sonra da İkinci Dünya Savaşı'yla kesildi. 1951'de



nişliğin 1/2'sine, (3) ayın iç ve dış merkezlerinin birbiri



bestecinin en büyük torunu Wieland, girişimleri sonu cunda festivali yeniden başlatıp, yöneticiliğini üstlendi.



ne uzaklığı genişliğin 1/16'sına, (4) ayın iç çemberinin



Onun 1966'da ölümünden sonra da, festival kardeşi



çapı genişliğin 2/5'ine, (5) yıldız çemberi ile ayın iç



Wolfgang tarafından yönetilmeye başlandı.



çemberi çapı genişliğin 1/4'üne, (7) bayrak boyu genis



Bayrı, Mehmet Halit



1/30'una eşit olmalıdır.



Türk halkbilimcisi (İstanbul 1896-ay.y. 1958). Darülfü



çemberi arasındaki uzaklık genişliğin 1/3'üne, (6) yıldız liğin 1 1/2'sine (8)uckurluk genişliği bayrak genişliğinin



Gene bayrak yasasına göre, bayrağın örneğini içeren bir madde ya da eşya, basılacak ve oturulacak yerlere



serilemez; bayraktan perde, örtů, vb. dikilemez; bay



rak yalnızca özel direk ya da göndere çekilebilir; direk ya da göndere çekilen bayrak, yırtık, delik, sökük, kirli,



rengi solmuş, buruşuk olamaz. Cumhurbaşkanlığı forsunun sol üst köşesinde, çem



ber biçiminde dizilmiş, her biri günümüze kadar kurul



muş bağımsız Türk devletlerini simgeleyen 16 yıldız



vardır; çemberin ortasındaysa, 17. bağımsız Türk dev leti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni simgeleyen 16 işınlı bir



güneş bulunur.



olarak bu tiyatroda sahnelendi. Wagner'in ölümünden sonra eşi Cosima'nın isteğiy



nun'un Edebiyat bölümünü bitiren Mehmet Halit Bayn, İstanbul belediyesinde görev aldı. Bedesten müdürlü ğünden emekliye ayrıldı. Halk Bilgisi Derneği'nin (Ankara, 1928) kurucuları arasında bulunan Halit Bayn, derneğin İstanbul'da çı karılan yayın organı Halk Bilgisi Haberleri dergisini yö netmiş, folklor ve halk edebiyatı alanlarında yaptığı araştırma ve derlemeleriyle tanınmıştır. Başlıca yapıtları: Anadolu Manileri(1923), Cumhuri yet Devrinde Halk Bilgisi Hareketleri (1933), İstanbul Argosu ve Halk Tabirleri(1934), Halk Şairleri Hakkında Küçük Notlar (1937), XIX. Yüzyıl Halk Şiiri (1956), XX. Yüzyil Halk Şiiri (1957),



Bayreuth Almanya'da kent. Bavyera'da, Nürnberg'in kuzey do



ğusunda Roter Main irmağı kıyısında yeralan Bayre uth'ün nüfusu 76 800'dür. Metalurji ve makine sanayi



lerinin geliştiği kent, özellikle Wagner Festivali'yle ünlü dür. Wagner ve Franz Liszt'in mezarları Bayreuth'tedir.



Bayreuth Wagner Festivali Almanya'da Bayreuth kentinde düzenlenen müzik fes tivali. Bayreuth'a yukardan bakan bir tepe üstünde,



Festival tiyatrosunda (Festspielhaus) düzenlenen Bay



reuth Festivali'nin ve festival tiyatrosunun temellerini,



Baysal, Faik Türk yazarı (Istanbul 1918). Istanbul Edebiyat Fakültesi



Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü bitiren (1942) Faik Baysal, askerliğini tamamladıktan sonra Pertevniyal Li



sesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı (1944-1949);



özel dersler verdi; gazetecilik, çevirmenlik gibi işlerde çalıştı.



Köy ve kasabalarda, İstanbul'un kenar mahallelerin de yaşayan insanların yaşanularını betimleyici bir ger çekçilik anlayışıyla sergilediği öykü ve romanlarında Faik Baysal, toplumsal bozuklukları dış nedenlere de



gil, doğrudan doğruya insanın yaradılışına bağlamış,



138 BAYSUN, MEHMET CAVİT gerçekteki yaşayışın acılığını kendiliğinden ortaya çık miş gibi anlatmıştır.



Başlıca yapıtlan: Sarduvan (roman, 1944; genişletil miş 2. basimi 1972), Perşembe Adası (öyküler, 1955), Rezil Dünya (roman, 1955), Sancı Meydanı (Öyküler, 1968; 1969 Sait Faik Hikaye Armağanı), Drina'da Son Gün (roman, 1972), Nuni (Öyküler, 1983), Militan (öy



küler, 1986), Ateşi Yakanlar (roman, 1992). Baysun, Mehmet Cavit



Türk yazarı ve tarihçisi (İstanbul 1899-ay.y. 1968). İs



tanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten (1926) sonra ög.



retmenliği seçen Mehmet Cavit Baysun, Istanbul, Kan dilli ve Galatasaray liselerinde tarih okuttu. Çalışmala



rıyla Istanbul Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünün dik katini çekince bu alanda çalışmaya çağnldı ve doçent vekili olarak atandı (1937). Tezini vererek doçent olup (1939), 1946'da Yeniçağ Tarihi profesörlüğüne yüksel di. Türkiyat Enstitüsü ile islâm Ansiklopedisi müdürlük lerinde bulundu.



Tarih alanındaki araştırmalarıyla tanınan Cavit Bay



sun, Tarih Vesikaları Dergisi, Türkiyat Mecmuası gibi



dergilerde Türk edebiyatı tarihini deilgilendiren yazılar yayınlamış, İslam Ansiklopedisi'ne, biyografiler, büyük savaşlar ve tarihsel terimlerle ilgili maddeler yazmıştır. Başlıca yapıtlan: Boğaziçi iskelelerine Dair Bir Risale



birimler tarafından sağlandığından, bazen bir kilobayt, 1 000 bayt yerine 1 024 baytı belirtmek için kullanılır.



Baytop, Turhan Türk eczacısı (İstanbul 1920), Eczacılık doktorasını ve



ren (1949) Turhan Baytop, Farmakognozi kürsüsünde doçentliğe (1952) ve profesörlüğe yükseldi (1962). Tür kiye'de yetişen ve hekimlikle yararlanılan bitkiler üstü



ne incelemeler yaptı. Türkiye bitki ve hayvan topluluk larının tanınmasında oynadığı rolden ötürü bir geven türüne ve bir kelebek türüne adı verildi: Astragalus bay topianus ve Agrodiaetus baytopi. B. Matthew'yla birlik



te yazdığı Bulbus Plants of Turkey (Türkiye'nin Soğanlı Bitkileri, 1984) adlı yapıtı. Akdeniz Bölgesi Bitkileri Araştırma Örgütü tarafından gümüş madalyayla ödül



lendirildi. 1988'de Tübitak Bilim Ödülü'nü, 1992'de Ekonomik İşbirliği Örgütü'nün ödülünü aldı.



Öteki yapıtları: Türkiye'nin Tibbi ve Zehirli Bitkileri (1963), Farmakognozi (1971), Türkiye'de Bitkiler ile Tedavi (1984), Türk Eczacılık Tarihi (1985).



baz: Bk. ASİTLER VE BAZLAR. bazal metabolizma: Bk. METABOLİZMA.



(1945), Cem Sultan Hayatı ve Şiirleri (1946), Tezakir (Cevdet Paşa'nın, 1953-1967), Mevá'id-ün Nefis fi Ka



vá'id il-Mecális (Gelibolulu Ali'nin, 1956).



bazalt



Baysungur, Gıyasettin



Yer kabuğundaki kayaçların en çok bulunani. Koyu



Timurlu şehzade (Herat 1397-ay.y. 1433). Timur'un to



runu Şahruh'un oğlu olan Gıyasettin Baysungur, genç



billurları yalnızca mikroskop altında görülebilecek ka dar ince taneli yapıdadırlar. Çoğunlukla lav akıntıların



atanıp (1414), seferde ya da hasta olduğu dönemlerde



silikon dioksit (SiO2), %13-%18 alüminyum oksit



dan ilgilenerek, Herat'taki özel kütüphanesini çok sayı



(MgO), % 6-% 12 kalsiyum oksit (Cao), % 3-% 6 sod yum oksit (Na,0), % 1-% 3 titan oksit (TiO2), % 1-% 2



yaşta Tus, Nişapur ve Esterabad illerinin genel valiliğine



babasına vekâlet etti. Sanat, edebiyat ve tarihle yakın



da ressam, minyatürcü ve edebiyatçının birlikte çalıştığı bir sanat ve kültür merkezine dönüştürdü. Timur'un ta rihçisi Hafız Ebru'yu, Türk-Moğol ve dünya tarihini



renkli, yoğun, sert kayaçlar olan bazaltlar genellikle tek da ve tabakalarında bulunurlar. Genellikle % 42-% 54



(A1,0z), % 8-% 15 demir, % 3-% 9 magnezyum oksit potasyum oksit (K,O) ve çok az miktarlarda mangan oksit, vb. maddeler içerirler.



(Zübdet üt-Tevarih-i Baysunguri) yazmakla görevlen



Iki en yaygın



dirdi. Firdevsi'nin Şehname'sinin eleştirili bir nüshasını hazırlattı. Kendi de Arapça ve Farsça şiirler (Farsça bir



yüzey kayacından birini oluşturan



kaç beyit günümüze kalmıştır) yazıp, Meşhed'de anne si Gevherşad Hatun için yaptırılan caminin sülüs ve küfi



genellikle koyu



yazılarını yazdı.



renkli, agir, ince



bayt



akıntılarının dikey



bazaltlar,



taneli yapıdadırlar. Bazaltlı lav olarak



Bilgisayar terminolojisinde altı ya da sekiz bit içeren diji tal veri birimi (Ingilizce byte). Baytlar, karakterleri ya da



degismeden soğuması ve



ikili verileri belirtmek için kullanılabilirler. Bazı sistem



büzülmesi,



lerde, bayttaki bitlerden biri, bayttaki yüksek bit sayısı



Columbia irmagi yaylasındaki bu örnek gibi kırık,



nin tek mi çift mi olduğunu belirtir; dolayısıyla bayttaki hataların denetçisi işlevi görür. Böyle sistemlerde bayt



ta yalnızca yedi bit, bilgi biti olarak görev alır. Bir 8-bit



dikine bloklar



oluşturur. Bazaltlar



mikroişlemcinin bir boyda eşit veri birimleri kullanma sına karşılık, öbür mikroişlemciler ve daha büyük bilgi



çoğunlukla, taşlar



sayarlar tarafından kullanılan veri birimi, bütün veri bi



halinde kınlarak



rimleri için genel bir terim olan kelimedir (word). Söz



yol yapımında



gelimi, 16-bit mikro-işlemciler 2 bayt içeren kelimeler,



kullanılır.



daha büyük bilgisayarlar da daha geniş kelimeler kulla nırlar.



Bir bilgisayar belleğinin büyüklüğü genellikle kilo



bayt ya da megabayt olarak ölçülür (sırasıyla, 1000 ve 1 000 000 bayt). Bellek genellikle ikinin kuvvetleri olan



Mineralbilim açısından bazaltlar, feldispat ve pirok sen gibi silikatlardan oluşur, ayrıca, amfiboller içerebi



lirler; çok az miktarlarda magnetit, ilmenit, apatit, sfen



gibi mineraller de içerirler.



BEAN, GEORGE E. 139 bazilika



Beaconsfield, Benjamin Disraeli:



Romalılar tarafından bulunmuş bir yapı tipini, sonra da



aynı yapı planı örnek olarak yapılmış hıristiyan kiliseleri ni belirten terim.



Bk. DİSRAELI, BENJAMIN.



Beadle, George Wells



Roma mimarlığında bazilika, özellikle mahkemeler için ve meclis toplantıları için kullanılan birçok sahina ayrılmıştı; ucunda bir absida bulunan büyük, dikdört



ABD'li biyoloji bilgini (Wahoo 1903-Kaliforniya 1990).



ilk dönemlerinde bu yapı biçimi kiliselere uyarlanırken,



netlendiğini gösteren (1935) George Wells Beadle, sir kekesineğinin, yapmak istediği biyokimyasal çalışmalar



gen biçiminde bir salondan oluşuyordu. Hıristiyanlığın



planı çapraz sahınlar ve kubbe çözümleriyle çeşitlendi



rildi.



melanogaster) göz renginin özel genler tarafından de



için uygun olmadığını görerek küfmantarlarına (Neu rospora cerassa) yöneldi ve E. L. Tatum'la birlikte çalış



Trajanus :



kutuphan



maya başladı. Küfmantarına değişik bileşimler vererek kütüphane



ve X işınları göndererek, degsinim yoluyla yeni canlı



sütunut



absida



Boris Ephrassi'yle çalışarak sirkesineğinin (Drosophila



ubsida



koridor



da çalışıp, bir genin, yalnızca bir özel enzim ürettiği so



koridor



sahin



Sunako



türleri elde etti. Genlerdeki kimyasal devinim konusun



Osuna



gins



George Wells



Beadle, "genlenin, hücrelerin



Roma'da Trajanus Forumu'ndaki Ulpia bazilikasının (98-112) planları Şamlı Apollodorus tarafından çizilmiştir. Plan, geniş bir orta sahınla, iki yan koridorla, her iki uçtaki sunaklanıyla ve yanmdaire biçimli absidalarıyla, niteleyici bazilika yapısını yansıtmaktadır.



kimyasal



mekanizmalarini etkilediklerini bularak, 1958'de



Nobel Tip



ödülünú E.L.



Terim, Yunanca "Basilike” (“krala ait") sözcüğünden türemiş olsa da, bilinen en eskibazilika olan Porcia, Bü yük Cato'nun buyruğuyla I.O. 184'te cumhuriyetçi



Roma'da yapılmıştır. Günümüze kalmış en eski (İ.Ö. II. yy.) bazilika,Pompeii'de ortaya çıkarılmıştır. Günümü ze kalan en önemli dört bazilikaysa Roma'dadır: San Pietro bazilikası, San Giovanni in Laterano bazilikası,



Santa Maria Maggiore bazilikası, San Paolo Fuori le Mu re bazilikasi.



Bazin, André



Tatum'la



paylaşmıştır.



nucuna vardı. Lasker ödülünü (1950) alip, 1958'de No bel Tıp ve Biyoloji ödülünü Edward Lawrie Tatum'la paylaştı. 1946-1951 arasında Kaliforniya Teknoloji Ens



titüsü'nde biyoloji profesörlüğü, 1961-1968 arasında Chicago Universitesi'nde rektörlük yaptı.



Başlıca yapiti: The Language ofLife (Yaşamın Dili, eşi



Muriel Beadle'la birlikte, 1966).



Beagle, H.M.S.: Bk. DARWIN, CHARLES.



Fransız sinema yazarı (Angers 1918-Nogents-sur



Marne 1958). Çeşitli dergilerde sinema yazıları yazan



André Bazin, 1947'de La Revue du Cinéma (1957'de



adı Cahier du Cinéma'ya çevrildi) adlı dergiyi kurdu ve yönetti. Yazılarıyla döneminin genç yönetmenlerini önemli ölçüde etkiledi: Çağdaş Sinema'nın Sorunları (Qu'est-ce que le Cinéma, 4 cilt 1958-1963; Türkçe çe viri;1966), vb. birçok önemli kitap yayınladı.



Bean, Alan ABD'li astronot (Wheeler, Texas 1932). Ay'da yürüyen



dördüncü insan olan Alan Bean, deneme pilotluğu ya parken astronot seçildi. Aya ikinci insanlı inişin gerçek leştirildiği uzay uçuşunda Apollo 12 nin modül pilotlu



gunu yaptı ve uçuşun komutanı Charles Conrad'la bir



likte Ay yüzeyine ilk inceleme aygıtlarını yerleştirdi. 1973'te Skylab 3'le yaptıkları uçuşta Owen Garriot ve



Tanklara karşı kullanılan ilk roketatar. ABD'de bulunan, ilk olarak 1943'te Kuzey Afrika'da Alman tanklarına



karşı kullanılan bazuka, oldukça hafif, etkili bir silahtır.



Temelde, iki ucu açık sac bir namludan oluşur. Erimi 60 m kadardır. İki er tarafından kullanılabilir: Biri bazukaya



roketi yerleştirir; öbürü bazukayı tutar, nişan alır ve ateşler



Günümüzdeki çok daha hafif ve modern tanksavar



Tack Lausma'yla birlikte 59 günlük bir uzay uçuşu ya parak rekor kırdılar. 1975'te emekliye ayrılıp, Hous ton'daki Johnson Uzay merkezinde astronot eğitimi programının yöneticiliğine getirildi.



Bean, George E. İngiliz filologu Londra 1903-Lavenham 1977). Yunan (



bazuka



feği) diye adlandırılırlar.



sanatı üstüne dersler veren (1926-1943) George E. Be an, İstanbul'a yerleşerek, İstanbul Üniversitesi'nde



BBC:



kentlerini dolaşıp, bulduğu yazıtlarla ilgili çalışmalar



roketatarlar, "bazuka" diye değil, "lav silahı" (ya da tü Bk. BRİTİSH BROADCASTING



COMPANY.



onur profesörü oldu (1965). Anadolu'daki Eskiçag yapti.



Başlıca yapıtları: Aegen Turkey and Archaeological



140



BEARD, CHARLES A.



Guide (Türkiye Ege'si ve Arkeoloji Kılavuzu, 1966),



Turkish İslamic Architecture (Türk-Islam Mimarlığı,



low Book adlı derginin yöneticiliğine getirildi (1894).



Beard, Charles A.



Aynı yıl Oscar Wilde'ın Salome'si için yaptığı resimlerle art nouveau üslubunun ilk örneklerinden birini ortaya koydu. Daha sonra Lysistrata (1896), Rape of the Lock (1896) Volpone (1898) adlı yapıtları resimledi. Kendi



ABD'li tarihçi (Indiana 1874. New Haven 1948). Co lumbia Universitesi'nde tarih profesörlüğüne yükselen



ölümünden sonra yayınlandı, 1907) resimledikten son ra, 25 yaşında veremden öldü.



1959), Side Kitabeleri (1965).



yazdığı erotik öyküsü Under the Hilli (Tepenin Altında,



Charles Austin Beard, ABD'nin Birinci Dünya Savaşı'na



girmesine karş çıkan iki meslektaşının yakılmasını pro



testo etmek için istifa etti. İkinci Dünya Savaşı öncesin



beat generation: Bk. YİTİK KUŞAK.



de, ABD'nin savaşa katılmaması gerektiğini savunup, Roosevelt'i şiddetle eleştirdi. Roosev 'in dış siyaseti



nin Japonları savaşa sürüklemiş olduğu düşüncesini ömrünün sonuna kadar savundu.



Beatles



1960 yıllarının rock müziğine damgasını vuran ingiliz



Başlıca yapıtları: An Economic Interpretation of the



rock topluluğu. Gitarcı John Winston Lennon (1940



mu, 1913), The Rise of American Civilization (Ameri



orge Harrison (1943) ve davulcu Ringo Starr'dan (1940)



Constitution (Anayasa'nın Ekonomi Açısından Bir Yoru kan Uygarlığının Yükselişi, 2 cilt, 1927).



Beardsley, Aubrey İngiliz kitap ressamı, gravürcüsü, afişçisi ve yazarı



(Brighton 1872-Menton 1898). Liseden sonra öğrenim



1980), gitarcı Paul James McCartney (1942), gitarcı Ge



oluşan The Beatles topluluğu, Quarrymen adlı toplu lukta birlikte çalan Lennon ve McCartney'nin 1959'da



Harrison'la The Silver Beatles adlı kendi topluluklarını



kurmalarından sonra, 1962'de R. Starr'ın katılmasıyla



oluştu. The Beatles adıyla çalışmaya başlayan bu toplu luk kısa sürede Liverpool kulüplerinde büyük ün kazan



görmeyen Aubrey Beardsley, XV. yy. İtalyan ressamla



di.



kendi kendini yetiştirdi. 20 yaşına gelmeden yayıncı



Me'yi (1963) doldurmalarından sonra, kısa sürede In



rinin yapıtlarını ve Japon taşbasmalarını kopya ederek



J.M. Dent tarafından Sir Thomas Malory'nin Morte Darthur (1894) adlı yapıtını resimlendirmekle görev



lendirildi. 22 yaşında, Londra'da yayınlanan The Yel Aubrey Beardsley'nin The Ascension of St Rose of Lima (1896) adlı bu taşbasması, yapıtlarının temel özelliklerini sergilemektedir: Siyah renk kümelerinin egemen olduğu uzatılmış figürler ve zarif eğriler.



İlk plakları, Love Me Do (1962) ve Please Please



giltere'nin doruktaki rock grubu haline geldi. Toplulu



ğun bu ilk plakları, ABD'li rock sanatçıları Chuck Berry ile Elvis Presley'nin etkilerini taşımakla birlikte, artık alı



şılagelmiş, basmakalıplaşmış bir müzik biçimine taze lik, canlılık ve nükte katmaktaydı. 1964'te I Want to Hold Your Hand adlı plakla hızla



dünya listelerinde en üst sıraya yerleşen topluluğun, ABD'ye yaptığı turne, ABD'de "Beatlesmania" ("Beat les çılgınlığı“) diye adlandırılacak olguyu başlattı: Gittik



leri her yerde çok büyük kalabalıklar coşkun gösteriler



yapıyor, konserleri kitlesel "tapınma gösterileri" ne dö nüşüyordu. Hemen ardından çevirdikleri A Hard Day's Night(1964) ve Help(1965) adlı filmler de gişe rekorları kırdı. Kendi bestelerini çalan Beatles (Lennon ve McCartney topluluğun başlıca yaratıcılarıydı) toplulu gu, bir yandan rock topluluklarının kendi müziklerini çalmalarına örnek oluştururken, yeni müzik biçimleriy



Beatles (soldan sağa Paul McCartney, George



Harrison, Ringo Starr ve John Lennon) topluluğu Şubat



1964'te, ABD'de Ed Sullivan'ın televizyon programında. Topluluk, mūziğiyle 1960 yıllarında Rock müziğinde bir



devrim gerçekleştirmiş, üyelerinin giyimleri, saç biçimleri, milyonlarca genç tarafından taklit edilmiştir.



的B



(BEATLES!



BEAUMARCHAIS, PIERRE CARON DE 141 le denemeler yapmaya, olaganūstü çeşitlilikte şarkılar yaratmaya başladı: Yellow Submarine, Eleanor Rigby, vb. Bu şarkılarda yeni elektronik sesler, viyolonsel, ke man, trompet ve sitar için partiler kullanarak, rock mü ziğine gerçekten de yepyeni bir soluk getiren topluluk,



peşpeşe yayınlanan Rubber Soul (1967), Revolver (1966) Sergeant Pepper's, Lonely Hearts Clup Bandle (1967)ününü dünyanın her yanına yaydı. Ama 1970'te son albümü, Let It Be'yi piyasaya çıkardıktan sonra, beklenmedik bir kararla dağıldığını açıkladı. O tarihten sonra üyelerinin her biri, meslek yaşamını ayrı ayrı sür dürdü. John Lennon, 8 Aralık 1980'de evinin önünde,



dengesiz bir kişi tarafından tabancayla vurularak öldü rüldü. Ringo Starr, daha çok sinemayla uğraşırken, Ge orge Harrison, özellikle de Paul McCartney, 1990 yılla



tamamlanarak hizmete girmiştir. Italyan mimar Renzo Piano ile İngiliz mimar Richard Rogers'ın tasarımını



yaptıkları, yapımını İngiliz şirket Ove Arup and Parth ners'ın yürüttügü yap: 167,5 boyunda, 59,1 m eninde,



42 m yüksekliğinde dev bir saydam kutu biçimindedir.



Açıkta görülen boru biçiminde çelik sütunlar, yapıyı en



lemesine tutan asmayapıyı taşır. Dış mekanik sistemle rin her biri bir başka renktedir: Asansörler kırmızı, yürü



yen merdivenler açık renkli plastik túneller içinde, dev boyutlu havalandırma boruları mavi, su tesisatı yeşil,



elektrik tesisatı sarıdır ve bunların tümü, ana sütunların



dışında, 7,9 m'lik dökme çelik dış taşıyıcıların üstünde durur. Paris'in eski bir semtindeki geleneksel üsluplu



yapıların ortasında gerçekleştirilmesi, şiddetli tartışma lara yol açmıştır.



rinda yeni bir çıkış yaparak, çeşitli parçalarıyla "en çok



satan plaklar” listelerinde üst sıralara yükseldiler.



Beaufort denizi



Beatrix



Kuzey Buzdenizi'ne bağlı deniz. Adı XIX. yy'da yaşa



Hollanda kraliçesi (Soestdijk sarayı 1938). Kraliçe Julia



na ile prens Bernhard'ın kızı olan Beatrix, 1961'de, Lei



mış Ingiliz amirali Sir Francis Beaufort'dan (1774-1857) kaynaklanan Beaufort denizi Alaska'nın kuzey kıyıları, Kanada kıyıları ve Kanada'ya bağlı Arktika adalarının



den Üniversitesi'nde hukuk doktorasını verdi. 1966'da



batı kesimi arasında uzanır; yüzölçümü 476 560 km?,



Alman diplomatı Prens Klaus von Amsberg'le evlendi.



ortalama derinliği 1 004 m, en derin noktası 4 682



lia'nın yerine geçti.



m'dir. Kıyıya yakın kesimlerinde küçük adalar bulunur. Yılın büyük bölümünde buzlarla örtülür.



Beattie, James



Beaufort ölçeği



İskoçyalı şair, filozof ve deneme yazarı (Laurencekirk 1735-Aberdeen 1803). Essay on the Nature and im



Rüzgâr gücünü değerlendirmek için kullanılan uluslara



30 Nisan 1980'de tahttan çekilen annesi kraliçe Ju



mutability of Truth (Gerçeğin Doğası ve Değişmezliği Üstüne Deneme, 1770) adlı yapıtında David Hu me'un kuşkucu felsefesine karşı çıkan James Beattie,



rası ölçek. Adı, bulucusu (1806) amiral Francis Beau fort'dan (1774-1857) kaynaklanan Beaufort ölçeği,



O'dan (hafif rüzgâr) başlayıp, 12'de (kasırga) biten de ğerleri içerir. Rüzgâr hızı, deniz mili (1 deniz mili 1,85



birçok deneme yayınladı. Uzun şiiri The Minstrel'le



km'dir) olarak belirtilir. O degeri saatte 0-7 deniz miline,



(1771-74) Lord Byron'ı etkiledi.



12 değeri saatte 64 deniz mili ve üstüne denk gelir.



Beaubourg



Beaumarchais, Pierre Augustin Caron de



Paris'te Georges Pompidou Ulusal Sanat ve Kültür Mer



Fransız tiyatro yazan (Paris 1732-ay.y. 1799). Louis XV'in kızlarına gitar dersi veren (1759) Pierre Augustin



kezi'nin (Centre National d'Art et de Culture Georges



Pompidou) yaygın adı. Bu adı Beaubourg semtin



den, özgün adıysa bu semtte bir sanat ve kültür merkezi



yapılması düşüncesini ilk olarak ortaya atan (1969)Ge orges Pompidou'dan kaynaklanan merkez, 1978'de



Caron de Beaumarchais, Maliyeci Duverney'le dostluk kurarak müteahhitlik yaptive Amerika'da ayaklanan in giliz kolonilerine silah satarak büyük bir servet kazandı.



1761'de kral tarafından soyluluğa yükseltilip, Madrid'e kısa bir yolculuk yaptıktan (1764) sonra, Paris'e döne rek iki dramını sahneye koydurdu: Eugénie (1767), Les



1978'de tamamlanan Beaubourg ya da Centre National d'Art et de Culture Georges Pompidou bir modern sanat müzesi, bir başvuru kütüphanesi, sanayi tasarımıyla,



Pierre Augustin



müzikle ve akustikle ilgili araştırma merkezleri içermektedir.



Beaumarchais'nin,



Caron de Jean Marc Nattier



tarafından yapılmış portresi.



ABD'deki Ingiliz şömürgelerinin Ingiliz egemenliğine karsi



ayaklanmalanna yardım eden



Beaumarchais.



özellikle XVIII. yy. Fransız



toplumundaki haksızlıkları yeren Figaro'nun



Dugünü adlı oyunuyla ünlüdür.



142



BEAUMONT, FRANCIS VE JOHN



Deux Amis (iki Dost, 1770). Duverney'nin mirasçısı La



Blache kontunun açtığı bir davada, Goezman tarafın dan rüşvet almakla suçlanınca, Mapeau mahkemesini



gülünçleştiren Mémoiresi (Muhtıralar, 1774 ve 1775) yazdı. 1775'te Sevil Berberini (Le Barbier de Séville,



Rossini tarafından opera olarak bestelendi) sahneye



koydurduysa da, 1778'de yazdığı Figaro'nun Dügünü



(Le Mariage de Figaro, Mozart tarafından opera olarak



bestelendi), sansürcülerin ve kralın izin vermemesi yü



zünden ancak 1784.Nisanı'nda oynanabildi. 1788'de müziğini Gluck'un öğrencilerinden Salieri'nin yazdığı



ölümüne kadar sürecek bir ilişki kurdular) ve yapıtlarıy la varoluşun çelişkilerini gözler önüne sermeye çalıştı.



Daha sonra yaşamını ve çağdaşlarının yaşamını anlattığı



bir dizi özyaşamöykülerine dayanan roman yayınladı.



Kadının toplumda ikinci sırada kalmasını kapsamlı bi



çimde işlediği Genç Kızlık Çağı/Evlilik Çağı/Bagımsızlı ga Doğru (Le Deuxième Sexe, 1949) adlı yapıtıyla Av rupa ve ABD'deki feminist hareketleri derinlemesine etkiledi.



Tarare adlı operasını, 1792'de L'Autre Tartuffe ou la



Başlıca yapıtları: Konuk Kız (L'Invitée, 1943), Le Sang des Autres (Başkalarının kanı, 1944), Pour une Morale de l'Ambiguité (Kaypaklık Ahlakına Katkı,



dramını sahneye koydurdu. Birkaç gün sonra, bir tüfek



1947), Mandarinler(les Mandarins, 1959, aynı yıl Gon court ödülünü aldı), La Longue Marche (Uzun Yürüyüş,



serbest bırakılınca yurt dışına çıkarak, ancak 1792 Tem



ne Fille, 1958), Kadınlığımın Hikayesi (La Force des



Mère Coupable (Öteki Tartuffe ya da Suçlu Ana) adlı



alım-satımı olayı yüzünden tutuklanıp, sekiz gün sonra muzunda Fransa'ya döndü.



1958), Bir Genç Kızın Anıları(Les Mémoires d'Une Jeu Choses, 1959), Sessiz Bir Ölüm (Une Mort Très Douce,



1964), Les Belles Images (Güzel Düşler, 1966), Yaşlılık



Beaumont, Francis ve John



(la Vieillesse, 1970), Sonuç Olarak (Tout Compte Fait,



Dönemlerinde oyunlarıyla Shakespeare'in oyunların



dan daha çok beğeni toplayan Ingiliz yazarları. John Beaumont (Leicestershire 1583-Londra 1627) ve kar



deşi Francis Beaumont (Leicestershire 1584-Londra



1972), Veda Töreni(La Cérémonie des Adieux, 1981),



Journal de Guerre (Savaş Günlüğü, 1990), Letters a Sartre (Sartre'a Mektuplar, 2 cilt, 1990).



1616), 1606'ya doğru birlikte oyun yazmaya başlayıp,



Bebel, August



çalışmalarını ayrı ayrı sürdürmüşlerdir. Ama edebiyat



Alman sosyalisti (Köln 1840-Passugg, İsviçre 1913).



1612-1613'e kadar birlikte 10 oyun yazmış, daha sonra



tarihine birlikte yazdıklan oyunlarla geçmişlerdir: The



Prusyalı bir memurun oğlu olan August Bebel, küçük



Woman Heater (Kadın Düşmanı, 1606), Philaster



yaşta öksüz kaldı ve genç yaşta ağaç tornacılığı yapma



(1608-1610), A King and no King (Kral Olmayan Kral, 1611), A Maid's Tragedy (Genç Kızın Trajedisi, 1608



necht'le birlikte, Alman işçi hareketinde etkili rol oyna maya koyuldu. 1867'de milletvekilliğine seçilip,



1611).



İki yazar, büyük ustalıklarına ve insan ruhunu derin



den tanıyışlarına karşılık, herşeyden önce seyirciyi eğ



lendirmeyi ön plana aldıkları için, Shakespeare'in dra matik yoğunluğuna ulaşamamışlarsa da, dönemlerinin tiyatrosuna damgalarını basmış ve ülkede entrika ko medisinin yaratıcısı olmayı, ayrıca, Don Kişot gibi yapıt



ları ustalıkla uyarlamayı (The Knight of the BurningBest le (Kızgın Tokmak Şövalyesi, 1611) başarmışlardır; asıl özgünlükleri oyunlarını kuruş tekniğindedir: Çoğunluk la karmaşık, kişilerin birbirlerini başkalarıyla karıştırdığı



bir oyunda, birbirini izleyen birçok entrika beklenme dik bir sonuca ulaşır.



ya başladı. Marksçılığı benimseyip, Wilhelm Leibk 1867'de Alsace-Lorraine'in Almanya tarafından ilhaki



na karşı çıktı. 1869'da Wilhelm Leibknecht'le Sosyal



Demokrat İşçi Partisi'ni kurdu. 1870 Fransa-Prusya sa



vaşından sonra savaş borçları konusunda oy vermeyi reddettikleri için Leibknecht'le birlikte vatana ihanet suçundan yargılandı ve 1872-74 arasında hapis yattı. Alman Sosyal Demokatları'nın lideri olarak hem karl



Marx ve Frederich Engels'in müdahalelerine, hem de Eduard Bernstein'ın revizyonizmine karşı çıktı. Kadın ve Sosyalizm (Die Frau und der Sozialismus, 1883) adlı yapıtında kadın hakları hareketini destekledi. Yaşa



möyküsünü Aus Meinem Leben (Yaşantım, 1910 1914) adlı yapıtında anlattı.



Beauvoir, Simon de



Bebey, Francis



Fransız kadın yazarı (Paris, 1908-ay.y. 1986). Felsefe öğretmenliğilyapan Simon de Beauvoir, edebiyata yo



nelerek, J. P. Sartre'ın görüşlerini benimsedi (Sartre'ın



Kamerunlu yazar ve müzisyen (Duala 1929). 1957



1961 arasında radyo muhabirliği yapan, 1961'de



UNESCO'da çalışmaya başlayan Francis Bebey, Le Fils t'Agatha Moudio (Agatha Moudio'nun Oğlu, 1968) adı



Ik romanıyla Siyah Afrika Büyük Edebiyat Ödülü'nü al



dı. 1974'te UNESCO'daki görevinden ayrıldı. Öteki yapıtları: La Poupée d'Ashanti (Aşanti Bebeği, Fransız deneme yazarı ve



1973), Le RoiAlbert d'Effidi(Kral Albert d'Effidi, 1976),



vb.



romancısı Simone de Beauvoir, feminizmin ve



varoluşçuluğun önde gelen savunucu ve



temsilcilerinden



dir. Felsefi görüşü, ilişkisini ömrú



bebob: Bk. CAZ. Beccafumi, Domenico Sienalı ressam, heykelci ve mozaikçi (Valdibiena, Siena 1485'e d. - Siena 1551). İlk çalışmalarında Sodoma,



boyunca sürdürdügü Jean



Raffaello ve Michelangelo'dan etkilenen Domenico



Paul Sartre'ınkine



akını içinde kişisel üslubunu geliştirdi: Asi Meleklerin



çok yakındır.



Beccafumi (Domenico di Pace de denir), manierismo



Düşüşü (1525,Siena Resim müzesi), Meryem'in Doğu



BECKMANN, MAX 143 Irlandalı oyun



şu (1543, Siena Akademisi), vb. Figürlerin uzatıldığı, canlı renklerin parlak ışıkla yayılması yoluyla dramatik



yazan ve romunci



Samuel Beckett yapıtlannin çogunu Fransızca



perspektif etkilerinin yaratıldığı bu tabloların yanı sıra, Siena katedralinin yer mozaiklerini (Incil'den sahneler, vb.) yapti.



yazmış ve



birçogunu kendisi



Beccaria, Cesare Bonesana



Ingilizce'ye



İtalyan kriminoloji uzmanı ve iktisatçısı (Milano 1738 ay.y. 1794). Dei deliti e delle pene (Suçlar ve Ceza Üs



ödülü verilen,



çevirmiştir. 1969'da Nobel ama kabul



tüne, 1764) adlı yapıtıyla suç ve cezanın dengesi konu sundaki en iyi yapıtlardan birini ortaya koyan Cesare



etmeyen yazar en çok saçma'



Bonesana Beccaria, cezanın kamu düzenini sağlamak



tiyatronun başyapıtlanndan



için gerekli olandan fazla olmamasını savundu. Ağır ce



zalara, işkenceye karşı çıktı. Düşüncelerini benimse



sayılan Godot'yu Beklerken (En Attendant Godot)



yen XIX. yy. Ingiliz reformcusu Teremy Bentham'la bir likte birçok Avrupa ülkesinin ceza hukukunu etkiledi;



ayrıca, ekonomiyle ilgili yazılarında, Adam Smith ve



oyunuyla tanınır



Thomas Malthus'un bazı düşüncelerinin öncülüğünü yaptı.



beceri yitimi Bütün öbür yönleriyle normal bir kişinin, kibrit çakmak tūründen istemli bir hareketi yapma yeteneğini yitirme siyle yansıyan hastalık. Nedeninin, beyindeki merkez lerin kas hareketlerini gerektiği biçimde, sırayla başlata maması olduğu sanılmaktadır. Genellikle yalnızca bir



koldaki eşgüdümü etkileyen basit hareket becerisi yiti mi, merkez sinir sisteminin küçük bir bozukluğunun so nucu olarak ortaya çıkabilir; buna karşılık şiddetli bece



ri yitimleri zaman içinde genel bunamaya dönüşür,



Becher, Johannes R. Alman yazarı ve siyasetçisi (Münih 1891-Berlin 1958). Önce Spartakusçular grubuna katılarak toplumcu ger çekçiliği benimseyen Johannes Robert Becher, sonra (1919) komünist partisine katıldı. 1933'te Naziler tara



fından sürgüne gönderildi. 1935'te Internationale Lite



nity College'ın Roman dilleri bölümünü bitiren Samuel Beckett, 1928-1930 arasında Paris'te okutmanlık ya



parken James Joyce'la tanıştı. Dublin'e dönünce Trinity



Collage'da ders verip, 1932'de istifa etti. 1938'de Pa ris'e yerleşip Joyce'un sekreterliğini yaptı. Büyük bölü



münü Fransızca yazdığı ve çoğunu Ingilizce'ye kendisi



nin çevirdiği roman ve oyunlarında, yaşamın boşluğu



nu, insanların umutsuzluğunu ve amaçlarının anlamsız lığını işledi. 1969'da verilen Nobel Edebiyat ödülünü kabul etmedi.



Başlıca romanları: Murphy (1938), Molloy (1961),



Malone Meurt (Malone Oluyor, 1951), Happy Days (Mutlu Günler, 1951).



Başlıca oyunları: Sözsüz Oyun (Actes Sans Paroles, 1957), Oyunun Sonu (Fin de Partie, 1957), Bram van



Velde (1958), Comment C'est (Bu Nasıldır. 1961), Pa roles et Musique (Sözler ve Müzik, 1962), Actes Sans Paroles II(Sözsüz Oyun II, 1962),Mutlu Günler(Oh Les



Beaux Jours, 1963), Compagnie (Kumpanya, 1980),



L'image (Görüntü, 1988).



ratur, Deutsche Blätter'in yayın yönetmeni olarak Mos



kova'ya yerleşti. Savaştan sonra, Doğu Almanya'nın Kültür bakanlığına atandı ve yazarlardan sosyalist öğre tiyi işleyen yapıtlar yazmalarını istedi. Başlıca yapıtları: Maschinen-rythmen (Makine-ritmi, 1926), Neue De



utsche Volkslieder (Yeni Alman Halk Şarkıları, 1950).



Beckford, William Ingiliz yazarı (Fonthill Gifford 1760-Bath yakını 1844). Soylu ve zengin bir ailenin oğlu olan William Beckford, çağının en özgün sanatçılarından Alexander Cozens'le



dostluk kurdu.Bu etki ile yaradılışından gelen fantastige



Bechet, Sidney



düşkünlüğünü geliştirerek, kendine Ingiltere'deki Orta



ABD'li siyah caz klarnetçisi, soprano saksofoncusu ve



ve içini değerli koleksiyonlarla doldurdu. Once Fran



orkestra yöneticisi (New Orleans 1897-Garches, Fran



sa 1959). Çocukken klarnet çalışmaya başlayan, he men ardından soprano saksofona geçen Sidney Bechet (17 yaşına geldiğinde New Orleans'taki büyük caz top



luluklarının aşağı yukarı tümünde çalışmıştı), ABD'de



ve Fransa'da birçok turneye çıktı. Soprano saksofonu



ciddi biçimde kullanan ilk müzikçi olarak, özgün vibra



çağ manastırlarından esinlendiği bir malikane yaptırdı sizca yazıp (1782) sonra İngilizce'ye çevirdiği (1786) fantastik bir öykü yayımladı: The History of the Caliph Vathek (Halife Vathek'in Öyküsü). Kayalarla, alun kub belerle, düş bulutlarıyla dolu bir doğa çevçevesinde geçen bu öykü (ya da roman), romantik edebiyaun ge



lişmesini büyük ölçüde etkiledi ve bir süre unutulduk tan sonra, 1893'te Stéphane Mallarmé tarafından yeni



to tonlamasıyla ve uzun, akıcı, yoğun melodili dogaçla



den basıldı.



yerleşti.



Beckmann, Max



Becket, Thomas, Aziz: Bk. THOMAS



Alman ressamı (Leipzig 1884-New York 1950). XX.



malarıyla ün saldı. 1928'de çok beğenildiği Fransa'ya



BECKET, AZİZ.



Beckett, Samuel Irlandalı yazar (Dublin 1906-Paris 1989), Dublin'de Tri



yy'ın başlıca dışavurumcu sanatçılarından olan Max



Beckmann, tutucu Weimar Akademisi'nde sanat ögre



nimi görüp, 1906'da dışavurumcu eğilimli "Berlin Ayri



likçılar Topluluğu”na katıldı. 1912'de Der Blaue Reiter



topluluğundan Franz Marc'la giriştiği kalem tartışmasın.



da, dişavurumculuğa karşı gerçekçiliği savundu. Birinci



144 BECQUER, GUSTAVO ADOLFO Max Beckmann



Mühendislik Okulu'nu ve Askeri İstihkam Okulu'nu bi



Kırmızı Fularli



tiren Antoine Becquerel, Ispanya savaşına ve Paris sa vunmasına (1814) katıldı. Sağlığı bozulunca ordudan



Kendi Portresi (1917) adlı bu yapıtında,



sıhhiyeci olarak



aynlarak, piezoeklektrik olaylarını buldu (1819); ist elektriğinin etkilerini inceledi; elekromıknatıslı teraziyi



çalışırken derinlemesine



buldu. Elektrokimya üstüne araştırmaları sonucunda genel bir elektrik üretimi kuramı ortaya koyup, 1829'da



etkilendiği



iki sivi pil gerçekleştirdi (bunlardan bakırsülfatlı olanı



savaşın, insan



Danielle'in 1836'daki çalışmalarından sonra yaygın



üstünde yattigi ruhsal çöküntüyü yansıtmıştır.



(Staatsgalerie,



Stuttgart).



olarak kullanıldı). Doğal billurların yapay olarak üretimi üstüne önemli bir çalışma yapti.



Becquerel, Antoine Henri Fransız fizikçisi (Paris 1852-Le Croisic 1908). Alexandre Edmond Becquerel'in oğlu olan Antoine Henri Becqu



erel, Politeknik Okulu'nda okutmanlık (1875) yapıp, Doğa Tarihi mūzesi laboratuvarında doğabilim profe sörlüğüne yükseldi (1895). 1905'ten ölümüne kadar



Dünya Savaşı'na katılıp, bir süre sonra, aşırı sinir bozuk



yeniden Politeknik Okulu'nda ders verdi.



Frankfurt Sanat Enstitüsü'nde ders vermeye başlayıp,



leri, vb.) inceleyen ve X - işınları ile fosforışılık arasında



luğu belirtileri gösterdiği için terhis edildi ve simgeciliğe yönelerek, yapıtlarında savaşın acılarını işledi. 1923'te



X - işinları ile işık ışınları arasındaki benzerliği (say damsız maddelerden geçmeleri, fotoğraf camına etki



1933'te Naziler tarafından işten çıkarıldı. Berlin'e yerle sip, hem Nazi baskısından kaçışın simgesi, hem de din selõzgürlüğün alegorisi olan Hareketadlı üçkanatlı tab



bir ilişki bulunup bulunmadığını araştıran Henri Becqu



losunu gerçekleştirdi. Yapıtlarının Naziler tarafından "yoz sanat" kapsamına alınması (1937) üstüne önce



erel, uranyum filizi ışınları ile X-ışınlarının fotoğraf camı



üstünde aynı etkiyi yaptığını ortaya koyarak, uranyum



tuzlarında radyoaktivite bulunduğunu kanıtlamış (bulu şu, atom çekirdeğinin varlığını kanıtlaması bakımından



Amsterdam'a, sonra ABD'ye göçtü. Saint Louis Was



da çok önemliydi), nükleer işımayı saptayan bir aygıt



Brooklyn Museum School'da (1949-50) ders verdi. Başlıca yapıtlan: Kırmızı Fularlı Kendi Portesi (1917,



rie Curie'yle paylaşmıştır.



hington Universitesi'nde (1947-49) ve New York



Staatsgalerie, Stuttgart), Gece (1928-29), Hareket (1932-33, New York Modern Sanat Müzesi).



Becquer, Gustavo Adolfo İspanyol yazarı (Sevilla 1836-Madrid 1870). Roman tizm akımına bağlanan Gustavo Adolfo Becquer (asıl



yapmış ve uranyum ışınlarına tutulan gazların iyonlaştı ğını bulmuş, 1903'te Nobel Fizik ödülünü Pierre ve Ma



beçtavuğugiller Tavuksular takımından kuş ailesi (Bil. a. Numididae). Afrika, Madagaskar, Arabistan ve Komor adalarında ya şayan beçtavuğugiller ailesi üyeleri, böcek ve bitkiyle beslenen, iri, kümes tavukları büyüklüğünde tavuksu



adi Gustavo Adolfo Dominguez Bastida'dır), Heine ve



kuşlardır. Boyunları çıplak, boz rengi tüyleri beyaza ya



mantizminin en insancıl örneklerini ortaya koydu. Dö



yuvalara, dişiler 7-20 yumurta bırakırlar; yumurtadan



Russet'nin etkisinde yazdığı şiirlerinde, İspanyol ro



kın açık renk çizgili ya da noktalıdır. Toprağa oyulmuş



neminin gençliğini büyük ölçüde etkileyen bir şiir kitabı Rimas (Kafiyeler, 1861)), düzyazıyla masallar (Maese



oldukça gelişmiş halde çıkan yavrular, kısa bir süre son



Perez el Organista (Orgcu Perez Usta, 1860); Leyendas Espanolas (Ispanyol Efsaneleri, 1904]) ve Cartas Desde mi Celda (Hücremden Mektuplar, 1864) adlı bir dene me kitabı yayınladı.



Becquerel, Alexandre Edmond Fransız fizikçisi (Paris 1820-ay.y. 1891). Antonie Bec querel'in oğlu olan Alexandre Edmond Becquerel, 18 yaşında babasının yanında preparatçı olarak çalışmaya başladı (1878'de Museum'da fizik profesörü olarak ba basının yerini aldı). Işık üstüne incelemeler yaparak,



1839'da, fotokimya olaylarında işığın serbest kalmasını



buldu; 1842'de, güneş tayfı renklerini fotoğrafla sapta dı.1857-1858 arasında fosforışılūstüne önemli çalışma



lar yapıp, fosforişıl maddeleri inceleyerek, tayfın, onla rin işıklılığını sağlayan bölgelerini araştırdı.



Başlıca yapıtı: La Lumière, Ses Causes et Ses Effets



ra yuvadan ayrılırlar. Akbaba beçtavuğu (Acryllium vul



turinum), boynu ve göğsünün parlak mavi, boynunun siyah ve beyaz olmasıyla öbür türlerden ayrılır.



Beçuanaland: Bk. BOTSVANA. Bedaux, Charles



Fransız mühendisi (Paris 1888-Miami 1944). İşçilik ya



parken, kendi çalışmasını gözlemleyen Charles Beda



ux, insanın yaptığı çalışmayı ölçmek için bir sistem bul



du. Sistem, işi yapanin tavrını gözönünde tutarak işin gerçekleşmesi için ayrılan zamanı belirler; ölçü birimi



normal bir insanın, sekiz saatlik iş gününde, sağlığını tehlikeye atmadan bir dakikadagörebileceği iş miktarı. dir (bedaux ya da puan-dakika); bu durumda, normal



bir işçi saatte 60 bedaux üretir ve bu tempoyla çalıştı



(Işık, Nedenleri ve Etkileri, 1869).



ğında, hareketlerinin hızı, işçinin çalışma ölçüsünü or taya koyar.



Becquerel, Antoine



beden sıcaklığı



Fransız fizikçisi (Châtillon sur-Loire 1788-Paris 1878).



Bir hayvanın bedenindeki ısıl enerji düzeyi. Metaboliz



BEDEVİLER 145



ma'nın ürünü olan sıcaklık ile çevre arasındaki değişto



BAZI KUŞLARDA VE MEMELİLERDE BEDEN



kuş dengesinin bir ürünü olan beden sıcaklığı (beden isisi da denir), yaşam süreçlerinin sürekliliğini ve etkinli



SICAKLIKLARI



şamı, nispeten dar sınırlar arasında sürebilir: Alt sının



donma derecesi olan 0°C dolayında, üst sınırıysa hücre yapılarının bozulmaya başladığı 45 "C dolayındadır. Yani 0°C'in altında ve 45 °C'in üstünde, hayvanlar ge nellikle ölürler; bununla birlikte, hayvan hücrelerini ve



dokularını özel bir hazırlık yaparak son derece düşük sıcaklıklarda dondurma yoluyla depo etmek olanağı vardır.



Kuşlar ve memeliler sıcakkanlı (homeoterm), yani çevre isisindaki büyük değişikliklere karşın, nispeten



yüksek beden sıcaklıklarını dar sınırlar içinde tutmaları ni sağlayan etkili düzenleme düzenekleri bulunan can lilardır. Sıcakkanlılar bedenlerinin temel sıcaklığı ile çevre arasındaki sıcaklık farkını taşimetobolizma" adı verilen hızlı metabolizmaları yardımıyla koruyabilirler. Buna karşılık, soğukkanlı (ya da poikiloterm) diye nite lenen, yani beden sıcaklıkları çevre sıcaklıklarına uyum



gösteren hayvanlarda, etkili bir sıcaklık düzenleyici dü



zenek bulunmaz. Beden sıcaklıkları, metabolizmaları ve etkinlikleri, çevre sıcaklığına göre değişir ve dinlen me halinde metabolizma hızlarının düşük olması nede



niyle (bradimetabolizma), temel beden sıcaklıklarını çevre sıcaklığının iyice üstünde tutmakta zorluklarla karşılaşırlar. Bazı soğukkanlı hayvanlarsa, zaman za



man, davranış ve etkinlik kalıplarının uyumuyla beden sıcaklıklarını az çok değişmez düzeylerde tutan bir tür sıcakkanlılık sergilerler. Bu tür sıcaklık düzenlenmesi ektotermik ("dış-ısınmalı") diye adlandırılır ve çevre



Sucaklak



Sıcaklık C



gini, önemli ölçüde etkiler. Genellikle hayvanların ya



Serce



13.5



Domuz



38.6



Güvercin



42,2



Köpek



Ordek Tavuk



42.1



Fare



18.2 379



41,9 41.8



Kutup ay



37.6



Saksagan



Insan



170



Hindi



41,2



Kuskus



Koyun



39,0



Sigir



38,6



keseli



Karncayryen



28.1



'tekdelikli



neksizliğinden kaynaklanabilir. Beden iç sıcaklıkları be



denin doğal deliklerinden, sözgelimi makal-gödenba ğırsağı, dölyolu, ağız ya da kulak deliğinden kolayca öl çülebilir ve bu sıcaklıklar genellikle insanların ve öbür sıcakkanlı hayvanların fizyolojik açıdan iyi oluşlarının klinik göstergeleri sayılır. Ateş yükselmesi, sıcaklık du zenleme sistemindeki değişikliğin neden olduğu bir hi



pertermi durumudur ve genellikle bakteri enfeksiyon



larının yol açtığı toksinlerden kaynaklanır. Kış uykusu



kirpi, yarasa gibi bazı küçük memelilerin sergiledikleri denetimli, özel bir hipotermi biçimidir. Kış uykusuna



yatan hayvanlar, yılın büyük bölümünde normal sıcak



kanlılar gibi davranırlar; buna karşılık besinlerin kit ol duğu kış sırasında, homeotermiyi denetleyen düzenek değişir ve kış uykusuna yatan hayvanlar, belirgin bir bi çimde azalmış bir metabolizma ve çevredeki istyi izle



yen bir beden sıcaklığıyla soğukkanlı duruma gelirler. Bununla birlikte sıcaklık denetimi sürdürülür: Beden si



caklığının çok düşmesi durumunda, hayvan uyanır ve



den sıcaklık alımına dayanır. Oysa gerçek sıcakkanlı



donmayı engellemek için taşimetabolizmanın sıcaklık



hayvanlar endotermiktirler (yani "iç-isinmalı"dırlar) ve büyük ölçüde hızlı ve denetimli sıcaklık üretim yete neklerine dayanırlar. Ektoterminin etkililiği kertenkele



Sıcakkanlı canlıların beden sıcaklıklarını, merkez si nir sistemiyle bütünleşmiş negatif bir geribeslemeli de



düzenekleri hareket geçer.



lerde açıkça gözlemlenir; kertenkeleler beden sıcaklık



netleme sistemi düzenler. Bedenin içindeki ve çevre



larını gölgenin içine ya da dışana doğru hareket ederek,



sindeki, özellikle derisindeki sıcak alıcıları ve soğuk alı



bedenlerini güneş ışınlarına göre yönlendirerek ve yere



cıları, sinirlerden beyindeki merkez sinir sistemine gi



değerek, beden yüzeylerine gelen ve bu yüzeylerden yere geçen sıcaklık iletimini denetim altında tutan du



den elektriksel uyarı boşalmalarını başlatır. Sıcak alıcı lardan gelen uyarılar, soğuk alıcılardan gelen uyanlara ağır basarsa, sıcaklık yitimi düzenekleri harekete geçer: Deriye kan akımının artması, terleme, hızlı soluma, Ay nı biçimde, soğuk alıcılarından gelen uyanların ağır bas



ruşlara geçerek korurlar. Gün batımından sonra daha



çok sıcaklık aradıklarında, topraktaki oyuklarına gömü Türler; ama genellikle toprağın sıcaklığı yetersizdir; bu yüzden de beden sıcaklıkları düşer. Oyuklarından gü



neşe çıkarak güneşlendikleri zaman, gerekli beden si



caklıklarını yeniden elde ederler. Sıcakkanlıların beden sıcaklıkları birbiçimli değildir; türden türe çok büyük değişiklikler gösterir. Bazı türle rin bedeni içinde, zamana ve yere ilişkin değişiklikler oluşur. Bir başka deyişle, beyin dahil, iç organlarının si



ması durumunda, beden sıcaklığını koruyucu ya da sı caklık üretici düzenekler etkinliğe geçer. Deriye gelen



kan akımı azalır (damar büzüşmesi); havayı içte tutarak isı yalıtımını sağlamak için tüyler ve killar kabanr; titre me, vb. metabolizma tepkimeleriyle sıcaklık üretimi ar



tirilir. Genellikle, sıcaklıktan kaynaklanan rahatsızlığı bi



linçli biçimde algılama durumu da söz konusudur ve



caklığı 1°C -2 °C arasında değişiklik gösterir; organlar arasında ve organların içinde birkaç derecelik alçalıp



hayvanın daha rahat edeceği bir sıcaklık ortamı araması



saç (ya da insanlarda giysi) gibi bedenden sıcaklık kaçı şini önleyici yeteneklerine bağlı olarak, beden iç sıcak lığının|10°C-20°C altında ya da dahaçok düşüktür.Gün



Bedeviler



yükselmeler olabilir. Deri sıcaklıkları genellikle, tüyler,



gibi davranış yanıtlarını kapsar.



Ortadoğuda ve Kuzey Afrika'da yaşayan, Arapça konu



caklıklarına öğleden sonra, en düşük sıcaklıklaraysa sa bahları, günlük etkinliklerin başlamasından önce rastla



şan göçebe çobanların oluşturdukları aşiret topluluğu. Bedeviler (Arapça "bedevi" sözcüğü "çölde yaşayan" anlamına gelir), genellikle çöllük bölgelerde deve yetiş



dir.



yun, keçi ya da sığır besleyen Bedevi toplulukları vardır.



düzleri etkinlik gösteren türlerde, en yüksek beden si



nir. Geceleri etkin türlerde günlük görüntü bunun tersi Beden sıcaklıklarının normal sınırların üstüne yüksel



mesine “hipertermi", normal sınırların altına inmesine “hipotermi" adı verilir. Hipertermi ya da hipotermi,



çevrede aşırı sıcaklık değişiklikleri oluşmasından ya da hayvanın sıcaklık yönünden stresli olan bir durumdan



sakınmaya (ya da böyle bir durumu telafi etmeye) yete



tiriciliğiyle geçinirler; ama ot yetişen bölgelerde de ko



Bedevi toplumu genel olarak ataerkil aşiretler biçi



minde örgütlenmişlerdir. Daha serin olan yağışlı mev



simde küçük topluluklar halinde havanlarıyla çölün iç



kesimlerine yönelir, sıcak ve kurak mevsimdeyse, çöl



lerin kenarındaki su kaynaklarının çevresinde, özellikle de kasabaların ve pazarların çevresinde toplanırlar. Ba



146



BÉDIER, JOSEPH



zi aşiretler her yıl çeşitli yönlere göçmek için, 1 000 km'den çok yol açarlar. Yakın dönemde Arap ülkeleri



nin çoğunda görülen ekonomik gelişmenin hizlanması,



gün geçtikçe yerleşik yaşama biçimine yönelmelerine yol açmıştır.



Bédier, Joseph Fransız dilcisi (Paris 1864- Drome 1938). Collège de France'ta Fransız Ortaçağ Edebiyatı kürsüsünde öğret



meni Gaston Paris'nin yerine atanan (1903) Joseph Bé dier, çalışmalarıyla Ortaçağ edebiyatı çalışmalarına bü



yük yenilik getirdi. Başlıca yapıtı Des Légendes Epiqu es'te (Destansı Efsaneler Üstüne, 1908-1913), destan larla ilgili olarak o güne kadar benimsenen bütün ku ramları altüst etti.



Bedii Faik Türk gazetecisi ve yazarı (Bandırma 1921). ilkokul ve



Beebe, Charles William



ABD'li doğabilimci,araştırmacı ve yazar (Brooklyn,New



York 1877-Trinidad 1962). Columbia Universitesi'nde



öğrenim gören Charles William Beebe, New York'daki



Bronx Hayvanat bahçesinde yöneticilik yaparak, geniş kapsamlı bir kuş koleksiyonu oluşturdu. New York Hayvanbilim Derneği'nin Tropikal Araştırma Bölümü



başkanlığını (1918) yapıp, Trinidad'da Tropikal Araştır



ma Merkezi'ni kurdu (1945). İskoçya, Meksika, Güney Amerika, Borneo ve Himalayalar'a hayvanları incele mek için bilimsel geziler düzenledi. Sualtı araştırmaları



na yönelerek, ABD'li mühendis Otis Barton'le birlikte



yaptığı çelik küreyle (Bk. BATİSFER) ilk kez 224 m de



rinliğe daldı (6 Temmuz 1930). Daha sonra 380 m'de



bilinmeyen istakoz türleriyle karşılaştı. 11 Ağustos 1934'te Bermuda yakınlarında ilk kez 170 m'ye inerek



bilinmeyen canlı türlerini gözledi. 15 Ağustos 1934'te 923 m'ye inerek (bu derinlikte parlak bir sivi salgılaya



ortaokulu İzmir'de okuyup, Kabataş Lisesi'ni bitiren



rak doğal savunma yapan birtakım organizmalar gözle di ve ışıldakların deniz dibi yaratıklarını etkilemediğini



öğrenimini yarıda bırakarak (1944) tütün ticaretiyle uğ raştı. Tasvirgazetesinde başladığı(1945) fikra yazarlığı ni Tan, Milliyet, Yeni İstanbul, Ulus ve Dünya gazetele



1925), Beneath Tropic Seas (Tropikal Denizlerde, 1928), Book of Naturalists (Doğabilimcilerin Kitabı,



(1940) Bedii Faik (soyadı Akın'dır), tıp fakültesindeki



gördü) bir rekor kırdı. Başlıca yapıtları: Jungle Days (Cangildaki Günler,



rinde sürdürdü. Falih Rıfkı Atay'ın kurduğu (1952) Dün



1944).



sonra, 1975'te sattı. Hürriyetve Tercüman gazetelerin de köşe yazıları yazdı. Dünya gazetesinin sanat ekinde şiirleri yayınlanan



Beecham, Sir Thomas



ya gazetesini satın alıp (1963), başyazarlığını yaptıktan



(1953), bir de romani (Yabanci, 1954) bulunan Bedii



Faik, fıkra ve sohbet türündeki yazılarıyla ün salmış, 27



Mayıs 1960'tan önce, sert muhalefeti nedeniyle tutuk lanmış, Dünya gazetesi de birkaç kez kapatılmıştır.



Başlıca yapıtları: Efendime Söyliyeyim (fikralar, 1953), Sam Amca'nın Evinde (gezi, 1954), O Biçim (ha pishane anıları, 1958), ihtilalciler Arasında Bir Gazeteci (röportaj, 1967), Rüzgâr Eken (fıkralar, 1969), Pab



lo'nun Gülüşü (1972).



Bedloe adası: Bk. ÖZGÜRLÜK ANITI. Bedrettin, Simavnalı: Bk. SİMAVNALI BEDRETTİN.



Bedri Paşa Türk subayı, tiyatro yazarı ve şairi (Simav 1850-İstanbul 1914). Babası subay olduğu için çocukluğu Şam'da ge



Ingiliz orkestra yöneticisi (Lancashire 1879-Londra



1961). Oxford'da öğrenim gören Sir Thomas Beec ham, 1906'da Yeni Senfoni Orkestrası'nı kurup, yöneti ciliğini üstlenerek, özellikle Richard Strauss ve Frede rick Delius'un çalışmalarını seslendirdi. 1911'de Co rent Garden'ın yöneticiliğine atanip, Rus Baleleri, vb. birçok topluluğun Londra'da sahneye çıkmalarını ve



konserler vermelerini sağladı. 1932'de Londra Filar moni Orkestrası'nı, 1947'de Krallık Filarmoni Orkest



rası'nı (Royal Philharmonic) kurdu. Ozyaşam öyküsünü (1943) ve Frederick Delius'un yaşamöyküsünü (1958) yazdı.



Beecher-Stowe, Mrs. ABD'li kadin romanci (Litehfield 1811-Hastford 1896). Bir vaizin kızı olan Mrs. Beecher-Stowe (asıl adı Harriett



Beecher dir), köleciliğe karşı bir rahip olan Calvin Sto



we'le evlendi. 1850'de çıkarılan kaçak kölelere ilişkin



yasaya tepki olarak yazdığı Tom Amcanın Kulübesi (Uncle Tom's Cabine) adlı romanı, The National Era ad



li gazetede tefrika edildi; sonra kitap olarak yayınlandı



çen Bedri Paşa (asıl adı Hasan Bedrettin'dir), Harbiye'yi bitirip, aynı okulda ders verdi. Abdülaziz'in devrilme sinde rol oynayıp, albaylığa yükseldiyse de, bir süre



(1852). Aynı yılın eylül ayında romanı oyunlaştırdı ve



sonra Abdülhamit'te kuşkuuyandırdığı için rütbesi geri



etkiledi. Romanının Güneyliler tarafından şiddetle eleş.



alındı ve askerlikle ilişiği kesildi. Şam'da öğretmenlik ve



dava vekilliği yaparak geçimini sağladı. Meşrutiyet'ten sonra rütbesi geri verilerek mirlivalığa yükseltildi; ardın



dan ferik rütbesiyle İşkodra komutanlığına atandı. Bedri Paşa, şiirler yazmış ve Gazi Giray'ın bir gazelini



tahmisiyle ün yapmışsa da, özellikle oyun yazarlığı açı sından önemlidir. Gerek tek başına, gerek,Mehmet Ri



fat'le birlikte yazdığı ve çevirdiği oyunlarla ve yine M.



Rifat'la düzenlediği "Temaşa" adlı tiyatro külliyatıyla,



Türk tiyatrosuna önemli katkılarda bulunmuştur.



Başlıca yapıtları: Iskat-ı Cenin (1874), Ikbal (uyarla ma, 1874), Orfe(opera, çeviri, 1874), Madam Larşidük



(opera, çeviri, 1876).



“Tom amcanin" öyküsü gerek oyun, gerek roman biçi miyle ABD'nin kuzeyindeki kamuoyunu büyük ölçüde tirilmesi üstüne A Key to Uncle Tom's Cabine (Tom



Amcanın Kulübesinin Anahtarı, 1853) adlı yazısıyla kendini savundu. Sonradan yazdığı romanlar (Dred (1856), Pearl of Or's Island (Altin Adasının incisi, 1862); Agnes of Sorrento (Sorrentolu Agnes, 1862); vb.), Tom



Amcanın Kulübesi kadar büyük ilgi uyandırmadı.



Beerzeba: Bk. BİR ÜS-SABA.



Beethoven, Ludwig van



Alman bestecisi (Bonn 1770-Viyana 1827). Küçük yaş



BEGIN, MENAHEM Ludwig van Becthoven, müzikte klasik dönemin doruk noktasını



oluşturur. 1800'den



147



Beethoven, orkestra için birçok uvertür (Promethe us, Egmont (1810), Atina Yikinulan (1811), Coriolanus (1807]), piyano ve orkestra için 5 koncerto (ut minor,



1800; mi bemol, 1809, vb.), keman ve orkestra için bir koncerto (1800), piyano, keman ve viyolonsel için bir



başlayarak kulakları



üçlü koncerto bestelemiştir.



duymadığı halde,



gibi, klasik bir biçimi alıp değiştirmiş, ritimlere ön plan da yer vermiştir. İlk iki senfonisinde (1799 ve 1802) Mo



IX. Senfoni ve Missa Solemnis'i



de içeren başyapıtlarini bestelemeyi sürdürmüştür.



ta Mannheim okulunun ve Bach'ın Ayarlı Klavsen'inin etkisinde kalan Ludwig van Beethoven, seçici prensin orkestra klavsenciliğine getirilip (1783), en seçkin aile lerin çocuklarına piyano dersleri vermeye başladı. 1787'de Köln başpiskoposu tarafından, Mozart'la ça lışması için Viyana'ya gönderildiyse de, kısa süre sonra, ağır hastalanan annesinin yanına döndü. 1792'de, Fransız ordularının Ren kıyılarını istilası sırasında, kesin olarak Viyana'ya yerleşip, Albrechtsberger ve Salie



ri'den ders aldı.İki yıl süreyle prens Lichnowsky'nin evinde yaşayarak kendini yalnızca beste yapmaya ada



di. 1800'den başlayarak önce prens Lichnowsky'den, sonra arşidūk Rudolf'tan yıllık bir ödenek aldıysa da, dostlarının dağılmaları ya da ölmeleri ve 1815'ten son



ra yeğeni Karl'ın vesayetinin üstüne kalması nedeniyle, büyük maddi sıkıntılar çekti. 1800'den sonra kulakları nin gün geçtikçe duymamaya başlamasına karşın beste



Senfonileri 9 tanedir. Bunlarda da, sonatlarda yaptığı



zart'a hayranlığı sezilir. Mi bemol III. Senfoni'si Eroica



(1804), devrim ve özgürlük kahramanı Napolyon'a



adanmış, ama Beethoven, Napolyon'un imparatorluk tacını giydiğini haber alınca, adama yazısını yırtıp, "Bir



büyük adamı anmak için kahramanlık senfonisi"ne do



nüştürmüştür; başlangıcındaki allegro, Beethoven'in en kişisel yeniliklerini kapsar; agir muvman bir cenaze



marşıdır. IV. Senfoni(1806), daha klasik, daha sakindir; V. Senfoninin (ut minör, 1808) başlıca özelliği, bazı uz



manların "kader teması" diye adlandırdıkları şeydir. Fa majör VI. Senfoni Pastoral (1808), Beethoven'in doga



içindeki mutluluğunu yansıtır. VII. Senfoni (1812), al legro, Yunan ritimleri ya da klasik üslupta ritimler üstü ne bir çeşitlemeler dizisinden oluşur. VIII. Senfoni



(1812) ötekiler kadar önemli değildir. IX. Senfoniye (1823), korolar ve Schiller'in Sevince Övgü metni üstū ne insan sesi için bir dörtlü sokmuştur. Bu son senfonisi, sanatının, kişiliğinin ve emellerinin en yüce anlatımıdır.



Begas, Reinhold Alman heykelcisi (Berlin 1831-ay.y. 1911). Ressam Karl



yapmayı sürdürüp, 1819'da kesinlikle duymaz olunca,



Begas'ın (Heinsberg 1799-Berlin 1854) oğlu olan Rein



doğmakta olan romantizme ulaştıran Beethoven, öge



barok sanatın etkisinde kalıp, Bir süre Weimar'da ders verdikten sonra, Berlin'e yerleşerek Wilhelm l'in hey



leri kendisinden önce oluşturulmuş bir müzik dilini ge liştirmiş ve doruğuna ulaştırmış, yeni geliştirme biçimle



kelciliğine atandı. Başlıca yapıtları: Strasbourg'da Wil helm l'in at üstünde heykeli, Berlin'de Schiller anıtı,



ri bulmuş, ritmeönde gelen bir yer vermeyi başarmıştır.



Moltke'nin büstü.



doğaya sığındı ve yalnızlık içinde yaşamaya başladı. Yapıtlarında klasik çizgiyi Bach, Haydn, Mozart'dan,



hold Begas, Raucto'tan heykel dersleri aldı. Roma'da



Beethoven özellikle çalgı için besteler yapmıştır, ama insan sesi için yapıtları da önemlidir: Birçok lied, arya ve kantat; Fidelio operası (1805, 1806 ve 1814'te üç kez düzenledi), solocular, koro ve orkestra için Re



Major Missa Solemnis (1823), Christus am Ölberge (İsa



Zeytin Dağında, 1803) oratoryosu.



Piyano için birçok çeşitleme dizisi (Diabelli'nin bir valsi Üstüne 33 çeşitleme(1823] vb.) ve her biri bir bes te ve anlatım başyapıtı olan 32 sonat yazmış, sonatların



da, başlangıçta geleneksel biçimlere uyarken, çok geç. meden söz konusu biçimleri değiştirmiş ve aşmıştır: Ilk



muvman, biri “dişi" özellikli ezgisel, öteki "erkek" özel



likli ritmik iki tema üstüne kurulmuştur; ağır muvman, li edir. "iç bölümlü biçimini ya da iki temalı biçimini izler;



bazı sonatları da bir dizi çeşitlemeden oluşur (Sonat Op. 106; Apassionata). Final'deki allegrodan önce bir



Begin, Menahem İsrailli siyasetçi (Brest-Litovsk, Polonya 1913-Tel Aviv 1992). Varşova Hukuk Fakültesi'ni bitiren Manahem



Begin, katılmış olduğu, Siyonist gençlik örgütü (Betar)



içinde kısa sürede yöneticiliğe yükseldi. 1939'da Be tar'ın başkanlığına seçilip, aynı yıl, Polonya'ya giren



Sovyetler tarafından tutuklanarak sekiz yıl bir çalışma kampında kaldı. Serbest bırakılınca Filistin'e gidip



(1943), aşırı ulusçu yahudilerin kurduğu Irgun Zwai Le



umi adlı askerî terörörgütünün başına geçti ve kanlı ey lemlerini yönetti. Israil devletinin kurucuları arasında Menahem



minuetto ya da bir scherzo gelebilir. Bazı sonatlarıysa



Begin, 1930



iki muvmanlıdır ve tümüyle Beethoven'e özgü birkuru luşları vardır: Ay Işığı Sonati (adagio hiç kesintisiz bir al



Üniversitesi'nde



legrettoya bağlanır); Sonat Op. 106(çeşitlemeli andan



yıllannda Varşova öğrenim görürken siyonizmi



te, scherzo, cenaze marşı ve allegro). Ayrıca, Op. 106



benimsemiş,



ve Op. 110 sonatlarında füg de kullanmıştır. Keman ve piyano için 10 sonati (Kreutzer Sonat, Op.



giderek, 1943



47, vb.), viyolonsel ve piyano için 65 sonatı, birçok oda müziği parçaları vardır.



Yaylı çalgılar için dörtlüleri üç döneme bölünebilir:



İlk altisi (1871), Haydn ve Mozart'ın üsluplarını anımsa



tır; bunları izleyen beşinde (1807-1810) kişiliği belirgin



1942'de Filistin'e



1948 arasında Filistin'de



Ingilizlere karşı eylemler



düzenleyen irgun



leşir; son beşiyse (1824-1825) yapıtlarının en olağanüs



Zvai Leumi gerillalarına



tüleridir.



komuta etmiştir.



148 BEGONYA yeralıp, milletvekilliğine seçilerek (1949), yirmi yıllık sü



rekli muhalefetten sonra, Levi Eskol başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti'nde bakanlık yaptı (1967 1970). Sağ partiler koalisyonu Likud'un başkanlığına



seçilip (1973), 1977'de başbakanlığa getirildi. 1978'de Enver Sedat'la Nobel Barış ödülünü paylaşıp, Kudüs'te Enver Sedat'la buluşarak (1979), aynı yıl Misir'la Camp David banş antlaşmasını imzaladı. Bunakarşılık, Filistin



lilere karşı, ödünsüz, sert siyasetini sürdürerek, bağım



siz bir Filistin devleti kurulmasına karşı çıkmasının yanı sıra, Batı Şeria topraklarında yahudi yerleşme merkez leri kurulmasını savundu ve uygulamaya koydu. Golan



tepelerinin İsrail tarafından ilhakını meclise onaylatıp, Lübnan'ın güney kesiminin ve Beyrut'un işgalini ger



çekleştirdi (1982). Sabra ve Şatilla kamplarında İsrailli askerlerin Filistinli kadın ve çocukları acımasızca öldür



melerinin yolaçtığı siyasal bunalım sonucunda, kendi



isteğiyle başbakanlıktan çekildi (1983).



Hans Sebald Beham (Nürnberg 1500-Frankfurt 1550), tahta ya da bakır üstüne oyduğu gravürleriyle ün saldı.



ilk yapıtlarında Albrecht Dürer'in etkisinde kalıp, 1525'te kardeşiyle birlikte, dinsel ve siyasal görüşlerin den ötürü, Nürnberg'den çıkarıldıysa da, 1531'de dö nerek Gezegenler adli gravür dizisini tamamladı. 1532'de Frankfurt a yerleşip, Alman sanatında günlük yaşam sahnelerini işleyen ilk sanatçı oldu.



Barthel Beham (Nürnberg 1502-1540) da ağabeyi gibi Dürer'in son yapıtlarının etkisinde kalıp, 1527'ye doğru Münih'e yerleşerek, Bavyera dükü Wilhelm IV'ün sara



yında çalıştı(1530-40). Şansölye Leonhard von Eyck'ın



Portresi (1527, New York Metropolitan Müzesi), vb.ol



gunluk çağı portrelerinde İtalyan sanatından etkilendi. Gerçek Haçın Sınanması (1530, Alte Pinakothek, Mü nih) gibi yapıtlarında manierismoculuğa özgü öğeler



kullanmasına karşın, gerçekçilikten hiçbir zaman uzak laşmadı.



begonya



Behan, Brendan



Astropikal ve tropikal bölgelerde yaygın biçimde yeti



Irlandalı yazar (Dublin 1923-ay.y. 1964). Dublin'in yoksul kenar semtlerinde büyüyen Brendan Be han, henüz 14 yaşındayken yasa dışı Irlanda Cumhuri yei Ordusu'na (RA) katılıp, tutuklanarak üç yıl islah



şen bitki cinsi (Bil. a. begonia). Begonyagiller ailesin



dendan, 750'ye yakın tür içeren (ayrıca pek çok melez çeşidi yetiştirilmiştir) begonya cinsi ūyelerinin çoğunda



dallar etli ve boğumlu, saplar odunsu, yapraklar bakı şımsızdır; erkek çiçekler ile dişi çiçekler, aynı bitki üs



Ünlü İrlandali



tünde yeralmakla birlikte farklı görünüştedir. Gerek kır



devrimci ve oyun yazarı Brendan



Behan, Gizli Ordu adlı oyunu sahnelendikten



sonra dans ederken. Behan,



Ingiliz yöneticilerini alaya alan yergili oyunlarında, büyük ölçüde Irlanda



Cumhuriyet Ordusu'ndaki



yaşantisini işlemiştir.



1



evinde kaldı. 1942'de serbest bırakıldıysa da, eylemle rinden ötürü kısa süre sonra yeniden tutuklanarak, 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1946'da genel aftan yarar Begonya adı, XVII. yy'da yaşamış Fransız devlet adamı ve amatör bitkidilimci Michel Begon'un adından kaynaklanır. Yumruköklü begonyalardan B. tuberhybrida (solda), yaz mevsiminde güle benzer iri çiçekler verir. Ipliksi köklü B.



semperlorens'in (sağda) sürekli açan çiçekleri küçüktür.



mızı, sanı, pembe ve beyaz çiçekleriyle, gerek kırmızı, yeşil ve gümüş rengi yapraklarıyla çok beğenilen birçok begonya türü, süsbitkisi olarak yaygın biçimde yetiştiri



lir. Bahçecilikte begonyalar köklerine göre 3 öbeğe ay rilir: Ipliksi köklü begonyalar; yumruköklü begonyalar;



lanarak serbest kalıp, bir idamdan önce Irlanda ceza



evinde geçen, yergi dolu oyunu The Quare Fellow'u 1954'te bir öncü tiyatroda, 1956'da da Londra'da sah



neye koydurmayı başardı. IRA'nın Dublin'deki bir ge



nelevde rehin aldığı bir Ingilizle ilgili ikinci oyunu Gizli



Orduyu(TheHostage)1958'de sahneye koydurdu.Dub



lin, Londra, New York'un gece kulüpleri ve meyhane



lerinde derbeder bir yaşam sürüp, bir yandan da oyun



lar, romanlar yazdı: Brendan Behan's Ireland (Brendan Behan'ın Irlandası, 1962), Confessions ofan Irish Rebel



(Irlandalı Bir Asinin itirafları, 1965'te yayınlandı), vb.



köksaplı begonyalar.



Behanzin



Beham kardeşler



Dahomey kralı (? 1844-Cezayir 1906). Kral Gle-Gle'in



XVI. yy'da George Tenez, vb. ressamlarla birlikte "Kü



çük Ustalar" adlı ressam topluluğunu oluşturmuş Al man ressamları (bu topluluk, Rönesans biçimlerini, Ital ya dışında geniş bir halk kitlesine yaymıştır).



oğlu olan Behanzin, 1890'da tahta çıkıp, ülkenin kıyı



kesimini Fransızlara bıraktı; ama daha sonra Fransızlar



la arası açıldı. 1890 ve 1892-1893'te yapılan savaşlarda yenilip, tutsak düşerek, önce Martinik adasına, sonra



Cezayir'e sürüldü.



BEHRAM AĞA, NEFIRI 149



behaviorizm: Bk. DAVRANIŞÇILIK.



oğlu olan Behişti (asıl adı Ahmet Sinan Çelebi dir), Ba



Behçet, Hulusi



ğine göre, bir ara gözden düşüp, “Acem'e giderek Molla Camive Ali ŞirNevai'nin yanında bulundu. Daha



Türk hekimi (Istanbul 1889-ay.y. 1948). Askeri Tibbi ye'yi bitiren (1910) Hulusi Behçet, deri hastalıklarında uzmanlaşarak, Budapeşte ve Berlin'de çeşitli hastana lerde çalıştı (1918-1921). Yurda dönünce (1919), Has



köy Zührevi Hastalıklar Hastanesi başhekimliğine ata nip (1923), Tıp Fakültesi deri hastalıkları ve frengi klini



yezit II döneminde sarayda yetiştirildi. Latifi'nin belirtti



sonra Hüseyin Baykara'nın ve Nevai'nin, bağışlanması



için yazdıkları bir mektupla birlikte Kerem redifli kasi



desini Bayezit'e sunması sonucu, bağışlanarak İstan bul'a döndü.



Başlıca yapıtlan: Leyla ve Mecnun, Hüsn û Nigar,



Yusuf u Züleyha, Vamik u Azra, Süheyl ü Nevbahar adlı mesneviler (Hamse'sini oluşturan bu mesneviler



den yalnızca ilki bulunabilmiştir), Vekayiname-i Behişti (manzum tarih, aslı British Museum'dadır).



Behişti Türk şairi (Vize ?-Çorlu 1571). Halveti şeyhlerinden Merkez Efendi'ye bağlanan Behişti (Bihişti de denir), bir süre inzivaya çekildi. Daha sonra Çorlu'ya yerleşerek



vaizlik yaptı; evinin yanındaki zaviyede ders vererek yaşadı.



Başlıca yapıtları: Heşt Bihişı'(ahlakla ilgili mesnevi), Süleymanname (manzum ve düzyazıyla, Süleyman



peygamberle ilgili), Cem Şah ve 'Alem Şah löykü).



Behmenyar Binel-Merzban, Ebulhasan Hulusi Behçet. ğinde profesörlüğe (1933), 1939'da ordinaryüs profe sörlüğe yükseldi. Frenginin ortadan kaldırılması için ça ba harcadı. Uzun bir çalışma sonucu saptadığı deri has



talığına, 1947'de Cenevre Tip kongresinde Behçet



Hastalığı (Morbus Behçet) adı verildi. Bu hastalığı bul ması ve Türk hekimliğine yaptığı hizmetlerden ötürü 1975'te anısına TÜBİTAK hizmet ödülü verildi.



Başlıca yapıtı: Klinikte ve Pratikle Frengi Teşhisi ve Benzeri Deri Hastalıklan (1990).



Behçet hastalığı Hulusi Behçet'in bulduğu yaygın aft hastalığı (Morbus



Behçet). Ağız mukozaları ve çevresinde sıvı dolu büyük kesecikler, gözün çeşitli dokularında iki yanlı iltihaplan malar ve üreme-boşaltım organlari mukozalarında bo



Azerbaycanlı filozof (öl. 1066). Ibn-i Sina'nın yanında yetişen Ebulhasan Behmenyar Bin el-Merzban, Ibn-i Si na'nın yapıtlarını açıklayan Arapça kitaplar yazarak bū yük ün kazanmıştır.



Başlıca yapıtları: Risale fi Meratim-i Mevcudat (Var



lıkların Mertebeleri Üstüne Risale), Kitab ul-Musaha



bav- Ibn-i Sinalibn-iSinaile Söyleşi),Kitabut-Tahsil der Mantık ve Tabiiyat ve İlahiyat (Mantik, Doğa ve Dinbi



lim Üstüne Bilgi Veren Kitap).



Behn, Aphra İngiliz kadın edebiyatçı (Wye, Kont



1640-Londra



1689). Ingiltere'nin ilk profesyonel kadın tiyatro yazanı olan Aphra Behn (kızlık soyadı Johnson'dur), 1644'e



doğru Hollandalı zengin bir tüccarla evlenip, eşinin ölümünden sonra Anvers'te Charles II için casusluk



zunlarla gelişen Behçet hastalığı, tedavi edilmezse me nenjit (beyin zarları iltihabı) ya da beyin omurilik iltiha



yaptı. Ingiltere'ye dönünce, borçlarını ödeyemediği



bına yol açarak, sakatlıklarla ya da ölümle sonuçlanabi



rini ve ayaklanmalarını işleyen bir roman (Oroonko or



lir.



Behçet Hüseyin Çelebi Türk tarihçisi ve şairi (??-Belgrad 1638). Doğum yeri üs



tüne kaynaklarda verilen bilgiler birbirini tutmayan



için bir süre cezaevinde yatıp, 1670-1689 arasında



Amerika'ya götürülmüş siyah kölelerin acıklı yaşantıla. the History ofthe Royal Slave (Oroonko ya da Bir Krallık



Kölesi'nin Öyküsü, 1688]) ve onbeş tiyatro oyunu (The Rover or the Bannished Cavaliers (Göçmen ya da Sür



gün Edilmiş Şövalye, iki bölüm, 1677 ve 1681), vb.) yazdı.



Behçet Hüseyin Çelebi (Hezargrad ya da İstanbul'da



Behram VI



rin yanında çalıştı. İkinci Viyana seferine katılıp, dönüş



Sasani kralı (öl. 591). Hürmüz IV'ün generali olan Ben



doğduğu belirtilir), divan kâtipliği yaptı ve bazı vezirle



yolunda hastalanarak öldü. Başlıca yapıtları: Divan, Zafername ya da Miraç üz



Zafer (1648-1678 arasındaki olaylar anlatılır), Tarih-i Sülalei Köprülü.



ram VI (ya da Vehram VI), Kafkasya'da Türkleri yendi;



ama Bizanslılara yenildi. Soyluların ve zerdüşt din adamlarının desteğiyle kral oldu (590). Hürmüz IV'ün



oğlu Hüsrev Il’nin Bizanslılardan yardım alarak oluştur duğu orduya yenilince (591), Türklere sığındı ve öldü



Behistun: Bk. BİSÍTUN.



rüldü.



Behram Ağa, Nefiri Behişti Türk şairi (XV. yy.). Subaşı Karıştıran Süleyman Bey'in



Türk bestecisi (öl. 1560). Şehzade Mehmet'in mehter



takımında boru (nefir) çalan (1542) Nefiri Behram



150 BEHRAMOĞLU, ATAOL Ağa'nın çok sayıda yapıtından üç beyati peşrevi (Sakıyı, Devri Kebir, Fahte). arazbar (Fahte), hüseyni (Fahte), neva (Devr-i Kebir) peşrevleri ve buselik saz semaisi gü nümüze kalmıştır.



Behramoğlu, Ataol Türk şairi (İstanbul 1942), Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü bitiren (1966) Ataol Behramoğlu, bir süre çevirmenlikle uğraşıp, Hal



yöneticiliğine getirildi. Atölyesini Walter Gropius, Le Corbusier, Ludwig Mies van der Rohe gibi sanatçıların stajlarını yaptığı bir tür okula dönüştürüp, Berlin'de AEG tūrbinleri fabrikasını (1902), Petersburg'da Alman elçiliği yapısını (1911-12), Frankfurt yakınında Höchst boya fabrikalarının bürolarını, vb. gerçekleştirdi. 1921'de Düsseldorf Akademisi'nde mimarlık profesör lüğüne (1921), 1936'da Berlin'deki Prusya Sanat Aka



demisi mimarlık bölümünün başına getirildi.



kın Dostları dergisini yayınladı (1970-71). Moskova



Behring, Emil Adolf von



1977), yurda dönünce Istanbul Şehir Tiyatr 'nda



Alman hekimi ve bakteribilim uzmanı (Hansdorf, Batı



Türkiye Yazarlar Sendikası genel sekreterliğinde bulu



Prusya 1854-Marburg 1917). Berlin'de Robert Koch'un Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü'nde asistan (1889) olarak



Üniversitesi'nde lisansüstü çalışması yapip (1972



dramaturg olarak çalıştı; Militan dergisini yayınladı.



nup, 12 Eylül'den sonra yurtdışına çıkarak, Paris'te An



ka(Fransızca) dergisini yayınladı. Yurda dönünce çeşitli yayınevlerinde çalışıp, 1981'de Asya Afrika Yazarlar Birliği'nin Lotus ödülünü aldı.



çalışmaya başlayan Emil Adolf von Behring, Japon bi lim adamı Şibasaburo Kitasato ve Alman bilgini Paul



Ehrlich'le birlikte tetanoz aşısı olmuş hayvanlardan alı nan kan serumunun, öbür hayvanlarda da tetanoza karşı bağışıklık kazandırdığını kanıtladı (1890). Aynı



yöntemi kuşpalazı için de kullanıp, insanlar üstünde ilk uygulamayı Berlin'de yaptı (1891). Halle (1894) ve



Marburg (1895) universitelerinde ders verip, kuşpalazı antitoksinini bularak, Paris Tıp Akademisi'nin ve Fransız



Enstitüsü'nün para ödülleri ile ilk Nobel Tıp ve Fizyoloji ödülünü aldı (1910).



Behterev, Vladimir Mihayloviç: Bk. BEŞTEREV, VLADİMİR MİHAYLOVİÇ.



Beiderbecke, Bix Ataol



Behramoğlu.



ABD'li caz trompetçisi ve piyanocusu (Davenport 1903-New York 1931). 1920'lerin en büyük beyaz caz



sanatçısı sayılan Bix Beiderbecke (asıl adı Leon'dur), Toplumcu özü öne alan bir şair olarak tanınan Ataol



kendi kendini yetiştirip, genç yaşta Chicago gece ku



Behramoğlu, imgeci şiirden yalın ve toplumcu şiire ge



lüplerindeki topluluklarda çalmaya başladı. 1924'te



çerek, siyasal düşüncenin şiirde eritilmesini amaç al



beyazların oluşturduğu küçük caz topluluğu Wolveri



mıştır.



nes'le çalışmaya başlayıp, bu toplulukla doldurduğu plaklarla adını duyurdu. 1927'den sonra büyük toplu



Başlıca yapıtları: Bir ErmeniGeneral(1965), Bir Gün



Mutlaka (1970), Yolculuk, Özlem, Cesaret ve Kavga şi



luklarla (özellikle Paul Whiteman'in caz topluluğu) çalı



irleri (1974), Ne Yağmur Ne Şiirler (1976), Kuşatmada



şıp, In A Mist adlı piyano için bestesinde, döneminden



(1978), Mustafa Suphi Destanı (1979), Dörtlükler (1980), Eski Nisan (1987), Nazım'a Bir Gül Çelengi (1990), Lozan/lyi Bir Yurttaş Aranıyor (ikioyun, 1993).



çok ileri bir müzik bilinci sergilendi.



Behram Şah, Gazi Yeminüddevle



Beijing: Bk. PEKİN. Beira



Gazne hükümdarı (Gazne 1084-ay.y. 1162). Babası



ölünce (1115), ağabeyi Melik Arslan'dan kaçarak Sel çuklu Sultani Sencer'e sığınan Gazi Yeminüddevle



Mozambik'te liman kenti. Hint okyanusu kıyısında(Mo zambik kanalı) yeralan, ülkenin en büyük kentlerinden



Behram Şah, Gazne'ye giren Sencer tarafından tahta çı kanldı (1117). Yeniden ayaklanan ağabeyini Selçuklu



(günümüzde Zimbabve) iç savaş ve Mozambikli ayak



bettin'in kardeşi Seyfettin'in ele geçirdiği Gazne'yi geri



aşağı yukarı işlemez duruma gelen limanı, 1990'dan



aldi (1148). Alaettin Cihansuz'un Gazne'ye girmesi üs



başlayarak uluslararası yardımla yeniden kurulmuştur



ların yardımıyla öldürtüp (1118), Gurlu hükümdarı Kut



tüne Hindistan'a kaçıp (1149), Selçuklu Sultanı Sen cer'in Alaettin'i öldürtmesiyle, yeniden tahta çıktı



biri olan Beira'nın nüfusu 291 604'tür. Rodezya'daki lanmacıların eylemleri nedeniyle 1975-1990 arasında



ve günümüzde Zimbabve'nin dış ticaretinin üçte biri ile



Zambiya'nın bakır dışsatımı Beira üstünden yapılmak



(1152).



tadır.



Behrens, Peter



yy'dan kalma bir Arap yerleşmesinde kurulan Be



1891'de Portekiz Mozambik Şirketi tarafından, X. Alman mimarı ve dekoratörü (Hamburg 1868-Berlin 1940). 1890 yıllarında Münih'te çalışan Peter Behrens, 1899'da Darmstadt'taki sanatçılar topluluğuna katıldı.



1903'te Düsseldorf Uygulamalı: Sanatlar Okulu'nun



ira, Zimbabve'yle bağlantıyı sağlayan karayollarının, demiryollarının ve petrol boruhatlarının yeniden yapıl masıyla, Güney Afrika Cumhuriyeti'ne ekonomik ba



ğımlılıklarını azaltmak isteyen komşu ülkeler açısından



birinci derecede önem taşımaya başlamıştır.



BEKRI, EL-



151



Maurice Bejart'ın XX. yy. Balesi'nin bir gösterisinden görünüş.



Bejart, Maurice



maiyet memurluğuna atandı. Spencer'ın Education (Eğitim) adlı yapıtını Türkçe'ye çevirip, Jon Türk hareke



Fransız dansçısı ve koreografi (Marsilya 1927). 1953'te



tine katılarak Mısır'a kaçtı. Meşrutiyet'ten sonra İstan



eleştirmen Jean Laurent'le birlikte "Les Ballets de Etoi



bul'a dönüp, Mısır'da yazdığı ſönler (1910) romanını



le" topluluğunu kuran (daha sonra adı “Ballet-Théâtre



bastırdı. Çeşitli dergilerde edebiyat makaleleri yayınla



de Paris”e çevrildi). Maurice Bejart (asıl adı Maurice le



dı.



an Berger'dir), 1959'da Brüksel'deki Monnaie Krallık



Doğalcı roman anlayışını benimsemiş olan Bekir



Tiyatrosu için hazırladığı Igor Stravinskiy'in Bahar Ayini



Fahri, gerek düşünce yazılarıyla, gerek yazdığı romanla



(Le Sacre du Printemps) büyük bir beğeniyle karşılanın ca, XX. yy. Balesi (Les Ballets du XXme Siècle) toplulu



yayınlanmamıştır.



ğunu kurdu. 1987'de topluluğun adını Bejart Lozan Ba lesi'ne (Béjart Ballet Lausanne) çevirerek Lozan'a (Is viçre) taşıdı. Koreografisini yaptığı başlıca yapıtlar: Bahar Ayini (1959), Bolero(1960), IX. Senfoni(1964), Don Giovan ni (1980), sahnede dansçıların yanı sıra, orkestra, koro ve soloculara da yer verdiği Aziz Sebastian'ın Din Uğru



na Ölümü (1988), Ring um den Ring (1990), La Tour (1991).



Zola'nın izinde yürümek istemiş, öyküleri kitap olarak



Bekir Sami Bey Türk



siyaset



adamı



(Yıldızeli



1862 - Istanbul



1933). Musa Kunduh Paşa'nın oğlu olan Bekir Sami



Bey, Galatasaray Lisesi ve Paris Siyasal Bilgiler Oku lu'nda öğrenim görüp, sefarethanelerde kâtiplik ve



konsolosluk, mektupçuluk, mutasarriflik, valilik, yaptı.



Mebusan Meclisi'ne üye seçilip, Istanbul işgal edilince Anadolu'ya geçerek TBMM'ye katıldı. Dışişleri bakanlı



Bekesy, Georg von Macar asıllı ABD'li fizikçi (Budapeşte 1899-Honolulu



ģi (3 Mayıs 1920-8 mayıs 1) yapıp, siyasal çözümler bulmak için Moskova'ya, Londra'ya gitti. Ankara'ya da nişmadan imzaladığı antlaşmalar Türkiye'nin çıkarlar



1972). Mühendislik öğrenimi görüp, telefon tekniğinde uzmanlaşan Georg von Bekesy, ABD'ye yerleşip



na uygun bulunmadığı için onaylanmayınca, Dışişleri



(1947), kulak fizyolojisine merak sardı. Ses dalgalarının



de Tokat'tan milletvekili seçildi (1922). Terakkiperver



iç kulakta salyangoz kanalı içindeki akışkan madde için



den geçerek zarıtitrettigini ortaya koyup, duyma olayı nin, çeşitli ses perdeleri ve değişik ses şiddetleriyle etki



lendiğini açıkladı. Kendinden önceki bilim adamları



bakanlığından istifa ederek, TBMM'nin ikinci dönemin



Cumhuriyet Firkası'nın kurucuları arasında yer alıp (1924), Izmir suikastine adı karışınca tutuklandı. İstiklal



mahkemesinde yargılandı ve aklanmasına (1925) kar şin, siyasetten çekildi.



ölümden sonra kulak yapısının değiştiğini, bu yüzden insan kulağını incelemenin olanaksız olduğunu düşün



dükleri halde, ölümden sonra çürüme olmadığını kanıt



layarak; insan kulağını inceledi. Sağırlık teşhis ve tedavi yöntemlerine önemli katkılarda (duyma testi için yaptı



ğiodyometre, vb.) bulunup, 1961'de Nobel Tip ödülü nü aldı.



Bekri, el Arap coğrafyacısı (Kurtuba 1040-ay.y. 1094). Kurtu ba'da ünlü bilginlerden ders alan el-Bekri (asıl adı Ebu



Ubeyd Abdullah'tır), babası ölence Almeria emiri Mu



hammed Bin Muan'ın hizmetine girdi. Murabitlar En dülüs'ü ele geçirince Kurtuba'ya döndü. Günümüze



Bekir Fahri



Türk yazarı (Midilli 1876-İstanbul 1938). Mülkiye Mek



tebi'ni bitiren (1897) Bekir Fahri (soyadı ldiz dir),mer



kezi Rodos olan Cezairi Bahri Sefid (Akdeniz adaları)



ancak bir bölümü kalan Kitab ul-Mesalik ve'l-Memalik



(Yollar ve Ülkeler Üstüne Kitap) adlı kitabında, kentleri ve özelliklerini anlatıp, bir yer adları sözlüğü (Kitabu Mu 'CemiMa'stacem Çok Az Bilinen Coğrafi Adlar Sözlüğü]), dille ilgili çeşitli yapıtlar ve şiirler yazdı. Bitki



152 BEKTAŞ, CENGİZ ve ağaçlar üstüne yazdığı Kitab ün-Nebat (Bitkiler Kita bi) günümüze kalmadı.



Bektaş, Cengiz Türk miman, şairi ve yazarı (Denizli 1934). İstanbul Gü zel Sanatlar Akademisi'ni (1956) ve Münih Teknik Üni



versitesi Mimarlık bölümünü (1959) bitiren Cengiz Bek taş, Almanya'da çeşitli kurslan izleyerek çalışmalar yapu. Türkiye'ye dönünce (1962), Ortadoğu Teknik



sini sağlamıştır. Gene aynı yapıta göre, daha sonra Ana



dolu'ya yerleşen Hacı Bektaş, birçok din ve tarikat bū yüğüyle (Mevlana, Molla Sadettin, Seyit Mahmut-u



Hayrani, Ahi Evren, vb.) görüşmüş, sayısız keramet gös termiştir.



Hacı Bektaş Veli'nin Makalat adlı Arapça bir kitabı



vardır. Bu yapıt, öğretici bir tasavvuf kitabıdır. Ayrıca XVIII. yy'da yazıldığı sanılan, ana Hacı Bektaş'a mal edilen iki sayfalık birŞahtiye de ele geçmiştir. Tasavvufa ilişkin hikmetleri biraraya toplayan, Farsça Fevaid adlı



Universitesi Mimarlık bürosu yöneticiliğinde bulundu.



kitap ile XIII.yy 'dan çok sonra yazıldıkları kesin olan birçok şiir de, Hacı Bekia; 'a mal edilmektedir.



aşkın ödül kazandı. Mesleğiyle ilgili konferanslara katılan, incelemeler yayınlayan Cengiz Bektaş, bir Denizligazetesine yazdı gi fikralarla yazı hayatına girmiş (1950), Akademi'deki bir şiir yarışmasında birincilik kazandıktan (1954) sonra,



Bela IV Macaristan kralı (i 1206-Budapeşte 1270). Tahta çıkın



"sağlam bir yapıya dayalı” şiirleriyle tanınmıştır. Şiir kitaplan: Kişi(1964), Akdeniz(1970), Mor(1974; Mor şiiri, 1970 TRT Sanat Ödülleri yanşmasında tek şiir



ğoliara yenilip (1241), kaçarak, ancak Moğollar çekil dikten sonra yıkıntiya çevrilmiş ülkesine dönebildi. Avusturya tahtını ele geçirmeye çalışuysa da başarama



başarı ödülü aldı), Yeryüzünün Yüregi (1978), Guz Ey



di.



Sonra bir būro açarak serbest mimarlığa başladı (1963). Bu alandaki çalışmalarıyla yurtiçi ve yurt dışında yirmiyi



ca (1235) soylulara boyun eğdiren Bela IV, Moğol istila sindan kaçan Kumanlan korudu. Mohi savaşında Mo



(1983), Fide (1987).



Öteki yapıtları: Mimarlıkta Eleştiri (denemeler, 1967; 1968 TDK. Deneme Ödülü), Mimar Sinan(der lemeler, 1968), Kimin Bu Sokaklar,Alanlar, Kentler(de



Belaunde Terry, Fernando Perulu deviei adamai ve mimar (Lima 1912). Mimarlık



nakıbül Arifin'inde (Ariflerin Menkıbeleri), Aşıkpaşaza de Tarihinde ve Bektasi Velayetnamesinde rastlanan bilgilere göre Amasya'da Baba İshak'ın yanında halife



ögrenimi gören Fernando Belaunde Terry, bir süre mi marlık ve şenir planlamacılığı yapıp, 1945'te milletve killigine seçildi. 1962'de katıldığı cumhurbaşkanlığı se çimlerini Haya de la Torre karşısında yitirmesine karşın, ordunun bu seçimleri iptal eimesi üstüne cumhurbaş kanı oldu. Toplumsal reformlar ve bir toprak reformu başlatıp, And dağlarını aşan karayolunu yaptırdı. 1968'de askeri bir cunta tarafından devrilip, 1976'ya kadar sürgünde yaşadı. 1980'de yeniden Cumhurbaş kanlığına seçilip, özellikle gerilla eylemlerini bastırma



lik yapan Hacı Bektaş Veli, Kırşehir ve Kayseri'de bir sū re oturduktan sonra Sulucakarahöyük'e (günümüzde



ya çalıştı. 1985'te yeniden adaylığını koydu; ama Alan



Gercia karşısında ağır bir yenilgiye uğradı.



uzaklaşarak Baba İshak'ı mehdi, hatta peygamber gibi



Belazuri, Ahmet Bin Yahya



neme, 1987), Kuşadası, Babadağ, Şirinköy, Tirilye ve Şirince (inceleme, 1987).



Bektaş Veli, Hacı Türk mutasavvıfı ve bektaşi tarikatının kurucusu (Nişa



pur 1210-Hacıbektaş, Nevşehir 1271). Eflaki'nin Me



Hacıbektaş) yerleşti. Din ve mezhebin buyruklarından



görerek ayaklanan “Baba'lıların" büyük bölümü kılıç. tan geçirilince, ayaklanmada sağ kalan şii ve batinileri



çevresinde topladı. Müritleri tarafından "kalenderler piri, abdallar serveri" olarak nitelendirildi; kalenderi,



Arap tarihçisi (??- Bagdat 892). Şam ve Humus'ta öğre nim gören Ahmet Bin Yahya Belazuri, belazar otunun



ozsuyunu içince, delirerek olmüşiūr. İslam tarihinin



haydari, şemsi, abdal, edhemi, cami ve celali tarikatlari



başlangıç dönemlerini konu alan iki önemli yapıtı var



kurdu.



(Eşrafın Soyları).



nin üyelerini bünyesinde toplayan “bektaşilik" tarikatını



dir: Futuh ül-Büloan (Beldelerin Fethi), Ensab ül-Eşraf



Bektaşi geleneği, Hacı Bektaş'ı Orhan Gazi ile çag



das sayar ve Yeniçeri ocağına dua ederek yeniçeriler



bel canto



ki, Hacı Bektaş Osmanlılardan çok önce öldüğünden,



Sesi kullanma ustalığına dayalı şarkı söyleme üslubu. XVIII. yy'da Italya'da ortaya çıkan bel canto (“bel can



tarafından pir olarak kabul edildiğini öne sürer. Ne var bu söylentiler doğru değildir. Aşıkpazade, Hacı Bek



taş'ın hiçbir Osmanlı padişahıyla görüşmediğini, yeni çerilerin bektaşilikle olan ilişkisininse, bir savaşta, mu ritlerden Abdal Musa'nın yeniçeri üsküfü giymesiyle başladığını öne sürmüştür.



Alioğlu Musa'nın (Süfli Derviş takma adıyla tanınır) XV. yy'da yazdığı Bektaşi Velayetnamesinde Hacı



Bektaş'ın yaşamı olağanüstü olaylarla süslenerek anla



tılır. Bu yapıta göre Hacı Bektaş, Hoca Ahmet Yese. vi'nin, halifelerinden Lokman Perende'nin öğrencisi dir. Küçük yaşta keramet göstermeye başlamış, Hora san erenleri tarafından "ulu" olarak tanınmış, "saltanat



teklifini" geri çevirerek inzivaya çekilmiş, kırk yıl ibadet etmiştir. Bedahşan dinsizleriyle amansız bir savaşa tu tuşan Horasan valisi Ahmet Yesevi'ye yardım etmiş, şa hin biçimine girerek savaşın kazanılmasında başlıca ro lü oynamış, Bedahşan halkının İslam dinini kabul etme



to”, Italyanca “güzel şarkı" anlamına gelir) üslubu, Fran sa dışında, Avurupa'nın her yanına yayılmıştır. Ses gū zelliğine, soluk alıp vermenin denetlenmesine, süsle



meye ve doğaçlamaya dayanan üslup, castratolar (ha dim edilmiş şarkıcılar) ve kadın opera sanatçıları tarafın



dan büyük bir başarıyla uygulanmış, XVIII. yy. sonun



daki opera reformu donemine kadar, seyircinin büyük



beğenisini kazanmıştır. İlkeleri günümüzde de, şan eği



timinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.



Belçika Kuzeybatı Avrupa'da devlet. Meşruti bir krallık olan



Belçika, batıda Kuzey denizi, batıda ve güneyde Fran



sa, kuzeyde Hollanda, doğuda Almanya ve Lüksem



burgʻla sınırlıdır. Hollanda sınırının öte tarafından yer



BELÇİKA 153 (NATO), Gümrük işbirliği Konseyi, vb. başka uluslara



rası kuruluşların merkezleri de Belçika'dadır. Belçika, Latin ve Germen kökenli Avrupa'nın kesişti ği yerde bulunmaktadır. Ülkenin Flandres içinde kalan kuzey kesiminde nüfusun çoğunluğu Hollandaca ko



nuşur, Valon bölgesi (Wallonie) adı verilen güney kesi minde konuşulan başlıca dilse, Fransızca ve Fransız ca'nın bir lehçesi olan Valon lehçesidir. Bu iki halktan Belçika'ya hem zengin bir kültürel miras, hem de günü



müzde bile ülkenin ulusal yaşamında önemli yertutan



aynlıkçı bir uzlaşmazlık kalmıştır.



YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR



Belçika üç ana coğrafi bölgeye aynlır. Kuzeydeki düzlüklerde kıyı boyunca polderler uzanır. Polderler,



BELÇİKA KRALLIĞI GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 30 159 km². Baş kenti ve en büyük kenti: Brüksel (136 700 nüf;1990) TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1991): 9 978 681; nü



fus yoğunluğu: Km?'ye 326,9 kişi. Nüfus dağılımı



(1991): Kentlerde % 95, kırsal kesimde % 5. Yıllık



nüfus artış hızı (1990): % 0,1. Resmi dilleri: Hol landaca, Fransızca, Almanca Başlıca din: Katolik. EĞİTİM VE SAĞLIK. Okuma-Yazma oranı (1988): Yetişkin nüfusun % 100'ü Üniversite sayısı



(1991): 7. Hastane yatak sayısı (1988): 91 170.



Hekim sayısı (1988): 31 178. Ortalama ömür



(1990): 74. Bebek ölüm oranı (1990): 1 000 canlı doğumda 8,6.



EKONOMI. GSMH (1990): 144 milyar dolar; kişi



başına ulusal gelir 14 600 dolar. Etkin nüfus dağılı



mi (1991): Hizmetler % 60; sanayi -% 37;



tarım -% 3. Dış ticaret (1991): Dışalım -119



milyar dolar; dışsatım -118 milyar dolar. Ticaret yaptığı başlıca ülkeler: Almanya, Fransa Hollan da, Ingiltere. Para birimi: 1 Belçika Frangi - 100 centime.



hemen deniz düzeyinde yapılmış bir gelişmiş bentler ve kanallar sistemi sayesinde denizin ve denize bağlı



haliçlerin kurutulmasıyla elde edilen topraklardır. Orta lama yükseltisi 50 m olan Ardenne'ler bölgesinin kena rindan, orta kesimdeki yükseltileri 350 m'yi bulan alçak



yaylalara geçilir. Güneydeki tepelik bölgeyse Arden ne'ler yüksek yaylasını ve Belçika Lorraine'ini kapsar. Ülkenin en yüksek noktası olan Botrange tepesi (694



m), Ardenne'ler bölgesinin yukarı kesiminde yeralır. Toprak yapısı ve akarsular. Deniz balçığı ve batak çayır



lar polder topraklarında ağır basar; akaçlama ve tuzdan



anndırma işlemleri gereği gibi yapıldığında, balçıklar



olağanüstü verimlilik sağlar.İç düzlüklerdeki kumlar ve



balçıklarsa tanima daha az elverişlidir ve yoğun biçimde humus ve gübre kullanılmasını gerektirmektedir. Esca



ut (Schelde)ırmağı ve kolları Leie, Dender, Zenne (Sen ne), Dijle, Demer ve Nete, yaylalan kuzeye doğru



akaçlar ve Anvers'ten geçtikten sonra Hollanda kıyısın



da Kuzey denizine dökülürler. Ovaların kenarından, ona kesimdeki alçak yaylaları



güneydeki tepelerden ayıran Sabre-Meuse çizgisine kadar, derin bir alüvyon tabakası uzanır. Burası ülkenin



en verimli bölgesidir. Sambre irmağı Fransa'dan çıka rak kuzeydoğuya doğru akar; Namur'de Meuse (Maas)



YÖNETİM. Türü: Meşruti krallık. Yasama gücü:



irmağına kavuşur. Daha sora Meuse, kuzeye doğru iler leyerek Hollanda'ya girer ve Ren deltasına ulaşır. Ar



ral bölge.



(akarsular azdır). Bölgenin yukan kesimiMeuse ve Mo



Parlamento. Yönetim bölümlenmesi: 9 il, 3fede



ULAŞIM. Demiryollan (1990): Toplam 3 667 km.



Karayollan (1988): 128 345 km. Baslica limanlar: 5. Başlıca havaalanları: 5.



denne'ler bölgesinin toprakları genellikle verimsizdir selle irmakları arasında önemli bir su bölümü çizgisi oluşturur.



Iklim. Belçika'da kuzeye özgü bir deniz iklimi egemen dir: Ülke bol yağış alır; kışlar iliman, yazlar serindir. En gebesi az bir ülke olan Belçika, dönencelerden ve ku



alan, bütünüyle Hollanda topraklarıyla çevrili Baarle



tuplardan hava kütlelerinin karşılaşmasından dogan çe



Hertog bölgesi de Belçika'ya bağlıdır. Belçika'nın baş



şitli hava durumlarından-degişken rüzgarlar, gökgürül tūlū fırtınalar, kışın yağan ince yağmur ve bulutlu gök



324'tür (1991 tah.). Ikinci büyük yerleşmemerkezi An



yüzü-etkilenir. İç bölgelerde yazlar ve kışlar daha belir gindir; yüksek bölgelerde, kış aylarında, ciddi don olay ları ve büyük soğuklar olur ve bol yağış düşer. Sıcaklık



kenti Brüksel'in anakent alanındaki toplam nüfusu 960



vers'in nüfusuysa 467 87 5'tir (1991 tah.). Ülke 9 ile ay



rilmıştır. Anvers, Brabant Doğu Flandres Hainaut, Liè ge, Limburg, Luxembourg. Namur, Batı Flandres.



Yüzölçümü bakımından Avrupa'nın en küçük ülke lerinden biri olmasına karşılık nüfus yoğunluğu çok



ortalamaları temmuzda 17 °C, ocaktaysa 2 °C'tır. Yıllık



yağış ortalaması Sambre ve Meuse irmaklarının kuze



yinde 510-760 mm'dir; güneydeki tepelerdeyse 1 300



yüksek olan Belçika, Batı Avrupa'nın büyük bölümün den geçen önemli kentsel ve ekonomik eksenin orta



mm'yi bulur.



lamaları ve ileri toplumsal refah sistemi sayesinde hal



20'sinden çoğu bataklıklar ve ormanlarla kaplıdır. İşle



gede ilkçağlarda oturan Kelt halkı Belgaelerden gel miştir. Tarihsel açıdan hep Hollanda'yla aynı alınyazısı



dak ve kavak gibi yapraklarını dõken ağaçlardan olu şur; geri kalan bölümse, köknar, karaçam ve çeşitli çam



Avrupa Topluluğu'nun (AT) kurucu üyelerinden biridir



hayvanları XX. yy'da iyice azaldığından, hem hükümet



Ayrıca, sözgelimi, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü



maktadır.



Bitki örtüsü ve hayvan topluluğu. Belçika'da bozulma



sında yer alır. Gelişmiş ekonomisi, modern tarım uygu



mış doğal bitki örtüsü bulmak güçtür ve ülkenin %



kın yaşamadüzeyi çok yüksektir. Ülkenin adı, bu böl



tilen ormanların % 60'ından çoğu meşe, kayın, dişbu



ni paylaşan Belçika, XVII. yy'da aynı bir birim haline gel mişse de, ancak 1830'da bağımsızlığa kavuşabilmiştir.



cinsleri gibi kozalaklılar içerir. Ülkedeki karışık orman lanın büyük bölümü Ardenne'ler bölgesindedir. Yaban



ve AT'nin yönetici kurumlarından çoğu Belçika'dadır.



ler, hem de özel örgütler korunmalan için çaba harca



154



BELÇİKA



Dil. Belçika'da üç resmi dil vardır: Hollandaca, Fransız



Doğal kaynaklar. Sambre-Meuse bölgesinde zengin



ca ve Almanca. Nüfusun % 57'si Hollandaca, % 42'si



madenkömürü rezervleri bulunan Belçika, XIX. yy'ın başlarında sanayileşmeye başlayan ilk ülkeler arasında yeralmış, kısa süre sonra Belçika'nın kuzeydoğusunda



Fransızca, % 0,6'sı Almanca konuşur. Almanca konu



şan kesim, daha çok, yaklaşık olarak kuzeydeki Eu pen'den güneyde Saint Vith'e kadar uzanan dar bir



ki Campine bölgesinde yeni madenkömürü yatakları



bulunmuştur. Ne var ki, XX. yy'ın sonlarında, özellikle



alanda, başka bir deyişle Liége ilinin doğu kantonların



Sambre-Meuse vadisindeki madenkömürü rezervleri nin tükenmesi, üretim maliyetlerinin yüksek olması ve



da toplanmıştır. Uzun yıllar boyunca Flamand ve Valon (Fransızca



yurtdışından daha ucuza getirtilen madenkömürünün



konuşan) topluluklar arasında, okullarda, mahkemeler



rekabeti nedeniyle, kömür çıkartma etkinliğinde hızlı



de, iş dünyasında ve yönetim örgütünde Fransızca mi yoksa Hollandaca mi konuşulacağı konusunda anlaş mazlıklar sürüp gitmiştir. Fransızca üst sınıfların dili ol



bir gerileme görülmüştür. Tebeşir ve kireçtaşı yatakları



önemlidir; ayrıca cam kumu, porselen balçığı, şist, gra nit, mermer ve porfir yatakları da işletilmektedir. Kent lerin ve sanayinin gereksinmesinin artması nedeniyle su



duğundan, geleneksel olarak ağır basan dil olmuş, ama



kaynakları gün geçtikçe yetersiz kalmaya başlamıştır.



mış, 1966'da ülke dört dil bölgesine ayrılmıştır. Fla



Su gereksinmesi ve kullanımı konusunda bölgeler ara sinda dengesizlik vardır: Belçika'daki yeraltı sularının çoğu ülkenin güney yarısındadır; buna karşılık en çok



mand, Brabant ve Limburg lehcelerinden oluşan Hol landaca, doğudan batıya doğru uzanan ve Brüksel'in



su tüketen sanayiler ve kentlerin çoğu kuzeyde toplan



resmi dil olmuştur. Picardie, Valon ve Lorraine lehçele



bu durum Hollandaca konuşanların tepkilerine yol aç.



güneyinden geçen çizginin kuzeyinde kalan bölgede



mıştır. TOPLUM YAPISI



rini de kapsayan Fransızca bu çizginin güneyinde resmi dildir. Almanca, doğu kantonlarının resmi dilidir; Brük



Belçika'nın eski Kelt ve Germen kökenli kültürü, da ha sonra, Roman, Frank, Bourgogne, İspanyol, Avus



sel'se iki dilli (hem Fransızca, hem Hollandaca) ilan



edilmiştir. Bu üç dil bölgesi, kültürel işlerde, dil kullanı



turya ve Fransız kültürlerinin etkisiyle zenginleşmiştir.



minda, yerel toplumsal sorunlarda, ulusal ve uluslarara



Ülkede çok çeşitli dil ve lehçelerin konuşulması, birçok



si kültürel ilişkilerde, birbirinden oldukça bağımsız dav



halkın birbirine karışmış olmasının bir sonucudur. Gü



ranmaktadır.



nümüzde ülkede (özellikle kentlerde) yaşayan yabancı



Din. Din özgürlüğü 1831 Anayasası'yla sağlanmıştır.



işçiler arasında İtalyanlar, Türkler, Faslılar ve İspanyol



Resmen tanınan ve din adamlarının ücretleri devlet ta



lar ağır basmaktadır. Genellikle AT ülkelerinden gelen göçmenler, ülkedeki yabancıların çoğunluğunu oluştu



rafından ödenen beş din vardır: Katoliklik, protestanlık, anglikanlık, musevilik, İslâm. Nüfusun % 70 kadarının



rur; yalnızca Brüksel bu alanda farklı bir görünüm sergi



katolik olduğu sanılmaktadır; müslümanların, musevi



ler: Brüksel'deki yabancıların yaklaşık yarısı Avrupa di şından gelmiştir.



lerin ve protestanların toplamı % 10'u biraz aşmakta dır; geriye kalanlarsa hiçbir dini benimsemeyenlerdir. Breda!



Tilburg



Roosendaal Focal KUZEY



lored



Eindhoven



Vieringen



HOLLANDA



DO



DENIZ



Vonid.



Fyw



TUNTOUT



cheert



Brug



Antwerpen



Ostende



Hovor borger que mere MUN Dec EL Sant Lodgren DAN .



Eeklo



ANDAC



ary



punkerque O



Treneren



Meudo



wegen



Hazebrouc



Vstoing.Rooba Shoes



Auderghem



Oier



hon



Haley



tronen



.Ber und



Palace



Louare Courceli



Namur



Mons Charlerol



Valenciennes



Duren



Apchen



An all stal Dance Llége



SED



Verviers



ALMANYA



san



BOPRUGE,, La



segor



Abdoul



Heerlen Maastricht



ongel



Wars



Com



FRANSA



Lens



Sint-Truided



poder



Tournal



Artals



•Genk



masson Bure



TO



Lille



Rathem



Hohen .anden



.QUERY



We



nes



Bruker



09 May



ene



Shah ULO



honse



gladbach



COM



Bor



சொல ooroorde Ats! Bruksel cLeuven Anotinca Schaerbeek



Four



Monchen



Roermond,



Lomon



res



Ghent transborg



Konjare bekePower



lepe



Sint-Niklaas



Dagpenbrugsbroek Mechelen



Roeselare



-0



moltс



***



Doual



RONDHOZ OSO



Colet



HA Maubeuge



Arras



Diamo



Campu



BELÇİKA



Par AHDENNE



Mate



Huyuk kelan



VAY LAGI



‫رهم‬ ‫ردارب ام رد ادا‬



50



Cuca



Cbarluge



Demryolu



LUKSEMBURG



wees



11



nyuka



Wasse



FRANSA



Bentoncinin



Lüksemburg



Dalar ormbenik Longwy



( A



Each suc Alpes



Trier



BELÇİKA



155



Cinly yakınlarında Bocg imagından



gorunus. Irmak Ardenne'lerin eleyindeki bugday



kis çavdari, arpa ve patates yetiştirilen



Condror



yaylalarının bazı



bolumlerini sulje



En hızlı büyüyen din Islâm'dır. Müslümanların çoğu Türkiye ve Fas'tan gelerek kentlere yerleşmiş göçmen



işçilerdir. Museviler nüfusun yüzde birinden azını olus. turur ve çoğu Brüksel ile Anvers'te yaşar. Tarihsel açıdan bakıldığında din, Belçika'da toplum



sal bölünmenin temel nedenlerinden biridir. Devlet ile



kilise arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiği konu



sunda katolik toplumunun içinde derin görüş ayrılıkları



bulunmaktadır. Özellikle katolikliğin toplumdaki etkisi



konusunda katolikler ile katolik olmayanlar arasında da görüş ayrılıkları vardır. 1950'li yıllarında dinsel okulların



devlete bağlı olup olmayacağı, bağlı olursa ne ölçüde olacağı sorununun çözümü konusunda gerginlikler ya



şanmıştır. Sonunda bu konuda özenli bir uzlaşma sağ lanmışsa da, ciddi görüş ayrılıkları hålà sürmektedir.



Toplum yapısı. Belçika kentleşme düzeyi yüksek bir ül



kedir. Halkın bölgelere göre dağılımında büyük bir eşit



sizlik gözlenir. Ülkenin en yoğun nüfuslu yeri, orta ke



simdeki Anvers-Brüksel-Ghent (Gand) üçgeninde bu



lunur.



Flandres'ın nüfus yoğunluğu Valon bölgesininki nin iki katıdır. 135 kadar kentte nüfusun %90'ından ÇO



ğu yaşar. Bruksel ve Anvers'in dışındaki büyük kentler



Ghent, Charleroi ve Liège'dir. Ardenne'ler bölgesinde büyük kent yoktur. Brüksel'in de içinde bulunduğu Bra



bant nüfusun en yoğun olduğu, Luxembourg'sa en sey rek olduğu illerdir. Belçika'da, 1970'ten bu yana nüfus



artış hızı sıfırdır. Dogum ve ölüm oranları birbirini %o 12'lik bir farkla dengelemektedir. Yurdışından gelen 104 35



SS



30 25



11



20



68



15



50



10 01



12 2) -10



14 0



S



M



N



N



T



A



E



K



A



o 2



Belçika'nın başkenti Brüksel'de kırmızı



dikdörtgenlerle aylık sıcaklık ortalamalan, mavi



dikdörtgenlerle aylık yagıs ortalamalari verilmiştir.



Belçika'nın



başkenti, yağışlı bir iliman iklim



10



Brüksel



etkisindedir.



göçmenler ile yurtdışına göçenlerin sayısı da aşağı yu



kari aynıdır. Doğum oranlarının düşmesi sonucunda nüfus yaşlanmakta, ayrıca aileler küçülmekte ve ortala ma ömür uzamaktadır.



Sağlık ve eğitim. 6-18 yaş arası bütün çocuklar için egi



tim zorunludur. Resmi(kamu) okullar devlet tarafından yönetilmektedir, özel okullanın çoğuysa katolik kilisesi



ne bağlıdır. Pek çok çocuk 2,5 yaşından başlayarak anaokuluna gider. En büyük üniversitler Ghent ve Lie ge'deki devlet kuruluşları ile Louvain (Leuven) ve Brük



sel'deki Fransızca ve Hollandaca öğretim veren univer sitelerdir. Sözcüğün gerçek anlamıyla nūſusun bütünü okuma-yazma bilir; pek çok kişi de birden çok dil ko nuşur.



Aşağı yukarı bütün Belçikalılar ulusal sağlık sigortası



kapsamı içine alınmıştır. Sosyal güvenlik sistemi de iş kazalarına, işsizliğe, erken ölūme, meslek hastalıkları na, sakatlığa karşıgüvenlik saglar; emekli aylıklarını ve rir.



KÜLTÜR



Belçika, XV. yy'dan başlayarak, Avrupa'nın kültür ta



rihinde, özellikle de görsel sanatlarda ve müzikte çok



önemli rol oynamıştır. Jan van Eyck ve Rogier van der Weyden gibi ressamlar "Kuzey Rönesansi"nin ilk bu



yükustaları arasında yer almışlardır. Bu geleneği XVI.



yy'da Baba Pieter Bruegel sürdürmüş, günlük yaşama



ilişkin konulara ağırlık vererek daha sonraki Hollanda ressamlarına önderlik etmiştir. XVII.yy'da Petrus Paulus



Rubens ve Antoine Van Dyck, saray resmine ve Ital yan ressamlara dahayakın bir üslup benimsemişlerdir. Rubens'in 1640'ta ölmesiyle Flaman resim sanatının altın çağı sona ermiştir: Bununla birlikte, yakın dönem



de de Belçika'da James Ensor ve René Magritte gibi önemli ressamlar yetişmiştir.



Belçika resminin başlangıç döneminin büyük mer



kezleri Flandres'daydı, XV. yy. Valon bölgesiyse (özel



likle de Hainaut),Gilles Binchois,Guillaume Dufay, Jos.



quin des Prez, Jean d'Okeghem ve Bourgogne okulun



dan başka bazı bestecilerin müziğe yaptıkları katkılarla



adını duyurmuştur. Bundan sonraki yüzyılda da Flan



dres bölgesi, Adrian Willaert, Roland de Lassus, vb. sa natçılarla yeniden öne geçmiştir. André Gretry, César Franck ve XX. yy'ın ustası Jean Absil, son dönemde yeti



156 BELÇİKA



Flaman sanatının büyük ustalarından Jacob Jordeans, özellikle günlük yaşam sahnelerini doğalcı bir anlayışla işlemesiyle ünlüdür. Üstte Aile Konseri adli tablosu görülmektedir. (Anvers Krallık Güzel Sanatlar müzesi.) şen en önemli Belçikalı bestecilerdir.



Ülkenin çeşitli dil bölgelerine ayrılması, Belçika'nın



edebi mirasını etkilemiştir. Ortaçağ'dan bu yana Fran siz ve Flaman edebiyatları yanyana varolmuşlar, XIX.



yy'dan önce Flaman yazarlann sık sık Fransızca'yı kul



lanmaları durumu iyice karmaşıklaştırmıştır. XVI. yy.



boyunca Fransızca tercih edilen anlatım aracı olmuş ve edebiyat dili olarak Flamanca uzun süre bir kenara itil miştir. XIX.yy'da, romancı Hendrik Conscience ve şair Guido Gezelle gibi edebiyatçılar bu durumu düzelt mişlerdir. Fransızca yazan XX. yy. Belçikalı yazarları arasında, 1911 Nobel edebiyat ödülünü kazanmış olan



şair, oyun yazarı ve denemeci Maurice Maeterlinck ve halkın çok beğendiği dedektif romanlarının yazarı Ge



orges Simenon sayılabilir. (Bk. BELÇİKA EDEBİYATI) Belçika'nın Hollandaca, Fransızca ve Almanca ko nuşulan bölgelerinde ayrı ayrı kültür kadroları oluşmuş tur. Ülkeninetkileyici tarihsel ve mimarlık anıtlan dün yanın her yanından turist çekmektedir: XIII. ve XVII. yy'lar arasından kalma şatolar ve katedraller, hükümet konakları, belediye binaları ve kaleler, daha çağdaş ya pilarla hoş bir çelişki içinde yükselirler. Belçika iki yılda bir, aylarca süren ve komşu Avrupa ülkelerinden birinin



görsel ve sahne sanatlarına ayrılmış önemli bir gösteri olan Europalia'ya ev sahipliği yapmaktadır. Bir başka



önemli olay da ünlü Belçika Kraliçesi Elisabeth Ulusla rarası Müzik Yanşması'dır.



EKONOMI



Belçika'nın ticaret, sanayi vehizmetlere dayalı eko nomisi son derece gelişmiştir. Ülkenin Avrupa'nın on



de gelen ticaret yollarından Ren-Meuse-Escault deltası nin yakınından bulunması, yoğun birdemiryolu, otoyol ve gemi ulaşımına elverişli suyolları ağıyla donatılmış



leneksel sanayilerin gerilemesiyle Belçika ekonomisin de hizmetler kesimi ağır basmaya başlamıştır: Günü



müzde etkin nüfusun % 60'a yakını bu kesimde çalış maktadır.



Tanm. 1960 yıllarından bu



yana Belçika tarımında



ciddi değişiklikler olmuştur. Makineleşme, toprağın ve



rimlileştirilmesi ve büyük ölçüde yoğun tarım yöntem lerine yönelinmesi, hektar başına alınan ürün miktarını



artırmış, buna karşılık yeraltı ve yerüstü sularında kirlilik



çoğalmıştır. Tarım kesimi Belçika'nın besin gereksin



mesinin % 80'inden çoğunu karşılamaktadır. Hayvan



yetiştiriciliği ve mandıracılık Ardenne'ler ve Campine bölgelerinin başlıca etkinlikleridir. Ülkenin doğu ve or



ta kesimlerinde, toprağın büyük bölümü yem, şeker pancarı ve patates üretimine ayrılmıştır. Ayrıca Belçi



ka'da yaygın biçimde buğday, arpa, yulaf, çiçek ve hin



diba yetiştirilir. Yüksek nitelikli şerbetçiotları, bira yapı minda kullanılır.



Imalat sanayisi vemadencilik. Teknolojideki ilerlemeler



ve uluslararası rekabetin artması, Belçika ekonomisin de büyük değişiklikleri zorunlu kılmıştır. Günümüzde imalat sanayisi kesimi, toplam ekonomik etkinliklerin



% 25'inden azını gerçekleştirmektedir. Bu kesimin bü yük bölümü dışarıdam alınan hammaddelerin işlenme sine dayanır. Metalürji, dokuma, cam sanayileri, maki ne yapımı, kimya ve besin sanayileri büyük kentlerin



çevresinde toplanmıştır ve günümüzde Belçika sanayi sinin temelini oluşturmaktadır. Madencilik kesiminin



1950 yıllarından bu yana önemi azalmıştır: Birçok kö mūrocağı, ekonomik olmaktan çıktığı için kapanmış ya da terk edilmiştir.



Ormanalık ve balıkçlık. Ardenne'ler bölgesindeki or



olması, AT ve NATO merkezlerinin Belçika'da bulun



manlar kâğıt fabrikalarına hammadde sağlamakla bir



önemli katkılarda bulunmuştur. Madencilik ve öbürge



için gereken ağacın yaklaşık % 50'si yurt dışından getir tilir. Balıkçılık sanayisi önemli değildir. Oostende ve Ze



ması, ekonominin gelişmesine ve çeşitlenmesine



likte, kağıt, vb. ormancılık ürünlerine dayalı sanayiler



BELÇİKA



157



Tournai'de



1140-1213 yıllar



arasında yapılmis 1S



Notre Dame



katedrali,



Avrupa'daki has



planlı bazilikalann en güzellerinden DI



biridir. Belçika'nın batısında, Fransa yakınında bulunan Tournai,



Ortaçağ'da önemli bir



WW



SAMA



elsanatlan



merkeziydi ve özellikle



TITI



hallarıyla, bakır eşyalarıyla



unlüydü.



logo



ebrugge başlıca balıkçılık limanlarıdır: Tutulan toplam



DEVLET YAPISI VE KURUMLAR



balık miktarının %90'ından çoğu bu limanlara gelir; ül kede ticareti yapılan başlıca balıklar dilbalığı türleridir. Enerji. Varolan 7 nükleer enerji santralından Belçi



Belçika meşruti bir krallıktır; krallık babadan oğula



ka'nın toplam elektrik gereksiniminin % 80'i sağlanır.



Bu durumdan da anlaşılacağı gibi Belçika, dünyanın nükleer enerjiye en bağımlı ülkelerinden biridir. Hol



landa, Norveç ve Cezayir'den getirtilen doğal gaz, ul kede üretilen havagazının yerini almıştır. Petrol dışalı mini azaltmak, hem Belçika'nın, hem de Avrupa Toplu luğu'nun uyguladığı enerji siyasetinin önde gelen he deflerindendir. Bu amaçla Belçika hükümeti güneş, bi yokütle ve jeotermal enerji seçeneklerini de geliştir



mekte, bunun yanı sıra, kati yakıtların sıvılaştırılması ve gazlaştırılması yolunda çaba harcamaktadır. Belçi ka'nın enerji sistemleri Fransa Almanya, Hollanda ve



Lüksemburg'un enerji sistemleriyle bağlantılıdır.



Ulaşım ve haberleşme. Belçika'nın Avrupa'nın batısın da merkezi bir konumda yeralması, bölgenin en yoğun ulaşım ağlarından birini geliştirmesini kolaylaştırmıştır. Odak noktası Anvers limanı olan birbirleriyle sıkı sıkıya



bağlantılırmak ve kanallar sistemi, birçok Belçika kenti arasında ulaşımı sağlamak!adır. Demiryolu sistemi de



genellikle suyolları sistemine paraleldir; ana hatlar Brüksel'den çevreye doğru yayılır. Belçika ile Fransa,



Almanya ve Hollanda arasında bağlantı sağlayacak



yüksek hızlı demiryolları yapılması planlanmaktadır. Başlıca ulusal ve uluslararası otoyolları ülkeyi özellikle



güneybatıdan kuzeydoğuya doğru boydan boya geç mektedir. Merkezi Brüksel'de bulunan ulusal hava şir



keti Sabena, Belçika ile 50 kadar Avrupa kenti ve deni zaşırı kent arasında bağlantıyı sağlar. Haberleşme tesis



leri gelişmiş ve ülkenin her yanına yayılmıştır.



Ticaret. Belçika ekonomisi, çevresindeki ülkelerin eko



nomilerine son derece açık ve onlarla bütünleşmiş du rumdadır. Doğal kaynakların azlığı ve iç pazarın küçük



lüğü, Belçika'nın büyük ölçüde dış ticarete bağımlı ol



masına yol açmıştır. Günümüzde ticaretin büyük bölü mü öteki AT üyeleriyle yapılmaktadır. Belçika-Lüksem



burg Ekonomik Birliği (BLEU), dünya dışsatımının %



3'ünden çoğunu gerçekleştirmektedir; bu da birliği, iki



ülkenin de çok küçük olmasına karşın, önemli bir ticari güç haline getirmiştir. Brüksel ayrıca, Avrupa'nın kilit fi nas merkezlerinden biri durumuna gelmiştir.



geçer. Yasama gücünü, 212 kişilik Temsilciler Meclisi ile 184 kişilik Senato oluşturur. Yürütme gücü, hükü mettedir. Kralın daha çok temsili görevi vardır. Millet vekilliğine seçilebilmek için en az 25, senato üyeliğine seçilebilmek için ez az 40 yaşında olmak gerekir. 18 ya şından başlayarak būtün yurttaşlara genel oy hakkı ta



ninmiştır ve seçimlerde oy kullanmak zorunludur. Ya saların uygulanması sırasında ortaya çıkan anlaşmazlık lan yönetimin yargı kolu çözer. Yargıtay ülkenin en yüksek mahkemesidir. Daha alt mahkemelerin kararla



rina yapılan itirazlara beş bölgesel mahkeme bakar. İş anlaşmazlıklanna, ticaret davalarına, hukuksal anlaş



mazlıklara ve askeri konulara bakan aynı ayn mahke meler vardır.



Dil bölgeleri. 1831 Belçika Anayasası'yla konulan ve



merkezi hükümete geniş yetkiler tanıyan sistem, ülke



nin 1960 yıllarında dil bölgelerine bölünmesi sırasında



değiştirilmiştir. 1970 ve 1980 yıllarında yapılan anayasa değişiklikleriyle, üç resmi dil topluluğunu temel alan, aşağı yukarı federal bir devlet yapısı oluşt uştur.



Hollandaca konuşulan bölgenin merkezi olan Brūk



sel'in içinde ayrı bir iki dilli bölge bulunmasıysa, işleri daha da karmaşıklaştırmaktadır. Ulusal parlamento üyeleri, dillerine ve seçildikleri yerlere göre bölge



meclislerine karşı sorumludur. Bu meclisler, yürütme organlarıyla birlikte, 1980 yıllarında bölgesel ve ulusal



işlerde önemli yetkiler elde etmişlerdir. Il yönetimleri ve yerel yönetimler. Belçika'da, illere ve



yerel belediyelere, ili ve yöreyi ilgilendiren konularda



sınırlı bir özerklik tanınmıştır. Ülkedeki 9 ilin her birinin



aynı il meclisi vardır. Bu meclislerin üyeleri ulusal parla



mento üyeleriyle aynı zamanda seçilirler. Ayrıca her il de, būtün ulusun çıkarlannı temsil eden merkezi hükü met tarafından atanmış bir vali bulunur. 1977'den önce



Belçika'da 2 500'den çok belediye bulunurken, o yıl



yapılan önemli bir yeniden yapılandırma işlemiyle, be lediyelerin sayısı 589'a indirilmiştir. Belediye meclisleri



de, bütçe ve vergiler dahil, Belçika'nın yönetilmesiyle ilgili bütün konularla uğraşırlar. Siyasal partiler. Belçika siyasetinde üç parti ağır basar: Hıristiyan Demokrat Parti, Sosyalist Parti, Liberal Parti,



Bu partilerin her biri de, bölgelerin dillerine göre, birbi



158 BELÇİKA rinden aynı partiler biçiminde örgütlenmişlerdir. Flan dres'da başta gelen parti, Hollandaca konuşanların ağır bastığı Hıristiyan Demokrat Parti'dir (CVP); Valon böl



gesindeyse, Fransızca konuşanların ağır bastığı Sosya list Parti (PS) birinci sırada yeralır. Öbür önemli siyasal partiler arasında, çevreci partiler (Vlaams Blok), Fla man



Ulusal Partisi,



Flamanlara özerklik tanınmasını



isteyen Flandres Halk Birliği (VU). Fransızca konuşan topluluğun çıkarlarını savunan Brüksel Fransızca Konu



şanları Demokratik Cephesi (FDF) sayılabilir. Belçika



Avusturya Hollandası. İspanya'da Habsburg egemenli ğine son veren İspanyol Veraset Savaşları'nın (1700 13) sonunda, Hollanda'nın güneyi Avusturyalı Habs burg sülalesine devredildi ve 1794'e kadar Avustur ya'nın yönetiminde kaldı. Bu dönemin büyük bölü mūnde Belçika'ya geniş bir özerklik tanındı. Eyaletlerin



temsilciler meclisi, vergileri denetimleri altına aldılar ve Avusturya yönetimi yerel kurumların işine karışmadı. 1763'ten sonra, barışla birlikte, Belçika ekonomisi can lanmaya başladı. Tarım gelişti ve bir sonraki dönemde



hükümetleri genellikle iki ya da daha çok partiden ku rulmuş koalisyonlardan oluşur. 1992'de, ülkeyi ondan



gerçekleşecek sanayileşmenin temelleri atıldı. Bununla



önceki 13 yılın büyük bölümünde yönelmiş olan Wilfri



II'nin geleneksel özyönetim sistemine son vermesi Bel



Dehaene başbakanlığa getirilmiştir.



çikalıları, Fransız Devrimi'nin de etkisiyle, Avusturyalı lara karşı ayaklanmaya yöneltti. 1790'da Habsburg



Belçika ve AT. 1950 yıllarında Belçika, Avrupa Kömür ve Çelik Birliği'nin, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun



egemenliği yeniden kurulduysa da, 1794'te Belçika'nın yeni Fransız Cumhuriyeti tarafından ilhak edilmesiyle



ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu'nun kurucu üyeleri



Avusturya yönetimi sona erdi.



arasında yeralmış, daha sonra bu kurumlar Avrupa Topluluğu adı alunda bir araya gelmişler ve yönetim



Fransız ve Hollanda egemenliği. Fransızların ilhak ettik



ed Martens'in (CVP) yerine, gene CVP'den Jean-Luc



merkezleri de Brüksel olmuştur. Belçika Avrupa'nın bütünleşmesinin tutarlı bir yandaşıdır ve topluluktaki iş



birlikte, 1780 yıllarında Habsburg imparatoru Joseph



leri bölgeye kendi dillerini yerleştirmek için gösterdik leri çabalar nedeniyle, Fransız egemenliği dönemi, Bel çika'nın daha sonraki dilsel evriminde önemli rol oyna



ortaklarıyla kalıcı ekonomik ve siyasal ilişkiler kurmuş



di. Napolyon'un 1815'te yenilmesine kadar ülke, Fran



tur. Brüksel'in "Avrupa'nın başkenti" olmasının, yerel



sa'nın bir parçası olarak kaldı. Napolyon imparatorlu



ve ulusal yaşam üstünde önemli etkisi vardır: At ku



ğunun parçalanmasıyla da, büyük devletlerin insafına



rumlar ekonomide gün geçtikçe daha büyük rol oyna



bırakıldı. 1815 Viyana Kongresi'nde, Belçika ve Hol



makta ve Belçikalıların çoğu, geleceklerini AT'nin gele



landa birleştirilerek, Hollanda kralı Willem l'in yöneti



ceğine sıkı sıkıya bağlı görmektedir.



minde tek bir ülke haline getirildi. Birleşme, Belçika'ya



TARİH



refah getirdi ve sanayinin ve altyapının (yollar, kanallar



Günümüzdeki Belçika toprakları, Eskiçağ'da Gal ya'nın bir parçasıydı ve Roma egemenliğinden sonra, 1.0. I. yy'da Frankların egemenliğine girdi. VIII. yy'da



ve limanlar) gelişmesini sağladı. Bununla birlikte, bir yandan dil ve din ayrılıkları, bir yandan da Hollandalıla rin Belçika'nın yerel çıkarlarına ilgi göstermeleri Willem



Charlemagne'ın İmparatorluğu'nun bir parçasını oluş.



yönetimine karşı güçlū bir muhalefet doğurdu. 1830



turan Belçika toprakları, Charlemagne'ın toprakları vá



Ekimi'nde Belçikalılar ayaklanarak bağımsızlıklarını ilan



risleri arasında paylaşılırken, Lothar'ın payına düştü ve



ettiler. Hollanda'nın ayaklanmayı bastırmasına fırsat



"Lotharingia” adıyla anılmaya başlandı. IX. yy'dan XII. yy'a kadar bölge birbirinden bağımsız



vermeyen Fransa ve İngiltere, hemen işe karışarak yeni



Belçika devletini tanıdılar.



prenslikler, düklükler ve piskoposluklar arasında bö



Belçika'nın bağımsızlığı. 1831'de, Saksonya-Coburg



lündü. Flandres kontluğu, Brabant ve Limburg düklüğü



prensi Leopold (1) Belçika kralı seçildiyse de, Hollanda



ile Liège piskoposluğunun, jeopolitik parçalanmışlığa ve kuzey ile güney arasındaki dil farklılıklarına karşın, birleşmelerinden sonra, XII. ve XIII. yy'larda kuzeyde



krali Willem I, Lüksemburg Büyük Düklüğü de bağımsız bir ülke olarak tanınıncaya (1839) kadar, Belçika'nın



komūnler (özgür kentler) ortaya çıku ve Ghent, Brugge gibi kentler, birer ticaret ve sanayi merkezi olarak, Ro



bağımsızlığını kabul etmedi.



XIX. yy'ın ortalarında Belçika'nın siyasal yaşamına



nesans Avrupası'nın ekonomik ve kentsel gelişmesinde



anahtar işlevi gördüler. XIV. ve XV. yy'larda Felemenk'i



Katolik Parti ile Liberal Parti egemen oldular. Charles Rogier'nin kurduğu Liberal hükümet sırasında (1857 67), İngiltere'dekine benzer bir sistem oluştur du: Bu



egemenlikleri altına alan Bourgogne dükleri, Brüksel'i



sistemde, bakanlar parlamentoda çoğunlukta olan par



başkent yapular.



tinin üyeleri arasından seçiliyordu.



Ispanyol Hollandası. XV. yy'ın sonlarında Bourgogne



toprakları Habsburg imparatoru Maximilian l'in yöneti



Leopold I doneminde sanayileşme hızla ilerledi. 1830 yıllarından 1870 yıllarına kadar, ağır sanayi özel



mine girdi. 1555'te Maximilian l'in torunu-Karl V'in krallıktan çekilmesiyle Felemenk'in (Hollanda) yöneti



likle Valon bölgesinde gelişti. Demiryolu ağının geniş



mi, Karl'ın oğlu olan Ispanya kralı Felipe Il'ye geçti.Ayo ni dönemde bölgede protestanlık da yayıldı ve Feli



gelişmeyi destekledi. Flandres bölgesi büyük ölçüde



pe'nin protestanlığı yok etme çabalan, 1568'de İspan ya'ya karşı bir ayaklanmanın patlak vermesine yolaçtı. Çok uzun süren savaş sırasında, kuzeydeki yedi il Habs



burglara karşı çıkarak egemenliklerini ilan ettiler ve Hollanda Cumhuriyeti'ni kurdular (günümüzdeki Hol landa Krallığı); günümüzdeki Belçika ve Lüksemburg'u



içine alan güneydeki illerse, İspanyol egemenliğinde



kaldılar ve İspanyol Hollandası diye adlandırıldılar. Fe lemenk'in



iki parçasını



birbirinden ayıran sinir,



XVII.yy'da kalıcı hale geldi ve aynı yüzyılda İspanyol



Hollandası, İspanya'yla savaş halinde olan ülkelerin or



duları tarafından istila edildi. Savaşlar ve dinsel hoşgö



rüsüzlük pek çok Belçikalının, özellikle de protestanla rin, kuzeye göçmelerine yolaçtı.



letilmesi, elde bulunan sermaye birikimi ve işgücü bu



bir tarım bölgesi olarak kalırken, Anvers limanı ve



Ghent çevresinde dokuma sanayisi hızla gelişti. XIX. yy'da Belçika nüfusunun % 50'sinden çoğunun Hollandaca konuşmasına karşılık, Fransızca iş, yönetim ve yüksek sosyete diliydi. Ülkedeki her grubun kendi



kültürel ve ekonomik çıkarlarını geliştirmeye çalışması,



gerginlikleri artırdı ve Flamanlara özerklik tanınmasını isteyen bir hareket ortaya çıktı. 1856'da hükümet Fla



manların şikayetlerini araştırmak için bir komisyon kurdu; ama Hollandaca ancak 1898'de, Fransızca'yla eşit sayılarak resmi dil ilan edildi.



Leopold II ve Kongo. 1865'te babasının yerine geçen



Leopold Il'nin döneminde, Belçika sömürgeci bir dev lete dönüştü. 1879'da Henry Morton Stanley'in Kon go'ya (Zaire) yaptığı keşif gezisinin masraflarını Leo



BELÇİKA ATI



159



Belçika'da Bati Flandres ilinin merkezi Brugge'den görünüş. Bir kanalla Kuzey denizine bağlanan Brugge, önemli bir ticaret ve



sanayi merkezidir. XII. yy.-XV. yy, arasından kalma eski anıtlarıyla çok sayıda turist de çekmektedir. pold II üstlendi ve 1885'te de Avrupa devletleri, Belçi



ka kralını, Kongo Özgür Devleti'nin hükümdarı olarak tanıdılar. Leopold'un bu girişimi, "Afrika tırmanışı"nın



başlamasına yardımcı oldu ve bu süreç sonunda Afri



ka'nın aşağı yukarı her yanı Avrupa devletlerinin ege menliğine girdi. Ne var ki, işçi olarak boğaz tokluğuna çalıştırılan ve son derece ağır koşullar altında yaşayan



Kongolularla ilgili raporlar 1900'lerin başlarında hos nutsuzluğa yol açtı ve 1908'de Belçika parlamentosu,



Leopold'u kişisel mülkü olan Kongo Özgür Devleti'ni Belçika'ya vermeye zorladı. Belçika Kongosu adı veri len sömürge, Belçika'ya kauçuk, fildişi, vb. ürünler sağ layarak, ülkenin dışsatıma dayalı bir ekonomi geliştir mesine katkıda bulundu.



XX. yy'da Belçika. Almanya'nın 1914'te Belçika'nın ta



rafsızlığını çiğnemesi, Ingiltere'nin Birinci Dünya Sava şı'na girmesine yolaçtı ve Müttefiklerin Almanlara yö nelik şikâyetlerinin temelini oluşturdu. Birinci Dünya Savaşı sırasında Belçika'nın Almanlar tarafından işgal



edilmesi, ülkenin madenlerine, tarımına ve fabrikalari



na büyük zarar verdi. Savaştan sonra imzalanan Versa illes antlaşmasıyla, Belçika'ya tazminat olarak Almanya sınırındaki Doğu Kantonları ve Almanya'nın Doğu Afri ka'daki sömürgesi Ruanda-Urundi verildi.



İkinci Dünya Savaşısırasında Belçika bir kez daha Al



man orduları tarafından işgal edildi. Bu kez bir sürgün



hükümeti kurulurken, kral Leopold III tutsak alınarak



deşi prens Albert, Albert I adıyla tahta çıktı. Belçika savaştan sonra Avrupa'nın yaralarının sanıl masında etkin bir rol oynadı; NATO'yu ve Avrupa birli ġi hareketini destekledi. İkinci Dünya Savaşı'ndan son raki dönemde Belçika Kongosu, Afrika'da kobalt, el



mas, kalay, tungsten ve çinko üretiminde birinci sıraya, bakır üretimindeyse ikinci sıraya yerleşti; bu stratejik kaynaklar, Belçika'nın savaştan sonra ekonomik açıdan hızla kalkınmasına yardımcı oldu. Aynı dönemlerde Kongoluların da bağımsızlıkları için harekete geçmeleri



ve siyasal huzursuzluğun Kongo'nun her yanına yayıl ması üstüne, 1960'ta Birleşmiş Milletler barış gücü işe



karışarak Belçika askerlerini geri çekilmeye zorladı ve Kongo bağımsızlığa kavuştu. Ruanda ile Urundi de 1962'de bağımsızlığa kavuştular. 1960-1970 yıllannda nüfusun Hollandaca konuşan kesimi ile Fransızca ko



nuşan kesimi arasındaki anlaşmazlık, Belçika'yı yeni den karıştırdı ve bu anlaşmazlık zaman zaman ulusun



varlığını tehdit edecek boyutlara ulaştı: Şu anda bir par



çalanma söz konusu değildir ama, sorun ciddiligini ko rumaktadır. 1970 yıllarının ortalarından başlayarak sa nayinin duraklaması, yüksek işsizlik ve bütçe açıklarının artması, ülke ekonomisini yeniden yapılandırma, kent lerin büyümesini denetim altına alma, kentleri yenile me projelerini sürdürme ve istikrarlı bir ekonomik geliş meyi koruma çabalarının başlatılmasına (günümüzde de sürdürülmektedir) yol açtı.



Almanya'ya götürüldü. 1944'te ülke kurtarılınca, Leo pold'un kardeşi Charles kral naipliğine getirildi. “Krallık



Belçika ati



ve çoğunluk Leopold'un yeniden tahta çıkmasından



Belçika'da yetiştirilmiş atırkı. Yüksek boylu, tiknaz bir



in'in lehine tahttan çekildi. Kral Baudoin 1, Mayıs



dir: Agırlığı 1 000 kg'ı bulabilir. Omuzdan yere yüksek liği yaklaşık, 1,73 m'dir. Bacakları kısadır. Rengi genel



sorun"u 1950'de yapılan bir halk oylamasıyla çözüldü



yana oy kullandı. Ama Leopold, 1951'de oğlu Baudou



1993'te Ispanya'ya yaptığı bir gezi sırasında ölünce kar



at ırkı olan Belçika atı, yük atlarının en ağırlanndan biri



160 BELÇİKA ÇOBAN KÖPEĞİ Belçikalı deneme ve oyun yazari Maurice



Maeterlinck, iki çocuğun mutluluk



arayışını anlatan Mavi Kuş (l'Oiseau Bleu,



1908) adl yapıtıyla uluslararası ün



kazanmış, 1911'de Nobel



Edebiyat



Ödülü'nü almıştır.



Batı Avrupa'da Ortaçag'da yetiştirilen savaş atlarının soyundan gelen Belçika atı.



likle doru, kestane rengi ya da demirkırıdır.



Belçika çoban köpeği Belçika'da yetiştirilmiş çoban köpeği ırkı. Uzun bol tüy



lū postu genellikle siyah renkli olan Belçika çoban kö peği, ilk olarak Belçika'da Groenendaal köyünde yetiş Belçika çoban köpeği, çobanlar



kenliydiler. XVIII. yy'da Brüksel'de doğan prens Charles Joseph



de Ligne'nin yaşadığı dönem ve toplum üstüne bilgi ve ren mektuplarına ve belge niteliğindeki anılarına karşın, Fransızca Belçika edebiyatı XIX. yy'a kadar hep arka



planda kaldı. Ülkenin bağımsızlığa kavuşmasından sonra, Fransızca Belçika edebiyatının en önemli yapıtı Charles de Coster'in uluslararası La légende d'Ulenspi



egel et de Lamme Goedzaki (Ulenspiegel ve Lamme Goedzak'ın Destanı, 1867) oldu. Bu epik romanın kah



ramanı, İspanyol boyunduruğuna karşı mücadele ve ren Flandres'ı simgeliyordu.



tarafından çok beğenilen bir ırk olmasının yanı sıra, Birinci Dünya



Belçika edebiyatında gerçek rönesans, 1880 başla rinda, Fransızca yazan Belçikalı yazarların 1881'de ku



Savaşı'nda düşman hatlan gerisine



rulan La Jeune Belgique (Genç Belçika) dergisinde top



mesaj taşımakta kullanılmıştır.



lanmalarıyla yaşandi. Valon bölgesel romanları xix.



yy'da ortaya çıktıysa da, şiirin gölgesinde kalmaktan



kurtulamadı. Georges Rodenbach, önce şiirler, sonra



da Bruges-la-Morte (Ölü Brugge, 1892) adlı romanını



yazdı. Albert Giraud, Parnasse okulunun ilkelerini be nimsedi.



Ancak dönemin en ünlü Belçikalı yazarı, sim



geci ve doğalcılık karşıtı yapıtlarıyla dikkatleri çeken Maurice Maeterlinck oldu. Esinini Walt Whitman'dan,



halktan insanlardan ve sanayileşmeden alan şair Émile



Veerhaeren de, aşağı yukarı onun kadar ün kazandı.



Maeterlinck'in tarzını sürdüren Albert Moskel, simgeci



dergi La Wallonie'yi kurdu; Max Elskamp, yazdığı usta tirilmiştir. Omuzdan yere yüksekliği yaklaşık 60 cm,



ağırlığı ortalama 25 kg'dır. Çoban köpeklerinin en de gerlilerinden biri sayılmaktadır.



ca şiirlerle "La Jeune Belgique" e katkıda bulundu; Charles Van Lerberghe uzun bir simgeci şiir olan Chan son d'Eve'i (Havva'nın Şarkısı, 1904) yazdı. Simgeci ha rekete karşı Camile Le Monnier ve Geroges Eekhoud



gibi romancıların temsil ettikleri gerçekçilik de, Belçika



Belçika edebiyatı



edebiyatında önemli izler bıraktı.



Belçika, bağımsızlığını 1830'da kazanmış iki dilli bir ūl



Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda bazı Bel çikalı şairler bir ara dadacılığın ve gerçeküstücülüğün



Fransızca edebiyat vardır. Belçika'nın güneyinde daha çok Fransızca ve Fransızca'nın lehçelerinden olan Va lon lehçesi konuşulur ve yazılır; kuzeydeyse en yaygın



nırlarken, romancılardan Marie Gevers ve Jean Tous



kedir. Bu yüzden Belçika'da hem Flamanca hem de



dil Flamanca ya da Güney Felemenkçe'dir. (Bk. HOL LANDA VE FLAMAN EDEBİYATI.) İlk Fransızca şiirlerden, IX. yy'da yazılmış Cantilène



etkisinde kaldılarsa da, kısa süre içinde modern ve kla sik tarzların bileşimini benimsediler. Dönemin iki lirik şairi Émile Cammaerts ve Marcel Thiry büyük ün kaza seeul takma adıyla yazan Degée, Flaman kırsal yaşa



mini ve halkının doğallığını dile getirdiler.



Belçikalı yazarlar, Goncourt Odülü'nü kazanan ilk



de Sainte Eulalie'de biraz Valon etkisi görülür; manzum anlat Aucassin et Nicolette'in (Aucassin ve Nicolette),



Fransız olmayan romanci Charles Plisnier'yle birlikte ve



XIII. yy'ın ilk yarısında Belçika'nın Hainaut ilinde yazıl dığı sanılmaktadır. Belçika edebiyatı, Bourgogne süla lesi XIV. yy'da Belçika illerinin denetimini ele geçirene kadar varlığını duyuramamıştır. XIV. ve XV. yy'da yeti



çimde -Fransız yazarlarla yarışırcasına- büyük üne ka



şen en ünlü Fransız kronikçilerinden Jean Froissart ve



küleri yazarı Georges Simenon; feminist yazar Françoi



Philippe de Commynes ya Flandres ya da Hainaut kö



İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra gün geçtikçe artan bi



vuştular: Gerçeküstücü şair Henri Michaux; oyun yaza ri Fernand Crommelynck ve Michel de Ghelderode;



uluslararası alanda ün kazanan psikolojik dedektif öy se Mallet-Joris; vb.



BELGESEL FİLM Bele, Refet



Türk subayı ve siyasetçisi (İstanbul 1881-ay.y. 1963).



Birinci Dünya Savaşı'nda Filistin cephesinde (özellikle Ikinci Gazze çarpışması) ün salan Refet Bele, kolordu



komutanı olarak, Atatürk'le Samsun'a çıktı (19 Mayıs 1919). Anadolu'daki ayaklanmaların (Delibaş, Demirci



Efe, Çerkez Ethem) bastırılmasında önemli rol oynadı. Milletvekilliği, İçişleri (6 Eylül 1920-21 Nisan 1921 ve



161



1788'de kurulan Linen Halk kitaplığı, Büyük Opera, ir



landa'da sanayi devriminden önceki yaşamı canlandı



ran yapıtlar içeren Ulster Halk Sanat mūzesi, vb.) mer kezidir.



1177'ye doğru, eski bir kalenin çevresinde gelişme



ye başlayan Belfast, XVII. yy'da James I tarafından ingil



tere'ye bağlandı. Protestan Ingilizlerin yerleşmeye bas ladıkları kentte, XVII. yy. sonlarında Fransız protestan



temsilcisi olarak İstanbul'a girip, coşkuyla karşılandı(19



larının gelmeleriyle, keten dokumacılığı hızla gelişme. ye başladı. 1790 yıllarında Irlanda'nın bağımsızlığı için ilk çalkantıların ortaya çıktığı kent, sonradan protestan çoğunluğun ağırlığını koymasıyla, Büyük Britanya'yla birliğin sürmesinden yana bir tutum benimsedi. 1920'de Büyük Britanya'ya bağlı özerk Kuzey İrlanda



İzmir suikastine adi karışınca, İstiklal mahkemesinde yargılandı; suçsuz bulunduysa da, ordudan ve millet



sinda büyük zarar gördü. İki topluluk arasındaki gergin



30 Haziran 1921-5 Ağustos 1921) bakanlığı, Milli Sa



vunma (5 Ağustos 1921-10 Ocak 1922) bakanlığı ya



pip, generalliğe yükseltildi (1922). Doğu Trakya'yı tes lim almakla görevlendirildi ve Ankara hükümetinin



Ekim 1922). TerakkiperverCumhuriyet Firkası'na girip,



vekilliğinden çekildi (27 Kasım 1926). Yeniden millet



vekilliğinde (1939-1950) bulunup, Birleşmiş Milletler



Filistin Mültecilerine Yardım Komitesi'nde Türk delege



ilinin merkezi oldu. 1960 yıllarının sonlarında ve 1970 yıllarında yeniden alevlenen protestan-katolik çatışma



lik, zaman zaman şiddetlenerek, günümüze kadar sü regeldi.



liği yaptı.



Belfort geçidi



Belek



Fransa'nın doğu kesiminde geçit. Vosges dagları ile Jura



Artuklu emiri (? ?-Menbic 1124). Suruç emirliğine (1094) getirilen Belek, Antakya'yı Haçlılardan kurtar mak için savaştı; ama Suruç'u kaybetti (1098). Sultan Kiliç Arslan Il'den dul kalan Ayşe Hatun'la evlendi. Ma



latya sultanı Tuğrul Arslan'ın atabeyliğine getirilip, Har put'u aldı(1115), Amcası Sökmen'le Haçlılara karşı sa vaşıp, amcası hastalanınca (1122), savaşımı tek başına



sürdürdü, Urfa kontunun ve haçlıların bazı ileri gelenle rini tutsak aldı. Haçlılara komuta eden Kudüs kralınıye



nip, tutsak alarak, Selçuk sultanı Mahmut tarafından Halep emirliğine atadı. Sur kentini Haçlılara karşı savu



dağları arasında yaklaşık 24 km boyunca uzanan Bel



fort geçidinden Ren vadisi ile Paris havzasını birbirine bağlayan önemli ulaşım yolu geçmektedir.



belgesel film Bir ülke, bölge, kişi, halk, vb'yi tanıtmak amacıyla çekil miş film. Tanımı gereği, belgesel filmin yalnızca gerçeği



yansıttığı yolunda yaygın bir görüş bulunmakla birlikte,



bu filmlerin büyük çoğunluğu tarafsız bir bakış açısıyla



çekilmemiştir. Yalnızca konunun seçimi bile bir yorum



nurken öldü.



içerir. Bu yüzden, belgesel filmi "kurguya dayanma yan" film diye tanımlamak belki de daha doğru olur.



Belem



titizlikle kurulmuş bir çatıya dayanırlar; amatör oyuncu



Brezilya'da kent. Para eyaletinin merkezi olan, Atlas okyanusuna 145 km uzaklıkta, Amazon irmağının kol



larından Para irmağı kıyısında yer alan Belem, nüfusu (1 116 844) bakımından Amazon havzasının en büyük



kentidir. Sıcak ve yağmurlu bir iklim etkisindeki kent,



ulaşım bağlantılarınıngeliştirilmesiyle (iki kent arasında, neredeyse bir doğru çizgi halinde 2 350 km uzanan Be lam-Brasilia “ekspres” yolu) yakın dönemde hızla geliş



miştir. Eski dönemlerden bu yana önemli olan ırmak li manı işlevine, günümüzde Kuzey Brezilya'nın en bü yük uluslararasıhavalimanının hizmete girmesiyle ülke



nin başlıca hava ulaşımı merkezi olma işlevi eklenmiş tir.



Amazon havzasındaki en büyük ticaret merkezi olan kentin limanından, fındık, jüt ve karabiber dışsatımı ya pılır. Dünyanın en büyük irmak adası olan Marajo ada



sinda, hayvan yetiştirilir. Belem ayrıca, önemli bir kültür



Belgeseller çoğunlukla dikkatle yazılmış bir senaryo ve



larla, doğaçtan diyaloglarla, gizlenmiş kameralarla çe



kilseler de, incelikli bir bakış açısını yansıtırlar.



Robert Flaherty'nin yok olmaya yüz tutmuş Eskimo



yaşamı üstüne Nanook of the North (Kuzeyli Nanook, 1922) adlı filmi, dünya sinemasında ilk önemli belgesel dir ve günümüzde bir klasik olarak kabul edilmektedir.



SSCB'de Sergey M. Ayzenştayn, (Ekim (Oktiabr, 1928]), Dziga Vertov (Kameralı Adam (Çelovek Skino



apparatam, 1929]) ve Aleksandr Petroviç Dovjen



ko'nun (Yeryüzü, 1930) çektikleri filmler de, siyasal et



kilerinin yanı sıra, sanat yönünden son derece değerli belgesellerdir.



1928'de Ingiliz sinema kuramcısı John Grierson,



Britanya Imparatorlugu hakkında olumlu bir imaj yara



tacak filmler yapmakla görevlendirilince, olaganüstü yetenekli bir yazarlar ve fotoğrafçılar grubunun yardı



mıyla çektiği Drifters (Serseriler, 1929), The Song of Ceylon (Seylan Şarkısı, 1934) ve Night Mail(Gece Pos



(devlet üniversitesi, çok sayıda gazete, beyaz mermer den yapılmış Paz tiyatrosu, vb.) merkezidir.



tasi, 1936), vb. birçok filmle, belgesel filmi, sinemanın önemli türlerinden biri haline getirmiştir.



Belfast



disindeki ye Dusty Bowl'daki koşulları olağanüstü bir



Kuzey Irlanda'nın doğu kesiminde kent. Kuzey Irlan da'nın ve Antrim yönetim bölümünün merkezi olan,



Down tepeleri ile Antrim yaylası arasındaki vadideki



Belfast Lough'un ucunda, Lagan ırmağı kıyısında yera lan Belfast'ın nüfusu, 295 100'dür. Dünyanın en büyük



gemi yapım merkezlerinden biri olan kent, önemli bir sanayi ve kültür (1845'te kurulan Queens Universitesi,



1930 yıllarında ABD'de Pare Lorentz, Mississippi va



biçimde incelediği The Plow That Broke the Plains



(Ovaları Yaran Saban, 1936) ve The River(Irmak, 1937)



adlı filmleriyle belgesel filme yeni bir atılım yaptırırken,



Almanya'da Leni Riefenstahl Nazilere övgüler yağdı



ran bir propaganda başyapıtı sayılan Triumph des Wil



len (Iradenin Zaferi, 1935; Nürnberg'de yapılan Nas



yonal Sosyalist Parti Kongresi Üstüne) ve atletleri yü celttiği Olympia'yı (1938) gerçekleştirmiştir. İkinci



162



BELGRAD



ses sistemlerinin ortaya çıkması, belgesel yapımcılarına hareket serbestliği sağlamış (böylece ilk kez, görünüşte



araya bir şey girmeden, filmi çekilen nesneye yaklaşıla biliyordu), ABD'de aralarında kameraman Richard Leacock ve yapımcı Robert Drew'un da bulunduğu bir grup, 1960'ta bir seçim kampanyasını yakından izleyen Primary'yi çekmişler, aynı gruptan Albert Maysles, kar deşi David'le belgesel filmin en iyi yapıtları arasında sa



yılan Salesman'i (Satıcı, 1969) gerçekleştirmiştir. Avrupa'da hafif araçların getirdiği hareket özgürlü



ğü, cinéma vérité (gerçek sineması) akımının ortaya çık masına yol açmıştır. Filmde yer alanların gerçek tepki



ler vermelerini sağlamak için çekim sırasında müdaha lede bulunan cinema-verité yönetmenlerinden Jean



Rouch (Chronique d'une Eté (Yaz Günlüğü, 1961]) ve Chris Marker (Le JoliMai(Güzel Mayıs, 1963]), yarattık ları tarzla, konulu film yapan yönetmenleri de büyük öl



ABD'li ünlü belgesel film yönetmenlerinden Frederick Wiseman'in Welfare (Refah) adlı belgeseli, būtun çalışmalan gibi ne olayları anlatır ne de müziği vardır. Yalnızca kamerasına ve metnine güvenerek çalışan



Wiseman; böylece, belgesel sinemada kendine özgü bir üslup yaratmıştır: Seyirci, ekrandaki sahnenin kesinlikle



gerçek olduğu izlenimine kapılır.



Dünya Savaşı'ndan sonra 1890'a doğru alun arayıcıları



çüde etkilemişlerdir. Türkiye'de ilk belgesel filmler, 14 Kasım 1914'te Fu at Uzkınay tarafından çekildiği (Ayastefanos'taki Rus anıtının yıkılışı) bilinen, ama günümüze kalmayan film



den sonra, gene Fuat Uzkınay tarafından Ordu Merkez Sineması için çekilen filmlerdir (Sultan Reşat'ın Cenaze Töreni), vb. Sonraki belgesel filmler genellikle haber



ağırlıklı olmuş, İstanbul Üniversitesi Film Merkezi'nin



kurulmasından (1956) sonra, Sabahattin Eyüboğlu ve Mazhar Şevket İpşiroğlu Hitit Güneşi(Berlin Film Festi



nin hücumuna uğrayan Klondike'ın merkezi Dawson



vali'nde Gümüş Ayı ödülü), Adnan Benk ile Mazhar Şevket Ipşiroğlu Akdeniz ve Adnan Benk Ben Asitavan



Kenti, 1957), teknik açıdan belgesel filmciliğe büyük bir atılım yaptırmış (filmde XIX. yy. sonlarının sabit fotoğ



des (Padova Üniversitesi Sanat Şenliği'nde, sanat film



City'i anlatan, Canadian City ofGold(Kanada'daki Altın



leri dalında ikincilik ödülü) adlı filmleriyle, belgesel fil



raflarıyla çok ince ayrıntılara girilmiş ve kameranın go



me Türkiye'de büyük bir atılım yaptırmışlardır.



sanat konulu filmlerbaşta, pek çok filmi etkilemiştir.



Belgrad



sel filmleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu alanda ilk film 1956'da Jacques-Yves Cousteau'nun çektiği Sessiz



Sırbistan Cumhuriyeti'nin ve Yugoslavya'nın (Sırbistan



rüntünün üstünden geçmesi sağlanmıştır), bu teknik, Daha sonra büyük titizlikle hazırlanmış bilimsel belge



Dünya'dır (Le Monde du Silence). Luis Bunuel (Tierra sin Pan (Ekmeksiz Toprak,



1932]), Lindsay Anderson Thursday's Children (Per



Hırvatistan) başkenti. Sava irmağının Tuna'ya karıştığı



yerde, ırmağın her iki kıyısında yeralan, Tuna'nın Buda peşte ile Karadeniz arasındaki kesimi kıyısındaki en bü yük kent olan, dik bir yamacın üstündeki Ortaçağ'dan



şembe Çocuklan, 1953]), Alain Resnais (Guernica, 1950) gibi konulu film yapan yönetmenler de ünlü bel geseller çekmişler, Özellikle Resnais'in La Nuit et la Brume'ü (Gece ve Sis, 1955), Nazi işgali altındaki Fran



kalma kalenin eteğinde (sırpça adı Beograd beyaz kale



olmuştur.



yükselen, kuzeyindeyse Tuna'nın ötesinde, Macaristan



sa'ya duyarlı bakışıyla en etkili belgesel filmlerden biri 16 mm'lik hafif kameraların ve portatif senkronize



anlamına gelir) bulunan Belgrad'ın nüfusu, 1 553 854'tür. Önemli bir ırmak limanı olan kent, aynı zaman



da da büyük bir demiryolları ve karayolları kavşağıdır. Güney kesimi Sırbistan'ın ormanlık dağlarına doğru



ovasının uzantısı yayilan kentte, kayalık yamacın karşı Sırbistan'ın ve yeni



Yugoslavya'nın başkenti Belgrad, Tuna ve Sava irmaklarının



birleştikleri yerde



kurulmuş bir



liman kentidir.



Yüzyıllar süren Osmanli



BE



egemenliğinin



izleri eski kesimde



açıkça görülebilir. BM'nin 1990'dan



başlayarak



uygulamaya koyduğu



ambargo, kentin ekonomisini



önemli ölçüde etkilemiştir.



BELISARIOS



sindaki kıyı, bataklık ve az gelişmiştir. Buna karşılık, Tu na ile kolu arasındaki yüksekçe dildeyse, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hızla gelişen, cumhurbaşkanı köşkü ve hükümet binalarının çoğunun bulunduğu konut semtleri (Novi Beograd (Yeni Belgrad]) yayılmaktadır. Güney kesimde iş merkezleri ve krallık sarayı ile Par



lamento binası ("Skupstina") yeralır. Konut banliyőleri güneydoğuya, güneye ve güneybatıya doğru uzanır.



Sanayi semtlerinin büyük bölümüyse Tuna ve Sava kıyı sinda uzanır: Makine yapımı, metalürji, dokuma sana



yisi ve besin sanayisi tesisleri. Osmanlı döneminden bir cami, lūnlü Kale meydanı,



XIX. yy'da yapılmış ortodoks katedrali, vb. birçok tarih sel anıt bulunan kentte, çok sayıda park ve yeşil alan vardır.



Romalıların kurdukları yerleşmenin yıkılmasından



sonra, yerinde İslavların yaptıkları "Beyaz Kale"nin ete ğinde gelişen Belgrad, 1580'de Sırbistan Prensliği'nin başkenti oldu. 1521'de Kanuni Sultan Süleyman tara fından fethedildi ve birkaç kez Avusturyalılara geçmesi ne karşın, 1868'e kadar Osmanlı egemenliğinde kaldı. 1878'de bağımsız Sırbistan Krallığı'nın başkenti oldu. O tarihten sonra Avusturyalılar ile Sırplar arasında birçok kez el değiştirip, 1929'da Yugoslavya'nın başkenti ol du. 1941'de Almanlar tarafından işgal edilip, 1945'te kurulan Yugoslav Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin baş kenti oldu. Yugoslavya'nın parçalanmasından sonra



(1991-1992) da, Sırbistan Cumhuriyeti'nin ve Sırbistan ile Karadağ'ın oluşturdukları yeni Yugoslavya'nın baş kenti olmayı sürdürdü.



163



ildir),Bursa'da öğrenim görüp, babası ölünce onun ye rine imam oldu. Yaşamı, Tokat mahkemesindeki naip



lik görevi dışında, Bursa'da geçti. Emirsultan imareti yö



neticiliğinde ve katipliklerde bulundu. Bursalı Beliğ'in Divan'ı bulunamamıştır. Tezkireler de ve bazı mecmualarda rastlanan şiirlerinden, çağının



ikinci sinif şairleri arasında olduğu anlaşılmaktadır. Ama biyografi alanında verdiği yapıtlar önemlidir.



Başlıca yapıtları: Güldeste-i Riyaz-ı Iran (şairler tez



kiresi), Sergüzeştname (Bursa'dan naip olarak Tokat'a gidişini, yolculuğunu, Tokat'taki yaşamını konu alan



mesnevi,1702-1703) Şehrengiz(Bursagüzelleri üstüne).



Belin, François Alphonse Fransız doğubilimcisi (Paris 1817-ay.y. 1877). Arapça, Farsça, Türkçe öğrenen François Alphonse Belin, Fran sa’nin Erzurum konsolosluğunda çevirmen (1849), Ka hire'de çevirmen (1852) olarak çalışıp, Fransa'nın is



tanbul elçiliğinde görev alarak (1852), başkonsoloslu ga yükseldi (1866).



Başlıca yapıtları: Journal Asiatique et Littéraire sur



Mir Ali Chir Nevai, Suivie d'Extraits des Oeuvresdu Me. me Auteur (Mir Ali Şir Nevai Üstüne Biyografya ve Ede



biyat Notları ve Aynı Yazarın Yapıtlarından Parçalar, 1861), Essais sur l'Histoire Economique de la Turquie d'Après les Ecrivains Originaux(Kaynak Yazarlara Göre Türkiye'nin iktisat Tarihi Üstüne Denemeler, 1865), Des Capitulations et Des Traités de la France en Orient



(Kapitülasyonlar ve Fransa'nın Doğu Ülkeleriyle Antlaş maları, 1870), Du Régime des Fiefs Militaires Dans l'is



Belgrano, Manuel



lamisme et Principalement en Turquie (İslâm'da ve



Arjantinli bağımsızlık önderi ve general (Buenas Aires 1770-ay.y. 1820). Askeri eğitim görmemiş olmasına karşın, 1806-07'de Buenos Aires'in Ingilizler tarafından



Belinskiy: Bk. BIELİNSKİY.



Özellikle Türkiye'de Askeri Timar Rejimi, 1870).



işgal edilmesine karşı yürütülen harekâtta hızla sivrilen Manuel Belgrano, 1830 devrimine katılarak yurtsever



cuntanın üyesi oldu. General rütbesiyle cunta güçleri nin başına getirildi. Paraguay, Şili, Peru ve Uruguay'da



belirsizlik ilkesi: Bk. HEISENBERG BAĞINTILARI.



ki çarpışmalarda İspanyolları ardarda yenilgiye uğrattı.



Ama 1813'te Vilcapugio ve Ayohuma çarpışmalarında yenilince, yerine Jose de San Martin atandı. Bağımsızlık



belirteç



konusunda görüşmeler yapmak için 1815'te Ispan



Yerleştirildiği kimyasal ortamın asit ya da baz oluşuna göre renk değiştiren ve yapısı değişen kimyasal madde



ya'ya gittiyse de, çabalan sonuç vermeyince, Güney Amerika'ya dönüp, 1816-1819 arasinda Peru'da ve Ar



jantin'de Ispanyollara karşı yeniden başarıyla savaştı.



lerin ortak adı. Belirteçlerin çoğu, aynı kimyasal ortam



larda iki ayn renkte (bazen bir biçimi renksizdir) bulu nan karmaşık organik moleküllerdir.



Beliğ



lik



yapıp, Eski Zağra kadısıyken öldü.



Belig, belki Istanbuldışında yaşadığı için, belki de



başka nedenlerden ötürü çağında değeri anlaşılama mış bir şairdir. Şiirde akıcılığın peşinden koşmuş, resmi değil hareketi yakalamaya çalışmıştır.



Başlıca yapıtları: Divan (bas. 1842), Hecr-i Visal,



Berbername, Hammamname, Sakiname, Kefşgerna me, Hayatname-i Dilduz (Divan'ında).



Beliğ, Bursalı Türk tezkire yazarı ve şairi (Bursa 1668-ay.y. 1729).



Bursalı bir imamın oğlu olan Bursalı Beliğ (asıl adı İsma



Yaklaşık Ph degeri



Belirleg



Metil yeşil)



0,2 - 1,8



Timol mavi) Bromotenol mavi)



1,2-2,8 3,0 - 4,6



Metil (kurmızı)



(



sonra memleketine döndü. Klavrata kasabasında kadi



GENEL ASIT-BAZ BELİRTEÇLERI



(



Türk şairi (Mora ?-Eski Zağra 1758). Divan'ındaki şiirler den anlaşıldığına göre, gençliğinde doğduğu yer olan Mora Yenişehiri'nden İstanbul'a gelen Beliğ (asıl adı Mehmet Emin'dir) "değeri anlaşılamadığı için bir süre



Sandan maviye Kırmızıdan sanya Sandan maviye



6,0 8,0 7,2 7,6



Kırmızıdan sanya



Bromotimol (mavi)



4,8 5,5 5,6 6,0



Metakresol (mor)



7,4-9,0



Sandan pembeye



8,2 - 10,0



Renksizden pembeye Sandan kirmiziya



Turnusol Alizarin



Fenolitalein Alizarin (san)



-



Renk değişikliği



10,1 - 12,0



Kırmızıdan mavrye Sandan kırmızıya Sandan maviye



En yaygın asit-baz belirteci turnusol kağıdıdır. Belir



teçlerin çoğu ph'si düşük eriyiklerde kırmızı, ph'si yüksek eriyiklerde de mavi görünürler.



Belisarios Bizanslı general (Trakya, İllyria sınırı 500'e doğr.-İstan



164



BELIT



bul 565). Iustinianos tarafından imparatorluk ordulan



nin başına getirilen Belisarios (529), ilk İran seferine ko muta etti(529-531); Afrika'daki Roma topraklarını Van



dallardan, İtalya'yı da Ostrogotlardan geri aldı (535 540). Iran'daki harekâta komuta ettikten (541) sonra,



İtalya'da Totila'yla savaştı (544-548). Emekliye ayrıl mışken, 559'da yeniden göreve çağırıldı ve İstanbul'u Hun istilasından kurtardı. Dürüst ve yiğit bir asker, başa



rılı bir taktikçi, ama zayıf kişilikli bir insandı.



belit Eski Yunan felsefesinde bir çıkarımın kanıtlanamaz sa



yılan başlangıç noktası. Eski Yunan düşüncesinde belit lerin (ya da aksiyom) kullanımına ilişkin tanınmış bir ör nek Eukleides geometrisidir. Yunanca adlanı "değerli



olduğu düşünülen" anlamına gelen belitlerin, kendi



BELIZE



GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 22 965 km². Baş kenti: Belmopan (5 256 nüf,; 1990). En büyük kenti: Belize (43 621 nüf.; 1990). TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1991): 192 000; nüfus



yoğunluğu (1991): Km'ye 8,4 kişi. Nüfus dağılımı



kendilerini kanıtladıkları ve ister istemez doğru oldukla



(1990): kentlerde



% 51,6 , kırsal kesimde %



için temel olarak kullanılmışlardır. Aristoteles, bu teri



dili: Ingilizce. Başlıca dinler: Katolik, metodist,



ni varsayılmış, öbür geometri doğrularını kanıtlamak



48,4. Yıllık nüfus artış hızı (1991): % 3,6. Resmi



mi, kendisikanıtlanamaz olan,ama bir kanıtlama yapıl



anglikan.



masına yarayan, sezgi aracılığıyla doğrudan kavranan



EĞITIM VE SAĞLIK. Okuma-Yazma oranı (1991):



ilkeler" anlamında kullanmıştır.



Yetişkin nüfusun % 93'ü. Üniversite sayısı (1991):



mez bir görev üstlendiği bir geometri kanıtı yazmıştır.



(1990): 94. Ortalama ömür (1991): Kadınlarda



Descartes, felsefesinin içinde aksiyomların vazgeçil



1. Hastane yatak sayısı (1990): 525. Hekim sayısı



Spinoza, Descartes'ın düşüncesinden birbelitler siste mi kurmuş ve kendi düşüncelerini, belitlerden ve ta



-72; . erkeklerde



leri, doğrudan kesin, õnsel ve bireşimsel ilkeler" ola



başına ulusal gelir: 1 600 dolar. Etkin mi(1985): Tarım —% 30; hizmetler netim - % 15,4; ticaret -% 11,2; 10,3. Dış ticaret (1990 tah.): Dışalım



nimlardan yaptığı çıkarımlarla açıklamıştır. Kant, belit rak tanımlamıştır.



Belitler, modern mantıkta önemli rol oynarlar. Artık



kendi kendilerini kanıtladıkları ve ister istemez doğru



oldukları düşünülmemekte, daha birçok sistemin ilk



basamaklarını oluşturdukları, böylece bütün önerme



-67.



Bebek ölüm



oranı



(1991): 1 000 canlı doğumda 35.



EKONOMI. GSMH (1990): 290 milyon dolar; kişi nüfus dağılı —% 16;yo imalat —% – 204 mil



yon dolar; dışsatım -108 milyon dolar. Ticaret yaptığı başlıca ülkeler: ABD, İngiltere, Trinidad ve



grupları için farklı çok sayıda belit grupları olabileceği



Tobago, Kanada, Meksika, Hollanda Antilleri. Pa



Bertrand Russel ve Alíret North Whitehead, belitlerle



YÖNETİM. Türü: Ingiliz Commanwealth'ü içinde



kabul edilmektedir. Gottlob Frege, Giueseppe Peano,



ra birimi: 1 Belize doları- 100 cent.



tanımlanan çeşitli sistemler geliştirmiş ve araştırmışlar



bağımsız devlet. Yasama gücü: Millet Meclisi. Yö



larında yararlı oldukları kanıtlanmıştır.



ULAŞIM. Demiryolları: Yok. Karayolları (1985): Toplam 3 001 km. Başlıca limanları: 2. Başlıca ha



Beliy, Andrey



vaalanları: 3.



dır; bunların çoğunun matematik, manuk ve bilim alan



Rus yazarı (Moskova 1880-ay. y. 1934). Ülkesinde sim



geciliğin başlıca kuramcı ve temsilcilerinden olan An



drey Beliy (asıl adı Boris Nikolayeviç Bugayevdir), Moskova Üniversitesi'nde matematik, hayvanbilim ve



felsefe öğrenimi gördükten sonra, edebiyata yöneldi. Şiir, düzyazı, mūzik ve resmi bir arada yansıtmayı amaç



aldığı Kuzey Senfonisinden (1900) sonra, şiirler (Gök Mavisinde Altın, 1904), özellikle de romanlar (Gümüş Güvercin, 1908, Petersburg, 1917), eleştiriler ve ince lemeler yayınladı.



Belize Orta Amerika'da devlet. Orta Amerika'nın en kuzeyin



netim bölümlenmesi: 6 yönetim bölümü.



nel validir (Ingiltere hükümdarının temsilcisidir). Hükü.



met başkanıysa, başbakandır. Parlamento, üyeleri (18 milletvekili) seçimle işbaşına gelen Millet Meclisi ile



üyelerinin 8'i de genel vali tarafından atanan Sena



to'dan oluşur. YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR



Belize kıyıları bataklıktır ve denizkulaklarıyla dolu dur. Kıyının açığındaysa, çok sayıda mercan kayalığı ve



küçük ada bulunur. İç kesimin büyük bölümü, alçak ke simlerde savanalarla (oysa eskiden ormanlarla) kapli dır. Birçok kısa akışlı, dúzensiz akarsuyla sulanan, gü



ney kesiminde Maya dağlarınınuzandığı ülkede, yıllık



sıcaklık ortalamaları16°C-32 °C arasında değişir; yıllık



de yeralan Belize, kuzeyde Meksika, güneyde ve bati da Guatemala, doğuda Antil deniziyle sınırlıdır. İç kesi



yağış miktarı 2 070 mm'dir. Nüfusun % 40'ını Kreoller



mindeki tropikal firunalardan etkilenmeyen küçük Bel



lisi-Ispanyol melezleri, % 8'ini Antilliler (1797'de



mopan kenti, 1970'te, kıyıdaki ülkenin en büyük kenti



(Avrupalı-Afrikalı melezleri), % 33'ünü Maya Kızılderi



1973'e kadar ingiliz Hondurası adıyla bir İngiliz sö mürgesi olan Belize'ye 1964'te özerklik tanınmış, 21 Eylül 1981'de bağımsızlık ilan edilerek Commonwe



St.Vincent adasından getirilen Kızılderililerin soyundan gelirler), % 7'sini saſkan Mayalar, az sayıda Asyalı, Por tekizliler ve öbür Avrupalılar oluşturur. Antil kökenliler de büyük ölçüde Afrika kökenlerle karışmışlardır ve gü nümüzde Kreollerden ayırdedilmeleri olanaksızdır.



Belize hükümetinin Önerisiyle İngiltere'nin atadığı ge



köğretimden yararlandığı ülkede, 1986'da Bati Hint Adaları Üniversitesi'ne bağlı bir üniversite kurulmuştur.



Belize'nin yerine başkent yapılmıştır.



alth üyesi bir devlete dönüşmesiyle, Amerika kıtasında ki son sömürge de ortadan kalkmıştır. Devlet başkanı,



1988'de okul çağındaki çocukların % 85-90'nun il



BELIZE Ciudad Chotumat,



larından başlayarak bölgeye Ingiliz korsanları yerleşti



Bar



ler ve Belize, 1862'de bir Ingiliz sömürgesine dönüştü



Coro



MEKSIKA



rüldü. BuenaVista



cache



Orange WAR 18



Anni Deniz Hill



Bank



• Saray



Belize City



sora de Agua



V



Turnet Ada 1



cayo



Michele



Viejo



BELIZE



Staron



Creek, Donate



Dolores



Dentrulu



Ver



MAYA



DAGLAN



GUATE MALA



En yuksek noktalar



1171



We C



Raskentin alt ciriman



Dera Mango



Metre



Creek



1000



San Antonio MAN



1859'da Guatemala kentini Belize'ye bağlayan bir yo



lun yapılması karşılığında, hak isteklerinden vaz geçme konusunda İngiltere'yle anlaştıysa da, bu yol yapılma dığı için, 1940'ta hak iddalarını yineledi. Ozerkliğin ilan edilmesinden ve bağımsızlık konusunun ele alınmasın



dan sonra, Guatemala ile Ingiltere arasında Belize'nin



uzun görüşmeler yapıldı. Bu görüşmeler sırasında ABD



de uzlaşma sağlanması için yardıma hazır olduğunu açıkladı. Bu arada, İngiltere, Belize'nin egemenliğini korumak için ülkeye asker ve bir avcı uçağı filosu yer leştirdi. 1990 yılında 1 500 kişilik bir Ingiliz garnizonu hâlâ Belize'deydi ve ülke GSMH'sinin % 15'ine mal oluyordu.



Painer Como .San Luis



O tarihten başlayarak Guatemala, İspanya'nın Beli ze üstündeki geleneksel hak iddialarını sürdürdü.



bir bölümünün Guatemala'ya verilmesi konusunda



Delmopan "Bergue



165



Negra



Parnu Punta Gorda 0



-16 200



Allinde 2010



Puerto



Olem 0



ac



temala 1885 Anayasası'yla, Belize üstündeki hak iddia larından koşulsuz vazgeçmiştir. Uzun yıllardan sonra



Guatemala'daki ilk sivil hükümet olan Marcos Vinici



Cerezo Arevalo hükümeti, 1991'de Belize'nin bağım



Barrios



and



Guatemala, Ingiltere ve Belize arasında biçimsel bir antlaşma hâlâ imzalanmamıştır. Bununla birlikte Gua



HONDURAS



SUSTAB



sızlığını resmen kabul etmiş, buna karşılıksa, Belize'nin Antil denizindeki karasuları daralularak, Guatemala'ya



bu sulardan denize açılma hakkı tanınmıştır.



Belize'de sömürgelikten kurtulma çabalan İkinci EKONOMI



Dünya Savaşı'ndan hemen sonra, Ingiliz sömürgelerin



XIX. yy'da ve XX. yy'ın başlarında ülkenin ekonomi



deki ve Antildenizi kıyılarındaki genel bağımsızlık hare ketinin bir parçasıolarak başlamıştır. Harekete 1951'de kurulan, George Price'ın başkanlığındaki Birleşik Halk Partisi (PUP) onderlik etmiştir. 1954'te ülkeye sınırlı bir özerklik tanınmış ve aynı yıl yapılan seçimlerde Birleşik



si, büyük ölçüde, günümüzde aşağı yukarı tükenmiş olan, sert ağaçlı ormanların işletilmesine dayanıyordu.



Günümüzdeyse, toprakların yalnızca % 5'inin tarıma



elverişli olmasına karşın, ekonomide tarım birinci sıra



da yeralır. Dışsatıma yönelik başlıca tarım ürünleri, şe kerkamışı (dişatımın % 44'ü), turunçgiller (dışsatımın % 20'si)ve muzdur (dışsatımın % 9'u).İç tüketime yö



nelik en önemli ürünlerse pirinç, kurufasulye ve misir



dır. Ayrıca hükümet kakao, hindistancevizi ve soya fa sulyesi tarımı, süt ürünleri üretimi ve arıcılığı destekle



Halk Partisi, Yasama Meclisi'ndeki 9 milletvekilliğinden



8'ini kazanmış, üç yıl sonra yapılan seçimlerdeyse 9 milletvekilinin tamamını çıkarmıştır. Yeni anayasayla seçilen üye sayısı 18'e çıkarılmasin dan sonra yapılan seçimlerde (1961), Birleşik Halk Par



tisi yeniden milletvekillerinin tamamını çıkarmış ve Ge



mektedir.



orge Price başbakanlığa atanmış, 1964'te İngiltere'nin



TARIH VE DEVLET YAPISI



Belize'ye tam özerklik tanımasından sonra da başba kanlığı sürdürmüştür.



Sömürgecilik döneminin büyük bölümünde, Ispan ya, Belize üstünde hak iddia ettiyse de, XVII. yy'ın orta



Guatemala'nın Belize üstündeki hak iddia etmesi ül



Belize açıklannda bulunan Ambergis Caye adası, Antil adalanının en büyüklerinden biridir. San Pedro balıkçı köyü, beyaz kumsallan, çok sayıda yeni oteli ve çevre sulannin



sualtı sporlanna elverişliligi nedeniyle gün geçtikçe daha çok turist çeken adaya, Belize kentinden uçakla ya da vapurla ulaşılır. Antil denizindeki öbür ülkelere oranla yeterince



gelişmemiş olmasına karşın turizm, Belize'de 1990'dan bu yana en hızı gelişen kesimdir.



166



BELIZE



kenin tam bağımsızlığını geciktirmiş, ama Eylül



lumbia Universitesi'nde toplumbilim dersleri verip,



nunun çözülmesini beklememe kararı almışlar ve Eylül



Obür yapıtları: The Sociel Sciences Since World War II (İkinci Dünya Savaşı'ndan Bu Yana Toplumsal Bilim



1981'de, Ingiltere ve Belize hükümetleri anlaşarak, Be lize'nin bağımsızlığa kavuşması için Guatemala soru



1981'de bağımsızlık ilan edilmiş, George Price yeniden başbakanlığa atanmıştır.



Bağımsızlıktan sonra yapılan ilk seçimleri (1984) Bir



leşik Halk Partisi'nin yitirmesi üstüne, Birleşik Demok ratik Parti (UDP) başkanı Manuel Esquivel hükümeti



kurmuş, ama uyguladığı gelişme siyasetini,muhalefetin yabancılara çıkar sağlamakla ve Hong Konglu Çinlilere yurttaşlık haklarını satmakla suçlaması sonucunda say gınlığını yitirmiş, Eylül 1989'da yapılan seçimlerde, Bir



leşik Demokratik Parti'nin oyların yalnızca % 49'unu alarak 28 milletvekilinden ancak 13'ünü çıkarabilmesi sonucunda, Birleşik Halk Partisi yeniden iktidara gelir ken, George Price de yeniden başbakanlığa atanmıştır.



Harvard'a geçerek, 1980'de profesörlüğe yükseldi. ler, 1981), vb.



Bell, Gertrude İngiliz kadın gezgini ve yazarı (Durham 1868-Bağdat



1926). Oxford'da öğrenim gören Gertrude Bell, Orta doğu'da geziler ve incelemeler yapıp, Birinci Dünya Savaşı sırasında Kahire'de ve Basra'da Ingiliz istihbarat ajanı olarak çalıştı: 1921'de Irak devletinin kurulmasın



da ve Haşimi sülalesinden Faysal l'in tahta çıkmasında önemli rol oynadı. Poems From the Divan of Hafız(Ha



fiz'ın Divan'ından Şiirler, 1889), Amurath to Amurath



(Amurath'tan Amurath'a, 1914), vb. kitaplar yayınladı.



Belize



Bell, Sir Charles



Belize'de kent. Antil denizi kıyısında, Belize irmağının



İngiliz fizyoloji bilgini (Edinburgh 1774-Worcester yakı n11824). Anatomi öğrenimigörev Sir Charles Bell, Lon



denize döküldüğü yerde bulunan Belize'nin nüfusu 43 620'dir. Ülkenin en büyük limanı ve nüfus bakımından



başlıca kenti olan Belize, 1970'e kadar ülkenin başken



tiyken, 31 Ekim 1961'de Hattie kasırgasından ve yol aç tiği dev boyutlu dalgalardan büyük zarar görmesi üstü



ne, kıyıdan 80 km içerdeki Belmopan başkent olmuş



dra'ya yerleştikten (1804) sonra, bir süre yoksulluk çek



ti. Belkemiği sinirlerinin çift iletkenliğini ilk düşünen bi lim adamı oldu. Middlesex hastanesinde cerrahlık ya



pip, daha sonra Edinburgh üniversitesi'nde anatomi dersi verdi.



tur.



Bellamy, Edward



Bell, Alexander Graham Ingiliz asıllı Kanadalı fizikçi (Edinburgh 1847-Baddeck, Kanada 1922). Ailesiyle Kanada'ya göçen Alexander Graham Bell, sağır-dilsizlere ders verirken, sesleri du man isiyle kaplı bir cam levha üstüne kaydeden yapay



bir kulak yaptı(1874) ve bu çalışmasını geliştirerek tele



ABD'li yazar (Chicope Falls 1850-ay. y. 1898). Ameri



kan kapitalizmini eleştiren Looking Backward: 2000 1887 (Geriye Bakış, 2000-1887; 1888) adlı ütopik ro



manıyla ün salan Edward Bellamy, romanında rekabet çi kapitalizmin yok olduğu ve “işbirliği topluluğu" diye



adlandırdığı 2000 yıllarının ütopik toplumunu betimle miştir.



Bellay, Joachim du Fransız şairi (Liré, Turmelière şatosu 1522-Paris 1560). New York ile



Chicago arasında telefon



bağlantısını



başlatan ilk konuşmayı 1892'da Alexander



Genç yaşta annesi ve babası ölen Joachim idu Bellay,



Poitiers'de hukuk öğrenimi gördü. Ronsard'la tanışınca



Paris'e giderek Dorat'nın yönettiği Coqueret Koleji ög.



rencileri arasına katıldı. 1549'da, Pleïade okulunun bil dirisi olan La Défense et Illustration de la Langue Fran.



çaise'i (Fransız Dilinin Savunulması ve Değerlendiril



Graham Bell



mesi, 1549), 1549'da Olive, 1550'de Divers Poèmes (Çeşitli Şiirler) adlı sone derlemelerini yayımladı.



yapmıştır. Bell, telefonla ilgili ilk



lomatik görevle Roma'ya gönderilip, bu kente ilişkin iz



patentini 1876'da almıştır.



1533'te amcası kardinal Jean du Bellay tarafından dip



lenimlerini dört şiir kitabında dile getirdi: Les Antiquités de Rome (Romadaki Eski Yapıtlar, 1558), Les Regrets



(Pişmanlıklar, 1558), Les Jeux Rustiques (Kır Oyunları,



fonu buldu (1876). Gramofon plaklarında balmumu kullanılmasını önerip, insan bedenine girmiş metal ci simlerin yerini bulmaya yarayan bir elektrik yöntemi gerçekleştirdi.



1558), Poemata (Manzume, 1558).



bellek



Öznel duyumlardan ve dış dünyayla ilişkilerden doğan



Bell, Daniel



çok çeşitli kavramları, olay ve deneyimleri beyinde bi



ABD'li toplumbilimci (New York 1919). Başlangıçta



bölgelerinde gerçekleşen bu işlemin içyüzü, bütün ça



riktirip, istendiğinde anımsamayeteneği. Beynin belirli



sosyalist görüşleri benimseyen Daniel Bell, 1950 yılla



balara, yapılan pek çok araştırmaya karşın tam olarak anlaşılamamıştır. Hayvanların belleğiyle ve bilgisayar ların bellekleriyle (Bk. BİLGİSAYAR)ilgili araştırmaların, gelecekte insan belleğiyle ilgili soruları da çözeceği



geçmiş olduğunu ileri sürdü. 1959-1969 arasında Co



umut edilmektedir.



rinda görüş değiştirerek, The End oftheIdeology (ideo lojinin Sonu, 1960) adlı yapıtında, bütün "izm"lerin, özellikle de sosyalizm ve komünizmin modalarının



BELLİNİ AİLESİ



167



bellekyitimi



Bellini, Jacopo: Bk. BELLİNİ AİLESİ.



Geçmiş deneyimleri anımsama yeteneğinin yitirilmesi. Özellikle kafa travmaları sonucunda beynin zarar gör



Bellini, Lorenzo



yaralanmadan hemen önceki ve sonraki olayları anım



İtalyan anatomi bilgini (Floransa 1643-ay.y. 1704).



zararın ciddiliğine göre bellek birkaç dakika ile birkaç



Böbreklerdeki idrar borucuklarını bulan (1662) Loren zo Bellini, Pisa'da anatomi ve kuramsal up dersleri ver



mesiyle ortaya çıkan bellekyitiminde (amnezi) hasta, sayamaz; hatta bir süre bilincini yitirebilir. Beyindeki



ay değişen sürelerde yerinedagelir. Neyirozya da arasında psikoz özellikli ruhsal bozukluklar bellekyitimine



di (1663). Papa Clemens Xl'in başhekimligini yapt. Si



amnezi), travmayı izleyen olayların anımsanmaması durumuysa "geleceğe dönük bellek yitimi" (anterograd



Bellini, Vincenzo



yol açabilir. Travmadan önceki olayların anımsanma ması durumu "geçmişe dönük bellekyitimi" (retrograd amnezi) diye adlandırılır.



Bellingshausen, Fabian Gottlieb von Rus deniz subayı ve gezgini (Smarema 1778-Kronstadt 1852). 1819-1821 arasında Antarktika'nın çevresinin dolaşıldığı Rus araştırma gezisini yöneten Fabian Gottli eb von Bellingshausen, 29 Ocak 1820'de Güney kutup



çemberinin içinde kalan Aleksandr Toprağı'nı (sonra dan bir ada olduğu anlaşıldı) ve Aleksandr I adasını bul



du. Kronstadt askeri valiliği yaptı.



Bellini, Gentile: Bk. BELLİNİ AİLESİ.



Bellini, Giovanni: Bk. BELLİNİ AİLESİ.



nirlerin kasları uyardığını, tat alma merkezinin dildeki kabarcıklarda olduğunu buldu.



İtalyan bestecisi (Catania 1801-Puteaux 1835). Napoli konservatuvarında müzik öğrenimi gören Vincenzo



Bellini, önce dinsel çalgı müziği besteledi; sonra opera



bestelemeye yöneldi: 11 Pirato (Korsan, 1827), La Stra niera (Yabancı Kadın, 1829); La Sonnambula (Uyurge zer, 1831), Norma (1831). Paris'e yerleşti ve 1 Puritani



(Pūritenler, 1835) operasını besteledi. Chopin'in piya no yapıtlarını etkiledi. Bellini ailesi



Rönesans döneminde Venedik'te resim sanatının geliş mesinde önemli rol oynamış İtalyan ressam ailesi.



Jacopo Bellini (Venedik 1400'e d.-ay.y. 1470). Gentile de Fabriano'dan ders alan Jacopo Bellini, bir süre Ve nedik ve Verona'da oturduktan sonra Este dukasi Nico



Giovanni Bellini'nin İsa'nın Görünüş Değiştirmesi adlı bu tablosunda, ressamın işıklı atmosfer etkileri yaratmak için renk ve cam tekniklerini nasıl ustaca kullandığı görülmektedir. Rönesans'in başlıca ressamlarından Giovanni Bellini, dinsel



yapıtlarının çoğunda manzara ve figür resimlerini büyük bir ustalıkla bağdaştırmıştır. (Capodimonte müzesi, Napoli.)



168



BELLO, ANDRES Şiire Övgü (1823) ve Yanıp Kavrulan Bölgenin Tari



las III tarafından Ferrara sarayına çağrıldı. 1450'ye dog. ru Venedik'e dönüp, atölyesinde birçok öğrenci yetiş



muna Od (1826) gibi başlıca manzum yapıtlarıyla, Latin



ni Madonna (Uffizi) ve Meryem ile isa'dır (Louvre).



lerinin çoğunda medeni hukuk yasalarını etkilemiştir.



Giovanni Bellini (Venedik 1426-ay.y. 1516). laco po'nun oğlu olan Giacono Bellini, önce babasıyla, son ra Andrea Mantegna'yla çalıştı.Antonello da Marsi



Castilla Dilleri Grameri (1847) adlı yapıtı da önemlidir.



tirdi ve birçok tablosunda iki oğluyla birlikte çalıştı.Gü nümüze kalan ender yağlıboya tablolarından başlıcala



no'dan sonra Flaman resim tekniğini uygulayan ilk Ve nedikli ressamlar arasında yeraldı. 1479'da dukalığın resmi ressamlığına getirilip, Giorgione, Tiziano gibi öğ



renciler yetiştirdi. Dinsel tablolannda manzaraya bü



yük yer verdi. Başlıca yapıtları: Azizler Arasında Mer yem (San Zaccaria kilisesi), Meryem, Isa ve Azizler



Amerika şiirini etkileyen Andres Bello, hazırladığı (1855) Sili'nin medeni hukukuyla, Latin Amerika ülke



Bellotto, Bernardo İtalyan ressamı ve gravürcüsü (Venedik 1720-Varşova



1780). Canaletto'nun yeğeni olan Bernardo Bellotto (Genç Canaletto da denir), kent sahnelerini fotograf gi bi resmetmesiyle un saldı. 1747'de Venedik'ten ayrılıp,



(Santa Maria Gloriosa dei Frari), Zeytindağında Isa (Na



Dresden'de krallık ressam olarak çalışmaya başladı ve o tarihten sonra, gri tonların ağır bastığı bir üslup geliştir



tional Gallery), Allegori (Uffizi), Tanrılar Şöleni (Was



di: Pazar Yeri, Pirma (1753; Vigma Sanat Tarihi mūze



hington), İsa'nın Görünüş Değiştirmesi (Napoli), vb.



si), vb. 1770'te Polonya kralı Stanislas II'nin sarayında



Gentile Bellini (Venedik 1429-ay.y.



görev alıp, görkemli bir Varşova'dan görünümler dizisi (Ulusal müze,Varşova) gerçekleştirdi.



1504). Giovan



ni'nin kardeşi olan Gastille Bellini, babasıyla ve eniştesi



Andrea Mantegna'yla çalıştı. 1469'da Friedrich III tara



fından şövalyeliğe yükseltildi. 1479'da İstanbul'a gele



rek Fatih Sultan Mehmet'in portresini ve günlük yaşam dan çeşitli sahneler yaptı. 1480'de Venedik'e döndü.



Bellow, Saul ABD'li romanci(Lachine, Québec 1915). Özellikle Kaf ka'nın etkisini taşıyan (Boşlukta Sallanan Adam (The Dangling Man, 1944]) yapıtlarında, hem ABD toplu



muyla bütünleşmek, hem de kendi kimliğini korumak isteyen bir azınlığın (musevi topluluğu) kaygılarını çağ



daş dünyanın genel kaygısının simgesi olarak yansıtan Saul Bellow, 1976'da Nobel Edebiyat Ödülü'nü almış



ABD edebiyatının XX. yy'daki önde gelen kişilerinden Saul Gentile Bellini'nin yaptıgı Fatih Sultan Mehmet II'nin portresi.



Başlıca yapıtları: San Marco Alanında Ayin Alayı(Vene



dik), Lorenzo Giustiniani (Venedik), Fatih Sultan Meh met /l (National Gallery, Londra), Venedik'in Kahire El çisi Domenico Trevisano'nun Kabulü (Louvre).



Bello, Andres



Bellow, roman ve öykúlerinde insan ruhunun esnekliğini araşunr, Yarallığı kahramanlar, toplumun baskısına karşı,



kişiliklerini ortaya koymaya çalışırlar.



Öteki yapıtları: Endişe (The Victim, 1947), The Ad



ventures of Augie March (Augie March'ın Serüvenleri,



1953), Yağmurcu (Henderson The Rain King, 1959), Herzog (1964), Mr. Sammler's Planet (Mr. Sammler'in



Gezegeni, 1970), Humboldt's Gift (Humboldt'un Ar mağanı, 1975).



Venezuelalı şair, yazar ve siyasetçi (Caracas 1781-San tiago, Şili 1865), Bolivar'la birlikte 1810'da Ingiltere'ye giden Andres Bello,1829'da Şili hükümetinin çağrısıyla



Belo Horizonte



tesi'nde ders verdi. Latin Amerika ülkelerinin İspan ya'dan bağımsızlıklarını elde ettikleri dönemde Latin



nilan eyaleti Minas Gerais'in merkezi olan Belo Hori



Şili'ye yerleşerek (Şili uyruğuna da geçti), Şili Universi



Amerika'nın önde gelen aydınlarından ve yurtseverle rinden biri sayılmaktadır.



Brezilya'nın doğu kesiminde kent. Rio de Janeiro'nun



354 km kuzeyinde yeralan, ülkenin en çok maden çıka zonte'nin nüfusu 543 000'dir. Brezilya'nın ilk modern



planlanmış kenti olan Belo Horizonte, geniş ve ağaçlıklı



caddeleriyle "ferah” bir kenttir. Bölgede üretilen tarım



BEM, JOSEF



ürünleri ve hayvanların satıldığı önemli bir pazar yeri ol masının yanı sıra, San Francisco irmağı vadisinden geti



169



lardan oluşan, ortalama sıcaklıkların iç kesimlerdeki çölsü alanlarda 37 °C'tan dağlık kesimde 24 C'a kadar



rilen pamuğun ve yakınındaki İtibirademir yatakların



değiştiği bölgede, yıllık yağış miktarı 100-400 mm ara



bir dokuma ve demir-çelik sanayisi merkezidir. Sanayi



yapılan tarımın ve göçebe hayvancılıgın oluşturduğu bölgede, tarım ürünleri arasında buğday, pirinç ve dari sayılabilir. Bölge merkezi Ketta yakınında madenkö



dan gelen demir filizinin işlendiği fabrikalarıyla, önemli tesisleri özellikle, kent merkezi Ciudade Industrial de toplanmıştır. Kentin havaalanının bulunduğu, Pampuhla sayfiye



merkezi, planlarını Oscar Niemeyer'in çizdiği görkemli binalarıyla (Sao Francisco kilisesi, vb.) ünlüdür.



Belon, Pierre Fransız doğubilimcisi (Sarthe 1517-Paris 1564). Witten berg'de V. Cordus'un derslerini izleyen Pierre Belon,



Paris'e giderek tip öğrenimi gördü. 1546-1549 arasında Yunanistan, Türkiye, Misir, Filistin ve Roma'yı gezip,



gözlemlerini, güzel gravürlerle süslü bir yapıtta yayınla dı. Kozalaklar üstüne ilk kitaplardan birini (De Arborito



rum Coniferis (Kozalaklı Ağaçlar Üstüne), 1553) yazdı.



sında değişir. Başlıca gelir kaynaklarını ilkel koşullarda



mürü çıkarılır. 1.O. III. yy'da Hindistan'daki Maurya İmparatorlu



ğu'nun bir parçası olan, VIII. yy'dan başlayarak Arapla rin ve Türk-Moğol İmparatorluğu'nun denetimine giren bölge, 1879'da İngiltere'nin Hindistan İmparatorluğu



sınırları içinde kalmış, 1947'de yeni kurulan Pakistan devletinin illerinden biri olmuştur. Bölgedeki Beluçlar



(yaklaşık 55 000 nüf.) 1972'de özerklik isteğiyle ayak



lanmışlar, ama ayaklanma hükümet birlikleritarafından



kısa sürede bastırılmıştır.



Beluçlar Iran'ın güneydoğu, Afganistan'ın güneybatı kesimlerin



belsoğukluğu



de ve Batı Pakistan'ın Belucistan ilinde yaşayan halk.



İvegen sidikyolu ya da dölyolu iltihaplarıyla yansıyan cinsel hastalık. Neisseria gonorrhoeae adlı bakterinin yol açtığı belsoğukluğu, en sık rastlanan cinsel hastalık



tan'ın kuzeybat kesimlerinde, Türkmenistan'da ve Basra körfezi kıyısı ülkeleri ile Doğu Afrika kıyılarında



İran'ın kuzeydoğu, Afganistan'ın kuzeybatı, Hindis



ve açıktaki adalarda da küçük topluluklar halinde rastla



lardan biridir. Hastalık etkeni bakteri, hastaların büyük



nan Beluçların toplam nüfuslarinin 2 milyonu aştığı sa



çoğunluğunda cinsel ilişki yoluyla aktarılır; ama ender



nulmaktadır.



olmakla birlikte, annesinde enfeksiyon bulunan çocuk lara, doğum sırasında dölyolundan geçerlerken bulaşa bilir. Erkeklerde özellikle sidikyolunu etkiler. Kadınlar



Farsça eski belgelerde Beluç adına rastlanması İran ko



lerde, 3-5 gün süren kuluçka döneminden sonra, idrar



Belyayev, Pavel Ivanoviç



lerdir. Kadınlarda da başlıca belirtiler, idrar çıkarma si



Rus kozmonotu (Çelişçevo 1925-Moskova 1970). İkin



rasında yanma duygusu ve dölyolundan akıntıdır; bu



çoğunda dölyolunda hiçbir belirti görülmez. Boğazda ki ya da göden bağırsağındaki bulaşmalar da hiçbir be



ci Dünya Savaşı'nda hava Kuvvetlerinde Japonya'ya saldırı uçuşlarına katılan Pavel Ivanoviç Belyayev, 1960'ta kozmonotluğa seçildi. SSCB'nin 18-29 Mart 1965'teki sekizinci insanlı uzay uçuşunda Vostod 2



lik ve akıntıya yol açar.



Olomatik pilot bozulunca, uzay kapsülünü elle yönete



ğukluğu, tedavi edilmezse kısırlığa kadar varan sorunla ra yol açabilir. Tedavide penisilinlere ve sülfamitlere



larında karlarla kaplı bir çam ormanına indirmeyi başar dı. "Sovyetler Birliği Kahramanı" unvanıyla ödüllendi



başvurulur.



rildi.



Beltrami, Eugenio



Belzoni, Giovanni Battista



Italyan matematikçisi (Cremona 1835-Roma1900). Pa via Üniversitesi'nde öğrenim görürken(1853-1856) di



Italyan mühendisi ve gezgini (Padova 1778-Nijerya



da genellikle üreme sistemini etkilemekle birlikte, gő denbağırsağı, boğaz ve gözlere de bulaşabilir. Erkek çıkarımı sırasında ağnı ve kamıştan akıntı, başlıca belirti nunla birlikte hastalığa yakalanan kadınlann yarısından



lirti vermez; gözlere bulaşmaysa özellikle ağrı, kızarık



Zamanında tedavi edilirse zarar vermeyen belso



siplinsizlik nedeniyle okuldan çıkarılan Eugenio Beltra



mi, demiryollarında memurluk yapmaya başladı. Bir



yandan da kendi kendini yetiştirip, 1862'de Bologna



Universitesi cebir, analitik geometri kürsüsüne atandı.



Pisa, Pavia, Roma üniversitelerinde geodezi, matema tik, fizik, mekanik dersleri verdi. Değişmez negatif eğri likli hücrelerin, Lobaçevski'nin düzlem geometrisiyle



benzer özellikler taşıdığını kanıtladı. Esneklik, elektrik ve hidrodinamik kuramlarına büyük katkılarda bulun



Beluçların kökeni tam olarak aydınlatılmamıştır.



kenli olduklarını düşündürmekteyse de, kendileri Arap kökenli olduklarını ileri sürmektedirler.



uzay aracına komuta edip, dönüş yolculuğu sırasında rek (inişi elle gerçekleştiren ilk kozmonottur), Ural dag



1823).1815'te bir su çarkı bulan Giovanni Battista Bel



zoni, buluşuyla ilgileneceğini umduğu Kavalalı Meh met Ali Paşa'yla görüşmek için Misir'a gitti. Tasarısıyla il



gilenilmeyince, Ingiliz başkonsolosu Henry Salt taratin dan Ramses II'nin büstünü Teb'den British Museum'a



taşımakla görevlendirildi. Daha sonra Krallar Vadi si'ndeki mezarları, özellikle de Keiren l'in piramidini buldu.



Bem, Josef



du.



Belucistan



Pakistan'ın batı kesiminde bölge. Kuzeybatıda Afganis



tan, güneyde Umman denizi, batida Iran'la sınırlı olan Belucistan'ın yüzölçümü yaklaşık 347 188 km², nüfusu



yaklaşık 5 milyondur. Genellikle dağlık, çorak toprak



Türk tarihinde Murat Paşa adıyla tanınan Polonyalı ge neral (Galiçya, Tarnow 1794-Halep 1850). Napol yon'un Rusya seferine katılan Josef Bem (1812), Polon



ya'nın özgürlük savaşı sırasında (1830-1831) generalli ğe yükseltilip, Polonya'nın ulusal ayaklanması başar sızlıkla sonuçlanınca, Paris'e gitti. Macaristan naibi Kos suth Lejon'un Erdel'deki Macar ordulan komutanlığına



170



BEMBALAR



getirilip (Aralık 1848), Avusturya ve Rus ordularıyla sa



romanlar yayınladı.



vaştı; ama üstün düşmana karşı yenilmekten kurtula



madı (31 Temmuz 1849). Osmanlılara sığınıp, müslü



Benedict, Ruth Fulton



Arapların çıkardığı bir ayaklanmayı bastırdı (Kasım



ABD'li kadın antropolog (New York 1887-ay.y. 1948). Columbia Universitesi'nde öğrenim gören Ruth Fulton



man olarak, Murat adını aldı. Halep valiliğine getirilip, 1850).



Bembalar Zambiya'nın kuzeydoğu kesimi, Zaire ve Zimbab ve'nin bazı yerlerinde yaşayan Bantu kabilesi. Yaklaşık 200 000 kişi kadar olan Bembalar, günümüzde “Zam bia lingua franca"sı diye adlandırılan Chibemba dilini konuşurlar. Efsaneye göre yukarı Kongo havzasındaki iki büyük



imparatorluk kurmuş halkların birinin soyundan gelen (Lubalar ya da Lundalar) Bembalar, XIX. yy'da ve XX.



yy'ın başında Zambiya'nın kuzey kesiminde iyi örgüt lenmiş bir federasyon kurmuşlardır. Günümüzde ge çimlerini, yaşadıkları bölgelerin verimsizliğine karşın ta rimla sağlarlar. Anasoylu kabileler halinde örgütlenmiş.



Benedict, daha sonra aynı üniversitede ders verdi. ABD



Kızılderilileriyle ilgili çalışmalar yapıp, Patterns of Cultu re (Kültür Modelleri, 1934) adlı ünlü kitabında, bir top



lumun kültürünün “büyük harflerle yazılmış kişilik" ol duğunu belirtti. Japon



kültürünü incelediği



The



Chrysanthemum and the Sward (Krizantem ve Kılıç, 1946) adlı incelemesiyle ABD'nin savaş sonrası siyase



tini etkiledi.



Benedictus, Aziz Benediktin tarikatının kurucusu (480-547). Yaşamı ko nusunda pek fazla bilgi bulumayan Aziz Benedictus, üç



lerdir.



Bembo, Pietro İtalyan yazarı ve din adamı (Venedik 1470-Roma 1547). Soylu bir aileden gelen Pietro Bembo, sağlam



bir öğrenim görüp, Latin diliyle ilgili çalışmalar yaptı. Papa Leo X'un sekreterliğinde bulunup, 1522'de rahip olarak, 1539'da kardinalliğe yükseltildi. İtalyanca'yla il gili ilk dilbilgisi kitabı sayılan Prose Della Vulgar Lingue



(Italyan Dili Üstüne, 1925) adlı yapıtıyla, Floransa ağzı nin İtalya'nın edebiyat dili olarak kabul edilmesinde et kili oldu.



Benares: Bk. VARANASİ.



Benavente y Martinez, Jacinto İspanyol tiyatro yazarı (Madrid 1866-ay. y. 1954). Aile si avukat olmasını beklerken, hukuk öğrenimini yanim bırakarak kendini tiyatro yazarlığına adayan Jacinto Be



navente y Martinez, 200'e yakın oyununun çoğunda, toplumun orta ve üst sınıflarının ikiyüzlülüğünü acima



sizca eleştirdi. 1911'de Nobel Edebiyat Ödülü'nŭ aldı. Ben Badis: Bk. İBNİ BADIS.



Benda, Julien Fransız eleştirmeni, deneme yazarı ve filozofu (Paris



1867-Fontenay-aux-Roses 1956). Descartesçı düşün cenin savunuculuğunu yapan Julien Benda, romantiz me ve hataya, hoşgörüsüzlüğe yönelmekle suçladığı sezgici felsefeye karşı çıkarak, aklın tek başına insan



davranışını belirlediğini savundu. La Trahison des Clercs(Aydınların ihaneti, 1927) adlı yapıtında, gerçeği ve aydınlığa özgü değerleri siyasal düşüncelere feda eden yazarları ve düşünürleri, ırkçı ve ulusçu önyargıla



Aretino'nun bu freskinde, benediktin tarikatının kurucusu olan Aziz Benedictus, Doğu Gotların kralı Totila'yı kabul



ederken canlandırılmıştır.



yıl insanlardan uzak yaşadıktan sonra, çevresine topla nan müritleriyle Monte Cassino'da benediktin tarikatını



kurmuş ve kurallarını belirlemiştir.



Benedictus XIII Avignon'da papa (Illueca 1328'e doğr.-Peniscola, Is panya 1423). 1394'te papa seçilen Benedictus XIII, bü



yük din ayrılığının çözülmesi için tek çare olarak, Ro



ma'daki papanin istifa etmesini ileri sürdü. 27 Temmuz



1398'de Fransa kralı her çeşit yardımı kesince ve kardi



ni kınadı.



naller tarafından terkedilince, papalık sarayına kapana



Benedetti, Mario



bir papa seçmesi (1409), ayrılığın üç başlı bir hal alma



Uruguaylı yazar (Paso de los Toros 1920). Önceleri öy



Konsili (5 Kasım 1414-22 Nisan 1418) her üç papanın



küler yazan Mario Benedetti, daha sonra romana yo. neldi. Küba'ya göçüp La Tregua (Ateskes, 1960), vb.



rak, 200 Katalonyalı askerle kuşatmaya direndi. Pisa



Konsili'nin her iki papayı da tahtlarından indirerek yeni



sından başka bir işe yaramadı.Bunun üstüne Konstanz



da indirildiklerini açıkladı. Gregorius XII (Roma'daki papa) ile loannes XXIII (Pisa'daki papa) bu kararı kabul



BENEŞ, EDVARD ettilerse de, Benedictus XIII, kararı tanımayarak Kata



171



Erhan Bener



lonya kıyısında Peniscola'ya çekildi ve ölünceye kadar



papaymış gibi davranmayı sürdürdü.



Benedikt, Moritz Avusturyalı hekim (Eisenstadt 1835-Viyana 1920). Sinir hastalıkları dalinda uzmanlaşan Moritz Benedikt, Viya na Üniversitesi'nde elektrik tedavisi dersleri verdi. Elek



trik iletkenliği (1857), patolojik daltonizm (1864)üstüne önemli çalışmalar yaptı. Açıkalan korkusunu ilk olarak



tanımladı. Ipnotizma ve telkin, ruhbilim, suç antropolo jisi, sinir fizyolojisi ve patolojisi üstüne kitaplar yazdı.



Benekay, Yahya Türk şairi ve yazarı (Köstence 1925). Siyasal Bilgiler Fa kültesi'ni bitirdikten sonra (1951) çeşitli bakanlıklarda çalışan Yahya Benekay, 1954'te edebiyata atıldı. Yapıt larını çeşitli dergilerde yayınlayıp, Güneydoğu Yolların da adlı rüportajıyla Türk Dil Kurumu Röportaj ödülünü aldı (1962).



benekli mağara semenderi Mağarasemenderigiller ailesinin Necturus cinsinden ikiyaşayışlı hayvanların ortak adı. ABD ile Kanada'nın doğu kesimlerindeki kurumayan gölcük, göl ve akarsu larda bulunan, geceleri etkinlik gösteren benekli mağa ra semenderleri, suya bağımlı yaşarlar. Havlamaya



benzeyen bir ses çıkardıkları için çayırköpeği diye de



adlandırılırlar: Erişkinleri larva özelliklerini korur (neo



teni) ve cinsel olgunluğa larva biçimindeyken ulaşırlar.



dindan öykü ve romana geçirmiş, bireyin iç dünyasının öne alındığı romanlarında, varoluşçu bir tutumla, insa



nin kendi beniyle hesaplaşmasını işlemiş, ruh çözümle melerine önem vermiştir. Başlıca yapıtları: Sesler(şiir, 1948), Acemiler(1952),



Ara Kapı(1962; Türk-Fransız Derneği ödülü; yeni basi mi Kedi ve Ölüm adıyla, 1965), Baharla Gelen (1969),



Yalnızlar (1977), Bürokratlar (anılar-Öyküler, 2 cilt, 1978), Sisli Yaz (roman, 1984), Ortadakiler (roman, 1987), Tekilleşme(roman, 1990), Aşk-ı Muhabbet Sev



da (1992, Yunus Nadi Ödülü), Anafor (1993).



Bener, Vüs'at 0. Türk yazarı (Samsun 1922). Ankara Hukuk Fakültesi'ni



bitiren Vüs'at O. Bener, Ticaret bakanlığında ve Kara



yolları'nda çalıştı. Yeni İstanbul gazetesi ile New York



Herald Tribune gazetesinin düzenledikleri öykü yans masında Dost adlı üyküsüyle üçüncülük ödülünü ka



zandı (1950). Ihlamur Ağacı (1962) adlı oyunuyla Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü'nü aldı.



Öbür yapıtları: Dost (öykü, 1952), Yaşamasız (öykü,



Benekli magara semenderlerinin ömek türü Nerturus maculosus, ABD'de yabani otlarla dolu, çamurlu akarsularda yaşayan en iri semerderlerden biridir. Suda soluma olanağı



1957), Ipin Ucu (oyun, 1980; Abdi İpekçi Sanat yarış ması ödülünü Tuncer Cücenoğlu ile paylaştı); Buzul



Çağının Virüsü(roman, 1984), Bay Muannit Sahteci'nin



veren solungaçları ve havayı solumasını sağlayan akciğerleri



Notları (1991), Siyah Beyaz (1993; Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü Mehmet Z.Saçlıoğlu'yla paylaştı; 1993 Se dat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'nü aldı).



Erişkinlerde üç çift solungaç vardır. Akciğerleri gelis mişse de, solunum işlevinin büyük bölümünü parlak



Benes, Edvard



ka ayakları vardır. Genellikle 20-33 cm boyunda, gri ya



Çek devlet adamı (Kozlany 1884-Sezimovo-Usti 1948). Prag ve Paris'te hukuk öğrenimi gören Edvard Beneş, Çek Konseyi genel sekreterliği(1918),geçici hü kümetin Dışişleri bakanlığı, barış konferansında (1919



vardır.



kırmızı solungaçlar gerçekleştirir. Gözkapakları gelis memiştir; ama herbiri dörder parmak taşıyan, ön ve ar



da mavi renklidirler. Küçük su hayvanlarıyla beslenirler. Çiftleşme sonbaharda ve döllenme içte gerçekleşir. Yumurtalar sonraki ilkbaharda gömülü kaya ya da kū



tüklerin altyüzeyine bırakılır ve 4-5 hafta içinde açılır.



Bener, Hikmet Erhan



1920) Çek heyeti başkanlığı, Milletler Cemiyeti kurulla



rinda üyelik (1923 ve 1927), Milletler Cemiyeti başkan lığı yaptı (1935). Küçük Antant'ın kurulmasında başlıca rolü oynadı. Cenevre protokolünün hazırlanmasında



önemli görevler alıp, ülkesinin sınırlarını korumak için



sap uzmanlığı, Hazine genel müdür yardımcılığı,Paris



büyük çaba harcadı; Çekoslavakya'yı siyasal ve iktisadi yönden güçlendirmeye çalıştı.Çekoslovakya cumhur başkanlığı yapıp(1935-1938),Chicago Üniversitesi'nde felsefe profesörlüğünde (1938-1939) bulundu. Savaş



dürlüğü yaptı.



sürgündeki Çek hükümetinin başkanlığına getirilerek,



Türk romancısı (Lefkoşe 1927). Siyasal Bilgiler Fakülte si'ni bitiren (1950) Erhan Bener, maliye müfettişliği, he



elçiliğinde mali danışmanlık, Emekli Sandığı genel mü Edebiyata şiirle giren (1945)Hikmet Erhan Bener, ar



başlayınca Paris'e oradan da Londra'ya (1940) gidip,



SSCB'yle ittifak yaptı(1943). Ülkesi özgürlüğe kavuşun



172



BENGAL 1935-38 ve 1945-48 arasında



Çekoslovakya



cumhurbaşkanlığ yapmış olan Edvard Beneş, iki savaş arasında Küçük Antant'ın



kurulmasında önemli rol oynamıştır.



Hindistan'da kutsal sayılan Bengal incirinin (Firus



Benghalensis) dallarında gelişen dış kökler, yeniden toprağa gömülerek, ana gövdenin çevresinde sık sütunlar oluşturur. 1,25 cm çaplı meyveleri yenebilir.



ca (1945) Prag'a dönüp, komūnistlerle ve komünist ol mayanlarla bir koalisyon hükümeti kurarak, yeniden cumhurbaşkanlığına seçildi.1948 Şubatı'nda komünist



lere boyun eğdiyse de, hazırlanan yeni anayasayı be



nimsemeyip, istifa etti (7 Haziran 1948) ve çok geçme den öldü.



Bengal



tunlar oluştururlar: Efsaneye göre Büyük İskender'in or



dusu, büyük bir Bengal inciri ağacının altına sığına bilmiştir.



Bengal körfezi Hint okyanusunun kuzeydoğu kesimine verilen ad. Ba



Güney Asya'da tarihsel bölge. Kuzeyde Himalayalar ile



tida Hindistan, doğuda Malezya yarımadası, güneyde Sri Lanka'nın güney ucundan Sumatra'nın kuzey ucuna



güneyde Bengal körfezi arasında yer alan, günümüzde



kadar uzanan çizgiyle sınırlanan Bengal körfezinin yü



Hindistan'ın Batı Bengal eyaleti ile Bangladeş arasında



zölçümü 2 172 000 km'dir. Ganj, Iravadi, Brahmaput



paylaşılmış olan Bengal bölgesi, kabaca Bengali (Ben galce) dilinin konuşulduğu alana denk düşer. Geniş bir



ra, vb. çok sayıda büyük ırmağın dökülmesi nedeniyle



tuzluluk oranı düşüktür.



alçak delta oluşturan Ganj-Brahmaputra irmak sistemi



Genellikle sig (ortalama derinliği 790 m) olan Bengal



tarafından akaçlanır. En kuzey kesimindeki Himalaya



körfezinde, yüzey akıntıları mevsimlere bağlı olarak



ların uzantıları dışındatoprakları son derece verimlidir



değişir: Kış mevsiminde akrep ve yelkovan doğrultu



ve Hindistan'ın “pirinç ambani", dünyanın başlıca jūt



sunda, yaz mevsiminde doğuya ve güneye doğru. Yaz musonlarının sonunda sık sık hortumlar oluşur. Yakın



Ama delta bölgesini muson yağışları mevsi minde (yaz) sık sık su basması, tarıma büyük zarar verir. Sanayi öncelikle Asansol yakınındaki kömür yatakları



si için çalışmalar başlatılmıştır.



çevresinde, liman kenti alküta'nın yakınında ve Dak



Bengi Ali Bey: Bk. ALİ BEY, BENGİ.



üreticisidir.



ka'da toplanmıştır.



dönemde dibindeki geniş maden yataklarının işletilme



VIII. yy'da buddhacı Pala sülalesinin egemen olduğu



bölge, XI. yy'da yavaş yavaş hindu Sena sülalesine geç



ti. Yaklaşık 1200'den başlayarak müslüman hükümdar lar tarafından yönetildi. 1576'da Türk-N.ɔğol İmpara



torluğu'na bağlandı. 1757'de Robert Clive'ın Plassey



savaşında (1757) Bengal hükümdarını yenmesinden sonra İngiliz egemenliğine girdi. 1905'te Lord Curzon tarafından ikiye bölündü. 1947'de Hindistan'daki İngi



Bengisu, Lerzan Türk heykelcisi (Istanbul 1906-ay.y. 1978). Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde ve Paris'te öğre nim gören Lerzan Bengisu, ağaç dalları ve tahta yontu



larından yaptığı dekoratif işlerden sonra, biçim bütün lüğüne erişmiş yapıtlar verdi. Yurt içinde ve dışında ser



liz egemenliği sona erince,Doğu Pakistan (1974'te Ban



giler açtı.



lüştürüldü.



Benguela



Bengali: Bk. HİNDİSTAN-İRAN DİLLERİ.



Angola'nın batı kıyısında liman kenti. Atlas okyanusu ki



gladeş) ve Hindistan (Bati Bengal eyaleti) arasında bö



yısında yeralan, aynı adlı ilin merkezi olan Benguela'nın nüfusu 155 000'dir. 1617'de kurulan kent, Portekizlile



Bengal inciri Kutsal sayıldığı Hindistan'da ve Afrika'nın bazı kesimle rinde yetişen ağaç türü (Ficus benghalensis). Gövdesi ve dalları üstünde büyüyen dış kökler, sonradan yeni den toprağa gömülerek ağacın çevresinde çok sık sü



rin Afrika'ya yayılmalarında kullandıkları bir üs ve köle



ticareti limanı olarak hızla gelişmiş, uzun yıllar boyunca Angola, Zaire ve Zambiya'nın iç bölgelerinden demir yoluyla getirilen madenlerin dışsatım limanı olmuştur. Ama liman, 1975-1991 yılları arasında iç savaştan bü yük zarar görmüştür.



BENİN



173



Ben Gurion, David



Beni Hasan



İsrailli siyaset adamı (Plonsk, Polonya 1886-Tel Aviv



Aşağı Mısır'da köy, Minye ilinde, Tell el-Amarna'ya 25



Gurion, Dünya Siyonist Örgütü yürütme kurulu üyeliği



Hasan'da, Orta Krallık döneminden kalma (1.7. yakla şık 2133-1786) 39 yontmatas mezar vardır. XI. ve XII.



1973). Yahudi Sosyalist Hareketi'ni kuran David Ben



(1920), Histadrut (1921-1933) ve Mapai Partisi (1921



km kadar uzaklıkta, Nil irmağı kıyısında yeralan Beni



sülalelerin büyük yöneticilerinin olduğu anlaşılan, ola



ğanüstü resimlerle süslü bu mezarların en önemlilerin



den biri, XI. sülale dönemivalilerinden Kheti'nin meza



ridir. Askerî sahneleri ve güreşçi resimlerini içerir. XII. sülale döneminde valilik yapmış Hnumhotep III'ün me



zannda da, soyağacını anlatan yazıt son derece önem lidir.



Benin



İsrail devletinin



kurucularından biri



Batı Afrika'da devlet. 1960-1975 arasında adı Daho mey Cumhuriyeti olan Benin, küçük bir cumhuriyettir. Gine körfezinin kolu olan Benin körfezi kıyısında yera



ve ilk başbakanı olan David Ben Gurion, 15 yıl boyunca (1948-1963) Israil siyasetine yön vermiştir.



1954) genel sekreterliği, Yahudi Ajansı yürütmekurulu



başkanlığı (1939-1948) yaptı. Filistin'den Ingiliz man dası kalkınca, geçici İsrail hükümetinin başkanlığına ge tirilip, İsrail'in bağımsızlığını ilan etti (1948). Başbakan lik ve Milli Savunma bakanlığını (1948-1953) üstlenip,



İsrail'i Arap istilasından kurtardı (1948-1949); kibbutz



ların (kolektif çiftlikler) kurulmasını destekledi. Görev



den çekilip (1953), yeniden başbakanlığa ve Milli Sa vunma bakanlığına atanarak (1955), Misir komandola



BENIN CUMHURİYETİ



rinin saldırılarını durdurmak için Misır'a saldırdı (29 Ekim 1956). İsrail birliklerinin Sina yarımadasını ele ge



çirip, Süveyş kanalına kadar inmelerine karşın, SSCB ve ABD'nin baskısı yüzünden geri çekilme kararı almak zorunda kaldı. Görevden (1963) ve partisinin merkez



GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 112 622 km². Baş kenti: Porto Novo (200 000 nüf.; 1990). En büyük kenti: Cotonou (650 000 nüf.; 1990).



komitesinden (1964) ayrılıp, Mapai üyeliği sürerken Ra fi siyasal grubunu kurdu. Mapai'den çıkarılmasına karar verilince, yeni partisinden seçimlere katılıp (1965), mil



TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1991): 4 776 000;



kurucularından ve ilk başbakan David Ben Gurion,



dili: Fransızca. Başlıca dinler: İslâm, hıristiyan.



letvekilliğine seçildi. 1970'te istifa etti. İsrail devletinin



nüfus yoğunluğu: km²'ye 41,5 kişi. Nüfus da ğılımı (1985): Kentlerde : 19, kırsal kesimde % 81. Yillik nüfus artış hızı (1990): % 3,3. Resmi



1948-1963 arasında İsrail siyasetine yön vermiştir.



EĞİTİM VE SAĞLIK. Okuma-Yazma oranı (1991): Yetişkin nüfusun % 30'u. Üniversite sa



Benice, Ethem Izzet Türk gazetecisi ve yazarı (Istanbul 1903-ay.y. 1967). Yüksek Denizcilik Okulu'nu bitiren Ethemizzet Benice,



daha öğrenciliğinde Tevhid-i Efkar'da başlattığı (1920)



yısı (1988): 1. Hastane yatak sayısı (1982): 4 902. Hekim sayısı (1983): 238. Ortalama ömür (1990): Kadınlarda - 52; erkeklerde 48. Bebek



ölüm oranı (1990): 1 000 canlı doğumda 121.



EKONOMI. GSMH (1989): 1,75 milyar dolar; kişi



gazeteciliği sürdürerek (1920), Vatan, Son Saat, Milliyet



başına ulusal gelir 380 dolar. Etkin nüfus dağılımı (1988): ITarim % 68; kamu yönetimi ve hizmet.



söz(1936), Son Telgraf(1937), Gece Postasıgazeteleri ni çıkardı. Bu arada öğretmenlik (1926-1930), İstanbul



ler - % 25; madencilik, imalat, kamu işletmeleri



1950) yaptı.



lar. Ticaret yaptığı başlıca ülkeler: Fransa, Alman



gazetelerinde yazıişleri müdürlüğü yaptı; Zaman, Açık



Şehir Meclisi üyeliği (1930-1934), milletvekilliği (1942



ve inşaat



-% 7. Dış ticaret (1988): Dışalım



– 413 milyon dolar; dışsatım -226 milyon do



Popülist roman anlayışının başlıca temsilcilerinden



ya, İspanya. Para birimi: 1 CFA frangi – 100 centi



ağır bastığı yapıtlar vermiş, sanatsal amaçtan çok oku



YÖNETİM. Türü: Başkanlık tipi cumhuriyet. Yasa



olan Ethem Izzet Benice, aşk ve serüven konularının



me.



nurluk ilkesinin gözetildiği romanlarından bazıları, bir



ma gücü: Millet Meclisi. Yönetim bölümlenmesi:



çok kez yeniden basılmıştır.



Başlıca yapıtları: Çıldıran Kadın (1927), Yakılacak ki



tap (1927), Aşk Güneşi (1930), Gözyaşları (1932), On Yilin Romani (1933), Sen Ide Seveceksin (1942), Pota (1956), Adsız Şehit (1964).



6 il.



ULAŞIM, Demiryolları (1989): Toplam 635 km.



Karayolları (1986): Toplam 7 445 km. Başlıca li manları: 1. Başlıca havaalanları: 1.



174



BENİN



Benin'in başkanlık sarayı, ülkenin en büyük kenti Cotonou'dadır. Gine körfezinde yapay limanın yapılmasından sonra



Cotonou, Benin'in en önemli limanı ve ticaret merkezi haline gelmiştir.



lor; doğuda Nijerya, kuzeyde Nijer ve Burkina Faso, ba tida Togo'yla sınırlıdır. Eski bir Fransız sömürgesi olan Benin, bağımsızlığa kavuştuktan sonra, özellikle nüfu



YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR



büyük istikrarsızlıklar yaşamıştır. Ülke ekonomisi bū



liman yoktur. Cotonou (Kotonu), sığ kıyı sularına yapıl



Ulkenin güneyindeki kıyı çizgisinin batıdan doğuya



doğru uzunluğu yalnızca 120 km'dir ve burada kumsal



sunun etnik açıdan çeşitlilik göstermesi nedeniyle çok



lar, denizkulakları ve bataklıklar uzanır. Benin'de doğal



yük ölçüde tek bir ürüne (yağ palmiyesi) bağımlıdır.



mış iki yapay dalgakıranla gemilerin sığınmasına elve rişli hale getirilmiş yapay bir limandır. Kıyı kesiminden, Benin'in asıl büyük bölümünü oluşturan iç kesimlere



NIJER Bernin Kabbal



Fada Gurma



Gumani 12



BURKINA FASO



doğru ilerlendikçe, genellikle düz vealçak, üstünde ba zı yüksek olmayan tepeler ve bataklıklar bulunan bir bölgeye ulaşılır. Kuzeydoğuda savanalarla örtülü bir yayla bölgesi, kuzeybatıdaysa ülkenin en yüksek doru



gunu (641 m) taşıyan Atakora dağları yeralır. Ülkenin en



. .



önemli armağı, kuzeydoğu sınırının bir bölümünü de çi zen Nijer'dir. Kuzey yarısının suları Nijer ırmağına kati



.



lırlar; güney yarısının sularıysa doğrudan Benin körfezi GOV



San



ne akar,



Mango C 104



Paraiau



NİJERYA



95



11 70



Shad



TOGO



BENİN



DANA



15



59



10



50



5



41



12



o



$



N



A



E



K



A



Kırmızı



dikdörtgenlerle



Cotonou'da aylık Katod AL



VD



*Lay



dikdörtgenlerle



70



Auto Sakina



aylık yağış



23 30



Ho



Lome Cotonou CINE KORTEZ



ortalamaları, mavi



15



Pood



Porto



sıcaklık



1



12



17.109000



14



21



Novo



16



Cotonou



ortalamaları



verilmiştir. Benin, tropikal iklim etkisindedir.



BENİN İklim güneyde bütün yıl boyunca nemli ve çok sıcak



tır; yıllık ortalama sıcaklık 27 °C dolayındadır; kıyı kesi



mi boyunca yıllık yağış miktarı 1 300 mm'dir. Kuzey



bölgelerinde tipik bir savana iklimi (sıcak ve yağmurlu) egemendir: Sıcaklıklar bütün yıl yüksektir; ama yaz ay



ları (haziran-ekim) genellikle nemli ve yağışlı, kış ayları



oldukça kurak ve daha az nemlidir. Bitki örtüsü yağışla



ra bağlı olarak değişir: Güneyin büyük bölümünde tro pikal yağmur ormanları uzanırken, kuzeye doğru gidil dikçe bu ormanların yerini savanalar alır. TOPLUM YAPISI



En büyük etnik grup, toplam nüfusun yaklaşık % 25'ini



oluşturan ve özellikle güneyde toplanan Fonlardır. Gü neydeki öbür etnik gruplararasında, Fonlarla yakın ak



raba olan Acalar (% 11), Cotonou çevresinde toplan



miş olan Yorubalar (% 13) ve Aizolar (% 5) sayılabilir.



Kuzeydeki başlıca etnik gruplarsa, kuzeybatıdaki Bari balar (% 9), kuzeydoğudaki Sombalar (% 5) ve gele neksel göçebe çobanlığı sürdüren Fulbelerdir (% 4).



Ülkenin resmidili Fransızca'dır. Güneyde Fon ve Yoru



ba dilleri yaygın biçimde konuşulur. Kuzeyin başlıca dilleriyse Baribaca ve Pölce'dir. Benin'de nüfus dağılımı bölgelere göre büyük bir



eşitsizlik gösterir. Nüfusun üçte ikisinden çoğu güney de yaşar ve Batı Afrika'daki en yüksek nüfus yoğunluk



larından birini oluşturur. Ülkenin kuzey yarısındaysa yerleşmeler çok seyrektir. Sağlık kurumları az, halkın ortalama ömrü kısadır.



Nüfusun üçte ikisinden çoğu, geleneksel canci (ani mist) inançlara bağlıdır; geri kalanlarsa hıristiyan (büyük bölümü katoliktir) ve müslümandır. Eğitim sistemi dev letin denetimi altındadır; ilkokullar (şubattan aralığa ka



dar açıktırlar) ücretsiz ve zorunludur. Ülkenin tek üni



versitesi, 1970'te açılan Benin Ulusal Üniversitesi'dir. EKONOMI



Benin, Batı Afrika'nın en yoksul ülkelerinden biridir. Ekonomi büyük ölçüde tarıma dayalıdır. Etkin nüfusun



büyük bölümü de, tarımla geçinir. Genellikle güneyde



yetişen yağ palmiyesinin başlıca dışsatım ürününü oluş turduğu ülkede, dışsatıma yönelik öbür ürünler arasın da daha çok kuzeyde yetişen pamuk ile daha çok gü



neyde yetişen kakao ve kahve sayılabilir. Başlıca besin ürünleri kuzeyde dari ve sorgum, güneydeyse yam, manyok, mısır ve yerfıstığıdır. Palmiye yağı çıkarılan ya



pimevleri dışında önemli sayılabilecek sanayi tesisine



rastlanmaz. Kireçtaşı ve küçük miktarlarda altın ve pet



rol çıkartılmaktadır.



Ulaşım sistemi az gelişmiştir: Yalnızca Cotonou'dan



içerilere doğru, Parakou'ya kadar uzanan iki kısa de miryolu vardır. Karayolu ağı toplam 7 745 km'dir. En



önemli karayolu, kıyı boyunca uzanarak Benin'i Nijer ya ve Togo'ya bağlar.



Benin'in en çok ticaret yaptığı ülkelerin başında Fransa gelir. Onu ABD ve Almanya izlerler. Ekonomik bağımsızlığa kavuşmak için çeşitlitasarılar hazırlanmış sa da, ülke her yıl büyük dış ticaret açıkları vermekte ve



Fransa'nın parasal desteğine gereksinme duymaktadır. DEVLET YAPISI



Seçmenlerin Aralık 1990'da onayladıkları yeni Anayasa uyarınca, Benin çokpartili başkanlık sistemiyle yönetil mektedir. Cumhurbaşkanı ve yasama organını oluştu ran Millet Meclisi üyeleri, tek dereceli genel seçimle se.



çilirler. Cumhurbaşkanı en çok iki beş yıllık dönem bo yunca görevde kalabilir.



(Sağda) Benin'in belli başlı simgelerini ya da felişlerini birarada gösteren bir duvar halısı.



175



176



BENİN KRALLIĞI



TARIH



Günümüzdeki Benin topraklarını oluşturan bölgeye XVII. yy'dan XIX. yy'ın başına kadar egemen olan Da



homey Krallığı'nın başkenti Abomey'di. Krallık, o dö nemlerde “Köle Kıyısı" adıyla bilinen kıyı bölgesinde köle ticareti yaparak büyük ölçüde zenginleşti. Fransız lar, 1851'de, Dahomey Krallığı'yla bir ticaret antlaşma



si yaptılar ve giderek Dahomey üstündeki denetimleri



ni artırdılar: sonunda Dahomey, 1904'te, Fransız Batı



Afrikası'nın bir parçası haline geldi. Bağımsız Dahomey devleti 1 Ağustos 1960'ta kurul du. Bağımsızlığının ilk 12 yılı boyunca, özellikle halkın



çok çeşitli etnik gruplardan gelmesi nedeniy Daho



mey büyük istikrarsızlıklar yaşadı: Sivil ve askeri yöne timler birbirini izledi ve siyaset sahnesinde üç kişi sivril



di:Her biri ayrı birer partinin temsilcisi olan Hubert Ma ga, Justin Ahomadegbé ve Sourou Apithy. 1970 seçim



Terinde, özellikle kuzey ile güney arasındaki şiddet ey lemleri büyük boyutlara ulaşınca, bu üç kişi, bir başkan lik konseyi kurulması ve sırayla her birinin 2'şer yıl baş



kanlık yapması konusunda anlaştılar. 1972'de bir askeri



darbeyle Konsey'i deviren Mathieu (Ahmet) Kereku,



ülkeyi yönetmesi için Ulusal Devrim Konseyi'ni (CNR)



oluşturdu ve marksçılık-leninciliği resmî ideoloji ilan et



ti: Dahomey adı “sömürge dönemine ait" olduğu için,



1975'te ülkenin adı Benin'e dönüştürüldü; ekonomi



nin büyük bölümü devlet denetimine alındı. 1977'de kabul edilen Anayasa uyarınca 1979'da CNR'nin dağı tilip, milletvekili seçimlerinin yapıldığı ülkede, ekono



mik bunalımın ve halkın portestolarının sonucunda, Aralık 1989'da marksçılık-lenincilik resmi ideoloji ol maktan çıkarıldı. Kereku 1990'da kurulan geçici hükü



metin de başında kaldı. Mart 1991'de yeni Anayasa'ya göre yapılan çokpartili seçimler sonucundaysa görevini



ada



demokratik seçimlerle bırakan ilk Afrikalı cumhurbaş kanı oldu. Yerine geçen Nicéphore Soglo 4 Nisan'da göreve başladı.



Benin Krallığı'ndan kalma heykelciklerin en ünlülerinden, flüt çalan adam heykelciği. Bu heykelciklerin yapımı, 1700'e doğru sona ermiştir.



Benin Krallığı Gine kıyılarında eski krallık. Geçmişi pek iyi bilinmeyen XII. yy'dan sonra kurulduğu sanılan krallık, özellikle



kral sarayına bağlı özel zanaatçı toplulukları tarafından



yapılmış çok sayıda pirinç, tunç ve fildişinden hey kelciklerle ünlüdür. Benin Krallığı, 1897'de İngiliz



egemenliğine girerek ortadan kalkmıştır.



Benk, Adnan Türk yazarı (Paris 1922). İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü bitiren Ad



nan Benk (1946), aynı bölüme asistan olarak girerek,



doçentliğe yükseldi (1954).Meydan-Larousse tercüme servisi şefliği (1969-1973), Eleştiri dergisi yayın danış



manlığıyapıp, Türkiye Ansiklopedisi 1923-1973'ün ya zarları arasında yeraldı. Büyük Larousse'un yayın yö



netmenliğini yapıp (1986-1989), daha sonra seramik çalışmalarına ağırlık verdi. 1943'ten başlayarak İstanbul, Küçük Dergi ve Yedi tepe gibi dergilerde şiir, deneme ve eleştiri yazıları ya



yınlayan Adnan Benk, Dünya ve Vatangazetelerinde ti yatro, edebiyat, resim ve sinema eleştirileri yazmış, ge rek üniversite öğretmenliği, gerek ansiklopedi yönetici



liği sırasında pek çok çevirmenin yetişmesine katkıda bulunmuş, Balzac, Sartre, Valery, Salinger, vb. yazar



lardan çeviriler yapmış, yönettiği ve özgün müziğini



bestelediği Ben Asitavandas filmiyle, 1965'te Uluslara rası Padova Film Festivali'nde ikincilik ödülü almıştır.



Adnan Benk.



BENTHAM, JEREMY 177 Benli Hasan: Bk. AHÍ.



Kanada başbakan Richard Bennett, 1930'daki Büyük



Benn, Gottfried



iktisadi Bunalım'a



Alman şairi (Mansfeld, Prusya 1886-Berlin 1956). Ya



da, büyük bir basan



karşı savaşmışsa



pitları yer yer anlatımcı, yer yer nihilist özellikler taşıyan



gösterememiş ve 1935 seçimlerini yitirmiştir.



Gottfried Benn, ilk şiir kitaplarında (Morgue (Morg, 1912), Fleisch (Et, 1917), fizikselbozunma ve ayrışmayı inceledi. Nihilizmden kurtulmak için nasyonal sosyaliz



me yaklaştıysa (Kunst und Macht (Sanat ve Erk, 19341) da, çok geçmeden başlangıç noktasına döndü. 1952'de yayınladığı'Die Stimme Hinter der Vorhang (Perdenin Arkasındaki Ses, 1952, radyo oyunu), sözde



dindarca davranışları eleştirdi.



Benndorf, Otto Avusturyalı arkeolog (Greiz 1838-Viyana 1907). Viya



na Arkeoloji müzesi müdürlüğü yapan Otto Benndorf,



Efes kazılarını başlattı. Efes Araştırmaları adı yapıtın bi rinci cildini denetimi altında yayınlattı. Başlıca yapiti, Niemann ile birlikte yayımladıkları Gjölbacshi-Tyrsa Heron'dur (1889).



Bennett, Enoch Arnold İngiliz yazarı (Staffordshire 1867-Londra 1931). Hukuk



öğrenimi gören Enoch Arnold Bennett, bir süre noter olan babasının yanında çalıştı. Londra'ya giderek gaze



tecilik ve eleştirmenlik yapmaya başladı. 1898'de A



tere 1947). Hukuk öğrenimi gören Bennett Vikontu Richard Bedford Bennett, New Brunscwick'te ve Cal



gary'de avukatlık yapıp, 1911'de Muhafazakar Par ti'den milletvekili seçildi. 1927'de Arthur Meighen'in istifasından sonra partinin başkanlığına seçilip, partisi 1930 genel seçimlerini kazanınca başbakanlığa getiril di.Büyük İktisadi Bunalım döneminin ülkesine getirdiği sorunlarla uğraşıp, Kanada Merkez Bankası'nı kurdur du. Partisi 1935 seçimlerini yitirince muhalefete geçip, 1941'de Ingiltere'ye yerleşerek, soyluluğa yükseltildi.



Man From the North (Kuzeyli Adam) adlı romanını ya



Ben Nevis



zac'ın etkisinin sezildiği romanlarıyla, ayrıntılara özen



İskoçya'nın orta-batısında doruk. Grampian dağlannda yeralan Ben Nevis, Britanya adalarının en yüksek nok



yınladı. 1900-1908 arasında Fransa'da yaşadı. Bal



gösteren bir gerçekçiliğin temsilcisi oldu.



tasıdır (1343 m). Büyük ölçüde yanardağ kökenli ka



yaçlardan oluşur, Özellikle kuzeydoğu cephesinden tırmanılması güçtür. Ingiliz romancisi ve eleştirmeni Enoch Arnold Bennell,



Ingiltere'nin orta kesiminde geçen Beş Kent dizisiyle büyük ün



kazanmıştır. Romanlarının başlıca özelliklerinden biri sanayi devrimi



sırasındaki Ingiltere'de işçi



Benserade, Isaac de Fransız şairi (Paris ya da Normandiya'da 1612-Gentilly 1691). 23 yaşında Cléopatre (Kleopatra) trajedisini sah neye koyduran Isaac de Benserade, La Mort d'Achille



(Akhilleos'un Ölümü, 1637) ve Melléagre (Melleagros, 1641) trajedilerini yazdı. Job adlı sonesi, saray halkının,



bu soneyi tutanlar ile Vilture'ün Uranie adlı sonesini tu



tanlar arasında ikiye bölünmesine yol açtı. Lully ve Mo lière ile işbirliği yaparak sarayda oynanan balelerin lib rettolarını yazdı: Ballet de la Nuit (Gece Balesi, 1635),



La Naissance de Venus (Venüs'ün Doğuşu, 1665), vb.



sinifinin dramini



gerçekçi bir anlayışla



betimlemesidir.



Başlıca yapıtları: Anna of the Five Towns(Beş Kentin



Anna'sı, 1904), Tales of the Five Towns (Beş Kentten



Masallar, 1905), The Grim Smile ofthe Five Towns(Beş



Kentin Acı Gülüşü, 1907), The Old Wive's Tale (Yaşlı Kadınların Masalı, 1908), Hilda Lessways (1911), The



Great Adventure (Büyük Serüven, 1913), Riceyman Basamakları (Riceyman Steps, 1923).



Bennett, Richard Bedford, Bennett Vi kontu



Kanadalı siyasetçi (New Brunswick 1870-Surrey, Ingil



Bentham, Jeremy İngiliz ahlakçısı ve hukuk bilgini, (Londra 1748-ay.y.



1832). 1763'te, Oxford Universitesi Hukuk fakülte



sini bitiren Jeremy Bentham, hiçbir zaman hukukla ug



raşmamış, yaşamını bir kuramci ve çeşitli reformlar sa vunucusu olarak geçirmiş, İngiltere'nin temel kurumla rinda reform yapılmasına kendini adamış felsefi radikal



ler topluluğunun (James ve John Stuart Mill'i de içeri



yordu)lönderliğini yapmıştır.Özellikle An Introduction to the Principles ofMoral and Legislation (Ahlak ve Ya



samanın İlkelerine Bir Giriş, 1789) adlı yapıtında açıkla diği görüşleri, Fransa'da çok tutulmuş ve Fransa Millet



Meclisi Bentham'a Fransız yurttaşı unvanını vermiştir. Bentham'ın düşünceleri, yararcılığa dayanır. Buna göre, toplumun yönetiminde bireyin ve yasa koyucu



178



BENTOSKOP üretiminde kullanılır.



benzen



Formülü C.He olan hidrokarbon. Berrak, renksiz, suda



çözülmeyen yanıcı bir sıvı olan benzenin kaynama



noktası 80 °C'tir. Geçmişte havasız ortamlarda kömü



rün damıtılmasıyla elde edilirken, günümüzde petrol ürünlerinden yapay olarak elde edilmektedir.



İlk kez 1825'te Michael Faraday tarafından elde edil



mesine karşın, benzenin yapısı uzun süre aydınlatıla mamış, 1865'te Alman kimyacısı Friedrich August Ke



kule von Stardonitz, benzenin altıgen oluşturan karbon



atomlarından oluştuğunu bunların bazen tek, bazen



çift bağla birleştiğini ortaya atmıştır. Bu basit yapının benzen ve türevlerinin tipik nitelik



lerine uygun düşmemesi nedeniyle, Alman kimyacısı Johannes Thiele, 1899'da karbon atomları arasındaki



bağın bir rezonans sergilemesi gerektiğini savunmuş tur:



H



НА



Jeremy Bentham'ın, H. W. Pickersgill tarafından yapılmış



HН H



portresi.



Н



H



H



C-H H



benzen



Modern kimyada, benzenin altı benzer karbon-kar



nun amaçları en çok sayıda insana en büyük mutluluğu sağlamak olmalıdır. Bentham'ın yararcılığı, hazcılığın bir biçimidir. Ona göre, doğru davranış, belirli bir dav



ranışın, bu davranışla ilgili her bireyde yarattığı zevk ve



bon bağlantısı olduğu ve her birinin bir çift ve bir tek bag



arasında olduğu, karbon atomlarının molekül çevre



sinde bir bulut gibiyerleştikleri düşünülmekte, bu biçim aşağıdaki gibi gösterilmektedir:



acı arasındaki denge tarafından belirlenir. Bentham ilke



olarak zevk ve acının niceliksel olarak ölçülebileceği



kanısındadır. Bu da, ahlak konusunda ve toplumsal ko nularda karar almanın, neredeyse matematiksel bir bili



me indirgenebileceği anlamına gelir. Düşünceleri son radan John Stuart Mill tarafından geliştirilmiştir.



nin bağlı gösterilmesinin pek doğru olmadığını ve Ke



bentoskop: Bk. BATİSFER.



müşlerdir.



Benz, Karl Friedrich



özellikle başka bileşiklerin, temel olarak da stiren, fe nol, deterjanlar, anilin ve klorinli bileşiklerin üretiminde



Alman mühendisi (Karlsruhe 1844-Ladenburg 1929). 1878'de gazla çalışan iki devirli bir motor yapan Karl Friedrich Benz, 1884'te beratını aldığı bu. motoru, 1886'da benzinle çalışır hale getirdi ve üç tekerlekli iki



kişilik bir arabada kullandı. 1895'te dikey motorlu ve



dört tekerlekli ilk Benz otomobilini yaptı. Fransa'da



Emile Roger’yle ortak olarak, Benz motorlu otomobil lerinin yapımına girişti ve Roger'nin öğütleriyle iki de virli motorun yerine dört devirli motorlar kullanmaya



başladı. Mannheim'a yerleşerek, Daimler'in yanı sıra,



ülkesinin otomobil sanayisinin kurucu oldu.



Bununla birlikte 1980'lerde bazı kimyacılar benze



kule'nin modelinin daha akla yakın olduğunu öne sür Benzen kusursuz bir çözücüdür; bununla birlikte,



kullanılır. İlaç sanayisinde ve plastik üretiminde de kul



lanılmaktadır. Benzenin solunumla bedene girmesi,



mukoza zarlarını tahriş eder; şiddetli yorgunluk ve spazmlara, bazen solunum yetmezliği sonucunda



ölümlere yol açabilir. Deri yoluyla bedene girmesinin de lösemi, vb. kanserlere yol açtığı görülmüştür.



Benzing, Johannes Alman türkologu (Schwenningen 1913). Özellikle Çu vaşça ve Tunguzca üstüne çalışmalar yapan Johannes



Benzing, öbür Türk dilleriyle ilgili birçok makale (Classi fication of the Turkish Languages (Türk Dillerinin Sınıf



benzaldehit



landırılması), Das Kumukische (Kumukça), Das Basch



Formülü C,H,CHO olan aldehit. Bekledikçe rengi sara



vb.) yayınlamıştır.



kokulu maddesini oluşturur. Aromatik aldehitlerin basit bir örneğidir: Aldehitlerin bütün özelliklerini taşır;açık havada çabucak yükseltgenerek benzoik aside



Ben Zvi, Izak



(CH3COOH) dönüşür. Boya, parfüm ve tatlandırıcı



1884-Kudüs 1963). Filistin'e göçerek (1907) Yahudi sa



ran berrak bir sivi olan benzaldehit, acıbadem yağının



kirsche (Başkırtça), Das Tcshuwaschische (Çavuşça),



Israilli gazeteci ve devlet adamı (Poltava, Ukrayna



BERDYAYEV, NİKOLAY 179 vunma örgütü Ha-Somer'in kurulmasına katkıda bulu



nan Izak Ben Zvi, ilk Ibranice sosyalist gazete olan Ah



dulu yayınladı. Yahudi Ulusal Konseyi'nin başkanlığı



yaklaşık 600'den başlayarak sırasıyla Kartacalıların, Ro malıların, Vandalların egemenliğine girdi. VII. yy'ın



1962'de ardarda üç kez cumhurbaşkanlığına seçildi.



ikinci yarısında Kuzey Afrika'nın Aranlar tarafından fet hedilmesiyle, Berberiler İslam dinini benimseyerek, is làm imparatorluğunun İspanya'ya kadar genişletilmesi ne büyük katkıdabulundular.Ama çok geçmeden hari ciliği benimsemeleri sonucunda, Araplara karşı ayakla



berat



da, yönetim açısından Abbasi halifesine bağlı küçük ba



ni yapip (1931-1948), geçici hükümetin başkanlığına



atandı (1948). İlk Millet Meclisi'ne Mapai (Emek) parti



sinden milletvekili seçildi, 1952'de, 1957'de ve



nip (761) ayaklanmanın 761'de bastınılmasından sonra



Osmanlı devletinde kişilere rütbe, nişan ve çeşitli ayrı



ğımsız krallıklar kurmayı başardılar. XI. yy'da Hilalilerin bölgeyi istila etmesinden sonra, iki büyük imparatorluk



divanilyazıyla yazılır, padişahlar değiştikçe ya da sūre



Muvahhitler) kurup, Muvahhitler imparatorluğunun yi kılmasından sonra, birbiriyle pek ilişkisi olmayan küçük



calıkları bildiren ve kazandıran ferman türü. Birçok çe şidi bulunan, nişan ya da nişan berat da denen beratlar,



leri doldukça yenilenmeleri gerekir, berat olmaksızın hiçbir devlet görevi ya da memurluğu onaylanmış sayıl mazdı. Berat, sadrazam tarafından yazılı olarak bildiril



mesinden sonra, reisülküttap ya da yardımcısı sayılan beylikçi tarafından yazılır, yazılan ve uygun görülen be



ratlara nişancı ya da tuğrakeşin tuğralarını çekmesinden



(1067-1147 arasında Murabıtlar; 1147-1269 arasında



kabileler halinde yaşamaya başladılar. Osmanlı ege



menliği (XVI. yy.- XIX. yy.) ve Fransız sömürgeliği döne minde, Avras bölgesindeki Rif ve Atlas dağlanına sığına rak, dillerini ve geleneklerini korudular.



Günümüzde toplam nüfuslan 5 milyonu aşan Ber berice konuşan topluluklar Libya, Tunus, Cezayir, Fas,



sonra geçerli duruma gelirlerdi. Tanzimat'tan sonra be



Moritanya ve Batı Sahra'ya dağılmış halde yaşamakta



mi'ne bırakıldı.



karşın, ortak özellikleri yerleşik (Kuzeybatı Afrika ovala



rat yazımı ve onayı, doğrudan doğruya Beylikçi Kale Berberiler Kuzey Afrika'da Mısır sınırından Atlas okyanusuna, Ak



deniz kıyısından Nijer'e kadar uzanan bölgede yaşayan hak topluluğu. Hami-Sami dilleri grubundan, grubun



öbür dillerine benzemeyen bir dil olan Berberice'nin



çeşitli biçimlerini konuşan, aralarında çok sayıda sarışı



dırlar. Kendi içlerinde büyük çeşitlilik göstermelerine



nnda) ya da göçebe (Büyük Sahra'da) olarak genellikle



kırsal kesimde yaşamaları, geçimlerini göçebe hayvan cilik ya da küçük çapta tanımla sağlamalarıdır.



berber makaki



Uzunkuyruklumaymungiller ailesinden makak türü



(Macaca sylvana). Kuzeybatı Afrika'da ve Cebelitarık



na rastlanan (Kafkasya kökenli oldukları ileri sürülmüş tür) Berberiler kendilerini, "özgür adam” anlamına ge



len Amazigh sözcüğünün çeşitli biçimleriyle adlandırır lar. Aralarında kabile bağlarının ötesinde bir topluluk ya da etnik bütünlük duygusu yoktur. Başlıca Berberi halk



ları arasında Cezayir'de yaşayan kabiliyeliler, Büyük Sahra'da yaşayan Tuaregler, vb. sayılabilir. Kesin olarak aydınlatılmayan bir yerden (büyük bir



olasılıkla Yakındoğu'dan)1.0.2 000 yılına doğru Kuzey



Afrika'ya göçen Berberilerin yaşadıkları bölgeler, I.O. Berberilerden Büyük Sahra'da yaşayan Tuarenler, gerek



ulaşımda, gerek beslenmede büyük ölçüde develerden yararlanırlar. Hami halklanndan olan Berberilerin,



Afrika'nın Akdeniz kıyılanninilk halkiolduklarisanılmaktadır.



1 Akdeniz çevresi ülkeleri kökenli makak turu olan



berber makakının boyu 38-76 cm arasındadır. Ağırlığı 13 kg'i aşabilir, 30 yıldan çok yaşayabilir.



burnunda yaşayan, Akdeniz çevresi ülkeleri kökenli tek



maymun türü olan berber makakları, sürü halinde ya şarlar. Büyük Sahra'nın güney kesimindeki Afrika may munlarından çok, Hindistan ve Güneydoğu Asya may



munlarına yakındırlar. Kayalık ormanlarda dolaşarak



meyve, yaprak, kök ve böceklerle beslenir. Kolayca evcilleştirilebilirler ve taklit yeteneklerinden ötürü sirk lerde çalıştırılırlar.



Berdyayev, Nikolay Rus filozofu (Kiev 1874- Clamart, Fransa 1948). Kiev



Üniversitesi'nde siyaset bilimi öğrenimi gören Nikolay



Berdyayev, öğrencilik yıllarnda marksçılığı benimsedi. Siyasal etkinliklerinden ötürü, 1899'da üç yıl sürgün ce



zası verilip, Vologda'ya sürgün edildi. Serbest bırakıl



dıktan sonra Moskova'ya yerleşip, hıristiyanlığa döne



180



BERENIKE IT



rek, marksçılıktan vazgeçtiğini açıkladı (1904). Felsefi idealizme yönelip, 1922'de komünist yönetim tarafın dan Rusya'dan sınırdışı edilince, önce Berlin'e, daha



nandı ve çok geçmeden Almanya'nın bütün kentlerin



de sahnelenerek ünü dünyaya yayıldı.



Wozzeck'in konusu, görünüşte, acımasızca gerçek



sonra da Paris yakınında Clamart'a yerleşti.



çidir; ama, simgesel niteliği apaçık belli arka planlar



nır. Özgürlüğün, kişi yaşamının özü, yaratıcılığın temel



kapsar. Üstlerinin küçümsediği, alaya aldığı bir er, ken disini bir mızıka başçavuşuyla aldatan karısını öldür



voe Srednevekove (Yeni Bir Ortaçağ, 1924), O Nazna



nayet aracı bıçağı atmış olduğu göle atlayarak kendini



Berdyayev'in düşüncesinin temeli, özgürlüğe daya



koşulu olduğunu ileri sürmüştür. Başlıca yapıtları: No



çemi Çeloveka (Insanın Yazgısı, 1931), Opıyt Filosofs koy Avtobiografi (Felsefi Otobiyografi Denemesi, 1950), vb.



Berenike II



dükten sonra, korkuya ve vicdan azabına kapılarak ci öldürür.



Öteki yapıtları: Piyano için Sonat (1908), yaylı çalgı lar için Dörtlü(1910) Peter Alfenberg'in KartpostalMe tinleri üstüne orkestralı Beş Ezgi (1912), Baudelaire'in üç şiiri üstüne soprano ve orkestra için Şarap(1929), ke



man, piyano ve onuç üflemeli çalgı için Od Koncertosu



Ptolemaios sülalesinden Misir prensesi (öl. İ.Ö. 221). Kyreneli Magas'ın kızı olan Berenike II, çocuk yaşta Mi



(1923-1925), yaylı çalgılar dörtlüsü için Lirik Süit



nünden sonra Antigonos Gonatas'ın erkek kardeşi Gü



ve orkestra için Bir Meleğin Anısına koncerto(1935; bu



sir kralı Ptolemaios III'le nişanlandı; ama babasının ölü



zel Demetrios'la evlendi. Eşinin, annesiyle seviştiğini



haber alınca, annesini yatak odasında öldürtüp, Ptole maios Euergetes'le evlendi (efsaneye göre, eşi savaşa



(1926), Lulu (opera, 1928'de bestelemeye başlamış, ama son düzeltmelerini yapamadan ölmüştür), keman



yapıtında, son muvmana Bach'ın bir koro parçasını sokmuştur).



giderken, onun sağ dönmesi için saçının bir buklesini



bergamot



ve gökbilimci Konon, tanrılar tarafından çalınarak gök



ileri sürdüler). Kardeşlerinden birini ona yeg tutacağın dan korkan öz oğlu Ptolemaios IV Philopator tarafından



Turunçgillerden ağaç (Bil. a. Citrus bergamia). İtal ya'nın güney kesimi kökenli olan bergamotun armut bi çiminde, etli bölümü çok ekşi olan meyvesinin kabu ğundan güzel kokulu bir yağ elde edilir ve parfümeri sa nayisinde kullanılır.



Berezin, Ilya Nikoloyeviç



Bergen



Afrodit'e adadı. Buklenin kaybolması üstüne ozanlar



yüzünde Berenike'in Saçı takımyıldızına çevrildiğini öldürüldü.



Rus doğubilimcisi ve türkologu (Perm 1818-Petersburg 1896). Kazan Üniversitesi Tarih ve Filoloji bölümlerini



bitiren (1842) llya Nikolayeviç Berezin, üç yıl da yurt di



şında öğrenim gördü. Kazan Üniversitesi Türk Dilleri



kürsüsünde ders verip (1846), Petersburg Universitesi Doğu Dilleri kürsüsüne atandı (1875). Reşiduttin'in Ca



miūt-Tevarihinin metninive Rusça çevirisini yayımladı. Türkçe, Farsça, Arapça, Moğolca üstüne kitaplar (Türk



Lehçeleri Sistemi [1849]) adlı yapıtı önemlidir) yazdı.



Berg, Alban Avusturyalı besteci (Viyana 1885-ay.y. 1935). Küçük yaşta mūziğe yatkınlığını ortaya koyan (17 yaşında,



otuzdan çok ezgi bestelemişti) Alban Berg,1904-1910 arasında, Schönberg'den ders aldı. Başlıca yapiti, Woz zeck (1914-1921) operasi, ilk kez 1925'te Berlin'de oy Arnold



Schoenberg'in



Norveç'in güneybatı kesiminde kent. Hordaland yöne



tim bölümünün merkezi olan, Kuzey denizine bağlı bir dar körfez kıyısında yeralan Bergen'in nüfusu 213



350'dir. Önemli bir liman kenti, büyük bir sanayi (maki



ne yapım, dokuma sanayisi, balıkçılık sanayisi, vb.) ve kültür (üniversite, çok sayıda müze, vb.) merkezidir.



Besteci Grieg ile kemancı Ole Bull'un doğum yeri olan



kent, eski anıtlarıyla ünlüdür: Bergenhus kalesi (1261),



St. Mary kilisesi (XII.yy.), Rosencrantz kulesi(1562) var dır. Kentte bir tane üniversite (1948), çok sayıda müze ve Ulusal Tiyatro (1850) vardır. 1070'te Olavilll'ün buyruğuyla kurulan Bergen, XII.



ve XIII. yy'larda önemli bir ticaret merkezi ve Norveç'in başkenti oldu. XIV. yy'da Hansa Birliği'ne katılmasıyla ticareti daha da gelişti. İkinci Dünya Savaşı sırasında Al



manlar tarafından işgal edilip, Müttefiklerin bombardi



manlarından büyük zarar gördü. Bergen Belsen



öğrencisi ve sonradan yakın



Nazilerin toplama kamplarından biri. Hannover yakı



dostu olan



gen Belsen toplama kampında, pek çok yahudi ya öl



Avusturyali besteci Alban Berg



Schoenberg'in



nindaki Cellen'in 20 km kadar kuzeyinde yeralan Ber dürülmüş ya da açlık ve hastalıktan ölmüş, Nisan 1945'te kampa ulaşan Ingiliz birlikleri 13 000 ceset bul



muşlardır.



dizisel tekniğini kullanmakla birlikte,



Bergengruen, Werner



geleneksel



Almanca yazan Baltıklı



kaynaştırmıştır.



1964). Başlıca şiirlerini Die Verborgone Frucht (Gizli



formlarla



Başlıca yapiti, 1925'te Berlin'de



sahneye konan Wozzeck



operasıdır.



yazar (Riga 1892-Baden-Baden



Meyve, 1928) adlı kitabında toplayan Werner Bergen



gruen, ayrıca öyküler (Die Tungfräulichkerit (Bekaret, 1946); Sternenstand (Yıldızların Konumu, 1947); Das



Feuerzeichen (Fener); Der Tod in Reval [Reval'de



Ölüm, 1939)) ve romanlar (Grosstyran und das Greicht



BERGMAN, INGRID 181 (Büyük Zalim ile Yargıtay, 1935). Am Himmel Wie auf



Erden (Gökte Olduğu Gibi Yerde de, 1940)) yayınla mıştır.



Berger, Aliye Türk kadın ressami(Istanbul 1906-ay.y. 1974). Diplo mat, hattat ve tarihçi Şakir Paşa'nın kızı olan Aliye Ber



ger, Londra'da John B. Wright'ın atölyesinde gravür ça liştı. Yurda döndüğünde 140 yapıttan oluşan gravür ve



grafik sergisini açtı(1951, Türkiye'nin ilk gravür sanatçı sıdır). Desen,çini mürekkebi, gravūr kazıları teknikle riyle çalıştığı yapıtlarını Paris, Tokyo, Viyana, Brüksel,



Bükreş, Moskova ve Leningrad'da sergiledi. Yapı ve



Isveçli sinema ve tiyatro yönetmeni, senaryo yazan Ingmar



aldı.



Büyük bölümünün senaryosunu da yazdığı filmlerinde, özellikle aşk ve õlum, inanç ve kuşku, saflık ve tecavüz gibi



Kredi Bankası resim yarışmasında birincilik ödülü



Bergius, Friedrich Karl Rudolf Alman sanayicisi ve kimyacısı (Goldschmieden 1884



Buenos Aires1949).Leipzig'dekiBreslau Üniversitesi'ni



bitiren Friedrich Bergius Karl Rudolf, doktorasını ver dikten (1907) sonra, Hannover'de bir araştırma labora



tuvarı kurarak, kimyasal tepkimeleri yüksek basınçta in



celedi. Yüksek ısı ve basınçta ağır yağ ve kömürden ga zolin elde ederek yeni bir yöntem geliştirdi (1912). Pet



rolu basınç altında hidrojen içinde arıttı. Sanayide ilk kez sıvı haldeki karbonu katalitik hidrojenleştirmeyle karbüranlar bileşimi elde etti (1921). Ludwigshafen'de ki Badische-Anilin ve Soda fabrikasına fuel-oil patentini



sattı (1925). Odun talaşından hidrolorik asit, bundan da alkol ve sakarin elde etti (İkinci Dünya Savaşı'nda, bu



Bergman, çağdaş sinemanın en etkili kişilerinden biridir.



konulan işlemiştir.



1969), Temas (Beröningen, 1970), Viskningar och Rop



(Çığlıklar ve Fısıltılar, 1972), Scener ur- ett Aktenskap (Evlilik Yaşamından Sahneler, 1975), Herbstsonate



(Sonbahar Sonatı, 1977), Aust dem Leben der Marinot ten (Kuklaların Yaşamı Üstüne, 1980); Fanny ve Ale



xander (Fanny och Alexander, 1982), Efter repetitio nen (Provadan Sonra; televizyon filmi, 1984).



Bergman, Ingrid İsveçli sinema ve tiyatro oyuncusu (Stockholm 1915



Londra 1982). Meslek yaşamına İsveç'te başlayan In



nü Carl Bosch ile paylaşıp, savaştan sonra Almanya'dan



grid Bergman, Intermezzo (1939) adlı filmde büyük başarı kazanıp, aynı filmin Hollywood'da çekimi için çağrılınca, ABD'ye giderek, ardarda oynadığı filmlerle



tin'e gitti. Buenos Aires'te Arjantin hükümetinin teknik



1942), Çanlar Kimin İçin Çalıyor (For Whom The Bell Tolls, 1943), ilk Oscar ödülünü aldığı Işıklar Sönerken



luşlarından gazolin elde edilmesindeve bazı yiyecekle



ri üretmede yararlanıldı). 1931'de Nobel Kimya ödülü ayrılarak önce Avusturya'ya, sonra İspanya ve Arjan danışmanlığını yaptı.



Bergman, Ingmar İsveçli sinema ve tiyatro yönetmeni, senaryo yazarı



(Uppsala 1918). İlk senaryosunu 1943'te yazan Ingmar Bergman, birbirini bütünleyen iki sanat etkinliğini (bir



yandan tiyatro oyunlarının, bale ve operaların sahneye konması, öte yandan sinema ve televizyon için birçok



film çekimi) birlikte yürüterek, her iki alanda da büyük ün kazandı. 1963'te Stockholm Krallık Tiyatrosu'nun yöneticiliğine getirildi.



uluslararası ün kazandı:



Kazablanka (Casablanca,



(Gaslight, 1943), Aşktan da Üstün(Notorius, 1946), vb. Strombolinin (1950) çekimleri sırasında İtalyan yönet meni Roberto Rossellini'yle ilişkisinin (daha sonra ev



lenmiş, ama boşanmışlardır) yarattığı skandaldan sonra



bir süre Avrupa'da yaşadı. Hollywood'a dönünce Ça rin Kızı Anastasya'yla (Anastasia, 1956) bir Oscar Ödülü



daha aldı. Ingmar Bergman'ın Herbssonate (Sonbahar



Sonatı, 1978) adlı filminde ve televizyon filmi Women Called Golda'da (Golda Adinda Bir Kadın, 1981) oyna



dıktan sonra sinemadan çekildi.



Sinema yapıtlarını genel olarak iki temel temaya da



yandıran (bunlardan biri düşünceye dönük, felsefi ve metafiziktir. Tanrı, iyilik, kötülük ve yaşamın anlamı ko



nularında kendini sorgulayan bir dünyanın bunalımını



inceler; öbürü alaycı ve çarpıcıdır: Kadın ve erkek ara sindaki iletişimin olanaksızlığını ince çeşitlemelerle iş



ler)Ingmar Bergman'ın,önceleri gerçekçi,daha sonra alegorik olan anlatımı, özü kavrayabilme çabasıyla yıl



lar geçtikçe yalınlaşmış, ama sanatçı biçimsel araştır malardan hiçbir zaman vazgeçmemiştir.



Başlıca filmleri: Fangelse (Cezaevi, 1948), Sommar



lek(Yaz Oyunları, 1950), Gyclarnas Afton (Gezgincile



rin Gecesi, 1953), YedinciMühür (Det Sjunde Inseglet, 1956), Yaban Çilekleri (Smultronstallet, 1957), Ansiktet (Yüz, 1958), SasomiEnspegel(Aynanın İçinden, 1961),



Nattvardsgäterna (Kış ışığı, 1962), Sessizlik (Tystnaden,



1963), Vagtimmen (Kurtların Saati, 1967), Utanç



(Skammen, 1968), Anna'nın Tutkusu (En passion,



Ingrid Bergman.



182 BERGMAN, TORBERN OLOF



yaşama yönelmiş dikkatin doğuracağı, yarı-uykuda hal



Bergman, Torbern Olof İsveçli kimyacı (Katrineberg 1735-Medevi 1784). Upp



den sıyrılmış bilincin, taklidin çekiciliğini aşmak için maddenin karşısına yeni sorunlar çıkardığını savun



sala universitesinde kimya profesörlüğü yapanTorbern



muştur.



çok mineral ve bazı organik bileşiklerle ilgili çalışmalar gerçekleştirdi. Çözelti halinde iki tuz arasındaki denge



Beria, Lavrenti Pavloviç



Olof Bergman, karbon gazı ve karbonatlarla ilgili, bir durumlannı ilk olarak farketti ve bu denge üstünde yo



ğunlaşmanın etkisini buldu. 1782'de tungsteni yalıttı. Ayrıca, madenbilim, yerbilim, elektrik olaylan, kutup



Sovyet devlet adamı(Merheyuli 1899-Moskova 1953). Lavrentiy Pavloviç Beria, 1921'de Çeka'nın (gizli polis) Transkafkasya bölümünün yöneticiliğine adandı.



şafakları, gökbilim ve doğabilim konularında birçok ça lışma yaptı.



1938-1946 arasında MVD (içişleri) bakanlığı yapıp, 10



Bergson, Henri



yükseltilip, ertesi yıl İçişleri bakanlığından alındı; ama



Fransız filozofu (Paris 1859-ay.y. 1941), Polonya Yahu disi bir baba ile Irlandalı bir annenin oğlu olan Henri Bergson, 1881'de felsefe öğretmeni olarak Angers



tüğü başbakan yardımcılığını 1953'e kadar sürdürdü. O



yıl boyunca Gürcü, Ermeni ve Azeri komünist partileri ni“ ulusçu sapmadan arındırdı". 1945'te mareşalliğe 1941'den başlayarak İçişleri bakanlığıyla birlikte yürül



tarihte, Politbüro üyelerinin kararıyla tutuklanıp, ölüm



cezasına çarptırıldı ve aynı yıl kurşuna dizildi.



(1881-1883) ve Clermont-Ferrand (1883-1888) lisele



beriberi B1 vitamini (tiyamin) eksikliğinden kaynaklanan hasta lik. Temel beslenme kaynağının kabuğu çıkarılmış pi



rinç olduğu Uzakdoğu ülkelerinde yaygın biçimde rast lanan beriberi, kötü beslenme, hamilelik döneminde



artan B1 vitaminin gereksinmesinin yeterince karşılan



maması, süregen alkol kullanımı, bazı karaciğer hasta



lıkları, vb. nedenlerden kaynaklanabilir. Tedavi edil



1927'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan



mezse kalp yetersizliği, çevre sinirleri bozukluğu, beyin



bozunları, vb. rahatsızlıklar sonucu ölüme yolaçabilir.



B1 vitamini verilerek kolayca tedavi edilebilir.



Henri Bergson, bilimsel



düşüncede



sezginin önemini vurgulamış ve



rasyonel düşüncenin



beril



Doğal berilyum ve alüminyum silikat. Formülü Be, Alz



Sic Ojo olan beril, ender bulunan elementlerden beril



yumun temel filizidir. Hegzagonal sistemde yeralır. Be



gerçege ulaşamayacağını



Dogal berilyum ve



alüminyum silikat



savunmuştur.



beril, çeşitli renklerde altigen



rinde ders verdi. 1889'da Essai Sur les Données immé



(hegzagonal



diates de la Conscience(Bilincin Dolaysız Verileri Üstü



sistem) billurlar



nü Deneme) adlı tezle doktora çalışmasını tamamladı. 1896'da Matière et Mémoire (Madde ve Bellek) adlı ya



halinde bulunur. Berilyum



pitini yayınladı. 1900'de Collège de France'ta öğret menliğe atandı.Aynı yıl Le Rire (Gülmek) adlı yapıtını yayınladı. 1907'de Evolution Créatrice'in (Yaratıcı Ev



elementinin temel filizi olmasının



yanı sıra, şeffaf



rim) yayınlanmasından sonra, görevle ABD'ye gönde



çeşitleriçok



1919'da L'Energie Sprituelle (Zihinsel Enerji), 1912'de



değerli taşların



önemli bazı



rildi ve Columbia Universitesi'nde ders verdi (1912).



(yeşil zümrüt, san



Durée et Simultanée (Süre ve Zamandaşlık) adlı yapıtla



helgolit,



ri yayınlandı. Milletler Cemiyeti'nin çalışmalarıyla ilgile



mavimsi-yeşil akuvamarin,



nerek “Fikri işbirliği komisyonu"nun başkanlığını kabul etti. Ama 1921'den sonra, sağlık nedenleriyleüniversi



pembe morganit,



vb.) kaynağıdır.



tedeki kürsüsünden ve komisyon başkanlığından çekil di.



1927'de Nobel Edebiyat Odülü'nü alıp, 1932'de



Les Deux Sources de la Moral et de la Religion (Ahlák ve Dinin iki Kaynağı), 1934'te La Pensée et le Mouve



ment (Düşünce ve Devinim) adlı yapıtlarını yayınla dı.



Zekâcıların ve bilimcilerin kuramlarına karşı çıkan



Bergson, “sezginin verilerine bilinçli ve dikkatli bir dö



nüş" öğütlemiştir. Sezgiciliği gerek ruhsal olayların çağ.



rişimcı birgörüşle çözümlenmesine, gerek kişiliğin akil cı bir yöntemle indirgenmesine karşıdır. Felsefenin ev reni hareketsizce seyretmek olmadığını ileri sürmüş,



yaz şeftaf, pembe, sarımsı, yeşilimsi (zümrüt) çeşitleri bulunur. Sertliği 7,5-8, özgül ağırlığı 2,6-2,8'dir. Başlıca yatakları, Kolombiya'da, Brezilya'da, Ural dağlarında,



Madagaskar'dadır.



berilyum Periyodik çizelgenin IIA grubunda yeralan kimyasal element. Toprak alkali metallerden biri olan berilyu



mun simgesi Be, atom sayısı 4, atom ağırlığı 9,0122, rengi çelik grisidir. Özellikle bir hafif metal için yüksek



BERIO, LUCIANO olan ergime noktası (yaklaşık 1 278°C) dışında, alümin yuma ve magnezyuma benzer. Kimyasal açıdan, iyon



183



revlendirilen bir araştırma heyetinin başına getirildi.



1728'de Sibirya'da Kamçatka'dan yola çıkarak, Rus



yapısında olmasından çok, ortak değerlik bağları bu



ya'nın kuzeydoğu kıyıları boyunca ilerleyip, daha sonra



Berilyum ender elementlerdendir: Yerkabuğunda



Dejnev bulmuş, ama keşfi XVII. yy'a kadar unutulmuş tur) geçerek güneye doğru indi. 1733'te ikinci bir aras tırma gezisinde, Sibirya kıyılarının büyük bölümünün



lunmasıyla, öbür toprak alkali metallerden ayrılır.



ancak % 0,0006 oranında bulunur. Zengin yatakları bulunmadığından, berilden elde edilir. Fransız kimya CISI Louis Nicolas Vaquelin tarafından 1798'de oksit ha



linde bulunmuş, 1828'de, birbirlerinden bağımsız ola



rak, Friedrich Wöhler ve Antoine Bussy tarafından elde edilmiştir.



adının verildiği boğazdan (bu boğazı aslında 1648'de haritasını çıkardı. 1741'de bir kez daha denize açılıp,



Alaska'nın güneybatı kıyısına ve Aleut adalarının bazr



larına ulaştı. Ama gemisinin karaya vurması sonucu, sonradan adı verilen adada öldü.



Aliminyumdan daha hafif, ama daha sert, ergime



noktası da yüksek bir element olan beril, metalurjide kullanılır. Ama alüminyumdan 200 kat pahalıya mal ol ması nedeniyle, kullanımı bilgisayar parçaları ve çay



roskop yapımı, uzay teknolojisi gibi birkaç özel alanla sınırlıdır.



En önemli berilyum alaşımı berilyumlu bakırdır (yüz de 4'ü Be); berilyum oksitin bakırla eritilmesi ve indir



geyici etmen olarak karbon kullanılmasıyla elde edilir. Berilyumlu bakır aşınmaya dirençli yaylarda, elektrik



bağlantılarında (berilyumun iletkenliği bakının iletkenli ğinin yarısından daha azdır) ve sertliği nedeniyle, kivil



cim sıçramasını önleyen aletlerde kullanılır.



Berilyum üstün bir nötron yansıtıcısı ve yavaşlatıcısı olduğu için, nükleer reaktör teknolojisinde önemli bir elementtir. Bu özelliğinin yanı sıra sertliği ve isiya karşı



yüksek direnci nedeniyle nükleer yakıtlar için kaplama malzemesi olarak da kullanılır. Alfa işınlanıyla bombar



diman edilirse büyük ölçüde nötron açığa çıkar



(1932'de nötronlar, berilyumun bu yolla bombardıma



Bering boğazı Alaska ile Sibirya arasında boğaz, Bering denizini (Bü



yük Okyanus) Çukçe denizine (Kuzey Buzdenizi) bag



layan Bering boğazi, Alaska'daki Prince of Wales burnu ile Sibirya'daki Dejnev burnu arasında yaklaşık 89 km



boyunca uzanır. Derinliği 30-52 m'dir. 1748'de Sem



yon Dejnev tarafından bulunmuş, 1728'de ikinci kez bulan Vitus J. Bering'in adı verilmiştir.



Bering denizi Büyük Okyanus'un kuzey kesiminde deniz. Doğudan



Alaska, güneyden Aleut adalan, batıdan Sibirya ve



Kamçatka yanmadasıyla sınırlanan Bering denizi, Be



ring boğazıyla Kuzey Buzdenizi'ne bağlanır. Doğu-bati arasındaki uzunluğu 2 396 km, güney-kuzey arasındaki



uzunluğu 1 597 km, yüzölçümü 2 300 000 km'dir.En



ni sırasında bulunmuştur).



En önemli berilyum bileşiği berilyum oksittir (BeO).



KUZE BUZ DEVZI



Ana madde olarak seramik eşya ve özel tip camlar yap



mada, floresan tüplerinde, nükleer reaktörlerde kulla



nilir. Berilyum ve bileşikleri son derece zehirlidirler:



Toz parçacıklarının ya da buharının solunması, berilyoz adı verilen akciğer hastalığına yol açar.



Kuzey Kutup



RUSYA



Bering, Vitus Jonassen



BERING DENIZI



Danimarkalı denizci ve gezgin (Horsens 1681-Bering



KAMCATKA YARIMADASI



adası 1741). Büyük Petro'nun hizmetine giren VitusJo



nassen Bering, Sibirya'nın çevresini dolaşarak Çin'e



ulaşan bir denizyolunu aramakla ve Kuzey Amerika ile Uzakdoğu'yu birleştirdiği sanılan kıyıları bulmakla gö Rusya'nın hizmetinde çalışan Danimarkalı gezgin Vitus ).



Bering. Sibirya kıyısı boyunca iki önemli gezi yapmıştır. C.



J. L. Portman'ın bu tablosunda, 1741'de gemisinin karaya



vurmasından sonra, ölmek üzereyken canlandırılmıştır.



ALASKA



ALEUT ADALARI



SU



YANUS



derin yeri 4 115 m'dir. 1648'de Rus Semyon Dejnev ta rafından bulunmuş, XVIII. yy'ın başında Rusya hesabı



na çalışan Danimarkalı gezgin Vitus Bering'in adı veril miştir. Kışların uzun geçtiği, şiddetli dondurucu rüzgar ların estiği kuzey kesimi ekim-haziran ayında buz tuta rak, deniz ulaşımını güçleştirir. Yaz mevsiminde de sık



sık görüşü engelleyen sislerle kaplanır.



Berio, Luciano İtalyan bestecisi (Oneglia 1925). Yapıtlarında doğal bir lirizm ile elektronik müziğin en ileri tekniklerini kaynaş tiran Luciano Berio, Milano Konservatuvan'nda Gior



gio Ghedini'yle, Tanglewood'daki (Massachusetts,



ABD), Berkshire Mūzik Merkezi'nde de Luigi Dallapic



cola'yla çalıştı. 1955'te Bruno Maderna'yla birlikte Mi lano radyo istasyonunda deneysel elektronik müzik la boratuvarını kurdu. Ayrıca, öncü müziği savunan In



contri Musicale (Müzik Karşılaşmaları) dergisinin baş yazarlığını yaptı.



184



BERK, İLHAN



Başlıca yapıtları: Orkestra için Alelujah 1(1957), or



şiiri ve ikinci Yeni hareketi, geçiş dönemlerini belirler.



kestra ve sekiz insan sesi için Sinfonia (1968), Sicilya



şarkılarından esinlendiği viyola ve orkestra için Vori



Kendi deyimiyle "şiirin kırk türlü yazılacağını göster mek istercesine, biçim kaygısının ağır bastığı örnekler



(1984), vb.



vermiş, akımlar ve sanat anlayışları, şiir yazma tutkusu



Berk, İlhan



için bir araç olmuştur. Başlıca yapıtları: Güneşi Yakanların Selami (1935), Günaydın Yeryüzü (1952), Türkiye Şarkısı(1953), Gali



Türk şairi (Manisa 1916). Balıkesir Necati Bey Öğret men Okulu'nu bitiren (1939). İlhan Berk,Giresun Espi



le Denizi (1958), Çivi Yazısı (1960), Misirkalyoniğne (1962), Aşıkane (1968), Şenlikname (1972), Atlas



ye'de iki yıl ilkokul öğretmenliğinden sonra, Gazi Eği



(1976), Kül (1978, 1979 TDK Şiir ödülü), Delta ve Ço



tim Enstitüsü Fransızca bölümünü bitirerek (1945) orta



cuk (1984), Güzel Irmak (1989, Sedat Simavi Vakfı



okul öğretmeni oldu; çeşitli illerde görev aldı.Anka



ödülünü Ferit Edgü ile paylaştı), Pera (1990), şiirle ilgili



ra'da Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Yayın Büro



görüşlerini topladığı Şairin Toprağı (1993).



rildi (1969) ve Bodrum'a yerleşti. 1993'te Edebiyatçılar



Berk, Nurullah



su'ndaki çevirmenlik görevinden (1955) emekliye ay Derneği'nin Onur Ödülü Altın Madalyası verildi. Ahmet Haşim etkisindeki ilk şiirleri Manisa Halkevi



dergisinde yayınlanan ilhan Berk'in (1935), klasikle başlayan şiir serüveninde toplumsal gerçekçilik, Garip



Türk ressamı ve sanat yazarı (Istanbul 1906-ay.y. 1982). Askerî doktorlardan Cemal Hakkı Berk'in oğlu olan Nurullah Berk,Galatasaray Lisesi'nde okudu;Dev



Nurullah Berk'in Görünüm adlı tablosu.



i



BERKEL, SABRİ 185 let Güzel Sanatlar Akademisini'ni bitirdi (1924). Paris



Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nda,Prof.Ernest Laurent'ın atölyesinde çalıştı. Dönüşünde arkadaşlarıyla “Mūsta kil Ressam ve Heykeltraşlar Birliği"ni kurdu (1928). Et nografya müzesindeki sergiye katıldı (1928). İstan bul'da arkadaşlarıyla "D grubu"nu kurdu (1933). Is



kambil Kağıtları ve Yemişler, Liman adlı yapıtlarıyla, kü



bizmin Türkiye'deki ilk örneklerini verip, Güzel Sanat lar Akademisi'nde öğretim üyeliği (1939-1982), İstan



bul Resim ve Heykel Müzesimüdürlüğü (1962), Paris bienalinde, Çağdaş Türk Grafik Sanatları sergilerinde



komiserlik, Avrupa konseyi sanat eksperleri komisyo nunda delegelik yaptı.



Yurt içi ve dışında çeşitli yarışmalarda ödüller aldı. Resim sanatını tanıtmak, ressamları değerlendirmek amacıyla yazarlığa başlayıp, eleştiriler, incelemeler yayınladı. Başlıca yapıtları: Modern Sanat (1932), Türk Hey keltraşları (1937), Türkiye'de Resim (1943),La Peinture Turque (Türk Resmi, 1950), Resim Bilgisi (1964), Fikret Mualla (Orhan Koloğlu'yla, 1971), İstanbul Resim ve HeykelMüzesi(1972), Elli Yılın Türk Resmi(1973), Baş



langıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı (Adnan Turani'yle, 1979).



menliğinde bulundu (1917). İstanbul'a dönünce birkaç yıl Şişli Terakki Lisesi'nde Türkçe ve Fransızca okuttu.



Daha sonra Osmanlı Bankası'nda çevirmen olarak ça lişti.



Muazzez Tahsin Berkand, çoğu sinemaya uyarlanan aşk romanları yazmıştır. Popülist roman anlayışının ürü nü olan yapıtlarının belirgin niteliği, duygusal çatışmalar üzerine kurulmuş olmalarıdır.



Başlıca yapıtları: Sen ve Ben (1933), Aşk Fırtınası



(1935), Sonsuz Gece (1938), Bir Genç Kızın Romani



(1943), Bülbül Yuvası (1943), Küçük Hanımefendi



(1945), Saadet Güneşi (1947), Aşk Tilsımı (1949), Sar maşık Gülleri (1950), Sevmek Korkusu (1953), Kinlan



Ümitler (1957), Magrur Kadın (1958), Bir Bahar Akşamı (1966), Bir Gün Sabah Olacak mı? (1972).



Berkel, Sabri Türk ressamı (Üsküp 1908-İstanbul 1993). Ortaöğreni mini Üsküp'te, sanat öğrenimini Belgrad Akademi



si'nde yapan Sabri Berkel, Floransa Güzel Sanatlar Aka demisi'nde Prof. F. Carena atölyesinde çalıştı (1929 1935). Cerena,



Galileo Chini ve Celestino Celestini'den



çeşitli teknikler öğrendi. Çeşitli bienallerde ve sergiler



Berkand, Muazzez Tahsin



de komiserlik yaptı. Paris'te açılan “Eski Türkiye ve Bu



Türk kadın romanci (Selanik 1900-İstanbul 1984), Avu kat Hasan Tahsin Bey'in kızı olan Muazzez Tahsin Ber



(1946). Amsterdam (1948), Atina (1951), Bruksel, Paris,



kand, ilk ve ortaöğrenimini İstanbul'da tamamladı. Ög retmen okulunda (Darülmuallimat) açılan sınavı kaza narak, Üsküdar Rafet Kadın ve Kasımpaşa Numune



mekteplerinde öğretmenlik yaptı. Halide Edip Adi



var'ın çağrısına uyarak Suriye'ye giderek, Beyrut Kız Sultanisi ile Darülmuallimat'ında iki yıl Türkçe öğret Sabri Bekel'in Kompozisyon adh tablosu.



günkü Türk Resmi” sergisinde bazı yapıtlan yeraldı



Berlin ve Viyana'da (1963-1964), "Çağdaş Türk Sanatı" sergilerine katıldı. Duvar süslemeleri ve çeşitli grafik re sim türlerinde büyük başarı kazandı. 1991'de Kültür ve



Sanat Bakanlığı tarafından devlet sanatçısı” unvanı ve rildi.



Başlıca yapıtları: Kendi Pontresi, Üsküp'te Bir Sokak, Balkon, vb.



186



BERKELEY



Berkeley



berkelyum



ABD'de kent. Kaliforniya eyaletinin orta-batı kesimin



Periyodik çizelgenin III B grubunda yeralan kimyasal element. Simgesi Bk olan berkelyumun atom sayısı 97, atom ağırlığı 247'dir. Doğal halde bulunmaz. 1949'da Glenn Seaborg, S.G. Thompson ve A. Ghiorson tarafın



de, San Francisco körfezinin kuzeydoğu kıyısında, yak



laşık 400 m yükseltide yeralan Berkeley'in nüfusu 102



724'tür. Iliman iklim etkisindeki kentte, yıllık sıcaklık or talaması 14 °C, yıllık yağış miktarı 550 mm'dir. Besin ürünlerive ilaç tabrikalan, metalürji tesisleri ve kimya sanayisi tesisleri bulunan Berkeley, herşeyden önce, önemli bir öğretim ve kültür merkezidir: Kalifor niya Universitesi'nin ana kampüsü, 7 milyondan çok ki tap içeren kütüphane, bir atom araştırmalan merkezi



dan, amerikyumun helyum iyonlarıyla bombardıman edilmesi sonucunda ortaya çıkmış ve deneyin yapıldığı Berkeley kentinin adından, berkelyumi adı verilmiştir. Bilinen izotoplarının kütle sayısı 240-251 arasında de



ğişir; radyoaktiftirler. En kararlı izotopu 247 Bk izotopu



olan Lawrence Berkeley Laboratuvan, Armstrong Col



dur ve yarıömrü 1 400 yıldır. Günümüzde Berkelyum 249, plūtonyumunun nötronla yoğun bombardımanı



lege, dinbilim okulları, vb.



sonucunda çok az (gram) düzeyde elde edilmektedir.



1820'de İspanya kralının Peralta ailesine verdiği,



1870'te ABD tarafından satın alınan kent, "Ocean Vi



ew" diye adlandırılmış, 1866'da adı, filozof George



Berker, Ratip



Berkeley'in anısına Berkeley'e çevrilmiştir.



Türk mekanikçisi ve matematikçisi (İstanbul 1909).



Berkeley, George



makine yüksek mühendisliği diplomaları alan (1926 1933) Ratip Berker, İstanbulÜniversitesi Fen fakültesin



Irlandalı filozof ve din adamı (Dysert Castle, Kilkenny, Ir



de matematik doçentliğine (1933), Yüksek Mühendis



nim gören George Berkeley, rahip olarak (1707) felse



men okulunda müdürlük (1939-1942), İTÜ'de Makine



Nancy (Fransa) Universitesi'nden matematik lisansı ve



landa 1685-Oxford 1753). Kilkenny ve Dublin'de öğre feye yöneldi. 1709'da The Theory of Vision (Görme Kurami) adlı yapıtını, 1710'da başlıca yapıtı olan Treati



se Concerning the Principles of Human Knowledge'i



(Insan Bilgisinin İlkeleri Üstüne inceleme) yayınladı:



Maddeciliğe karşı çıkıyor, onları düşünen zeka dışında



okulunda profesörlüğeyükseldi (1939). Yüksek öğret



fakültesi dekanlığı (1944-1948) yaptı. UNESCO'nun merkezinde (Paris) bilim uzmanı olarak çalıştı (1951 1952); Indiana üniversitesinde ders verdi (1957-1958).



27 Mayıs'tan sonra İTÜ'den uzaklaştırılınca Lille üni versitesinde



(1961-1967)



ve



Paris



üniversitesinde



967-1972) profesörlük yaptı. Yurda dönüşünde Bo



gaziçi üniversitesinde öğretim üyeliğine getirildi. 1979'da emekliye ayrılınca, 1982'ye kadar TÜBİTAK



Bilim Kurulu başkanlığı yaptı. 1990'da Kültür Bakanlığı Bilgi Çağı Ödülü verildi. Türkiye'de modern mekaniğin kurucusu Ratip Ber ker'dir. Doktoratezini hazırlarken, Navier-Stokes denk



lemlerinin bilinen her çözümünden yeni bir çözüm sistemi çıkarma olanağı veren bir dönüşüm bulmuş (1936). hidrodinamiğin ve zemin mekaniğinin temel



yöntemleri arasında yeralan bu yönteme uluslararası li teratürde “Berker Kuramı" adı verilmiştir. filozoflanndan



Başlıca yapıtları: Mekanik Dersleri (1946), Asal Sayı lar(1948), Navier-Stokes Denklemlerinin Integrasyonu



George Berkeley,



ve Mekanik Dersleri (1949).



John Locke ve David Hume'un yanı sıra, deneyci



Berkshire



XVIII. yy.



felsefesinin başlıca temsilcilerin dendir.



Ingiltere'nin güney kesiminde yönetim bölümü. Lon dra'nın hemen batısında yeralan, merkezi Reading olan Barkshire'ın yüzölçümü 1 259 km?, nüfusu 750



nizca ruhlar ve ruhların fikirleriydi; kısıtlamalardan kur



000'dir. Kireçtaşı tepeleriyle engebeli, Thames irmağı ve kolları tarafından ikiye bölünen bölgede, ırmak vadi



tulan zeka, ruhlara ve tanrıya ulaşabilirdi. 1713'te çağı mizda felsefi edebiyatın başyapıtlarından biri sayılan



(domuz, kümes hayvanları, vb.) da önemlidir. İkinci



maddi şeylerin varlığını kabul etmiyordu; var olan yal



Dialogue Between Hylas and Philonius (Hylas ile Philo nius Arasında Söyleşi) adlı yapıtı yayınlandı. Aynı yıl



lerinde arpa, yulaf ve buğday yetiştirilir; hayvancılık Dünya Savaşı'ndan bu yana hafif sanayi de gelişmekte dir. İki nükleer araştırma merkezi bulunan Berkshire,



Londra'ya gitti; daha sonra da birçok kez Fransa ve İtal ya'ya yolculuk yaptı. Londra'da Alciphron'u yayınlayıp



Windsor Şatosu ve Ascot'taki ünlü at yarışlarıyla, çok



(Çözümleyici, 1734) adlı yapıtını yayınlayıp, Siris, A



Berksoy, Kemal Cenap



Özellikleri Üstüne Felsefi Düşünceler ve Araştırmalar,



Türk hekimi (İstanbul 1870-ay.y. 1949). Askeri hekim olarak (1897), Almanya ve Fransa'da çalışmalar yapan



sayıda yerli ve yabancı turist çekmektedir.



(1732), Cloyne piskoposluğuna getirildi (1734), Analyst



Chain of Philosophical Reflexions and Inquiries Con cerning the Virtues of Tarwater (Siris: Katranlı Suyun 1744) adlı incelemesinde, katranlı suyun tibbi yararla



rindan yola çıkarak en atakça metafizik kurgulara ulaştı. Maddeyi inkar edişinde Locke'un deneyciliği ile Ma lebranche'ın idealizmini birleştiren Berkeley, Kant'ı bü yük ölçüde etkilemiştir.



Kemal Cenap Berksoy, Haydarpaşa' Askerî Tıbbiyes'in



de ders verdi (1908). 1933'te fizyoloji ordinaryüs pro



fesörlüğüne yükselip, 1946'da milletvekili seçildi. Hay



darpaşa Fizyoloji laboratuvarını geliştirdi. Hayvanlar



üstünde yaptığı denemelerle uluslararası üne kavuştu.



BERLIN Kemal Cenap Berksoy



187



şayan kemiklibalık (Bil. a. Merluccius merluccius) Ber lambalığının Türkiye denizlerindeki boyu 1 m'yi bula



bilir. Sürü halinde dolaşır. Gündüzleri derin sulara iner, geceleriyse orta sulara ve yüzeye yaklaşır. Yumu şak, lezzet bakımından mezgite benzeyen et nede.



niyle ticari açıdan önemli bir balıkur. Güney Afrika berlambalığının (M. cangesis) boyu 1,2 m'yi bulabilir.



Berlichingen, Demirelli Alman şövalyesi(Württemberg 1480-Hornberg 1562).



Daha 1500'den önce, amcası Konrad von Berlichin



gen'le Worms ve Lindau diyetlerine katılan Demirelli Berlichingen (asıl adı Götz von Berlichingen'dir), am cası ölünce, Branderburg-Ansbarch markgrah Fried rich IV'ün hizmetine girdi. İmparatorun ordusuyla Bo



urgogne, Lorraine, Brabant ve Isviçre'de savaştı (1499).



1504'te seçici prense karşı Bavyera dūku Albrecht için asker topladı ve Landshut savaşında elini yitirdi. O tarih Berlin'de, Neuberg'le birlikte bira mayasının ferment lerinden birini buldu.



ten sonra kendi adına savaşmaya başlayarak, bir çete nin başında Köln'ü yağmaladı. 18 mayıs 1512'de Forc



heim'de 95 Nürnbergliyi soyunca, imparatorluk sınırla



Berkyaruk Bin Melikşah



ni dışına çıkarıldı. Para karşılığında 1514'te yurduna



Selçuklu sultanı (? 1078-? 1104). Melikşah'ın oğlu olan Berkyaruk Bin Melikşah, babası ölünce (1092), kardeşi Mahmut'un Terke Hatun'un yardımıyla sultan ilan edil



von Sickingen'e yardım edince, yeniden sürgün edildi. Üç yıl sonra Württembergli Ulrich'in hizmetine girdiyse



mesine karşın, vezir Nizamülmülk'ün yandaşları tara fından Rey'de tahta çıkarıldı. Terken Hatun'u Beru



cird'de, dayısı Azerbaycan meliki Kutbettin Ismail Bin



Yutiki'yi de Kerec yakınında (1093) yenip, sultanlığını ilan eden amcası Tutuş'u da bozguna uğratti (1095). Öbür amcası Horasan hâkimi Arslan Argun bağımsızlı ğını ilan edince, kardeşi Sencer'le birlikte Horasan'a yürüdü: Arslan Argun bir köle tarafından öldürüldü; ye



döndü; ama 1516'da, Meinz piskoposuna karşı Franz de, Heilbronn'da yakalandı ve ancak 1522'de serbest



bırakıldı. 1525'te Odenwald'de ayaklanan köylülerin isteğiyle başlarına geçip, birliklerini savaşın göbeğinde



bırakarak teslim oldu. Savaş divanına çıkanlip, bir süre



sonra serbest bırakıldıysa da, 1528'de yeniden hapse



atıldı. 1540'ta serbest bırakılıp, imparatorun ordusunda Osmanlılara karşı savaştı (1542).



Berlin



rine Sencer geçti. Kardeşi Azerbaycan Meliki Muham



met Tabar ilk savaşta yenildiyse (1100) de, ayaklanınca



Almanya'nın başkenti ve nüfus bakımından en büyük



ikinci savaşı kazandı (1101). Halife el-Mustansir Bil



kenti. Ülkenin kuzeydoğu kesiminde, Spree irmağı kı



lah'ın araya girmesi üstüne, anlaşarak, Muhammet Ta



yısında yeralan Berlin'in nüfusu 3 420 119'dur.



bar'ın melikliğini (daha sonra da sultanlığını) tanıdı.



İkinci Dünya Savaşı sırasında bir yıkıntıya dönüşen



Berlin, 1945'te Müttefik devletler arasında dört bölge



Berlage, Hendrik Petrus



ye ayrıldı: ABD bölgesi; Sovyet bölgesi; İngiliz bölgesi;



Hollandalı mimar (Amsterdam 1856-Lahey 1934). Çağdaş Hollanda mimarisinin kurucusu sayılan Hen drik Petrus Berlage, mimarlık öğrenimini Zürich'te yap



Berlin'in en zarif eski antlarından Charlottenburg sarayı. XVIII. yy'da yapılan sarayın karşısında yeralan heykel, Napolyon Savaşları döneminde Prusya ordusunda



ti. Bir Avrupa gezisinin ardından, 1882'de doğduğu



büyük bir reform yapan G.J.D. von Scharnhorst'un



kent Amsterdam'da çalışmaya başladı ve on yıl içinde



heykelidir.



eşsiz üslubunu ortaya koydu: Tavanı cam ve demirle



kaplıiçiçe üç yuvarlak kemerli avluyu örten tuğla ve taş



tan yapılmış büyük bir bina olan Amsterdam Borsası



(1896-1903). Ikinci büyük yapıtı sayılan Lahey Beledi ye müzesinde (1927-1934) yatay düzlemi vurgulaya



rak, Frank Lloyd Wright'a duyduğu hayranlığı yansıttı.



berlambalığı Mezgitgiller ailesinden ilık ve soğukça denizlerde ya



Berlambalığı (M.merluccius), Türkiye'nin bütün



denizlerinde ve Atlas okyanusunda yaşar. Denizlerimizde 50-800 m derinlikte bulunur.



188 BERLIN, SIR ISAIAH Imparatorluk rejimi ve Weimar Cumhuriyeti döneminde Almanya parlamentosunun toplandığı



Reichstag. Reichstag'ın Şubat



1933'te bir yangında yanması,



komünistler tarafından ateşe



verildiğini ileri süren Hitler'in,



BOGDE Fransız bölgesi. Bu bölünme sırasında Almanya'nın ta



muhalefeti temizlemesine bahane olmuştur. Yapı 1960 yıllarında,



özgün kulesi dışında restore



edilmiştir.



rihsel başkenti Berlin'in büyük bölümü Sovyet işgal böl



şındaki otoyollar, kenti çevreleyen Berliner Ring otoyo luna bağlanır.



gesinde kaldı. Savaş sonrasındaki yıllarda Batıülkeleri



Tarih. Berlin'in ve komşu Kölln kasabasının adlarından



ile SSCB arasında gelişen düşmanlık, Almanya ve Ber



ilk olarak XIII.yy'dan kalma belgelerde söz edilirse de



lin'i de etkiledi: 1949'da ABD, Fransız ve İngiliz işgal



bölgeleri birleştirilerek Bati Berlin'i oluştururken, Sov yet işgal bölgesi de Doğu Berlin'i oluşturdu. 1945'te Doğu Berlin Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin baş



kent, 1415'te Hohenzollern sülalesinin yönetimine gir dikten sonra gelişmeye başladı. XVI. yy'da ailenin seçi



ci prens unvanını elde etmesiyle Brandenburg seçici prensliğinin merkezi olup, Friedrich-Willam dönemin



kenti olurken, Bati Berlin, bir tür "devletsiz kent" oldu:



de büyük bayındırlık çalışmalarından (Unter den Lin



Batı Almanya'nın parçası sayılmasına ve Bonn'daki Batı Almanya parlamentosunda temsil edilmesine karşın, temsilcileri gözlemci statüsündeydiler ve oy kullanami



den bulvarı, vb.) yararlanırken, çok sayıda zanaatçı ve



tüccarın yerleşmesiyle ticaret ve sanayisi de gelişmeye başladı. Fransa'dan kaçan çok sayıda protestanin yer



yorlardı. Almanya'nın parçalanmışlığı 1990'da sona erince,



leşmesiyle (1720 yılında protestan Fransızlar kent nüfu



yeniden birleştirilen Berlin, birleşik Almanya Cumhuri yeti'nin başkenti ilan edildi. Ama 1991'de kabul edilen



Friedrich I döneminde (XVIII.yy.) Kölln ve başka üç ka



bir tasarı uyarınca, hükümet kurumlarının Bonn'dan Berlin'e aktarılmasının, birkaç yıl içinde aşama aşama gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı. GÜNÜMÜZDE BERLIN



Geleneksel olarak "Branderburg Marklığı" adı verilen



bölgede, Kuzey Almanya ovasında yeralan Berlin'in yüzölçümü 866 km'dir. 12'si eski Bati Berlin'de, 11'i eski Doğu Berlin'de 23 ilçeye aynılmıştır. 1990 verileri ne göre “Batı" bölümünün nüfusu 2 147 540, "Doğu"



sunun yüzde 20'sini oluşturuyorlardı) daha da gelişti.



sabayla birleştirilen kent, Prusya Krallığı'nın başkenti ol du ve ilk zarif sarayı Charlottenburg yapıldı. Friedrich II döneminde (1740-1786), Avrupa'nın



başlıca kentlerinden biri haline gelen kentin nüfusu, 1781'de 147 000'i buldu. 1871'de Almanya'nın baş kenti oldu ve hem imparatorluk Almanyası döneminde



(1871-1918), hem de Weimar Cumhuriyeti dönemin de (1919-33) daha da gelişti.Bu arada Robert'Koch,Max Planck, Albert Einstein, Gerhart Hauptmann, Max Re



inhardt, Bertolt Brecht vb. bilim ve sanat adamlarının



bölümünün nüfusu 1 272 579'dur.



çabalarıyla, önemli bir bilim ve sanat merkezine dönüş



likle sanayiye dayanır: Elektrikli araç-gereç, makineler,



fuslu "Büyük Berlin"i oluşturdu. Ne var ki, İkinci Dünya



EKONOMI. Kentin "Bau” bölümünde, ekonomi, özel



optik gereçler yapımı; hazırgiyim, ilaç ve basım sanayi



leri. 1980 yıllarından bu yana turizm de önemli ölçüde



gelişmiştir (Berlin Avrupa'nın başlıca kongre merkezle



tü. 1920'de, çevresindeki belediyelerle 4 milyon nü



Savaşı sırasında nerdeyse bütünüyle yıkıldı. Üstelik sa vaştan sonra Doğu ve Batı kesimleri arasında Berlin Du varı'nın yapılmasıyla, iki bölümü arasındaki ilişkiler bü



rinden biridir). Kent aynı zamanda da Hahn-Meitner Nükleer Araştırma Enstitüsü, Berlin Bilim Merkezi, Fritz



tünüyle kesildi. 1989'da DAC'nin, duvardaki kapıyı aç.



önemli bir bilimsel araştırma merkezidir.



simgesi oldu.



eski Demokratik Alman Cumhuriyeti'nin ekonomisini



Berlin, Sir Isaiah



Haber Enstitüsü, vb. yaklaşık 180 araştırma kurumuyla



Berlin'in “Doğu" kesiminin ekonomisi genel olarak,



yansıtır: Bu yüzden, günümüzde planlı ekonomiden pazar sistemine geçişin sıkıntılarını çekmektedir: Sana



ması, ardından da Berlin Duvarı'nın yıkılması, iki Al



manya'nın iki parçasının yeniden bütünleşmesinin de



Ingiliz filozofu (Riga 1909). Ailesiyle birlikte Ingiltere'ye



bati bölüme oranla % 30-40 daha az olması. İşsizlik



göçen (1920) Sir Isaiah Berlin, Oxford'da öğrenim gör dü.Aynıüniversitede 1957-1967 arasında profesörlük,



kadınların yarısı ev kadınıyken, Doğu Almanya'nın



ti. Başlıca yapıtları: KarlMarx:His Life and Environment



yi üretiminin yavaşlaması, işsizliğin artması, ücretlerin özellikle kadınları etkilemiştir: Eskiden Bati Berlin'deki öbür kentleri gibi Doğu Berlin'de de, kadınların aşağı yukarı tümü ev dışında çalışmaktaydı.



1961-1975 arasında da Wolfson College dekanlığı yap



(Karl Marx: Yaşamı ve Çevresi, 1978); The Hedhog and



the Fox: An Essay of Toltoy's View of History (Kirpi ile



Ulaşım. Kamu ulaşımı 150 hatlı otobüsulaşımını, eski Doğu Berlin'deki tramvay sistemini eski Bati Berlin'deki



Tilki: Tolstoy'un Tarih Görüşü Üstüne Bir Deneme,



mini içerir. Berlin'de ayrıca dört büyük tren istasyonu



on Liberty (Özgürlük Üstüne Dört Deneme, 1969);



yaygın metro (U-Bahn) ve hızlı tramvay (S-Bahn) siste ve üç havaalanı vardır (Tegel, Tempelhof ve Schone



feld). AVUS otoyolu Berlin'i baştan sona aşar; kent di



1953); tarihsel determinizmin eleştirisi olan Historical Inevitability Tarihsel Kaçınılmazlik,1969);Four!Essays Against Current (Akıntıya karşı, 1979); Personal Im pressions (Kişisel Izlenimler, 1980), The Crooked Tim



BERLIOZ, HECTOR



ber ofHumanity (Insanlığın Çarpılmış Kerestesi, 1991).



Berlin Antlaşması Osmanlı İmparatorluğu, Rusya, Ingiltere, Almanya, Avusturya, Italya ve Fransa arasında 13 Temmuz



1878'de Berlin'de imzalanan barış anlaşması. 1877-78



Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra imzalanan Ayastefanos



189



boyunca Brecht'in eşi ve tiyatro oyuncusu Helene Wei gel tarafından yönetildi (Brecht sanat danışmanlığını üs lenmişti). 1956'da Brecht'in ölümünden sonra Man fred Wekwerth yönetimindeki genç üyelerinin çalışma.



larıyla gelişmesini sürdürdü; ama 1969'dan sonra gün



geçtikçe geriledi. Bununla birlikte, Brecht'in sahneye koyuculuk tekniklerinin en güzel örneklerini sunan top luluk olma ününü sürdürdü.



Anlaşması sonucunda Rusya'nın gücünün artması, Av



rupa'nın büyük devletleri önemli ölçüde kaygılandır miş ve söz konusu anlaşmanın yeniden gözden geçiri lerek etkisinin azaltılması çalışmalarını başlatmıştı. So



Berlinguer, Enrico



Rusya, Berlin'de bir konferans düzenlenmesini kabul etmek zorunda kaldı. 1856 Paris ve 1871 Londra anlaş malarını imzalayan devletlerin (Osmanlı İmparatorlu



1948'de parti būrosunda görevlendirildi. 1968'de mil letvekilliğine seçilip, 1969'da parti genel sekreter yar dımcılığına, 1972'de genel sekreterliğe seçildi. Başlıca



ğu, Rusya, İngiltere, Avusturya, Fransa, Italya, Alman



muhalefet partisinin önderi olarak, Hıristiyan Demok ratlar ile Komünistler arasında kendi deyimiyle bir "ta



nunda, özellikle Almanya ve İngiltere'nin baskısıyla



ya) katıldıkları Berlin Konferansı'na, Almanya şansölye



İtalyan siyasetçisi (Sardinya 1922-Padova 1984).



1943'teKomünist Partisi'ne üye olan Enrico Berlinguer,



si Prens Bismarck başkanlık ediyor, Osmanlı devletini Nafia Nazırı Karatodori Paşa, Müşir Mehmet Ali Paşa ve Berlin Büyükelçisi Sadullah Bey temsil ediyorlardı. Bir



rihsel uzlaşma” için çalıştı. "Avrupa komünizmi" diye adlandırılan akımı ortaya attı.



ay süren çalışmalardan sonra 13 Temmuz 1878'de so na eren konferans, sonunda imzalanan Berlin Antlaş



Berlin Konferansı: Bk. BERLİN ANTLAŞMASI.



ması'na göre, Romanya, Sırbistan ve Karadağ'a bağım sızlık tanınacak, Bosna-Hersek, Avusturya-Macaris tan'a bırakılacak, bir Bulgaristan prensliği kurulacak, Tesalya Yunanistan'a, Kars, Ardahan, Batum ve Artvin



Berlioz, Hector



Rusya'ya, Kotur Iran'a verilecek, Kıbrıs da İngiltere'nin



1869). Tip öğrenimi görmek için Paris'e giden (1821)



yönetimine bırakılacaktı.



Fransız



bestecisi



(La Côte-Saint-André



1803-Paris



Berlin Duvari Doğu Alman hükümetinin 1961'de Batı'ya sığınmaları önlemek amacıyla yaptırdığı duvar. Yalnızca Alman



Fransız bestecisi,



ya'nın bölünmüşlüğünün değil, Doğu ile Bati Bloku



orkestra şefi ve



arasındaki büyük çelişkinin de bir simgesi olarak, 30 yıla



müzik eleştirmeni



yakın süreyle ayakta kalan Berlin Duvanı, Doğu Alman



Hector Berlioz,



hükümetinin Kasım 1989'da Doğu'dan Batı'ya geçiş yasağını kaldırmasıyla bir engel olmaktan çıktı; ardin



Requiem 'inde



(1837) olduğu gibi



dan da çok büyük bölümü halk tarafından yıkıldı.



çok büyük yorumcu



topluluklarıyla



Berliner Ensemble



kitlesel sesler üretmekten



Alman tiyatro topluluğu. Bertolt Brecht tarafından



hoşlanışıyla



1949'da Cesaret Ana ve Çocukları (Mutter Courage



ünlüdür.



und Ihre Kinder) adlı oyununun kazandığı büyük başa risindan sonra kurulan Berliner Ensemble, Doğu Alman hükümeti tarafından da ödenekle desteklendi. 22 yıl



Bertolt Brecht'in Cesaret Ana ve Çocukları'nın, Berliner Ensemble tarafından oynanışından bir sahne.



Hector Berlinpz,karar değiştirerekkonservatuvara girip, Lesueur ve keicha'nın öğrencisi oldu. 1830'da, Sarda napalın Son Gecesi adlı kantatıyla Roma ödülünü ka zandı; aynı yıl, Shakespeare'in bir oyununu görüp hay ran kaldı ve Henriette Contance (sonradan evlendiler)



için Fantastik Senfoni yi besteledi. Geçimini sağlamak için çeşitli gazetelere yazılar yazdı. 1842'de şarkıcı Ma



ria Recio'yla Almanya'ya kaçıp, Orta Avrupa (1845



1846), Rusya (1847),Londra'da (1848) konserler verdi.



Lizst'in Weimar'da düzenlediği Berlioz haftasında bu yük başarı kazanıp (1850), aynı başarıyı 1855'te de yi neledi.



Yapıtlarıyla, müzikte romantizmi başlatmış olan Ber



lioz'un orkestra için yapıtları arasında uvertürler (Les Francs Juges (1828), Kral Lear(1831), Roma Karnavalı,



1845; vb.), dramatik senfoniler (Lélio ya da Yaşama



Dönüş, 1831; Harold Italya'da, 1834; Matem ve Zater



Senfonisi, 1834) sayılabilir. Senfonilerinin başlıcası, ke sin bir programa göre beşe bölünen Fantastik Sento nidir: Düşler ve tutkular; balo; tarlalar sahnesi; işken ceye yürüyüş; bir söyleşi gecesinin düşü. Yapıt boyun



190



BERLITZ, MAXİMİLİAN



ca, aynı tema (sevilen kadin saplantısı) bag yerine ge



çer. Orkestralama göz kamaştırıcıdır.



ordusu olaya müdahale etmiş, ama ırkçı karışıklıklar sü



Ayrıca birçok operası (Benvenuto Cellini, 1839; Bé



rüp gitmiştir. Ne var ki, 1977'den sonra hükümet kök tenci ayırımların ortadan kaldırılmasında başarılı olma



lenmesi, 1846) ve büyük bir oratoryosu (İsa'nın Çocuk



ya başlayınca, ortalık yatışmıştır. 1970'li ve 1980'li yıl larda Bermuda'yı yöneten Birleşik Bermuda Partisi, Şu bat 1989 seçimlerini de kazanmıştır.



atrice ve Bénédict, 1833-1862; Truvalılar, 1855-1858; Romeo ve Jūlyet, 1839; başlıca operası Faust'un Lanet luğu, 1854) vardır. Üç bölümden (Herodes'in Düşü,



Mısır'a kaçış, Sais'e Varış) oluşan bu oratoryonun üslu bu, öbür yapıtlarına oranla çok daha yumuşaktır. Din sel yapıtı Requiem'se (1837), müzik tarihinin en yüce, en etkili yapıtlarından biridir.



Kuramsal ve edebi kitapları: Les Années Romantiqu



es (Romantik Yıllar, 1819-1842), Le Musicien Errant (Gezgin Müzikçi, 1842-1852), Modern Orkestralama



Yöntemi(1844), Modern Orkestra Tekniği (1850), Or



kestra Şefinin Sanatı ve Yeni Çalgılar (1856), A Travers Chants (Şarkılar Arasında, 1862).



Berlitz, Maximilian Alman asıllı ABD'li pedagog (Württemberg 1852-New



York 1921). Dillerini anlamadığı öğrencilerine dil öğret



mek için bir sözcüğün belirttiği nesne ya da hareketi



Bermuda şeytan Üçgeni Büyük Okyanus'ta, Florida (ABD) kıyılarının güneydo



ğusunda, birçok gemi ve uçağın kaybolduğu alan. Ber



muda Şeytan Üçgeni'nde araçların kaybolmasını, açık lanamayan burgaçlara ya da başka bazı atmosfer olay



larına bağlayanlar çoğunluktadır. Bölge gerçekten de şiddetli fırtınaların etkisindedir; ne var ki bugüne kadar gerçekleştirilen incelemelerden hiçbir ipucu elde edi lememiştir. Bermuda şeytan üçgeninin sınırları, Bermu



da, Porto Riko ve Florida'yla birleştirilen düşsel çizgiler



le belirlenir. Bu sınırlar çok kesin değildir; ama özellikle



Bermuda Şeytan Üçgeni'nin gizemini daha heyecan verici kılmak isteyen yazarlar, üçgenin sınırlarını daha da genişletmektedirler.



gösteren resimlerden yararlanan Maximilian Berlitz, dolaysız" yöntemi buldu. Providence'ta açtığı okulda bu yöntem başarıyla uygulanınca (1878), dünyanın her



Bern



yanında aynı yöntemi uygulayan okullar açıldı ve Ber litz adı, yabancı dil öğretiminin simgesi haline geldi.



kenti, aynı adlı kantonun da merkezi olan, Zürich'in 95 km güneybatısında, Aare irmağı kıyısında yeralan



Isviçre'nin kuzeybatı kesiminde kent. İsviçre'nin baş Bern'in (Fransızca Berne), nüfusu 301 000'dir. Özellik



Bermuda



Atlas okyanusunda yarı özerk ingiliz sömürgesi. Hatte ras burnunun 965 km doğusunda bulunan Bermu



le bir yönetim merkezi olan kent, aynı zamanda da bir sanayi (kimya, makine, dokuma sanayileri; çikolata



fabrikaları) merkezidir. Eski anıtlarıyla



(yapımına



1421'de başlanmış katedral; 1406-1416 arasında yapı



da'nın nüfusu 59 000'dir. 135 km uzunluğunda, toplam 54 km?'lik bir alana yayılan 300 küçük adadan oluşur. Adalanin en büyüğü Bermuda, 23 km uzunluğundadır



lan Belediye konağı; 1494'te yapılan Neydegg kilisesi;



ve öbür önemli adalara (Somerset, Watford, Boaz, Ire. land, St. George ve St. David ve Coney) köprülerle bag



1191'de Zahringen dükü Berthold V'in buyruğuyla kurulan Bern, 1218'de “özgür kent" statüsü kazanıp,



lanır. Adını gezgin Juan Bermudez'den alan Bermu da'nın, bütün yıl süren hoş ve iliman iklimi, olağanüstü



güzel yerleri vardır; adanın mercan kökenli olmasından kaynaklanan kırmızı kumsalları çok ünlüdür. Bermuda, bütün bu özellikleriyle önemli bir turizm merkezidir. Bermuda'nın insan yaşayan 20 adası, güzel bitki ör



tüsüyle ve yüksek, olmayan bir kireçtaşı tabakasıyla kaplıdır. Adaların mercan kökenli olmaları nedeniyle



yapı gereçlerinin de mercan kökenli olması, evlere ayrı



XVI. yy'dan kalma saat kulesi; vb.) çok sayıda turist de çekmektedir. gün geçtikçe gelişen bir ticaret merkezine dönüştü.



1353'te İsviçre Konfederasyonu'na katılıp, topraklarını



hızla genişleterek, XIX. yy. başında Bern Alpleri bölge



sinin büyük bölümünü ve Fransızca konuşulan Jura böl gesini de topraklarına kattı. 1848'de İsviçre Konfede rasyonu'nun başkenti oldu.



Bernadotte (Jean): Bk. KARL XVI.



bir renk ve güzellik vermektedir. Yıllık ortalama sıcaklık



yaklaşık 21 °C, ortalama yağış 1 450 mm'dir. Adalarda Irmak ya da göl bulunmadığı için, halk, su için yağışlara bağımlıdır: Birkaç otelin deniz suyundan tatlısu elde et



Fransız yazarı (Paris 1888-Neuill-sur-Seire 1948). Mad



me tesisleri vardır; evlerdeyse, çatıya düşen yağmurun bodrumdaki depolara gimesini sağlayan oluk ve boru



deci bir dünyada manevi değerlerin yüceltilmesi ve iç tenlik çağrıları yaptığı yapıtlarıyla tanınan George Ber



lar bulunur. Beyaz nüfusun çoğu Ingilizdir; adaların ana dili de Ingilizce'dir. Bermuda ekonomisi, büyük ölçüde



turizme bağımlıdır; yakın dönemde hafif sanayisinin



geliştirilmesi için çalışmalara girişilmiştir. Balıkçılık ve tarım pek önemli değildir. Başkent Hamilton ve St. Ge



orge başlıca kentlerdir. Avrupalıların 1503'te ulaştıkları, ama Ingiliz sömür gecilerin yerleştikleri 1609'a kadar boş kalan Bermuda, 1684'te resmen İngiliz sömürgesi olmuştur. 1815'te başkent, St. George'dan Hamilton'a taşınmıştır. XX.



yy'da turizmin hızla gelişmesi sayesinde, ekonomi de



canlanmıştır. 1968'den bu yana iç yönetimde özerktir; doğrudan seçim sözleriyle seçilen 40 üyeli bir meclis tarafından yönetilir. 1793'te bağımsızlık elde etmek



için çıkan karışıklıklarda Ingiliz vali öldürülünce, Ingiliz



Bernanos, Georges



nanos, Sous le Soleil de Satan (Şeytan'ın Güneşi Altın da, 1926), Un Crime (Bir Cinayet, 1935), Le Journal



d'un Curé de Campagne (Bir Taşra Papazının Günlü ğü, 1936), vb. romanlarında suç, günah temalarını



işledi. Nous les Français (Biz Fransızlar, 1939), La Fran



ce Contre les Robots (Robotlara karşı Fransa, 1944),



vb. makalelerinde, çağdaşuygarlığın yol açtığı özgür



lük ve onur yitimlerini yerdi. Fransız Devrimi sırasında



bir grup rahibenin idamıyla ilgili oyunu Dialogues des



Carmelites (Karmelit Tarikatı Rahibelerinin Söyleşileri, 1938), Francis Poulenc tarafından bestelendi.



Bernard, Clairvauxlu, Aziz Fransız kilise bilgini (Fontaine-les-Dijon Şatosu 1090



BERNINI, GIOVANNI LORENZO



191



Clairvaux 1153). 1113'te Clairvaux manastırına giren Clairvauxlu Aziz Bernard, 1115'te başrahipliğe seçildi.



din'i (La Dame aux Camélias), Edmond Rostand'ın Yav



tiklerine inandığıakılcı din adamlarına karşı savaşıp, So



rol yapma sanatı üstüne önemli bir inceleme olan l'Art



Dinde akılcılığa karşı çıkmamakla birlikte, dini tehdit et



issons Konsili'nde (1121) ve Sens Konsili'nde (1140)



Abélard'ın öğretisinin yasaklanması için büyük çaba



ru Kartalı (l'Aiglon), Hamlet, vb. 1915'te sağ bacağının kesilmesine karşın, sahneye çıkmayı sürdürdü. 1923'te du Théâtre'i (Tiyatro Sanat) yayınladı.



Bernhard von Sachsen Weimar



Bernard, Claude



Alman generali Weimar 1604-Neuenburg, Baden (



harcadı.



Fransız fizyoloji uzmanı (Saint-Julien 1813-Paris 1878).



Deneysel fizyolojinin ve deneysel farmokolojinin kuru cusu sayılan Claude Bernard, beden sıcaklığının düş mesi durumunda sinir sisteminin kan damarlarına sıcak



lığı korumak amacıyla büzülme komutları gönderdiğini



buldu. Besinlerin emilmesinin büyük bölümünün ve



sindirimin bir bölümünün ince bağırsaklarda gerçekleş. tiğini, pankreas salgılarının yağ sindiriminde önemli rol oynadıklarını, karaciğerin şeker depolama işlevini orta



1639). Sachsen-Weimar dükū Johann Ill'ün oğlu olan Bernhard von Sachsen Weimar, 1622'de Mansfeld'in



buyruğu altında savaştı. Danimarka kralı Christian IV'ün



ordusunda albaylığa yükselip (1625), hükümdarla bir likte Holstein bozgununu (1627) yaşadı. İsveç'in hiz



metine geçerek,kral Gustaf Adolf'la Werben (Temmuz 1631) ve Lützen savaşlarına katıldı. Kralın ölürken ordu



komutanlığını ona bırakması üstüne orduyu toplaya rak, Sachsen'den imparatorluk birliklerini çıkardı; Fran ken'e geçti ve Regensburg'u aldı (14 Kasım 1633); ama



ya koydu. Introduction à l'Etude de la Médecine Expé



tek başına kaldığı Nördlingen'de Gallus'a yenilince



rimentale (Deneysel Tıp Çalışmalarına Giriş, 1865) adlı yapıtı, bilim klasikleri arasına girdi.



(1634), Franken'i yitirdi. Saint-Germain-en-Laye ant



laşmasıyla (27 Ekim 1635) Richelieu'nin siyasetine katıl di ve başarıdan başarıya koşmaya başladı: Yukarı Alsa



Bernardo



ce'taki Laufenburg landgraflığını alıp (1637), Freiburg'u



İtalya kralı(? 794-?815). İtalya kralı Kısa Pépin'in evlilik dışı oğlu olan Bernardo, Pépin'in ölümünden sonra



Berni, Antonio



ele geçirdi.



(810) Italya Krallığı Büyük Karl'ın buyruğuyla rahip Adulhard arafından yönetilmeye başlandıysa da, 813'te Büyük Karl tarafından tahta çıkarıldı. 814'te im parator olan amcası Louis l'in denetimi altında krallığını yönetti. Ülkenin bölüşülmesine karşı çıkınca (817), idam cezasına çarptıldı; ama cezası hafifletilerek,



Arjantinli ressam (Rosario 1905-Buenos Aires 1981). Paris'e giderek (1926-1929) gerçeküstücülükten etkile



nen Antonio Berni, Buenos Aires'te oturduğu yıllarda



(1930-1946) sosyalist gerçekçiliğe yakın tablolar yapıp,



“Nuevo realismo" (yeni gerçekçilik) akımının öncüleri



gözlerinin kör edilmesine karar verildi; kör edilmenin



arasında yeraldı. Ülkesinin toplum biçimine ve faşizme



acısına dayanamayarak öldü.



karşı çıktı. 1958'de yarattığı çocuk Juanito Laguna ve



Bernhardt , Sarah



sokak kadını Ramona Montiel tipleri, daha sonraki tüm çalışmalarının ana kahramanları oldu. 1962 Venedik



Fransız kadın tiyatro oyuncusu (Paris 1844-ay.y. 1923).



çevresel sanata yöneldi.



Gelmiş geçmiş en büyük tiyatro sanatçılarından biri sa yılan Sarah Bernhardt (asıl adı Henriette Rosine Ber



Bernini, Giovanni Lorenzo



bienalinde gravür büyük ödülünü alıp, 1963'ten sonra



nard dır), 1862'de Comédie Française de Jean Raci



ne'in Iphigénie en Aulide (Iphigenia Aulis'te) adlı oyu



İtalyan mimarı, heykelcisi ve ressamı (Napoli 1598



nuyla parlak meslek yaşamına başladı. Kırk yıl süren oyunculuğu sırasında birçok ülkede turneye (bu arada



Roma 1680). Barok sanatın özgün sanatçılarından Giovanni Lorenzo Bernini, ilk derslerini babası/Floran



ABD'ye dokuz turne) çıkıp, tutucu Comédie Française



salı heykelci Pietro Bernini'den aldı. 1665'te Paris'e



yönetimiyle yıllar süren tartışmalardan sonra, bu tiyat



yaptığı yolculuk dışında, ömrü boyunca Roma'da çalış



rodan ayrıldı. 1893'ten sonra, Paris'te birkaç topluluk



kurup, 1899'da Théâtre des Nations'u satın alarak, Sa



rah Bernhardt Tiyatrosuſadıyla yeniden açtı ve peşpeşe



ti.



Genç yaşta ilk heykellerini (David, Apollon ve Daph



ne, vb.) yapıp, daha sonra Roma kentinin alanlarını ola



canlandırdığı rollerle olağanüstü ün kazandı: Victorien



ğanüstü güzellikte çeşmelerle süsledi, Navona alanın



dora ve La Tosca'si; Alfred de Vigne'in Kamelyalı Ka



Tritone'lerin heykelleri; vb. Barok sanatın hareket, ışık,



Sardou’nun üçünü de onun için yazdığı Fedora, Theo



daki Quattro Fiumi (1648-1651); Barberini alanındaki



enerji, doğaüstů beğenisi, değişim, dekor gibi būtùn ni



teleyici öğelerini, bu yapıtlarının yanı sıra dinsel konulu heykellerinde de uyguladı: Azize Teresa'nın Vecdi; Pa pa Alexander Vll'nin Mezarr; vb. Gelmiş geçmiş en



büyük tiyatro oyunculanndan sayılan Sarah Bernhardt'ın



yaklaşık 1862'de Comedie



Française'e kauldigi yil



çekilmiş bir fotografi.



Heykellerinin yanı sıra, mimarlık ve süsleme alanın da da dehasını ortaya koyan Bernini, San Pietro bazili



kasının çalışmalarını tamamlamakla görevlendirildik



ten (1623) sonra, yarım yüzyıl süreyle orada çalıştı ve



özellikle bazilikanın ünlü "tavanlık"ını gerçekleştirdi.



Bernini'ninbaşyapıtı,kuşkusuz Roma'daki San Piet



ro alanıdır; üstünde heykelleriyle oval biçimli sütunlan olan ve bazilika üstündeki boşluğu çeviren bu revak,



bazilikanın devamıdır ve onu bütünler. Bazilikayı papa ların sarayına bağlamak için, Bernini, bir boşluğu tünel



biçiminde anıtsal bir merdiven çizmiş (Scala Regia), bu



1



192



BERNOULLİ AİLESİ



titreşimlerine ilişkin yasaları buldu.



Bernoulli yasası Daniel Bernoulli tarafından ortaya koyulan, hareketli



akışkanların (sıvılar ve gazlar) basınçları ile hızları



arasındaki ilişkiyi açıklayan yasa. Bir akışkanın hızı



arttıkça, basıncı (ya da uyguladığı basınç) azalır.



Sözgelimi, farklı kesitleri bulunan yatay bir borudan geçen su, borunun dar kesimlerinde daha hızlı akar.



Bernoulli yasası, uçakların uçmasını sağlayan



kaldırma kuvvetini de açıklar: Bir uçakta kanadın üst



yüzeyi, alt yüzeyinden daha kavislidir; kanattan hızla



geçen hava, üst yüzeye uygulanan basıncı azaltır. Alttan gelen nispeten daha büyük basınç, kaldırma kuvvetini sağlar.



Bernstein, Leonard ABD'li orkestra yöneticisi ve besteci (Lawrence, Mas sachusetts 1918-New York 1990). Randall Thompson



ve Walter Piston'dan beste, Sergey Kusevitzkiy'den or



kestra yöneticiliği dersleri alan Leonard Bernstein,



1945-1947 arasında New York kenti orkestrasının mü



zik yönetmenliğini yapıp, 1958'de New York Filarmoni



orkestrasının yöneticiliğine ve sanat yönetmenliğine getirilerek, bu görevini 1969'a kadar sürdürdü. Aynı za Bernini, Azize Teresa'nın Vecdi adlı ünlü yapıtında, heykel, resim ve mimarlık sanatlarni būyük bir başarıyla



bağdaştırmıştır. (Santa Maria della Vittoria kilisesi, Roma.)



manda La Scala, Metropolitan Opera ve Viyana Devlet



Operası'nın orkestralarını da yönetip, televizyondaki eğitim programlarıyla geniş bir dinleyici kitlesine ulaştı.



merdivende, boşluk ve ışıkla şaşırtıcı bir ustalıkla oyna mıştır.



Bernoulli ailesi Alba dükünün



ABD'li orkestra



şefi ve bestecisi



baskısından kurtulmak için XVI. yy.



sonlarından Basel'e sığınan Anvers kökenli matematik



Leonard Bernstein,



matematiğin gelişmesine büyük katkıda bulunmuşlar



kadar New York



dır.



Filarmoni



çiler ailesi. Üyeleri XVII. yy. sonunda ve XVIII. yy'da



1958'den 1969'a



Jacques Bernoulli (Basel 1654-ay.y. 1705). Once dinbi



orkestrasının



lim öğrenimi gören Jacques Bernoulli, Batı Avrupa'da



şefliğini ve müzik



matematik öğrenimi gördükten sonra Basel'e döndü



yönetmenliğini



(1682) ve Leibnitz'in temellerini attığı sonsuz küçükler



üstlenmiştir. En



hesabini geliştirdi. 1687'de Basel Universitesi matema tik profesörlüğüne getirildi. Sonsuz küçükler hesabı ile



Batı Yakasının



çok tanınan yapili



Hikayesi'dir.



uygulamaları ve olasılıklar hesabı üstüne çalışmalar ya yımladı.



Jean Bernoulli (Basel 1667-ay.y. 1748).Once tip öğre nimi gören, sonra matematiğe yönelen Jean Bernoulli, ağabeyi Jacques õlünce, Basel Üniversitesi'nde onun yerine ders vermeye başladı (1705). Sonsuz küçükler hesabının ilkeleri ve çeşitli uygulamaları üstüne birçok muhtıra yayınladı ve yeni hesabın yayılmasına büyük katkısı oldu.



Leonard Bernsteinorkestra yöneticiliğinin yanı sıra,



gerek klasik, gerek popüler müzik alanlarında pek çok ürün vermiş bir bestecidir. Başlıca yapıtları arasında üç senfoni (Jeremiah, 1944; The Age ofAnxiety (KaygıÇa ğı, 1949); Kaddish, 1963); üç bale (Fancy Free, 1944;



Facsimile, 1946; Dybbuck, 1974); Broodway müzikal



leri için besteler (Wonderfal Town (Harika Kasaba, 1952), Candide, 1956; Batı Yakasının Hikayesi (West



Daniel Bernoulli! (Groningen 1700-ay.y. 1782). Jean Bernoulli'nin oğlu olan Daniel Bernoulli, Jönce Peters



Site Story, 1957), vb.) sayılabilir.



tematik profesörlüğü yaptı. Ama çalışmalarında kuram



Bernstorff, Kont von



ramsal hidrodinamiğin kurulmasına büyük katkısıoldu;



Alman diplomatı (Londra 1862-Cenevre 1939). Deni



burg'ta (1725-1733), sonra Basel Universitesi'nde ma sal matematikten çok, fizik ve hidrodinamiğe eğildi. Ku kısmı türevli denklemlerin çözümlerinin yapısı konu



sundaki kalem tartışmalarına katıldı. Adıyla anılan, sıkış urilamaz bir akışkanın akışındaki mekanik enerjinin ko



runumuyla ilgili teoremive havanın ses boruları içinde



zaltı savaşına başlanırsa ABD'nin Almanya'ya savaş açabileceğini öne sürerek hükümetini uyaran (1916) Kont lvon Bernstorff'un (asıl adı Johann Heinrich'tir),



uyarısı önemsenmediyse de, ABD transatlantikleri ge



BERTHOLLET, CLAUDE LOUIS, KONT 193 John Berryman döneminin ABD'II



ne de abluka dışı bırakıldı. Meksika'nın Texas ve New Mexico'yla ilgili isteklerinin Almanya tarafından destek



leneceğini bildiren Zimmermann'ın telgrafını, Mexi



şairlerini önemli



ama İngiliz gizli servisinin telgrafın içeriğini öğrenip,



Songs (77 Düs



ölçüde etkilemis,



co'daki Alman elçisine ulaştırmakla görevlendirildi;



1964'te 77 Dream



Washington'a bildirmesi (24 Şubat 1917) ABD'nin sa



Şarkısı) adlı



vaşa girmesine yolaçtı. İstanbul'da büyükelçilik (1917



kitabıyla Pulitzer Ödülü'nü almıştır.



1918), Reichstag üyeliği (1921), Milletler Cemiyeti'nde Almanya temsilciliği yaptı. Hitler iktidara gelince Ce nevre'ye yerleşti.



Bernştam, Aleksander Natanoviç Sovyet doğubilimcisi (Kerç 1910-Leningrad 1956). Le ningrad Üniversitesi'nde profesörlük yapan Aleksan der Natanoviç Bernştam, Pamir'deki zengin İskit uygar lığının, orta Tien Şan'daki Hun uygarlığının kalıntılarını



ortaya çıkardı. Karahitay uygarlığına ilişkin ilk kalıntıları buldu. Orta Asya tarihi, arkeolojisi ve etnografyası üstü ne araştırmalar yaptı.



Berruguete, Alonso İspanyol heykelcisi ve ressamı (Parades de Nava 1489. Toledo 1561). Pedro Berruguete'nin oğlu olan Alonso Berruguete, ilk resim derslerini babasından aldı. Uzun süre İspanya'da yaşayıp, Michelangelo'yla tanıştı (Valencia katedralindeki mermerden Diriliş adlı heykeli



Song (77 Düş Şarkısı, 1964) adlı şiir kitabıyla Pulitzer Ödülü'nü aldı. Ayrıca The Freedom of the Poet (Şairin



Özgürlüğü, 1974'te yayınlandı) adı alunda toplanan denemeler yazdı. Bir köprüden atlayarak intihar etti.



Berthelot, Marcelin Fransız kimyacısı (Paris 1827-ay.y. 1907). Bir hekimin



oğlu olan Marcelin Berthelot, Henri IV lisesini bitirdik



ten sonra, birkaç yıl Pelouze laboratuvarında çalış



bu etkiyi yansıtır), Toledo'da katedral korosunun ceviz iskemlelerini yaptı



tı.Gazların sıvılaşması üstüne çalışmasını (1850) hazır ladıktan sonra, Collège de France'ta Balard'ın laboratu var hazırlayıcısı oldu. 1853'ten sonra gliserin üstüne



Berruguete, Pedro



araştırmalar yapıp, o sıralar bilinmeyenpolialkol, kar ma işlevli cisimler gibi kavramları buldu ve alkollerines terleştirilmesini inceledi (Péan de Saint-Gilles'e birlik



İspanyol ressamı (Parades de Nava 1450'ye d. - ay.y. 1500). İspanya'nın ilk büyük Rönesans ressamı olan Pedro Berruguete, çalışmalarında Piero della Frances ca'dan etkiler ile İspanyol-Flaman gotik üsluplarının etkilerini birleştirdi. Saray üyelerinin portrelerini yaptığı Urbino'da ve kiliseler için dinsel konuları resimlediği is panya'da çalıştı.



Başlıca yapiti. San Tomas d'Avila manastırının üç su nak arkalığı (günümüzde son ikisinin on panosu Madrid Prado müzesindedir).



te): Bu çalışmalar sonunda, tepkimeye giren bileşikler ile elde edilen cisim arasında bir denge haline yol açan



sınırlı tepkimelerin varlığı kanıtlandı. 1855'ten sonra, kimyaya yeni bir görünüş kazandıracak olan bireşim



tepkimeleri dizisini başlatıp, önce, etkilerden yola çıka rak normal alkol elde etti; sonra prepilik alkol hazırladı. 1856'da karbon oksidi ve sudan yola çıkarak formik asi din bireşimini, daha sonra da metil alkolün bireşimini gerçekleştirdi. 1862'de asetilenin özelliklerini incele dikten sonra, hidrojen ve karbonu elektrik arkı isisi al



Berry, Brian J. L. Ingiliz coğrafyacısı (Sedgeley, Staffordshire 1934). Se attle, Chicago ve Harvard universitelerinde ders veren



Brian J. L. Berry, merkez bölgeler kuramı, kentler hiye



rarşisi, alanların bölgesel bölünmeleri ve başkent yer leşme alanları konularında yaptığı araştırmalarla, ku



ramsal yaklaşımın yararlarını kanıtladı; nicel yöntemle



re ilişkin çağdaş gelişmelere öncülük etti. Çevrebilimin yenilenmesine önemli katkılarda bulundu.



Başlıca yapıtları: Geography of Market Centers and



tinda birleştirerek, asetileni dolaysız yoldan elde etti. 1864'te sonra kimyasal olaylarda açığa çıkarılan ya da



soğurulan sıcaklıklar konusuna eğildi. Ayrıca patlayıcı tepkimelerle ilgilendi ve Vieille'le birlikte patlama dal gasını buldu. Ama bu alandaki başlıca katkısı, kimyasal



bir mekanik hazırlamak ve yasalarını matematik diliyle



açıklamak oldu: Essai de Mécanique Chimique(Kimya sal Mekanik Denemesi, 1879). XIX. yy'da pek çok tartışmaya konu olan toprağın azot tutması sorununa egilip, bu olaylarda mikroorganizmaların rolünü ilk bu lanlar arasında yer aldı.



1968), Geographic Perspectives on Urban Systems



Öbür yapıtları: La Chimie Organique Fondée Sur la Synthèse (Bireşime Dayalı Organik Kimya, 1860), La Synthèse Chimique (Kimyasal Birleşim, 1876), La Ther



(Coğrafya Açısından Kentçilik Sistemleri, 1970).



mochimie (Isilkimya, 1897),



Berryman, John



Berthollet, Claude Louis, Kont



ABD'li yazar (McAlester, Oklahoma 1914-Minneopo lis 1972). İlk şiirlerini 1930'dan başlayarak küçük dergi lerde yayınlayan John Berryman, Hommage to Mistress



Fransız kimyacısı (Talloires 1748-Arcueil 1822). Cham bery ve Torino'da öğrenim gören Kont Claude Louis



Retail Distribution (Pazarların Coğrafyası ve Paraken



decilik, 1967), Spatial Anlysis (Uzam Çözümlemesi,



Bradstreet (1956) adlı yapıtından sonra büyük ün ka



zandı. Almış olduğu sıkı din eğitiminin etkisiyle içe do nük, kaygının egemen olduğuşiirler yazıp, 27 Dreams



Berthollet, Pieomente'de hekimlik yapıp (1776-1780),



Paris'e yerleşti. Klorun renk giderici özelliklerini bulup, potasyum kloratin patlayıcı gücü üstüne deneyler yap ti. Sülfürlü hidrojenin bileşimini buldu. Kimyasal ilgiler



194



BERTOLUCCI, BERNARDO



sorununa eğilerek, 1803'te yayınladığı Essai de Statique Chimique (Statik Kimya Üstüne Deneme) ve Recherc



hes sur les lois des Affinités Chimiques (Kimyasal İlgi Yasaları Üstüne Araştırmalar) adlı yapıtlarında, ilgilerin, kimyasal bileşiklerin bileşkeleri arasında değişmez bi çimde uygulanmadığını ortaya koydu.Tuzlar, asitler ve bazlar arasında, çift yer değiştirme tepkimelerini önce den kestirmeyi sağlayan yasaları açıkladı.



ge (1802) ve profesörlüğe atandı (1806). Kimyasal oranlarla ilgili bir sistem kurmak için 1807'de başladığı çalışmalarını 1819'da yayımladı: Kimyasal Oranlar Ku ramı Üstüne Denemeler, Dulong ve Petit ile Mitscher



lich'in yasalarının bulunmasından sonra, atom ağırlıkla ri tablosunu düzeltip, yeniden yayınladı (1826). Temel maddelerin bütün kimyasal bileşikleri oluşturmak için hangi oranlarda birleşebileceklerinin hesaplanabilece ğini anlayıp, bunun için bütün elementlerin orantılı sa



Bertolucci, Bernardo İtalyan film yönetmeni (Parma 1940). Pier Paolo Pasoli ni'nin yardımcılığını yaparak sinemaya başlayan Ber nardo Bertolucci (1961), ertesi yıl ilk uzun filmini çekti. Peşpeşe gerçekleştirdiği filmlerle (Partner Onak, 1968); Paris'te Son Tango(Ultimi Tango a Parigi, 1972); 1900 (Novocento, iki bölüm; 1974 ve 1975); La Luna



(Ay, 1979), vb.) uluslararası ün kazandı. 1981'de Paplo



Pasolini'nin ölümünü işleyen Hollanda yapımı filme katkıda bulundu. Bir ABD şirketi adına Çin'de çektiği Son imparator'la (The Last Emperor, 1987) 1988'de Oscar ödülünü ve Cesar ödülünü aldı. 1990'da Çölde



yılarını bulmak amacıyla yeterince çok sayıda tuzun analizini yapmanın yeterli olduğunu savundu.



Besançon Fransa'nın doğu kesiminde kent. Doubs yönetim böl



gesinin merkezi olan, Dijon'un doğusunda, Doubs ir mağı kıyısında yeralan Besançon'un nüfusu 119 194'tür. Saat yapımının yanı sıra duyarlı aletler yapımı, metalurji ve dokuma sanayisinin de geliştiği önemli bir sanayi merkezidir. Eski yapıları (XIV. yy'dan kalma Saint



Çay (Sheltering Skay) adlı filmini çekti.



Jean katedrali, İspanyol Rönesansı üslubunda yapılar, vb.) ve Victor Hugo'nun doğduğu evle, önemli ölçüde turist de çekmektedir.



Bertrand, Marcel Alexandre



Besarabya



Fransız yerbilimncisi (Paris 1847-ay. y. 1907). Maden cilik okulunda ders veren Marcel Alexandre Betrand,



1887'de yayınladığı La Chaine desAlpes et la formation du Continent Européen (Alp Dağları ve Avrupa Kıtası nin Oluşumu) adlı yapıunda, Alplerin oluşumunu açık



lamış ve kuzeyden güneye doğru hareket ederek so nuçta Güney Avrupa'da yerkabuğunun biçimini değiş tirdiklerini ortaya atmıştır. Yapıtlarıyla, modern tekniğin kuramcısı sayılmaktadır.



Berwald, Franz Adolf İsveçli besteci (Stockholm 1796- ay. y. 1868). İsveç'in XX. yy'daki en büyük romantik bestecisi sayılan Franz Adolf Berwald, 1812-1819 arasında kemancılık yapıp, Berlin ve Viyana'da çalıştı. 1842'de İsveç'e dönüp, ça ğının müziğini aşan besteleri pek anlaşılmadığından, dönem dönem geçimini başka işlerle (Angermon



land'da bir cam yapımevinde yöneticilik, vb.) sağladı.



Doğu Avrupa'da tarihsel bölge. Ukrayna Cumhuriye ti'nin güneybatı kesimi ile Moldavya Cumhuriyeti'nin büyük bir bölümünü içine alan, yüzölçümü 44 421 km? olan Besarabya, güneyde Tuna deltasıyla ve Karade



niz'le, batıda Romanya'nın Moldavya bölgesiyle ve Prut ırmağıyla kuzeyde ve doğuda da Dniester irmağıy



la sınırlıdır. Başlıca kentleri, günümüzde Moldavya Cumhuriyeti sınırları içindeki kesimindedir: Moldavya Cumhuriyeti'nin başkenti Kişinev, Beltsiy, vb.



besin Yaşamı sürdürmek için gereksinme duyulan anorganik ve organik kimyasal maddeleri topluca belirten genel ad. Besin maddelerini oluşturan temel bileşenler, besin zinciri çevriminin birer parçasıdırlar. Bitkileri besleyen mineral tuzlar ikiye ayrılır; Makrobesinler; mikrobesin



ler. Bedene yüksek oranda gerekli olan mikrobesinler



Sonunda Stockholm Konservatuvarı'nda öğretmenliğe atandıysa da, çok geçmeden öldü. Franz Adolf Berwald'ın yer yer Mendelssohn, Schu mann ve Berlioz'un etkilerini taşıyan yapıtlarını büyük



azot, fosfor ve potasyum içerirler. Bakır, çinko ve mo



bölümü çalgı müziğidir: Dört senfoni, birçok koncerto,



besin sanayisi



oda mūziği. Berzah 'ül-Aruzi



Arap bilgini (VIII. yy.). Aruz vezni konusunda İmam Ha lil'e karşı çıkmasıyla ün yapan Berzah ül-Aruzi, Imam Halil'in düzenlediği aruz kuralları ve terimlerini değişik



biçimde düzenledi.



Başlıca yapıtları: Kitab ül-Aruz (Aruz Kitabı), Kitab



ün-Nakzi Ale'l-Halil ve Taglitihi fil-Aruz (Halil'in Yargi larını kabul Etmeyen ve Aruzdaki Yanlışlarını Çıkaran



Kitap).



Berzelius, Jöns Jacob, Baron İsveçli kimyacı (Vāversunda 1779-Stockholm 1848). Tip öğrenimi gören Baron lõnsJacob Berzelius, Stock holm tip ve eczacılık fakültesinde yardımcı profesörlü



libden gibi mikrobesinlerse, beden için gerekli olmakla birlikte, aşırı alındıklarında zehirleyici etki gösterirler.



Doğal besin maddelerinin çeşitli işlemlerden, özellikle koruma işlemlerinden geçirilerek, çabuk bozulmaya cak duruma getirilmesini sağlayan işlemleri topluca be lirten terim.



Bir koruma işleminden geçirilmiş bütün yiyecek maddelerine, doğal yiyecek karşıtı olarak hazır yiye cek" denir. Dolayısıyla, çeşitli besin sanayileri vardır ve bu sanayiler 4 ana grupta sınıflandırılabilir:



Ayırma ve sızdırma sanayisi. Bu sanayi, yiyecek değeri taşıyan maddelerden cansız, etkisiz ya da zararlı nesne leri hiçbir değişikliğe başvurmadan ayıklayıp atmayı öngörür; değirmencilik, yağ ve tuz sanayisi bunlar ara sındadır.



Işleme sanayisi. Geleneksel yöntemlerden yararlanır:



Ekmekçilik; pastacılık ve makarnacılık; şarap ve damit ma sanayisi (meyve suları da bu bölüme girer).



Konserve yiyecek sanayisi. Konserve yiyecek sanayisi,



BESİN ZEHİRLENMESİ



195



Sağlıklı 'doğal" besinlerin satışı eskiden küçük dükkanlarda, aktarlarda, vb. yapılırken (solda), günümüzde büyük marketlerin rafları (sağda), kimyasal koruyucu içermeyen ürünlerle dolmuştur. Bunun nedeni, koruyucu maddelerin çoğunun, zararlı yan etkileri bulunduğunun anlaşılmış olmasıdır.



kendi içinde alt gruplara ayrılır: Soğutulmuş yiyecekle



ağrısı, mide-bağırsak iltihabı ve ishalle gelişen rahatsız



rin hazırlanması (et, yumurta); dondurulmuş yiyecekle rin (donmuş et, balık) hazırlanması; tuzlanmış yiyecek



mikroorganizmalar tarafından üretilen toksin ve zehir



lerin hazırlanması (tuza bastırılmış et, balık); kurutul



muş yiyeceklerin (meyveler, çiroz) hazırlanması; fume



yiyeceklerin (balık, şarkūteri) hazırlanması; pastörize yiyeceklerin hazırlanması (süt, sebze ve et konservele ri); sterilize yiyeceklerin (sūt, kutulanmış et, perhiz sütū)



hazırlanması; aşını dondurulmuş yiyeceklerin (pişiril mek için hazırlanmış ya da doğal hayvansal ve bitkisel



lıkları belirten terim. Besin zehirlenmesi, besinlerdeki



lerden kaynaklanabilir. Yiyeceklere bulaşan bakır ve ci



va gibi ağır metallerin ağız yoluyla alınması, bazı man



tarların ya da midye gibi doğal zehir kaynaklarının yen mesi de zehirlenmeye yol açar. Mikroorganizmalar. Yiyeceklere bulaşan mikroorga nizmalar üç yolla hastalığa neden olurlar: Bunların bi rincisi sindirim sistemine bir stafilokok tūrūnūn girmesi



maddeler) hazırlanması.



dir. Et, yumurta ve sütte yaygın olarak bulunan Salmo



Kimyasal yöntemlerle işleme sanayisi. Şeker sanayisi ile



nella typhimurium, besin zehirlenmelerinin yüzde



hayvansal ve bitkisel konserve sanayisini içerir. Tarım ekonomisinin ön planda olduğu ülkelerde ayırma, sız dırma, işleme ve konserve sanayisi egemense de, sana



yi ülkelerinde konserveleme ve kimyasal yöntemlerle işleme sanayileri başta gelir. Bu kategorilerden her biri, özel yöntemler gerektirir ve her ülkeye özgü belirli ku rallara bağlanmıştır. BESINLERİN SAKLANMASI Besinlerin saklanmasında en çok başvurulan işlem, yoğunlaştırma, buharlaştırma ya da kurutma yoluyla su yun atılmasıdır.



Suyun atılması, su emen tuzlu maddelerle de sağla



nabilir (yemek tuzuyla olduğu gibi). Oteden beri uygu lanmakta olan tuza bastırma yöntemi, bu ilkeye daya



nir. Herkesin bildiği lakerda ve salamuralar bu yolla ha zırlanır. Aynı ilke, şekerle de geçerlidir Bütün meyvele rin şurup, reçel ya da pelte yapılmasında olduğu gibi.



Yağ gibi çabuk bozulabilen bazı bölümlerin de kesi



70'ini oluşturur. Besinlere bulaşan stafilokoklar, güçlü bir enterotoksin üreterek, çok sayıda mikroorganizma nin üremesine ve çok etkili bir toksinin üretilmesine uy gun bir ortam oluşturabilirler. Ellerinde ya da yüzlerin



de stafilokok püstülleri (irinli sivilce) bulunan ve elleriy le iş gören besin işçileri, başlıca mikrop taşıyıcılardır. Stafilokokların sindirim sistemine girmesi, mide-bağır sak enfeksiyonuna neden olur. Genellikle ivegen (akut) mide-bağırsak iltihabına yol açar. Tedavide özellikle,



ishal nedeniyle sıvı ve elektrolityitimini gidermek gere kir. Olūme çok ender rastlanır.



Besin zehirlenmesine yol açan ikinci neden, sağlık sız koşullarda konservelenen besinlere Clostridium bo tulinum bakterisinin bulaşmasıdır. Bu bakteri konserve kutusunun ya da kavanozunun içindeki oksijensiz or tamda toksin üretebilir; bu toksinler de botulizme yol



açar. Botūlizm toksini, bağırsak enzimlerine dirençli dir; bağırsaktan emilince, kas işlevini düzenleyen bazı



lip atılması gerekir. Bazı besinlerin, bakteri ve enzimet



sinirleri felce uğratarak etki gösterir. En tehlikeli etkisi, solunum kaslarını zayıflatarak havasızlıktan boğulmaya



dir: Süt, bira, şarap, vb.için yapılan pastörizasyon böyle



yol açmasıdır. Ölüm olaylarının çoğu, toksininbedene



kinliğini yok etmek için belirli sıcaklıkta isitılması yeterli



bir işlemdir. Daha yüksek sicaklıkta, enzimlerve bakte riler, sterilizasyon yoluyla bütünüyle yok edilirler. Sebzelerdesınırlı bir asitlik derecesi vardır; bu, doğal



olarak, bakterilerin yaşamasını önler; hayvansal köken li yiyeceklerin asitlik derecesi daha yüksektir ve bu yi



yecekler, mikroorganizmaların gelişmesine çok elve.



rişli koşullar taşırlar. Saklanmaları çok güç olduğu için tehlikeli zehirlenmelere yol açabilirler. Yiyecekler çok



düşük sıcaklıkta tutularak, enzim ve bakterilerin etkinli ği önlenebilir.



girmesinden sonraki ikinci gün ile dokuzuncu gün ara sında görülür ve ölüm oranı % 65'e kadar çıkabilir. At plazmasından hazırlanan güçlü antitoksinler, hastada belirtiler ortaya çıkmadan önce kullanılırlarsa, etkili



olurlar. Mide-bağırsak iltihabı belirtisi vermediği için



botulizm, besin zehirlenmesi grubunun tipik olmayan bir türüdür.



Pişirilmeden yenilen sebzelerle ya da kaynatılma



dan içilen suyla bulaşan Entamoeba histolytica adı veri len birhücreli asalak da besin zehirlenmesine yol açan ücüncü nedendir; özellikle yeni doğmuş bebeklerde görülür; ishal ve kusmayla belirti verir. Besinlerden bu



besin zehirlenmesi



laşan asalak, bağırsaklarda üreyerek yaralaşmalar oluş



Mide bulantısı, kusma, iştah yitimi, yüksek ateş, karın



marlarının aşınmasına yol açar. Mezenter (bağırsak as



masına, amibimsi hareketlerle dokulara girerek kan da



196



BESİN ZİNCİRİ



ve karaciğer apsesine neden olurlar. İshal ve kusmayla yitirilen sivi, özellikle bebekler ve çocuklarda ölümle sonuçlanabilir. Şok durumu söz konusuysa kan, serum



Odun damarlar, hem besisuyu taşır, genellikle silindir ya da piramit biçimli hücrelerden oluşurlar; sürekli ve uzun bir boru halindedirler; çünkü hücrelerin birbirine bitiştiği yerlerde enlemesine zarlar yitmiştir. Odun da



ve sıvı desteğiyle yatak istirahati en iyi tedavi yoludur.



marlardan, odun oluşur.



Metaller. Kurşun, civa gibi ağır metallerin bulaştığı be sinlerin alınması da ivegen mide bulantısı, kusma ve is hale, uzun vadede de solunum ve sinir sistemi hastalık



marlarda, iki hücreyi birbirinden ayıran enine zar hep



kısı) damarları aşındığında, asalaklar karaciğere ulaşır



lanna yol açar. Belirtilerin ağırlığı besinle alınan metal



Soymuk damarlar, ongun besisuyunu taşırlar. Bu da vardır; ama üstünde sayısız küçük delik bulunur. "Kal



dozuna, tahriş edici özelliğine ve hastanın beden diren



burlu damar” da denen bu borular topluca "soymuk" diye adlandırılır. Genellikle odun ve soymuk tabakalar,



cine bağlıdır. Şok durumu kan, serum, sıvı desteğiyle ve



iç içe halkalar halindedir. Bitkiler, odun ve soymuk da



yatak istirahatiyle tedavi edilir. Tedavide ayrıca, bu maddelerle birleşerek bedenden doğal yolla atılmaları



mar demetlerinin ayrı ayrı ya da ikisinin bir arada bulun



zehir üreten kabuklu deniz hayvanlar da besin zehir



masına göre sınıflandırılabilir. Ayrı ya da açık damar de metleri, özellikle ikiçeneklilerde ve açık tohumlularda bulunar. Telsi ya da kapalı damarlarsa, birçeneklilerde görülür.



lenmesine yol açarlar. Mantar zehirlenmesinin başlıca belirtileri terleme, kramplar, ishal, zihin karışıklığı, ba



beslenme



ni sağlayacak maddeler içeren ilaçlar kullanılır. Doğal zehirler. Zehirli mantarlar, belirli dönemlerde



zen de çırpınma nöbetleridir. Hastalar genellikle 24 sa at içinde iyileşirlerse de, zehirli mantar türlerinin çoğu



nun yol açtıkları zehirlenmelerde, ölüm oranı % 60'ın



Canlılarda büyüme, sağlık, üreme için gerekli besin



Haziran-ekim ayları arasında midyeler ve istiridyeler



maddelerinin alınması. Hayvanlarda yeterli beslenme, açlık, iştah ve susama durumuna bağlı olarak temel be sinlerin belirli aralıklarla alınmasına bağlıdır. Besinler,



sudan zehirli bir kamçılı hayvan tūrū alırlar; bu organiz



bedende gerçekleşen kimyasal tepkimeler için gerekli



üstündedir.



ma, pişirilmeden sonra da yok olmayan bir toksin içerir.



Midye ve istiridye besin zehirlenmesinin başlıca belirti



leri mide bulantısı, kusma ve karın kramplarıdır; solu



num yetmezliğine bağlı olarak ölüme yol açabilir. besin zinciri Canlılar topluluğundaki organizmaların beslenme alış kanlıklarini yansıtan kavram. Bitkilerin ve öbür kendi beslek organizmalann besine dönüştürdükleri enerji nin organizmadan organizmaya geçişini dile getiren



besin zinciri, en yalın biçimiyle bir bitki, bir otçul hay



van ve bir etçil hayvandan oluşan bir dizi olarak düşü nülebilir. Zincirin her öğesi bir halkayı simgeler ve üret ken (bitkiler) ya da tüketici (hayvanlar) sınıflarına ayrılır. Bitkilerle beslenen otçullar "birincil", bunları yiyerek



beslenen otçullarsa “ikincil" tüketici diye adlandırılır. Beslenme ağları kavramı, gerçeğin daha ayrıntılı bi



kimyasal enerjinin yanı sıra, bedene destek olan, hüc relerin oluşması ve yenilenmesi için gereken maddeleri de sağlarlar. Hayvanların çoğu, gerekli besin maddele rini beyinde gerçekleşen bir dizi karmaşık tepkimenin etkisiyle, avlanip su arayarak sağlarlar. İnsan ve evcil hayvanlar dışında kalan hayvanların besin gereksinmesi konusunda bilgiler çok azdır. Bu gereksinme türlerine göre değişiklik gösterir. Sözgeli mi, sıcakkanlı hayvanların, enerji sağlamak için soğuk kanlılardan daha çok besine gereksinmesi vardır. Ayrı ca, her türde, beslenme gereksinmesi beden büyüklü ğüne, kalıtımsal yapıya, hareketliliğe, cinsiyete ve üre me durumuna bağlı olarak da değişebilir. Beslenme rejimi. Canlıların varlıklarını sürdürebilmeleri



için çeşitli kimyasal bileşenler içeren besinler almaları gerekir. Sporculara güç kazandırmak için ya da şişman lik, şeker hastalığı ve kalıtımsal bozukluklar gibi sorun



lara karşı da, özel beslenme rejimleri uygulanabilir.



çimde anlaşılmasını sağlar. Her organizmanın kendige



Dengeli bir rejimde kişinin aldığı kalori, bedenin gerek



reksinmesini sağladığı farklı halkalar arasındaki etkileş meler, karmaşık bir beslenme ağı oluşturur. Bütün be sin zincirleri bir tek üretken organizmayla başlar; ama geniş ağlarda, çok sayıda üretken öğe görülebilir.



sinmesine uygun olmalıdır. Beslenme rejiminin önemli bileşenleri proteinler, yağlar, karbonhidratlar, su, vita minler ve tuzlar ile bazı az bulunan elementlerdir. Bun



lar uygun ve dengeli biçimde alınmazlarsa, beslenme



besisuyu



bozukluğu hastalıkları ortaya çıkar. (Bk. BESLENME BOZUKLUGU HASTALIKLARI.)



Bitkilerin dolaşım sisteminde dolaşan sivi. Hayvanların



künlük, toplumdan topluma değişir.(Sözgelimi Italyan



Insanların beslenme biçimi ve belli besinlere düş.



dolaşım sistemindeki kanla aynı işlevi gören, yani ge



lar makarnayı çok sever, Fransızlar alkollü içkilere,



reksinme duyulan besin maddelerini hücrelere ulaştı ran besisuyu, ikiye ayrılır: Ham besisuyu, ongun besisu



özellikle de şaraba düşkündür, Ingilizler için çay vazge



yu. Ham besisuyu, köklerle topraktan alınanmaddeleri



şitli çorbalar gibi yiyecekler sofralarda sürekli bulunan



içeren ve bitkinin üst bölümlerine doğru çıkan sıvıdır.



içinde erimiş madensel tuzlar bulunan sudan oluşur. Ham besisuyu, bütün bitkiyi geçerek yapraklara ulaşır ve orada dönüşüme uğrar; bu dönüşüm sonucunda or



taya çıkan siviya, "ongun besisuyu" denir. Işılbireşim olayı, karmaşık kimyasal tepkimeleri sağ. layarak, şeker ve protein oluşmasına yol açar. Bu mad



deler, hücreler için yaşamsal önem taşır; çünkü hücre, bunlarla beslenir.



Gerek ham besisuyu, gerek ongun besisuyu, damar demetlerinde dolaşır. Uzun borulardan oluşan damar



lar, bitkiyi köklerden yapraklara kadar uzanırlar. İki çe şit damar vardır: Odun damarlar; soymuk damarlar.



çilmez bir içecektir, ülkemizde kurufasulye, pilav, çe besinlerdir.



BESIN GRUPLARI Besinler, organizma için gerekli, az ya da çok karma şık kimyasalbileşiklerin karışımlarıdır.Genellikle, bu bi leşiklerden birinin oranı yüksek olur; bu da, besinleri çeşitli "yalın besinler'e ayırma olanağını sağlar. Ette, sütte, yumurtada proteinli maddeler (protitler) bulunur.



Tereyağında, sıvı yağlarda, sütte yağlı maddeler (lipit



ler) vardır. Şeker, meyveler, buğday (dolayısıyla ekmek ve unlu maddeler), kuru sebzeler (fasulye, nohut), kar



bonhidratli bileşiklerdir (glüsitler). Ayrıca, yiyeceklerin çoğunda su, madensel tuzlar ve vitaminler bulunur.



Lipitler ve karbonhidratlar, her şeyden önce enerji



BESLENME BOZUKLUĞU HASTALIKLARI 197 veren besinlerdir; protitler su ve madensel tuzlarsa ya



mi yavaşlar. İç salgıların salgılanmasındaki düzensizlik,



picı besinlerdir. Çok küçük dozlarla iş gören vitaminler se, ne enerji ne de yapı maddeleridir;yaşamı düzenle



kadınlarda adet kesilmesine yol açar. Ayrıca, beslenme



yici bir işlev görürler.



ölümle sonuçlanabilir.



Bu değişik yalın besinlerden, organizmanın her gün belirli birmiktar alması gereklidir; ama bu miktar, yaşa, cinse, işe ve iklime göre değişir. Ortalama bir çalışma günü için bir kişiye günde 75gr protein (et ya da balıkla alınır), 300-400 gr glüsit (yaklaşık 500 gr patates ve 500



grekmek) gereklidir; ama ağır çalışma ya da spor çalış



maları yapanlar için bu miktarı 600 grama çıkarmak ge rekir. Gerekli lipit miktarı da alışkanlıklara ve iklime gö



re değişir: Ortalama 70 gr'dır (sözgelimi 50 gr sıvı yağ ya da tereyağı ve yarım litre süt); Kuzey ülkelerinde bu miktar 100-200 gr'a çıkar.



Sodyum, potasyum, fosfor, kalsiyum ve demir gibi elementler, proteinli ya da şekerli yiyeceklerin aşağı yukarı tümünde az ya da çok oranda bulunur; bu yiye



ceklerin sağladığı mineral madde, miktarı genellikle ye terlidir. Yalnızca, kalsiyumun yeterli miktarda olup ol



bozukluğu hastalıklarında sık sık ishal görülür ve bazen Gelişmekte olan ülkelerdeki hastalıkların çoğu



ye.



tersiz ya da kötü beslenmeye bağlıdır. En önemli kõtů beslenmetūrů, protein-kalori kötü beslenmesidir. Iyot



eksikliğinden kaynaklanan guatr, görme yitimiyle so nuçlanan kseroftalmiye (aşırı göz kuruması) yol açan A



vitamini eksikliği, beslenmekökenli kansızlıklar, başlıca beslenme bozukluğu hastalıklarıdır.



Çeşitleri. İnsanlar enerjilerini (kalori ve jul birimleriyle



ölçülür) karbonhidratlardan, yağlardan, proteinden ve



alkolden sağlarlar. Toplumların birçoğunda en kolay



sağlanabilen kalori kaynağı karbonhidratlardır, protein ve yağsa daha zor sağlanabilir. Daha genel bir deyişle ailelerin, ya da toplumların refah düzeyi yükseldikçe hayvansal protein ve yağların tüketimi artar. Protein-kalori kötü beslenmesi.



Besinlerden alınan



enerjinin yetersiz olması kilo yitimine, çocuklarda geli



madığına bakmak gerekir; çünkü çocuklarda, büyüme çağında iskeletin gelişmesi için kalsiyum önemlidir.



şim bozukluklarına, doku yitimine yol açar. Enzim ve hormon üretiminin azalması bedende şiddetli protein



Mineral maddeler, sebzeler ve meyvelerle de alınır. Ama sebze ve meyveler, özellikle vitamin ve provita



eksikliğine bağlıdır. Yoksul toplumlarda yaşayan küçük



min kaynağıdırlar. Havuç gibi turuncu renkli sebzeler



mesine rastlanır. Bu durum, ishal gibi yaygın enfeksi yonlar, bazen de çocuğun çok düzensiz aralarla yiye cek bulabilmesi gibi nedenlerle daha da ağırlaşır.



ya da yeşil sebzeler A provitamini bakımından, turunç. giller C vitamini, tahıllarsa B1 ve B2 vitaminleri açısın



dan zengindir. Bununla birlikte, pişirmenin ve yüksek



çocuklarda, yaygın olarak protein-kalori kötü beslen



sıcaklıkla sağlanan konserve tekniklerinin, vitamin ora



Mineral eksikliği. Beslenme yetersizliğine bağlı öbür hastalıklar, mineral ve vitamin eksikliğinden kaynakla



nini zayıflattığını unutmamak gerekir. Su gereksinmesi,



nir. En önemli basit mineral eksiklikleri arasında kansız



her şeyden önce doğrudan doğruya su içilerek ya da başka içecekler (süt, şarap, bira, rakı) alınarak sağlanır; alkollü içkiler, aynca küçümsenmeyecek oranda enerji



liğa yol açan iyot eksikliği ve diş çürümelerine neden



de verir.



kseroftalmi en önemli vitamin eksikliği hastalıklanndan



Beslenme biliminin özel bir dalı olan perhiz düzen



leme, besinlerin en uygun bileşimini ve oranını inceler;



çeşitli fizyoloji koşullarına göre gerekli olan çeşitli bes lenme rejimlerini belirlemeyi öngörür. Bir besinin sağlayabileceği kalori miktarına göre bes leyici niteliğini gösteren cetveller yapılmıştır. Ayrıca bir organizmanın kendinden beklenen çabaya göre ne ka dar kaloriye gerek duyduğunu hesaplamak için de çe şitli yöntemler bulunmuştur. Spor yapanlar, ağır işte ça lışanlar, oturarak iş görenler ve yaşlılar için düzenlen



miş çeşitli cetveller vardır. Büyüme yolunda olan organizma için (çocuk bes lenmesi) ya da şeker hastalığı gibi bazı hastalıklar sonu



cunda ortaya çıkan dengesizlikleri gidermek için, özel



beslenme rejimleri uygulanır.



olan flüor eksikliği sayılabilir. Vitamin eksikliği. A vitamini eksikliğinden kaynaklanan dır. Bu hastalıkta, A vitamini eksikliği gözde saydam ta bakada yaralar oluşmasına, çeşitli enfeksiyonlardan ko



layca etkilenmesine yol açar; körlükle sonuçlanabilir. B1 vitamini (tiyamin) eksikliğinden kaynaklanan beri beri hastalığı, kabuğu çıkarılmış pirinç ağırlıklı besle



nenlerde ve alkoliklerde sık görülür. Mısır ağırlıklı bes lenenler arasında da, niyasin eksikliğinden kaynakla nan pellagra hastalığına rastlanır. B2 vitamini (ribofla



yin) eksikliği, dudaklarda çatlaklara, üreme organları bölgelerinde de kırmızı, pul pul kabuklu bozunlara yol



açan ariboflavinoz adli hastalığa neden olur. Büyük hücreli (aşırı ölçüde büyük alyuvarlar) kansızlık, özellik



le gebelik sırasındaki folik asit eksikliğinden, bazen de



B12 vitamini eksikliğinden kaynaklanır. Yeni doğmuş bebeklerde görülen K vitamini eksikliği ve ilaç tedavisi görenlerde ortaya çıkabilen B6 vitamini eksikliği gibi vi



beslenme bozukluğu hastalıkları



tamin eksikliğine bağlı öbür hastalıklar daha önemsiz



Insan sağlığı ve gelişmesi için gerekli besinlerin alınma



Tedavi. Beslenme bozukluğuna bağlı her tür hastalığın



nan hastalıkları belirten terim. Alinan besinlerden be



alınmasına ve alınan besinlerin besin değeri bakımın dan zengin olmasına dikkat ederek gerçekleştirilir. En çok tüketilen besinlerin değeri artırılarak, çeşitli sağlıklı beslenme programları hazırlayarak, besin değeri yük sek yiyeceklerin yerel üretimi artırılarak ve uzun vade



masından ya da yeterince alinmamasından kaynakla



denin yeterince yararlanmaması da beslenme bozuk luğu hastalıklarına yol açabilir. Bir başka neden de, bes lenmenin dengesiz olması, yani günlük beslenme reji



minde, besin gruplarından bazılarına yer verilmemesi



sayılır ve ender rastlanırlar.



özgün tedavisi, günlük beslenmede gerekli besinlerin



dir. Ayrıca, kişinin metabolizmasının anormal ölçüde hızlı çalışması ve bazı ilaçlar da, besleme bozukluğu



de sağlıklı beslenme alışkanlığı edinme öğretilerek bu



hastalıklarının nedenleri arasındadır.



Dünya sağlık sorunlar. Son yıllarda dünyanın hemen



Bu tür hastalıkların aşağı yukarı tümünde görülen te



mel belirti, ciddi kilo yitimidir. Ayrıca, karaciğer ve ba



ğırsaklarda yoğun doku yitimi olur. Bedenin bağışıklık sistemi ve birçok başka sistem, olumsuz yönde etkile nir. Deri, kuru ve soluk bir görünüm alırken, saçlar ku ruyarak seyrekleşir, hattâ dökülür. Solunum ve kalp ati



hastalıkların önü alınabilir.



her yanında açlık ve kötü beslenme artmış, dünyanın birçok yerinde yaşanan kitliklar, açlığın önlenmesi için



uluslararası kuruluşları harekete geçirmiştir.



Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Tarim ve Besin Örgütü (FAO), Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF) ve Bir



leşmişMilletler'in bütün kurumları, özellikle gelişmekte



198 BESSEL, FRIEDRICH WILHELM olan ülkelerdeki kötü ve yetersiz beslenmenin ciddi



boyutlarını azaltmak için çeşitli görevler üstlenmişler



dir.



tiren Beşir Fuat, yaşadığı dönemi etkilemiş bir düşünce



adamıdır. Çağdaş Batı edebiyatını izlemiş, Zola'nın do



galcılığı ile yeni yeni oluşmaya başlayan gerçekçiliği Türk düşüncesine aktarmıştır.



Bessel, Friedrich Wilhelm Alman astronomu (Minden, Prusya 1784-Königsberg 1846). Bir ticarethanede memurluk yaparken, çıktığı bir deniz yolculuğunda astronomiye merak salan Fried



rich Wilhelm Bessel, astronomi hesaplamalannı kendi kendine öğrendikten sonra, Halley kuyrukluyıldızının



Başlıca yapıtları: Victor Hugo (biyografi-inceleme,



1885), Voltaire (biyografi-inceleme, 1886), Beşer (fiz



yolojik inceleme, 1886).



Beşir Şihab Lübnan emiri (? 1767-Istanbul 1851). Cezzar Ahmet



sonra gökbilimci Olbers tarafından korunmaya başla



Paşa'yla anlaşıp, amcası Yusuf'un yerine emir olan Be şir Sihap, Yusuf'un çocukları tarafından bir süre emirlik



nip, 1810'da Königsberg'de astronomi profesörlüğüne getirildi ve kentin gözlemevini yaptırdı. 60 000'den çok yıldızı gözleyerek, astronominin tüm dallarını geliştirdi.



Paşa'ya karşı Akká valisi Abdullah Paşa'yı tutup, başarı



dönencesini hesaplamaya girişti. Bu çalışmasından



ilk çifte yıldızları buldu; her astronomun kişisel yanılma



payının önemini ortaya koydu; birçok gözlem ve he saplama yöntemini geliştirdi.



Bessemer, Sir Henry Ingiliz sanayicisi ve metalürji uzmanı (Hertfordshire 1813-Londra 1898). Ucuz çelik üretme yöntemini bu



lan (XIX.yy'da çelik, elde edilmesi güç ve uzun süreli,



pahalı bir maddeydi. Bessemer, üstüne sıkıştırılmış ha va verilen erişmiş pik demirinden çelik elde etti) Sir



ten uzaklaştırıldıysa da, Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın desteğiyle, rakiplerini altetti (1807). Şam valisi Derviş sızlığa uğrayınca Mısır'a sığındı. Mehmet Ali Paşa'nın desteğiyle gene ülkesine dönüp, kardeşleriyle ve Can bulat ailesiyle mücadele etti. Suriye'yi ele geçirmek is



teyen Mehmet Ali Paşa'ya yardım edip, Suriye alındık tan (1833) sonra, Mehmet Ali yönetimine karşı ayakla nan Lübnan halkından Dürzilerin ve Marunilerin isyani



ni bastırdı. Avrupa devletlerinin baskısı sonucu Kavalalı



Mehmet Ali Paşa'nın Suriye'yi bırakması ve İngiliz Avusturya donanmasının Beyrut'u ele geçirmesi üstüne (11 Ekim 1840), Osmanlılara teslim oldu ve Malta'ya



sürüldü (12 Ekim 1840). Ertesi yıl bağışlanıp, Istanbul'a



Henry Bessemer, buharlı gemiler için bir stabilizator



yerleşti (1841).



rince dayanıklı madde bulamayınca, deneyleri sonun



Beşterev, Vladimir Mihayloviç



(denge aygıtı) yaptı. Silah yapımına girişip (1854), yete



da adıyla anılan Bessemer çeliğini buldu (çeliğin de mirden daha dayanıklı ve daha ucuz olması nedeniyle,



Bessemer çeliğinden, demiryolu, yapı, köprü, lokomo tif, gemi yapımında yararlanıldı).



Rus ruh hekimi (Sorali 1857-Petersburg 1927). Peters



burg Üniversitesi'nde profesörlüğe yükselen Vladimir Mihayloviç Beşterev (ya da Behterev), 1884'te döne mindeki ilk deneysel ruhbilim laboratuvarlarından biri



Best, Charles



ni kurdu ve refleksleri deneysel yöntemle inceleyen



Kanadalı hekim ve fizyoloji uzmanı (West Pembroke,



çok sayıda kitap yazıp, davranışçılığın gelişmesini



Maine 1899- Toronto 1978). Öğrenciliği sırasında Sir Frederick G. Banting'le çalışan Charles Best, bu çalış malar sonunda pankreastan insülin hormonunun ay rıştırılmasına ve elde edilen insülinin şeker hastalığının



refleksbilimi ortaya koydu. Merkez sinir sistemiyle ilgili önemli ölçüde etkiledi.



Betancourt, Romulo



tedavisinde etkili olduğunun ortaya konmasına katkıda bulundu (Banting bu çalışmalardan ötürü 1923'te No



Venezuelalı avukat ve siyasetçi (Guatine



Üniversitesi Fizyoloji bölümünün başkanlığına getirildi.



Romulo Betancourt, ülkesine dönünce (1941) solcu



bel Fizyoli ve Tıp ödülünü aldı). Daha sonra Toronto



Beşiktaşlı Ali Rıza: Bk. ALİ RIZA, BEŞİKTAŞLI. Beşir Fuat Türk yazarı (Istanbul 1852-ay.y. 1887). Fatih Rüştiye



1908-New



York 1981). Diktatörlük rejimine karşı gelmesinden ötürü, daha gençlik yıllarında birçok kez sürgün edilen Accion Democratica partisini kurdu. 1945'teki askeri darbenin ardından kurulan geçici hükümetin başkanlı ğına getirilip, siyasal ve toplumsal refomlar yapmaya gi rişti. Diktatör Martos Perez Jimenez'in on yıllık diktatör



lüğü sırasında yeniden sürgünde yaşayıp, 1959'da cumhurbaşkanlığına seçildi. 1964'te görevini kendi partisinden Paul Leoni'ye bırakıp, 1973'te ömür boyu



si'nde, Suriye Cizvit Mektebi'nde okuyan Beşir Fuat, Askeri Idadi'yi bitirdikten sonra (1871) Harbiye'ye gir di. Saraya Abdülaziz'in yaveri olarak alınıp (1876),Sirp



senato üyeliğine getirildi.



görevlerden sonra kolağası rütbesindeyken ordudan



ayrıldı (1883) ve yayıncılığa başladı (bir yandan da Ceri



Değişken bir magnetik alanın elektrik alanı üretmesi te meline dayanarak çalışan elektron hızlandırıcısı. Örnek



Güneş (1884) dergilerini çıkardı. Savunduğu pozitivist



elektrik alanı sağlarken, öbür bölümü elektronu daire



ve Rus savaşlarına gönüllü olarak katıldı. Çeşitli askeri



de-i Askeriye'ye başyazılar yazıyordu), Háver ve



ve doğalcı görüşlerin etkisiyle ölümü anlama düşünce



sine sürüklenip, bilek damarlarını kesti ve sonuna kadar



duyduklarını Ahmed Mithat'a yazdığı bir mektupta an lattı. Namık Kemal'in düşüncelerine ve romantik edebi



yata karşı çıkarak yeni bir eleştiri- inceleme anlayışı ge



betatron



bir magnetik alanda, alanın bir bölümü hızlanan bir



sel bir yörünge üstünde tutar. Magnetik alanın şiddeti artip elektronlar hızlandıkça, yörüngedeki alan yörün genin yarıçapını sabitleştirir. Yörüngenin içindeki ya da



dışındaki bir hedefe doğrultulan elektronlar, hedefe yönelmiş, yoğun işın demeti halinde X ışınları üretirler.



lik başarılı betatron Donalt Kerst tarafından 1940'ta illi



BETTELHEIM, CHARLES OSCAR 199 nois Üniversitesi'nde yapılmış, Kerst daha sonra, elek



tronları 300 milyon elektron volta (MeV) kadar hızlan durabilen en büyük betatronu yapmıştır. Günümüzde



betatronlar ticari olarak kullanılmak için 10-100 MeV arasında üretilmekte, nükleer fizikte, tipta ve radyogra



fide kullanılmaktadırlar.



Bethe, Hans Albrecht Alman fizikçisi (Strasbourg 1906). Münih, Tübingen, Manchester ve Bristol üniversitelerinde ders veren



Hans Albrecht Bethe, ABD'ye yerleşti (1935). Cornell



Bethmann-Hollweg, Theobald von Alman devlet adamı (Hohenfinow 1856- ay-y. 1921).



Valilik ve İçişleri bakanlığı yapan Theobald von Beth



mann-Hollweg, 14 Temmuz 1909'da Alman Impara torluğu şansölyeliğine atandı. Ülke çapında reformlar yapmak gerektiğini sezdiği halde, imparator Wilhelm II'nin, ordunun ve yüksek görevlilerin baskılan nede



niyle, düşüncelerini uygulamaya koymayı başaramadı. Diplomatik esnekliği deolmadığından, İngiltere'yle uz



laşmayı başaramayıp, 1914'te Almanya'nın diplomatik



ve ekonomik açılardan hazır olmamasına karşın, Graf



(Ithaca)Üniversitesi'ndekuramsal fizik kürsüsünde gö



von Schliefen'in planına göre savaşa girme kararına bo



sinde yöneticilik yaparak, sonradan Bethe-Heitler for



niyle generallerle, özellikle de Hindenburg ve Luden



Yıldızlardan enerji üretme kuramını ortaya atıp (Bethe



revden alındı.



rev alıp, Los Alamos atom bombası tasarısı fizik şube



yun eğmek zorunda kaldı. Barış yanlısı görüşleri nede



mülünü oluşturan elektron-pozitron kuramını geliştirdi.



dorff'le tartışmaları sonucu, 14 Temmuz 1917'de gö



devresi, 1938), bir hidrojen atomunu başka bir atomla



tepkimeye sokarak helyum atomu oluşturma işlemi



Beti, Mongo



mesinde uygulanan yöntemin benzeri) üstünde ça



Kamerunlu yazar (Mbalmaya 1932). Fransızca yazdığı



(hidrojen bombası yapımında, yüksek enerji elde edil lıştı.



Enrico Fermi ve J.RobertOppenheimer'la(1943)Los



romanlarında Bati uygarlığının eski sömürgelerdeki yı



kıcı etkilerini anlatan Mongo Beti (asıl adı Alexandre Bi



tirdi. Aynı laboratuvarın Kuramsal Fizik bölümü yöneti



yididir), üçüncü romani Mission Terminée'yle (Görev Tamamlandı, 1957),Fransa'da Sainte-Beuve Ödülü'nü



atılmasından sonra, uluslararası atom enerjisi denetimi



member Ruben (Ruben'i Anma, 1974), L'Habitude du



adamlarına öncülük etti; atom denemelerini kısıtlayıcı bir anlaşmanın hazırlanmasına önayak oldu (1963).



Betil, Turgay



ması gibi çalışmaların gelişmesine katkıda bulunup,



Türk grafik sanatçısı (Çorum 1940- İstanbul 1992). Dev



ya'da Max Planck Madalyası, Ulusal Bilim Akademisi



(1965)Turgay Betil, gazete ve dergilere karikatürler çi zip, ortak sergilere katıldı. Birçok tiyatro oyununun de



Alamos Bilim Laboratuvarı'nda atom bombasını geliş



ciliğini yapip (1943-1944), Hiroşima'ya atom bombası



aldı. Daha sonra yergi yazıları ve öykü kitapları (Re



nin gerekliliğini ileri sürerek, aynı görüşü paylaşan bilim



Malheur (Mutsuzluk Alışkanlığı, 1974), vb.) yayınladı.



Nükleer reaktörler, kıtalararası roketler, roket savun



Atom Enerjisi Komisyonu Fermi Madalyası, Alman



let Güzel Sanatlar Akademisi Grafik bölümünü bitiren



Draper Madalyası ve Krallık Astronomi Heyeti Edding ton Madalyası, vb. ödüller kazandı. Ulusal Bilim Akade misi'ne üye seçilip (1944), 1967'de Nobel Fizik Ödü



kor ve kostümlerini hazırladı. 1966-1968 ve 1970



1972 Varşova afiş bienallerine katıldı ve 5 afişi Wilanow



lü'nü aldı.



(Polonya) Afiş müzesi arşivine alındı.



Bethlen, Gabor



Bettelheim, Bruno



Erdel beyi (illa 1580-Gyulafetorvar 1629). Türklerin yardımıyla Gabor Bathory'yi kovarak 1613'te bey olan



Avusturya asıllı ABD'li psikanalizci (Viyana 1903 Silver Spring 1990) Viyana Üniversitesi'nde ruhbilim ve



Gabor Bethlen, Macar kralı Ferdinand Il'ye karşı Bo hemya protestanlarıyla işbirliği yapıp, Macaristan'a gir



di (1619); Pressburg'dan Avusturya'yainerek Viyana'yı tehdit etti. Ne var ki bu başarısı uzun sürmedi ve Ferdi



nand Il'yle Nikolsburg antlaşmasını imzalamak zorun da kaldı. 1624'te Viyana'ya yaptığı ikinci seferde ve üçüncü seferde (1626) de başarı kazanamayınca, Le



ustcheau barışını imzaladı. Dördüncü bir sefere hazır lanırken öldü.



felsefe doktorasını veren (1938) Bruno Bettelheim, Na



ziler tarafından bir süre toplama kampına atıldıysa da,



çok geçmeden serbest bırakılıp ABD'ye yerleşti (1939).



1944'te Chicago Universitesi'ne bagli Sania Shankman Okulu'nun yöneticiliğine getirilip, görevini ölünceye kadar sürdürdü. Çocuklardaki ruh ve kişilik bozuklukla rini iyileştirmeyi amaç alıp, yeni tedavi yöntemleri bul du. Bir bunalım sonucu intihar etti.



Başlıca yapıtları: Dynamics ofPrejudice (Önyargının



Dinamiği, 1950), Love is not Enough (Sevgi Yeterli De



Bethlen, Iştvan, Kont



gildir, 1950), Dialogues with Mothers (Annelerle Söy



Macar siyaset adamı (Gernyeszeg 1874-SSCB 1947). Milletvekili seçilen (1901) Kont Istvan (ya da Istvan)



1969), Freud and Man's Soul (Freud ve Insan Ruhu,



ma girişen partinin başkanlığını yaptı. Başbakanlığa ge



Bettelheim, Charles Oscar



Bethlen, Bela Kun rejimi sırasında, bolşeviklikle savaşı



tirilip (1921), Trianon antlaşmasının sonuçlarınıkabul etti; büyük devletler ve komşu devletlerle iyi ilişkiler ku rulmasına çalıştı. Maliyeyi düzene koymasına karşılık,



tarım ve toplum sorunlarında tutucu bir siyaset benim sedi.



Italya'yla Roma'da bir dostluk antlaşması imzaladı



(Nisan 1927). 1931'deki Büyük İktisadi Bunalım sırasın da istifa edip, Hitler'e karşı olduğundan Alman işgali (1944) sırasında saklandı. 1945'te SSCB'ye sürüldü.



leşiler, 1962), Children of the Dream (Düş Çocuklan, 1983).



Fransız iktisatçısı (Paris 1913). Çalışma Bakanlığı'nda memurluk (1944-1948), öğretmenlik (1948-1952) ya pan Charles Oscar Bettelheim, halk cumhuriyetlerin deki planlama sorunlarını, toplumculuğa geçiş döne



mindeki toplumsal oluşumları inceledi. Calcul Econo mique et formes de Propriéte (Iktisadi Hesap ve Mülki yet Biçimleri, 1970) adlı kitabında, Marx ile Engels'in toplumcu üretim biçimine ilişkin kuramsal önerileri ile



200



BETTİ, ENRICO



toplumcu ülkelerdeki uygulamanın çelişen yanlarını



petçi kuğuya benzeyen, ama ondan daha kısa boyunlu



Başlıca yapıtları: Problèmes Théoriques et pratiques



çiftleşir; kışı Orta Asya ve Avrupa'da geçirir. Kuş ve hay



belirledi.



de Planification (Planlamada Kuram ve Uygulama So runları, 1946), L'Economie Soviétique (Sovyet Ekono



olan ve daha az ses çıkaran Bewick kuğusu, Sibirya'da



van oymaları yapan Ingiliz sanatçısı Thomas Bewick'in



(1753-1828), adını taşıyan Bewick kuğusunu bazı uz



misi, 1950), La Construction du Socialisme en Chine



manlar, Amerika kıtasındaki benzeri islikli kuğunun, alt



(Çin'de Sosyalizmin Kuruluşu), Révolution Culturelle et



türü saymaktadırlar.



Organisation Industrielle en Chine (Çin'de Kültür Dev rimi ve Sanayinin Kuruluşu, 1973), Les Luttes de Classe en URSS (SSCB'de Sinif Kavgaları, cilt 1, 1974).



Beyatlı, Yahya Kemal



Betti, Enrico



Türk şairi (Üsküp 1884-İstanbul 1958). Üsküp belediye başkanlarından Ibrahim Naci Bey'in oğlu olan Yahya



İtalyan matematikçisi (Pistoia 1823-Pisa yakını 1891). Pistoia lisesinde ve Pisa



üniversitesinde matematik



dersleri veren Enrico Betti, eliptik fonksiyonlar ve mate matiksel fizik alanında önemli araştırmalar yaptı. Evaris te Galois'nın geliştirdiği denklemler kuramını ayrıntılı bir biçimde açıklayarak, klasik cebirden modern cebire



Kemal Beyatlı (asıl adı Mehmet Agâh'tır), Üsküp ve Se



lanik idadilerinde okuyup, Istanbul Vefa idadisini bitirdi (1902). Abdülhamit'in baskısından kaçan birçok aydın



gibi Paris'e gidip (1903), Önce Meaux kolejine, bir yıl sonra da Paris Siyasal Bilimler Okulu Dış Siyaset bölü



müne girdi (ama diploma almayı başaramadı). İstan



geçişe önemli bir katkıda bulundu.



bul'a dönünce (1912) Darüşşafaka'da tarih ve edebi yat, Medresetülvaizin'de İslâm ve uygarlık tarihi ders leri okuttu. Darülbedayi'de (1914) ve Darülfünun'da



Beuys, Joseph



ders verdi (1915-1922). Kurtuluş Savaşı'nın sonlarına



Alman sanatçısı (Krefeld 1921-Düsseldorf 1986). İkinci Dünya Savaşı sırasında hava kuvvetlerine katılan Jo



yazdı. Lozan Barış Konferansı'na danışman olarak katıl



seph Beuys, uçağı Sovyetler Birliği'ne düşünce, don



doğru Ankara'ya geçip, Hâkimiyet-i Milliye'de yazılar di (1922). Urfa milletvekilliği (1923),Varşova (1926)lve Madrid (1929) ortaelçiliği yapıp, Madrid ortaelçiliğine



muş bedeni Tatarlar tarafından yağ ve keçeye sarılarak kurtarıldı (sonradan bu gereçleri sanatında sıcaklık ve



ek olarak Lizbon ortaelçiliğini de üstlendi (1931). Türki



yaşam veren öğeler olarak sık sık kullandı). Savaştan



(1943- 46), atandığı Paris büyükelçiliğinden emekli



sonra Düsseldorf Sanat Akademisi'nde öğrenim görüp,



aynı okulda öğretim görevliliği yaptı. Pek çok afişin yanı sira, düşünceye ve eyleme öncelik tanıyarak, çoğun lukla artiklar, ölü hayvanlar, demir parçacıklarıyla oluş



ye'ye dönünce (1934) yeniden milletvekilliği yapıp



ye ayrılınca (1949), İstanbul'a yerleşti.



turduğu çevre-hareket düzenlemeleri yaptı.



Beveridge, Lord William Henry Ingiliz iktisatçısı ve yöneticisi (Rangpur, Bengal 1879 Oxford 1963). İşsizlik ve iş bulma servisleri şefliğinde



(1908-1916) bulunan Lord William Henry Beveridge, Winston Churchill'le işbirliği yaparak işsizlik sigortası



nin gerçekleşmesine õnayak oldu (1911). London School of Economics'in (1917-1937) ve Oxford'da



University College'ın yöneticiliğini yapıp, sosyal sigor talar sistemini inceleyen bakanlıklararası yönetim ko



mitesinin başkanlığına getirildi (1941): Bu komitenin hazırladığı rapor (halk arasında Beveridge planı adı ve rildi), tutucuların ve paralı çevrelerin karşı çıkmasına



karşın Churchill tarafından onaylandı. 1946'da baron



Yahya Kemal



luga yükseltilip, daha sonra Lordlar Kamarası üyeliği



Beyath.



yaptı.



Gelirin tam olarak kullanılmasını sağlamak için birey



Malumat ve Inika dergilerinde Mehmet Agâh adıyla



ile devletin işbirliğini düzenlemeyi amaç alan Beverid ge'e göre devlet, girişim düşüncesini ve kişisel sorumlu luğu köreltmeden, yoksulluğu ortadan kaldırmalıdır;



görülen Yahya Kemal Beyatlı, Paris'te bulunduğu yıllar da, bir yandan Albert Sorel'in dersleri ile Emile Bour



karşılamaya yetecek en az geliri sağlamasıyla gerçekle



geois ve Albert Vandal'dan esinlenerek yeni bir tarih görüşü geliştirmiş, öte yandan). Moréas, Baudelaire ve



bu, her kişinin kendisinin ve ailesinin gereksinmelerini şebilir. İnsanların temel gereksinmelerinin karşılanma si, amacın ancak birinci evresidir; bundan sonra, hasta



Tıkla savaş, yoksullukla savaş, eğitim reformu, işsizlikle



savaş, vb. evreleri gelir. Full Employment in a Free Soci ety (Özgür Bir Toplumda Tam Istihdam, 1944) adlı ya



pitinda, öngörülen bu yeni gelir dağılımının tüketici kit leye yeterli kazancı nasıl sağlayacağını anlatmıştır. Bewick kuğusu



Avrupa'da yaşayan kuğu türū (Cygnus bewicki). Trom



yayınladığı ilk şiirlerinde (1902) Servet-i Fünun etkisi



Verlaine gibi çağdaşı Fransız simgecilerinin “öz şiir" an



layışını benimsemiştir. Bir ara şiirin ilk kaynaklarına git mek amacıyla yeni Yunan (Nev Yunanilik) anlayışında bir denemeye girişmişse de, çok geçmeden ulusal tari



he dönmüş ve kendinden önceki şiirle hesaplaşmış,



çağdaş Bati şiiri ile eski Türk şiirinin bireşimini gerçek



leştirerek, aruz vezninin yaşayan Türkçe'ye uygulandı



gi, geçmiş değerlere bağlı, kendine özgü bir şiir geliştir miştir.



Yahya Kemal, şiir ve düzyazılarını sağlığında kitap



haline getirmemiş (yalnız, Hürriyet gazetesinde her



BEYAZ RUSYA



hafta bir şiirine yer verilerek bütün şiirlerinin yayımlan masına başlanmıştır, 1956), ölümünde Yahya Kemal'i Sevenler Derneği, daha sonra da İstanbul Fetih Cemi yeti'ne bağlı Yahya Kemal Enstitüsü ve Müzesi kurul muş, bu enstitü tarafından yayımlanan yapıtlarının yanı sıra bir de Yahya Kemal Enstitüsü Mecmuası çıkarılmış tir (1959-1968).



Şiir kitapları: Kendi Gök Kubbemiz(1961), Eski Şiirin



Rüzgarıyla (1962), Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş (1963).



Makale-Deneme-Ani: Aziz İstanbul (1964), Eğil



Dağlar (1966), Siyasi Hikayeler (1968), Siyasi ve Edebi



201



Kuzey kutup bölgesi denizlerinde yaşayan iri dişlibalina



(bil. a. Delphinapterus leucas). Narbalinasıyla birlikte



balinalar takımınin Monodontidae ailesini oluşturan



beyaz balinanın, erkeğinin boyu 4,5 m'yijağırlığı 1 500 kg'i bulabilir. Biraz daha küçük olan dişi, 14 aylık bir



gebelik döneminden sonra tek yavru doğurur ve birkaç ay yavruya bakar. Maviye çalan siyah renkli yavrunun



rengi, beş yıl içinde yavaş yavaş beyaza dönüşür. Be



yaz balina balıkla beslenir ve çıkardığı sesin yankısın



dan yararlanarak avının yerini belirler. Küçük aile õbek leri halinde gezen beyaz balinalar, yalnızca göçler sıra sında kalabalık sürüler oluşturur ve çok çeşitli sesler çı



Gençliğim, Siyasi ve Edebî Hatıralarım (1973).



kararak birbirleriyle anlaşırlar. Kuzey kutup bölgesi hal kı tarafından yoğun biçimde avlandıkları için soyları



beyaz balıkçıl



miştir.



Balıkçılgiller ailesinden kuş türü (Bil. a. Egretta alba). Çiftleşme mevsiminde uzun, süslü tüyler çıkaran beyaz



Beyaz deniz



Portreler (1968), Edebiyata Dair (1971), Çocuklugum,



azaldığından, avlanmalarına belirli sınırlamalar getiril



Rusya'nın kuzeybatı ucunda kıyı denizi. Barents denizi nin kolu olan, geniş bir körfez oluşturan Beyaz deniz,



batıda Karelya'yla (Karjala), doğuda Kanin yanmada sıyla çevrilidir. Yüzölçümü 90 650 km², en derin yeri 340 m'dir. Kasım ayından mayıs ayına kadar kısmen donar. Kuzey Dvina, Onega, vb. birçok ırmağın dökül dügü Beyaz denizin kıyılan girintili çıkıntılı ve genelde bataklıktır. Batı kıyısındaki Arhangelsk, kıyılanndaki en büyük limandır. Beyaz deniz yapımı 1933'te tamamla nan Beyaz deniz-Baltik denizi kanalıyla (225 km) Pe tersburg'a bağlanmıştır.



Beyazıt: Bk. BAYEZİT. Beyaz Rusya Doğu Avrupa'da devlet. Kuzeyde ve doğuda Rusya, güneyde Ukrayna, batıda Polonya, kuzeybatıda Litvan ya ve Letonya'yla sınırlı olan Beyaz Rusya (Rusça Belo rosya ya da Biyeloruska), 1991'e kadar Sovyet Sosyalist



Cumhuriyetleri'ne bağlısovyet sosyalist cumhuriyetle



rinden biriyken, o tarihte bağımsızlığını ilan etmiştir. Beyaz balıkçıllar, XIX. yy'da şapkalara takılan tüylerinin çok para etmesi nedeniyle yoğun biçimde avlandıklarından



soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Amerikan



Başkenti Minsk'tir.



YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR Çok az engebeli düz bir ova görünümünde olan Be



uzun, ipeksi kuyruk tüyleriyle dikkati çeker.



yaz Rusya topraklan, aşağı yukarı ortasından geçen bir tepeler dizisiyle ikiye aynlır. Kuzey kesiminde yükselti, genellikle güney kesiminden daha fazladır. Güney kesi



balıkçıl ince-uzun bedenli, zarif bir kuştur. Dünyanın



nin havzasına denk düşer ve bataklık alçak topraklarla kaplıdır. Başlıcalan batıya Baltık denizine (Bati Dvina ve



balıkçılmın (Egretta thula) (solda) başında uzun tüyler



bulunur; büyük beyaz balıkçıl (Casmerodius albus) (sağda),



ılık ve tropikal bölgelerinde yaşayan büyük beyaz ba lıkçıl (Casmerodius albus) ve küçük beyaz balıkçıl (E. garzetta), Amerika balıkçılı (Egretta thula), türleri vardır.



beyaz balina



Beyaz balina (D.



lencas), Kuzey



Buzdenizi'nde ve



kuzey



denizlerinde yaşar. Avlannin



yerini çıkardığ sesin yankısıyla belirler.



mindeki Polezya bölgesi, Pripyat (ya da Priyet) ırmağı Neman) ya da Karadeniz'e (ana kollarıyla Dnieper, Be rezina ve Pripyat) dökülen pek çok akarsu ve gol bulu



nan ülkede, ulaşıma elverişli akarsular bir kanallar ağıy la birbirine bağlanmıştır. Ülkenin üçte birini kaplayan



ormanların büyük bölümü iğne yapraklılardan ve hus ağaçlarından oluşur. Hayvan topluluğu, Beyaz Rusya



202



BEYAZ RUSYA LETONYA Siauliai



FOUR



.Panovegys



Der Polotsk



LITHUANIA



RUSYA



Yeden



Yartlove



Vitebsk



POLAMore



Kaunas



Smolensk



Lepel



yllnyus



Ora Molodecho



Suva Orera Da



Lida 45+ Grodno



Borisov



Gore Sale



Jodigo



Kricev



Bryho Ogos



Binok



Vorests Bornovici Bobruys 'Sutek "Sigan POLONYA Solgorsk



IWAN



Gobin



Sve fogorsy



BEYAZ RUSYA



RODAM



Mogilev



Minsk



hobi



Kintay



Gomel'



Recita



Prestak



Kating



MOST



GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü 207 600 km². Baş kenti ve başlıca kenti: Minsk (1 633 600 nüf.;



UKRAYNA



Lublinkove



1991 tah.).



TOPLUM YAPISI. Nüfus (1992 tah.): 10 390 000;



BEYAZ RUSYA



nüfus yoğunluğu: km’ye 50 kişi. Etnik dağılım



Anal



(1989): Beyaz Ruslar (% 77,9); Ruslar (%13,2);



His



loremeti



200 0



nemli huntlet



Polonyalılar (% 4,1); Ukraynalılar (%2,9); Yahu diler (%1,1).



Cernigoy



und Co



A TODO



0



11



30



+



۸۰ ‫زا‬ ‫رانا‬ 50



EĞITIM VE SAĞLIK. Üniversite sayısı (1990): 33



Mini



TEXT



200 1 000 000



ūniversite ve 145 teknik okul. Hastane yatak sayı si (1989): 138 300. Hekim sayısı (1989): 41 400.



EKONOMI. Başlıca ürünleri: Tarım — canlı hay



ilk ve ortaöğretim ücretsiz ve zorunludur. Yükseköğre tim de ücretsizdir; üniversitelere sınavla girilir.



van, süt ürünleri, keten, kenevir, tütün, patates,



XX. yy'da sağlık hizmetleri Beyaz Rusya'da büyük



tahil; sanayi – kereste sanayisi, dokuma ve besin sanayileri, kimya sanayisi, motorlu araçlar ve ta



gelişme göstermiştir ve sovyet rejiminin başlarından bu yana ücretsizdir. Bununla birlikte, sağlık hizmetlerinin



rim gereçleri yapımı, elektrikli ve elektronik ge



niteliği 1970 yıllarından bu yana çocuk ölümlerinin artı şına ve ortalama ömrün düşmesine yansıyacak biçimde



reçler yapımı, dericilik ürünleri, makine yapımı; madencilik petrol, doğal gaz. Para birimi: Ruble.



YÖNETİM. Türü: Cumhuriyet. Yasamagücü: Mil



let Meclisi. Yönetim bölümlenmesi 6 bölge (ob last).



ULAŞIM. Demiryolları (1990): Toplam 5 590 km.



Karayolları (1990): Toplam 92 200 km.



düşmüştür. Çernobil nükleer kazası da, halkın sağlığını



kuşkusuz son derece olumsuz yönde etkilemiştir. Minsk dışındaki başlıca kentler Brest, Gomel, Grod no, Mogilev ve Vitebsk'tir. Kültür. Beyaz Rusya'nın folkloru zengindir; kökleri Kiev Prensliği ve Litvanya Büyükdüklüğü dönemlerine daya nan edebiyat, sanat ve mimarlık da gelişmiştir. XVIII. ve XIX. yy'lardaki Polonya ve Rus egemenliği kültür ve



edebiyatı olumsuz yönde etkilemiş, ama XX. yy'a giri Polonya sınırındaki Belaya Vezha orman koruma ala



nindaki Avrupa bizonu gibi ender hayvanlar da içerir. Uzun süre Beyaz Rusya topraklarının yeraltı gelir kay



lirken Beyaz Rus edebiyatı yeniden canlanmaya başla mıştır. 1930 yıllarından başlayarak SSCB'nin genel siya seti gereği Rus dili ve kültürü ön plana çıkmışsa da,



1990'dan bu yana Beyaz Rusya'nın kültür yaşamında



nakları bakımından ksul olduğu sanılmış, ama yakın dönemde büyük kömür, şist, petrol, potasyum tuzu, ki



yeni bir canlanma dönemi başlamıştır.



reçtaşı, dolomit, vb. yatakları ortaya çıkarılmıştır. Top



Beyaz Rusya bağımsızlığa ulaşana kadar kaynak boş. luklarının, üretim hedeflerinin ve mali siyasetlerin Mos



rakların büyük bölümü tarıma elverişsizdir; üstelik bir bölümü, 1986'daki Çernobil nükleer kazasının yol açtı



ğı radyoaktif kirlenmeden etkilenmiştir. Kara ikliminin nispeten yumuşak bir biçiminin egemen olduğu ülke de, ocak ayı sıcaklık ortalaması -6 °C, temmuz sıcaklık



ortalaması 18 °C, yıllık yağış miktarı 550-700 mm'



EKONOMI



kova'dan belirlendiği merkezden planlanan Sovyet ekonomisiyle bütünlenmişti. Bu yüzden 1980 yıllarının



sonunda SSCB'de gelişen pazar ekonomisine geçiş si kıntıları Beyaz Rusya'ya da yansımış, üstelik bağımsız liktan sonra daha da artmıştır: Serbest pazar sistemine



dir.



geçiş yavaş yürümektedir ve genel olarak hizmetler ke



TOPLUM YAPISI



simiyle sınırlıdır; sanayi hâlâ devletin, tarım da hâlâ ko operatiflerin denetimindedir. Tarm. Beyaz Rusya'nın tarımsal çıktılarının yarısından çoğunu canlı hayvanlar (sığır, domuz, koyun ve keçi)



Halkın dörtte üçünden çoğunu oluşturan Beyaz Rus lar, Doğu İslavların bir koludurlar ve çoğunlukla orto doksturlar. Dil ve kültür açısından Ruslara ve Ukraynalı



lara oldukça yakındırlar. Genellikle kırsal kesimde yer



leşmişlerdir; ama 1980 yıllarından bu yana kentlerde



de çoğalmışlardır. Halkın % 13'ünü oluşturan Ruslar,



daha çok kentlerde yaşarlar. Rusça, kentlerde ve devlet



kuruluşlarında yaygın biçimde kullanılmakla birlikte, ül kenin resmi dili ilan edildiği 1990'dan bu yana Beyaz



Rusça'nın resmi kullanımı da artmıştır. Eğitim ve sağlık. Beyaz Rusya'da 1950 yıllarında % 100'e yakın okuma-yazma oranına ulaşılmıştır. 10 yıllık



oluşturur. Temel tarım ürünleri yemlik bitki ve patates



tir; onları tahıllar (çavdar, arpa, yulaf) ve şekerpancarı izler. Keten ve kenevir üretimi de önemlidir.



Sanayi. Geleneksel olarak bir tarım ülkesi olan Beyaz



Rusya, ancak İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sanayileş



me evresine girmiştir. Başlıca sanayi kolları arasında be sin, kereste ve dokuma sanayileri, kimya sanayisi, pet rol arıtımı, elektronik gereçler yapımı, makine (özellikle dikiş makinesi) yapımı, saat, piyano, kamyon, tarım ge



BEYAZ RUSYA 203



Beyaz Rusya'nın başkenti ve Bağımsız Devletler Topluluğu'nun merkezi olan Minsk, Svisloç ırmağı kıyısında yeralır. Beyaz



Rusya'nun başlıca sanayi kentidir ve ülkenin sanayi çıktılarının üçte birini karşılar. Tarihselaçıdan Dogu Avrupa Yahudilennin başlıca merkezlerinden biriyken (1897'de Yahudiler kent nüfusunun yarıdan çoğunu oluşturuyorlardı), uygulanan çeşitli baskı ve kiyimlar sonucunda günümüzde yahudilerin sayısı çok azalmıştır.



Beyaz Rusya'da Minsk Moskova



karayolu ustunde



kurutmak için bugday yayan koyluler



204



BEYAZ SARAY



reçleri ve traktör yapımı sayılabilir. Devlet yapısı ve kurumlar. SSCB dönemi sırasında, Be



yaz Rusya Komünist Partisi bütünüyle Moskova'daki



merkez parti organlarına bağlıydı. Beyaz Rusya Sosya



list Cumhuriyeti hükümeti, parti siyasetini sıkı sıkıya uy.



guluyordu. Beyaz Rusya'da ilk özgür seçimler Mart 1990'da yapıldı. Yeniseçilen Parlamento komünist mil



letvekillerinin hâlâ çoğunlukta olmalarına karşın, so nunda Moskova'dan daha çok özerklik elde etmeyi ba



şardı ve Gorbaçov'a düzenlenen (Ağustos 1991) başa



risiz darbeden hemen önce, Beyaz Rusya'nın bağım



sızlığını ilan etti. Komünist partinin etkinliği yasaklandı.



Bununla birlikte, çok partili sisteme geçiş yavaş ilerledi



ve eski komunistler, hükümetteki önemli görevlerini korudular.



Yürürlükte olan 1978 tarihli Anayasa'ya göre Beyaz Rusya parlamenter bir cumhuriyettir. 360 üyeli Millet



Meclisi (Yüksek Sovyet) cumhurbaşkanını seçer



ya'da, özellikle 1863'teki köylü ayaklanmasından son ra Beyaz Rusluk bilinci canlanmaya başladı.



Çarlık rejiminin devrilmesinden sonra Beyaz Rusya bağımsızlığını ilan ettiyse (Mart 1918) de, 1920'deki Polonya-SSCB Savaşı'ndan sonra batı kesimi Polonya



tarafından ilhak edildi; doğu kesimiyse Beyaz Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne dönüştürülerek SSCB'nin parçası oldu. İkinci Dünya Savaşı'nın başında Polonya işgali altındaki batı kesimi geri alınırken, Al



manlar ile SSCB birlikleri arasındaki çarpışmaların bü yük bölümünün geçtiği Beyaz Rusya, savaştan çok bü yük zarar gördü ve nüfusunun dörtte birini yitirdi.



Savaş sonrasında girişilen bayındırlık çalışmalarına



ekonomide hızlı bir gelişme ve sanayileşme eşlik etti. Mihail Gorbaçov'un 1980'lerin ortalarında başlattığı



reformlar sonunda Adradzhenge (“yeniden doğuş") adı verilen kitle hareketi dahil yeni bir ulusal canlanma



TARIH



dönemine giren Beyaz Rusya, bağımsızlığını ilan etti. Aralık 1991'de eski SSCB'yi oluşturan cumhuriyetlerin çoğunun katıldığı Bağımsız Devletler Topluluğu'na ka tıldı ve başkenti Minsk, Bağımsız Devletler Toplulu ğu'nun da merkezi oldu.



VI. yy'dan başlayarak günümüzdeki Beyaz Rusya topraklarına Beyaz Rusların ataları olan Doğu İslav ka



Beyaz Saray



(1992'de Stanislav S. Şuskevic). Başbakan (1992'de Vyaçeslav Kebic) ve bakanlar Kurulu Parlamento'ya karşı sorumlu olarak, yürütme gücünü uygular.



bileleri yerleştiler. IX. ve X. yy'larda birkaç prensliğin kurulduğu bölge, evlilik ilişkileri sonucunda Kiev Rus Prensliği'ne bağlandı ve Beyaz Ruslar, ortodoksluğu benimsediler.



XIII. yy'da Kiev Prensliği'nden koparak Litvanya



ABD başkanlarının Washington'daki konutuna verilen ad. Beyaz Saray'ın (İngilizce The White House ya da Executive Mansion) yapımı 1792'de tasarlanarak, bir yarışma açıldı. Yarışmayı kazanan James Hoban'ın



Büyükdüklüğü'ne bağlanan Beyaz Ruslar, 1385'ten



planlarına göre yapılarak 1800'de törenle hizmete gi



başlayarak Litvanya ile Polonya'nın birleşmeye başla



ren yapı, 1814'te İngilizler tarafından yıkıldı. 1815-17 arasında Hoban'ın yönetiminde genişletilerek yeniden yapıldı. 1826 ve 1829'da yapılan eklemelerle genişle



malarindan sonra, Polonya etkisine girdiler ve özellikle soylu sınıf arasında, Polonya dil ve kültürünün yanı sıra,



katoliklik yayıldı. Polonya'nın bölüşülmesinde (1772,1793 ve 1795)



Rusya Imparatorluğu tarafından ilhak edilen Beyaz Rus



tildi. 1948-1950 yılları arasında, iç yapısı çelik iskelet



lerle bütünüyle yenilenip, odaları özgün biçimleriyle yeniden yapıldı.



Amerika Birleşik Devletleri başkanının resmi konulu olarak kullanılan Beyaz Saray'ın cepheden görünüşü. Yeni klasik üsluplaki yapı, James Hoban'ın çizdiği planlara uygun olarak, George Washington'un seçmiş olduğu yerde yapılmıştır. 1814'te Ingiliz askerleri tarafından ateşe verilen ilk yapıdan sonra yapılan günümüzdeki yapı, 1817'de hizmete girmiştir.



BEYİN



205



mamakla birlikte, bireylerin beyin hacmiarasında çok



Beycing: Bk. PEKİN.



büyük ayrılıklar bulunabilir. Sözgelimi, otopsi yapıldık.



tan sonra, Lord Byron'un beyninin 2,2 kg. Turgen beyin



yev'inkinin 2 kg, ama Anatole France'ın beyninin yal



Merkez sinir sisteminin insanda ve hayvanların çok bü



Bütün omurgalılarda, merkez sinir sistemi, embriyo nun "nörula” evresinde gelişir.Sinir olugunun başta ye



nizca 1,01 kg geldiği görülmüştür.



yük çoğunluğunda kafatasının içinde yeralan parçası.



ralan bölümünde üç kesecik belirir: Arka; ona, on Bunlardan birincisi farklılaşarak artbeyine (miyelanse



Beyin ya da daha doğru bir deyişle tümbeyin, hayvanlar



dünyasında amfiyoksus gibi ilk ikiyaşayışlılarda görül. meğe başlarsa da, ancak omurgalılarda gerçek gelis meye kavuşur: Balıklar; kurbağalar; sürüngenler; kus



fal) ve arkabeyine (metansefal) dönüşür. İkincisinden



ortabeyin (mezansefal) oluşur. Üçüncüsünden de ara



beyin (diansefal) ve sonbeyin (telansefal) doğar. Daha kolay olsun diye, beyin genellikle üçe bölünür: Arka ve orta keseciklerden dogan (beyincik dışında) bütün olu şumlara "beyin kökū" denir; sonra beyincik, daha son



lar; memeliler. Hacim olarak da en çok omurgalılarda gelişmiştir: Balinanın beyni 9 kg, filinki 6 kg, goril ve



şempanzeninki 350 gr, yunusunki 1 700 gr, insanınki 1 450 gr'dır (yeni doğmuş bebekte 350 gr).



ra da asıl beyin gelir,



Bu sayılarla, söz konusu hayvanların toplam ağırlığı



Beyin kökü, soğanilikle başlar; soganilik, omuriliğin



arasındaki oran, her türün "zeka" düzeyi konusunda ilk



uzantısıdır ve "soğanilik kabartısı" denilen enine bir ya



bilgiye verir: Oran, balinada 1/5000, filde ve gorilde 1



rikla biter. Soganiliğin üstünde, iki orta yarık (ön ve arka)



/ 500, şempanzede 1/150, yunusta ve Homo sapi



ve dört yan yarık bulunur. Sırt bölümünde, iki alt beyin



ens'te (günümüzdeki insan) 1/50'dir.



cik sapçığını gizleyen çukur bir örtü zarla (membrana



İnsanlaşma süreci, yani günümüzdeki insana doğru



evrimsel ilerleme, büyük ölçüde, kafa içinin giderek



tectoria) örtülüdür.



yin hacmi 500 cm', Pithecanthropus'unki 750 cm', Pe kin insanınki 1 000 cm'tür. Ama bu tür hesaplara pek önem vermemek gerekir. Neanderthal insanının tüm beyni çok büyükken (1 450 gr), onun yerini Homo sapi ens'inki (1 600 gr) almıştır. Bu son sayı, yalnızca ortala ma bir sayıdır: “Zeka katsayısı" önemli ölçüde bozul



dıran bu enlemesine çıkıntının üstünde, dont tane be yincik sapçığı yeralır. Varol-köprüsünün ilerisinde, sırt



Beyin kökünün ikinci parçası, soğaniliğin önünde bulunan Varol köprüsüdür (ya da halkamsı çıkınt). Di



büyümesiyle gerçekleşmiştir. Australopihecus'un be



binde bir oluk bulunan, ortası çukur bir çeşit simidi an bölümünde birbirine denk dört kabartı, karın bölümün



deyse, köprü-sapçık arası bir çukur çizgiyle ayrılan iki



Kurbağa gibi aşağı sinif omurgalı hayvanların beyni, en ilkel beyindir: Beyin koku ve beyincik iyi gelişmemiştir. Beyin koku solunum, sindirim ve kalp atimi gibi istemsiz hareketleri denetler; beyincik kas etkinligini düzenler. Memelilerde, ozelikle de insanda beyin büyük ölçüde gelişmiştir. Her beyin yarıküresi dort loba bolunmuştur. Alin, yankala, sakak ve arkata loplan. Bu bölümlerin her biri aynı işlevler üstlenmiştir. Sözgelimi, artkafa lobu görme duyusuna ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Alin lobunda kişilik ve duyusal davranış merkezlerinin yeraldig, sanılmaktadır. Ikiyaşayışlı



Sürüngen



kus



kurbaga



timsah



güvercin



arkabeyin alin lobu



yan kara lobu şakak lobu beyincik



artkafa lobu



beyin kökü



Memeli



tavan



Memeli kedi



Primat memeli



Primat memeli



sempanze



goril



Memeli



Primat memeli



makak



Yunus



Primat memeli insan



206



BEYİN beyin yarıküresi



beyin kabugu koruyucu zar



beyin büyük birlese!



beyin buyuk



birleses kafatası



talamus



epifiz orta beyin



varol köprüsü



beyin yankuresi



beyincik



limbik sistem



Omurilik soganı



beyin yankūresi



talamus



hipofiz omunlik



Bu kesit çizimde insan beyninin anatomisi görülmektedir. Beyin, kafatası içinde yeralır ve ince zar,



hipotiz



sert zar, orumceksi zar adları verilen



beyincik



üç zarla korunur. İki beyin yarıküresi



beyin büyük birleşeğiyle birleşir. Limbik sistem bellek ve heyecanla



yaşamagaci



ilgilidir. Beyincik, bedenin bazı istemsiz işlevlerini denetler. Talamus,



varol



köprüsü



hipotalamus ve hipofiz, önbeyindedir. Varol köprüsü ve omurilik soğanını da içeren beyin kökü, beynin en ilkel bölümüdür ve beyin ile omuriliği birbirine bağlar.



omurilik



omurilik sogani



hipotalamus



büyük beyin sapçığı bulunur. Beyin kökünün tümü çukurdur; omuriliğe özgü



çeperleri, bir "köprü" (boz birleşek) ile birleşir ve “tala



epandim kanalı, Silvius kanalı aracılığıyla III. karıncığa



de yeralır, öne doğru görme sinir çaprazıyla uzar ve ar



bağlı bulunan IV. karıncığı oluşturmak için burada ge



mus" diye adlandırılır. Talamus, hipotalamusun üstün



kada bir şişkinlikle (yastık) ve "dizsi cisim" denen iki kü



nişler. Genel olarak, düzensiz biçimde boz madde ve



çük çıkıntıyla sona erer. III. karıncığın tavanı bir üçgen



ak maddeden oluşan tümbeynin bütün bu bölümü,



oluşturur; önde beyaz bir birleşek uzanır, bunun üstün



omurilik ile beyin kabuğu arasındaki sinir akısının geçiş



de bir saydam bölme (septum lucidum) ve bir “nasırlı



komuta merkezidir: Göz kapaklarının açılıp kapanma



ve mercimeksi çekirdeklerden oluşan çizgili cisimler



si; çiğneme; dengeleme (duruş refleksi); doğrulma; vb. Ayrıca istemsiz hareketlerin(solunum, sindirim,vb.)dü



görülür.



yeridir. Amaaynızamanda, birçok refleks hareketin de



cisim” bulunur. III. karıncığın her iki yanında, kuyruklu Beyin yarıküreleri, üstü pek çok eğri büğru kıvrımla



zenlenme yeridir; oraya varan sinirlerin çoğu (mide



kaplı ve ortadan derin bir yarıkla ayrılmışikibüyük kütle



dir.



halindedir. Her yarıküre, ötekilerden daha derin üç ya rikla (Silvius ve Rolando yarıkları, dış dikey yarıklar) bir



akciğer siniri gibi) sempatik sinir sistemine bağlı sinirler Beyincik, insanda 150 gr kadardır. Beyin kökü ile be



yin yarıküreleri arasında bulunan beyincik, solucan gibi



halkalı olan ve "kurtçuk” adı verilen bir orta bölüm ile kırışık yapılı iki beyincik yarıküresinden oluşur (üstünde loplar, lopçuklar, lameller görülür). Altı beyincik sapçı ğıyla beyin köküne bağlanan beyincigin, kabuğu boz madde, iç bölümü ak maddedir. Beyinciğin kesiti ince



lendiğinde, bu iki maddenin mazi yaprağını andırı bi



çimde düzenlendiği görülür. Kurtçuk (bazen "eski be



yincik"de denir), istemsiz denge hareketlerini düzenle meye yarar ve kas gerilimini sağlar. Bazen "yeni beyin cik" de denen (çünkü yalnız memelilerde vardır) beyin



cik yarıküreleri, istemli hareketlerin ayarlanmasını sağ lar.



Asıl beyin, kabaca üç bölümden oluşur:Ortada bir boz madde tabakası (özerk boz çekirdekler ya da çok



çizgili çekirdekler); ortada bir ak madde tabakası (beyin



yarıkürelerinin ana maddesi); dışta birboz madde taba kası (kabuk ya da beyin kabuğu). Beynin en derindeki bölümü, IV. karıncıktan hemen sonra gelen ve II. ve I. karıncıkla (yan karıncıklar) ilintili olan III. karıncıktır. III.



karıncık, arkaya doğru küçük epifiz beziyle, öne doğru da büyük önem taşıyan hipofiz beziyle sınırlıdır. Yan



birinden ayrılan dört loba bölünmüştür (alın, yankafa,



şakak, artkafa lopları). Üstündeki kıvrımlar sayesinde, boz maddeden be yin örtüsü, çok büyük bir yüzeye ulaşabilir (insanda yaklaşık 2 000 cm?). Bu örtü görünürde, ilkel omurgalı



larda yoktur; bunlarda yalnız merkez boz çekirdekleri (paleansefal) vardır. Beyin örtüsü, evrim sırasında yavaş yavaş ortaya çıkar.



Beyindeki bölümlerin görevleri,son derece çeşitlidir ve sistemli biçimde incelenmelerine nispeten yakın bir dönemde başlanmıştır. Salgı bezleri, organların düzen li, birbiriyle ayarlı, uyum içinde çalışması için gerekli



kimyasalmaddeleri (hormonlar) salgılar: Özellikle hi pofiz, bütün içsalgı ağına komuta eder. Yakın zamanda anlaşıldığına göre, hipotalamus, iştah ve uyku merkezi



dir. Talamus, heyecanla ilgili refleksleri yönetir: Mimik ler (gülme, korku, öfke, vb.) ve iç organ tepkileri (kızar ma, sararma, gözyaşı, ter,büzücü kasların gevşemesi,



vb.). Ayrıca burası, kabuğa ya da başka yerlere giden si



nir akısının geçiş yeridir.



Beyin kabuğu, sürekli bir elektrik etkinliği içindedir;



bu etkinlik, beyin elektrosunda (elektrosefalogram ya da EEG) kendine özgü dalgalar (alfa, beta) halinde gö



BEYİN zükür. Beyin kabuğu, istemli hareketlerin, şartli refleks lerin, belleğin, zekânın, düşlerin merkezidir. Burada hareket başlatma alanları, duyu algılama alanları, aşağı yukarı aynı derecede önemli olan birleştirme ara böl geleri yeralır.



Duyu algılama alanları iki tiptir. Ya genel duyarlığa



özgüdür (diş deri duyumu; özduyum, yani kendi için dekini duyma; vb) ve bu durumda yükselen yankafa kıvrımında bulunur ya da özel duyumlara özgüdür, çe



şitli yerlerde bulunur:Görme bölgesi; iki beyin yarıkü: resinin arkasında; işitme bölgesi, birinci şakak kıvrımı



207



(4 Hz'in altı) ve leta etkinliği i(4-8 Hz). Davranışsal el



kinliklerin tipine ve düzeyine göre farklı biçimleri var dır. Sözgelimi alfa etkinliği, genellikle dinlenme döne minde görülür. Birçok kişide dikkat alfa etkinliğini bo zar. Beta etkinligi, beynin ön bölümüne yerleştirilmiş elektrotlardan alınır ve düşünceetkinlikleriyle ilişkilidir.



Kimyasal etkinlik. Sinir uyarılarının bir sinaps aralığın dan iletilmesi, bazı kimyasal maddelerin salgılanmasıy



la ilişkilidir. Bu işlevi beyinde, aminoasitlerden oluşan ve biyojenik amin denen bir grupkimyasal aktarıcıger çekleştirir. Asetilkolin, uyku hali vesersemliğe yol açar.



üstünde; vb.



Norepinefrin,hipotalamusla ve limbik sistemde yüksek



galarının varlığı ilk olarak 1874'te bir tavşanın beyin ka



kez sinir sisteminin birçok bölgesinde bulunur. Beden kimyasında oluşan birçok geçici değişiklik,



Beyin dalgalanı. Beyin dalgaları, elektroensefalogramla (EEG; beyin elektrosu da denir). kayit edilir. Beyin dal



miktarda bulunur. Serotonin, başta beyin kökü, mer



buğuna elektrotlarlyerleştiren ingiliz Richard Catontara



beyin bazı fizyolojik engellerle korunmazsa, beyin iş



bir makale yayınlamıştır. 1934'te B.H.C. Matthews'un



damarlarındaki endotelyum hücreleri arasındaki alışıl



fından ortaya konmuş, 1929'da Alman Han Derges, ka fa derisinden kaydedilen insan beyin dalgalarıyla ilgili



farklı giriş güçlendiricileri uygulamasıyla biyolojik elek



trik sinyallerinin yüksek kazançlı olarak gösterilebilmesi



bu alanda bir devrim olmuştur. Harward Tip Fakülte



si'nden Frederic Gibbs, Hallowell Davis ve William



Lennox, saralı insanlarda EEG'yle ilgili ilk makaleyi ya



yınlamışlardır. EEG yaygın olarak saranın teşhisinde, ay rica insanda ve hayvanlarda beyin işlevlerinin nasıl ol



duğunu gösteren çalışmalardakullanılmaktadır.



EEG ağrısızdır ve kolay uygulanır. Elde edilen verile



rin öbür tibbi verilerle değerlendirilip, ilişkilendirilme



siyle teşhise varmaya yardımcıolur. Farklı tip ve nedenli



levlerinde belirgin değişikliklere yol açar. Bu fizyolojik



koruyuculardan biri olan kan-beyin engeli, beyin kılcal



mamış sıkı bağlantılarla oluşturulur ve dolaşımdan be



yine ulaşan suda eriyebilir maddelere karşı koruyucu bir engel işlevi görür. “Kan-beyin-omurilik sivisi engeli" denen başka bir koruyucu sistem, beynin içinde derin



lere uzanır; beyine bazı tedavi edici ilaçların girişini de zorlaştınır. Antibiyotikler, hormonlar vesakinleştiriciler



gibi küçük ve/ya da eriyebilen moleküller beyine gire bilir. Buna karşılık, çok sayıda kanser ilacı ve öbür suda eriyebilen, büyük moleküllü ilaçlar giremezler.



Beyin araştırma ve tekniklerindeki gelişmeler. Teknik



gelişmeler içinde, 1960 yıllarında bilgisayarlı tomogra



si bozukluklarıyla ilişkilidir. Kasılma nöbetlerini önleyici



fiyle görüntüleme, beyinle ilgili araştırmalarda yeni bir çığır açmıştır. Makine, hastanın başının çevresinde dö nen zayıf X-ışınlarını kullanır ve farklı doku yoğunlukla



beyin dokusunun cerrahi yöntemle çıkarılması, çoğun



rini yansıtan kesitler halinde görüntü oluşturur. Daha



lukla EEG'yle elde edilen bilgilere bağlı olarak yapılır. Kafa derisinden alınan mikrovolt düzeyindeki beyin



raf filmi üstünde asıl görüntüye dönüştürür. Bu yöntem



sara nöbetleri, belirli bölgesel ya da yaygın beyin dalga



ilaçlarla tedavi ya da ender durumlarda başvurulan ilgili



sonra bilgisayar bunu ossiloskop ekranında ya da fotog



gören elektrotlardan oluşan kanallarla birbirini izleyen



beyin urlannin ve kan pıhtılaşmalarının varlığını, yerle rini ve beyindeki bozun bölgelerini belirlemeyi sağlar. Beynin görüntülenmesiniamaç alan başka röntgen



tirilir. Kafa derisinden kaydedilen elektriksel etkinlik, te



kökenli teknikler de geliştirilmiştir. Magnetik rezonans



dalgaları güçlendirilir ve her biri farklı beyin bölgelerini dalgalı çizgiler biçimde kâğıda yazdırılabilir duruma ge melde beyin kabuğundan kaynaklanır.



Beyin dalgaları her saniyedeki etkinlik sayısını göste |



ren frekans bantlarına göre sınıflandırılır: Alfa etkinliği (8-14 Hz.), beta etkinliği (14 Hz'in üstü), delta etkinliği



görüntüleme (MR), yoğun magnetik alan içinde magne tize edilen beyin dokusunun hidrojen çekirdeklerine (porotonları) dayalıdır. Radyo frekansı gönderilmesiyle çekirdeklerin yeri, farklı doku özelliklerini görüntüle



Bu resimde büyütülmüş olarak görülen beyincik, en dıştaki uydu hücreleri ve sepet hücrelerini içeren molekul tabakası, en



içteki granül tabakası ve beyincik ile beynin öbür bölümleri ve beden arasında bağlantı kuran en iç tabakadaki sinir liflerinden oluşur. Molekül ve granül tabakaları, Purkinje hücre gövdelerinin yoğunlaşarak oluşturdukları Purkinje çizgisiyle aynlırlar.



Granul tabakası içinde bulunan Golgi hücreleri ve granül hücreleri, liflerini molekul tabakası ve granul tabakası arasına



gönderirler. Yosunsu sinir lifleri, granul hücreleri ile obür beyin ve beden sinirleri arasında bağlantı kurarlar ve çıkan lifler, beyinciğin dışından molekül tabakasına bilgi taşımak için Purkinje hücrelerinin çevresini sararlar. purkinje çizgisi



Sepet hücresi



uydu hücresi



Usl molekul tabakası



beyincik



granul huchesi yosunsu lifler



cikanhiller Purkinje hücreleri



is granultabakası



Golgi hücresi



208



BEYİN gövde



duyu-hareket alanı



diz



omuz kalça



alin lobu göz alanı



bacak



gövde



kalçiy boyun, baş omuz



kol



kol



yan kafa lobu



alin lobu



bilek



el



parmaklar başparmak boyun



forme



parmaklar



başparmaklar SÖZ



alın



burun 502



alın lobu



on bolgesi yuz



ayak



ayak bileg



yüz



ayak başparmas



Üreme organlari bölgesi



Broca alanı



Isol yarıkürevle)



görme ilişkisi



dudak



dudak



dişler



yakak lobu işitme duyu-hareket alanı



dil



çene



işitme ilişkisi



isol yankürede Wernicke



alanını içerir) yan kala lobu



yutak



duyu-hareket alanı



dil



alin lobu on bölgesi



karin yutma



yarikure



Beyin kabuğunun duyu-hareket alanı beden yüzeyinden



gelen duyuları ve kas etkinliğini düzenler. Ince hareketleri ve



52



lobu



ayak, dudak ve parmakların duyularını denetleyen alanlar



kafa



hareket alanında daha geniş yer tutarlar.



bedenin öbür bölümlerini denetleyenlere oranla, duyu



yarikore



art



meye olanak sağlayacak biçimde değiştirilebilir. Pozit



beyin kabuğuda, beyin yarıküreleri tümsekler, yarıklarve girintiler kapsar. Daha çok mantıksal davranışlarla ilişkili olan



ran pozitronlar yayar. Bu fotonlar da PET taramasında



sol yarıküre ile planlı davranışlardan sorumlu sağ yarıküreye ayrılır. Her iki yanıkürenin alın lobu onu bölgeleri sonuç çıkarma, yargılama ve heyecanla ilişkilidir. Älin lobu koşma gibi bazı organize kas hareketlerini denetler. Yan kafa lobları



görüntülemede kullanılır. Bu teknik, farklı beyin alanla rindaki değişen glikoz metabolizma düzeyleri konu



ginntiler



yank



sol



Bellek ve algılamayla ilgili olduğu düşünülen insan beyninin



ron Emisyon Tomografisi (PET) adı verilen başka bir teknik, radyoaktif izotoplarla bağlı glikoz türevi bileşik lerin iğneyle verilmesiyle gerçekleştirilir. İzotop bozu nurken, beyindeki elektronlarla çarpışıp foton oluştu



alın lobu



krvnmlar



lad ve dokunmayla ilgili duyum bilgileri düzenler, şakak lobları işilme, denge ve kokuyla ilgilidir. beyin kabugu



sunda bilgi verir. Sözgelimi, ur bulunan ya da bozunlu bölgelerde normalden farklı glikoz düzeyleri gözlenir.



Ayrıca, sesüstü (ültrason) dalgaları kullanan görüntüle me teknikleri de vardır.



sepet hücresi



yatay hücre



uydu hücresi



kan damari



isi hucre glial hucie



beyin kabugunun bulunu



Soturucu lifler



pirarnitsi hucre getirici lifler



Martinotti hucresi



Usile büyütülmüş ve açılmış biçimde gösterilen beyin kabuğunun hücre yapısı, destekleyici glial hücreleri ve çeşitli nöron



tiplerinden oluşur. Yatay sinir hücreleri beyin kabuğunun yüzeyi boyunca uzanırlar ve beyinkabuğunun dahaderinlerine ulaşan dikey nöronlar arasındabağlantı kurarlar. Seper hücreleri, igsi hücreler ve uydu hücreleri , bedenden bilgi getiren yatay nöronlardır. Piramitsi hücreler ve Martinotti hücreleri de, bedene haber gönderen düşey hücrelerdir. Glial hücreler beyin kabuğunun yapısını desteklerlerve kan damarlarından nöronlarabesin ve oksijen taşırlar. Getirici sinirler bedenden beyin kabuğuna, götürücü sinirler de beyin kabuğundan bedene bilgi taşırlar.



BEYRUT 209



beyin yıkama



intihara zorlanmışlardır.



Düşüncelerini, davranışlarını ve tutumlarını değiştir



Beyle, Henri: Bk. STENDHAL.



mek için bireylere kasıtlı olarak bedensel ve ruhsal bas kı uygulama işlemi. Beyin yıkamanın öbür ikna ve öğ retme yöntemlerinden ayrıldığı nokta, zorlama öğesi



nin yanı sıra, kafadaki bir düşüncelergrubununun bütü nüyle boşaltılıp, genellikle tam karşıtı bir düşünceler grubunun kabul ettirilmesidir. “Beyin yıkama" terimi, düşünce reformu anlamına gelen Çin deyişi "hsi nao"nun çevirisidir. Çin'de 1949'da iktidara gelen komünistler, eski rejimin aydın larını ve orta sınıfı beyin yıkama yöntemleriyle yeniden



Beyruni



Türk bilgini (Bati Harizm 973-Gazne 1051 ya da 1052). İbni Sina ve Abdüssamet Bin Samet el-Hakim'den ders alan Beyruni (ya da Biruni; tam adı Ebu Beyhan Mu hammet Bin el-Beyruni dir), Gazneli Mahmut Hindis tan'ı alınca Hindistan'a giderek Sanskritçe öğrendi. As tronomi, fizik, matematik, doğabilimleri, coğrafya ala



lanmıştır. Baskı rejimleriyle yönetilen birçok başka ül



ninda çalışmalar yapıp (ama gerçek başarısını geometri ve trigonometride gösterdi), astronomi aygıtları üstün de çalıştı. Deneysel fizik ve tipla uğraşıp, kendi yaptığı



mek için benzer çabalar harcamışlardır.



rak hesapladı.



eğitmeye çalışmışlar, daha sonra aynı yöntemler Kore



Savaşı'nda tutsak düşen müttefik askerlerine de uygu kede de yetkililer, bireylerin beyinlerini denetleyebil



Beyin yıkama iki aşamada gerçekleştirilir: Geçmiş suç ya da hataların itiraf ettirilmesi; yeni inançların aşı lanması. Beyin yıkama uygulanan kişiler uyku ve yiye



cek azlığı, alışkın olduğu çevreden uzak tutulma, kati kurallara uymayı gerektiren hücre hapsi ya da hücre ar



kadaşlarının toplumsal baskısı gibi çeşitli yoğun rahat sızlıklarla, itirafa zorlanırlar. Daha sonra, her insanda bir parça bulunan genel suçluluk duygusuyla oynanan kar şılıklı eleştiri ve özelleştiri seansları yapılır. Aynı zaman da düzenli bir biçimde "zorla kabul ettirme" seansları da sürdürülür. Yeni düşüncelerin kabul ettirilmesi, yeni



bir grup baskısıyla ve vaat edilen bağımsızlık ödülüyle desteklenir.



Psikoloji ve nöropsikolojinin gün geçtikçe gelişme



siyle, baskı rejimlerinde gün geçtikçe daha etkili beyin



aygıtlarla madenlerin özgül ağırlığını çok yaklaşık ola UNESCO'nun desteğiyle 1000. doğum yıldönümü



dünyanın her yanında törenlerle kutlanan Beyruni için,



Türkiye'de de 23 Kasım 1973'te, Türk Tarih Kurumu bir tören düzenlemiş ve Beyruni'ye Armagan adlı bir kitap ile bir anı pulu çıkarmıştır.



Başlıca yapıtları: El-Asar-ül-Bakıye ani'l-Kurun-il



Håliye (Hareketsiz Yüzyıllardan kalan Yapıtlar), Tahki



ku må li'l-Hind (Hindistan Tarihi), Kitabu İstihrac-ül Etvar fi'd-Daire bi Kavs-il-hatt-il Münhani-il-Vaki Fiha



(Dairedeki Kirişleri Dairenin Çember Parçasının Kavsi



Hesabıyla Çıkarma Kitabı), El-Kanun-ül-Mes'udi fi'l



Hey-eti ve'n-Nücüm (Mesudi'nin Astronomi ve Nu



cum Üstüne Yasaları), Kitab-ül-Telkim fi Evaili Sinaat-it



Tencim (Nucum Bilimine Giriş), Tehdid-ü Nihayat ul



Amâkin fi-Tashih'i Mesale-il-Mesäkin (Meskenlerin



yıkama programları uygulanmıştır. Gene de, bazı yön



Arasındaki Uzaklığı Düzeltmek için Uzamların Sonunu



beyin yıkama ile bazı dinsel grupların dinsel coşkuyu artırmak ve dinlerini kabul ettirmek için kullandıkları



Beyrut



temler yüzyıllardan bu yana da değiştirilmeden kulla nılmaktadır. Sözgelimi, uzmanlar, siyasal amaçlarla



Sınırlama), vb.



yöntemler arasındaki benzerliklere değinmişlerdir. Bu



benzerlikler, özellikle fiziksel araçlar kullanarak (ritmik



Lübnan'ın başkenti ve başlıca kenti. Akdeniz kıyısında, Lübnan dağlarından başlayıp, denize doğru uzanan



dans ve vurmalı çalgılar; kamçılama; bazen uyuşturu



yüksek



cu) bireyi kendinden geçmeye benzer bir ruh haline



000'dir. Halkının büyük bölümü Arap, üçte iki kadarı



yönelten mezheplerde açıkça görülür. 1978'de Guya



hıristiyan, üçte biri müslümandır. 1975-1990 arasında Ortadoğu'nun başlıca savaş alanlarından biri haline ge



nin üyeleri, bir tür beyin yıkamayla önderleri tarafından



len,silahlı militanların sık sık müslüman Bati Beyrut'u hi



na'da topluca intihar eden People's Temple mezhebi



***Iç savaştan önce, Ortadoğu'nun en canlı kenti olan Beyrut'un genel görünüşü.



burunda



yeralan



Beyrut'un



nüfusu,



702



210 BEYŞEHİR GÖLÜ ristiyan Doğu Beyrut'tan ayıran “yeşil hat” boyunca çar



yükseltide yeralan, Van gölü ve Tuz gölünden sonra



mal yaşam ve gerekli hizmetler bozulmuş ve nüfusun



büyük bölümü kentten ayrılmıştır.



sonra da ikinci büyük tatlısu gölü olan Beyşehir gölü (656 km²), kuzeybatı-güneybatı doğrultusunda 45 km



TARİH



Berythos adlı eski bir Fenike yerleşme merkezi olan Beyrut'un tarihiİ.Ö. XV. yy'a kadar uzanır. Roma ege



boyunca uzanır; genişliği kuzey ve orta kesimlerinde kesiminde 70 m'yi bulursa da, çoğunlukla 20 m'yi aş



pıştıkları kentte, eski gösterişli ekonomi çökmüş, nor



menliği döneminde büyük bir öğretim merkezi olan



kent, 551'de bir depremle aşağı yukarı bütünüyle yıkıl



Türkiye'nin üçüncü büyük gölü, Keban baraj gölünden



13-15 km, güney kesiminde 25 km'dir; derinliği, batı



maz. Doğal bir çukurlukta suların birikmesiyle oluşmuş



gölün çevresi, kalkerli topraklarla kaplıdır. Sularının



mış, ama sonra yeniden yapılmıştır. Sırasıyla Haçlılar,



fazlasını güney kıyısından çıkan Çarşamba suyuyla (göl den çıktığı yerde bir regülatör yapılmıştır ve sulamada



XIX. yy'da Batı'yla yakın ilişkiler kuran bir Ortadoğu li



yararlanılır) boşaltan, batı kıyıları yakınında toplanmış 20'ye yakın ada (Mada, Iğdeli, Orta, Aygır, Hacıalüf, vb. adaları) bulunan Beyşehir gölünün, suları ilkbahar



Memluklular ve Osmanlıların egemenliğine giren kent,



manına dönüşürken, aynı zamanda da Arap ulusçulu



ğunun ilk merkezlerinden biri olmuştur.



1920'de yeni kurulan Lübnan Cumhuriyeti'nin baş kenti olan Beyrut, 1970 yıllarının ortalarında ve sonla rinda Lübnanlı hıristiyanlar ile müslümanlar arasındaki



çarpışmalardan büyük zarar görmüş, ardından İsrail



da yağışlarla ve karların erimesiyle yükselir; sonbahar da en düşük düzeye iner.Çeşitli göçmen kuşların (mar ti, pelikan, karabatak, balıkçıl, vb.) kıyılarında ve ada



İsrail ordusu kentin bir bölümünü işgal ederek FKÖ'yü



larda kuluçkaya yattıkları, kuzey kıyılarındaki sedir or manlarının Kızıldağ Ulusal Parkı'nda (550 hektar) koru maya alındığı gölün güneydoğu kıyısında, Beyşehir ilçe merkezi yeralır. Güney kıyısını Konya-Antalya karayo



Beyrut'tan çıkanrken geniş alanları yeniden yıkılan ken



lu, doğu kıyısını da Konya-Isparta-Izmir karayolu izler.



karşıtı Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) yerleşmesi so nucunda İsrail'in hava saldırılarına uğramıştır. 1982'de



te, İsrail birliklerinin Eylül 1983'te çekilmelerinden son ra, 1987'de Suriye barış gücü birlikleri yerleşmiştir. Su



riye'nin desteğiyle Lübnan ordusu 1990'ın sonuna doğ ru Beyrut'ta denetimi ele geçirmiş ve Beyrut'un yeni



den onarım için gerekli çok büyük çalışmalar başlatıl mıştır.



GÜNÜMÜZDE BEYRUT Günümüzde Beyrut'un eski kesiminin merkezi Place des Martyrs meydanıdır. Yeni yerleşim alanları Ras Bey



rut'ta batıya doğru uzanır. Kentte pek çok cami ve kilise vardır.



Beytüllahim Filistin'de kasaba. Kudüs'e 10 km uzaklıkta, İsrail işga lindeki bölgede yeralan Beytüllahim (Arapça adı "ek mek evi" anlamına gelir),Tevrat'a ve İncil'e göre Davut



peygamberin yurdu ve İsa'nın doğduğu yer olduğu için, hıristiyanlar ve musevilerin hac merkezlerinden dir. En ünlü kilisesi Nativitas, İsa'nın doğduğu yer kabul edilen mağaranın üstündedir.



Ingiltere'nin Filistin üstündeki mandası kaldırılınca



Geleneksel olarak Beyrut ekonomosi bölgesel tica



1948'de Ürdün'e bağlanan kasaba, 1967'deki İsrail



ret, sanayi ve turizme dayanmış, Beyrut uzun bir süre Doğu Akdeniz'deki başlıca liman ve bütün Güneybatı



Arap savaşı sırasında, İsrail birlikleri tarafından işgal edilmiştir. Günümüzde nüfusu 2 000 dolayındadır.



Asya'nın başlıca ticaret merkezi ve uluslararası banka cilik merkezi olmuş, ama uzun iç savaş bu işlevlere son



vermiştir. Bununla birlikte, liman etkinlikleri 1991'de



beyzbol



yeniden başlamıştır.



Dokuzar kişilik iki takım arasında oynanan alan sporu. Bazı tarihçilere göre, beyzbolun kökeni Roma uygarlı



Beyşehir gölü



ğına kadar inerse de, beyzbolun atası, XVII. yy. sonlari



Akdeniz Bölgesi'nde göl. Göller yöresinde, 1 110 m



na doğru İngiltere'de yaygınlaşan, toplar ve sopalarla oynanan "rounders" adlı oyundur. Zamanla, Ingilizler



7 1983'te Baltimore Memorial stadyumunda, Baltimore Orioles



ve Philedelphia Phillies takımları



sahaya çıkarlarken.



BEZEYİŞ, ŞADAN



211



(En solda) 1905-1928 arasında



kesintisiz 24 sezon oynayarak bir rekor kıran Ty Cobby.



(Solda) 1920-1930 yıllarının ünlü



New York Yankees takımında



oynayan, ABD'de gelmiş geçmiş en ünlü beyzbol oyuncusu sayılan



Babe Ruth. Ruth, aynı zamanda meslek yaşamı boyunca 1 milyon dolardan çok kazanan ilk beyzbol oyuncusudur.



(Altta) Oynadığı 13 sezonun



10'unda, New York Yankees'i şampiyonluğa taşıyan Joe DiMaggio. Daha sonra, ünlü sinema oyuncusu Marlyn Monroe'yle evlenmiştir.



tarafından Amerika'ya taşınmış, modern beyzbolun



kurucusu A.). Cartwright Jr., beyzbolun kurallarını be lirlemiştir.



İlk resmi maç, ilk beyzbol kulübü Knickbocker ile New York takımı arasında 1845'te oynanmış, ilk şampi



yonaysa, ABD'de 1903'te düzenlenmiştir.



Beyzbol, hem kişisel yetenek, hem de takım içinde



birlik ve uyum gerektiren bir spordur. Bir takımda 9



oyuncu vardır. Beyzbol maçı, 9 devreden, her devre de ikişer evreden oluşur.



Beyzbol temelde, bir top ve sopayla oynanır. Takı min atici oyuncusu topu karşıya atar; amacı, onun attığı



topu sopasıyla geri çevirmeye çalışan rakip takımın vu



rucu oyuncusunun, ardarda üç kez iskalamasını (topa vuramamasını) sağlayarak oyun dışı bırakmaktır. Bir oyuncunun topa vurduktan sonra koşarak alacağı uzaklık, oyun alanındaki kazıklarla sınırlıdır. Bir beyz



bol alanı, bir büyük, bir de küçük alandan oluşur. Ayrı



ca 18,30 m genişliğinde bir alan daha vardır. Hücum, küçük ve büyük alanlarda yapılır. Topun alandaki çeşitli



çizgilerin içine ya da dışına düşmesi, takımların sayı ka zanmasına ya da yitirmesine yol açar.



ABD ve Japonya'da olağanüstü ilgi gören beyzbol, Güney Amerika, Kanada, Avustralya ve Güney Afri ka'da da çok yaygın ve sevilen bir oyundur.



bezelye Baklagiller ailesinden, biryıllık bitki cinsi (Bil.a.Pisum).



Cinsin günümüzde 8 tür içermesine ve Tarihöncesi dö nemden bu yana pek çok bezelye çeşidi yetiştirilmesi ne karşın, yalnızca, cinsin örnek türū bezelye (Pisum sativum) ekilmektedir. Ortadoğu kökenli olduğu sani lan bu tür, güzel beyaz çiçekler açar; tohum kılıfının içinde, çeşide göre değişen boylarda ve biçimde çok



sayıda tane bulunur. Tanelerinin biçimine göre yuvar lak ya da buruşuk diye nitelenen bezelyelerin taze ye nen çok küçük tanelileri (sultani bezelye), körpeyken



toplanıp pişirilir. İri tanelileriyse, taze olarak ya da kon serve olarak kullanılır.



Bezeyiş, Şadan Türk ressamı (Adapazarı 1926). İstanbul Devlet Güzel



Sanatlar Akademisi'ni bitiren (1951) Şadan Bezeyiş, 1955'ten başlayarak İstanbul Teknik Üniversitesi'nde ders verdi. Devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde başarı ödülü (1974) alıp, 1987'de İTÜ Sosyal Bilimler Enstitü



sü Görsel ve Çevresel Sanatlar başkanlığına getirildi.



1989'da Kırmızı Portre adlı tablosuyla İş Bankası Büyük



(Solda)Bezelye(P.sativum), yüzyıllardır, tohum zarflar içinde büyüyen yenebilir yeşil tohumlan için yetiştirilmektedir. Gregor Mendel, genetik bilimine öncülük eden



deneylerinde, bezelye bitkilerini kullanmıştır.



212



BEZİRCİ, ASIM



Ödülü'nü alıp, 1993'te 13. Stockholm Uluslararası Sa Bezirci, Asım



Berlin 1907). Birçok gözlemevi kuran Wilhelm von Be zold, Devlet Meteoroloji servisini yönetti. Serbet uçlu tellerde ve kıvılcım siperli devrede elektrik titreşimleri nin varlığını ortaya koydu (1870). Atmosfer elektriği, at



Türk yazarı (Erzincan 1927- Sivas 1993). İstanbul Üni



lışmalar yaptı.



versitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölü münü bitiren (1950) Asım Bezirci, bir özel şirketin büro



Bhabha, Homi Cihangir



nat Fuarı'nda Türkiye'yi temsil etti.



mosferin termodinamiği ve siklonlar kuramı üstüne ça



işlerinde çalıştı (1953-1957). Askerliğini yaptıktan sonra da muhasebeciliği sürdürdü. Sivas'ta düzenlenen Pir



Sultan Abdal Şenlikleri sırasında sanatçıların kaldığı bir oteli aşırı dinci bir grubun ateşe vermesi sonucu, 36 ki şiyle birlikte yanarak öldü.



Gerçek gazetesinde siyasal fıkralar yazarak, çeviriler yaparak yazı hayatına giren (1950) Asim Bezirci, eleşti



rilerinde nesnel ve bilimsel bir eleştiri anlayışına bağlı kalarak, hem bu anlayışın öncülüğünü, kuramcılığını,



uygulayıcılığını yapmış, hem de kendisine yöneltilen



Hintli fizikçi (Bombay 1909-Mont Blanc dağı 1966). Cambridge'de öğrenim görüp (1930-1935), aynı üni versitede kozmik ışınlar, elektronlar ve pozitronlarla il



gili araştırmalar yapan (1935-1939) Homi Changir



Bhabha, Hindistan'da nükleer enerji çalışmalarının yö neticiliğine getirildi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Ban



galor Fen Enstitüsü'nde ders verip, 1945'te yeni kuru



Tan Tata Temel Araştırma Enstitüsü'nün yöneticliğine getirildi.



1948'de Atom



Enerjisi



Komisyonu'nun



baş



eleştirileri tartışmış, nesnel-bilimsel anlayışı marksçı an layışla birleştirme yolunda bazı uygulamalarda bulun



kanlığına, 1962'de Atom Enerjisi Bölümü genel sekre



muştur.



terliğine atandı. Bir uçak kazasında öldü.



bhakti Hindu dininde “Tann'ya adanma" ya da "Tanrı sevgisi" anlamına gelen Sanskritçe sözcük. Bhakti, Tanrı'nın



adinin sürekli tekrarlanmasıyla Tanrı'ya teslim olmayı içerir. Hindu dininin klasiği Bhagavad Gita'da, bhakti nin, hindu dininin çeşitli mezheplerinde en büyük amaç olan özgürlüğe ulaşmayı sağlayan üç yoldan biri olduğu belirtilmiştir.



Bhartrihari Hint şairi, filozofu ve dilcisi (VII. yy). Dildeki felsefi so



runlarla ve bu sorunları metafizik temellerine yerleştir Asim Bezirci.



Başlıca yapıtları: Edip Cansever (inceleme, Hüseyin



mekle ilgili çalışmalar yapan Bhartrihari'nin en tanınmış yapıtı, Vakyapadiya'dir (sözcükler ve tümceler lüstüne inceleme). Aşk, dünyadaki yaşam ve dünya nimetlerin den el çekmeyle ilgili şiirleri de vardır.



Contürk'ün Turgut Uyar incelemesiyle birlikte, 1961), Abdülhak Hamit ve Tarih yahut Endülüs Fethi (fakülte bitiriş tezinin genişletilmiş basımı, 1966), Ahmet Haşim



Bhavabhuti



(inceleme, 1967), Nurullah Ataç (inceleme, eleştiri an



Sanskrit dilinde yapıtlar vermiş Hint yazarı (VII.



layışıyla ilgili yazılar, 1968), On Şair On Şiir(1971),Me tin Eloğlu (inceleme, 1971), Sabahattin Ali (inceleme, 1974), Bilimden Yana Sosyalizme Doğru (1976), Pir Sultan (inceleme, 1986), Şairlerimizin Diliyle Barış



(1987), Rıfat Ilgaz (inceleme, 1988; 1989 Ferit Oğuz Bayır Ödülū), Deyimlerimizin Sözlüğü (1990), Nazım Hikmet (1993).



VIII.yy'lar) Kanauc'da kralı Yaşavarman'ın sarayında



yaşayan Bhavabhuti, zarif şiirler ve üç oyun yazmıştır. Bu oyunlardan Malati Madhava bir aşk öyküsünü işler; birçok edebiyat tarihçisi tarafından Romeo ve Jülyerle



karşılaştırılmıştır. Öbür ikisinin adları Mahavira-Carita



(Büyük Kahramanın Öyküsü) ve Uttarama-Carita'dır (Rama'nın Son Oyküsü).



Bezli



Bhave, Açorya Vinoba



Türk halk şairi (Çankırı 1843-ay.y. 1902) Istanbul'da medrese öğrenimi gören Bezli (asıl adı Abdicioglu



Hintli din adamı ve toplumsal reformcu (Mahomaştra 1895-Paunas 1982).Buddhacı bir rahip olan Açorya Vi



Alldir), Rus savaşına limiye Alayı'yla birlikte katıldı. Ali



Suavi'nin arkadaşı olduğu için Çırağan olayından (1877) sonra tutuklanacağından korkarak Çankırı'ya



dóndü ve bazı küçük memurluklarda bulundu.



Bezli, aruzla şiirler yazmışsa da asıl heceyle yazdığı



şiirlerle bir halk şairi olarak tanınır. Rus savaşıyla ilgili



olarak yazdığı fezleke-i Tarih adlı destanı ünlüdür.



Bezold, Wilhelm von Alman meteoroloji uzmanı ve fizikçisi (Münih 1837



noba Bhave, 1916'da Gandhi'nin görüşlerini benimse



yip, yaşamını Hintli köylülerin durumlarını düzeltmeye



adadı. Büyük toprak sahiplerinin, topraklarını, toprak siz paryalar arasında bölüştürülmek için bağışlamalarını



sağlayan “Bhoodan Yajna" ("toprak armağanı") adlı



toprak reformu programını başlattı ve 1951-1956 ara sinda bu programın uygulanmasında çalışarak, 405 000



ha toprağın gerçekten dağıtılmasını sağladı. Sonradan



bu programin yerini, köy topraklarının kooperatif te



mellerinde birleştirilmesini öngören başka bir program aldı.



BHUTAN



213



Bhiller



Hindistan'ın batı ve orta kesimlerinde yaşayan yarı gó



çebe halk. Toplam nüfusları 2 milyonu aşan, kültürleri farklı kabileler halinde yaşayan Bhiller, tarih boyunca, Racputların, Türk-Moğol imparatorluğu'nun ve Ingilte re'nin yöneticileriyle genellikle sorunsuz yaşamışlardır. Ülkeye yerleşen beyaz sömürgecilere karşı başlattıkları



birkaç ayaklanma, başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bhillerin kültürleri, çevrelerindeki toplulukların kül türlerinden büyük ölçüde etkilenmiştir. Kabileler, kast sisteminden farksız bir sisteme göre sınıflara ayrılmıştır. Atalara ve doğa güçlerine tapmaya dayanan dinleri de,



hindu dininden pek çok öğe almıştır.



Bhopal Hindistan'ın orta kesiminde kent. Madhya Prades eya letinin merkezi olan Bhopal'ın, nüfusu 1 000 000'dur. Önemli bir ulaşım, ticaret ve sanayi (dokuma ve besin



sanayileri, elektrikli araç-gereç yapımı) merkezi olan kentin eski kesimi, büyük bir yapay gölün kuzey kıyısın



BUHUTAN KRALLIĞI



GENEL BİLGİLER: Yüzölçümů: 47 000 km². Baş



kenti ve en büyük kent: Thimbu (60 000 nūí.; 1992 tah.)



dan başlayarak, üstünde bir kalenin kalıntıları bulunan yamaçta yükselir. Kalenin arkasında, XIX. yy'da yapımı



TOPLUM YAPISI: Nüfusu: (1992 tah.): 1 598 000.



na başlanmış, ama tamamlanmamış görkemli bir cami (Tacülmescit) yeralır. Aralık 1984'te Bhopal'da dünyadaki en büyük sana yi kazası olmuş, yakındaki bir böcek ilacı fabrikasından



(1986): Kırsal kesimde % 95, kentlerde % 5. Yil



yayılan zehirli metilizosianat gazı, yaklaşık 2 500 kişinin



ölümüne, yaklaşık 200 000 kişinin çeşitli derecelerde



hastalanmasına yol açmıştır. Bhubanesvar Hindistan'da kent. Orissa eyaletinin merkezi olan Bhu banesvar'ın nüfusu 412 000'dir. 1948'de eyaletmerke zi olmasından bu yana bir şehircilik örneği haline gelen



kent, aynı zamanda da, en eskileri 750'de yapılmış yü



ze yakın tapınağıyla, ülkenin başlıca din merkezlerin dendir. Tapinaklarının en ünlüsü olan Lingaracam tapi nağı, İ.S. 1000'e doğru tamamlanmıştır.



Nüfus yoğunluğu: Km?'ye 313 kişi.Nüfus dağılımı lik nüfus artış hızı (1978-86): % 2. Resmi dili:



Dzongka. Başlıca dinler: Buddhacılık, hindu dini. EGITIM VE SAĞLIK: Okuma yazma oranı (1986):



Yetişkin nüfusun % 5'i. Üniversite sayısı (1987) Yok. Hastane yatak sayısı (1985): 831. Hekim sa yısı (1985): 65. Ortalama ömür (1985): Erkekler de - 47,6; kadınlarda – 46,1. Bebek ölüm ora ni (1986): 1 000 canlı doğumda – 139. EKONOMI: GSMH (1989): 273 milyon dolar; kişi



başına ulusal gelir: 199 dolar. Etkin nüfus dağılımı:



(1986): Tarm - % 93; ticaret ve hizmetler - %



4; kamu görevlileri - % 2; sanayi -% 1. Dış ticaret (1989): Dışalım 13,8 milyon dolar; dış satım (1989) 70 milyon dolar: Ticaret yaptığı başlı ca ülke: Hindistan.



Para birimi: 1 ngultrum (Nu) - 100 çetrum.



Bhubanesvar'daki hindu tapınakları, ince yontulmuş kesme taştan yapılmış ve dirsekli tonozlarla örtülmüş



YÖNETİM: Türü: Krallık. Yasama gücü: Millet



tür. Cepheler genellikle zengin ve ince oymalarla kaplı



ULAŞIM: Demiryollan (1987): Yok. Karayolları



dır.



Bhutan



Meclisi. Yönetim bölümlenmesi: 18 bölge.



(1984): 2 050 km. Başlıca limanları: Yok. Başlıca havaalanları: 1.



Asya'da, Doğu Himalayalar'ın güney yamaçlarında devlet. Güneyde ve doğuda Assam (Hindistan), doğu da Sıkkım, kuzeyde ve batıda Tibet'le (Çin) sınırlı olan



lar'da yükselti, Tibet sınırında 7 554 m'yi bulur.



Thimbu'dur.



Duarlar'da ve Orta Himalayalar'ın yükseltisi 1 050 m'nin alundaki kesimlerinde (vadiler) yağışlı astropikal iklimden yükseltileri 1 050 - 2 250 m arasında değişen



astropikal iklimli Ganj-Brahmaputra ovalarından başla



degişen nispeten ilıman iklimli bölgede nüfusun büyük bölümü toplanmıştır. Yükseltisi 2 250 m'den sürekli



Bhutan, denize kıyısı olmayan bir krallıktır. Başkenti



YÜZEYŞEKİLLERI Bhutan, Himalayalar'ın, Hindistan'ın kuzey kesimindeki



yarak apansızın yükseldikleri güney yamaçlarında ye



ralan dağlık bir ülkedir. Güney kesiminde Duarlar adı verilen, Himalayalar ile Hindistan ovası arasında geçişi



oluşturan 16 km genişliğinde, alüvyon kumları ve çakıl larla örtülü bir yayla yeralır. Duarlar'ın kuzey kesimi 60 - 80 km genişliğinde Orta Himalayalar'ın yükseltileri 1



500 - 3 000 m arasında değişen sıraları uzanır; bu sıralar arasında, nüfusun büyük bölümününün yaşadığı ku



kesimlerdeki kışlan soğuk, yazları sıcak iklime kadar karlar bölgesine (4 500 m) kadar uzanan kesimde kışları



çok soğuk bir iklim egemendir. Dağların güney yamaç.



lanna, Bengal körfezi ve Hindistan'ın kuzey kesiminde



ki ovalardan gelen yaz musonlarını aldıkları için 5 700 7 600 mm arasında yağış düşer. TOPLUM YAPISI



Bhutan halkının % 60'ı kendilerine "Daukpas" ("ejder



ha halk") diyen Bhotialardan oluşur. Bhotialar dil, din



zey-güney yönünde sıralanmış bir dizi verimli vadi ye ralir. Orta Himalayalar'ın kuzeyinde, Bhutan toprakları



ve gelenekleri bakımından Tibet halkıyla ilişkilidirler ve



talama yükseltileri 3 000 m'yi geçen Büyük Himalaya



Ikinci büyük topluluk olan Nepalliler, toplam nüfusun



nin üçte birini kaplayan Büyük Himalayalar uzanır. Or



Bhutan'ın orta kesimlerindeki güney-kuzey yönünde



uzanan vadilerin orta bölümlerinde yerleşmişlerdir.



214



BHUTAN



000 horas 100-T2



yaklaşık % 25'ini oluştururlar ve genellikle güneybatı kesimdeki yamaçların eteklerinde yaşarlar. Ülkedeki



ÇIN



öbür topluluklar arasında az sayıda Assamlılar, doğu kesimindeki sınır kabileleri ve Monpalar adı verilen ilkel kabileler sayılabilir. Ulusal dil Dzongka'dır. Bhotiala



TIDET



rin aşağı yukarı tümü, Tibet buddhacılığıyla yakın ilişkili



+



olan, Drukpa mezhebindendirler. Bhutan'da pek çok manastır vardır ve 6 000'e yakın buddhacı rahip (lama)



LAYALAR



büyük saygı görürler.



Limby



EKONOMI



Bhutan'ın ekonomisi, dünyanın en az gelişmiş ekono



Dreng



milerinden biridir. Ülkenin yalnızca % 10'undan azinin



tarıma elverişli olmasına karşılık, etkin nüfusun % 95'i tarımda çalışır Başlıca tarım ürünleri pirinç, mısır,löbür HİNDİSTAN Çalpaiguri BNGO



annars



Tapu Duar Cooch behar



90



Barpeta.



ğır, koyun, domuz, keçi ve kümes hayvanları) önemli ölçüde gelişmiştir. Kâğıt yapımı, dericilik, ince metal iş



BHUTAN Utunite 1000 menu Hanil Bivu Hant



Olin DIONI U



0



10



Uslunile



2000



Risinu ili



B‫رب‬ ‫یدیل‬



] ‫یا‬ n ۱‫ یا‬N ‫مملا‬ ‫دادا‬



tahillar ve patatestir. Ayrıca, dışsatıma yönelik kakule, elma ve portakal yetiştirilir. Hayvancılık (yak öküzü, si



m



1000



1281



500



INO



200



656



0



0



çiliği gibi geleneksel el sanatlarıdışında, sanayi gelişme miştir. 1961'de Hindistan'ın yardımıyla uygulanan 5 yıl lik kalkınma planlarının yürürlüğe konmasından sonra, eğitimin yaygınlaştırılmasına, sağlık hizmetlerinin geliş tirilmesine, yolların geliştirilmesine, hidroelektrik sant



rallar yapımına ağırlık verilmiş, ayrıca kereste sanayisi, Verimli Paro vadisinde odun taşıyan köylüler. Arka planda, yöresel buddhacı manastırı ve bölgenin yönetim merkezi görülmektedir. Bhutan'ın orta-batı kesimindeki Paro, ülkenin başlıca karayolunun sona erdiği noktadır.



BIAFRA madencilik, besin sanayisiyle ilgili küçük sanayi tesisleri kurulmuştur. 1980 yıllarındaysa Bhutan'ı ekonomik



açıdan kendine yeterli duruma getirmeye yönelik tasa rilara ağırlık verilmiş ve 1986'da hizmete giren Çuka



hidroelektrik santralından elde edilen elektriğin bir bö lümü Hindistan'a satılmaya başlanmıştır. Hindistan ve



Nepal'le ticaret, turizm ve pulculuk (Bhutan pulları ko leksiyoncular tarafından çok beğenilmektedir) da önemli gelir kaynaklarıdır.



215



ne cumhurbaşkanı olup, Pakistan'ın bölünmemesi savi ni destekledi. Ulusal Meclis başkanlığına (Nisan 1972), Pakistan Islam Cumhuriyeti başkanlığına seçilip (21 Ni



san), yeni bir anayasa hazırlattı. Savaş tutsaklan sorunu için, Indira Gandhi'yle görüştü (28 Haziran 1972). 1973'ten sonra, yalnızca başbakanlık görevini üstlendi ve Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Türkiye'yi destekledi. Ziya ül-Hak tarafından devrilerek ölüm cezasına çarpti rildi ve idam edildi.



DEVLET YAPISI VE KURUMLAR



Bhutan, babadan oğula geçen bir krallıktır. "Druk Gyal



po ("Ejderha Kral") unvanıyla anılan kral, devlet başka nidir. 1907-1969'a kadar bir mutlak krallık olan ülkede,



1969'dan bu yana iktidar, hiç değilse kağıt üstünde kral, bakanlar Kurulu ve millet meclisi (Tsungdu) arasında



bölüşülmüştür. Meclis üyelerinin büyük bölümü kabile



bildırcın



Gerek Eski Dünya'da, gerek Yeni Dünya'da yaşayan, sülüngiller (Phasianidae) ailesinden kuş cinsi (Bil.a.Co



turnix). Boyları 25 cm'yi geçmeyen bıldırcın türlerinin Yeni Dünya'da en yaygınları ağaç bıldırcını (Colinus vir



reisleri tarafından seçilir; kalanlar kral tarafından atanır



ya da lamalar tarafından seçilir. Dışişleri, 1949 tarihli Hint-Bhutan Dostluk Antlaşması'na göre yürütülür. Bu



na göre, Bhutan, dış ilişkilerde Hindistan'ın öğütlerini dikkate alır,ama mutlaka uygulamak zorunda değildir. Ülkede siyasal parti yoktur.



VII. yy'dan başlayarak Tibet'e bağlanan Bhutan,



1630'da biri dinsel ("dharma raca"), öbürü sivil (" deb



raca") iki önderin yönetimi altında bağımsızlığa kavuş tu. 1865'ten başlayarak Ingiltere'den para yardımı alan ülke, 1910'da Punaha anlaşmasıyla dışişlerinin yöneti



mini İngiliz Hindistanı'ına bıraktı. 1949'da İngiltere ta



rafından Hindistan'a verilip, 1971'de Birleşik Devletler



tarafından egemen ülke olarak tanındı. Günümüzdeki kral Cigme Singye Vangçuk, 1972'de babası Cigme Dorci Vangçuk'un yerine geçmiş, ama 1974'te taç giy



miştir. 1988'de 8 yaşındaki oğlu veliaht ilan edilmiştir.



Bhutto, Benazir Pakistanlı kadın siyasetçi (Karaçi 1953). Zülfikar Ali Bhutto'nun kızı olan, Harvard (ABD) ve Oxford (Ingil



tere) üniversitelerinde öğrenim gören (1969-1977) Be nazir Bhutto (soyadı "Butto" diye okunur), babasının idam edilmesi üstüne siyasete atıldı (1978). Birkaç kez



Kaliforniya bildırcını, (Lophortyx californicus; resimde önde erkeği, arkada dişisi görülmektedir), Yeni Dünya'da



yaşar; tepesindeki kıvrık siyah tüyle tanınır. Agaç bildırcınlan (Colinus virginianus; resimde solda erkeği,



sagda dişisi görülmektedir), tekeşli bir yaşam sürerler.



ginianus) ve Kaliforniya bıldırcınıdırl(Lophortyx califor



tutuklanıp, 1984'te sağlığı bozulduğu için Ingiltere'ye gitmesine izin verildi. 1986'da ülkesine dönünce bü



nicus). Iki türün de sırtları kahverengi, gövdelerinin alt



şında yönetim karşıtı gösteriler düzenledi ve dört hafta



dik bir sorguç gibi yükselen ve ucu hafifçe öne eğilen si



başbakanlığa getirilip, 1990'da cumhurbaşkanı Gulak



bildırcınlarının en yaygın türü gerçek bildırcın'(Coturnix



1993'teki seçimleri kazanması üstüne yeniden başba



bir yaşam sürer: Avrupa'da yaşayanlar, kış gelince Ak



kesimi benekli ve çizgili, yüzleri siyah ve beyaz renkte,



yük gösterilerle karşılanıp, Pakistan Halk Partisi'nin ba



çarpıcı desenlidir. Kaliforniya bildırcınının tepesinde



kadar tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı. 1988'de



yah bir tüy vardır. Daha küçük kuşlar olan Eski Dünya



İshak Han tarafından görevden alındı. Partisinin Ekim



coturnix), Avrupa, Asya ve Güney Afrika'da göçmen



kanlığa atandı ve Türkiye'yi iveret etti.



deniz üstünden Afrika'ya göçerler.



Bhutto, Zülfikar Ali



bıyıklıbalık



Pakistanlı siyaset adamı (Lakana, Sind 1928-Ravalpindi



Sazangiller ailesinden tatlısu balığı (Bil. a. Barbus bar bus). Froti, hasbalık, kersine, mayabalığı, imsirik, siroz balığı ve sarı bıyıklıbalık adlarıyla da bilinen bıyıklıbali



1979). Hukuk öğrenimi gören Zülfikar Ali Bhutto, 1958-60 arasında Ticaret bakanlığı yaparak, ülke ku runlarını yeniden düzene koymaya çalıştı. Enerji ve



Ulusal Kaynaklar bakanlığına atanip, SSCB'ye Pakis



ģin üstdudağının üstünde iki çift bıyık bulunur. Eti lez zetlidir. Barbus cinsine giren 100'ü aşkın balık türünün



tan'da petrol arama izni veren bir antlaşma imzaladı (4



tümü “bıyıklıbalık" genel adı altında toplanır.



komisyonunun başkanlığını yapıp, Dışişleri bakanlığına



Biafra



Mart 1962). Keşmir sorunuyla ilgili Pakistan-Hindistan getirilerek, Batılı devletlerin Hindistan-Çin anlaşmazlı ğında Hindistan'ı tutmaları üstüne, Batı eğilimli siyasete



son verdi. 1966'da istifa edip, Pakistan Halk Partisi'ni



kurduysa (Kasım 1967) da, tutuklandı (1968). Yahya Han iktidarı ele geçirinceserbest bırakılıp (Şubat 1969),



Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri bakanlığını üstlendi (Aralık 1971). Aynı ay Yahya Han'ın istifa etmesi üstü



Afrika'da eski devlet. Nijerya'nın doğu bölgesinin Ma yıs 1967'de bağımsızlığını ilan etmesiyle kurulan Biafra, güneyde Gine körfezi, doğuda Kamerun, batıda Nijer



irmağıyla sınırlıydı; yüzölçümü yaklaşık 113 960 km?, nüfusu yaklaşık 14 milyondu. İbolanın halkın büyük bö



lümünü oluşturdukları, cumhurbaşkanlığına albay



216. BİALİK, HAYİM NAHMAN Chukwemeko Odumeqwu Ojukwu'nun seçildiği Biaf ra, Nijerya'nın bağımsızlık kararı tanımaması üstüne



patlak veren savaşta, kısa süre içinde topraklarının bü



yük bölümünü yitirdi. Ekim 1967'de başkenti Enugu'yu ele geçiren Nijerya birlikleri, Nisan 1968'de ülke top raklarının 3/4'ünü işgal ettiler. Biafralılar 1970'e kadar



direndilerse de, sivil halkın 1 milyona yakınının açlıktan ölmesinden sonra, o tarihte Lagos'ta imzalanan anlaş mayla koşulsuz teslim oldular.



Bialik, Hayim Nahman



nek türü biber (Capsicum annum), dünyanın hemen



her yanında birçok çeşidi yetiştirilen biryıllık bir bitkidir. Etli, yuvarlağımsı meyvesi "dolmalık biber" ya da “tatlı



biber” diye adlandırılır. Cinsin üyelerinin meyveleri, boyları ve biçimleri bakımından sivribiberden dolmalık bibere kadar, renkleri de genellikle yeşilden sarı ve kır mızıya kadar büyük bir çeşitlilik gösterir. Biber bitkileri



nin meyvelerinden, sebze olarak ya da yemeklere tat vermek için yararlanılır; bazıçeşitleri kurutulup dövüle rek, toz kırmızıbiber, pulbiber biçiminde kullanılır.



İbranice yazan edebiyatçı (Ukrayna 1873-Viyana



biberiye



Nahman Bialik, 1890'dan başlayarak edebiyata yönel di. Ukrayna'da uygulanan baskıları, kiyimlara karşın ya hudilerin çaresizliğini dile getiren şiirleriyle (Beirneha



Ballıbabagiller ailesinden kokulu çalı türü (Bil. a. Ros



ğerlerin aydınlığa kavuşturulması için Odessa, Varşova (Polonya) ve Almanya'da kitapçıklar yayınlayarak, si



çiçek öbekleri için yetiştirilir. Kurutulmuş yaprakları ve



1934). Bir süre öğretmenlik ve tüccarlık yapan Hayim



rega (Kiyim Kenti, 1903]) ün salip, yahudilikle ilgili de



marinus officinalis). Akdeniz ve çevresinde doğal ola rak yetişen biberiyenin boyu 1,8 m'yi bulabilir. Kokulu



yaprakları ve salkım biçiminde biraraya toplanmış mavi taze sürgünleri yemeklerde baharat olarak kullanılır.



yonist hareketin ve çağdaş yahudi kültürünün oluşma



sina ve gelişmesine katkıda bulundu. 1924'te Filistin'e



yerleşip, Shakespeare, Cervantes, Heine gibi yazarların



yapıtlannı İbranice'ye çevirdi.



Biberiye, (R. officinalis),



Bianchi, Thomas Xavier de



Çokyıllık hep yeşil



bir çalıdır. Taze



Fransız türkologu (Paris 1783-ay.y. 1864). Osmanlıca,



sürgünleri ve kurutulmuş yapraklari,



Farsça ve Arapça öğrenen Thomas Xavier de Bianchi,



Paris'te, Osmanlıca resmi çevirmenliği yaptı; İstanbul'a



giden görevliler için Osmanlıca ders kitapları yazdı: Vo



yemeklere tat



cabulaire Français-Turc (Fransızca-Türkçe Küçük Söz



verici baharat



lük, 1829-1831), Le Guide de la Conversation en Fran çais et en Turc (Fransızca ve Türkçe Konuşma Rehberi,



olarak kullanılır.



Çiçeklerinden parfüm sanayisinde



1839). J.D. Kieffer ile birlikte Dictionnaire Turc-França



is'yil(Türkçe-Fransızca Sözlük 12 cilt, 1835-1837]) ha zırladı. Bogdan hospodarı Alexander Handperi'nin Fransızca-Arapça-Farsça ve Türkçe Sözlük adlı yapıtını Dictionnaire Français-Turc(Fransızca-Türkçe Sözlük, 2 cilt, 1843-1846) adıyla Fransızca'ya çevirdi. biber



Capsicum türünden birçok bitkinin ortak adı. Cinsin õr



kullanılan kokulu bir yağ çıkanlır.



Çiçeklerinden, parfüm sanayisinde kullanılan kokulu bir yağ çıkarılır.



Bibliothecarius Anastasius: Bk.



ANASTASIUS BIBLIOTHECARIUS.



Biblos: Bk. BYBLOS. Bichat, M. F. Xavier Fransız anatomi bilgini (Jura 1711-Paris 1802). Desa



ult'nun yanında cerrahlık yapan Marie François Xavier Bichat, 1799'da yayınladıği Traité des Membranes



(Zarların Incelenmesi) adlı yapıtıyla,dikkatleri hücre sistemine çekti. Les Recherches Psychologiques sur la Vie etla Mort(Yaşam ve Ölüm Üstüne Ruhbilim Araştır



maları, 1799) adlı yapıtında, bilinçaltıyla ilgili ilk psiko fizyoloji kuramını ortaya koydu. Patolojik anatomiyi teşrihle, fizyolojiyi deneylerle, patolojiyi klinik tedaviy le zenginleştirip, genel anatominin kurucusu oldu. Sempatik sinir sisteminin organizmadaki yeri üstüne



düşünceleri geliştirip, bazı sinirlerin kesilmesinin birçok Biberin (C. Annum) pek çok çeşidi vardır. Resimde,



meyveleriyle bir biber bitkisi (solda), bitkinin çiçegi (üstte), bir kırmızı dolmalık biber (ortada), iki sivribiber (üstte



sağda) ve bir yeşil dolmalık biber ile kesiti (altta)



görülmektedir.



hastalık için bir tedavi yolu olduğunu buldu. Kanseri “raslantısal doku" diye tanımladı. 1801'de' Anatomie Générale Appliquée à La Physiologie et à La Médecine



(Fizyoloji ve Tıbba Uygulanmış Genel Anatomi) adliya pitini yayınladı.



BİKİNİ 217 Albert Bierstadt'in Yosemite



Vadisinde



Gundogumu adhi tablosu. Albert



Bierstadt, buyuk boy tablolannda, ABD'nin ban kesiminden



görünümleri atmosfer ve işik etkileniyle



canlandırmıştır. (Amon Carter Bati Sanatı Müzesi,



Fort Worth,



Texas.)



ABD'ye göçen (1852) Albert Bierstadt, ilk resimlerini



Bidault, Georges



Boston'da sergiledikten sonra, 1853-1857 arasında



Fransız siyasetçisi (Moulin 1899-Cambotes Bains 1983). İkinci Dünya Savaşı sırasında direniş hareketine katılan Georges Bidault, 1943'te Ulusal Direniş Konse yi'nin başkanlığına seçildi. Charles de Gaulle'ün geçici



Düsseldorf Akademisi'nde



resim



öğrenimi



lupla ABD'nin Batı kesiminden çeşitli görüntüleri işledi ği (Kayalık Dağlar, 1813; New York Metropolitan mu



hükümetinde (1944-46) ve ilk savaş sonrası hükümetin



zesi; vb.) tablolarıyla büyük ün kazandı.



del 1947-48) Dışişleri bakanlığını üstlendi. 1949-50 ara sında başbakanlık yapıp, Cezayir Savaşı (1962) sırasın



Big Bang: Bk. BÜYÜK PATLAMA.



da terörist Gizli Ordu Orgütü'yle işbirliği yaparak, Ce



gördü.



ABD'ye döndükten sonra, romantizm etkisinde bir us



zayir'in bağımsızlığına karşı çıkanların önderliğini üst lendi.



Fransız devletinin



güvenliğine



karşı



en



trikalar çevirmekle suçlanıp, 1963-67 arasında sürgün de yaşadı. 1968'de Fransa'ya döndü.



Bihar Hindistan'ın kuzeydoğu kesiminde eyalet. Kuzeyde Nepal'le, doğuda Bati Bengal eyaletiyle sınırlı olan Bi



Bielinskiy, Visaryon Grigoryeviç



har eyaletinin yüzölçümü 173 876 km', nüfusu 69914



Rus filozofu ve edebiyat eleştirmeni (Sveaborg, Helsin



mağının geçtiği, güney yarısının büyük bölümü ortala



ki yakını (günümüzde Suomenlinna) 1811-Petersburg



ma yükseltisi 600 m olan Çota Nagpur yaylasında uza nan Bihar, km'ye 402 kişiyle Hindistan'ın nüfus yoğun luğu en yüksek olan eyaletlerindendir. Büyük bölümü



1848).“Sanat sanat içindir" ilkesini yıkan Visaryon Gri



goryeviç Bielinskiy (ya da Belinskiy), gerçekçilik öğreti



sini yerleştirmeye çalıştı. XIX. yy. Rus düşünce yaşamını



etkileyip, devrim estetiğinin kurucusu oldu.



734'tür. Merkezi Patna'dır. Kuzey kesiminden Ganjir



Ganj irmağı kıyılarında yerleşmiş halkın başlıca gelir kaynağı tarımdır (pirinç, tahıl, fasulye, şekerkamışı, jūt); ama eyaletin başlıca gelir kaynağı, Hindistan'ın en zen



Bierce, Ambrose



gin madencilik bölgesi olan Çota Nagpur yaylasında iş



ABD'li gazeteci ve yazar (Ohio 1842-Meksika 1914'e



mika, demir filizi), Magadha Krallığı'nın merkezi olan



d.). Ayrılık Savaşı'na katılan Ambrose Bierce, yaralandı ğı savaştan sonra, Kaliforniya'da gazetecilik yapmaya



letilen maden yataklarıdır (kömür, bakır, fosfat, boksit,



(1.O. VI. yy.-I.S. VIII. yy.) Bihar'ın, Buddha'nın ömrü



başladı. San Francisco'da News Letter dergisinin yazıiş.



nün ilk yıllarını geçirdiği yer olduğuna ve “aydınlanma ya" orada eriştiğine inanılmaktadır.



lanan kusursuzlukta, esinlenmiş olduğu Edgar Allan



Bihişti: Bk. BEHİŞTI.



leri yönetmenliğine getirilip, teknik yönden ender rast



Poe'yle karşılaştırılmasını sağlayan öyküler yazdı. 1914'te Meksika'da giz dolu bir biçimde kayboldu.



Başlıca yapıtları: Tales of Soldiers and Civilians (As



kerlerin ve Sivillerin Öyküleri, 1891), Can Such Things Be? (Böyle şeyler Olur mu? 1893).



Bierstadt, Albert (Solingen 1830-New York 1902). Küçük yaşta ailesiyle



Bikini Büyük Okyanus'ta ada. Marshall adaları öbeğinden kü çük bir mercan adası olan Bikini, ikinci Dünya Sava şı'nın ardından, halkını oluşturan yaklaşık 200 Mikro



nezyalı başka adalara taşındıktan sonra, 1947-1958 arasında ABD tarafından nükleer deneme alanı olarak



218 BİLALİ HABEŞİ kullanılmış, bu süre içinde 23 nükleer deneme yapil mıştır. 1968'de ABD, adayı "yeniden yerleşilebilir" ilan edip, yerlileri yeniden Bikini'ye taşımışsa da, 1978'de yerliler, bedenlerindeki stronsiyum 90tehlikeli düzey



lere yükseldiğinden, bir kez daha başka yerlere taşın mışlardır. Bilali Habeşi



kasabalarından seçerek toplumsal gerçekliği yansıtma



yı amaç almış, özellikle Doğu Anadolu insanının dün yasını sergilediği, masal öğeleriyle de beslenen Cemo



romanıyla ün kazanmıştır.



Öykü kitapları: Anadolu'dan Hikâyeler (1939), Ce



vizliBahçe(1941), Pazarlık (1944), Pembe Kurt(1953), Üç Buutlu Hikayeler (1956), Irgatların Öfkesi (1971).



Romanları: Denizin Çağırışı (1943), Ay Tutulduğu



İslam dininin ilk müezzini (ol. 641). Habeş asıllı olan Bi lali Habeşi, Mekke'de köleyken İslam dinini ilk kabul edenler arasında yer aldı. Ebu Bekir tarafından satın alı nip, azat edildi. Namazlardan önce ezan okunmaya



Gece (1961), Cemo (1966; 1967 TDK Roman ödülü),



Memo (2 cilt, 1969), Yeşil Gölge (1970; 1968 May Ro man ödülü), Başka Olur Ağaların Düğünü(1972), Köle lik Dönemeci (1978).



başlanınca, Islam dininin ilk müezzini olup, Hz. Mu



Bilecik (kent)



minde katıldığı Suriye seferinde öldü.



Marmara Bölgesi'nde kent. Aynı adlı ilin merkezi olan Bilecik kenti, Sakarya ırmağının kollarından Karasu va



hammed in bütün savaşlanna katıldı. Hz. Ömer döne Bilbao



disine inen dik yamaçlar üstündeki dalgalı yaylada ye ralır.



İspanya'nın kuzey kesiminde kent. Vizcaya körfezi ya.



TARIH



Bilbao, Vizcaya ilinin merkezi, Bask bölgesinin en kala



yerinde Belekome adlı bir kalenin bulunduğu bilinmek



filizi yatakları sayesinde önemli bir ağır metalürji mer



de bozulmuş biçimi olan kent, kalenin çevresinde ge lişti.



kinında, Nevrion irmağı kıyısında bir liman kenti olan balık (433 000 nüf.) kentidir. Yakınındaki zengin demir



kezi olan kentte, kimya sanayisi de gelişmiştir. Ayrıca li



manı, İspanya'nın en önemli limanlarındandır (tersane ler; balıkçılık).



Ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmeyen Bilecik'in



tedir. Günümüzdeki adı bu kalenin adinin zaman için



XIII. yy'da Türkmen akınları yöreye ulaştığında,



Çok eski tarihlerde yerleşilen, XVIII. yy'dan başlaya



Bizanslılar ile Selçuklular arasında bir sınır kalesi olan Bilecik, Osmanlıların yörede beylik kurma hazırlıkları



yy'da Amerika'yla ticaret sayesinde büyük ölçüde zen



iyice kopmuş bir tekfurluğun (Bilecik tekfurluğu) mer



edilip, XIX. yy'da carloscu savaşlar sırasında Baskların



Rumlarla birlikte Türkler de yararlanıyorlardı. 1299'da



rak bir madencilik kenti olarak gelişen Bilbao, XVIII.



ginleşti. 1795 ve 1808'de Fransızlar tarafından işgal



direniş merkezi oldu. 1936-37 yıllarında özerk Bask hükümetinin merkeziydi.



Bilbaşar, Kemal



na giriştikleri yıllarda, Bizans'ın merkez yönetiminden



kezi ve önemli bir pazar yeriydi. Bu pazar yerinden Osmanlılar tarafından alınan Bilecik, Osmanlı Beyli



gi'nin ilk yıllarında Bursa-Eskişehir arasında önemli bir konaklama yeri ve dokumacılık merkezi olarak gelişti;



ilk Osmanlı padişahlarının yaptırdıkları lanıtlarla do



Türk öykü ve roman yazarı (Çanakkale 1910-İstanbul



1983). Edirne Öğretmen Okulu'nu (1929),Gazi Eğitim



Enstitüsü Tarih bölümünü bitiren (1935) Kemal Bilba şar, ilkokul ve ortaokul öğretmenliklerinde bulundu.



natıldı. XVI. yy'ın başlarında, Bilecik'te 6 mahalle



vardı, nüfusu da 700 dolayındaydı. Aynı yüzyılın ikinci yarısında mahalle sayısı 8'e, nüfusu 1 600'e ulaştı. XVII. yy. ortalarında mahalle sayısı 10'u buldu.



XIX. yy'ın ortalarında Bilecik'te dört iplikhane bulun



İlk öyküsü Kültürdergisinde yayınlanan (Kaza, 1938)



duğu, yüzyılın sonunda da iplikhane sayısının 17'ye



vir'de tefrika edildi, 1942) Kemal Bilbaşar, öykü ve ro manlarında konularını genellikle Batı Anadolu köy ve



duğu bilinmektedir (yüksek nitelikli kadifeler de üreti



daha sonra, romana geçen (Etrafımızdaki Duvar, Tas



ulaştığı, ayrıca kentin önemli bir ipek üretim merkezi ol



liyordu). Osmanlı yönetim örgütünde başlangıçta, mer



kezi Eskişehir olan Sultanonü sancağına bağlı bir kaza nin merkezi olan Bilecik, XIX. yy'ın sonlarında, Hüda vendigår vilayetine bağlı Ertuğrul sancağının merkezi oldu.



Kurtuluş Savaşı yıllarında 8 Ocak 1921'de Yunanlıla rin işgal ettikleri, ama Birinci Inönü Savaşı sonucunda



geri çekildikleri kent, aynı yıl 13 Temmuz'da çok kısa



süre, 22 Temmuz 1922-6 Eylül 1922 arasında da üçün cü kez Yunanlılar tarafından işgal edildi. Bu son işgal dönemi sonunda, Yunanlılar tarafından ateşe verilerek büyük zarar gördü.



GÜNÜMÜZDE BİLECİK



Cumhuriyetin ilk yıllarında aynı adlı ilin merkezi olan



(1924) Bilecik'te, nüfus yavaş bir gelişme gösterdi:



Cumhuriyetin ilk nüfus sayımında (1927) 4 000'i bile



bulmayan (3 581) nüfusu, ancak 1970'te 10 000'i aşa



bildi (11 744). 1975'te nüfusu bir önceki sayıma göre



biraz azalıp (11 269), 1990'da 25 000'e yaklaştı (23 273). Günümüzde Bilecik birbirinden 4 km uzakta iki ke



Kemal



Bilbaşar.



sim halindedir. “Yukarı Bilecik" adı verilen kesim, Eski şehir-Istanbul karayolu üstünde ve denizden 550 m



yüksekliktedir. Demiryolu istasyonu çevresinde sonra



BİLECİK



219



0:9 E



PIGA



NEOMITI ISTANBUL



BANKASI



Is NBUL BANKA



22



Taman Bilecik'ten görünüş.



dan gelişmiş olan ve “Aşağı Bilecik"ya da "İstasyonma hallesi" adı verilen kesim,denizden 295 m yükseklikte dir.



Sanayisi pek gelişmemiş olan kentte bir konserve fabrikası, Istanbul yolu üstünde de yem sanayisi ve kağıt fabrikaları vardır.



lik, ovaların az yer tutmasıdır. Buna karşılık, vadilerin



derince yardıkları yaylalar ve pek yüksek olmayan te peler, görünümün başlıca öğeleridir. Eskişehir ilinin ku



zeyinde uzanan doğu-batı doğrultulu Sündiken dağla rinin batı uçları, Bilecik sınırlarından içeri sokulur. Bile cik-Bursa il sının üstünde de Ahı dağı yükselir. İlin en gü



neyindeki dağlar, içbatı eşiğine bağlı engebelerdir.



Bilecik (il)



Bilecik'in ikliminde de geçiş özelliği görülür:Marma ra, Karadeniz, İç Anadolu etkileri. Il merkezinde en so



Marmara Bölgesi, Karadeniz Bölgesi, Ege Bölgesi (Içba tı Anadolu bölümü) ve İç Anadolu Bölgesi'nin birbirle



ğuk ay ortalaması 2,5 °C, en sıcak ay ortalaması 21,7



riyle komşu oldukları alanda yeralan il. Yüzölçümü 4



-16°(13.1.1950), kaydedilen en yüksek sıcaklık ise



307 km², nüfusu 1990 sayımına göre 175 576, merkezi



40,6 °C'tır (21.8.1945). Bilecik'e göre daha yüksek ve



Bozüyük; Gölpazarı; Inhisar; Osmaneli; Pazaryeri; Sö



daha düşüktür: En soğuk ay ortalaması 0,2 °C, en sıcak



Bilecik kenti olan Bilecik ili, 8 ilçeye ayrılmıştır: Merkez;



°C'tir. Günümüze kadar kaydedilen en düşük sıcaklık



İç Anadolu'ya daha yakın olan Bozüyük'te, bu değerler



ğüt; Yenipazar.



ay ortalaması 20,4 °C; günümüze kadar kaydedilen en



olan Bilecik ilinin merkez, Osmaneli ve Pazaryeri ilçe



mm'yken, daha yüksek olan Bozüyük'te 550 mm'yi,



Kuzeyde Sakarya, kuzeydoğuda Bolu, doğuda Eski şehir, güneyde Kütahya, batıda Bursa illeriyle sınırlı



düşük sjcaklık -25,7 °C (15.1.1968), en yüksek sıcaklık



leri ile Bozüyük ilçesinin büyük bölümü, Marmara Böl



Karadeniz bölgesi sınırları içinde bulunan Söğüt'teyse 623 mm'yi bulur. Kar yağışlı günler sayısında ortalama olarak Bilecik'te 20, Bozüyük'te 21 gün gibi birbirine



gesi'nde yeralır.Gölpazarı, Inhisar, Yenipazar, Söğüt il



çeleri, Karadeniz bölgesi sınırları içinde kalır. Bozüyük



39,5 d (11.8.1970). Yillik yağış miktar Bilecik'te 436



ilçesinden küçük bir kesim İç Anadolu bölgesine, gene



yakın değerler gözlendiği halde, karın yerde kalma sū resi İç Anadolu sınırına doğru artar (Bilecik'te 23 gün, Bozüyük'te 34 gün).



denle de, coğrafi özelliklerinin çoğunda, bir geçiş özel



ki alanında bulunmasından etkilenir ve çeşitli bir görü



Bilecik ilinin yüzeyşekillerinde dikkat çekici bir özel



lerde, özellikle kuzeye bakan yamaçlarda, kayın ağacı



aynı ilçenin güneyinde çok küçük bir kesim de, Ege Böl gesi'nin İcbatı Anadolu bölümüne taşar. Türkiye'de dört bölgenin ilişki alanında yeralan tek il Bilecik'tir. Bu ne liği gözlenir.



Doğal bitki örtüsü de, Bilecik'in çeşitli bölgelerin iliş



nüş sergiler Karadeniz ikliminin etkisinde kalan kesim



220 BİLECİK GÖRÜŞMESİ gibi nemcil özellikli yayvan yapraklılar göze çarpar. Da



ha yükseklerdeyse, köknar gibi iğne yapraklılar bulu nur.Güneye bakan yamaçlarda, Akdeniz ikliminin etki



si görülür ve karaçamlar geniş bir alana yayılır. İç Ana dolu özelliğinin belirgin olduğu kesimlerdeyse (Bozū yük'ün doğusu gibi), doğal bitki örtüsü bozkır görünü şündedir.



Bilecik ilinin en önemli akarsuyu, il topraklarını gü



neydoğu-kuzeybau doğrultusunda verevine keserek akan Sakarya'dır. İlin öteki bütün suları da, Sakarya'da



toplanarak Karadeniz havzasına gider. Il sınırları içinde



Sakarya'nın aldığı en önemli kol, güney-kuzey doğrul tusunda can ve büyük bir bölümünde Ankara-İstanbul



demiryolu tarafından izlenen Karasu'dur. Komşu iller den gelen bazı sular da, Bilecik ili sınırları içinde Sakar



ya'ya kavuşurlar: Bolu ilinden gelen Göynük suyu; Bur sa ilinden gelen Göksu; vb. EKONOMI



Bilecik ilinin coğrafi özelliklerinin çoğunda görülen çe şitlilik, tarımında da görülür. Bununla birlikte, ekili alan lann çoğunu tahıl tarlaları kaplar. Ekili alanların yüzde



90'a yakını tahil ekimine aynımıştır; bunun da dörtte üçünde buğday ekilir. Baklagillerden en çok nohut, ſa sulye ve hayvan yemi olarakkullanılan fiğ yetiştirilir. Sa



nayi bitkileri arasında, birinci sırayı, şekerpancarı alır. Üretilen şekerpancan, Eskişehir ve Adapazarı fabrika



larına gönderilir. Ayrıca, pek önemli olmamakla birlik te, ayçiçeği, pamuk ve tütün ekimi de yapılır. Meyveci



lik vadi tabanlarında toplanmıştır. Demiryolunun izle diği Karasu vadisi, çeşitli meyve ağaçlarının (özellikle



bileşik İki ya da daha çok elementin kimyasal bağlarla birleştiği maddeleri belirten kimya terimi. Bileşikler, kromato



grafi gibi fiziksel ya da mekanik ayırma teknikleriyle de ğil, kimyasal tepkimeyle oluşturulabilir ya da ayrıştırıla bilirler. Bir bileşiğin en küçük parçasına molekül denir.



Bir molekül bir bileşik olmayabilir; ama bazen aynı ele



mentin atomlarından oluşabilir. Bir su molekülü (H2O) bir bileşiktir; bir oksijen (O2) gazı bileşik değildir. Bileşi ģin öğeleri, yani bileşenleri oluşturdukları bileşikte, tep



kimeden önce taşıdıkları özelliklerini yitirirler. Sözgeli mi, çok tepkin bir madde olan sodyum (Na) ile zehirli



bir gaz olan klor (Cl) birleşerek, billur yapılı sofra tuzunu (NaCl) oluştururlar. Bileşiklerdeki elementler her za man belirli oranlarda bulunurlar. Sözgelimi bir su mole.



külü (H2O), herzaman iki hidrojen ve bir oksijen ato



mundan oluşur. Bir hidrojen peroksit (H2O2) molekülü de, her zaman, iki oksijen ve iki hidrojen atomundan



oluşur. Bunun tersine, bir karışımda maddeler farklı oranlarda bulunabilirler ve her madde kendi özellikle



rini korur. Bir karışımın oluşması ya da öğelerine ayrıl ması için kimyasal tepkime gerekmez. Hava, buzlu



çay, çimento, vb. karışımlara örnek gösterilebilir. Canlı



organizmalardaki kimyasal bileşikleri oluşturma ve ay riştırma olayı, "metabolizma" diye adlandırılır.



Bilge Alfonso: Bk. ALFONSO X, BİLGE



kayısı, nar, elma, çeviz, kiraz) bulunduğu bahçelerle



kaplıdır. Bilecik ilinde üzüm bağları da geniş yer tutar. Hayvancılık bakımından başta koyun gelir; sığır sayısı



Bilge Charles: Bk. CHARLES V, BİLGE.



azdır. Tavukçuluk gelişmiştir. ilde sanayinin en çok geliştiği yer Bozüyük'tūr: Kire



mit, seramik, mobilya yapımı, vb. Ayrıca Bilecik kentin de konserve ve yem fabrikaları ve Söğüt'teki seramik



fabrikası da önemli kuruluşlardır. 1990 sayımının sonuçlarına göre, Bilecik ili sınırları içinde 175 576 kişi yaşar. 1985-1990 arasında yıllık nu



fus artış hızı, il merkezinde ve ilçe merkezlerinde %o 38,21, kırsal kesimde -2,57, ortalama 17,39 olarak,



Türkiye ortalamasının altında gerçekleşmiştir. ULAŞIM



Anadolu demiryollarının trafiği en yoğun olan hattBile cik'ten geçer (Haydarpaşa-Ankara demiryolu). Bu hat, il topraklarına kuzeyden girer; önce Sakarya vadisini,



sonra da kolu olan Karasu vadisini izler. Bu önemli yol



dan başka, Istanbul-Eskişehir ve Bursa-Eskişehir kara yolları da Bilecik'ten geçer.



Bilge Kağan Göktürk hakanı(? 683-?734). Göktürkleri bağımsızlığa kavuşturan Kutlug ilteriş Kağan'ın oğlu olan Bilge Han, babası öldüğünde (691) küçük olduğundan, amcası Ka pağan kağanlık yaptı (691-716).Kapağan'ın Bayırkular



tarafından öldürülmesinden sonra, oğlu Bögü ile Bilge ve kardeşi Kültigin arasındaki taht çekişmesinde Bõgü ölünce, Kültigin, Bilge'yi Göktürk tahtına oturttu (716).



Taht kavgalarından yararlanarak ayaklanan boyları ye. niden Göktürklere bağlayan iki kardeşin döneminde Uygurlar bozguna uğratıldı; Batı Türklerini yönetimi al tinda toplayan Türkiş kağanıyla iyi ilişkiler kuruldu; Çin'e başarılı bir akın düzenlenip, Kırgız ve Türkişlere boyun eğdirilerek Göktürk birliği sağlandı. Çinlilerin desteğiyle Kitayların ve Oğuzların ayaklanması (930) bir yıl içinde bastırıldıysa da, Kültigin bir baskın sırasın



Bilecik görüşmesi Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara ve İstanbul hükümet



da öldürüldü (731). Bilge Kağan, kardeşi için bir kitabe yazdırdı: Orhun harfleriyle Çince olarak yazılan kitabe Koşu Çaydam'a dikildi (732). Bilge Han'ın, Kitayları ve



leri temsilcileri arasında yapılan görüşmelerden biri. 5



Tatabıları yendikten sonra, zehirlenerek öldürülmesi



Aralık 1920'de Bilecik istasyonunda Mustafa Kemal ve



üstüne, onun için de bir kitabe dikildi (735).



Ismet (Inõnu) Bey ile Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa, Salih



(Kezrak) Paşa, Hüseyin Kazım Kadri Bey, Cevat Bey, Münir (Ertegün) Bey, Fatin Hoca (Gökmen) arasında ya



pılan görüşmede (Bilecik buluşması da denir), iki hükü metinuzlaşması



konusunda olumlu bir sonuç alınama dı. Görüşme sonunda İstanbul heyetine dönüş izni ver



meyen Mustafa Kemal, Ankara'ya götürerek ülkenin



kurtuluşu için daha etkili çalışmalar yapmaya geldikleri ni açıkladı. Ama heyet üyeleri Ankara'da kalmak iste



Bilginer, Recep Türk gazetecisi ve tiyatro yazarı (Adana 1922). Konya



Lisesi'ni bitiren (1940) Recep Bilginer, bir yıl Gazeteci



lik Enstitüsü'ndeokudu. Önce Maliye'de memur olarak



çalışıp, askerliğini yaptıktan sonra Vatan'da gazetecili ğe başladı(1944). Gazeteciler Cemiyeti'nde görev aldı.



1990'da İstanbul Şehir Tiyatroları Repertuvar Kurulu



mediklerinden, Istanbul hükümetinde yeniden görev



üyeliğine getirildi.



verildi.



çen Recep Bilginer, Gazeteciden Dost adlı oyununun



almama sözü vermelerinden sonra dönmelerine izin



Edebiyata şiirle giren, daha sonra oyun yazarlığını se



BILGİSAYAR



221



sahnelenmesinden sonra (1962) oyun yazarı olarak ün salmış, İsyancılar oyunu da (1964) geniş ilgi toplamıştır,



yapmıştır. Yalnızca tuşlar aracılığıyla girilen rakamlan



lünü almıştır.1993'te Burhan Felek Basın Hizmet Ödü. lü'nü Suavi Sonar ve İhsan Ada'yla paylaşmıştır.



Gottfried Wilhelm von Leibniz de bir "bilgisayar" tasar



1989'da Kültür Bakanlığı'nın "en iyi tiyatro yazarı" ödü Öteki oyunları: Ben Devletim (1965), Utanç Dünyası



(1968, İlhan İskender Armağanı), Sari Naciye (1971), Yunus Emre (1976, ilme Hizmet Vakfı büyük ödülü,



1980 TDK Oyun Ödülü), Parkta Bir Sonbahar Günüydü (1978), Karım ve Kızım (1985), Kıskanç (1987).



bilgisayar Belirli programlara göre verileri otomatik olarak işleyen makine. Bilgisayar (elektronik beyin, kompüter de de nir), aritmetik hesaplamaları hızlı, güvenilir ve kolay bi



çimde gerçekleştirmek için yapılmış bir aygıttır. Bilgisa



yarlar üç önemli gruba ayrılır: Özellikle dijital sayılarla



işlemleri gerçekleştiren dijital bilgisayarlar (günümüzde en yaygın tiptir); analog bilgisayarlar; karma bilgisayar lar.



Dijital, analog ve karma bilgisayarlar, dış verilere da



yandıklarından kavramsal olarak birbirlerine benzer ler; ama uygulamada,, yeni hesap işleri yapmak için ye ni programlar alınmasını gerektirmeleri konusunda be lirgin biçimde birbirlerinden ayrılırlar. Dijital bilgisayar



lar, elle verilen komutlar sayesinde (ya da modern çe



şitlerinde otomatik olarak), yeni programları kolaylıkla çalıştırırlar.Analog ve karma bilgisayarlar için yeniden



programlama, mekanizma ve bileşenlerin kısmi olarak



yeniden toplanması ve birleştirilmesi işlemini içerir.



toplama işlemini gerçekleştiren bu aygıtı, vergi toplayı



cisi olan babasına yardım için geliştirmiştir. 1671'de lamıştır: 1694'te yapılan bu aygıt toplama ve yerdeğiş



tirmeile çarpma yapabiliyordu. Leibniz, toplamlari el



de eden özel bir aşamalı dişli" mekanizma bulmuştur



ve bu mekanizma günümüzde de kullanılmaktadır. Le ibniz ve Pascal tarafından yapılan söz konusu ilk bilgisa



yarlar, yaygın olarak kullanılmamış, Colmarlı Tomas



(Charles Xavier Thomas), toplama, çıkartma, çarpma



ve bölme yapan ilk ticari başarılı mekanik hesap maki nesini ancak 1820'de geliştirmiştir. Bu makineyi, çeşitli kişilerin geliştirdikleri masa üstú mekanik hesap maki neleri izlemiş, böylece yaklaşık 1890'da, kısmi sonuç. ların belleğe alınması, korunması, eski sonuçların yeni



den kullanılabilmesi ve sonuçların çıktısının alınmasını



içeren işlemler ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeler, bilimin gereksinmeleri pek gözönünde tutulmayarak, özellikle ticari kullanıcıların gereksinmelerini karşılamak ama cıyla gerçekleştirilmiştir.



Babbage. Colmarlı Tomas'nın masa üstü hesap maki nelerini geliştirirdiği dönemde, Cambridge'de (Ingilte re) Charles Babbage bilgisayarlarda son derece ilgi çe



kici bir dizi gelişme sağlamıştır.Babbage,özellikle ma tematiksel tablolar hazırlanmasını gerektiren birçok uzun işlemin, düzenli olarak yinelenen günlük işlemleri



kapsadığını farketmiş (1812), buna dayanarak, söz ko



nusu işlemlerin otomatik olarak yapılmaları gerektiği sonucunu çıkartmıştır. "Fark aygıtı" adı verdiği otoma tik mekanik hesap makinesinin, 1822'de gösterim ama



matiksel ilişkiyi kabul etmek için ayarlanmış fiziksel ay



cıyla, çalışan küçük bir modelini yapmış, İngiliz hükü metinden para yardımı alınca, 1823'te tam hesaplı bir



seçimi yeni bir montajı gerektirebilir.



otomatik olan, hatta sonuçta elde edilen tabloların çık



Analog bilgisayarlar, hesaplamada belirli tip mate



gitların montajından oluştuklarından, yeni bir ilişkinin



fark aygıtının yapımına girişmiştir: Buharla çalışan,tam



BİLGİSAYARIN TARİHÇESİ



tılarını veren bir alet olmasına çalışılan bu aygıta sabit



uzun süredir bilinen ve yaygın olarak kullanılan abaktır. Abak, üstüne boncukların dizildigi paralel tellerden oluşan basit bir tahta alettir. Boncuklar, kullanan kişinin



Babbage, kullanım ve uygulama alanlarının sınırlı ol masına karşın kavram olarak büyük bir ilerleme olan



aritmetik işlemleri uygulanabilir. Yine bir hesaplama



teller üstünde hareket ettirildiğinde, kullanılan bütün



miştir.Günümüzdegenel amaçlı tam programlanabilir, otomatik, mekanik dijital bilgisayar diye tanımlanabile



te kullanılmaya başlamıştır.



kadar sonra bile tam olarak gerçekleştirilememiş olma



Tarihsel olarak, en önemli eski hesap aleti, 2000 yıldan



ezberlemesi gereken “programlama“ kurallarına göre aleti olan usturlup da, yaklaşık 2000 yıl önce denizcilik



Blaise Pascal, 1642'de ilk “dijital hesap makinesi"ni



talimat programıyla kumanda ediliyordu.



fark aygıtı üstünde çalışmayı, daha on yıl sürdürmüş,



ama aynı zamanda da, başka bir aygıtın tasanmina giriş cek bu aygıtı, "analitik aygıt" diye adlandırmıştır. Yüzyıl



sına karşın, bu tasarim tam kesin doğruluğu amaç alma (Solda) Ilk pratik



toplama makinesi 1642'de, Fransız fizikçisi Blaise



Pascal tarafından



විසුම්



yapıldı. Toplanacak rakamlan ifade



eden tuşlar tarafından



döndürülen bir



dizi dişliden oluşuyordu.



(Sağda) 1833'te yapılmış olan bu karmaşık aygıt



Ingiliz matematikçisi Charles Babbage tarafından



tasarlanmış hesap makinesinin



tamamlanmamış



bir parçasıdır.



UB



222



BİLGİSAYAR kapasiteyle ulaşılabilir bellek deposu olarak kullanılabi lir duruma gelmişlerdi; ayrıca, farklı kart gruplarında



farklı problemler depolanıp, gereksinme duyulduğun da üstünde çalışılabiliyordu.



Bu üstünlükler ticari ilgi de uyandırdı ve çok geçme den IBM,Remington-Rand, Burroughs, vb. şirketler, ge liştirilmiş kartlı iş makinesi sistemleri yaptılar. Bu sistem lerde, elektrik gücünün mekanik hareket (toplama ale



ASIL



tinin kolunu çevirmek gibi) sağladığı elektromekanik



aygıtlar kullanıldı. Benzer sistemlerde, kısa bir süre son ra, belirli sayıda kartı bir okuma bölmesinden otomatik olarak besleyen özelliklerden yararlanıldı. Bu aygıtlar,



toplama, çarpma ve belleğe alma gibi işlemleri gerçek leştiriyor ve sonuçların üstlerine delindiği kartları çıkarı



yorlardı. Günümüzün standartlarına göre kartlı maki İlk yüksek hızlı elektronik bilgisayar, ENIAC, arka planda görülen J.P. Eckert ve J. W. Mauchly tarafından tasarlanmıştır.



si açısından önemlidir. Analitik aygıt planlarında, 50 on dalik basamaklı sayıda (kelimede) işlem yapan paralel bir ondalık bilgisayar oluşturulmuş ve benzer sayıların 1



000 tanesini saklama yeteneğine (bellek) yer verilmiştir. Bu aygıtın yapabileceği işlemler, modern bir genel amaçlı bilgisayanın gereksinme duyabileceği her şeyi, konulann yalnızca sayısal sırada değil, belirtilen bir sıra da gerçekleştirilmesini sağlayan, en önemli "koşulları denetim göndermesi" yeterliliğini bile içeriyordu. Her hangi bir okuma istasyonundan makinenin okuyacağı



neler yavaştı; her biri 80 ondalık sayı alan, dakikada or talama 50-250 kart işleyebiliyordu. Ne var ki, o dönem için, delikli kartlar, ileri atılmış çok önemli bir adımdı.



Otomatik dijital bilgisayarlar. 1930 yıllarının sonlarında kartlı makine teknikleri iyi kullanılabilir ve güvenilir du ruma geldi. Bu arada birkaç araştırma grubu, otomatik



dijital bilgisayarlar üstünde çalışmaya başladı. Standart



elektromekanik bölümlerden yapılan, umut verici bir makine, IBM için çalışan, Howard Hathaway Aiken'in yönettiği bir ekip tarafından gerçekleştirildi. Harvard Mark I adı verilen bu makine, 23 ondalık basamaklı sa



yıları (kelimeleri) yönetebiliyor ve dört işlemi de yapa biliyordu. Bunun yanısıra, logaritma ve trigonometri fonksiyonlarını çözen, özel yapılmış programları (ya da alt programları) vardı. Mark I, önceden delinmiş bir ka ſit şeritle denetleniyor, böylece otomatik "denetim ak



"delikli kartlar kullanılacaktı" (Jacquard dokuma tezga hindakilere benziyorlardı). Aygıt, buhar gücüyle oto matik olarak çalışması için tasarlanmıştı ve yalnızca bir



tarımı" komutlarını programlamak gerekmiyordu. Çık



kişi tarafından kullanılabilecekti.



yayınların yanı sıra IBM donel sayaç çarkları kullanma



Babbage, bilgisayarını hiçbir zaman tamamlayama mış, başarısızlığına çeşitli nedenler gösterilmiştir; en sık gösterilen neden, o dönemde kesin doğruluklu aygıt tekniklerinin yokluğudur. İkinci bir neden de, Babba



sına karşın, yayıcı bilgisayar diye sınıflandırılmıştı. Ya



ge'in 1840'ta o dönemlerde pek az kişinin işine yaraya cak başka bir sorunu da çözmeye uğraşmış olmasıdır.



Babbage'den sonra otomatik dijital bilgisayarlara il gi, geçici olarak yitirildi. 1850-1900 arasında matema tiksel fizikte önemli ilerlemeler gerçekleştirildi ve göz



tilar, kartların üstü delinerek ya da elektrikli daktiloyla



sağlanıyordu. Mark I, tuş içeriği olarak elektromanyetik



vaştı; bir çarpma için 3-5 saniye gerektiriyordu; buna karşılık otomatikti ve uzun işlemleri tamamlayabiliyor du.Mark 1,Aiken'in yönetiminde tasarlanan ve yapılan



bilgisayar dizilerinin ilki oldu. Elektronik dijital bilgisayarlar. İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması, özellikleordu için,önemli bir hesaplama ye teneği gereksinmesini doğurdu: Mermi yolu çizelgele ri, vb. yararlı verilerin eksik olduğu yeni silah sistemleri



lemlenebilen dinamik olguların çoğunun diferansiyel



üretilmeye başlanmıştı. 1942'de Pensilvanya Üniversi



denklemlerle gösterilebileceği anlaşıldı; böylece bun lar cebirin öbür problemlerinin çözülmesi için yararlı



tesi Moore Elektrik mühendisliği Okulu'nda J.Presper



caretin gelişmesine neden oldu ve önemli mühendislik başarılarının gerçekleştirildiği bir dönemin başlamasını



AC adıyla (Elektronik Sayısal Integre edici ve Hesaplay



oldular. Ayrıca, buhar gücü, üretimin, taşımacılık ve ti



hazırladı. Demiryollarının döşenmesi ve buharlı gemi ler, dokuma fabrikaları ve köprülerin yapımı, ağırlık



Eckert John W.Mauchly ve çalışma arkadaşları, yüksek



hızlı elektronik bilgisayar yapmaya karar verdiler. ENİ



sayısal kelime büyük CI)gerçekleştirilen bu makinenin



lüğů 10 ondalık basamaktı ve bu tür iki sayıyı,belleğin



merkezi,yüzebilirlik merkezi, eylemsizlik momenti,



de saklı olan bir çarpım tablosundan her bir ç'rpanin değerini bularak, saniyede 300 çarpan miktarında çar



diferansiyel işlemler gerektirdi; hatta bir buhar motoru



ceki bilgisayarlar kuşağından çok daha hızlıydı.



matematiksel integrasyona gereksinme duyuldu. Dola



167,3 m² alan kaplıyor ve yaklaşık olarak 180 000 watt



gerilim dağılımları gibi | niceliklerin, belirlenmesi için nun güç çıkışının değerlendirilmesi için bile, uygulamalı



pahiliyordu. İşlem yapılması güç olmakla birlikte, on ENÍAC'ta 18 000 standart havasız tüp kullanılmıştı;



yısıyla, birçok kez tekrarlanan hesaplamayı hızla yapa bilecek bir makine, kesin bir gereksinme haline geldi. Hollerith'in delikli kartlar kullanması. Otomasyon işle minde ileri bir adım, ilk olarak 1890'da ABD'de Sayım Bürosu'nda çalışan Herman Hollerith'in ve James Po.



elektrik gücütüketiyordu. Delikli kart giriş ve çıkışın, 20



nilan delikli kartlarının hizmete girmesi oldu. Geliştir



fonksiyon tabloları ve tuşların da yeniden düzenlenme



wers'ın bilgisayarlarla bağlantılı olarak başarıyla kulla dikleri aygıtlar, arada insan olmaksızın, kartlara delin mis verileri otomatik olarak okuyorlardı. Böylece hata lar son derece azaltılmış, iş akışı hızlanmış, daha da önemlisi, delikli kart grupları, aşağı yukarı sınırsız bir



toplam alma tuşu vardı. Bir program içeren gerçekleşti rilebilir komutlar, ayrı bölmelerine yerleştirilmişlerdi ve



işlemlerin akışı için, makine içinde bir hat oluşturacak biçimde birbirlerine bağlanmışlardı. Ama bu bağlantı ların, farklı problem için, yeniden yapilması, ayırma si gerekiyordu. Yani bu "kendi komutunu kendin bag la" tekniği kullanışsızdı ve aygıt yalnızca bazı belgelerle



programlanabiliyordu; dolayısıyla yalnızca, tasarlan miş olduğu belirli programları ele almada verimliydi.



BİLGİSAYAR 223 rak % 70-% 80 güvenilirlige ulaşıyor ve 8-12 yıl süreyle



kullanılabiliyorlardı. 1950 yıllarının ortalarında, işlem



lerin ileri programlama biçiminde yapılmasına karşın,



genel olarak makine diliyle programlanmışlardı. Bu makine grupları, ilk ticari uygunlukla makineler olan



EDVAC ve UNIVAC'I kapsar. 1950 yıllarında ilerlemeler. 1950 yıllarının başlarında iki



önemli mühendislik buluşu, elektrik-bilgisayar alanına



bakış açısını, hızlı ama güvenilmez donanım görünü



munden, yüksek güvenilirlikli, hatta daha çok kapasiteli



görünüme değiştirmiştir. Bu buluşlar manyetik temelli bellek ve transistor devreli elemandır.



Bu yeni teknik buluşlar hızla, yeni dijital bilgisayar modellerindeki yerlerini aldılar; 1960 yıllarının başla



Birçok büyük iş bilgisayannda, veriler ucuz ve temelde sinirsiz olan manyetik kasetlerde saklanır. Ama bu yolla



saklanmış verilere erişim, öbürlerine oranla yavaştır.



Bütün bunlara karşın, ENIAC genel olarak ilk başarılı



yüksek hızlı elektronik dijital bilgisayar (EDC) kabul edi



lir ve 1946'dan 1955'e kadar verimli olarak kullanılmış tur.



Modern "saklı program" EDC. ENIAC'ın başarısı, mate matikçi John Neumann'ı kuramsal bir hesap çalışması na yöneltti (1945). Bu çalışması sonucunda,bilgisayarın



çok basit, sabit bir fiziksel yapısı olabileceğini ve dona nimda herhangi bir değişiklik gerekmeksizin her türlü



hesabın, uygun programlı denetim aracılığıyla etkili



olarak gerçekleştirebileceğini ortaya koydu. Von Neu mann pratik,hızlı bilgisayarların nasıl düzenlenip, yapı



lacağı konusunda yeni bir anlayış getirmiştir; bu düşün



celer, sık sık paket program tekniği olarak ele alınırlar:



Yüksek hızlı dijital bilgisayarların gelecek kuşağına te



mel oluşturmuşlardır. Von Neumann, koşullu denetim aktarımı (herhangi



bir noktada program sırasının kesilip tekrar başlatılma



sini sağlar) denilen özel bir tür makine komutu sağlaya rak ve istenildiği zaman komutların verilerle, aritmetik



olarak, aynı biçimde değiştirilebilmesi amacıyla, bütün komut programlarını verilerle birlikte aynı bellek biri minde saklamıştır .



Bu tür birkaç tekniğin bir sonucu olarak, alt hatlarda



ki komutlarla daha çok hesap işlemi gerçekleştirilme



siyle, hesaplama ve programlama daha hızlı,daha es



nek ve daha etkili olmuştur. Sık sık kullanılan alt hatların



rinda, ticari kullanımlı makinelerde, erişim süresi 2 ya da 3 mikron saniye olurken, RAM kapasitesi de 8 000'den 64 000 kelimeye artınldı. Ama bu makineler



satın alınamayacak ya da kiralanamayacak kadar paha



lıydı; ayrıca özellikle artan programlama maliyetinden dolayı kullanılmaları masraflıydı. Genellikle, bünyesin de birçok programcı ve destek personel bulunduran



büyük bilgi-işlem merkezlerinde (sanayi, hükümel özel



laboratuvarlar, vb.) bulunuyorlardı. Bu durum, yüksek kapasitenin paylaşılmasına olanak sağlayan işlem mod larına yol açmıştır; böyle bir mod, programların hazırla.



nip, manyetik makara, manyetik disk paketleri ve man



yetik kaset gibi nispeten daha ucuz depolama araç-ge reçleri üstünde işleme hazır tutulduğu BATCH işlemi dir. Bilgisayar bir problemi inde, bütün problemi -program ve sonuçlan- genel olarak bu hazır bellek bi



rimlerinin birine yükler ve yeni bir problem alır. Güçlü makinelerde, hızlı kullanım için bir başka mod"zaman



paylaşımı"dır. Zaman paylaşımında bilgisayar, bekle yen birçok işi öyle hızlı bir başarıyla yapar ki işlem, öbür işler yokmuş gibi hızla gerçekleşir. Böyle işlem modlan,



çeşitli görevlerin yönetimini sürdürmek için, ayrıntılı yĉnetim programları gerektirir.



1960 yıllarındaki ilerlemeler. 1960 yıllarında, en yüksek



kapasitede, olabilecek en hızlı bilgisayarı tasarlama ve geliştirme çalışmalan, Kaliforniya Universitesi'nin Li



vermore Radyasyon Laboratuvarları için Sperry-Rand şirketinin LARC makinesini ve IBM'in Stretch bilgisaya rini gerçekleştirmeleriyle, bir dönüm noktasına ulaştı. LARC'in 98 000 kelimelik belleği vardı ve 10 mikron sa niyede çarpma yapabiliyordu.Stretch, yüksek kapasi



teli diziler için daha yavaş girişli birkaç dizi bellekle do



her yeni problem için tekrar programlanması gerek mez; ama "gözlerde",zarar görmemiş halde korunma



Elektronik



si ve gerektiği zaman bellege okunması gerekiyor; böy



bilgisayann evrimi



lece, belirli bir programın çoğu alt hat gözlerinden top lanabilir. Çok amaçlı bilgisayar belleği, üstünde uzun



(yavaş hesap makinelerinden



bir işlemin bölümlerinin saklandığı , parçaları üstünde



güçlü, programlanabilir,



çalışıldığı ve son sonuçları oluşturmak için birleştirildiği



bir birleşme yeri olmuştur. Bilgisayar denetimi, bütün



yüksek hızlı veri işlemcilerine),



işlem için, ufak tefek komutlar girilerek sağlanır.



elektronik manuk



Bu gelişmelerden yararlanan ilk modern programla



nabilir elektronik bilgisayarlar kuşağı 1947'de ortaya



çıktı. Bu grup, “yaz-oku bellek" (RAM) kullanan bilgisa yarları içeriyordu. Bu makinelerde delikli kart ya da



bant giriş ve çıkış aygıtlarıve 0,5 mikro saniye (0,5x 10°



(41)



kapılannin küçültülmesiyle gerçekleştirilmiştir. Fotografta tek



sn) erişim süreli 11000 kelime kapasiteli RAM'ler vardı;



kapılı vakumlu tup (arkada), tek kapili, kati fazh



gerçekleştirebiliyordu.Fiziksel olarak ENIAC'dan çok



transistor (solda)



ve eski makinelerin gerektirdiğinden çok daha az -2



içeren modern



bunlardan bazıları çarpma işlemini 2-4 mikrosaniyede



daha kusursuzdular; bazıları büyük bir piyano kadardı 500- küçük elektron tüpü gerektiriyordu. Ilk dönem



bellek programlı bilgisayarlar, işlemlerde yaklaşık ola



ve binlerce kapi silikon tabaka (onde) görülmektedir.



224 BİLGİSAYAR 0-1



Süperbilgisayarlar



ilerlemeler bu engelleri ortadan kaldırmıştır; uygu



in temel bellekleri



lama dilleri, üretim işlemlerinin denetiminde yaygın



çok geniştir; hava tahmini gibi karmaşık olguların modellenmesinde kullanılırlar



Fotografta görülen Cray



superbilgisayanın da, işlemcilerin



yan dairesel



düzenlenmesi, ara bağlama kablolan uzunluğunu en aza indirme ve



sinyal iletimlerinin



hızını en yüksege



ulaştırma amacına yöneliktir.



olarak kullanılmaktadır.



Ayrıca, bilgisayar donanımında bilgisayar mantik devrelerinin minyatürleştirilmesini içeren bir devrim



başlamıştır. 1950 yıllarında, elektronik bilgisayar devre



ve parça büyüklüğünün küçültülmesinin, hız ve etkinli



ği artıracağı, böylece performansı yükselteceği anlaşıl miş, yaklaşık 1960'ta, kabloları yok etmek için iletken



devre kartlarının foto-basımı son derece gelişmiştir. Böylece, fotoğraf yöntemiyle devre içine direnç ve



kondansatör yerleştirmek başarılmıştır. 1970 yıllarında transistörlerin vakumlu tabakalanması yaygınlaşmış ve



toplayıcılar, üst göstericiler, sayaçlar gibi bütün parça lar küçük “çipler" üstünde kullanılmaya başlanmıştır. 1980 yıllarındaysa tek bir çip üstüne yüzbinlerce tran



sistörün yerleştirildiği yüksek dereceli entegrasyon (VLSI) yaygınlaşmıştır. Birçok şirket, yazılım programla



rini da içeren minibilgisayarları piyasaya sürmüştür. Bo



natılmıştı; en hızlı erişim süresi 1 mikron saniyeden az,



yut indirgeme eğilimi, bireyler tarafından satın alınabi



toplam kapasitesi 100 milyon kelime dolayındaydı.



lecek ve kullanılabilecek kadar küçük ve ucuz prog



aygıtların yanı sıra, fiyatları farklı bir dizi bilgisayar seçe neği sundular. Söz konusu yan aygıtlar konsollar ve kart besleyiciler gibi girdi aletlerini, sayfa yazıcıları, ka



yasaya sürülmesiyle devam etmiştir. Apple Computer



Bu dönemde, önemli bilgisayar üreticileri, çeşitli yan



tod işın tüplü göstericileri ve grafik aygıtları gibi çıktı ay gitlarını, isteğebağlı olarak manyetik kaset ve manyetik disketle dosya saklamayı içeriyordu. Bunlar, borç çı kartma, ücret bordrosu, demirbaş denetimi, fatura ya



zimi gibi iş uygulamalarında geniş bir kullanım alanı bul



dular. Bu tür işlemler için merkezi işlem biriminin (CPU) aritmetik olarak çok hızlı olması gerekmiyordu ve te mel olarak dosyadaki geniş miktarda kaydı uzun süre koruyordu. Hastanelerde hasta, ilaç ve uygulanan te



davi kayıtlarını tutmak gibi daha basit uygulamalar için



de çok sayıda bilgisayar sistemi oluşturuldu. Günümüzdeki ilerlemeler. 1970 yıllarındaki eğilim bir bakıma, son derece güçlü, merkezi bilgisayar sistemle



ramlanabilir makinelerin, yani kişisel bilgisayarların pi



ve Radio Shack gibi birçok şirket, 1970 yıllarında bilgi sayar ya da video oyunlarıyla da destekledikleri çok ba şanlı kişisel bilgisayarlar üretmişlerdir. 1980 yıllarında Japon şirketlerinin özellikle bellek



çipleri alanında güçlü ekonomik ilerlemeler gerçekleş. tirmelerine karşın, yarı iletken çip üretiminde rekabet,



özellikle inte ve Motorola şirketi arasında yürütülmüş,



1980 yıllarının sonuna doğru bazı kişisel bilgisayarlar,



bir defada 32 bit veri alıp saniyede yaklaşık 4 milyon ko mutu işleyen mikroişlemcilerle çalıştırılmıştır.



Mikroişlemciler, ROM ya da salt-oku bellekle (temel



olarak kullanılan,değişmeyen programları saklar) do natılmıştır.



1980 yıllarının başında Japon hükümeti, yeni bir sū



per bilgisayar kuşağı tasarlamak ve üretmek için büyük bir plan açıklamıştır. Bu yeni kuşağın - 5. kuşak olarak



rinden uzaktı ve uygulama geniş sınırlı daha ucuz bilgi sayar sistemlerine doğruydu. Günümüzde, petrol rafi



adlandırılır - ilk örnekleri, yeni program dillerinin yanı



nerileri ve elektrik güç dağılım sistemleri gibi sürekli iş lem üretimlerinin çoğu etkinliklerinin denetim ve dú



ri içermekte, ayrıca yapay zeka alanında ses tanıma ve



zenlemesinde, öbürlerine oranla düşük kapasiteli bilgi



sıra, çok geniş dereceli entegre devreli yeni teknolojile



paralel işlem gibi şaşırtıcı olguları gerçekleştirmektedir



sayarlar kullanılmaktadır. 1960 yıllarında, uygulama



ler. Bilgisayar alanındaki korkunç gelişmelsürmektedir.



problemlerinin programlanması, orta büyüklükte bilgi sayar donanımlarında gerçekleştirilemiyordu. Günü müzde, programlama dili uygulamalarındaki büyük



lik, son yıllarda gelişen uygulamalardan yalnızca birka



Bilgisayar ağları, bilgisayarlı posta ve elektronik yayıncı çıdır. Teknolojidekigelişmeler, yakın gelecektebilgisa yar ya da terminallerin evlerin, okulların ve büroların



çoğunda yerlerini alacaklarını ve hem daha güçlü, hem dir.



CD



levhalama ve epitaksi gibi şaşırtıcı başarılanna ulaşmasına olanak sağlamıştır.



de daha ucuz bilgisayarlar üretileceğini göstermekte DIO



Bütün elektronik bilgisayarlar, altta normal boyutunda, sağda da büyütülmüş olarak görülen Intel 8000 gibi işlemciler içerir. İşlemcilerin küçültülmesi, mikroskopik mühendisliğin fotomaskeleme, lazerle asit yakarak



DUD OMO por



0 0



Di.



BİLGİSAYAR



DIJITAL BİLGİSAYARLARIN ÇALIŞMASI



Dijital kodlama ve işlem. Sayı ve verileri elektronik ola



rak işlemek için bilgiyi elektronik nicelikler halinde be



lirtmek yararlıdır. Ondalık sayı sisteminin on basamağı ni belirtmek için, on elektriksel değerli bir dizi seçmek



ve on basamağın her birine bir değer vermek gerekir.



Bu ayarlama, uygulamada yapılmayacak kadar çok



miktarda devre gerektirdiğinden bilgisayarlarda kulla nılamaz. Üstelik işlenecek parçalar listesinde sayıların Sorunu çözmek için bütün veriler ikili sayılar olarak



kodlanır. Elektrikli sistemlerde ayırdedilebilen en güve



nilir fark, yalnızca iki olası değer varsa gerçekleşir. Bir işık ampulünün açık ya da kapalı olması buna örnek



gösterilebilir; her iki olasılık kesin ve hatasızdır. İki de ger, sıfır ve bir açık ve kapalı elektrik düşüncelerini dile getirir. Bu özel basamaklar genellikle bitler olarak ele



tronik bilgisayarlarda, bütün verileri belirtmenin temel ilkesidir. Birçok farklı uzunlukta bit dizileri kullanılmak



tadır. Bazı yaygın kullanılan uzunluklar, dort, alt ve se



kizdir. Genellikle aritmetik ondalığın on basamağı, yu karda gösterilen dört-bit kümesinin ilk on dizisiyle gös terilir. Buna ikili kodlu ondalık gösterme denir. Bilgisayarın içinde, "kapılar" adı verilen temel man



tik birimlerini kullanan, elektronik açma ve kapama



yanısıra karakterler de eklendiğinde, ayrı ayrı değerler sayısı bilgisayarda işlenemeyecek kadar çoğalır.



225



aşamaları vardır. Sıradan elektrik düğmeleri, elektronik



kapılara örnek gösterilebilir. Bir bilgisayardan istenen işlemler daha karmaşıklaştıkça, açıp kapama işlevleri nin yanında başka değişik işler yapan düğmeler gelişti rilmiştir. Bu yolları sistemli olarak açıklamak için iki te mel fonksiyon tanımlanmıştır. Bunlar aşağıdaki özellik leri gerçekleyen AND fonksiyonu ve OR fonksiyonu



dur: AND fonksiyonunun herhangi bir ikili değerle olan



sonucu doğruysa, bütün değerler doğrudur; tersi du rumda yanlıştır. Genel olarak, bir, doğru bir değere, si



alınır. Ayrıca olası gösterimler dizisini, ikinin ötesine de genişletmek gerekir. Bir sıfır ve bir, bir dizi rakam ya



fır, yanlış bir değere karşılık gelir. OR fonksiyonunun



üssü bit sayısı olur. Sözgelimi, dört bit kullanılmışsa 2,



fonksiyonu, bir değeri alıp tersi değeri veren ters fonksi yonla birlikte uygulayarak, dijital işlemde istenen her



da karakteri belirtecek olursa, olası gösterim sayısı iki



yani onaltı olası dizi yapılabilir: 0000,0001,0010



0011,0100,0101,0110,0111,1000,1001,1010, 1011,



1100,1101,1110 1111. Bu küme, kuşkusuz, yalnızca on yerine,onaltı karakter ve basamağı belirtmek için de kullanılabilir. Altı-bit dizi kullanılsaydı, altmışdört olası



basamak ya da karakter gösterilebilirdi. Kodlama, elek



herhangi bir ikili değerle olan sonucu, değerlerin her hangi biri(ya da daha çoğu) doğruysa doğrudur. Bu iki



hangi bir etki tanımlanabilir.



Modern elektronik bilgisayarlarda transistörler elek trik düğmesinin işlevini görürler. Transistor kullanan ilk bilgisayarlar yapıldığında, her transistörün büyüklüğü



yaklaşık 0,5 cm'ydi. Günümüzde bir yaniletken cipe 10



2



giriş



aritmetik ve manuk denetim



ikincil bellek



saklanması



çıkış birincil bellek



Ustte, modern bir bilgisayar sistemi, birimlerinin karmaşıklığıyla gösterilmiştir. Sistemin kalbi, antmetik ve mantık işlevlerini



gerçekleştiren, merkezi işlem birimi ya da CPU'dur (1).Obür birimlerle birlikte, işlem denetimci (2) içinden bağlanmıştır. CPU. sınırlı birincil bellek içerir; ana sürüců ve veri saklama sistemleri, manyetik kaset alt-sisteminde (3) ve öbür alt-sistemlerde (4) bulunur. Onde, operatörlerin, bilgisayarla iletişim için kullandıklan terminaller (5) yeralır. Solda, verinin çıktısını almak için, sistem yazıcısı (6), bir altsistem (7) ve bir yazıcı terminali (8) içeren, yazıcı alt-sistemleri yeralır. Ayrıca, modem ve öbür dis bağlantılar için bir iletişim denetimcisi (9), sistemin güç birimi (10) ve bir soğutucu birimi (11) görülmektedir.



226



BİLGİSAYAR Güçlü Cray



süperbilgisayan, Cassiopeia A supernova kalıntısının bu



aynntili, sahte renklendiril



miş resmini



yapmıştır. Parlak kesimler kırmızı, sönük



bölgeler mavi renkli



görünmektedir.



yı olarak ele alınabilir. Bellekte bir değeri kaydetmek,



saklama”, bazen de “yazma” işlemi diye adlandırılır.



Bellektebulunan içerik istendiğinde,açılış komutların



da olduğu gibi, bilgisayarın bilgiyi hızla alıp getirmesi ve işlemin dizi sırasında olması yararlıdır. Birincil belleğin



görevi de budur: Istenilen veri ikincil bellekte saklıysa, birincil belleğin belirli bölümlerinin içeriği, bir progra



min çalıştırılması süresince değiştirilebilir.



İkincil bellek bazen "büyük bellek" diye adlandırılır.



ikincil bellekte saklı bilgi kullanılacağı zaman, bilgisaya



nin genellikle gerekenden çok daha fazla veri alıp getir mesi gerekir. Sözgelimi, bir sınıfın öğrencilerinin adlari,



boylanı, ağırlıkları, notları, vb. verileri, ikincil bellekte saklanabilir. Siniftaki öğrencilerin ağırlık ortalaması be



lirlenmek istendiğinde, bilgisayar būtün bilgileri alıp bi yüzlerce transistor yerleştirilebilir. Maskeleme, asitle



rincil belleğe getirir. Daha sonra her çocuğun ağırlığını



(ya da baskı devreler) yapmakta kullanılan teknoloji ve



metik ve mantık birimikullanılarak bir ortalama hesap lanacaktır. İkincil bellek genellikle manyetik kasetler ya



yakma ve epitaksi gibi mikroskopik entegre devreler



işlemler bilgisayarlarla olanaklı kılınmıştır. Bir dijital bilgisayarın öğeleri. Her dijital bilgisayar dört öge içerir: Aritmetik ve mantık birimi, bellek birimi, de



elde etmek için gerekli komutları izler. Son olarak, arit



da disketlerde saklanır. Kaset ve plakların şarkılara bo lūnmesine benzer bir yolla ikincil bellek dosyalara ayrı



netim birimi ve giriş-çıkış birimleri. Günümüzde bilgisa



lir.



her temel öğenin içeriği de son derece çeşitlidir.



dan kullanılan veriler ile belirli bir erişim aygıtı tarafın dan kullanılan veriler arasındaki boşluğu doldururlar.



yarlar, bir uzay gemisinin rotasını hesaplamaktan, bir çamaşır makinesinin çalışmasını denetlemeye kadar sayılamayacak kadar çok amaçlı kullanıldıklarından, Aritmetik ve mantık birimi, bilgisayann değerlerinin



Bilgisayara bilgi girme ve alma işlemi bir giriş-çıkış bi rimiyle sağlanır. Giriş-çıkış aygıtları, bilgisayar tarafın Bir bilgisayar klavyesi böyle bir aygıttır; harfleri, sayılan,



kullanılıp hesapların gerçekleştirildiği bölümüdür. Ge nellikle çok sayıda saklayıcı ve bu saklayıcılar arasında



noktalama işaretlerini ve özel terimleri içerir. Bilgisayar



bellek aygıtlarıdır. Sözgelimi, rakamların toplanması



değişikliği yapması gerekir. Ayrıca, zamanlama problemleriyle ilgilenmek de gi riş-çıkış biriminin işidir. Sözgelimi, yazan kişinin tuşlara



işlem birimi yalnızca sıfır ve bir kodlarını çevirir, dolayı



adresler içerir. Saklayıcılar belirli değerleri saklayabilen



sıyla klavyenin yazılan karakterlerden ikili sıralara olan



gerektiği zaman, bilgisayarda toplamalann yapıldığı fi ziksel bir yerde bulunmalıdır. Saklayıcılar bunu sağlar. Daha sonra bir devre, toplamı belirlemek için saklayıcı nin bileşenlerini kullanır. İlke, bir parça kağıt üstünde,



basma hızı büyük değişiklik gösterir. Ayrıca, işlem sūre



iki sayıyı toplama işlemiyle aynıdır.



Genel bir uygulamada bilgisayar, her saniyede bin



lerce hesap gerçekleştirir. Her dakika būtün gerekli de ğerleri saklayıcıda tutmak olanağı yoktur; bu yüzden hesaplama hızı, bir bilgisayarın çalışma kapasitesini be lirleyici bir etkendir. Aritmetik ve mantık birimine, top lamadan başka matematiksel işlevler (çıkarma, çarpma ve bölge) de yüklenebilir.



Bütün bilgisayarlar, değerlerin hesaplarını gerçek



leştirmek için yapılmamıştır. Bazıları, maddelerin liste



sini düzenlemek ya da belirli bir özellik taşıyan bir mad deyi belirlemek için tasarlanmışlardır. Sözgelimi, bir



kütüphanedekibütünkart katalogu bilgisayara yükle aradığında, bilgisayara kütüphane kitap listesini arama



nebilir. Kitap ödünç almak isteyenkişi belirli bir başlığı si ve istenilen başlığı listeyle karşılaştırması için komut



cine girmeden önce bilgisayarın bütün gerekli karakter



lerin girilmesi için beklemesi, zaman yitimidir; giriş-çı



kış aygıtları bu problemi ortadan kaldırabilir. Buraya kadar açıklanan bilgisayar üyelerinin herbiri



(aritmetik ve mantık, bellek, giriş-çıkış) kendi işlev ve



iletişim sonuçlarını gerçekleştirmeye yeterlidir. Bu bo



lümlerin etkili olarak birlikte çalışabilmeleri için, hare ketleri bağdaştırıcı bir denetim biriminin bulunması ya



rarlıdır. Bu işi gerçekleştirmek için, denetim birimi tara fından bir referans zaman çerçevesi sağlanır. Genel



olarak bilgisayar içindeki zaman,uzunluğu üstünde de



netim birimi bileşenlerinin tepkidiği temel hız tarafın dan dakikalara bölünür. Bu hiz, bir hatasız saat tarafın dan sabitlenir. Bilgisayarın bütün parçaları aynı hızda iş



leyemediği için, sabit hızın kesirlerine dayanan, daha uzun zaman dilimleri geliştirilmiştir. Bilgisayarı, her iş



lem saat kaynağına bağlı olacak biçimde tasarlayarak,



verilir. Bu bir aritmetik problemi değil, bir mantık prob



olaylar önceden görülebilir, hesaplanabilir ve kolayca



ğerleri araştırmayı ve bu özelliklere bağlı olarak kararlar



Denetim birimi bir işlemi, program denilen talimatlar listesinden bir talimatı alıp getirerek başlatır. Program, birincil bellekte saklanır. Her komut, donanım birimle. rinin, belirli bir zamanda, bilgisayarın saat göstergesine



lemidir. Mantık problemleri, belirli özellikler için de



vermeyi içerir. Bütün mantık problemleri, VE, YA DA ya da ters (DEGIL) işlevlerinin birleşimi olarak tanımla nabilir.



Aritmetik ve mantık işlevlerinin çalışması için gerekli



olguların tümü saklayıcılarda korunamayacağından,



başka bir yol geliştirilmiştir: Bellek sürekli olarak kulla



denetlenebilir duruma getirilir.



nasıl karşılık geldiğinin kusursuz bir açıklamasıdır. Bir program örneği bir yemek tarifine benzetilebilir: Bir ye



nilmayan verileri saklar. Bilgisayarın çalışması, bellekte



mek tarifi, malzeme listesinin yanı sıra yemeği pişirmek için malzemelerin nasıl kullanılacağının aşama aşama



lek vardır: (En çok kullanılan veri komutları saklayan birincil bellek; daha az kullanılan ilgili bilgileri saklayan



yan komutlar listesi içindenişlemesi için yapılmıştır. Ba



saklı olan bir dizi gerekli komutları gerektirir. İki tip bel



açıklamasını da içerir. Aynı biçimde,bir bilgisayarın de



netim birimi,belirli bir veriyi nasıl kullanacağını açıkla



bir programın değerlendireceği geniş veriler grubunu



sit bir bilgisayar, bir defada yalnızca bir işlemi gerçek leştirebilir. Daha karmaşık bilgisayarlar, tek bir komutla



Bellekteki içeriği çağırma işlemi, bir alıp getirme ola



den bağımsız olarak, denetim birimi, bilgisayarın her



ikincil bellek. İkincil bellek genellikle, birincil bellekteki içerir.



birkaç işlemi gerçekleştirirler. Karmaşıklık derecesin



BİLGİSAYAR



227



bölümünün gereken bilgiyle birlikte işlevini gerçekleş.



daha kolay olmakla birlikte, özellikle geniş ve karmaşık



ne yapacağını belirlemesini sağlayan bir yönetici gibi



kodlan, farklı bilgisayarlarda kullanılamaz. Bu prob lemlerin her ikisi de üst düzeyli diller kullanılarak çözü



tirmesini, işlemi görüntülemesini ve bir sonraki işlemde



çalışır. Aritmetik ve mantık birimi, denetim birimive bi rincil bellek "merkezi işlem birimi" diye adlandınlan bi rimi oluştururlar.



Bilgisayar işlemi ve programlama. Daha önce söylendi



ği gibi, her bilgisayar işlemleri yönlendirecek bir prog



ram ya da komutlar listesi gerektirir. Bazen program ta sarlanır ya da bilgisayarın donanımına (hardware) yer leştirilir ve donanım yeniden tasarlanmadan, değiştiri lemez. Daha sık olarak, program belleğe yazılım (soft



komut seterinde kullanılması zordur. Ayrıca, makine



lür. Üst düzeyli dillerde komutlar, makine dili program



larına göre daha kolayca anlaşılabilir ve bu üstdüzey dil



komutlan, çalıştırdıkları bilgisayardan bağımsızdırlar. Bir üst düzey komutu, birkaç makine dili komutuna bo lūnebilir. Bu, bir bilgisayar tarafından yapılırsa "derle



me" diye adlandırılır. Tek bir üst düzey dilin, üstünde



kullanıldığı her çeşit bilgisayar için farklı bir derleyicisi



ware) olarak girilir ve kolaylıkla alınabilir ya da değiştiri



vardır. Yaygın olarak kullanılan üst düzey dillere FORT RAN, BASIC ve PASCAL örnek gösterilebilir. Başanlı bir



lebilir. Aslında donanım programı olmayan bilgisayar ların', genellikle belleklerinde aynı anda birkaç prog



mesini gerektirir: Başka bir deyişle, hem bilgisayar,



programlama bir görevin yöntemli aşamalara bölün



ram vardır. Bu programların bazıları bilgisayarın genel işleminde kullanılırlar; yani, yönetici işlevleri denetler



hem de programcı tarafından anlaşılacak bir algoritma. Bir program yazıldıktan sonra, hataları elemek amacıy



parçalarıdır. Öbür programlarsa, şirket için ücret bord



dar zaman alıcıdır. Programlarla ilgili güçlükler iki türlü



ler. Bu programlar "işletim sistemi" denilen bir sistemin rosu hesaplama gibi özel amaçlarla, kullanıcı bireyler



tarafından yazılır. Bunlara "kullanıcı programları" de nir.



Işlem birimleri geniş olarak,donanım tasarımıyla be lirlenen biçimde birbirlerini etkilerler ve birçok uygun



biçimde bulunabilen işletim sistemleriyle denetlenirler. İkincil belleğin ve çeşitli giriş-çıkış aygıtlannin işlemesi, uygun işletim sistemleri sayısını azaltacak gereksinme ler sunar. Bir işletim sistemi, klavye, modem, disk sūrū



la denetlenmelidir. Bu işlem, en az program yazma ka



dür: Mantık hataları ve programlama hatalan. Bir algo



ritmanın tasarımında yanlış aşama dizilerinin kullanıl masına 'mantık hatası" denir. Programlama dilinin yan



lış kullanılmasıysa,"programlama hatası" diye adlandı rilir. Bu hataları belirleme işlemine "hata saptama' de



nir: Bir bilgisayarın son performansı programlarının mantığına bağlı olduğu için zor, ama önemli bir görev dir.



Bilgisayar uygulamalan. Günümüzde, bilgisayarlann



cū, yazıcı, video çıkış sistemleri, vb. belirli çeşitten ay



doğrudan ya da dolaylı olarak etkisi neredeyse evren



gitların birbirleriyle etkileşmesini yönetebilecek biçim de seçilmelidir. Manyetik kaset kullanan ikincil bellekler, bant ūstün de diziler halinde saklanmış bilgi içerirler. Belirli veriye



Bu dört ayaklı robot, merdivenleri, insanlannkini andıran



erişim sağlamak için kaset hareket ettirilmeli ve istenen kesim bulunana kadar aranmalıdır. Bu çok uzun bir za



man alır. Manyetik disketler, kasetten çok pahalı olma



lanna karşılık, bilgileri, radyal doğrultuda tarama yapa rak çok daha hızlı aranabilen sıkıştınlmış halkalar halin de saklar. Erişim sürelerindeki ve içeriklerin düzenlen mesindeki bu farklar, kaset ya da disket sistemlerine farklı tipte işletim sistemleri gerektirir. Giriş-çıkış aygıtla



niçin de aynı şey söylenebilir. İşletim sisteminin tasarı mindaki en önemli etmen, bellekle olan etkileşimdir.



Bilgisayar programları yazılım (software),diye adlan dırılırlar ve hem genellikle değişmez olan "salt-oku bel leke(ROM),hem de daha kolay değiştirilebilen "yaz



oku beilek"te (RAM) yer alırlar. Bilgisayarda program lar, çok sayıda farklı derece için ve çok sayıda farklı programlama dilinde yazılırlar. Bilgisayar, bir işaretve rildiğinde belirli bir işlevi gerçekleştirebilir vegenellikle



bir işlevi gerçekleştirebileceği birkaç yol vardır. Ayrıca, belirli bir yöntem kullanması için yönlendirilmelidir. İş



levleri gerçekleştirme yöntemleriyle birlikte bir bilgisa yarın işlevinin sayımına bilgisayarın komut seti denir. Komut seti, programcının ya da makinenin bakış açı sindan görülebilir. Makine için her türlü komut, sifirlar



ve birlerle kodlanmalıdır. Programcı açısından, sıfır ve



birlerle doldurulmuş bir sayfa bıktırıcıdır ve yorumlan ması güçtür. Bu nedenle setteki her komut için, onları daha okunabilir kilan, akronimler görevlendirilmiştir.



Örnek olarak, iki saklayıcıda korunan iki sayıyı topla



mak TOPLA A,B diye kodlanabilir. Birler ve sifirlarin di line “makine dili" denir. Olgular basitleştirmek için



kodlar kullanan dileyse "makine kodu" denir. Makine



kodunu, makine diline çevirme işlemi, “birleştirme" di ye adlandırılır. Her programın, çalışabilmesi için, maki ne diline dönüştürülmesi gerekir.



Makine kodunun, makine diline göre ele alınması



yumuşak hareketlerle inip çıkabilir; ayaklarında firçamsı alicular vardır ve bir göbek kordonuyla bilgisayara bağlanmıştır. Yaşayan canlılann yürüme yeteneğini taklit etmenin, robotlar için güç bir sorun oldugu kanıtlanmıştır.



228



BİLGİSAYAR, EĞİTİMDE



seldir. Bilgisayar, bir çiftliğin yönetilmesinden, bir has



şirketlerde bile yaygın olarak kullanılmaktadırlar.



cinifırlatmaya kadar çeşitli uygulamalarda kullanılmak



tü yayıncılıktır. Bu hızla büyüyen teknolojide, yazılım



talığın teşhisine, sanayidetasarımlamadan bir uzay ara tadır.



Bilim, bilgisayarların, ilk örneklerinin yapılmasından bu yana yaygın biçimde kullanıldıkları bir alandır. Bilgi sayarların geliştirilmesi genel anlamda bilim adamlari nin işi olduğu için, çok sayıda bilgisayarın bilim adamla rina hizmet etmesi doğaldır. Bilimsel sorunları çözmek üzere araştırmacıların,bilim dili matematikle ilgili olma



ları kaçınılmazdır. Son derece karmaşık doğal olguların



Kişisel bilgisayarların önemli bir uygulaması masaüs programları ve ucuz yazıcılar, yayınlanmaya hazır me



tin ve grafik üretiminde kullanılmaktadır: Kişi tek bir ter



minalde oturarak bir yazıyı yazıp, baskıya hazırlayabi lir; tablo ya da çizim gibi grafikleri çizebilir, Imetni ve grafik öğelerini hazırlayabilir ve sonuçları bellekte sak



layabilir. Daha sonra sonuçlar çıktı olarak yazıcıdan alı nabilir ya da elektronik olarak bir yazı makinesine gön derilebilir.Masa üstü yayıncılık, yüksek nitelikli baskıla



anlaşılması çalışmalarında bilim adamlarının, verilerin gittikçe daha çoğaldığı, ilerledikçe güçleşen matematik



rin ucuz olarak üretilmelerini sağlar.



ilişkilerini kullanmaları gerekmektedir. Bu yüzden, bir çok karmaşık bilimsel çalışmanın bilgisayar yardımı ol



bilgisayar, eğitimde



maksızın ele alınması aşağı yukarı olanaksızdır.



1980 yıllarında kişisel bilgisayarlar, ABD'de ve gelişmiş



Birçok bilimsel bilgisayar programları, kaçınılmaz



olarak bütün insanlara hizmet eder. Bunun görüldüğü



ve bilgisayar teknolojisinde hızlı ilerlemelere neden



olan bir alan, tarımdır. Bununla birlikte bilgisayarlar to hum alımı, büyüklüğü ve çiftlik hayvanlarının yem içeri gi gibi verileri analiz ederken, özellikle sonucun üretim



deki etkisi nedeniyle, birçok tarım işçisinin de işten çı karılmasına neden olmuşlardır. Hava tahmir lerindeki gelişen tutarlılık, daha güçlü bilgisayar programlarının başka bir örneğidir. Bilgisa



yarlar yalnızca hava tahminine yardımcı olmakla kal mamış, çok daha geniş miktardaki verileri analiz edebil meleri ile meteorologların meteorolojinin etkisini daha



iyi kavramalarını sağlamıştır. Ayrıca günümüzde bilgi sayarlar, hava sistemleriyle uydu fotoğraflarının benze rini yapabilmektedir. Uydulan yörüngelerine yerleştir



mek için gerekli teknoloji de, geniş dereceli bilgisayar lar sayesinde karşılanmıştır. Kuşkusuz havanın çok bü yük doğrulukta tahmin edilmesine daha uzun bir yo!



vardır; ama, gelecek kuşağın süper bilgisayarlarının, paralel işlem teknikleri kullanarak bu hedefi gerçekleş tirmeleri beklenmektedir.



Günümüzde iş dünyasında geniş ölçüde ve dünya çapında, bilgisayarlar kullanılmaktadır.İyi bilinen biror nek geniş ölçüde bilgisayara dayanan bankacılıktır. Otomatik tele-bankalar her yerde hizmete girmişlerdir ve bir bankanın bilgisayarının giriş-çıkış aygıtı olarak dú



Batı Ülkelerinde bütün öğretim düzeylerine girdiler ve yaygın biçimde kullanılmaya başlandılar: Bu on yıl için de ABD'de ilk ve orta öğretim kurumlarında kullanılan



bilgisayar sayısı 100 000'in altından 2,5 milyonun üstü



ne çıkti.Günümüzde özellikle ABD'de öğrencilerin ço



ğunluğu, bazen bütün ders yılı boyunca, bilgisayar ve bilgisayar yazılımları kullanmakta, bu işi gerek bir araç



olarak bilg.sayarı, gerek öbür dersleri öğrenmek için



yapmaktadırlar.



Bazı uzmanlar bilgisayarla eğitimi, görsel-işitsel yö nelimli ve yazılı olmayan araçlar aracılığıyla eğitimde devrim yapmak için başlatılan başarısız girişimlerden sonuncusu saymakta ve eleştirmektedirler. Söz konusu başarısız girişimlerden filmler, televziyon yayını, film şeritleri, işitsel kayıt aygıtları ve video bantlar, başlan gıçta eğitimde büyük şeyler sağlayacak diye tanıtılmış,



ama daha sonra, derslerde kullanılan alışılmış yöntem lerin yanında yer alan önemsiz derslik araçları durumu na gelmişlerdir.



Buna karşılık, bilgisayar yandaşı uzmanlar da, bilgi sayarların öncekilerden çok daha etkili eğitim araçları olduğunu savunmakta, insanı karar almaya zorlayacak



biçimde programlanmış bilgisayarları kullanmanın ve



görsel çevrede değişiklikler yapmanın etkin niteliğinin altını çizmektedirler. Bu durumda her bilgisayar bir ya



da birkaç öğrenci tarafından yönetilmektedir. Öğren



şünülebilirler. Ayrıca bilgisayar, veri komutu ve giriş-çı



me ödevleri daha da bireyselleştirilebilir ve her öğren cinin hemen karşı tepki (feedback) almasını olanaklı kı



maktadır.



lacak duruma getirilebilir. Nitekim bazı uzmanlar bilgi sayar başında işbirliği yaparak çalışan öğrencilerin çok daha fazla inisiyatif aldıklarını ileri sürmektedirler. İlk ve ortaöğretim veren okullarda, bilgisayar iki



kış aygıtlarının kablo aracılığıyla bağlandığı bilgisayar ağları da, bankalar tarafından yaygın biçimde kullanıl Bilgisayarlar için yeni bir alan iletişimdir. İletişim, bil ginin akışı ve denetimini kapsar. Bu, kendi birimleri içinde ilerleyen verileri düzenlerken, bilgisayarın yap tiklannın bir parçasıdır. Tek bir bütün aygıt yerine giriş



çıkış aygıtlanndan oluşan ağlar kullanılarak bilgisayarın amacı genişletilirse, sonuç bir iletişim sistemidir. Bilgi sayarın aritmetik ve mantık birimi ile bellek biriminin ikisi birden küçük, ama birçok giriş-çıkış aygıtını denet liyorsa, aygıt bir bilgisayardan çok, bir mesaj alma aygıtı



olarak işleyecektir. Ev için küçük,güçlü ve ucuz bilgisayarlar mikroelekt ronikteki ilerlemeler sayesinde gerçekleştirilmiştir. Bu masa üstü makineler, günümüzde, büyük bilgisayarla



rin gerçekleştirdikleri birçok işlevi gerçekleştirebilmek tedir. İlk olarak video oyunları ve kayıttutmagibi ev uy gulamalarında kullanılan kişisel bilgisayarlar, 1970 yılla rinin sonlarına doğru iş dünyasında ve eğitimde de kul



lanılmaya başlanmıştır. 1980 yıllarının ortalarına ve sonlarına doğru daha güçlü mikroişlemcilerin geliştiril



mesi ve bilgisayar ağındaki ilerlemeler kişisel bilgisayar ların gücünü o kadar artırmıştır ki, günümüzde büyük



ana bağlamda kullanılır. Bunlardan birincisi bilgisayar



egitimidir. Öğrenciler bilgisayar klavyesini kullanmayı



yazı işlem programlarını kullanmayı, Basic, Pascal ve Logo bilgisayar dilleriyle bilgisayar programlamayı, ve



ri bankası programlarıve hesap tabloları gibi öbür bilgi



sayar gereçlerin kullanmayı öğrenirler. ABD'de yapılan bir araştırma, ortaöğretimdeki öğrencilerin bilgisayar kullanımının yarısının, ilköğretimdeki öğrencilerin bilgi



sayar kullanımının da üçte birinin, bilgisayar kullanmayı öğrenmeye ayrıldığını ortaya koymuştur. 1985- 1989 arasında klavye kullanma ve yazıişlem öğretimleri hızla artmış, programlama öğretimiyse aynı düzeyde kalmış,



hattâ düşüş göstermiştir; çünkü okullarda bütün öğren ciler bilgisayarlarla ilgilendirilmeye çalışılınca, prog ramlamaya ilgi gösteren az olmuştur. Bilgisayar kullanımıyla ilgili ikinci ana alan, bilgisayar



yardımıyla öğretim ya da CĂI'dir. Cal programları okul lardaki öğrencilerin ayrı ayrı öğrenmelerini sağlamak için yazılmış özel programlardır. Bu programlaröğren ciye bir soru yöneltir ve öğrencinin yanıtını doğru yanıt



BİLGİSAYAR, KİŞİSEL 229 de kurulu laboratuvarlar sayılabilir.



Yazı yazma konusunda, Batı ülkelerinde birçok



okulda, özellikle yeni yazı yazmaya başlayanlar için ha



zırlanmış yazı işlem programları kullanılmaktadır; bir likte yazı yazmak ve yazılanı yayınlamak için hazırlan mis programlar da vardır. Haberleşme programlan da, farklı sınıf ve okullardaki öğrencilerin düzenli olarak bir birleriyle haberleşmelerini ve projelerini işbirliği yapa



rak hazırlamalarini olanaklı kılar. Oğrencilerin sanat ve teknik eğitimdeki yaratıcılıklarını destekleyen program



lar da vardır. “Mūltimedya"nın (multimedyada, video



ve kompakt disklere yüklenmiş çok büyük bilgi miktar



TA (Üstte) Oğrenciler bilgisayar kullanarak, bir kurbağanın iç



organlarini, sınıfta kurbağalar gerçekte kesip-biçercesine inceleyebilmektedirler. (Altta) Bunun gibi bilgisiyar



oyunlanyla matematik yetenekleri geliştirilir; örnekte işlem simgeleri kullanılarak denklemler kurulabilmektedir.



ları gibi kaynaklar, öğrencinin bilgisayarındaki yazılım aracılığıyla kullanılır) gelişmesiyle, bilgisayar destekli eğitim gereçleri çok daha fazla artmıştır. Ama bu programları kullanmak, CİA'yı kullanmak



tan daha güçtür: Çoğu, eğitimdeki hedeflerde ve temel uygulamalarda değişiklik yapılmasını gerektirir. Bütün



bu programlar öğretmenlerin ciddi biçimde hazırlan masını, yazılım üreticilerinin de daha çok çaba harca malarını gerektirir. Bu nedenle, bu programlar günü



müzde bilgisayar kullanılan sınıfların yalnızca küçük bir bölümünde, üstelik kısıth bir başarıyla kullanılmaktadır.



Patty



199non Cuato



UNE



741



10



XXE ‫תצובפה‬



100002 Ron



0



90DCÉLI June, It's your



turn.



Daha güçlü yazılımların yaygınlaşmasını geciktiren



bir başka etmen de, okullardakibilgisayarların niteliği



dir. Bilgisayar okullara 1970 yıllannin sonunda ve 1980 yıllarının başında girmeye başlamıştır (o dönemde kul lanımda olan bilgisayarlar oldukça sınırlıydı). Okullara



çok sayıda bilgisayar gerektiği için ve varolan bilgisa



yarlar da eldeki programlarla çalıştığı için, okullaraeski ve daha az gelişmiş bilgisayarlar alınması sürdürülmüş



tür; bilgisayar fiyatlarının yüksekliği de yavaşlatıcı bir ei mendir.



Bununla birlikte okullara daha gelişmiş bilgisayarlar alınmaya, gün geçtikçe daha çok sinif bilgisayarla do la karşılaştırırır. Genel olarak, program doğru yanıtı kut



natılmaya, böylece bilgisayar sınıfın doğal bir parçası



başka soruyla yanıt vermektedir. Cal programlarının çoğu sınırlı gereçle çalışır; ama geniş kapsamlı, yıllar



bilgisayar, kişisel



lamakta, yanlış yanıtaysa bir açıklama ve benzer bir boyu okunan ders akışları da geliştirilmiştir.



Çocukların Cal'nin etkisiyle temel becerileri ne öl



çüde öğrendiklerini anlamak için yapılan incelemeler,



genel olarak Cal’yi olumlu göstermiştir. Günümüzde



bilgisayarla eğitime ilgi duyan pek çok kişi, bilgisayarın



çok daha yenilikçi biçimlerde kullanılabileceğine inan makta, CAI'nin kalem-kâğıtla yapılan öğretimin yerini



alacağını ileri sürmektedir.



Cal'nin ağır basması için yeterli nedenler vardır: CAI etkinliklerinin programlanması nispeten kolaydır; CAI geleneksel eğitim yöntemleriyle uyumludur ve bilgisa



yarkullanımınıörgütlemek için nispeten az çaba gerek mektedir. Bu durumda, cal etkinlikleri, sınıftaki öbür öğretim etkinliklerinden ayrı tutulabildiği için, bilgisayar donatımları kısıtlı olan okullarda bilgisayarlar "laboratu



haline getirilmeye başlanmıştır.



Kişisel bilgisayar, mikroişlemci diye adlandınlan ve merkezi işlem birimini çalıştıran küçük bir yaniletken çip (yonga) çevresinde düzenlenmiş bilgisayardır. Bū tün mikrobilgisayar grubu, mikroişlemciye dayanır. Ki



şisel bilgisayar da bir mikrobilgisayardır. Daha büyük bilgisayarlar genelde birkaç kişi tarafın



dan kullanılırken, kişisel bilgisayarları tek kişi kullanır. Kişisel bilgisayarların ilk kuşağı, minibilgisayarlardan ve



anabilgisayarlardan (mainframe) bellek kapasitelerinin



küçük olmasıyla ayrılıyordu; bellekleri genel olarak 16 64 kilobayt (bir kilobayt 1024 bayt içerir) içermekteydi. 1980 yıllarının ortalarındaysa, belleklerinin kapasitesi



tır. Çeşitli tipte yazılımlar yaygın biçimde kullanılmakta



megabayt ya da cigabaytlarla ölçülmeye başladı (me gabayt, M, 1024 kilobayt K, cigabayt 1024 M). Böylece kişisel bilgisayarların belleği, eski minibilgisayarlann ve anabilgisayarların bellek gücünü geride bıraktı. Temel yapı. Bir bilgisayar sistemi üç bölümden oluşur:



bilmece çözme olanağı veren programlar, poster, sınıf



aritmetik ve mantık işlemleri yapar.Kişisel bilgisayarlar



lar, öğrencilerin hazırladıkları ödevleri yazabilecekleri



En yaygın giriş-çıkış aygıtları klavye ile grafikleri ve metinleri yansıtan katot işınlı tüptür (ekran). Öteki giriş



var”larda bir araya getirilmektedir.



CAI dışındaki programlarda da bazı adımlar atılmış



dır; bunlar arasında öğrencilere mantık uygulama ve gazetesi, gazete, vb. hazırlamakta kullanılan program



yazı işlem programları ve mesleğe hazırlama program ları sayılabilir. Bilgisayar eğitim programlar arasında ay



rica simülasyonlar (sinıfların basitleştirilmiş "model"ler



içinde çelişkili sorunları ya da karmaşık çevreleri araştır malarını sağlayan programlar) ve sınıfın bilimsel araştır malarda bulunmasını sağlayacak biçimde düzenlenmiş



gereçleri ve yazılımları içeren mikrobilgisayar temelin



Ana işlem birimi (AIB) giriş-çıkış aygıtları ve bellek. AIB da mikroişlemci 8, 16 ya da 32 bittir.



aygıtları telefonla veri iletimini sağlayan modemler, fa



re, joystick ve işık kalemidir. Çıkış aygıtı da (printer ya da bilgiyazar), üretilen metin ya da grafikleri kağıda ak tanr.



Ana bellek, AlB'yle doğrudan ulaşılabilen bellektir.



Birçok eski AlB'nin 64 kilobaytlik (K) ana belleği vardı.



230 BİLGİSAYAR KİŞİSEL Yeni işlemcilerse 1 megabayt ya da daha geniş bellek içermektedir. Kişisel bilgisayarda ana bellek AlB'nin kapasitesinin altındadır; bununla birlikte, gerektiğinde ek bellek birimleri takılabilir.



Ikincil bellek, ana belleğin yetmediğidurumlarda di şardan eklenen bellektir. Kişisel bilgisayarlarda, ana belleğe yerleştirilmesi elverişli olmayan bilgileri depo lamak için, ikincil bellek birimleri kullanılır. Bilgisayar larda ikincil bellek araçları olarak bir ya da birden çok disketten yararlanılır. Bu disketlerden her biri 1,4 mil yon karakter depolayabilir. Tarihçe. Ünlü bilgisayar şirketleri kişisel bilgisayarların pazar gücünü farketmekte gecikmişler, oysa bilgisayarı



Basic dili kullanan bilgisayarlar üretmişler, başka küçük şirketler rekabeti kızıştırırlarken, bir yıl içinde Radio Shack ve Heath gibi büyük şirketler de piyasaya girmiş lerdir. IBM gibi geleneksel bilgisayar şirketlerininkişisel bilgisayar üretmeye başlamaları nispeten daha geç ol



muşsa da, sonunda piyasaya girmeleri çok büyük etki yaratmıştır. Bu arada bilgisayar kullananlara programla



ma olanağı veren yazılımların gelişmesiyle, kişisel bilgi



sayar sanayisinde ikinci büyük atılım gerçekleştirilmiş tir.



Uygulama alanları. Kişisel bilgisayarın kullanılma alan ları, bireyler tarafından rahatça kullanılabilecek yazılım



hobi olarak kullananlar, yaratıcı bireyler ve yeni kuru



lan şirketler, kişisel bilgisayarı kısa sürede benimsemiş.



programlarının üretilmesiyle, sürekli gelişmeye koyul muş, video oyunlarından da esinlenen oyun yazılımla n, evde ve okulda kullanılmak için hazırlanan bilgi veri



lerdir. İlk küçük bilgisayarlar, 1974 sonunda alıcının



ci yazılımlar, hızla çoğalmıştır.



kendi kendine monte ederek kullanabileceği biçimde



Kişisel bilgisayar pek çok alanda devrim yaratmıştır.



birimler halinde, piyasaya sunulmuştur. Oysa çok geç



Sözgelimi grafik programları, yüksek çözümlü (resoluti



şılmıştır. Bunun üstüne, kullanılması kolay Basic prog



mış, sanatçılara evde çalışabilme olanağı sağlamıştır. Bu sistemler, kişisel bilgisayarlar ve yazılımlar aracılığıy la metin yazma ve düzeltmeye, gazete ve dergilerde



meden, bunları yalnızca uzmanların monte edebilece ği, programlamayı da ancak onların yapabileceği anla



ram dilinin mikrobilgisayarlar için uyarlanmasıyla, uz man olmayan kişiler de küçük bilgisayarları kullanmaya



başlamışlardır. 1977'ye kadar Apple ve Commodore gibi şirketler



sintisayzu



klavye



klavyesi



on) printerler, uzun ve yorucu çalışmaları gereksiz kıl



sayfa düzeni yapmaya, yayınlanacak duruma gelince



bir denetim kopyası çıkarmaya olanak sağlayarak, ma saüstü yayıncılığın doğmasına da yol açmıştır.



disket SürúCŨ



hard



printer



0.



disk



ekran



fare



sürücü



I.



modem



er



ROMçipleri



RAMçipleri



video çıkış



AB



Bir kişisel bilgisayarın içi. Ana işlem birimi(AlB) tek çip (yonga) üstündedir. Ana bellek, RAM ve ROM çiplerinden oluşur.



Başka farklıçipler,bilgisayarda farklı işlevler üstlenir. Bilgisayara bağlanan giriş ve çıkıs aygıtları arasında, bilgileri girmeye



yarayan klavye, ikincil belleği girmek ya da çıkmak için bir hard disk sürücü, bir disket sürücü, telefon girdi-çıktılanını sağlayacak modem, hatta müzik verilerini girmek ya da çıkmak için sintisayzır klavyesi sayılabilir; ayrıca, "fare" denilen ek



giris aygili klavyeye bağlanabilir. Bilgisayarın ortasında da video çıkışını denetleyen karmaşık devreler yeralır,



BİLGİSAYAR DESTEKLİ TASARIM VE BİLGİSAYAR DESTEKLİ ÜRETİM



231



Kişisel bilgisayarların güçlerinin gün geçtikçe artma



si, iş yaşamında ve bilim alanında yeni uygulama ola



nakları yaratmaktadır. Uzmanlık sistemleri, bilgisayar destekli tasarım programları gibi geniş bellek gerektiren yazılımlar artık kişisel bilgisayarlarda da kullanılabil



mektedir. Kişisel bilgisayarların gücünü artırmak için başka bir yöntem de,bilgisayar ağına bağlanmadır. An cak kişisel bilgisayar sanayisinin, bilgisayar yazılımları nin geliştirilmesinin yüksek maliyeti sorununu çözmesi gerekmektedir.



bilgisayar ağı Veri bankalarını ve giriş-çıkış aygıtlarını ortaklaşa kul lanmak için birkaç bilgisayarın iletişim hatları aracılığıy la birbirine bağlanması bilgisayar ağı diye adlandırılır.



Bir bilgisayar ağında tek istasyonlara terminal denir. Terminaller birbirlerine ortakeksenli kablolarla, optik liflerle ya da normal telefon hatlarıyla bağlanır. Küçük



işletmeler içinde, okullar gibi tek bina içinde kurulan



bilgisayar ağına yerel bilgisayar ağı denir (YBA). Telefon hatları aracılığıyla çok daha geniş alanları, illeri, ülkeleri, hatta bütün dünyayı kapsayan bir bilgisayar agı kurula bilir.



Bilgisayar ağının birçok yararları vardır. Yoğun çalış ma düzeni içindeki sistemlerde ağın yardımıyla süreci çabuk işletmek, veri bankasına daha çabuk ulaşmak,



kağıt harcamasını azaltarak maliyeti düşürmek, çalışan ların verimini artırır; çok büyük rahatlık sağlar. Yerel bilgisayar ağları, terminallerin istendiği zaman



başka odaya taşınmasına olanak verecek biçimde, bū tün şirket binası içinde dağıtılır, yayılır. Bilgisayar ağıyla bilgi aktarımı için çeşitli düzenlemeler geliştirilmiştir.



Bilgisayar ağlarının kullanımı hızla yaygınlaşmakta, bu



amaçla fiber optik, vb. gelişmiş teknolojiler denenmek



Robotlar, tehlikeli, çok fazla tekrar edilen, tekdüze ve büyük kesinlik gerektiren uygulamalar için son derece degerlidir. En yaygın kullanıldıklan alanlardan biri, makine



parçalarni kaynakla birleştirmektir.



tedir.



bilgisayar destekli eğitim: Bk. BİLGİSAYAR, EGITİMDE.



bilgisayar destekli tasarım ve bilgisayar destekli üretim



Bilgisayar destekli tasarım ve bilgisayar destekli üretim



(Computer-aided design ve computer aided manufac



turing'den: CAD/CAM), “yeni sanayi devrimi" diye ta nimlanmaktadır ve iki teknolojinin - bilgisayar destekli tasarım (CAD) ve bilgisayar destekli üretim (CAM) - bü



tünleşmesidir. CAD'da, mühendisler, nesnelerin nite leyici özelliklerini ve geometrilerini temsil eden model ler yaratmak için bilgisayar yazılımları kullanırlar. Söz konusu modeller, bilgisayar tarafından çözümlenip,



gerektiği biçimde yeniden tasarlanır. Bu işlem, gerçek prototiplerde deneme yapmanın mali yükü olmaksızın,



değişik ve cesur tasarımlar üstünde çalışma esnekliğini



Yan-iletken çip üretiminde kullanılan, lazerle donatılmış,



bilgisayarla denetlenen bir robot. Bilgisayarlann gelişmesi sürdükçe, tasarım ve üretimlerinde daha ileri gelişmeler gerçekleştirilmesi de, bilgisayar kullanımına bağımlı olmaya başlamıştır.



sağlar. CAM'da, mühendisler, bilgisayarları, üretim



yöntemini planlamada, üretim işlemlerini denetlemek te, bitmiş parçalann denenmesinde ve bütün fabrikanın



gibi temel öğeleri yaratmak için geometrik veriler bilgi



sarım ve üretim mühendisleri tarafından ortaklaşa kul



zimler arasında eğrilere tegetler çizmek, yuvarlatılmış



yönetilmesinde kullanırlar. CAD ve CAM birbirine, ta



sayara girilir. Bu öğeler kullanılarak elde edilen öbür çi



lanılan bir veri bankasıyla bağlanır.



köşeler yaratmak, öğelerin yeni konumlarda kopyalan ni elde etmek, vb. sayılabilir. Öğeler otomatik olarak



Mekanik tasarım ve elektronik tasarım, CAD/



CAM'ın en önemli uygulamalarıdır. Bilgisayar destekli



hareket ettirilebilir, döndürülebilir, yansıtılabilir, ölçü



programlarıyla gerçekleştirilir. Nokta, çizgi ve çember



lir. Bilgisayar destekli tasanm, elle yapılan tasarıma göre çok daha hızlı ve kesindir; ayrıca üstünde değişiklikler



mekanik tasarım, genellikle, birbirini etkileyen bilgisa yar grafiklerinin kullanıldığı, otomatikleştirilmiş tasarım



lebilir ve kullanıcı, ayrıntıları büyütülmüş olarak görebi



232 BİLGİSAYAR GRAFİKLERİ üretmek için, işlemleri, tam olarak programlandığı bi



çimde tekrarlar. NC makinelerini yüklemek ve boşalt makta robotların kullanılması, tam bir otomasyon sag. lar.



Günümüzde CAD/CAM'daki yönelim, tasarım ve



üretim arasında daha ileri bir bütünleşmeye doğrudur.



Nispeten daha yeni bir yöntem olan “masaüstü üreti mi”, tasarımcıya, plastik bir modeli, doğrudan bilgisa



yarın belleğinde depolanmış verilerden üretme olana ğını sağlar. Böyle bir sistem, plastik granüllerini eritip, model ortaya çıkıncaya kadar, tabaka tabaka birbirine yapıştırmak için lazerden yararlanır. Uzman sistemleri nin, tasarımcıların yalnızca işlevi değil, aynı zamanda 000:



Bilgisayarlar artık, ekranda üç boyutlu olarak resmedilmiş



üretim sonuçlarını da erken aşamalarda, henüz tasa rimda değişiklikler yapılabilecekken düşünmelerine



olanak sağlaması beklenmektedir. Ayrıntılı yazılımlarla,



disk-frenin montaji gibi makine tasarımlannda



tasarım mühendisleri, üretim mühendislerinin görevle



kullanılmaktadır. Bilgisayar, ekran üstüne elektronik bir



rinin büyük bir bölümünü de yapabilecek duruma gele



kalemle kabaca çizilen resimleri, belleğin yardımıyla aynntili, doğru çizimlere dönüştürebilir.



ceklerdir.



bilgisayar grafikleri Bilgisayar grafiği, bir bilginin çizgisel olarak gösterimi



nin bilgisayar kullanılarak oluşturulmasıdır; bu bir video oyunu labirenti, bir şirketin yıllık kazançlarını gösteren



bir çizelge ya da birbiriyle savaşan jet uçaklarının ger



Drafie



çek bir canlandırılması olabilir. Bilgisiyar grafiği tekno



lojisi günümüzde öylesine gelişmiştir ki, herhangi bir çizgisel imge bilgisayara yüklenip kullanıcının isteğine



göre üstünde oynanabilir. Çizgisel imgeler aşağı yukarı bütün bilgisayarlarla



oluşturulabilir. Bunun için tek gerekli olan şey grafik ya zılım programı ve resimlerin yapısına uygun giriş-çıkış aygıtlarıdır. Sözgelimi temel özellikleri taşıyan, bu ara da klavyesi ve renkli ekranı bulunan bir kişisel bilgisa (Üstte) CAD/CAM'ın lasanm



yarla, iyice karmaşık grafik programları, sözgelimi uça ğın uçuşunu canlandırılan bir program, canlandırılabi lir.



Çok gelişmiş grafikler, büyük bir bilgisayar belleği ve



aşamasında, geliştirilmekte



genişgiriş-çıkış aygıtları gerektirir. Çizgisel bir imge çok



olan bir model,



nin bilgisayar tarafından dijital bir koda çevrilmesi ve belleğe kaydedilmesi gerekir. Görüntü, çizgi film ya da



tasanm mühendisi



için bir seçenekler menüsüyle birlikte ekranda



gösterilmiştir.



Mühendis,



büyük miktarda bilgi içerebilir; bu bilgilerin her parçası uçan bir uçağın canlandırılması gibi birbirine bağlı bir resimler dizisinin parçasıysa, çok büyük bir bilgi mikta



ninin depolanıp kullanılması gerekir; böyle bir güç de



ancak süper bilgisayarlarda vardır. Bilgisayarların ço



yapmak için,



gunda nispeten küçük bir iç bellek ve kısıtlı bir işlem hızı bulunduğu için, genellikle grafik programları bir çizimin



klavyeyi, fareyi ve



yalnızca ana ayrıntılarını gösterir.



degişiklikler



işık kalemini kullanabilir. (Solda) CAD/CAM sisteminin üretim



aşamasında, bilgisayar, yeni tasanm



değişkenlerini



eklemek için PRU



üretim süreçlerini denetler.



yapılması çok daha kolaydır.



CAD'I, CAM'a bağlamak için geometrik modeller



kullanılır. Buna bir örnek, geometrik verileri, parçaları



makineyle yapmak için bilgisayar programı elde etme de kullanan, sayısal denetim (numerical control, NC) teknolojisidir. Bir NC programı her çalıştırıldığında bir



üretim makinesi, parçaları hızlı ve doğru bir biçimde



Bu gerçek gibi görünen manzara aslında, fraktal algoritma



kullanan programlarla üretilmiş şemalar üstünde bilgisayarla oynama sonucunda elde edilmiştir.



BİLGİSAYAR GRAFİKLERİ 233



Three-dimensional Historian



‫دانعلا‬ Miles Per Gallen



Üç boyutlu bilgisayar grafiği programlarıyla veriler bir dizi



Adi matematikçi Benoit Mandelbrot'un adından



farklı biçimde gösterilir; böylece karmaşık ve ince egilimler daha iyi ortaya çıkar. Bu programlar esnektirler ve yeni verilere kendilerini kolayca uyarlarlar.



süreçlerin ardarda kullanılmasıyla yaratılabilir.



Bilgisayar grafikleri yapılırken, çoğunda özel dona



kaynaklanan bu "Mandelbrot ejderhası' gibi bilgisayarla



yapılmış taslaklar, bazi geometrik figürlerin va da fraktal



reçleri kullanılır. Sözgelimi fraktal algoritmalarla sonsuz



nim ve yazılım teknolojilerinden yararlanılır. Donanım açısından bakıldığında, video görüntülerini kusursuz laştırmak için olağanüstü bir çaba gösterilmiştir. Bilgisa



sayıda yapı sağlayabilen random resimler üretilir; bu



ni tūbünde (CRT) gösterilir. Genellikle iki tip CRT kulla nılır: Raster (çizgili kutu) tarama CRT'leri, vektor CRT'leri. Daha yaygın olan raster tarama CRT'sinde bir elektron çubuğu, ekranı bir saniye içinde birkaç kez ya tay olarak tarar ve iki boyutlu nokta kafeslerinden olu şan bir resim oluşturur; vektor CRT'lerindeyse, elek tron çubuğu ekrandaki iki ya da daha çok nokta arasın



duman, vb. doğal olayların resmini çizmekte kullanılır. Sürekli tekrarlanan bir algoritmaysa, her birinde çok kū çük değişiklikler yaparak, aynı resmi sonsuz kez yeni



yar grafiklerinin çoğu monitörde (ekran) ya da katodışı



da gidip gelerek tarama yapar ve çizgilerden oluşan bir resim oluşturur. Vektor CRT'leri genellikle, çizgi çizim



lerinin aslına uygun olduğu tasanm çıkartmada kullanı



lır.



Yazılım açısından bakıldığındaysa, grafik programla rinda, gerçeğe uygun resimler oluşturabilmek için, çok çeşitli özel görüntü algoritmaları ya da iç veri işlem sū Bilgisayar



grafiklerinin film sanayisinde yaratıcı bir



biçimde kullanılmasına gün



geçtikçe daha çok filmde yer



verilmektedir.



Stephen



Spielberg'in Genç Sherlock Holmes (1985) adli filmindeki bu



bilgisayarla üretilmiş şövalye



figürü, gerçek kamera



alinularıyla



desteklenmis böylece buzlu camlı bir kapıdan çıkıp bir insana



saldırır gibi görünmesi saglanmıştır.



yüzden bu algoritmalar, dag ve okyanus resimleri çiz mek için idealdir. Kümelenmiş dizilere ya da istatistiksel olasılıklara dayanılarak hazırlanan algoritmalar ateş,



den oluşturabilir. Gizli yüzeyleri uzaklaştırma algorit



malarıyla bir resmin, sözgelimi bir kübūn arka yüzü gibi görünmeyen bölümlerindeki çizgiler ve yüzeyler sili nebilir. Sahte renklendirmeyle renksiz bir resme zengin bir renkler yelpazesi kazandırılabilir. İnsan yüzü gibi



bazı karmaşık resimlerin modelinin çıkarılması karma şık algoritmalar gerektirdiğinden, henüz güçtür.



Bilgisayarın resim oluşturma ve değiştirme yetene



ğinden en çok yayınlanan işkolu (video oyunlan işkolu



dur. Bununla birlikte, bilgisayar grafikleri, başka birçok işkolunda da önemli rol oynamaktadır. Sözgelimi bilgi



234



BİLGİSAYARLA MODELCİLİK



sayar destekli tasarım (CAD) sistemleri, binlerce mü



hendislik ve mimarlık şirketinde proje çizme levhaları



nin yerini almıştır. Haritacılar, deprembilimciler, yerbi



limciler, astronomlar ve kimyacılar da grafik ağırlıklı bil gisayar sistemlerini yaygın biçimde kullanmaktadırlar.



Pilot yetiştirmede kullanılan gerçek uçuş koşullarını bil



gisayarda yaratma gibi askeri uygulamalar gelişmekte dir. Bilgisayanın resim oluşturma yeteneği, kendisine Hollywood'da da yer bulmuştur: Hazırlanan özel efektler, çoğunlukla bilgisayar yardımıyla oluşturul maktadır.



bilgisayarla modelcilik Bilgisayarla modelcilik, nesnelerin modelini oluştur mak ve süreçlerin benzerini yapmak için bilgisayarların kullanılmasıdır. Bilgisayar modelleri, gerçek bir durum



da kolayca ya da güvenle uygulanamayacak koşullara



bir sistemin vereceği tepkiyi araştırma olanağı sağladık



lan için önem taşırlar. Bilgisayar modeliyle bir süreç hız



landırılabilir ya dayavaşlatılabilir. Modeller, gözlemci



ye, sistemin tek tek bileşenlerini değiştirerek bütün sis temin işleyişinin nasıl değiştirilebileceğini inceleme ola nağı da verebilir. Bilgisayar modeli, çoğunlukla matematik terimleri



kullanılarak bir bilgisayar programıyla tanımlanır. Bir sistemin içindeki ilişkileri dile getiren, matematiksel



Bir programa yerleştirilmiş verilerden geliştirilen Manhattan caddelerinin bilgisayar modeli, seçilen noktalar arasındaki en kısa yolu bulmak ve bilgisayar ekranında göstermek için



denklemler kurulur. Program çalıştırıldığında, mate



kullanılmıştır.



matiksel dinamikler, gerçek sistemin dinamiklerinin benzerini oluşturur. Sonuçlar veri biçiminde sunulur.



Başka bir model türü de, nesnelerin bilgisayarlı grafik



zeyde olduğu kadar dünya ölçeğinde de ekonomik bü



tasarımıdır; bu model türü, tıpkı üçboyutlu bir kil ya da



yümeyi, istihdamı, enerji ve besin kaynaklarını, nüfusu



ağaç modelin farklı biçimlere sokulabilmesi gibi, go



ve konut gereksinmelerini araştırmak için modeller kul



destekli tasarım uygulaması bu ilkeye dayanır. Bilgisayar modellerinin başarısı, büyük ölçüde, sis



delerin son derece karmaşık olması gerekir; çünkü dik



tır. Kimyasal ya da nükleer kirlenmenin toprak ve su üs tündeki etkisi, bilgisayarla değerlendirilebilir. Bir irma ğın suyunun barajlar, sulama ve elektrik üretimi için kul lanılmasının çeşitli noktalardaki su akışını nasıl etkileye ceğini, o irmağın modeli gösterebilir. Bilgisayar model



kate alınması gereken pek çok etmen vardır. Bu etmen



leri, toprak aşınmasının incelenmesine ve orman arazi



ler çoğunlukla altmodeller olarak ifade edilir ve birbir



lerininticari kullanımının planlanmasına yardımcı ola



leriyle etkileşirler. Girdi parametreleri, model yaratma sıralamasının başlangıcında bilinen koşullardan oluşur ve sık sık tahmin edilmeleri gerekir.



bilir.



rüntü ekranında farklı biçimlere sokulabilir. Bilgisayar



temlerin matematiksel ifadelerine ve seçilen girdi para metrelerine bağlıdır. Birçok sistemde, matematikselifa



Bilgisayarlar büyüdükçe ve hızlandıkça, bilgisayarla modelcilik de çeşitlenmiştir. Günümüzde yöresel dü



lanılmaktadır. Birçok çevre sisteminin modeli yapılmış



Tip alanında, yeni ilaçların geliştirilmesi ve bunların



bedene etkilerinin tahmin edilmesi amacıyla, bilgisayar



modelleri kullanılabilir. Biyoloji ve tıp öğrencilerine anatomiyi öğretmek için insan organlarının üçboyutlu



Resimde görülen insan beyninin uçboyutlu bilgisayar modelleri, beynin çeşitli bölümlerinin enine kesilteki görünüşüne ilişkin ayrıntılı bilgileriçeren bir bilgisayar programından geliştirilmiştir. Eğitim amacıyla kullanılan bu modeller, beyni çok değişik



acılardan gösterebilir. Beynin bazı bölümleri belirginleştirilebilir ya da ortadan kaldırılabilir ve model ekranda döndürülebilir.



BİLGİSAYAR PROGRAMLAMA



235



modellerilkullanılmaya başlanmıştır; bunun sağladığı



müzikteki teyp işlemine benzer bir biçimde değişikliğe



nesne gibi değişiklikler yapabilmesi, bu arada da grafik



ha çok yaygınlaşması ve taşınabilir duruma gelmeleri



yarar, öğrencinin, bilgisayarmodeli üstünde gerçek bir lerin ve canlandırmanın (animasyon), başka türlü orta ya çıkmayacak bilgileri sergilemesidir. Sinir aglarının, yani beyindeki sinir yapılanmasının bilgisayarla yapıl



mış gösterimleri, araştırmacıların beynin işlevlerini an lamalarına yardımcı olmaktadır. Mühendislikte, tasarımların çoğu, bilgisayar model



leriyle geliştirilir ve sınanır. Mühendisler, bilgisayar des tekli etkileşimsel tasarım yöntemiyle, tasarımları çabuk ve ucuzca tekrar tekrar çizerler. Bilgisayar, tasarıma



yardımcı olmakla kalmayıp, tasarlanan ürünün fiziksel zorlanma gibi etmenlere verdiği tepkinin kullanıcı tara



fından araştırılmasına da olanak sağlar. Mühendis, farklı gereçlerinfiziksel özellikler üstündeki etkilerini ve farklı tasarımların maliyet üstündeki etkilerini de araştırabilir.



Spreadsheet programları, işletmelerde geniş uygula ma alanı bulunan basit ve ucuz bilgisayarla modelcilik



programlarıdır. Sözgelimi; satış ve fiyat düzeylerindeki değişikliklerin şirketin karını nasıl etkilediğini incelemek için kullanılabilirler.



Bilgisayarların yeteneklerinin gün geçtikçe artması,



bilgisayarla modelciliğin araştırmada, iş planlamasında ve kişisel uygulamalarda daha da yararlı duruma gel mesini sağlayacaktır. Hava durumu, yıldız evrimi ve te mel parçacık etkileşimi gibi son derece karmaşık sis temlerin daha hatasız modellerinin yaratılmasının, yeni



süper bilgisayarlarla daha da kolaylaşacağı kesindir.



bilgisayarlı müzik Elektronik çalgılara ya da canlı yorumculara müzik ko mutları iletmekte bilgisayarların kullanıldığı bütün mü zikler, bilgisayarlı müzik diye adlandırılır. Elektrik im pulsları biçiminde iletilen bu komutlar, ses biçiminde yeniden üretilir.



ilk bilgisayarlı müzik tasarımını Max. V. Mathews adlı



elektrik mühendisi 1957'de ABD'de, Murray Hill'deki



(New Jersey) Bell Laboratuvarlanı'nda başlatmış, bun da, Arnold Schoenberg'in dizisel piyano müziğinde sa



uğratılır. Bu tür beste yapımı, sayısal bilgisayarların da sayesinde çok daha kolaylaşmıştır.



Real-time ("canlı") bilgisayar çalıştırma tekniklerinin duyarlılığının gün geçtikçe artması, bilgisayarlı müziği



stüdyoya koşulsuz bağımlılıktan kurtarmıştır. Bununla birlikte, bilgisayarlı müzik merkezleri, gerek beste, ge rek araştırma bakımından önemlerini korumaktadırlar: Bell Laboratuvarları Tasarısı'nın yürürlüğe konmasın



dan yirmi yıl sonra, Paris'te Pierre Boulez'in Akustik Ses Araştırma ve Bağdaştırma Enstitüsü açılmıştır. ABD'de Princeton, Stanford, Illinois, San Diego, Kali forniya lūniversiteleri gibi üniversitelerde, bilgisayarlı müzik alanında önemli çalışmalar gerçekleştirilmekte



dir. Bilgisayarlı müzik bestecilerinin başlıcalan arasında Milton Babbitt, Herbert Brün, John Cage, John Chow ning, Emmanuel Ghent, Julia Morrison, Dika Newlin, Laurie Spiegel, Morton Subotnick, James Tenney ve Yannis Xenakis sayılabilir.



bilgisayar programlama Bilgisayar programlama, bir bilgisayarın işleyişini de



netleyen programlar ya da komut listeleri geliştirme iş lemi ya da çalışmasıdır. Bilgisayar sistemleri, donanım



(hardware) ve yazılımdan (software) oluşur. Donanım, bilgisayann elektronik ve fiziksel parçalarını kapsar. Ya



zılımsa, donanımın belleğinde bulunan ve donanım bi leşenlerini denetleyen programları içerir. Yazılım prog



ramı olmayan bir bilgisayar, sürücüsüz bir otobüs kadar yararsızdır.



Programlar iki temel öbeğe aynlabilir: İşletim sistemi



programları (bilgisayarın dil yorumu ve giriş-çıkış gibi en temel işlemlerini denetler); uygulama programları



(bilgisayarın yeteneklerini, ücret bordrosu hazırlama, mekanik tasanmlar yaratma ve yazılı metinleri işleme gibi belirli işleri yerine getirecek biçimde düzenler).



Bilgisayar programları, “programlama dilleri" deni len kesin yazımlarla ifade edilir. Basit bilgisayar işlemle rinin programları, sıradan kullanıcı için izlenmesi zor



yı ile ton arasındaki ilişkinin merakını çekmesi etkili ol



olan ve yavaş çalışan düşük düzeyli dillerde yazılır.



muştur.



Yüksek düzeyli diller, makinenin gerektirdiği kesin an



Klasik bir bilgisayarlı müzik stüdyosunda aşağıdaki



olay dizisi oluşur. Son otuz yıl içinde, bilgisayarla beste yapanların kullanabilecekleri daha pek çok işlem geliş



tirilmiş olmakla birlikte, şu işlemler hâlâ kullanılmakta dır. (1) Besteci bilgisayara, onun anladığı bir dilde ko



mutlar yükler. Bu genellikl.: bir konsol(çoğunlukla harf, sayı ve daha başka işaretler içeren bir klavye) aracılığıy



la gerçekleştirilir. Yüklenen araçlar arasında kartlar, kå ģit şeritler, magnetik teypler ve magnetik diskler yer alır. (2) Komutlar sayılara çevrilir. (3) Bilgisayar besteci



lamlar ile kullanıcının konuşma diliarasında bir uzlaşma sağlar. Uygulama programları tasarlamakta sık sık kulla



nılan yüksek düzeyli diller arasında, genellikle kişisel bilgisayar programları için kullanılan BASIC, genellikle düşük düzeyli programların yazılmasında kullanılan C,



iş uygulamaları için kullanılan COBOL ve PASCAL sayı labilir. Programlamada çok önemli bir etkinlik, bir prog ramin aşamalarının bir ya da daha çok dilde ayrıntılı ola rak dile getirilmesidir.



Bir bilgisayanın programlanması, şu aşamalara ayrıla



nin istemiş olduğu işlemleri yerine getirir. (4) Dijitalden analogoga bir değiştirgec, sonuç bilgilerini değişik vol tajlara çevirir. (5) Bu voltajlar bir ya da daha çok ses yük



bilir: Gerekli koşulların tanımlanması; tasarım özelliği;



NİK MŪZIK).



rak, bir ücret bordrosu programı için gerekli koşullar,



selticisini harekete geçirerek ses üretir (Bk. ELEKTRO



Daha yakın dönemde geliştirilmiş analiz temelli bil gisayar besteciliği tekniğine, Charles Dodge'un In Ce lebration (1975) adlı yapıtı örnek gösterilebilir. Bu yön



temde, sözlü bir metin sayısal olarak kaydedilir. Sayısal



laştırılmış konuşma bilgi işlemi çözümlenerek. bunun



kojlama; sinama; bakım. Gerekli koşulların tanımlan dığı aşama, programın yerine getirmesi gereken işlem



lerin nicelik olarak belirlenmesinden oluşur. Örnek ola kaç aylık çekinin işlenmesi, hangi hesaplamaların yapıl ması ve bilgisayar sisteminin yönlendirildiği bilgilerin



nasıl saklanması gerektiğidir. Tasarım özelliği aşamasın da, işlem adımları ve veri saklama yapıları daha ayrıntılı



biçimde nicelenerek, gerekli koşulları yerine getirecek



sonunda elde edilen veriler, konuşma seslerini yeniden



yönergeler sağlanır. Bunu yapmak için bir algoritma (ya



hem çözümler, hem yeniden birleştirir.



rimin, seçilen programlamadilinde dile getirilen adım



birleştirmek için kullanılır. Böylece, bilgisayar sesleri



Somut bilgisayar müziğinde doğal ya da insan yapısı akustik sesler, sayısal olarak kaydedilir; sonra somut



da adım adım işlem) geliştirilir. Kodlama aşaması, tasa lara dönüştürüldüğü aşamadır. Sinama aşaması, gerekli koşullar ve tasanm özellikleri bakımından programin



236



BİLGİSAYAR TERMİNALI



doğruluğunun onaylandığı aşamadır: Program, sinanip doğru olduğu saptandıktan sonra, kullanıma sunulur. Son aşama, güçlendirmelerin ve düzeltmelerin yapıldı ġi bakım aşamasıdır; programlamanın en uzun ve en masraflı aşaması budur. Programlamanın bu aşamalarını örneklemek için, gerçek sayılardan oluşan bir listenin toplamını bulmaya yönelik bir programın tasarımı aşağıda verilmiştir:



GEREKLİ KOŞULLAR



Girdi - ilk sayı olan N'nin, ondan sonra kaç sayının geleceğini gösterdiği bir sayı listesi. çıkti - N'yi izleyen sayıların toplamı.



Işlev N sayısının toplamını hesaplayıp yazıcı



dan vermek



Dil – BASIC. Makine - kişisel bilgisayar.



Istisnalar – program, makinenin taşması nedeniyle



başarısız olmamalıdır.



TASARIM ÖZELLIGI Bileşenler - program, girdi, çıktı ve hesaplama bö lümlerinden oluşan tek bir bileşen olacaktır.



nimi daha az çaba gerektiren daha yüksek düzeyli ya da daha güçlü programların bulunması, gerekli koşul ana lizi, tasarım özelliği, kodlama, sinama ve bakım sürecini otomatikleştirerek programcıların işini kolaylaştıran yardımcı programların geliştirilmesi; programlamanın evrelerini daha kısa sürede tamamlamak için gerekli zi



hinsel çabayı azaltan yeni programlama yöntemlerinin bulunması sayılabilir.



Bilgisayar programcıları, kusurların erken giderilme



sinin üretkenliği artırdığını öğrenmişlerdir. Kusurların erken giderilmesi, tasarım özelliğinde olabilecek kusur



ların kodlamadan önce ortaya çıkarılması anlamına ge lir. Bir kusurun kodlama aşamasından sonra giderilmesi çok daha pahalıya mal olur.



Bakım, programlamada en pahalı aşama olduğu için,yakın dönemdeki çalışmalarda, özgün programda yapılacak değişikliklere olanak tanıyan tasarım, kodla ma ve deneme tekniklerine ağırlık verilmiştir. Bu tek



niklerin birinde, hata, açıklama, menü ve yardım me sajları koddan ayrılmakta, böylece de bu mesajların de



ğiştirilmesi kolaylaşmaktadır. Yapılandırılmış program



Veri yapılan – sayılar, N ve X basit değişkenleri ola



lama denilen daha eski bir teknik de, programı anlaşıla



rak saklanacaktır; burada N bir tamsayı, Xde bir tamsa



bilir parçalara bölerek bakım maliyetini azaltmaktadır. CASE (Computer-Aided Software Engineering - Bil gisayar Destekli Yazılım Mühendisliği) adı altında bir çok yeni programlama tekniği geliştirilmiştir. CASE programları, bilgisayar programlama sürecinin çeşitli



yı ya da gerçek sayıdır.



Işlevsellik – program, N sıfırdan küçük ya da sıfıra



eşitolduğu zaman, toplamın sıfır olmasını sağlamak için denetim uygulayacak, tersi durumda, klavyeyle maki neye verildikçe her sayıyı ardarda toplayarak toplamı hesaplayacaktır. KODLAMA



Programin BASIC dilinde yazılışı aşağıda verilmiştir.



evrelerini otomatikleştirir. Programin başka pek çok bölümünü etkileyebilen bir değişiklik yapıldığında, ilgili



bilgisayar programını otomatik olarak yeniden yazan



bir program, CASE aracına örnek gösterilebilir. Bazı



Program bilgisayara şöyle girilecektir: 10 REM Program to read N, X., X2,... Xwand display



CASE araçları da, tıpkı bir yapının standart ve birbirinin yerine kullanılabilen parçaları (pencereler, elektrik



the sum



anahtarları) gibi yeniden kullanılabilen hazır parçalar



20 INPUT "Enter N-";N



sağlayarak programcıya yardımcı olur. Gelecekte



25 SUM - 0



programcılar, gerekli koşulların analizine daha çok za



30 FOR I - 1 to N



man, tasarıma, kodlamaya, sınamaya ve bakımaysa da



35 INPUT X



ha az zaman harcayacaklardır; çünkü bu evreler bir öl çüde ya da bütünüyle otomatikleştirilecektir.



40 SUM - SUM + X



50 NEXT



60 PRINT "Sum="; SUM 99 END



bilgisayar terminali



Notlar: BASIC dilinde, her satırın başındaki büyüyen sa



Kullanıcının bir ana bilgisayarla iletişim kurmasına ola



yılar, her adımıbelirtmeye yarar. Satır 10, programın ne



nak sağlayan aygıt. Bilgisayar terminali (veri terminaliya



yapacağını kullanıcıya anlatarak programı belgelendi ren bir açıklamadır (REM), satir 20, N değerinin verilme



da veri iletişim terminali de denir), genellikle doğrudan



sini isteyen, sonra da kullanıcının N'yi girmesini bekle yen komuttur; satır 25, toplamı sıfıra eşitler; satır 30, 35 ve 40 numaralı ifadelerin 1-1,2,3,...,Niçin N kez tek rarlanacağını belirtir; satır 601 yanıtın ekranda gösteril



nan bir bilgisayar sisteminin en sık rastlanan öğesidir.



her tekrarlanışında X kadar artırılır.



ve çıkan bilgiyi göstermek için bir yazımekanizması ya da görüntü ekranı bulunur. Terminal ile bilgisayar ara sinda veri aktarımı, ASCII (American Standard Code for



mesini sağlar. 40 numaralı ifadede, SUM değeri, 40'ın SINAMA



Olgu 1



-N-O olsun: SUM-O sonucunu elde et



mek için programı çalıştırın.



Olgu 2 - N-1 olsun; SUM-5 sonucunu almak için



X-5'le programı çalıştırın. Olgu 3 – SUM-2 sonucunu almak için N-3,X-1, 2,3 olsun. BAKIM



Program, kullanıldığı süre içinde birçok kez değiştiri lebilir.



Örnek olarak, kullanıcı, N değeri sıfırdan küçük ol



duğu zaman programın hata uyarısı yazmasını isteyebi lir.



Bilgisayar programlama, masraflı ve zaman alıcı bir uğraştır. Günümüzde, programcının üretkenliğini anti racak yaklaşımlar aranmaktadır. Bunlar arasında, kulla



kabloyla ya da telefon hattıyla ana işlem birimine bağla Uçak ve otel rezervasyonları için kullanılan daktilo ben zeri araçlar, otomatik turnikelerde kullanılan yazar kasa benzeri araçlar birer bilgisayar terminalidir. Genellikle



terminallerde, verileri bilgisayara girmek için bir klavye



Information Interchange (Amerikan Standart Bilgi Alış verişi Kodu]) gibi kodlanmış elektrik sinyalleriyle ger çekleşir.



bilgisayar virüsü Var olan bir bilgisayar programının içine yerleşerek ve



rileri değiştirecek ya da yok edecek ve kendisini aynı



bilgisayardaki ya da başka bilgisayarlardaki öbür prog ramlara kopyaedecek biçimde tasarımlanmış bir bilgi



sayar şifresi bölümü "bilgisayar virüsü" diye adlandırılır.



Bu ad, "kendini kopyalama" ve başka bilgisayarlara



"bulaşma” yeteneğinden esinlenilerek bu ad verilmiş



tir. Bilgisayar virüsü, ortak kullanılan bilgisayar yazılımı,



BİLİM 237



çevrimiçi (on-line) kullanım ya da bilgisayar ağı aracılı



ğıyla yayılabilir. Bilgisayar virüsü tasarımı yapan prog



tem kuramı Descartes'ınkinden oldukça farklıydı. Ba



ramcılar, bunu çoğunlukta kötü bir şaka olarak yapar



con, bilim adamlarının sezgisel düşünceleri çözümle mek yerine, önce bütün önyargılardan annarak gözlem



bir mesajın görünmesine neden olabilir. Ama bazı



miyle, parçalar üstündeki gözlemlerden yola çıkılarak



lar: Geliştirdikleri bir virüs, bilgisayar ekranında muzip programcılar, verileri yok etmek amacıyla bilinçli ola rak virüs tasarımı yaparlar. 1988'de ABD'de büyük



yankı yapan bir olayda, bir bilgisayar virüsü, bir araştır



ma ağındaki 6 000 bilgisayarı kısa sürede çalışmaz hale getirmiş ya da çalışmalarını yavaşlatmıştır.



1980 yıllarının başında bilgisayar virüslerinin ortaya



yapmaları gerektiğine inanıyordu. Tumevanım yönte



genellemeler yapılabileceğini, bu yolla doganın en te



mel ve kapsamlıyasalarının bulunabileceğini ileri sürü



yordu. Bilimsel bilginin yalnızca gözlemle elde edilebi



leceği yolundaki bu bilimsel yöntem bilim görüşüne de deneycilik ya da ampirizm (Yunanca empeira - "de ney" den) adı verildi. Bacon'un yöntem kuramı özellikle deneycilikten



çıkmasından bu yana, çeşitli ülkelerde bilgisayarlara vi rüs bulaştırılmasını suç sayan yasalar yürürlüğe kon muştur. Bilgisayar yazılımı üreten şirketler de, bilgisayar



büyük ölçüde etkilenen Ingiliz-ABD'li bilim adamlarına



ama bu önlemler her zaman etkili olmamaktadır.



el Kant okulundan filozoflar, bütün önyargılardan an



virüslerine karşı koruyucu önlemler geliştirmişlerdir; bilim Maddi evren konusundaki pozitif bilginin gelişmesi ve



sistemli hale getirilmesi. Bilim tarihi, pozitif bilginin ge



lişmesini tanımlama ve açıklama tarihidir. Bilim genel olarak, doğası gereği, birikici ve ilerletici bir etkinlik sa



yılır. Bu tür görüşler çok karmaşık felsefi önermelere dayanmaktadır. Gerçekten, bilimin doğasını tanımla ma çabası, felsefe tarihinin bir parçasıdır.



BILIMLE ILGILI ILK FELSEFE KURAMLARI Rönesans dönemi sonlarının filozofları, insanlığın do



ğayı anlama ve denetleme yeteneği konusunda iyim



serdiler. XVII. yy'da (Galilei, William Harvey, Isaac Newton ve Robert Boyle'un yaşadıkları çağ), filozoflar, yeni bulunan bilimsel yöntemlerin yardımıyla, bilim



adamlarının hızla eski Yunanistan'daki ve Ortaçağ'daki



bilim adamlarının başanlarını aşacaklarına kesin olarak inanıyorlardı. Bilim adamları da bu konuda benzer bir görüşü paylaşıyorlardı; ama, doğru bir bilimsel yönte min ayrıntıları konusunda, filozoflarla aralarında görüş



ayrılıkları vardı.



Akılcılık. René Descartes, Metot Üzerine Konuşma (Discours de la Méthode, 1641) adlı yapıtında bütün



kuramsal bilimin Eukleides geometrisine benzediğini yazmış, bilimin, tip gibi, geometrinin temelleriyle karşı



laştırılabilecek ilkelere dayanması gerektiğini ileri sür müştü. Ona göre, bu ilkeler sezgisel düşüncelerin sis



temli çözümlemesi yoluyla bulunmalı ve geçerliliği ka nitlanmalıydı. Descartes, sözgelimi eylemsizlik yasası nin doğru olup olmadığını yalnızca aklımızıkullanarak anlayabileceğimizi düşünüyordu. Bilimin çözümleme yoluyla açıklanmış ilkelere dayanabileceği yolundaki bu görüşe akılcılık ya da rasyonalizm denir (Latince ra tio "akil"dan).



Bilime akılcı yoldan bu yaklaşıma, insanların temel



bilimsel önermeler konusundaki sezgilerinin her za man uyuşmaması açısından karşı çıkılmıştır. Üstelik,



özellikle toplum bilimlerinde, bilimsel ilkeleri yalnızca



çözümlemeye dayandırma çabası, toplumsal adalet sizliğe yol açtığı gibi bilimsel durgunluğa da neden ol maktadır. Sözgelimi ilk Avrupalıantropologlar, Avru palı olmayanların hem zeka,hem de kişilik açısından



aşağı olduklarını düşünmüşler, “Yabaniler” diye nite lendirdikleri insanların, hayvan düzeyinde ya da bilim sel ve toplumsal gelişmeyi ciddi biçimde engelleyen çocuk düzeyinde kalmış kişiler olduklarına inanmışlar dır.



Deneybilim. 1620'de Yeni Organon (Novum Orga num Scientarium) adlı yapıtını yayınlayan Ingiliz filozo fu Francis Bacon da, bilimsel buluşlar için kusursuz bir araç" ya da yöntemin varlığına inanıyordu. Ama yon



descartesçı akılcılıktan çok daha ‘akla yakın" görün



mekle birlikte, ciddi yetersizlikler içeriyordu. Immanu narak gözlem yapmaya olanak bulunmadığını, gözle



me dayalı çalışmaların gerçekte olanın ötesine geçtiğini



ya da modern terimle kuram yüklü" olduğunu savun maktaydılar. Bacon'un, bütün bilimsel yasaların göz lemlerden yola çıkılarak yapılan genellemelerin sonu



cu olduğu yolundaki savi da doğru değildi. Bütün bilim



adamları tam anlamıyla Bacon'un bu görüşünü be



nimseselerdi, kuramsal bilim olmazdı. Baconcu anlayış bunların ötesinde, yanlış toplumsal yargılara da kay naklık etmiştir: Boş inanışlara dayalı akıl yürütme, ço gunlukla bir tür çocuksu deneycilikten kaynaklanır. BILIM KONUSUNDA MODERN GÖRÜŞLER



Hem Bacon, hem de Descartes, bilimsel çalışmalar için basit, hatasız bir yöntem bulmaya çalışmışlardır. Ama bilimsel yönteme modern bakış, hem deneyin, hem de



mantığın bilimde önemli rol oynadığı yolundadır. Man



tuk kurgusal (spekülatif) varsayımlar ortaya atarken, de ney, yanlış varsayımların ayıklanmasına yardımcı olur.



Bacon ve Descartes, sorumlu bir bilim adamının or



taya attığı görüşlerin doğruluğunu kanıtlayacak bir yon tem bulmayı ummuşlardı. Günümüzdeyse artık, doğru



bilimsel kuramlar yaratmak için kesin bir yöntem bu lunmadığı kabul edilmektedir. Ayrıca, hiçbir bilimsel



kuram, denenebilirliği görülmeden, doğru kabul edil memektedir.



Bilimsel kuramlann denenmesi. Bilimsel kuramlann de



nenmesinden çıkan sonuçlar daha çok tekniktir ve ço ğunlukla istatistiklerin kullanılmasını gerektirir. Bununla



birlikte, bazı temel sonuçlar kolayca anlaşılabilir ve doğrudan pratik önemleri vardır.



Tümdengelime dayalı yanlış fikirler Eskiçağ'dan bu yana bilinmektedir. Sezgisel yanlışlar ya da bilimsel akil yürütmedeki yanlışlarsa, daha az bilinir ve kısa bir süre



önce ortaya çıkarılmıştır. Konu dışı bilgi kullanma, buna



örnek gösterilebilir. Bacon, bu durumu şu öyküyle dile



getirmiştir: Deniz kazasından kurtulduktan sonra adak



adayanların bir tapınağa asılmış resimleri gösterilen ve tannların gücüne inanıp, inanmadığı sorulan biri, inan dığını söyledikten sonra, bu kez kendisi şu soruyu yö



neltmiştir: “Pekiyi ama adak adadıktan sonra boğulur larsa resimleri nereye asılacak?" Denemelerde temel varsayım (denizde fırtına sıra sinda adak adayan biri boğulmayacaktır) "Eğer Vise, D



değildir" biçiminde özetlenebilir. Temelvarsayımı des



teklemek ya da çürütmek amacıyla bilgi toplamak için önerilen yöntem şudur: Kiliselere gidip boğulmaktan kurtulduklar için adak adayanlardan örnekler toplayıp, toplanan örnekleri V olarak nitelendirirsek ve bunlara



"D değil dersek, ilk bakışta temel varsayım doğrulanmış



gibi görünür. Aynı varsayımı çürüten kanıtlan- tek bir V



ve D durumu durumunda da-bulmak, mantıksal olarak olanaksızdır.



238



BİLİMLER AKADEMİSİ, FRANSIZ



Bilimsel deneyin temel ilkelerinden biri şöyle açıkla



nabilir: Bir deneyin sonucu, mantıksal olarak başka bir



sonucun kuramı yalanlayamayacağı kanıtlanmadan, kuramı doğrulayamaz.



Yöntemler konusunda bilim adamlarının kullanma ması gereken yaygın bir felsefi uzlaşma vardır. Bilim



adamları çoğunlukla kuramlar yanlış olduğu zaman çok daha kolay karar verirler. Bu, bilim dışındaki birçok ko



nu için de geçerli bir tutumdur. Sözgelimi, seçmenler için bir siyasetçiyi nelerin başarısız kıldığını söylemek, ideal siyasetçiyi tanımlamaktan daha kolaydır.



Bilimin doğasını ilgilendiren sorunlar. Bilimin doğası ko



nusunda birçok tartışmalı sorun vardır. Bunların tümü



genel olarak bilimsel sorgulama gerektirmektedir. Bi limsel kuramların içeriği konusundaki sorunlar da bü yümektedir. Fizik kuramcıları kuantum mekaniğini dile



getirmek için "kuantum mantığı" denen yeni birmantık



geliştirmeye çalışırlarken, biyoloji kuramcıları, nüfus



genetiğinde kullanmak için türlerin yapısını çözümle meye çalışmaktadırlar. Ruhbilim kuramcıları da, Noam



Chomsky ile B.F. Skinner arasındaki, çocukların dil öğ. renmesinin insan aklının yaradılıştan gelen yeteneği ko nusunda en iyi örnek mi olduğu, yoksa koşulların bir ūrünü mü olduğu yolundaki tartışmaya katkıda bulun maktadırlar. Bilim kuramcılan, geleneksel olarak bili min bilgiye ilişkin yanı üstünde yoğunlaşmışlardır; bu



nula birlikte yakın dönemde bilimsel araştırmanın top lumsal ve ahlâksal sonuçlarıyla daha çok ilgilenmeye



koyulmuşlardır. Günümüzde bilim felsefecileri, DNA araştırmaları konusunda artan kaygılar konusundaki



tartışmalarla ilgili sorunlarda, toplumsal siyaset açısın dan irksal zekä sayısı (IQ) araştırmaları ve toplumbiyo lojinin durumuyla ilgili sorunlarda, insanlar üstünde ya



pilan deneylerde ahlâksal sorunlar ve insani değerlerle ilgili hem uzmanlık, hem de duyarlılık gerektiren öbür



sorunlarda, bilim adamlarıyla ve öbür ilgili kişilerle iş birliği yapmaktadırlar.



değerli koleksiyon içeren Petersburg'daki kütüphanesi (1714'te kurulmuştur), 1988'de çıkan yangından bü



yük zarar görmüş, 400 000 kadar kitap bütünüyle yan mış, milyonlarcası da hasar görmüştür. 1991'de adı



SSCB Bilimler Akademisi'nden, Rusya Bilimler Akade misi'ne çevrilmiştir. Günümüzde 260 üyesi, 412 muha



bir üyesi ve 54 yabancı üyesi vardır; ayrıca dünyanın pek çok ülkelerindeki bilim adamıyla yakın ilişkidedir. Rusya Bakanlar Kurulu'na bağlı olarak çalışmaktadır.



Bilimler Akademisi, Türkiye 2 Eylül 1993'te kanun hükmünde kararnameyle kuru



lanakademi. Türkiye'de bütün bilim alanlarında araştır maları ve bilim adamlığını özendirmek, bu alanda eme



ği geçenleri onurlandırmak amacıyla kurulan Türkiye



Bilimler Akademisi (TÜBA), çalışmalarıyla uluslararası



düzeyde tanınmış on bilim adamı tarafından oluşturul muş, başkanlığına Prof. Dr. Ayhan Çavdar seçilmiştir.



Görevleri arasında bilimsel konularda ve bilimsel önce



liklerin saptanması amacıyla incelemeler ve danışman lik yapmak, toplumda bilimsel yaklaşım ve düşüncenin yayılmasını sağlamak ve bilim adamlığını özendirmek



için ödüller vermek sayılabilir.



bilinç Kişinin düşünce, deneyim ve duygu bütünlüğü. Duygu ve düşünce yeteneğini belirleyen en yüksek işlevsel



özellik olarak tanımlanan bilinç, uyku, anestezi, koma



sırasında ve ölüm sonucu yitirilir.



Sara gibi beyin hastalıkları, ilaç zehirlenmeleri ve hipnotizma, bilinçte bulanıklığa ya da değişikliklere yol açar: Hastalar dış dünyayı ya da kendi tepkilerini tam olarak algılayıp değerlendiremezler.



bilinemezcilik: Bk. AGNOSTİSİZM.



Bilimler Akademisi, Fransız Jean Baptiste Colbert ve Louis XIV'ün girişimleriyle Pa



Bilişik, Hüseyin



ris'te kurulan bilim derneği. Bilimler Akademisi (Acadé. mie des Sciences) kısa süre içinde hem Fransa'nın bi



Türk ressamı (Izmir 1923). Devlet Güzel Sanatlar Aka demisi'ni bitiren (1943) Hüseyin Bilişik, Türkiye Res



limsel çalışmalarının yürütüldüğü ulusal bir bilim mer kezi, hem de başlıca ülkelerde de benzer kurumların



oluşturulmasında örnek alınan bir kurum haline gelmiş tir. Fransız bilimi ve teknolojisi üstūne resmi olarak bů rokratik bir denetim sağlayan Bilimler Akademisi, 1699'da Mémoires (Muhtıralar) adlı bilimsel diziyi ya



yınlamış, bilimsel araştırmaları özendirmek amacıyla ödüller vermiş ve birçok önemli bilimsel keşif gezisini



desteklemiştir. En önemli üye ve görevlileri arasında Buffon, Condorcet, Fontenelle, Laplace, Lavoisier, vb.



sayılabilir. Akademi 1793'te, Fransız Devrimi sırasında kapatılmış, 1795'te yeniden kurulmuş, 1830 yıllarına kadar döneminde bilimsel araştırma ve tartışmanın en



etkili merkezi olarak görev yapmıştır. Günümüzde



Fransa'nın ulusal akademisi ve öncü bilimsel topluluğu olarak etkinliğini sürdürmektedir.



Bilimler Akademisi, Rusya Çar Büyük Petro'nun girişimiyle 1724'te Petersburg'da



samlar Cemiyeti'nin başkanlığını yaptı. Yurt dışında "Türk Çağdaş Grafik Sanatları" sergilerine katıldı. Dev



let Güzel Sanatlar Akademisi burs yarışması ödülü



(1941), Devlet Resim Heykel Sergisi ödülü (1979), ayrı



ca çeşitli ödül ve dereceler aldı. 1983'te Kuveyt'teki Çağdaş Türk Resmi Sergisi'ne, 1985'te Adalar Rotary



Kulübü'nün Barcelona'da düzenlediği sergiye katıldı. 1989'da Cenevre'de bir sergi açtı.



Bill, Max



Isviçreli ressam, heykelci, mimar ve tasarımcı (Wintert



hur 1908). Almanya'da, Bauhaus'ta, Josef Albers'le ça



lıştıktan (1925-1927) sonra, Zürich'te mimarlık yapan Max Bill, Isviçre'de somut sanatın başlıca temsilcisi ol



du. Resimlerinde renklerin kesiştikleri ve yer değiş



tirdikleri bir üslup kullanıp, heykellerinde görelilik kuramına dayanan bir geometrik yapı oluşturdu.



kurulan bilim derneği. 1917'den sonra SSCB Bilimler Akademisi adıyla görevini sürdüren akademi, SSCB'de



Bill of rights: Bk. HAKLAR YASASI.



kütüphanesi olan, 17 500 000'den çok kitap ve birçok



Bir kimyasal element ya da bileşiğin oluşturduğu ve bir



bilim ve teknolojiye yön vermiş, 1954'te üst yönetim kurulu Moskova'ya taşınmıştır. Ülkenin en eski bilim



billur



BİLLUR



239



Izometrik ya da



kubik sisteme giren billurinn, birbirine dik ve eşit uzunlukta uc ekseni vardır. Bu sistem (1), üçü dik, alusi



kösegensel olan dokuz bakışım düzlemiyle taninir; bu düzlemlerin her



biri, gövdeyi ayna görüntüsü gibi iki



bölüme ayın. Nartaşlan (2)



Kalsit ya da kalsiyum karbonatin 300'den çok billur biçimi gözlenmiştir; fotoğrafta bunların birkaçı görülmektedir.



Özgün billurun biçimi ne olursa olsun, her zaman aynı



B



kubik biçimdedir. Izometrik



B



romboedrik bakışımla parçalara ayrılır.



billurlarda birçok bakışım ekseni de vardır (3); burlar,



belli bir görünüşün (çizginin, açının ya da yüzün) iki kez (2



birini belirli açılarla kesen düzlem yüzeylerin çevreledi



kal) ya da daha çok görünmesini sağlayacak biçimde, billurun çevresinde döndürülebileceği hatlardır. Üç tane 4 kat eksen



ği kati cisim. Bütün maddeler atomlardan ve molekül



(A), dört tane 3 kat eksen (B), alu tane 2 kat eksen (C).



durumlar gösterirler. Bir maddedeki atomların ya da



no, yerbilime de ilgi duyuyordu; bu ilgi, onu, billur olu



yorsa, o maddenin billurlaşmış (ya dakristalleşmiş,lol



şumuna ilişkin bir inceleme yayınlamaya yöneltti: Bir Katının İçinde Doğal Olarak Bulunan Kali Bir Cisimle il



lerden oluşur. Katı maddeler, atomlarının ya da mole küllerinin tipine ve iç düzenlenişine bağlı olarak belirli moleküllerin uzamsal dizilişi düzenli olarak tekrarlani



duğu söylenir. Atomlarının ya da moleküllerinin ko numları arasında düzenli, belli kurallara bağlı ilişkiler



bulunmayan maddelerse billurlaşmamış ya da şekilsiz (amorf) diye nitelendirilir. Billurbilim (ya da kristalogra



f), billurlaşmış maddenin dış biçimini ve kimyayla olan ilişkisini, atomların ve moleküllerin uzamsal düzenleni şini inceleyen bilim dalıdır. Billur durumunun incelen



mesi, biyokimya, malzeme mühendisliği, seramik ve yapay değerli taş üretimi gibi çok çeşitli alanlara katkıda bulunur.



BILIMIN GELİŞMESİ Bir bilim olarak billurbilim, Nicolaus Steno'nun çalış



malarıyla doğdu. Hekimlik öğrenimi görmüş olan Ste Billurlar üstündeki geometri ve röntgen kınnımı incelemeleri, billurların düzenli olarak tekrarlanan birçok alt mikroskopik yapıtaşından (ya da birim hücre destelerinden) oluştuğunu göstermiştir. Her birim hücre, yedi farklı sistemden birine göre düzenlenmiş atomlardan, iyonlardan ya da



moleküllerden oluşur. Kuvars ya da silisyum dioksit billurları



örneğinde (A), aynı düzlemdeki heksagonal atom gruplan (1), üst üste destelenerek heksagonal bir birim hücre oluşturur (2) Sodyum Klorür billurlarındaki (B) iyonlar (3), kubik bir birim hücrenin (4)köşelerine bağlanır. A B



gili Tez(1669). Bu yapıtında, “bir maddeden alınan bu



tün örneklerde billur yüzleri arasındaki açılanın aynı ol duğunu belirtiyordu; gözlemi, sonradan “Steno yasa si" ya da "yüzler arasındaki açıların değişmezligi yasası"



diye adlandırıldı. Steno, aynca, bir çözeltiden oluşan tohum billurun var olan dış yüzleri üstüne parçacıkların eklenmesi yoluyla, billurlanın büyüdüğü sonucuna da ulaşıyordu. Robert Boyle, Pierre Gassendi ve Sir Isaac



Newton gibi ünlü bilim adamları, sonradan Steno'nun çalışmalarını sürdürüp genişlettiler.



Bununla birlikte, billurbilimin matematiksel kesinlik



taşıyan bir bilim haline gelmesi, ancak XVIII. yy'ın sonu ile XIX. yy'ın başında Rene-Just Haüy'ün çalışmalarıyla



gerçekleşti. “Haüy yasası"na (ya da "mantıksal göster geler yasası") göre, bir billurun biçimi, birbirini kesen üç



eksenle tanımlandığında, billurun bütün yüzleri, bu ek



senler ile yüzlerin kesişme noktalanna ilişkin sayısal göstergelerle belirtilebilir. Haŭy'ün çalışmaları, kalsit



mineralindeki dilinim olgularına ilişkin gözlemlerine dayanıyordu. Birkaç yıl sonra Christian Westfeld (1746 1823), aynı olguları incelemesinin ardından, bütün



spat (kalsit) billurlarının romboedrik (áltı yüzü eşitkenar



dörtgenlerden oluşan koşutyüzlü) parçalardan oluştu



ğu görüşünü ortaya attı. Bir billurun içindeki temel bir birim ile sonuçta oluşan dış biçim arasında kurulan bu bağlantı, modern billurbilimin temel ilkelerinden biri ve



vazgeçilmez öğesi olan “birim hücre" kavramının dog 2



masına yol açtı. BIRIM HÜCRE



XIX. yy. billurbilimcileri, birim hücrenin ya da Haūy'ün



būtūnlenen molekül"ünün biçimini belirlemek için yoğun bir arayışa girdiler. Bu "bütünlenen molekül'ün



içindeki atomların düzenlenişini çıkarsamaya çalışmak yerine, yalnızca biçimini belirlemeye çalışular. Döne



min bilim adamları, bütün billur tiplerinin bütün biçim lerinin bir tek biçimle açıklanabileceğine inanıyorlardı. Bunun olanaksızlığını doğru olarak kavrayan Haüy'se, üç "bütünlenen molekül'ün varlığını savunuyordu:



Tedraedrit (düzgün dörtyüzlüler), üçgen prizmalar, ko şut yüzlüler.



240



BİLLUR 1



(Solda) Tetraedrik



(Solda) Triklinik



2



1



sistem, eğik açıyla



sistem, dik acıl üç ekseni (ikisi eşit uzunlukta) olan



kesişen farklı



uzunlukta üç



ekseni olan bütün



bütün billurlari



D



içerir. Bu sistemin



billurları içerir (1).



beş bakışım düzlemi vardır (1):



sülfat (2), triklinik



Hidratli demir



Billuru ortadan



sistemde



bölen bir yatay



billurlaşan minerallere örnek



düzlem (A), karşit



3



verilebilir. Bu sisteme giren billurları tanımak



dik yüzleri bölen



iki dikey açıortay HE EV



F



3



düzlem (B) ve



karşit dik kenarlardan geçen



nispeten kolaydır,



iki dikey düzlem



yalnızca bir tane



(C). Bunun bir örneği (2), N



bakışım merkezi



çünkü bunlarda vardır (3).



(CH), I'dir. Bakışım eksenleri



D



(3), bir tane 4 kat



dikey eksen (D), iki tane 2 kat yatay yüz ekseni (E) ve iki tane 2 kat yatay kenar eksenidir (F). (Sağda) Heksagonal sistem, değişken



(Sağda) Ortorombik ya da



B



kesen farklı



dikey ekseni ve



uzunlukta üç



birbirini 120'lik



ekseni olan bütün



açıyla kesen eşit



billurları içerir.



uzunlukta üç



Eksenlerin



yatay ekseni olan



dikey (ana) eksen



3



3



olarak



düzlemi(1) vardır.



(A), karşıt dik yüzleri bõlen üç



A B



herhangi biri



billurlan kapsar. Yedi tane bakışım bir yatay düzlem



B



birbirini dik açıyla



B



uzunlukta bir



Billuru ikiye bölen



2



rombik sistem,



seçilebileceği için,



ATT E



sınıflandırmada sık



sık karışıklık olur.



ol



Ortorombik



EH



E







billurların üç tane



dikey düzlem (B) ve karşıt dik



eksenel bakışım



yüzlerden geçen



Bir yatay açıortay



düzlemi vardır (1):



üç dikey düzlem



düzlemi (A), karşit



(C). Beril (2)



yüzleri bölen iki



heksagonal bir billurdur. Bakışım eksenleri (3), bir tane 6 kat dikey eksen (D), üç tane 2 kat merkez yatay yüz ekseni (E) ve kenar eksenidir (F).



dikey açıortay



düzlemi (B). Kurşun sülfat billurları ortorombiktir (2). 2 kat bakışımı olan üç eksen (C), karşıt yüzlerin ortasından geçer



(3).



(Solda) Monoklinik sistem, farklı



(Solda) Trigonal ya da romboedrik



2



uzunlukta üç



sistem, 90°'den



ekseni olan bütün



başka eşit açılarla



billurlan içerir; bu



kesişen, eşit uzunlukta üç ekseni olan bütün



eksenlerin ikisi egik bir açıyla kesişirken üçüncü



billurları içerir.



eksen bunlara diktir. Bütün billur



kübün köşegen



sistemlerinde



3



B



Birim hücre, bir 3



boyunca uzatil



bulunan bakışım B



merkezine ek olarak, monoklinik



sistemde (1), eğik



masıyla ya da bastırılmasıyla F E



elde edilecek



biçime benzer (1)



Trigonal billurların



açıyla kesişen iki



üç dikey bakışım



bir tek eksenel



düzlemi vardır (A, B, C). Kalsit (2),



eksenden geçen bakışım düzlemi (A) ve/ya da



koşutkenar



yüzlerinin merkezinden geçen (3) bir tane 2 kat bakışım ekseni vardır (B). Sodyum bikarbonat (2) billurları monoklinik sisteme girer.



bu sisteme örnek gösterilebilir.



Bakışım eksenleri (3), 3 kat bakışımı



bulunan ana eksenden (D) ve karşıl kenarların merkezlerinde birleşen üç tane 2 kat yan eksenden (E, F, G) oluşur.



BINAI, MEVLANA



Haüy'ün içte yer alan üç molekülle ilgili varsayımları,



bazı minerallerin arayüz açılarını tahmin etmesine ola nak sağladı; ama William Wollaston'ın (1766-1828) yaptığı dikkatli ölçümler, kalsitin Haüy tarafından tah min edilen açıları ile ölçülen açıları arasında bazı uyuş mazlıklar bulunduğunu ortaya çıkardı; arayüz açısı öl çüm yöntemleri daha duyarlılaştırıldıkça, bütün billur biçimlerinin temelini bu üç "bütünlenen molekül'ün oluşturduğu düşüncesinin, savunulamayacak bir dü



241



da düzenli olarak dağılmış noktaların oluşturduğu geo metrik biçim tiplerini araştırarak, bakışım ve geometrisi farklı olan noktaların ancak 14 türlü gruplandırılabilece



ğini, gene de, uzayda sürekli tekrarlanmaya olanak ta



nıdığını gösterdi. Bu 14 "kafes” bakışımlarına göre gruplandırılarak, 7 billur sistemine denk düşen 7 aynı kafes bakışımı tanımlanabilirdi. 14 kafesin bakışım iş



larının bu yönü benimsenmediyse de, billurların ince



lemleriyle birleştirilmesiyle, tam olarak 32 bakışım gruplandırması elde edildi. Leonard Sohncke (1842-97), iki bakışım öğesi daha saptadı ve 1880'lerin sonlarında Rus Evgraf Stepanoviç



lim dalını derinlemesine etkiledi. Bir zamanlar olsa olsa



Fyodorov (1853-1919), olabilecek bütün kafes tipi bir leşimlerini ve bakışım işlemlerini temsil ettiği düşünülen



şünce olduğu ortaya çıktı. Ne var ki, Haüy'ün çalışma lenmesinde benimsediği yaklaşım ve yöntemler, bu bi tahmine dayalı bir hobi niteliği taşıyan bu uğraş, mate matiğe dayalı bir kuramsal bilime dönüşmüştü.



Haüy'ün çalışmaları, daha sonraki bilimcilerin geo



metrik kesinlik taşıyan bir bilim dalı kurmaya başlama



230 uzay grubunu ana çizgileriyle belirledi. Bir alümin



yum-manganez alaşımında beş katlı yeni bir bakışım ti



pinin bulunduğu 1982 yılına kadar, bu sınıflandırma se masını değiştirme gereği duyulmadı. Söz konusu, ala



larına olanak sağlayan temeli oluşturdu. Haüy'den kısa süre sonra Christian Weiss (1780-1856), mantıksal gös tergeler yasasının önemini kavrayarak, billurları, kendi



şim, uzun erimli konumsal düzen gösteren, ama dönüş bakışımına olanak vermeyecek, görünüşte rastgele ya da "yari-periyodik" bir biçimde tekrarlanan 20 kenarlı



sinin tanımladığı referans eksenlerine göre olduğu ka dar, bunlardan çıkarsanan bakışım (simetri) öğelerine göre de sınıflandırmaya koyuldu. Bakışım düzlemleri



(ya da ikosahedral) yapılar içeriyordu. O tarihten bu ya



(bir billuru hacim bakımından iki eşit parçaya ayıran



düzlemler), dönme eksenleri (bir billurun içinden ge



çen ve çevresinde bir yüzün iki, üç, dört, beş ve altıkez



tekrarlanabildiği eksenler), tersinme merkezleri (billu run yarısının tersyüz olmuş ve yansımış gibi göründüğü noktalar) ve dönme-tersinme eksenleri (dönme ve ter



na, “yarı-billur” diye adlandırılan bu tür birkaç katı madde bulundu ve beş katlı bakışım gösterdikleri kanıt landı. Ama oluşma biçimleriyle ilgili tartışmalar sürdü: Çünkü, uzun erimli dúzen kazanabilmeleri için, en az iki farklı birim hücre tipi gereklidir. RÖNTGEN KIRINIMI



Bir billurun içindeki atomların düzenlenişini açığa çı karmak için kristali röntgen (X) işınıyla bombardıman



sinme sürecinin birleşimi), Weiss'ın saptadığı bakışım öğeleridir.



etme düşüncesini ilk olarak Alman fizikçisi Max Theo



Billurları eksenlerine ve bakışım öğelerine göre sis



kı bir optik ağın ışığı kırınıma (difraksiyona) uğratması gi



temlere ayıran Weiss, heksagonal, ortorombik, tetra gonal ve izometrik sistemleri (bu adlarla olmasa da) bir



bi, billurların da Xışınlarını kırınıma uğratmaları gerekir



birinden ayırt etmeyi başardı. Ayrıca, billur yüzlerini, kendisinin tanımladığı üç eksendeki kesişmelerinin sa



fizik öğrencisinin, bakır sülfat billuru üstünde deney ya parken, billurlu maddenin iç düzenine ilişkin ilk kanıtla



yısal değerlerine göre sistemli olarak adlandırdı. We



dor von Laue ortaya attı. Von Laue'ye göre, tıpkı çok si di. Münih Üniversitesi'nde lisansüstü Öğrenim gören iki



ni elde etmeleriyle (1912), bu öngörü doğrulanmış ol



leri ve düzlemleriyle ilgili göstergeler hesaplanırken



du. O tarihten sora röntgen kırınımı yöntemleri hızla ge lişti. Günümüzde bu yöntemlerin toz malzemeler üs



kullanılmaktadır.



tünde kullanılması, bütün malzeme laboratuvarlarında



BİLLUR SİSTEMLERİ



standart tanıma tekniğidir. Tek billurların röntgen kirin mi, hemoglobin ve DNA gibi karmaşık yapılann belir



iss'ın billur yüzü göstergeleri, günümüzde de billur yüz



Geometrik billur kuramıyla ilgili araştırmalar, XIX. yy'ın



ikinci yarısında da sürdü; sonunda, ilk kez Haüy'ün ta



nimlamış olduğu üç eksene ve bunlardan türeyen bi



lenmesini sağlamış, böylece de biyokimya ve tip alan larında devrim yaratmıştır.



7 billur sistemi ortaya çıktı. Auguste Bravais (1811-63),



GÜNÜMÜZDE BİLLURBILIM İletim elektron mikroskopu (Bk. ELEKTRON MİKROS



32 billur sınıfını ya da “nokta grubu"nu eksiksiz olarak



KOPU) ile alan iyon yayımıyla görüntüleme ve kırınım



tanımlayan bir çalışma yayınladı (1848). Bravais, uzay



yöntemlerinin billur incelemelerine uygulanması, bil



çimlerin görünür bakışımına göre sınıflandırılan toplam



lurbilimin yeni ufuklara açılmasını sağlayacaktır. Günü Bir yarı-billuru temsil eden bu



müzde 1,4 angström kadar küçük özellikler görüntüle nebilmekte ve fotoğrafı çekilebilmektedir; gerçek ato



modelde, gümüş rengi yuvarlaklar



mik billur düzenlenişinin resimleri, billurbilimle ilgili ya



alüminyum atomlan, maviler kobalt atomları,



aşağı yukarı bütün bilim ve teknoloji alanlarında uygu lanma olanağı vardır. Sözgelimi, saf ya da özel olarak



kırmızılar bakır



atomlarıdır. Yari-billur, 5 kat



bakışım gösteren bir billur biçimidir. Bu tür bakışımı



pitlarda sık sık yayımlanmaktadır. Elde edilen bilginin, tasarlanmış billurların üretilmesi, yarıiletken teknolojisi, tümleşik devreler ve piezoelektrikten yararlanan sis temler için gereklidir. Günümüzde bu tür billurları üret me yöntemleri arasında molekül demetli epitaksi gibi ileri teknikler ve potansiyel olarak, dış uzayın yerçekim siz ortamından yararlanılması sayılabilir.



bulunan birim



hücreler normalde



Binai, Mevlana



billurların oluşum



Türk şairi, müzikçisi ve hattatı (öl. 1512). Heratli bir mi



biçimi olan tekrarlanma



yoluyla



destelenemez.



manın oğlu olan Mevlana Binai, Ali Şir Nevai’yle geçine



mediği için Sultan Yakup'a sığındı (Behram ile Behruz kasidesini onun adına yazdı), Sultan Ali Mirza'ya kapi



242



BİN BELLA, AHMET



landıktan sonra, Mecma ül-Garaib adlı yapıtını yazdı. Horasan'ın alınmasından sonra Şeybani Han tarafından “Melik üş.Şuara" sanı verildi. Safevi veziri Mir Münec



cim-i Şani'nin buyruğuyla yapılan kıyımda öldürüldü.



1911). Sorbonne'da fizyolojik ruhbilim laboratuvarının yöneticiliğine getirilen (1895) Alfred Binet, eğitim soru nuna eğilerek, araştırma ve uygulamalarında eğitimin gelişmesürecinigözönünde bulundurdu. Çalışmalarını



özellikle geri zekalı çocuklar üstünde yoğunlaştırıp,



Cezayirli devlet adamı (Magniya, Oran 1916). Fransız



Théodore Simon'la birlikte, 3-13 yaş çocukları için bir zekâ cetveli hazırladı (Binet-Simon ölçeği). İlk taslağını hazırlamış olduğu Stanford-Binet cetveli, ölümünden



cileri arasında yeralan (1947) Ahmet bin Bella, Oran



wis M. Terman'ın yaptığı değişiklikten sonra yaygın ola



Bin Bella, Ahmet sömürgeciliğine karşı kurulan gizli özel örgütün yöneti



sonra ABD'de Stanford Universitesi'nde geliştirilip, Le



postanesine yapılan baskına katıldığı için tutuklandı.



rak kullanıldı.



ayaklanmanın hazırlayıcıları arasında yeraldı. Kurulan



Bingazi



seçimlerden sonra bağımsız Cezayir'in başbakanı ol



Libya'nın kuzeydoğu kesiminde kent. Büyük Sirt körfe



Kaçıp, Kahire'ye sığınarak (1952), 1 Ekim 1955'teki geçici hükümette (1961) görev alıp, 1962'de yapılan



du. Ertesi yıl yapılan seçimleri kazanarak cumhurbaş



kanlığına seçildiyse de, Haziran 1965'te savunma ba



kanı Albay Bumedyen tarafından devrildi ve hapse atıl dı. 1979'da hapisten çıkıp, evinde göz hapsine alındık tan sonra, Ekim 1980'de serbest bırakılarak yurt dışına



çıkmasına izin verildi. Paris'te Cezayir Demokrasi Ha reketi'ni kurup, Aralık 1985'te, Cezayir'de demokra siye dönülmesi ve yeni bir anayasa hazırlanması için



çağrıda bulundu. 1990'da bağışlandığı açıklandı ve 29



zinin kuzeydoğu kıyısında yeralan, ülkenin nüfus bakı mindan ikinci büyük kenti olan Bingazi'nin nüfusu 446 250'dir. Önemli bir ticaret merkezi olmasının sağladığı



üstünlüğe, 1950 yıllarında bölgede petrol bulunması



da eklenince başdöndürücü bir hızla büyümüştür. İ.Ö. VI. yy'da eski Yunanlılar tarafından Euesperides adıyla kurulan (kuzeydoğusunda Eskiçağ'dan kalma yr kıntılar vardır) Bingazi, 1912'de İtalyan yönetimine gir



miş ve İtalyanların Afrika kıyısındaki önemli donatım



Eylül 1990'da Cezayir'e döndü.



merkezlerinden biri olduğu için, İkinci Dünya Sava



Bindesböll, Michael Gottlieb Birkner



kazanmasından (1951) sonra, Trablus'la dönüşümlü



şı'nda büyük zarar görmüştür. Libya'nın bağımsızlığını



Danimarkalı mimar (Ledoje 1800-ay. y. 1856). Avru



pa'ya yaptığı uzun yolculuklar sırasında yeni klasisizm



den büyük ölçüde etkilenen Michael Gottlieb Birkner Bindesböll, yaratıcı yorumlarıyla, bu üslubu yeniden canlandırdı: Kopenhag'daki Thorvaldsen müzesi.



Öbür geleneksel üslupları da deneyip, yerel gelenek ten esinlenerek ahşap bina yapan ilk İskandinav mimar ları arasında yeraldı.



olarak ülkenin başkentliğini yapmıştır.



Bingöl (kent) Doğu Anadolu Bölgesi'nde kent. Aynı adlı ilin merkezi olan Bingöl kenti, Murat suyuna karışan Göynük (Goy nik) çayının küçük bir kolu olan Sağyer deresine ege



men bir düzlük üstünde kurulmuştur. İstanbul ve Anka ra'yı Van gölü havzasına bağlayan karayolunun geçtiği



kent, güneyinden geçen İstanbul-Tatvan demiryolu üs



tündeki Genç istasyonuna da 24 km'lik karayoluyla



Binding, Rudolf Georg



bağlıdır.



Alman yazarı (Basel 1867-Starnberg 1938). İlk öykü ki



tabından (Die Geige [Keman,1911]), sonra Der Opfer gang (Fedakârlık, 1912) adlı başyapıtını yayınlayan Ru



dolf Georg Binding, daha sonra Unsteblichkeit (Ölüm süzlük, 1921) ve Stolz und Trauer(Gurur ve Yas, 1922)



adlı iki şiir kitabı yazdı. Aus dem Kriege (Savaş Anıları, 1925) adlı kitabıyla öyküye döndü.



TARİH



Çok eski bir tarihte günümüzdeki Bingöl'ün yerinde ku



rulmuş olan, 1945 yılına kadar Çapakçur adıyla bilinen



yerleşme yerinin hangi dönemde kurulduğu ve eski çağlarla ilgili tarihi kesin olarak bilinmemektedir.



Halife Osman döneminde İslâm orduları tarafından



fethedilen Çapakçur kalesi ve yöresi, Doğu Anado



lu'nun öbür kesimleri gibi Araplar ile Bizans arasında sık sık el değiştirdi. Malazgirt zaferinden sonra Selçuklular



Binet, Alfred Fransız fizyologu ve ruhbilimcisi (Nice 1857-Paris



tarafından fethedilip, Doğu Anadolu'da kurulan beylik lerden Artukoğulları Beyliği sınırları içine girdi. XII. yy'ın sonunda Eyyubiler tarafından alınıp, 1228'de Celâlettin Harzemşah'ın birlikleri tarafından yağmalandı.



XIV. yy'ın sonlarına doğru Erzurum'u işgal ettik ten sonra ordugâhını Çapakçur'da kuran Timur'un Muş ve Ahlat'a doğru yaptığı seferinde üs olarak kullandığı



kent, Akkoyunluların eline geçti. Kent ve yöresi Akko L'Année



Psychologique



yunlular ile Karakoyunlular arasında sık sık'el değiştirip,



daha sonra Safeviler tarafından alındı. Yavuz Sultan Se



dergisinin de



lim'in doğu seferi sırasında Osmanlı topraklarına katıl



kurucusu olan



di. Osmanlıyönetim örgütünde XIX. yy'a kadar Diyar bekir eyaletine bağlı bir sancağın merkezi oldu. XIX.



Alfred Binet, insan zekası üstüne öncü



çalışmalarıyla tanınır. Theodore Simon'la birlikte 1905'te ilk zeka



ölçeğini



geliştirmiştir.



yy'ın ikinci yarısında eyaletlerin kaldırılmasından



sonra, Bitlis vilayetinin Genç sancağına bağlı bir kaza



merkezi yapıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında 1915



1917 arasında bir diziçarpışmadan sonra Ruslar tarafın



dan işgal edilip, 1917'de Rus işgalinden kurtuldu. GÜNÜMÜZDE BİNGÖL Cumhuriyet döneminin başlarında sancaklar vilayete



BİNGÖL



243



Bingöl ilinin Solhan ilçesinin, 1 400 m yükseltide yeralan merkezi Solhan'dan görünüş.



dönüştürülünce kaza merkezi olarak Genç vilayetine bağlanan Çapakçur 1927'de Genç vilayeti kaldırılınca Elazığ iline bağlandı. 1929'da yeni kurulan Muş iline bağlı bir ilçe merkezine dönüştürülüp, 1936'da Bingöl adlı yeni bir il kurulunca, Çapakçur da bu yeni ilin mer kezi oldu. 1945'te adı Bingöl olarak değiştirilip, Çapak



çur adı vadi içinde kalan eski kesiminin adı olarak kaldı. Uzun süre nüfusu çok düşük kalan Bingöl'ün nüfusu ilk olarak 1965 sayımında 10 000'i aştı (11 727); 1975'te 20 000'i (22 047), 1985'te 30 000'i (34 024)



aşıp, 1990 sayımında 40 000'i geçti (41 590). Günümüzde Bingöl, Çapakçur'un ilk kurulduğu eski



yerinde değildir. Kentin Sağyer deresinin Çapakçur ovasına açıldığı yerde kurulmuş olan Çapakçur'dan ay ri olarak, vadi yamacının üstündeki düzlükte gelişmesi, daha çok 1950-1955 arasında gerçekleşmiş, bunda en



riyle sınırlı olan Bingöl ilinin yüzey şekilleri engebelidir. Ovalık kesimler az yer tutar. Başlıca dağlar, ilin güne



yinde ve kuzeyinde yeralır. Bu iki dağlık kesim arasına girmiş olan Muratsuyu vadisi, yer yerova gibi genişler. Güneyde, Güneydoğu Toroslar'a bağlı doruklar yükse lir. Akçakara dağı üstünde 3 000 m'ye yaklaşan yüksek liklere raslanır (2 940 m). Daha kuzeyde Şerafettin dag ları, en kuzeyde de Şeytan ve Karagül dağları yeralır. Ile adını vermiş olan Bingöl dağı kuzeydoğuda, Bingöl-Er



zurum-Muş illerinin birbirine komşu olduğu köşededir. En yüksek noktası 3 193 m'yi bulan bu dağ, yanardağ



krateri aşınarak ortadan kalkmış eski bir lav yığınıdır.



Üstünde, Dördüncü Zaman'ın buzul döneminde, bu zul aşındırmasıyla oyulmuş çukurlarda suların toplan



büyük etken eski yerinde sık sık su baskını tehlikesiyle



masıyla oluşmuş çok sayıda göl vardır. Adı da bu özelli ğinden kaynaklanır. Bingöl ilinde kışlar sert ve sürekli karlı, yazlarsa vadi



sunun yüzde 90-95'i bu yeni yerde oturmaktadır; ama



merkezindeki meteoroloji istasyonunun verilerine gö



karşı karşıya kalması olmuştur. Günümüzde kent nüfu nüfusun küçük bir bölümü vadi içindeki Çapakçur'da



tabanlarında sıcak, yayla kesimlerinde serin geçer. il re, en soğuk ay ortalaması -14°C, en sıcak ay ortalaması



yaşamayı sürdürmektedir. Bingöl 22 Mayıs 1971'de 8



26,7 °C'tır. Günümüze kadar kaydedilen en düşük si



tür (o tarihteki 4 333 evden 1731'i oturulamayacak du



(17 ve 19 Temmuz 1965); yıllık yağış ortalaması 910



ruma geldi). Kentte sanayi kuruluşu olarak süt, yem, un ve tuğla fabrikaları vardır.



mm'dir. Ortalamalara göre yılda 22 gün kar yağmakta



Bingöl (1)



manlarına raslanır. Ovalık kesimlerde, doğal bitki örtü



derece şiddetinde bir depremden büyük zarar görmüş



caklık -20,5°C (2.2.1967), en yüksek sıcaklık 41,2 °C'tir



ve yağan kar 80 gün yerde kalmaktadır.



Bingöl ilinin dağlık kesimlerinde, seyrek meşe or



Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Fırat bölümünde il.



sü bozkır (step) görünüşündedir. il sularının bütününe yakın büyük bölümü, Murat su



966, merkezi Bingöl kenti olan Bingöl ilinin 8 ilçesi var



lileri, Bingöl dağının bati ucundan gelen Göynük (Goy



Yüzölçümü 8 125 km², nüfusu 1990 sayımına göre 250



yunda toplanır. Murat'a ulaşan sular arasında en önem



dir: Merkez, Adaklı, Genç, Karliova, Kiğı, Solhan, Yay



nik) suyu ile batıdaki Peri suyudur. İlin en güney kesi minden çıkan bazı sular, güneyde Dicle havzasına yö



ladere, Yedisu.



Kuzeyde Erzurum, doğuda Muş, güneyde Diyarba kır, batida Elazığ ve Tunceli,kuzeybatıda Erzincan ille



nelirler.



ilde büyük göl olmamakla birlikte, Bingöl dağında,



244 BİNGÖL, CEMAL dağın, ilin ve il merkezinin adlarının kaynaklandığı çok sayıda küçük buzul gölü vardır. 1990 sayımının sonuçlarına göre Bingöl ili sınırları



içinde 250 966 kişi yaşar. 1985-1990 arasında yıllık nu



Enstitüsü Resim-iş bölümünü bitiren Cemal Bingöl, ög



retmenlik yapıp, öğrencilerinin resimlerini Londra'da



sergiledi. Resim pedogojisiyle ilgili yazılar yayınladı. Yapıtlarında önceleri izlenimci bir eğilimi benimseyip,



fus artış hızı il merkezinde ve ilçe merkezlerinde %o



bir süre Paris'te çalıştıktan sonra (1958) soyuta yöneldi.



44,88, kırsal kesimde -11,54, ortalama %o 6,19 olarak,



Devlet Resim ve Heykel sergilerinde ikincilik (1965),



Türkiye ortalamasının (21,71) çok altında gerçekleş



başarı (1979) ve birincilik (1989) ödülleri aldı.



EKONOMI



binoküler: Bk. ÇİFTGÖZMERCEKLİ.



miştir.



Bingöl ilinin ekonomik etkinliklerinin başında hayvan



cilik gelir. Hayvancılığın bu kadar gelişmesinde, otlak ların geniş yer tutmasının rolü vardır: Il topraklarının ya riya yakını, çayır ve otlaklarla örtülüdür. En çok koyun yetiştirilir. Kilkeçisi sayısında eski yıllara göre azalma görülmektedir.



Çayır alanlarının fazla yer tutması, ekili-dikili alanla



binom dağılımı: Bk. İKİTERİMLİ DAĞILIM. binturong: Bk. MİSKKEDİSİ.



rin gelişmesini engellemiştir. Bu nedenle, tarım, ekono



miketkinlikler arasında her zaman hayvancılıktan sonra ikinci planda kalmıştır. En çok buğday ekilirse de, üre



tim fazla değildir. Sanayi bitkileri arasında, şekerpanca ri yetiştirilir. Elde edilen ürün, Elazığ fabrikasına gönde rilir. Çok az miktarda da tütün ekilir.



ilin yeraltı gelir kaynaklan, henüz tam anlamıyla ta



ninmiş değildir. Karliova çevresinde linyit yatakları bu lunduğu bilinmektedir. Sanayi bakımından da Bingöl, ülkemizin en geri kalmış illeri arasındadır. Turizm, özel likle dağ turizmi yönünden zengin potansiyeli olmakla



birlikte, değerlendirilmeyi beklemektedir. ULAŞIM Ulaşım bakımından, bati-doğu doğrultulu iki ana ek sen, ilin can damarıdır: Elazığ-Van karayolu ve Haydar



paşa-Iran demiryolu. Bunların birincisi ilin merkezin den, ikincisi Genç ilçesinden geçer.



Bingöl, Cemal Türk ressamı (Erzurum 1912-Ankara 1993). Gazi Eğitim Cemal Bingöl'ün Portre adlı yapıtı.



Bioko Ekvator Ginesi'nde ada. Biafra körfezi'nde Kamerun kı



yılarının yaklaşık 40 km batısında yer alan Bioko'nun (eski Fernando Poo) nüfusu 106 000'dir. Yüzölçümü 2



017 km?'yi bulan, Ekvator Ginesi'nin iki ilini içeren Bio ko adasında, ülkenin başkenti Malebo da yeralır. Başlı



ca gelir kaynağı kakao tarımıdır. 1973'e kadar adı Fernando Poo olan adaya, 1973'te ülkenin başkanı'Biyago'nun adı verilmiş,günümüzdeki adı, Biyago'nun devrilmesinden (1979) sonra kabul edilmiştir.



Biosphere II Insan yaşamını korumak amacıyla, geniş ve kendi ken dine yetebilen bir çevre oluşturma olanağı üstünde ça lışan özel bir araştırma tasarısına verilen ad. Deneme ler, Arizona'daki Tucson yakınlarında kurulan sera



benzeri çok büyük bir kubbenin içinde, Yer biyosferine (“Biosphere I") benzer bir ortamda yürütülmektedir. Yapının içine, ortamın yeni bir yaşam üretebileceği ni



telikte bütün ham ve atık maddeler yerleştirilmiştir. 1991'de erkek ve kadın araştırmacılar 2 yıl boyuncaya şamak için Biosphere Il'ye girmişlerdir. Ama, özellikle karbondioksit çekici bir makine yerleştirilmek ve içeri



yeları oksijen pompalamak zorunda kalınmasından bu



yana, tasarıya kuşkuyla bakılmaktadır.



Biot, Jean-Baptiste Fransız fizikçisi, matematikçisi ve astronomu (Paris



1774-ay.y. 1862). Beauvais'de, Collège de France'ta ve Paris Fen Fakültesi'nde ders veren Jean-Baptiste Biot, birçok matematik ve astronomi tarihi kitapları yazdı. 1804'te isi iletkenliği kuramını ortaya atıp, 1806'da Ara



go'yla havanın ve çeşitli gazların yoğunluğunu kesin olarak ölçtü. Ayrıca çeşitli enlemlerde yerçekimialanı nin değerlerini saptadı; merceklerde akromatizmi in



celedi ve Savart'la birlikte Biot-Savart yasasını (bir elek trik akımı elementiyle yaratılan magnetik alanın ifadesi ni veren yasa) ortaya koydu.



bira



Arpa ve şerbetçiotundan yapılan mayalı içki. Başka ta



hılların mayalandırılmadan da bira yapılabilirse de, bira



denince akla gelen, arpa ve şerbestçiotundan, yapılan içkidir.Biradan sözledilen en eski belgelerden biri, Me zopotamya'da bulunan, üstüne çivi yazısıyla "tahil şa



BİRET, İDİL



245



3



‫ععهلعل‬



Bira yapımında, depolanmış (1) arpa islatılıp (2)



yayılır (3) ve çimlenirken altüst edilir.Enzimler



tahil nişastasını şekere dönüştürünce, taneler bir fırında kurutulup (4), bir değirmende oğütülür



(5). Sertliği giderilmiş su eklenerek (6) mayselenir.Mayseye bir kazanda (7)



kurutulmuş şerbetçiotu eklenir. Sonra bir kazanda (8) isitilip, malt sırası elde edilir. Malt sırasına mayalandırma (9) tanklannda maya



eklenir. Kazanlarda kalmış küspeler (10 ve 11), büyükbaş hayvan yemi olarak satılır.



Mayalanma ilerledikçe, maya şıranın yüzeyinde tutulur (12) ve biradan aynlır. Sonunda bira süzülüp, şişelenir (13), fiçılanır ya da kutulanır. 13



10



5072 11



12



rabi" tarifi kazılmış bir tablettir. Bununla birlikte, bira,



.redir (25 104 000 litresi Tekel tarafından).



Avrupa'nın kuzey kesimindeki ulusların geleneksel iç.



kisi sayılmaktadır. Roma döneminde Tacitus bile, Ger



mania adlı yapıtında, biranın Germen halklarının içkisi



birçenekliler



olduğunu belirtmiştir (kuşkusuz söz konusu dönemde



Açıktohumluların iki alışubesinden biri. Tohumlarında



liyordu). Günümüzdeki biçimiyle, çimlenmiş arpadan



tek çenek bulunmasıyla, yapraklarının karşıt damarliol masıyla, çiçeklerinin çoğunlukla üç parçalı olmasıyla



ki bira, tahil tanelerinin mayalandırılması anlamına ge



bira yapımına XIII. yy'da başlanmış, XIV. yy'da Bavye



ra'da içkiye şerbetçiotunun katılmasıyla, biraya kendi ne özgü, hafifçe acımsı tadı verilmiştir. Yapım yöntem



lerine göre, tatları ve alkol dereceleri çok farklı (2,5 30'den 17-18°'ye kadar) biralar yapılmaktaysa da, tü



münün yapım yöntemleri aynıdır: Kurutulmuş ve oğü tülmüş arpadan malt elde edilmesi, malta, öğütüldük



ten sonra, sertliği giderilmiş su eklenerek ve kaynatıla rak mayse elde edilmesi; mayseyi süzerek küspesini gi



derme yoluyla malt sırası elde edilmesi; malt şırasının



nitelenen birçenekliler, palmiye ve bambular gibi



odunsu gövdeli türleriyle, açıktohumluların öbür alışu



besini oluşturan ikiçeneklilerden çok farklı biçimde ge lişirler. Bambular, palmiyeler, şekerkamışlan, ananas gillerin yanı sıra, özellikle tahılları içerirler ve ikiçenekli lere oranla daha az aile kapsamalarına karşın, ticari açı dan çok daha önemlidirler.



Biret, Idil



kazanlarda şerbetçiotuyla birlikte kaynatılması; şıra ve



Türk kadın piyano virtüözü (Ankara 1941). Çok küçük



ğutulduktan sonra mayalanması, yani saf maya katılma



hat Fenmen'den bir süre ders aldıktan sonra "Suna Kan



tortunun merkezkaç yöntemiyle ayrılması; şıranın so si; ikinci bir mayalandırmadan sonra, fıçı, şişe ya da ku tulara doldurulması.



Türkiye'de bira, Tekel ve özel şirketler tarafından



üretilmektedir. 1991 verileriyle üretim 418 791 000 lit



yaşta olağanüstü yeteneğini ortaya koyan İdil Biret, Mit



ve İdil Biret Yasası" adıyla çıkarılan yasayla 1949'da Fransa'ya gönderildi. Paris Konservatuvarı Yüksek Bö



lümü'nü birincilikle bitirip (1957), kısa sürede uluslara rası ün kazanarak pek çok uluslararası yarışmada altın



246 BİRGİVİ MEHMET EFENDİ



özellikler taşıyan birhücreli hayvanlar -klorofilli ve pig



İdil Biret.



mentli bitkilerden farklı olarak- sadece inorganik mad delerle beslenerek yaşamazlar.



Birinde bitki, öbüründe hayvan özellikleri ağır basan



Euglena ve Astasia cinsleri gibi basit cinslere giren bir çift türün özellikleri ele alınırsa, bu canlıları inceleyen



bilim adamlarının karşılaştıkları (ve hâlâ karşılaşmakta



oldukları) sorunlar kolayca anlaşılabilir. Bitkiler ve hay vanlar âleminin birer cinsini -bu cinslerin üyeleri çok kararsız özellikler sergiledikleri için- bazı hayvanbilim ciler birhücreli hayvanlar öbeğine sokarken, bazı bitki bilimcilerse aynı canlıları bitkiler alemi içinde (özellikle suyosunları) sınıflandırırlar. Sınıflandırmayla uğraşan başka bilim adamlarıysa, birhücreliler adı verilen daha



geniş tek bir âlemin bulunduğunu ve bu âlemin filumla ra ayrıldığını kabul ederler: jişte bu filumlardan biri de birhücreli hayvanlar filumudur. Bu sınıflandırma tipin



de, bitkiler âleminden başka bir tūrle çok büyük bir



benzerlik sergilemeyen|(dolayısıyla birini hayvanlar, öbürünü bitkiler arasında sınıflandırma zorunluğuyla karşılaşılmayan) bütün birhücreliler «birhücreli hay



. madalya aldı; dünyanın en ünlü orkestra şefleriyle çal



di; ünlü solocularla birlikte resitaller verdi; uluslararası



turnelere çıktı. 1973'te "devlet sanatçısı” unvanı veri



vanlar öbeğine sokulur. Birhücrelilerin başka filumları,



lip, Montpellier Festivali'nde (1986), Liszt'in Beetho



bitki özellikleri açıkça ortada olan öbeklere, ayrıca hay



ven senfonileri uyarlamalarının tümünü dünyada ilk



kez ardarda dört konserde çaldı. Aynı yıl Boğaziçi Üni "fahri doktor" unvanı verildi.



van ve bitki özellikleri arasında kesin bir ayırım yapıla mayan türleri kapsayan öbeklere ayrılır. Eğer bu son si



1985'ten başlayarak Van Cliburn yarışmalarında (ABD)



niflama tipi benimsenecek olursa, birhücreli hayvanlar terimi, birhücreli bitkiler dışındaki bütün birhücreli



pakt disklerden üçüne Review dergisinin (Ingiltere) "yı



öbeklerini kapsayacaktır.



versitesi tarafından



seçici kurul üyeliği yaptı. 1992'de, seslendirdiği kom



Öte yandan, birhücreli hayvanlar öbeğini birhücreli



lin plakları" arasında yer verildi.



organizmalar olarak tanımlamada da bir sorunla karşı laşılmaktadır. Çeşitli birhücreli hayvan türleri, -organiz ma açısından-birden çok hücreden oluşan üstün yapılı



Birgivi Mehmet Efendi



canlılara özgü bir kimlik sergilemektedir. Bunların bazı



Türk din bilgini ve yazarı (Balıkesir 1523-Birgi 1573). Müderris Ali Efendi'nin oğlu olan Birgivi Mehmet Efen di, ilköğrenimini babasının yanında görüp, İstanbul'a



larında -örneğin kirpiklilerin Carchesium ve Zootham mium cinsi üyeleri gibi- bir tek hücrenin soyundan ge



len bazı üyeler (zooit), fiziksel açıdan birbirlerine bağlı



gelerek müderris oldu. Bayrami şeyhlerinden Abdur



olarak koloni biçiminde birarada yaşarlar; bazı türlerde bu koloniyi oluşturan hücreler, koloni içindeki herhan



rahman Karamani'ye bağlanarak tasavvuf yoluna girdi ği için, memurluktan ve müderrislikten çekilmek istedi; ama şeyhi izin vermedi. Bunun üstüne Selim II'nin öğ retmeni Ataullah Efendi'nin Ödemiş'e bağlı Birgi'de



gi bir hücreye yöneltilen bir uyarıya tek bir hayvanmış çasına bir bütün halinde ve aynı anda tepki gösterirler. Bu tür kolonilerin kendilerine özgü bir biçimleri olur.



yaptırdığı medresenin müderrisliğine (Birgividiye anil



Ama koloni içindeki hücreler (ya da zooitler) hem yapı,



masının nedeni budur) getirildi.



hem de biçim bakımından farklılıklar gösterebilirler.



Birgivi Mehmet Efendi, bayrami tarikatına girmiş ol



masına karşın şeriattan ayrılmamış, yazdığı kitaplarda şeriatı korumaya çalışmış, dinsel görevler karşılığı para



Birhücreli A



almanın haram olduğunu yazarak zamanın ulemasıyla



mekanizmalari açısından, başlıca dört öbekte



çatışmıştır. Hadis, fıkıh, sarf ve nahiv, ahlâk, kelam ve



tasavvuf gibi konularda yazılmış elliyi aşkın yapıtının başlıcaları şunlardır: Tarikat ül-Muhammediye (vaazla



sınıflandırılabilir:



Euglena'ların (A)



rini kapsayan bu Arapça yapıt birçok kişi tarafından



da içinde yer aldığı, kamçılarıyla



şerh ve tercüme edilmiştir), Vasiyetname (Türkçe ilmi



hal kitabı), Izhar, Avamil(Arapça öğrenimini kolaylaştı



ran, nahivle ilgili bu iki yapıt, medreselerde ders kitabı



B



Yalancıayaklara dönüşmüş, hücre



birhücreli bitkiler



zariluzantısıyla donanan Amoeba с



canlılar âlemini oluşturan birhücreliler öbeği (Pro



aurelia (C) gibi



hücreli bitkisel organizmaları kapsar.



kirpiklerini



oynatarak hareket eden kirpikliler.



birhücreli hayvanlar D



Hayvan özellikleri taşıyan, klorofilsiz, avlarını geçici ya



proteus (B) gibi kökayaklılar. Paramecium



tophyta). Tek hücreli ya da çok az farklılaşmış birkaç



da daimi bir ağız aracılığıyla yutup sindirebilen birhüc reliler öbeği (Bil. a. Protozoa). Birbirlerinden çok farklı



hareket eden



kamçılılar.



olarak okutulmuştur).



Birhücreli hayvanlarla birlikte birhücreliler adı verilen



hayvanlar, hareket



Hareket etmek



için özel bir organlari bulunmayan Plasmodium (D)



BİRHÜCRELİ HAYVANLAR A



247



Birhücreli hayvanlar



SINIFLAMA



çoğunlukla ikiye



yaklaşık 50 000 túr saptanmıştır) ve inceleme yöntem



bölünerek çogalır: Hücre ikiye aynlarak birbirine benzeyen iki



yavru hücreye ayrılır. Amipler



(solda) uzun yalanciayaklarını



dışarı çıkarır ve



çekirdek içindeki kromozomlar



bölünür. Çekirdek bölünmeye



başladıkça hücre



1 )



genişler ve ortasında bir daralma olur;



daha sonra iki



yavru hücre birbirinden



aynlmaya başlar. Obur kamçılılar gibi Euglena



(sağda) cinsi



üyeleri, uzun yanı boyunca önden arkaya doğru bölünür ve hemen



hemen birbirine



eşit iki yeni hücre oluştururlar.



Birhücreli hayvanların tür sayısı arttıkça (bugüne kadar leri sürekliiyileştikçe, bu organizmaların sınıflanma se maları sürekli degişmektedir. Bununla birlikte bütün si niflamalar birhücreli hayvanları başlıca dört sınıfa ayır maktadır: Hareket etmek için kamçılarını kullanan



kamçılılar (Flagellata ya da Mastigophora); çoğunlukla hücre çeperlerinin geçici uzantılarıyla (bunlara yalancı ayak denir) hareket eden kökayaklılar (Rhizopoda ya



da Sarcodina); kirpikleriyle hareket eden Çiliophoralar (ya da Cytoidea); ne kamçıları, ne kirpikleri ne de ya



lanciayakları bulunan sporlular (Sporozoa). Birhücreli



hayvanların birçok türü, yaşama çevrimlerinde ya ya lanciayaklı ya da kamçılı evreler sergilerler.



BEDEŃ YAPISI VE İŞLEYİŞ BİÇİMİ Birhücreli hayvanların yapısal karmaşıklığı, bütün XX.yy. boyunca açıkça sürüp gitti. Günümüzde aruk bir



birhücreli hayvan hücresinin, üstün organizmalardaki



hücrelerin bütün özelliklerini taşıdıkları bilinmektedir. Bu nedenle birhücreli hayvanlar zoolojisi modern hüc re biyolojisinde önemli bir yer tutmaktadır.



Bazı amiplerde olduğu gibi, çok küçük hayvanlardır, kendilerine özgü bir biçimleri yoktur ve özellikle sade ce yapısal açıdan yalın ve homogen olarak tanımlan



mışlardır. Işınlılar gibi başka birhücreli hayvanlarınsa,



şaşkınlık verici bir yapısal karmaşıklık ve güzellik sergi leyen kavkıları vardır. Stenton ve terliksihayvan (Para mecium) gibi gene başka birhücreli hayvanlar çok daha



büyüktür ve hücreleri, bilinen en karmaşık hücreler arasında yer alır. En iri birhücreli hayvan, delikliler takı mina giren fosil bir deniz hayvanıdır: Bu hayvanın çapı



0



19 cm'yi aşmaktadır.



:



Birhücreli hayvanın bedeni, normal olarak, yalnızca bir zarla çevrilidir. Bazı öbeklerde. selüloz, silis ya da ki reç gibi canlı olmayan gereçlerden oluşan kılıflar da bu



Bazı durumlarda hücrelerin görevlerinde de büyük farklılıklar olabilir: Örneğin, yeni bir koloni oluşturmak için koloniden ayrılan göçmen (ya da dôl veren) hücre



lunur. Birhücreli hayvan hücresinin yerine getirebildiği çeşitli görevler, protoplazmanın özel yapıları olan or ganeller aracılığıyla gerçekleştirilir. Çekirdek (ya da



ler.



nukleus) bir zar (ya dakılıf)içine hapsedilmiş halde ola bilir ya da bol miktarda çekirdek plazması ve bir ya da



İkinci bir kimlik tipi de (birinciden daha üstündür),



birhücreli hayvanların Amoebida takımına giren bazı türlerde (örneğin Dictyostelium cinsinin türleri gibi. Ba zı bilim adamları bu mantarlar ayrı bir âlem içinde sinif



landırırlar) ortaya çıkar: Bu tip amipler, her biri ayrı bir



daha çok çekirdekçik (ya da nukleolus) bulunur. Birçok birhücreli hayvanda pompa gibi çalışan ve su fazlasını dışarı atarak hücre içinin su dengesini sağlayan, büzüle



bilen koful(ya da vakuol) vardır.Sitoplazma içindeki tū



birey gibi beslenirler ve eşeysiz olarak ürerler. Yiyecek kıtlığı söz konusu olduğunda, birbirine yakın duran



büller (ya da tubulus) ve kabarcıklar doldurma işlemi sı



hareket ederler ve yüksek bir eklenti oluştururlar; söz konusu eklenti içinde, bazı hücreler dikitlere benzeyen



dışarı atarlar.



bir yapı ve bazı başka hücreler de bu dikitin tepesinde



madan kaynaklanan alkalik bir sıvı içinde bulunan en



da yiyecek bulması ve yeni bir çevrim başlatması için



atılır. Sindirim ve özümleme sırasında, kofulların dış za



amipler tek bir kütle halinde birleşirler, tek bir yapı gibi



bir kapsül oluştururlar; birçok bağımsız amipin her biri bu kapsül içinde bir spora dönüşür; söz konusu sporlar



art arda çevreye atılır. Son yıllarda, Enchelys'e benze



yen bir tūre giren ve yukarıdakine benzeyen bir gelişme



ve öbekleşme çevrimi sergileyen kirpikli bir birhücreli hayvan bulunmuştur.



rasında içlerinde bulunanları ana koful içine boşaltırlar.



Kofullar da zaman zaman büzülerek içlerindeki sıvıyı



Beslenme kofullarının kapsadığı besinleri, sitoplaz



zimler sindirir. Daha sonra, bu sindirimden doğan ürünler özümlenirken, sindirilemeyen bölümler dışan rini çevreleyen küçük kabarcıklar oluşur. Bu kabarcık ların gereçlerin sitoplazmaya aktarılmasını sağladığı sa nilir.



Gaz alışverişi oksijenin hücre zanndan içeri yayılma



Yaşama çevrimindeki başka bir kimlik de kirpikli Pa



sıyla gerçekleşir. Birçok birhücreli hayvan başka hay



ya çıkar. Eşeysiz olarak döllenen bir hücre, üstüste ger çekleşen birçok hücre bölünmesinden sonra büyük bir klon oluşturur. Tek tek hücrelerin özelliklerinde deği



jenle hattâ hiç oksijensiz yaşayabilirler. Bunlann bazıla ri hem oksijenli ortamda yaşayabilen, hem de oksijen



ramecium'un (terliksihayvan) yaşama çevriminde orta



şiklikler olabilir; bu değişiklikler ilk kuşakların olgunlaş maması dolayısıyla bitişme yetenekeleri yoktur) biçi minde bile gerçekleşebilir; buna karşılık daha sonraki kuşaklar, kendi çiftleşme yeteneklerini geliştirmiş hüc relerle birleşebilirler.



vanların altında ya da su içinde yaşarlar ve çok az oksi bulunmadığında varlığını sürdürebilen aneorob orga nizmalardir. Dışarı atılan en önemli madde amonyak tır; amonyak üretimi, özümlenen protein miktarıyla



doğrudan orantılıdır. ÜREME



Birhücreli hayvanların büyük bölümü eşeysiz ürer; hat



248 BİRHÜCRELİ HAYVANLAR Biyoloji ve uygulamalı biyoloji alanındaki gelişmelerin hemen hemen hepsi, birhücreli hayvanların incelen



mesiyle ortaya çıkan bilimsel verilerden yararlanılarak



gerçekleştirilmiştir. Bu mikroorganizmalarla önce göl sularında, sonra giderek birçok başka yaşama çevresinde (nemli top rak, hava, bitkiler ve hayvanlar) rastlanmıştır. Okyanus



lardaki yaşama ilişkin araştırmalar, bedenleri kabuklarla korunan binlerce birhücreli hayvan türünün bulunma



sini sağlamıştır: Ozellikle de, alçı, marn, kireçtaşı ve kumtaşı gibi tortul kayaçlar alunda ſosil biçimleri günü müze kadar gelen delikliler ve işınlılar. Mikrofosilbilim, bilimin bu hayvanları incelemekle uğraşan özel dalla



nndan biridir. Bu dalda gerçekleştirilen son buluşlar sa yesinde petrol yataklarının bulunmasında bazı kolaylık lar elde edilmiştir: Bir katmanda bazı birhücreli hayvan



türlerinin fosillerinin bulunması, aynı yörede petrol ya



taklarının da bulunduğunu göstermektedir. Belli bir öl



çüde birhücreli hayvanların yapı gereci olarak kullanı



labileceği de söylenebilir: Mısır'daki piramitler ve bir çok arkeolojik yapı büyük ölçüde birhücreli hayvan ka Birhücreli hayvanlar mekanik uyanlara yanıt verebilirler:



buklarıyla yapılmıştır.



genellikle geri dönmeye çalışır, bir yana yaklaşık 30°'lik bir dönüş yaparak yeniden ilerlemeye başlar ve bu hareketleri



çıktığını öne süren kuramın oluşumuna birhücreli hay



Terliksihayvan (Paramecium)bir engelle karşılaştığında (A)



serbest bir yol buluncaya kadar yineler. Zengin bir bakteri



kültüründe, terliksihayvan kendini bir nesneye (B) asabilir: Bu hareketin yiyeceği kolay elde etmek için yapıldığı sanılmaktadır. Amipler (C,D,E,F). yalanciayaklarını çekerek ve yön değiştirerek zararlı nesnelerden kaçarlar. Saplı bir kirpikli olan Vorticella'nın biçimi çoğunlukla yayınıktır (G), ama bir nesneyle karşılaştığında sapını tirbuşon (H) gibi hareket ettirir.



tå bazı türlerde üreme olayı sadece eşeysiz üreme yön temiyle açıklanabilir. Parçalanma, hücrenin bölünerek



kendine benzeyen iki yeni ve yavru hücre oluşturması



dır; bazı birhücreli hayvanlarda birçok parçalanma ger



çekleşebilir: Çekirdeğin değişken sayıda bölünme ge çirmesinden sonra, hücre de bölünerek belli sayıda ye ni hücre oluşturur. Eşeyli üreme, ya özdeş gametlerin ya da farklı ga metlerin kaynaşmasıyla gerçekleşir: Bu farklılık,hafif bi çimsel farklılıklar yaratabilir; ne var ki söz konusu farklı



lik, birbirinden çok farklı yumurta hücresinin ve sperma hücresinin ortaya çıkmasına kadar da varır.



Kirpikli birhücreli hayvanlarda farklı gametler oluş



maz: Üreme olayını gerçekleştiren iki hayvan, çekir



deklerini birbirleriyle değiştirmeyi başarıncaya kadar birbirlerine yapışırlar;jbu işleme kavuşma ya da konjü gezon denir. Göç evresindeki her çekirdek hareketsiz duran bir çekirdekle kaynaşır ve böylece zigot bir çekir dek (sinkaryon) oluşturur.



Birçok birhücreli hayvanın yaşama çevriminde (özellikle tatlısuda yaşayan türler) bir kistleşme evresi bulunabilir. Buna göre, birhücreli hayvanlar, kendileri



ni hareketsiz bırakan bir kılıfa dönüşen maddeler salg



layarak kistler oluşturabilir. Bu eylemin amacı, organiz mayı elverişsiz çevre koşullarına karşı korumaktır. Birhücreli hayvanlar ya suyun, akıntıların ve rüzgâr ların ya da başka hayvanların yardımıyla çok uzaklara



Bazı hastalıkların hücre tohumları yüzünden ortaya vanlar önemli katkılarda bulunmuşlardır. Louis Pasteur, 1870'te, ipek sanayisi için ciddi bir tehlike yaratan kara taban hastalığına knidosporluların Nosema cinsine gi ren karataban asalağının yolaçtığını ortaya koydu. Pas teur'ün incelemesi asalak birhücreli hayvanlar konu



sundaki ilk incelemedir ve hem karataban hastalığının



denetim altına alınmasını sağlamış, hem de asalak bir hücreli hayvanların daha XVII. yy'da tanınmasına ola nak vermiştir. XIX. yy'da bu organizmaların yaşama Çevrimleri daha açık biçimde öğrenilince, bu alandaki gelişmeler büyük hız kazanmıştır: Bu hayvanların ko



nakları, bir konaktan başka bir konağa nasıl geçtikleri ve çeşitli hastalıklarla bu hayvanların ilişkileri üzerine bilgi ler çoğalmıştır. Daha sonra XX. yy'da da gelişmeler ol muştur: Asalak mikroorganizmalar laboratuvarda ince



lenmeye ve denetim altına alınmaya başlanmıştır.



İnsanda bulunabilecek yaklaşık 30 birhücreli hayvan



türünden tip açısından en önemli olanlar şunlardır: Sit ma, üç gün sıtması ve karasu hummasına yolaçan Plas



modium cinsi üyeleri; Afrika'da yaygın olan uyku hasta lığına, Chagas hastalığına ve başka hastalıklara yolaçan Tripanosoma cinsi üyeleri; dizanteri bulaştıran dizante riamipi(Entamoebahystoltica). İnsanda asalak yaşayan



en yaygın birhücreli hayvanlar Toxoplasma cinsine gi



renlerdir; ama bu hayvanlarender olarak ciddi hastalik



lara yolaçarlar.



Başka bazı asalaklar da bitkilerde, böceklerde, kurt



larda, karındanbacaklılarda ve bütün omurgalı türlerin de yaşarlar. Böceklerde ve birçok başkaçokhücreli



hayvanlarda, en azından başka bir türde yaşayamaya cak bir birhücreli hayvan türünün yaşadığı düşünül mektedir. Eğer bu düşünce doğruysa, asalak birhücreli



hayvan türü sayısının milyonları aşması gerekir; bu du rum da ayrıca, asalakbilim, hastalık biyolojisi, ortakya şarlık ve ortakçılık alanında yapılacak incelemeleri son suz sayıda artıracaktır.



XIX. yy'ın sonlarında, birhücreli hayvanlara ilişkin



yayılabilirler.



bilgilerde büyük gelişmeler kaydedilmiştir. 1888 ve



Birhücreli hayvanların varlığı ancak XVII.yy'da ilk mik



meyi inceleyen bilim adamları bu organizmalardan ba zılarını (özellikle de terliksihayvanı yani Paramecium cinsiüyelerini) ve başka kirpiklileri ele aldılar. XIX. yy'ın



BIRHÜCRELİ HAYVANLARIN ÖNEMİ roskoplar yapılmaya başlanınca öğrenilebilmiştir. O



günlerden bu yana bu organizma öbeği en çok incele



nen öbek olmuş ve yapılan incelemeler biyoloji alanin da birçok temel sorunun ortaya çıkmasına yolaçmıştır.



1889 yıllarında hücre bölünmesini, meyozu ve dölle



birhücreli hayvanlara ilişkin bilgilere yaptığı en ilginç



katkılar arasında, bu hayvanların davranışlarının ince



BİRİNCİ ZAMAN



249



lenmesi (özellikle de uyarılara gösterdikleri tepkiler) sa



çeperleri yoktur; yalancıayaklarla yürürler ve beslenir



(başta gene terliksihayvan olmak üzere) davranışları (kirpiklerin titreşmesi nasıl denetleniyor; sinir hücreleri



öbeği üyeleri, yukarıda belirtilen 9+2 düzeninde kir



yılabilir. Son yıllarda, bazı birhücreli hayvan türlerinin nin elektrofizyolojisiyle benzerliklerini ortaya koymak amacıyla hücre zarının elektrofizyolojisi) derinlemesi ne incelenmiştir.



Hızla gelişen başka bir inceleme alanı da genetiktir:



ler. Kirpikliler ve Ciliophoraliki çeşit çekirdekleri vardır) piklerle donanırlar (Paramecium ve Stentor cinsleri bu



öbeğe girer). Sporlular asalak yaşarlar (Plasmodium cinsinden olan çeşitli türler sıtma hastalığına yolaçar).



Birhücreliler aleminde yedi (bu sayı benimsenen si niſlama sistemine bağlıdır) suyosunu filumu yer alır; bu



John Hopkins Universitesi'nden H.S.Jennings, birhuc reli hayvanların kalıtsal özellikleri üzerine bir çalışma



organizmaların çoğu klorofil özümlemesi yapabilir.



tik değişmezlerinin bulunmasıdır. Bu buluş eşeysiz üre



organizmalar sporlar aracılığıyla eşeysiz ürerler.



başlattı. Bu çalışmaların yarattığı en önemli sonuç, tek bir hücreden eşeysiz olarak üreyen ırkların (klon)gene



me konusunda bir kuram haline getirilmiş, bütün orga



nizmaların bütün hücrelerine uygulanabilen bir yasa oluşturulmuştur. Ayrıca, bazı terliksihayvan tiplerinin



çiftleşme yeteneğinin bulunduğu belirlenmiştir (böyle



ce birhücreli hayvanlar ilk kez olarak üstün organizma lar gibi çiftleşmiş oluyorlardı): Bu konuda yapılan araş tırmalar, modern genetiğin birhücreli hayvanları konu



alan incelemelerinin temeli olmuştur.



Myxophyta filumu suyosunlarına benzeyen mantar ları kapsar; ne var ki, bu filumun üyelerinin tümü degil se bile çoğu ya çokhücreli ya da çokçekirdeklidir. Bu



Birinci Dünya Savaşı: Bk. DÜNYA SAVAŞI, BİRİNCİ.



Birinci İnönü Savaşı: Bk. İNÖNÜ SAVAŞI, BİRİNCİ.



Yeni genetik araştırmaları, eskiden tek tür olarak ele



alınan birhūcreli hayvanların aslında kendi aralarında çiftleşemeyen, ortak genli hayvanlar olduğunu göster



Birinci Meşrutiyet: Bk. MEŞRUTİYET,



mektedir. Böylece Mendel'in ilkeleri ve genler kuramı



BİRİNCİ.



birhücreliler



Birinci Viyana Kuşatması: Bk. VİYANA



artık birhücreli hayvanlara da uygulanabilecektir.



Ayrı çekirdekli bir tek hücreden oluşan canlılar alemi (Bil. a. Protista), Birhücreliler âlemi bazı biyoloji bilgin lerinegöre 9 filum kapsar.Bu filumlar|birhücreli hayvan



ları, ökaryot suyosunlarını, dışbeslek birhücreli orga nizmaları, bazı çokhücrelileri ve mantarları içerir. Bir hücrelilerin bilimsel adi Protista'yı 1818'de Ernst H. Ha



eckel önerdi; Haeckel'in amacı birhücreli bitkilerle (Protophyta) birhücreli hayvanları (Protozoa), çokhüc



KUŞATMASI, BİRİNCÍ. Birinci Zaman Günümüzden 600 milyon yıl - 225 milyon yıl öncesini kapsayan yerbilim Zaman'ı. Bu ilk ve en uzun Zaman'la ilgili çok bol fosil bulunduğundan Yunanca'da 'eski ya şam" anlamına gelen Paleozoik adı da verilen Birinci



reli hayvanlarla (Metazoa) çokhücreli bitkiler (Me taphyta) arasında üçüncü bir “yansız alem" içinde sınıf



Zaman, Kambriyen'den Permiyen'e kadar olan dö



landırmaktı. Whittaker.



si sonucunda kıtalar arka arkaya ve geniş biçimde su



1969'da kendi sınıflandırma



yöntemini ortaya attı. Whittaker'in sınıflamasında, bit kiler (Plantae) ve hayvanlar (Animalia) âlemlerinin di şında, birhücreliler (Protista), bakteriler ve mavisuyo



sunları gibi prokaryot organizmalar (Monera) ve man tarlar (Fungi) alemi de vardı. Birçok birhücrelide kamçı ya da kirpik gibi özel yapı



lar bulunur; bu tür yapılar bulunduğunda birhücreliler 9+2 yapısal biçimini sergilerler. Bu sayılar, kamçı ya da



kirpik çemberlerinin içinde önce 9 sonra 2 mikrotübül çemberi bulunduğunu belirtir. Başka birhücreliler ya



lanciayaklarla (sitoplazma uzantıları) hareket ederler



ken, bazı birhücreliler hareket etme yeteneğinden bů



tünüyle yoksundur. Ökaryot tipi hücrede zara bağlı bir çekirdek bulunur; ayrıca, gene zara bağlı olan, mito



kondriler ve kloroplastlar (fotosentez yapabilen bir hücrelilerde bulunur) gibi karmaşık organeller de var dir; hücre DNA'sı bir proteine bağlıdır ve çekirdek için



deki kromozomların içinde bulunur. Birhücrelilerin ki



nemleri kapsar. Birinci Zaman'da denizlerin yükselme



baskınlarına uğramışlardır.



COĞRAFYA VE YERBILIM



Birinci Zaman'ın büyük bölümünde, Kuzey yanküre deki kıtalar en az üç ayrı kütleden oluşuyordu: Eski Ku zey Amerika, Avrupa ve Sibirya. Bunların hiçbiri gūnūs



müzdeki boyutlarında değildi. Güney Amerika, Afrika, Arabistan, Madagaskar, Hindistan, Avustralya ve An tarktika ile Çin'in hiç değilse bir bölümüyse bütün Birin



ci Zaman boyunca bir bütün halindeydi ve yerbilimci ler ile coğrafyacıların "Gondvana kıtası" adını verdikleri



dev boyutlu bir kita oluşturuyordu. Kuzey kıtaları, Birin ci Zaman'ın sonunda birleşerek Lavrasya adı verilen çok büyük bir kita oluşturdular; sonra Lavrasya da, gū



nümüzdeki Antil denizi-Batı Akdeniz bölgesinde Gondvana kıtasıyla birleşerek olağanüstü boyutta bir dünya kıtası olan Pangea'yı oluşturdu. Bu bütünleşme



sürecinde, en az üç okyanus (Lapetus (Önatlantik), Theik (Lavrasya ile Gondvana arasında) ve Ural (Avru



sergilemeyen birhücrelilerin bir zamanlar eşeysel bir



pa ile Sibirya arasında) okyanusları) ortadan kalkarak, üç büyük dağ sırası (Akadiyen-Kaledonyen, Hersinyen ve Uralyen) oluştu. Kıtalar ile okyanus havzalarının ke



yok olduğu sanılır.



siştiği suların çekilme bölgelerinde de, başka dag sırala



mi eşeyli, kimi eşeysiz ürer. Gerçek bir eşeysel çevrim



üreme biçimleri olduğu, ama daha sonra bu biçimin



Protozoa filumu, başlıca dört sınıfta toplanan birhûc



reli dışbeslek (ne var ki besinlerini tek başlarına ürete



ri ortaya çıktı.



Birinci Zaman'ın ilk üç dönemine (Kambriyen, Or



mezler) organizmalar içerir. Kamçılıların bir ya da bir



dovisyen ve Silūryen dönemleri), Ingiltere'de Wales



uyku hastalığına yolaçan Trypanosoma gambiense).



rinin, kireçtaşlannin ve püskürük kayaçların sıralanışın dan dolayı, bölgenin eski adından (Cambria) ve bölge



çok kamçısı vardır ve bazı kamçılılar asalaktır (örneğin Kökbacaklılar amipsi organizmalardır; gerçek bir hücre



bölgesindeki bozulma geçirmiş kumtaşlarının, kiltaşla



250 BİRKHOFF, GEORGE DAVİD de yaşayan eski halkların adlarından (Ordoviciler ve Si



lürler) türetilmiş adlar verilmiştir: Kambriyen (ya da Cambria dönemi), Ordovisyen, Siluryen. Sonraki dö



neme, İngiltere'nin Devon ve Cornwall yörelerindeki bozulma geçirmiş benzer tabakalardan dolayı, Devon yen dönem adı verilmiş, İngiltere topraklarında, üst ta



lik Çağı" da denilen Devonyen'de bollaşmış, sonra da çoğalmayı sürdürmüşlerdir. Bu arada, Devonyen'in so nunda, lop yüzgeçli, hava soluyan balıklar evrimleşe rek ilk ikiyaşayışlıları, yani karada yaşayan ilk omurgalı



ları oluşturmuşlardır. Karbon döneminin kömür batak lıklarına iri yapılı, timsaha benzeyen labirentodontiki



bakaları oluşturan kumtaşları, kireçtaşları ve kömür ya taklarından, Karbon döneminin adı türetilmiştir. Kuzey



Amerika'da, alttaki deniz kayaçları,yukarı Mississippi



yaşayışlılar egemen olmuşlar, ama karaya yumurta bi rakan sürüngenler de ortaya çıkmışlardır. Sürüngenler Permiyen'de egemen türler haline gelmişler ve birçok



vadisinin adındanMississippiyendiye adlandırılmışüst



sürüngen tipi evrimleşmiştir; memelilerin atası olan ve



teki kömür yataklarına da Pennsylvania eyaletinden



finbalinalarini da içeren soy bunlardan biridir.



Pensilvanyen adları verilmiştir. Birinci Zaman'ın son dönemi Permiyen'in adıysa, Ural dağlarının batısında Rusya'nın Perm ilinden (deniz kumtaşları) kaynaklan



Birinci Zaman'ın başlarında, en çok bulunan bitkiler suyosunlarıyken, Siluryen'in sonları ile Devonyen'in başları arasındaki sürede bitkiler karalara yayılmışlardır. Başlangıçta, ilkel, yapraksız psilofitler ağır basarken,



maktadır.



Kuzey Amerika'nın doğusu ile Batı Avrupa'daki Ust Karbon (Pensilvanyen) dönemi tabakalarında ve eski



çok geçmeden bunların sporlu soyları evrimleşmiş ve



den Gondvana kıtasını oluşturan kıtalardaki Permiyen



yumruyosunların, atkuyruklarının ve eğreltiotlarının



tabakalarda kömür, Kuzey Amerika'nın orta bölgesin



ataları evrim geçirerek, ilk ormanları oluşturan büyük



de petrol, ABD'nin orta-batı bölgesinde kireçtaşları ve



ağaçlara dönüşmüşlerdir. Dünyanın en geniş ve en



kumtaşlarından oluşan yapı gereçleri, Birinci Zaman



önemli kömür yataklarini oluşturan Karbon dönemin



kayaçlarında bulunan başlıca yeraltı gelir kaynaklarıdır.



deki geniş bataklık ormanlarında, bu türlerin yanı sıra açıktohumlu ağaçlar da belirmişlerdir. Daha serin, da ha kurak Permiyen'de kozalaklılar karaları kaplamış ve



Birinci Zaman'ın büyük bölümünde, eski Kuzey Amerika ve Avrupa dönenceler bölgesinde yeralmak



taydı (yaygın karbonat ve tuz yataklari, bol bulunan fosil



mercanlar ve sonraki dönemlerdeki büyük tropikal ba taklık ormanları bunu kanıtlamaktadır). Dev boyutlu Gondvana kıtası, Birinci Zaman boyunca Güney kutbu



çeşitlenmiştir. Devonyen'in sonlarında, günümüzdeki



başka açıktohumlular urtaya çıkmıştır. Denizlerdeki canlı türlerinde geniş kapsamlı yok oluşlara karşılık, ka ralarda, Birinci Zaman'dan İkinci Zaman'a geçiş, yu muşak olmuştur.



bölgelerinde yer alıyordu; ama kuzey kenarı (günü



müzdeki Avustralya) dönencelere kadar uzanıyordu ve Güney yarıkürenin ilman kuşağında bulunuyordu.



Birkhoff, George David



Gondvana hareket ettikçe,Birinci Zaman'ın başlarında



ABD'li matematikçi (Overisel, Massachusetts 1884



günümüzdeki Kuzeybatı Afrika'da bulunan kutup, Kar



Cambridge, Massachusetts 1944). Ilk matematik çalış



bon döneminde Güney Afrika'ya, Permiyen'deyse An tarktika'ya kaydı. Oldukça geniş Güney yanküre kara



veren George David Birkhoff, Wisconsin, Princeton ve



lannin çoğunda, Permiyen-Karbon tabakalarında ana



Harward üniversitelerinde ders verdi. Amerikan Mate



karanın buzullaşmasıyla ilişkili yaygın kanıtlar bulun maktadır. Birinci Zaman'da dönencelerin kuzeyinde



ği'nin başkanlığında bulundu. Poincaré'in son geomet



çok az kara vardı. O zamanlar Kuzey kutbu, Panthalas sa diye adlandırılan günümüzdekinden çok daha geniş Büyük Okyanus'ta bulunuyordu. YAŞAM Bütün Birinci Zaman dönemlerinden kalma tabakalar



masını 18 yaşında yayınlayan, 23 yaşında doktorasını matik Derneği'nin, Amerikan Bilim İlerleme Derne



ri teoremini kanıtlayarak üç cisim problemine, diferan



siyel denklemlere, harita renklendirme kuramına (to pografyanın önemli bir aşaması) büyük katkılar yaptı.



Birleşik Arap Emirlikleri Federasyonu



da deniz omurgasızlarının fosilleri yaygınsa da, özellik le Kambriyen, Ordovisyen, ve Siluryendönemlerinden Ima tabakalarda boldurlar; çünkü yaşam ancak, Or



Arabistan yarımadasında devlet. Basra Körfezinin gü



dovisyen'in sonlarına doğru karalarda ortaya çıkmaya



Abu Dabi), Dubay (ya da Dubai), Serce, Fucayra, Ac



başlamıştır. Birinci Zaman'ın erken dönemlerinde denizlerde



süngerler, mercanlar, yosunhayvanlar, kolsuayaklılar,



ney kıyısında, düz bir alanda yayılan, Abu Zabi (ya da



man, Umm el-Kayven, Res ül-Hayma emirliklerinden oluşan Birleşik Arap Emirlikleri Federasyonu'nda, emir



likler arasındaki sınırlar ile kuzeybatıdaki Katar'la, gu



kabuklu nautiluslar gibi ilkel yumuşakçalar, trilobitler



neydeki ve batıdaki Suudi Arabistan'la ve doğudaki



gibi ilkel eklembacaklılar, saplı derisidikenliler, grapto litler ve konodontlar çok boldu. Graptolitlerin soyu,



YÜZEYŞEKİLLERI, TOPLUM YAPISI VE EKONOMI



Karbon döneminde ortadan kalktı; öbūröbeklerin ço gunun ve bütün trilobitlerin soyları, Permiyen'in sonla



rina doğru tükendi: Bu tükenme, fosil kayıtlarındaki en önemli değişikliklerden birini oluşturur ve henüz tam olarak doyurucu bir açıklamaya kavuşturulmamıştır.



Yerbilimcilerin çoğu, canlı türlerindeki bu geniş çaplı yok oluşları, kıtaların birleşmesine ve bunun sonucun da türler arasında ortaya çıkan tür rekabetine ya da Per



miyen'in sonuna doğru ve ikinci Zaman'ın başında de nizlerin çekilmesine bağlamaktadır. Ordovisyen'in so nunda omurgasızlar karaları kaplamışlar, örümceğimsi ve böcek eklembacaklılar, yumuşakçalardan da sal yangozlar, sonunda karaya geçmeyi başarmışlardır (özellikle Karbon Devri'ndeki bataklıklarda boldular). Kambriyen dönemi içinde ortaya çıkan balıklar, "Ba



Umman'la sınırlar tam olarak belirlenmemiştir.



Birleşik Arap Emirlikleri Federasyonu topraklarının yak laşık % 80'ini Abu Dabi Emirliği kaplar. Iklim sıcak ve kurakur. Ocak ayı sıcaklık ortalaması 18 °C, haziran ayı



sıcaklık ortalaması 33 °C, yıllık yağış miktarı 152



mm'dir. Temel gelir kaynağı petroldur. Halkın yalnızca % 48'i Araplardan, geri kalanı, pet



rolun ülkeye çektiği yabancı işçilerden oluşur. Toplam nüfusun yaklaşık % 50'sini Güney Asyalılar oluşturur. Yerli nüfusun büyük bölümü(%95) müslümandır. Baş.



lica kentler başkent Abu Dabi ile Dubay'dır. Altı yıllık il köğretimin ücretsiz ve zorunlu olduğu ülkede, petrolun sağladığı gelirlerle sağlık ve kamu hizmetleri gelişmiştir.



Ülke ekonomisi bütünüyle, 1962'de dışsatımına



başlanmış olan petrola dayanır. Petrolgelirlerinin 1980



yıllarında dünya petrol sunusunun, aşırı artmasından



BİRLEŞİK KRALLIK 251



Dorm



BARRETH Maong



BASRA



KORFEZI



KATAR Ounan



Dube



- Derta



Abu Zab



24°N



LIEM MINUN



UMLA



Yongue ponenone



ED OCERA 1o NYC



BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 83 600 km². Bas kenti ve en büyük kenti: Abu Dabi (722 000 nüf.; 1991 tah.).



CURA



SUUDI ARABISTAN



MOOTTI



BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ Baskenlerin alte climate



Deminolu Pro Be Fun



KO



150



Çizimde, Birleşik Federasyonu'nun yedi üyesinden biri olan Şerce'de,



30



20 SO



15



orani (1987): 1 000 canlı doğumda 35



dağılımı (1987): Kamu hizmetleri - % 35; yapı sanayisi - % 25; ticaret —% 14; sanayi - %



6; tarım - % 5; madencilik-% 2. Dış ticaret



(1990): Dışalım – 11,1 milyar dolar; dışsatım 15,1 milyar dolar. Ticaret yaptığı başlıca ülkeler:



Japonya, ABD, Fransa, Italya, Batı Almanya. Para birimi: 1 BAE dirhemi - 100 fil.



YÖNETİM. Türü: Emirlikler Federasyonu. Yöne



tim biçimi: Federal Yüksek Konsey (7 emîr). Yo netim bölümleri: 7 emirlik.



ULAŞIM. IDemiryolları (1987): Yok. Karayolları (1985): Toplam 1 300 km. Başlıca limanları 3. Başlıca havaalanlar: 5.



ötürü azalmasına karşın, bir zamanlar az gelişmiş olan



ülke, dünyada kişi başına ulusal gelirin yüksek olduğu (12 100 dolar) ülkelerden biridir. Petrol üretiminin bü yük bölümünün Abu Dabi ve Dubay'da yapılmasına



karşın, sağlanan gelir bütün emirliklerde yeni yatırımlar ve kamu hizmetlerinin geliştirilmesi için kullanılmakta dır. Sanayi gelişmesi, genel olarak petrola bağlıdır; per sonel ve hammadde yetersizliğinden dolayı, öbür sa nayiler pek gelişmemiştir. Çöl ortamından ötürü, tanm



da gelişmemiştir. Balıkçılık, kümes hayvancılığı ve ko yun yetiştiriciliği, ancak yerel gereksinmeyi karşılayabil mektedir. Bununla birlikte, petrol dışsatımı sayesinde,



dışsatım gelirleri, dışalım giderlerinden oldukça fazla dır.



TARİH VE DEVLET YAPISI



Eskiden halkı korsanlıkla geçindiği için batılıların "Kor sanlar Kıyısı” diye adlandırdıkları bölge, Ingiltere'nin 1820'den başlayarak yerel yöneticilerle imzaladığı an laşmaların 1853'te kesin bir barış anlaşmasıyla sonuç.



lanmasından sonra, Ingiltere'nin himayesine girdi ve



0



Arap Emirlikleri



EĞITIM VE SAĞLIK. Okuma yazma oranı (1987):



başına ulusal gelir (1991)12 100 dolar. Etkin nüfus



Denu Our



Olsek 1HWD



2,6. Resmî dili: Arapça. Başlıca dinler: Islâm.



EKONOMI. GSMH (1989): 28,4 milyar dolar. Kişi



0



200



kesimde % 19. Yıllık nüfus artış hızı (1989 tah.): %



Yetişkin nüfusun % 71'i. Universite sayısı (1987): 1.Hastane yatak sayısı (1984): 4 853. Hekim sayısı. (1984): 1840.Ortalama ömür (1980-85): Kadın larda -65,6; Erkeklerde -616. Bebek ölüm



CD YO



En Yüksek Noktalar



nüfus, yoğunluğu (1989 tah.): Km?'ye 16,7 kişi. Nüfus dağılımı(1989 tah.): Kentlerde % 81; kırsal



100D



Yalnuca Onemá kentler belirtilmistu



Bashca Petrol Yataklar



TOPLUM YAPISI. Nüfus (1992 tah.): 2 389 000;



Mene 2010



N



M



H



T



A



E



K



aylık sıcaklık ortalamalan



41



kırmızı



2



dikdörtgenlerle,



yağış ortalamalan



A



2



mavi



dikdörtgenlerle Serce



gösterilmiştir.



Trucial States adıyla anılmaya başlandı. 2 Aralık 1971'de altı emirliğin bir araya gelmesiyle kurulan ba



ğımsız devlete, 1972'de Res ül-Hayma da katıldı.



Birleşik Arap Emirlikleri'nde siyasal partiler ve seçim yoktur; emirler kalıtım yoluyla işbaşına gelirler ve arala rindan federasyon başkanını seçerler, Federasyonun



başkanı, 1971'den bu yana Abu Zabi emiri Zayid bin Sultan al-Nahyan'dır. Ülke, 1991'deki Körfez Sava



şı'nda, Irak'a karşı müttefik kuvvetlerine katılarak, gele neksel tarafsızlık siyasetine aykın davranmıştır.!



Birleşik Krallık Avrupa'nın kuzeybatısında bulunan, Büyük Britanya ve Kuzey Irlanda'dan oluşan devlet. Yüzölçümü 244 100



km² olan Birleşik Krallık'ın nüfusu 56 926 000'dir (1990



tah.). Avrupa kıtasıyla arasında Manş denizi, Kuzey de nizi ve Dover boğazı vardır. Bu devlet daha önce birbi



rinden ayn krallıklar olan Ingiltere ve İskoçya, Wales prensliği - bu üçü birlikte Büyük Britanya olarak adlan dırılır - ve 1921'de Özgür Irlanda Devleti'ni (1949'dan sonra adı Irlanda Cumhuriyeti ya da Eire olmuştur) ku runca Birleşik Krallık'ta kalmayı tercih eden Kuzey Ir



landa'daki 6 yönetim bölümünden oluşur. Irlanda'nın ayrılması ve 1949'da Ingiliz Uluslar Topluluğu'ndan çe kilmesi, Britanya adaları teriminin kullanılmasını siyasal



açıdan olanaksız kılmıştır. Birleşik Krallık'ın diğer üyele riyse, uzaktaki Hebrides adaları, Orkney adalan, Iskoç. ya kıyıları açığındaki Shetland adalan, Wales bölgesi



(Galler ülkesi adıyla da bilinir) kıyılan açığındaki Angle



sey (Gwynedd yönetim bölümüne bağlıdır), Wight



252



BİRLEŞİK KRALLIK



Adası ve Ingiltere'nin güneybatı kıyısı açığındaki Scilly



adalandır. Irlanda denizinde yer alan Man adasıyla Fransa'nın kuzeybatı kıyısı açığında yer alan Channel



adalarıysa krallıktan ayrıdırlar, ama krallık tarafından



yönetilirler. Bu adalardan herbirinin kendi yasaları ve vergi sistemleri vardır.



Krallığın en büyük ve kalabalık parçasını, 130 439 km-'lik yüzölçümü ve 46 170 300(1991)kişilik nüfusuy la Ingiltere oluşturur. Batıda yer alan ve Ortaçağ'dan kalma bir sınırla Ingiltere'den ayrılan Wales bölgesinin yüzölçümü 20 768 km2, nüfusu 2 798 200'dür. Wales



bölgesi 1282'de İngiltere Krallığı'nın bir parçası olmuş



sa da kendi dilini ve ulusal kimliğini korumaya devam



etmektedir. 78 772 km’'liklyüzölçümülyel4 957,289 ki



şilik nüfusuyla İskoçya kuzeyde yer alır. İngiltere ile ara sindaki sınır batıda Solway halicinde başlar, seyrek nu



fuslu Cheviot tepelerinden geçer ve Berwick-upon Tweed'in kuzeyinde sona erer. 1603'ten başlayarak İn giltere ile İskoçya tek bir kral tarafından yönetilmiş ve



1707'de birleşerek Büyük Britanya Krallığı'nı oluştur muştur. İrlanda, 1801'de bu krallığın bir parçası haline gelmiş ve krallığın adı Büyük Britanya ve Irlanda Birleşik



Krallığı olarak değiştirilmiştir. Krallığın şimdiki adıysa İr landa'nın 1921'de ikiye ayrılmasından sonra kabul edilmiştir. Kuzey Irlanda'nın yüzölçümü 14 121'km2, nüfusuysa 1989 tahminlerine göre 1 583 000'dir.



Genellikle "Avrupa'da ama Avrupa'ya ait değil" diye tanımlanan Büyük Britanya ve Irlanda XV. yy'a kadar BÜYÜK BRİTANYA VE



KUZEY İRLANDA BİRLEŞİK KRALLIĞI GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 244 100 km². Baş kent ve en büyük kenti: Londra (6 378 600 nüf.; 1991). TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1991): 55 509 000; nu



fus yoğunluğu: km?'ye 227,4 kişi. Nüfus dağılımı (1992): Kentlerde % 90, kırsal kesimde % 10. Yıl



lik nüfus artiş hızı (1981-91):—%0,03.Resmildili:



Ingilizce. Başlıca dinler: Anglikanlık (Ingiltere kili



dünya olaylarından oldukça soyutlanmış olarak varlığı ni sürdürmüş, ama XV. yy'dan başlayarak, keşifler çağı nin açılmasıyla yeni ortaya çıkan deniz hatlarının ve ti



caret yollarının üzerinde yer almıştır. Son yüzyıllarda bu ada devleti, Avrupa ile ve - denizaşırı olarak da



Amerika, Hindistan, Uzakdoğu, Afrika'nın güneyi ve iç



kesimleri, Avustralya ve Yeni Zelanda ile giderek daha sıkı bağlar kurmuş, denizaşırı sömürgeler elde ederek dev Britanya Imparatorluğu'nu oluşturmuştur. Bu sö mürgelerin çoğu, bağımsızlıklarını elde ettikten sonra bile Britanya ile hem ticaret alanındaki, hem de diğer



sesi), katoliklik,presbiteryenlik (Iskoçya kilisesi).



EĞITIM VE SAĞLIK. Okuma-Yazma oranı (1990):



Erişkinlerin % 100'ü. Üniversite sayısı (1991): 48. Hastane yatak sayısı (Ingiltere, Wales, Iskoçya 1991): 342 947; (Kuzey Irlanda -- 1990): 13 488.



Hekim sayısı (Ingiltere, Wales, Iskoçya –1987): 92 446; (Kuzey Irlanda – 1990): 2 782: Ortala



Birleşik Krallık'taki en ünlü tarihsel yapı hiç kuşkusuz Londra kulesidir. Londra kulesi. Xl.yy'ın sonlarında William



I döneminde yaptırılmış bir Ortaçağ kalesidir. Bir süre tutukevi ve ölüm cezalarının yerine getirildiği yer olarak kullanılan kulede, günümüzde bir müze vardır ve krallığın



paha biçilmez hazinesi de burada saklanmaktadır.



ma ömür (1991): Kadınlarda -79; erkeklerde -73. Bebek ölüm oranı (1991): 1 000 canlı do



gumda 7.



EKONOMI. GSMH (1990): 923,9 milyar dolar; ki



şi başına ulusal gelir: 16 070 dolar. Etkin nüfus da ğılımı (1991): Tarım -% 1,0; sanayi -% 16,8:



madencilik ve kamu hizmetleri -% 1,5; inşaat



-% 3,4;, taşımacılık ve ulaşım -% 4,6; ticaret -% 16,2; finans -9,1; kamu yönetimi ve sa



vunma —% 6,7; hizmetler —% 17,0; öbür et



kinlikler —% 15,8; işsizlik oranı -% 7,9. Dış ti



caret (1991): dışalım -210 milyar dolar; dissa tim - 185,2 milyar dolar; ticaret yaptığı başlıca



ülkeler -Almanya, Fransa, Hollanda, ABD. Para birimi: 1 pound sterling- 100 yenipence.



YÖNETİM. Türü: Meşruti krallık. Yasama gücü:



Parlamento. Yönetim bölümlenmesi: Ingiltere (45 yönetim bölgesi ve Büyük Londra); Iskoçya (9 bölge ve 3 "ada yönetim bõlumu),Wales 8 yö



netim bölgesi); Kuzey Irlanda (6 yönetim bölgesi ve 26 yönetim bölümü).



ULAŞIM. Demiryolları (1990): 37 849 Kara



yolları (Ingiltere, Wales, Iskoçya -1990): 356



517 km; Toplam (Kuzey Irlanda -1991): Top lam 24 165 km. Başlıca limanları: 14. Başlıca ha vaalanları:7.



ELTENLE Olin



BİRLEŞİK KRALLIK 253 | SAUL KCALE AS VAN MAP



ALLAS OKYANUSU



OFIONEY PADALARI



SHETLAND +



ADALARI Irum



Lerwick



Thurso wica



Bahn Scoure



60



Stornoway



200 race



delo Jospa



DIS HEBRIDES



10



Band



un



hanwrturen



st



ADALARI



Dyernes



Ellion,



ATLAS



Aberdeen



KUZEY DENIZI



des Storenven



SAS



Uongo



Fant:



OKYANUSU



DEL



broath



ogen sin penne



Dundee



Andrew



Kickere Bucanaven FO VA 9 Helicone Fantry



Coloring Edinburgh Palster Berick-upon-reed tomam



Glasgow Hamilton Paco Oslash Indekidimock Berck



Carpbloed Ayrr + in



Hawickas



Carndonar



Diego



Camerov Rangor Neratoards en nur



IRLANDA Delfast



KO?



Byndlies



altera



Ramsay SLE OF



20dary Clarearm



Longlora Low Poocomia



En



Portarington



Bray



Wichio



Rece



Ernis Kitrum



Qae



Listog Dad



Dipinti



Wren



Panel AS



Correo



IVO



Dudley Birmingham Covent Kettering INGİLTERE



Carmen



KANO



Merthyr Tydfil



Tanennaro



GIOUS



dylium ,



Ousa



BİRLEŞİK KRALLIK Kanal ya da Suyolu



Aderhol



20



h52



Negara



1000



128)



900



Petrol Boru Hatta 0



En Yüksek ve Derin Noktalar200)



Bournemouth



Torquay (Torbay



Camborno Perujanca



TIBIO



Abbeville Dieppe



• Fécamp



0



+12



6562



Charbourg



GUERNSEY



St Peter Port CHANNEL ADALAR JERSEY



Yalnuca önemli kentler belirtilmistu



Caen



Grandio ORICA A 12.370



alanlardaki bağlarını sürdürmüşler ve Ingiliz Uluslar



Topluluğu içinde yer almaya devam etmişlerdir; nevar ki gene bu bağlar yüzünden Birleşik Krallık, ancak uzun görüşme ve tartışmalardan sonra ancak 1973'te Avru pa Ekonomik Topluluğu'na (AET) kabul edilmiştir.



Sanayi devrimi Birleşik Krallık'ta başlamış ve bu dev



let XIX. yy'da dünyanın en önde gelen sanayi ve ticaret



ülkesi durumuna gelmiştir. Ne var ki XX. yy'da daha



St. Malo Models



4



noul



Espeute



SLMere!



150



Le Havre



Owentan



Ole 1547.000 125



Bordogne suf Mer



Famouth



656



2000



Histings



nhmoh)



Baskentlerin alu çizimit



100



Worthing



Eastboumno Dorth Pools Neapot Portsmouth Brighton



656



200



Barlaa Petrol Yatalan



160



Southampton Hoe



Yeow



Ter!



Ramsgata



helgate



Windows TunbrdoFokestone Wells



Taunton



Barlaple



Boalora



Bathrowthode designGuidoro Maddalen



pude Launceston Export Weymouth TOOL



| Metre



Demsyolu



75



Luton *Colchester SL Adana Chelmstora Southend



Chatham



sha



VO



Theorg Loweston



Bury SL Barrunds



High Wycombe London.on-Sea New PenebrisTahans, Swansodaboda Margate Ahonoast NosportOrlacol,Sonda Reading we Cardin



25



Great Yarmouth



Nereich



Tregte



ruineraad



0



Loughborough



WorcesteiWarwick Northampton Cambridge Staford.comAvon Leamington Bedford pawich Mertsid Danbury Me



westora



Stord Mave.



“รโ ok



Buyuk Kentsel Alanlar



Sheningan KingLynn



hornomgton. Walpall Leicester Peterborough



LORO



Youghal



Kinsale,



Skegnesa



Baion



Stafford Nottingham



Aberystwyth WALES



Ne Rosa



fermaWaterford



Doroy



Good Shrewsbury



Dungerar in



Cork



Chester Muscles old. Lincoln Croda Star TrentMansliela



19



Caernarfon



kupewny 3 ganyan



Tipperak casa



17. Our



Liverpool



Whennes



dod



tahan dari summoped Ghmsby Dodcaster Laun Manchester



Birkenhead WarriobideSheffield



Caro ang



toerick



Il



Looda York Berart Hui



Southport School



Dun Laoghaire



IRLANDA



basse Hatropylendington Pro



Brackbar



Dublin NA



Wnieby Scarborough



MAS



SU



Blackpool



in un



04



Ennigymon



LANDA DENZA



Mullingar



Ahion



Ghlway -



Drogne



Aldolesbrough



Douglas Barrow-in Furness



CN



Wester



Hartlepool



Moort



Watungon



wees Darhaton



MAN



ar



Scam



Aches



+ ‫اروح‬



datashidSunderland Kredor que celala. Do



KUZEYI



lea



Tynemouth Cemile on TheSouth Shetas



Dod



Bandera



ON



solgton Byth



our



casta Cole



Londondelo



+ 1044



FRANSARAEVIOUR Parls neuil



Awang 10



roux



Chartres



sonra sanayileşmiş ülkelerin rekabeti ve sömürgelerini (bunlar Britanya'ya hammadde sağlıyordu) kaybetmesi



sonucunda Birleşik Krallık ekonomisi gerilemeye başla miştir. 60'li ve 70'li yıllarda iç anlaşmazlıkların artması, enflasyonun görülmedik boyutlara ulaşması ve dışsati min azalması yüzünden bir dizi ekonomik bunalım or



taya çıkmıştır.



Ülke sanayi devrimi sırasında hızla kentleşmiştir :



254 BİRLEŞİK KRALLIK Cº 35



05



30



ES



25



n



15



33



10



SO 41 N2



10



Londra



(Üstte) Çizimde, Birleşik Krallık'ın başkenti Londra'da aylık sıcaklık



ortalamaları (kırmızı dikdörtgenler) ve yağış ortalamalan (mavi dikdörtgenler) verilmiştir. Londra yağışlı iliman iklim etkisindedir. (Sağda) Stow-on-the Wold,



Gloucestershire ve Avon'da uzanan Cotswold tepelerindeki güzel kasabalardan biridir. Yöre, balrengi



yapı gereçleriyle yapılmiş evleriyle



FLI



ünlüdür. (Altta) 1984'te tamamlanan Thames üzerindeki (Woolwich) set, Londra'yı



Kuzey denizinin gelgit dalgalanndan korur.



arazi alttabakasını oluşturan kayaç tipine bağlı olarak fi ziksel görünümü değişen tepelerin ağır bastığı alanlar uzanır. Buralarda, Tebeşir Devri'nde (135-65 milyon yıl önce) tebeşirli kayaçlar üzerinde gelişmiş olan alçak te



peler ve diklikler daha yaygındır. Bu tür yapılar Lon dra'nın güneyindeki Kuzey ve Güney Downs'da görü lür ve buralarda yamaçların yüzü güneye ve kuzeye, yani The Weald'e dönüktūr; Salisbury ovasında, yük sek düzlükler söz konusu yamaçların batı ucuyla birle 7



şir; batıya doğru devam eden alçak tepeler Wilstshire yönetim bölümünün güney kesiminden ve Dorset yö netim bölümünden geçerek Wight adasında doğuya



doğru kıvrılır. Salisbury ovasından kuzeybatıya dönen



tebeşirli tepelerin, Londra'nın kuzeybatısında ünlü Bugün nüfusun % 70'inden fazlası, toplam yüzölçümü nün % 10'unu kaplayan kentlerde oturmaktadır.



Geri kalan kırsal alanları korumak amacıyla Ulusal



Chiltern tepelerini, oluşturduktan sonra, Doğu An glia'da (Norfolk ve Suffolk yönetim bölümleri) yüksek likler azalır. Batıda, killi düzlüklerle tebeşirli tepelerden ayrılan Jura Devri'nde (190-135 milyon yıl) oluşmuş bir



Planlama yönetimi, ülkenin en güzel yerlerinde (Dart moor, Lake District, Pennines, Snowdonia, Pembro



dizi yüksek bölge, kuzeybatıya doğru giderek daha da



keshire kıyısı, North York Moors, Yorkshire Dales, Northumbria, Exmoor ve Brecon Beacons) on ulusal



bölgesinden Ingiltere'nin kuzeydoğu kıyısındaki North



yükselerek uzanır. Bunlar, güneydeki Dorset yönetim York'a kadar uzanır ve Cheltenham dolaylarında River



park kurmuştur. "Olağanüstü Doğal Güzellikte Alan"



Severn vadisinin yanı başında yükselen, 314 m yüksek



dır.



liğindeki dik Cleve Cloud tepesini kapsar. Alçak i esim de başka tepelere de rastlanır: Güneybatıdaki Mendip



adı verilerek koruma altına alınmış başka yerler de var



YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR



Boyutlarının küçük olmasına karşın arazisinin çok çeşitli



tepeleri (Bristol yakınlarındaki Black Down'da yüksekli ği 326 m'yi bulur); daha batida, Dunkery Beacon'da



Birleşik Krallık kabaca üç bölümde incelenebilir: Ingil



or yükseklikleri (güneybatıdaki yarımadadaki High



çak kesim ve yüksek kesim. Alçak kesimin büyük bölü



Worcester arasında yüksekliği 300 m'yi aşan Malvern tepeleri. Thames irmağıyla Bristol boğazını birleştiren düz olmayan çizginin kuzeyinde, buzulların bıraktığı



olması Birleşik Krallık'ın temel özelliğidir. Bu nedenle



tere; Wales bölgesi ve Iskoçya; Kuzey Irlanda. Ingiltere. Bu geniş ülkeyi de iki kesime ayırabiliriz: Al



münü, doğu kıyısında, Wash çevresinde yer alan Fens



kaplar. Fens, akaçlanarak Hollanda'daki polderleri an



diran zengin bir tarım arazisi haline getirilmeden önce bir bataklık bölgesiydi. Doğu kıyısının en kuzeyinde, Humber irmağının halici boyunca ve Güneydoğu Kent yönetim bölümündeki Romney bataklığında da -daha küçük olmakla birlikte- düz alanlar vardır. Bunun dışın da, alçak kesimin güney ve doğuda kalan bölümünde,



520 m'ye ulaşan Exmoor yükseklikleri;granitli Dartmo



Willhays'in yüksekliği 621 m'yi bulur); Gloucester ile



tortullar topografyayı ve arazi biçimlerini büyük ölçüde



değiştirmiştir: Çpğu zaman altta yer alan kayaları iyice



derinlere iten buzul tortuları örtüsü, hem toprak yapısı ni değiştirmiş hem de farklı alanlarda farklı akaçlama koşulları yaratmıştır.



Yüksek kesim, Ingiltere'nin kuzeyinde ve batısında



yayılır. En önemli yükseklikler Pennines'dedir: Cross



BİRLEŞİK KRALLIK



255



sini aşan, yerbilimsel açıdan karmaşık Orta Lowlands düzlüğü bulunur. Düzlüklerin içinde Pentlands, Camp sies, Ochils ve Sidlaws gibi yükseklikleri 300 m'yi aşan



kesimler yar alır; Ochils'deki bazı doruklarsa 610 m'yi



aşar. Orta Lowlands'ın kuzeyinde ve batsındaysa



Highlands'lar uzanır; Highlands, Forth William'dan In verness'e kadar uzanan ve Ness gölünü kapsayan derin



bir çöküntü alanı olan Clen More ile ikiye aynlan, geniş



ve yüksek bir bölgedir. Highlands'ın doğusunda dar



düzlükler vardır. Bati Highlands engebeli ve dağlıktır,



Birleşik Krallık'ın en yüksek noktası olan Ben Nevis bu radadır. Highlands'daki en geniş dağlık alan olan Cairn



gorm dağlarında doruklar 1 200 m'yi geçer. Batıdaki Skye adasında, güzel manzaralı Cuillin Hills'in bazı yer



lerinde 900|m'yi aşar. Öte yandan Hebrides'in başka adalarında, daha alçak, fundalıklarla kaplı tepeler yay Wales'deki Saint David anglikan kilisesi XII. yy. sonuyla XIV. yy. sonu arasında, aziz David'in daha önce yaptırmış oldugu manastının yerinde yapıldı. Kilise Ortaçag'da ünlü



gındır.



ziyaret yerlerinden biriydi.



da denizini geçerek, Kuzey İrlanda'da Belfast'ın batı



Fell'de 893 m. Altlarında çoğu zaman Karbon Dev ri'nde (345-280 milyon yıl) oluşmuş kireçtaşı ve kum



bulunan Pennines'in her iki yanında da-kesintili olarak kömür yatakları uzanır ve Pennines'deki fundaliklar kö mür yataklarının yakınlarına serpiştirilmiş olan sanayi merkezleriyle büyük bir çelişki yaratmaktadır. Yerel olarak "dales” adı verilen çok sayıda geniş ırmak vadisi,



dağlardan geçerek, yüksek kesimden kuzeye, İskoç



ya'ya uzanan ve İskoçya ile bağlantıyı sağlayan temel ulaşım yolu olan York vadisine akar. Pennines'in bati



Kuzey Irlanda. İskoçya'da Orta Lowlands'ı oluşturan



yapısal çöküntü alanı güneybatıya doğru uzanır, Irlan sında yer alan Neagh gölünün çevresindeki düzlük ala ni oluşturur. Bu düzlūk alanın her yanı fazla yüksek ol mayan, güzel manzaralı dağlarla çevrilidir. Kuzeydo



guda en yüksek noktası 554 m olan Antrim dağları var dır, Eosen Devri (54-38 milyon yıl) bazaltlı kayaçlar



dan oluşan bu dağlar, kuzeyde, ünlü «Devler Kaldırı



mi»nda denize ulaşır. Sperrin dağlan çöküntü alanının



kuzeybatı kenarını oluşturur ve Sawel tepesinde 683 m



yüksekliğe ulaşır. Çöküntü alanının güney kenarının bir kısmını da, Belfast'in güneyinde yer alan ve Kuzey Ir



landa'nın en yüksek noktası olan Slieve Donard'da



yüksekliği 852 m'yi bulan Mourne dağları oluşturur.



sinda Lancashire ve Cheshire ovaları, daha kuzeydeyse



Toprak yapısı. En zengin topraklar The Fens'teki çok



Lake District (göller bölgesi anlamına gelir) yer alır. In giltere'nin en yüksek noktası olan Scafell Pike (978 m)



makbul sayılan alüvyon tortuları, Mersey ırmağı ve bati



kıyısı boylarındaki alüvyonlu topraklarla, Londra hav



Lake District'tedir.



zasında meyve ve sebze yetiştirilen derin topraklardır.



Wales bölgesi ve İskoçya. Bu iki bölge, Ingiltere'nin ter



Başka yerlerdeyse toprağın verimliliği yüzey tabakası



sine, dağlık bölgelerdir. Wales bölgesinin en yüksek da



nin alundaki kayaçların yapısına bağlı olarak büyük de



les'de, Brecon Beacons'lar 886 m yüksekliğe ulaşır ve



gişiklikler gösterir; ama modern verimlileştirme yön temleri sayesinde toprağın doğal verimliliği, toprağın



burada da Pennines'de olduğu gibi çorak ve rüzgåra



doğal dokusu, akaçlanması, yörenin iklimi ve arazinin



açık yüksek kesimler daha güneydeki derin ve genellik



eğimi gibi koşullardan daha az önemli hale gelmiştir.



ſi, kuzeybatıdaki Snowdown'dır (1085 m). Güney Wa



le dar kömür havzalarıyla karşıtlaşmaktadır. Wales'in



başlıca düzlükleri, Angslesey adasında ve Caernarvon ve Cardigan körfezlerinin batı kıyılarında uzanmakta dır. İskoçya'nın güneyinde Güney Uplands'ın alçak sı



radagları ağır basar: Bunların yüksekliği Tweedsmuir



Hills'in bazı kısımlarında 610 m'yi aşar. Güney Up



lands'ın kuzeyinde, batı kıyısında Tay halicine, doğu kı yısında Forth halicine kadar bütün Firth of Clyde bölge.



Kuzey Irlanda'nın kuzeydoğu ucundaki Antrim yönetim



bölgesinde, XIV.



yy'da yapılmış Dunluce kalesinin



harabeleri Kalenin üzerinde



bulunduğu Ramore burnu,



Kuzey Irlanda'yı Iskoçya'dan ayıran Kuzey



bogazına kadar uzanır.



Genel olarak, daha çorak olan doğudaki ve güneydeki topraklar ekilmektedir; daha nemli olan batıdaki ve ku



zeydeki topraklar ve diğer bazı killi alanlarsa özellikle hayvancılığa ayrılmıştır. Küçükbaş hayvancılık funda lıkların verimsiz topraklarında ve yükseltisi fazla olan



alanlarda yapılmaktadır. Iklim. Birleşik Krallık'ta son derece değişken, deniz tipi



nemli bir ılıman iklim vardır. Yağmursuz geçen dönem



256 BİRLEŞİK KRALLIK ler oldukça enderdir;iböyle havalara genellikle antisik



yaratan başlıca öğeler,çitle çevrili alanlarda ve otlaklar



cak günlerinde ya da kışın soğuk dönemlerde görülür.



da çok sayıda ağaç, av kuşlarının barınması için yetişti rilmiş ağaçlar bulunması, çiftlik evlerinin ve tarlaların



Atlas okyanusundan gelen ve beraberinde şiddetli rüz



kenarlarında ağaç sıralarının, büyük mülklerde süs bit



gârlar ve batıya kışın bol yağış, yazınsa daha az yağış ge



kilerinin yetiştirilmesidir. Eski meşe ve kayın ormanla



lon sistemleri yol açar ve bunlar ya yazın olağanüstü si



tiren siklonlara bağlı alçak basınç alanlarının yolaçtığı değişken hava çok daha sık görülür. Dağlık batı kıyısın



rindan pekļazı bugün varlığını sürdürmektedir;/günü müzdeki ormanların çoğu yeniden ağaçlandırma prog



da, genellikle yılda 2 540 mm'den çok yağış düşer ama doğuya doğru gidildikçe yağış miktarları da hızla azalır; Cairngorm dağları yılda sadece 1 000-1 270 mm kadar, batıdaki pekçok düz bölgeyse 500-750 mm arasında



ramları çerçevesinde, Iskoçya'da ve Wales bölgesinde nüfusu boşalmış alanlara dikilen kozalaklılardan oluş maktadır. Bugün Ingiltere'nin en büyük ormanlari,



Cambridge'in kuzeydoğusundaki Breckland, Nort



yağış alır. Daha az yağışlı kuşaklar Güneydoğu İngilte



humberland'daki Kielder ormanı, Gloucestershire'daki



re'deki Thames hal in çevresinde yer alır. Buralara yılda 500 mm'den az yağış düşer. Batı bölgelerinde her



tarihsel Dean ormanı ve Nottinghamshire'daki She



3 günün ikisinde, daha kurak olan doğudaysa iki günde



bir yağmur yağar. Sürekli karlara rastlanmazsa da Cairn gorm dağlarında ve Highlands'ın başka kesimlerinde



wood ormanının kalınuları, eskiden kral ailesine ait bir kapalı av alanı olan Hampshire'daki New Forest'tir. Pennines'in, Highlands'ın büyük bölümünü kaplayan ağaçsız fundalıklar ormanlardan çok daha fazla yer tu



kanin yerde 2 ay ya da daha uzun süre kaldığı olur. Kışın sıcaklıklar doğuda batıya oranla daha düşüktür; kar Aberdeen'de yaklaşık 18 gün, Londra'da ortalama 6 gün ve bütün güney kıyısında, batı kıyısında ve Glas



tar; ayrıca açık dağlık arazilerde bol miktarda makiye,



gow'un kuzeyindeyse uzun süreler yerde kalabilir. Ya



zin sıcaklıklarındaysa güneyden kuzeye doğru daha



vardır. Ülkenin av kuşları arasında, bataklıklarda orman horozu ve sülün vardır. Exmoor'da at sırtında ve köpek



normal bir düşüş olur: Temmuz ayı ortalama sıcaklığı güney kıyısında ve Londra'da 17 °C dolayındayken Is



lerin yardımıyla geyik avlanır; İskoçya'daki High lands'da geyiklerin yaya avlanması tercih edilir. Kırsal



koçya'nın kuzeyinde 12 °C'tir.



alanlarda tilki avına çıkılır.



Akarsular. En uzun irmaklar Severn ve Thames'tir. Di



Doğal kaynaklar. Birleşik Krallık uzun süre enerji kay



ğer önemli akarsular Avon, Clyde, Forth, Mersey, Tay,



nakları bakımından zengin, ama besin ve sanayi ham



Trent, Tweed, Ouse, Tees ve Tyne'dır. Gerek bunlar



gerekse başka akarsular genellikle, kullanma suyu sağ



lamada ya da hidroelektrik enerji elde etmekte kullani lir; dolayısıyla akışları da büyük ölçüde düzenlenmiştir.



biraz yağışlı kesimlerdeyse çeşitli otlar ve karayosunla rina rastlanır. Cairngorm'ların yüksek bölgelerinde ve



Highlands'ın başka kısımlarında geniş dağbitki örtüleri



maddeleri yetersiz bir ülke olmuştur. Pennines'in doğu ve batı kenarlarında, Güney Wales bölgesinde, Batı Midlands'da (Birmingham bölgesi) ve Orta İskoçya



düzlüğünde geniş taşkömürü yatakları vardır. Ama çı



Akarsuların pekçoğunda kanallar vardır ve sanayi dev



riminin başlangıçlarından kalma, karmaşık, bugün bü



yük ölçüde terkedilmiş bir kanal sistemiyle birbirlerine



bağlanmışlardır. İçme suyu yeraltı kaynaklarından ve Pennines'deki, Welsh dağlarındaki ve İskoçya'daki bir çok yapay rezervden elde edilir. Temizlenmemiş atık



sular aruk belli başlı akarsulara karıştırılmamaktadır: Manchester'in içinden akan ve bir zamanlar "dünyanın



en çok yaralanılan irmağı" (ve hiç kuşkusuz en kirli or mağı olan) İrwell bile, bugün balık tutulabilecek kadar temizdir.



Bitki örtüsü ve hayvan topluluğu. Ormanların ülke yü zölçümünün sadece % 7'sini kaplamasına karşın, Bri



tanya ormanı bol bir ülke görünümündedir. Bu izlenimi (Üstte) Bati Cumberland'da bulunan



Loweswater gölü



Ingiltere'nin Lake District yönetim



bölgesinde



bulunan 15 gölün en küçüklerinden biridir. (Solda)



Iskoçya'nın başkenti Edinburgh kentinin tarihsel



merkezinde yer alan Edinburgh Şatosunda, 1947'den beri her



yıl Uluslararası Müzik ve Tiyatro Festivali



düzenlenmektedir.



BİRLEŞİK KRALLIK 257



(Ustte) Kuzeybat Ingiltere'deki Worsley kenti tarihsel yapılan ve



yerleriyle ünlüdür. XVIII. yy'da açılan



Bridgewater kanalı sayesinde Worsley bir sanayi kenti haline gelmiştir.



(Solda) Lancashire'de (Kuzeybatı



Ingiltere) işçi evlerinin toplandigi semtlerden biri. Tekstil sanayisi XVII.yy'da bu kentte yoğunlaşmıştı.



kartması kolay olan kömür yataklarında kömür tüken



District ve İskoçya pek denetim altına alınamayan böl



miş gibidir. Neyse ki, bol enerji tüketen Ingiliz ekono



geler olarak kalmış ve buralardan kelt yağmacılan bek



misinin yardımına, 1975'te ticari amaçlarla üretimine başlanan, Kuzey denizindeki geniş petrol ve doğal gaz



lenmeyen saldırılar gerçekleştirmişlerdir. Anglosakson lar Roma Britanyası'nın çöküşünden sonra gelmişler ve



gelecekte Birleşik Krallık'ın kendine yeterli miktarda



kolonileştirmişlerdir; onlar da Romalılar gibi, kuzeyi ve



yatakları yetişmiştir ve bu kaynaklar sayesinde yakın bir



V. yy'dan sonra İngiltere alçak kesiminin büyük kısmını



petrol üretmesi beklenmektedir. Diğer maden yatakları pek o kadar önemli değildir.



güney ve doğu ile çoğunluğu Kelt olan kuzey ve batı



Bunların arasında Cornwall'da küçük miktarlarda çıkar



tilan kalay, Lincolnshire ve Northamptonshire'deki Jura



Devri kayaçlarındaki düşük kaliteli demir cevheri



batıyı kolonileştirmeyi başaramamışlar ve Anglosakson



arasındaki ayrılık günümüze kadar sürmüştür. IX. yy'da Danimarkalılar gelerek İngilizlerin yanına yerleşmişler



ve kısa bir süre için Ingiltere alçak kesiminin kuzeydoğu



(Scunthorpe ve Corby'deki çelik fabrikalarında kullanı



lır), Cornwall'ın bazı yerlerinde çıkartılan kaolinit, yol



ve orta kısımlarını kontrolleri altında tutmuşlardır. Dani markalıların istilalan, X.yy'dan XI. yy'a kadar süren ge



yapımında kullanılan kum ve çakıllı kum vardır. Toplam



niş kapsamlı Viking seferlerinin bir parçasıydı. Başka Vi.



tarım alanının % 30 kadan ekim için, % 50 kadarıysa



hayvancılıkta kullanılır; İkinci Dünya Savaşı'ndan beri



kinglerse, batı denizyollarını izleyerek Orkney ve Shet



tarimdaki verim büyük ölçüde artmıştır: Savaştan önce



land adalarına, İskoçya'nın batı kıyılarına, Irlanda'ya, Lake District'e ve güneyde Man adasına kadar uzanan



besin gereksiniminin üçte ikisi dışandan alınırken bu gün yalnızca yarısı alınmaktadır. NÜFUS



Ülkeye en son göçenler bir yana bırakılırsa, Britanyalı



lar kendilerini ırksal ya da etnik ölçütlerden çok ulusal



ve bölgesel kökenlerine göre sınıflandırma eğiliminde



batı



kıyı



bölgelerine



yerleşmişlerdir.



İngiltere'yi



1066'da Normanlar ele geçirmiştir. Anglonormanlar 1284'te Wales'i almışlar ama onların Kuzey ve Güney



Wales'in düzlük kenarlan boyunca kurdukları kasaba ların ve şatoların dışında yaşayan nüfusu ingilizleştire memişler, İskoçları da dize getirememişlerdir. Bu ilk et



dir. Toplam nüfusun yaklaşık % 83'ü Ingiltere'de, % 9'u İskoçya'da, % 5'i Wales bölgesinde ve % 3'ü de



nik karışıma ek olarak, daha sonraları kita Avrupa



fazlası, son yıllarda Ingiliz Batı Hint adalarından, Pakis



gelmiştir;likinci Dünya Savaşı'ndan sonra Polonya'dan



sı'ndan sığınmacılar (örneğin Fransız protestanlar) ve



Kuzey Irlanda'da yaşamaktadır. Nüfusun % 2'sinden



XVIII. ve XIX. yy'larda Irlanda'dan çok sayıda göçmen



tan'dan, Hindistan'dan ve başka Ingiliz Uluslar Toplu luğu üyesi (ya da eski üyesi) ülkelerden gelmiş göçmen



ve Avrupa'nın başka yerlerinden gelen insanlar Birleşik



lerdir.



Eskiden varolan nüfusta çeşitli kuzey, Alp ve Akde



niz tipi ırk kökenleri bulma eğilimleri, bugün soru işare



Krallık'a yerleşmiştir. 60'lı yıllardan bu yanaysa 1,3 mil yonu aşkın Asyalı, Batı Hint adalı ve başka beyaz olma



yan göçmenler gelmiştir. Tarih boyunca, gelen göç. menlerin çoğu, başlangıçta bir gerginlik dönemi yarat



tiyle karşılanmaktadır: Bugün kesinliklesöylenebilecek tek şey, nüfusun adaları değişik zamanlarda istila ve iş gal etmiş Avrupalıların karışımından oluştuğudur. İlk yerleşme izleri Yontma Taş Devri'ne dayanmaktadır.



mışlarsa da daha sonra, Britanya toplumuyla bütünleş.



ta Avrupası'ndan doğrudan göçmüşler, Britanya'yı



dır. 1981 sayımına göre, Gaelce'yi 520 000 kişi ya da toplam Wales nüfusunun yaklaşık % 19'u konuşmakta dir (bu sayı 1951'de 715 000'di). Gaelce konuşanların



çen halk olmuşlardır. Romalıların işgaliI.S. 43'te başla mıştır. İngiltere'nin alçak kesimi büyük ölçüde Romalı



çoğu Wales'in kuzey ve batı kesimindeki yönetim böl



Adalara gelen ilk önemli işgalciler Keltler'dir. Keltler kı



Cornwell'e, Irlanda'ya, İskoçya'ya, Orkney ve Shet land adalarına bağlayan batı deniz yollarından da ilk ge



laştırılmıştır; ama kenarda kalan Wales, Pennines, Lake



tirilmişlerdir.



Diller. Resmî dil Ingilizce'dir. Diğer diller arasında Kelt dilleri olan, Wales halkının ulusal dili Gaelce , İskoçya Gaelcesi ve Irlanda'nın ulusal dili İrlanda Gaelcesi var



gelerinde toplanırlar ve yöre nüfusunun yaklaşık %



75'ini oluştururlar; bunlardan pek azı kendisini aynı za



258



BİRLEŞİK KRALLIK



manda Ingilizce konuşan olarak kaydettirmiştir. Wales vik edilmesi arasında sıkı bağlar vardır; ayrıca, 1967 Gael Dili Kararnamesi, Gaelce'ye, Wales'de ortaya çı ulusçuluğuyla Gaelce'nin yeniden konuşulmasının teş



kan yönetsel ve hukuksal sorunlarda İngilizce ile eşit



haklar tanımaktadır. İskoç Gaelcesi'ni 1981'de 80 000



kadar kişi konuşuyordu (bu sayı 1951'de 95 500'dū);



İskoç Gaelcesi, öncelikle Highlands'ın batısında ve adalarda konuşulmaktadır. İskoç ulusçuluk hareketi, is



koç Gaelcesi'ni İskoçya'nın ulusal dili yapmaktan çok,



Kuzey denizinden elde edilen petrol karlarından gele



cekte daha büyük pay alarak ekonomik ve sosyal ko



şulları iyileştirmeye çalışmaktadır. Eskiden güneybatı yanmadasında konuşulmakta olan Kernuak diliyle Man



dostlar derneği» (Quakers) ve a selamet ordusu» üyesi



bulunmaktadır. Birleşik Krallık'ta 350 000 kadar yahudi



yaşamaktadır (çoğu Londra bölgesindedir). Ayrıca son gelen göçmenler bazı büyük kentlerde camiler, Hindu ve sih tapınakları kurmuşlardır.



Nüfus yapısı. Doğum oranı 1 000 kişide 14 (1991), ölüm oranıysa 11'dir; böylece ikisi arasında 1981'de



kinden daha büyük bir fark oluşmuştur; 70'li yılların or



talarındaysa ölüm ve doğum oranları 1000'de 11,7'şer ile eşit durumdaydı ve dolayısıyla nüfus artış oranı da



0'a yakındı. Bu değişikliğin uzun erimli bir eğilim oluştu rup oluşturmayacağı henüz bilinmemektedir.



kalkmıştır.



Nüfus büyük ölçüde kentleşmiştir, Birleşik Krallık nū fus yoğunluğu bakımından, Hollanda ve Belçika'dan sonra Avrupa'da üçüncü sırayı almaktadır. Birleşik Kral



Din. İngiliz anglikan kilisesi ve İskoç presbiteryen kilise



rada km?'ye 354 kişi düşer (bu oran İskoçya'da 65, Wa



adasında konuşulmakta olan Man diliyse artık ortadan



si yasalarla tanınmış ulusal kiliselerdir; ne var ki devlet



ten asla para yardımı almamışlardır. Wales'de ve Kuzey Irlanda'daysa yasalarla tanınmış kilise yoktur. Irlanda



halıkının yaklaşık üçte ikisi protestan, üçte biriyse kato



liktir. Uygulamada olmasa da biçimsel olarak ingilizle rin yaklaşık % 60'ı İngiliz kilisesine, İskoçlarınsa % 40'1 İskoç kilisesine bağlıdır. Katoliklik Liverpool, Manches



ter, Glasgow ve çok sayıda İrlanda ve kita Avrupası göç



meni işçinin bulunduğu öteki büyük sanayi kentlerinde yaygındır. İngiltere'nin ve Wales'in her yerinde meto dist, baptist ve birleşik reform (presbiteryen ve kongre gasyon) kiliseleri vardır; İskoçya'da pekçok kasabada ve birkaç köyde az sayıda episkopal (anglikan) kilisesi



ne bağlı insan vardır. Diğer hıristiyan grupları arasında



lik'ta nüfusun en yoğun olduğu kısım Ingiltere'dir: Bu



les'de 136, Kuzey Irlanda'da 111'dir). Toplam nüfusun



yaklaşık % 35'i Büyük Londra'da ve diğer yedi ana



kentte ya da bitişikkentte toplanmıştır: Glasgow City yönetim bölgesi; Tyne and Wear (Newcastle Upon



Tyne ve Sunderland kentleri çevresinde öbeklenmiş



tir); Merseyside (Liverpool ve çevresi); Büyük Manc haster; West Yorkshire (Leeds ve Bradford'a dayanır);



South Yorkshire (Sheffield'a dayanır); West Midlands (Birmingham ve Black Country'den oluşur). Nüfusun diğer önemli bir parçasıysa, nüfusu 50 000'in üzerinde



olan daha küçük kentlerde toplanmıştır: Sözgelimi Bel fast'ın ve Cardiff'in çevresi. Nüfusun en seyrek olduğu bölgelerse İskoçya'daki Highlands, Wales'in dağlık ke simleri ve Pennines'dir.



1991 sayımına göre, son zamanlarda en hızlı nüfus (Solda) Eton koleji



9



Ingiltere'deki a



erkek okullarının en büyüklerinden



biridir. Okul,



Thames irmağıyla Windsor irmağının birleştiği yerde Henry Vi'nin 1440'ta



kurdurduğu Eton kasabasında



bulunmaktadır.



Christ Church'ün La Tom adlı kulesi, Oxford



Üniversitesi'nin dörtgen geniş meydanının yanı başında yükselir. 1524'te kurulan Christ Church, Oxford'un 35 kolejinden biridir.



artışının görüldüğü yerler Doğu Anglia, özellikle Cam



bridgeshire yönetim bölgesi, Güney Batı ve Doğu Mid lands'dır. Büyük Londra alanının dışında bulunan Buc



kinghamshire yönetim bölgesinde de artışlar görülmüş



tür.Kenar kesimlerde kalan yönetim bölgeleri en hızlı büyüyen bölgeler olmaktadır: South Hams, North Dor set ve Suffolk Coastal gibi kırsal bölgeler; Milton Key nes, Redditch ve Bracknell Forest gibi kentlerde aşırı yi ğılmayı önlemek için 1945 sonrasında yapılan yeni



kentler (Crawley, Bracknell, Hemel, Hempstead, Ste



venagr, Harlow ve Basildon). Buna karşılık, en büyük



nüfusu düşüşleriyse genellikle, Liverpool, Manchester, Glasgow ve Londra gibi anakentlere bağlı yönetimböl gelerindeki kentsel alanlarda görülmektedir. Bunun ya ni sira, Pennines'deki eski tekstil ve diğer sanayi kentle



rinde de nüfus düşüşü olmuştur: Bunlar arasında pa



muk işlenen Bolton, Oldham, Burnley ve Blackburn ile



yün işlenen Bradford, Halifax ve Huddersfield sayılabi lir. İngiltere'nin sanayileşmiş kuzeybatısında ve İskoç. ya'nın büyük kısmında da nüfus bakımından bir dur



gunluk gözlenmektedir.



Eğitim ve sağlık. Eğitim ücretsiz ve 5-16 yaş arasındaki



çocuklar içinzorunludur. 5 yaşın altındaki çocuklar için yuvalar da kurulmuştur; ne var ki bunlar henüz talebi



karşılayabilecek sayıya ulaşamamıştır. Britanya siste



minde çoğu zaman çocuklar 11 yaşında ilkokuldan or taokula geçerler; bazı yerel yönetimlerin bu geçişi 12 ya da 13 yaşında yaptırmaya yetkisi vardır. Yürürlükteki



eğitim siyaseti, bütün çocukların 16 yaşına kadar birlik okullarında eğitilmesinden yanadır. Küçük bir azınlıksa



CADDY



18-19 yaşına kadar okumaya devam ederek kendilerini



üniversiteye ya da başka yüksek eğitim kurumlarına ha zırlayan üst düzeyde bir eğitim görürler (bazı bölgeler de özellikle bu işi yapan kolejler kurulmuştur). Ama okula gidenlerin çoğunluğu okuldan 16 yaşında ayrılır ve çalışmaya başlar ya dateknik okullarda, tam gün,



BİRLEŞİK KRALLIK



259



(Solda) Glasgow limanin gelişme süreci sırasında



Clyde irmagının kryısında büyük



doglar ve liman tesislen kuruldu.



Iskoçya'nın ikinci büyük kenti olan



Glasgow, XIX. yy'in sonuna



kadar büyük bir



sanayi merkezivdi.



(Altta) Mevagissy, Güneybatı



Cornwall'da, Saint Austell körtezi kıyısında küçük



bir balıkçi kasabasıdır.



yarım gün ya da akşam derslerinde meslek eğitimi ve ren kolejlerde öğrenimini sürdürür. Akşam okullarında ki geniş kapsamlı akademik ve dinlendirici derslere çok sayıda yetişkin katılır.



Eski Dilbilgisi Okullarının hemen hemen hepsi ka



mu eğitim sisteminin içine alınmışsa da bazıları bağım siz kalmayı tercih etmiştir. Ünlü “halk” (özel okulları Eton College, Rugby School ve Winchester College gibi



bağımsız okullar artık devletten yardım almamaktadır lar, ama kendilerinden devlet okullarıyla aynı öğretim



kadrosu ve donatım düzeyini sağlamaları istenmekte dir; özel okullar da devlet okulları gibi düzenli olarak



denetlenmektedir. Ingiltere ve Wales'deki 34 üniversi tede yüksek öğrenim yapılmaktadır; bunlar arasında



Cambridge, Londra ve Oxford gibi ünlü üniversiteler



de vardır; ayrıca, İskoçya'da 8 ve Kuzey Irlanda'da da 2 üniversite Wales Universitesi'yle işbirliği yapmaktadır. Açık üniversitede ulusal televizyon kanalları aracılığıyla evlerinde oturan öğrencilere eğitim ve diploma sağla maktadır.



Constable ve William Blake sayılabilir (Bk. İNGİLİZ SA NATI VE MİMARİSİ). Bu ve başka ressamların yapıtları



Sağlık hizmetleri, Ulusal Sağlık Hizmetleri kapsamın



Londra'da National Gallery'de, Tate Gallery'de, başka



ücret karşılığı gerçekleştirilmektedir. Ayrıca, mali ola



kentlerde korunmaktadır. Londra'daki Krallık Akade



da, nüfusun büyük bölümü için ücretsiz ya da küçük bir



galerilerde ve Londra'nın dışındaki diğer bazı büyük



nakları olan küçük bir azınlıksa bu sistemin dışında kal



misi'nde her yıl düzenlenen özel sanat sergileri çok sa yıda ziyaretçi çeker. Ingiliz müziğinin önde gelen bes



rin ve dişçilerin hastası olabilir. Ulusal Sağlık Hizmet



tecileri arasında Henry Purcell, Edward Elgar, Ralph Va ughn Williams ve Benjamin Britten yer alır. Londra'daki



tedavileri ve diğer özel hizmetler için küçük ücretler ödemek gerekmektedir. Normal olarak sıradan bir tibbi



Albert Hall ve Royal Festival Hall önemli konser mer



mayı tercih edip özel ve ücretli hastanelerin, hekimle



le'nde ilaç için (çocuklar ve emekliler hariç), diş ve göz bakım için hastadan ücret alınmaz: Bunlar arasında, doktorun muayenehanesine gitmek, eve doktor çağır



mak, yatakta ya da ayakta tedavi görmek için hastaneye gitmek de vardır. Başlıca ölüm nedenleri kalp ve dola şım hastalıklarıyla kanserdir.



kezleridir; Londra'nın, Liverpool'ün, Manchester'in ve



BBC'nin (Ingiliz Yayın Kurumu) kendi birinci sınıf or kestraları vardır. Glyndebourne Opera Festivali, Krallık Balesi, Krallık Operası ve Ingiliz Ulusal Operasi (eski Sadler's Well Operası) uluslararası alanda ünlüdür. Wa les'de bütün boyunca eisteddfod'lar, yani mūzik



Sanat ve kültür. 1990'da Birleşik Krallık'ta 64 000 dola



(özellikle koro müziği) ve sanat festivalleri yapılır: Bun ların en ünlüsü Royal National Eisteddfod'dur. İskoç. ya'daki önde gelen sanat olayı, her yıl yaz sonunda ya



yınevleri Oxford ve Cambridge'dir, ama öteki yayımcı ların da merkezleri Londra'dadır. iskoçya'nın yayımcı



pilan ve üç hafta süren Edinburgh Uluslararası Müzik, Tiyatro ve Sanat Festivali'dir. Britanya'daki diğer önem



lık merkeziyse Edinburgh ve Glasgow'dur. Bu ülkenin geniş yazınsal mirası için Bk. İNGİLİZ EDEBİYATI, IS



li kültür olayları arasında Chichester Festival'i, Shakes.



KOÇ EDEBİYATI VE GALLER EDEBİYATI. En önde ge



peare'in Stratford-on-Avon'daki Krallık Shakespeare Tiyatrosu'nda oynanan yapıtları ve yerel müzik ve tiyat



len ressamlar arasında William Hogarth, Thomas Ga



ro festivalleri sayılabilir. Devlet Sanat Konseyi aracılı



yında kitap yayınlanmıştır; bunların içinde en büyük ye ri kurgubilim kitapları almaktadır. En ünlü üniversite ya



insborough, Joseph Mallord, William Turner, John



ğıyla müzik ve tiyatroyu desteklemektedir.



260 BİRLEŞİK KRALLIK (Solda) Londra'da,



Buckingham Sarayı'nın



kapısında nöbet değişimi turistlerin ve halkın ilgisi çeken bir etkinliktir.



(Altta) Royal Liver gökdeleni,



Liverpool'un ticaret merkezi Pier Head' dedir.



Kuzeybati



Ingiltere'de Mersey irmagi kıyısında bulunan Liverpool, XVIII. yy'ın sonlarına



kadar önemli bir limandı.



EKONOMI XIV. ve XV. yy'larda Ingiltere, kıtayla karlı bir yün ticare ti ve Cotswolds, Pennines, Doğu Anglia (Norwich böl



gesi) ve ülkenin güneybatı kesimi gibi koyun yetiştirilen yerlerde aile işletmelerine dayanan bir tekstil sanayisi



geliştirmiştir. XVIII. yy'da buharla işleyen tekstil maki nesinin icadı, bu eski sanayide devrim yapmış, yün eğir me ve dokuma işlemleri evlerden fabrikalara taşınmış



tır. İlk fabrikalar akarsu gücüyle çalıştığından, tekstil sa



nayisi su gücü ve yün yıkama işleminde kullanılan yu muşak suyu bol olan Pennines'de toplanmıştı. Daha sonra kömürle işleyen buhar makineleri su gücünün



yerini aldı ve 1780'lerden başlayarak da kömür çıkar ma bölgeleri gelişerek en önemli sanayi merkezleri du rumuna geldiler. Lancashire (Batı Pennines) bir pamuk lu tekstilmerkezi, Yorkshire (Doğu Pennines) bir yünlü



dokuma merkezi, Birmingham ve Black Country (Batı



Midlands) bir makine ve ölçüm aletleri yapım merkezi, Glasgow bölgesiyse gemi yapım ve maden işleme mer kezi olarak geliştiler. 1851'de Birleşik Krallık dünyanın başta gelen sanayi ülkesiydi. Ama sanayideki bu ününü



milyon tonken 1980'de 130 milyon tona düşmüştür. Demir cevheri, kalay ve kaolinik (porselen çamuru) pek



1920'lerden sonra öteki ülkelerin de sanayileşmeye



önemli değildir.



başlamalarıyla yitirdi. Birleşik Krallık 40'li yıllarda çelik



Enerji. 1980'de Birleşik Krallık yaklaşık 281 milyar kWs



Sanayi. Doğrudan imalatta çalışan işçi sayısı yaklaşık 6



minde ikinci sırayı alıyordu. Çıkartılan kömürün yakla şık %65'i elektrik üretiminde kullanılmaktadır; buna ek



ve diğer kilit sanayi kollarını ulusallaştırmayı denedi ve 1973'te de, geniş bir muhalefete rağmen AET'ye girdi.



milyon ya da toplam işgücünün % 23'üdür. Bunların %



29'u metalurji ve makine yapımı sanayisinde, yaklaşık %5'i kimya sanayisinde, % 10 kadarı araba yapımında % 8'i de kağıt yapımında, matbaalarda çalışmaktadır. Üretimde verimliliğin hızla artması ve ekonomik olma



yan fabrikaların ortadan kaldırılması, imalatta çalışanla nin sayısını azaltmaya devam etmektedir. Başlıca sanayi



merkezleri Kuzey Ingiltere ve Iskoçya'daki kömür alan larında, Bat Midlands'ta ve aralarında Londra'nın da



bulunduğu büyük limanların çevresinde bulunur.



Madencilik. Toplam işgücünün sadece % 1,2'si ma



ile Batı Almanya'dan sonra Avrupa'da elektrik üreti olarak Londra, Southampton ve öteki limanların çevre



sinde petrolle çalışan elektrik santralları vardır. Hidroe lektrik kaynakların elektrik üretimine katkısı 5,2 milyar



kWs kadardı. Hidroelektriğin büyük bölümü İskoçya Highlands'ında, küçük miktarıysa Kuzeyabti Wales'de üretilmektedir. Elektrik enerjisinin yaklaşık % 12'si de nükleer kaynaklardan elde edilmektedir. Tahminlere göre ülkenin toplam yakıt gereksiniminin % 21,5'i Ku. zey denizinden giderek daha fazla miktarda çıkartıl



makta olan doğal gazla karşılanmaktadır; bu gazın yarı



petroldur. Kuzey denizinin dibindeki petrol rezervleri



dan çoğu sanayi ve ticarette kullanılmaktadır. Kömürün ve petrolun enerji üretimindeki payları yaklaşık % 37'şerdir.



maya devam edilmektedir; ne var ki, kömür ocaklarin



dörtte üçünde tarım yapılır (otlak bunun dışındadır); Is koçya'daysa toplam yüzölçümün dörtte birinden daha



dencilikte çalışır. Üretilen en önemli yeralu zenginliği



1982'de 14,8 milyar varil olarak tahmin edilmiştir. Pet rolla birlikte doğal gaz da üretilmektedir. Kömür çıkarıl da kullanılan işçi sayısı 1913'te 1 milyonun üstündey ken 80'lerin başında 275 000 dolaylarına düşmüştür; bunun ana nedenleri dışsatım pazarlarının yitirilmesi,



petrol ve öteki yakıtların giderek daha fazla tükenmesi dir. Kömür üretimi de yarı yarıya azalarak 1913'te 291



Tarım. Ingiltere ve Wales'deki toplam alanın yaklaşık



azında tarım yapılmaktadır. En önemli ürünler buğday, arpa, yulaf, bezelye, fasulye, sebze, şekerpancarı ve ta ze hayvan yemidir; bunların çoğu Ingiltere'nin doğu sunda ve güneyinde, Iskoçya'nın doğu kıyısında ve



Lancashire ve Cheshire ovalarında yetiştirilmaktedir.



BİRLEŞMİŞ MİLLETLER Özellikle sığır yetiştiriciliği ve mandıracılık ülkenin öteki



ovalarında, küçükbaş hayvancılıksa daha yüksek yer lerde yapılmaktadır. Birleşik Krallık'ta büyük kentlerin



gereksinimlerini karşılamaya yönelik sebze yetiştiriciliği



büyük kentlerin çevresinde ve güney kıyısında önemli boyutlara ulaşmıştır. Çiçek ve turfanda patates yetiştiri ciliği Cornwall'da ve Scilly adalarının iliman ve koru naklı alanlarında yaygındır. Nüfusun % 2'sinden azı ta



rim kesiminde çalışmaktadır. Makineleşmenin artması ve tarımda verimliliğin yükselmesiyle birlikte, toprakta çalışan insanların sayısı 1945'ten beri sürekli azalmak tadır.



Ormanalık ve balıkçılık. Ormancılığın ülke çapında pek



önemi yoktur, ama yeniden ağaçlandırılan geri kalmış bölgelerde iş olanakları sağlamıştır. Bazı bölgelerdeki



devlete ait ormanlarsa ziyaretçilere açılmış ve turist çe



261



1952'den beri Kraliçe Elizabeth II, veliahtysa Prens



Charles'tır (ayrıca, geleneğe göre, hükümdarın en bü yük oğlu olarak aynı zamanda Wales prensidir). Hü kümdar, devletin başkanı olarak parlamentonun her yeni döneminitörenle açar ve yürütme yetkisini başba kana (başbakan 1990'dan beri John Major'dur) ve kabi neye emanet eder. Yasama yetkisi iki meclisli parla mentodadır, ama gerçekte, genel oyla seçilmiş olan Avam Kamarası, görevi babalarından devralan ve ömür boyu bu işi yapan soylulardan oluşan Lordlar Kamara sı'ndan daha büyük yetkilerle donanır. Avam Kamara



sı'ndaki çoğunluk partisinin ya da partiler koalisyonu



nun lideri hükümdar tarafından başbakanlığa getirilir. Parlamentonun azami görev süresi 5 yıldır, ama hükü



met Avam Kamarası'nın desteğini yitirirse ya da kendisi karar verirse seçimler öne alınabilir.



Başlıca siyasal partiler, parlamentodaki sandalyele



ken yerler olarak ekonomik bakımdan önem kazan mışlardır; Lake District gibi başka bölgelerdeyse, açık dağ manzaralarını kapatacağı ve dolayısıyla verimli tu



Muhafazakår Parti ile John Smith'in yönetimindeki İşçi



bir etkinlik olmuştur: Doğu kıyısındaki Lerwick (Shet land adalarında), Aberdeen, Grimsby, Hull, Lowestoft, North Shields ve Yarmouth, batı kıyısındaki Fleetwood



önemdeki Ulster Birlikçi Partisi, İskoç Ulusal Partisi ve Plaid Cymru (Wales Ulusçu Partisi) vardır.



rizm işkoluna zarar vereceği korkusuyla yeniden ağaç. landırmaya karşı çıkılmıştır. Balıkçılık, uzun sire önemli ve Milford Haven gibi büyük balıkçılık limanları vardır.



Onde gelen balık işleme sanayileri Aberdeen, Grimsby, Hull ve Yarmouth'da bulunmaktadır.



1980'de 710 500 ton balık tutulmuştur, ama Kuzey At



las okyanusundaki ve Kuzey Buzdenizi'ndeki balıkçılık alanlarından yararlanma konusundaki uluslararası ger ginlikler bu sanayiyi tehdit etmektedir. Ulaşım. Londra'dan başlayarak “yan yollar” aracılığıyla



daha az büyük diğer önemli kentlere uzanan 13 161 km'lik karayolundan oluşan Birleşik Krallık'ın eski ve



rin çoğunluğuna sahip olan, John Major yönetimindeki



Partisi'dir. Diğer partiler arasında 1988'de Liberal Parti ile Sosyal Demokrat Parti'nin birleşmesiyle oluşan Sos yal ve Liberal Demokratlar, Komünist Partisi, yerel



Avam Kamarası'nın 651 üyesinden 524'ü İngilte



re'yi, 38'i Walles'i, 72'si İskoçya'yı ve 17'si Kuzey irlan



da'yı temsil eder. Man adası ile Anglonormand adalari



nin kendi ayn yerel meclisleri vardır ve kendi kendileri ni yönetirler.



İskoçya ve Wales'e kendilerini yönetme hakkının



sağlanmasıyla ilgili planlar 1979'da yapılan oylamalarla sona ermiştir: Çünkü Wales'deki seçmenler Cardiff'te bir Wales meclisi kurulması planını reddetmişler, İskoç. ya'daki seçmenlerse Edinburgh'da aynı bir İskoç meclisi



yavaş gidilen otomobil yollan sistemi, 2 400 km'yi aşan ve yüksek hız yapılabilen otoyollarla desteklenmiştir. Demiryolları 1947'de devletleştirilmiş ve Ingiltere, Is



kurulmasını kabul etmişler, ama gereken çoğunluğa



çalışan Britanya Demiryolları, verdiği hizmetleri azalt mış ama modernleştirmiştir. Kuzey Irlanda Demiryolla ni (NIR) da 320 km'yi aşkın geniş raylıdemiryoluyla hiz met vermektedir. Pekçok demiryolu hattı elektrikli hale



dirildi. Bugün Kuzey Irlanda'nın yönetimi, Londra'daki



arasında Londra'ya giden bir dizi yol ve Londra ile Bir



danışmanlık rolü verilmiştir.



koçya ve Wales'de yaklaşık 18 000 km'lik bir mesafede



getirilmiştir ya da getirilmesi gündeme alınmıştır; bunlar



mingham, Manchester, Liverpool ve Glasgow arasın daki işlek yollar da vardır. Manchester kanalının dışın



ulaşamamışlardır. Kendini yönetme hakkı Kuzey Irlan da'da 1921'den beri vardı, ama protestan-katolik çatış



malarının sürmesi sonucunda 1972'de bu hak sona er



parlamento karşısında sorumlu olan Kuzey Irlanda ko nusunda görevli devletbakanının elindedir. 1985'te In gilizlerle Irlandalılar arasında yapılan bir anlaşmayla Ir



landa Cumhuriyeti hükümetine Kuzey İrlanda işlerinde İngiltere'deki yerel yönetimde 1974'te önemli yeni



düzenlemeler yapılmıştır. Bugün yerel yönetim, 6 ana



daki kanallarda ve kanallaştırılmış akarsularda bugün



kent yönetim bölgesi, anakent statüsünde olmayan 39



-bunlardan bazıları Kuzey denizindeki petrol sayesinde



çevresini ve Londra kentini kapsayan Büyük Lon



Hartlepool, Forth, Grimsby, immingham, Southamp ton, Shetland (Sullom Voe), Medway, Dover, Felixsto we ve Liverpool'dur. Ticaret. Genellikle değer olarak dışalımlar dışsatımlar dan fazladır, ama aradaki farkı dünya çapındaki finans,



Anakent yönetim bölgesi Tyne, Wead, Merseyside, Büyük Manchester, Bati Yorkshire, Güney Yorkshire ve



yük taşınabilmektedir. Tonaja göre en işlek limanlar adlarını duyurmuştur- Londra, Milford Haven, Tees,



yönetim bölgesi ve yerel meclisleri olan 32 yönetim dra'dan oluşmaktadır.



Batı Midlands'dır. Anakent statüsünde olmayan 39 yö netim bölgesiyse 297 yönetim bölümüne aynlmıştır. Wales, 37 yönetim bölümüne ayrılan 8 yönetim bölge



sigorta, taşımacılık hizmetleri ve başarılı bir turizm sa nayisi dengelemektedir. Bütün dışsatımın yaklaşık yarı sini makine ve ulaşım donatımı (bunlar arasında binek



sine bölünmüştür; Iskoçya, 9 bölgeye ve 3 "ada yöne



olmayan yeraltı zenginlikleri, demir-çelik, mesleki ve bilimsel aletler oluşturur. Diğer en önemli dışsatımmal ları arasında kimyasal ürünler, petrol ve petrol ürünleri vardır. Ülkenin aldığı en önemli mallarsa makineler, ulaşım araçları, petrol ve diğer hammaddeler, kağıt, besin, canli hayvan ve tekstildir. Britanya'nın en fazlati caret yaptığı ülkeler Avrupa Topluluğu ve ABD'dir. DEVLET YAPISI VE KURUMLAR Birleşik Krallık, bir meşruti krallıktır. Tahttaki hükümdar



muda, Ingiliz Virgin adaları, Falkland adalan, Turks ve



otomobilleri ve bilgiişlem donanımı da vardır), metal



tim bölümü"ne-Shetland, Orkney ve Bati adalan-aynil mış ve bunlar da 53 yönetim bölümüne aynlmıştır.



Britanya'nın denizaşını topraklan Cebelitank, Ber



Caicos adalan, Cayman adalanı, Montserrat, Hong



Kong, Ingiliz Hint Okyanusu Topraklan, Saint Helena, Ascension, Tristan da Cunha ve Pitcairn adalandır. Ayrıca Bk.: BÜYÜK BRİTANYA, TARIH.



Birleşmiş Milletler Uluslararası barış ve güvenliği sağlamak amacıyla, ikin



262 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER Beş sürekli, on sürekli olmayan üyeden oluşan



Birleşmiş Milletler



Güvenlik Konseyi, BM'nin temel



organıdır. BM'nin öbür



organlarından farklı olarak,



örgütün bütün



üyeleri için geçerli kararlar alabilir.



ci Dünya Savaşı sonunda kurulmuş uluslararası örgüt. Birleşmiş Milletler (ya da tam adıyla Birleşmiş Milletler



Örgütü; kısaltması BM), uygulamada Birinci Dünya Sa vaşı'nın sonunda kurulan Milletler Cemiyeti'nin yerini almıştır.



KURULUŞU VE AMACI Birleşmiş Milletler resmi olarak, 24 Ekim 1945'te, 51 kurucu üyenin, kuruluş sözleşmesini onaylamasıyla ku



ğu sürekli üyelerinin ve bu üyeler dışındaki 10 üye ülke nin her birinin birer oy hakları vardır. Kararların alınması



için 15 üyeden en az 9'unun olumlu oy vermeleri gere kir. Önemli kararlarda sürekli üyelerden hiç birinin red



oyu (veto) kullanmaması ve en az 9 üyenin olumlu oy



kullanması gereklidir. Sürekli üyelerden biri, bir kararın alınmasına katılmamakla birlikte, alınmasını engelle



rulmuştur. Temel amaçları, gelecek kuşakları savaşteh



mek istemiyorsa, çekimser kalabilir. Çekimserlik, veto olarak değerlendirilmez.



mak, uluslararası ekonomik, toplumsal, kültürel ve in sani sorunların çözümünde işbirliği yapmak, insan hak



tümü, Güvenlik Konseyi'nin kararlarına uymak zorun



ları ve temel özgürlüklere saygı gösterilmesini sağla



"tavsiye"lerde bulunabilirler, Konsey kendisine tanınan



likesinden korumak, ülkeler arasında iyi ilişkiler kur



maktır.



Bu amaçları yerine getirebilmesi için BM'in alu ana organı (Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Vesayet Kon



seyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Uluslararası Adalet Divanı, Genel Sekreterlik) vardır. Ayrıca, uluslararası özel sorunlarla ilgilenmekle görevli, çeşitli konularda



uzmanlaşmış yardımcı organları vardır. Güvenlik Kon



seyi, uluslararası barış ve güvenlikten sorumlu ana or



gandır. Beş sürekli üyesi (ABD, Rusya, Ingiltere, Fransa ve Çin) ve Genel Kurul tarafından iki yılda bir seçilen 10



sürekli olmayan üyesi vardır. BM'nin ikinci önemli or



gani Genel Kurul, bütün üyelerin oluşturduğu tartışma ve karar organıdır.



Ekonomik ve Sosyal Konsey, uluslararası anlaşmaz



lıkların birçoğunun yoksulluk ve sefalet kökenli olduğu



ve BM'in dünya genelinde yaşama düzeyi yükseltmek



ve ekonomik koşulları geliştirmek için elinden gelen



çabayı göstermesi gerektiği düşüncesiyle oluşturul muştur.Vesayet Konseyi, vesayet rejimini uygulamak



göreviyle oluşturulmuş, sömürgeciliğin ortadan kalk masıyla, işlevi (azalmıştır. Adalet Divanı, BM kurucula rinin uluslararası yasalar bulunmamasını savaşın başlıca



nedenlerinden biri saymalarından ötürü, devletlerarası



uyuşmazlıklara bakması için kurulmuştur. BM kurucu ları, barışı sürdürmenin herhangi bir ülkeye değil, bütü



nüyle BM örgütüne bağlı olarak kalacak çekirdek bir



grup gerektirdiğine inanmışlar ve bu tür bir uluslararası



kamuhizmeti oluşturmak amacıyla, BM'in altıncı orga



ni olan ve başkanlığını Genel Sekreter'in yaptığı Genel Sekreterliği kurmuşlardır. YAPISI VE YETKİLERİ



Güvenlik Konseyi. Örgütün barış ve güvenliğin sağlan



masında yetkili en önemli organı olan Güvenlik Konse yi, başlangıçta 11 üyeyken, günümüzde 15 üyesi var dır. Çin, Fransa, Rusya, Ingiltere ve ABD'nin oluşturdu



İlke olarak, Birleşmiş Milletler Örgütü üyesi ülkelerin



dadırlar. BM'nin öbür organları, üye devletlere ancak ayrıcalığa dayanarak, tek başına, ülkeleri kurallara uy



maya zorlayabilir: Bir anlaşmazlığın sıcak savaşa yol aç



ması durumunda, ateşkesilanı, ambargo uygulama, as



kerî müdahale kararı alabilir. Bazen, gerginliği azaltmak amacıyla, sorunlu bölgelere BM gözlemcileri ya da BM "barış gücü" gönderir. BMüyesi olmayan ya da BM üyesi olan, amaGüven lik Konseyi üyesi olmayan herhangi bir ülke, Güvenlik



Konseyi'nin kararıyla, Genel Kurul oturumlarına oy hakkı olmaksızın katılabilir.



Genel Kurul. Genel Kurul, BM'e üye bütün ülkelerden oluşur. Her üyenin 1 oy hakkı vardır. Genel Kurul



BM'nin bütün sorunlarını tartışır ve "tavsiye" nitelikli ka



rarlar alır. Hiç bir devlet üstünde zorlayıcı gücü yoktur;



ama “tavsiyeleri” dünya kamuoyunun düşüncesini yansıttığı için, manevi baskı öğesidir. Barış ve güvenlik, yeni üyelerin kabulü ya da herhan



gi bir üyenin örgütten uzaklaştırılması, çıkarılması ve



bütçe sorunları gibi önemli konularda, üçte ikilik ço



ğunluk gereklidir. Öbür konularla ilgili kararlarda ba sit çoğunluk yeterlidir. Düzenli oturumlar her yıl eylül



ayının üçüncü salı günü başlar ve genellikle aralık ayı ortasına kadar sürer.



Ekonomik ve Sosyal Konsey. Ekonomik ve Sosyal Kon sey, Genel Kurul'un yönetimi altında, ekonomik geliş me, dünya ticareti, doğal kaynaklar, insan hakları, nü



fus, toplumsal refah, bilim ve teknoloji, vb. birçokeko nomik ve toplumsal sorunla ilgili çalışmalarda Genel Kurul'a yardımcı olur. 54 üyesinin üçte biri her yıl Ge



nel Kurul tarafından üç yıl için seçilir. Oylamalar basit çoğunluk sistemiyle yapılır.



Vesayet Konseyi. Vesayet Konseyi, daha önce Milletler



Meclisi yönetimi altında bulunan bağımsız olmayan bölgelerle, Ikinci Dünya Savaşı'nda yenik düşen dev letlerden alınan topraklarla ilgilenmek için kurulmuş.



BİRLEŞMİŞ MİLLETLER EĞİTİM, BİLİM VE KÜLTÜR ÖRGÜTÜ 263 tur.



Geçici olarak bazı bölgeleri yöneten ülkelerin, bölge yönetmeyen ve Güvenlik Konseyi sürekli üyesi olan ul kelerin ve yönetenler ile yönetmeyenler arasındaki eşitliği sağlayacak sayıda öbür ülkelerin temsilcilerin



den oluşur. Kurulmasından bu yana sömürgecilik orta dan kalktığı için işlevi çok azalmıştır. Uluslararası Adalet Divanı. Uluslararası Adalet Divani,



Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi tarafından 9 yıl için



seçilen (üçte biri her yıl yenilenir) 15 yargıçtan oluşur. Bir ülkeden yalnızca 1 yargıç Divan'a seçilebilir. BM'nin Çin dışındaki sürekli üyeleri, uygulamada Di van'da hep 1 üye bulundururlar. Uluslararası Adalet Di



vanı'na, devletler arasındaki uyuşmazlıklara bakma yetkisini kabul eden her ülke başvurabilir. Genel Sekreterlik. BM'in ilk Genel Sekreter'i 1953'e ka



dar hizmet veren Norveç'li Trygve Lie'dir. 1953'ten 1961'de Afrika'da bir uçak kazasında ölünceye kadar



İsveçli Dag Hammarskjöld, ondan sonra da Burmalı U Thant Genel Sekreterlik görevini üstlenmişlerdir. Avus turyalı Kurt Waldheim Ocak 1972-Aralık 1981 tarihleri, Perulu Javier Pérez de Cuellar da 1982-1992 arasında



genel sekreterlik yapmışlar. Ocak 1992'de BM Genel sekreterliğine Misirli Butros Gali getirilmiştir. Uluslararası personelden oluşan Genel Sekreterlik, BM'in günlük işlerini yürütūr. Her görevli, hiç bir dış etki altında kalmayacağı yolunda yemin ettikten sonra, gö



soğuk savaş, BM üstünde ciddi baskılar yaratmış ve bū



yük devletlerin veto hakkına sığınan üye ülkeler, sürekli rekabet halinde iki gruba ayrılmışlar, bu yüzden ülkeler



arası sorunlar saldırganlığa dönüştüğünde, askeri mū dahale olanağı kısıtlanmıştır. Kore Savaşı'nda "BM gu



cü”nün (büyük ölçüde ABD birliklerinden oluşuyordu)



Kore'ye müdahalesi kararı, Sovyetler Birliği'nin boy kotuna karşın alınmıştır.



Daha sonra da BM'nin çeşitli bölgelere askeri müda haleleri olmuş, 1991'de Körfez Savaşı'nda, Irak'a karşı yapılan harekât, BM üyesi bütün ülkeler tarafından onaylanmıştır.



Askeri müdahalelerin yanı sıra, BM silahsızlanma



alanında da birçok uluslararası antlaşmanın imzalan masında etkili olmuştur. Bunların en önemlileri uzayı si lahsızlandırma antlaşması (1967), nükleer silahların



yaygınlaşmasını önleme (1968) ve nükleer silahların



okyanuslara yerleştirilmesini önleme (1971) antlaşma ları,biyokimyasal'savaşın yasaklanması(1976)antlaşma sıdır. Bu antlaşma, būtün kimyasal silahlardan arınma



antlaşmasıyla 1992'de tamamlanmıştır.



BM, 1970 yıllarında, dünyanın en kritik askeri olma



yan sorunlarını çözmek için girişimlerde bulunmuş,



dünyanın karşı karşıya olduğu büyük sorunları belirle



mek amacıyla, bir dizi dünya konferansı düzenlemiş



Sekreterlik'in çalışmasını hiçbir biçimde etkilemeyece



tir. Bunların birincisi, 1972'de Stockholm'da yapılan dünya konferansıdır. 1974'te deniz hukuku, dünya nüfusu ve dünyada beslenme sorunuyla ilgili kon feranslar düzenlenmiş, bütün bu konferanslarda, dün



ğine söz vermiştir; ama uygulamada buna uyulmamak



ya genelindeki zorluklara karşı aynı boyutta önlemler



tadır.



alınması gerektiği vurgulanmıştır. BM'nin bu "dünya so



reve başlar. BM anlaşması gereği, her üye ülke Genel



Genel sekreterin ve personelin görevleri arasında uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde arabuluculuk



runlarını yönetme" eğilimi, 1990 yıllarına doğru kadın hakları, insan hakları,sağlıklı kentleşme, toprak aşınma



yapmak, barışı sağlayıcı etkinlikleri yönlendirmek, dün



SI, çevre, nüfus patlaması, deniz hukuku konulannda



yadaki ekonomik eğilimlerle ve sorunlarla ilgili araştır



artmıştır.



malar yapmak, insan haklarıyla ve doğal kaynaklarla il



Yakın döneme kadar, BM özellikle ABD ve Sovyet



gili çalışmalar yapmak, uluslararası konferanslar düzen



ler Birliği arasındaki sürtüşmelerden ötürü, siyasal so



lemek, istatistikler yapmak, konuşmaları ve belgeleri çevirip, yayınlamak, dünya basınınına BM'yle ilgili açık



runlar karşısında çaresiz kalmış, ama Doğu-Batı gergin



lamalarda bulunmak, vb. sayılabilir.



Uzmanlık kuruluşları. BM'e bağlı uzmanlık kuruluşları kabaca iki grupta toplanabilir. Birinci grubun temel amacı uluslararası haberleşmeyi sağlamak ve geliştir mektir ve Uluslararası Posta Birliği (UPU), Uluslararası



Sivil Havacılık Örgütü (ICAO), Dünya Meteoroloji Ör gütü (WMO), Uluslararası Telekomünikasyon Birliği



(ITU) ve Uluslararası Denizcilik Örgütü'nü (IMCO) içe rir. Ikinci grup "refah“ kurumları diye adlandırılabilir, Çünkü her birinin ayrı ayrı amacı dünyada ekonomik, toplumsal ve kültürel koşulları geliştirmek, böylece ba riş zemini hazırlamaktır. En eskisi Uluslararası Çalışma



Orgütü (ILO) olan grupun öbür kuruluşları Gıda ve Ta rim Örgütü (FAO), Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Birleş miş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO),



Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Dünya Bankası, Uluslararası Gelişme Örgütü (İDA), Uluslararası Finans Kurtuluşu (IFC), Uluslararası Para



Fonu (IMF), Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA), Gümrük Tarife ve Ticaret Birliğ (GATT) ve BirleşmişMil letler Göçmenler Yüksek Komisyonu'dur (UNHCR).



liğinin azalması ve 1980 yıllarının sonunda ABD ile eski SSCB arasındaki ilişkilerin yumuşaması, BM'nin etkinli



ğini artırmıştır. 1987'de Güvenlik Konseyi'nin İran-Irak savaşının durdurulması için verdiği karar, 13 ay sonra bir ateşkesle sonuçlanmış, 1988'de BM'nin Kamboçya,



Angola ve Batı Sahra'da 10 000 kişilik barış gücüyle gi riştiği arabuluculuk hareketi, o yılın Nobel Baniş Odū lü'yle ödüllendirilmiştir. Ertesi yıl Afganistan'daki Sov yet birliklerinin çekilmesi istenmiş, 1990'da BM, Nika



ragua'daki serbest seçimlerin gözlemcisi görevini üstle nerek, ülkedeki iç savaşın sona ermesini sağlamıştır.



Ama BM'nin uluslararası sorunlarda etkinliğinin artışını



gösteren en çarpıcı örnek, üyelerinin 1990'da Irak'ın



Kuveyt'i işgaline karşı takındığı toplu tavırdır. Bu arada BM, Haziran 1992'de Rio de Janeiro'da çevre konu



sunda bir dünya zirvesi düzenlemiş, aynı yılın temmuz ayında, Güvenlik Konseyi, 500 BM barış gözcüsünü, savaştan zarar gören Somali'ye insani yardımın ulaş



masını sağlamakla görevlendirmiş, Aralık 1992'de de



Somali'ye Türk birliğinin de kauldığı bir banş gücü gön derilmiştir.



1945'ten sonraki gelişmeler. 51 üyesinin bulunduğu



Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım



Günümüzde üye sayısı üç kat artmıştır ve Afrika, Asya,



Fonu: Bk. UNICEF.



1945'ten bu yana BM'de birçok değişiklik olmuştur.



Latin Amerika temsilcileri önemli rol oynamaktadır.Or



gütün etkinliklerini45 yıllık soğuk savaş boyunca yavaş.



latan olumsuz etkenler, 1989'dan başlayarak Doğu Av



rupa ülkeleri ve eski SSCB'de gerçekleşen köklü deği



şiklikler sonucunda azalmıştır. ABD ve SSCB arasındaki



Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü: Bk. UNESCO.



264 BİRMANCA



Birmanca: Bk. ÇİN-TİBET DİLLERİ.



Bengal körfezi, kuzeybatıda Bangladeş ve Hindistan,



Birmanya



Başkent Yangon (eski Rangoon) ülkenin en büyük kenti ve limanıdır. Şu anda Birmanya, kişi başına düşen ulusal



doğuda Çin ve Laos, güneydoğuda Tayland'la sınırlıdır.



gelir bakımından Asya'nın en yoksul ülkelerinden biri



Güneydoğu Asya'da devlet. Çinhindi yarımadasının en



batısında yer alan Birmanya (Ingilizce Burma,



1989'dan beri resmi adı Myanmar Birliği'dir), güneyde



olmasına karşın, tarım ürünleri bakımından kendine ye terlidir: Birmanya eskiden dünyanın en büyük pirinç dışsatımcılarından biriydi; günümüzdeyse kesintisiz olarak besin maddesi dışsatımı yapabilen ender az ge



lişmiş ülkelerden biridir. Eski çağlarda elverişsiz yüzey



şekilleri ve krallarının uyguladıkları siyaset yüzünden



Padang



dış dünyadan kopuk yaşayan ülke, 1962'den sonra hü kümetin uyguladığı sosyalist siyaset nedeniyle yeniden dış dünyadan kopmuş ve dağlık sınır bölgelerindeki azınlık toplulukların ayaklanmaları, kesintilerle günü



ÇİN



SO HUTAN



Congres



Dibrugarh



müze kadar sürmüştür.



OAGUAR orgong PATKAY Lunding.



sayang



Gauhati



Song



HİNDİSTAN



Myg



Mogauno



Imphal



RANGLADES



6.5



sangnon а



5



Deepen



Pinoy



ka Morg



Mavica Kalev



LAS



Tabela



Cittagong



YengesDonences



Dov



Vog



vebo Cara



SHA Maymyo



Monna



Pakokku



Mandalay



SANKerto



Myingyan



YAYLASI



Vera VDO pagan



Cauk Meiktila



Maungdan Akyeolby



Yenangyaung



20- (SVO)



Taungdanayi Magro BLO Porinmana



Rare M



OTO Sandovey



Karton



Prome



LAOS



Clang RE



Toungoo



BIRMANYA



Clang Mer



Paungad



(MYANMAR BİRLİĞİ)



*Pu herba Jason 3 Lampang



indeki



Kyental



ca



Bar:



+



NITO



Wong



Hunang



Thayetmyo, Allanmyd



Cetats Bongai



MuangLong



Taungoni am



HenzadaNyaunglen Thonze xyaigos



Thabawy.



Bassein



Labutis



Thalon 20ae Sot



Bogal Yangon



(Yangon)Mulmeln



J Moumengyun



Korter



Kroeva



Sovan Lop



Yo



Sulans



Ne. Tavoy ,



Buy Coco Ad



Buri



Burt



Hana



HINDISTAN



TAYLAND



Manon



Martaban



Prepara Ad.



Phitsanulok



Andaman



Bunl



Den



sayısı (1987-88): 11 076. Ortalama ömür (1987): Borby



MEROI



1



dağılımı (1990):Kentlerde - % 24,6; kırsal ke



Yetişkin nüfusun % 81'i. Üniversite sayısı (1989): 2. Hastane yatak sayısı(1987-88): 25 759. Hekim



Morld



Jerman



Port Blair Adalan



000; nüfus yoğunluğu: Km2'ye 61,5 kişi. Nüfus



hacılık, animizm, Islâm, hindu dini. EĞITIM VE SAĞLIK. Okuma-Yazma oranık1988):



Fot



Andaman



000 nüf.; 1990 tah). TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1990 tah.): 41 675



simde —% 75,4. Yillik nüfus artış hızı (1980-87): % 2,1. Resmî dili: Birmanca. Başlıca dinler: Budd



Rangan buri



hi Bangkok



INDIA



GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 676 552 km2. Baş kenti ve en büyük kenti; Yangon (Rangoon; 2 600



Tayland



TANOVADALARI



KA



Kama? .O



Korteri



STAD 10



Kadınlarda, - 55,0; erkeklerdel — 51.9. Bebek ölüm orani (1987): 1 000 canlı doğumda 102.



EKONOMI. GSMH (1987):17,33 milyar dolar; kişi başına ulusal gelir: 190 dolar. Etkin nüfus dağılımı



(1987-88): Tarım - % 65;madencilik —%1; sa NakhonSi



Thammarat MALAKKA



Nicotat



YARIMADASI



Asalan MOOTT



Tang.



was



BIRMANYA (MYANMAR)



Metre



Ustunde UD



Başlıca Kentsel Alanlar



A10



En Yüksek ve Akak Noktalar



20



Başkentlerin altı çizimni 1



119 CD 1



- % 3; ticaret % 10; yönetim ve hizmetler - %7.Dış ticaret(1986). Dışalım-644 milyon



dolar; dışsatım - 300 milyon dolar. Ticaretyap tığı başlıca ülkeler: Japonya, Singapur, Tayland.



Para birimi: 1 kyat - 100 pya.



YÖNETİM. Türü: Askerî yönetim. Yasama gücü:



Halk meclisi (1988'de kapatıldı). Yönetim bölüm



Demiryolu



Olçek



nayi — % 9; inşaat - % 2; taşımacılık ve ulaşım



0



10 Alunda 2



lenmesi : 7 eyalet, 7 bölge.



ULAŞIM. Demiryolları (1988): Toplam 4 466 km. Karayolları (1988): Toplam 3 200 km. Başlıca li manlari: 4. Başlıca havaalanları: 1.



BİRMANYA Cº



F



40



104



35 JO



47



10



50



5



41



0



M



Ν



Μ



Η



Τ



Α



Ε



Ε



Κ



Α



dikdörtgenler) ve yağış (mavi



dikdörtgenler) ortalamalari



17



0



OS



5



lası dik olarak 600 m'yi aşan bir yüksekliğe ulaşır. Salu



sıcaklık (kırmızı



es



15



ve Arakan-Yoma sıradağları yükselir. Doğuda Şan yay



deltasındaki



Yangon'da aylık



25



20



Çizimde Iravadi başkent



28



0



verilmiştir. Yangon



2



ve öbür kiyi



kentleri bol yağışlı



10



muson iklimi etkisindedir;



15 20 25



30







35



10



dağlar nem



12



taşıyan muson rüzgarlarini



14



40



45 50 55 60



.



10



-



18







20







22 24



Yangon



265



kestiğinden, iç bölgelerin yıllık



en ırmağı bu bölgeyi ikiye böler. Şan yaylası maden ba



kımından zengindir: Güney kesimindeki verimli kur şun, çinko ve gümüş yatakları ve çoğu tükenmeye yüz tutmuş yakut, vb. değerli taş yatakları. Ne var ki, yeraltı gelir kaynaklarının işletilmesi, bölgenin genel olarak ulaşıma elverişsizliği ve devlet denetiminin yetersizliği nedeniyle sınırlı kalmıştır. Saluen ırmağının doğusunda ki Altın Üçgen denilen bölgede yasadışı afyon trafiği için haşhaş yetiştirilmektedir. IKLIM



Birmanya'da tropikal iklim egemendir. Yıllık ortalama



sıcaklık Yangon'da 27 °C'tır. Kıyı kesimi ve dağlık böl



geler 2 540 mm kadar yağış alır. Kuzey Birmanya ülke nin en kurak kesimidir veyıllık yağış ortalaması (510 1 015 mm arasında değişir.



ortalama yağışları



TOPLUM YAPISI



çok daha düşüktür.



masına bağlı olarak, Birmanya'da birbirinden farklı bir



YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR



Yüzeyşekilleri. Biçimi uçurtmaya benzeyen ülke, Irava di ve Sittang irmakları tarafından sulanır. İç kesiminde ovalar uzanır. İravadi bölgenin en önemli varlığıdır ve



denizden içeri doğru 1 400 km'lik kesimi her mevsim de ulaşıma elverişlidir. Birmanya'nın eskiçağlardaki en büyük kentleri Iravadi boyunca kurulmuştur. Buna kar



şılık Sittang irmağının ulaşımdaki önemi daha azdır.



Arakan (batı) ve Tenasserim (güney) kıyı ovaları orta ke



simdekiovalardan, dağlar ve akarsularla ayrılır. Ovala rin ve ülkenin başlıca gelir kaynağı, büyük bölümü alüv yonlu, dolayısıyla da verimli topraklara dayanan tanım



Etnik yapı ve diller. Ülkede birçok etnik öbeğin bulun çok dil ve ağız (sayılan yüzden fazladır) konuşulur. Dil deki çeşitlenme çoğunlukla dağlık bölgelerdeki halk arasında yaygındır. En yaygın (ve resmi) dil ova halkının dili olan Birmanca'dır. Birmanca ticaret, haberleşme ve



eğitim dilidir. Ülkedeki önemli azınlık topluluklar ara sinda Karenler ve Kayatiler (% 10), Şanlar (% 8) Çinler



ve Kaçinler(% 4), Hintliler (%2) ve Çinliler (% 3) sayıla bilir.



Din. Birmanca konuşanların çoğu buddhacıdır ve the ravada buddhacılığına inananlar nüfusunun % 85'ini oluşturur. Tarihte, Birman buddhacılar kendilerini re formcu buddhacılığın öncūsų sayarlar. Kırsal kesimde erkeklerin çoğu zamanlarını bhikku ("keşiş”) olarak manastırlarda geçirirler. Geri kalan nüfussa katolik,



dır. Başka bir önemli gelir kaynağı da petroldur; ne var



müslüman, hindu ve animisttir.



ki önce duraklayan petrol üretimi 1980'den sonra düş



Nüfus. Birmanya'daki doğum oranı, ölüm oranından



mesini karşılayabilmektedir.



sa bir süredir doğum oranında görülen düşüşe karşın,



Birmanya'nın geri kalan bölgeleri dağlar ve yaylalar la kaplıdır. Kuzeyde, Çin sınırı yakınındaki Hkaka da



ileriki yıllarda nüfusta önemli bir artış beklenebilir.



meye başlamıştır ve günümüzde ancak ülke gereksin ğında yükselti 5 881 m'yi bulur. Iç bölgenin batısında,



Tibet'ten denize kadar uzanan Patkai-Naga-Çin dağları



yüksektir. Halkın 2/5'i 15 yaşın altında olduğu için, ki Köylerden oluşan ülkede, az sayıda kentte yaşayan ların yaklaşık yarısı Yangon yerleşme merkezinde top lanmıştır. Öbür būyük kentler Orta Birmanya'daki



Yangon'daki Şve Dagon tapınağında, Buddha heykelcikleri önünde dua eden bir rahip, 2 500 yıldan eski olduğuna inanılan



bu tapınak ve büyük pagodası Birmanya'nın başlıca dinsel yapılarındandır. (Sağda) Güneydoğu Asya'daki en geniş tarihsel



kalıntılar, Eski Birman Imparatorluğu'nun başkenti Pagan'dadir. Birmanların IX. yy'da kurduklan Pagan, 1287'de Mogollar tarafından yakılıp yıkıldıktan sonra eski önemini yitirmiştir. Kentteki eski anıtlar, 1975'te bir depremden büyük zarar görmüş, ama sonradan büyük bölümü onarılmıştır.



266 BİRMANYA gaz, kalay, tungsten, kurşun, çinko, değerli taşlar,barit, alçıtaşı ve kireçtaşı. Başlıca dışsatım ürünü olan pirin cin, yerini, 1985'te tik ağacı kerestesi almıştır. Dışalımın büyük bölümünü sanayi malları oluşturur. DEVLET YAPISI VE KURUMLAR



1974 Anayasası'na göre (18 Eylül 1988'de askeri bir darbeyle yürürlükten kaldırıldı), Birmanya tek partili



sosyalist bir cumhuriyet oldu.Yürütme gücü, tek listey



le seçilen bir halk meclisine bırakıldı. Meclisin seçtiği



devlet şürasının başkanı, cumhurbaşkanı görevini yü



'rütüyordu.Birmanya Sosyalist Program Partisi (1988'de



Ulusal Birlik Partisi adını aldı) tek yasal partiydi. Savun



ma bakanı Sav Maung'un yönetiminde 1988'de ger çekleştirilen askerî darbeden sonra, yasal kurumlar yet Birmanya'nın orta kesimindeki inle gölünde bir balıkçı



kilerini askeri bir cuntaya devrettiler. Cunta Mart



kayığı. Orta Birmanya ovalarındaki evler, su baskınlarından dogacak zararlardan korunmak için kazıklar üstünde



diyse de, seçim sonuçlarına uymayarak, askerî yöneti



kurulur.



min süreceğini açıkladı ve muhalefet önderi Aung San



1990'da, otuz yıl sonra ilk serbest seçimleri düzenle



Suu Kyi'yi evinde göz hapsine aldı. Nisan 1992'de, Mandalay ve Tenasserim kıyısındaki Mulmein'dir. Bir



çok küçük kent görünüşü ve mimarisiyle köyü andırır. Çoğunlukla kazıkların üstüne yapılan evler genelde tahta ya da bambudandır ve çatları saz ya da kiremitle örtülüdür.



Ocak 1993'te yeni bir Anayasa'nın yürürlüğe gireceği açıklandıysa da, hemen ardından, yeniden ertelendi. TARIH



Bölgenin eski Mon halkı Hindistan'la ticari ve kültürel



bağlar kurmuşlar ve theravada buddhacılığını kabul et mişlerdi.Tibet Pyukabilelerinin kısa sürenlegemenliğin



Göç olayını, günümüzde, hükümet titiz bir denetim



den sonra, Birmanların önderi Anavratha 1044'te bü



len bir bölge haline gelen İravadi deltasına doğru sürek li bir göç başladı. Daha önceki yüzyıllarda Şanlar bu



tün bölgeyi egemenliği altında birleştirdi. Pagan'ı baş kenti yaptı ve theravada buddhacılığını kabul etti.Pa gan, Moğolların 1287'deki istilasına kadar başkent kal di. Birmanya, XVI. yy'da, Tungoo sülalesinin yönetimi



altında tutmaktadır. XIX. yy'da İngiliz egemenliği başla yınca, güneye yani dışan satmak amacıyla pirinç üreti



günkü Güney Çin'den göç etmişlerdi. Tibet-Birmanları da Güneydoğu Tibet'ten gelmişlerdi. Monlarsa daha



önce doğudan gelmişlerdi. Eğitim ve sağlık. Birmanya'da okuryazar oranı herza man yüksek olmuştur. Manastir okulları, modern eğitim sistemlerinden önce ortaya çıkmışlardı. Günümüzde il köğretim parasızdır ama orta ve yükseköğretim için önemsiz bir ücret alınmaktadır. Son onlyıllık dilimlerde,



her düzeyde öğrenci kaydı büyük bir hızla artmaktadır. Sağlık koruma programları, fon olmaması nedeniyle, si nırlıdır.



EKONOMI Tarım, ormancılık ve madencilik ekonominin temel



kaynaklarıdır. Birmanya deltasında yalnızca pirinç ye.



tiştirilir. Orta kesimdeki kurak bölgede çeşitli ürün elde



etme sistemleri vardır ve tepelerde ormanı yakarak tar



la açmayoluyla tarım ve ormancılık yapılır. Dışsatıma



ne girdi. XVIII.yy'ın başlarında Monlar bağımsızlıklarını



kazandılar ve Iravadi deltasının denetimini ele geçirdi



ler. Sonunda, 1753'te, bütün Birmanya Monların yöne timi altına girdi. 1758'de Birmanların başına geçen Ala



ungapaya, Monları yenerek Rangoon'u yeni başkent yaptı. Alaungapaya'dan sonra iktidarı ele geçiren Kon baung sülalesinin üyeleri, daha önceki yönetimin izin



de yürüdüler ve etki alanlarını Hindistan'a kadar geniş lettiler.



1824'te, Birmanya'nın Hindistan'la olan sınırında in



gilizler ile Birmanya arasında patlak veren savaşın so nunda, Birmanya, Arakan ve Tenasserim kıyılarını ingi lizlere bırakmak zorunda kaldı. 1852'de Ingiltere Irava di deltasının denetimini ele geçirdi. 1885'teki İngiliz Birman savaşından sonraysa, Birmanya Ingiltere'nin sö



mürgesi Hindistan'ın bir eyaleti oldu (1886). Bu durum, Ingiltere'nin 1937'de Birmanya'ya bağımsızlık tani



yönelik pirinç tarımı, yüzyıl kadar önce Ingilizlerin des



masına kadar sürdü.



Çinli olan büyük toprak sahiplerinin denetimi altına gir



ra Ba Mav'ın sözde bir Birman hükümeti kurduğu ülke.



miştir. İkinci Dünya Savaşı'ndan büyük zarar gören



de Anna San'ın kurduğu Anti-Faşist Halkın Barış Birliği,



teğiyle başlamış, üretim 1930'larda, çoğu Hintli ya da ekonomi, bağımsızlıktan sonra eski düzeyine ulaşama mıştır.



1962'de yönetimi ele alan subaylar, yabancı yatırım ları yasaklayarak, yabancı sermayeyle kurulmuş sanayi leri ulusallaştırarak, dışsatım ve dışalımları denetleye



rek sosyalist biryapılanmaya giriştiler. 1970'lerde sınırlı ölçüde dış yardım kabul edilmeye başlandı. 1987'de, perakende ticaret üstündeki devlet denetimi kaldırıldı. Sulama projelerinin gerçekleştirilmesi ve gelişmiş to



humların, çeşitli gübrelerin kullanılması sayesinde ta rim üretiminde artış sağlandıysa da, halkın yaşama dü



zeyi gün geçtikçe düştü. Enflasyon, açıklar ve büyüyen



karaborsayı bastırmak için alınankemerleri sıkma siya



seti, 1988'de hükümet karşıtı büyük protestolara ne den oldu. Bunun üstüne askeri yönetim, 1989'da ser



best pazar ekonomisine dönme kararı aldı.



Birmanya'da çeşitli madenler çıkarılır: Petrol, doğal



İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Japon işgalinden son Japonlara karşı direniş hareketini yürüttü.



1948'te bağımsızlığını yeniden kazanan Birmanya, o tarihten sonra dış siyasette katı bir tarafsızlık siyaseti iz ledi. 1950'lerin sonlarında hükümet kuvvetleriyle ko münist gruplar çatışmaya başlayınca 1958'de, başba kan U Nu, General U Ne Vin'e iktidarı ele almasını ve



düzenin yeniden sağlanmasını lönerdi. Düzen sağlan diktan sonra, 1960 seçimlerinde Nu ve bir sivil hükü



met iktidara geldi. 1962'de ekonomik sıkıntılar ve ikinci



bir iç savaş tehdidi ortaya çıkınca, Ne Vin, başarılı bir as



kerî darbeyle iktidarı ele geçirdi. Çıkarılan (1974) yeni



anayasa Ne Vin'in gücünü artırdı ve BSPP yönetimini



güçlendirdi. Ne Vin 1981'de başkanlıktan çekilerek



görevini eski ordu komutanı U San Yu'ya bıraktıysa da, 1988'e kadar parti başkanlığı görevini sürdürdü. 1988, 26 yıllık BSPP egemenliğinin çöktüğü yıl oldu. Kuzey ve doğu bölgelerindeki etnik ve komünist ayak



BİRSEL, SALAH 267



lanmaları uzun süredir bastırmayı başaramayan hükū



met, Mart 1988'de başlayan büyük öğrenci hareketleri



ve kentlerde patlak veren halk hareketleriyle güç duru



ma düştü. Ne Vin 23 Temmuz'da istifa ederek tek partili



bir referandum yapılacağını duyurdu. İş başına gelen



907 000). Ülkenin güney kesimindeki en büyük demir. çelik merkezi olmasının yanı sıra, Black Warrior irmağı kıyısındaki Locust Fork limanıyla önemli bir ulaşım ve ti caret merkezidir.



general Sein Lvin (Ne Vin'e çok sadıktı), 17 gün sonra is



Birmingham (Ingiltere)



Maung (ülkenin başına geçen ilk sivildi) döneminde de



Ingiltere'de kent. Ingiltere'nin Midland bölgesinin baş lica sanayi ve ticaretmerkeziolan, 130 m yükseltide ye



tifa etti; kargaşa ılımlı olarak tanınan, yeni önder Maung



sürdü. Maung'un Birmanya'yı sürekli demokra tikleştirmek için harcadığı bütün çabalar Eylül 1988'de



yeni bir askeri'darbeyle yönetimi Sav Maung'un ele ge



çirmesiyle sonuçlandı. Sav Maung, muhaliflerini acı masızca sind Haziran 1989'da ülkenin adı Myan marolarak değiştirildi; başkent Yangon adını aldı. Mu halifler Mayıs 1990 seçimlerinde çok büyük bir zafer kazandıysa da cunta,yönetimi devretmeyi reddetti. 1992'de yeni cunta başkanı general Than Shve birçok



siyasal tutukluyu serbest bıraktırdı, birçok askeri yasa



kaldırıldı ve yeni bir anayasa hazırlanacağı açıklandı.



Bununla birlikte, hemen ardından, anayasanın yürürlü ğe girmesi bilinmeyen bir tarihe ertelendi ve muhalefet önderi Aung San Suu Kyi'nin evinde göz hapsinde tutul ması sürdü.



ralan Birmingham'ın nüfusu 993 700'dür.



Ortaçağ'da küçük bir kasaba olan Birmingham, yakı nindaki yataklarda demirve kömür bulunmasıyla geliş



meye başlayıp, XVIII. yy'da bir kanalla ülkenin önemli



limanlarına bağlanarak, dünyanın her yanına gönderdi



ģi metal eşyalarla (çivi, at nali, bıçak, vb.) un saldı. Sana



yi devriminin başlamasıyla, daha da gelişti. XIX. yy. so



nunda metal eşya yapımı gerilediyse de, XX. yy'da yeri



ni metalürji ve otomobil yapımı aldı. Günümüzde ülke nin başlıca sanayi merkezlerinden biri olmasının yanı sı ra, üniversitesi ve çeşitli sanat müzeleriyle, aynı zaman



da da büyük bir kültür merkezidir. Birri



Birmanya kedisi



Türk şairi ve yazan (Manisa 1669-ay.y. 1715). Mevlevi



Kısa, ince parlak tüylü kedi irki. Birmanya kedisinin tūy



daha sonra evlenerek aktarlık yapmıştır.



Birmanya kedisi, 1930 yıllarında Siyam kedisi ile Birmanya kökenli kahverengi kedinin



nin önemli şairlerinden olduğu, Divan'ına (basılmamış tir) Nabi tarafından takriz yazılmasından anlaşılmakta dır. Ama edebiyat tarihi açısından özellikle Bülbüliye adlı düzyazı yapıtıyla ünlüdür.



leri bütünüyle kahverengi ya da mavi, gözleri sarı, ku



çaprazlanmasıyla, ABD'de üretilmiştir.



tarikatına girip, çileye çekilen Birri (asıl adı Mehmeľtir),



Şiirlerinde mevlevi etkisinin ağır bastığı Birri'nin çağı



Birsel, Salah Türk şairi ve deneme yazarı (Bandırma 1919). İ.Ü. Ede biyat Fakültesi Felsefe bölümünü bitiren (1948) Salah Birsel, Fransızca öğretmenliği (1943), Sümerbank Teftiş



Kurulu revizörlüğü (1950), iş müfettişliği (1953), Edebi yat Fakültesikütüphane müdürlüğü (1956) ve Ankara Üniversitesi basımevi müdürlüğü (1960-1973) yaptı. TDK Yayım Kolu başkanlığında bulundu.



Edebiyata şiirle giren (Gündüz dergisi, 1937), Yeni likler adlı aylık sanat dergisini çıkaran (1946) Salah Bir lakları uzun ve dardır. Arka ayakları ön ayaklarından



uzundur. Kuyruğu uzun ve ucu sivridir. Siyam kedileriy



le çaprazlanmasıyla melez Tonkin kedisi elde edilmek tedir.



Birmanya yolu



Birmanya'yı Çin'e bağlayan karayolu ve demiryolu. Ya pimina 1937'de Çin-Japon Savaşı'nın başlangıcında gi rişilen, karayolu bölümü 1939'da tamamlanan Birman ya yolunun uzunluğu 1 154 km'dir. Çin'in güney kesi mindeki Yunnan ilinde bulunan Kunming kenti ile Bir



manya'daki Laşio'yu birbirine bağlar. İkinci Dünya Sa vaşı'nda, büyük bölümü kullanılmaz duruma gelmiş,



sonradan onarılmışsa da, günümüzde eski önemini yi



tirmiştir ve özellikle Birmanya'daki kesimi çok bozuk tur.



Birmingham (ABD)



ABD'de kent. Alabama eyaletinin başlıca kenti olan Bir



mingham'ın nüfusu 265 968'dir (çevre belediyelerle



sel, şiirin yanı sıra günlük, deneme, roman türlerinde de ürün vermiş, 1940 kuşağı şairlerinden olmakla birlikte, özellikle 1950'den sonra, söyleyiş ve öz açısından Or han Veli şiirinden ve toplumcu şiirden ayrılarak, alaya almanın egemen olduğu, akılcı, özgün yapılı şiirleriyle Salah Birsel.



268



BİRTWİSTLE, HARRISON



ün salmıştır. Geniş bir kültürün, kıvrak bir anlatımın gö rüldüğü düz yazılarıyla da son yılların en başarılı dene



mecilerindendir. 1993'te Edebiyatçılar Derneği'nin



Onur Ödülü Altın Madalyası verilmiştir. Şiir kitapları: Dünya İşleri (1947), Hacivatın Karısı (1955), Ases (1960), Kikirikname (1961), Haydar Hay dar (1972), Varduman (1993).



Deneme, günlūk, anı: Şiirin İlkeleri (1952), Günlük



(1955), Kendimle Konuşmalar (1969), Şiir ve Cinayet (1975'te TDK Deneme ödülü), Ah Beyoğlu Vah Beyog lu (1976), Kahveler Kitabı (1976), Kuşları Ortünmek



(1976), Boğazici Şıngır Mingir (1980), Hacivat Günlüğü (1982), Sergüzeşt-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi (1982), İstanbul- Paris|(1982), Yapıştırma Bıyık (1985),



ŞişedekiZenci(1986), Yaşlılık Günlüğü(1986, Sedat Si



(Üstte) Ilk ayak pedallı bisiklet 1839'da İskoçyalı Kirkpatrick Macmillan tarafından yapıldı. Iki tekerleği, bir kadro



borusu, üzengi tipi pedallar, krank düzeni, arka tekerleği çeviren çubukları vardi.



mavi Vakfı Edebiyat ödülü), Asansör (1987), Kediler (1987), Aynalar Günlüğü (1988), Bay Sessizlik (1990), Nezleli Karga (1991), Gandhi ya da Hint Kirazının Göl



(Solda)



Velocipede in Ingiltere'de



gesinde (1993).



geliştirilmiş (1872) bu modeli, dev ön tekerleği ile



Birtwistle, Harrison



küçük arka



tekerleği



İngiliz bestecisi (Accrington, Lancashire 1934). Manc



arasındaki oran iki



hester ve Londra'da öğrenim gören Harrison Birtwistle,



Ingiliz parasının



bestelerinde yaşamın kısalığı, yeniden doğuş, ölümün



büyüklükleri



kaçınılmazlığı gibi varoluş temalarını işledi.



arasındaki orana benzediği için



Başlıca yapıtları: Üflemeli çalgılar beşlisi için Refrains and Choruses (1957), Punch and Judy (bir perdelik



halk arasında "peni-çeyrek"



opera 1966-67), Orpheus (opera, 1976).



diye



adlandırılmıştı.



Biruni: Bk. BEYRUNİ. Bir üs-Saba



İsrail'de kent. Necef çölünün kuzey kıyısında, Ku düs'ün yaklaşık 90 m güneybatısında yeralan, Güney Bölgesi'nin yönetim merkezi olan Bir üs-Saba'nın



(Arapça Birüssebi, İbranice Beerşeba), nüfusu 102



000'dir. Yakınında potas üretilir. Eski Arap mahalleleri ile yeni Yahudi mahallerinin çeliştiği kente, yakın dö nemde eski SSCB'den göçen çok sayıda Yahudi yerleş tirilmiştir. Önemli bir kültür (Necef müzesi, Necef Ku rak Bölge Araştırma Enstitüsü, 1965'te kurulan Necef Ben Gurion Üniversitesi) merkezidir.



Bir Zat: Bk. ALİ BEY, DİREKTÖR.



(Üstte) 1901'de Raleigh Cycle Şirketi bütünüyle çelikten ilk 'güvenli bisikleti" yaptı. Borular birbirlerine, döküm



yerine, içten köşebentlerle güçlendirilmiş yeni bir lehim yöntemiyle birleştirildi; sağlam ve hafif bir kadro üretildi.



bisayalar: Bk. VİSAYALAR. Biscaye körfezi: Bk. VIZCAYA KÖRFEZİ.



Bishop, John Peale ABD'li yazar (Charlestown, Batı Virginia 1892- Hyan



nis, Massachusetts 1944). Edebiyatın hemen her dalin da ürün veren John Peale, özellikle şiirleriyle ün saldı. Denemeleri 1948'de Collected Essays (Bütün Dene



meleri), şiirleri de Collected Poems (Bütün adli kitaplarda toplandı.



bisiklet Genellikle iki tekerlekli, ayaklarla çevrilen pedallarla



Dağ bisikleti,



1980 yıllarının ortalarından bu yana büyük bir olanağı, dağlık arazide olduğu gibi kentlerin delik deşik yollarında da rahatça kullanılabilen kalın, sağlam basan hızla yaygınlaşmıştır. Sürücüler sağlam yapısı, 18-21 vites tekerlekleri gibi nedenlerle, bu bisikleti çok



begenmektedirler.



BİSİKLET 269 sele



düzenlenebilir gidon sap sele çubugu



üst kadro borusu



el freni kolu



arka fren akort telleri baş borusu vites kollan



on fren



çatal



on aktarıcı alt kadro borusu



çabuk degisen göbek



ayna disli



krank



ayaklık



arka aktanici



pedal



(Üstte) Günümüzde yanış bisikleti güvenlik, hafiflik, dengelilik, sağlamlık, güvenilir olma, rahat kullanım gibi nitelikler gözönünde tutularak ve en ufak ayrıntı hesaba kaularak üretilmektedir. Aşağı doğru kıvnik gidon sapı, sürücünün daha rahat



pedal çevirmesine olanak verecek biçimde oturması, kas gücünü daha rahat kullanması, ağırlığını daha dengeli biçimde yerleştirmesi gibi ilkelere göre hazırlanmıştır.



2



111



(Sağda) Aktarmalı viteste hızı



değiştirmek için zincir başka bir 12



10



3



TOMO



IT



7



ILSTMEITE I UTRA TI ORI



dişliye aktarılır. En yuksek hız en küçük dişliye (A) aktanlan zincirle, en düşük hız da



(Üstte) Sturmey Archer'ın 3 hızlı göbek vitesi. Hızı, bir



kutuya yerleştirilmiş dört dişli (1) bir diş dişli (2) ve orta eksene oturan, "günes" denen dişli (3) ayarlar. Orta viteste (üstte) bir kablo 4) ambreyaji (5) hareket ettirir. Bunun sonucunda zinciri döndüren dişli (6), vites halkasına geçer



ve halka içindeki yivler aracılığıyla arka tekerlek göbeğinin



dişlisini (poyra) (7) döndürür. Hizlı viteste bir yay(9), kavrama kollarını göbek dişlisini (10) tutacak biçimde içeri bastırır. Vites halkası kafesi (11) döndürünce, o da vites



halkasını ve göbek dişlisini çevirir. Düşük viteste, kavrama kolları dışarı dönük olduğu için vites halkası dönerek, döner kafesi döndürür; kafes dili (12) de göbek dişlisini çevirir.



பார



en büyük dişliye



(B) aktanlan zincirle sağlanır.



Zincir köşeleri(1), menteşeli paralelkenar biçiminde bir düzenekle (2)



hareket ettirilir.



Vites değiştirme kablosu ile paralel kenarın durumu



değiştirilince zincir başka disliye aktanlır. Bu arada iki jokey dişlisi (3,4) zincirin gevşemesini önler. Çabuk sökme vidası



(5) tekerleğin gerektiğinde, bir araç kullanılmadan, bisiklet



iskeletinden (6) kolayca sökülebilmesini sağlar.



270



BİSİKLET (Solda) Gidon sapi



mesi bisikletlere de motortakılması girişimlerine yol aç



(1) bir bağlama mandalıyla) 2)gidona



ti ve Gottlieb Daimler, 1885'te ilk motosikleti yaptı.



bağlıdır. Bilyalı yataklara (4,5) oturtulan baş



borusuyla (3)



çekince, aerodinamik bakımdan geliştirilmiş, alışılmışın



kadrosuna birleşir.



dışında biçimlerde, plastik maddelerden yapılan bisik let modelleri gerçekleştirildi. Daha güvenilir bir denge



içinden geçen bir dış vida (6) ve



giderekincelen



kama biçiminde



9



10



Günümüzde bisiklet. Günümüzde kullanılan bisikletle



rin çoğunda, farklı hız olanakları sağlayan vites düzen



(7) baş düzeneğine



(poyra) içine yerleştirilen göbek vitesi; zinciri bir dişli



leri bulunur. Vitesler iki çeşittir: Arka tekerlek göbeği



bağlanır. El



den öbürüne aktaran, aktarmalı vites (zincir aktarması).



freninde tel frenin



Otomobillerdeki şanzımana benzeyen göbek vitesin



(8) içinden geçtiği kablo (9) iç ve dış tamponlari (10,11)



de, farklı hızlara ayarlanmış dişliler bisikletin, genellikle,



sıkıştıran kıskaca



Bu sistemde, bisiklet zinciri, farklı büyüklüklerdeki



tekerleğin jantini sıkıştırır, dönmesini



engeller. Akort teli vidası|(13. gevşetilmiş durumda), akort



tellerini jantla birleştirir. 11



sağlamak için, üç tekerlekli çocuk bisikletleri gibi üç te kerleği olan modeller önerildi.



vida somunuyla



(12) bağlanır. El freni kolu sıkılınca tamponlar



13



enerji verimliliği tasarımcıların, mühendislerin dikkatini



bisikletin



Gidon sapi,



3



1970 yıllarının başlarına kadar, bisikletin gelişmesin de son aşama, aktarma düzeniydi. Enerji sorunun gün deme geldiğibu yıllarda, bisikletin yaygınlaşması ve



12



üç değişik hızda gidebilmesini sağlar. 1899'da bulunan aktarmalı sistem, daha geliştirilmiş bir vites düzenidir.



krank ve göbek dişlileri arasında döner. Zincir bir dişli den öbürüne aktarılınca, tekerleğin dönüş hızı da deği



şir; böylece farklı güç harcamadan, bisiklet farklı hızlar da sürülebilir. Zinciri bir mekanizma dişliden dişliye ak tarır. Arka tekerlekteki aktarıcının kolu ve telleri, vites



değiştirilirken, başka bir dişliye geçerken, zincirin gev



şemesini önler. Bisiklet gövdesinin büyük bölümünü oluşturan bo rular günümüzde uzay teknolojisine uygun olarak alu



minyum, titanyum, karbon lifi gibi maddelerden, bisik letin sağlamlığı ve hafifliği gözönünde tutularak hazır lanmaktadır. Boru bağlantılarını sağlamlaştırmak için



yeni teknikler geliştirilmiştir. Eskiden kullanılan ağır ba



hareket ettirilen taşıt. Enerji verimi en yüksek ulaşım



lon lastiklerin yerini ince, hafif lastikler almıştır. 10 ya da 18 vitesli, hız, verimlilik ve kullanışlılık ilkelerine daya



lişmekte olan ülkelerde, özellikle de Çin'de (300 milyo



nişsız bisikletlerin yerini almıştır.



aracı olan bisiklet dünyanın her yanında kullanılır. Ge



nan yetişkin bisikletleri, eski ağır, vitessiz, frenleri kulla



nu aşkın kişi bisiklet kullanır) yıllardır en yaygın ulaşım



Yeni buluşlarla bisiklet parçaları da yenilenmektedir. Sözgelimi, vites değiştirme kolları, vitesin daha kolay değiştirilebilmesi için yeniden tasarımlanmaktadır. Se



aracıdır.



Tarihçe. Bisikletin hangi tarihte bulunduğu bilinme



mekte, genellikle 1791'de Fransa'da yapılan Célérifère



adı verilen iki tekerlekli araç (iki tekerleği de sabit oldu



ğundan, sağa-sola yön verilemiyordu; pedallar da ol



madığından, sürücünün ayağını yere vurmasıyla gidil yordu),; ilk bisiklet' sayılır. Bisikletin tarihçesinde en



önemli adım, Alman baron Karl Ivon Drais'in, 1817'de yönlendirilebilir ön tekerleği bularak, “drezin" adını



verdiği aracı yapması oldu. 1839'da İskoçyalı demirci



Kirkpatrick Macmillan, arka tekerleğe bağlanan ve döndüren krank düzenekli, pedallı ilk aracı yaptı.



1852 deFransa'da tekerleğe bağlı pedal birdönüş yap tığında tekerleklerin de bir kez döndüğü “velocipede"



(Türkçe'ye bozularak "velespit” adıyla girdi) yapıldı; hi zi, tekerleğin büyüklüğüne bağlıydı; ön tekerlek büyü



dükçe araç daha hızlı gidebiliyordu. Bu yüzden, özel



lenin altına yerleştirilen küçük bir bilgisayar ve arka gö beğe koyulan hız belirleyici yardımıyla, vitesin otoma



tik olarak değişmesi sağlanabilmektedir. Yol koşulları nasıl olursa olsun, pedal hiç zorlanmadan, elle vitesin



ayarlanmasına gerek kalmadan, çevrilebilmektedir.



Günümüze kadar vitese takılı zincir ve dişliden olu



şan bisikletin çalışma düzenini değiştirerek, krank mili yerine dirsek mili kullanacak, iki tekerleğe bağlanan



zincirin osilatörle gerilmesini sağlayacak tasarımlar üs tünde çalışılmaktadır. Başka bir tasarımda tekerleklerin pedal takılmış yaylarla döndürülmesi öngörülmüştür: Her iki sistemde de amaç, daha az güç harcayarak, da



ha hızlı gitmeyi sağlayabilmektir.



Dağ bisikleti denen, yol dışında her türlü arazide kul



lanılmak için tasarlanmış bisikletler, delik deşik kent so



likle Ingiltere'de, ön tekerleğinin çapı 1,5 m'yi bulan, arka tekerleği de bunun dörtte biri kadar olan çeşitleri



kaklarında da kolayca sürülebilmektedir. Ayrıca, yakın



için, dengeyi bozmadan sürülmeleri çok güçtü; özellik



sında, her iki türün de özelliklerini taşıyan bir bisiklet üretilmiştir. Çok beğenilen bu bisiklette tekerlekler bü



Ingiliz H. J. Lawson 1879'da, arka tekerleği dişliler ve



yük, lastikler de daha ince olduğu için, dağ bisikletine göre pedal çok daha kolay çevrilebilmektedir. Üstelik,



yapıldı: Sele yüksek ön tekerleğin üstüne yerleştirildiği le büyük yollarda kazalara yol açıyorlardı.



bir zincir yardımıyla döndürülen ilk "güvenli bisiklet"i



yaptı. Sonra bu modeli, 1885'te geliştirdi. O tarihten



sonra, gelişmeler birbiriniizledi: Havayla şişirilen lastik ler (1880'lerde); I pedalın bir devrinde tekerleğin iki ya



da üç kez dönmesini sağlayan göbek vitesleri; aktarma,



vitesi (1899). Bu arada içten patlamalı motorların gelis



dönemde sağlam dağ bisikleti ile hafif gezi bisikleti ara



selesinin dağ bisikletlerininki gibi geniş olması, gidon



kollarının yukarı doğru olması, düşük viteste gidebilme olanakları, kullanılmasını kolaylaştırmaktadır.



Tekerlerin boyları da değişmektedir. Küçük teker lekler bisikletin ağırlık merkezinin daha alçakta olması



ni sağlar; rahatça dik oturmaya olanak verir. 1962'de



BİSMARCK, OTTO VON Alexander Moulton tarafından tasarlanan küçük teker



lekli Ingiliz bisikleti, bu türün bir örneğidir. Moulton, kadro yapısı bütünüyle değişik, katlanabilir bir bisiklet de yapmıştır. Bu bisikletin ön çatalında sürücünün ağır lığına göre ayarlanabilen süspansiyon yayı vardır; selesi de, sürücünü boyuna göre, aşağı yukarı hareket ettirile rek ayarlanabilmektedir.



271



Seyit Kırmızı, İbrahim Pekcan, Hasan Can,vb. sporcu lar, uluslararası yarışmalarda derecelere girmeyi başar mışlardır.



bisinoz



Bisiklet kadrosunun alçak ve uzun olması bisikletin



Genellikle pamuk tozlarını soluyan işçilerde görülen meslek hastalığı. Pamuktozlarının yanı sıra keten ya da



daha dengeli, kolay devrilmeden gitmesini sağlar. Yeni sayılabilecek bir tasarımda, bisiklet arkaya dayanılarak



diği bisinozda, akciğerlerde küçük toz parçacıklarına



kullanılabilmektedir; boyu eski bisikletlere göre üçte bir oranında daha uzun, ön tekerlek küçüktür. Sürücü



nün oturma yeri de ilgi çekicidir. Alışılmış bisikletlerdeki



gibi pedalların üstü hizasında, yere dik, hatta öne doğru



eğilerek oturacak yerde, sürücü, bu bisiklette selenin



arkasına yerleştirilmiş bir arkalığa yaslanarak oturmak



kenevir gibi öbür dogal liflerin tozlarının da yol açabil



karşı oluşan doku tepkisi koyu müküs birikmesine, bu



da hava geçişinin azalmasına yol açar. Daralma; ciger lerdeki hava keseciklerinin bozunmalar sonucunda, soluk darlığına yol açabilir. Hiniltılı ve kesik kesik soluk



alma, sersemlik, başağrıları ve akciğer dokularında renk değişmesi (kahverengi) teşhisin konmasını sağlar.



tadır. Dolayısıyla, bu bisiklet geleneksel bisikletlerden



Hastalık genellikle, tozlu ortamda çalışmanın bırakıl masıyla geçer. Tozlu koşullarda çalışmanın sürmesi, sū regen bronşit, anfizem, vb. hastalıkların ortaya çıkması



bisiklet sporu



na yol açabilir.



Bisikletin gelişmesiyle birlikte yaygınlık kazanan, 1896'da Olimpiyat Oyunları kapsamına alınan spor. Bisiklet yarışları iki büyük gruba ayrılır: Yol yarışları



Bismarck, Otto von:



daha rahattır; pedalı da daha kolay çevrilmektedir.



(bir günlük ya da etap etap) ve pist yarışları (bu gruplar da kendi içlerinde çeşitli dallara ayrılırlar velherdalınde ğişik kuralları vardır). Pist yarışları yuvarlağımsı bir pistte yapılan çeşitli yarışları içerir. Pistin dönemeçleri, mer kezkaç kuvvetinin etkilerini dengelemek için dışa doğ ru yükselir.



Bisiklet yarışlarının her dalında ulusal ve uluslararası yarışmalar düzenlenmekte, ayrıca her yıl, 1900'de ku



rulan Uluslararası Bisikletçiler Birliği'nin düzenlediği



Alman devlet adamı (Schonhausen 1815-Friedrichs



ruh 1898). Göttingen ve Berlin üniversitelerinde ögre nim görüp, yaptığı düellolarla arkadaşları arasında un Otto von Bismarck, gönüllü olarak askere yazıldı salan (1838); ama ertesi yıl ordudan istifa ederek Kriephof'ta ki (Pomeranya) topraklarına çekildi. Prusya Diyeti'nde



milletvekilliğine seçilip (1846), liberal önlemleri savun du. Frankfurt Diyeti milletvekilliği yapıp (1851-1859), Avusturya'nın Almanya'nın işlerine karışmasını sınırla



maya uğraştı. Viyana (1852) ve Paris'te (1854) çeşitli



Dünya Şampiyonluğu yarışmaları yapılmaktadır. En un



görevlerde bulunduktan sonra, Petersburg (1859) ve



Italya turu sayılabilir. Fransa turu, 4 000-4 800 km ara sında bir parkurda yapılır ve dünyanın en ünlü bisiklet yarışçıları katılır.Belçikalı Eddy Merckx, Fransız Jacques



rafından geri çağnlarak kabinede görev aldı. Bakanlar



şer kez kazanarak bisiklet sporu tarihine geçmişlerdir. Türkiye'ye bisiklet sporu 1910 yılından sonra girmiş, 1912 yılında düzenlenen ilk bisiklet yarışlarından son



Avusturya'nın desteğini sağladı; sonra, Biarritz görüş



lū bisiklet yarışları arasında Fransa turu, İspanya turu,



Anquetil ve Fransız Bernard Hinault, Fransa turunu be



ra, 1923'te Bisiklet Federasyonu kurulmuş, 1965 yılın dan sonra bisiklet sporu hızlı bir gelişme göstererek, Çetin Yüce, Rifat Çalışkan, Ali Huryılmaz, Hasan Kiliç,



Dünyanın en ünlü bisiklet



yanşlarından Fransa turunda



bisikletçiler çıkış sırasında. E.



Merckx, B. Hinault ve Jacques



Anquetil'in bu turu beşer kez kazanmalarından



sonra, ABD'li Greg LeMond da 1987, 1989 ve 1990'da üç kez



kazanarak, büyük



bir basan göstermiştir.



Paris (1862) elçiliklerine atandı; 1862'de Wilhelm I ta



Kurulu başkanı ve Dışişleri bakanı olarak ülkeyi sertlikle



yönetti; orduyu güçlendirmek isteyen Roon'u destek ledi. Dūklükler savaşında (1864), Danimarka'ya karşı



mesinde (1865) Fransa'nın tarafsızlığını sağlayarak, Avusturya'ya cephe aldı ve Avusturya ordusunu Sado wa'da bozguna ugratti (1866). Kuzey Almanya Konfe



derasyonu'nu kurdu. Hohenzollern'in İspanya tahuna aday olmasından kaygılanarak, bütün Alman devletle



272



BISMARCK ADALARI karşın, yaklaşık 100 kadar küçük adası mercan adaları



dır; sıcak ve yağışlı tropikal iklim etkisindedir. Büyük bölümü Malezyalılardan oluşan halkın başlıca gelir kaynağı tarımdır (pirinç, muz, vb.), Balıkçılık, inci avcılı



ği ve madencilik (altın ve bakır) ek gelir kaynaklarıdır.



Avrupalıların ilk olarak 1618'de ulaştıkları, 1844



1914 arasında Alman egemenliğinde kalan Bismarck adaları, 1920'de Milletler Cemiyeti tarafından Avustral



ya mandasına verildi. İkinci Dünya Savaşı'nda Japonlar



tarafından işgal edilip, 1970'te bağımsızlığını kazanan Papua-Yeni Gine'nin üç bölgesini oluşturdu. Bissau



Yeni Gine'nin başlıca limanı ve hükümet merkezi (bas



kent, Madina da Boe'dir). Afrika'nın batı kıyısında yera lan, 1867'de Portekizliler tarafından bir askeri üs olarak kurulan Bissau'nun nüfusu 172 000'dir. Liman etkinlik Otto von Bismarck, uyguladığı savaşçı dış siyasetle Almanya'nın bütünlügünü sağlamayı başarmış ve 1871-1890 arasında yeni Alman Imparatorluğu'nun şansölyelig ni yapmıştır. 1889'da yapılmış bu karikatürde, hükümetinde bir sivil bulunmasına kızmiş (!) olarak canlandırılmıştır.



lerinin yanı sıra, sanayi de gelişmektedir. Bisütun



İran'ın batı kesiminde dağ. Kirmanşah'ın 30 km kadar



doğusunda, Bağdat'tan Hemedan'a giden karayolu ke



narında yeralan Bisütun (ya da Behistun), üstündeki bir rini Fransa-Prusya savaşına sürükledi. Versailles sara



yında Alman İmparatorluğu'nun yeniden kurulduğu nun ilanıyla (18 Ocak 1871), Alman birliğini gerçekleş tirdi (kısa süre sonra da ateşkes antlaşması imzalandı).



İmparatorluk şansölyeliğine getirilip, Alsace-Lorraine'i



Almanya'ya bırakan Frankfurt antlaşmasını imzaladı (1871). Üç İmparator Ittifakı (Almanya, Avusturya, Rus ya; 1873) ve Üçlü ittifak'la (Almanya, Avusturya, Italya;



1883) diplomatik durumunu güvence altına almaya ug



raştı. Birçok kez Avrupa sorunlarına hakemlik etti: Bal



kan olaylarıyla (1878) ve Afrika'daki toprakların bõlu şülmesiyle (1885) ilgili Berlin Kongreleri. Fransa'yı teh dit eden bir tutum takındıktan (1873-1885) sonra, sö



mürgelerdeki toprakları genişletmeye yöneldi. Dıştaki gerginliklerden yararlanarak, içte günden güne daha önemli askeri yasaları millet meclisine onaylatmayı ba şardı. Ne var ki, Kulturkampf'ı başlatmakla, Alman ka toliklerinin muhalefetine yol açtı. Kiliseyi denetim aluna



alabilmek için “Mayıs yasaları"nı çıkarttırdıysa (1872 1873) da, bir işe yaramayan uzlaşmaz tutumundan vaz geçerek, çoğunluğu sağlayabilmek için “merkez" kato liklerinin desteğine başvurdu (1878-1883). Aynı biçim



kayanın üstüne yapılmış Dara l'i canlandıran kabart mayla ve çivi yazısıyla üç ayrı dilde yazılmış metinle ün lüdür.



Eski Farsça, Babilce ve Elamca yazılmış metin, İ.Ö. 521'de Bisütun yakınında Dara'nın kazandığı zaferden



söz etmesinin yanı sıra, imparatorluğun satraplıklarının



bir listesini içermektedir. Kabartmada Dara, ayaklarına kapanmış düşmanının sırtına ayağını basarken canlan dırılmıştır. arkasında tutsak almış öteki 9 komutan, en



üstte de, kralı sevinçle seyreden kanatlı tanrı (..ura Mazda yer almaktadır. Hüsrev ve Şirin mesnevisinde, Bisütun'un Hüsrev'in



(Ferhat'ın) Şirin'e kavuşmak için deldiği dag" zu be lirtilmiştir.



bişon, kıvırcık Küçük bedenli, kıvırcık, ince, yünsü tüylü süs köpeği. Kivircik bişon ırkının dört çeşidi vardır: Bunlardan Malta bişonu en ünlüsüdür. Kivircik bişon



de, Alsace-Lorraine'deki almanlaştırma siyasetini de



eskiden beri çok



hafifletmek zorunda kaldı. Marksçı propagandaya karşı koyabilmek için bir devlet sosyalizminden yana çıktığı halde, sosyal demokrat milletvekillerinin sayısının gün



begenilen bir süs köpeğidir.



Frincisco Goya,



Ispanya krallık



geçtikçe artmasını önleyemedi. Wilhelm Il döneminde bir süre daha görevinde kaldıysa da, biraz dolambaçlı



ailesini gösteren tablosunda,



bulduğu dış siyasete karışmayarak olayların dışında ka



ailenin kivircik bişonuna da yer vermiştir.



lan imparatorla çatışınca, 1890 Şubatı'nda istifa etmek zorunda kaldı.



Bismarck adaları



Büyük Okyanus'un güney kesiminde takımada. Günü müzde Papua-Yeni Gine'ye bağlı olan Bismarck adaları



Yeni Britanya adası (New Bri in, en büyük ada), Yeni Irlanda adası (New Irland), Lavongai adasının yanısıra,



Admiralty adaları ve Vitu adaları gibi birçok küçük ada. yı içerir. Yüzölçümü 49 700 km², nüfusu 350 000, en



yüksek noktası 2 300 m'dir.



Başlıca adaların yanardağ kökenli ve dağlık olmasına



Kivircik bişonun yüksekliği 20-30 cm arasında deği şir; kulakları ve sırta doğru kıvrık kuyruğu daha uzun tüylüdür. Bütün gövde tüyleri tek renkli ve beyazdır; kulak tüyleri kahverengi, gri ya da kayısırengidir. Uzun



süredir, dünyanın her yanında süs köpeği olarak yetişti rilmektedir.



bit (böcek) Kuşlarda ve memelilerde dışasalak olarak yaşayan bü



BİTKİ Bas biti (Pediculus



humanus) insanda



dişasalak yaşar. Resmin sağında "sirke" denilen



yumurtası bir kila



tutturulmuş olarak



gösterilmiştir.



273



bölgesi, Avrupa ile iç Anadolu arasında bir geçit yeri olarak son derece stratejik bir konumdaydı.1.6. VII.



yy'danbaşlayarak Traklardan Bithynialıların yerleştikleri bölge, birsüre Frigyalıların ve Perslerinegemenliğinde



kaldı. Selefkiler döneminde bağımsızlığını kazanıp, bir



bağımsız krallığa dönüştü. Son kralı Nikomedes III tara fından Roma'ya verilip, Pompeius döneminde bir eya. lete dönüştürüldü.



bitki



Genellikle toprağa bağlı ve klorofilli, būtünüyle ya da kısmen selüloz yapılı, katı bir zarla sınırlı canlı varlık. Bit kilerin önemi herkesçe bilinir. Besinlerden elde edilen tün küçük, yassı ve genellikle kanatsız böcekleri belir



ten genel ad. Bit diye nitelenen böcekler başlıca 3 öbekte toplanabilir: Kitap bitleri, tüy bitleri, kan emici bitler. Yaygın kullanımdaysa, bit adı, insanda asalak ya



şayan baş bitini (Pediculus humanus) ve kasık bitini



(Phtirius inguinalis) belirtir. Her iki bit de yumurtalarını



(sirke denir) kıllara tuttururlar. Delici ve emici ağız par



çalarıyla kan emerken bıraktıkları salya son derece ra hatsız edici bir kaşıntıya yol açar. Ayrıca, beden bitleri, tifo, vb. hastalıkları bulaştırabilirler. Bitlerle savaşta



DDT, lindan, Kwell şampuanı, vb. birçok ilaç kullanıla bilir. Temel önlem, beden temizliğine dikkat etmektir.



enerji, daha önce yeşil bitkiler tarafından güneşten ali nip, kullanılabilir enerjiye dönüştürülmüş enerjidir. Ye



şil bitkilerin ışılbireşimi, dünya atmosferine oksijen sag lar. Fosil yakitlar, bitkisel madde kökenlidir. Bitkiler ay



rica, pek çok hayvanın ve başka bitkilerin bağımlı ol



dukları çevre koşullarını yaratır ve değiştirirler.



Çok eski çağlardan bu yana, bitkilerin, canlılar dün yasının iki aleminden birini oluşturdukları kabul edilir. Aslında bitkiler alemini (Plantae) hayvanlar aleminden (Amimalia) ayıran sınır kesin değildir. SINIFLANDIRMA



Bitkiler dünyası, birçok büyük evrimsel dala, şubeye bölünebilir.



En yalın bitkilerde (protofitler), organizma tek hücre



bit (bilgisayar) İkili sayı sisteminde kullanılan iki rakamdan (O ya da 1)



birini belirten İngilizce “binary digit" teriminin kısaltma si. Dijital bilgisayarların bileşenleri genellikle iki durum



lu aygıtlar olduğu için, bit, bilgisayar tarafından sakla nan temel bilgi birimi, bir bilgisayarın kullandığı sözcük lerin uzunlukölçüm birimidir. En yaygın bilgisayarlar 8, 16 ya da 32 bitlik kelimelerle işlem yaparlar.



Bithynia Anadolu'nun kuzeybatı kesiminde eski bölge ve krallık.



den oluşur. Bu açıdan bakılınca, bakteriler ile mavi su



yosunlari tam bir hücreden yoksun görünmektedir; çünkü hücre çekirdekleri bile farklılaşmamıştır. Bakteriler, hücre çeperinde genellikle selüloz bu



lunmayan, mitokondriden yoksun, özgün mikroorga nizmalardır. Bunlardan bir bölümü, işilbireşim yapar;



bir bölümü, gerekli enerjiyi madensel bileşiklerin oksit lenmesinden elde eder (azot çevrimi gibi daha büyük çevrimlerde rol oynayan “kimyasal beslek" bakteriler); bazısı, organik bileşikleri oksitler (allotrof bakteriler); bazısı da, asalak bir yaşam sürer. Sayıları pek yüksek ol



mayan (birkaç yüz tür) bu sonuncular hayvanlarda ve insanlarda görülen bulaşıcı hastalıkların büyük bir bölü



Günümüzdeki Marmara denizi, İstanbul boğazı ve



mününe (veba, kolera, verem, tetanos, cūzam, kuşpa



komşu Karadeniz kıyı kesimleriyle sınırlanan Bithynia



lazı, tifo, vb.) yol açarlar. Kosta Rika'daki bu orman gibi tropikal yagmur ormanlan, yeryüzünde en çok canlı türü



banndiran ortamlardır. Yagmur ormanları ve öbür ormanlar insanoğlunun elindeki en önemli



kaynaklardır. Ne var ki, ormanların acımasızca yokedilmesi, her yıl



yağmur ormanlarından İsviçre ve Hollanda'nın yüzölçümleri



toplamından büyük bir alanın (100



000 km-'den çok) eksilmesine yolaçmaktadır. Bu yağmalama bitki ve hayvan türlerinin yayılmasında



yıkıcı bir rol oynamakta, aynca atmosferdeki sera etkisini de



çoğaltmaktadır: Orman yağması, atmosferdeki karbondioksiti alacak bitki sayısını azaltmakla kalmaz;



bitkiler yang ya da çürüdüklerinde, havaya karbondioksit bırakırlar; atmosferdeki yükselen karbondioksit



düzeyi de, isiyi "hapsederek,



dünyanın gün geçtikçe isinmasına yol açar.



274



BİTKİ



Mavi suyosunları klorofilli oldukları için, aşağı yukarı tümü kendibeslektir (mavi renk, bir boya maddesinden



yosunları; esmer suyosunları.



sunlar, biraz nemli olan her yerde bulunurlar. Yeryüzünde beliren ilk organizmalardandırlar ve Prekambri-



gösterirler ve “klorofilsiz suyosunu" diye tanımlanabi lirler. Gerçekten mantarlar, karbon açısından dışbes lektirler. Çünkü bu elementi organik yoldan elde etmek zorundadırlar; bu da, onları özgün bir beslenme biçi



Mantarlar da, az çok buna denk bir evrim aşaması



ileri gelir). Denizlerde ve bataklıklarda bol olan bu yo-



yen'den bu yana evrim geçirmemişlerdir. Çoğunlukla topluluklar ya da karmakarışık iplikler halinde bulunur-



mine zorlar. Çürükçüller, ölü organik maddeleri, özel likle orman hümüsünü çözüp parçalarlar. Asalak man



lar.



Asıl suyosunlarıyla, gerçek çekirdekliler dünyasına girilir; bunların hücrelerinde iyice belirgin bir çekirdek



tarlar, besinlerini canlı yaratıklardan alırlar; insanlarda ve hayvanlarda mantar hastalıklarına neden oldukları



bulunur; özellikle talli bitkiler grubunda, yani köksüz,



gibi, bitkilerde de hastalık yaparlar. Ortakyaşar mantar



yapraksız ve iletim damarsız yaşatkan aygıtı bulunan bitkilerde durum böyledir. Bir ya da ikisi dışında bütün suyosunlarında klorofil bulunduğu gibi, başka boya maddeleri (karoten, ksantofil) de bulunur; kendibes-



lar, karşılıklı yarar gözeten bir işbirliği içindedirler. Söz gelimi, bir suyosunu ile bir mantarın birliğinden bir liken ortaya çıkar; bir mantar ile bir üstün yapılı bitki kökünün



kaynaşması, bir mantarkök oluşturur. Karayosunlarıyla, evrim basamağında bir derece yu



lektirler. Bunlar çeşitli öbeklere ayrılırlar. Kırmızı suyo-



sunları; yeşil suyosunları; sarı suyosunları; yaldızlı su-



karı çıkılır: Bu kol, talli bitkiler ile üstün yapılı bitkiler



arasında bir tür geçiş halkası sayılabilir. Gerçekten, her karayosunu bir yandan suyosununa ve mantara benzer (çünkü yaşatkan yapısı iletim damarları olmayan bir tal den oluşur); Öte yandan üstün yapılı bitkilere yaklaşır



Bu çizimde, dünyanın evrimindeki önemli evreler



gösterilmiştir. Bilinen ilk canlılar olan prokaryot hücreler günümüzden 3 milyon yıl önce ortaya çıkmışlardır; hücre



(çünkü dişi üreme sistemi tipik bir arkeogondur, "Oos



çekirdekleri zarla sanli olmayan prokaryotlar, Monera



alemin -bakteriler ve maviyeşil suyosunlari- oluştururlar.



Gelişmiş kloroplastlar, çoğunluğu Protista aleminden olan ökaryot suyosunlannda görülür. Ayrı bir âlemde sınıflanan mantarlarda, ışılbireşim pigmentleri yoktur; kökenleri



belirsizdir. Karada yaklaşık 400 milyon yıl önce ortaya



çıkan damarlı bitkiler, ilk gerçek gövdelerioluşturmuşlardır.



ciğer yosunlan



Eğreltilerle ve tohumlu bitkilerle birlikte büyük, çok damarlı yapraklar belirmiştir. İlk tohumlu bitkiler olan



açıktohumlular, 150 milyon yıl önce, çiçekli bitkiler ya da



kapalitohumlular yaklaşık 120 milyon yıl önce ortaya çıkmışlardır.



yosunlar



ökaryot



prokaryot



atkuyruklan san suyosunlar



stafilokoklar, basiller ve öbür bakteriler



karmizi suyosunlari



esmer suyosunlan



kibritotlari



mantarlar



öglenalar egrender mavi-yesi isilbiresim yapan bakteriler



suyosunlan



psilofitler dinollagellala



kimyasal biresimi



yapan bakteriler



yeşil suyosunlar



? ilk canh organizmalar



ilk oksijen üreten bitkiler



ilk gelişen kloroplastlar



ilk gerçek gövdeler



ilk gerçek yapraklar



BİTKİ



275



fei' denen bir dişi gamet oluşturur).



Eğreltiler, bir yandan henüz çiçeksiz (ya da tohum suz) bitki, öte yandansa üstün yapılıdırlar (çünkü iletim damarları, kökleri, sapları ve belirgin yaprakları vardır).



Siluryen'de ortaya çıkmaları, Devonyen'de ve Karbon döneminde gelişip yayılmaları, bütün bitkiler dünyası nin evrimini temelinden ve yeniden yönlendirmiştir.



Bugün bu koldan ancak birkaç canlı fosil (kibritotu, at



kuyruğu, vb.) ve dinamik eğreltiler sınıfı kalmıştır. Çiçekli bitkiler ya da tohumlu bitkiler, prokaryotlarla



(ilkel çekirdekliler) başlayan çok uzun bir evrim süreci nin sonucudur. Zaman içinde ardarda çekirdek zari,



tal, arkegon, kökler, saplar, yapraklar ve iletim damar ları belirmiştir. En sonunda, özgül bir biçim kazanan ba



zı yapraklar, çiçeğe dönüşmüştür.



En ilkel tohumlu bitkiler, yumurtacıkları ve taneleri



çıplak olan açıktohumlulardır. Açıktohumlular, büyük yapraklılar, kozalaklılar, vb. kollara ayrılır. Tohumun bir meyve içinde bulunduğu kapalito humlular kesin olarak Jura çağında ortaya çıkmışlardır. Günümüzde 200 000'in üstünde tür içerirler. Tohumlu bitkiler, birçenekliler (tohum, tek çeneklidir) ve ikice



nekliler (tohum, iki çeneklidir) diye sınıflandırılır; ikice



nekliler kendi içlerinde odunsu bitkiler ve otsu bitkiler diye ikiye ayrılır.



BÜYÜME VE GELİŞME



Hayvanlarla karşılaştırıldığında bitkilerin genel özellik



Yapraklar çok çeşitli biçimlerde olabilir. Saplı meşenin (A)



geniş yaprağı ve sarıçamın (B) iğne yaprakları tek ayalı yalın yapraklardır. Atkestanesinin (C) bir noktadan kaynaklananyaprakçıkları bir elin parmaklarını andırır. Bir eğrelti olan Polypodium'un ana bir sap üstünde dizilmiş iğnemsi, ūstų tüyle kaplı yaprakları vardır. Bezelyenin (E) yaprakçıkları, kıvrımlı sarmaşık filizlerine dönüşür.



Kaktüslerin yapraklan (F) değişerek dikene dönüşmüşlerdir.



kozalakllar



15



birçenekliler



-16



-18



ikiçenekliler



12



sikalar



13



11



10



5 4



Tipik bir çiçekli bitki, bir kök (1) ve bir gövdeden (2)



oluşur. Kök, bir uç sürgendokusunda yükselir (3). Sürgendoku kök yüksüğüyle korunur (4). Hem birincil kökler (5), hem de yan kökler (6) emici kök kıllar (7)



oluşturur; su yönlendirici odunsu dokular (8) ve besin iletici soymuklan (9) vardır. Ikiçeneklilerde bu yönlendirici dokular gövdeyi kabuk (10) ve ozek (11) olarak ayıran halkalarla oluşturur. Yapraklar ve yan tomurcuklar (12)



gövdenin düğümlerinde (13) bulunurlar. Dallar (14) tepe



tomurcuğu (15) hasar görmüşse yan tomurcuklardan çıkarlar. Çiçek (16) döllenince tohum (18) taşıyan meyveye ilk gerçek tohumlar



ilk çiçekler



(17) dönüşen üreme organıdır.



276 BİTKİ 1



2



3



5



6



Bir kapalitohumlu



kökü birçok ayni doku



11



tabakasından



oluşur. Üstderi (1), Suyu ve



mineralleri kök



killanyla emer. Kabuğun (2)



hücreleri, nişasta



9



ve öbür



13



maddeleri



14



depolar. Ince bir



12



-10



UN



iç deri (3), besin



11



ileten soymuğu (4), su ileten



odunsu dokuyu (5) ve bölünenl hücre bölgesini (6) kapsayan damarlisilindiri sarar.



6 5



lerinden biri de yaşamları boyunca büyümeyi sürdür meleridir. Büyüme yalnızca bitkinin boyutlarının arta masına değil, bitkiye küçük de olsa bir hareket sağlama ya yarar ve işığa, besine, üremeye, yayılmaya yönelik



uygun bir yer bulmasına yardımcı olur. Bitkilerin büyü



Tipik bir kapalitohumlu yaprağı, ortadamardan (2) dallanan



bir damar ağıyla (1) desteklenen düz bir ayadır. Koruyucu



hücreler (5) açılabilir (6) ve kapanabilir (7), gözeneklerle



mesi hem yeni hücrelerin üretimini, hem de bunun so



gaz alışverişini düzenlerler. Üstderi (epidermis), ışılbirimin gerçekleştiği birçok kloroplast (9) içeren palisat hücrelerini



hücre, başkalaşım geçirerek özel bir dokunun bir par



çevrilidirler ve daha az kloroplast içerirler. Bir kılıfın (12)



Bitki büyümesinin iki aşaması vardır: Birincil ve ikin cil aşamalar. Birincil büyüme genç, otsu organlarda



soymaktan (14) oluşur.



nucu olarak irileşmelerini içerir. İrileşme sonucunda bir çası olur.



gerçekleşir, sürgünlerin ve köklerin büyümesiyle so nuçlanır. Bazı bitkilerde birincil büyümeyi ikincil büyü



me izler ve odunsu dokunun tabakaları oluştukça bir çap artmasıyla sonuçlanır. Birçeneklilerde ve otsu iki çeneklilerde yalnızca birincil büyüme gerçekleşir. Bitki büyüme ve gelişmesini etkileyen önemli et



korur. Mezotil hücreler (10), hava boşluklarıyla (11)



içinde bulunan damar, yapraga mineral taşıyan odunsu doku (13) ile bitkinin öbür bölümlerine besin dağıtan BİTKİ SINIFLANDIRMASI Derece



Ad



Filum



Bryophyta



Sinif



menler arasında kalıtım, hormonlar, beslenme ve çev



Sinif



Ciğeryosunları Antherocerotae



Sınıf



Yosunlar



re sayılabilir.



Kalitım ya da genetik etmenler, bitkinin genel tür özelliklerini denetler; boy ve büyüme sınırlarını oluştu



Filum



rur. Genetik yapı, DNA ve RNA dizileri aracılığıyla pro



tein bireşimini, özellikle de, enzim üretimini, ayrıca



hormonları ve besinleri denetler.



bitki biyokimyasındaki kesin işlevleri henüz tam anla mıyla aydınlatsamamıştır. Bu tür kimyasal maddeler



dokudan (4) ayınır. Bir bölünen hücre tabakası, yani damarlı



kambiyum (5) gövdenin kalınlığını



artıran damarli dokuları üretir. Ot (B



gibi tipik birçeneklilerde, gövdeye yayılmış damarsı demetler (6) vardır. Süngersi doku ve kabuk farklılaşması



gerçekleşmiştir. Kambiyum tabakası



bulunmayan damarsı demetler büyümeye kapalıdır.



100 14 500



1 000 12 260 000



11 000 550



Kozalaklılar



Sinif



Ginko



Sinif



Çiçekli bitkiler



1



250 000



İkiçenekliler



190 000



Birçenekliler



60 000



"Birçok uzman tarafından birçok degisik sınıflandırma sistemi ileri



sürülmüştür. Gruplandırmadave sınıflandırmada uzlaşanlar, bu grup ve



sınıflaraverilenadlar konusunda anlaşamayabilirler. Buradaki siniflandırmaWhittaker'in bes alemli sistemine göre yapılmıştır.



arasında oksinler, sitokininler, giberelinler, absisik asit



halka, diş kabuğu (3) iç süngersi



9 000



Eğreltiler



Altsinif



sal maddelerdir ve belirli fizyolojik etkileri vardır; ama



damarlı doku demetleri (2) içerir. Bu



Pterofitler



Altsinif



Bitki hormonları, bitkilerde bulunan organik kimya



Ayçiçeği (A) gibi tipik ikiçeneklinin gövdesi üstderiyle (epidermis) (1) çevrilidir ve bir halka içine dizilmiş



Atkuyrukları



Sinif



mesini ve etkinliğini düzenler. Buna karşılık genin etkin liği de, birçok büyüme düzenleyicilerini, özellikle de



1



Kibritotlari



Altfilium



Sinif



hücre çeperlerinden emilmesini, hormonların üretil



23 600



Damarlı bitkiler



Altfilum



Altfilium



hücre bölünmesini, hücre büyümesini, maddelerin



Tür sayısı



2



3



4



5



B



6



10,0



BİTKİ



277



Birincil üretkenlik isilbiresim yapan bitkilerin yarattığı



Üretkenlik (kkal/m/yıl)



organik maddelerin düzeyiyle ya da enerjiyle ölçülür. Birin alan başına eneni (kkal/m/yıl) ya da kuru organik madde (g/m/yil) olarak gösterilir. Yaratılan toplam enerji "brül üretkenlik”, bitki terlemesinden sonra kalan enerjiyse 'net üretkenlik” diye adlandınlır. Çizimdeki temsili sayılar bir



ortamın bir başkasına göre ne kadar farklı üretkenlikte olabileceğinigöstermektedir. Dünyanın büyük bir bölümünde üretkenlik düşüktür; çünkü bitki büyümesini az bir etken kısıtlar. Çöllerdeki ve ollaklardaki bitki toplulukları düşük yağış düzeyi, açık okyanus bölgesi, üst kuşak yüzünden besin kaybı, tundra da soğuk dolayısıyla



kısıtlanmışlardır. Yüksek üretkenlikte tropikal yağmur ormanlari bol işık, sıcaklık ve yağıştan yararlanırlar. Birçok bataklık ve ırmak agizlan, bol su ve besin kaynaklanyla,



8,000



özellikle sıcak iklimlerde, yüksek üretkenliktedirler. 3.000



2.500



2.000 1,000 200



‫ار‬1 , ,‫ناب‬



treh



‫ا ا‬11 ‫رآ‬



‫رارداار‬



orman



doken



ormën



und



116



huzago



Okyanus



orman



kar ve buz -alp tipi çayır kozalaklı orman



Çayırlar yaprakdoken orman



tropikal yagmur ormanı savana



Col



ve etilen sayılabilir.



Bitkiler gerekli yapıları kurmak için ışılbireşimin bü



tün maddelerine gereksinme duyarlar. Su özellikle



önemlidir; çünkü hücre büyümesi çeperleri genişleten iç su basıncının bir sonucudur. Kurak dönemlerde bitki lerin yaprakları daha küçük olur. Kalsiyum, hücre bo lünmesi ve uzamasını düzenlerken oksin ve sitokinin lerle ilişkiye girer, Azot klorofilin, proteinlerin, oksinle rin ve sitokininlerin yapılarında bulunmaktadır. Besinlerin alım ve kullanımı, hormonların ve öbür



düzenleyicilerin çalışması dış ortamdan, özellikle si



caklık ve ışıktan büyük ölçüde etkilenir. Işığın bazı dal ga uzunlukları fitokrom adında bir pigmentin işleyişini Bitki topluluklan hem enleme, hem de yüksekliğe bağlı



olarak değişir. Tropikal bölgede bir dağı canlandıran bu resimde, eteklerde torpikal yagmur ormanından doruktaki soğuk, kurak koşulları yansıtan Alp tipi çayırlara kadar



değişen bitki kuşakları gösterilmiştir. Benzer bir bitki örtüsü kuşaklanması ekvator ile kutuplar arasında yapılacak bir yolculukta görülebilir.



Şeker elması (A) gibi birleşik bir meyve, tek bir çiçeğin aynı meyveyapraklarından gelişir ve birçok meyvecik içerir. Bir çiçeğin bir ya da birçok bitişik



meyveyaprağından gelişen basit meyveler, genellikle hayvanlar aracılığıyla gelişen etli (



meyveleri ve kuru meyveleri içerirler. Kiraz(B) ve cevizin C) etli bir diş kabuğu (cevizinki gösterilmemiştir) ve tek çekirdekli iç bölümü vardır. Küçük çekirdekli



portakal (D) ve domates (G) de etli meyvelerdir. Buğday, (E) gibi otsu bitkilerin meyvesi, tohum kabugunun meyve çeperine kaynaştığı kuru, lek tohumlu tanedir. Mineçiçeğinin (F), olgunlaştıgında dört bölime anlain huru bir metre's word



KAL B



Wor



278 BİTKİ 16



17



18



15



10 14



13



21



-12



22



8



6



23



24



25



26



27



29



-28



Olgun bir elma ağacının çiçeklerinde (A), çanakyapraklar (2), taçyapraklar (5), ercik (6) ve basçık (7) ile yumurtacık



yumurtacığın içine uzanan bir çiçektozu tüpù (18)



(3) ve dişiorgan (8) içeren bir yumurtalık (4) vardır; bunlann



embriyo (22) oluşturmak için yumurtayla (20) birleşir;



tümū bir çiçek tablasına (1) bağlanır. Başçıklar (9), başka bir çiçeğe taşınacak çiçektozu taneciklerini (11) yayan çiçektozu keselerini (10) içerirler. Bu çiçeğin yumurtalığındaki (12) yumurtacık üç antipot hücresi (15)



karşılıklı iki çekirdek (14), bir yumurta (13), iki başka hücre içerir. Disiorgana (17) ulaşan bir çiçektozu taneciği(16),



oluşturur; iki dölleyici (erkek) çekirdek(19) hücreye girip, biri öbürú besin deposu dokusunu (21) oluşturmak için antipot çekirdeklerle birleşir. Çiçektablası (23), elma meyvesini



oluşturmak için tohumun (24) çevresinde gelişir. Çenekleri



(26), gelişmemiş sürgünü (25) ve kökü (27) içeren tohum, toprakta gelişir. Çenekler (28) gerçek yapraklar (29)



geliştikçe solup düşerler. başlangıç



Bitki sırası, aynı alan üstünde zaman içinde bir bitki



topluluğunun yerini bir başkasının almasıdır. Her sıra



aşamasına 'ser' adı verilir. Kuzey iliman kuşağındaki



Kseroser



bitkiler kuru ortamdan kaynaklanan tipik kseroseri



(kurakçılser) ve suda başlayan hidroseri(suculser) yansıtmaktadır. Her bitki örtüsü değişikliğinde mineral ve organik maddeler birikir ve ortam değişir. Kseroserde toprak tabakası derinleşir ve zenginleşir; hidroserde göl ya da gölcükler oluşur. Kuramsal olarak, benzer iklim koşullarında, farklı serlerin aynı bitki örtüsüne doğru yönelmeleri gerekir (bu örnekte yaprakdöken orman).



yosun



arpaolu



kekik



koyunſindig



uvez



huy



BİTKİBİLİM



279



etkiler; bu pigment de çiçeklenmeyi, yaprak dağılımını,



bitkibilim



lişmesini düzenleyen hormonlarla etkileşir. Bütün fizyolojik etkinlikler sıcaklıkla doğrudan ilişki



Bitkilerin incelenmesini konu alan bilim dalı. 1O. 300



sap uzamasını, yaprakların uyku hareketini tohum ge



yıllarında Theophrastos'un bitkilerin biçimleri ve işlev



leriyle ilgili yazılarıyla temelleri atılan bitkibilim ya da (



lidirler: Daha yüksek sıcaklıklar büyümeyi hızlandırır;



botanik), o çağlarda, ilaç yapımında kullanılan bitkileri



soğuk ortamsa bazı tohumların gelişmesi, bazı sürgün



sınıflandırmak amacına dayanıyordu. Yüzyıllar boyun



lerin büyümesi ve bazı bitkilerin çiçeklenmesi için ge



ca bu temel süreçleri inceleyen fizyoloji biliminir XVI.



reklidir.



Yy.dolaylarındaortaya çıkmasına karşın, bitkibilin. an



BİTKİLERİN YARARLARI



Işılbireşim süreci nedeniyle yeşil bitkiler besin zincirinin



cak XVII. yy'da mikroskopun bulunmasıyla, gelişere'



temelini, dolayısıyla bir çevresisteminde enerji akımı



bitki anatomisiyle ilgili çalışmaların kapsamı monişleti:



inorganik elementleri sindirip, yaşayan hücrelere ka



kibilim, bitkilerin biyolojisiyle ilgili her konuyu napsa



nin başlangıcını oluştururlar. Ayrıca bitkiler dışında,



di. Sonraki yüzyıllarda gerçekleşen hızlı gelişmt. le bit.



tan, böylece besin dolaşımında yaşamsal bir halka oluş



mina aldı.



turan canlı organizma yoktur.



Birçok bitkinin yenebilir, yoğun bölümleri -tohum, meyve, yumru gibi- yalnızca dünyadaki insan nüfusu



için değil hayvancılıkta yem olarak kullanılabilmeleri



açısından da önemlidir. Tarihöncesi dönemlerden bu



yana bitkiler, sözgelimi daha çok ya da daha büyük, meyve, tohum, kök elde etmek için ayıklanmadan ge



Bitki



çirilmiş ve yetiştirilmiştir En önemli bitkiler, tahıllar,



siniflandınlmasında



ülkelerde yüksek proteinli tahıl ürünleri yetişmediğin



günümüzde kullanılan her bitkiyi birbirini



özellikle buğday, arpa, pirinç, mısır ve darıdır. Tropikal den, temel besinler yerelması, tatlı patates ve manyok



izleyen iki Latince



gibi yüksek miktarda nişasta içeren yumruköklerden



sözcükle adlandırma (sözgelimi bamya



oluşur.



Kahve, çay, meyve suyu gibi belli başlı içeceklerin



kaynağı da bitkilerdir. Bira mayalandırılmış arpa ve şer



için Hibiscus



betçiotundan damıtma yoluyla, şarap üzümden, viski ve votka gibi bazı içkiler de tahıllardan ya da patatesten



esculentus) sisteminin



elde edilir. Birçok dokumacılık ürünü de pamuk, keten, kenevir gibi bitkilerden elde edilir. Ağaçların odunu alet, mobilya, ev, kağıt, vb. yapımında kullanılır; asetik asit, metanol ve terebentin gibi kimyasal maddeler de



kurucusu olan Car lvon Linné



1732'de beş ay süreyle Laponya'yı



odundan elde edilir.



gezerek bitki örnekleri



Bazı bitkiler içerdikleri kimyasal maddelerden ötürü tipta kullanılır. Bunların başlıcaları arasında, sitmaya



toplamıştır.



karşı kullanılan kabuğundan kinin elde edilen kınakına,



kalp kuvvetlendirici olarak yaprağından yararlanılan



Fotoğrafta, bir gezi anisi olarak



ratotu, vb. sayılabilir.



getirdigi, Laponya giysileriyle



yüksükotu, spazm giderici atropin elde edilen güzelav



görülmektedir.



Bitkilerin bir yapı destegi, bir bileşen ya da en azın



dan bir enerji kaynağı olarak (fosil yakıtlar) önemli bir rol oynamadığı ürün pek azdır. Odun, lif ve kauçuk



Bitkiler ve hayvanlar biyokimya ve hücre biyolojisi açısından temelde benzer olmakla birlikte, bitkibilim,



önemli bitki ürünlerinden bazılarıdır. Lifler ağaç gövde



si ve bazı yapraklarda bolca bulunan uzun hücrelerdir.



eğildiği bazı konular açısından hayvanbilimden olduk.



Pamuk dünyadaki en önemli lif türüdür. Öbürönemli lif



ça farklıdır. Sözgelimi, bitkibilimciler yaprakların farklı biçimleri gibi yapısal değişikliklerin nedenini açıklama



türleri arasında keten, jüt ve kapok sayılabilir. Ayrıca bitkilerin meyve ve tohumları birer yag deposudur; bu



da, hayvanbilimcilere oranla güçlük çekmektedirler.



Üstelik bitkiler iklimdeki ve topraktaki en küçük degi



yaglar çoğunlukla insan besini olarak bazıları da sanayi de kullanılır. En önemli yağ bitkisi zeytindir; onu hindis tancevizi, yag palmiyesi, soya fasulyesi, ayçiçeği, vb.



şikliklere karşı son derece duyarlıdırlar ve çevrebilim,



bu öğelerin çok dikkatli bir ölçümü yapılmadan anlaşı lamaz.



izler.



başlangis



klimaks



hidroser fistikcami



mese



kayin



dişbudak



sogut



egreltiler kizilagac



SIZ



balaklig



yuzey bitkilen



Suici bitkileri



280 BİTKİBİLİM BAHÇESİ



38



İngiltere'de 1759'da kurulan Krallık Bitkibilim Bahçesi'nin adı sonradan Kew Bahçeleri'ne dönüştürülmüştür. Fotoğrafta, Londra yakınındaki üç müzesinden biri görülmektedir.



bitkibilim bahçesi



bitki dağılımı



Yerli ya da uzak iklimlerin bitkilerini yetiştirmek ve ince



lemek için kurulan, zaman içinde gelişerek günümüz



Bitki örtüsü yeryüzünde belirli kurallara göre dağılım gösterir. Bu kuralları belirleyen etmenler iklimsel, fizik



de meraklıları için ilgi çekici vakit geçirme yerleri haline



sel ve biyolojiktir: Işık, sıcaklık, toprak, nem, rüzgâr,



gelen bahçeleri belirten ad. Italya'da 1543'te Pisa'da,



öbür bitkilerle rekabet, asalaklar ve hastalıklar, bitki ya



1545'te Padova'da kurulan ilk bitkibilim (ya da botanik)



yılımı ve uyum, vb.



bahçeleri, bitkilerin tipta ilaç yapımında temel kaynak



levi de görüyorlardı. Sonradan 1621'de Ingiltere'de



Bütün bu etmenler birbirlerine bağlıdırlar; bu yüz den tek başlarına bir ölçüt oluşturmazlar (sözgelimi, ba zı otların düşük düzeydeki nemlere dayanıklılığı top



kibilim bahçelerinin düzenlenmesindeki amaç, yeni



zümleme amacıyla, belirleyici etmenler titizlikle ayrıla



araştırılmaya değdiği yolundaki inanca karşı, bitkilerin içerikleriyle sınırlandırılamayacaklarını göstermekti.



sası Shelford'un tolerans yasası.



olarak kullanıldıkları o dönemde, bir eğitim merkeziliş Oxford'da, 1801'de ABD'de New York'ta kurulan bit



bulunan bir bitkinin ancak yararlı olması durumunda



XVII. yy. sonlarında yapılan bilimsel geziler sonucunda, Avrupa'daki bitkibilim bahçeleri yepyeni bitkilerle do



lup taştı. XVIII. yy. sonunda Ingiltere'de kurulan Krallık Bitkibilim Bahçesi (günümüzde Kew Bahçeleri), yeni



bitkilerin İngiliz bahçelerinde yaygınlaştırılması işlevini de üstlendi; ayrıca, besin olarak kullanılan ya da çeşitli iktisadi değeri olan bitkilerin anayurtlarından alınarak başka bir ülkedeki benzer koşullu alanlarda yetiştirilip



yerlileştirilmeleri işinin yürütüldüğü bir merkeze do nüştü. Günümüzde pek çok ülkede, benzer amaçlı bit kibilim bahçeleri kurulmakta, var olanlar da büyütülüp, zenginleştirilmektedir.



biki coğrafyası: Bk. BİYOCOGRAFYA.



raktaki azot oranıyla belirlenir). Bununla birlikte, çö



rak, iki temel ilke geliştirilmiştir. Liebig'in minimum ya Justus von Liebig tarafından öne sürülen minimum yasasına göre bir bitki yaşayabilme, büyüme ve üreme



si için bazı maddelere gereksinme duyar ve bu madde lerden en az bulunanı en büyük etkiyi yapar. Söz konu su madde, bitkinin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli en az miktara (minimuma) ne kadar yakınlaşırsa, mikta



rindaki küçük farklılıklar o kadar büyük değişikliklere



yol açar. Sözgelimi bir çölde bitki yaşamı için gerekli



olan nem en sınırlı miktarlarda olduğundan, nem ora



nindaki küçük değişiklikler, bölgenin bitkilerinde bü



yük değişikliklere neden olur. Victor Shelford tarafın



dan öne sürülen tolerans yasası, maksimum yasası diye



de adlandırılabilir; yani belirli bir maddenin çok fazlası, bir bitkinin yaşamını, büyümesini ve üremesini sınırlan dırabilir. Minimum ve maksimum düzeyler arasındaki değerlere, tolerans sınırları denir.



BİTKİ DAĞILIMI



281



8생



۲۰۱۴ ‫هرادا‬ ‫و‬



w



In w ‫ןיי‬



‫רשא‬



.



‫ושוייוי‬



۱۱۱۱۳۱۱۱۱



A



‫עדייוי ןי‬



،‫ار‬



‫ה‬



‫ןיווו‬



ir



‫טורייוו‬



PADI LUAH



CA



‫םורסא‬ ya



jum



ÖRTÜSÜ



mom



BİTKİ



kury



bi



DÜNYANIN DOĞAL



wwal



UPANA



Jyotik



RADI



Ilma



York



000



Hun Dune



Tuncte



Bitki dağılımında en önemli etkiyi iklim yapar ve bit



mi hem dünya ölçeğinde, hem de bölge ölçeğinde in



kiler bir bölgenin iklim özelliklerini, iklimsel geçmişini



celerler.



yeryüzünde, sınırları pek belirgin olmasa da anlaşılabi



ayrıca, dünyanın her bölgesinde, kabaca da olsa belirli



ve yüzey şekillerinin etkilerini yansıtırlar. Bitki türleri



lir biçimde dağılmışlardır ve bitki coğrafyacıları, dağılı



Bitki örtüsü bölgeleri dünya ölçeğinde sınıflandınlır; bir bitki örtüsü vardır. Biyomlarsa, iklimsel bitki örtüsü



282



BİTKİÖZÜ



ne göre yapılan sınıflandırmalardır; yani uzun süre kali



bitkisütü



ci olan bitki örtüsü verili bir iklim bölgesinin özelliklerini



taşırlar (Bk. BİYOM).Türler, araya büyük uzaklıklar gir diğinde değişebilirler; ama bitki örtüsü, otlak ya da çol



biyomlarında olduğu gibi, değişmez. Öbür biyomlar arasında tundra, kuzey kozalaklı ormani, tropikal yağ mur ormanı, vb. sayılabilir. Bitki örtülerinin sınıflandırılması belirli bitkilerin ora



nina göre de yapılabilir. Dünyada başlıca dört ana bitki örtüsü dağılımı ayırdedilir: (1) Kozmopolit dağılım (ger



Bazı kapalitohumluların ürettikleri, soymuktaki borular sistemiyle toplanan sivi. Asıltı halinde maddeler içeren bu süte benzeyen sivi, dışarı alındığında lastik gibi sert leşebilir (kauçuk ağaçlarından elde edilen doğal kau çuk). İşlevi tam olarak bilinmeyen bitkisütü, sütleğenler gibi bazı bitkilerde zehirlidir. Birçok bitkinin bitkisütü,



lastik üretiminde kullanılabilir. Ayrıca, haşhaşın (Papa ver somniferum) bitkisütünden afyon elde edilir.



çekte hiçbir bitki kozmopolit değildir ve her yerde ya



şayamaz; kozmopolit dağılıma en çok yaklaşan bitkiler



Bitlis (kent)



minde olan tarima zararlı otlardır); (2) kutup çevresi da



Doğu Anadolu Bölgesi'nde kent. Aynı adlı ilin merkezi



yosunlar gibi basit bitkiler ve insanoğlunu izleme eğili



ğılımı (bu bitkiler Kuzey ve Güney kutupları çevresine



dağılmışlardır); (3) askutup çevresi dağılımı (bu bitkiler



kutup çevresi dağılımı kuşağının sınırından dönencele re kadar uzanırlar); (4) astropikal ve tropikal dağılım (bu



bitkiler dönenceler ve dönenceler çevresinde yayılmış lardır).



bitkiözü:



olan Bitlis kenti, Dicle'nin önemli kollarından Botan ça



yına karışan Bitlis suyunun Güneydoğu Toroslar'da aç mış olduğu derin ve dar vadide, deniz düzeyinden 1 400 - 1 450 m yükseklikte yeralır.



TARIH



Bitlis kentinin çekirdeğini oluşturan kalenin kimler tara fından yapıldığı bilinmemektedir. Bununla birlikte bū tün eski kaynaklarda rastlanan bir efsaneye göre, Bitlis



kalesi Büyük İskender'in buyruğuyla komutanlarından



Bitkilerde ışılbireşimin ürünü. Tohumlu bitkilerin soy muklarında akan bitkiözü, glikoz gibi şekerler yönün



Badlis tarafından yapılmıştır; kentin adı da, Badlis'in



sika'daki “agay" türlerinde ve tropikal bölgelerdeki ba zi palmiyelerde olduğu gibi alkollü içkiler yapımında



değiştirdi. Roma İmparatorluğu'nun ikiye bölünmesin



den zengindir. Akçaağaç türlerinde olduğu gibi koza ğin çizilmesi yoluyla akıtılarak taze yenebilir ya da Mek kullanılabilir.



adının bozulmuş biçimidir.



Büyük İskender döneminden sonra Selefkilere ge çen Bitlis kalesi, Romalılar ile Sasaniler arasında sık sık el den (395) sonra Bizans (Doğu Roma) sınırları içinde ka



lip, Hazreti Ömer döneminde Araplar tarafından fethe



Bitlis'ten görünüş.



BİTLİS dildi (641). Daha sonra Araplar ile Bizans arasında bir



kaç kez el değiştiren kale çevresinde gelişmeye başla yan yerleşme, Emeviler döneminde, "el-Cezire" eyale ti sınırları içinde yeraldı. Abbasiler döneminde, Abbasi lere bağımlı beyliklerden Hamdani Beyliği'nin ve Mer vani Beyliği'nin yönetiminde kaldı. X. yy'da Mervaniler ile Bizans arasında bir sınır kenti durumunda olan Bitlis'e XI.yy'ın ilk yarısında Türkmen



283



ti olan Bitlis ilinin 7 ilçesi vardır: Merkez; Adilcevaz; Ah lat; Güroymak, Hizan, Mutki, Tatvan.



Kabaca bir üçgen biçiminde olan, doğuda Van gölü ve Van ili, güneybatıda Siirt ili, batıda Batman ili, kuzey batıda Muş iliyle sınırlanan, kuzeyde küçük bir sınırla Ağn iline komşu olan Bitlis ilinin yüzeyşekillerinde, ge



nellikle daglar ağır basar. Güney kesimini kaplayan, ba



akınları ulaştı; hattâ 1047'deSelçuklu egemenliğine gir



tidan doğuya doğru hem genişleyen, hem de yükseklik leri artan Güneydoğu Toroslar'ın dorukları, genellikle 2



di. Ama kesin olarak Büyük Selçuklu Imparatorluğu'na katılması, 1085'te gerçekleşti. O tarihten sonra, Büyük



ninda da 3 000 m'yi biraz aşar (Tatvan'ın güneydoğu



Selçuklu İmparatorluğu'na bağımlı Dilmaçoğulları Bey liği'nin merkezi oldu.



XII. yy. başlarında Eyyubilere geçen, Alaettin Keyku bat I döneminde geri alınan, ama kısa süre sonra yeni



den Eyyubilere geçen Bitlis, 1231'de Moğollar tarafın



dan yakılıp yıkıldı; 1232'de bir kez daha Anadolu Sel çuklularının topraklarına katıldı. XIV. yy'ın ilk yarısında



Karakoyunlulara,



1467'den sonra Akkoyunlulara, daha sonra, Safevilere geçen kent, 1514'te Iran seferinden dönmekte olan Ya vuz Sultan Selim tarafından alındı. Yerel beyleri Os



manlı devletine bağlılıklarını bildirdilerse de, Bitlis emiri



500 m'nin üstündedir; en doğuda, Van ili sınırları yakı sunda Ziyaret tepesi; 3 002 m). Güneydoğu Toroslar di şında, ilin başlıca dağları, iki büyük yanardağ konisidir:



Nemrud (ya da Nemrut) dağı, Süphan dagi. Van gölü



nün batı kenarında yeralan, yüksekligi 2 935 m'yi bulan Nemrud dağı, yanardağ kökenli bir kütledir.Biçim ola rak, tepesi kesik bir koniye benzer. Bu koninin kesik te



pesinde, çapı 6 km kadar olan daire biçimli bir krater



yeralır. Nemrud dağının bir özelliği de, Türkiye'deki ya nardağlar arasında en son püskürmüş yanardag olması dir: En son 1441'de ve 1443'te püskürmüş, çeşitli do



nemlerdeki püskürmeler sonucunda çıkan lav akıntıla



ri, Bitlis deresi vadisine girerek ilerlemiştir: Bitlis kenti



Şeref Han, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Iran'ın



nin kalesi ve siyah volkanik taşlardan yapılmış evleri,



len orduyla, Bitlis kesin olarak Osmanlı topraklarına ka



daha yüksek dağı, ilin kuzeydoğu kesiminde, Van gölü



korumasını kabul etti; bunun üstüne 1534'te gönderi



donmuş lav akintıları üstüne oturur. Bitlis'in ikinci ve



tıldı.



Osmanlı yönetim örgütünde Erzurum eyaletinin



nün kuzey kenarında yeralan, yükseltisi 4 058 m'yi bu lan Süphan dağıdır. İlin en yüksek doruğunu oluşturan



ya Çelebi'nin belirttiğine göre, XVII. yy'da kale içinde



bir yanardağ konisidir. Doruk kesiminde, çapı 400 m



Muş sancağına bağlı bir kaza merkezi olan Bitlis'te, Evli



Süphan dağı, andezit ve bazalt kayaçlarından oluşmuş



XIX. yy'ın başlarında nüfusunun 20 000'i bulduğu,



kadar bir çukurluk yeralır. Buzul döneminde, buzullar la kaplı olan dağda, günümüzde de 1,5 km kadar uzun



kentte, içinden geçen derelerin kenarında değirmenler



buzul, krater kenarındaki bir gedikten yararlanarak, ku



muklu bez ve halı dokumacılığı da gelişmişti. Ayrıca Bit



Bitlis ili genel olarak sert kara iklimietkisindedir. Yaz lar çukur alanlarda sıcak, kışlarsa ilin her kesiminde so ğuk geçer. Yalnızca, ilin Van gölü çevresini kuşatan in ce şeritte gölün iklimi yumuşatıcı etkisi görülür. Il mer



300, kale dışında da 5 000 ev vardı.



aynı yüzyılın ikinci yarısındaysa 30 000'i aştığı sanılan



ve siyah sahtiyan üreten sepiyerleri kurulmuş, renkli pa



lis, boya, mazı, tütün, ceviz kütüğü, kitre zamki, cehri



boyası gibi ürünlerini çeşitli bölgelere gönderen bir ti caret merkezine dönüşmüştü.



Bu gelişme sayesinde 1879'da kurulan Bitlis vilayeti



nin de merkezi olan kent, 1 Mart 1916-8 Ağustos 1916



arasında Rus işgaline uğrayıp, Rusların ve Rusların yan daşı Ermeni komitacıların geri çekilmeleri sırasında uy



lukta bir buzul bulunur. Kalınlığı 100 metreyi aşan bu



zeydoğu doğrultusunda 3 400 m'ye kadar sarkar.



kezindekimeteoroloji istasyonunun verilerine göre, en



soğuk ay ortalaması -2,4 °C, en sıcak ay ortalaması 22 °C'tır. Günümüze kadar kaydedilen en düşük sıcaklık -22,2 °C (2.2.1967), en yüksek sıcaklık 36,8 C'tir



guladıkları kıyım ve çıkardıklan yangınlar sonucunda eski canlılığını yitirdi; nüfusu da azaldı.



(16.7.1965). Yıllık yağış miktarı 976 mm'dir Iklim koşulları ormanın yetişmesine.elverişli olduğu



GÜNÜMÜZDE BITLIS



halde, ilde ormanlık alanlar, ormanların yüzyıllardan



fusu 10 000'in altına düşen (9 050), Bitlis ili kaldırılınca bir kaza merkezi yapılarak Muş iline bağlanan Bitlis



Başlıca ağaç çeşitlerini, meşeler oluşturur. Meşelerden



Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımında (1927) nü



kenti, 1936'da Bitlis ili yeniden kurulunca ilmerkezi ol du. 1950'ye kadar pek değişmeyen nüfusu, ilk olarak 1955'te 15 000'i aşti (15007). 1990 sayımının sonuçla



bu yana yok edilmesinin etkisiyle azdır. Bazı kesimler de rastlanılan ormanda, seyrek, çeşidi az bir ormandır. sonra ardıçlar, yabani elma ve armut agaçları gelir. Kiş ların uzun sürmesi nedeniyle, ormanların yüksek ke



simlerinde soğuğa dayanıklı ardıçlar, alçak düzeylerde



rina göre de 40 000'e yaklaştı (38 130). Bitlis kentinin çekirdeği, kalenin eteğindeki dar ve



de daha çok meşe türleri görülür. Nemrud dağında, en



dan oluşan sıkışık kesimdir. Daha yukarda bulunan ve



Dicle ırmağında toplanır (Dicle'ye yönelen akarsuların



dolambaçlı sokaklar boyunca sıralanmış evler ile çarşı



der bulunan ağaçlardan huş ağacına rastlanır. Bitlis ili sınırları içindeki akarsuların büyük bölümü,



daha seyrek dokulu olan kesim, Nemrud dağından ak



yalnızca yukarı çığırları Bitlis ili topraklarındadır); Van gölü kapalı havzasına giden sularsa, kısa boyludur. Ay



lükleri üstünde yayılır. Bu iki kesim, dik ve zikzaklı yo



rica ilin batıkesimindeki bazı akarsular, Karasu'da birle



mış lavların Bitlis deresi tarafından yapılmış taraça düz



kuşlarla birbirinden ayrılır. Kentin vadi tabanında ku



rulmuş olan mahalleleriyeşillikler içindedir; yüksekteki mahallelerse çıplak tepelerin yamaçlarında birbiri üs tünde sıralanırlar.



Bitlis (il)



Doğu Anadolu Bölgesi'nde il. Yüzölçümü 6 707 km ,



nüfusu 1990 sayımına göre 330 115, merkezi Bitlisken



şerek Muş ovasında Murat ırmağına dökülür (yani Fırat havzasına ulaşır). Türkiye'nin en büyük gölü olan Van gölünün batı ya risi, Bitlis ili sınırları içinde kalır. İlin Van gölünden sonra ikinci büyük gölü, Van gölünün kuzeybatısındaki Nazik gölüdür. 48 km genişliğindeki bu göl, Van gölüne su



boşaltan bir vadinin, kuzeydeki Bilican yanardag kütle sinden gelen lavlarla tıkanması sonucunda oluşmuştur.



Dışarıya akışı olduğu için, suları tatlıdır. İlin öteki gölleri,



284 BİTTEL, KURT



Adilcevaz yakınındaki Aygır gölü, Van gölünden bir set



biyocoğrafya



krater gölleridir. Krater göllerinin en büyüğü, aynı za



Canlıların coğrafi dağılımını inceleyen bilim dalı. Bitki



le ayrılan Arin gölü ve Nemrud krateri içinde yeralan



manda da Türkiye'nin en büyük krater gölü olan Nem rud gölüdür. Yüzölçümü 12 km² olan, kraterin batı yarı



sında, 2 250 m yükseltide yeralan Nemrud gölü, yan may biçimindedir. Kuzey kesimindeki en derin yeri, 150 m'yi bulur. Nemrud krateri içindeki ikinci göl olan,



kraterin kuzeyinde yeralan Ilıgöl'ün uzunluğu 600 m,



genişliği 500 m, derinliği yalnızca 7-8 m'dir. Adından



da anlaşıldığı gibi, sıcak suludur; ayrıca, kenanndan si



cak gazlar çıkar (Nemrud dağındaki yanardağ etkinliği nin henüz sona ermemiş olduğunu gösterirler). Krater



içindeki üçüncü göl, kraterin doğusunda, su düzeyi öbür iki gölden otuz beş metre yüksek (2 285 m) olan Küçük Göl'dür.



Ayrıca, Süphan dağının yüksek kesimlerinde, küçük boyutlu, buzul sirk gölleri vardır. EKONOMI



Bitlis ilinde ekonominin temeli, tarla-bahçe ürünleri ile



hayvancılığa dayanır. Tarla ürünlerinin başında buğday gelir. İkinci sırayı, yulaf, üçüncü sırayı darı alır. Sanayi bitkileri arasında, üretilen miktar bakımından şeker pancarı başta gelir. İlin Van gölü kıyısında bulunan ke



simlerinde, çeşitli meyvecilik gelişmiştir. Tütün tarimi



nin da önemli bir geçmişi vardır; ama üretim azdır. Bitlis ilinde hayvancılık da yapılır. Arıcılık önemlidir ve Bitlis balı ün yapmıştır. Bitlis ilinde yeraltı gelir kaynakları önemli değildir.



coğrafyası ve hayvancoğrafyası alt dallarına ayrılan bi yocoğrafyanın temel amacı, bitkilerin ve hayvanların coğrafi dağılımları konusunda bilgi toplamak, farklı ya şama alanlarını belirlemektir. Bitkicoğrafyacıları ile



hayvancoğrafyacıları bu amaçla yerküreyi niteleyici



bitki ve hayvan toplulukları bulunduğu kabul edilen bü yük bölgelere ayırmışlardır. A.R. Wallace ve P. L. Scla



ter'in yaptıkları bölümlemeye dayandırılan hayvan top luluğu bölgeleri şöyle ayrılmıştır: Yeniarktika (Kuzey Amerika'nın büyük bir bölümü); yenitropikal (Güney ve Orta Amerika); eskiarktika (Avrupa ve Asya, tropikal bölgelerin kuzeyi, Kuzey Afrika'nın bazı kesimleri); Et



yopya (Afrika'nın kuzey kıyıları dışında tümü); doğu



(Tropikal Asya ve onlara bağlı adalar); Avustralya



(Avustralya, Yeni Zelanda, Yeni Gine, Okyanusya ve Güneydoğu Asya'nın bazı kesimleri). Bitkicoğrafyacılarının kullandıkları bölümleme, dūn yanın temelde “Yeni Dünya" (Amerika kıtası) ve "Eski Dünya" (Avrupa, Asya, Afrika) diye ikiye ayrılmış olma sına karşın, daha çok kita bölgeleriyle ilgilidir.



Coğrafi yalıtım, yani bir bitki ya da hayvan topluluğu nun adalar gibi çevreden kopuk bir ortamda kalması,



evrimini etkileyebilir. Ada biyocoğrafyası kavramı, çev rebilimin önemli kavramlarından biridir; buna göre, herhangi bir yalıtılmış topluluktaki türlerin sayısını, yeni türlerin adaya gelme oranı ile adada var olan türlerin



Sanayi de pek gelişmemiştir. Başlıca sanayi kuruluşları arasında il merkezindeki Bitlis Entegre Sigara Tesisleri



soyların tükenmesi arasındaki denge belirlemektedir.



(BEST) ile Tatvan'daki tersane, Tatvan Et Kombi



biyofizik



nası ve Tatvan Yem fabrikası sayılabilir. ULAŞIM Bitlis'in en önemli ulaşım hatları, Bitlis-Muş, Bitlis-Di yarbakır ve Bitlis-Van (gölün güney kenarını izler) kara



Fizik kuramları ile fiziksel yöntemlerin biyoloji alanında uygulanmasına dayanan bilim dalı. İkinci Dünya Sava şı'ndan sonra, birçok ünlü fizikçinin biyolojiyle de ilgi



yolları ile Elazığ-Muş'tan gelerek Tatvan'da Van gölü kı



lenmeye başlamalarıyla biyolojinin alt dallarından biri



yısına ulaşan demiryoludur. Van gölünde Tatvan ile



olarak gelişmeye başlayan biyofizik, hem doğrudan doğruya fizikle ilgili konuları, sözgelimi sinir akilarının



Van arasında teknelerle düzenli ulaşım, oldukça eski tarihlerde başlamış, 1971 sonbaharında Tatvan-Van arasında işletmeye koyulan feribot seferleriyle de, Tür



kiye-İran (Haydarpaşa-Tebriz-Tahran) arasındaki de



elektriksel iletimini, hem de karmaşık fiziksel yöntemler yardımıyla biyolojinin bütün alanlarının incelenmesini kapsar. Her iki durumda da, araştırmaları yürütebilmek



miryolu bağlantısı sağlanmıştır.



için, bir ölçüde modern fizik bilgisi gerekir.



Bittel, Kurt



birçok açıdan önemli katkılarda bulunmuştur. Bunların arasında sinir ve kasların çalışması, hücre zarlarının fi ziksel özellikleri ve DNA ile protein moleküllerinin ya



Kesin, sayısal bir bilim dalı olan biyofizik, biyolojiye



Alman tarihçisi ve arkeologu (Heidenheim 1907-ay.y.



1991). Tübingen Universitesi'ni bitiren Kurt Bittel, Al man Arkeoloji Enstitüsü'nün İstanbul şubesinde görev aldı (1937-1946). Boğazköy (Hattuşaş) kazılarını yönet ti (1931-1939). Istanbul Edebiyat Fakültesi Eski Ön Asya Dilleri ve Kültürleri Kürsüsü'nde ordinaryüs profesörlü



pisi (X-ışınları yöntemiyle saptanır) sayılabilir. Bu buluş.



ların çoğu, tibbi açıdan büyük önem taşımaktadır.



biyografi: Bk. ÖZYAŞAMÖYKÜSÜ.



ğüne atanip (1951), Boğazköy kazılarını 1952'de yeni den başlattı. Anadolu'nun Tarihöncesi döneminin ay dinlanmasına büyük katkıda bulundu.



biyokimya



aus Kleinasien (Anadolu'da Yeni Klasiköncesi Buluntu



inceleyen bilim dalı. Her hücrede binlerce farkıl kimya



Başlıca yapıtları: Neue Funde Vorklassischen Zeit



lar, 1934), Prähistorische Froschung in Kleinasien (Kü çük Asya'da Tarihöncesi Araştırmaları, 1934), Die Al tertümer der Türkie (Türkiye'nin Eski Eserleri, 1935), Wenke Hethitischer Kunst von Boğazköy (Boğazköy



Hitit Sanat Eserleri, 1935), Atatürk und die Urgeschisc hicstsforschungen (Atatürk ve İlk Tarih Araştırmaları,



1939), Hattuşa, the Capital ofHittites (Hititlerin Başken ti Hattutaş, 1970), Yazılıkaya (1975).



Biyelinski: Bk. BIELİNSKİ.



Canlıların bedeninde gerçekleşen kimyasal süreçleri



sal bileşen bulunur ve bunların belirlenebilmesi için,



gelişmiş yöntemler uygulamak gerekir. Biyokimya araş tırmaları hücrelerde dört farklı tür büyük molekül(ya da makromolekül) bulunduğunu göstermiştir: DNA ve RNAigibi nükleik asitler;proteinler; karbonhidratlar; li pitler. Biyokimya ayrıca, bütün canlılarda aynı temel



moleküllerin bulunduğunu da ortaya koymuştur. biyoloji



Canlı sistemlerin incelenmesi. Biyoloji canlı varlıklarla



BİYOLOJİ 285



ilgili bitkibilim, hayvanbilim, çevrebilim, fizyoloji, vb.



yaşam bilimlerinin tümünü, ayrıca bu varlıkların fosille rini inceleyen paleontoloji bilimini içeren çok geniş bir



daldır.Mantarları inceleyen mantarbilim,birhücreli hay vanları ve bakterileri inceleyen mikrobiyoloji, hücreleri inceleyen hücrebilim, vb. pek çok alt dala ayrılır. Ku



şaktan kuşağa aktarılan özellikleri inceleyen genetik de, biyolojinin kapsamına girer.



TARIHÇE



(Sağda) Antoni van



Leeuwenhoek, kendi tasarımı



olan mikroskoplar için 400'den çok mercek



perdahlamıştı. Leeuwenhoek'in gözlemlediği,



Biyoloji ilkeleriyle ilgili bazı bilgilerin Tarihoncesi'nde ortaya çıkmış olduğunu arkeoloji buluntuları ortaya



kendi deyişiyle



tarimi ve bitkilerin tıp alanında kullanımını geliştirmiş



arasında,



koymuştur. Cilalıtaş Devri'nde, çeşitli insan toplulukları



ler, sözgelimi eski Mısırlılar, bazı otları ilaç olarak ve



ölülerin mumyalanmasında kullanmışlardır. lik gelişmeler.Bununla birlikte bir bilim dalı olarak biyo



'çok küçük havancıklar" bakteriler ve



birhücreli hayvanlar da vardı.



lojinin ilk gelişmeleri, ancak eski Yunan döneminde or taya çıkmıştır. Tibbin kurucusu sayılan Hippokrates,



(Solda) Robert



tıbbın ayrı bir bölüm olarak gelişmesine büyük katkıda



Hooke, mantar dokusunda gördügü küçücük bölmeleri



bulunmuşsa da, biyolojinin temel gereçleri olarak göz lem ve çözümlemeyi kurumlaştıran, Eflatun'un öğren



cisi Aristoteles'tir. Aristoteles'in özellikle üremeye iliş kin gözlemleri ve bir sınıflandırma sistemiyle ilgili gö



tanımlamak için 1665'te hücre



rüşleri önemlidir.



sözcüğünü



Biyoloji incelemelerinde öncülük daha sonra Ro



kullanmıştır. Bu



ma'ya, ve İskenderiye'ye geçmiş, İ.O. II. yy. ile I.S. II.



büyütülmüş doku



yy'a kadar incelemeler özelikle tarım ve tip çevresinde



çizimi,



odaklanmıştır. Ortaçağ'daysa, biyoloji incelemesinde Islam bilginleri öne geçmişler ve eski Yunan metinlerin den öğrendikleri bilgileri geliştirerek, özellikle tip bili mine büyük katkıda bulunmuşlardır. Rönesans'la birlikte Avrupa'da, özellikle de Italya,



angelo, güzel sanatlarda kusursuzluğa erişme çabaları



Fransa ve İspanya'da biyoloji araştırmaları hızla gelis



içinde, son derece usta birer anatomi bilgini haline gel



miş, XV. ve XVI. yy'larda Leonardo da Vinci ve Miche



Micrographia adlı yaptından



alınmıştır.



mişlerdir. Bu arada, Andreas Vesalius, öğretim gereci



olarak ölülerin kesilip incelenmesinden (teşrih) yarar Andreas Vesalius, õluler üstünde kesip biçmelere dayalı ilk



anatomi kitabıyla anatomi ve tip araştırmalannda bir



devrim gerçekleştirmiştir. Altta kapag görülen bu kitabında yeralan olağanüstü aynntılı çizimleri, Hollandalı sanatçı Jan Stephan von Calcar'ın çizdiği sanılmaktadır.



lanma uygulamasını başlatmış (Fabrica adlı yapıtının 1543'teki basımında ve 1552'deki ikinci basımında ay



rintili anatomi çizimlerine yer vermiştir), XVII. yy'da



William Harwey insanda dolaşım sistemine ilişkin çalış malarıyla deneysel yöntemi ve memeliler fizyolojisini başlatmıştır.



Bilim dernekleri ve dergileri. İlk biyoloji bilginleri için önemli bir sorun oluşturan iletişim eksikliğini altetmek ANDREAE



VESALII



DRVXELLINOIS INVL Chum CAROLI V. Impervers



med de Human corporu bobna Lon lepiasi



için bilim dernekleri (ilki 1603'te Roma'da kurulan Lynx



Akademisi) kurulmuş ve bilimsel buluşları sunan ilk der



giler 1665'ten başlayaråk Avrupa'da yayınlanmaya



başlanmıştır; bunların ilk örnekleri, Fransa'da yayınla nan Journal des Savants ile Ingiltere'de yayınlanan Phi losophical Transaction'dur.



Mikroskopun bulunması ve ilk kullanımı, 1300'den ön



ce optik mercekler bilinmiyor, yalnızca okumak için kaba gözlükler kullanılıyordu. Modern optik Galileo



Galilei'nin 1610'a doğru mikroskopu bulmasıyla başla



mış, mikroskopla ilk inceleme çalışmalanni 1625'te



Italyan Francesco Stelluti, 10 kez büyütülmüş bir bala



rasının çizimlerini yayınlayarak başlatmıştır. XVII. yy'da, yapıtları klasik olarak kabul edilen beş



mikroskop bilgini yetişmiştir: Marcello Malpighi (Ital



ya), Anton von Leeuwenhoek ve Jan Swammerdam



(Hollanda), Robert Hooke ve Nehemiah Grew (Ingilte



re). Bu bilginlerin en önemli çalışmaları arasında Mal



peigh becak i nesilcal ve böbrek cisimcik; betimlemesi ve damarların Hook'un hücre terimini ilk kez CP 114 etme .



kullandığı Micrographia'yı yayınlaması sayılabilir. Modern sistematiğin temeli, Aristoteles'in organizma ları düzenli bir biçimde genos ve eiodes (cins ve tür) te



rimleriyle tanımlamış olmasına karşın, ilk biyoloji çalış malarında tutarlı bir terimlendirme ve sınıflandırma



286 BİYOLOJİ yoktu. Başlıca bitki sınıflandırması, bitkilerin tibbi de ğerlerini tanımlamakta kullanılan sınıflandırmaydı. Son derece kullanışlı ikili adlandırma sistemini, Karl von Linné (bilimsel yapıtlarında Latince Carolus Linnae



us adını kullanıyordu) başlattı; bitki ve hayvanları yapı larına göre cinsler ve türler biçiminde sıralamanın yanı sıra, sinif ve takım kavramlarını da ortaya attı. Jean Bap



tise Lamarck, özelliklerin kalıtımla geçtikleri görüşüne Charles Darwin (solda), evrim



kuramının büyük bir bölümünü,



dogabilimci olarak katıldıgı Beagle gemisinin selerinde



hayvanlar üstünde yaptığı gözlemlere dayandırmıştır. (Altta) Louis



Pasteur'ün mikrobiyoloji alanındaki öncü



çalışması, modern tip araştırmasının



temellerini atmıştır.



uygun düştüğü için, sistemini islevler üstüne kurdu.



1817'de, Georges Baron Cuvier'yse, bütün hayvanlar



âlemini, omurgalılar, yumuşakçalar, eklembacaklılar, işınlılar, vb. alt öbeklere ayıran ilk kişi oldu.



Bilimsel seferler. XVIII. ve XIX. yy'larda biyoloji çalış malarıyla ilgili çok sayıda önemli biyoloji seferi düzen lendi. Bunlardan Ingilizlerin düzenlediği üç seferin, bi



yolojiye son derece önemli katkıları oldu. Sir Joseph Banks, Kaptan Cook'un Endeavor gemisiyle Güney de nizlerine giderek, Avustralya bitki ve hayvanlarından



örnekler topladı (1768-71). Banks'in öğrencisi Robert



Brown, 1801-1805 arasındaki Investigator gemisinin seferinde, Avustralya'dan 4 000'i aşkın bitki örneğiyle



döndü. Üçüncü ve belki de en ünlü seferde, Charles Darwin, Beagle gemisiyle dünyanın çevresini dolaştı (1831-36) ve 1835'te Galopagos adalarındaki kuşlar,



sürüngenler ve çiçekli bitkiler üstündeki gözlemleriyle,



sonradan evrim kuramını geliştirerek, bu kuramı daha



sonra On the Origin of Species (Türlerin Kökeni Üstü ne, 1859) adlı yapıtında yayınladı.



Mikroorganizmaların bulunması. Aristoteles dönemin den başlanarak, organizmaların kendiliklerinden oluş.



tukları yolunda savlar ileri sürülmüş, bir sonuca ulaştırıl



mayan deneyler yapılmıştı. Louis Pasteur 1864'te isıyla mikroptan arındırılmış bir büyüme ortamında (mühürle



yalıtılmış şişeler içinde) hiçbir organizmanın ortaya çık madığını açıkça ortaya koyarak, kendiliğinden oluşma savlarının geçersizliğini kanıtladı. Daha sonra, Edward



Jenner'in çiçek hastalığına ilişkin çalışmalarına dayana



rak şarbon hastalığı için bir aşı geliştirdi ve 1885'te ku



duz bir köpek tarafından isırılmış bir insanı başarıyla te davi eden ilk kişi oldu.



1876'dan başlayarak Robert Koch, mikroorganiz



malar için saf-kültür teknikleri geliştirdi. Çalışmaları



hastalıklara mikropların yol açtıklarına ilişkin mikrop kuramını doğruladı. Öğrencilerinden Paul Ehrlich de,



kemoterapiyi (ilaç tedavisi) geliştirerek 1909'da frengi tedavisinde kullanılan bir ilaç buldu.



Sir Alexander Fleming'in 1928'de penisilini bulma



sıyla antibiyotiklerin değeri anlaşıldı. 1940-1960 ara sinda yürütülen geniş çaplı araştırmalar, çok geniş bir







biçimde kullanılan birkaç düzine antibiyotiğin bulun



masıyla sonuçlandı: Antibiyotikler, bir zamanlar umul duğu gibi her derde deva olmamalarına karşın, kullanıl maları en bulaşıcı hastalıkların sıklığında önemli bir Bitkibilimci Matthias Schleiden'in modern biyolojinin odak kuramı olan hücre kuramıyla ilgili çalışmasını, hayvanları içine alacak biçimde genişleten Theodor Schwann, savini,



hayvan ve bitki hücreleri arasındaki benzerlikleri gösterdiği bir çizimle (altta) açıklamıştır. Solda) Hastalık tedavisi için bir kimyasal etken, kendi deyişiyle bir "sihirli kurşun"



arayah Paul Ehrlich, bu



çalışmalarıyla



bağışıklıkbilim araştırmalarına yeni bir boyut getirmiştir. Buluşlarının en



önemlilerinden biri, frengi tedavisinin ilk ilacı olan Salvarsan'dır.



BİYOLOJİ 287 (Solda) Bir tavşan üstünde deney yaparken görülen Claude Bernard,



deneysel tibbin gelişmesini saglayan başlıca



bilginlerdendir. Avusturyalı rahip



Gregor Mendel (sağda), manastirinin



bahçesindeki bezelyelerle yaptigi deneyler sonucunda temel



kalium ilkelerini ortaya koymuştur.



ni, Fransa'da Claude Bernard gerçekleştirdi. Bernard



azalma sağlamıştır.



Hücrenin işlevi. Hooke'un hücre terimini benimseyen biyoloji uzmanları, zaman içinde bütün canlı sistemle



ayrıca, karaciğerin birçok işlevini, vazomotor sinirlerin



rin ortak birimi olarak kabul etmeye başladılar.



nitladı.



Bitki



anatomisiyle uğraşan Matthias Schleiden, 1839'da hücre kuramını yayınladı. Schleiden, hücreleri örgen



leşmenin temeli olarak görüyor ve her hücrenin, biri “kendi gelişmesine ilişkin”, öteki de "bir bitkinin bütün leyici parçası olarak", çifte bir yaşamı bulunduğunu dü



dokuları



üstünde çalışan



kan basıncı üstündeki etkilerini deneysel yöntemle ka



1930 yıllarında Otto Warburg, biyolojik etkinlik için enerji üreten glikozun yıkılma sürecini başlatan bir dizi hücre enzimi buldu. 1950 yıllarında Hans Krebs, yük



seltgenme süreçlerini tamamlayan bir dizi enzim tepki mesini (sitrik asit çevrimi) ortaya koyunca, hücrelerin genel solunum şeması ortaya çıktı.



şünüyordu.



Hayvan



Schwann'sa,



bir organizmanın bütün bölümlerinin



1905'te Sir William M. Bayliss ve Ernest Henry Star



hücrelerden oluşmadığını farkedip, 1840'ta, bu parça



ling (hormon terimini ilk kullanan bilim adamıdır), be



ların en azından "hücre ürünleri" olduğunu saptayarak,



den işlevlerinin, sinir sisteminin doğrudan denetimi ol



kurama katkıda bulundu. 1868-1898 arasında hücre al



maksızın kimyasal senkronizasyonu ortaya koydular. 1935'te de böbreküstü bezlerinin salgıladıkları hor



toluşumlarının -sözgelimi plastitlerin ve mitokondrile rin- gözlemlenmesi ve tanımlanmasıyla hücre kuramı



monlar bulundu.



genişledi.



Canlı sistemlerde süreklilik, ilk biyoloji bilginleri, hay



Temel yaşam işlevleri. XVII. yy'a kadar, bitkilerin top



vanların ya sperma ya da yumurta içinde önceden oluş muş biçimde bulunduklarına inanıyorlardı. Karl Ernst von Baer'in mikroskoptan yararlanarak, önceden oluş



rakta önceden oluşmuş besinlerle beslendikleri kabul



ediliyordu. Ne var ki, deneysel yöntemi kullanan ilk fiz yoloji bilgini olan Jan Baptista van Helmont, 1640'a doğru, bitkinin büyümesi için gerekli olan en önemli toprak bileşeninin, su olduğu sonucuna vardı. Stephen Hales (1727) havanın, besin bireşimi için gerekli ek bir



bileşen içerdiğini gösterdi. 1779'da İngenhousz, bu bi leşenin karbondioksit olduğunu ortaya koydu. Işılbireşimle (fotosentez) ilgili araştırmalar, XIX. yy. ortalarında Julius von Sachs ve Nathanael Pringshe



im'in, işığın yeşil bitkilerin enerji kaynağı olduğunu gös



termeleriyle başladı. Vernon Herbert Blackman,



1905'te bu sürecin bütün aşamalarında güneş ışığına



gereksinme bulunmadığını ortaya koydu. 1920 ve



1930 yıllarındaki çalışmalar sonucunda,kloroplastların



oksijen ürettikleri kanıtlandı. Hemen ardından da işığa



bağımlı tepkimelerin, işıktan enerji alarak kullanan iki tip -yüksek-enerji molekülünün oluşmasına yol açtıkları ortaya kondu.



Işilbireşimde karbondioksidin izlediği yol, 1950 yıl



larının başlarında radyoizotop karbon-14'ün yardımıy la, Melvin Calvin tarafından ortaya çıkarıldı. Calvin'in



elde ettiği sonuçlar Blackman'in tezinin doğru olduğu nu kanıtladı: Birbirinden farklı, ama çok sıkı bir biçimde



eşgüdümlü iki kloroplast tepkimesi vardır; bunlardan



biri işığa bağımlı, öbürü işığa bağımsızdır. Işığa bağım siz tepkimelerde, karbondioksidin şekerlerin yapısına



girmesi için, işığa-bağımlı tepkimelerin yüksek- enerji



ürünleri gereklidir. Pankreas sivisinda fermentlerin (enzim sözcüğü 1878'e kadar kullanılmamıştı) uygulamalı kanıtlaması



muş embriyolar bulunmadığını kanıtlamasıyla, embri 1953'te James D. Watson (solda) ve Francis H. C. Cnck (sağda), genetik bilginin deposu olan dezoksinbc nükleik



asit (DNA) molekülünün bu modelini oluşturmuşlar,



1962'de Nobel Fizyoloji ve Tip Ödülü'nü, röntgen (X-ışını) kırınımı incelemeleriyle genetik şifreyi çözmelerine olanak



sağlamış olan Maurice Wilkins'le paylaşmışlardır.



288



BİYOM



yobilim doğdu.



Kalıtımın araştırılması olan genetik, ilk bulgularını 1866'da yayınlayan Gregor Johann Mendel'le başladı.



Mendel'in bezelyelerle yaptığı ayrıntılı deneyler, her temel özelliğin bir çift fiziksel birim (genler) tarafından denetlendiğini ortaya koydu. Biri anne, biri babadan gelen bu birimler (özelliklerin ayrılığı yasası), sonraki



kuşağa, öbür çiftlerin dağılımından bağımsız olarak ge çiyordu (özelliklerin bağımsız aktarılması yasası). Gen kavramı, 1900'de, Hollanda'da Hugo De Vries, Al manya'da Karl Erich Correns ve Avusturya' da Gustav



Tschermak von Seysenegg'in, Mendel'in çalışmalarını



yeniden doğrulamalarıyla genişletildi. De Vries'in değ şinim (mütasyon) kuramı, modern genetiğin temeli hali ne geldi.



Pierre Paul Roux'nun 1883'teki, hücre çekirdeğinin, hücrenin bölünmesi sırasında katlanan (tupkı kopyalar üreten) çizgisel düzende tespih benzeri sıralanmış par çalar içerdiği yolundaki düşüncelerine dayandırılarak,



kromozom kuramı geliştirildi. XX. yy. başlarında



ABD'de Thomas Hunt Morgan, gen kuramına önemli birçok katkıda bulundu. Geoffrey Hardy ile Wilhelm Weinberg'in bir popü lasyon içindeki alellerin (1909'da Wiliam Bateson'un



bir genin almaşık biçimleri için kullandığı terim) sıklığı



arasında var olan denge ilişkisini bulmaları, adlarını taşı yan yasanın ortaya atılmasına yol açtı. Genetiğin evrim



deki rolünü, 1937'de Theodosius Dobzhansky, Gene



tik ve Türlerin Kökeni adlı yapıtında açıkladı. Biyolojinin en yeni dalı olan molekül biyolojisi XX.



yy. başlarında Archibald Garrod'un çeşitli hastalıkların biyokimyasal genetiği üstüne çalışmalarıyla başladı. Bir genin bir enzim ürettiği kavramı, 1941'de George W.



dizi hayvan topluluğunu barındırır. Her biyomun biyo tası (bitkileri ve hayvanları), doğanın her yanında ben zer özellikler taşır. Biyomlar, yaşam çevresi denilen



içinde özel organizmaların yaşadıkları daha küçük bi rimlerden oluşurlar. Biyomların dağılımı, karşı sayfada



ki haritada gösterilmiştir. Bir biyomu öbüründen ayıran temel etki iklimdir.



Sözgelimi, bir tropikal yağmur ormanının iklimi, iğne yapraklı ormanlarin ikliminden çarpıcı bir biçimde fark lıdır. Tropikal yağmur ormanında bol su bulunur; gün



lük 13,9 °C-29,4 °C'lık sıcaklık, bitki gelişmesi için aşağı



yukarı kusursuz bir ortam yaratır. lğne yapraklı orman,



tipik olarak yazın kuraklığa, kışın da çok soğuk havaya



daha iyi dayanır. Aynı biçimde, hayvan topluluğu da bi



yomdan biyoma değişir. Her biyomun bitki ve hayvan



toplulukları, o biyoma uyarlanmışlardır. Sözgelimi ku zey tundralarında, yılın önemli bir bölümünde çok so ğuk bir iklim egemendir; bitki gelişme dönemi de serin



ve kurak geçer. Bununla birlikte gerek bitki topluluğu, gerek hayvan topluluğu, bu sert koşullara uyum sağla mışlardır. Kuzey kutup bölgesinin ağaçsız tundra bitki örtüsü, çokyıllık bitkilerden oluşur. Bitkilerin alçak boy



lu olması, sert, dondurucu rüzgârlara karşı geliştirilmiş bir uyumdur; böylece nem, besin azlığı, vb. öbür olum



suz koşullara, yüksek boylu bitkilerden daha iyi daya nırlar.



Benzer biyomlar, çoğunlukla aynı enlemlerde bulu nurlar. Bu durum tundrada ve tayga adı verilen iğne yapraklı Kuzey ormanlarında açıkça görülür. Enlem benzerliklerinin yanı sıra, yükseklik benzerlikleri de bi



yomun oluşumunu etkiler. Yüksek bir dağın doruğuna doğru çıkıldıkça, sıcaklık düşer, hava soğur; kışlar daha uzun ve sert geçer (ekvator yakınlarındaki yüksek dag.



Beadle ve Edward L. Tatum tarafından temellendirildi.



ların dorukları bile karlarla kaplıdır). Bu yüzden, aynı



Jacques Monod, François Jacob, vb. araştırmacıların



dağda birkaç farklı iklim ve bitki örtüsü kuşağı gözlenir.



protein bireşimi üstündeki çalışmaları (1961), bir gen bir enzim anlayışını, bir gen-bir protein biçiminde de ğiştirdi. 1940 ve 1950 yıllarında nükleik asitlerin işlev ve yapılarının anlaşılmasında sağlanan ilerlemeler, protein



bliyonik



bireşiminin aydınlatılmasına önemli katkılarda bulun du. 1953'te James D. Watson ve F.H.C. Crick'in öner



dikleri yapısal model, biyolojide bir kilometre taşı oluş



Mühendislik problemlerinin çözümüne uygulanabile cek biyoloji sistemlerinin özelliklerinin incelenmesi. Bi



yoniğin çalışma alanları, itici güçten (balık ve kuşlarda)



turdu; biyoloji bilginlerine, genetik bilginin depo



enerji çevrimine kadar yayılır. Bu yüzden, canlı orga nizmalardaki ve makinelerdeki denetimin, iletişimin ve



sini açıklayacak akla yakın bir yöntem sağladı. Molekül



haberleşmenin uç biçimlerinin karşılaştırmalı çözümle mesi olan sibernetikle yakından ilişkilidir. Biyonik çalış



edilmesini ve bir kuşaktan bir sonraki kuşağa aktarılma



düzeyindeki biyolojik süreçlere ilişkin bilgi, aynı za manda, genetik bilginin doğrudan işlenmesiiçin teknik



ler geliştirilmesi olanağını sağladı ve genetik mühendis



liği adı verilen dal doğdu. Canlı sistemlerin birliği. Günümüze kadar bulunan or



ganizmaların insana şaşkınlık veren farklılık ve çeşitlili ğine karşın, aynı derecede şaşırtıcı bir yapı ve işlev birli



ği derecesinin varolduğu da gözlemlenmiştir. Kamçılı



ların yapısı, temelde, çekirdek içeren bütün hücrelerle aynı yapıdadır. Büyümeyle ve metabolizmayla ilgili



olan moleküller, çoğunlukla aynı altbirimlerden yapıl mıştır. Ayrıca, biyokimyanın katalizcileri olan enzimle



rin, bütün organizmalarda aynı biçimde etki gösterdik



leri günümüzde bilinmektedir. Hücre bölünmesi ve ge netik şifrenin aktarımı gibi olguların da, bütün canlılar



dünyasında ortak olduğu düşünülmektedir. biyom



Biyofserin (üstünde yaşamın sürdüğü bütün dünya) ay ni iklim koşullarının ve aynı bitki örtüsünün egemen ol



dugu çok geniş bölümlerini belirten çevrebilim terimi. Her biyomda, egemen bitki örtüsü, o biyoma özgü bir



malar, fizyoloji, biyokimya, biyofizik ya da biyomeka



nik dallarıyla ilgili olabilir. Biyonik uygulama genellikle yüksek düzeyde matematik, fizik ve elektronik mühen disliği gerektirir. Biyonik, genel olarak “sistemler kura mi" adı verilen alanla da yakın ilişkilidir ve ve merkez si nir sisteminin çeşitli işlevlerinin ilk matematiksel çö



zümlemelerini geliştirmiş olan Nicholas Rasheusky gibi



bilim adamlarının, biyoniğe büyük katkıları olmuştur.



Daha sonra biyonikle ilgilenen birçok fizikçi ve mühen dis, organizmaların sinir sistemleriniyoğun biçimde in celemişlerdir. Sözgelimi görme sisteminin incelenme si, fotoğraf makinelerinin, televizyonun ve görsel-tani



ma sistemlerinin geliştirilmesini sağlamıştır. İşitme sü reçlerinin incelenmesi de, radyo verici ve alıcılarının



geliştirilmesini sağlamıştır. Kaslarda ve öbür sistemler



de yapılan itici güçle ilgili benzer çalışmalar, denizaltı



ve gemilerin tasarımını etkilemiştir. Kuşların uçuşunun



incelenmesinden uçakların tasarımında yararlanılmış tır. Solunum, dolaşım ve sindirim sistemlerinin incelen



mesi, elektronik denetim sistemlerinin geliştirilmesini sağlamıştır.



Biyoniğin ilgi alanlarından biri de, yapay organların



aktarımıdır. Yapay ayak ve kol kullanmak da benzer bir



çöller



sincap



,



bir



,



belirli



kayın



biyom



,



meşe



,çalılıklar



ve



bir



çölde bir



a , kçaagac



barındıran



o , rmanlar



sürdürebilecegi



,



da ya savana



iklim



,geyik



savanlar



,



toprak ve



ölücü



ve



.,vb.



kaplar bolgesini coğrafya .



;kertnl,



kuşlar



gibi



tundralardır .



hayvan ve



ABD'nin



ve



bitki



karşılık



yaprak



üstündeki



, rmanı ilman o yagmur bitki özgü Kendine



hayvan



ormanda döken



güneybatısındaki ,



döken



yaprak



barinır hayvanlar



biyomlar



>



20



20



d



160



BİYOM



1010



So



yaş mıknara ğaç 120



taygalar I.



varlığ nı



yetişir



geniş



DAĞILIMI 40



yaşamını 100



11



ka tüsler 20



yetişrılan 90



69



Buna



tropikal



189



IDO



yaşar .



biyomda,kuşaktaki 110



Her



.



bir



ve



özelikeri



129



120



ALL



bulnriman kırudhayvnlr



Başlıca 10



289 BİYONİK



290



BİYOPSİ Biyonik, canli



sistemlerle ilgili bilgilerden yararlanılarak, benzer mekanik



araçlar yapılmasını sağlar. Bilek ve parmak



boğumlarında eklemlenen ve



insan başparmagi gibi öbür parmaklarla karşı karşıya gelebilen



bir başparmagi



bulunan mekanik bir el, bir



bilgisayarın denetimi altında, bir kasanın şifreli kilidini hareket ettirebilir.



uygulamadır. Model tanıma ilkesiyle çalışan, elektrikle



kontrol edilen kol ve bacaklar geliştirilmiştir: Yani ya pay organın hareketleri, kas dokusundaki elektrik alan



modelinin belirlenmesi (genellikle derinin yüzeyinde birçok noktada ölçülür) yardımıyla sağlanır.



biyopsi Canlı bir organizmadan, inceleme amacıyla küçük bir doku parçası alma. Genellikle cerrahi araçlarıyla alınan



örnek, mikroskop alunda ya da biyokimyasal yöntemle incelemek için hazırlanır. Biyopsi,cerrahi müdahale di



şında, özel bir pens ya da iğneyle de yapılabilir. Doku



bir biçimde isındığını ve soğuduğunu gösterir. Sıcaklık



lardaki farklılıklar, hava akımlarının ve rüzgâr kütleleri



nin oluşmasına yol açar. Yeryüzü yağmur ve rüzgâr dü zenlerini belirleyen hava akımı kuşaklarıyla çevrilidir. Yaşamın sürmesi için gerekli enerji dengesi, sıcaklığı yüksek olan ekvator bölgelerinden, sıcaklığı oldukça düşük kutup bölgelerine enerji aktarımı sonucunda or



taya çıkar. Denizlerin hareketleri de enerji aktarimina



yol açar. Sözgelimi, Atlas okyanusunun kuzey kesimin deki Golfstrim akıntısı sıcak tropikal suları kuzeye taşır. Yeryüzündeki bu toplam enerji aktarımı, aşırı sıcak lıkları dengeleyip, yaşama uygun çevreler oluşturur. Buna karşılık, yaşamın sürmesi için bu enerjinin besine



nun incelenmesi çeşitli hastalıklarla ilgili bilgiler verir;



dönüşmesi gerekir. Bitkilerin ışılbireşimle işık enerjisini



kanser teşhisinin kesin olarak konulması için, biyopsiy le urdan alınan örneğin mikroskop altındaincelenmesi



besine dönüştürmeleri, insanlar dahil bütün hayvanlar âleminin beslenmesini sağlar. Işılbireşimin oluşması için, gerekli temel bileşenlerin yanı sıra biyosferdeki hammaddelerin çoğu, enerji ak



tek yoldur.



biyosfer



tarımını ve yaşamın sürdürülmesini sağlayan süreçler için gereklidir.



Yeryüzünün 8-10 km üstünü ve birkaç metre altını içe



MADDE VE ÇEVRIMI Biyosferdeki elementler çok çeşitlidir. Yaşam için en



ren, içinde canlı organizmaların yaşadıkları kuşak. Bi yosferde yaşayan sayılamayacak kadar çok organizma, varlıklarını güneş enerjisine ve güneş enerjisinin biyos ferin öğeleri ve bileşenleriyle etkileşimine borçludur lar. Yeryüzünün bir miktar enerji üretmesine karşın,gū



neşin verdiği enerjiyle karşılaştınldığında, bu miktar önemsiz kalır. Öbür gezegenlerde yaşam bulunmadığı



gerekli maddeler arasında. su (H2O), karbon (C), azot



(N), oksijen (O2), fosfor (P) ve kükürt (S) sayılabilir. Or ganik maddenin temel bileşenleri, karbon, hidrojen ve oksijendir . Azot, fosfor ve kükürt de, karbon-hidrojen



oksijen çevrimiyle etkileştikleri için önemlidirler.



Su, bütün doğal çevrimlerin vazgeçilmez öğesidir.



varsayıldığına göre, onlar da Güneş enerjisi aldıkların



Hücreler ve doğal çevre için çok önemli olan birçok maddenin çözünmelerini sağlar. Su çevrimindeki hare



nedenleri de olması gerekir. Bu nedenlerin en önemli sinin, günlük 5 °C -20°Cʻlık oynamalarla biyosferde te



keti süresince, erimiş maddeleri birlikte taşır. Okyanus lar başlıca su rezervleridir.



hava sıcaklığı olduğu düşünülmektedir. Dünyanın çe şitli bölgelerinde bitkilerin büyüme düzeni, su, işık,



ganik karbon olarak bulunur. Başlıca karbon rezervleri



dan, yaşamın gelişmesinin, güneş ışıklarından başka mel tepkimelerin oluşmasına olanak sağlayan ortalama



yükseklik ve toprağın yapısıyla belirlenir. Farklı büyü



me dönemleri biyom adı verilen geniş bölgeler oluştu



rur. (Bk. BİYOM.) Enerji akışı. Dünyanın atmosferi, güneş enerjisini dagi



tan ve seçerek yansıtan bir tampon işlevi görür. Sıcaklı



ğin ve ışık enerjisinin girişine izin verirken, kozmik işin ların ve şiddetlimorötesi ışınların yeryüzüne ulaşmasını



engeller. Karalar ve sular, gündüz emdikleri sıcaklığı,



Yaşam süreçlerinde karbon, karbondioksit ya da or



okyanuslar ve atmosferdir. Karbon, işılbireşim yoluyla organik maddelere dönüşür. Sonra, üç yoldan atmos



fere geri verilir: Su-hava yüzeyleri arasında doğrudan



geçiş: 300 milyon yıllık organik birikimin sonucu olan petrol ve kömür gibi fosil yakıtların yakılması; karbon hidratların, oksijenin varlığında, su ve karbondioksite dönüştürüldüğü ve kimyasal enerjinin serbest bırakıldı



ği biyolojik bir süreç olan solunum.



Azot, bütün proteinlerin kilit maddesi ve yaşamın



gece yavaşça bırakırlar. Atmosfer, serbest bırakılan bu



vazgeçilmez öğesidir. Gaz halinde azotun, atmosferin



ni yavaşlatmaktadır.



rin çoğu tarafından kullanılamaz. Bitkiler tarafından nit



sıcaklığın bir bölümünü tutarak, yeryüzünün soğuması



Yeryüzünün soğuk noktaları bulunması, düzensiz



en bolgereciolmasına karşılık, bu haliyle organizmala rat (NO) olarak özümsenir. Mineralli topraklarda, inor



BİZANS İMPARATORLUĞU 291 ganik maddeleri enerji kaynağı olarak kullanan bakteri



ler taraf:ndan nitratlaştırma süreciyle nitrata çevrilir. En büyük azot depolari atmosfer ve kayaçlardır. Çürüyen organik maddeler de, azotun ikinci en büyük rezervive



ler Bal imparatorluk sınırlanna dayandılar. İslavlar da kan yanmadasına yerleştiler.



Bu tehditler karşısında Herakleios I (610-641), sınır



bölgeleri (thema) kurdu. Sivil ve askeriyetkileri elinde tutan bir generalin yönettiği bu sınır bölgelerinde, hal



bitkiler tarafından en kolay işlenebilen biçimidir. Oksijen üç inorganik biçimiyle bulunur:Su; oksijen molekülü (O2) ve karbondioksit. Kayaçlar, denizler, ye



lerden oluşuyordu. Themalar, zamanla önemli sivasal



Oksijenin su, karbondioksit ve gaz olarak dolaştığı



III Isauros adıyla tahta çıku(717-741); devlet ileri gelen



raltı suları ve atmosfer, oksijenin başlıca depolarıdır.



kin büyük bölümü, imparatorun toprak verdiği asker



ağırlık kazandılar. Anadolu Theması'nın generali, Leo



oksijen çevrimi oldukça karmaşıktır. Su çevrimi ve kar



leri soylular ve ordu arasındaki çekişmeye son verdi.



bondioksit çevrimi, oksijen çevriminin temel bileşenle ridir. Insanların soluduğu oksijen, işılbireşimle üretil



mayı yasaklayarak, ünlü “ikonalar çekişmesi"ni başlattı.



mektedir.



Fosfor, enerjinin biyokimyasal aktarımınaj doğrudan



Buna karşılık, 726 yılındaki buyrultusuyla ikonalara tap Öte yandan, onu hakkı olmayan bir tahta el koymuş sa



yan Charlemagne, Doğu Roma imparatorunun "koru



katıldığından, organizmalar için çok önemlidir. Tortul



yuculuğu”ndan çıku.



(PO) biçiminde kullanılır; çevrimi biyolojik ayrışma ya da denizlere karışma biçiminde olur: Denizlerde deniz tortullarına katılır. Bu çevrim süreci çok yavaş olduğun dan ve insanlar gübre olarak bol miktarda fosfor kullan dıklarından, rezervleri çok sınırlıdır.



den sonra, Mikhael III'ün (842-867) annesi Theodo



kayaçların aşınması yoluyla bitkiler tarafından fosfat



Ikonalar çekişmesi, yüzyıllık bir kargaşa dönemin



ra'nın naiplik döneminde sona ererken (843) Bizans



Imparatorluğu'nda büyük bir kültür gelişmesi gerçek



leşti. Kyrillos ve Methodios kardeşler, Islavlar ve Bul



Kükürt de, fosfora oranla daha az miktarlarda olmak



garlar arasında hıristiyanlığı yaymaya başladılar: Bulgar hanı 865'te vaftiz edildi. Ama "Kutsal Üçlü'den (teslis)



sülfat (SOX) biçiminde kullanır ve proteinlerle birleştirir ler. Hayvanlar kükürdü bitkilerden ya da bitkiyle besle



ile Roma'nın dinsel açıdan birbirleriyle ilişkilerini kes melerine yol açacak büyük bir kavgayı başlattı. Bu ara



la birlikte, organizmalar için gereklidir. Bitkiler kükürtü



kuşkusunu açıkça ortaya koyan patrik Photios, Bizans



nen hayvanlarıyiyerek alırlar.



da Araplar, Bulgarlar ve Ruslar, yüzyıl süreyle Bizans'ın



INSANIN ROLU



Dünyanın evrimi sürecinde, biyosfer milyonlarca yıllık dengenin sonucunda son derece kararlı ve dengeli bir



sistem haline gelmiştir. Ne var ki, sanayi devriminden



başlayarak, insan teknolojisi, bu dengeyi dünyanın her yanında tehdit etmeye başlamıştır. Çevre kirlenmesi, gün geçtikçe artan bir biçimde atmosferin, denizlerin,



zayıflığından yararlandılar. Ne var ki, loannesi Timiskes (967-976) ve Basileios II (976-1025) dönemlerinde, Bi



zans ordusu Bulgaristan'ı ilhak etti. Ruslar yenildiler ve



ortodoksluğu kabul ederek Istanbul patriğine bağlandı



lar. Gene Basileios döneminde, Arnavutluk, Bizans



topraklarına katıldı. Ama Basileios'tan sonra tahta çı



kanların beceriksizliği, ülke maliyesini iflas ettirirken, si



tatlı suların ve toprağın bozulmasına yol açmaktadır. (Bk. KİRLENME). Ormanların ve doğal kaynakların tü



nırlar zayıfladı. Üstelik hıristiyanlık tarihinde "büyük din



mıştır. Fosil yakıtların geniş biçimde yakılması vb. et menler sonucunda yakın bir gelecekte, sera olayı nede



ha da karıştırdı: X. yy'dan sonra, ekonomik bir bunalım



tir. Bütün bu nedenlerden ötürü, dünyanın her yanında



kölesi haline getirdi. Paralı askerler tutmak zorunda ka lan Bizans imparatorlarının gücü azaldı. Isaakios I Kom



nem için alınması gereken önlemleri belirleme konu sunda yoğun bir çaba içine girmişlerdir.



nenos (1057-1059), gücü son derece artan bu toprak aristokrasisinin desteğiyle tahta çıkabildi. Buna karşılık,



biyotik: Bk. MIKA.



Ravenna yakınındaki Sant'Apollinare in Classe bazilikasının



ketilmesi sonucunda asit yağmurlar yağmaya başla



niylebiyosferin bütünüyle bozulması tehlikesibelirmiş



bilim adamları, hemen alınacak önlemleri ve uzun dö



Bizans Imparatorluğu



Roma Imparatorluğu'nun 330'da ikiye ayrılmasıyla Do ğu RomaImparatorluğuadıyla kurulan, Batı Roma Im



paratorluğu yıkılınca (395) Roma'nın varisi olan, ama coğrafi durumu, topraklarında yaşayan halkların çeşitli



liği,akıncı halklarla sürekli ilişkileri ve Doğu uygarlıkları nin etkileri nedeniyle, çok geçmeden Romalı özelliğini



yitiren, 1453'te Fatih Sultan Mehmet'in başkenti Bi



zans'ı (İstanbul) fethetmesiyleortadan kalkankenti devlet. (I.S. 1.0.657'de Bisa tarafından kurulan Bizans



330'da imparator Constantinus'un buyruğuyla yeniden kurulurcasına genişletildi ve adı Constantinus'un adın dan Konstantinopolis'e dönüştü) çevresinde gelişen Bi



zans Imparatorluğu, altın çağını VI. yy'da lustinianos döneminde(527-565) yaşadı.Devletiyeniden örgütle yen lustinianos, eski Roma Imparatorluğu'nu dayeni



den kurma çabalarına girişti. Ama ölümünden sonra Bi



zans, Kuzey Italya ve Orta Italya,İspanya, Suriye, Filis tin ve Mısır'ı peşpeşe yitirdi. İçerde saray entrikaları ve



ayaklanmalar patlak verirken, Hunlar,Avarlar ve Pers



ayrılığı" diye adlandırılan olayla (1054), imparatorluk düzeninin derebeylik düzeni özelliğini alması, işleri da



dan yararlanan toprak aristokrasisi, themalardaki köylü ve askerlerin topraklarına el koyarak, tümünü toprak



absidasında yeralan bu mozaikte, Aziz Apollinare, Isa'nın



görünüş değiştirmesinden bir sahnede canlandınlmıştır. 12



koyun, havarileri simgelemekte, en üstte, iki yanında Musa



vellyas peygamberlerle Isa'nın simgesi yeralmaktadır.



292 BİZANS İMPARATORLUĞU (Solda)



Sicilya'daki Monreale



katedralinin absidasındaki mozaikte Pantokrator ("evrenin



yöneticisi") Isa,



canlandırılmıştır.



IT



(Sagda) Ravenna piskoposu Maksimianos'un



tahtı. VI. yy'dan kalma taht, fildişi panolarla ve



birçok sanatçı tarafından elişi



96



oymalarla súslenmiştir.



Ondeki bes panoda Vaftizci



Yahya ve dört Incil yazari



canlandırlmıştır.



nak vermiyordu. Mikhael VIII, loannes V, Manuel Il ve Ioannes VIII, Avrupa'dan yardım alabilmek için iki kili seyi barıştırmayı denedilerse de, Bizans halkının Batılı 24CARS



hıristiyanlara düşmanlığı nedeniyle bu çabalar sonuç vermedi. Imparatorluk hızla eski gücünü yitirdi; Bizans imparatorları Türklere bağımlılığı kabul ettiler ve sava şın önünü almak için ağır vergiler ödediler. Ne var ki, Murat II ve oğlu Fatih Sultan Mehmet II, o sırada İstan



+



bul, Mistra ve birkaç başka kent dışında bütün toprakla



rini yitirmiş olan bu imparatorluğu ortadan kaldırmaya karar vermişlerdi. Nitekim, Konstantinos XII Draga ses'in (1438-1453) ortodoks kilisesi ile Roma kilisesini



barıştırma çabaları da, ortodoksların karşı çıkmalarıyla sonuç vermedi ve Istanbul Türkler tarafından fethedildi (29 Mayıs 1453).



Bizans sanatı ve mimarlığı. Bizans sanatı ve mimarlığı, yeni ayrıcalıklar tanımak ve yapılan hizmetlere karşılık



IV. yy'dan XV.yy'a kadar süren uzun bir dönem boyun



toprak bağışlama sistemini koymak zorunda kalması, imparatorluğu büsbütün zayıflattı.



ca, Doğu Roma Imparatorluğu'nun kapladığı uçsuz bu caksız topraklar üstünde gelişti ve görkemli başkent Is



Aynı dönemde NormandlarGüney Italya'yı ve Mo ra'yı ele geçirirlerken, Selçuklular Malazgirt Meydan



tanbul'dan yönetildi. Günümüzün Türkiye, Yunanis tan, Balkanlar, Rusya ve Ortadoğu'su ile Akdeniz'de



Savaşı'ndan (1071) sonra Anadolu'yu fethe giriştiler. Aleksios I Komnenos (1081-1118), Venediklilerin yar



birçok bölge, uzun süre bu sanatın etkisinde kaldı. Bu arada Bizans sanatı ve mimarlığı da, söz konusu bölge



dımıyla durumu biraz düzeltti. Buarada hıristiyan Batı dünyası, Türklere karşı birleşerek Ilk Haçlı seferini dü



lerin sanat ve mimarlıklarının etkisi altında kaldı ve za



zenledi. Durumdan yararlanan Aleksios I, Anado



man zaman bu etkileri ustaca kaynaştırmayı başardı. Bizans sanatı, başlangıçta Roma sanatı geleneklerini



lu'nun bir bölümünü işgal etti; ama Haçlıların, hukuken



benimsemişse de, daha sonra başta Anadolu, sonra



kendisinin olan topraklar üstünde yeni devletler kurma



larına engel olamadı. loannes il Komnenos (1118



Balkanlar, Suriye, Irak, Misir ve Kuzey Afrika sanatların dan geniş ölçüde yararlanmıştır. Bizans sanatının Roma



1143) ve Manuel I Komnenos (1143-1180), yeni dev



sanatından özde ayrıldığı nokta, bir hıristiyan sanatı ol



letlere savaş açtılar. Manuel l'in yenilmesiyle (1176), o tarihten sonra imparatorluk yıllarca kargaşadan kurtula madı. Dördüncü Haçlı seferine katılanlar, Istanbul'u iş



gal edip yağmaladılar(1204) ve kenti Latin Imparatorlu ğu'nun merkezi yaptılar.



Trabzon Rum Imparatorluğu,Mora (Epir) despotlu



ğu ve soylularla patriğin desteklediği Izniklimparatorlu gu, bu yeni imparatorluğa karşı çıktılar. Patriğin karar



masıdır. Bizans sanatının dinsel mimarlık alanında en önemli



yapı türü, bazilikadır. Bazilikaların doğu-batı ekseni üs tünde uzanan dikdörtgen bir planı vardır. Bu uzun dik dörtgen, genellikle iki sütün dizisi ile üç bölüme (nef ya



da sahın) ayrılır. Ortadaki bölümün doğu ucunda yera lan yarım daire bölüme, "absida" adı verilir. Bu türdeki



gücü, imparatorunki kadar arttı; Iznik, parlak bir kültür



yapıların Türkiye'deki en önemli örnekleri, Istanbul'da Aya Irini ve Ayasofya, Efes'te Çifte Kilise, Silifke yakınla



hael VIII Palaiologos (1250-1282), Istanbul'u gerialma



dinsel mimarlığında kullanılan ikinci bir önemli plan çe



merkezi haline geldi. Cenevizlilerin desteklediği Mik



yı başardı. Ama maliyenin bozuk durumu, imparatorlu ğun hem Türklerle hem de Latinlerle çarpışmasına ola



rinda Alahan manastırıdır. (Bk. AYASOFYA.) Bizans



şidi olan merkezi planlı yapılara Istanbul'da Küçük Aya sofya camisi (Sergios Bakhos Kilisesi), Italya'da San Vi



BİZANS İMPARATORLUĞU 293 Ayokonya'da'birir sulun basligi



TANVS.



Ortada Imparator



EIWEDA



lustinianos l'in mirkiri



yeralmaktadır



tale ikilisesi, Yunanistan'dan Hagios kilisesi, Yunan hacı



planlı yapılaraysa Istanbul'da Zeyrek camisi (Pantokra tor manastiri), Bodrum camisi (Myralaion manastırı) ör nek gösterilebilir. Sekiz dayanaklı, dehlizli, yonca planlı yapılar da, Bizans dinsel mimarlığında yaygın örnekler dendir. Bizanslı mimarlar, kiliselerin dışında, çok sayıda kent surları, saraylar, zafer takları, konutlar, su tesisleri, mezar anıtları da yapmışlardır.



Bizans imparatoru lustinianos I, Ravenna'daki San Vitale



ratif sanatına bağımlıydı ve güzel heykeller (Sarıgüzel



ordu komutanları ve din adamlarıyla canlandınloıştır.



Bizans'ta heykel sanatı, IV.- VI. yy'larda yunan figü



kilisesinin duvarındaki bu mozaikte, çevresinde bakanlan,



lahitleri ve havariheykelleri, Istanbul Arkeoloji müzesi)



lustinianos l'in dönemi (VI. yy.), Bizans Imparatorluğu'nun en parlak dönemidir.



yapıldı. Ama sonradan, süsleyici kabartmayayönelme oldu. Üsluplaştırılmış öğelerle, gerçek bir oya gibi işlen



miş ünlü alınlıklar yapıldı. Fildişi oymacılığı da Bizans Imparatorluğu'nda son derece gelişmiş birsanat dalıy dı.



Bizans sanatı, resim dalında da önemli ürünler verdi.



nelerin yapıların belli yerlerine konulmasıyla, bir resim



programı ortaya çıkmıştır. Bu programın uygulandığı



önemli bir örnek, İstanbul'daki Kariye camisidir (Khora



Mozaik, fresk, minyatür (kitap resmi), ikona (levha res.



manastırı kilisesi). Günümüzde müze olarak kullanılan



ölçüde gelişti, Bizanslılar, mozaik tekniğini Romalılar



sahnelerde, mozaiğin yanı sıra fresk tekniği de uygulan mıştır. Gene Istanbul'da Ayasofya'da, Fethiye camisi



mi) türleri, özellikle mozaik sanatı, Bizans'ta önemli



dan alıp, kendi zevk ve gereksinmelerine uyarlayarak geliştirdiler. Romalılar mozaik sanatını daha çok yapıla



rin döşemelerine uygularken, Bizanslılar, mozaik res mini genellikle yapıların duvarlarına ve örtü sisteminin



iç yüzüne uyguladılar. Özellikle hıristiyanlıktaki 12 yor



tunun, Bizans resminde mozaik ve fresk teknikleri ile dinsel yapılarda uygulanması dikkat çekicidir. Belli sah



yapıda, Isa, Meryem, havariler ve azizleri görüntüleyen



(Pammakaristhos manastırı kilisesi) ile Vefa camisinde (Theodoros kilisesi) Bizans mozaiklerinin zengin or neklerine raslanır. İmparatorluğun Istanbul dışındaki başlıca kentlerinden Ravenna'daki San Vitale kilisesinin mozaikleri de, Bizans sanatının göz kamaştırcı örnekle ri arasındadır.



Haritada Bizans İmparatorluğu'nun lustinianos dönemindeki en geniş sınırlarından (553), Trakya ve Mora'ya kadar çekildiği 1355 yılınakadar küçülmesi gösterilmiştir. Sonunda, başkenti Istanbul'un Türkler tarafından fethiyle (1453) imparatorluk



ortadan kalkmıştır.



KARADENIZ



BİZANS İMPARATORLUĞU AKDENIZ



294



BİZERTE



Bizans döneminde minyatür sanatı da gelişmiş, el yazmaları minyatürlerle süslenmiştir. Minyatürlerin ko nuları, genellikle yazılan kitapların konularını açıklar ni



teliktedir; yer yer figürlere de yer verilmiştir. Kutsal kişi lerin tahta üstüne yapılmış resimleri olan ikonalarsa,



özgün bir sanatın ürünleri sayılır. Özellikle XII.-XV.



Yy'lar arasında sayılan hızla çoğalan ikonalarda, renk lendirme gereci olarak mumlu boyalar kullanılmıştır. En iyi örnekleri Moskova'daki Tretyakof mūzesi ile Pe



tersburg'daki Ermitaj müzesinde yeralmaktadır. Bizerte



bizmut



Periyodik çizelgede arsenikle birlikte VA grubunda ye ralan kimyasal element. Simgesi Bi, atom sayısı 83,



atom ağırlığı yaklaşık 209 olan bizmut, yumuşak, kırıl gan, oldukça parlak bir elementtir. Genellikle gümüş, kurşun, çinko ve kalay yataklarında oksit, sülfat ve kar



bonat halinde bulunur. Filizlerinin ergitilmesi sırasında, bir yan ürün olarak elde edilir. Ergime noktası 271,3 °C, kaynama noktası 1 560 °C'tur. Erimiş bizmut donma noktasınaulaştığında hacmi yüzde 3,3 artar; bu, yalnız ca bir başka maddenin (galyum) daha taşıdığı bir özel



liktir. Oksitlendiğinde +3 ve +5 değerlikli bileşikler



Tunus'un kuzey kesiminde kent. Tunus kentinin 72 km kuzeybatısında, Akdeniz kıyısında yer alan Bizerte'nin



oluşturur, +3 değerlikli bileşiği daha kararlıdır. Nitrik



fat, demir, çinko ve bölgede çıkarılan başka madenle rin dışsatımı) ve sanayi (petrolrafinerisi, çimento fabri



dan kozmetik sanayisinde ve eczacılıkta yararlanılır. Önemli bir kullanım alanı da, karmaşık tuzlarından biz mut fosfomolibdatın akrilonitrilin (akrilik elyafın ve çe



nüfusu 86 000'dir. Önemli bir balıkçılıkl , ticaret (fos



kası, balık konserveciliği, demir-çelik ve metalurji sana yileri) merkezidir.



Fenikeliler tarafından Kartaca'nın 65 km kuzeybatı



asitte çözünerek bizmut nitrat (Bi (NO3)3) oluşturur.



Zehirleme derecesi düşük olan adi bizmut tuzların



şitli plastik ürünlerinin üretiminde bir ara ürün) bireşi minde katalizör olarak kullanılmasıdır.



sında Hippo Diarrythus ya da Hippo Zarytus adıyla ku rulan Bizerte, sırasıyla Romalılann, Bizanslıların ve



Arapların (VII. yy.) egemenliğinde kaldı. 1881'de Fran



sızlar tarafından işgal edilip, limanı yapılarak (1895), büyük bir deniz üssüne dönüştürüldü. 1963'te Tunus'a bırakıldı.



bizon Doğu Avrupa ormanlarında ve Kuzey Amerika çayırla rinda yaşayan, boynuzlugiller ailesinden iki türün ortak adı. Kuzey Amerika'da yaşayan Amerika bizonunun



(Bison bison) erkeğinin ağırlığı 900 kg'ı, omuzdan yere



Bizet, Georges



yüksekliği 1,90 m'yi aşabilir. Iri kafası ve bedeninin on



Fransız bestecisi (Paris 1838-Bougival 1875). 9 yaşında Paris konservatuvanna giren Georges Bizet, Marmon



tel'den piyano, Benoist'dan org, Zimmermann'dan ar moni, Hrvy'den beste dersleri aldı. 1875'te Roma ödü



lūnü kazandı. Günümüzde beğenilen iki operası (Inci Avcılar (1862-1863) ve Perth'li Güzel Kız (1866)), Wagner'in yapıtlarının egemen olduğu çağında pek ilgi



görmediyse de, Roma (1869) senfonisiyle adını biraz



duyurdu. Do Major Senfonisi, Kristal Saray adı altında Paris Operası'nda sahnelendi. 1872'de Alphonse Dau



det'nin Arlésienne'i için yazdığı sahne müziği, Fransız müziğinin günümüzde en sevilen parçaları arasına gir



di. 1875'te, ölümünden az önce bestelediği başyapıtı Carmen operası, çağında gereken ilgiyi görmediyse de,



kesimi uzun kıllarla kaplıdır. Arkaya doğru giderek in celen gövdeyse daha kısa kıllarla örtülüdür. Dişisi biraz daha küçüktür. Hem erkeği, hem de dişisi boynuzluysa



da, erkeğin boynuzları daha büyüktür. Çiftleşme döne



minde erkekler kendi sürülerini oluşturur ve genç dişi



lerle çiftleşirler. En güçlü ve en deneyimli erkek, çiftleş me gerçekleşinceye kadar bütün sürüye tek başına göz kulak olur. Dişi 9 aylık bir gebelik döneminden sonra tek bir yavru doğurur. Amerika bizonu, birçok kızılderili kabilesi için, hem eti, hem derisi açısından temel kaynak oluşturmuş, ama beyaz avcıların ortaya çıkmasıyla gerçek bir kıyıma ug. ratılmıştır: Yaklaşık 30 milyon baş bizondan, XIX. yy'ın sonunda yalnızca 500 baş bizon kalmıştı.Günümüzde, özel rezervlerde ya da ulusal parklarda üretilen ve ko



sonradan dünya çapında ün kazandı.



XIX. yy. Fransız



bestecisi Georges Bizet, özellikle opera



başyapıtlarından sayılan Carmen'le



ve Arlésienne



Suiti'yle tanınır.



Çok sayıda opera, bir senfoni, vb.



bestelemiştir.



Oteki yaprtları: Le DocteurMiracle (Mucize Doktor),



Don Procopis (1858-1859), Ivan IV (1865), Cemile (Djamileh, 1879), Küçük Orkestra Süiti (1871), Vatan uvertürū (1873), ses için elli kadar ezgi (1855-1873),



beş kantat (1855-1857), Te Deum.



Amerika bizonu (Bison bison) saldırgan bir hayvandır; erkek bizon kavgadan önce güçlü böğürtüler çıkarır.



BLAES, GÉRARD BLASIUS 295 ruma altına alınan bizonlar sayesinde bu sayının 35 000-50 000 arasında olduğu sanılmaktadır.



Blach, Joseph



Avrupa bizonunun ağırlığı 1 tonu, yüksekliği 2 m'yi



Iskoçyalı fizikçi ve kimyacı (Bordeaux, Fransa 1728



oranla daha uzun, kafası da daha küçüktür. Uzun kılları yoktur ve dış görünüşüyle öküze benzer. Eskiden Batı Avrupa ve Sibirya ormanlarında yaşarken, ormanların



bularak "sabit hava" adını verdi (1756). Ertesi yıl, hal



bulabilir. Ayakları ve boynuzları Amerika bizonuna



yok olması sonucu XX. yy'ın başında soyu tükenme tehlikesi geçirmiştir. Günümüzde Polonya ve Rusya'da yaklaşık 1 500 baş Avrupa bizonu yaşadığı sanılmakta dır.



Edinburgh 1784). Daha önce tanınmış ama özel bir gaz sayılmamış olan karbon gazının farklı bir gaz olduğunu değişikliklerine eşlik eden isı alışverişleriyle ilgili ilk araş



tırmalarını yayınladı. Buzun erimesinin, sıcaklık değişik liğine yol açmadan önemli ölçüde isi soğurduğunu far ketti. Buna dayanarak erime isisinin, buz parçacıklany



la birleşerek onları suya çevirdiği ve bu madde içinde



gizli durduğu varsayımını ortaya attı. 1762'den sonra,



buharlaşmanın gizli isısını hesaplamaya çalışıp, Lavoisi



Bjerknes, Wilhelm



er'nin önerdiği kimya kavramları reformunu Büyük Bri



Norveçli fizikçi ve meteoroloji bilgini (Oslo 1862-ay.y. 1951). Stockholm'da makine ve matematik-fizik profe



sörlüğü (1893) yapan Wilhelm Bjerknes, Oslo'da (1801) ve Bergen Yerfiziği Enstitüsü'nde (1917) ders



verdi. Okyanuslardaki ve atmosferdeki akışkan hare



ketlere uyguladığı fiziksel kuramlarıyla dikkatleri üstün



de toplayıp, birkaç asistanı ve oğlu Jacob'la (1897



1975) birlikte siklonların nasıl oluştuklarını ortaya koy



tanya'da ilk benimseyen kimyacılar arasında yer aldı. 1766'dan sonra Edinburgh Universitesi'nde kimya dersleri verdi.



Blachère, Régis Fransız Arap uygarlığı uzmanı (Montrouge 1900-Paris 1973). Fas Yüksek inceleme Enstitüsü'nde araştırma



du. Birinci Dünya Savaşı'nda Norveç'te oğluyla birlikte



müdürlüğü yapan (1930-1935) Régis Blachère, Yaşa



rilerden yola çıkarak kutupsal alanlar kuramını ortaya



bonne'da (1950-1970) ders verdi. Paris Islam Araştır



bir hava gözlemevi şebekesi düzenleyip, elde ettiği ve



yan Doğu Dilleri Ulusal Okulu'nda (1935-1950) ve Sor



atti.



maları Enstitüsü'nü yönetti (1956-1965). Ortadoğu ül



Björnson, Björnstjerne



du.



kelerinin Batı'da daha iyi ve doğru tanınmasına,



İslâm'la ilgili araştırmaların gelişmesine katkıda bulun



Norveçli yazar (Kvikne 1832-Paris 1910). Bir rahibin



Başlıca yapıtlar: Kur'an'ın Fransızca Çevirisi (1947),



oğlu olan Björnstjerne Björnson, daha öğrenciyken, ga



Histoire de la Littérature Arabe (Arap Edebiyatı Tarihi,



tiyatrosunu Danimarka tiyatrosunun etkisinden kurtar



Arapça Dilbilgisi, 1961).



zete ve dergilere yazdığı tiyatro makaleleriyle, Norveç mak için savaşıma girişti. 1857-1859 arasında bir yan dan gazetecilikle uğraşırken, bir yandan da Bergen'de tiyatro yöneticiliği yaptı. 1857-1860 arasında üç köy öyküsü ve ilk oyunlarını (Sigurd Slembe (Piç Slembe, 1862), vb.) yayınladı. Christiania gazetesini yönetip



(1865-1867), bir süre güney Fransa'da kalarak, 1875'te Norveç'e döndü. Amerika ve Norveç'e yaptığı konfe



1952-1965), Grammaire de l'Arabe Classique (Klasik



Blackett, Patrick Maynard Stuart Ingiliz fizikçisi(Londra 1897-ay.y. 1974). Birinci Dünya Savaşı'na katılan Patrick Maynard Stuart Blackett, sa



vaştan sonra Cambridge Universitesi'ni bitirerek (1921), Cavendish Laboratuvarı'nda çalıştı.



Londra



rans gezilerinde, Iskandinavya'da halk üniversiteleri



Krallık Enstitüsü üyeliğine seçilip (1933), Londra (1933



Norveç'in ayrılması konulannda söylevler verip, dar winci öğretiyi yaymaya çalıştı. 1884'te Thomas Renda



ders verdi. Charles Thomson Rees Wilson'ın sis odası



1894'te Absalon'un Suçları romanlarını, 1883-1895'te



Einstein'in E-mc eşitliğinden yola çıkarak enerjinin



(Çalışalım) adlı oyunlarını yazdı. 1903'te NobelEdebi yat ödülünü aldı. 1906'da Mary, 1909'da Naar Den Ny vin Blomstrer(Yeni Şarap Olduğu Zaman) adlı oyunları



magnetizma kuramı ortaya attı ve 1948'de Nobel Fizik ödülünü aldı. Londra Üniversitesi fizik bölümü Bilim ve



kurulması, Izlanda'ya bağımsızlık tanınması, İsveç ve len, 1889'da Pa Guds Veje (Tanrının Yollarında),



Over averne (Güçlerin tesinde),1901'de Laboremus



ni yazıp, bir gezi sırasında Paris'te öldü.



1937) ve Manchester (1937-1953) üniversitelerinde



nin genleşmesini düzenleyerek, bu düzeneğin kozmik radyasyon çalışmalarında kullanılmasını sağladı. Albert maddeye dönüşebilirliğini açıkladı (1935). Genel bir



Teknoloji Laboratuvarı yöneticiliği yapıp, profesörlüge yükseltildi (1953).



Black Muslims: Bk. SİYAH MÜSLÜMANLAR.



Black Panthers: Bk. SİYAH PANTERLER. ХІХ. уу. oyun yazarı ve



Blaes, Gérard Blasius



romancisi



Björnsterne



Björnson



yapıtlannda Norveç kültürünü yüceltmiş ve



uluslararası toplumsal



Belçikalı anatomi bilgini (XVII. yy.başı). Amsterdam'da



tip dersleri veren Gérard Blasius Blaes, özellikle karşı laştırmalı anatomiyle ilgilendi ve 1681'de Anatome Animalium (Hayvanların Anatomisi) adlı büyük yapıtını



yayınladı. Hayvanların anatomisi üstüne döneminde



sorunlar



bilinen bütün bilgileri kapsayan bu kitap, ilk karşılaştır. malı genel anatomi kitabıdır; ama yöntemli bir açıkla



incelemiştir.



ma planından yoksun olduğu için eksiktir.



296. BLAKE, WİLLİAM



Blake, William



mada (gerek şiirlerinde, gerek gravür ve suluboyaların da) gösterdiği başarıdadır.



İngiliz şairi, gravürcüsü ve ressamı (Londra 1757-ay.y.



1827). Küçük yaşta şiir yazmaya, gravür yapmaya baş



Blanc, Louis



Basire'in yanına çırak girdi. Boş olduğu öğleden sonra lan Westminster manastırındaki oymaların resmini yap



Fransız tarihçisi ve siyasetçisi (Madrid 1811-Cannes



layan William Blake, 15 yaşına doğru gravürcü James makla geçirirken, bir yandan da babasının kitaplığında



ki yazarların ve Azize Theresa, Fénelon, Jacob Boehme gibi gizemci yazarların yapıtlarıyla kendini yetiştirdi. 1783'te ilk şiirlerini yayınlayıp, 1790'a doğru sanat ve edebiyat tarihinde eşine raslanmayan bir işe girişti:



SongsofInnocence (Masumluk Şarkıları) adlı şiir yapıtı



ni basımcılara vermeyerek gravürünü yapmaya ve ço ğunluğu renkli olan resimlerle süslemeye başladı.



1882). İspanya'da Josephe Bonaparte'ın yanında çalı



şan bir maliye görevlisinin oğlu olan Louis Blanc, cum huriyetçi ve demokrat ilkeleri benimseyerek Revue du



Progrès'yi (llerlemeDergisi) kurdu (1839). Ertesi yıl De



L'Organisation du Travail (Emeğin Örgütlenmesi Üstü ne) adlı kitabında, sosyalist öğretisini özetledi: "Herke se gereksinmesine göre; herkesten yetenekleri kadar”.



Geçici Meclis üyeliğine (1848) getirilip, Luxembourg



komisyonuna başkanlık etti; ama sosyal atölyelerle ilgili



1795'te şair Young'ın Nights (Geceler) adlı yapıtının sayfa kenarlarını beşyüzden çok resimle, 1803'te yaz



tasarısı amacından saptırılarak, hiçbir sosyalist özelliği



dığı Milton ve Jerusalem (Kudüs, 1820) adlı destansı şiir



olaylarına katılmadığı halde kovuşturulunca, önce Bel



lerini de, gravürlerle süsledi. 1820'den sonra da yaz. mayı sürdürmekle birlikte, gravūre daha çok önem ve rerek, romantik sanatın en şaşırtıcı başyapıtlarından bir



kaçını ortaya koydu: Vergilius'un, Bucolica'sını süsle mek için yaptığı tahta üstüne gravürler; Yobe'un Kitabı için yaptığıgravūrler; Dante'nin İlahi Komedya'sı için yaptığı, çoğu taslak halinde yüz kadar suluboya resim.



olmayan "Ulusal Atölyeler” haline geldi. Haziran 1848



çika'ya, sonra İngiltere'ye kaçarak, kendini tarih çalış



malarına verdi. 1870'te Fransa'ya dönüp, milletvekili seçildi (1871). Komün'ü kınamakla birlikte, millet mec lisindeki aşırı sol gruptan ayrılmadı.



Blanchard, Jean-Pierre



Yobe'un Kitabı için yaptığı 21 gravürde Blake, gece



Fransız havacısı (Andelys 1753-Paris 1809). Çağdaşları



ve gündüzün diyalektiği çerçevesi içinde cennet ve ce hennemin diyalektiğini vermiştir. Dante'nin kitabı için yaptığı suluboya resimlerde de, aynı diyalektiği ele al miş, ama bu kez renkleri konuşturmuştur.



nin çoğu gibi, çok genç yaşta, uçmak isteğine kapılan



Ömrü boyunca kısıtlı bir dost ve öğrenci çevresinin



dışında sesini duyuramayan Blake'in etkisi, XIX. yy. So nunda ve yüzyılımızda günden güne artmıştır. Yapıtları



Jean-Pierre François Blanchard, delikanlıyken,, bir



şemsiyeyle bir yapıdan atlamayı, 1781'de de bir uçan



makine ve bir helikopter yapmayı denedi. 1783'te



Montgolfier balonunun bulunması üstüne tasarılarının



yönünü değiştirip, hazırladığı uçan makine taslağına, hidrojenle şişirilmiş ipek bir balon, bir dümen ve hava



olarak, sanat ve sevginin içgüdüsel bir gizemci doğrula



da ilerlemeyi sağlamak için iki kanat takti (2 Mart 1784'te denediği bu araç işlemediyse de, Blanchard, uçan bir makineye kanat ve dümen takan ilk kişidir).



zemin simgelerini bulmakta ve bu simgeleri canlandır



le düşündü. Balonla birçok kez havalandıktan sonra in



William Blake'in Achan'ın Dövülmesi (1800'e d.) adlı bu



Jeffries'le birlikte Manş'ı ilk olarak balonla geçti: Do ver'den yola çıkarak, 1 saatten biraz uzun süren bir yol



gerek gravūr, gerek resimde akılcılığa karşı sürekli bir protesto oluşturan sanatçı, akılcılığın karşısına, sürekli masini çıkarmıştır. Ressamve şair olarak dehası, bu gi



suluboya yapıtı kendisinin 'ahlák yasasının zulümleri" diye adlandırdığı şeyin canlandınlmasıdır. Blake yapıtlarında, akıla ve yasaya karşı, düşgücünün ve özgürlüğün üstünlügünü savunmuştur.



Yetersiz bulduğundan, buharlı bir motor kullanmayı bi



giltere'ye gidip (1784), 7 Ocak 1785'te ABD'li hekim culuktan sonra, Calais yakınlarındaki Guines ormanına



indiler. 1808'de balonunda bir kalp krizi geçirerek de netimi yitirdi ve düştü; ertesi yıl bu düşüşün yol açtığı hastalıktan öldü.



Blanche, Castillali Fransa kraliçesi (Palencia 1188-Paris 1252). Castilla kra



li Alfonso Vill ile Ingiltereli Eleanor'un kızı olan Castillalı Blanche, 1213'te Philippe-Auguste'ün oğlu veliaht Louis'yle (VIII) evlendi. Yabancı bir prenses olmasına



karşılık, dindarlığı ve otorite anlayışıyla, Fransa Krallı ğı'nın kurulmasına bütün öteki kraliçelerden daha çok katkıda bulundu. Louis VIII'in ölümünden (oniki çocuk



ları olmuştu) sonra, büyük oğlu Louis IX adına gerek de



rebeylerin, gerek Ingiltere kralının saldırılarına karşı ko



yarak, siyasetten çok iyi anladığını ortaya koydu. Siyasal deneyi öylesine büyüktü ki, Louis IX Haçlı seferine çı karken, onu yeniden naipliğe getirdi (1248) ve Fran sa'ya ancak annesinin ölüm haberini alınca döndü (1252).



Blanqui, Louis Auguste Fransız sosyalist kuramcısı (Puget-Théniers 1805-Paris 1881). 1824'te Carboneria derneğine üye olan Louis



Auguste Blanqui, 1830'dan sonra cumhuriyetçi muha



BLÉRIOT, LOUIS 297



lefetin ve sosyalist hareketin önderleri arasında yeraldı ve sonradan “blanquicilik” adı verilen sosyalist kuramı hazırladı. Yaşamı boyunca hep bozgunla sonuçlanan



Wassily Kandinsky ve Franz Marc tarafından anlatım araçlarında özgürlük ilkesiyle kurulan Der Blau Reiter



ayaklanmaların hazırlık dönemleri ile cezaevlerinde



Mavi Atadlı tablosundan kaynaklanıyordu. Çok geç



geçen tutukluluk yılları (toplam 36 yıl 5 ay) birbirini izle



di. 1879'da Bordeaux'dan milletvekilliğine seçildi. Blantyre



(Almanca "Mavi Atlı") topluluğunun adı, Kandinsky'nin



meden Robert Delaunay, Rudolf Steiner, David Burl



yuk, Vladimir Burlyuk, August Manke, Heinrich Cam



pedanck,vb. sanatçıların kauldıkları topluluk Münih'te,



biri 1911 kışında, öbürü 1912 baharında, iki sergi açtı. Resim, edebiyat, tiyatro ve müzik konularında ressam



Malavi'nin güney kesiminde kent. Güney Bölgesi'nin



ve eleştirmenlerin yazılarını içeren Der Blaue Reiter Al



nüfusu 335 000'dir. Yönetim merkezi işlevinin yanı sı



daha açıp, Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle



merkezi olan, 1 039 m yükseltide yeralan Blantyre'nin



ra, tütün, tung yağı, kereste fabrikalarıyla bir sanayi merkezi olan kent, 1956'da Limbe'yle birleştirilerek Malavi'nin en büyük yerleşme alanını oluşturmuştur.



manadı yayınladı. 1913 sonlarında Berlin'de bir sergi



dağıldı (Kandinsky geçici bir süre için Rusya'ya döndü; Franz Marc savaşta öldü). 1924'te Alexey Jawlensky,



Kandinsky, Paul Klee ve Lyonel Feininger, Die Blau Vier



(Mavi Dörtlü) adlı yeni bir grup kurdular.



Blasco-Ibanez, Vicente İspanyol romancısı (Valencia 1867-Menton, Fransa



1928). Genç yaşta cumhuriyetçi düşünceleri benimse



yen Vicente Blasco-Ibanez, 22 yaşında bir ayaklanma



girişiminden sonra Paris'e göçtū. 1891'de bağışlanınca



Ispanya'ya dönüp, gazetecilik, yayıncılık, milletvekilliği



yaptı ve siyasal düşüncelerinden ötürü tam otuz kez tu tuklandı. Birinci



Dünya



Savaşı'ndan



sonra



Côte



d'Azur'e yerleşti. 1914-1918 savaşı üstüne yazdığı Los Cuatro Jinetes



blefarit



Göz kapaklarının serbest kenarlarının iltihaplanması. Bakterilerin (genellikle stafilokoklar) ya da çeşitli virus



lerin yol açtığı, çeşitli göz ilaçlarının ya da kozmetiklerin kullanımına karşı gelişen alerji tepkilerinden de kaynak lanan blefarit, görme yeteneğinin azalması gibi bir tehli ke oluşturmaz; ama kirpiklerin içe dönmesine ve ağta bakaya sürtünmesine yol açarak çok rahatsız edici ola bilir ve süregenleşebilir.



del Apocalipsis'le (Mahşerin Dört Süvarisi, 1916; bir çok kez sinemaya uyarlandı) dünya çapında ün kaza



nan ve yapıtlarının çoğu yabancı dillere çevrilen Blasco çoğunda, en sevdiği yazar olan Ibanez'in yapıtlarının



Blenheim savaşı Ispanya Veraset Savaşı sırasında Bavyera'da Tuna kıyı



Emile Zola çizgisinde toplumsal ve "doğacı” birözellik



sindaki Blenheim'da yapılan savaş. 13 Ağustos 1704'te



vardır.



yapılan savaşta, Marlborough dūkü ile Savoia dūku Eu



Başlıca yapıtları: La Barraca (Lanetlenmiş Topraklar,



1898), Çanas y Barro (Çamur ve Kamışlar, 1902), La



gène'in komuta ettikleri İngiliz-Avusturya ordusu, Fran siz-Bavyera ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Savaş



Horda (Insan Sürüsü, 1905), Kanlı Meydan (Sangre y Arena, 1908), Bizim Deniz (Mare Nostrum, 1916), Los Argonautas (Argonotlar, 1916).



tan sonra Marlborough dūkünü İngiliz Parlamentosu,



Blau Reiter, Der



Blériot, Louis



Aralık 1911'de Münih'te kurulan ve Modern Sanat'ın



Fransız mühendisi, sanayicisi ve havacısı (Cambrai



ilk gelişmesini büyük ölçüde etkileyen sanat topluluğu.



1872-Paris 1936). Toury-Artenay arasında ilk turistik gi



Oxford'un kuzeybatısındaki Woodstock'ta ünlü Blen



heim Sarayı'nı yaptırarak ödüllendirdi.



Franz Marc'ın



1912'de yaptığı ve Kandinsky'nin tablosu gibi Mavi Al adını verdiği bu tablosu, Der Blau



Reiter topluluğunun canlı renkler,



özellikle de mavi renk kullanımının



niteleyici bir



örneğidir. August



Macke ve Heinrich



Campendonck, vb. ressamlann



kauldıkları topluluk. Wassily Kandinsky ve Franz Marc



tarafından



kurulmuştur. (Saarland Müzesi, Saarbrücken.)



298



BLESBOK



diş-dönüş hava yolculuğunu gerçekleştiren Louis Bléri ot(31 Ekim 1908), Calais-Dover arasında Manş denizini



ilk olarak uçakla aşmıştır (25 Temmuz 1909).



blesbok



tan sonra Leipzig'de Karl Marx Üniversitesi'nde ders verdi ve en önemli yapıtı Das Prinzip Hoffnung'u



(Umudun İlkesi, 3 cilt, 1954-1956) yayınladı. Revizyo nizmle (1957) ve gençliği kışkırtmakla (1959) suçlanıp, Berlin duvarı yapılmaya başlayınca Batı Almanya'ya



yerleşerek (1961), Tübingen Universitesi'nde ders ver



Afrika'da yaşayan antilop ırkı (Bil. a. Damaliscus dorcus



philippsi). Yüksekliği 85-140 cm, ağırlığı 115 kg dola



di. Toplumbilim alanında inançlar sorununa eğilip, sta linci ilkelere marksçı bir açıdan karşı çıktı ve ütopyaların



gerekliliğini kanıtlamaya çalıştı. Tarihin bir bütün olarak kavranmasına olanak hazırlayan toplumsal ütopyanın,



insanın kendi sorunları üstüne bilinçlenmesi olduğunu öne sürdü.



Bloch, Felix Isviçre kökenli ABD'li fizikçi (Zürich 1905-ay.y. 1983). Leipzig Universitesi'nde profesörlüğe yükselen (1928) Felix Bloch, Kopenhag'da Bohr ile çalıştıktan (1930) sonra ABD'ye yerleşerek, Stanford Universitesi'nde ders verdi. ABD uyruğuna geçip (1929), Ulusal Bilim



Akademisi üyeliğine (1948), Cenevre'deki Avrupa Nükleer Araştırmaj Laboratuvarı yöneticiliğine|(1954 1955), ABD Fizik Enstitüsü yöneticiliğine getirildi (1965). Katı ve sıvıların belirlenmesinde yeni bir yön



Blesbok (D.



tem geliştirip, radyo dalgalarını çekirdekten alarak manyetik ve elektromanyetik alanlara aktardı. 1952'de



dorcas philippsi) Güney Afrika



Nobel Fizik Ödülü'nü Edward Mills Purcell'le paylaştı.



çayırlanında



yaygın bir antilop



Bloch, Konrad



türüdür.



yında olan blesbokun postu yumuşak, sırtı mat kızıl, sağrıları kahverengi,



bacakları koyu kahverengidir.



Afrika'da yaşayan antilopların en hızlı koşanıdır. Doğal rezervlerde lezzetli eti için evcilleştirilmektedir.



Alman asıllı ABD'li biyokimyacı (Neisse 1912). Münih Technische Hochshule'yi bitiren (1934) Konrad Bloch, ABD'ye göçerek (1936), Columbia Universitesi'nde doktorasını verdi (1938). Chicago Üniversitesi biyo kimya bölümünde ders verip (1946-1954), Harvard Universitesi'nde protesörlüğe yükseldi (1954). ABD



Bleuler, Eugen



yurttaşlığına geçip (1944), Ulusal Bilim Akademisi üye



İsviçreli ruh hekimi (Zollikon 1857-ay.y. 1939). Burg hölzli hastanesi başhekimliği yapan Eugen Bleuler, şi zofreni kuramını ortaya atıp, şizofreninin belirtilerini ilk



lizması ve yağ asitlerine ilişkin çalışmaları nedeniyle



tanımlayanlar arasında yeralmıştır.



Bligh, William Ingiliz amirali ve gezgini (Tyntan, Cromwall 1754-Lon dra 1817). Cook'un ikinci gezisine (1772-1774) katılan



liğine getirildi (1956). Feodor Lynen ile birlikte yaptığı kolesterol metabo



1928'de Nobel Kimya ödülünü çalışma arkadaşıyla paylaşan Konrad Bloch, asetik asidin 30 karbon atomlu bir karbür (skalen) verdiğini ortaya koymuş, yeni tepki melerden sonra skalenin dört çevrimli sterole, bunun da üç karbon atomu yitirince kolesterole dönüştüğünü göstermiş, kolesterolün böbreküstü kabuğunda salgıla



nan hormonların temeli olduğunu kanıtlamıştır.



William Bligh, Bounty adalarını (1778) ve Clarence dü kü takımadalarını (1791) buldu. Kopenhag'ın denizden



topa tutulmasında görev alıp (1801), Yeni Güney Galler



Bloemfontein



valiliği yaptı (1805-1808).



Güney Afrika Cumhuriyeti'nde kent. Orange Özgür Eyaleti'nin merkezi olan, 1 300 m yükseltide yeralan



Blixen, Karen: Bk. DİNESEN, ISAK.



Bloemfontein'in nüfusu 330 000'dir. Güney Afrika Cumhuriyeti Yargıtayı'nın bulunduğu kent, 1854'te



Orange Özgür Eyaleti'nin merkezi olarak kurulmuş,



Bloch, Ernst Alman filozofu (Ludwigshafen 1885-Tübingen 1977).



XIX. yy. sonuna doğru Kimberley yakınlarında elmas,



Witmatersrand'da da altın bulunmasından sonra hızla



büyümüştür. Günümüzde önemli bir demiryolu kavşa



Sosyalizmi benimseyen Ernst Bloch, Isviçre'ye kaçarak



ği ve ticaret, kültür (üniversite) merkezidir. Havası son



nünce Geist der Utopie'yi (Ütopya'nın Ruhu, 1918) ve tezi Thomas Münzer als Theolog der Revolution'u



dan, kent yakın iki gözlemevi kurulmuştur.



(1915), bir mizah dergisinde çalıştı. Almanya'ya dö



derece temiz, dolayısıyla da gözleme elverişli olduğun



(Devrim Dinbilimcisi Olarak Thomas Mūnzer, 1922)



Blok, Aleksandr Aleksandroviç



yayınladı. Nazilere karşı çıkıp, makelelerini topladığı Erbschaft Dieser Zeit 1 (Bugünün Kalıtı, 1935) yayınla yınca sürgüne gönderildi. ABD'ye yerleşip, B. Brecht ve Thomas Mann'la birlikte bir yayınevi kurdu. Savaş



Rus şairi (Petersburg 1880-ay.y. 1921). Rus simgeci şa



irlerinin en ünlüsü olan Aleksandr Aleksandrovic Blok, üç ciltlik Stichi o Prekrasnoy Dame (Güzel Hanım İçin



BLOW, JOHN 299 Şiirler, yazılışı 1901-1902, yayınlanışı 1904) adlı yapiti nin birinci cildinde, etkisinde kaldığı Vladimir Solov yev'in gizemci, idealist felsefesini yansıttı. Neznakovka (Bilinmeyen Kadın, 1906) ve Speznaya Maska (Karyüz



ristiyan Görüşü ve Felsefe, 1944 ve 1946). bloodhound



ler, 1907) adlı ciltlerindeyse yaşamın acı gerçeklerine



Iri ve güçlü köpek ırkı. Tarihöncesi dönemlerde ataları



döndü ve simgeciliğe yöneldi. 1908'de Rusya'yo "Gü



und ırkı, günümüzdeki görünümünü XIX. yy'da ABD ve



(ilk ciltte yücelttiği Sophia'nın, bir fahişeye dönüşmesi) zel Hanım'la” özdeşleştirdiği Rossiada (Rusya), Rus



ya'yı sarsmaya başlayan toplumsal çatışmaları yansıtıp,



nin Akdeniz ülkelerinde yetiştirildiği sanılan bloodho



Ingiltere'de almıştır. Iri ve güçlü bir köpektir. Omuzdan



Balagançik (Teşhir Barakası, 1906) adlı oyunundan baş



layarak simgecilikten uzaklaştı ve Rosa i Krest (Gül ve Haç, 1913) adlı tarihsel oyununu yazdı. Soloviniy Sad (Bülbül Bahçesi, 1915) adlı şiir kitabında sanatçının top



lumsal sorumluluğunu dile getirip, çeşitli gazetelerde



yayınladığı makalalerde aydınlanı yeni Rusya'nın kurul masına katkıda bulunmaya çağırdı.



Dile egemenliği sayesinde şiirin bütün ezgisel ola



naklarını kullanarak XX. yy. modern Rus şiirinin hazırla



yıcıları arasında yeralan Aleksandr Aleksandroviç Blok, kuşağının şairlerini ve gençliğini büyük ölçüde etkile miştir.



Blomberg, Werner von Alman mareşali (Stargard 1878-Nürnberg 1946). Trup penamt (Gizli Genelkurmay) yöneticiliği yapan (1927



1929) Werner von Blomberg, Savunma bakanlığına ge



tirilince (1933), silahlı Kuvvetleri Nazilerin buyruğuna



soktu; orduyu yeniden silahlandırdı. Mareşalliğe yük



seltilerek (1936) başkomutanlığa getirilip, Wehrmacht yeniden kurulunca (1938) görevden uzaklaştırıldı.



Blondel, Charles Fransız hekimi ve ruhbilimcisi (Lyon 1876-Paris 1939).



En eski köpek ırklanndan biri olan bloodhound, güçlü koku alma duyusu sayesinde polis köpeği olarak iz sürmede kullanılır.



yere yüksekliği 68 cm'yi, ağırlığı 50 kgʻi bulur. Temel



özelliği, kulaklarının çok uzun, yüzünün kırşık olması dır. Postu siyah ve kahverengi, kırmızı ve kahverengi ya



da yalnızca kırmızı olabilir. Günümüzde özellikle polis



1900'de felsefe öğretmeni, 1906'da tıp doktoru,



köpeği olarak yetiştirilmektedir.



Dünya Savaşı'na katılarak çeşitli cephelerde savaştı.



Bloomfield, Leonard



konularda yetişmiş olması sayesinde tip ile ruhbilimin



ABD'li dilbilimci (Chicago 1887-Newhaven, Connecti cut 1949). Klasik Hint-Avrupa dilbiliminde uzmanlaşan



kın ancak nicel olduğu yolundaki postūlaya karşıçıka



Leonard Bloomfield, Introduction to the Study of Lan



sağlayan daha uygun bir yöntem önerdi.



1933) adlı yapıtlarıyla ün salmıştır.



linç, 1906), La Psychophysiologie de Gall (Gall'ın Psi kofizyolojisi, 1914), La Mentalité Primitive (likel Zihni



Bloomsbury Grubu



Ruhbilime Giriş, 1928), Le Suicide (Intihar, 1933).



birbirlerinin evinde toplanan aydınlar, edebiyatçılar,



1914'te, edebiyat doktoru olan Charles Blondel, Birinci 1937'de Sorbonne'da ders vermeye başlayıp, çeşitli



ortak sınırlarına eğildi. Normal ile hasta arasındaki far



rak, hastanın bilincini nitel özgürlüğü içinde kavramayı



Başlıca yapıtları: La Conscience Morbide (Marazi Bi



yet, 1926), Introduction à la Psychologie Primitive(likel



Blondel, Maurice Fransız filozofu (Dijon 1861-Aix-en-Provence 1949).



Paris, Lille ve Aix'te felsefe öğretmenliği yapan Maurice



Blondel, 7 Haziran 1893'te savunduğu doktora tezi L'Action'da (Eylem), çağdaş felsefenin birçok gözdete



masını (varoluş, kaygı, bağlanma, aşkınlık) ele aldı.



Pascal'dan Leibniz'e ve Maine de Biran'a kadar çe



şitli filozofların etkisinde kalan Maurice Blondel, sezgi



nin kaynaklarını ve aklın verilerini birleştirmeye çalışa



rak, hıristiyan ideolojisini yeni kavramlarla zenginleştir miştir.



guage (Dil Incelemesine Giriş, 1917), Language (Dil.



XX. yy'ın başlarında, Londra'da Bloomsbury semtinde ressamlar topluluğu. Sir Leslie Stephen'ın kızları Vanes. sa Bell ve Virginia Woolt'un çevresinde romanci E.M. Forster, ressam ve eleştirmen Roger Fry, iktisatçı John Maynard Keynes, şair ve yazar Victoria Sackville West,



biyografi yazan Lytton Stradas, sanat eleştirmeni Clive



Bell ve ressam Duncan Grant'tan oluşan topluluğun üyeleri, toplumsal alanda siyaset ve çalışma dünyası dı şinda hemen her konuyu tartıştılar. Bayağılık temeline dayalı bir uygarlığın çökeceğini savunup, gerçek anla mıyla bir "sanat okulu" oluşturamamakla birlikte, do nemlerinde Ingiliz kültür yaşamını önemli ölçüde etki lediler.



Başlıca yapıtları: Histoire et Dogme (Tarih ve Dog ma, 1904), Le Problème de la Mystique (Gizem Soru nu, 1925), Lutte Pour la Civilisation et Philosophiede la



Blow, John



Pensée (Düşünce, 1934), L'Acte et les Etres (Edim ve



1708 yılları arasında orgculuk yapan John Blow,



Ingiliz orgcusu ve bestecisi (Newark 1649-Londra



Paix (Uygarlık için Savaşım ve Barış Felsefesi, 1939), La



1708). Westminster katedralinde 1668-1679 ve 1695



Varlıklar, 1935), La Philosophie etl'Esprit Chrétien (Hi



1699'da krallık capellasının yöneticiliğine getirildi



300 BLOY, LÉON (Westminster katedrali orgculuğuna da, en başarılı öğ



rencisi Henry Purcell atandı). Çok sayıda Ingiliz koro



şarkısı, ilahiler, mezmurlar, odlar ve din dışı müzik bes



teledi. Venus ve Adonis (1685'e d.) adlı yapıtıyla ger



çek anlamda İngiliz operasının ilk örneğini verdi.



Bloy, Léon Fransız yazarı (Périqueux 1846-Borg-la-Reine 1917). 18 yaşında Paris'e giden Léon Bloy, resim öğrenimini



yarım bırakarak Barbey d'Aurevilly'nin katibi oldu. Loi



re savaşına katılıp, 1877'de ilk kitabını yazdı: La Cheva



lière de la Mort (Ölümün Yüzüğü, 1891'de yayımladı). Bir süre rahip olmayı düşündüyse de, vazgeçip, 1882'de Révélateur du Globe, Christophe Colombe el sa Béatification Future (Yerkürenin Kaşifi Kristof Ko lomb ve Gelecekte Kutsallaştırılması) adlı kitabını ya



yınladı. Sonra Propos d'un Entrepreneur de Démoliti



ons (Bir Yıkma Müteahhidinin Sözleri, 1884), Le Déses peré (Umutsuz, 1886) adlı kitaplarını ve başlıca yapıtı olan La Femme Pauvre'u (Yoksul Kadın, 1897) yayınla



dı. Exégèse des Lieux Communs (Beylik Düşüncelerin Açıklaması, 1902) adlı yapıtında, kitaplarını pek de be



ğenmeyenburjuva dünyasını acı birdille alaya alıp, se kiz ciltlik günlüğünde yaşamının öfke ve tedirginliklerini



1936 - 1937 arasında Halk Cephesi hükümetinin başkanlığını



yapan Léon Blum, sanayinin tamel dallarını devletleştirmiş,



işçilerden yana birçok yasanın kabul edilmesini sağlamıştır.



anlattı.



blues ABD'de Afrika kökenli siyah topluluğun din dışı gele



kurulmasına katkıda bulundu. Le Populaire gazetesini



kurup, başyazarlığını üstlendi. 1936'da sosyalistler komünistler ve liberallerin oluş



neksel şarkılarına verilen ad. Yalnızca kenditaşıdığı de



turdukları Halk Cepheleri'nin hükümetinin başkanlığını



bakımından da önemli olan blues ("bluz" okunur), her



formlar yapılmasını sağladı; İspanya Iç Savaşı'na müda



ğer açısındandeğil, cazin evriminde temel öğe olması



yapıp, ücretli yıllık izin, 40 saatlik çalışma haftası gibi re



biri 4 ölçülü 3 parçaya bölünmüş 12 ölçülü bir ritim ile



hale etmeme siyaseti sonucunda partisinde bölünme.



En ayırdedici ezgisel özelliği yarım tondan küçük tonla



lere yol açtı ve Haziran 1937'de güven oyu alamayarak düşürüldü: 1938'de yeniden başbakanlığa getirildiyse



tarlalarında çalışan işçilerin topluca söyleyerek çalış



şı'nda Naziler tarafından tutuklanıp (1943) Dachau ve



lerinden bu yana, temel zenginliğini doğaçtan söylen



karı Adige'ye sürüldü. Savaştan sonra Aralık 1946



uyan yorumcunun yorumu sırasında, sanatçının düşgü



düncü Cumhuriyet'in kurulmasında önemli rol oynadı.



buyruğu alunda çalışma koşullarının güçlüğünü, yok



Blumberg, Baruch S.



bu ritimle çalışan bir armoni zincirlemesinden oluşur.



rin kullanılmasıdır. ABD'nin güney kesimindeki pamuk



de,bir ay sonra birdaha düşürüldü.İkinci Dünya Sava



malarına belirli bir ritim kazandırdıklarıortaya çıkış gün



Buchenwald toplamalkamplarında kaldıktan sonra Yu



mesinden alır. Sözler ve ezgi, temel blues şemasına



Ocak 1947 arasında yeniden başbakanlık yapıp, Dör



cũnden doğar. Sözler genellikle beyaz sömürgecilerin



sulluğun acısını, yitirilen sevgiliyi, vb. dile getirirler. Si yahların özgürlüğe kavuşmalarından, özellikle de XIX.



ABD'li hekim ve biyokimyacı (New York 1925). Çeşitli



den sonra, gece kulüpleri ve konser salonlarında söy



ğine getirilen Baruch Samuel Blumberg, 1970'ten baş



mie Smith vb.) yazdıklarıblueslarla (New Orleans Blues 1902; Memphis Blues,1912; The St. Louis Blues, 1914;



patit B diye adlandırılan bulaşıcı sarılıkta Avustralya an tijeninin rolünü ortaya koyup (çalışması, kan bağışında bulunanların kanlarının ayrıntılı biçimde incelenmesini



yy. sonlarında kitle halinde büyük kentlere göçmelerin



görevlerden sonra Kamu Araştırma Enstitüsü yöneticili



lenmeye başlanmış, ilk ünlü blues sanatçıların (Lead belly, "Blind" Lemon Jefferson, Jelly Roll Morton, Ma



layarak Pennsylvania Universitesi'nde ders verdi. He



vb.) ve doldurdukları plaklarla hızla yaygınlaşmıştır.



başlattı), Nobel Tıp ve Fizyoloji Ödülü'nü C. Gajdu



Özellikle en tanınmış blues yorumcusu, "Blueaslar Im



sek'le paylaştı (1976).



başarı kazanmıştır.



Blume, Peter



Blum, Léon



Rus asıllı, ABD'li ressam (Smurgon 1906). Küçük yaşta



paratoriçesi" diye anılan Bessie Smith, olağanüstü bir



Fransız siyasetçisi ve yazarı (Paris 1872-Jouy-en-Jons



1950). Edebiyat eleştirmenliği yapan Léon Blum, Drey



fus davasından başlayarak toplumsal sorunlarla ilgile



nip, 1902'de Fransız Sosyalist Partisi'ne girdi. Parti baş kani Jean Jaurès'in öldürülmesinden (1914) sonra parti



içinde etkinliğini gün geçtikçe artırıp, 1920'deki parti kongresinde Üçüncü Enternasyonel'e katılmaya karşı çıktı; oylama sonucunda katılma kararı alınmasına kar sin partiden ayrılmayıp, 1924'te "SolcularHareketi"nin



ailesiyle ABD'ye.göçen (1911) Peter Blume, resim öğ renimi görüp, 1931'de ABD'de gerçeküstücü resmin



ilk yapıtlarından birini ortaya koydu: Scranton'un Gü neyi(1931; Metropolitan müzesi, New York), The Eter



nal City (Ebedi Kent, 1934-1937; New York Modern



Sanatlar müzesi ) adlı yapıtında, Mussolini'yi Roma'da bir kutu açılınca fırlayan kukla biçiminde canlandırdığı tablosu "kışkırtıcı" bulunarak, Corcoran Galerisi'nin



(Washington) ikiyılda bir sergesine kabul edilmedi. Aşa ğı yukarı bütün tablolarında uyguladığı bu alegori ve



BOAS, FRANZ



301



üssü vardır. 1. us Grönland'da Thula'da, 2. üs Alaska'da



Clear'de, 3. ūs, Ingiltere'nin doğu ksyısındaki Fylingda les'tedir. 1962'de hizmete giren sistemin 1. ve 2. úslerindeki radar antenlerinin yükseklikleri 122 m, genişlikleri 50 ,25 m m'dir. 2. ve 3. üslerine, parabol biçimi yansıtmalı



çapında, geniş taramalı radarlar yerleştirilmiştir. Sistem



KuzeyAmerika'ya herhangi bir saldırıyı, 20 dakika ön ce algılayabilecek güçtedir. Her üç üste de,bilgileri de gerlendiren dev bilgisayarlar vardır. Bilgiler otomatik



olarak, Kuzey Amerika Uzay Savunma Komutanlığı'na iletilmektedir. ABD'de sistem, 1985'ten sonra, ülkenin



doğu ve batı kıyılanna radar sistemleri kurularak des



teklenmiş, ama 1991'de batı kıyısındaki radarların ça



lişması durdurulmuştur. boa



Boagiller ailesine giren 6 cinste toplanan 50 kadar yıla



na verilen ortak ad. Yaşayan yılanların en irileri boagil



Peter Blume'un Dünyanın Hafifligi (1932) adlı bu yapıtı,



ler ailesinde toplanır: Boalarla yakın akraba olan piton lar, Güney Amerika'da suda yaşayan anakonda, vb. Ayrıca aile küçük kum boalarını (Eryx), orman yılanlari



ABD'de gerçeküstücülük kökenli büyük gerçekçilik" akımının başlıca örneklerindendir. Blume, yapıtında



gerçekçi ayrıntılar ile gerçeküstücü imgeleri ve yergiyi büyük bir başarıyla bağdaştırmıştır.



ni(Tropidolphus), vb. içerir. Boalanin örnek tipleri, Tro



pikal Amerika'nın (sözgelimi orman boalanı ve zümrüt



yergi yüklü karabasan havalı resimleriyle, gerçeküstü



yeşili boa (Boa canina) gibi) ve Madagaskar'ın (sözgeli



cülüğün başlıca temsilcilerinden biri haline geldi.



mi ağaççıl bir tür olan Sanzinia madagascariensis) çayır larında, ağaçlarında ve çalılıklarındayaşar. Kum boala



Blumenbach, Johann Friedrich



yaşar, toprağı kazarak yeraltında gizlenirler. Boalar ze



ni, Kuzey Afrika ve Güney Asya'nın yarıçõlbölgelerinde



Alman doğabilimcisi (Gotha 1752-Göttingen 1840), 1776'da Göttingen Universitesi'nde profesörlüğe yük selen Johann Friedrich Blumenbach, çalışmalarıyla an



tropolojinin kurucuları arasında yer aldı. Insanları beş irka ayırdı: Beyaz, kızıl, siyah, sarı, Malezyalı.



Başlıca yapıtlari: De Generis Humani Varietate Nati



va (Insan Türünün Doğuştan Çeşitliliği, 1775), Hand buch der Vergleichenden Anatomie (Karşılaştırmalı Anatomi El Kitabı, 1805).



Blücher, Gebhard Leberecht von Prusyalı mareşal (Rostock 1742-Krieblowitz, Silezya 1819).Yedi Yıl Savaşları'nda Prusya ordusunda savaşan



Amerika kıtasına özgü bir boa türü olan boayılanının



dudan ayrıldı (1781). 1787'de yeniden görev alıp,



hızla sanılıp, avinin soluğunu keserek öldürür.



Gebhard Lebercht von Blücher, sonra bir süre için or



Fransa'ya karşı yapılan harekât sırasında önce albay, yararlık gösterdi; ama Lübeck'te teslimolmak zorunda



sonra general oldu. Napolyon'a karşı savaşlarda büyük



kaldı (1806). Prusya ordusu başkomutanlığına atanip (1813), Leipzig'i aldı ve mareşalliğe yükselerek,Fransa harekatı (1814) sırasında müttefik kolordularından biri



ne komuta etti: Wellington'un imdadına tam zamanın



da yetişmeyibaşararak,Napolyon'un Waterloo Savaşı' ni yitirmesinde başlıca rolü oynadı.



(Constrictor constrictor) boyu 4 m'yi bulabilir. Sürüngenlere ve başka küçük hayvanlara akıl almaz bir



hirli değildir: Avlarını sarılıp sıkarak öldürürler. Ilkel



hayvanlardır: Atalar kertenkelelerin anatomik yapılan ni yansıtan yapıları taşırlar (arkaayakların ve bu ayaktaki pençenin kalintıları ve işlevsel iki akciğer). Türlerin ço ğu geceleri etkinlik gösterir; dudak levhalarında avlar nin yaydığı isiyi algılamalarını sağlayan küçük çukurlar bulunur. Çoğunlukla göz alıcı parlak renklerde olurlar: ebemkuşağı boasi (Epicrates cenchis), vb. En çok lan nan tür, Meksika ile Arjantin arasında ve Bati Hindis



BM: Bk. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER.



tan'da yaşayan boayılanıdır (Constrictor constrictor). Türkiye'de yaşayan tek boa türü, kum boayılanıdır (Eryx jaculus).



BMEWS



bir



geniş



açıdan



Coğrafi



.



sistemi



muş



algılama



Alman asıllı ABD'li antropolog, etnolog ve dilbilimci



ve



alana yayılmış radarlar ağından oluşan BMEWS'in üç



uyarı



Boabdil: Bk. EBU ABDULLAH,



'



Ballistic Missile Early Warning System'in (Balistik Füze Erken Uyarı Sistemi) kısaltması. ABD'de, eski SSCB'den Kuzey kutbu üstünden Kuzey Amerika'ya yapılabile cek bir balistik füze saldırısını belirlemek için oluşturul



Boas, Franz



302



BOBSLEIGH XIV. yy. Italyan şairi Giovanni Boccacio'yu ödül



kazanmış (defne yapraklarından tac) eski Romali bir şair olarak



canlandıran bir gravür.



Fotoğrafta Franz Boas (en sağda), Kwakitutl kabilesinden bir Kızılderili ailesiyle görülmektedir. ABD'de antropolojinin gelişmesine önemli katkılarda bulunan Boas, farklı kültürlerin çözümlenmesine deneysel yöntemle yaklaşmayı başlatmıştır.



car olması için Napoli'ye gönderilen Giovanni Boccac



cio, babasının 1340'ta iflas etmesi üstüne Italya'nın çe şitli kentlerini dolaştı. 1350'de, Floransa'ya yerleşti ve



başlıca yapıtı Dekameron'u (Decamerone) yazdı (bu yapıtında, yazar, vebanın kırıp geçirdiği Floransa'da bir



villaya sığınmış on genç kadın düşler. Bunların, her biri (Westfalen, Minden 1858-New York 1942). Eskimoları incelemek için Baffin adasına yapılan bilimsel sefere



katılan Franz Boas, Ingiliz|Kolombiyasındakikabileleri



inceledi. ABD'ye yerleşip (1887), Columbia Universi



tesi'nde ders vermeye başlayarak (1889), Kuzey Ame



rika dilleri ve uygarlıkları üstüne, Tarihöncesi göçler us tüne önemli çalışmalar yaptı.



Başlıca yapıtları: Handbook ofAmerican Indian Lan



bir gün öyküler anlatır (Öyküler, açık saçık öykülerden,



şövalye öykülerine ve günlük yaşamdan alınmış öykü



lere kadar değişir). Dekameron olağanüstü bir başarı



kazanmış ve sonradan pek çok yazar tarafından taklit edilmiş, ama yazar bir süre sonra Dekameron'u yazdı ğından ötürü utanmaya başlamış (Petrerca'nın etkisi ol masaydı belki de yakacaktı), hattâ kadınlara ağır sitem lerle dolu bir kitap yayınlamıştır; Il Corbaccio (Kocamış Karga, 1354 ya da 1364).



guages (Kuzey Amerika Kızılderililerinin Dilleri Üstüne



Oteki yapıtları: Il Filocolo (Aşk Üzgünü, 1336), Il Fi



El Kitabı, 1911), Primitive Art(Ilkel Sanat, 1928), Anth ropology andModern Life (Antropoloji ve Modern Ya



lostrato (şiir, Sevda Çeken, 1338), Bucolicum Carmen



şam, 1929), Race, Language and Culture (Irk, Dil ve Kültür, 1940).



(1351-1361).



Boccherini, Luigi



bobsleigh



Italyan çellocusu ve bestecisi (Lucca 1743-Madrid



Eğimli pistler üstüne aynı adlı kızakla yapılan spor. Ilk



dersleri alan Luigi Boccherini, kemancı Manfredi'yle birkaç yıl süren bir konser turnesine çıktı. 1768'de Pa ris'te ilk üçlülerini ve dörtlülerini yazdı. Madrid'de, ön ce veliaht Luigi'nin besteciliğine, sonra, kralın orkestra



olarak 1888'de St. Moritz'de ortaya çıkan bobsleigh



sporunun pistlerinin çoğu Alpler'de ya da Kış Olimpiya tı düzenlenmiş yerlerdedir. Avrupa ülkelerinin çoğun da ulusal şampiyonaları yapılır. Uluslararası yarışmalar, Uluslararası Bobsleigh Federasyonu'nun denetiminde dir. Dört kişilik bobsleigh yarışları ilk olarak 1924'te, iki



kişilik bobsleigh yarışları da 1932'de Kış Olimpiyatları kapsamına alınmıştır. Modern bobsleighler alüminyum ve çelikten yapılır;



hızları saatte 145 km'yi bulabilir. Yarışmalarda, uzun



lukları 3,8 m'yi (iki kişilik kızaklarda 2,7 metre), ekip da hil toplam ağırlıkları da 630 kg'i (iki kişilik kızaklarda 375 kg'i) geçemez. Uluslararası kızak pistleri en az 1 500 metre uzunluktadır ve en az 15 sert virajları vardır.



Yarışlar genellikle dört denemeden oluşur; en düşük



toplam iniş süresini yapan ekip yarışı kazanır; önde otu ran sporucu, bir ip ya da bir direksiyonu, dümen yerine kullanır.



Boccaccio, Giovanni Italyan yazarı (Floransa ya da Certaldo 1313-Certaldo



1375). Floransalı bir banker olan babası tarafından, tüc



1805). Once Lucca'da, sonra Roma'da çello ve beste



şefliğine atandı. 1787'de Prusya Kralı Friedrich II tara fından saray bestecisi unvanı verildi.



Çağında öncü bir besteci sayılan Boccherini, Sta



mitz'in ve Mannheim okulunun yolundan yürüyerek çalgılara önem vermiştir. Yapıtları arasında yaylı çalgılar



için 54 üçlü, 91 dörtlü ve 125 beşli, yaylı çalgılariçin koncerto ve sonatlar, yirmi kadar senfoni, oda müziği parçaları, vb. sayılabilir.



Boccioni, Umberto Italyan ressamı, heykelcisi ve kuramcısı (Reggio di Ca



labria 1882-Verona 1916). Fütürizmin başlıca kuramci si olan Umberto Boccioni, 1898'de Roma'ya gidip, sonradan fütürist akıma katılacak olan GiacomoBalla



ve Gino Severini'yle tanıştı; ilk çalışmalarında Balla'nın yeni izlenimci üslubundan etkilendi (bu etki 1902'de Paris'te Georges Seurat ve Paul Signac'ın resimlerini



görünce daha da artu). 1902-04 yılları arasında Avrupa



ve Rusya'da yolculuklar yapıp, 1905'te Italya'ya döne



BOFABALIĞIGİLLER 303 Umberto Boccioni'nin



Uzayda



Süreksizliğin Benzersiz



Biçimleri adlı bu tunç heykeli, fütūrist



heykelciliğin niteleyici örneklerindendir.



(Özel koleksiyon, Milano.)



Boerhaave, Herman Hollandalı hekim ve kimyacı (Voorhout 1668-Lieden 1738). Bir papazın oğlu olan Herman Boerhaave, felse fe (1690) ve tip (1693) doktorasını verip,Leiden Univer sitesi kuramsal tip kürsüsünde profesörlüğe atandı (1701). Tip ve botanik kürsüsünün başına getirilip



(1730), hastanede 12 yatağın hekimi oldu ve kısıtlı has ta sayısıyla, eşsiz bir klinik öğretim kurdu: Kimya dersle ri de verdiğinden neredeyse tek başına bir fakülte oluş turuyordu.Latince yayınladığı kitaplarının çoğu, Ingiliz ce, Fransızca ve Arapça'ya çevrildi.



Başlıca yapıtlan: Institutiones Medicae in Usum An



nuae Exercitationis (Bir Yıl içinde Uygulanan Tip Öğre nimi, 1708), Aphorismi de Cognos Cendis et Curandis Morbis (Hastalıkların Teşhis ve Tedavisi konusunda Özlü Sözler, 1909).



Boerler: Bk. AFRIKANERLER. rek, Italyan fūtūrizminin kurucusu Filippo Tommaso Marinetti'nin topluluğuna (1909) katıldı ve ilk önemli fütürist tablosu Galeride Ayaklanma'yı (1909, Jesi Ko



leksiyonu, Milano), sonra da ünlü tablosu Yükselen Kenti (1910, New York Modern Sanat müzesi) yaptı.



Marinetti, Carlo Carra, Luigi Russolo, Balla ve Severi



Boerler Savaşı Güney Afrika'daki Boerler adı verilen Hollanda asıllı sö mürgeciler ile Ingilizler arasında yapılan savaş. 1899'da Boerlerin Natal'in kuzeyini işgal etmeleriyle başlayan



ni'yle birlikte Fütürist Ressamların Bildirgesi'ni (1910)



savaşın ilk yılında, Boerler ardarda birkaç zafer kazana rak, Mafeking, Kimberley, ve Ladysmith'i kuşattılar.



1911'de Paris'e yaptığı yolculuktan sonra, kubizmin et



kisinde kaldı. 1912'den başlayarak daha çok heykelle



Ama ertesi yıl, Ingilizler Boer birliklerini bozguna uğra tarak, Transvaal'in başkenti Pretoria'yı ele geçirdiler. O



gesi'ni yayınladı.



rak yürüttükleri, Ingilizlerin de misilleme olarak sivil Bo



yazıp, akımın Avrupa'da yayılmasında etkili rol oynadı. ilgilendi ve aynı yıl Fütürist Heykelciliğin Teknik Bildir



tarihten sonra Boerlerin daha çok bir gerilla savaşı ola



Bochum



erleri toplama kamplarına kapattıkları savaş, sonunda 1902'de Boerlerin Vereeniging antlaşmasını imzala



Almanya'da kent. Nordrheinwestfalen eyaletinde ye



yeti Ingiliz sömürgesine dönüştürüldü.



gesinde önemli bir ticaret, sanayi (kimya sanayisi, oto



Boetius



mak zorunda kalmasıyla sona erdi. İki Boer |cumhuri



ralan Bochum'un nüfusu 990 000'dir. Ruhr sanayi böl mobil ve elektrikli gereçler yapımı, metalürji, vb.) ve kültür (üniversite) merkezi olan kent, Ikinci Dünya Sa



vaşı'nda bütünüyle yıkılmış, 1946'dan sonra yeniden



yapılmıştır. Tek eski yapısı, 1559'dan kalma bir kilise dir.



Latin devlet adamı, filozofu ve şairi(Roma480'e doğr. Pavia yakını 524). Birkonsülün oğlu olan Boetius (tam adı Anicius Manlius Torquatus Severinus Boetius tur),



genç yaşta babası ölünce, Senatör Symmachus tarafın dan korundu ve sonradan onun kızıyla evlendi. Isken



Bode, Johann Elert Alman gökbilimcisi (Hamburg 1747-Berlin 1826). Ber lin gözlemevi müdürlüğü yapan Johann Elert Bode, güneş ile gezegenler arasındaki uzaklığı yaklaşık olarak veren bir yöntem buldu (Bode yasası). Elli yıl boyunca



ünlü Astronomische Jahrbuch(Astronomi Yıllığı) adlı al manağın hesaplarını yaptı.



Bodin, Jean



deriye'ye yaptığı bir yolculuk sırasında yeni eflatuncu



ve aristotelesçi felsefeleri öğrendi. 510'da konsul seçil di (522'de oğullarına da aynı unvan verildi). Ravenna ile



Bizans arasındaki bir gerginlik sırasında, Doğu impara



toruyla gizli ilişkiler kurmakla suçlanan senator Albi



nus'u savunduğu için ölüm cezasına çarptırıldı.



Boetius, unutulmaya başlanmış eski Yunan yapıtları ni Latinlere tanıtmış, Porphyros'un ve Aristoteles'in mantık yapıtlarını açımlamış, Nikomakhos'tan esinle nen bir matematik kitabı, Nikomakhos, Eukleides ve



Ptolemaios'tan esinlenen bir matematik kitabı, Euklei



Fransız hukukçusu ve filozofu (Angers 1529-Laon



des'in Oğeler adlı yapıtının ilk 4 kitabından esinlenen



Réponse aux Paradoxes de Monsieur Malestroit (M.



evinde şiirle karışık düzyazı halinde yazdığı De Conso latione Philosophiae' dir (Felsefenin Verdiği Avuntu).



1596). Paris'te avukatlık yapan Jean Bodin, 1568'de



Malestroit'nin Paradokslarına Yanıt) adlı kitabını yayın



ladi(ilk iktisat kitaplarından biri sayılan bu yapıtta enflas



yonu inceledi). Alençon dükünün danışmanlığını ya pip, Din Savaşları sırasında vicdan özgürlüğünü savun du. 1576'da yayımladığı başlıca yapıtı Six Livres de La



République'te (Cumhuriyetin Alti Kitabı), modern siya sal düşüncenin ilkelerini koydu.



Boehme, Jacob: Bk. BÖHME, JAKOB.



bir geometri kitabı yazmıştır. Ama başlıca yapıtı, ceza Bu yapıtta, bir hıristiyandan çok, yeni eflatuncu olarak



görünmüşve ilk dört bölümde, alinyazısı, ün, tann gibi



Eskiçağ felsefesi konularını büyük bir başarıyla işlemiş,



yanm kalan son bölümdeyse Tanrı'dan ve insan özgür lüğünden sözetmiştir.



bofabalığıgiller Genellikle tatlısuda yaşayan, denize göçen bazı türleri



304



BOFFRAND, GERMAİN kalkınma hareketi”ni kurup, başkanlığına getirildi ve



halkın sevgisini kazandı. Orta Afrika Cumhuriyeti kuru



lunca (1958) cumhurbaşkanlığına seçilip, bir uçak ka zasında öldü.



Bogart, Humphrey ABD'li sinema oyuncusu (New York 1899-Hollywood 1957). Broodway tiyatrolarında sahneye çıkan



Humphrey Bogart, The Petrified Forest (Taşlaşmış Or



man 1936) adlı oyundaki Duke Mantee rolüyle büyük ün kazanıp, aynırolü canlandırarak sinemaya geçti. Bir dizi başarılı filmde, sert dedektifleri ve alaycı ama sağ lam kişilikli serüvencileri canlandırarak, çok geçmeden



Bofabalıkları çenesi olmayan balıklardır;/ağız, dairesel, dişli, emici bir disktir. Beden iskeleti aşağı yukarı bütünüyle kıkırdaktan oluşmuştur. Resimde en üstte deniz bofabalığı



(P. marinus) 'ortadaſırmak bufabalığı (Lampetria fluviatilis),



altta dere bofabalığı (L. planeri) görülmektedir.



döneminin başlıca erkek oyuncuları arasına girdi. 1970 yıllarından başlayarak yeniden gösterime giren filmleri,



yeni kuşak izleyicilerin de ilgisini çekti ve yakın dönem de ABD ile Avrupa'da birçok "Bogart'ı Sevenler" der neği kuruldu.



de üreme mevsiminde tatlısuya dönen, bofabalığımsı lar takımından balık ailesi (Bil. a. Petromyzontidae). Yı



lanbalığını andıran bofabalığıgiller ailesi üyelerinin göv delerinin iki yanında yedişer solungaç deliği bulunur;



sırlarında ve omuzlarında yüzgeç yoktur. Her iki yarı kürenin ilık sularında yaşayan türlerin büyük bölümü, erişkin dönemlerinde, vantuz işlevi gören ağızlarını ba Tıkların bedenine yapıştırarak kanlarınıemer, dişli-dille



ri aracılığıyla da etlerini kemirirler (eskiden Amerika'da Büyük Göller bölgesinde yaygın olan deniz bofabalığı



(Petromyzon marinus), balıklara büyük zarar vermiştir); birkaç yıl süren larva evrelerini ırmak yataklarındaki ça



murun içine gömülerek geçirirler. Geri kalan türler eriş



Humphrey



kin dönemlerinde genellikle beslenmedikleri için dişle



Bogart, 1942'de oynadığı Pasifik



de õlürler. Türkiye sularında, deniz bofabalığının yanı



Geçiti (Across the Pacific) adlı filmin



ri ve barsakları kõrelir, bedenleri küçülür ve kitle halin



sıra armak bofabalığı Lampetrialfluviatilis türüne de rast



bir sahnesinde.



lanmakadr.



Boffrand, Germain Fransız mimarı (Nantes 1667-Paris 1754). Bir mimarın oğlu olan Germain Boffrand, 14 yaşında heykelci Girar



Başlıca filmleri:Malta Şahini (The Maltese Falcon,



1941), başrollerini Ingrid Bergman'le paylaştığı Casab lanca (1942), eşi Lauren Becall'la Büyük Uyku (The Big



Sleep),1946), KatherineHepburn'le oynadığıve Oscar



don'un atelyesinde çalışmaya başladı. Çok geçmeden



aldığı Afrika Kraliçesi (The African Queen, 1951), vb.



du. Krallık mimarlığına atanıp, 1732'de karayolları baş



Bogoroditskiy, Vasiliy Alekseyeviç



Mansart'ın atölyesine geçti ve bir süre sonra ortağı ol denetçiliğine getirilerek, Paris'te çeşitli konaklar yaptı. Mansart'ın yerine Loraine dükünün mimarlığına getiril



Rus dilbilimcisi ve türkologu (Yoşkar Ola 1857-Kazan



1940). Kazan Doğu Pedagoji enstitüsünde profesörlük



di ve Nancy katedralini, Lunéville kilisesini,Craon ko nağını, Nancy hükümet konağının sira sütunlarını ger



yapan Vasiliy Alekseyeviç Bogoroditskiy, genel dilbi



sel yakınında Buchefort köşkünü, Würtzburg piskopos



mıştır.



çekleştirdi. Yurt dışına çıkarak Bavyera dūkü için Brük



lim, İslav dilbilimi ve türkoloji üstüne birçok kitap yaz



luk şatosunu yaptı. 1745'te, Livre d'Architecture (Mi



Başlıca yapıtları: Vveneye o Tyurko-Taraskoye Yazı koznanye (Türk-Tatar Dilbilgisine Giriş, 1922), Evol yutsia Okonçaniy Roditel'nogo Padeja v Tyurkskih Dia



marlık Kitabı) adlı yapıtını yayımladı. Özellikle XVIII.



yy.'ın ilk yarısındaki süsleyiciüslubu bulanlardan biri ol masıyla ünlüdür.



Boganda, Barthélemy Orta Afrikalı siyaset adamı (Bobangi, Ubangi-Sari



1910-Bangi yakını 1959). Papaz olan Barthélemy Bo



ganda, milletvekilliğine seçilince (1946), kendini siya sete adadı. Ubangi-Şari yerel meclis danışmanlığına (Mart 1952), Fransız Ekvator Afrikası baş danışmanlığı na (Nisan 1952) getirilip, halkın yaşama düzeyini yük



seltmek için çaba harcadı; “Siyah Afrika'nın toplumsal



lektah (Türk Lehçelerinde Tamlayan Durumu Gelişme



si, 1925), Yvedenie o Tatarskoye Yazıkoznanye o Su



yazı Sdrugimi Tyurkskimi Yazıkami(Öbür Türk Dilleriy le ilişkisi Yönünden Tatar Dilbilgisine Giriş, 1934).



Bogota Güney Amerika'da kent. Kolombiya'nın başkenti ve en



büyük kenti olan, ülkenin orta kesiminde, Cundinamar ca havzasının doğu kenarında, 2 590 m yükseltide ye



ralan Bogota'nın nüfusu 4 819 616'dır. Latin Ameri



BOĞA GÜREŞİ 305



Ülker kümesi ile gökyüzünde en güçlü radyo dalgaları



yayıcılarından biri olan Crab (M1) bulutsusu da Boğa ta kımyıldızındadırlar.



boğa güreşi



Vahşi boğalarla dövüşme sanat. Boğa güreşi, Eski çağ'dan bu yana ilgi gören bir gösteridir. Knossos (Girit: 1.0. 3000-2000) fresklerinde, boğaların üstünden atla yan gençleri canlandıran figürler vardır. Eski Roma'da



insanlarla hayvanlar arasındaki dövüşler çerçevesinde, boğa güreşleri yapılmıştır. İspanya'da XI. yy'da soylula



rin çevresikapalıalanlarda at üstünde boğa güreşi yap



tıkları bilinmektedir. Ama İspanyolların ulusal gösterisi And dağlanına bağlı Monserrate'nin batı kenarında yeralan



olan gerçek boğa güreşi, ancak 1725'ten sonra, sıradan bir işçi olan Francisco Romero'nun, boğayı kılıç darbe leriyle öldürme tekniğini getirerek o güne kadar bogayı



Bogota, Kolombiya'nın başkenti ve en büyük kentidir.



tekmelerle uzak tutmaya dayanan bir spor olarak uygu



1922'de hava ulaşımı sağlanana kadar ulaşılması güç bir kentken, daha sonra hem karayolu, hem havayolu



dan yapılmaya başlanmış ve hızla yaygınlaşmıştır.



bağlantılarıyla ülkenin her yanına bağlanmıştır.



ka'nın en hızlı büyüyen kentlerinden biri olan Bogota,



ekvator bölgesinde yeralmasına karşın, yükseltisi saye sinde yumuşak bir iklim etkisindedir. Yıllık ortalama si



caklık 14°C dolayındadır ve yıl boyunca pek az değişir.



Güney Amerika kıtasının en büyük kültür merkezlerin den biridir: Daha 1572'de kurulan üniversitenin yanı sı.



ra, birçok yüksekokulun bulunduğu kentte, ayrıca pek



lanan bir spor olan boğa güreşini değiştirmesinin ardın



1743'te Madrid'de ilk sürekli arena (boğa güreşinin ya



pıldığı daire biçimli alan stadyum) yapılmış, zaman için de atlı boğa güreşçisinin yerini, yaya boğa güreşçisi al mıştır. Francisco Montes'le (1805-1850) matadorlar,



pikadoru (atlı boğa güreşçisi) kesinlikle ikinci plana dü şürmüşler, pikador artık, matadorun ekibinin (cuadrilla)



bir parçası olmuş ve boğa güreşi bir sanat haline gelmiş Güreş boğaları, soylularına göre seçilip, Ortalama 1



çok gazete yayınlanmaktadır ve basımcılık sanayisi de önemli ölçüde gelişmiştir.



1717'de İspanya'nın oluşturduğu Yeni Granada ge



nel valiliğinin başkenti olan Bogota, yarı kıtadaki İspan yollara karşı bağımsızlık savaşlarından sonra kurulan Büyük Kolombiya'nın (günümüzdeki Venezuela, Ko lombiya, Panama ve Ekvador) başkenti olmuş, bu fede rasyonunun dağılmasından (1830) sonra, Kolombi ya'nın başkenti ilan edilmiştir.



boğa: BK. SIĞIR. Boğa



Burçlar kuşağında takımyıldız. Koç ve İkizler takımyıl dızları arasında yeralan Boğa takımyıldızı, geçmişten



kalan belgelerde sözü edilen en eski takımyıldızlardan. biridir. En parlak yıldızı Aldeberan, gökyüzünün parlak



yıldızları arasında 13. sırada yeralır.Ayrıca bilinen bu lutsu kümelerinin en ilgi çekicilerinden Öküz kümesi ve Resimde, boğa



güreşinin başlıca kişileri canlandırılmıştır.



Atli pikadorlar (solda) boğaya mızraklarini



batırarak, banderillolar (ortada) da sirtina



uçları kancalı sopa saplayarak boğayı kizdırırlar. Matador



da kılıcını sardığı "muleta" denen



kırmızı kumaşla, hayvanı yorar.



Resimde en ünlü matadorlardan El Cordobes, boganın



saldırısını savuştururken görülmektedir. Boğa güreşi zaman



içinde, matadorun boğayı öldürmeden önce yormak için yaptigi, bu arada da korkusuzlugunu sergilediği son derece



zarif hareketlerle, gerçek bir sanata dönüşmüştür.



306 BOĞAZKÖY



000 hektar büyüklüğündeki özel çiftliklerde vahşi ola rak büyütülür. İki yaşına geldiklerinde, dövüşçü nitelik leri belirlenmek için, tienta denemesinden geçirilir. Bu



Texier tarafından 1834'te başlatılmış, 1907-1912 ara



si gereklidir.



netiminde yürütülen çalışmalar 1978'den sonra Peter Neve yönetiminde sürdürülmüştür. Günümüzde



deneme sırasında, yalnızca özel bir mızrak kullanılır; çünkü boğanın, arenaya dövüş deneyi olmadan girme



Boğa güreşlerinin yapıldığı stadyumlara plaza de to



ros adı verilir. Çapı 50 m olan arenanın (boğa güreşinin yapıldığı alan) çevresinde, seyircilere ayrılmış amfiteatr biçiminde tribünler yeralır. Arena ile tribünler, pikador lara yardımcı olan ekibin üyelerinin, bazen de mata



dorların arkasınasaklanabildikleri çifte bir parmaklıkla, halktan aynlır.



Boğa güreşi, ekibin yani cuadrillanın geçidiyle baş



lar. Geleneksel parlak renkli giysileri içindeki toreador



sında Alman Doğu Derneği üyesi Hugo Winckler yöne timinde yapılan kazılarda, bu yerleşmenin Hattuşaş kenti olduğu kesinlik kazanmıştır. 1931-1939 ve 1952



1977 yılları arasında Alman arkeologu Kurt Bittel'in yö (1994) de sürmekte olan kazılardan elde edilen bulun



tular Ankara Anadolu Medeniyetleri ve Boğazköy mü zelerinde sergilenmektedir. Bölge 1988'de ulusal park



olarak korumaya alınmıştır.



Boğazlar: Bk. ÇANAKKALE BOĞAZI, İSTANBUL BOĞAZI.



ların önünden, at üstündeki borazancılar, arkalarından



da penneler (yani ağır işleriyapan kişiler)gider. Torea dorlar, yani boğayla dövüşme sanatını uygulayanlar,



Boğdan: Bk. EFLÁK VE BOGDAN.



Joların kırmızı pelerinleriyle boğayı kışkırtmalarıyla



Boğdan seferi



cini azaltmak için, uzun mızraklarını batırırlar. Ardin



Osmanlı padişahlarının Boğdan'a (Moldavya) açtıkları



boynuna uçlarında çelik bir kanca bulunan, renkli kâğıt



tan Mehmet'in ve Bayezit II'nin Bogdan'a düzenledik



yaya banderilloları, atlı pikadorları ve boğayı öldürme hakkına sahip matadoru içerir. Boğa güreşi, banderil



başlar. Sonra atlı pikadorlar işe karışıp, hayvanın diren dan banderillolar, yeniden arenaya dönüp, hayvanın



sanlı, kısa sopalar saplarlar. Bu, boğayı daha da öfke



lendirir ve dövüşçü yanını uyarır. O zaman, arenaya,



elinde kılıcını sardığı muletasıyla (kırmızı kumaş) tek ba şina matador girer. Muletası yardımıyla ve çeşitli ayak oyunlarıyla hayvanı yorar; sonra kılıcını, omurgası ile kürekkemiğinin arasına saplar. Boğa güreşi, zamanla estetik amaçlı bir gösteriye dö nüşmüş, Manolete (1917-1947), boğa güreşini hare



ketlerin son derece azaltıldığı, ölçülü, ağırbaşlı bir sanat haline getirmiştir. Yakın dönemin ünlü matadorlarin



dan El Cordobes, boğaya yakın dövüşerek,,ritmi yavaş latıp figürleri çoğaltarak, modern boğa güreşine halk kitlelerinin beğeneceği özellikleri kazandırmıştır. Boğa güreşleri, İspanya'dan başka bütün Latin Ame



rika'da yaygındır. Ayrıca, Fransa'nın da bazı güney ille rinde boğa güreşleri düzenlenmektedir.



Boğazköy Eskiçağ'da Hititlerin başkenti. Eski adı Hattuşaş olan Bo gazköy, Çorum'un Sungurlu ilçesinin Boğazkale buca ğında, Budakozū çayının kıyısında yeralır. İlk olarak



1.O. II. binyılın ikinci yarısında yerleşilen kent, I.O. II. binyılın başlarında Asurluların Anadolu'daki ticaret ko lonilerinden biri haline geldi. I.O. 1750'lerde Kussara kralı Anitta tarafından yerle bir edildi. I.O. XVII. yy'da



üç seferden sonuncusuna (1538) verilen ad. Fatih Sul leri seferlere oranla daha büyük ölçekli ve daha önemli bir askeri herekât olan Bogdan Seferi, Kanuni Sultan Sü



leyman tarafından, Osmanlı İmparatorluğu'na bağımlı bir voyvodalık olan Bogdan'ın voyvodası Petru V'in yıl lik vergisini ödemeye yanaşmaması ve Osmanlıların barış içinde olduğu Lehistan topraklarına saldırması üs tüne başlatıldı. Sefer için toplanan ordu 17 Temmuz



1538'de Edirne'ye, 9 Eylül'de de Bogdan'ın en büyük kenti Yaş'a ulaştı ve Kirim hani Sahip. Giray Han'ın da kaulmasıyla daha da büyüdü. Kaçan Petru izlenerek Bogdan'ın başkenti Suceava'ya hiçbir direnmeyle kar şılaşılmaksızın girildi ve Petru'nun yerine kardeşi Stefan getirildi. Kardeşinin ödemek istemediği vergileri öde meyi kabul eden Stefan, Osmanlılarla ilişkileri yeniden düzeltti.



boğmaca Aşıyla korunma sağlanmamış bebeklerde ve küçük ço cuklarda ölümle sonuçlanabilen ivegen bulaşıcı hasta lik. Boğmacaya yol açan bakteri (Bondetella pertussis), solunum yoluyla bulaşır. Bir haftalık kuluçka devresinin



ardından soğuk algınlığını andıran belirtiler ortaya çı



kar. Bir hafta on gün sonra öksürük artar ve ardarda ge



len nöbetlere dönüşür. Öksürük nöbetlerini uzunve sesli bir soluk alma (horoz ötüşü) izler. Hasta bu ürkütü



yeniden gelişip, Hattuşiliş 1 döneminde Hattuşaş adıyla



cü öksürük nöbetleri sırasında çoğunlukla morarir, ya



Hitit Imparatorluğu'nun başkenti yapıldı. İ.Ö. XII. yy. sonlarına kadar önemini koruyan Hattuşaş, Deniz



kadar olan bebeklerde ölümle sonuçlanan boğmaca



pışkan bir balgam çıkarır; bazen kusar.Genellikle 6 aya



Halkları'nın göçü sırasında (1.0.1190 yılları) yıkıldı.



nin tedavisi iyi bakım, yatıştırıcı ilaçlar ve bol sıvı veril



Hititlerin en parlak döneminde 166 hektarlık bir ala ni kaplayan Boğazköy'ün yönetim binalarını içeren, en önemli arkeoloji merkezlerinden Büyükkale, surlarla



aşısı genellikle difteri ve tetanos aşılarıyla birlikte uygu



çevrili bir iç kale görünümündedir (kral ve çevresi Bü yükkale içinde yeralan sarayda oturmaktaydı). Kazılar



sırasında, sarayın arşiv bölümünde 3.000'den çok çivi



mesine dayanır. Bazı ihtilatlı durumlarda, antibiyotik verilmesi gerekir. Ölü bakteriden elde edilen boğmaca



lanır. Salgina yol açabileceği için bildirilmesi zorunlu



hastalıklardan olan boğmacada, nöbetlerin başlama



sından sonra çocuğun 30 gün okula gönderilmemesi



yazılı tablet bulunmuştur. Büyükkale'nin çevresini ku şatan 6 km uzunluğundaki surlar Boğazköy'de yeralan



gerekir.



başlıca kalıntılar arasındadır. Duvarlarında tanrı, tanrıça ve kral kabartmaları bulunan Yazılıkaya tapınağı Bo



boğulma



ğazköy'ün 2 km kuzeydoğusundadır. Yazılıkaya'dan başka, Boğazköy'de dört tapınak kalıntısı daha saptan miştır. Kentteki ilk kazılar, kenti bulan Fransız gezgini C.



Solunum yollarında bir engele ya da oksijen eksikliğine



bağlı olarak soluk alamamayı ve solunum yollarının si



kılmasıyla gerçekleşen apansız ölümü belirten terim.



BOIARDO, MATTEO MARİA 307 Haritada Çek



Adli tıbbın alanına giren gırtlağın sıkılmasıyla cinayet so



Cumhuriyeti'nin bati bölümünü



nucu boğulma ya da ip, vb. bir araçla asılarak intihar so



nucu boğulma dışında, boğulmanın çeşitli nedenleri vardır. Bunların başlıcaları arasında solunum yollarının



oluşturan



POLONYA



Bohemya'nın



AUMANYA



besinler, yabancı cisimler, kusmuk, balgam, ses telleri



sinirlari



nin şişmesiyle ya da suyla (suda boğulma) tkanması sa



görülmektedir.



BOHENYA



yılabilir; soluk almayı engelleyici göğüs kafesi yaralan



CEKCUMH SLOVAK CUMM



maları ve alerjili kişilerdeki anafilaksi şoku gibi oksijen siz kalma durumları sonucunda da ortaya çıkabilir. Bo



AVUSTURYA



ğulmanın son dönemlerinde, deride siyanoz (mavimsi,



MACARISTAN



mor renkalması), tırnak yatağının renk değiştirmesi,



ROMANYA



gözbebeklerinin büyümesi, düzensiz solunum ve bi linç yitimi gözlenir. Nedene bağlı gerekli girişimler ya pılmazsa, ölümle sonuçlanabilir.



ITALYA



Bohémond I Puglia ve Calabria dūkü Roberto Guiscardo'nun oğlu



yeni kurulan Çekoslovakya Cumhuriyeti'nin bir par |çasını oluşturdu.



Tesalya'ya göz dikti. Ilk Haçlı seferinden yararlanarak,



Bohr, Niels



Antakya prensi (1050'ye doğr.-Canosa di Puglia 1111). olan Bohémond 1,1081-1083 yılları arasında Mora ve



kendine Anadolu'da Bizans zararına bir prenslik kurma fırsatını buldu: Kudüs'e doğru ilerleyen ordudan ayrıla



rak Antakya'ya yerleşip (1099), prens unvanı aldı ve Bi



zans yasalarından kurtulmak için Roma kilisesine bağ



Danimarkalı fizikçi (Kopenhag 1885-ay.y. 1962). Cam



bridge ve Manchester'de öğrenim gören Niels Bohr, KopenhaglÜniversitesi'nde doktorasını(1911)vererek,



lanmayı kabul etti. Birkaç yıl içinde (1099-1108), yeğe ni Tancrède'in yardımıyla Kuzey Suriye'de sağlam bir



profesörlüğe yükseldi (1916). Kopenhag Kuramsal Fi zik Enstitüsü yöneticiliğine getirilip (1912), Princeton



crède'e bırakıp, Güney Italya'ya geçerek, kurduğu or duyla Mora'ya saldırdı. Başarı kazanamayınca Antak



Naziler Danimarka'ya girince direnişçilere katıldı. Tu



egemenlik kurdu. 1108'de yönetimi bir süre için Tan ya'ya dönmeyip, üzüntüsünden öldü. Bohemya



Çek Cumhuriyeti'nde bölge. 1992 sonunda Çekoslo



Üniversitesi'nde ders verdi (1939-1940). Danimarka Krallık Bilim Akademisiyöneticiliği yapıp (1936-1962),



tuklandıysa da (1943), Isveç'e kaçmayı başardı.



Nuttales Apparat



vakya'nın Çek ve Slovakya cumhuriyetlerine ayrılma



şıyla, komşu Moravya bölgesiyle birlikte yeni Çek cum



huriyetini oluşturan Bohemya (Çekçe Çechy) yönetim bakimindan altı bölgeye ayrılmıştır; yeni cumhuriyetin



Danimarkalı fizikçi



aşağı yukarı tümünü içerir. Başlıca kenti Prag, Çek



bir fotografi.



Niels Bohr'un



nüfusunun yaklaşık dörtte üçünü, sanayi tesislerinin de



1925'te çekilmiş



1922'de Nobel



Cumhuriyeti'nin başkentidir.



Elbe irmağının suladığı düz Bohemya toprakları dört



Bans Odülü'nü



dağ ve tepeler dizisiyle kuşatılmıştır: Kuzeybatıda Ma



alan Niels Bohr, maddenin



den dağları ya da Kruşne Hory, kuzeydoğuda Südetler, güneybatıda Sumava ve Bohemya ormanı, güneydo



modern kuantum kuramının



guda Bohemya-Moravya tepeleri. En kuzey kesimi, ta



kurucusudur.



rihte "Südetler bölgesi” diye adlandırılmıştır.



Roma döneminde Keltlerden Boii halkının (adi on



lardan kaynaklanır) yaşadıkları Bohemya topraklarına, VI. yy'a doğru Islavlar yerleşmeye başlayıp, VII. yy'da



Çağının en ünlü kuramsal fizikçilerinden biri ve atom



yapısını tutarlı biçimde ortaya koyan ilk bilim adamı



Frank asıllı Samo'nun yönetimi altında kısa ömürlü bir krallık kurdular. Hıristiyanlığın bölgede yayılmasından sonra Çek sülalesi Premyllerin egemenliklerini bölgeye



olan Bohr, atomun yapısı ve radyasyonu üstüne ger



yılda komşu Germen devletletiyle yakın ilişkiler kuran ve Kutsal Roma-Germen Imparatorluğu'nun etkiala · nina giren 1 krallıkta 1198'de Premysl sülalesinden prens Ottokar I, soydan geçme kral unvanını Kutsal Ro ma-Germen imparatoru Heinrich Vl'ya onaylatmayı



leşmesinde, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'nin ve Kopenhag Kuramsal Atom Fiziği Enstitüsü'nün kurul masında etkin rol oynamıştır.



yaymalarıyla, Bohemya Krallığı kuruldu. Sonraki yüz



başardı. XIV. yy. başında iktidarın Luxemburg sülalesi ne geçtiği Bohemya'da, Luxemburg sülalesinden kral Karll'in, Karl VI adiyla Kutsal Roma-Germen imparato ru olmasıyla, Prag Avrupa'nın başlıca kültürmerkezle rinden birine dönüştü. 1526'da Avusturya sülalesi Habsburglar tarafından yönetilmeye başlayan Bohem ya'nın tarihi, XVII. yy. ortalarından başlayarak Avustur ya-Macaristan Imparatorluğu'nunkiyle birleşti. 1918'de



çekleştirdiğibaşarılı çalışmasıyla,1922'de Nobel Fizik Edulů, 1957'de Atom Barışı Ödülü (1957) almış, Ce



nevre Atom Barışı Zirve Konferansı'nın (1955) gerçek



Boiardo, Matteo Maria Italyan şairi (Scandiano, Modena 1441-Regio 1494). Bir süre diplomatlik yapan Matteo Maria Boiar do, gerçek bir húmanist olarak, Herodotos, Ksenop



honve Apuleius'tan çeviriler yaptı. Orlando Innamora to (Aşık Orlando, 1476-1492) adlı, üç bölümlük, yarım kalmiş (sonradan Ariosto, Orlando Furioso (Öfkeli Oro lando) adlı yapıtıyla tamamladi) manzum romanında,



308 BOILEAU, NICOLAS Karolenj ve Breton kahramanlık destanlarından esin lendi,



rindan büyük ölçüde etkilendi. Kantatlar ve operalar (Mefistofele, 1868; Nerone, tamamlanmadı) bestele yip, şiir kitapları yayınladı; Wagner'in operalarını Ital



Boileau, Nicolas



yanca'ya çevirdi; Ponchielli, Verdi (Otello, Falstaff), vb.



Fransız yazarı (Paris 1636-ay.y. 1711). Bir memurun oğlu olan Nicolas Boileau, ailesinin din adamı olması is



Bojer, Johan



kendini edebiyata adayıp, önce elyazması halinde el



Norveçli yazar (Orkenger 1872-Oslo 1959). Çeşitli



den ele dolaşan birinci ve altıncı Satires'i (Yergiler) yaz



meslekleri denedikten sonra gazeteciliğe başlayan Jo han Bojer, 1899'da Sonsuz Savaş, 1900'de Bir Anı,



teğine karşı çıkarak avukat oldu. Babası ölünce (1657),



dı. 1666'da ilk sekiz yergiyiyayımladı. 1669'da yazdığı Satire IX'da (Yergi IX), zekayapıtlarını eleştirme ve hak siz ünleri parçalama hakkının verilmesini istedi.



besteciler için librettolar yazdı



1903'te Troens Magt (Inancın Gücü) adlı romanlarını yazdı. Ayrıca iki oyun (Theodora, 1903; Brutus, 1904)



1669'da kral tarafından bir ödenek bağlanmasından



ve Beyaz Kuşlar adlı bir öykü kitabı yayınladı. Birinci



sonra, Horatius'u örnek alarak Epitres'i (manzum mek tuplar, 1669-1695 arası) yazmaya başladı. 1674'te ya yınladığı l'Art Poétique (Şiir Sanatı) adlı yapıtıyla şairler



Dünya Savaşı'ndan sonra en başarılı yapıtlarını yazdı: Den Store Hunger (Büyük Açlık, 1916), Göçmenler



Fransız Akademisi'ne üye oldu ve Charles Perra



Bokassa, Jean Bedel



(1927).



topluluğunun kural koyucusu haline gelip, 1684'te



ult'nun, modern şairlerin eski yazarlardan üstün olduk ları yolundaki düşüncelerine şiddetle karşı çıktı.



Orta Afrikalı subay ve devlet adamı (Bobangi 1921).



1694'te Reflexions sur Longin'i (Longin Üstüne Düşün



celer) yayınlayıp, yergilerine dönerek, Contre les Fem mes (Kadınlara karşı, 1694), Sur l'Honneur(Onur Üstü



Fransız ordusunda astsubaylık yapan Jean Bodel Bo kassa, Orta Afrika Cumhuriyeti'nin bağımsızlık kazan masından sonra ülkesinin ordusunda hızla yükselerek,



ne, 1705) adlı yergilerini yayınladı.



1963'te Genelkurmay başkanlığına atandı, 31 Aralık



koyduğu düşüncesini döneminde herkese kabul ettir meyi başarmış olmasına karşın, bu ilkeler daha önce



Chapelain ve Guéz de Balzac tarafından belirtilmiş ol



1965'te kuzeni olan başkan David Ducko'yu bir dar



beyle devirip, cumhurbaşkanlığını üstlendi. 1977'de kendini Bokassa



|



Boileau, klasik edebiyat ilkelerini ilk olarak kendinin



adıyla imparator ilan ettiyse de,



1979'da, Fransa'ya bir yolculuk yaptığı sırada devrildi



duğu için, aslında yeni bir öğreti yaratmamıştır.



ve yokluğunda ölüm cezasına çarptırıldı.Kendi isteğiyle



Boise



zasına çarptırıldı. 1991'de cezası ömür boyu ağır hapse



ABD'de kent. Idaho eyaletinin merkezi ve en büyük kenti olan, Kayalık Dağlar'ın batısında, 835 m yükselti



boks



de, Boise ırmağı kıyısında yeralan Boise'nin nüfusu 125 738'dir. Idaho'nun güneybatı, Oregon'un güneydoğu



ülkesine dönünce (1986), yeniden yargılanıp, ölüm ce çevrildi.



Özel meşin eldiven takmış iki rakibin yumruklarıyla dö



bölgelerinin tarımı ve canlı hayvan ticaret merkezi olan



vüştükleri spor.



yisi, besin sanayisi, vb.



biçiminde bilinen ve I.O. 688 dolaylarında yapılan



Boito, Arrigo



ra bağlanıp çağdaş niteliğini kazanması ilk olarak



kentte, sanayi de önemli ölçüde gelişmiştir: Çelik sana



Italyan bestecisi ve yazarı (Padova 1842-Milano 1918).



Tarihçe. Daha eski Yunanlılar çağında yumruk dövüşü



XXIII. Olimpiyat oyunlarında yer alan boksun kuralla



1719'da Ingiliz James Figg'in, ardından 1743'te Jack Broughton'ın, daha sonra da Queensbury markisinin



Milano konservatuvarında öğrenim gören Arrigo Boito,



çabalarıyla gerçekleşmiş, XVIII. yy. sonunda Ingilte



yolculuklar yapıp, Wagner'in müziğinden ve kuramla



haline gelip, dünyanin her yanına yayılmıştır. 1940'ta



1862-1869 arasında Fransa, Almanya ve Polonya'ya



re'de kendi kendine yeter ve büyük ilgi gören bir spor (Solda) 1975'teki karşılaşmada



Muhammed Ali, Joe Frazier'i nakavt ederek dünya agır sıklet boks



şampiyonluğunu kazanmasını sağlayan sol krosesini vururken. (Altta) 1889'da dünya ağır sıklet boks



şampiyonunu belirlemek için John L. Sullivan (sağdaki) ile Jake Kilrain'in



karşılaşmalarını canlandıran bir resim.



BOKSER



309



EV ‫دک‬



(Soldan sağa) Ağır siklet boks şampiyonu olan ilk zenci boksör Jack Johnson (1915'teunvanını Jess Willard'a kaptırmıştır); boks tarihinde bir milyon dolar kazanan ilk sporcu olan Jack Dempsey; şampiyonluğunu 1937'den 1949'a kadar 25 maçta



koruyan (günümüze kadar kınlamayan bir rekordur) Joe Louis; 1952'de "Jersey Joe Walcott'u yenerek şampiyon olan Rocky Marciano (yenilmeden boksu bırakan tek profesyonel boks şampiyonudur).



Olimpiyat Oyunları kapsamına alınan boks, günümüz



de amatörler için AIBA'nın (Uluslararası Amatör Boks Birliği) yönetmeliklerine bağlıdır; profesyoneller için de Avrupa'da EBU (Avrupa Boks Birliği), dünya düzeyin



deyse 'WBA (Dünya Boks Birliği) yönetici kurumlar dır.



Kurallar. Her karşılaşmadan en az 8 saat önce iki rakip boksör, belirtilen kategoriye girip girmediklerinin de netlenmesi için, tartıya çıkarılır. Boksörler, maça şort,



çorap, yumuşak tabanlı ayakkabı, bir diş koruyucu, el



sekliğe gerilmiştir. Direkler ve ipler, kumaşla kaplıdır. Ipler arasındaki ringin boyutlan, en az 4,35 x 4,35 m,



m'dir. Iplerin dışında bir çıkıntı var en çok 6,10 x 6,10 dır. Raund aralarında ringde bulunmasına izin verilen



gereçler, boksörler için iki tabure, toz reçine kapsayan iki kap, su şişeleri ve iki tükürük kabı ya da kovadır. Her raundun başladığını belirten gong çalar çalmaz, bütün



bu gereçler hemen kaldırılır. Iki raund arasında bir bakı Ci (suvanyör) boksöre yardım eder; aynı zamanda bok



sör, menajerinden ya da antrenöründen taktik öğütleri



leri çevresinde bantlar (kemikleri korumak için) ve içi



alır.



na koruyucu bir kask takmaları zorunludur. Amatörle rin bedenleri, kolsuz ve yakasız bir atletle örtülüdür,



formali bir hakem yönetir. Karşılaşma sırasında uyula



Karşılaşmalar üçer dakikalık bölümler (raund) halin



ler. Gong sesiyle birlikte ringin ortasına gelirler ve dö vūş başlar. Boksörlerden biri sert bir darbeyle yere dü şer ve 10 saniye içinde ayağa kalkamazsa nakavt olur ve karşılaşmayı kaybeder; ayrıca hakem ya da doktor,



doldurulmuş eldivenlerle çıkarlar. Amatörlerin başlari profesyonellerinse çıplaktır.



de yapılır; raundlar arasında birer dakika dinlenilir.



Amatörlerin karşılaşmaları genellikle 3, bazen 5 raund



dur; profesyonel maçlarsa,karşılaşmanın önemine gö



re (dünya şampiyonaları hep 15 raunddur) 6-15 raund



Maçı, ardında iki rakip boksörle ringe çıkan beyaz cak kurallara ilişkin olarak hakemin öğütlerini dinleyen



boksörler, önceden belirlenmiş olan köşelerine çekilir



boksörlerden birinin karşılaşmayı sürdüremeyecek ka



dur. Profesyonel boks kuralları, ülkeden ülkeye, hatta ABD'de eyaletten eyalete küçük farklılıklar gösterir.



dar sersemlediğine ya da yaralandığına karar verirse,



yeri ya da ring, 2 cm kalınlığında bir örtüyle kaplanmış



oldukları yumruk sayısına göre yapılan puanlamayla,



reklere bağlanmış üç iple sınırlanır; bu ipler profesyo neller için, ring tabanına sırasıyla 40,80 ve 130 cm yük



bokser



Yerden yaklaşık 1,30 m yükseklikte bulunan dövüş



kare biçimli bir düzlüktür; ring, dört köşede bulunan di



Sugar Roy Robinson (solda) orta sıklet boks



şampiyonluğunu bes kez kazanmıştır. 1938'de Henry



Armstrong (sağda) boks tarihinde ilk kez üç sıklette (tüy



sıklet, hafif sıklet, orta sıklet) birden şampiyon olmuş, bu rekoru günümüze kadar kırılmamıştır.



karşılaşmayı bitirebilir. Raundların sonuna kadar bok sörlerin karşılaşmayı sürdürmeleri durumunda, atmış



biri galip ilan edilir.



Bokser, orta irilikte, dolgun ama güçlü ve kendine özgü Kaslı bir köpek olan bokser,



döğüşürken, on pençeleriyle boksa benzer hareketler yapması nedeniyle bu adla anılmaktadır. Ayrıca



bokserler, körler için kılavuz köpek, polis köpeği ve bekçi köpeği olarak kullanılmaktadır.



{



310 BOKSERLER bir biçimi olan bekçi köpeği. Cesareti ve dayanıklılığı,



tesi'ni bitiren (1943) Orhan Bolak, aynı okulda asistan



yüksekliği, omuzdan yere kadar yaklaşık 53-64 cm, ağırlığı 30 kg kadardır. Kısa, parlak, yumuşak derisi, kızıl ya da kahverengi zemin üstüne benekli ya da çizgili ya da ayak, göğüs ve kafada beyaz çizgilidir.



(1950) ve Eskişehir Merkez Bankası yarışmalarında bi rincilik ödülü aldı (1952). Ankara Ulus işhanını yaptı ve



zeka, gözüpeklik, çeviklik ve güçü) birleştiren bokserin



Ilk olarak XIX.yy'da Almanya'da üretilen bokser ırki, būtün buldog irklarıyla akrabadır. 1950'lerin ortasında beğenilen irklar arasında girmişse de günümüzde eskisi kadar yaygın değildir. Bütün buldoglar gibi, modern



bokserin ataları köpek ve boğa döğüşleri için yetiştirilir- . lerdi. XIX. yy'da bu sporlar yasadışı sayılınca bokserler Almanya'da polis köpeği olarak yetiştirilmeye başlan mıştır.



(1946), doçent (1957), profesör (1967) oldu. Izmir alanını düzenledi (1953). Imar vellskân\Bakanlığıbinası,



Florya'da (İstanbul) Dr. Necmettin Hakkı İzmirli'nin



evi, vb. birçok yapı gerçekleştirip, Karadeniz Teknik Universitesi İnşaat-Mimarlık Fakültesi dekanlığı (1967



1970), İTÜ Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Mimarlık



bölümü başkanlığı (1981), Uludağ Üniversitesi Mimar



lik Fakültesi dekanlığı (1982) yaptı.



Bolayır, Ali Ekrem Türk şairi ve yazarı (Istanbul 1867-ay.y, 1937). Namık



Bokserler



Kemal'in oğlu olan Ali Ekrem Bolayır, ortaöğrenimini



Çin'de simgesi sıkılmış bir yumruk olan, gizli Yihetuan derneği üyelerine Batılıların verdikleri ad. Çin'in



1895'te Japonya'ya yenilmesinden sonra, Avrupa dev



letlerinin baskilarini artırmaları üstüne gelişen hoşnut



suzluk hareketini yönlendiren Bokserler, Çin imparato riçesinin de gizlice desteklemesiyle, gerek ülkedeki ya



bancılara, gerek hıristiyan Çinlilere saldırarak (1898)



birçok kişiyi öldürdüler. Şandung'da başlayarak ülke nin her yanına yayılan hareket, Ağustos 1900'de Pe



kin'deki yabancı elçilikler kuşatılıp, Alman büyükelçisi öldürülünce sona erdi: Rusya Mançurya'ya girerken,



bir Alman birliği de elçilikleri kuşatmadan kurtardı. Im



zalanan anlaşma gereği Bokserler ağır cezalara çarptı rıldılar. Ingiliz, Fransız, Alman, Japon, Rus ve ABD hü



kümetlerine Pekin'de askeri birlik bulundurmak, vb



babasının Rodos (1884) ve Sakız (1887) mutasarrıflıkla



ri sırasında özel derslerle tamamladı. Mabeyn kâtipliği (1888), Kudüs mutasarrıflığı (1906), Beyrut ve Cezayir-i



Bahr-i Sefid (Akdeniz Adaları) valiliği (1908) yaptı. Bal kan Savaşı'nda Yunanlılara tutsak düştüyse de, bir hafta



sonra serbest bırakıldı. İstanbul'a dönünce Darülfü



nun'da Nazariyat-ı Edebiye müderrisliğine getirildi (1913). Ali Kemal'in Maarif nazırlığı sırasında eskiyi sa vunması yüzünden dersi kaldırılıp, Galatasaray Sultani si'ne atandı (1919). Daha sonra Darülfünun'da müder



ris olarak yeniden görevlendirildiyse (1923) de, üniver



site reformunda (1933) açığa çıkarıldı.



lik şiiri Mirsad'da çıkan (1891), ama asıl Servet-i Fü nun'da yayınlanan şiir ve yazılarıyla tanınan Ali Ekrem



Bolayır'ın şiirlerindeki duygusal kısırlık, yeni aruz kalıp



ağır haklar tanınmak zorunda kalındı.



ları yaratmak gibi biçimsel zorlamaların sonucudur. Heceyi ilk deneyenlerden olmasına karşın bu alanda da



boksit



başarı gösterememiştir. Ama Yunan savaşı (1897) etki siyle yazılmış Vasiyet adlı şiiri başarılıdır.



Alüminyumun başlıca filizi. Özellikle hidratlı alümin ve



1908), Ruh-i Kemal (1909), Ordunun Defteri (nazım



Yapıtları: Zilál-i llham (1908'e kadar yazdığı şiirler,



demir oksidin farklı oranlarda karışımlarından oluşan



düzyazı 1918),



Vicdan Alevleri (1925), Şiir Demeti



(1925).



Bolivar, Simon Güney Amerikalı general ve devlet adamı (Caracas Alüminyumun



temel kaynağı



olan boksitin rengi kremden



kırmızıya kadar değişir. Arkansas'ta (ABD)



çıkarılan bu örnekte görüldüğü gibi daha koyu



renkli topaklar



halinde demir de içerir.



1783-Santa Marta 1830). Venezuelalı bir albayın oğlu



olan Simon Bolivar, Once Batı Avrupa'yı, sonra ABD'yi



dolaştı; dönüşünde kendini Ispanyollara karşı savaşa



adadi (1810). Miranda'nın yönetiminde albaylığa yük selip, birkaç yenilgiden sonra Caracas'ı işgal ederek



(1813), kısa süreli bir diktatörlük kurdu; sonra Kolombi "Kurtanici"



unvanıyla anılan



Simon Bolivar, XIX. yy'ın başında Güney Amerika'nın



kuzey kesiminde



boksit, ayrıca, diaspor, cibsit gibi mineraller içerir. Do gada kırılgan, rengi kremden kırmızıya kadar değişen



tortul kayaçlar halinde bulunur. Sertliği 6,5-7, yüzeyi parlak ve incimsi görünümdedir. Dünyada en zengin



yatakları Avustralya, Jamaika, Brezilya ve Gine'dedir. Türkiye'de, bilinen yataklarının rezervi 44 milyon ton



Ispanyol egemenliğine



karsi



gerçekleştirilen devrimin



önderidir. Güney



Amerika'yı tek bir



dolayındadır.



devletle



Bolak, Orhan



düşüyse, hiçbir



Türk mimarı (Balıkesir 1921). Istanbul Teknik Üniversi



gerçekleştirileme



birleştirme zaman



miştir.



BOLİVYA



ya devletini kurarak (1819) cumhurbaşkanı seçildi. Ca rabobo zaferinden (1821) sonra Peru'ya saldırdı (1823'te Lima'ya girdi: Generali Sucre de, bu arada, sonradan Bolivya adı verilecek ülkenin kuzeyini kurtar



311



ğış miktarı 1 250 mm'yi bulur. Güney kesimindeki yu galar, yıllık 20 °C ortalama sıcaklık ve 450 mm yağışla, ülkenin iklimi en elverişli bölgesidir.



Bitki örtüsü. Komşu dağların girilmesi güç sık çam or



maktaydı). Panama kongresinde (1826) ileri sürdüğü



manlarıyla kaplı olmasına karşılık, altiplanoda cılız ot



Amerika birliği tasarısı, imparator olmakla suçlanması na yolaçtı ve ulusal hareketlerin muhalefetiyle karşılaştı (Venezuela, Kolombiya'dan ayrıldı). Iktidarı yeniden



nun tekdüzeliğini yeryerdeğiştirir: Peru sınınnda 3812



ele geçirmek için giriştiği denemelerin başarısızlığa uğ raması üstüne, yurt dışına göçmeye hazırlanırken öldü.



larla örtülü bozkır ağır basar. Bununla birlikte, çoğu göl lerle kaplı küçük tuzlu çöküntüler (salares), altiplano m yükseltide yeralan en büyük göl Titicaca, dünyanın



en yüksek gölüdür. Zaman zaman, şaşırtıcı fırtınaların



sarstıgı bu gerçek iç denizin çıplak kıyılarında, Inkalar



Bolivya Güney Amerika'dadevlet. Kuzeyde ve doğuda Brezil ya, güneydoğuda Paraguay, güneyde Arjantin, batıda



da Şili ve Peru'yla sınırlı olan Bolivya'nın yasal başkenti Sucre, hükümet merkezi La Paz'dır. 1825'te İspan



ya'dan bağımsızlığını elde eden ülkenin adı, Güney



Amerika'nın kurtarıcısı Simon Bolivar'dan kaynaklanır.



YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR



Denize cephesi olmayan tek Latin Amerika ülkesi Bo



livya, ekvator ile Oğlak dönencesiarasında yeralır: Ge rek görünümleri, gerek ekonomik etkinlikleri, büyük ölçüde And dağlarından etkilenir. Gerçekten, And dağ larının en yüksek dorukları değilse bile, en geniş bölüm leri Bolivya'dadır. Ülke topraklarının aşağı yukarı üçte



birini oluşturan Bolivya Andlanı, yükseltileri 6 000 m'yi



aşan sarp, etkin yanardağ doruklan taşır. Bununla birlik



te, batıda Peru ve Ekvador sınırlarına yaslanan bu do



ruklar çizgisinin yerini, doğuya doğru ortalama yükselti



si 4 000 - 5 000 m olan yaylalar bölgesi (altiplano) alır.



Iklim. Altiplano bölgesi, yükseltiden ötürü sert, bütün



yılın soğuk geçtiği bir iklim etkisindedir. Günlük sıcak liklar en çok 15-18 °C'a yükselir; geceleriyse, özellikle kış mevsiminde (haziran-ağustos), sık sık 10 °C'ın altı



na düşer. Yıllık yağış ortalamaları deniz etkisi göstere



rek çevresindeki bölgede iklimilaz dalolsa yumuşatan



BOLİVYA CUMHURİYETİ



güneydoğu kesimindeyse 125 mm’nin altına düşer. Dağlar arasındaki yunga adı verilen kenarları dik vadi



GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 1 098 581 km².



Tificaca gölü kıyılarında 700 mm dolayındadır; kurak



lerde yükseltilerin düşüklüğünden ötürü çok daha yu muşak bir iklim egemendir; kuzeykesimindeki yugalar



da ortalama sıcaklıklar 23 °C dolayında değişir; yıllık ya



Yasal başkenti: Sucre (86 609 nüf.). Başlıca kenti ve hükümet merkezi : La Paz (992 592 nüf.).



TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1991 tah.): 7 150 000;



nüfus yoğunluğu:Km?'ye 5,9 kişi. Nüfus dağılımı



(1988): % 49 kentlerde, % 51 kırsal kesimde, Yıl



lik nüfus artışı (1987): % 2,6. Resmîdilleri: Ispan



Dünyanın gemi ulaşımına elverişli en yüksek gölü olan



yolca, Kueçua dili, Aymara dili. Başlıca dinleri:



Kiyılannda Kolomb Öncesi dönemde, birbirini izleyen bir



EĞİTİM VE SAĞLIK. Okuma yazma oranı (1985): Yetişkin nüfusun %63'ü. Üniversite sayısı (1986): 9. Hastane yatak sayısı (1983): 10 789. Hekim sa



Titicaca Bolivya'nın batı kesiminde Peru sinininda yeralır.



dizi uygarlık gelişmiştir.



Katolik.



yısı (1984): 4 032. Ortalama ömür (1980-85): Ka dinlarda -



53,0; erkeklerde -



48,6.



Bebek



ölüm oranı (1987): 1 000 canlı doğumda 110. EKONOMI, GSMH (1990): 4,8 milyar dolar; kişi başına ulusal gelir (1990):690 dolar. Etkin nüfus dağılımı (1987): Tarimi- % 50; hizmetler:- % 26; sanayii- % 10; madencilik - % 4. Dış tica



ret (1990): Dışalım/-690 milyon dolar: Dışsatım 805 milyon dolar. Ticaret yaptığı başlıca ülkeler: ABD, Arjantin, Brezilya, Almanya, Para birimi: 1 Bolivya pesosu - 100 centavo.



YÖNETIM. Türü: Cumhuriyet Yasama organi: Parlamento. Siyasal bölümlenme: 9 il. ULAŞIM. Demiryollan (1986): Toplam 3 538 km.



Karayolları (1984): Toplam 40 987 km. Başlıca li manlan: Yok. Başlıca havaalanlan: 2.



312



BOLİVYA



BOLİVYA



Abuna Rio Branco Cachuela



Euro



pu



Inele MIUI



Baplica Petrol Yataklar Coba



Areto



BREZİLYA VII



Historili



Onemlı Kentler to se let



Catacion



PERO FO



Pedro



Checos



Persen



Sonjave



WALTO GROSSO



Wand



"Tanidad



Senas



Loreta



MOXOS OVASI



AND



Culab Syota



Concepcion SA



La Paz .



DAGLI



Sang



D'AQLAR



Cochabamba



Santa Cruz



Ta



12 cca



Tacnia



da Chuo



Muants



Robale



Arica



obres



Corumba



Sucre Parede Pragua



PER



Iquique



VT



cayo



Boyulbe



AL



SounCorone GRAN



M



SILI



CHACO



Nomes



tota



BREZİLYA



PARAGUAY



BU OKTAPUS



Campo Grande



Cogeny



Srdat



Incuba



Nardy Esger 4



.Canela Odo



Tartagal



Scopus ARJANTIN



PuntaPora



IR 60



A LOT



dan çok daha eski bir uygarlığın kurduğu Tiahuanaco



sal gelirin son derece düşük olmasını da (Latin Ameri



kenti yıkıntıları yeralır.



ka'nın en düşüğü) açıklar.



TOPLUM YAPISI



EKONOMI VE DOĞAL KAYNAKLAR



Altiplano'da, günümüzde Bolivya halkının hâlâ yarısına



Altiplano ve sıradağlar doğuya doğru, sıcak, yağışlı, Pa



yakınını (yüzde 32'si melez, yüzde 16 kadarı da beyaz dir) oluşturan Kızılderililer yaşar. Doğrudan doğruya In kaların soyundan gelen bu Kızılderililer (Aymaralar ve



Kueçualar), 1953 toprak reformundan bu yana koy topluluklarında bir araya getirilmişlerdir ve verimsiz bir tarımla (arpa, patates, misir) geçinirler. Çoğu okuma



raguay ve Amazon irmaklarının başlıca kolları tarafın dan sulanan, yapraklarını hiç dökmeyen ormanlarla ör tülü, uçsuz bucaksız ovalarla uzanır. Burada, misir,



kahve ve koka yetiştirilen sıcak vadiler dışında, hemen hiç insan yaşamaz; ülke topraklarının üçte ikisinin issiz



yazma bilmeyen, Aymaralar ve Kueçualar, güç koşullar



altında yaşarlar; ölüm oranı, özellikle de çocuk ölüm



olması, ulusal tarım kaynaklarının yetersizliğini açıklar. Bolivya hükümeti, yaşama düzeyini yükseltmek ve ekonomide gerçek bir kalkınma sağlamak için maden



oranı çok yüksektir. Sayılarının çokluğu, kişi başına ulu



yataklarına güvenmektedir.



F



40



104



35



F



95



104 30



35



25



22



30



70



00



25



59



10



50



5



41



verileri, bu ülkenin iklim tipleri konusunda da bilgi verir. Kırmızı



32



dikdörtgenlerle aylık sıcaklık



1 0



MNM



H



D



10



15 70



Bolivya'daki iki kentle ilgili iklim



ortalamaları, mavi dikdörtgenlerle, yağış ortalamaları gösterilmiştir.



Doğu düzlüklerindeki Concepcion (solda), tropikal bir yağışlı-kurak iklim etkisindedir. And dağlarında 3658 m yükseltide yeralan La



75 30



Concepcion



77



70



14



15



59



10



$0 41 0



ŞM



0



15



05 B6



5



10



15 20



Paz'daysa çok daha serin dag iklimi egemendir



La Paz



BOLİVYA



313



(Üstte) Bolivya'nın uluslaştırılmış madenlerinden birinde filiz çıkartmaya hazırlanan deneyimli bir kazıcı ekibi. Ülkenin yeraltı gelir



kaynakları bakımından zengin



olmasına ve son olarak petrol yatakları da bulunmasına karşın,



Bolivya Güney Amerika'da kişi başına ulusal gelirin en düşük olduğu ülkelerden biridir.



(Sağda)Andlar'daki altiplanoda



(“yüksek yayla) tarlalarni geleneksel yöntemlerle işleyen Bolivyalı



çiftçiler. Bölgede iklim sert, toprak verimsiz olduğu için, yalnızca en dayanıklı ürün çeşitleri yetişir.



zenginleşmesini sağlayan altın ve gümüş madenlerinin



to'da bir antimon dökümevi, bir çinko ve bir bizmut do kümevi ve tungsten fabrikaları kurulmuş, ayrıca El Mu



Kalay madenlerinde çalışma koşulları çok ağırdır. Poto



rulması planlanmıştır. Santa Cruz ve Cochabamba'da petrol rafinerileri vardır.



Madencilik. Eskiden Potosi'nin XVI. ve XVII. yy'larda



önemi çok azalmış; ama bunların yerini, Bolivya dışsa timinin beşte dördüne yakınını oluşturan kalay almıştır. si madencileri 4 000 m'yi aşkın yükseltide yaşar, ortala



tan'da demir filizini işleyecek bir demir-çelik tesisi ku DEVLET YAPISI VE KURUMLAR



ma 20 °C sıcaklıkta madene girer ve birkaç dakika için



de 40 °C sıcaklığa inerler: Koka alışkanlığının da büyük



1947'de yürürlüğe giren Anayasa'ya (sık sık askıya alın maktadır) göre Bolivya bir cumhuriyettir. Yürütme gücü



zararlara yolaçtığı Potosi'de, ortalama ömür 28 yıl do



Millet Meclisi ile Senato'dan oluşan Parlamento'dadır.



laylarındadır. Bu zor koşullar altında çıkarılmasına kar



Cumhurbaşkanı ve Parlamento üyelerinin 4 yılda bir



şin kalay üretiminde Bolivya dünyada birincidir.



genel seçim sistemiyle seçilmesi öngörülmüştür.



1545'te İspanyollar Potosi'de gümüş bulmuşlar ve 1870'e kadar en çok çıkarılan maden gümüş olmuş, da ha sonra kalay gümüşün yerini almıştır. Ülkenin kalay



TARIH



üretimini denetimleri altında tutan üç şirket 1952'de



uluslaştırılarak Comibol (Bolivya Madencilik Kuruluşu) adı altında birleştirilmiştir.



Obür önemli madenler antimon, çinko, tungsten,



kurşun, bakır ve altındır; bunların çoğu, kalay ve gümüş gibi, Altiplano'daki yüksek yerlerde çıkarılır. Santa Cruz yakınında önemli petrol ve doğal gaz yatakları da işletil mektedir ve doğal gaz, ülkenin başlıca dışsatım ürünü haline gelmiştir. El Mutan'da bulunan demir yatakları nin da işletmeye açılması planlanmıştır.



İ.S. 600-900 arasında Titicaca gölünün güney ucunda



yaşayan Aymaralar kökenli Kızılderililer, Tiahuanaco



adı verilen, ileri derecede gelişmiş bir kūltūr geliştirdi ler. 1400 dolaylarında Peru'dan gelen, Kueçua dilini konuşan Inkalar Bolivya'yı istila ettiler ve dağlık bölgeyi



Inka Imparatorluğu'na kattılar. 1538'de İspanyollar ta



rafından sömürgeleştirilen, 1825'te bağımsızlığını elde eden Bolivya, o tarihten bu yana pek çok iç çalkantı ya şadı. Bağımsızlıktan sonra çok sayıda iç çalkantı yaşa nan Bolivya'nın sömürgecilik döneminde çok büyük olan toprakları önemli ölçüde küçüldü: Pasifik Sava



şı'yla Büyük Okyanus kıyılarını ve Atacama çölündeki



Tarm. Úlke topraklarının elverişsizliğinden ve hâlâ In



nitrat yataklarını Şili'ye kaptırırken, 1903'te kuzeydeki Acre bölgesini Brezilya'ya bırakmak zorunda kaldı.



ilkel yöntemlerle uygulanmasından ötürü, tarım üretimi



Chaco savaşlarında da (1928-30, 1933-35) Chaco'nun önemli bölümleri Paraguay'a geçti.



kalar döneminde yamaçlarda düzenlenmiş taraçalarda düşüktür. Başlıca besin ürünleri arasında patates, mısır,



buğday, yüksek proteinli bir tohum olan quinoa, bug



Chaco'nun yitirilmesinin egemen sinifin saygınlığını



day, arpave bir yumrukök olan koka yetiştirilir. Tarımın



büyük ölçüde sarsması, madencilerin durumlanndan hoşnutsuzluklarıyla birleşince, 1940'ta Victor Paz Es



olan tarıma elverişli alanların %75'inin koka yetiştirici



tensorro'nun yönetimindeki sol yönelimli MNR (Movi



yapraklarını çiğnediği koka, kokainin temel maddesidir



iktidara gelen MNR, binbaşı Gualberto Villaroel'in baş kanlığında kalay işçilerine sendikalılaşma hakkı tanıma,



ğun bir kokain kaçakçılığını da beslemektedir.



vb. reformlara girişti. Villaroel'in 1946'da La Paz'da öl



gelişmemesinin ana nedenlerinden biri de, zaten kısıtlı liğineayrılmış olmasıdır: Halkın büyük bölümünün ve özellikle ABD'nin önleme girişimlerine karşın, yo



Sanayi. Sanayi etkinlikleri madenlerin işlenmesine yö neltilmiş, Altiplano'da çok sayıda kalay dökümevi, Vin



miento Nacionalista Revolucionario) kuruldu. 1943'te



dürülmesi üstüne Arjantin'e kaçan Paz Estenssero



1951'de sürgündeyken cumhurbaşkanlığına seçildi;



314



BOLOGNA



ama MNR'nin 1952 yılında, Bolivya'nın kuruluşundan bu yana yapılan 179. ayaklanmayla iktidardaki askerî cuntayı devirmesine kadar ülkesine dönmesine izin ve



rilmedi. Paz Estensorro 1952'de cumhurbaşkanlığı gö



revine başlayınca, kalay madenlerinin uluslaştırılması,



genel oy hakkının sağlanması, toprak reformu, ordu nun küçültülmesi, vb. uzun erimli toplumsal reformlara girişti. 1956-1960 arasında yardımcısı Hernan Siles



Zuazo'nun başkanlık yapmasından sonra, 1960'ta ye



niden cumhurbaşkanlığına seçildiyse de, 1964'te ge neral Rene Barrientos Ortuno'nun askeri darbesiyle devrildi. Cumhurbaşkanlığını üstlenen Barrientos



1966'da bir kez daha seçilip, 1969'da helikopterine ya



pılan saldırıyla öldürüldü. Yerine geçen Luis Adolfo Si les Salinas'ın aynı yıl general Ovando Candia, Can dia'nın 1970'te solcu general Juan Jose Torres Gonza les, Gonzales'in de 1971'de sağcı Hugo Banzer tarafın



dan devrilmesinden sonra, 1978'de seçimlere gidildiy se de, seçim sonuçlarına hile karıştırıldığını ileri süren



ordu, Ağustos 1979'a kadar iktidarı elinde tutmayı sür dürdü. O tarihte Parlamento'nun bir geçici sivil hükü met kurduğu ülkede, Haziran 1980'de eski başkanlar



dan Siles Zuazo yeniden cumhurbaşkanlığına seçildiy



se de, Temmuz 1985'te bir yıl öne alınarak yapılan se çimlerde hiçbir aday çoğunluğu elde edemeyince, par



lamento tarafından Paz Estensorro cumhurbaşkanlığı



na seçildi. 7 Mayıs 1989 seçimlerinde de hiçbir aday çoğunluğu elde edemeyince, Banzer Suarez'in destek lediği Jaime Paz Zamora Parlamento tarafından cum La Paz'da XVIII. yy'dan kalma San Francisco kilisesinin



yakınındaki açık pazarda mallarını sergileyen kızılderili



kadınlar. Büyük Okyanus kıyılarındakilimanlardan ülkenin iç kesimlerindeki madencilik bölgelerine giden yolların üstünde



hurbaşkanlığına seçildi. 1993 seçimleri de aynı biçimde sonuçlanınca, Jaime Paz Zamora'nın yerine, parlamen



to cumhurbaşkanlığına planlama bakani Gonzalo Sanchez de Lozada'yı seçti.



yeralan La Paz, Bolivya'nın ticaret merkezlerinden biridir.



Bologna İtalya'nın orta-kuzey kesiminde kent. Emilia Romagna bölgesinde yeralan, aynı adlı ilin merkezi olan Bolog



na'nın nüfusu 417 000'dir. Floransa'nın kuzeyinde, es ki Aemilia yolu üstünde, Apennin dağlarının eteklerin



de kurulan Bologna, Italya'nın kuzeyinden güneyine gi den karayolu ekseni üstünde stratejik açıdan önemli bir yerde bulunduğu için Roma döneminden bu yana önemli bir ulaşım ve ticaret merkezidir. Günümüzde



bu karayolları ulaşım merkezi işlevine, önemli bir de



miryolları kavşağı olma işlevi de eklenmiştir. İkinci



Dünya Savaşı sonrasından başlayarak sanayi de önemli ölçüde gelişmiştir.



İkinci Dünya Savaşı sırasındaki ağır bombardıman



lardan büyük zarar görmüş olmasına karşın Bologna,



kemerli sokaklarıyla, Ortaçağ ve Rönesans'ın gerçek bir canlı müzesi görünümündedir. Başlıca tarihsel anit



lar arasında, gotik üslubunda San Petronio kilisesi, Pa



lazzo Communale (belediye sarayı),Neptunus çeşme si, San Giacomo Maggiore kilisesi (XIII.yy.-XV. yy'lar). San Domenico (XIII. yy. başları) ve San Francesco (XIII.



yy) kiliseleri ile Podesta sarayı (Xlllyy.-XV. yy.) sayılabi lir.



Bologna, Giovanni da: Bk. GİAMBOLOGNA. Bolivya'nın hükümet merkezi ve en yüksek nüfuslu kenti olan La Paz, dünyadaki en yüksek (3 658 m yükselti)



bolometre: Bk. IŞINIMÖLÇER.



başkenttir. Sarp Cordillera Real'i yaran vadilerden biri



Bolşoy



korunmasını sağlamaktadır.



Moskova'daki devlet opera ve bale binası ile bale top



içinde olması Andlar'dan esen soğuk rüzgârlara karşı



BOLU



315



luluğunun ortak adı. Birçok kez yanıp, yeniden yapılan



Bolsoy tiyatrosunun günümüzdeki binası 1856'dan kal madır. 1776'dan başlayarak devlet desteği gören Bol



soy Balesi (eski İmparatorluk Balesi), XIX. yy. boyunca



Petersburg'daki Marinskiy (günümüzde Kirov) Bale si'nin gölgesinde kalmış, 1900'deAleksandr Gorskiy'in yönetiminde(görevini1924'te ölünceye kadar sürdür dū), girince, büyük ölçüde gelişmiş ve 1944'te, koreo grafAleksandr Lavrovskiy ile başbalerin Galina Ulano



va'nın Leningrad'dan Moskova'ya gelmeleriyle (1962'de Ulanova'nın yerini Maya Plisetskaya aldı),



sonunda eski rakibi Kirov Balesi'nin önüne geçmeyi ba



şarmıştır. Günümüzde 250'yi aşkın dansçisi bulunan topluluk, dünyanın en ünlü baletopluluklarından biri dir. 1956'dan bu yana düzenli olarak Batı'da turnelere çıkmaktadır.



Boltzmann, Ludwig Avusturyalı matematikçi ve fizikçi (Viyana 1844-ay.y.



1906). Viyana Fizik Enstitüsü'nde ve Üniversitesi'nde fi



zik ve matematik dersleri veren Ludwig Boltzmann, akustik, termodinamik, işınsama kuramı, işığın elektro Bolsoy Tiyatrosu'nda, Gounod'nun Faust operası için



magnetik kuramı, gazlann kinetik enerjisi, mekaniğin il



Mihail Lavroskiy'in düzenlediği Walpurgis Gecesi'nde,



keleri konularında çalışu.Matematikte yeni görüş açıla



Marius Liepa ve Marina Kondratyeva. Dünyanın en büyük bale topluluklanndan biri olan Bolsoy Balesi, Yekaterina



ri ortaya koydu.



Maksimova, Vladimir Vasiliyev, Natalya Besmertnova,



Vyaçeslav Gordeyev, Ludmilla Semenyaka, vb. pek çok



Bolu (kent)



yorumlanmasıyla ünlüdür.



Karadeniz Bölgesi'nin Batı bölümünün iç kesimlerinde



yıldız dansçısıyla ve klasik balelerin dinamik



Bolu kentinden



görünüş



316



BOLU



kent. Aynı adlı ilin merkezi olan Bolu kenti, dağlarla ku şatılmış bir ovada (Bolu ovası), deniz düzeyinden 710 m yüksekte kurulmuştur.



TARIH



Eskiçağ'da Bithynia adı verilen bölge içinde bulunan Bolu kentine, Roma döneminde imparator Claudius'un



adından Claudiopolis adı verildi. Roma Imparatorlu ğu'nun ikiye ayrılışından sonra Doğu Roma İmparator luğu'nun payına düşüp, XII. yy.sonlarında (1196), Ana dolu Selçukluları tarafından fethedildi. Beylikler döne



minde Candaroğulları Beyliği'ne bağlanıp, Orhan Gazi döneminde Konuralp tarafından alınarak Osmanlı top



raklarına katıldı./1402'den sonraki “Fetret dönemi" nde yeniden Candaroğullarına geçip, Çelebi Sultan Meh



met döneminde kesin olarak Osmanlı topraklarına ka tıldı.



Osmanlı yönetim örgütünde Anadolu eyaletine bag li Bolu sancağının merkezi olan kentin, XVI. yy. başla rinda 12 mahallesi vardı; nüfusu 2 000 kadardı. XVII.



yy.'da kente uğrayan Evliya Çelebi'nin verdiği bilgilere göreyse 41 mahallesi ve 3 000 evi vardı.



XIX. yyl'ın ikinci yarısında mutasarrıflık merkezi ya pılarak, Kastamonu vilayetine bağlanan Bolu'ya, halk arasında "Doksanūç harbi" adı verilen 1877-78 Os



manlı-Rus savaşı sırasında ve sonrasında Doğu Anado lu'dan gelen birçok göçmen yerleştirilmesiyle nüfusu 15 000'iaştı. Ardından Bolu'dan geçerek İstanbul'u do ğuya bağlayan Osmanlı yol sisteminin yeniden düzen



748 m'yi bulan Abant dağlarıyla uzanır. Daha güneyde ki dağ sırası, Batı Karadeniz bölümünün üçüncü sırasını



oluşturan Köroğlu dağlarının uzantılarıdır ve yükselti Aladağ kütlesinin Köroğlu tepesinde 2 400 m'yi bulur.



llin güneydoğu sınırı üstünde yeralan Aladağ kütlesi,



Batı Karadeniz bölümünü İç Anadolu (yaylalarından ayırır.



Karadeniz kıyılarından İç Anadolu sınırına kadar uzanan Bolu ilinde, çeşitli iklim tiplerine raslanır. Kara



deniz kıyısında bol yağışlı, kışların genellikle yumuşak geçtiği, deniz rüzgârlarının etkisiyle yazın boğucu si caklara rastlanmayan bir iklim egemendir. Sözgelimi



Akçakoca'da, en soğuk ay ortalaması 6 °C, en sıcak ay



ortalaması 21,9 °C'tır. Bu istasyonda günümüze kadar kaydedilen en düşük sıcaklık -11 °C (15.11.1968), en



yüksek sıcaklıksa 34,2 °C (12.4.1970), yıllık yağış tutarı 948 mm'dir. il merkezi Bolu kentindeyse, durum deği şiktir. Yükseltinin fazlalığı ve denizden uzaklık nedeniy le, kışlar daha soğuk geçer. En soğuk ay ortalaması 0,1



°C, en sıcak ay ortalaması 19,7 °C'tır. Günümüze kadar



kaydedilen en düşük sıcaklık -34 °C (9.2.1929), en yük sek sıcaklık 39,4 °C (21.8.1945), yıllık yağışmiktarı 543 mm'dir (yağışın azalmasının nedeni kıyıyla kent arasına



dağ sırasının girmesindendir). Yükseltisi 1 000 metrenin



üstünde olan (1 270 m) Gerede'deyse, kışlar daha so



ğuk (en soğukay ortalaması -2,2 °C), yazlar daha serin geçer (en sıcak ay ortalaması 27 °C).



Bolu ilinde ağır basan bitki örtüsü ormandır. Dağ si



lenmesi, ticaretin gelişmesini sağladı. GÜNÜMÜZDE BOLU Cumhuriyet döneminin başlarında aynı adlı ilin merke



ralarının, yukarda açıklandığı gibi, kıyıdan içeriye



zi olan Bolu kentinin nüfusu, ilk nüfus sayımında (1927)



rüzgârlarına engel olmamaları, ilin orman alanlarının



7215 olarak saptandı. 30 yıl kadar pek değişmeyen nü fus, 1955 sayımına kadar hep 10'000'in alunda kaldı (1955'te 12 271 nüfus). Sonra işlek ve trafiği yoğun bir



yol üstünde bulunmasından yararlanarak, nüfusu 1965'te 20 000'i (21 700), 1975'te 30 000'i (32 812), 1990 nüfus sayımında da 60 000'i aştı.



Bolu (il) Karadeniz Bölgesi'nin Batı bölümünde yeralan il. Yü zölçümü 11 051 km?, nüfusu 1990 sayımında 536 869 kişi olan Bolu ilinin 15 ilçesi vardır: Merkez, Akçakoca, Cumaova, Çilimli, Dörtdivan, Düzce, Gerede, Gölya



ka, Göynük, Kibrisçik, Mengen, Mudurnu, Seben, Ye niçağa, Yığılca.



Kuzeybatıda Karadeniz, kuzeydoğuda Zonguldak, doğuda Çankın, güneyde Ankara, güneybatıda Sakarya



doğru! aşama aşama yükselmesi, yani kiyiya en yakın



sıraların daha gerideki sıralara yağış getiren kuzeybatı genişliğinde etkiliolmuştur. İlin bütünü için % 40 olan ormanlık alanlar oranı, kıyıdaki Akçakoca ilçesinde %



60'a çıkar. Akçakoca kıyılarında yer yer 100-150 m'ye



kadar yükselen bir şerit halinde, içinde maki öğelerinin



de yeraldığı bir bodur orman alanı bulunur; başlıca tür ler defne, kocayemiş, ardıçtır. Kıyı kesiminin 150 met



reden yüksek yerlerinde, yayvanyapraklı ağaçların



oluşturduğu ormanlar yeralır. Bunlar arasında kayın ağacı başlıca türü oluşturur. Ayrıca yüksekçe kesimler de gürgen, kestane, Ihlamur, çınar ve meşelere rastla nir.



llin orta kesimini, daha yaygın bir orman alanı kaplar. Doğu yönünden Ankara ilinden Bolu iline girilirken, il



sınırı ile Gerede arasında daha çok iğneyapraklılar ağır



basar. Bu örtü içinde egemen ağaç türünü de, karaçam



lar oluşturur. Gerede'den batıya doğru Yeniçağa ile Bo



lu arasında, iğneyapraklılar yerlerini yavaş yavaş yay



illeriyle sınırlanan Bolu ilinde yüzeyşekilleri dağlıktır.



vanyapraklılara bırakır. Abant dağlarında kayın-kök



BatıKaradeniz bölümünün özelliği olan ve birbirine pa ralel uzanan üç dağ sırasının en batıdaki uçları' Bolu ili sınırları içindedir. Bu üç sıranın kuzeyden güneye doğ.



nar-sarı-çam karışık ormanı, oldukça önemlidir.



bir sıradağ görünüşünde deği'c daha çok, vadilerle par çalanmış ve yükseltileri 1000 m'yi ender olarak aşan



resi, Aftunderesi, vb. Ilin daha önemli akarsularıysa, Fil yos çayına karışırlar. Batı kesimde doğan Göynük ve



ru yükseklikleri artar. Kıyıya yakın olan ilk dizi, sürekli



dağlar görünümündedir. Akçakoca'nın güneyindeki



Kaplandede dağı(1 152 m), daha doğudaki Orhan dağı ve Zonguldak il sınırı yakınında bulunan Kızıltepe (1



486 m), bu sıranın başlıca doruklarıdır. Bu nispeten al



çak ve çok parçalanmış birinci sıranın güneyinde, daha yüksek olan ikinci sıra uzanır. Bolu-llgaz dağları genel adı verilen bulikinci sıranın, doğuda Bolu ili sınırları di



şındaki yükseltileri 2 000 m'yi aşmakla birlikte, Bolu si nırları içindeki uzantılarında yükselti 2 000 m'yi bul maz. Bolu'nun kuzeyindeki Çile dağı (1 954 m) ve Sün



nicedağı(1 823 m) da bu sıranın en önemli dorukları dır. Bolu-Ilgaz dağları güneybatıya doğru yükseltileri 1



İlin akarsuları arasında, kuzeyde bulunan bazı kısa boylu dereler, doğrudan doğruya Karadeniz'e inerler: Melen suyu, Teknece deresi, Kocamandere, Orhande



Mudurnu çaylarıysa, Sakarya'da toplanarak Karade niz'e ulaşırlar. Bolu ilinin gölleri, büyüklükleri açısından değil de, turistik değerleriyle önem taşırlar.



Abant gölü, turizme en erken açılan göllerimizden dir. Bolu'nun güneybatısında, Aband dağları üstünde, denizden 1 298 m yükseklikte yeralır. Yüzölçümü 2 km?'yi bile bulmaz (1,28 km2). Sularının fazlası, kuzey



doğu ucundan çıkan bir ayakla, Filyos çayına boşaltılır.



Abant gölünün suları tatlıdır. Istanbul-Ankara karayolu na aşağı yukarı orta bölümünde bir asfalt yolla bağlan miş olması nedeniyle, çok sayıda yerli turist çeker.



BOMBACI, ALESSIO 317 Yedigöller, Bolu'nun 36 km kuzeydoğusunda, Or



man Bakanlığı tarafından 1965'te "ulusal park" yapıl mış alanda yeralırlar. Küçük çapta toprak kaymalari



nin küçük vadileri tıkaması sonucunda oluşmuşlardır;



biri ötekinden 100 metre yüksekte bulunan iki basa mak üstünde yeralırlar. En büyükleri Büyükgöl (22,5



hektar), yükseltisi 780 m olan alt basamaktadır; derinliği 15 metredir. Deringöl ile yazın kuruyan küçük bir göl



de bu alt basamakta yeralır.880 metre yükseklikteki üst



basamakta Nazlıgöl(16,6 hektar), Sazlıgöl ve iki küçük



göl bulunur. Yedigöller çevresinde, ağır basan öğeyi kayın topluluklarının oluşturduğu, ayrıca meşe, gürgen,



kızılağaç, karaçam, sarıçam, köknar, karaağaç ve ihla



murlar içeren gür bir orman örtüsü vardır. Göllerde ala balık bulunması da, çevrenin turistik çekiciliğini artırır.



1990 sayımının sonuçlarına göre, Bolu ili sınırları



içinde 536 869 kişi yaşar. 1985-1990 arasında yıllık nu



fus artış hızı il merkezi ve ilçe merkezlerinde %o 27,58, kırsal kesimde %o 3,59, ortalama % 12,33



Bolu ayaklanması Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara hükümetine karşı pat



lak veren ayaklanmalardan biri. Bolu, Düzce, Hen dek'te 5 000 kişiyi bulan bir topluluğun 12 Nisan 1920'de başlattığı Bolu ayaklanması, çok geçmeden



Nallıhan üstünden Ankara yakınlarındaki Beypazarı'na



kadar yayıldı. Mayıs ayında Anzavur Ahmet'in de böl gede yeniden ortaya çıkmasıyla güçlenen Bolu ayak lanmasının Istanbul hükümeti tarafından desteklendiği



açıkça ilan edildi ve padişah 13 Mayıs'ta, ayaklanmaya yardım edenlerden 16 kişiye madalya taktı. Uzun çar pişmalarsonucunda Kuvayı Milliye birlikleri mayıs ayı sonunda ayaklanmayı bastırdılar ve Ali Fuat Paşa'nın 23-24 Mayıs 1920 gecesi bu haberi gönderdiği telgraf, Büyük Millet Meclisi'nin 24 Mayıs 1920'deki toplantı



sinda okundu.



Bolyai, Farkas



olarak Türkiye ortalamasının (%o 21,71) oldukça altında gerçekleşmiştir.



Macar matematikçisi (Bolyas 1775-Marosvasarhely



Bolu ilinin ekonomik etkinliklerinin başında tarım ve



luk kuran Farkas Bolyai, Marosvasarhely Koleji'nde



EKONOMI



hayvancılık gelir. Tarım ürünleri içinde en çok ekilenta hildır. Tahil ürünleri arasında buğday birinci sırada ye



ralır. Sanayi bitkilerinden tütün ekimi, Düzce ilçesinde



önemlidir. Şekerpancarı, Düzce ve Göynük ilçelerinde geniş alanlara yayılır ve elde edilen pancar, Adapazarı Şeker Fabrikası'na gönderilir.



Saplarından ip ve halat yapmak amacıyla, bazı akar



su çevresi köylerde kenevir ekilirse de, ekonomik



önem taşımaz. Yumrulu bitkilerden en çok patates eki



1856). Göttingen'de öğrenim görürken Gauss ile dost



matematik, fizik ve kimyadersleri verdi. Özellikle para



leller postülatının geçerliliği üstüne derin ve özgün dü



şünceler taşıyan matematik kitabı (1832), yayınlandığı yıllarda ilgi görmedi. Bolzano



Italya'nın kuzey kesiminde kent. Trentino-Alto Adige



bölgesinde yeralan, aynı adlı ilin merkezi olan Bolza



lir. Bolu ilinde aşağı yukarı her türlü meyve ve sebze ye tişir. Ekonomik bakımdan en çok değer taşıyan meyve,



no'nun nüfusu 101 515'tir. Isorca irmağı kıyısında, ir



müzde Düzce ilçesine de taşmış olan fındıktır. Meyve



çağ'dan bu yana onemli bir ticaret merkezi olan kentte, sanayi de önemli ölçüde gelişmiştir: Çelik, alüminyum,



mağın Adriye ırmağına kavuştuğu yerde kurulmuşolan



önce Akçakoca ilçesinde üretilmeye başlanan ve günü



kentte, halkın büyük bölümü Almanca konuşur. Orta



üretiminde, fındıktan sonra ikinci sırada elma gelir. Üzüm bağları daha çok Seben, Göynük ve Kıbrıscık il



dokuma sanayileri; elektrometalürji: plastik ürünler ya



çelerinde toplanmıştır.



Bolu'da, sebzecilikte soğan üretimi gelişmekte, özellikle Bolu ovasının kuzeydoğusunda yetiştirilmekte



pimi; vb. Ayrıca, görkemli Alp görünümleriyle ünlü bir



turizm merkezidir.



Tarih boyunca uzun süre Avusturya-Macaristan Im



men her yerinde, özellikle Bolu dağı ile bu dağın Düz



paratorluğu'na bağlı olan Bolzano, Tirol bölgesinin gü ney kesimiyle birlikte, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Italya'ya birakılmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nda büyük ölçüde yıkılmasına karşın, bazı eski anıtlan, özellikle de



bulunan linyit yataklarından (Düzce, Seben, Göynük il



Bolzano, Bernhard



ve ekonomik değer taşımaktadır.



llin hayvan varlığı arasında koyun başta gelir. İkinci



sırayı tiftik keçisi alır. Kılkeçisi sayısı azdır. Bolu ilinin he ce'ye bakan yamaçlarında, arıcılık yapılır. Yeraltı gelir kaynaklarıaçısından,dağınık bir biçimde



çeleri) başka önemli maden yoktur. Bunların da en önemlisi, Bolu ile Mengen arasındaki Merkeşler köyün



de bulunan linyit işletmesidir. “Kuzey Anadolu fay çiz



gisi" adı verilen önemli bir kırık şeridinin ilden geçmesi, bazı sıcak su kaynaklarının yeryüzüne kolayca çıkmala rina olanak sağlamıştır. En önemlileri, Bolu kentinin 5



km güneyindeki Bolu kaplıcaları ile Düzce'deki Efteni



kaplıcası ve Derdin hamamı, Mudurnu'daki Babas ili caları ve Şarot kaplıcası, Gerede-Bolu yolu üstündeki



Aktaş uyuz hamamı, Seben'deki Pavli hamamı ve Göy nük ilçesindeki Çatak hamamıdır.



Bolu ilinde, hammaddesiniormandan alan sanayi kolları gelişmiştir: Bolu Suni Tahta Fabrikası ve Kereste Fabrikası;| Düzce kereste-parke-ambalaj sandığı sana yisi; ayrıcakontrplak fabrikaları. Orman sanayisi dışın da, Düzce'dekitütün işleme atölyeleri, Bolu ve Gere de'deki sepiyerleri, Bolu Çimento Fabrikası, başlıca sa



XIV. XV. yy'lardan kalma katedrali ayaktadır.



Italyan kökenli Çek filozofu, matematikçisi ve dinbilim cisi (Prag 1781-ay.y. 1848), Rahip olan (1805) Bern hard Bolzano, Prag'da dinbilim dersleri verdi; ama si yasal nedenlerden ötürü Avusturya hükümeti tarafın



dan emekliye aynldı. 1841'de Prag'da yeniden öğret menliğe başladı. Mantık, felsefe ve dinbilim kitaplarının



yanısıra, önemi ancak XIX. yy'ın ikinci yarısında anlaşt lan matematik muhtıraları yayınladı. Sonradan Weirs trass ile G. Cantor'un yeniden bulacakları birçok kura min öncüsü oldu. Mantık felsefesiyle de Husserl'i etki ledi.



Bombaci, Alessio Italyan dilbilimcisi ve türkologu (Castroreale, Sicilya



nayi kuruluşlarıdır.



1914-Roma 1979). Napoli Universitesi'nde Türk dili ve edebiyatı dersleri veren Alessio Bombaci, Türkçe'yle il gili önemli yapıtlar yayınlamıştır: "La Regola del Parlaro



lek karayolu, Ankara-Istanbul yoludur.



Turco” di Fillippo Argenti (F. Argenti'nin “Türkçe Ko



ULAŞIM Bolu il sınırları içinde demiryolu yoktur. En is



318



BOMBAY



nuşma Kuralları", 1938), Le Fonti Turche delle Bataglia delle Gerbe 1560 (1560 Cerbe Savaşıyla ilgili Türkçe



Kaynaklar, 1941-1946), La Collezione di Documenti Turchi dell'Archivio di Stato di Venezia(Venedik Dev let Arşivi'ndeki Türkçe Belgeler Koleksiyonu, 1949), Padre Pietro Ferraguto e la Sua Grammatica Turca



1611 (Rahip Pietro Ferraguto ve Onun 1611'deki Türk



çe Dilbilgisi, 1940), Storia della Letteratura Turca (Türk



seferde görevinden ayrılarak ABD'ye gitti ve zengin bir



tüccarın kızıolan Miss Patterson'la evlendi(1803; yaşı



nin küçüklüğünden ötürü ailesinin karşı çıkması üstüne,



evlilik 1806'da iptal edildi). Birçok savaşta yararlık gös



tererek generalliğe kadar yükseldi ve Westfalen krallığı



na getirilerek (1807), Württemberg prensesi Katheri



na'yla evlendi. Kendisi için yaratılmış bu küçük krallık ta, eğlence içinde bir ömür sürüp, 1814'te Trieste'ye



Edebiyatı Tarihi, 1969).



çekildi. Yüzgün sırasındaWaterloo'da çarpışıp (1815),



Bombay



ya'da (1883) yaşadıktan sonra, 1847'del Fransa'ya dö



Hindistan'da kent. Maharaştra eyaletinin merkezi ve



lides valiliğine (1848) ve Senato başkanlığına (1852)



Hindistan'ın ikinci büyük kenti olan Bombay'ın, çevre



atandı.



laşık 10 milyondur. Ülkenin Batı'yla ilişki kurduğu başlı



Bonaparte, Joseph



Württemberg'de enterne edildi. Trieste (1819) ve İtal



nüp, yeğeni Napoléon III'ün tahta çıkması üstüne Inva



belediyelerle birlikte yüzölçümü 619 km², nüfusu yak ca liman olduğundan "Hindistan'ın kapısı" diye adlan dırılır. Bombay yerleşme alanı denize doğru 25 km bo



yunca uzanan bir yarımada üstünde yayılır. Güneyden Umman deniziyle, kuzeyden Bengal körfeziyle, bati dan Hint okyanusuyla sınırlıdır.



GÜNÜMÜZDE BOMBAY Güney kesiminin büyük bölümünü Bombay adasının



oluşturduğu Büyük Bombay, 1957'de büyükşehir ola rakörgütlenmiştir. Nüfusun üçte ikisi yüzölçümü 67



km² olan Bombay adasında toplanmıştır. Bazı kesimler de km2'ye 580 kişiyle dünyanın nüfus yoğunluğu en



yüksek kenti olan Bombay özellikle Maharastra, Guce rat ve Madhya Pradeş eyaletlerinden çok sayıda göç



Napoléon l'in ağabeyi (Korsika 1768-Floransa 1844). Korsika'da hukuk öğrenimini tamamlayan (1788) Jo



seph Bonaparte, ailesiyle Fransa'ya geçerek, Marsil ya'da Julie Clary ile evlendi (1777). Roma elçiliğine ge



tirilip (1797), Beşyüzler Meclisi'ne üye seçilerek, Lun éville (1801), Amiens (1802) antlaşmalarının imzalan masında önemli rol oynadı. Napoléon I tarafından ön



ce Napoli (1805), sonra İspanya (1808) krallığına getiri



lip, askerî yenilgilerden sonra İsviçre'ye sığındı. Yüz gün'de geri dönüp, Napoléon'un yenilgisi üstüne ABD'ye kaçtı (1815-1841). Sonra Floransa'ya yer leşti.



men almaktadır. Konuşulan başlıca diller Maratha dili,



Gucerat dili ve Hintçe'dir. Hindistan'ın bütün büyük kentleri arasında, din açısından da en çok çeşitlilik gös



Bonaparte, Louis



teren kenttir: Halkın yarısından çoğu hindu dininden



Napoléon l'in üçüncü kardeşi (Ajaccio 1778-Livorno



dir; geri kalanlarsa hıristiyan, buddhaci, caynacı, vb'dir. Çevresindeki,Hindistan'ın en büyük pamuk ye



tiştirme alanı sayesinde Bombay, ülkedeki en büyük pamuklu kumaş dokumacılık merkezlerindendir. Ayrı



ca ipekli kumaş yapımı, yapay lifler yapımı, kimya ve besin sanayileri, basım sanayisi de önemli ölçüde ge



lişmiştir. Aynı zamanda da ülkenin başlıca eğitim (Bom bay Üniversitesi ve birçok yüksekokul) ve bilimsel araş tırma (Atom Araştırma Enstitüsü; tip bilimleriyle ilgili



önemli bir araştırma merkezi olan Haffkine Enstitüsü, vb.) merkezidir.



1846). Ağabeyi Napoléon tarafından yetiştirilen Louis



Bonaparte, Toulon kuşatmasında (1793) topçu subayı



olarak savaştı ve ağabeyinin Italya ve İspanya seferleri



ne katıldı. 21 yaşında albaylığa yükseltildi. 1802'de



Hortense de Beauharnais'yle evlenip, generalliğe yük



seltilerek (1804), Napoléon tarafından Hollanda krallı ğına getirildi (1806). Yeni halkının çıkarlarını ağabeyine karşı bile korumaya çalışıp, 1810'da tahttan çekilmek zorunda kaldı. Bir süre Avusturya ve İsviçre'de yaşadık



tan sonra, 1813'te Fransa'ya döndü. 1814'te Italya'ya yerleşti.



TARIH



Tarihöncesi dönemde yerleşilen günümüzdeki Bom



bay yerleşme alanı toprakları, II. yy'da Aparanta Krallı ğı'na bağlandı; sonradan birbiriniizleyen Hint sülalele rinin yönetimine girdi. 1348-1534 arasında Gucerat



Krallığı'na bağlanıp, 1534'te Portekizlilerin etkisine gir di. 1664'te Ingilizlerin Bombay adasının denetimini



ele geçirmelerinden ve bir kale kurulmasından sonra 1672-1858 arasında Ingiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin Hindistan'daki karargâhı haline geldi.XIX. yy'da Girga



um adası (kalenin bulunduğu ada), Oldman's ladası, Colaba, Mazagaan, Parel, Mahim ve Worli adaları bir



leştirilip, alüvyon ovalarının kurutulmasıyla büyük bir ada oluşturuldu. Daha sonra Ingiltere'nin Hindistan sö mürgesinin bir parçası oldu.



Bonapart, Napolyon: Bk. NAPOLÉON I. Bonaparte, Jerôme Napoléon l'in en küçük erkek kardeşi (Ajaccio 1784 Villegenis 1860). Muhafız alayına, sonra da donanma



ya giren Jerôme Bonaparte, Antil adalarına yapılan bir



Bonaparte, Lucien Napoléon l'in ikinci kardeşi (Ajaccio 1775-Viterbo



1840). Fransa'da öğrenim gören Lucien Bonaparte, Korsika'ya dönerek (1789), Paoli'nin katibi oldu. Aile



siyle birlikte Fransa'ya göçüp (1793), ateşli bir Jakobin olduğu için Thermidor olayından sonra tutukları'; ama



Napoléon'un baskısıyla serbest bırakıldı. Savaş komi serliğine getirilip (1796), Beşyüzler Meclisi'ne üye seçi lerek (1798), 18 Brumaire'de bu meclise başkanlık etti



ve hükümet darbesinin başarıya ulaşmasını sağladı



(1799). Içişleri bakanlığı (1799), Ispanya elçiliği yapip



(1800), geri çağrılarak, senato (1803) üyeliğine getirildi. Sarraf Jouberthon'un dul karısıyla evlenmesi ve cum huriyetçi düşünceleri yüzünden Napoléon'la arası açı



linca Roma'ya çekildi. ABD'ye gitmek isterken Ingiliz



lere tutsak düşüp, serbest bırakılarak Roma'ya dönün



ce (1814), Pius VII tarafından Canino prensi ilan edildi.



Yüzgün sonrasında Napoléon ile barışıp, sonra Ital



ya'ya döndü.



Bonaparte, Napoléon: Bk. NAPOLÉON I.



BONN



boncuklu kertenkele



ABD'nin güneybatısındaki çöllerde yaşayan büyük ve hantal gövdeli kertenkele tūrü (Bil. a.Heloderma sus



pectum). Boncuklukertenkelegiller ailesinin örnek türü



olan boncuklu kertenkele, korkunç boncuklu kerten



keleyle (Helodema horridum) birlikte, yaklaşık 3 000 kertenkele türünün tek zehirli öbeğini oluşturur. Kısa,



319



yaşaması için çaba harcadı; ama savaşları engelleye medi. 1300'de papanın bütün krallardan üstün olduğu



nu ilan edip, Philippe IV'ü afaroz etmeye kalkışınca,



(1303),Philippe IV yakalanarak tutuklanması buyruğu nu verdiyse de, Anagnililer tarafından kurtanldı (Eylül 1303) ve Roma'ya döndü.



kalın kuyruğunda yağ depolayarak uzun süre bir şey



Bonington, Richard Parkes



yemeden yaşayabilir. Zehir salgılayan bezler altçenede



İngiliz ressamı (Nottingham 1801-Londra 1828). On



beş yaşında ailesiyle birlikte Fransa'ya göçerek Cala is'ye yerleşen (1816) Richard Parkes Bonington, Ingilte



re'de ün kazandıktan sonra doğduğu kente çekilmiş



olan Louis Francia'dan XVIII. yy. sonu İngiliz ressamla



rinin tekniğini öğrendi. 1820'de Paris'e giderek,



Gros'nun atölyesine girdi. Fransız sanatçılarıyla, özel likle Eugène Delacroix'yla dostluk kurduve onun açık, canlı renklerinin, suluboya tekniğinin etkisinde kaldı.



1824'te başka İngiliz sanatçılanyla birlikte tablolarını Salon'da sergiledi. Fransız resmine, izlenimciliğin on



belirtileri olan gökyüzü ve deniz görünümleri beğenisi ni getirdi. 1826'da yaptığı bir yolculuktan dönerken, Londra'ya giderek ünūnū anayurdunda da yaygınlaştır Boncuklu kerkenkele (H. suspectum), yaklaşık 3 000 kertenkele türünün zehirli iki türünden biridir. Geceleri



avlanır; kısa kalın kuyruğunda yağ depolayarak, gerekirse aç kalınca birşey yemeden yaşayabilir.



yer alır. Ağzını çiğner gibi oynatarak oluklu dişlerinden



zehir akıtan boncuklu kertenkelenin isırmasından ölen



insan sayısı çok değilse de, zehiri, kobra yılanınkiyle öl çülebilecek kadar güçlüdür. Yuvalarındaki kuş yumur talarını ya da kovuklardaki başka sürüngenleri, üst da mağındaki koku almasını sağlayan, Jacobsen organı de nilen özel bir tat ve koku organının yardımıyla "kokla yarak" bulup yer.



Bond, William Cranch ABD'li astronom (Portland, Maine 1789-Cambridge, Massachusetts 1859). Saatçilik yaparken, gökbilime



merak saran William Cranch Bond, özel bir gözlemevi



maya karar verdi.



Gerek suluboya, gerek yağlıboya, gerek taşbasma



teknikleriyle deniz ve kara görünümlerinin, günlük ya şamdan sahnelerin, tarihsel sahnelerin resmini yapan Bonington, 27 yaşında ölmesine karşın, romantik kuşa ğın en bol ürün vermiş sanatçılarından biridir.



Bonn



Almanya'da kent. 1990'da iki Almanya birleşinceye ka dar Almanya Federal Cumhuriyeti'nin başkenti, günü



müzde de Birleşik Almanya'nın hükümet merkezi (bas. kentin Berlin'e aktarılması tasarlanmıştır) olan Bonn, Nordrheinwestfalen eyaletinde, Köln'ün 24 km güne



yinde, Ren irmağının kıyısında yeralır. Yüzölçümü 141



km², nüfusu 284 000'dir. GÜNÜMÜZDE BONN



1990'da başkentin yeniden Berlin'e aktanlması karar laştırılmış olmasına karşın, hükümet merkezi olma işl



kurdu. Harvard Koleji gözlemevinin yöneticiliğine geti



rilip (1840), Satürn'ün sekizinci uydusu olan Hiperi yon'u buldu (16 Eylül 1848). Ilk kez bir yıldızın (Vega) resmini çekti (1850) ve ilk elektrikli kronografı buldu



Bonn'da XII. yy'dan kalma roman üslubunda katedral (Münsterkerk), Ren kıyısındaki Bonn, 1949-1990 arasında



Federal Almanya Cumhuriyeti'nin başkenti olmuştur.



(1850).



Bonelli, Luigi araştırmacısı İtalyan dilcisi, türkologu ve İslam bilimleri



(Brescia 1865-Napoli 1947). Napoli'de Doğu Yüksek Enstitüsü'nde Türkçe ve Farsça dersleri veren Luigi Bo nelli. Kur'an'ı Italyanca'ya çevirip (1929), Osmanlıca



belgeler ve metinler üstüne araştırmalar yaptı. Bibliote



ce Časanatense'deki (Roma), Arapça, Farsça ve Türkçe elyazmaları katalogunu hazırladı.



Türkçe'ye ilişkinbaşlıca yapıtları: Grammatica Turca Osmanli (Osmanlı Dilbilgisi, 1890). Primo Corso di Esercizi Turchi (Türkçe Alıştırmaların Birinci Kursu, 1905), Il Turco Parlato (Konuşulan Türkçe, 1910), Les



sico Turco-Italiano (Türkçe-Italyanca Sözlük, 1939). Bonifatius VIII



Papa (Anagni 1235-Roma 1303). 24 Aralık 1294'te pa



palığa seçilen Bonifatius VIII, hıristiyanların banş içinde



1



320 BONNARD, PIERRE



evini hâlâ sürdüren (1994) Bonn'da Parlamento'nun



toplandığı Bundeshaus, başkan ve başbakan konutları, bakanlık binaları, vb. kentin güney kesiminde, Ren kıyı si yakınında toplanmıştır. Her şeyden önce bir yönetim merkezi olan kentte,hafif metalürji ve basımcılık da ge



hod, Cenevre yakını 1793).Hukuk öğrenimi görürken,



kalma katedral, XVIII. yy'dan kalma Belediye konağı,



Reaumur'ün böceklerle ilgili muhtırasını okuyarak do gabilimle ilgilenen Charles Bonnet, tırtılları, örümcekle ri, omurgasızları inceleyip, 1740'ta bitki bitlerinde par tenogenezi buldu. 1743'te Hukuk fakültesini bitirip, kendini doğabilime adayarak, böceklerin fizyolojisi üs tüne çeşitli çalışmalar yaptı ve gözlemlerini 1744'te In



labilir. 1786'da kurulup, 1794'te Fransız işgali sırasın



sectologie (Böcekbilim) adıyla yayınladı. Gözleri son derece bozulduğundan, mikroskopla çalışamaz olun



lişmiştir. Başlıca tarihsel anıtlar arasında Ortaçağ'dan



Beethoven'in doduğu ev (günümüzde müze), vb. sayi



da kapatılan, 1818'de Prusya kralı tarafından yeniden



kurulan üniversitesi ve çeşitli yüksek okullarıyla, aynı zamanda da bir öğretim merkezidir. TARIH



Romalıların Castra Bonnensia adıyla bir sinir kalesi ola rak kurdukları Bonn, IX. yy'da Normandlar tarafından işgal edildi. Daha sonra Köln başpiskoposluğu tarafın dan yönetilip, 1794'te yeniden Fransız işgaline girdi.



Napolyon savaşlarından sonra, Prusya'ya geçip (1815), 1949'da Federal Almanya Cumhuriyeti'nin başkenti ol



du. 1969'da sınırları Bad Godesberg'i ve öbür banliyö leri içine alacak biçimde yeniden düzenlendi.



Bonnard, Pierre Fransız ressamı ve gravürcüsü (Fontenay-aux-Roses



1867-Le Cannet 1947). Hukuk öğrenimini tamamlayıp,



ca (1745), felsefeyle uğraşarak, tohumların önceden varoluşu ve evrimi kuramını savundu.



Başlıca yapıtları: Essai de Psychologie (Ruhbilim De nemesi, 1754), Essai Analytique sur les Facultés de l'âme (Ruhun Yetenekleri Üstüne Çözümleyici Dene me, 1759), Comtemplation de la Nature (Doğaya Ba kış, 1764).



Bonnet, Ossian Fransız matematikçisi (Montpellier 1819-Paris 1892).



Mühendislik öğrenimi görüp, çeşitli fakültelerde mate



matik ve gökbilim profesörlüğü yapan Ossian Bonnet,



ari geometriyle ilgili son derece önemli çalışmalar ya yınlamıştır. Bononcini ailesi İtalyan bestecileri ailesi. Giovanni Maria Bononcini (Montecorone 1642-Mode



na 1678). Modena'da şan öğretmenliği yapıp, Bolog



na'da San Petronio bazilikasında capella yöneticiliğin



de bulundu. Genellikle yaylı çalgılariçin besteler yapıp,



Musico prattico (Pratik Müzik, 1673) adlı kuramsal bir kitap yazdı.



Giovanni Bononcini (Modena 1670-Viyana 1747). Gio vanni Maria'nın oğlu olan Giovanni, Haendel'in rakibi



olarak ün saldı: Londra'da operalar besteleyerek, sah neye koydurdu. Italya, Avusturya, Almanya, İngiltere



ve Fransa'da besteci ve çellocu olarak çalıştı.Operaları



nin yanı sıra missalar, oratoryolar, koncertolar, senfoni Pierre Bonnard'ın Banyo Küvetindeki Çıplak adlı tablosu.



ler besteledi.



Renkleri ve işığı kullanışındaki ustalığıyla ün salan Bonnard'ın tablolarının başlıca özelliklerinden biri, basit



Antonio Maria Bononcini. (Modena 1677-ay.y. 1726) Operalar, özellikle de, sık yapılan bir yanlışlıkla ağabeyi



kompozisyonların zengin renklerle işlenmesidir.



Giovanni'ye mal edilen II Triomfo diCamilla'yı(Camil



(Petit Palais müzesi, Paris.)



la'nın Zaferi, 1696) besteledi.



bonsai resme yönelen Pierre Bonnard, Jullian akademisinde Sérusier'den ders aldı ve Gauguin'in yakın dostu olan



Küçülterek saksıda yetiştirilen bodur ağaç. Bir Japon sa



bu sanatçıdan Gaugin'in kuramlarını ve tekniğini öğ rendi. Roma Ödülü yanşmasına katılıp, başarı kazana



mayınca, akademiden ve 1888'de girmiş olduğu Güzel Sanatlar Okulu'ndan ayrıldı.Japon taşbasmalarının etki



sinde kalıp, 1890'a doğru, La Revue Blanche'ın çevre sindeki sanatçılar topluluğuyla ilişki kurdu. Ama yapısı



nin çocuksu özelliğini değiştirmeyerek bir izlenimci



olarak kaldı. Başlangıçta donuk renklerle yaptığı tablo



larını, sonradan işıl ışıl renklerle donatarak, resimde çağdaş dönemi başlattı. Ayrıca taşbasmalar (Daphnis ve Khloe, 1901) ve ofort tekniğiyle gravürler (Dingo, 1920) yapti.



Başlıca tabloları, Terrasse Ailesi(1892), Kırmızı Da



mali Örtü (1911), Sarı Şal (1933).



Bonnet, Charles Isviçreli filozof ve doğabilimci (Cenevre 1720-Gent



Bir bonsaiagacı, doğadakiagacın gerçekbirkopyasını



oluşturmak için büyük bir özenle yetiştirilir. Ana kökler



kesildikten sonra, kökler arasından geçirilen teller destek için gövdenin çevresine sarılır. Dallar da biçimlendirmek için tellerle sarılır.



BOR



321



natının ürünü olan bonsai (ya da bonsay), bitkinin kök



Savaşı sırasında Güneylileri destekleyip, Washington ti



luyla elde edilir. Bir bonsai ağacı, boyunun yalnızca



Abraham Lincoln'u öldürmeyi, böylece Güneylilerin



lerinin kısaltılmış dal ve sürgünlerinin bağlanması yo 15-60 cm olmasına karşılık, doğadaki ağacın bir kopya



sıdır. Yaklaşık bütün odunlu bitkiler bonsai olarak yetis



yatrosunda bir oyun seyretmeye geleceğini öğrendigi zaferi kazanmasını sağlamayı tasarladı. 14 Nisan 1965



günü, oyunun üçüncü perdesinde başkanlık locasına



tirilebilir. Yaprak dökmeyen ağaçlardan ardıç, çam ve



girip, Abraham Lincoln'u başının arkasından tabancay



ladin sıkça seçilir (yapraklarını yıl boyunca dökmeme leri, bonsainin dekoratif amaçlı kullanımına uygundur).



aldı” diye haykırdı. Sonra bir atla kaçmayı başarıp, bu



En çok yetiştirilen bonsai bitkileri arasında Japon beyaz



la vurarak öldürdü ve sahneye atlayıp "Güney öcünü



lunduğu yeri öğrenen Kuzeyli bir devriye birliği tarafın



çami, kiraz, akçaağaç, vb. sayılabilir.



dan sığındığı çiftlikte kuşatıldı ve öldürüldü.



Boole, George



Boothia yarımadası



Ingiliz mantıkçısı ve matematikçisi (Lincoln 1815-Cork



Kanada'da yarımada. Kuzeybatı Toprakları'nda yera



yakını 1864). Öğretmenlik yapan George Boo le, bu arada İtalyanca, Almanca, Fransızca öğrenerek,



lan Boothia yarımadasını 1829'da Sir James Clarck Ross



bulmuş ve koruyucusu Sir Felix Booth'un adını vermis



Lincoln'da özel bir okul açtı ve matematik dersleri ver di. Cork'ta, Queens College'ta 1849'dan başlayarak



tir.



matematik profesörlüğü yaptı.



Bophuthatsvana



ne cebir uygulamaları olan Boole'un kuramsal çalışma ları, cebirsel yöntemlerin mantıkta kullanılmasına ola nak sağlamış, ama çağını aşmışlığı, çalışmalarının ger



Güney Afrika Cumhuriyeti himayesinde bağımsız dev



Çalışmalarının çıkış noktası değişmez nicelikler üstü



çek değerini sonradan ortaya koyan North Whitehead



let. Başkenti Mmbatho olan Bophuthatsvana'nın yüzöl çümü 44 000 km', nüfusu yaklaşık 2 milyondur. Ortalama sıcaklıkların 15°C-21 °C arasında değiştiği,



ve Bertrand Russel'a kadar unutulmasına yol açmıştır.



yıllık yağış miktarı 150-500 mm olan ülke, yeraltı gelir



Matematik düşüncelerden yola çıkan ve simgeci yönte



kaynakları bakımından son derece zengindir: Dünya



mi kapsayan genel ilkelere varan Boole, çağdaş mate



platin üretiminin % 30'unu karşılayan platin yataklan;



matiğin temelini oluşturmuştur. Ayrıca, elektronik he



zengin krom, manganez, vanadyum, asbest yatakları.



sap makineleri üstüne önemli çalışmaları vardır. Başlıca yapıtları: Researches in the Theory ofAnaly



Bununla birlikte, nüfusunun üçte ikisi sürekli Güney Af rika Cumhuriyeti'nde yaşamaktadır.



tical Transformations (Analitik Dönüşümler Kuramı Üs tüne Araştırmalar, 1839), simgesel mantığın temelini oluşturan Mathematical Analysis of Logic (Mantığın Matematiksel Çözümlenmesi, 1847), An Investigation of the Laws of Thought (Düşünce Yasaları Üstüne Bir Araştırma, 1854), Treatise on Differential Equations (Diferansiyel Denklemler Üstüne İnceleme, 1859), Treatise on the Calculus of Finite Differences (Sonlu Farklar Hesabı Üstüne inceleme, 1860).



6 Aralık 1977'de Güney Afrika Cumhuriyeti'nin ba



ğımsızlık tanıdığı Bophuthatsvana cumhurbaşkanı (Lu cas Mangope) ve Millet Meclisi bulunmasına karşın, ekonomik açıdan himayesi altında olduğu Güney Afri ka Cumhuriyeti'ne bağımlıdır. Bağımsızlığı hiçbir başka



ülke ya da kuruluş tarafından tanınmamıştır.



Bopp, Franz Alman dilbilimcisi (Mainz 1791-Berlin 1867). Berlin



Booth, John Wilkes ABD'li tiyatro oyunucusu (Bel Air, Maryland 1838 Bowling Greer, Virginia 1865). Ünlü bir tiyatro oyuncu



ları ailesinde yetişen John Wilkes Booth, özellikle Sha



kespeare'in oyunlarındaki rolleriyle ün saldı. Azınlık



Üniversitesi'nde Sanskrit dili dersi veren(1821'den baş layarak) Franz Bopp, Hint-Avrupa dillerindeki dilbilgisi biçimlerinin açıklamalarına ve eleştirilerine dayanarak,



Hint-Avrupa dil ailesinin oluşum ve kipliklerindeki ge nel ilişkileri, ortak ilkeleri belirlemiştir. Başlıca yapıtları: Analytical Comparaison of the



Sanskrit, Greek, Latin and Teutonic Langauages (Sans kritçe, Yunanca, Latince ve Almanca'nın Çözümsel Karşılaştırması, 1816), Grammatica Criticae Linguae



Sanskritae (Sanskritçe'nin Eleştirel Dilbilgisi, 1829



1832), Glossarium Sanscritum (Sanskritçe Sözlüğü, 1830), Vergleichende Grammatik des Sanskrit, Zend,



Greichischen, Lateinischen, Litthauischen, Gothischen und Deutschen (Sanskritçe, Zendce, Yunanca, Latince,



Litvanca, Gotça ve Almanca'nın Karşılaştırmalı Dilbilgi si 1833-1852).



bor Önemli bir tiyatro oyuncuları



ailesinde yetişen, kendi de bir liyatro oyuncusu



olan John Wilkes Booth, 1865'te Lincoln'u,



tiyatroda oyun



seyrederken öldürmüştür.



Periyodik çizelgenin III A grubunda yeralan kimyasal element. Simgesi B, atom sayısı 5, atom ağırlığı 10,811



olan bor, periyodik çizelgede birlikte yeraldığı öbür ele mentler arasında metal olmayan tek elementtir. Kimya sal özellikleri bakımından karbona benzer. İlk olarak



1808'de Sir Humphry Davis, Joseph Gay-Lussac ve Louis Thenard tarafından aynı anda bulunmuştur. Kah verengimsi siyah renkli toz görünümlüdür. Elmastan



sonra ametaller arasında elektropozitifliği en yüksek



322 BORAN, BEHICE olanıdır. Elektrik iletkenliğisıcaklıkla birlikte arttığından,



germanyum ve silikonla bileştirilerek, elektrik iletken



liklerini artırır. Çeliğe az miktarda katılması da çeliğin sertliğini artırır. Sıcakta bütün elementlerle birleşerek,



metallerin büyük bölümüyle borürleri oluşturur. Doğa da çoğunlukla borat biçiminde bulunur. Başlıca bileşi



gi, Ortaçağ'dan bu yana seramik sırlanmasında kullanı



lan borakstır. Boraks mercek yapımında, borosilikat ca mi yapımında, kumaşların ve tahtaların ateşe dayanıklı kılınmasında, fotoğraf banyolarında, vb.kullanılır. Bor bitkilerin kalsiyum çevriminde önemli olduğundan, bor



bakımından yoksul topraklara borik asit (güçlü asitler ile boraksin etkilenmesinden elde edilir) biçiminde katılır.



Türkiye, dünyada bilinen bor yataklarının % 70'ini içerir ve başlıca üretici ülkeler arasında yeralı: 1990'da 2 milyon tondan çok.



Edebiyat 1 (makaleler, 1939), Halk Edebiyatı Dersleri (1942), Pir Sultan Abdal (Abdülbaki Gölpınarlı ile, 1943), Folklor ve Edebiyat Il(1945), Halk Hikayeleri ve Halk Hikâyeciliği (1946), 100 Soruda Halk Edebiyatı



(1969), 100 Soruda Türk Folkloru (1973), Folklor ve Edebiyat 1,2 (yeniden düzenlenmiş basımı, 1982; 1983'te Sedat Simavi Vakfı Edebiyat ödülünü aldı).



Borchert, Wolfgang Alman yazarı (Hamburg 1921-Basel 1947). İkinci Dün



ya Savaşı'nda Rus cephesinde çarpışan Wolfgang Borc



hert, Nazilere karşı görüşlerinden ötürü 1942-1944 arasında hapis yattı. Savaştan sonra yazdığı oyunlarında



ve öykülerinde savaşın saçmalığını, savaştan dönen as



Boran, Behice



kerlerin yıkıntıya dönüşmüş ülkelerikarşısında duyduk ları çöküntüyü dile getirdi: Drausser von Den Tür (oyun, Kapıların Dışında, 1947), An Diesem Dienstag



Türk kadın toplumbilimcisi ve siyasetçisi (Bursa 1910



Sterne (Lamba,Gece ve Yıldız, 1946) adlı bir şiir kitabı



Brüksel 1987). ABD'de toplumbilim okuyan Behice



da vardır.



Boran, Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde do çentliğe atandı (1939). Sol görüşlü Yurt ve Dünya, Adımlar adlı dergilerin çıkarılmasında görev alınca fa külteden uzaklaştırılıp (1918) Türkiye Banşseverler Derneği'ni kurdu (1950). Dernek Kore'ye asker gönde



rilmesini kınayınca, öteki yöneticileriyle birlikte, 15 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı (1951). Türkiye İşçi parti sine (TÍP) girip (1961), yönetim kuruluna vemerkezyö



netim kurulu üyeliğine seçildi. Milletvekilliği (1965



1969), parti genel sekreterliği (1970) ve genel başkanlı ği (1970) yapıp, 12 Mart'tan sonra TIP anayasa mahke



mesince kapatılınca (1971), dördüncü kongreye katı lan delegelerle birlikte 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı;



ama genel aftan yararlanıp, serbest bırakıldı (1974).



Türkiye İşçi Partisi'nin yeniden kurulmasına katkıda bu lunup, parti genel başkanlığına getirildiyse (1975) de, 12 Eylül sonrasında yurt dışına çıktı ve “yurda dön" çağ risina uymadığı için yurttaşlıktan çıkarıldı. Yurt dışında TİP'in TKP ile birleşme çalışmaları yürüttüğü sırada öldü



ve cenazesi Türkiye'ye getirilerek İstanbul'da gömül dü.



Boratav, Pertev Naili Türk folklor uzmanı ve yazarı (Darıdere, Gümülcine



1907). İstanbul Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitiren (1930) Pertev Naili Boratav, Türkiyat



(öyküler, Bu Salı Günü, 1947), vb. Laterne, Nacht Und



Bordeaux



Fransa'nın güneybatı kesiminde liman kenti. Garonne irmağının batı kıyısında, irmağın Gironde'la birleştiği



yerden 18 km yukarda, denize 97 km uzaklıkta yeralan,



Gironde yönetim bölgesinin merkezi olan Bordea ux'nun nüfusu 213 274'tür. Açık deniz gemilerinin gir



mesine elverişli limanı, Aquitaine bölgesinin en önemli limanı olan kent, çevredeki üzüm bağlarından elde edi len beyaz ve kırmızı şaraplarla Ortaçağ'dan bu yana ün



salmıştır. Aynı zamanda da önemli bir kültür (1441'de kurulan üniversite) ve sanayi (makine yapımı, petrol ra



finerileri, gübre fabrikaları, vb.) merkezidir.



Borden, Sir Robert Laird Kanadalı siyasetçi (Nova Scotia 1854-Ottawa 1937). Bir süre öğretmenlik yapan Sir Robert Laird Borden, hukuk öğrenimi görüp, Halifex'te avukatlık yaptı. Siya



sete atılıp, 1896'da milletvekilliğine, 1901'de Muhafa zakâr Parti'nin başkanlığına seçildi. Partisi 1911 seçim lerini kazanınca başbakanlığa getirilip, 1914'te Kana da'nın savaşa katılmasıkararını aldı.1917 seçimlerinden



sonra da görevini koruyup, savaş sona erince, Ingilte re'ye Kanada'nın Paris Barış Konferansı'nda ayrı olarak



Enstitüsü'nde iki yıl asistanlık, Konya Lisesi ve Öğret



men Okulu'nda öğretmenlik (1936) yaptı. Devlet bur suyla Almanya'ya gönderilip, dönüşünde (1937) Mülki ye Mektebi'ne kütüphane memuru oldu; daha sonra



Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Halk Edebi yatı doçentliğine getirildi (1938). Profesörlüğe yükselip



(1946), siyasalnedenlerle kürsüsü kaldırılarak üniversi teden uzaklaştırılınca (1948), önce ABD'de Stanford



Üniversitesi'nde çalıştı. Sonra Fransa'ya gitti (1952). Fakülte bitirme teziyle (Köroğlu Destanı) Türk folklo



ru ve halk edebiyatı alanına yönelen Pertev Naili Bora tav, Türkiye'de bulunduğu yıllarda Anadolu'yu dolaşa



1911-1920 arasında Kanada'nın



başbakanlığını



yapan Sir Robert L. Borden, Birinci



rak özellikle masal ve halk öyküsü türlerinde derleme



Dünya Savaşı sırasında zorunlu



ğerlendiren ilk Türk forklor uzmanıdır. 1993'te "Ulusal



askerlik hizmeti



ler yapan, eldeki malzemeyi bilimsel yöntemlerle de



edebiyata ve dünya sanatına katkılarından ötürü, Ede biyatçılar Birliği tarafından Onur Ödülü Alun Madalyası, Kültür Bakanlığı tarafından da Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verilmiştir.



Başlıca yapıtları: Köroğlu Destani (1931),Folklor ve



yasasını çıkarttıgi için, özellikle



ülkedeki Fransız



asılhlar tarafından şiddetle



eleştirilmiştir.



BORGES, JORGE LUIS 323 temsil edilmesini kabul ettirdi. 1920'de sağlık nedenle riyle görevden çekildi.



Bordes, Charles Fransız bestecisi (Rochecorbon 1863-Toulon 1909).



1970 yıllarında



BE



dünyanın başlıca



tenisçileri arasına giren Björn Borg ik profesyonel



çıkışını 14 yaşındayken yaptı.



César Franck'tan beste dersleri alan Charles Bordes,



1976'da pespese



görevli olarak Bask bölgesinin halk geleneklerini derle meye gönderildi. 1890'da Paris'te Saint-Gervais kilise



5 kez kazanarak unutulmaz bir



sinin müzik yöneticiliğine getirilip, XV. ve XVII. yy.çok sesli bestecilerinin yapıtlarını söylemeyi amaçlayan Sa



rekor kıracagi Wimbledon



turnuvalarının



int Gervais Şarkıcıları Topluluğu adlı koroyu kurdu. Bir



ilkini kazandı.



süre sonra ilk Dinsel Müzik Ustaları Antolojisi ni yayın



1979-81 arasında



lamaya başlayarak, Rönesans kontrapuntocularını hal ka ve Debussy, Ravel, vb. genç bestecilere tanıttı. Guil mant ve Vincent d'Indy'yle Schola Cantorum'ukurup,



ABD'li tenisçi John McEnroe'yla yapugi



1898'den sonra Montpellier'ye yerleşerek, Schola



karşılaşmalar,



turnuvalann



Cantorum'un bir şubesini açtı. Bask şarkılarını ve eski bestecilerin yapıtlarını kapsayan derlemeler yayınla



tarihinde



ve orkestra için Bask Süiti(1886), orkestra için Üç Bearn



heyecanlı oyunlar sayılabilir.



oynanmış en



masının yanı sıra, kendi de birçok yapıt besteledi: Flüt



Dansı (1887), piyano ve orkestra için Bask Rapsodisi (1888), piyano için dört Ritmik Fantezi, piyano için çe şitli parçalar.



da (1982) profesyonel tenisi bıraktığını açıklayıp,



Bordet, Jules



yamadı.



Belçikalı hekim ve bakteribilimci (Soignies 1870-Brük



sel 1961). Brüksel Üniversitesi'ni bitiren (1892) Jules



1991'de kortlara döndüyse de eski başarısını tekrarla



Borges, Jorge Luis



Bordet, Paris Pasteur Enstitüsü'nde ders verdi. Brüksel Üniversitesi'nde asalakbilim ve mikrobiyoloji profesör



Arjantinli şair ve yazar (Buenos Aires 1899-Cenevre



kuşpalazı mikrobunu (Bordet-Gengou basili) buldu. Kan serumunda mikropları etkisiz kılan antikorların bu



bağlanmayı tanımaz) Jorge Luis Borges, insanlık duru



lüğüne getirilip, Gengou'yla birlikte boğmacave tavuk



lunduğunu algılayıp (Bordet-Gengou tepkimesi ya da



tümleç tepkimesi), 1919'da Nobel Tıp ödülünü aldı. Borelli, Giovanni Alfonso



Italyan fizyoloji ve fizik bilgini (Napoli 1608-Roma 1679). Roma'da Castelli'nin öğrencisi olan (Torricel li'yle aynı sınıfta okudu) Giovanni Alfonso Borelli, Mes



1986). Bilinçli olarak Latin Amerika edebiyat eğilim lerinin dışında kalan (toplumsal sorumlan ve siyasal



munun görüntüsünü labirentte, sanatın temelini gerçek ötesinde gördü. Şiirleri (Fervor de Buenos Aires (Bue nos Aires Coşkusu, 1923); Cuaderno San Martin (San



Martin Notları, 1929)), anlatıları (Ficciones (Öyküler,



1944); El Aleph, 1949), özellikle de eleştiri ve deneme



leri (Otras inquisiciones (Başka Soruşturmalar, 1925); Historia Universal de la Infamia (Alçaklığın Genel Tari



hi, 1935); Historia de la Eternidad (Sonsuzluğun Tarihi,



sina'da ders verdi (1635-1636). Bir süre Pisa'da, daha sonra Messina'da (1670-1672) oturup, Roma'ya yer leşti.



Bilimin çeşitli dallarıyla ilgilenen Borelli, astrono



mide bir dünya sistemi tasarısı ortaya atmıştır (bu tasarı,



yanlış olmasına karşılık, yerçekimi tasarısının oluşturul ması yönünde çok önemli bir adımdır). Matematikte, birçok Yunancametniyayınlamış, mekanikte darbe ta sarisinin hazırlanmasına katkıda bulunmuştur. Ama ça



lışmalarının en önemlileri, yürüme sırasında kasların mekanik hareketi, insanın yüzmesi ve kuşların uçuşu



üstüne olanlardır. Bu çalışmaların statik ve dinamiğin matematik ilkelerine dayanan sonuçlarını, De Motu



Animalium (Hayvanların Hareketi Üstüne, 1660) adlı yapıtında yayınlamıştır.



Borg, Björn



İsveçli tenisçi (Södertalje, Stockholm yakını 1956).



Genç yaşta uluslararası ün kazanan Björn Borg, 6 kez



Roland Garros turnuvasını, 5 kez ardarda Wimbledon



turnuvasını (1976-1980) kazandı. 1978-80 arasında



dünya tenisçileri sıralamasında birinciliği korudu. Tek



Latin Amerika'nın en önemli



vazarlanndan biri olan Jorge Luis



Borres, Latin amerika



yazarlarının çoğunun tersine



toplumsal sorunlardan uzak kaldı.



1936)), zamanın çizgisel akışından kaynaklanan sıkıntı dan kurtulmak (yazma ediminin, bütün dillerden ve



lerde 11 kez Grand Slam yaparak, günümüze kadar bü



edebiyatlardan gelen yapıtların oluşturduğu sonsuz ki taplığın uzaysal bir öğesine dönüştürülmesiyle) için ger



Roy Emerson'dan sonra ikinci sırada yeraldı. 26 yaşın



çekleştirilmiş tek bir girişimin aşamalarını oluşturur.



tün tenisçilerin Grand Slam sıralamasında, Avustralyalı



324 BORGİA, CESARE



Borgia, Cesare



Boris III



Papa Alexander Vl’nin büyük oğlu (Roma 1475'e



Bulgaristan kralı (Sofya 1894-ay.y. 1943). Ferdinand



gia'nın Alexander VI adıyla papa olmasından sonra



(1918), krallığının ilk yıllarında silik kaldı. Daha sonra,



doğr.-Pamplona, İspanya 1507). Babası Kardinal Bor (1492) hızla ilerleyen Cesare Borgia, önce Valencia pis



koposluguna, sonra kardinalliğeyükseltildi (1493). Ba basının gözdesi olan küçük kardeşi Gandia dükü Gio vanni'nin ölümünden (1497) sonra (kardeşini onun öl dürttüğü sanılır), kardinallikten ayrılarak, papanın des teği ve kızkardeşi Lucrezia'nın eşlerinin birbiri ardına ölmesi (onun entrikalarıyla) sayesinde, kendine bir



l'in oğlu olan Boris III, babası çekilince tahta çıkıp bir süre için anayasayı yürürlükten kaldırdı (1934) ve otoriter bir rejim kurdu. 1938'de anayasayıyeniden yü



rürlüğe soktuysa da, otoriter rejimi sürdürdü. İkinci



Dünya Savaşı'nda Almanya'nın safında yeralıp, Berch tasgaden antlaşmasıyla (1941) Bulgaristan'ı bir Alman



üssü haline getirdi; ama, Almanlara körü körüne boyun



eğmeye yanaşmayınca, Hitler'le yaptığı görüşmeden dönerken naziler tarafından öldürüldü.



Boris Godunov Rus çarı (? 1552-Moskova 1605). Moğol asıllı bir ailenin



çocuğu olan Boris Godunov, Korkunç Ivan IV'ün sara Cesare Borgia'nın, Giorgione tarafından



yapılmış portresi.



Cesare Borgia, hiçbir ahlak



kuralına aldırmaksızın



kendisine bir devlet kurma



çabalarıyla, Machiaevelli'nin Hükümdar adli



yaprundaki devlet adamı tipine örnek olmuştur.



yında yaşayıp, çarın gözdelerinden birinin kızıyla ev



lendi; kendi kızkardeşini de tahtın vârisi Fyodor'la ev



lendirdi (1574'e doğru). Eniştesi Fyodor I adıyla tahta çıkınca (1584), güçsüzlüğünden yararlanarak onun adı na ülkeyi yönetmeye başladı. Sibirya'ya ve güney illeri ne Rus köylüleri yerleştirmeye girişti. Gürcistan'ı hima yesine aldı ve Moskova patrikliğini kurarak, Rus kilisesi ni Istanbul patrikhanesinin vesayetinden kurtardı. Or duya asker toplamayı kolaylaştırmak için, köylülerin



köylerinden ayrılmalarını yasakladı (1597). Fyodor l'in ölümü (1598) üstüne, tahta çıkıp, yurt dışından hekim



ler çağırarak, Hansa birliğiyle ilişkiler kurarak, Rusya'yı . Kıyıcılığı ayaklanmalara yo modernleştirmeye çalıştı



laçtı ve düzmece Dmitriy'in ayaklanmasını bastırmaya



giderken öldü.



devlet kurmaya çalıştı. Charlotte d'Albret'yle evlene



Borman, Frank



desteğini sağladı. Romagna bölgesini ele geçirip, Tos cana'yı tehdit etmeye başladı. Gücünü, hiçbir ahlak ku



ABD'li astronot (Gary, Indiana 1928). ABD Askerî Aka



olağanüstü yeteneklerinden alıyordu (Machiavelli, Hü kümdar adlı kitabındaki devlet adamı tipine onu örnek almıştır). Ama babasının ölümü (1503) sırasında, kendi



uzayda 14 gün kalma rekorunu kırıp, Apollo 8'in Ay



rek Valentinois kontu oldu (1498) ve Fransa kralının



ralına aldırmamasından, siyaset ve yönetim alanındaki



nin de papalık seçimini etkilemeyecek kadar hasta ol ması, çok geçmeden talihinin ters dönmesine yolaçtı:



Yeni papa Julius II tarafından tutuklatılıp, sürgün edildi ve İspanya'da öldü.



Borgia, Lucrezia



demisi'ni bitiren Frank Borman, Hava Kuvvetleri'nde



deneme pilotluğu yapıp, 1962'de astronot seçildi. Ge mini 7'nin (1965) komutanı olarak pilot James Lovell'la



çevresinde geçekleştirdiği ilk insanlı uçuşun komutanli



ğını yaptı. 1970'te ordudan ayrılıp, Eastern Havayolla ri'na katılarak, 1975'te şirketin başkanlığına getirildi. 1986'da istifa etti.



Born, Max Alman fizikçisi (Breslau 1882-Göttingen 1970). Berlin



Cesare Borgia'nın kızkardeşi (Roma 1480-Ferrara



(1915) ve Frankfurt (1919) üniversitelerinde ders veren



rinin oyuncağı olarak önce Giovanni Sforza'yla (1493),



liğine getirildi (1921). Naziler yönetimi ele alınca Ingil tere'ye göçtü. İngiliz uyruğuna geçip (1933), Bangalor



1519). Babası Alexander VI'nin ve kardeşinin siyasetle



sonra Bicseglie Dūkü Alfonso'yla (1498) evlendirilen



Lucrezia Borgia, Alfonso'nun Cesare Borgia'nın buyru guyla öldürülmesinden (1500) sonra da,Ferrara Dūku Esteli Alfonso'ya verildi. Ferrara sarayında yazarlar ve



sanatçılarla çevrili olarak yaşadı. Boris



Bulgar hanı(öl. 907). Amcası Malamir'in yerine tahta çı



Max Born, Göttingen Kuramsal Fizik Enstitüsü yönetici



(Hindistan, 1935) ve Edinburgh (1936) üniversitelerin de ders verdi.



Kimyasal ilgideki elektrik yapıyı açıklayan Max Born, billurların atom yapısını incelemiş, elektronik kuramına



dayanarak katı cisimlerin sıkıştırılabilme ve esneme



özelliklerini hesaplamış (1919), hareketli taneciklerde ki ortak dalgaların yaklaşık yapısını ortaya koymuş (1927), elektromagnetik alanın birim kuramını düzen



Boris I, hıristiyanlığın yayılması için çaba har kan852) (



lemiş (1933), Jordan ile birlikte, “matrisler mekaniği sis



oğlu Vladimir'in yerine, Istanbul'da yetişmiş küçük



Borneo



nasurdan ayrıldı.



Güneydoğu Asya adalarının en büyük, dünyanın da



cadi; Islavca'yı kilisenin resmi dili yaptı; Kyrillosve Met hodios'u yeniden göreve çağırdı (885). Bir manastira çekildiyse (889) de, paganlığa eğilim gösteren büyük



oğlu Simeon'u tahta geçirmek için, 893'te ma



temi"ni oluşturmuş, 1954'te Nobel Fizik ödülünü Walt her Bothe'yle paylaşmıştır.



BOSCH, HIERONYMUS 325 üçüncü büyük adası. Malezya yarımadasının güneydo



ğusunda, Filipin adalarının kuzeybatısında yeralan Bor neo'nun yüzölçümü yaklaşık 750 000 km2, uzunluğu 1



336 km, en geniş yeri yaklaşık 965 km, nüfusu yaklaşık 11 milyondur. Yönetim açısından dört büyük bölgeye



ayrılmıştır: Endonezya'ya bağlı olan Kalimantan (en bū yük bölümü), Malaysia Federasyonu'na bağlı olan Sa bah (Kuzey Borneo) ve Sarawak, Ingiltere'nin mandası altındayken 1984'te bağımsızlığını kazanan Brunei. Dağlık bir ada olan Borneo'nun büyük bölümü yağ



mur ormanlarıyla kaplıdır. Dağların yükseltisi kuzeydo ğu kesiminde Kinabolu dağında 4 101 m'yi bulur. Orta



ders veren Carl Bosch, adı sonradan I. G. Farben Indus



trie'ye çevrilen Badische-Anilin-und Sodafabrik şirke tinde çalışmaya başlayıp (1899), Fritz Haber'in hidro



jen ve nitrojen biresiminden amonyak elde etme işle



mini geliştirdi. Haber yönteminden sanayide yararlan



mak amacıyla, gazlan tepkimede tutmak için Haber'in



kabı yerine çelik alaşımlı bir kap kullandı (Haber-Bosch yönteminden patlayıcı madde ve kimyasal gübre üreti



minde yararlanıldı). Amonyum karbonatları üre elde



etmeye çalıştı. 1925'te İ.G. Farben Industrie'nin baş.



kanlığına getirilip, formaldehit elde etmek için metanol



bireşimini geliştirdi.Sentetik kauçuk üretmek için çaba



bölgeleri de uzun dağ sıralarıyla kaplı olan adada, ekim



harcadı. 1931'de Nobel Kimya ödülünü Friedrich Ber



ve mart ayları arasında muson yağmurları etkisinde ya ğışlı bir iklim egemendir. Başlıca tarım ürünleri arasında



gius'la paylaştı.



pirinç, kauçuk ve baharat sayılabilir. Halk, Malezyalılar, Dayaklar, Çinliler ve Avrupalılardan oluşur. XVI. yy'da İspanyol ve Portekiz denizcileri tarafın



Bosch, Clemens Emin



dan bulunan Borneo, XVII. yy'dan başlayarak Hollan dalılar ve İngilizler tarafından yönetildi; özellikle Hol landalılar, Endonezya'nın bağımsızlığa kavuştuğu 1949'a kadar, adanın büyük bölümünü ellerinde tuttu lar.



Alman tarihçisi (Berlin 1899-İstanbul 1955). Halle Üni versitesi'nde doçentliğe yükselen (1930) Clemens Emin Bosch, Nazilerin iktidarı ele geçirmeleri üstüne,



Türkiye'ye gelerek, İstanbul Arkeoloji müzesinde Eski çag para koleksiyonlarının düzenlenmesi ve sınıflandi nilmasıyla görevlendirildi (1932). Müslüman olup, Emin



adını aldı.1954'e kadar İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde Bornu:



Bk. KANEM-BORNU.



Helen ve Roma tarihi, parabilim dersleri verdi.



Başlıca yapıtları: Hellenizm Tarihinin Ana Hatları



(1942), Roma Tarihinin Ana Hatlan (1940), Antalya Ki



Borodin, Aleksandr



tabevleri (1947).



Rus bestecisi (Petersburg 1833-ay.y. 1887). Tip ve kim ya öğrenimi gören Aleksandr Borodin, Askeri Tip aka demisi kimya kürsüsüne atandı. Boş vakitlerinde mü zikle ilgilenerek kendi kendini yetiştirdi. Balakirev'le ta



Bosch, Hieronymus



niştı ve Beşler Grubu'na katıldı. Üç Senfoni (1867,



Hollandalı ressam ve gravürcü (S'Hertogenbosch



1450'ye doğr.-ay.y. 1516). Hiç ayrılmadığı sanılan ken tinin katedralinde Eski Ahit'ten sahneler yapan Hie



ronymus Bosch (asıl adı Jheronimus ya da Hieronymus Van Aken'dir), ölümden sonraki yaşam saplantısını,



yapıtı olan Prens Igor operasıyla enbüyük Rus besteci



ya koydu (Ermiş Antonius ve Şeytan, Son Yargı Günü,



(



1876, 1887), Orta Asya Steplerinde adlı bir senfonik şiir 1880), yaylı çalgılar için iki dörtlü, piyano için Küçük Süit (1885), bir Üçlü ve ondört Ezgi besteledi. Başlıca leri arasına girdi.



Borodino çarpışması: Bk. NAPOLYON SAVAŞLARI.



Borromini, Francesco Italyan mimarı (Bissone, Lombardia 1599-Roma 1667). Mimar olan babası tarafından Milano ve Roma'ya mi



özellikle de şeytan saplantısını, birçok tablosunda orta



vb.). Cehennem korkusu ile yaşamı insan ve şeytan ara



sindaki sürekli bir savaşım biçiminde işlemesi bakımın



dan Ortaçağ geleneğini sürdürürken, ayrıntılara ve yūz lerin anlatımına verdiği önemle, tablolarında görünü Borromini'nin Roma'da yaptıgı San Carlino alle Quattro Fontane kilisesi, dalgalı cephesi, birbirine bağlanan ovallerden oluşan yer planı ve oval kubbesiyle, barok



mimarlığın üç boyutlu bir tanımıdır.



marlık öğrenmeye gönderilen Borromini (asıl adı Fran cesco Castelli dir), 1629'da San Pietro kilisesinde Ber



nini'yle çalışıp, özgürlük merakı yüzünden aşırı bir ba



rok anlayışa yöneldi: Duvarları karşıt eğriler biçiminde



olan San Carlino alle Quattro Fontane kilisesi (1658),



planı arı biçiminde olanSant'ivo alla Sapienza kilisesi,



vb. 1650'ye doğru, papa Innocentus X tarafından San



Giovanni di Laterano'nun yapımını tamamlamakla gö



revlendirildi. Ama yavaş yavaş aklını kaçırdı ve kamayla



kendini öldürdü. XVIII. yy, mimarlık sanatında, özellik le Almanya'da büyük etkisi olmuştur.



borzoy:



Bk. RUS TAZISI.



Bosch, Carl



Alman kimyacısı ve sanayicisi (Köln 1874-Heidelberg



1940). Leipzig Üniversitesi'ni bitirip,aynı üniversitede



AL



326



BOSCH, JUAN



mün önemli bir yer tutmasıyla, gerçekçi XVI. yy. res samlarından da ayrılmadı ve resimleriyle, özellikle ger



çeküstücülüğü búyükölçüde etkiledi.



Başlıca yapıtları: Dikenli Taç, Haçların Taşınışı, Deli liğin Tedavisi, Müsrif Çocuk, Saman Arabası, Dünya Ni metleri Bahçesi, vb.



Bosch, Juan Dominikli devlet adamı (La Vega 1909). Görüşlerin den ötürü, Rafael Trujillo'nun diktatörlüğü boyunca



(1930-61) sürgünde yaşayan Juan Bosch, Trujillo'nun



öldürülmesinden sonra ülkede yapılan ilk serbest se



çimlerde cumhurbaşkanlığına seçildi (1962). Amatutu



cu muhalefetin etkisiyle 1963'te devrildi. 1966'da



cumhurbaşkanlığına yeniden adaylığını koyup, kaza namayınca yurt dışına gitti. 1970'te dönerek, 1982, 1986 ve 1990'da cumhurbaşkanlığına adaylığını koy



duysa da, seçilmeyi başaramadı.



Bose, Cagadiş Çandra Hintli fizikçi(Maymensingh 1858-Giridih 1937). Kalkü ta ve İngiltere'de öğrenim gören Cagadiş Çandra Bose, çok kısa elektrik ışını yayan ve Hertz deneylerini kolay



yapma olanağı veren bir aygıt tasarladı (1897). Bir ista tistik mekanik ortaya attı. Daha sonra Einstein tarafın



dan yetkinleştirilen bu mekanik, Boltzmann mekaniği nin yerini aldı.



Bose, Satyendranath Hintli fizikçi (Kalküta 1894-ay.y. 1974). Dakka (1927) ve Kalkūta (1945) üniversitelerinde ders veren Satyen



dranath Bose, Santiniketan Üniversitesi'nde rektörlük yaptı. Gazların durum denklemini arkadaşı Saha'yla birlikte kurdu. İstatistik mekanik kavramını ortaya attı



(bu kavram daha sonra Einstein tarafından geliştirildi).



Bose, Subhas Çandra Hintli siyasetçi (Kattak 1897-Tayvan 1945). Mahatma



Gandhi'nin ilk yandaşlarından olan Subhas Çandra Bo



se, Bengal Kongre Partisi'nin (1927-31) ve Ulusal Kon



gre Partisi'nin (1938-39) başkanlığını yaptı. İngilizler ta rafından tutuklandıysa da, Almanya'ya kaçmayı başardı



(1941). Daha sonra Japonya'nın işgal ettiği Singapur'a gitti. 1944'te Bengal'i ele geçirmek amacıyla kurduğu ordu Birmanya'dan Hindistan'a doğru ilerlediyse de yenildi ve teslim olmak zorunda kaldı. Tayvan üstünde bir uçak kazasında öldü. Bosna-Hersek



Balkanlar'da devlet. Yugoslavya'nın parçalanmasından önce Yugoslavya Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'ni



oluşturan altı cumhuriyetten biri olan Bosna-Hersek, Doğuda Sırbistan, güneyde Karadağ, kuzeyde ve batı da Hırvatistan'la sınırlıdır. Başkenti Saraybosna'dır.



YÜZEYŞEKİLLERI VE TOPLUM YAPISI



Topraklarının büyük bölümü Alpler sistemine bağlı Di



nar dağlarıyla çevrili olan Bosna-Hersek toprakları, ul



kenin kuzey sınırının bir bölümünü çizen Sava irmağı



ve Drina irmağı ile kolları tarafından sulanır. Neretva ir



mağı, güneye doğru akarak Adriya denizine dökülür.



Saraybosna dışında, başlıca kentler Mostar, Tuzla ve Banya Luka'dır.



Hieronymus Bosch'un Dünya Nimetleri Bahçesi (1500'e d.)



adlı üç kanatlısının sağ panosu. Bu üç kanatli, Bosch'un cehennem kavramını işlediği birçok resminden biridir. Bosch seytana uyma, günah ve ceza temalannı işlediği bir alegori yarattığı bu üç kanatlısında, insanın cennetten dünyaya inişiyle (sol pano) başlayan şehvetin sağladığı hazlarla dolu bir sahneyi (ortapano), sonra da günahın sonuçlarını canlandırmışur. (Prado müzesi, Madrid.)



Bosna-Hersek'te tümü Sırp-Hırvat dili konuşan, ama dinvekültürleri farklı üç topluluk yaşar: Müslüman Boş. naklar, ortodoks Sırplar, katolik Hırvatlar. Bağımsızlığın ilan edilmesinden (1992) hemen sonra patlak veren



kanlı savaşta, Sırplar ve Hırvatlar, Boşnaklara gerçek bir



soykırım uygulamaktadırlar. EKONOMI



Eskiden halkın üçte ikisinin geçimini tarımla sağladığı,



BOSSUET, JACQUES BÉNIGNE 327 kastte õldürmesi, Birinci Dünya Savaşı'nı başlatan .



kıvılcım oldu.



Savaştan sonra Bosna-Hersek, yeni kurulan Yugos lavya devletine 1941-1945 arasında da bağımsız Hırvat



devletine bağlandı. 1945'te Yugoslavya Federatif Sos yalist Cumhuriyeti'nin alt cumhuriyetinden birini oluş



turdu. 1991'de Hırvatistan ve Slovenya'nın bağımsız lıklarını ilan etmelerinden sonra, Bosna-Hersek de Mart



1992'de bağımsızlığını ilan etti. Bunun üstüne, ülkedeki Sırpların Sırbistanlı subayların yönetimi alunda (Sırbis



tan’ın silah fabrikalarının çoğu Bosna-Hersek'teydi bu aynımayı önlemeye çalışmak için, müslüman Boşnak lara ve Hırvatlara saldırmalan kanlı bir savaşı başlatu.



Çok geçmeden müslüman Boşnaklara karşı gerçek bir kıyıma dönen kanlı iç savaşta, Sırpların tutsak aldıklan Boşnak erkeklerinin büyük bölümünü toplama kamp BOSNA-HERSEK



GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 51



129 km?.



Başkenti: Saraybosna (525 980 nüf.; 1991). TOPLUM YAPISI. Nüfus (1991): 4 355 000; nüfus



yoğunluğu: Km?'ye 85,2 kişi. Etnik dağılımı (1991): Boşnaklar (% 43,7), Sırplar (% 31,3), Hır.



vatlar (% 17,2). Resmi dili: Sırp-Hırvat dili. Başlıca



dinleri: Islâm, ortodoks, katolik.



EKONOMI. Iç savaş öncesindeki durum: Ta rim- mısır, buğday, arpa, meyve, tütün; sana yij- silah fabrikaları, kereste ve kontrplak fabri kaları; madencilik – kömür, demir filizi, boksit,



civa, manganez yataklar. Para birimi: 1 dinar 100 para.



YÖNETİM. Türü: Cumhuriyet. Yasama gücü: Par lamento.



larında öldürmeleri, Boşnak kadınlarına ve kızlarına topluca tecavüz etmeleri, uluslararası tepkilere yol açıp, BM Güvenlik Konseyi tarafından kınandı. Ama Avrupa ülkelerinin soruna gerektiği gibi eğilmemeleri,



Rusya'nın Sırpları desteklemesi, ABD başkanı Clin ton'ın müdahale karar vermeyi göze almaması gibi nedenlerle, kanlı savaş, üstelik 1993'ten başlayarak



Sırplarla anlaşan Hırvatların da Boşnaklara saldırmala rıyla, daha da korkunçlaşarak günümüze (Ocak 1994)



kadar süregeldi.



Bosse, Abraham Fransız ressamı ve gravürcüsü (Tours 1602-Paris 1676). Resim Akademisi'nin ilk üyelerinden biri olan Abraham



Bosse, akademide perspektif dersleri verdi. Öfkeli mi zaci yüzünden LeBrun başta birçok kişinin düşmanlığını



uyandırarak, 1661'de Akademi'den çıkanldı. Gravūr, resim, estetik ve mimarlıkla ilgili birçok inceleme kitabi



yazdı. 1500'ü aşkın tablo ve gravūründe, ince bir ger kereste ve silah sanayilerinin (eski Yugoslavya'nın silah



çekçilik ve usta bir teknikle, çağının toplumu konusun



sanayisinin %60'ı) de büyük ölçüde gelişmiş olduğu ül



kede, iç savaşın patlak vermesinden bu yana ekonomi



da değerli bir belge (süslemeler, mobilyalar, giyimler, gelenek-görenekler) ortaya koydu.



tam anlamıyla çökmüştür. TARIH



Bossert, Helmuth Theodor



Ortaçağ'da Macaristan'a bağlanan, ama çok geçme



den Macaristan'ın özerkliğinikabul etmek zorunda kal



Alman arkeologu (Landau 1889-ay.y. 1961). Almanla



dığı Bosna bölgesi, yerel sülalelerce yönetilmeye başlandı. 1377'de Tvrtko l'in kendini kral ilan ettirdiği



rin yönettiği Boğazköy kazılarına katılan (1933) Hel



XV. yy'larda hıristiyanlığın ayrılıkçı mezheplerinden



Kültürleri kürsüsü başkanlığı yapıp (1942-1959), Türk



bölgesinde, Bosna kesimi 1463'te, Hersek kesimiyse



yük ün kazandı.



muth Theodor Bossert, İstanbul Üniversitesi Edebiyat



Hersek kesimiyse, 1448'de ayrı bir düklük oldu. XIV. ve



Fakültesi'nde ders verdi (1934). Eski Önasya Dilleri ve



bogomilciliğin yayıldığı günümüzdeki Bosna-Hersek



uyruğuna girdi (1947). Hitit hiyeroglifleriniçözerek bü



1482'de Türkler tarafından fethedilerek Osmanlı top



raklarına katıldı. Osmanlı yönetimi altında, bogomil



Başlıca yapıtlan: Altanatolien (Eski Anadolu, 1942), Altsyrien (Eski Suriye, 1951), Altkreta (Eski Girit, 1921),



mezhebinden çok sayıda soylu ve köylünün İslam dini



Asia (Asya, 1946).



ni benimsemesiyle, hiristiyanlardan ayrı, Sırp-Hırvat di lini konuşan, ama dini İslâm olan Boşnak topluluğu or



Bossuet, Jacques Bénigne



taya çıktı. Osmanlı İmparatorluğu'nun gerilemesisonu cu XIX. yy'da bölgede Osmanlı yönetiminin zayıflama Si, gerek müslüman Boşnakların, gerek hıristiyanların



birkaç kez ayaklanmalarına yol açtı. Bu ayaklanmalar kısa sürede bastırıldıysa da, 1875'te Hersek'te başlayan ayaklanma, kısa sürede Bosna kesimine de yayıldı. He men ardından Sırbistan ve Karadağ'ın, 1877'de de Rus ya'nın Osmanlı İmparatorluğu'na savaş açmaları üstü ne, güç durumda kalan Osmanlı İmparatorluğu, 1878'de Bosna ve Hersek'i Avusturya İmparatorlu gu'na bırakmak zorunda kaldı. Bosna-Herseklilerin



Avusturya yönetiminden duydukları hoşnutsuzluk, Ha



ziran 1914'te Bosnali Sırplardan Gavrilo Princip'in Avusturya veliahtı Ferdinandı Saraybosna'da bir sui



Fransız yazarı ve vaizi (Dijon 1627-Paris 1704). Paris'e giderek (1642) dinbilim öğrenimi gören Jacques Bénig ne Bossuet, Navarre kolejinde okurken, edebiyat çev relerine girip çıktı. 1652'de rahip olarak Metz diyakos



luğuna döndü. Vaazlarıyla ün kazandı ve başdiyakoslu ğa yükseltildi(1654). Paris'e yerleşerek en çok dinleyici toplayan vaizlerden biri haline geldi ve giderek daha



önemli kişilerin cenaze törenleri için söylevler hazırla



maya başladı (Anne d'Autriche (1667), Marie Thérèse (1683), Condé Prensi (1687), vb.). 1669'da Condom piskoposluguna, ertesi yıl veliahtın eğitmenliğine atan



di. Veliaht için ders kitapları hazırladı: Latince ve Fran sizca iki dilbilgisi, vb. Discours sur l'Histoire Universelle



328



BOSTANCI



(Dünya Tarihi Üstüne Söylev, 1679) ve La Politique Ti



1748'e kadar



rée de l'Ecriture Sainte (Kutsal Kitaba Dayanan Siyaset, 1709) adlı yapıtlarını yazdı. 1681'de Meaux piskopos



Ingiltere'nin sömurgo



luğuna atanip, rahipler meclisi önünde, Roma kilisesine



yönetiminin merkezi olanlarla sonra Boston



karşı kralın tezini savundu. Bu arada protestanlara karşı



Histoire des Variations des Eglises Protestantes (Protes



hükümet konate



tan Kiliselerinin Anlaşmazlıkları Tarihi, 1690) adlı kitabi



olarak kullanılan



ni yayınladı 1694'te, tiyatroyu suçlayan Maximes et



yapı (ön planda),



Réflexions sur la Comédie (Güldürü Üstüne Özdeyiş ve



Güntimüzde muze



Düşünceler) adlı yapıtı yazıp, 1697'de, Fénelon'a karşı



olarak



kullanılmaktadır.



çıkarak, Roma tarafından mahkum edilmesini sağladı.



Öteki yapıtları: Oraisons Funèbres (Cenaze Törenle



ri Söylevleri), Sermons (Vaizler, 1660-1662), Corres pondance (Mektuplar, 15 cilt, 1909-1912).



bostancı



Osmanlı İmparatorluğu'nda askeri sınıflardan biri. Dev şirme acemioğlanlarının bir süre yetiştirildikten sonra alındıkları bostancı ocaklarından yetişen, sayıları İstan



bul'daki ocakta 2 000 - 3 000'i, Edirne'deki ocakta 1 000'i bulan bostancılar, padişah bahçelerinde sebze ve çiçek yetiştirmelerinin yanı sıra, bu bahçelerin bulun



duğu yörelerin kolluk kuvvetlerini oluşturur, ayrıca pa dişahın özel koruyuculuğunu ve cellatlığını yaparlardı.



Devletin yüksek görevlilerinden olan komutanları(bos



tancıbaşı), aynı zamanda sarayın güvenliğinden sorum lu olur, padişahın yanında bulunurdu ve padişahın ve



receği ölüm cezalarını hemen uygulatmakla yükümlüy dü. Mahmut II döneminde Yeniçeri ocağı dağıtılınca,



bostancı ocakları da, kapatıldı ve bostancılar arasından seçilen 1 500 kişi, Asakiri Hassa adıyla kurulan saray muhafız örgütüne alındı.



England bölgesinin en büyük kenti olan, dağlık bir yarı madada Mystic ve Charles Irmaklarının Massachusetts



koyuna döküldükleri yerde kurulan Boston'un nüfusu 574 283'tür.



Gelgite bağlı bataklık alanların, Boston yarımadası nin ilk büyüklüğünü iki kat artırmalarına karşın, Bos ton'un yüzölçümü oldukça küçüktür (130 km“). GÜNÜMÜZDE BOSTON Son otuz yıldır nüfusu sürekli azalmakta olan Boston,



kozmopolit bir kenttir. Nüfusunun % 25'ini oluşturan siyahların ve 11'ini oluşturan İspanyol kökenlilerin yanı sıra, kentte çok sayıda İrlandalı, Italyan, Fransız



asıllı Kanadalı ve Çinli de yaşar. New England bölgesi nin başlıca limanı, sigortacılık, özellikle de sanayi mer kezi olan kent, aynı zamanda da North Eastern Univer



Boston



sitesi, Boston Universitesi, Massachussetts Üniversitesi,



ABD'de kent. Massachusettes eyaletinin merkezi, New



New England Müzik Konservatuarı, Harvard Üniversi tesi, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MİT), Boston



1960) yıllarda



yürurluğe konan kent merkezini



yenileme programi çerçevesinde yapılan



bökdelenlerden görünus



BOTHA, PIETER WILLEM



329



Koleji, Tufts Universitesi, Wellesley Koleji, vb'yle ülke



Londra 1795). Genç yaşta Londra'ya giden James Bos



TARIH



well, önce bohem edebiyatçılar arasında yaşadı; sonra,



nin başlıca kültür merkezlerindendir.



1614'te Kaptan John Smith tarafından doğal limanının



haritası çıkarılan Boston'a 1630'dan başlanarak yerle



Samuel Johnson'un çevresindeki topluluga katıldı. Hol landa, Fransa, Almanya, İsviçre'ye yolculuklar yaparak



şildi. İngiltere'ye karşı direnişte önemli rol oynayan



Voltaire ve I.J. Rousseau'yla tanıştı. 1791'de Life of Johnson (Samuel Johnson'ın Yaşamı) adlı biyografisini



rinda ve 1840 yıllarında iç bölgeye bağlanmasını sağla



(Journal, çok başarılı bir günlük yazan olduğunu ortaya



kent (BK. BOSTON ÇAY PARTÍSÍ), 1830 yıllarının sonla



yan demiryollarının yayılmasından ve Irlanda'dan çok



sayıda göçmen gelmesinden sonra, büyük bir hızla ge lişti.



1960 yıllarında kent merkezini yenilemek için geniş



kapsamlı bir projenin yürürlüğe konmasıyla birçok gök delen yapıldı. Limani, 1990'da temizlenmeye başlandı.



yayınladı. Ölümünden çok sonra ele geçirilen güncesi koydu.



Boşimanlar: Bk. SANLAR. botanik: Bk. BİTKİBİLİM.



Boston Çay Partisi Amerika'daki İngiliz sömürgelerinin İngiltere'ye karşı bağımsızlık hareketinin ilk eylemlerinden biri. Ingiltere



hükümetinin 1773'te çıkardığı bir yasayla çaydan alı



Botha, Louis Güney Afrikalı devlet ve siyaset adamı (Greytown,



Natal 1862-Pretoria 1919). Çiftçilik yaparken Boerler savaşına katılan (1899) Louis Botha, olağanüstü askeri yetenegini gösterip, 1900'de başkomutan rütbesiyle Boer birliklerini yönetti. Boer ordusunun düzenli savas.



ta Ingilizler karşısında tutunamaması üstüne, gerilla sa



vaşına yöneldi. 1902'de Vereeniging'de yapılan barış konferansında Transvaal heyetine başkanlık yapıp. 1907'de Transvaal başbakanlığına getirildi. Güney Afri



ka Birliği'nin oluşmasına yol açan görüşmelere katılıp, 1910'da Güney Afrika Cumhuriyeti'nin ilk başkanlığını



üstlendi. Birinci Dünya Savaşı sırasında, bir Alman so mürgesi olan Güneybatı Afrika'yı (Namibya) ilhak etti.



Botha, Pieter Willem Güney Afrikalı siyasetçi (Oranj eyaleti 1916). 1958



Boston Çay Partisi'ni (16 Aralık 1773) canlandıran bir resim.



P.W. Botha



1978'den 1989'a



kadar Güney



nan vergiyi artırması üstüne, yüzlerini de boyayarak ki



zılderili kılığına giren bir grup Bostonlu, Boston limanin daki üç gemiye 16 Mayıs 1773 gecesi baskın vererek,



yaklaşık 9 000 sterlinlik çayı denize döktüler. Halk ara sinda alaylı bir deyişle Boston Çay partisi adı verilen bu



olaya benzer olaylar, çok geçmeden Amerika'daki sö



mürgelerin çoğunda tekrarlanmaya başlandı.



Boswell, James



Alnka başbakanlıgi yapmıştır.



Döneminde



kamuya açık pek çok yere siyahların girmesine,



siyahların yalnızca beyazlara ayrılmus



olan işlere



İskoçyalı biyografi ve günlük yazarı (Edinburgh 1740



girmelerine ve kendi sendikaların



kurmalarına izin vermiştir



1978 arasında çeşitli bakanlıklarda bulunan Pieter Wil lem Botha 1978'de başbakanlığa seçildi. 1984'te kabul XVIII. yy. biyografi



ve gunluk yazarlarımdan



edilen (melezlere ve Asyalılara belirli sayıda milletvekili



çıkarma hakkını korudu) yeni Anayasa'dan sonra ya pilan seçimlerde, cumhurbaşkanlığına seçildi. Bazuark



James Boswell,



ayrımcı yasaları hafifletmesine ya da kaldirmasına kar



1791 yılında,



şin, siyahların mahallelerindeki gösterileri durdurmayı



psikolojik biyografi Örneği sayılan Life



of Johnson (Samuel Johnson'ın Yaşanı) adlı yapıtını



yayınlamıştır.



başaramadı ve 1986'da olağanüstü halilan etti. Ülke



nin diplomatik yalıtılmışlıgına son vermek amacıyla



1988'de Angola'yla bir barış anlaşması imzaladı (Na mibya'nın bağımsızlığına yol açtı), F.W.De Klerk'le ara



sında başlayan iktidar çekişmesi sonucunda, bir kalp



330



BOTHE, WALTHER WILHELM



krizi geçirmesinin (Şubat 1989) ardından cumhurbaş kanlığından istifa etti ve yerine De Klerk geçti.



Bothe, Walther Wilhelm Alman fizikçisi (Orianienburg 1891-Heidelberg 1957). İkinci Dünya Savaşı'na katılan Walther Wilhelm Bothe, SSCB'de tutsak kaldı (1915-1920). Dönüşünde Berlin



Üniversitesi'nde ders verip, Max Planck Tip Araştırma



Enstitüsü fizik bölümü yöneticiliği (1934), Heidelberg Universitesi fizik bölümü kürsü başkanlığı (1946'dan sonra) yaptı.



Geiger sayacını ilk kez 1924'te kullanan Bothe, koz mik ışınlar üstüne çalışarak çakışma yöntemini tasarla mış (1929; bu yöntemde, çakışma olayının kesin kaydı için biri öbürünün üstünde bulunan iki Geiger sayacı kullanıldı), 1954'te Nobel Fizik ödülünü Max Born'la



paylaşmıştır.



BOTSVANA CUMHURİYETİ



Botsvana Güney Afrika'da devlet. Denize kıyısı bulunmayan bir cumhuriyet olan Botsvana güneyde Güney Afrika, bati



da ve kuzeyde Namibya, doğuda Zimbabve ve kuzey de de Zambiya'nın küçük bir parçasıyla sınırdaştır. Eski



Ingiliz himaye bölgesi Beçuanaland (Bechuanaland) 30 Eylül 1966'da bağımsızlığa kavuşunca Botsvana adıyla bağımsız bir devlet olmuştur. Ülkenin adı, nüfusun bū yük bölümünü oluşturan Tsvanalar'dan gelir. Başkenti Gaborone'dir.



GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 582 000 km². Baş kenti ve en büyük kenti: Gaborone (120 000 nüf.; 1991 tah.).



TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1990 tah.): 1 285 000;



nüfus yoğunluğu: Km?'ye 2,2 kişi. Nüfus dağılımı (1988): Kentlerde - % 23,6, kırsal kesimde —% 76,4. Yillik nüfus artış hızı (1988): % 3,8. Resmi



dili: İngilizce. Başlıca dinler: Animizm, hıristiyan lik.



EĞITIM VE SAĞLIK. Okuma-yazma oranı (1987):



YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR Botsvana yanı kurak, hafif engebeli bir yayladır; ortala ma yüksekliği 900 m'dir; en doğusunda alçak tepeler vardır. Botsvana'nın kuzeybatı ucundaki Tsodilo tepesi 1 805 m ile ülkenin en yüksek noktasıdır. En önemli ar



magi Angola'daki dağlık bölgeden Botsvana'nın kurak topraklarına bol miktarda su getiren Okavango'dur. Ama bu ırmak denize dökülmez ve Angola sınırına yak laşık 145 km uzaklıktaki dev havzaya benzeyen çökün tū alanına akar; burada suları yayılarak Okavango ba



taklığını ve zaman zaman ortaya çıkan Ngami gölünü



oluşturur. Yazları yağmur mevsiminde Okavango ba taklığı göle benzer ve suları Botletle ırmağıyla güneydo ğudaki Xau gölüne akar ve oradan da tuzlu Makgadik



Yetişkin nüfusun %81'i. Üniversite sayısı (1986): 1. Hastane yatak sayısı (1981): 2067. Hekim sayı si (1981): 113. Ortalama ömür (1985-90): Kadın larda — 61,5; erkeklerde – 55,5. Bebek ölüm



orani (1987): 1 000 canlı doğumda 67.



EKONOMI. GSMH (1990): 3,1 milyar dolar; kişi başına ulusal gelir: 1 004 dolar. Etkin nüfus dağıli mi (1985-90): Tarım % 43,7; sanayi ve madenci



lik % 5; inşaat, ticaret ve ulaşım % 7,4. Dış ticareti



(1988): Dışalım (1991) — 2,2 milyon dolar; dışsa tim (1991) —2,7 milyon dolar; ticaret yaptığı baş lica ülke: Güney Afrika Cumhuriyeti. Para birimi: 1 pula-100 thebe.



YÖNETİM. Türü: Cumhuriyet. Yasaina gücü: Mil



let Meclisi. Yönetim bölümlenmesi: 12 yönetim bölümü.



ZAMBIYA



ANGOLA



Chulogster Hwange



MAS



Kadom



ZIMBABVE (RODEZYA)



TERCLER



Gweru



Bulawayo ng



NAMIBYA



Zvlshavano



பா



Francistown Grann



TOT



Old Te



Serowe



Tano



Messing



Dora - Man



oglak Dönences!



Lous Trichardt



Pletersburg. Tunan



COLO



Molepolole Gaborone Kally



hudl



Putgers



GÜNEY AFRIKA Krugendorp Pretoria



Tu



Johannesburg Benoni And



A-17



gadi çanağına geçerek kurur. Okavango'nun kollarıysa



ülkenin doğu kesimini akaçlar; ülkenin kuzeydeki kü çük bir bölümünün sularıniysa, Zambezi ırmağının kol larından Chobe akaçlar. Botsvana'nın büyük bölümünde yarıkurak bir iklim görülür; ülkenin batısındaki ve güneyindeki üçte ikilik



bölümü büyük Kalahari çölü içinde yer alır. Yağış azdır



Poleg



KALAHARI



ULAŞIM. Demiryolları (1984): Toplam 716 km. Karayolları(1983):8 025 km.Başlıca havaalanı: 1.



Potchblatreon Woburg Klerksdorp.



ve kuzeydoğudan (635 mm) güneybatıya (250 mm)



doğru azalır.Yağış yıldan yıla değişir ve yıl içinde kurak dönemler hiç de az değildir. Yağışların büyük bölümü



yazın (ekim ile nisan arası), buharlaşmanın yol açtığı ka yıpların en yüksek olduğu dönemde alınır. Yazlar çok



sıcaktır, gündüz sıcaklık 38 °C'i bulur. Kışlarsa daha se rindir; sıcaklığın 0°C'ın altına düştüğü çok olur.



Doğal bitki örtüsü de su kıtlığını yansıtır: En yağışlıke



sim olan kuzeydoğuda çalılıklara ve ağaçlı savana rastlanırken, Kalahari'de ancak dikenli çalılıklar bulu



BOTSVANA



331



% 90' okula gider, öğretimin çoğu ulasal dil olan Sets vanaca yapılır. Sağlık hizmetleri 11 yaşından küçük ço cuklara ücretsizdir ve bağımsızlıktan sonra sağlık tesis leri artmıştır.



EKONOMI



Bağımsızlığa kavuştuğu sırada Botsvana dünyanın en yoksul ülkelerinden biriydi. Sert ve yarıçorak çevrenin ve ülkenin denize kıyısı olmayan konumunun gelişme. yi baltalamasına karşın, 70'li yılların başında maden re zervleri bulununca, Botsvana dünyanın en yüksek ge



lişme hızlarından birini gerçekleştirdi. Orapa ve jwa



neng'deki elmas madenleri dünyanın en zengin ma denlerindendir; elmas da ülkenin en önemli dışsaum kalemidir. Bir başka önemli dışsatım malı da Selebi-Pik ve'de üretilen yarıişlenmiş nikeldir. Botsvana'nın doğu



kesimindeki madenkömürü rezervlerinden elektrik el



de edilir. Sua Pan'daki tuz ve soda yataklarındaki üre



tim artırılmaktadır. İşletilmeyi bekleyen başka maden ler de vardır.



Çobanlık geleneksel yaşam biçimidir ve -işgücünün



Botsvana hükümeti, ülkenin bağımsızlığını elde etmesinden bir yıl öncesinden (1965) bu yana Gaborone'deki Millet Meclisi sarayında çalışmaktadır. Botsvana yönetimi,



yalnızca küçük bir bölümünün çalıştığı madencilik sek



cumhurbaşkanı ve Millet Meclisi'nin yanı sıra, ülkedeki 8 büyük kabileyi temsil eden Reisler Meclisi'nden oluşur.



sürdürmektedir. Büyükbaş hayvan sürülerinin büyüklü



nur. Toprak genellikle kumlu ve tuzludur; tarıma elve



rişli sayılan toprakların çoğuysa ekim için çok kurudur. Ülkede önemli maden yatakları vardır. Bunların arasın da elmas, bakır, nikel ve taşkömürü sayılabilir. TOPLUM YAPISI



En büyük etnik öbek olan, Bantuca konuşan Tsvanalar birbirleriyle akraba 8 kabileye ayrılırlar ve toplam nüfu



törünün dışında-ana ekonomik etkinlik olarak varlığını



ğü iklimdeki dalgalanmalara göre değişir. Ülkenin 1981-87 arasında yaşadığı tarihinin en korkunç kuraklı ğı hayvan sayısını önemli ölçüde azalmıştır. Devletin di



şardan alınan besin maddesi miktarını azaltmak için maden gelirlerinin çoğunu bu alana yatırmasına karşın, su kıtlığı tanıma elverişli olarak kabul edilen az miktarda toprakta bile tarımı sınırlamaktadır. Başlıca ürünler mi



sir, sorgum ve darıdır. Sanayi, hayvancılık ürünlerinin işlenmesi ve Gaborone ve Francistown'daki küçük



sun yaklaşık %95'ini oluştururlar. En büyük kabile Ba



çaplı hafif sanayiyle sınırlıdır. Dışalımın büyük bölümü,



ki kabilelerse Bangvaketseler % 11), Bakvenalar (% 10), Batavanalar (% 7), Bakgatlalar (% 5), Bamaleteler (% 2), Baralonglar (% 2'den az) ve Batlolvalardır (%



yapılmaktadır. Ülke içinde işsizlik oranı yüksektir.



mangvatolardır (toplam nüfusun yaklaşık % 34'ü), öte



1'den az). 8 kabileden 7'si Botsvana'nın doğusunda



bulunur; Batavanalarsa Okavango bataklık bölgesinde yaşarlar. Öbür halklarsa, büyük bölümü Kalahari'de av



cilik ve toplayıcılıkla yaşayan Sanlar (çalılık adamları),



binlerce Botsvana yurttaşının çalıştığı Güney Afrika'dan



Bağımsızlıktan beri ulaşım olanakları büyük ölçüde



artmıştır. En önemli ulaşım yolu, Zimbabve'deki Bula vayo'dan Güney Afrika'daki Mafeking'e giden demir yoludur. Gaborone'de, 1984'te, uluslararası bir havaa lanı tamamlanmıştır; ayrıca Kalahari'den geçerek Na



mibya kıyısına ulaşacak bir demiryolu yapılması düşü



az sayıda Avrupalı ve Asyalı ve başka halklardır.



nülmaktadir. DEVLET YAPISI VE KURUMLAR



biridir. Nüfusun yaklaşık % 90'1 doğu sınırı yakınında



yaşar; Okavango bölgesinde yaklaşık her 4 km?'ye bir



Botsvana çokpartili demokratik bir devlettir. 1966 Ana yasası'na göre, genel oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı



fus ağır basmakla birlikte bağımsızlıktan sonraki 15 yılda kentte yaşayanların sayısı 3 kattan fazla artmıştır; kırsal alanlardan kentlere göç sürmektedir. En hızlı büyüyen



başka üyeden oluşan Reisler Meclisi denetler.



Botsvana dünyanın nüfusu en seyrek ülkelerinden



kişi düşer; Kalahari ise issızdır. Botsvana'da kırsal nu



kent, aynı zamanda başkent olan Gaborone'dir. Öbür



çok nüfuslu kentlerse Francistown, Selebi-Pikve, Moc hudi, Molepole, Lobatse ve Serove'dir. İlköğretim 1980'de, ortaöğretimse 1988'de parasız hale getirilmiştir. İlkokul çağındaki çocukların yaklaşık F



C



104



40



95



35



SU



30



22



25



ve 32 üyesi genel oyla, dört üyesiyse cumhurbaşka tarafından seçilmiş bir yasama organı vardır. Hükümeti, sekiz būyük kabilenin başkanlarından ve aynca yedi



TARİH Tsvanaların XVIII. yy'ın sonlanna doğru Botsvana'ya



girdikleri ve oranın yerlisi olan Sanları egemenlikleri al tina aldıkları sanılmaktadır. XIX. yy'ın önemli olaylarıy sa Zuluların ve Boerlerin ülkeyi istila ederek yağmala



Botsvana'daki iki kentle ilgili aylık dikdörtgenler) ve aylık yağış



ortalamaları (mavi dikdörtgenler)



59



15



10 5 0



0



$



M



N



ΕΕ



M



35



30 11



ülkede egemen olan iki iklim tipini



yansımaktadır. Kalahari çölünün



20



F



C



sıcaklık ortalamalan (kırmızı



kenanındaki Tshabong 'da bozkır



50



iklimi egemendir. Doğudaki



41



Francistown'sa yagışlı-kurak tropikal



15



10



12



iklim etkisindedir.



0



$



MN



10 19



Tshabong



Francistown



332



BOTTICELLI



maları ve İngiliz hıristiyan misyonerlerin ülkeye gelme



nih müzesi), vb. Aynı dönemde Dante'nin İlahi Ko



sidir. Bamangvato kabilesinin reisi Khama Ill yöneti mindeki Tsvanalar, Boerlerle baş edebilmek için İngi lizlerden yardım istemişler ve 1885'te İngiliz himaye



medya'sını süsledi. Yapıtlarıyla, Rönesans resim sa natinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur.



bölgesi Beçuanaland kurulmuştur. İngilizler, reislerin de onayıyla, ülkenin Güney Afrika Cumhuriyeti'yle bir



botülizm



leşmesini desteklemişlerdir; ama Güney Afrika'ya irk ayırımının resmen getirilmesiyle bu politika da sona er miştir. Ülkenin kendi içişlerinde serbest olması 1965'te sağlanmış, tam bağımsızlıksa 30 Eylül 1980'de verilmiş



Ender rastlanan, ama tehlikeli, besin zehirlenmesi. Clostridium botulinum adlı bakterinin bedene girmesi sonucunda ortaya çıkan botulizmin nedeni, konserve



1980'de ölünceye kadar bu görevde kalmıştır. Onun yerine geçen eski cumhurbaşkanı yardımcısı Quett Ma siri 1984 ve 1989 seçimlerini kazanmıştır. Güney Afrika



evde yapılan konservelerdir. Bakteri bedende enfeksi



tir. Sir Seretse Khama cumhurbaşkanı seçilmiş ve



Cumhuriyeti'ne olan ekonomik bağımlılığı Botsva na'nın dış politikasını da zorunlu olarak etkilemekteyse



de, ülke uzun süre Afrika'nın güneyinde çoğunluğun



ler, özellikle de mikroorganizmanın dirençli sporları normal pişirme yöntemleri sırasında ölmediklerinden, yona yol açmamakla birlikte, ürettiği güçlü toksin göz lerde uyum felci, ağız kuruluğu gibi ilk belirtilerden son



ra, ishal ve kusmaya neden olur; kalp ve akciğerlerde felce yol açarak hastayı ölüme sürükleyebilir. Tedavide özel botulizm serumuna başvurulur. Hastalıktan ko



egemenliğini savunmuştur. Topraklarının komşularına karşı yürütülecek gerilla harekátlarında üs olarak kulla nılmasına karşı çıkmış, buna karşılık komşu ülkelerden gelen siyasal sığınmacılara sığınma hakkı tanımıştır: Gü ney Afrika Cumhuriyeti, 1980 yıllarının ortalarında sı ğınmacıların varlığını gerekçe göstererek Botsvana'ya



runma, konservelerin sağlık kurallarına uygun hazırlan masina, kutusunun bir yanı bombe yapmış konservele



saldırılar düzenlemiştir.



Fransız heykelcisi (Chaumont-en-Bassigny 1698-Paris



Botticelli



hardon, 1722'de Roma ödülünü kazandı. On yıl ital



İtalyan ressamı(Floransa 1445-ay.y. 1510). Çok küçük yaşta bir kuyumcunun yanında çalışmaya başlayan (15



yaşında Fra Filippo Lippi'nin atölyesine öğrenci olarak girdi) Botticelli (asıl adı Sandro Idi Mariano Filipepidir), daha sonra Verrocchio ve Pollaiolo'nun yanında yetiş



ti. Bilinen ilk yapıtını 1470'te ortaya koydu: Büyücü Kralların Tapınması (Floransa, Uffizi mūzesi). Mediciler için, çiçekler ve ışık dolu İlkbahar(1577) alegorisini (Uf fizi müzesi) yaptı. Aynı döneme doğru (1481-1482)pa pa Sixtus Vi'dan, Sistina kilisesinin içine üç fresk yapma siparişi aldı. 1485'te Rönesansın en zarif yapıtlarından biri olan başlıca yapıtını ortaya koydu: Venüs'ün Doğu



şu (Uffizi müzesi). Ama Floransa'ya dönünce Savona



rin satın alınmamasına dayanır.



Bouchardon, Edmé 1762). Önce Guillaume Gustav'la çalışan Edmé Bouc



ya'da kaldıktan sonra Paris'e döndü ve çeşitli saraylar için (bu arada Versailles) birçok sipariş aldı. Krallık Aka demisi üyeliğine seçilip, akademide ders verdi. Çağınin sanat anlayışına tepki gösteren Bouchardon,



döneminde büyük bir ün kazanamamıştır; amayapıtla



ni, Fransız heykel sanatının gelişmesinde önemli yer tu tar.Ayrıca Louvre müzesinde bin kadar çok başarılı de seni vardır.



Başlıca yapıtları: Dört Mevsim Çeşmesi (1739 1748), Herakles'in Topuzundan bir Yay Yontan Aşk Tanrısı(1739-1750); Louis XV meydanına dikilmek için yaptığı ve yerine dikildiğini göremeden öldüğü Louis



XV'in Ath Heykeli(1748-1762,devrim sırasında yıkıldı).



rola'yla tanıştı (1491) ve onun vaazlarının etkisinde ka



Boucher, François



sel özellikli tablolar yaptı: Çarmıha Geriliş (1498, Mü



Fransız ressamı ve gravürcüsü (Paris 1703-ay.y. 1770).



larak yapıtlarının çoğunu yaktı. O dönemden sonra din



Floransa



Rönesansi'nin en



önemli ve etkili



ressamlarından biri olan Bolticelli, Venus'un Doğuşu adlı tablosunu 1485'le yapmıştır.



Bu tablo,



sanatçının çizgi ve renk yalınlığını



yansılan en iyi örneklerden biridir. (Uffizi, Floransa.)



BOUGAINVILLE, LOUİS ANTOINE DE



333



leceğin izlenimci ressamını kendisi gibi açık havada ça



lışmaya ikna etti. Kendisi gerçek anlamıyla bir izlenimci olmamakla birlikte, ışık ve havanın durumunu yansıtışı Corot'nunkine benzediği için, 1874'te yapıtlarını izle nimcilerle birlikte sergiledi. Yapıtlarını çok beğenen şair ve resim eleştirmeni Charles Baudelaire'in manzara re



simlerinde insan figürleri kullanması önerisi üstüne, en



güzel yapıtları olan tipik plaj görünümlerini yapu. Trou



ville ve Deauville'deki ünlü sayfiye yerlerini betimleyen bu tablolarda zarif giyinmiş, sahilde dolaşan ya da bir



yerde oturan tatilciler, rüzgarlı gökyüzü ve deniz önün de canlandırılmışlardır; Deauville Plajında (1869; Or say müzesi, Paris), vb. 1892'de Légion d'Honneur nişa ni verildi.



Boudon, Raymond François Boucher'nin Soraya Uzanmış Çıplak adlı tablosu (1752) sanatçının rokoko üslubunu yansıtmaktadır.



Fransız toplumbilimcisi (Paris 1934). Sorbonne'da top



lumbilim dersleri veren Raymond Boudon, toplumbi



lim ve bilgi kuramı verilerinin istatistik yönden çözüm Mme de Pompadour'un gözüne girerek krallık baş res samlığına getirilen François Boucher, biraz bayağıca, ufaktefek, canlı, akıllı bir kadın tipi yarattı: Venüs'ün



lenmesine ilişkin birçok yöntembilim yapıtı yayınladı. Araştırmalarında daha çok toplumbilimin konusunu ta



nimlamaya, tanım-açıklama sorunlarına, toplumbili



min çokbiçimli olmasının nedenlerine yöneldi. Top lumbilimin yapısında bulunmadığı halde, bu bilim dali



Doğuşu, Banyodan Çıkan Diana, Renaud ve Armide, vb. Ama portrelerinde (Madam de Pompadour, vb.) gerçekçilikten uzak kaldı. Sèvres yapımevi için örnek ler, Gobelins ve Beauvais yapımevleri için halı örnekle ri (en iyileri Tanrıların Aşkları dizisi)yaptı. Ömrünün son



söz konusu güçlüklerin çözümūnūn, toplumbilim dili



yıllarında Diderot tarafından şiddetle eleştirildi.



ni önerdi: Toplumbilimin toplumbilimi, bilgi kuramı,



Boucher de Crevècoeur de Perthes Fransız tarihçisi (Rethel 1788-Abbeville 1868). Önce edebiyat ve tiyatro, sonra arkeolojiyle ilgilenen Jacques Boucher de Crèvecoeur de Perthes, Abbeville gümrük



müdürüyken bölgedeki toprakları ve alüvyon tabakala rini kazdı ve 1838'de kabaca yontulmuş taşlar buldu.



Kazılarını sürdürerek, tufandan önceki büyük hayvan türleriyle çağdaş olan bir insan irkının varlığını öne sü



ren ilk yapıtı yayınladı: L'Homme Antédiluvienne (Tu fanöncesi Insanı, 1846). Düşünceleri kuşku ve alayla karşılandıysa da, araştırmalarını kesmedi ve sonunda görüşlerini bilim adamlarına kabul ettirdi. Böylece Tari höncesi dalinin kurucusu oldu.



Boudicca Britanya adası halklarından Icenilerin kraliçesi (I.S. I.



yy.) Prasutagas'ın eşi olan Boudicca (ya da Boadicea) Prasutagas'ın ölürken (1.5.60), krallığınıikikızlarıile Ro



ma Imparatorluğu'na vasiyet etmesine karşın, Romali lar bütün krallığa (günümüzdeki Norfolk dağları) el ko yunca, ayaklandı. Ardarda birçok başarıkazandıysa da,



sonunda Romalılar, bütün ülkeye yeniden egemen ol



mayı başarınca, kızlarıyla birlikte zehir içerek intihar et ti.



nin bilgi kuramsal güçsüzlüğü nedeniyle ortaya çıkan



nin eleştirel çözümlemesiyle gerçekleştirilebileceğini savundu; bu çözümlemenin de üç yönde geliştirilmesi yöntembilim.



Başlıca yapıtları: P. Lazarsfeld'le birlikte yazdığı Le



Vocabulaire des Sciences Sociales (Toplum Bilimleri



nin Sözcük Hazinesi, 1965), L'Analyse Mathématique des Faits Sociaux (Toplumsal Olguların Matematiksel



Çözümlemesi, 1967), La Crise de la Sociologie (Top



lumbilimin Bunalımı, 1971), l'inégalité des Chances



(Şansların Eşitsizliği, 1973), Mathematical Structures of Social Mobility (Toplumsal Değişikliğin Matematiksel Yapıları, 1973).



Bougainville Solomon adalarının en büyüğü. Büyük Okyanus'un gü neybatı kesiminde yeralan, komşu adalarla birlikte Pa pua-Yeni Gineye bağlı olan Bougainville adasının yü



zölçümü 10 049 km? nüfusu1 10000'dir. Louis Antoine de Bougainville tarafından bulunan ada, yanardağ kö



kenli ve dağlıktır (en yüksek noktası, Balbi dağında 2 591 m). Sıcak ve yağışlı iklim etkisindeki verimli toprak



larında palmiye, kauçuk agaçları, kakao ve kahve çok iyi yetişir. Başlıca dışsatım ürünleri, kurutulmuş hindis



tancevizi içi, kauçuk, kablumbağa kabuğu ve bakırdır.



Bougainville, Louis Antoine de Fransız denizcisi ve gezgini (Paris 1729-ay.y. 1811),Pa



risli bir noterin oğlu olan Louis Antoine de Bougainville,



Boudin, Eugène Louis



orduya girdi. Kanada'da Montcalm'ın yaverliğini yapıp



Fransız ressamı (Honfleur 1824-Deauville 1898), Açık



havada yaptığı resimleriyle izlenimciliğin öncülerinden



land adalannda bir sömürge kurmayı denedi. Bilimsel bir keşif seferinin başına geçerek (1766), Tahiti'yi, Sa



teşvikiyle Paris'te öğrenim gördü (1850-53) ve Camille



dolanarak 1768'de Saint-Malo'ya döndü. 1799'da filo



sayılan Eugène Louis Boudin, Jean François Millet'nin Corot'nun yapıtlarından büyük ölçüde etkilendi. Atlas okyanasu kiyilarına döndükten sonra bir dizi deniz ve gökyüzü manzarası yapıp, 1858'de o sıralar 18 yaşında bir sanat öğrencisi olan Claude Monet'yle tanıştı ve ge



(1756), deniz yüzbaşılığına yükseltilerek (1763), Falk moa ve Solomon adalarını buldu; dünyanın çevresini komutanlığına ve kara kuvvetlerinde tümgeneralliğe getirildi. Kuzey kutbuna bir keşif seferi yapmayı tasarla diysa da, gerçekleştiremedi. Imparatorluk döneminde,



Napolyon tarafından senatörlüğe ve imparatorluk kon



334 BOUİLLAUD, JEAN tluğuna getirildi.



Yolculuğunu, Description d'un Voyage Autour du



Monde (Dünya Çevresinde Bir Yolculuğun Betimleme si, 1771) adlı kitabında anlatmıştır.



ciliğini yaptı. Ayrıca Bayreuth ve Salzburg yaz festivalle rinde opera orkestralarını yönetti. 1971'de Leonard



Bernstein'den sonra New York Filarmonisi'nin müzik



yöneticiliğine atanip, 1976'da Paris'te Beaubourg'da, elektronik ve bilgisayarla gerçekleştirilen müziğin yeni



Bouillaud, Jean



olanaklarını araştıran Institut de Recherche et de Coor dination Acoustique/ Musique'in yöneticiliğine atandı.



Fransız hekimi (Bragnette 1796-ay.y. 1885). 1814'te Paris'e giderek süvari alayına yazılan Jean Bouillaud,



Bir yandan da Collège de France'ta ders vermeye baş ladı.



Waterloo yenilgisinden sonra Bragnette'e döndü.



1816'da yeniden Paris'e giderek tip öğrenimi gördü.



Bourbon sülalesi



yinle ilgili araştırmalar yaptı. 1831'de Récamier'nin isti fasından sonra klinik profesörü oldu. İvegen eklem ro



Avrupa'nın en büyük kral sülalerinden biri. Çeşitli kolla



matizması (Bouillaud hastalığı) konusundaki çalışmala



tahtına çıktılar); bu koldan Orléans Bourbonları ve İs panya Bourbonları doğdular. İspanya Bourbonları da,



Doktorasını verip (Aort Anevrizmalarının Teşhisi), be



riyla, etkili ve erken tedavinin, bu hastalığın sonucu



olan kalp kapakçıkları hastalıklarının ortaya çıkmasını engellediğini gösterdi.



ri vardır: Vendôme Bourbonları (Henri IV ile Fransa



Napoli Bourbonları ve Parma Bourbonları olarak iki ko



la ayrıldı. En küçük kolları Condé Bourbonlarıdır.



Boulanger, Georges



Bourdelle, Émile Antoine



Belçika kökenli İngiliz doğabilimcisi (Brüksel 1805-Sa



Fransız heykelcisi ve ressamı (Montauban 1861-Le Vé sinet 1929). Paris'e giderek (1885)güzel sanatlar okulu na giren Antoine Bourdelle çok geçmeden Dalou, Fal guière, Rodin gibi öğretmenlerinin etkisinden kurtula



int-Malo 1937). Doğabilim öğrenimi gören Georges Boulanger, İngiltere'ye gidip, British Museum'un Sü rüngenler, Kurbağalar ve Balıklar bölümünün başına



getirildi. İngiliz uyruğuna geçip, 40 yılda modern sürün genler biliminin tüm temel kitaplarini yayımladı. Emek liye ayrılınca Brüksel'e dönerek, tür sorununu daha iyi



aydınlatabilmek için gülleri inceledi. Kurbağalar, ker tenkeleler ve kurbağalar ile timsahlar üstüne yazdığı ki taplar önemlidir. Ayrıca Hindistan sürüngenleri, Avru pa kurbağaları, Kongo göl ve ırmaklarındaki balıklar üs



rak, eski Yunan heykellerinden esinlenmeye başladı:



Ok Atan Herakles(1909). Mimar heykelci olma özlemi ne Champs-Elysées tiyatrosunun alçak kabartmalarıyla kavuştu (1912). Fransa'da ve başka ülkelerde birçok



anit yaptı: Alsaceli Bakire, Dünyayı Selamlayan Fransa (1923), Anatole France ve ingresin büstleri vb.



Gerek tekniği, gerek simgeciliğe yönelik özellikleriy



tüne de kitapları vardır.



le IV. yy'daki eski Yunan heykellerini ve roman üslubu



Boulanger, Lili



heykellerini anımsatan Bourdelle'in başlıca yapıtı, Bue nos-Aires'teki General Alvear Anıtı'dır (1913). Heyke



Fransız kadın besteci (Paris 1893-Mézy 1918).Ablası



için, birçok eleştirmen tarafından kübist heykellerin ön



lin bir nesnenin gerçekleşmesi olduğunu savunduğu



Nadia Boulanger'den (Paris 1887-ay.y. 1979) ders alan Lili Boulanger, daha sonra konservatuvarda Vidal'ın



cüsü sayılmıştır.



beste öğrencisi oldu. 1903'te Faust ve Hélène, adlıkan tatıyla, Roma büyük müzik ödülünü kazanan ilk kadın



Bourget, Paul



olma başarısını gösterdi. İki senfonik şiir (Hüzünlü Bir



Fransız yazarı (Amiens 1852-Paris 1935). Tıp öğrenimi ne başlayan Paul Bourget, yarım bırakarak romanlar ya



Akşamdan; Bir İlkbahar Sabahından), solo, koro ve or kestra için yapıtlar (Mezmur 129; Hint Duası; vb.), Francis Jammes'ın metinleri üstüne ezgiler, vb. bestele di.



Boulez, Pierre Fransız orkestra yöneticisi ve deneysel bestecisi



(Montbrison 1925).Kılı kırk yararak işlenmiş, aralarında şair Stéphane Mallarmé'nin ses ve orkestra için portresi Pli selon pl’nin de bulunduğu karmaşık besteleriyle ta



ninan Pierre Boulez, Olivier Messiaen ve René Leibo



witz'le çalıştı. Bu besteciler aracılığıyla Arnold Schoen berg'in geleneksel tonalite, armoni, kontrapunto ve te



masal gelişme kavramlarını gözardı eden onikiton siste



mini tanıyıp, Schoenberg gibi yalnızca ses dizisine uy gulamak 'ritim, ses gürlüğü ve tiniyı da kapsayacak bi



çimde genişleterek, dizisel müziğin önderi haline geldi. En ünlü dizisel yapıtlarından Le Marteau sans maitre



(Ustasız Çekiç, 1953-54) ve Doubles, Rituel, Érlat/Mul tiples'i (1967) besteledi. Poésies Poir Pouvoir'da elek tronik sesler kullandı.



1960 yıllarından başlayarak orkestra yöneticiliğiyle



de ün salan Pierre Boulez, 1970-71'de Cleveland Or



kestrası'nın konuk baş yönetmenliğini, 1971-1975 ara



sında Londra BBC Senfoni Orkestrası'nın müzik yöneti



yınlamaya koyuldu: Cruelle Enigme (Yaman Bilmece, 1885), André Cornalis (1887); Bir kadının Yalanları



(Mensonges, 1887), Çömez (Le Disciple, 1889), Mev'ut Toprak (La Terre Promise, 1892). Mavi Düşes



(La Duchesse Bleue, 1898), L'Etape (Evre, 1902), Un



Divorce (Bir Boşanma, 1904), L'Emigré (Göçmen, 1907), vb. Ayrıca birçok öykü kitabı yayınladı.



Bourgogne Fransa'nın orta-doğu kesiminde tarihsel bölge. Pa ris'ten ve Rhineland (Almanya) bölgesinden Akdeniz'e giden yolların birleştiği Rhône ve Saône irmaklarının



vadileri çevresinde yayılan Bourgogne bölgesinin, ta rihsel merkezi Dijon kentidir.



Roma döneminde hızla gelişmeye başlayan Bour



gogne'da, önemli bir eğitim merkezi, Kuzeydoğu Gal ya'nın başkenti haline geldi. V. yy'da, Germen halkla rindan Burgundların yerleşerek bir krallık kurdukları



bölge, 534'te Merovenj Imparatorluğu'nun,1751'den sonra da Frank Krallığı'nın egemenliğine girdi. Frank



krallığının Charlemagne'ın oğulları arasında bölüşül mesi sırasında bölündüyse (Aşağı Bourgogne ve Yukarı Bourgogne) de, 933'te Rodolphe II tarafından birleştiri lerek Bourgogne-Provence Krallığı'nı (ya da Arles Kral



BOUTS, DIERICK 335 lığı) oluşturdu. Daha sonra Kutsal-Roma Germen Impa



ratorluğu sınırları içine alınıp, 1378'de Fransa'ya bira kıldı.



IX. yy'daki bölünme sırasında oluşmuş iki başka bi rimden Bourgogne düklüğü (Franche-Comté). Fransa tahtına çıkan Jean Il'nin düklüğü oğlu Gözüpek Philip



pe'e bırakmasıyla, en parlak dönemine girdi. İyi Philip pe, Korkusuz Charles, vb. düklerin yönetimi altında hızla gelişmeye başladı. Armagnaclar ile Bourgognelu lar arasındaki çekişmeler sonucunda, patlak veren Yüz



yıl Savaşları'nda dükler İngilizlerin safında yeralınca,



Bourgogne savaştan büyük zarar gördü. Fransa kralları ile Bourgogne dükleri arasındaki çekişme, sonunda



Atak Charles'ın Nancy yakınlarındaki çarpışmada yeni lerek, aldığı yaralardan ölmesiyle sona erdi. Bourgogne



bölgesinin kuzey sınırları Habsburgların denetimine gi rerken, Bourgogne Fransa Krallığı'na katıldı. Bölgenin Franche Comté bölümü de, 1678'de Fransızlar tarafın dan alındı.



yaklaşık 45 km güneybatısında, Manş denizine dökülen Bourne irmağının denize döküldüğüyer kıyısında bulu nan Bournemouth'un nüfusu 154 000'dir.Yumuşak ik



limi, parkları, bahçeleri ve çam ormanları, kumsallarıy la İngiltere'nin en gözde sayfiye merkezlerinden olan kent,aynı zamanda da bir öğretim (yabancılar için İngi



lizce okulları, vb.) ve bir kongre-konferans merkezidir.



Bourseul, Charles Fransız bilgini (Brüksel 1829-Saint-Céré (Fransa) 1912). 1854'te insan sesinin elektrik aracılığıyla iletilebileceği ni ilk olarak düşünen Charles Bourseul, Graham Bell'in



1876'da uygulayacağı ilkeyi ortaya attı. Ama çevresin



den destek görmeyince deneylerini yarım bıraktı. PTT



idaresinde çalışarak birçok telgraf aleti buldu. Telefonu ilk bulan kişi olduğu, daha 1878'de kabul edildi.



Boussingault, Jean Baptiste



Bourke-White, Margaret ABD'li kadın fotoğrafçı (New York 1906-Stamford, Connecticut 1971). Gazete fotoğrafçılığında yaptığı ye



niliklerle tanınan, fotoğraf ağırlıklı haberciliğin öncüle



rinden olan Margaret Bourke-White, 1929'da Fortune dergisinin ilk sayısında fotoğraflarını yayınlatarak fotog rafçılığa başlayıp, ertesi yıl sanayi ve çalışma koşullari



nin fotoğraflanması için SSCB'ye kabul edilen ilk yaban



ci oldu. 1936'da yayınlanmaya başlanan Life dergisine



Fransız kimyacısı ve tarım uzmanı (Paris 1802-ay.y. 1887). Maden mühendisi olarak Güney Amerika'ya gi



den Jean Baptiste Boussingault, yeni kurulan Kolombi ya devletinde bir mühendis okulu açmakla görevlendi rildi. Ama orada savaşa katılmak zorunda kaldı. Bunun la birlikte barometreyle ilgili gözlemler yapmak, ma denbilim, yerbilim ve bitki kimyasıyla uğraşmak fırsatını buldu. Fransa'ya dönüp (1832), doktora tezinivererek, Sorbonne'da Dumas'nın kürsüsünü devraldı ve en ilgi



çekici çalışmalarını yapmaya başladı. Tanmbilime kim yanın çözümleyici yöntemlerini ilk olarak uygulayıp, canlılardaki azotun kökeniyle ve bitkilerin azot depola



masıyla ilgilendi. Dumas'nın havanın bileşikleri konulu kanıtlamasını benimsedi (1841). Karbonik asitin, amon



yağın bileşimlerini, havada nitrik asit bulunmasını ince ledi. Çeliklerde silisyum bulunduğunu ortaya koydu ve silisyumun alaşımlar üstündeki rolünü gösterdi. Margaret Bourke-White'in bu ünlü



Boutroux, Émile



fotografında (1950), topragın 2



Fransız filozofu (Montrouge 1845-Paris 1921).



km altında çalışan Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeki madenciler



görülmektedir.



Fel



sefe öğretmenliği yapan Émile Boutroux, La Contin gence des Lois de la Nature (Doğa yasalarının Olum sallığı,



1874)



konulu



tezini



hazırladıktan



sonra,



montpellier ve Nancy üniversitelerinde felsefe dersleri verdi. 1855'te Paris Edebiyat Fakültesi profesörlüğüne atandı. Doğada zorunluluğun yalnızca görünüşte ol



katılan kadrolu ilk dört fotoğrafçıdan biri olarak çalış



duğunu, nedenlerle sonuçların kesin bağlantısının ötesinde olumsallık ve ilerleme bulunduğunu ileri



yoksulluğun ezdiği siyahların çektiklerini güçlü bir anla



sürdü.



Gördünüz, 1937) adlı belgeselde yazar Erskine Cald



Morale (Ahlak Biliminin Kurucusu Sokrates, 1883), De l'idée de la Loi Naturelle dans la Science et la Philosop hie (Bilim ve Felsefede Doğal Yasa Düşüncesi Üstüne,



maya koyuldu. ABD'nin Güney eyaletlerinde yaşayan,



timla aktaran You Have Seen Their Faces, (Yüzlerini



well'la (daha sonra evlendiler) 1941'de ABD'deki ya



şam üstüne bir inceleme olan Say? Is This the U.S.A?'da



Başlıca yapıtları: Socrate Fondateur de la Science



(Söylesene, ABD Bu mu?)gene Caldwell'la çalışıp, ikin



1895), La Philosophie de Fichte (Fichte'nin Felsefesi,



kadın oldu. Dear Fetherland, Rest Quitly (Rahat Uyu,



temporaine (Çağdaş Felsefede Bilim ve Din, 1908), La



ci Dünya Savaşı sırasında savaş muhabirliği yapan ilk



Sevgili Yurdum, 1946) adlı yapıtında toplama kampla rindaki sağ kalmayı başarmış tutukluların ve gaz odala



rinin fotoğraflarıyla büyük yankı uyandırdı. Daha sonra Afrika Cumhuriyeti'ndeki maden işçilerinin çalıştıkları koşulları belgeledi ve Kore Savaşı'nda yeniden savaş muhabirliği yaptı.



Bournemouth



Ingiltere'nin güney kesiminde kent. Southampton'ın



1902), Science et Religion dans la Philosophie Con Philosophie de Kant (Kant'ın Felsefesi, 1926).



Bouts, Dierick Hollandalı ressam (Haarlem 1415'e doğr.-Leuven 1475). Doğduğu kentte Ouwater ve Van der Wayden ile tanışan Dierick (ya da Dirk) Bouts, 1447'ye doğru



Leuven'e yerleşti. 1468'de kentin resmi ressamlığına



atanıp, Othon Ill'ün iki tablosu yapma siparişini aldı.



Aynı dönemde, Leuven Saint-Pierre kilisesinin mihrap



336



BOVET, DANIEL ni kimyasal temellere dayandırmaktı).



Bowman, Sir William İngiliz cerrahı ve dokubilimcisi (Nantwich, Cheshire 1816-Surrey 1892). Böbreklerin ayrıntılı yapılarını ince lerken, sonradan Bowman kapsülü adı verilen yapıyı bulan Sir William Bowman, ürenin oluşumunda böbre ğin idrarı süzme işlevini ortaya koydu. Göz saydam ta bakasının, Bowman zarı adı verilen alt zarını bulup, gö



zün birçok öğesinin işlevlerini açıkladı.



Boyar, Ali Sami Türk ressamı (İstanbul 1880-ay.y. 1967). Heybeliada Denizcilik Okulu'nu bitiren Ali Sami Boyar,"Sanayii Ne



fise Mektebi'nde okudu (1900-1907). İbrahim Çalli, Hikmet Onat ve öteki arkadaşlarının da bulunduğu dö nemde Paris'e gidip, Güzel Sanatlar Okulu'nda Cor mon atölyesinde çalıştı (1910-1914). Yurda dönüp, or dudan ayrılarak, Kız Sanayii Nefise Mektebi'nde, bu



okulun erkek bölümünde, Evkaf müzesi ve Ayasofya



müzesinde müdürlük yaptı. 1944'te emekliye ayrıldı. Ali Sami Boyar'ın İstanbul görünümlerini ve tarihsel anıtları konu alan çok sayıda tablosu vardır. Gravür tek niğini iyi bildiği için bazı Türk pullarını resimlemiş ve Londra'da basılmalarını sağlamıştır. “Şevket Dağ oku Dirk Bouts'un, işte Insan (1460'a d.) adlı bu tablosu, XV.



lu"nun gelenekçi temsilcisidir.



yy. Flaman ressamlarının, dinsel dramları, gerçekçi insansı görünümlerle sunma anlayışlarını yansıtmaktadır.



arkalığını gerçekleştirdi. Köln'de iki tablo dizisi yaptı (İsa'nın Çektikleri, Meryem'in Yaşamı).



10



Bovet, Daniel İtalyan farmakoloji bilgini (Neuchâtel 1907-1992). Pa ris'te Pasteur Enstitüsü'nde araştırmalar yapan (1932) Daniele Bovet, antihistaminlerin bireşimiyle uğraştı.



Güney Amerika yerlilerinin düşmanlarını öldürmek amacıyla oklarının ucuna sürdükleri zehirden, belli bir



ölçüde ve belli değişiklikler yapılarak kullanıldığında



ameliyatlarda iyi bir uyuşturucu olarak yararlanabilece gini algıladı ve 1940 yıllarında bu zehire benzer bazı bi leşiklerin bireşimini yaptı. Sulganilamid'in bedendeki



Ali Sami Boyar'ın Rumelihisarı Yolu adlı tablosu.



bir bakteri öldürücü olduğunu bularak, sülfa ilaçları üs



boylam



streptokok basilini öldürücü prontosil bileşiği için etkin tüne çalışmaya yöneldi. 1957'de Nobel Fizyoloji ve Tip ödülünü aldı.



Bowen, Norman Levi ABD'li yerbilimci (Kingston, Kanada 1887-ABD 1956).



Kinston'da Quenn's Universitesi'ni bitiren (1907)Nor man Levi Bowen, Ontario Maden ve Kanada Yerbilim



araştırma kurumlarında görev aldı (1907-1910). Mas sachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde doktorasını verip,



Washington'da Carnegie Petrol Enstitüsü'nde asistan



Yeryüzünün herhangi bir yerinde, bu yerin meridye ninden geçen düzlem ile Greenwich'ten geçen başlan



giç meridyeninin düzlemi arasındaki açı. Boylamlar Greenwich meridyeninin ya batısına ya da doğusuna doğru 0 °C ile 180 °C arasında ölçülüp, derece, dakika ve saniye olarak belirtilir. Greenwich'in tabankarşıtı



olan noktada uluslararası tarih değiştirme çizgisi yeralır. Ekvatorda boylamın bir derecesi 111,32 km'ye, kutup lardaysa sıfıra eşittir.



(1912), Queens's Üniversitesi'nde yerbilim profesörü



Boyle, Sir Robert



çilip (1935), Chicago Üniversitesi'nde petrolbilim kur süsü başkanlığı yaptı. Buluşları özellikle tepkime kuralları açısından XX. yy'ın en önemli çalışmaları olan Bowen, denge tazını laboratuvar koşullarında gerçekleştirmiştir (laboratuvar



Irlandalı fizikçisi ve kimyacısı (Lismore Castle 1617 Londra 1691). Soylu bir ailenin oğlu olan Sir Robert



(1919) oldu. ABD Ulusal Bilim Akademisi üyeliğine se



çalışmasını yeğlemesinin nedeni, yerbilim vasayımları



Boyle, sağlam bir öğrenim görüp, Krallık Derneği'nin



kurucularıarasında yeraldı. Gazların sıkıştırılabilme ya



sasini (Boyle-Mariotte yasası) Mariotte'tan önce bu lup, oksijenin yanmalardaki ve solunumdaki rolünü



BOYNUZLUGAGALIGİLLER 337 ortaya koydu. Aristoteles'in kuramına karşı çıkarak (1661), modern kimyasal element tanımını yaptı.



Boynueğri Mehmet Paşa: Bk. MEHMET PAŞA, BOYNUEGRİ. boynuz Boynuz terimi, genel anlamda, memelilerin birçok toy naklı türünde hayvanların başında çıkan uzun ve sivri



yapı için kullanılan terim. Boynuz, keratin adı verilen ve dışderinin ürettiği, sert, lifsi bir protein karışımından oluşur. Ayrıca boynuz terimi, toynaklar, tırnaklar, kuş ların gagası, oklu kirpinin dikenleri, vb. deri kökenli baş ka yapılar için de kullanılmaktadır. Öte yandan, sürün



olmasına karşın bu kadar büyük bir farklılığın hangi ne denlerden kaynaklandığı pek açık değildir.



Antiloplanın da keratinle kaplı bir kemik maddesin



den oluşan iki boynuzu vardır. Ne var ki antilopların



boynuzunun yalnızca antiloplara özgü iki özelliği var dır: Keratinli kilifın,alttan yeni bir kılıf çıktığı zaman düş



mesi; gevişgetiren hayvanlar arasında hem içi boş hem



de dallı boynuzların yalnızca antiloplarda bulunması. Zürafaların boynuzunun içi doludur. Üstü deriyle ve



deri tutamlarıyla örtülüdür. Hem zürafalarda hem de



okapilerde genellikle ikişer boynuz bulunmasına karşın bazı zürafaların iki gözleri arasında üçüncü bir boynuza rastlanır.



Gergedanların boynuzunun kemikli bir iç bölümü



yoktur, deriden türeyen keratin demetlerinin koni biçi



minde üst üste yerleşmesinden oluşur (koninin parçala



ri, gene dışderinin salgıladığı bir tür çimentoyla birbirle



genlerin, armadilloların, pangolinlerin ve kuşların tüy



rine yapışır). Tek tek keratin yaprakçıkları koruyucu bir



ları da keratindendir.



nuzlugillerin ve antilopların boynuzlarındaki keratinli



tabakası altındaki yapılar dışarda tutulursa dışderi pul



Bu yapılar diş çevreye uyarlanma sonucu gerçekle şen değişikliklerdir ve keratin büyük bir olasılıkla omur galıların karaya çıkmalarından sonra karşılaştıkları güç



maddeyle (sözgelimi deri) örtülü değildir. Bu nedenle gergedan boynuzundaki keratin yapraklarının, boy maddeye benzediği düşünülmektedir. Asya halklarının geleneklerine göre, toz haline getiri



len gergedan boynuzlarının cinsel açıdan uyarıcı bir et



koşullara uyarlanmalarında çok önemli rol oynamıştır. Tüyler ve kürk bedeni sıcak tutar; toynaklar ve tırnaklar



kisi vardır. Bu nedenle yüzyıllar boyunca Uzakdo



di türünden, gerekse başka türlerden düşmanlarla yapı



boynuzu tozu satıldı ve bu yüzden Asya'da büyük bir



maya, kazmaya ve nesneleri sıkı sıkı tutmaya da yarar.



neredeyse kurutuldu.



dallı, göz sürgünü adı verilen bir yalancı boynuz bulu



boynuzlugagaligiller



riyle örtülü olmayan bir yerden çıkan göz sürgünleri ge



Gökkuzgunumsular takımından kuş ailesi (Bil.a. Buce



parmakları ve ayağın ön bölümünü korur ve gerek ken



ğu'daki eczanelerde çok yüksek fiyatlarla gergedan



lan dövüşlerde kullanılır; ayrıca ayak tırnakları tırman



gergedan kıyımı gerçekleştirilerek gergedanların soyu



Hemen hemen bütün geyikgillerde, az ya da çok



nur. Geyikgillerin alın kemiğinden tūredikten sonra de lişme sürecini tamamlayınca bütünüyle sert kemiksi maddeden oluştukları için bütün öbür boynuz tiplerin den ayrılırlar. Bunlar tek bir çıkıntı halinde ya da dallı



rotidae). Afrika,Asya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Yeni



evrelerinde, kadife adı verilen ve kemiğin beslenmesini



yer alan, kemiksi yapıda, hafifçe kıvrık, iri gagaları, kır



lar. Daha sonra bu kuru madde, hayvanın boynuzlarını sert yerlere sürtmesinin de yardımıyla göz sürgünlerinin



valanır. Çoğunlukla dişi kuş, yumurtlamadan önce ko



budaklı olabilirler ve başlangıçtaki büyüme ve gelişme



sağlayan, yumuşak ve derimsi bir maddeyle kaplı olur üzerinden atılır ve sert, parlak bir kemiksi yapı kalır.



Gine'de yaşayan 40 tür içeren boynuzlugiller ailesi



üyelerinin boyları 35-150 cm arasında değişir. Renkleri siyah, beyaz ya da kahverengidir. Üstçenenin üstünde mızı ya da sarıdır. Türlerin çoğu, ağaç kovuklarında yu vuğa girip erkeğin getirdiği pislikler ve çamurla yuvanın



ağzına bir duvar örerek, ancak erkeğin yiyecek uzatabi



Göz sürgünleri her yıl düşer ve yerlerine yenisi çıkar (hatta bir dal fazla olarak); oysa gerçek boynuzlar bütün



yaşam boyu büyümeye devam eder ve bir daha düş



mez. Geyiklerin yalnızca erkeklerinde, rengeyiklerinin ve karibuların hem erkeğinde hem de dişisinde göz sür günü vardır.



Memelilerin yalnızca dört ailesinde gerçek boynuz lara rastlanır: Boynuzlugiller (Bovidae: Bizonu, sığını,



koyunları, keçileri, bufaloları ve Afrika antiloplarını



kapsar); antilopgiller (Antilocapridae: Yalnızca Ameri ka antiloplarını içerir); zürafagiller (Giraffidae: Zürafa ve okapiden oluşur); gergedangiller (Rhinocerontidae; Arfika ve Asya'da yaşayan çeşitli gergedan türlerini kapsar).



Boynuzlugillerin boynuzunun içi boştur, her hay



vanda iki tanedir, kafatasının alın kemiğinden çıkan ve



süreki uzayan kemiksi bir maddedir ve kemiksi bir kera tin tabakasıyla örtülüdür. Boynuzlar içerden beslenir



ler; boynuz, bazı türlerde sürekli uzar ve türe bağlı ola rak helis biçiminde ya da boğumlu olur. Sözgelimi Afri ka su antilobunun boynuzu öne doğru çıkar; springbok



ya da sıçrayan antilobun uçları birbirine yaklaşan lir bi



çiminde boynuzları vardır; büyük kudunun boynuzu tam bir helis biçimindedir; siyah antilobun boynuzu da uzun ve ağırdır. Dövüşlerde ve çiftleşme amacıyla ya pilan mücadelelerde kısa ve sivri bir boynuzun yeterli



Boyu 1,5 m'yi aşan büyük boynuzlugagali, (Buceros



bicornis), Hindistan,



Çinhindi ve Sumatra'nın



yagmur ormanlarında yaşar.



338



BOYNUZLUGİLLER



leceği kadar bir açıklık bırakır. Yumurtlama ve kuluçka döneminde yuvada kalan dişi, yavruların yumurtadan



çıkmasından bir süre sonra, yuvadan çıkıp yavrulara yi yecek toplamakta erkeğe yardım eder.



boynuzlugiller Gevişgetirenler takımından çiftparmaklı memeliler ai lesi (Bil. a. Bovidae). 49 cins ve yaklaşık 115 tür kapsa



saybin'in alınmasında (Mart 1073), Musul'un ele geçi



rilmesiyle sonuçlanan Musulhâkimi İbrahim Bin Kureyş ile Mudayyi'de yapılan savaşta (Nisan 1093), Tutuş'un



yanında yeraldı. Aksungur'un etkisiyle Berkyaruk'un yanına geçip, Urfa'da bu kez Berkyaruk adına hutbe



okuttu (Ekim 1093). Aksungur'la birlikte Tutuş'a yenilip (Aksungur öldürüldü), Halep'e kaçtıysa da, yakalandı ve öldürüldü.



yan boynuzlugiller ailesinin bütün üyeleri toynaklıdır,



Bozbeyli, Ferruh



ce çiğnemeden yutarlar; dört bölümlü işkembenin bi



rinci bölümünde toplanan bu yiyecekler, daha sonra,



Türk siyaset adamı (Maraş 1927). Avukatlık yapan Fer ruh Bozbeyli, siyasete atılarak (1961), AP'den Trabzon



min tamamlanması için yeniden yutulur. Boynuzlugil



TBMM başkan vekilliği yapıp, 1965 seçimlerinde AP



otçuldur ve gevişgetirir: Boynuzlugiller yiyecekleri ön



yeniden þğıza getirilerek uzun uzun çiğnenir ve sindiri



lerin çoğunun anayurdu Avrasya ve Afrika'ysa da, kimi leri yabanıl halde, kimileriyse evcilleştirilmiş olarak



Amerika kıtasına sokulmuşlardır. Boynuzlugiller ailesi



nin başlıca türleri arasında, antiloplar, banteng, evcil si ğırlar, gaur, zebu, keçiler, koyunlar, yak ve gayal sayıla bilir.



boyuna dalga: Bk. DALGA VE DALGA HAREKETI.



boyut Günlük dilde olduğu gibi bilim dilinde de, ölçülebilen büyüklüğü anlatmak için kullanılan terim. Geometride ve matematikte boyut uzayın bir özelliğidir.



Uzay matematiksel olarak, boyutlarının sayısıyla ta nimlanır. Bu sayı, bir noktayı o uzayda bir yerde belirle yebilmek için gereken koordinatların sayısıdır (Bk. KO



ORDİNAT SİSTEMLERİ). Sıradan, üç boyutlu uzayda yalnızca üç nokta gerekir. Sözgelimi bir odada, bir yer,



yükseklik, genişlik ve derinliği temsil eden x, y ve zek



senleriyle belirlenir. Bir yüzey ya da düzlemdeki şekil ler, iki boyutludur. Çizgi üstündeki bir nokta bir koordi



natla belirlenebilir; çizgi bu yüzden tek boyutludur. Bir. noktaysa, boyutu olmayan bir kavramdır.



Görelilik kuramında, evrenin uzay-zaman süreklili ğinin dört boyutlu olduğu söylenir; çünkü zaman da, bir cismi belirlemede kullanılan dördüncü bir boyut gi



bi düşünülür. Yüksek matematikte ve parçacık fiziği gi bi fiziğin matematiksel uygulamalı alanlarında kullani



lan n boyutlu soyut uzayların örneklerinden biri de bu dur. Bazı uzaylar", sıradan üç boyutlu gerçeklikle algı lanamazlar. Onun yerine, bu türden araştırma alanla



rinda gerekli olan karmaşık koordinat sistemleri olarak



düşünülebilirler. Bozan



Büyük Selçuklu emiri (ol. 1094). Tekiş'in isyanının bas tırılmasında Melikşah'a yardım eden (1085) Bozan,



Melikşah'ın hassa komutanlığına getirilip, Melikşah'ın emriyle Urfa'yı aldı(28 Şubat 1087) ve kentin valiliğine atandı. Gence'yi ele geçirip (1087). Tutuş, Fatimilere



karşı kardeşi Sultan Melikşah'tan yardım isteyince, Ha



milletvekili seçildi (1916). AP grubu başkan vekilliği,



çoğunluğu sağlayınca meclis başkanı oldu; 1967 ve 1969'da da aynı göreve getirildi. 1970'te AP'den ve



meclis başkanlığından istifa ederek Demokratik Par



ti'nin kurucuları arasında yeraldı ve partinin genel baş



kanlığına seçildi (1971). Trabzon milletvekili (1973) se çilip, koalisyon kurma konusunda Ecevit ve Demirel'le anlaşamadı; birçok milletvekilinin DP'den istifa ederek AP'ye geçmesini engelleyemedi. 5 Haziran 1977 seçi



mindeDP yalnızca 1 milletvekili (Faruk Sükan) çıkarabi lince, parlamento dışında kalıp, parti başkanlığından ve siyasetten çekildi (1978).



bozkır Kesintili biçimde uzanan kurakçıl buğdaygillerden olu şan, yarı kurak bölgelere özgü bitki oluşumu. Bazı boz



kırlarda, buharlaşmanın yüksekliğinden ötürü, toprak altındaki tuz yüzeye çıkar ve yalnızca başka yerlerde deniz kıyılarında görülen tuzcul bitkiler yetişebilir. Bir çok dilde bozkır anlamına gelen, dilimizde de bozkırla



eşanlamlı kullanılan Rusça kökenli step sözcüğü, kışla rin çok soğuk, yazlarinsa az yağışlı geçmesine karşın belirli bir bitki örtüsüyle kaplı olan Büyük Rus Ovası'nı nitelemek için kullanılırken, sonradan öbür dillere geç. miştir.



Bozkır bitkileri, kuraklıktan



korunmak için bazı



uyarlamalar geçirmişlerdir. Bunlara örnek olarak, yap raklarını küçülterek, hattâ kaktüslerde olduğu gibi dike ne dönüştürerek terlemeyi azaltmaları, bol bir kök sis temi geliştirerek yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacak



suyu çok derinlerden toplamaları, vb. sayılabilir.



bozkır sanatı 1.O. VII.-IV. yy'lar arasında Doğu Avrupa'dan Sibir ya'ya kadar uzanan bölgedeki bozkırlarda yaşayan gö çebe halkların geliştirdikleri sanatı belirten terim. Boz kır sanatının ortaya çıkış tarihinin tam olarak aydınlatıla mamış olmasına karşın, bazı öğelerinin Sibirya'da İ.O. III. binyılda yaşayan kabilelere kadar uzandığı görülür. Bozkır halkları, özellikle İ.Ö. VII. yy'dan başlayarak, zengin sanat ve uygarlıklar geliştirmişlerdir. Bu sanat ve



uygarlıkların bir halktan öbürüne önemli ölçüde değiş mesine karşın, sonuçta bozkır sanatında bazı ortak ana



lep valisi Aksungur'la birlikte görevlendirilerek (1090),



özelliklerayırdedilebilir. Bunun başlıca nedeni, göçe



Tutuş'un komutabı altında Trablusşam'a yürüyüp, ken



malarıdır. Bu yüzden de sanat yapıtları hep, sahibinin üstüne giyebileceği ya da mücevher, silah, kupalar, kâ



Humus kenti (1090), Akra ve Efamiyye kalelerini aldı. tin hâkimil Kadı Celal el-Mülk|Bin Ammar'ın, Aksun



gur'u parayla kandırarak Tutuş ile Aksungur'un arasını



açması üstüne, İznik'i ele geçirmekle görevlendirildi. Melikşah ölünce, sultan olmak isteyen Tutuş'un sultan-!



lığını kabul edip, onun adına hutbe okuttu (1092). Nu



belerin zenginliklerini hep birlikte taşımak zorunda ol



seler gibikolayca taşıyabileceği nesneler olmak zorun daydı; en yaygın süsleme öğeleri de doğal olarak doğa



da sürekli içiçe oldukları hayvan motifleriydi. Bu gör kemli sanatparçalarını ortayakoyangöçebe topluluk



lar, sonunda ilişkide bulundukları daha gelişmiş uygar



BÖBREK



339



(1924-1930) bakanlıklarında bulundu. Bozkurt adlı



Türk gemisi ile Fransızbandıralı Lotus gemisinin çarpış



maları nedeniyle çıkan anlaşmazlıkta, Lahey Adalet Di vanı'nda Türkiye'yi temsil etti. Ankara ve İstanbul üni versitelerinde ders verdi.



Başlıca yapıtları: Du Régime des Capitulations Otto



manes (Osmanlı Kapitülasyonları Üstüne, 1928); Dev letlerarasıHak(1940); Aksak Timur'un DevletPolitikası (1943).



Bozkurt, Orhan Türk mimarı (Edirne 1919-İstanbul 1985). Yüksek Mü hendis Okulu'nu bitiren (1943) Orhan Bozkurt, aynı



okulun Birinci Bina Bilgisi kürsüsüne asistan, sonra do Sadak süslemede kullanılan bu altından yapılmış geyik,



İskitlerin metal işçiliğinde ne kadar gelişmiş olduklarını yansıtmaktadır.



çent(1953)oldu. İstanbulTekniker Okulu'ndaahşap ya pi ve teknik resim,İ.T.Ü.Teknik Okulu'nda serbest resim



ögretmenliği yapıp (1954), İnşaat Fakültesi'nde mimar lik bilgisi dersleri verdi (1955-1956). Profesörlüğe yük selip (1961), uzam-insan ilişkisini insanın değişen ge



reksinimleri yönünden ele alarak, öğrencilerine esnek



uzam düzenlemesi bilinci verdi; mimari tasarımda ög renci yetiştirme tekniği üzerinde durdu. Yapıtlarında



mimarlık alanındaki yenilikleri yansıttı: Ulus İşhanı



(1954), Gazanfer Beken ve Orhan Bolak ile gerçekleş tirdiği İmar ve İskân binası (1956), Ankara İşhanı.



Bozok, Hüsamettin Türk yazarı (İstanbul 1916). İstanbul Üniversitesi Fen Fa kültesi'nde Fizik-kimya-Matematik sertifikası alan



(1936) Hüsamettin Bozok, Yeni Adam dergisinde, Son



Posta gazetesinde (1939) çalıştı. Daha sonra, 1950'de kurduğu Yeditepe dergisini ve yayınlarını yönetti. Bir ara İstanbul Devlet Opera ve Balesi Basın danışmanlığı Bu bronz heykelcikler (yaklaşık 1.Ö. 400-300) Çin'in kuzey



görevini de (1965-1972) yürüttü. Kurucusu olduğu Ye



kesiminde bulunmuşlardır. Figürler, Çin sanatının etkilerini



ditepe, dönemin aşağı yukan bütün yazarlarının yaz



yansıtmaktadır (Cernuschi müzesi, Paris).



olarak Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulundu (Yeditepe Yayınları arasında da, Türk yazarlarının yapıt



taşımakla birlikte, bozkır sanatına özgü canlılıgı



dıkları, yeni akımlara ve gençlere açık, tarafsız bir dergi ları yeraldı).



lıkların, özellikle de eski İran, eski Yunan ve eski Çin uy



garlıklarının etkisinde kalmışlar ve bozkır sanatı ortadan kalkmıştır.



Eleştiri, kitap tanıtma ve tiyatro yazıları kitaplaşma yan Hüsamettin Bozok'un monografi niteliğinde iki ki tabı vardır: Emile Zola (1940), Portreler (Victor Hugo, Ibsen, Tolstoy, Jack London, Walt Whitman, Gorki,



Bozkır sanatının en güzel örneklerini İskitler geliştir mişlerdir. Yaklaşık olarak 1.Ö. VII. yy.-I.O. IV. yy. ara



Mayakovski, 1941).



larına kadar uzanan bozkırlarda yaşayan İskitlerden



böbrek



sında Tuna'nın aşağı kesiminden Altaylar'a ve Ural boy



kalma en ünlü mücevherler arasında Kuzeybatı Kafkas ya'da bulunan altın geyik (Ermitaj müzesi, Petersburg),



Omurgalıların boşaltım organi. Organ iki böbrekten



ve geyikler, küçük akbabalar (deriden sadaklarını süsle



ganik tuzlar, böbrekler tarafından idrar biçiminde atılır.



Kazakistan'da Çiliktin vadisindeki Altın Kurganlar'da bulunan altından yapılmış yatar durumda küçük kediler



oluşur. Beden gereksinmesinden fazla olan su, ure, ve ürik asit gibi toksik metabolizma artık ürünleri ile inor



mek için kullanıldıkları sanılmaktadır) sayılabilir.



Böbrekler bedenin su dengesinin ve kanin asitlik-bazlık



Bozkurt, Alaüddevle: Bk. ALAUDDEVLE,



rumludurlar. Böbrekler ile idrarı üreten ve bedenden



BOZKURT.



verilir. Böbrekler bunun yanı sıra alyuvar oluşumunu artırmak için kemik iliğini uyarıcı eritropoetin proteini



Bozkurt, Mahmut Esat Türk siyaset adamı(Kuşadası1892-Istanbul 1943). Frei



burg Universitesi'nde hukuk doktorasını hazırlarken (1918), Yunanlılar Izmir'e çıkınca yurda dönen Mah



mut Esat Bozkurt, Izmir milletvekili oldu ve ölünceye



kadar aynı ilden milletvekili seçildi. Londra konferansi



na giden heyette görev alıp, Iktisat (1922-1923), Adalet



derecesinin (pH) korunmasından da büyük ölçüde so



uzaklaştıran ilgili organlara toplu olarak idrar sistemi adı nin salgılanmasında ve kan basıncının (tansiyon) denet lenmesinde önemli rol oynarlar. Ayrıca, bazı ilaçlar ya



da bunların yıkım ürünleri, böbrekler aracılığıyla be denden atılır.



ANATOMI



Insanda iki tane olan böbrekler, yaklaşık 11 cm uzunlu gunda kırmızı kahverengi, fasulye biçiminde organlar dır. Beden boşluğunun arka yanında, her biri omurga



340



BÖBREK



nin birer yanında olarak, belin biraz yukarısına yuvalan



mışlardır. Bir yağ kütlesi (perine yağı) ile böbreklerin arasına yerleştikleri iki lifsi doku tabakası olan böbrek



2



fasyesi, böbrekleri bulundukları yere gevşek bir biçim de bağlar. Böbreğin dış kenarı dışbükey, iç kenarıysa iç bükeydir. İç kenarı üstünde atardamarlar ve toplarda



marlarla sinirlerin içinden geçtiği hilus(ya da göbek) adı verilen bir yarık ve huni biçiminde bir yapı olan böbrek havuzu (ya da böbrek pelvisi) bulunur. Her böbrekte



böbrek havuzunda toplanan idrar, idrar borusuna (üre



ter) geçer. İdrar borusu 40-45 cm boyunda, aşağı doğ ruinen ve içindeki idrarı idrar kesesine boşaltan bir bo rudur. Daha kısa, tek bir borudan oluşan siyek (ya da



üretra, idraryolu), idrar kesesindeki idrarı dışarıya bo şaltır.



Böbreğin kesitinde birbirinden ayrı iki bölge görülür: Dış sınır boyunca yaklaşık 1 cm kalınlığında koyu bir şe rit biçiminde uzanan kabuk bölgesi (ya da böbreküstü



kabuğu, korteks) ve iç bölge ya da öz bölgesi (medulla).



İç bölge, koni biçiminde, böbrek piramitleri adı verilen



Boşaltım sisteminin en önemli organları olan böbrekler, kann boşluğunun üst yanında bulunur. Her böbrekte, kani,



idrarı oluşturan artık ürünlerinden antan bir milyon kadar nefron vardır (1). İdrar, nefronlardan böbrek havuzuna (2) ve bir idrar borusuna (3) geçer. Her böbreğin idrar borusu,



dalgalanmaya benzer kas kasılmalarıyla (sağınma hareketleri) idrarı idrar kesesine (4) doğru hareket ettirir. Esnek, torbaya benzer bir dokudan oluşan idrar kesesi,



dolunca kasılarak, idrarı idrar yolu ya da siyeke (5) iter.



8-18 doku bölmesinden oluşur. Her piramidin tepesi (papilla) böbrek havuzunun içine uzanır; idrar papilla lardan havuza boşalır. Kabuk bölgesi, piramitlerin taba ninda kavislenir (kabuk kavisleri) ve her piramidin ara sindan böbrek sütunları biçiminde aşağıya uzanır. Nefronlar. Her böbrek nefron ya da böbrek borucuğu adıverilen, en az 1 milyon mikroskopik yapı içerir. Bun



lar böbreğin temel işlevsel (ya da idrar yapıcı) birimleri dir. Epitel hücrelerinden oluşan ince çeperleri bulunan yaklaşık 4 m uzunluğunda bulunan her nefron, bir



5



3



12 6



9



13



11



8



10



Böbrekler artık ürünleri kandan süzer, bedenin su ve luzdengesini korurlar. Bir böbrekte bir dış kabuk bölgesi (1) ve bir iç



ya da öz bölgesi(2) vardır. Iç bölge, piramitler(3)adıverilen 8-18 bölmeye ayrılmıştır.Bir böbrek atardamarı (4), böbreklere kan taşır;bir böbrek damarı (5) da artılmış kanı genel sisteme geri götürür. Böbreğin temel birimi olan nefronda, aruk maddeleri kandansüzen birböbrek yumacıgı ya da glomerül (6) bulunur. Artık maddeler, yoğun bir sıvı



oluşturur (7); bu sıvı inen borucuğun (8) içinden geçerek Henle kulpuna(9) veyükselen borucuğa (10) gider. Bu borucuklar, sıvıdan suyu ve tuzlarıemen ve yeniden işlemden geçiren kan damarlarıyla çevrilidir. Bir toplayıcı borucuk (11), bu olayın úrünü olanidrarı, nefrondan böbrek havuzuna (12) taşır; böbrek havuzu da bir idrar borusuna (13) bağlanır.



BÖBREK Bowman kapsülü ile bir borucuğa ayrılmıştır. Her nef



341



nin gereksinmelerine bağlı olarak değişir. Böbrekler iç



ronun başlangıç noktası, böbrek cisimciğidir. Böbrek



sivi çevresini dar sınırlar içinde korurlar ve çok değişik



granüler) dokudan oluşur. Her cisimcik Bowman kap



döşeyen hücreler böbreküstü bezinden salgılanan al dosteron, antidiüretik hormon, paratiroid hormon ve



cisimciği böbrek kabuğunda bulunan tanecikli (ya da



sülü adı verilen çiftçeperli, fincana benzer bir yapıdan oluşur ve bu kapsül, glomerül (ya da böbrek yumacığı) adı verilen bir kan damarları yumağını ya da düğümünü



çevreler. Nefron borucuğunun Bowman kapsülünden böbreğin iç ya da öz bölgesine (medulla)doğru uzanan



kıvrımlı, sarmal bölümü kıvrımlı yakın borucuk diye ad landırılır. Borucuğun bu bölgesini Henle kulpu izler.



çevre koşullarına uyum yapabilirler. Borucukların içini



kalpte salgılanan kulakçık natriuretik etmen gibi düzen leyici faktörlerin etkisi altındadırlar.



Uzak borucuk, hidrojen iyonlarının salgılanması ara cılığıyla idrarın ve en sonunda da kanın bütün asitliğini düzenler. Amonyum hidrojenle birleşerek, idrara salı



Henle kulpu, borucuğun iç bölgeye (medulla) uzanan,



nan amoyak iyonlarını oluşturur. Hidrojen iyonlarının uzaklaştırılması asitliği azaltır.



oradan keskin bir kıvrımla kabuğa dönen nispeten düz bölümüdür. Son bölümü olan kıvrımlı uzak borucuk da



aşmadıkça, kandaki bütün glikoz uzaklaştırılır. Başka



kıvrımlı, sarmaldır ve kıvrımlı uzak borucuk bölümü



nün yakınında yeralır. Devam ederek, “öbür borucuk ları toplayıcı borucuklar" adı verilen dallanan bir yapı



içinde birleştirir. Toplayıcı borucuklar da iç bölgeye inerek papillalarda son bulurlar; oluşan idrar, böbrek havuzcuğuna bu borucuklar aracılığıyla iletilir. Kan dolaşımı. Atardamar dolaşımı böbreklere, böbrek



Kan glikozu normal yoğunlukları önemli miktarlarda



düzenekler, sodyum gibi öbür çözünmüş maddeleri uzaklaştırır. Böbrek filtratındaki sodyum iyonunun ço



gu, gerisin geri kana taşınmakla birlikte, her gün 3-5 g1 idrara geçer. Sonuç olarak, çoğu hayvanların kesin tuz gereksinmeleri vardır ve yaşamak için her gün birkaç gram sodyum klorür tüketmek zorundadırlar. Sodyu mun tutulması, aldosteronun varlığıyla artar. Bu hor



haznesinden böbrek atardamarları aracılığıyla girer. Böbrek atardamarları küçük ve daha küçük atardamar



mon, bedenin sodyum alımı normalin altına düştüğü zaman salgılanır. Sodyum fazlası olduğu zaman, aldos teron salgısı azalır ve daha çok sodyum atılır.



re) ayrılır. Bunlar böbrek yumacığının (glomerül) 30-40 kılcaldamar yumağına gider. Kan, her glomerülden gö türücü atardamarcıklar aracılığıyla toplanır. Götürücü



kan basıncı normalin altına düştüğü zaman, böbrekler



lara, en sonunda da getiricijatardamarcıklara(arterolle atardamarcıkların çapları, getirici atardamarcıklardan daha küçüktür; bu yüzden glomerül kılcaldamarların da, bedenin başka yerlerindeki kılcaldamarlardan nis peten daha yüksek olan bir yedek kan basıcı oluşur. Bu,



nefronun süzme işlevini etkili biçimde yapması bakı mindan önemlidir. Götürücü damarlar borucukları ku



Bedenden aşırı miktarlarda sıvı yitimi olduğu ya da



kana renin salgılayarak anjiyotensin oluşumunu uyarır lar. Dakikalarla ölçülen bir süre içinde, anjiyotensin da



marlarda daralmaya (vazokonstriksiyon) neden olarak kan basıncını yükseltir ve aldosteron salgısını uyarır. BÖBREĞIN EVRIMI



Nefronun yapısı, temelde bütün omurgalıların böbrek lerinde aynıdır; hattá bilinen en eski omurgalıların fosil



şatan kılcaldamarlara bölünür, böylece böbreğin iç



lerinde bile saptanabilmiştir. Bununla birlikte, böbrek



birleşerek, böbrek havuzundan dışarı çıkarlar.



içinde bir dizi değişiklik geçirmiştir. Omurgasızlarda



İdrar üretiminin başlangıç yeri böbrek yumacığıdır (glo



rucuğudur. Balıklar gibi aşağı omurgalılarda holonef



bölgesine kan sağlarlar. En sonunda toplardamarlarla IDRAR ÜRETIMI



merül). Atardamarların, temelinde kalpten kaynakla nan kan basıncı, bir plazma filtratını, glomerullerin gö



zenekli kılcaldamar çeperlerinden, kılcaldamar yuma



ğı çevresindeki Bowman kapsülü adlı boşluklu bölüme



omurgasızlardan bu yana doğru ilerleyen evrim süreci



salgi organi, nefridiyum adı verilen basit bir emme bo roz adı verilen ve kalbe yakın üç ile beşarasında böb



rek borucuğundan oluşan ilkel bir tür böbrek bulunur.



Erişkin sürüngenlerin, kuşların ve memelilerin metanef roz adı verilen en ilerlemiş türden böbrekleri vardır.



da glomerül filtrati adı verilen süzülmüş plazma, esas olarak sudan oluşmakla birlikte, ayrıca tuzlar, glikoz,



İnsanın dölütsel gelişmesinde, gebeliğin üçüncü haf tasında bir holonefroz ortaya çıkar ve herhangi bir böb rek işlevi göstermeden, dördüncü haftaya gelindiğinde



amonyak içerir. Proteinler, yağlar ve hücresel öğeler (alyuvarlar, akyuvarlar ve trombositler), genel kan dola



haftalar sırasında bir metanefroz onun yerini alarak, ya



iter; bu filtrat burada toplanır. Artık yumacık filtrati ya



aminoasitler, üre gibi azot artıkları ve az miktarda



şımında kalacak biçimde süzülür. Normal böbreklerde her dakika 100-140 mililitre filtrat oluşur; toplam gün lük miktar 170 litre dolayındadır.



yozlaşmaya başlar. Dördüncü hafta içinde gerçek bir böbrek olan opistonefroz oluşur ve beşinci ve altıncı şam boyunca işlevsel böbrek olarak yerinde kalır.



Genellikle böbreğin ilk kez,ilk omurgalılarda gelişmiş



Yumacık filtrati kıvrımlı yakın borucuk boyunca iler



olduğuna inanılır; ilk omurgalılar bedenin fazla suyu nu pompalayan bir düzeneğin gerekli olduğu tatlısu



miş maddeler, borucuk duvarlarından yeniden emile



moz) yasalarına uygun sürekli bir su akısı vardır. Bede.



ledikçe su içeriğinin büyük bölümüve içindeki bazı eri



rek çevre kılcaldamarların içindeki kana geçer. Bu yeni



den emilim süreci son derece seçmelidir. Su, sodyum



klorür iyonları, bikarbonatın çoğu ve glikozun hepsi ye



canlı organizmalarıydı. Tatlı su balıklarının geçişme (oz ne giren bu fazla suyun, dışarı çıkanlması gerekir. Nef ron, evrim geçirerek gelişir gelişmez, glikozun, tuzların



niden kan dolaşımına emilirken, üre ve amonyak gibi



vefazla suyun dışarıya pompalanması sırasında yitirile cek olan başka maddeleri yeniden emme yeteneğini



Henle kulpu ve kıvrımlı uzak borucuk içindeki daha sonraki aşama sırasında, geri kalan filtratin çoğunluğu



yaşayan hayvan türlerinin evriminde (sürüngenler ve



böylece en sonunda başlangıçtaki filtrat hacminin an cak yüzde 1 kadarı idrar olarak dışarı atılır. İdrar, bile



de verici olacak duruma geldi. Bu zorluk, evrim sırasın



öbür ürünler borucuğun içinde kalır.



bir kez daha seçmeli olarak yeniden emilim geçirir;



şim bakımından başlangıçtaki filtrattan oldukça farklı dır.



Böbrekler günde 400-2.000 mililitre ya da daha çok



idrar salgılar; salgı, hacmi ve bileşimi bakımından kişi



kazanmıştır.



Denize dönen tatlısu balıkları örneğinde ve karada kuşlar), bu durum tersine döndü: Sorun suyun atılması değil korunması haline geldi ve nefron alıcı olacak yer da çeşitli yollardan çözülmüş görünmektedir. Bütün



deniz kemiklibalıklarında glomerul sayısında ve büyük lüğünde az ya da çok azalma görülür; bu azalma bazı türlerde nefronlarda hiç glomerül bulunmamasına ka



342



BÖBREK HASTALIKLARI



dar varır. Bu balıklar aynı zamanda büyük miktarlarda tuzu solungaçlarından atar, böylece tatlısuyu korurlar. Büyük glomerullerini alıkoyan köpekbalıkları ve kedi balıkları da, bedenlerine su almaları ve bol miktarda id



rar salgılamaları bakımından tatlısu kemiklibalıklarına



ne yol açabilirler. Böbrekler bütünüyle çalışmaz duru ma gelmişse hastayı hemodiyaliz makinesine bağlaya rak (Bk. YAPAY BÖBREK) ya da böbrek aktarımıyla kur tarma şansı vardır.



benzerler.



Uçan-sürüngen türü, glomerülsüz böbrek durumu



na gelmemekle birlikte, glomeruller sistemini iyice



böbreküstü bezleri



azaltarak, deniz kemiklibalıklarını olduğu gibi kopya



Böbreklerin hemen üstünde yer alan bir çift küçük salg,



ğun idrar üreterek, suyu koruma yetenekleri vardır. Son



lümden oluşur; Dışta kıvamlı böbreküstü bezi kabuğu



denizsuyundan altı kat daha yoğun idrar üretebilir.



özü ya da öz maddesi (medulla). Böbreküstü bezi ka



böbrek hastalıkları



monlardan aldosteron ile günlük şeker ve yağ kullani



Böbrekler pek çok hastalıktan etkilenebilir. Bunların bazıları doğuştandırlar; bazıları denetim dışı hücre bü yümesinden kaynaklanır ve ur diye adlandınlırlar. Ama



büyük bölümü, fizyolojik, anatomik, metabolizmayla



tü bezi özüyse, çok miktarda noradrenalin ile adrenalin üreterek depolayabilecek nitelikte özel hücrelerden yapılmıştır; yağların yıkımını artıran ve kandaki şeker düzeyini yükselten bu hormonların etkisi, kalp atışlarını



çevreden alınan toksik ya da enfeksiyona yol açıcı et



siyle kan basıncının yükselmesine neden olur. Öbür



ri arasında böbreklerin boyu, biçimi ve sayısıyla (tek



miş yaygın bir organ halindedir.



eder. Karaya uyum yapan memelilerin, son derece yo



bezi. İnsandalier böbreküstü bezi, işlevleri farklı iki bö



derece becerikli bir su koruyucusu olan kanguru faresi,



ya da kabuk maddesi (korteks); içte böbreküstü bezi buğu, sivi ve tuz dengesini düzenleyen steroyit hor mini denetleyen glükokortikoyitleri salgılar. Böbreküs



ilgili ya da bağışıklık sistemiyle ilgili bozuklukların ya da



hızlandırıp, güçlendirir; damarların çapının değişme



kenlerin sonucudurlar. Doğuştan böbrek anormallikle



omurgalılarda böbreküstü bezi, çeşitli organlara dağıl



böbrek) ilgili olanlara oldukça sık rastlanır.



Bazı insanlarda kabuk maddesinin fazla hormon sal



Böbreklerde yalnızca iki kötücül ur görülebilir: Ge



gılaması söz konusudur; özellikle de cinsel işlevleri dū



genellikle daha geç yaşlarda ortaya çıkan hipernefroma



dönüşüme, genç erkek çocuklarda da erken cinsel ge lişmeye neden olabilir. Böbreküstü bezlerinin öz mad desi yalnızca iki hormon (adrenalin ve noradanalin) sal



nellikle yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan Wilm's uru; ya da böbrek hücresi kanseri. Her iki urda da, böbreğin



dışına yayılmalarından önce cerrahi girişimde bulunu



lursa, hasta iyileşir. Böbreğin öteki hastalıkları arasında



böbrek yumacıklannin bir streptokok enfeksiyonu ya da bir üst solunum yolu enfeksiyonu sonucunda böb



zenleyenlerin fazla salgılanması kadınlarda erkeksi bir



gıladığından, yaşamsal bir işlevi yoktur; alınması, be dende herhangi bir dengesizliğe yol açmaz; çünkü sinir sisteminin bazı bölümleri de bu hormonları salgılarlar.



rek yumacıklarının iltihaplanması (glomerulonefrit) sa yılabilir. Çoğunlukla bütünüyle tedavi edilebilir. Ayrıca



böcekbilim



böbreği etkileyip, būtünüyle çalışmaz duruma gelmesi



Böcekleri inceleyen bilim dalı (entomoloji). 1 milyonun



şeker hastalığı, mültipl miyelom gibi sistem hastalıkları



böbreküstü bezi böbreküstü bezi



kabuk maddesi



böbrek 2



öz maddesi 3



Böbreklerin üst bölümünde bulunan böbreküstü bezleri kabuk



kişinin stres, tehlike ve enfeksiyonlar karşısındaki



maddesi



tepkimelerini etkileyen hormonları üretirler. Bobreküstü bezleri aon (1) veböbrek atardamarlarından (2) gelen kanla beslenirler. Bu bezlerden çıkan damarlar (3) da,



salgılanan hormonları bedene laşırlar. Beyin, sinirler



aracılığıyla böbreküstü bezlerine sinyaller gönderir.



kabuk öz



maddesi



EN Fmaddesi



Böbreküstü bezlerini oluşturan kabuk ve öz maddeleri iki



değişik organ gibi hareket ederler. Kabuk maddesi



yaşamsal bir organdır ve beden metabolizmasını etkileyen hormonlar salgılar. Öz maddesiyse, adrenalin ve



ÖZ



çeşitli tipten



maddesi



hücrelerin



nomadrenalin salgılar. Bunlar, bireyin tehlikeli durumlar hirsisindaki tepkimelerini belirler.



yedek kan



tabakaları



BÖCEKLER üstünde böcek türünü konu alan böcekbilim, hayvan bilimin öbür dalları gibi, türlerin toplanması ve sınıflan dırılması biçiminde ortaya çıkmış, Fabre'ın XIX. yy'daki çalışmaları, böceklerin yaşayış biçimleri ve davranışları konusunda büyük ilgi uyandırmıştır. Günümüzdeyse böcekbilim, böceklerin biyolojisini bütün ayrıntılarıyla



343



türlerin büyük olasılıkla üç milyonu aştığı sanılır. Bunun la birlikte, yalnızca bugüne kadar betimlenen türleri he



saba katsak bile, böcek türlerinin sayısı geri kalan bütün



bitki ve hayvan türlerinin toplam sayısından fazladır.



Böceklerin bedeni üç bölüme ayrılır: Baş, göğüs ve



tıklar oldukları için, biyoloji araştırmalarının çoğunda



karın; erginlik evresinde, göğüste 6 bacak ve birçok bi çimde- kanatlar vardır. Boyutlarının küçük olması, uç. madaki ustalık, çok yüksek üreme oranı ve dışiskelet



araştırmaların bir bölümü, hastalık taşıyan böceklerin



leştirdiler ve - kutup çemberi içindeki bölge dışında-bi



ele almaktadır. Böcekler küçük ve çabuk üreyen yara laboratuvar hayvanı olarak kullanılırlar. Söz konusu



ya da ürünleri yiyen böceklerin yarattığı tehlikelere kar şı önlem almak için yürütülmektedir.



sayesinde, böcekler büyük bir gelişme başarısı gerçek yosferin bütün çevrelerinde yaşamaktadırlar. Dışiske



let, böceklerin su yitirmesini engelleyen mumsu bir



maddeyle kaplıdır; bedenlerin küçük boyutuysa en el



böcekler



verişli çevrelerde bile yaşayabilmelerine olanak verir.



Eklembacaklılar şubesinin, omurgasız eklemli hay vanlar sınıfı (Bil. a. Insecta). Hayvanlar âleminin en çok



sekliğe ulaşabildikleri saptanmıştır. Ekin çekirgeleri ve



nen böcek türü sayısı yaklaşık 750 000'se de yaşayan



metre uçabilirler.



Bazı türler rüzgâr aracılığıyla çok uzaklara taşınabilir:



sayıda ve en çeşitli türünü kapsayan sınıfıdır. Betimle Dişi çekirgenin dış



Küçük böceklerin rüzgâr aracılığıyla 3 000 metre yük



göçmen kelebekler birkaç hafta içinde yüzlerce kilo



ön kanat



morfolojisi



arka kanat



karin



göğüs



baş



böceklerin çoğu



için örnek



duyarga



alinabilir. Uzun beden iki yanlı bakışımlıdır, bölütlüdür ve sert bir dişisikeletle



artgöğüs öngöğüs ortagöğüs



bileşikgöz



yalıngöz serkus



örtülüdür; üç



altdudak altçene



bölüme aynlır: Baş, göğüs ve



üstçene



karın. Başta hem



üstdudak



bileşikgözler, hem altçene dokunaci yalıngözler, duyargular ve ağız



yumurtlama borusu



altdudak dokunaci spirakulumlar



ağız parçaları



parçalan bulunur. Göğüs üç bölüte ayrılır; bölütlerin her biri bir çift



kanat taşır.



tarsus 7 Temur Koksa



öntarsus



tibia



orta bacak



trokanter



femur



arka bacak



ön bacak



trake



yürek



beyin



tibia tarsus



Dişi çekirgenin iç



yapısı böceklerin büyük bölümüyle aynıdır:



Spirakulumlardan ve trakelerden oluşan bir solunum



sistemi (üstte); bedenin her



bölümüne



dogrudan oksijen



sinir düğümleri yemekborusu



kursak



taşıyan sert



spirakulumlar



sinir ipi



yumurtalıklar



borular agi. Dolaşım sistemi açıktır; kan yürekten



yumurtalama, kolon kanallan



anaatardamara



gödenbarsağı



pompalanır ve bütün bedende



aktıktan sonra anūs



yürege döner. Yiyecek ağızdan



yutak



girer (altta)



yemekborusundan geçer, kursaga ağız



tükürük bezi



mide körbarsagi



mide



barsak



dolyolu



ve mideye ulaşır; artiklar anüsten



tek yumurtalama dışan kanali Malpighi borulan atılır.



344



BÖCEKLER



Böceklerin hızlı gelişme süreçleri, genetik açıdan,



genetik gelişmesi belirlenmiştir.



na olanak verir: Gerçekten de böceklerin büyük bölü



Böceklerin rengi, koyu kahverengiden ve siyahtan maviye, kırmızıdan yeşile, açık maviye sariya, vb. ka



mü bir yıldan kısa sürede gelişir ve birçok biçimi bir mevsimde birçok döl verebilir . Türlerin çoğunda er kekle dişi birbirinden ayrıysa da, her kuşakta genetik kalıtın yeni bileşim geçirdiği saptanmıştır ve böylece



yabananlarında olduğu gibi) - 30 cm (bazı ikikanatlılar da olduğu gibi) arasında değişebilir. Bacaklar yürüme ye, sıçramaya, koşmaya, ipek ağ örmeye, çiçektozu ta



yaşama çevresindeki değişikliklere kolaylıkla uymaları



gerçekleşen doğal ayıklanma sayesinde bazı türlerin Böceklerin ağız



aygıtı iki büyük öbeğe ayrılır:



üstdudaki



Çiğneyici ağızlar ve emici ağızlar.



Çekirgenin ağzı çiğneyicidir ve



yanlara hareket üstçene



çiğneyici ağız



eden üstçeneyle viyecekleri çiğner.



altcene



dar bütün renk tonlarında olabilir. Boyutlar 1 mm (bazı



şımaya, titreşimleri ve kimyasal uyarıları algılayacak or ganlarla donanmaya uyarlanmış olabilir ya da hiç bu lunmayabilir. Ayrıca çeşitli takımlarda, çeşitli türlerin morfolojisi büyük farklılıklar gösterebilir. BEDENSEL YAPI VE İŞLEYİŞI



Daha önce de belirtildiği gibi, böceklerin bir başı, bir göğsü ve bir karnı vardır. Baş, duyargaları, gözleri ve ağız parçalarını, göğüsse kanatları ve ayakları taşır; ka rinda çeşitli dikensi çıkıntılar, dokunma kılları (duyarga



lara benzeyen duyu organları) ve üreme aygıtı bulunur.



Böceklerin büyük bölümünde bir çift oldukça büyük



bileşik gözjve başın tepesinde üç yalıngöz (nokta göz)



vardır. Yiyeceği altçeneler çiğner ve üstçeneler işlem den geçirir, tadına bakar, dönüştürür. Tükürük bezleri



yalnızca önyutağın orta kesimine ya da yakınına açılır. Çiğnenmiş yiyecek, önağız boşluğundan geçerek ağıza



Kelebeğin emici ağız aygıtı, bir



(üstdudak, altçene, üstçene ve önyutaktan oluşur) gi



hortum (altçene parçalanndan oluşan uzun bir



rer. Yarımkanatlılarda (tahtakurulari, yaprakbitleri, vb.)



boru yapısı)



üstdudak



kapsar. Kullanılmadigi anlarda hortum



hortum



top gibi kıvrılır.



ağız parçaları sivri dikenlere dönüşmüştür. Bu böcekler beslendikleri bitki ve hayvanların örteneklerini dikenle riyle deler ve içlerinde dolaşan sıvıyı emerler. Ba eklerin kanatları ve bacakları göğüse eklemlenir.



Göğüs, boyun aracılığıyla, başa bağlanır ve öngöğüs



(protoraks), ortagöğüs (mezotoraks) ve artgöğüs (meta



emici ağız



toraks) bölümlerine ayrılır. Bütün bu bölütlerde (seg



ment) bir çift bacak vardır; kanatlarsa yalnızca son iki Agustosböceğinde altdudak (ya da labium), dört delme dikenini



çevreleyen bir çeşil gagaya



Ustdudak dönüşür. Delme altdudak delici-emici



delme



ağız



dikeni



bölüte eklemlenir. Böceklerin bacakları, birbirlerine eklemlenmiş altı bölüte ayrılır: Koksa (bedenin yakının da), trokanter, femur, tibia, öntarsus ve tarsus. Buna karşılık bacaklar değişik görevler üslenebilir ve bu go revler bacakların biçimini ve boyutunu büyük ölçüde



etkiler. Örneğin, birçok öbeğin erkeklerinde bacakların



dikenleri, üstçene



ikincil bir görevi de çiftleşme sırasında dişiyi tutmaktır.



ve altçeneden oluşan, iğneye benzeyen



ya da sert borucuklarla donanır.Kanatlardakidamarlar,



yapılardır.



Böceklerin kanatları, kendilerini güçlendiren damarlar



çeşitli takımların sınıflandırılmasında önemli bir sınıfla ma özelliğidir.



Karın en çok 11 bölütten oluşur; son iki bölüt üreme



Ev sineğinin emici ağız aygıtı bir



organlarının dış bölümlerine bağlıdır ve bu bölütlerde



üreme organı dış bölümünden oluşan bütüne termina



rostrumdan



lia adı verilir. Dişilerin terminaliaları değişerek yumurt



oluşur; buna karşılık üsiçene ve



lama borusuna, arılarda ve yabanarılarında iğneye dö



altçene yoktur;



nüşmüştür.



Böceklerin örteneği, esnekliği, geçirimsiz olma nite



altdudak, iki



liği ve sertliğiyle önem kazanmıştır. Örtenek üç tabaka



labellumla (yastık da denir son



dan oluşur: Bazalzar (en içteki tabakayı oluşturan bag



bulan bir boruya rostrum dönüşür. sokucu-emici



üstdudak



ağız



deki hücre tabakası) ve kutikula (böceğin sindirim aygı



(yasuk)



tının birinci ve sonuncu bölümünüde kaplayan dişiske



Annin çok özel



bir ağız aygii



vardır: Emici-yalayıcı. Altdudak dilsi bir



üstçene



glossaya



dönüşmüştür. Ari



üsidudak bir çiçeğin içini aliçene ağız



isırabilir ve daha



sonra da glossa ile



emici-yalayıcı glossa



doku), üstderi (kutikulayı salgılayan bazal zarın üstün



Flabellum



balözünü emebilir.



leti)



Kutikula daha çok protein ve kitinden (bitkilerin selu lozuna benzeyen bir madde) oluşur ve uzayıp kısala maz: Bu nedenle böcekler büyüyebilmek için bir dizi



deri değiştirme gerçekleştirmek zorundadır. Örteneğin



beden boşluğu içine, karın içine, göğüs içine ve baş içi



ne girmesi, böceğe, aynı iç iskelet gibi bu alana büyük mekanik etkinlik kazandırır.



Dolaşım ve solunum sistemi. Yüksek, bir dizi pompala yıcı bölme ve bedenin yanları boyunca sıralanan delik leri taşıyan bir üst borudan oluşur: Boru içinden geçen



kasılma dalgaları kanın (renksizdir) akmasını sağlar. Bö



BÖCEKLER



345



(Solda) Sığırsineği (Hypoderma bovis) (A) gibi gelişmiş böceklerin yüzeyciklerden (1) oluşan bileşikgözleri (B) vardır: bu yüzeyciklerin her biri işıkalgılayıcı bir birimin diyoptrik bölümüdür (2); ışıkalgılayıcı birimlerin her biri de bir sinir (3) aracılığıyla beyne bağlanır. Ommatidyum adıyla da bilinen



yüzeyciklerin (C) her birinin petegi (4) altında pigmenthücreleriyle (6) çevrili bir billur koni (5) bulunur. Altta, pigmentli hücrelerle (8) çevrili, retinula ya da retinul (7) adı verilen uzun bir duyu hücreleri dizisi yeralır. Retinula hücrelerinin iç bölümü rabdomu, yani işığa duyarlı bölgeyi (9) oluşturur.



Merceklerden içeri giren ışık rabdom üzerinde toplanır; rabdom sinir telleri



(10) aracılığıyla iletilen bir itki yaratır. Gündüzcü böceklerin büyük bölümünde işığın dikey biçimde (ok) girmesine izin veren yüzeycikler bulunur. Bazı gececi böceklerde üstüste yerleşmiş yüzeyciklerden (D) oluşan gözlere rastlanır; bu gözlerde pigmentler yalnızca uçlarda bulunur ve komşu yüzeyciklerden giren işıkların eğri bir yol izlemesini sağlar (oklar). Gözde



B



böylesine bir birlik olmasına karşın, görüntü (E) birbirinden aynı noktalar



halindeki bir mozayik biçiminde gerçekleşir.



3



с



B



5 6



1



10



Lol



AL



(Üstte sağda) Böceklerde ses titreşimlerini algılayabilecek iki tip algılayıcı vardır. Bazı böcekler, sinir hücresiyle bağlantılı duyu



kılları aracılığıyla sesleri algılarlar; bazı sivrisineklerde (A) bu killar duyargaların (B) üstünde yeralır. Duyarganın ikinci bölutunde



bulunan Johnston organı (C), herbiri bir duyu hücresi (2), bir sinir telciği (3) ve bir duyu kılından (4) oluşan bir ses algılama demeti (1) kapsar. Ses dalgaları kılları (D) hareket ettirir ve ilkiler sinir hücrelerince alınır ve merkezi sinir sistemine aktanlır. İkinci



algılayıcı tipi işitme organlarıdır; bunun bir örneğine, çekirgenin (E) işilme organı (6) taşıyan sert bir zırhtan (5) oluşan karnında



rastlanır. Duyu hücreleri(7), uzantılar (8) aracılığıyla işitme zarına ve sinirler (9) aracılığıyla merkezi sinir sistemine bağlanır.Ses



dalgaları işitme zarini (F) titreştirince duyu hücrelerince algılanan itkiler beyne iletilir. cekler soğukkanlı hayvanlar oldukları için, atışlar daki kada en çok 140 (etkin böcek) ile 1 (donmaya bırakıl



mış böcek) atış arasında değişir. Böcekler spirakulum



Beslenme ve sindirim sistemi. Böcekler çok çeşitli bi çimlerde beslendiklerinden ağız aygıtlar da büyük çe şitlilik gösterir, sözgelimi kelebeklerin uzun, yuvarlak



adı verilen deliklerden geçen havayı içlerine çekerek



bir hortumu vardır; kelebekler hortumlarını uzatıp çi



solurlar; spirakulumdan göğsün ve karnın yanlarında si ralanır ve bedenin her yanında oluşan, hepsi de küçük



çeğin içine sokarak balözü emerler. Arılar, bir çeşit dille



ve dallı budaklı bir borular (trake) sistemiyle birbirine bağlanır.



balözünü yalarlar. Saripizozlar (Bombus cinsi üyeleri)



hem isırabilir, hem emebilirler ve balözüne ulaşmak için çiçek içinde kendilerine bir yol bile açabilirler.



346 BÖCEKLER Böceklerin büyük bölümünde (çizimler hamamböceğine aittir) eşeysel üreme gerçekleşir. Erkeğin üreme organları (A), sperma keselerinde (2) toplanan spermaları üreten



erbezlerini (1) ve spermatozoitleri spermatofor adı verilen sert bir kapsül içinde toplayan ikincil bezleri (3) kapsar. Dişi üreme organları (B), yumurtaları üreten yumurtalıkları (4) ve oluşan yumurtaların daha sonra geçtikleri yumurta bırakma kanallarını (5) içerir. Çiftleşmeden (C) sonra



yumurtaları dölleyebilecek yetenekte olan spermatozoitler dişinin sperma torbası (6) içinde saklanır. Döllenmiş yumurtalar, ikincil salgıbezlerinin (7) salgıladığı yumurta zarli ya da kesesi adı verilen sert bir örtüyle korunur.



3



Ağustosböcekleri, erkeklerin en sıcak günlerde karınlarında bulunan ve zarlarla donanmış iki organ aracılığıyla



çıkardıkları türe özgü ötüşleriyle ünlüdür. Ağustosböceği, yumurtalarını ağaçların altına bırakır; yumurtadan çıkan nemfler toprak altına girerek köklerden aldıkları bitki özsulanyla beslenirler (solda). Son deri değiştirme



tamamlanıncaya kadar (bu süre çok uzun olabilir: Sözgelimi Magicicada septendecim için bu süre 17 yıldır) toprak alunda kalırlar. Toprak üstüne çıkan nemf bir ağaca tırmanır ve on



с



ayaklarıyla ağacın kabuğuna iyice tutunduktan sonra değşinim geçirerek kanath ergine dönüşür (sağda).



Gübresinekleri, eşekarıları ve karıncalar çiğneyici ağız



lıdır: Bazı gübresinekleri ısırarak çinko levhaları bile de lebilir. Peygamberdevesi gibi etçil böcekler avlarını yakalar



ve çiğner; buna karşılık bazı eşekarıları (asalakarılar)ze hirleriyle avlarını felç edip bedenleri içine yumurtalarını bırakırlar ve böylece yavrularına canlı bir yiyecek de posu bırakmış olurlar: Termitler, besinlerini odundan elde etmeyi başarırlar. Barsaklarında bulunan ortakya



şar birhücreliler selülozu bir önsindirimden geçirdikten



dır. Ortaya çıkan en önemli ürün, dışkılarla dışarı atılan



sonra termitlerin sindirebilecekleri hale getirirler.



ürik asittir.



takta ikiye ayrılan bir boru, yemekborusu, kursak, mide ve mide kõrbarsağından (sindirimi sağlayan sular salgı lar) oluşur. Malpighi boruları, kandan çıkan ve mideyi



Böcekler, öntenekte bulunan dokunma duyusu algılayı cıları ve sinirler sayesinde yaşadığı çevrede hareket yönlerini belirlerler. Diğer hayvanlardan farklı olarak



leri yeniden harekete geçiren ve salgı çıkaran organlar



(ya da gözler) vardır; bunların sayısı çok fazladır ve bir



Böceklerin sindirim sistemi, ağızdan başlayan ve yu



barsağa bağlayan boru içinde toplanan azotlu madde



DUYU ORGANLARI VE SİNİR SİSTEMLERİ böceklerde hiç hareket ettiremedikleri ışık algılayıcıları



Böceklerin çoğu değişik evreler kapsayan bir gelişme sürecinden geçer. Çekirge gibi nispeten gelişmemiş böcekler, eksik bir başkalaşma geçirirler ve biçimlerdeki değişiklik yavaş yavaş gerçekleşir. Nemf ya da larva, kanatsız ergine benzer ve tam bir ergin olabilmek için çeşitli deri değiştirme evrelerinden geçer. Buna karşılık, böceklerin büyük çoğunluğu eksiksiz bir



başkalaşma geçirir. Orneğin kelebekler, yumurta içinde bacaksız larva halindebulunurlar, pupaya dönüşmeden önce çeşitli deri değiştirme evrelerinden geçerler ve sonunda kusursuz bir ergine dönüşürler. eksik başkalaşmalar



ergin



nem



nem



tam başkalaşnialar



T larva



larva



ergin pupa



BÖCEKLER



347



çift bileşikgöz halinde biraraya toplanırlar. İri kızböcek



cikteki görüntü, böceğin beyninde tek bir görüntüy



lerinin bazı türlerinde göz 28 000'i bulan sayıdamer cek kapsayabilir. Her mercek ommatidyum ya da yü



şikgözlerin dışında noktagöz de denen yalıngözler de



zeycik adı verilen bir bütün içinde yeralır. Her yüzey



müşçesine yorumlanan bir tür mozayik oluşturur. Bile



bulunur; yalıngözlerin ışık şiddetindekideğişiklikleri al gıladığı sanılmaktadır.



Böceklerin büyük bölümü, duyargaların, ağız parça



larının ve bacakların altında bulunan koku algılayıcıları



sayesinde kokuları algılayabilir. Leşle beslenen kinka



natlılar, birkaç kilometreuzaktakibir leşin kokusunu bi le alabilirler; ne var ki, duyargaları herhangi bir zarara



uğrarsa, birkaç metre uzaktaki kokuları bile algılaya



mazlar. Karıncalar kimyasal bir madde (feromun) bira kırlar; aynı kolonide bulunan karıncalar bu maddeyi ta



niyipizleyebilir, hatta başka koloniden karıncalarin bi



raktiği maddelerden ayırtedebilirler. Ayrıca Johnston organları adı verilen özel yapılarla donanan duyargalar ses titreşimlerine de duyarlıdır. Çekirgelerde, ön ba caklarındaki duyu killarindan oluşan ses algılayıcıları vardır.



Bir böceğin sinir sistemi, temelde, sinir düğümleri adı



verilen bir sinir dokusu kütlesinden oluşur; sinirdüğüm



leri, çifter çifter sıralanarak bedenin karın kesiminde bir zincir halinde uzanır. Baştaki sinir düğümü çifti, iki ya



Geyikböceğigiller ailesi üyeleri, erkeklerin uzun



ve dallı budaklı üstçenelerinden ötürü geyikböceği adıyla



anılırlar: bazı türlerde üstçenenin uzunluğu bedenin yan



uzunluğunu aşar. Erkek geyikböceği, üstçenesini, hem başka erkeklerle dövüşürken hem de çiftleşme sırasında dişiyi tutmak için kullanır.



Atta cinsine giren yaprakkiyan kanncalar, yeşil



yaprakları keserek yuvalanna taşırlar: Bu kanncalar



beslendikleri mantarlari,



yuvalarında bu



yeşil yapraklarla hazırladıklan alanlarda yetiştirirler.



nal sinir demeti aracılığıyla yemekborusu üzerinde bu lunan beyne bağlanır.



Karındaki düğümler beden kaslarını denetlerken,



beyin salgıbezi sistemini ve hormonların salgılanmasını yönetir. Böceklerin büyümesini ve gelişmesini daha



çok beynin salgıladığı hormonlar düzenler; bu hor



monlar ya būyüme etkinliğini sürdürmek için kan içine bırakılır ya da sinirler aracılığıyla özel iç salgıbezlerine



yöneltilerek deri değiştirme, yüreğin çarpması, kandaki



şeker miktarı ya da yumurta üretimi denetim altında tu tulur.



BİYOLOJİK ÇEVRİM



Böceklerin üreme sistemi, bir çiftleşme deliğine açılan Balansı (Apis melifera) gibi uçucu böceklerin kanatları (A),



bedenin yanlarından çıkan ve uzunlamasına (1) ve çapraz



(2) damarlarla güçlenmiş zarsi organlardır. Kanatlar, dolaylı olarak, göğüsün biçimini gizleyen kaslardan çıkarlar (enine kesitler). Kanatların kaldınlması (C) düşey kasların (3) kasılmasıyla gerçekleşir, boyuna kaslann (4) kasılmasıysa kanatlann indirilmesini sağlar. Uçuş sırasında böceklerin kanatlarının hareketleri 8'e benzeyen bir şekil çizer (5).



Carausius ve Phylium cinsinden böcekler, bedenlerini, altında yaşadıklan bitkinin bölümlerine benzetirler.



Gündüz boyunca hareketsiz duran bu böcekler, bitkiden ayırtedilemedikleri için düşmanları tarafından farkedilmezler.



W



348



BÖCEKLER



bir kanala bağlanan bir çift eşeysel bezden (erbezleri ya da yumurtalık) oluşur. Çiftleşme boyunca erkek dişinin eşey deliğinden içeri sperma boşaltır ve bu spermalar



bir kese (sperma kesesi) içinde saklanır. Dişinin yumur tası olgunlaşınca orta kanala düşer; burada sperma yu



lunu bulan arılar gibi.



Topluluk içindeki davranışlar. Birçok böcek öbek halin de yaşar ve her öbek kategorisi, birlikte yaşayan farklı



bireyler kapsadığı için, birbirinden farklıdır. Aynı dürtü



murtayı döller. Yumurta dışarı bırakılır bırakılmaz ya



ye yönelik bir çekimin (sözgelimi bir yiyecek kaynağı) sonucu olarak öbekte belli bir uzmanlaşma görülür.



pışkan bir salgı aracılığıyla yere yapışır ya da ikincil salgı bezlerinden gelen bir savunma salgısıyla örtülür.



topluluk adı verilen ve daha sıkı bir bütün oluşturan



Karıncalar, termitler ve bazı balarısı ve eşekarısı türleri,



Böcek türlerinin yaklaşık % 85'i, eksiksiz bir başka



öbekler halinde yaşarlar. Böcek toplulukları, çok sayı



laşmayla ve birbirinden çok farklı bir dizi evreden geçe rek gelişir. Geri kalan türlerin yaklaşık % 1'i, bir evre den başka bir evreye geçişin daha yavaş gerçekleştiği



arasındaki işbölümünü ve çeşitli etkinliklerin uyumlu



da bireyden oluşmalarına karşın, bir bütün halinde iş levlerini yerine getirir. Böcek toplulukları, çeşitli tipler



bir eksik başkalaşmadan geçer. Böceğin yaşama çevri-,



biçimde yürütülmesi sorunlarını kendilerine özgü yön



mi yumurtanın bir yere bırakılmasıyla başlar, art arda



temlerle çözerler.



gerçekleşen deri değiştirmeler aracılığıyla süren olgun laşmamış bir biçimin gelişmesiyle sürer ve son deri de



rolü önemlidir. Nevar ki frekanslarının ya çok alçak ya



ğiştirmeden sonra erginin ortaya çıkışıyla son bulur. Er-' gin böcekler beslenir, çiftleşir, sonra da yumurtlarlar.



Böceklerin ötüşü. Böceklerin davranışlarında seslerin da çok yüksek olması nedeniyle böcek seslerinin çok azını insan kulağı işitebilir. Böcekler, sesleri çeşitli bi



Bazı türler vivipardır, dolayısıyla canlı yavru yaparlar:



çimlerde çıkarırlar; en yaygın teknik cırlamadır: Bu tek



mit türlerinde kraliçeler günde 2 000 - 3 000 yumurta



sürtülmesiyle çıkarılır. Çeşitli böcek türleri ele alınacak



biçimlerde olabilir ve kabuklarla ya da çeşitli tipte salgı



denin bütün bölümlerinden yararlanıldığı görülür: Bazı



Sözgelimi yaprakbitleri 175 nemf doğurabilir. Bazı ter



nikte ses, bedenin bir bölümünün başka bir bölüme



yapabilir ve 15-20 yıl yaşayabilirler. Yumurtalar çeşitli



olursa, ses çıkarma eylemi sırasında hemen hemen be



larlar örtülüdür.



böcekler (örneğin ağustosböceğigiller) timpanum ya



ve dış görünüşü erişkinlere benzer; larva da yavaş ya



vaş gelişir, ama erişkine benzemez ve erişkine dönüş



meden önce bir pupa ya da kundaklanma evresinden



geçer; pupa, hareketsizdir ve bir kozayla (ya da kun



dakla) çevrilidir. Larvalar erişkinlerinkinden farklı bir



çevrede yaşarlar ve farklı yiyeceklerle beslenirler. Pu



palar da biçimlerine göre farklılık gösterirler:Kimileri



nin bedene yapışık bacakları ve kanatları vardır; kimile



da kulakdavulu adı verilen özel zarları titreştirirler; baş ka böceklerse bedenlerinin bir bölümünü yere vururlar



(sözgelimi İçekirgeler bacaklarını yere vururlar). Birçok



böcek, özellikle belli dönemlerde sürekli ses çıkarır: Bu tür seslere ötme denir. Böceklerin ötüşlerinin ritmik (



Böceklerin henüz olgunluğa erişemedikleri evrelere nemf ve larva evreleri denir. Nemf aşama aşama gelişir



özellikleri, sıcaklık, frekans, vb. etkenlere bağlıdır. Öt



me, çiftleşme davranışında önemli rol oynar ve bir tü rün dişisi yalnızca kendi türünden erkeklerin ötüşüne



yanıt verdiği için, bu özellik sayesinde, aynı türün erkek ve dişileri çiftleşmek için birbirlerini kolayca bulabilir



rininse bacakları ve kanatları bedene yapışık değildir.



ler.



lerinde olduğu gibi) arasında değişir.



kaçmakta bulur: Bazı kınkanatlılar bacaklarını kasıp ye



Gelişme süresi birkaç günle 17 yıl (bazi ağustosböcek



Böceklerin yumurtalarıyla ilgilenmelerinde büyük



farklılıklar görülür: Kimi böcekler yumurtalarını rastgele bırakırlar; kimilerindeyse (kulağakaçanlar, altıngõzgil



Savunma. Böceklerin büyük bölümü en iyi savunmayı



re düşerek ölü taklidi bile yapabilirler. Başka böcekler çeşitli biçim ve yöntemlerle korunmaya çalışırlar: Yer



altinda dehlizler kazarlar; çeşitli gereçlerle sığınaklar



ler, vb.) dişi, yumurtalara ve nemflere bakar. Bazı bala



hazırlarlar. Bazı türlerse, çeşitli kamuflaj yöntemleri



tadan çıkan ilk işçileri güneşlendirir. Böcekler içindeki en ilginç biyolojik çevrim, bir kın kanatlı türü olan Micromalthus debilis te görülür: Bu böcekte olgunlaşmamış evrelerden birinde (pupa ya da larva) dişiler yumurta yapar ya da canlı yavru doğu



gulayarak, yaşadıkları çevreyle aynı renkleri alarak



rılarında, eşekarılarında ve karıncalarda, kraliçe yumur



rur. Yumurta açılacak olursa, içinden çıkan larva anne



sini yer ve sonunda erişkin bir erkek olur. Canlı doğan larvalarsa gelişerek dişi bireyleri oluştururlar ya da larva evresinde üreyebilirler. Bu türün erişkinlerinin döl ver



(bedenini yaşadığı çevrenin biçimlerine benzetme) uy



(ağaç gövdeleriyle aynı renkte olan bazı kelebekler gi



bi) ve bazı biçimleri taklit ederek (ağaç dalı gibi duran



mühendispervanesigiller ailesinden bazı türler gibi) düşmanlarından korunmaya çalışırlar. Bazı böceklerse



üstlerini döküntüler ve pislikle örterler. Kimyasal savun ma, bedenden salgılanan itici ya da kötü tadlı ya da sal



BÖCEKLERIN DAVRANIŞI



dırganı zehirleyebilecek salgiların çıkarılmasıyla ger çekleşir. Yalnızca zarkanatlılar takımı üyelerinde (eşe karıları, balarıları, karıncalar) bulunan iğnenin kullanıl ması hem öldürücü hem etkili bir savunma yöntemidir. Uçma. Böceklerin büyük bölümü uçabilecek yetenek



Böceklerdeki davranış biçimleri büyük ölçüde kalıtsal



te olduğuna göre, beden ağırlığı/kanat açıklığı oranı ku



diği konusunda hiçbir bilgi yoktur ve erişkinlerin kısır ol dukları sanılmaktadır.



dır ve dürtülerle oluşan tepkiler otomatik ve içgüdüsel dir. Böceğin dürtülere verdiği doğrudan yanıtlar (bir dürtü kaynağına yönelme ya da kaynaktan uzaklaşma



gibi), ışık, sıcaklık, su, dokunma, ağırlık, hava akımı ya



da su akışıyla ilgili olabilir. Bir dürtüye verilecek yanıtı başka dürtüler (böceğin fizyolojik durumu, yiyeceğin



da böceğin gelişme evresi gibi) değiştirebi lir. Yuva yapma ya da çiftleşme gibi bazı davranışlar bir



durumu ya



dizi farklı eylem kapsar: Bu tip davranışlar çok akıllıca



ramsal olarak uçmak için yeterli koşul gibi görünme



mektedir. Kanatların çırpılması o kadar hızlı ve güçlü dür ki, kuramsal olarak kabul edilen kaldırma kuvveti



eksikliğini ortadan kaldırabilir. Bir böceğin kanadı titreş.



tiği sırada, kanadın uç bölümü bir elips ya da sekiz biçi mi çizer: Böylece dönen bir uskurunkine benzeyen bir etki ortaya çıkar ve böceğin bedeni alttan ve arkadan gelen bir hava akımıyla öne doğru itilir.



görünseler de genellikle içgüdüseldir. Bununla birlikte



Böcekler saniyede 600-1 000 çırpışlık bir hızla, baş. ka bir deyişle herhangi bir kuşun kanat çırpışından yak



duğu sanılır: Labirentte yolunu bulmayı öğrenen karin



lirler. Böcekler belli bir güç uyumu içinde kanatlarını



böceklerin belli bir öğrenme yeteneklerinin de bulun



calar ve çevredeki belli noktalara bakarak kovanın yo



laşık 20 kat daha büyük bir hizla kanatlarını titreştirebi



hareket ettirirler: Kanatları göğse bağlayan kasların ha



BÖCEKLER



349



çekirge



düzkanathlar



altıngöz sinirkanatlılar



kulağakaçan



kulağakaçanlar



balansi



Collembola



zarkanatlılar



sıçrarkuyruklular kelebek



pulkanatlılar



pire pireler



sinek



çiftkanatlılar



agustosböcegi eşkanatlılar



suakrebi



yarımkanatlılar



kızböceği kızböcekleri



bokböcegi kinkanathlar



Bilinen 750 000'i aşkın böcek türü, değişik bilim



adamlarının görüşlerine bağlı olarak 23-32 takımda



sınıflandırılmaktadır; böceklerin sınıflamasında temel alınan özellikler, kanatların bulunup bulunmaması, ağız aygıtının



yapısı ve konumu, kanatların tipi ve damarlan, başkalaşma tipidir. En gelişmemiş böcekler arasında, başkalaşma geçirmeyen kanatsız böcekler olan sıçrarkuyruklular (ya da



kuyruklasıçrayanlar) sayılabilir. Kızböcekleri(Libellula) eksik



bir başkalaşma geçirirler ve bu hayvanlann kanatan



dinlenme sırasında kıvrılmaz. Çiftkanathlan (sinekler ve sivrisinekler), pulkanathlan (kelebekler), zarkanathlari (balanlan, eşekanları ve kanncalar) ve kınkanathlan



(mayısböcekleri,uğurböcekleri, vb.) kapsayan daha gelişmiş takımlann üyelerindeyse kanatlar uzunlamasına katanabilir ve bu hayvanlar gelişmeleri sırasında eksiksiz bir başkalaşma geçirirler.



350



BÖCKLİN, ARNOLD



reketleri ve göğsün yukarı aşağı hareket etmesi sanki iç lerinde bir yay varmışçasına büyük bir düzen içinde



bolizması, genetiği ve ekolojisiyle ilgilenir. Meyvesi



gerçekleşir. Kanat kaslarının her kasılması göğüs kafesi



nekleri uzunca bir süredir genetik çalışmalarının gözde deneği olmaktadır ve bu çalışmalar sonucunda insana, başka hayvanlara ve bitkilere de uygulanan birçok bu



yeniden eski halini alır ve böylece art arda gerçekleşen



luş gerçekleştirilmiştir.



1988'de, o güne kadar bulunan en eski böcek fosilinin



hayvanlara ilişkin bilgilerimizi artırmayı da amaçlamak tadır. Böcekler aracılığıyla gerçekleşen dölleme birçok



rilmiş örnekten milyonlarca yıl önce evrim geçirdiğini



hayvanların başında gelir; ayrıca balarılarının ürettiği



ni küçültür; daha sonra, küçülen göğüs kafesi yay gibi kanat çırpışlarının gücünü artırır. EVRİM VE SINIFLAMA



Böcekbilim araştırmaları, insana yararlı ve zararlı



390 milyon yıllık olduğu kesinlik kazandı. Modern bö ceklere çok benzeyen fosilörneği, böceklerin ele geçi



ekilen bitki açısından (özellikle de meyve ağaçları) çok önemlidir. Balarıları bitkilerde döllenmeyi sağlayan



düşündürmektedir. Bu durum kara hayvanlarının orta ya çıkışlarının eskiden sanıldığından çok daha eski ol



bal, insanın hayvanlar aracılığıyla elde etiği en eski



duğunu, hayvanların ilk kara bitkileriyle aynı dönemde (Üst Siluryen'de, yani günümüzden yaklaşık 408 mil



ürünlerden biridir. Böcekler sayesinde elde edilen baş



ka ürünler arasında balmumu ve ipek de sayılabilir.



Öte yandan, ekin çekirgeleri ve hortumlu kinkanatlı



(Symphyla) türedikleri düşünülür. Başka bazı bilim



lar gibi bazı böcekler ekinlere ya da depolanan ürünle re zarar vermektedir. Zaman zaman milyonlarca çekir ge Afrika'nın iç kesimlerine girerek yolları boyunca ön



adamlarıysa hem böceklerin hem de Symphyla sınıfı üyelerinin ortak bir atadan türediklerini öne sürmekte



lerine çıkan bütün yeşillikleri yiyip bitirirler. Hortumlu



kinkanatlılar (kinkanatlılar takımınin hortumluböcekgil



külkuyruklular ya da tüylūkuyruklular (Thysanura) takı



yük bölümü, bu böcekleri ve verdikleri büyük zararları



yon yıl önce) ortaya çıktıklarını göstermektedir. Genel likle, böceklerin bir kara eklembacaklıları sınıfından



dirler. Günümüzde yararlanılabilen bütün denemeler, bu böceklerin kanatsız olduğunu ve günümüzde pus



ler ailesi üyeleri), her yıl yüz milyonlarca dolarlık pamu ğa zarar vermektedir. Böcekbilim araştırmalarının bü



mina sokulan böceklere (evlerde rastladığımız gribalik



önlemek amacına yönelik olarak laboratuvarlarda yü



çıl da bu takıma girer) çok benzediklerini göstermekte dir. Geçen 100 milyon yıl içinde, yeryüzünde, uçma



rütülmektedir.



dahil, birçok böcek biçimi ortaya çıkmıştır.



böcekbilim adı verilir. Böceklerin bulaştırdığı tehlikeli



yeteneğiyle donanan ilk canlılar olan kanatlı böcekler



Bilinen böcek türleri, çeşitli bilim adamlarına göre,



Birçok böcek, insan ve hayvanlar için ölümcül hasta



liklar taşır ve bu böcekleri inceleyen bilim dalina tibbi hastalıklar arasında uyku hastalığı, sıtma, tifüs, dizanteri



23-32 takıma ayrılabilir. En kullanışlı sınıflama, çok ge



ve kolera sayılabilir.



rim aşamalarına dayanan sınıflamadır. Sınıflamanın en alt basamağında, püskülkuyruklular ve sıçrarkuyruklu



Böcklin, Arnold



niş bir yaşama çevresine uyarlanmayı temsil eden ev



lar gibi kanatsız böcekler yer alır; sıçrarkuyruklular bili



nen ilk fosil böceklerdir ve günümüzde de en kalabalık



İsviçreli ressam (Basel 1827-Fiesole yakını, Italya,



böcek öbeğini oluşturmaktadır. Üyeleri daha gelişmiş böcek takımlarının tüm üyeleri kanatlıdır ve başlıca iki



Arnold Böcklin'in Keman Çalan Olümle Birlikte kendi



lar) ayrılır: Paleoptera ve Neoptera. Paleoptera öbeği,



Portresi (1872) adlı yapıtı, çok sevdiği ölüm temasını işlediği tablolarından biridir. Böcklin, XX. yy'ın metafizikçi ve



öbeğe (yaşayan böceklerin büyük bölümünü kapsar dinlenme anında kanatlarını karnı üzerinde kıvırama



yan türleri kapsar; yaşayan sadece iki takımı vardır: Kız böcekleri ve günlükböcekler ya da birgünsinekleri. Bunlar çok iyi uçarlarsa da uçuş sırasında manevra ya



pabilmeleri için çok geniş bir alana gereksinimleri var dır. Neoptera öbeği üyelerinin kanatları dinlenme anın da kıvrılabilir ve bu böcekler dar alanlarda bile uça ler.



Eksiksiz başkalaşma geçiren ve kanatlarını kıvırabi len böcekler daha da gelişmiş böceklerdir. Bunların hepsi de yumurtadan kurtsu larva biçiminde çıkarlar,



bir koza ördükten sonra pupaya, en sonunda da kusur



suz bir ergine dönüşürler. Bu öbekte çok çeşitli böcek ler bulunur: Kinkanatlılar, pulkanatlılar (kelebekler), iki



kanatlılar (sinekler), pireler (evrim sırasında kanatları



yok olan pire) ve zarkanatlılar (halarıları, eşekarıları ve karıncalar).



Bazı balarıları ve eşekarıları ve bütün karıncalar, çok



iyi örgütlenmiş bir toplumsal yaşam geliştirmişlerdir; bu böceklerin topluluklarında bireyler kastlara ayrılır ve her kastin ayrı görevleri vardır. Başka bir gelişmişlik ev



reside, kimyasal yöntemlerle (feromon gibi)ve karma



şık davranışlarla iletişim, iklimsel koşulları (sıcaklık ve nem) denetim altına alabilecek kadar gelişmiş yuvalar yapma etkinlikleridir. BOCEKLER VE INSAN



Böcekleri inceleyen bilime böcekbilim ya da entomo



loji denir. Böcekbilim, hem böceklerin betimlemesini, sınıflamasını yapar ve evrimini inceler, hem de meta



gerçeküstücü ressamlarını önemli ölçüde etkilemiştir.



BÖLÜKBAŞI, RIZA TEVFİK 1901). Basel'de ve Düsseldorf Akademisi'nde öğrenim



gören, uluslararası simgeci akımın öncüsü olan Arnold Böcklin, konularını mitolojiden aldığı tablolarında, pa gan tanrılarla dolu bir düş atmosferi yakalamaya çalıştı: Ölüler Adası (1880, Metropolitan Sanat Müzesi, New York). Klasik temalar ile düş imgesini birleştirdiği tablo



larının bazı yönleriyle gerçeküstücülük akımının haber



cisi olup, Giorgio de Chirico'nun ilk yapıtlarını önemli ölçüde etkiledi.



1850'den sonra yaşamının çoğunu Roma ve Floran sa'da geçirip, 1856'dan sonra işlediği konularda kır manzaralarından insan figürlerine dönerek, pek çok



portre yaptı. Eski Alman ustalarının yapıtlarını yeni bir anlayışla ele alarak, Keman Çalan Ölümle Birlikte Kendi Portresi(Ulusal Galeri, Berlin) adlı yapıtında Genç Hans



Holbein'in bir portresinden Savaş (Statliche Kunstsam



mlungen, Dresden) adlı tablosunda Albrecht Dürer'in



351



1981). XX. yy'ın en önemli orkestra yöneticileri



arasında yer alan Karl Böhm, Münih Operası'nda



şeflik (1921-27), Darmstadt (1927-31), Hamburg



(1931-1934) ve Dresden (1934-1942) operalarında,



genel sanat yönetmenliği yaptı. Aynı zamanda Vienna Devlet Operası'nın yöneticiliğini iki kez (1943-45, 1954-56) üstlendi. Salzburg Festivali'nde 25 yıldan uzun süre yöneticilik yapıp, özelikle Mozart, Richard Strauss, Wagner yorumlarıyla ün saldı.



Böhme, Jakob Alman gizemci yazarı (Görlitz yakını 1535-Görlitz



1629). Köylü bir ailenin çocuğu olan Jakob Böhme, ilk okul öğreniminden sonra bir ayakkabıcının yanında ça lışmaya başlayıp, 36 yaşındayken mesleğini bırakarak gizemci yazılarını yazmaya koyuldu. Kutsal Kitap üstü



Mahşer adlı yapıtından esinlendi.



ne incelemeleri kilise tarafından suçlanıp, Aurora (Şa



böğürtlen



dı. Uzun süre yazarlığı bırakıp, 1623'te Der Wen zu Christo'yu (İsa'ya Götüren Yol) yayınlaması üstüne, ye



Gülgiller ailesinden bitki cinsi (Bil. a. Rubus). Genellikle dikenli sürünücü, meyve veren çalılar olan böğürtlen



fak, 1612) adlı yapıtından sonra yazı yazması yasaklan



niden koğuşturmaya uğradı ve koğuşturma sonuçlan madan öldü.



Tanrı'nın, evrenin temelindeki toz olduğunu savu



nan Tanrı'yı, bütün gerçekliğin içerdiği kutupsal geri limlerin temelindeki mutlak kutupsallığı temsil eden



"Sonsuz Derinlik" "Birincil Temel" diye tanımlayan Ja kob Böhme, Hegel, Fichte ve Schelling'i önemli ölçüde etkilemiştir.



Böll, Heinrich Alman yazarı (Köln 1917-Bornheim 1985). Katolik inancının etkisinde kalan Böll, İkinci Dünya Savaşı son



rasındaki yaşamı, yalın, tarafsız, gerçekçi ve yergili bir



biçimde anlatan romanlar yazdı: Trenin Tam Saatiydi (Der Zug war Pünktlich, 1949), Ve O Hiç Bir Şey Deme di (Und Sagte Kein Einziges Wort, 1953), Das Brot der



Frühen Jahre(Gençlik Yıllarının Ekmeği, 1955), Palyaço



(Ansichten einess Clowns, 1963), Der Aussatz (Cū Genellikle dikenli çalılar olan bögürtlen cinsi üyelerinin



zam, 1970), Fotoğrafta Kadın da Var (Gruppendild mit Dame, 1971), İftira ya da Katherina Blum'un Çiğnenen



Bazı türleri, meyveleri için, ticari olarak yetiştirilir. Resimde



1972'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldı.



böğürtlen türü görülmektedir.



Bölükbaşı, Osman



cinsi üyeleri, kurak çöl bölgeleri dışında, dünyanın he



Türk siyaset adamı (Kırşehir 1913). Fransa'da matema tik öğrenimi gören Osman Bölükbaşı, Demokrat Parti ye girdiyse (1946) de, istifa edip (1947), Mareşal Fevzi Çakmak'la Millet'Partisi'ni kurdu(1948), Kırşehir millet



meyveleri, tath, jõle, reçel, şarap, vb. yapımında kullanılır.



ABD'in kuzeydoğu kesiminde yaygın biçimde rastlanan bir



men her yerinde yetişirler. Genellikle hamken kırmızı, olgunlaştıkça morumsu siyaha dönüşen meyveleri ek şimsidir; şurup ve reçel yapımında kullanılır. Bazı bö ğürtlen türlerinin tohumlarından, ishal durdurucu ilaç lar yapımında yararlanılır.



Böhm, Gottfried



Onuru (Die Verlerone Ehre der Katharina Blum, 1974).



vekili (1950) seçilip, partisi önce geçici olarak (1953),



sonra bütünüyle(1954) kapatılınca Cumhuriyetçi Millet



Partisi'ni kurdu(1954). Partisi aynı yıl, Köylü Partisi'yle birleşme kararı alınca, Cumhuriyetçi Köylü Millet Parti



Alman mimarı (Ottenbarh 1920). Kilise mimari Domini



si'nin genel başkanlığına seçildi.Anlaşmazlıklar sonucu partiden ayrılıp (1965), yeniden Millet Partisi'ni kurdu. 1969 seçimlerinde partisi başarılı olamayınca, 1973 se



başlangıçta babasıyla çalıştı. Sonra Düsseldorf yakınla



çimlerine katılmadı ve siyaseti bıraktı.



kus Böhm'ün (1880-1950)oğlu olan Gottfried Böhm,



rindaki Neviges kilisesi (1964), Saabrücken'de Sankt Albrecht kilisesi (1952-54) gibi birçok kilisenin, planla



Bölükbaşı, Rıza Tevfik



(1984), vb. dış yapılar gerçekleştirdi.



Türk şairi ve yazarı (Edirne 1869-İstanbul 1949). Kay



rini çizdi. Daha sonra, Stuttgart dışında olan Zueblin Evi Böhm, Karl



Avusturyalı orkestra yöneticisi (Graz 1894 - Salzburg



makam Hoca Mehmet Tevfik Efendi'nin oğlu olan Rıza



Tevfik Bölükbaşı(Feylesof Riza Tevfik de denir), öğren



ci olaylarına karıştığı için Mülkiye'den çıkarılınca (1890), tip öğrenimi gördü ve Karantina Idaresi hekimli



352 BÖLÜKBAŞI, ZERRİN ğine getirildi. Meşrutiyet'te Edirne milletvekili seçildi;



ama Ittihatçılarla çatışarak Hürriyet ve İtilaf Firkası'na geçti. Mütareke'de Maarif nazırlığında, Şurayı Devlet başkanlığında bulundu, Osmanlı delegesi olarak Sevr Antlaşması'nı imzaladı (1920). Kurtuluş Savaşı'na karşı tutumu yüzünden Darülfünun'daki felsefe müderrisli



ğinden öğrencilerin gösterisi üstüne ayrılmak zorunda kaldı (1921). Kurtuluş Savaşı kazanılınca yurt dışına ka çıp, adı “Yüzellilikler” listesine alındı. Çıkarılan aftan ya rarlanarak yurda döndü (1943).



"Feylesof" adıyla ün salmış olmasına karşın, Rıza



Brachiosaurus Sauropoda alttakımından dinozor cinsi. Adi Yunanca



brachion ("bacak”) ve sauros ("kertenkele") sözcükle



rinden oluşan Brachiosaurus cinsi eniri dinozorları kap sar. Uzunlukları 21 m, yükseltileri 12 m, ağırlıkları yak



laşık 78 ton kadar olan bu ikiyaşayışlı sürüngenlerin,



düşmanlarından korunmak için derin sularda dolaştık ları ve su yüzeyindeki bitkilerle beslendikleri sanılmak



tadır. İlk fosilleri ABD'de Colorado'daki Üst Jura döne



mi katman tabakalarında ortaya çıkarılmış, Avrupa ve



Tevfik, bir düşünce sisteminin kurucusu ya da geliştirici



Afrika'da da yaşamışlardır. Sauropoda'ların öbür üye



balarıyla tanınmıştır. Aruzla yazdığı Edebiyat-ı Cedide



çük, boyun uzun, ama kuyruk alttakımın öbür üyeleri ne göre daha kısaydı. Önayaklarıysa, adlarından da an



si olmaktan çok, felsefenin yaygınlaşması yolundakiça



etkisindeki şiirlerini, Meşrutiyet'ten sonra heceyle ya zılmış, halk şiiri geleneğine bağlı koşma ve nefesler izle



leri gibi Brachiosaurus da baş bedene oranla kü



laşılacağı gibi, alışılmışın dışında uzundu, Tanzanya'da



miştir. Başlıca yapıtları: Abdülhak Hamid ve Mülahazat-/



sergilenmektedir.



Felsefe (2 cilt, 1914-1919), Serab-i Ömrüm (şiirler, Lef



Bradford



Felsefiyyesi (1918), Estetik (1920), Mufassal Kamusi koşe, 1934: Istanbul 1949), Tevfik Fikret (1945).



Bölükbaşı, Zerrin Türk kadın heykelci (İstanbul 1922). Devlet Güzel Sa natlar Akademisi heykel bölümünde Prof. R. Belling



atölyesinde öğrenim gören (1937-1941) Zerrin Bölük



başı, İstanbul Belediyesi Şehir Galerisi yöneticiliği yaptı (1954-1963). İstanbul, Ankara, İzmir'de sergiler açt;



bulunan bir Brachiosaurus iskeleti, Berlin müzesinde



Büyük Britanya'da kent. Ingiltere'nin kuzey kesiminde, Leeds'in batısında yeralan Bradford'un nüfusu 465



900'dür. Ortaçağ'da yünlü kumaş üretimiyle gelişen



kent, günümüzde de önemli bir sanayi kenti (sentetik



iplikten kumaşlar, makine ve otomobil yapımı), büyük bir işlenmemiş yün pazarı ve bir öğretim (1966'da açı lan Bradford Üniversitesi) merkezidir.



yurt dışında karma heykel sergilerine katıldı. Uluslara



rası Kadın Sanatçılar Kulübü Türkiye başkanlığı yapıp



Bradley, F.H.



Arap Kadını Başı (Berlin) ve Dansöz (Paris) resimleriyle



Ingiliz filozofu (Clapham 1846-Oxford 1924). Hegelci



yurt dışında ödül kazandı; Devlet Resim ve Heykel Ser gisi'nde ikincilik ödülü aldı (1969).



ve monist eğilimli anglosakson idealizminin en önemli



temsilcilerinden olan Francis Herbert Bradley, somu



Börekçi, Rifat



tun gerçeğe önceliğini öne sürdü. Deneysel gerçeğin, salt olanı ve gerçek gerçekliği perdeleyen bir dış görü



Türk din adamı(Ankara 1861-ay.y. 1941). Ankara müf



celve Bosanquet'yi etkilerken, İngiliz yeni gerçekçileri



tülüğü (1907) yapan Rifat Börekçi, Müdafaa-i Hukuk



Cemiyeti'nin Ankara örgütü başkanlığını üstlendi. Şey



hülislam Dürrizade Ataullah Efendi Kurtuluş Savaşı'nın yasal olmadığını bildiren bir fetva yayınlayınca, savaşın kutsal bir hareket olduğunu anlatan bir fetva yazarak



Anadolu'da dağıttırdı; İstanbul hükümetince yokluğun



da ölüm cezasına çarptırıldı. Menteşe milletvekilliği, Ankara müftülüğü yapıp, Türkiye'nin ilk Diyanet işleri başkanlığına atandı (1924) ve bu görevi õlünceye kadar sürdürdü.



nüş olduğunu savundu. Düşünceleri, V. James, G.Mar nin sert eleştirilerine hedef oldu.



Başlıca yapıtları: Principles of Logic (Mantığın İlkele ri, 1883), Appearance and Reality (Dış Görünüş ve Ger



çeklik, 1893), Essays on Truth and Reality (Gerçek ve Gerçeklik Üstüne Denemeler, 1914).



Bradley, James Ingiliz astronomu (Gloucestershire



1693-Chalford



1762). Amcası astronom James Pound'un etkisiyle En büyük dinozorlardan olan Brachiosaurus cinsi üyeleri, günümüzden 140-165 milyon yıl önce yaşamışlardır. Günümüzün



Afrika fillerinden çok daha iriydiler; uzunlukları 21 m, yükseklikleri 12 m kadardı. Büyük olasılıkla suda



yaşıyor ve karadaki bitkilerle besleniyorlardı.



BRAHMA genç yaşta astronomiyle ilgilenen James Bradley,



353



1971). Avustralya'da Adelaide (1886), Ingiltere'de Le



1717'den sonra, gözlemlerinin sonuçlarını yayınlama



eds (1909) ve Londra (1915) üniversitelerinde prote



ya başladı. Papaz olduysa da, kısa süre sonra istifa ede



sörlük yapan Sir William Lawrence Bragg, birlikte yap tıkları çalışmalar sonucunda, 1915'te NobelFizik ödü.



rek (1720) astronomiye döndü. Oxford'da profesörlük



(1721) yapıp, Halley'in yerine kralın astronomluğuna getirildi (1741). Çeşitli buluşları arasında, astronomi gözlemlerine büyük bir kesinlik kazandıran işığın sapin



lünü babasıyla paylaştı.Manchester ve Cambridge juni



versitelerinde ders verip, ikinci Dünya Savaşı'nda In giltere Bilimsel Beslenme Komitesi üyeliği yaptı.



CI (1727) ve yer ekseninin üğrümü (1748) sayılabilir.



Braggs yasası: Bk. X IŞINLARI; X IŞINLARI



Bradley, O.N. ABD'li general (Clark, Missouri



KIRINIMI 1893-New york



1981).Piyade subayı olarak orduya katılan Omar Nel



Brahe, Tycho Danimarkalı astronom (Helsingborg yakını 1546-Prag



1601). Soylu bir ailenin oğlu olan Tycho Brahe, hukuk öğrenimi gördü; ama astronomiye merak salip, Avru pa'yı dolaşarak, bilgilerini artırdı ve başlıca gözlemev lerini gezdi. Ülkesine dönünce özel bir gözlemevi ku rarak çok parlak bir yeni yıldız buldu (1572) ve birbirini Ikinci Dünya Savaşı'nda



izleyen evrelerini De Nova Stella Anni 1572(1572 Yuli



Müttefiklerin



penhag Universitesi'nde gökbilim dersleri verdi. Dani



en ünlü komutanlarından



Omar N. Bradley,



ABD/kuvvetlerine, Kuzey Afrika, le



nin Yeni Yıldızı Üstüne, 1573) adlı yapıtında anlattı. Ko marka kralıFrederik Ilona|Havenadasını bağışlayarak



büyük bir de aylık bağlayınca, düşlerindeki gözlemevi ni kurarak (Uranienborg), en kusursuz araçlarla donattı. Kralın ölümüne kadar bu gözlemevinde son derece ke



Sicilya ve



sin sonuçlar elde etti; ama, Frederik'in yerine geçen



Normandiya'da



Christian IV aylığını kesince, Uranienborg'dan ayrılarak



komuta etmiştir. son Bradley Tunus ve Sicilya savaşlarında kendini gös



terdi (1943). Normandiya çıkarmasında ABD kuvvetleri ve 12. Ordular Grubu, komutanlığına getirilip (1944),



grubu, Elbe irmağına kadar yönetti (1944-1945) ve Rus



bir yıl kadar Almanya'da kaldı. Sonra İmparator Rudolf II'nin çağrısıyla Prag'a yerleşerek, Kepler ve Longo montanus'un yardımcılığıyla çalışmalarına yeniden başladıysa da çok geçmeden öldü. Elyazmalarını bırak tığı Kepler, bundan çok güzel bir sonuç çıkarmayı ba



şardı: Gezegenlerin hareketine ilişkin üç ünlü yazısı.



kuvvetleriyle buluştu. Kara ordusu kurmay başkanlığı



na atanip (1948), Kara, Deniz ve Hava orduları kurmay başkanları kurulu başkanlığı yaptı (1949-1953). Emek liye ayrılınca (1953), Atlantik Pakti Savunma Komisyo nu'nda ABD sürekli temsilciliğine getirildi.



Bragança sülalesi 1640-1910 arasında Portekiz'i, 1822-1889 arasında



Brezilya'yı yöneten krallık sülalesi. Portekiz krali Joao



Danimarkalı



l'in evlilik dışı oğlu Afonso'yu Bragança dükü yapma sıyla kuruldu. İspanyol yönetimine karşı 1640'taki



Tycho Brahe, XVI. yy'daki



ayaklanmadan sonra, Bragança dükü Joao II, halkın



gökdürbünü



genel isteği üstüne Joao IV unvanıyla taç giyerek Porte



öncesi dönemin



kiz kralı oldu. Sülale 1889'da Brezilya'da, 1910'da Por



en büyük



tekiz'de devrildi.



gözlemci astronomudur.



Bragg, Sir William H.



Özellikle bir gözlemci olan Brahe'nin yaptığı göz



Ingiliz fizikçisi (Wigton, Cumberland 1862-Londra



lemler, gökdürbünlerinin bulunmasından önce yapıl



1942). Cambridge ve Manchester'de öğrenim gören



mış en kesin gözlemlerdir. Aynca, Prolemaios ile Ko



Sir William Henry Bragg, Avusturalya'da, Leeds'de ve Londra Üniversitesi'nde ders verdi (1915); Davy-Fara



pernik'in kuramlar arasında, gezegenlerin hareketiyle ilgili bir kuram ortaya atmış, gözlemlerde kırılma olayını



day Araştırma Laboratuvarı'nı yönetti. X ışınlarının bil



ilk olarak hesaba katmış, ayın hareketinde çeşitli dū



lurlaşmış cisimlerle kırınımı ve X işınlarının tayfölçere uygulanması alanındaki çalışmaları sonucunda, 1915'te Nobel Fizik ödülünü oğlu William Lawren ce'la paylaştı.



zensizlikler bulmuştur.



Bragg, Sir William L. İngiliz fizikçisi (Adelaide, Avustralya 1890-Ipswich



hindu dininin kabul ettiği sonsuz varoluş çevrimlerinin her birinin başlangıcında, Brahma dünyanın yaratıcısı dır. Genellikle Vişnu ya da Şiva'nın bir görünümü ola



Brahma



Hindu dininde ilk yaratılan ve herşeyin yaratıcısı. Klasik



354



BRAHMACILIK



rak, bazen de gerçek niteliğiyle “Yüce Tanrı" biçiminde



canlandırılmıştır.



Erkek biçimli olan Brahma'yı, Upanişadlar ve Ve dantalarda evrenin temel ilkesi sayılan, cinsliksiz Brah



man terimiyle karıştırmamak gerekir.



brahmacılık: Bk. HİNDİSTAN, DİN.



bazı yönlerini reddeder. Roy'un ölümünden sonra, ön derliğini Debendranath Tagor'un yaptığı dernek so



nunda iki gruba bölünmüştür: Birinin önderi Tagor, öbürününki ise Keşah Cander Sen'di. 1870 yıllarından



sonra derneğin etkisi eskiye oranla azalmış, bununla birlikte Hindistan'ın her yanında aydınlar arasında öne mini korumuştur.



Brahms, Johannes



brahman: (din) Bk. BRAHMA.



Alman bestecisi, piyano virtüözü ve orkestra yöneticisi



(Hamburg 1833-Viyana 1897). Önce kontrbasçı olan



brahman (hayvan)



babasından, sonra Marxsen'den ders alan Johannes



ABD'de geliştirilen melez zebu irki. Hindistan'dan geti



çekip, Lippe-Detmold prensinin orkestra yöneticiliğine getirildi. Öğrenimini geliştirmek ve çok sevdiği eski mü



Brahms, Schumann'ın övücü bir makalesiyle dikkati



rilen zebu (Bil. a. Bos indicus) ile Avrupa kökenli boğa Brahman, Hindistan kökenli



bir sığır ırkıdır. Sıcak iklime, böceklere ve



ziği incelemek için Hamburg'a dönüp, 1859'da Ham



burg'da koro şefliğine getirildi. Viyana'ya yerleşerek (1862), Singakademie'nin ve Musikfreunde'nin (1872) orkestra yöneticiliğini üstlendi. Çeşitli Avrupa ülkeleri ne yolculuklar yaptı. Brahms, anıtsal bir yapıt bırakmıştır. Orkestra için



olağanüstü



besteleri arasında 4 senfoni (ut minör, re majör, fa ma jör ve mi minör), Haydn'ın Bir Teması Üstüne Çeşitle



dayanıklı bir hayvandır.



çertosu (re minör ve si bemol majör), keman ve viyo



hastalıklara karşı



nin (Bos taurus) çaprazlanmasıyla elde edilen brah man, omuzunun üstündeki büyük kamburu, sallanan kulakları, boğazının altındaki deri kırışıklıklarıyla öbür zebulardan ayrılır. Bol et veren bir ırktır. Sıcak, nemlive



kurak iklime kolayca uyum sağlar; sığırlara zarar veren



kenelere ve böceklere karşı dayanıklıdır.



meler, iki uvertür (Akademik ve Trajik), iki piyano kon lonsel için bir ikili koncerto sayılabilir.Oda müziği ola rak keman ve piyano için, viyolonsel ve piyano için,



klarnet ve piyano için sonatlar, dörtlüler, beşliler (op.



115, klarnet ile beşli, vb.) altılılar bestelemiştir. Piyano için yapıtları arasında çeşitlemeler, sonatlar, 4 dizi Ma car Dansı, valsler ve birçok küçük parça sayılabilir. Org için onbir koro prelüdü ve birçok füg bestelemiştir. Pek



çok sayıda insan sesi için besteleri arasında otuzdan



Brahmaputra



çok lied derlemesi ve Alman Requiem'i (Ein Deutsches Requiem) sayılabilir.



Çin, Hindistan ve Bangladeş'te ırmak. Yaklaşık 935 000 km²'lik bir alanın sulannı toplayan Brahmaputra'nın uzunluğu 2 900 km'dir. Himayalar'a bağlı Kailas dağla rindaki buzullardan doğar; güneye doğru 1 127 km



akarak Tibet'i (Tibet'de Tsangpo irmağı adını alır) aşar. Biri 7 150 m, öbürū 7 756 m derinliğinde iki boğaz ara



cılığıyla Himalayalar'ı aşıp, Hindistan'ın kuzeydoğu sundaki Assam vadisi boyunca batı-güneybatı doğrul tusunda akar. Hindistan'da Dihang diye adlandırılır ve



yağmur mevsimlerinde sık sık taşar: Taşkın sularının ge



XIX. yy'ın önemli



deş'te (Yamuna adını alır) güneye doğru akarak nüfu



Johannes Brahms,



nişliği 8 km'yi, yüksekliği 9-12 m'yi bulabilir. Bangla



bestecilerinden



sun yoğun olduğu Ganj-Brahmaputra deltasına girer ve



yapıtlarında derin bir teknik ustaligi



Bengal körfezine dökülür. Assam'daki Brahmaputra



romantizmin



vadisinde, bataklık bir alan içinde sık ağaçlar, hint me şesi ormanları uzanır. Irmak kıyılarında balıkçılık sana



sıcaklığıyla kaynaştırmayı başarmıştır.



yisi kurulmuştur; vadide pirinç, hint kendiri, çay ve şe



kerkamışı da yetiştirilir. Hindistan'ın Dibrugarh kentine



kadar yaklaşık 1 300 km boyunca irmakta buharlı tek neler ve mavnalar işler. Daha yukarı kesiminde ulaşım



yapılamamasının nedeni, 1950 depreminin etkileri ve irmak sularının kullanımı konusundaki anlaşmazlıklar dır.



Brahmo Samac



Hindistan'da, hindu dininde reform yapmayı amaç



alan dinsel hareket. 1828'de Kalküta'da Ram Mohan



Roy tarafından kurulan Brahmo Samac ("Brahman Der



neği”) putlara tapma, eşleri ölen kadınların intihar et



meleri zorunluluğu "karma" ve "ruh göçü” öğretileri,



bir ölçüde de kastsistemi gibi, gelenekselhindu dininin



Brahms'ın yapıtlarının başlıca özelliği, anlatımcı, in



ce, çoğunlukla melonkolik (Nietzsche'ye göre "güç



süzlüğün melankolisi") nitelikleridir. Çağının zorunlu



luklarına uyarak, yapıtlarında romantik ve klasik anla



yışları bağdaştıran besteci, çerçeve olarak yalnızca kla sik çerçeveleri kullanmış, ama bunların boyutlarını son derece genişletmiştir. Orkestralamasında yer yer ağırlık sezilir.



Braidwood Robert J.



ABD'li arkeolog (Detroit 1907). Doğu arkeolojisine bü yük yenilikler getiren Robert John Braidwood, tarımın



doğuşunu ve gelişmesini açıklayan “çekirdek bölgeler"



BRAMANTE, DONATO



355



kuramını ortaya attı. Tarım ve hayvancılığın Zagros, To



Bramah, Joseph



ni öne sürdü; ilk tarım çalışmalarının başlama dönemi



Ingiliz makine uzmanı (Stainborough 1748-Londra 1814). Yorkshireli bir çiftçinin oğlu olan Joseph Brah mah, birçok buluş gerçekleştirdi: Bir güvenlik kilidi



ros, Lübnan ve Yahudiye dağları eteklerinde başladığı



ile ilk merkezleşmiş toplulukların ortaya çıkış dönemi



arasındaki iktisadi ve toplumsal evrimi eksiksiz açıkla yan bir taslak hazırladı. Temel düşüncelerini, Current



(Bramah kilidi), tuvaletlerin temizlenmesi için bir çeşit



Thoughts on theBeginnings ofFood Production in So uthwestern Asia (Güneybatı Asya'da Besin üretiminin Başlangıcı Üstüne Güncel Düşünceler, 1969) ve Cultu



musluk, mahzendeki içkiyi yukardaki dükkâna pompa layan basınçlı bir makine, kağıt paralanı numaralayan bir baskı makinesi, vb.



res Based on Plant and Animal Domestication (Bitki ve



Hayvan Yetiştiriciliğine Dayanan Kültürler, 1971) adlı yapıtlarında açıkladı. Taslağının doğruluğunu kanıtla mak için Kuzey Suriye'de, Kuzey Irak'ta 1963'ten sonra



Bramante, Donato Italyan ressamı ve mimani (Urbino yakını 1444-Roma



da Türkiye'de (Çayönü tepesi) çalışmalar yaptı.



Öbür yapıtları: Prehistoric Man (Tarihöncesi Adami, 1963), The Early Willage in Southwestern Asia (Güney



batı Asya'da En Eski Köy), Prehistoric Investigations in Southwestern Asia (Güneybatı Asya'da Tarihõncesi Araştırmaları), vb.



Braila: Bk. İBRAİL.



Braille, Louis Fransız mucidi (Coupvray 1809-Paris 1852). Üç yaşın



da gözleri görmez olan Louis Braille, ömrünü körlere



adadı. Valentin Haüy'ün tasarılarını geliştirerek, körler için adını taşıyan kabarık harfli yazı sistemini buldu. Braille sistemi Louis Braille'ın körler için hazırladığı dokunmaya daya li, uluslararası yazı sistemi. Braille sistemi bir kağıda ya da düz bir yüzeye dizilmiş, rakam ve harfleri simgele



yen nokta gruplarından oluşur. Temel Braille grubu, bir domino taşı gibi, her biri üç noktalı, iki dikey sütundan oluşur. Kolaylık için sol sütun aşağıdoğru 1'den 3'e, sağ



Bramante'nin Roma'da San Pietro in Montonio'nun



sütun 4'ten 6'ya kadar numaralanmıştır. Bir temel grub



bahçesindeki Tempietto'su, Aziz Petrus'un öldürüldüğü



tan 63 nokta düzeni üretilebilir. Bu düzenler dokun



yeni belirtmek için dikilmiştir.



mayla kolayca tanınabilir ve abecenin harflerini, ra



kamları, imla işaretlerini, bazı ses hecelerini (ch, gh gibi) ve bazı genel sözcükleri (ve, ya da, ile, vb.) oluşturur. Braille, ilk on harfi (AJ) üstteki dört noktayla (bir, iki, dört ve beş) düzenlemiştir; üçten, altıya kadar olan noktalar, ters L biçiminde, bu 10 şeklin önüne geçerler



1514). Once resim dersleri aldığı Laurara'nın etkisinde



se O'dan 9'a kadar rakamları belirtirler. Braille, 3 ve 6



ve düşünce merkezi olan Ludovico il Moro'nun saray na girerek, büyük ölçüde etkisinde kalacağı Leonardo



kalan Donato Bramente (asıl adı Donato d'Angelo di



Lazzari'dir), aynı zamanda Alberti'nin yapıtlarını ince



ledi. 1447'de Milano'ya gidip, Italya'nın başlıca sanat



numaralı noktaları, üstteki dört noktayla birlikte kulla narak, abecenin kalan harflerini ve sistemdeki öbür ele manları göstermiştir. Noktaların arası 2-2,3 mm'dir. A(1)



B(2)



D(4)



C(3)



E(5)



F(6)



G(7)



R



N



da Vinci'yle tanıştı. 1500'e doğru Roma'ya giderek, San



Giovanni di Laterano kilisesinde papalık armalarını gös



H(8)



(9)



S



т



J(O)



U



N



V



W .



Braille



::



konumlan 10.4



Rakam simgeleri



Büyük harf



simgesi



27



.4



25



.5



3006



3006



Görmeyenler için bir yazı ve baskı sisteni olan Braille sistemi, yükseltilmiş ve 16 Braille konumundan (63 olası bileşim)



seçilmiş, her hart için farklı nokta degişik düzeninden oluşan bir sistemdir. Rakamlar, A-1 nokta düzenlerinin, rakam



sistemini izlemeleriyle oluşur. Büyük hari,6 no'lu konumda tek bir noktayla gösterilir. Braille sistemiyle yazılan bir yazı okunurken (sağda), sag el bir ya da daha çok parmak kullanarak mesajı alırken, sol el ikinci satırı okumaya çalışır.



356 BRANCUSI, CONSTANTİN Marlon Brando,



teren freskleri yaptı. Eskiçağ yapıtlarını inceledikten sonra mimarlık üslubunu yeniledi. Önce Papa Alexan



1946'da



Broodway'in



drus V, sonra Papa Julius II için çalıştı. Julius II'nin verdi



ği, Belvedere'yi eski Vatikan sarayına bağlama görevi



geleceği en parlak



ni, iki yapıyı iki galeri kanadıyla bağlayarak büyük bir



seçilmiş, ertesi yıl



olan yıldızı



beğeniyle yerine getirdi. Bunun üstünepapa, eski bazi



Tennessee



likayı yeniden yaptırmaya karar verdi; açılan yarışmaya



Williamıs'ın İhtiras



en büyük mimarlar katıldıysa da, Bramante'nin planı



Tramvayı adli oyununda, Stanley



kabuledildi(1506):Üstü bir kubbeyle örtülü Yunan ha çı biçiminde yapı. Hemen işe koyulan sanatçı, kubbeyi taşıyacak olan dört merkez sütunu dikti; ama yapıtını



Kowalski rolünde



olağanüstü bir başarı kazanmıştır.



tamamlayamadan öldü; bazilikayı sonradan, rakibi



olan Michelangelo tamamladı.



Brancusi, Constantin Romen heykelci (Peşdişani Gori 1876-Paris 1957). Bükreş ve Münih akademilerinde öğrenim gören Constantin Brancusi (ya da Brancuşi), 1904'te Paris'e



giderek Güzel Sanatlar Okulu heykel bölümünde Anto ni Mercier'nin öğrencisi oldu. 1906'da kısa bir süre Au



tindaki zalimce duygusuz Stanley Kowalski rolüyle bü



guste Rodin'in etkisinde kalıp, 1908'de kişisel üslubu



sında oynayıp, birbiri ardına oynadığı filmlerle, sinema nin en büyük oyuncuları arasına girdi: Ölüm Tuzağı(Vi



nun ilk yapıtı olan Öpücük ü gerçekleştirdi. 1950'den başlayarak, mermer ve metalden, iki ana tema üstünde yoğunlaşan (çeşitli biçimlerde yumurtalar ve süzülerek uçan kuş motifleri) heykeller dizisine başladı: Yeni doğ muş(1915, mermer, Philadelphia SanatMüzesi ve per dahlanmış tunç, New York Sanat Müzesi), Uzayda Kuş (mermer ve tunçtan birçok versiyon), vb.



yük başarı kazandı. Aynı oyunun sinemaya uyarlanma va Zapata, 1952), Genç Aslanlar(The Wild One, 1958), Jül Sezar (Julius Cesar, 1953). Elia Kazan'ın Rıhtımlar



Üzerinde (On the Waterfront, 1954) adlı filmindeki ro



lüyle en iyi erkek oyuncu Oscar’ını kazandı. Aşk ve İnti kam (One-Eyed-Jacks, 1961), Denizde İsyan (Mutiny



on the Bounty, 1962), Amansız Takip (The Chase, 1966) ve Parıltılı Gözler (Reflections in a Golden Eye,



Constantin



1967) adlı filmlerde nispeten başarısız bir oyunculuk çı



Matmazel Pogany



kardıktan sonra, Francis Ford Coppola'nın Maſya'yı ko nu alan Baba (The Godfather, 1972) adlı filmiyle en iyi



adlı bu yapiti,



erkek oyuncu dalında ikinci kez Oscar Ödülü'nü ka



Brancusi'nin



1912-1933



arasında yaptığı bir dizi birbirini andıran būstlerden biridir. Brancusi'nin



zandı; ama sinema sanayisinin Kızılderililere karşı tutu muna protesto etmek için, kabul etmedi. Daha sonra Bernardo Bertolucci'nin Paris'te Son Tango (Ultimo



tango a Parigi, 1972), Coppola'nın Vietnam Savaşı'nı konu alan filmi Kıyamet (Apocalypse Now, 1979), Euz



1908'den sonra



han Palcy'nin A Dry White Season (Kurak Beyaz Bir



gerçekleştirdiği bütün yapıtlar,



Mevsim, 1989), Andrew Bergman'ın Akıl Hocası (The Freshman, 1990) adlı filmlerinde oynadı.



aşırı yalınlıklarıyla ve konunun ilk



biçimine



indirgenmesiyle nitelenir.



Brandt, Willy Alman siyasetçisi ve gazetecisi (Lübeck 1914-Bonn



1992). Gazetecilik yapıp, Naziler iktidara gelince (1933) ülkeden kaçan Willy Brandt (asıl adı Karl Herbert Frohmydır), Norveç (1933-1940) ve İsveç'te (1940 1945) gazeteciliği sürdürdü. Hitler düşünce Alman ya'ya dönüp, Sosyal Demokrat Parti'ye girdi. Berlin Be



Brancusi biçim kuramını kusursuzlaştırmayı, "mut



lak"a ulaşmayı amaç almıştı. Gizemli, gerçekle ilişkisi



ilk bakışta anlaşılmayan sanatı kendi sözcükleriyle açık



Willy Brandt Doğu'ya açılma



olan şeydir; çünkü gerçek, nesnelerin dış biçimi değil,



siyaseti uyarınca Doğu Avrupa



lanabilir:“...Soyut diye adlandırdıkları şey, en gerçekçi özleridir."



ülkeleri



Brando, Marlon



yaptigi



ABD'li tiyatro ve sinema oyuncusu (Omaha, Nebraska 1924).Actors Studio'da yetişen Marlon Brando, Broad



imzaladığı antlaşmalardan



way'da sahneye çıkıp, Tennessee Williams'in Arzu Tramvayı (A Streetcar Named Desire, 1947) adlı yapı



hükümetleriyle



görüşmelerden ve ötürü, 1971'de Nobel Baris Ödülü'nü almıştır.



BRASILÍA lediye başkanlığı (1957 ve 1959), Sosyal Demokrat Par ti başkanlığı, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri bakanlı



ğı yapıp,1969'da başbakanlığa getirildi. Markın değeri ni % 9,29 yükseltip, Ostpolitik (Doğu'ya açılma) siyase tini uygulamaya koyarak, geleneksel dış siyasette köklü değişiklikler getirdi. SSCB ve Polonya'yla önemli antlaş



malar imzalayıp, 1971'de Nobel BarışÖdülü'nü aldı.Er ken seçime gitmek zorunda kalıp, yeniden başbakan seçilince (1972), uluslararası yumuşama siyasetini be nimsedi; Avrupa İktisat ve Para Birliği'nin örgütlenme sinde rol oynadı. 1969'da yapacağını söylemiş olduğu



toplumsal reformları gerçekleştiremeyince, kamuoyu nun desteğini giderek yitirdi; bunlara bir de parti içi güç lükler ve bir casusluk skandali eklenince, başbakanlık tan istifa etti (7 Mayıs 1974). 1979'da Avrupa Parlamen



tosu'na seçilip, 1982 başında seçimlere hazırlanmak için görevinden ayrıldı. 1987'de Sosyal Demokrat Parti başkanlığından da çekildi.



Branting, Hjalmar İsveçli siyasetçi (Stockholm 1860-ay.y. 1925). Sosyal



Demokrat Parti'nin kurucuları arasında yeralan Hjal



mar Branting, 1921-1923, 1924-1925 arasında baş



bakanlık yapıp, İsveç Finlandiya arasında tartışma



357



Güzel Sanatlar Okulu'nda Dufy ve Friesz'le dostluk ku



ran (1897) Georges Braque, 1906'da Friesz'le birlikte



fovizme katıldı (Anvers ve Estaque manzaraları). Céz



anne'ın tablolarını görüp, 1907 sonunda Kahnweiler ve



Apollinaire aracılığıyla Picasso'yla tanıştıktan sonra, 1908'de ilk kübist manzara denemelerini gerçekleştir



diyse de, bu çalışmaların yerini, çok geçmeden natür



mortlar ve “yapıştırılmış kağıtlar" aldı (1912). Böylece



birleştirici kübizme yönelip, yapıtlarında fazlalıkları at maya girişti (OvalNatürmort, 1914; vb.). 1920'ye doğ



ru kübizmden yavaş yavaş uzaklaşarak, en az kubizm de olduğu kadar tasarlanmış bir üsluba kaydı ve natūr mortların yanı sıra, yeni diziler gerçekleştirdi: Kanep horoslar(1922), Sehpalar(1926), Varangeville Kayıkla ri(1929), Atölyeler (1939), Bilardolar(1944), Görkemli



Uçuşlu Kuşlar (1948). Hesiodos'un Theogonia'sı (1931) için ofort tekniğiyle yaptığı gravürlerle ve küçük tunç heykellerle eski Yunan sanatına hayranlığını yansı



tip, Cahiers (Defterler) adlı kendi kitabını ve Re



verdy'nin La Liberté des Mers (Denizlerin Özgürlüğü) adlı kitabını resimledi ve yazıyla süsledi. Brasilia



Brezilya'nın başkenti. Goias eyaletinde (yüzölçümü 5



konusu olan Åland adalarının geleceğiyle ilgili kon



814 km) aynı adlı yönetim bölümünün de merkezi



Ödülü'nü Norveçli C. Lange'yle paylaştı.



800 000'dir.



feransta ülkesini temsil etti. 1921 Nobel Barış Braque, Georges Fransız ressamı (Argenteuil 1882-Paris 1963). Havre



olan Brasilia'nın nüfusu yönetim bölümüyle birlikte 1



Brasilia bütünüyle kent planlamacılannin planladığı modern bir kenttir. Tocantins, Parana ve Sao Francisco



irmaklarının su bölümü çizgisinin geçtiği Goias yayla sinda, 1 065 m yükseltide yeralır.



Brasilia'nın planı uçağa benzer: Birbirinden geniş bulvarlarla ayrılan kamu yapıları uçağın gövdesini, tica



ret ve konut semtleriyse kanatlarını oluşturmaktadır. Brasilia'nın ülkenin öbür kesimlerinden nispeten uzak



olması nedeniyle, ulaşımının büyük bölümü havayo luyla sağlanır. Kentçilik uzmani Lucio de Costa, 1956'da açılan yarışmayı kazanmış ve çizdiği yenilikçi



plana göre Brasilia kenti yapılmıştır. Mimar Oscar Nie



meyer'se hükümet yapılarının ve öbür önemli yapıların tasarımında Costa ile işbirliği yapmıştır. Ne var ki bütün



modern görünümüne karşın kentin planı, kentçilik uz Parlamento binası, 1960'tan bu yana Brezilya'nın başkenti olan Brasilia'nın en görkemli yapılarından biridir. Planı, bu



planlı kentin öbür birçok başka vapısının da planlanını çizen, Brezilya'nın en begenilen mimarlanndan Oscar Niemeyer tarafından çizilmiştir.



Georges Braque'ın perspektifi ortadan kaldırarak, nesnenin



çeşitliögelerini ve görüntülerini bir düzlem üstünde



yanyana getirme çalışmalannın en iyi örneklerinden biri olan Keman ve Testi (1910) adlı tablosu.



358 BRAŞOV manları ve mimarlar tarafından yoğun biçimde eleştiril



Değişen akımın oluşturduğu manyetik alana bağlı ola



miştir. Eleştirilerin odak noktası, ucuza mal olacak ko nutların düşünülmemiş olması nedeniyle, 1 milyondan çok işçinin Brasilia çevresinde sağlıksız, plansız uydu semtlerde yaşamak zorunda kalmalarıdır. İnşaat, basım



rakelektronların yer değiştirmesini sağlamak için, katot işını lambasında istediği koşulları sağlayacak değişiklik ler yaptı (osiloskop, önceleri değişen elektrik akımını



incelemek için kullanıldıysa da, daha sonra televiz



bir öğretim (1962'de açılan Brasilia Üniversitesi) mer



Radyonun geliştirilmesine katkılarından



ve yayın, sanayilerinin geliştiği kent, aynı zamanda da



yonun gelişmesindeki temel adımlardan biri oldu). dolayı,



kezidir.



1909'da Nobel Fizil Ödülü'nü Marconi'yle paylaştı



Braşov



Braun, Wernher von



Romanya'nın orta kesiminde Transilvanya Alpleri'nin kuzey yamaçında kent. Üç yanı dağlarla çevrili olan Braşov'un nüfusu 351 493'tür. Bir karayolları ve demir yolları kavşağı olan kentte, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, sanayi önemli ölçüde gelişmiştir: Kamyon ve traktör yapımı, dokuma ve kimya sanayileri. Braşov



bölgesinin kültür merkezi olan kentte birçok tiyatro, bir



müze ve bir politeknik okulu vardır. Bratislava



Slovakya Cumhuriyeti'nin başkenti. Tuna irmağının sol



kıyısında yeralan Bratislava'nın nüfusu 441 453'tür. Kü çük Karpat dağlarının güneydoğu yamacında, Slovak



ya, Avusturya ve Macaristan sınırlarının kesiştiği yer ya kınında bulunan kent, önemli bir karayolu, demiryolu



ve havayolu kavşağı, etkin bir ırmak limanı ve ticaret



Alman asıllı ABD'li mühendis (Wirsitz 1912-Virginia 1977). Berlin Ün ersitesi'ni bitiren (1932) Wernher



lvon Braun, doktorasını verip (1934), ilk "V" roketlerini



uçurmayı başardı (1938). Bavyera'da ABD askerlerine teslim olup, ABD'ye götürülerek "Jupiter-C" üç katlı fü



zesini tasarladı. ABD yurttaşlığına (1955) geçip, ilk ABD



yapay uydusu “Alpha 1958"in fırlatılmasını sağladı. Sonra yardımcılarıyla birlikte Ulusal Havacılık ve Uzay



Yönetimi'nde (National Aeronautics and Space Admi nisration, NASA) görev aldı ve Satürn V'in yapımında çalıştı.



Başlıca yapıtları: Conquest of the Moon (Ay'ın Fethi,



1953), The Mars Project (Mars Tasarısı, 1956), First Men to the Moon (Ay'da İlk İnsanlar, 1960), History of Roc



ketery and Space Travel (Roket ve Uzay Yolculuğu Ta rihi, 1967), Space Frontier (Uzay Boşluğu, 1967).



merkezidir. Sanayi de gelişmiştir: Besin, kimya, doku



Braunschweig (kent)



öğretim (1919'da kurulan Comenius Üniversitesi, Siya



Almanya'nın kuzey kesiminde kent. Aşağı Saksonya



ma ve kağıt sanayileri; metalürji. Aynı zamanda da bir sal Bilimler Akademisi, vb.) merkezidir.



VIII. yy'da Slovakların yerleştikleri Bratislava, XI.



yy'da Macaristan yönetimine girdi. 1541'den 1784'e



kadar, Habsburglar döneminde Macaristan'ın başkenti oldu. O dönemde Almanca adıyla (Pressburg) tanini



yordu(Habsburg soyundan gelen krallar,taçlarını Bratis



lava'da giyerlerdi). 1918-1992 arasında Çekoslovakya



Cumhuriyeti içinde Slovakya'nın merkeziolan kent, ul kenin 1992 sonunda Çek ve Slovakya cumhuriyetlerine



ayrılmasından sonra, Slovakya'nın başkenti oldu.



Brattain, Walter Houser



eyaletinde, Oker irmağı kıyısında bulunan Braunsch weig'ın nüfusu 254 100'dür. Önemli bir sanayi (otomo bil, optik aletler, büro aletleri yapımı ve başta şeker, be sin sanayisi) merkezidir.



IX. yy'da kurulan Braunschweig'ı, XII. yy'da Sakson



ya dükü Aslan Heinrich merkez yaptı. XIII. yy'da Hansa



Birliği'nin en önemli üyesi olan kent. 1753'ten düklü ğün ortadan kalktığı 1918'e kadar Braunschweig dükle rinin merkezi olmayı sürdürdü. 1745'te Almanya'nın en eski teknik üniversitesi Braunschweig'ta kuruldu.



Aslan Heinrich ve Kutsal Roma-Germen imparatoru



Otto IV'ün gömüldüğü, XII. yy'da Roman üslubuyla ya



pılmış kent katedrali dışında, İkinci Dünya Savaşı'nda



ABD'li fizikçi (Şiamın, Çin 1902-Washington 1987).



bütün tarihsel anıtları yıkıldı.



sitesi'nde (1929) çalışan Walter Houser Brattain, Natio



Braunschweig (düklük)



tuvarında fizik araştırmacılığı yaptı. Whitman kolejinde



Kuzeybatı Almanya'da eski düklük. Günümüzde Aşağı



lışmalar yaptı. Shockley ve Bardeen'le birlikte iletken



ri Braunschweig ve Almanya'dakiVolkswagen fabrika



Oregon Üniversitesi'nde (1926)ve Minnesota Üniver nal Bureau of Standart'ta görev aldı. Bell telefon labora



profesörlüğe yükselip (1967), İkinci Dünya Savaşı'nda Ulusal Savunma Araştırmaları Komitesi'nde denizaltıla rin yerlerinin manyetik yöntemlerle bulunması için ça



Saksonya (Niedersachsen) eyaletine bağlı olan Bra unschweig, kuzeydeki verimli Kuzey Almanya ovası ile güneydeki Harz dağları arasında yer alır. Başlıca kentle



ler ve germanyumlu transistörler üstüne yaptığı çalış



sinin ana merkezinin bulunduğu Wolfsburg'dur.



malar sonucunda, 1956'da Nobel Fizik Ödülü'nüçalış ma arkadaşlarıyla paylaştı.



Braun, Karl Ferdinand Alman fizikçisi (Fulda 1850-New York 1918). Berlin



Üniversitesi'ni bitiren Karl Ferdinand Braun, profesör



lüğe yükselip, Strasbourg Üniversitesi Fizik Enstitüsü yöneticiliğine atandı (1895). Telsiz telgraſı geliştirip, es kiden devreye doğrudan doğruya bağlı olan anteni manyetik olarak, transformatörle devreye bağladı (bu



yöntem sonraları, radyo, radar ve televizyona uygulan dı). Osiloskopu (ya da Braun lambası) buldu (1897).



Braunschweig, XIII. yy'da bir düklük olarak kuruldu.



Ancak daha sonra, yönetimdeki Welf ailesinin kolları



arasında birçok kez bölündü. Bu bölünmelerden birin den Hanover seçici prensliği doğdu. 1918'de Weimar Cumhuriyeti'nin bir eyaleti olan Braunschweig, 1946'da Aşağı Saksonya'yla birleştirildi.



Brazos ABD'nin güney kesiminde ırmak. Double Mountain ve Salturmagının birleşmesiyle oluşan Brazos irmağı, 108 000 km2'lik bir alani akaçladıktan sonra Meksika körfe



zinin güneydoğusunda, Freeport'ta denize dökülür.



BREJNEV, LEONİD İLYİÇ 359 Üstündeki Possum Kingdom ve Whitney barajları, hem elektrik enerjisi, hem de irmakta ulaşım olanağı sağlar.



Mann, 1927), Galileo Galiei(1938), Sezuan'ın lyi Insanı



Brazza, Pierre Savorgnan de



Arturo Ui'nin Önlenebilir Yükselişi (Der Aufhaltsame Aufstieg des Arturo Ui, 1941), CesaretAna ve Çocuklan



İtalyan asıllı Fransız gezgini (Castel Gandorfo 1852-Da kar 1905). Fransız Denizcilik Okulu'nda öğrenim gören (1868-1870) Pierre Savorgnan ide! Brazza, 1874'te Fransız uyruğuna girdi. Ogue'yi keşfetmekle görevlen dirilip (1876-1877), Kongo irmağının iki kolunu buldu;



ama irmağa çok yaklaştığını anlayamadı. Stanley'in Kongo'daki keşiflerinden sonra, Ogue irmağını kayna



(Der Gute Mensch von Sezuan, 1939), Bay Puntila ile



Uşağı Matti (Herr Puntila und Sein Knecht Matti, 1940),



(Mutter Courage und Ihre Kinder, 1945), Kafkas Tebe şir Dairesi (Der Kaukasische Kreidekreis, 1945), Lucul lus'un Yargılanması (Das Verhör des Lukullus, 1951), Simone Machard'ın Gözüne Görünenler(Die Gesichte



der Simone Machard, 1951), Carrar Ananın Silahlan (öyküler, Die Gewehre der Fraux Carrar, 1958).



ğına doğru izleyip, kral Makako'nun topraklarına Fran siz himayesini kabul ettirdi ve Brazzaville'i kurdu. Kon



Breda



go irmağı havzasında, özellikle Alima irmağı kıyısında



Hollanda'nın güney kesiminde



çeşitli keşif seferleri yaptı. Önce “Batı Afrika”, sonra



bant'da, Mark ırmaği kıyısında, Rotterdam'ın 43 km gü



"Fransız Kongosu" adı verilen toprakların genel komi



serliğine getirildi. Yerlileri baskıyla sindirmek yerine uz



neyinde, Antwerp yolu üstünde yeralan Breda'nın nü fusu 112 000'dir (1988 tah.). Kanallarla çevrili olan



laşma yolunu seçerek, keşiflerini sürdürdü; ama, büyük



kentte, sanayi (konserve ve hazır giyim sanayileri) geliş



sömürgeci şirketlerle anlaşmazlığa düşünce geri çağırıl di(1897). Fransız Ekvator Afrikası'nda yapılabilecek re formlar konusunda bir soruşturma hazırladı (1905).



kent. Kuzey Bra



miştir.



XII. yy'da kurulan Breda, Brabant düklügünün kuzey sınırında önemli bir askeri karakoldu. 1350'de Breda



baronluğunun başkenti oldu. XVI. ve XVII. yy'larda, Is



panyollar ile Hollandalılar arasında birçok çarpışma



Brazzaville



dan sonra, 1625'te Spinola markisi on aylık bir kuşat



Kongo Halk Cumhuriyeti'nin başkenti. Stanley Pool'un



yukarı kesiminde yeralan Brazzaville'in nüfusu 760



madan sonra Breda'yı ele geçirdi. 1566'da İspanyol



egemenliğine karşı Hollanda ayaklanmasının başladığı



300'dür. Yoğun bir karayolları ve demiryolları ağıyla ül



kentte, 31 Temmuz 1667'de, İngiltere-Hollanda sava



kenin her yanına bağlanmış olan kent, kereste, kauçuk, tarım ürünleri ve Orta Afrika ülkelerinin gereksinim



şina son veren Brenda antlaşması imzalandı.



duyduğu bazı malların transit geçiş merkezidir. Sanayi



Breguet, Louis



kaları) de gelişmiştir.



Fransız pilotu ve sanayicisi (Paris 1880-Saint-Germain



(yapı gereçleri, içecekler, deri, kibrit ve dokuma fabri 1883'te Fransız gezgin Pierre Savorgnan de Braz



za'nın kurduğu kent, 1910-1958 arasında Fransız Ekva tor Afrikası'nın başkenti olmuştur. 1972'de kentte bir üniversite açılmıştır.



1955). Dünyanın ilk pilotlarından ve ilk uçak yapımcıla



rindan biri olan Louis Breguet'nin Birinci Dünya Savaşı sırasında yaptığı Breguet XIV uçaklan çok başarılı oldu. Breguet XIX uçakları uzun uçuş rekorları kırdı. Ayrıca,



hava gemileri, keşif uçakları, yarışmalar kazanan ve bir



Brecht, Bertholt



çok rekor kıran 900 tipinde geniş planörler yaptı.



Alman şairi ve oyun yazarı (Augsburg 1898-Berlin



Breitenfeld çarpışması: Bk. OTUZYIL



roya yönelerek Max Reinhardt'ın yanında çalıştı



SAVAŞLARI.



1956). Hekimlik öğrenimigören Berthold Brecht, tiyat



(1923); Haşek'in Aslan Asker Şvayk romanını tiyatroya



uyarladı. Üç Kuruşluk Opera (Dreigroschenoper, 1928) adlı oyunuyla büyük ün kazanıp, Nazi rejimine



Brejnev, Leonid llyiç



di (1933). Danimarka, Italya, Finlandiya, ABD ve İsviç re'de yaşayıp, Doğu Berlin'e yerleşti (1948), : Gece Çalınan Trampetler (Trom Başlıca yapıtlari



Sovyet devlet adamı (Kamenskoye (günümüzde



düşmanlığından ötürü yurt dışına kaçmak zorunda kal



meln in der Nacht, 1923), Adam Adamdır (Mann ist



Dnyeprozercinsk) 1906-Moskova 1982). İkinci Dünya Savaşı'nda topçu generalliği yapan Leonid İlyiç Brej



nev, savaştan sonra Ukrayna'da kruşçev'in yanında kaldı. Ukrayna Cumhuriyeti merkez komitesi üyeliği, Moldavya Cumhuriyeti Komünist Partisi birinci sekre



terliği,Kazakistan'da parti birinci sekreterliği (1956) ya pip, XX. kongrede SSCB Merkez Komitesi Üyesi ve pre



zidyum yedek üyesi seçildi. Yüksek Sovyet Prezidyum başkanlığına (7 Mayıs 1960), SSCB Komünist Partisi bi



rinci sekreterliğine ( 14 Şubat 1964) getirilip, dış siyaset Alman oyun



yazarı Bertolt Brecht



yapıtlanında marksçı bir tema



olan kapitalist



toplumlardaki yozlaşma ve



açgözlülügu işlemiştir.



te hem Mao'nun, hem de Fidel Castro'nun siyasetlerine karşı çıktı (1966-1967). Avrupa Komunist partileri tem silcilerinin (23 delege) Karlovy Vary'deki toplantısında NATO'ya karşı olduğunu açıkladı (Nisan 1967). Brej nev ögretisi ya da sınırlı egemenlik öğretisi (“Sosyalist bir ülkede sosyalizmin varlığı tehlikeye düşerse, öbür



sosyalist ülkelerin müdahale hakları vardır”) adı verilen öğretiyi ortaya attı ve bu ögreti gereğince Sovyet birlik lerini Çekoslovakya'ya soktu. Moskova'da toplanan Dünya Komünist partileri konferansında (Haziran



360 BREMEN Leonid Brejnev, kendisinden



önceki parti sekreteri Nikita



Kruşçev'in izlediği siyasetlerin



çoğunun tersini uygulayarak, çeşitli "Doğu



Bremerhaven Almanya'nın kuzey kesiminde kent. Bremen eyaletin de, Bremen kenti yakınında, Geest ve Weser irmakları



nin denize döküldüğü yerde, Kuzey Denizi kıyısındaki



küçük bir körfezin kıyısında yeralan Bremerhaven'in nüfusu 127 600'dür. Limanı, çok sert geçen kışlar dışın



da buz tutmaz. Tersaneler, balık işleme sanayisi ve ma



kine yapımının geliştiği kentte, bir denizbilim enstitüsü



Bloku" ve "Bati



vardır.



Bloku" ülkeleriyle ilişkileri düzeltmiş, ama Afganistan'a



Büyük gemilerin yanaşabileceği bir limana gereksin me duyan Weser irmağı kıyısındaki Bremen kentinin



müdahale karani



alarak, bu



siyasetine gölge düşürmüştür.



1969), Mao'nun ulusçu siyasetini eleştirdi. Ülkesinde



halkı tarafından 1830'da, Bremen'e 74 km uzaklıkta



(deniz kıyısında) kurulan Bremerhaven, günümüzde



hem önemli bir balıkçılık limanı, hem de önemli bir yol cu limanıdır. 1939'da yakınındaki Geestemünde ve Le he ile birleşerel Wesermünde yerleşme alanı oluşturan kent, Ikinci Dünya Savaşı sırasında bombardımanlar



dan büyük zarar görmüş, 1947'de adı yeniden Bremer haven'a çevrilmiştir.



uygulanan iç siyaseti de eleştirip, sanayinin yeterince modernleşmediğinden, tarımın yerinde saydığından yakındı. Fransa'yla bilimsel alanda işbirliği yapılmasına



Brendel, Alfred



gresini yönetip (Mart-Nisan 1971), stalinciliğe dönüşü engelledi. Nixon'la görüşerek (22-29 Mayıs 1972), stra tejik silahların sınırlandırılmasıyla ilgili bir antlaşma,



Brendel, henüz yirmi yaşlarında repertuvarını büyük



önayak oldu. Sovyet Komünist Partisi'nin XXIV. kon



Hindistan'la da bir iktisadi antlaşma imzaladı. Küba'yı



ziyaret ederek (Ocak 1974), iki ülke arasında yakınlaş



manın sağlanması için önemli bir adım attı. 30 Temmuz



1975'te, Helsinki'de yapılan Avrupa Güvenlik ve İşbir liği Zirve Konferansı'nda stratejik silahlar sorununu yeni ABD başkanı Gerald Ford'la da ele aldı. 1979'da Baş kan Carter'la SALT II antlaşmasını sonuçlandırdıysa da,



aynı yıl Sovyet birlikliklerinin Afganistan'a girmesi, uy



guladığı yumuşama siyasetine gölge düşürdü. Bremen



Almanya'nın kuzey kesiminde liman kenti. Weser ir mağı kıyısında. Kuzey Denizi'nden yaklaşık 70 km içer de yeralan Bremen'in nüfusu 537 600'dür. Bremen ve



çevresindeki bölge 1947'de Federal Almanya Cumhu



Çek asıllı Avusturyalı piyano virtüözü (Kuzey Moravya



1931). Edwin Fisher'in öğrencilerinden



olan Alfred



ölçüde genişletti. Klasik ve romantik besteleri en iyi yo rumlayanlar arasında yer alıp, Schubert ve Liszt'in ya pıtlarını, Beethoven'in bütün piyano müziğini, Mo



zart'ın bütün piyano koncertolarini Sir Neville Marri



ner'in yönetimindeki orkestra eşliğinde plağa doldur du. Müzikle ilgili deneme ve eleştiriler de yayınladı.



Brenner geçidi Alpler'de, 1 370 m yükseklikte geçit. Romalılar döne minde Germen ülkesi ile Kuzey Italya arasındaki başlı



ca yol oluşturan Brenner geçidi, günümüzde de Avus



turya ile Italya arasındaki en önemli geçitur. Geçitten



geçen ilk karayolu 1772'de yapılmış, 1864-1867 ara sinda Innsbruck'u Bolzano'ya bağlayan demiryolu hattı döşenmiştir.



riyeti'nin (günümüzdede Almanya'nın) aynı adlı eyale



Brentano, Clemens



700'dür.



Alman şairi ve romancisi (Ehrenbreitstein 1778-Aschaf



tini oluşturmuştur. Eyaletin alanı 404 km2 ve nüfusu 673 Weser irmağı, açık deniz gemilerinin kent rihtımları



fenburg 1842). Bettina von Arnim'in kardeşi olan Cle



na yanaşmasınaolanak vererek kentin ulaşımını kolay laştırmaktadır. Bremen'in Weser irmağı boyunca eski



mens Brentano, Godwi (1801) adlı bir roman yazdı.



burg'dan sonra Almanya'nın ikinci önemli liman tesis leridir: Weser irmağı, Bremen'i iç kanallar ağıyla hem Almanya'nın içlerine, hem de Kuzey denizi kıyısındaki



1818) adlı ünlü eski Alman şarkıları derlemesini yayın ladı. Romantik öykünün en güzel öykülerinden birini ortaya koydu: Geschichte vom Braven Kasperl und



kentin kuzeyine kadar uzanan liman tesisleri, Ham



önlimanı Bremerhaven'e bağlar (Bremerhaven limanı Bremen'e kadar giremeyecek çok büyük gemiler için 1830'da düzenlenmiştir). Liman etkinliklerinin yanı sı ra, Bremen önemli bir ticaret (pamuk, tahıl ve tütün) ve



sanayi (tersaneler, demir-çelik tesisi, otomobil yapımı, elektrikli aletler ve makine yapımı) merkezidir.



I.S. 787'de kurulan Bremen, XIII. yy'da ticaretle bü



yük ölçüde zenginleşip, 1385'te Hansa Birliği'ne katıl



1804'ten sonra eniştesi Achim von Arnim'le çalışarak birlikte Des Knaben Wunderhorn (Büyülü Boru, 1816



dem Schönen Annerl (Yiğit Gaspar ile Güzel Anna'nın



Öyküsü, 1918).



Ayrıca birkaç başarısız oyun yazan Brestano, çağını, eniştesi Arnim gibi, yapıtlarından çok, kişiliğiyle etkile miştir.



Brentano, Franz



dı. 1646'da Kutsal Roma- Germen Imparatorluğu “öz



Alman filozofu ve ruhbilimcisi (Marienberg 1838-Zü



tam bağımsızlığını elde ederek Alman Konfederasyo



felsefe dersleri veren Franz Brentano, öğretisiyle Mei



gür kent“ statüsü tanınıp, Viyana Kongresi'nde (1815)



rich 1917). Würzburg, Viyana, Floransa ve Zürich'te



nu'yla birleştiği 1815 yılına kadar bağımsızlığını koru du. Ikinci Dünya Savaşı'ndan çok büyük zarar gördüy.



nong ve Husserl'i etkilemiştir.



se de, daha sonra bütünüyle onarıldı.



Brentano, mantık ve ruhbilimi kesin biçimde birbi



rinden ayırdetmiş, olguların bağlandığı yasaları çözüm



BRETON, ANDRÉ



361



Haritada Bretagne bölgesinin tarihsel



leme yöntemiyle tanımaya çalışmış ve yönelmişlik kav



ramini ortaya atmıştır (bu kavramı, Husserl de ele almis



sinirlari



tir).



görülmektedir.



Başlıca yapıtları: Pyschologie vom Empirischen



Bölge, uzun süre



Standplunkt (Deneysel Hareket Açısından Ruhbilim,



Keltlerin başlıca yerleşim



láksal Bilginin Kaynağı Üstüne, 1888), Von der Klassifi



alanlarından biri



1874-1911), Vom Ursprung Sittlicher Erkenntuis (Ah



olduğu için, dil ve gelenek görenek



kation der Psychischen Phanomene (Ruhsal Olayların Sınıflandırılması Üstüne, 1911).



bakımından komşu bölgelerden çok



Brescia



farklıdır.



İtalya'nın kuzey kesiminde kent. Lombardia bölgesin



de, Milano'nun doğusunda, Alpler'in güney eteklerin



de yeralan, aynı adlı ilin merkezi olan Brescia'nın nüfu



içeren Bretagne bölgesi, Atlas okyanusuna doğru uza



makine, taşıt yapımı; dokuma sanayisi ve demir-çelik



alanlarından olduğundan, halkının yaklaşık dörtte biri,



su 196 935'tir. Önemli bir ticaret, tarım ve sanayi (silah,



tesisi) merkezi olan kent, çok sayıda tarihsel anıtıyla,



önemli ölçüde turist de çekmektedir: Eski Katedral (XI. yy.; roman üslubunda), Yeni Katedral (XVII. yy.; barok üslubunda), San Francesco kilisesi, vb.



nan bir yarımadaya yayılır;Keltlerineski temel yerleşim



Gaelce'ye benzer bir kelt dili olan Bretonca bilir.



Önemli bir tarım bölgesi (tarlalarda sebze, meyve, çi



çek yetiştiriciliği) ve Fransa'nın başlıca balıkçılık alanı dir.



Başlangıçta bir Galya kenti olan Brescia, Romalılara geçip daha sonra bir dörtlük oldu. Sırasıyla Verona, Mi



Bretagne epanyölü



girip, 1859'da yeni kurulan İtalya devletine katıldı.



Orta irilikte, sık tüylü köpek ırkı. Omuzdan yere yük



Breslau: Bk. WROCLAW.



koşabilen bir av köpeğidir. Tüyleri sık, düz ya da kivir



lano, Venedik, Fransa ve Avusturya'nın egemenliğine



sekliği 44-52 cm, ağırlığı 13,5-18 kg olan Bretagne epanyölü, uzun bacaklı, av sırasında uzun mesafeleri cik, genellikle koyu turuncu - beyaz ya da kahverengi



Brest



Fransa'nın kuzeybatı kesiminde kent. Bretagne'da, Fi



nistère yönetim bölgesindeyeralan Brest'in nüfusu 153



100'dür. Penfeld irmağının denize döküldüğü yerde



kurulmuş olan kent, önemli bir ticaret limanı ve deniz üssüdür. Sanayi de önemli ölçüde gelişmiştir: Elektro



nik gereçler yapımı, kimya sanayisi, metalürji, tersane ler. Ayrıca kentte bir de deniz okulu vardır.



Galyalıların kurduğu Brest, Romalılar döneminde



önemli bir limandı (Gesobrivates limani). 1631'de, kar



dinal Richelieu'nin buyruğuyla limanı geliştirilerek bir



deniz üssü kurulunca, büyümeye başladı. 1680'lerde



Vauban'ın tahkim ettiği üs, 1694'te İngiliz ve Hollanda



kuvvetlerinin saldırısına karşı koydu ve XVIII. yy'da



Fransa'nın Atlas okyanusu filolarının ana üssü oldu. Bi



rinci Dünya Savaşı'nda, ABD kuvvetleri, ikmal üssü ola rak hizmet vermekte olan Brest'te karaya çıktı. İkinci



Dünya Savaşı sırasında Almanların işgal ettiği kent, Müt



tefiklerin bombardımanlarından büyük zarar gördü.



Fransa'da Seler ile İspanyol epanyolunun çaprazlanmasıyla



yetiştirilmiş olan Bretagne epanyolu, genellikle kara avinda kullanılan bir av köpeğidir; bazen sudaki avların bulunmasında da yararlanılır.



Brest-Litovsk anlaşması



beyazdır. Burnu kulamsı, kırmızıya çalan kahverengi,



3 Mart 1918'de Beyaz Rusya'da Brest kentinde Alman



lar değerli sayılmaz, Kulakları yukarıdadır, yassıdır ve kafaya yapışık durur. Kuyruk ya hiç yoktur ya da 10



ni kurulan Sovyet Rusya arasında imzalanan antlaşma.



cm'yi pek az geçer. Avdaki ustalığıyla ünlüdür.



olan antlaşmadan sonra imzalamak zorunda kaldıklari bu antlaşmayla Sovyetler, Baltık ülkeleri'nden ve Beyaz Rusya'nın bir bölümünden çekilmeyi, Finlandiya'ya



Breton, André



ya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Türkiyeile ye



2 Şubat 1918'de Ukrayna'yla ayrı olarak imzalanmış



bağımsızlık tanımayı, Kars, Ardahan ve Batum'u Türki ye'ye geri vermeyi kabul ettiler. Bretagne



kahverengi ya da koyu kırmızı olur; siyah burunlu olan



Fransız yazan (Tinchebray 1896-Paris 1966). Gerçe



küstücülügün önderi olan André Breton, "yaşamı de ğiştirmek ve yepyeni bir kültür yaratmak isteyen bir kuşağın kaynaşma noktası ve "peygamberi" sayıldığı halde, kültürün kökenlerine ve sürekliliğine düşkün bir insandı: Primitif sanatçıların, delilerin, çocukların sanat



Fransa'nın kuzeybatı kesiminde tarihsel ve coğrafi böl



ürünleri; sinemanın yeniden canlandınlması; öncülerin



Ille-et-Vilaine ve Loire-Antlantique yönetim bölgelerini



baud, Apollinaire) saptanması. Kendisinin ve öbür ya



ge.Günümüzdeki Finistère,Côtes-du-Nord,Morbihan,



ve aracıların (Sade, Hegel, Novalis, Lautréamont, Rim



362 BRETONCA zarların konumunu belirleme (gerçeküstücülere bir



lerinden Marcel Breuer, 1924'te Dassau'daki Bauha



okul karnesi gibi not vermesi; yanlış yolda olduğuna



us'ta mobilya ve dekorasyon bölümü yöneticiliğine



inandıklarını ve kurallara uymayanları okulun dışında



atandı. 1925'ten başlayarak, mobilyada devrim yara tan tasarımları (özellikle S biçimli iskemleler) her yerde tanındı. 1928'de Bauhaus'tan ayrılıp, Berlin'de mimar



bırakması) çabasını değişmez bir uğraşa dönüştürmüş



olması, hem yapıtlarının bir bölümüne egemen olan klasik eğilimi (Nadja, 1928), hem Manifestolar'ın (Ma nifestes, 1924-1930), kuramsal hırçınlığını, hem de şiir



derlemelerinin deneysel çeşitliliğini (Clair de Terre Aydınlığı, 1923); le Revolver à Cheveux Blancs (Toprak (Beyaz Saçlı Tabanca, 1932); l'Air de l'Eau (Suyun Ha vası, 1934]) açıklar. Ama deneyimlerin ve hayranlık



lik yapmaya başladı. 1933'te, Naziler iktidara gelince,



Zürich'e, sonra Londra'ya geçip, 1937'de ABD'ye gö çerek, Bauhaus'un ilk yöneticisi Walter Gropius'la bir likte Harvard Üniversitesi'nde ders vermeye başladı. 1946'da New York'ta bir mimarlık bürosu açtı.



Marcel Breuer'in yapılarının temel özelliği anıtsal



duyduğu şeylerin doğası ne olursa olsun (siyasal bağ lanma,psikanalize duyduğu ilgi), Breton, eleştirel bakış



beton formlar ve ışık-gölge oyunları içeren duvarlardır.



açısını koruyarak, Barres'in çelişkilerini, Freud'un kendi çocukluğu ve modern sanatlar konusundaki suskunlu ğunu, stalinciliğin tehlikelerini (1935'te Komünist Parti si'nden istifa etmesi), aydınların ikiyüzlülüğünü (Flag



elemanlarında modern ve estetik anlamda kullanılma



rant Délit (Suçüstü, 1949]) sergilemekten geri kalma



mıştır. "Otomatik bir yazı", "salt ruhsal otomatizme" dayalı bir şiir yaratma (Champs Magnétiques (Magnetik Alanlar, 1920; Philippe Soupault'yla birlikte)) ve "dü



Çalışmaları dökme betonun özellikle



уарі



sına katkıda bulunmuştur.



Başlıca yapıtları Paris Unesco Genel Merkezi (1953 57, Pier Luigi Nervi ve Bernard Zehrfuss'la birlikte); St.



John Kilisesi (Collegeville, Minnesota 1953-68); IBM araştırma merkezi (La Gaude, Fransa, 1960-61); İmar İskân Bakanlığı Genel Merkez Binası (Washington, 1967-1969), vb.



şün egemenliği"ni sağlama isteğine (les Pas Perdus [Yi tik Adımlar, 1924); Point du Jour (Gündoğumu, 1934);



Clé des Champs (Alanların Anahtarı, 1953]) edebiyatın



Breughel: Bk. BRUEGEL.



estetik ve ideolojik koşullarına ilişkin kesintisiz bir he



saplaşmanın eşlik ettiği (les Vases Communicants (Bir leşik Kaplar,1932);l'Amour Fou (Çılgın Aşk, 1937);Ar cane 17[1945])sanatçı, Littérature (Edebiyat) dergisini



yayınlamasından (1919) Brèche dergisine, dada akımı



ni eleştirmesinden Cezayir Savaşı'nı kınamasına, Mar cel Duchamp, Ernst ve Miro'nun sergilerinden, Alec hinsky ve Télémaque'ınkilere kadar, kendini gerçeküs



tücülüğün başlıca önderi olarak benimsetmiştir.



Brewster, Sir David İskoçyalı fizikçi (Jedburgh 1781-Melrose yakını 1868). Önce dinbilim Öğrenimi gören Sir David Brewster; son ra kendini fiziğe, özellikle de optiğe adadı. Andrews



Üniversitesi'nde ders verip, Edinburgh Ansiklopedisi'ni (1808-1830), bir bilim dergisini yönetti. Bir polarimetre



buldu ve billurlardaki polarma (kutuplaşma) aracılığıyla çift kırınımı inceledi (bu niteliği taşıyan yüz kadar billur



Bretonca: Bk. KELT DİLLERİ.



cinsi saptadı); yansımayla polarma yasalarını buldu.



Maksimum kutuplaşmayı veren gelmeaçısını (ya da ku



tuplaşma açısı) ortaya koydu (1815). Ayrıca, stereosko



Breuer, Marcel



pu geliştirdi; fenerlerin parçalı merceklerini tasarladı;



Macar mimari ve tasarımcısı (Pecs 1902-New York



bir elektrik mıknatısı yaptı (1826). İçinde sodyum tuzu bulunan bir alev aracılığıyla tek renkli bir ışık elde etme



1981). XX. yy. mimarlık ve tasarımının önde gelen kişi



ye çalıştı (1838).



St. John Kilisesi (Collegeville, Minnesota Universitesi



kilisesi), dökme



betonun çarpıcı kullanımı



açısından dikkat çekicidir. Marcel Breuer en önemli



yapıtlarından biri olan bu kilisenin



planlarını 1953'te çizmiştir.



BREZİLYA



363



Breytenbach, Breyten Afrikanca yazan Güney Afrikalı şair (Bonnievale, Cape 1939). Güney Afrikalı şairler arasında Afrikanca yazan



ların en iyisi sayılan Breyten Breytenbach, Cape Town



Üniversitesi'nde öğrenim gördükten sonra, bir Viet namlıyla evlendiği için ırkçı beyazlar toplumunda yaşa



yamayıp, Fransa'ya göçmek (1960) zorunda kaldı. Bu



yıllarda yazdığı şiirleriyle (Katasrophes, 1964; Om Tev



lieng; 1966; Lotus, 1970, vb.) ırk ayrımcılığına karşı gö



rüşlerini ortaya koymasına karşın, Güney Afrika'da iki edebiyat ödülü aldı. 1975'te sahte pasaportla ülkesine girerken tutuklanıp, hükümet karşiti etkinlik suçlama



sıyla 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı.Cezaevi dönemleri ni Mouroir (1984) ve The True Confession ofan Albino



Terrorist (Bir Albino Teröristin Gerçek İtirafları, 1985, İng. çev.) adlı yapıtında dile getirdi.



Brezilya Güney Amerika'da devlet. Güney Amerika'nın en bü yük ülkesi olan Brezilya, And dağlarının eteklerinden doğuya doğru Atlas okyanusuna kadar yaklaşık 4 350



km boyunca uzanır. Şili ve Ekvador dışında kıtadaki bü tün ülkelerle sınırdaştır. Resmi adı Brezilya Federal



Cumhuriyeti'dir. Brezilya Güney Amerika'nın yaklaşık



yarısını kaplar ve yüzölçümü bakımından dünyanın be şinci büyük ülkesidir. Yüzölçümünün ABD'ninkinden



çok az küçük olmasına karşın nüfusu, ABD nüfusunun yalnızca %60'ı kadardır. Başkenti Brasilia, iç bölgelerin



gelişmesini desteklemek amacıyla 1957'de kurulmaya başlanmıştır.



Brezilya'nın adı, XVI. yy'da ülkenin önemli dışsatım mali olan özel, kırmızı bir ağacın Portekizce adından



gelir. Bugün ülke dünyanın en büyük kahve ve şeker dışsatımcısıdır. Ayrıca soya fasulyesi dışsatımında da en



başlarda gelir. Zengin ve kullanılabilir tarım ve maden



kaynakları bulunmasına ve son zamanlarda modern



leştirilen sanayisine karşın, dev dış borçlar Brezilya eko nomisinin gelişmesini kösteklemektedir.



Brezilya Portekiz'den bağımsızlığını 1822'de elde etmiş ve XIX. yy. boyunca Latin Amerika ülkelerinde



BREZİLYA FEDERAL CUMHURİYETİ



GENEL BILGILER. Yüzölçümü: 8 511 965 km'. Başkenti: Brasilia (1 596 274|nuf.;1991). En büyük kenti: Sao Paulo (9 986 427 nút; 1991). TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1991): 146 154 502:



nüfus yoğunluğu: Km'ye 17 kişi. Nüfus dağılımı (1991): Kentlerde —% 75, kırsal kesimde - % 25. Yillik nüfus artış hızı (1985-90): % -2,01.



Resmi dili: Portekizce. Başlıca dinler: Katoliklik,



protestanlik.



EĞİTİM VE SAĞLIK. Okuma yazma oranı (1991): Yetişkin nüfusun % 81'i. Üniversite sayısı (1992):



83. Hastane yatak sayısı (1987): 501 660. Hekim sayısı (1987): 206 382. Ortalama ömur (1985)



- Kadınlarda 69; erkeklerde - 64. Bebek ölüm orani (1989): 1 000 canlı doğumda 67.



EKONOMI. GSMH (1990): 403 milyar dolar; kişi



pek rastlanmayan bir siyasal istikrar dönemi yaşamıştır. Ne var ki, XX. yy'da patlak veren siyasal anlaşmazlıklar



başına ulusal gelir: 2 680 dolar. Etkin nüfus dagili mi (1988): Tarım -% 35; sanayi —% 25; hiz metler -% 40. Dış ticaret (1990): dışalım-20



1985'te sivil bir başkan göreve başlayıncaya kadar ül



ticaret yaptığı başlıca ülkeler: ABD, Avrupa Top



YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR



luluğu, Latin Amerika. Para birimi: 1 cruzeiro



yüzünden pek çok yönetim devrilmiştir. 1964'ten keyi askerler yönetmiştir.



milyar dolar; dışsatım (1990) -31 milyar dolar; 100 centavo.



Brezilya'nın büyük bölümü dağlar ve yaylalarla kaplı dır. Ülke başlıca 4 fiziksel bölgeye ayrılır: Amazon ir



YÖNETİM. Türü: Federal cumhuriyet. Yasama



mağının kuzeyinde yeralan Guyana yaylası, Amazon havzası, Amazon'un güneyindeki Brezilya yaylası (ya



güců: Parlamento. Yönetim bölümlenmesi: 26 eyalet, 1 federal yönetim bölümü,



da orta kütle) ve Chaco. Brezilya'nın en yüksek dağı



ULAŞIM. Demiryolları (1988): Toplam 29 781 km. Karayolları (1989): Toplam 1 448 000 km.



olan 3 014 m yükseklikteki Pico da Neblina Brezilya



dağlık bölgesinde, Rio de Janeiro'nun hemen kuzeyba



Başlıca limanları: 11. Başlıca havaalanlan: 24.



tısında bulunur.



Brezilya'daki bütün yüksek bölgeler, benzer yerbi



limsel süreçlerle oluşmuştur. Enderinde bulunan en es



ki kayalar billursu granitler ve kuvarsitlerdir. Milyonlar



ca yıl boyunca bu büyük toprak blokları yukarı doğru itilmiş, toprak aşınması yüzünden parçalanmış ve bun dan sonra da deniz sularıyla örtülmüştür; bu dönem içinde değişik kalınlıklarda tortul katmanlar oluşmuştur. Son olarak başka bir yükselme ve aşınma dönemi ya



şanmıştır. Brezilya'nın yüksek bölgelerinde yaygın olan tek tepelerin ve mesa'ların (dik yamaçlı yüksek yayla) oluşmasının nedeni, aşınmaya karşı çok dayanıklı diya



bazlardır. Doğu kıyısındaki yükselme, kıyıdaki sıradag



ları oluşturmuştur. Brezilya dağlık bölgesinin doğu ucu birdenbire sarp bir yamaçla denize doğru iner. Bir dizi veri ve levha tektoniği kuramı bir araya getirilince Bre



zilya'nın eskiden Afrika'nın batısına yapısık olduğu or taya çıkmaktadır.



Brezilya'daki düzlük bölgeler çoğu zaman alüvyon



kökenli ve birdenbire üst üste gelmiş tortul kayalardan oluşur. Brezilya'nın kıyı ovası dardır ve gelişigüzel bi çimde sarp kayalarla kesilir. Sömürge döneminde arazi biçimlerinin bu yapısı, istilacıları ülkenin iç bölgelerine



yerleşme niyetinden caydırmıştır. Bugün bile nüfus ki



364



BREZİLYA Cludad Bolivat



Georgetown UPAMA



Porn



Carrer



Paramaribo



GUYANA



VENEZUELA



Cayenne



SUAINAMFRANSZ



Bogota



QUYANAS Dapoque



redoDO ORGRAU



Vina



KOLOMBİYA



VICHY



AMAPA



Curu



caca



ble



MD2



Elvator Vergro Moura



‫ריבסמ‬



Korte Boa



Euperanca



OodeloAlegre



Mansur.



Tate



aac



Iquitos



Armaze



Camera



Coupe



OAVANLARI



Exe



Platuba



Borba



67das



SOCIEDAD BONDS



SUCIE



1642 CHILE



Daca



Famoinen



MarinoNASad Paulo pon GYO



CAM



SPIRITO



Valadares SANTO Colatina



Vitoria SONA por de Fora Sa Carios Campos



Man



So



• Caravelas Bouque



Bele Horizonte Road



Grande SOLO SA



LANAO Cro Stolome



..Nderp



Santos



Rio de Janeiro



‫یوتیپ‬ Curluba



DO ON



Paranagua



МА. Francco JAD "San do Su



Cor



GAS



ARJANTİN



Paste Florianopolis



O GRANDEF.C.cuma DO SU?



Mecades



druguay



CA



Gara



Sabtana do



Harrulerin alti cum



albul



Porto Alegre



Lumela



Santa Fe



Onemli kentler



Cabrala



caro Teoli



SUBRA



வெian CampaSao sreto



En Yuksek Nnkul



Santa Cruz



dotes



Uberlandia 2009 Governador



porto etc



Puerte



tabuna da Aula



SEKLIKLER



ΟΙοιι REAL



MATO GROSSO



Corum



Datu



Brasilia YU



Arague Goiania



FOS



Tas rembo



Altinds



Vitoria da anguista



Goo



Metre



Eyalet Snurlan



a torture Salvador



Anapolis



Santa



De



PARAGUAY



Ustunde



Aracaju



BAHS Ferra de Santana Alagoinhas



Bases



SE YON



‫"ملوهرا‬



carrers



Barreras



end



Asuncion



Demiryolu



Caruaru Recife



Paulo Afons Moreson Macelo



YeverancabicaAEROPE



Fronto



Concepcion



BREZİLYA



Campinjono Pessoa



Pastana PERNAMBUDosada



ur le



Porter



Nacional



Aruba



Casado



Oglan Dancel Antola



Filomena



VERKEZ



San



OOV



IQIQUE



SPASS



Santo



VEGA



BOLİVYA



DO NORTE



Hero



MATTO GROSSO YAYLASI



pe



RIO GRANDE



Coleh Mong$10 Macau Soo Roque



Bunu Age Natal Fiorano பங் UpNon PANAID



Ced



Ajanto .



Teresin CERRA



Semana



asad



Curco



Walando



Cala



Aruan



PEAU



MOKOSOY



da Cordo.



Pedro



MATO GROSSO



ANDES



eama



Oracus



công



568m Fortaleza



VARANHAD



MORAL



ponovaly! WONDONDA



Parnaiba



Sao Lungo



ORAS



Praha!



Arequipa



Belem



Tucuru



oderMaricare



Carduri



Toca



Souse



Santarem



Main



codajas



AMAZON



Haa, A. OUTUD



More



Rosario URUGUAY



Page Pelotas RO Grande



Olçek 1 M150 11



.



Buenos



Montevideo



Alres



Rand



A-LOC



yılarda ya da büyük ırmakların kıyısında toplanmakta dır.



Iklim. Brezilya'nın iklimi üzerinde en önemli etken ül kenin ekvator kuşağında yer almasıdır. Sıcaklığın dö nence yakınında 35°C'i aştığı ender görülür; bunun ne deni, atmosferdeki yüksek nem oranının yumuşatıcı et kisidir. Rio de Janeiro'da ortalama sıcaklıklar en soğuk ay olan temmuzda 22 °C, en sıcak ay olan ocakta 27



•C'tır. Donma kuzey sınırı Parana eyaletinden geçer.



Brezilya'nın büyük bölümü ortalama 1 000-1 500 mm



arasında bir yağış alır; ne var ki, Amazon düzlüklerinde ve birçok başka bölgede yıllık yağış 2 030 mm'yi aşar.



Kuzeydoğudaki yarı çorak iç bölge ya da Sertao'daysa sık sık kuraklıklar ve su baskınlari olur.



Bitki örtüsü ve hayvan topluluğu. Brezilya'nın bitki örtü



sü yapısını belirleyen en önemli etken yağıştır. Tropikal yağmur ormanı (ya da selva) Amazon havzasının en ya.



ğışlı yerinde bulunur. 70'li yılların başlarında geçirilen



yollar sayesinde bu alanın yerleşime açılması, yağmur ormanlarının büyük ölçüde yanmasına yol açmıştır:



a co



2



Yalnız 1987'de 200 000 km2 ormanın yakıldığı tahmin



edilmektedir. Bu durum dünyada kaygı uyandırmış ve



devletin bir koruma programı hazırlamasına neden ol muştur. Brezilya'nın büyük bölümü savanlarla ya da



tropikal çayırlarla kaplıdır. Kuzeydoğunun iç kesimin



deyse bodur çalılardan ve iğne yapraklı ormanlardan



oluşan “katinga" yaygındır. Parana çamı ya da "may mun şaşırtan ağaç" daha çok ülkenin güney kesimin



de bulunan, yöreye özgü bir kozalaklıdır. Brezilya'da bol miktarda yabani hayvan bulunursa da, büyük me melilere ender rastlanır. Bol miktarda tapir, sudomuzu,



papağan ve maymun vardır. Küçük ve etçil bir balık olan piranha Amazon irmağında yaşar.



Toprak yapısı. Brezilya'da lateritli topraklar ağır basar.



Kalın, kaba ve kırmızımsı renkli bu topraklar bitkileri besleyen maddeler bakımından yoksuldur. Irmakların



kıyısındaki taşma alanlarındaysa, alüvyonlu verimli



topraklar bulunur. Brezilya'nın güneyinde rastlanan ve rimli ve koyu renkli aterra roxa»kahve yetiştirmeye son derece elverişlidir.



BREZİLYA Brezilya'daki beş kentin kırmızı



C 104



35



86



30



29 62



za



59



15



50



10



dikdörtgenlerle aylıksıcaklık



35



ortalamaları, mavi dikdörtgenlerle



32



o



$



MNMMT



9



30



yağış ortalamaları gösterilmiştir. Iguatu'da bozkır iklimi, Atlas



17



29



okyanusu kıyısında bulunan Rio de



13



Janeiro'da yağışlı tropikal iklim,



10



bir iç bölge kenti olan Porto



41



5



Alegre'de yağışlı astropikal iklim, Brasilia'dal yağışlı-kurak tropikal



12 0



5 0



365



$



N



H



KA



iklim ve bir ırmak limanı olan



51



Manaus'ta yağışlı tropikal iklim egemendir.



10 15



15



20



Rio de Janeiro



20







104



Porto Alegre 35 104



95



19 JO 11



24



79



12



20



3



15



19 SO



10



20



50



10



32



o



5 0



0$



MNMM



T



A



Ε



Ε



K



A



41



0



12



5



D



3



41



53



15



11



$



MNMM



TAE



A 0 2 4



10



0



$M



. 5



10 15



19



5 10



15 35



20



Iguatu



Brasilla



Manaus



Akarsular. Brezilya'yı belli başlı üç akarsu sistemi akaç



Yeraltı gelir kaynakları. Brezilya'da çok büyük maden



Francisco ve kuzeydeki Amazon. Brezilya'nın güneyin



yatakları vardır; ne var ki madenlerin çıkarılması güçtür ve büyük bölümü işletilmemektedir. Önemli miktarlar



guay, Uruguay ve Plata irmakları toplar. Bu ırmakların



da bunları çeliğe dönüştürmek için gerekli olan yüksek



yaylasından doğar ve 1600 km boyunca kuzeye doğru



lar: Güneydeki Parana-Paraguay-Plata, doğudaki Sao



deki dağlık bölgenin ve yaylaların sularını Parana, Para



da demir ve manganez cevheri yatakları bulunmuşsa



hiçbiri ulaşıma elverişli değildir. Sao Francisco, Brezilya



kaliteli kokkömürü Brezilya'da yoktur. Brezilya dünya nin en önemli demir cevheri dışsaumcılarından biridir.



akar. Bu irmağın aşağı kesiminde yaklaşık 322 km bo



70'li yılların sonunda petrol gereksiniminin %80'i dışa



mini engeller. Güney Amerika'nın en büyük irmağı olan Amazon uzunluk bakımından da dünyanın ikinci



yurtiçi üretimin artırılması sayesinde bu oran 80'li yılla



yunca sıralanan çağlayanlar ve hızlı akıntılar gemi ulaşı



büyük ırmağıdır (6 440 km) ve havzasının büyük bölü mü Brezilya'da bulunur. Debisi ya da akıttığı su hacmi bakımındansa dünyada hiçbir ırmak onunla karşılaştırı lamaz: Saniyede 198 100 m'ten fazla suyu (Mississip



ridan alınırken, yeni petrol yataklarının bulunması ve



rin ortalarında % 60'ın aluna indirilmiştir. 80ʻli yıllarda



kalay ve altın üretimi de önemli ölçüde artmıştır. Özel likle Minas Gerais eyaletinde ve Amazon bölgesinde, bu madenlerin yanı sıra yeni fosfat, manganez, uran



yum, bakır, taşkömürü, altın ve değerli taş yatakları bu



pi'nin on katı) Atlas okyanusuna boşaltır. Amazon'un



lunmaktadır. Varlıkları geçen yıllarda doğrulanmış olan bilinen boksit ve platin yatakları da çok geniştir.



de okyanus gemileri ırmağın 1 600 km kadar içerisine



TOPLUM YAPISI



yatağının derinliği bazı yerlerde 91 m'yi bulur: Bulsaye girebilir. Amazon'un en önemli kolları Tocantins-Ara



Nüfus yapısı. Brezilyalıların büyük bölümü ülkenin do ğusundaki yoğun nüfuslu bölgelerde yaşar. Her ne ka



Pek çok yerde 82 m'den daha yüksekten dökülen Iguaçu



Aynı adlı eyaletin başkenti olan Sao Paulo, Güney Amerika'nın başlıca sanayi merkezlerinden biridir. Kent öylesine hızlı büyümüştür ki, Brezilya hükümetleri kent nüfusunun aşını artışını önleyebilmek için başka yerlerdeki



guaia, Madeira, Negro, Xingu ve Tapajos'dur.



çağlayanları Arjantin-Brezilya sınırındadır. Çağlayanların çevresindeki bölgeyi iki ülkenin yönetimleri ulusal park



olarak korumakta ve yılda 2 milyon turist yöreyi ziyaret



etmektedir.



sanayi gelişmelerini desteklemişlerdir.



366 BREZİLYA men akınının gelmesi nedeniyle, nüfusun büyük bölü mü Kafkas irkindandır. Portekizlileri İtalyanlar, Alman



lar, Suriyeliler ve Lübnanlılar izler. Asyalılarsa 30'lu yıl larda gelmişlerdir. XVI. yy'ın başlarında ilk Portekizli



gezginler geldiğinde burada çoğu Tupi-Guarani, Antil,



Aravak ve Ge dil öbeklerinden bir dil konuşan 1 milyon



kadar Kızılderili yaşıyordu. Portekizliler ile Kızılderililer



arasında yapılan evlilikler sonucunda ortaya, Brezilyalı ların mameluco adını verdikleri yeni bir irk çıktı. 1538'den başlayarak Brezilya'ya Afrika'dan köleler ge



tirildi: 1888'de köleliğin kaldırılmasına kadar 5 milyon



kadar köle getirilmişti. Siyahlarla beyazların karışımın



dan oluşan melezlerin nüfusun % 20'sini oluşturduğu



sanılmaktadır. Bugün Brezilya'nın en güneyindeki üç eyalette nüfusun çoğunluğu beyazdır. Siyahlar ve me



lezlerse Atlas okyanusu kıyısında yoğundur. Toplam



nüfusta oranları % 1'in altında olan Kızılderililerin çoğu iç bölgelerde yaşamaktadır.



Dil ve din. Brezilya nüfusunun karışık bir ırk yapısı olma



sına karşın, nüfusun çoğu tek bir dil konuşur ve tek bir



Guanabara körfezinde dar bir koy olan Botafoga



dine inanır. Portekizce resmi dildir, sadece 35 000 ka



kelleşekeri anlamına gelir), Rio de Janeiro'nun simgesidir.



bilelerin üyeleri) ve yeni göçmenler (bunların çoğu Ja pondur) Portekizce konuşmaz. Brezilyalıların % 90'ın



koyundaki (ön planda) Pao da Sucre (adi Portekizce'de



1763'ten 1960'a kadar Brezilya'nın başkenti olan Rio De



Janeiro, günümüzde de önemli bir liman kenti ve Rio de Janeiro eyaletinin merkezidir.



dar kentleşme kırsal nüfusta gerçek düşüşlere yol aç



madıysa da, iç göç sonucu kentlerin nüfusu kırsal alan



lardan çok daha hızla artmıştır. En büyük kentler Sao



Paulo, Rio de Janeiro, Belo Horizonte, Salvador, Recife ve Porto Alegre'dir. Kentlere göçenlerin çoğu favela’la



ra ya da kentsel alanların kenarındaki gecekondu ma



hallelerine yerleşir. Hızlıkentleşmenin beraberinde ge



tirdiği yoksulluk ve işsizlik hızlı nüfus artışını daha cid di boyutlara ulaştırmıştır. 80'li yılların sonundaki nüfus



artış oranına göre, Brezilya'nın nüfusu 34 yıl sonra iki



katına çıkacaktır.



Etnik bileşim. XIX. yy'da Brezilya'ya çok büyük bir göç Brezilya'dan Avrupa ve Kuzey Amerika'ya satılan kahvenin içindeki yapışkan kalıntıların temizlenmesi için, önce



islatılması, sonra da güneşe serilerek kurutulması gerekir.



Kahve zilya'nın başlıca dışsatım ürünüdür ve ülke kahve üretiminde dünyada birinci sırada yer alır.



dar Kızılderili (bütünüyle çevreden kopuk yaşayan ka dan fazlası katoliktir. 1889'dan beri kiliseyle devlet bir



birlerinden anayasa gereği ayrılmıştır.



Eğitim ve sağlık. Brezilya'da yetişkinler arasındaki okur yazarlık oranı yavaş artmıştır. Hükümetin okuma-yaz ma bilmezlik oranını düşürmek amacıyla 1971'de baş



lattığı Mobral adlı eğitim programına karşın 80'li yıllarda



okuma-yazma bilmeyenlerin oranı % 20'inin üstün deydi. Devlet okullarında ücretsiz olarak ilkokul öncesi



eğitim verilir. 7-14 yaş arasındaki çocuklar için eğitim



parasız ve zorunludur. Ortaöğretim de ücretsizdir. Rio



de Janeiro Üniversitesi (1920) Güney Amerika'nın en ünlü üniversitelerinden biridir. 1975-1980 arasında



Brezilya'da yıllık ölüm oranı % 9,1'di. Bebek ölümü oranıysa her 1 000 canlı doğumda 77'dir.



Sanat. Brezilya sanatında gözlenen canlılıkta ülkenin



irksal ve etnik karmaşıklığı önemli rol oynar. Her yıl Mato Grasso eyaletindeki bir fazenda'nın (ya da tarım



işletmesi) havadan görünüşü. Brezilya ekonomisinin, tek bir ürüne (kahve) bağımlı olmasını engellemek için, ekonomi planlamacıları tarımı çeşitlendirme programları hazırlamışlardır.



BREZİLYA



367



(Üstte solda) Amazon irmağına paralel olarak Amazon bölgesini baştan sona aşan Trans-Amazon ekspres yolunun



yapılması, eskiden Brezilya'nın iç kesimlerinin gelişmesi açısından çok önemli görülmüşken, günümüzde büyük



bölümünün yapılmasından vazgeçilmiştir; çünkü toprak son derece elverişsizdir. (Üstte sağda) Onun yerine, resimde görülen yol gibi, Amazon havzasının kenarlarında tropikal yağmur ormanlarının içinden geçen modern yollar açılmıştır. Ne var ki, bu yol projeleri ormanların büyük çapta yok olmasını da beraberinde getirmiş ve çevreye vereceği zararlar bakımından pek çok tartışmaya yol açmıştır.



«Perhiz Günü»nden önce yapılan görkemli bir halk fes



tivali olan Rio karnavalinda, Afrika ritminin ağır bastığı



samba gösterileri yapılır. Heitor Villa-Lobos ülkenin en tanınmış bestecilerindendir. Halk sanatları ve zanaatlar



sinda muz, soya fasulyesi, kakao (Brezilya dünyanın en



büyük kakao dışsatımcısıdır), tütün, mısır, şekerkamışı ve portakal sayılabilir. Gelişmiş bir büyükbaş hayvanci lik vardır ve bugün Brezilya Arjantin'den daha önemli



kırsal alanlarda yaygındır, pekçok çağdaş Brezilyalı res sam da kendilerine konu olarak sıradan halkın günlük



bir hayvan üreticisi durumuna gelmiştir. Brezilya'nın



daş sanatçıların yapıtlarında Meksika devrimindeki du



durumda bile Brezilya Latin Amerika'nın en büyük ke



marlar Brezilya'ya özgü bir renk taşıyan olağanüstü modern yapıtlar gerçekleştirmişlerdir; bunların önemli



Madencilik ve sanayi. Brezilya'nın en önemli madenleri



yaşamını almaktadır. Candido Portinari gibi ünlü çağ var resimlerinin etkisi belirgindir. Brezilyalı başarılı mi



Latin Amerika'nın en geniş ormanlarına sahip olmasına



karşın, bunların pek çoğuna girilememektedir. Ama bu reste dışsatımcısıdır.



demir ve manganezdir: Dünya demir cevheri rezervle



bölümü, ülkenin başkenti olan ve Lucio Costa'nın plan ladığı Brasilia'dadır. Bu kentte, projesini Oscar Nieme



rinin % 15'inin Brezilya'da olduğu tahmin edilmekte



öne çıkar.



racas dağlık bölgesinde yeni bir madencilik bölgesi ge



yer'in yaptığı binalarda işlevsellik ve basit bir güzellik Son iki yüzyıldaki



önemli edebiyatçılar ara



sinda Jorge Amado, Joaquim Maria Machado de Assis,



dir. Minas Gerais'teki Itabira'da uzun süre yüksek kali



teli hematit çıkartılmıştır; günümüzdeyse Para'daki Ca



lişmektedir ve yöredeki maden yataklarının dünyanın



en büyük yatakları olduğu sanılmaktadır. Manganez



Son zamanlara kadar Brezilya ekonomisinde patlama



cevheriyse, Minas Gerais'teki Lafaiete'de ve kuzeydeki Amapa eyaletinde çıkarılmaktadır. Bunlara ek olarak, Amazon irmağının ağzı yakınındaki Trompetas boksit



yasalarında şekerkamışına, kauçuğa ve kahveye tale



sin, kimyasal maddeler, tekstil, metal ürünleri, makine,



EKONOMI



larla başarısızlıklar bir arada gerçekleşiyordu; dünya pi bin artması ülke ekonomisinin gelişmesinde başlıca ro



lü oynamıştır. Bugün ülke geniş kaynaklarını geliştirme ve sanayileşme çabaları içindedir. Bununla birlikte,



Brezilya hâlá öncelikle bir tarım ülkesidir, ciddi ekono



mik sorunları vardır. 1986'daki reform içerikli "cruza



do” planı önce ekonomide büyüme sağlamıştır; ama



1987'de enflasyon yeniden fırlamıştır. Dünya finans



topluluğu Brezilya'nin dev boyutlara ulaşmış borç faiz lerinin ödenmesini yeni bir takvime bağlamak için işbir liği yapmıştır.



Tarım ve ormancılık. Ekonomide önemli bir yeri olması



na karşın Brezilya tarımı büyük ölçüde düşük verimli ve geridir. Dışarı satmak amacıyla yetiştirilen en önemli ürün her zamankahve olmuştur. Parana ve Sao Paulo eyaletlerindeki fazendas'larda (tarım işletmesi) yetiştiri



len kahvenin kalitesi düşük olmakla birlikte Brezilya



dünyanın en büyük kahve üreticisi ve dışsatımcısıdır. Dışarı satmak için yetiştirilen diğer önemli ürünler ara



işletmesi de 70'li yılların sonlarında üretime başlamıştır, Brezilya'nın önde gelen fabrikalarında işlenmiş be



ulaşım araçları otomobil ve gemi) ve petrol ürünleri (



Euclydes da Cunha ve Gilberto Freyre sayılabilir.



imal edilmektedir. Imalat sanayisinin büyük bölümü



Sao Paulo bölgesinde toplanmıştır. Brezilya, gazoil (benzin ve alkol karışımı) ve hidroelektrik enerji kulla narak dışarıdan alınan petrolal olan bağımlılığını 80'li



yıllarda önemli ölçüde azaltmıştır. 1982'de açılan, Foz



do Iguaçu yakınında ve Parana irmağı üzerinde bulu



nan Itaipu hidroelektrik santrali enerji üretme kapasite



si bakımından dünyada birincidir. Diğer bazı hidroe lektrik ve nükleer enerji santralları projeleriyse, 80'li yıl



larda hükümetin kemer sıkma programı yüzünden er telenmiştir.



Ulaşım ve ticaret. Latin Amerika'daki en büyük karayo lu ağı ve buna bağlı olarak da en fazla otomobil, kam yon ve otobüs de Brezilya'dadır. Ülkenin en işlek li manları arasında Santos, Vitoria, Rio de Janeiro, Paran



gua ve Recife yeralır. Özellikle iç kesimlerde ırmaklar



368 BREZİLYA



madığı sanılmaktadır. Aynı yıl, Pedro Cabral 1494'te yapılmış Tordesillas antlaşmasına dayanarak ülkenin



Portekiz'in malı olduğunu ileri sürmüştür. Ama gene de ilk kalıcı Portekiz yerleşmesi (Sao Paulo eyaletindeki Sao Vicente) ancak 1532'de kurulabilmiştir. Hollanda lilarsa 1630'dan 1654'e kadar Recife'yi yönetmişlerdir. Avrupa'nın şeker talebi 1530'larda kuzeydoğu kıyıla rinda şekerkamışı işletmeleri kurulmasına yol açmış ve Portekiz Krallığı on iki büyük feodal toprak parçasına



(capitania) ayrılmıştır. Bu sistem 1640'ta sona ermiştir. 1600'lerden başlayarak, bandeirante'ler adı verilen



Sao Paulolu kolonlar iç bölgelere yerleşmeye başlamış tır. 1700 dolaylarında Minas Gerais'te altın ve elmas



bulunmuştur. Rio de Janeiro altının yasal olarak dışarı satılabildiği tek liman olmuş ve Rio de Janeiro 1763'te Bahia'nın yerine başkent olmuştur.



Napolyon Savaşları sırasında, 1807-08'de, Portekiz



krali Joao VI,Rio de Janeiro'ya sığınmıştır. Portekiz hü kümetinin kendi topraklarına yerleşmesi sayesinde Brezilya büyük bir ekonomik gelişme yaşamıştır. Porte kiz'de devrim tehlikesinin Joao Vi'yı Lizbon'a dönmek zorunda bırakması üzerine, halk Joao'nun oğlu Dom 1960'tan bu yana Brezilya'nın başkenti ve modern kent planlamasının etkileyici örneklerinden biri olan Brasilia'da,



Parlamento binası, kentin ön görkemli yapılanndandır. Bu yeni kent, Brezilya'nın geniş ve az nüfuslu iç kesimlerinin gelişmesini hızlandırmak amacıyla denizden 965 km kadar içerde kurulmuştur.



en önemli ulaşım yollarıdır; ülkenin topografyası iç ke



simlerde demiryolu ağının geliştirilmesine olanak ver



Pedro'ya baskı yaparak 1822'de Brezilya'nın bağımsız



lığını ilan ettirmiştir. Dom Pedro İmparator Pedro I un vanıyla taç giymiş ve 1831'de bu görevden feragat edinceye kadar hüküm sürmüştür. Yerine oğlu Dom



Pedro Il geçmiştir. Dom Pedro II'nin hükümdarlığı sırasında Brezilya ekonomik bir refah yaşamıştır. İmparator, önce Paragu ay'a karşı 1864-70 arasında gerçekleştirdiği başarılı sa vaş sayesinde ülke topraklarını genişletmiş, sonra da Birleşik Amerika ve öteki Latin Amerika ülkeleriyle ya



memektedir.



kın ilişkiler geliştirmiştir. Bununla birlikte cumhuriyet



Dışsatım ürünleri arasında kahve, soya fasulyesi, de mir cevheri, tüketime hazırlanmış besin maddeleri,



yanlısı fraksiyonlar güçlenmeye başlamış ve 1889'da



makineler, arabalar ve tarım ürünleri bulunan Brezilya, Güney Amerika'da en büyük dışsatım gelirine sahip ül kedir. Ekonomisi sağlam bir temele dayanmasına kar



dolaylı olarak askerlerin yönetiminde kalan Brezil



şın, Brezilya aynı zamanda dünyanın en borçlu ülkele rinden biridir; 80'li yıllardaki su baskınları, kuraklık ve



yüksek enflasyon, ülkenin ekonomik sorunlarını daha



da artırmıştır. Kahve, kakao, partakal suyu, tūtün, şeker



gibi tarım ürünleri Brezilya'nın dışsatımında önemli yer tutmaktadır; bu nedenle, kuraklık gibi iklim koşulları ya



da dünya piyasalarındaki fiyat dalgalanmalari, Brezil



ya'nın yıllık dış ticaret tablosunda önemli değişikliklere yol açabilmektedir.



DEVLET YAPISI VE KURUMLAR



Birbirini izleyen askeri yönetimlerin askıya aldığı, 1977



ve 1978'de üzerinde değişiklikler yapılan 1969 Anaya



sası'na göre yürütme gücü cumhurbaşkanında, yasama gücü senato ile millet meclisindedir. Ülkede 1985'te ta



mamen sivil bir yönetime dönülmüşse de cumhurbaş kanını bir seçmenler topluluğu seçmiştir. 5 Ekim 1988'de yürürlüğe giren yeni anayasa cumhurbaşkanı nin doğrudan halk tarafından seçilmesini ve yasamaor



ganının iki meclisten oluşmasını öngörmektedir. Yeni anayasada başkanlık sistemi korunmuş olmakla birlik te, eyaletlere ve yerel yönetimlere eskisinden daha faz la yetki tanınmaktadır.



TARIH



80'li yıllarda Brezilya'nın kuzeydoğusunda yapılan ka zılar sonucu elde edilen bulgular yöreye insanların en azından 32 000 yıl önce, yani sanıldığından çok daha önce yerleşmiş olduklarını göstermiştir. Bir İspanyol olan Vicente Pinzon 1500'de Brezilya'nın kuzey kıyısı



na çıktığında, yerli Kızılderili nüfusunun önemli ölçüde



dağınık durumdaolduğu ve sayılarının da 1 milyonu aş



ordu imparatoru devirmiştir. 1894'e kadar açık ya da



ya'da, bu tarihte ilk sivil cumhurbaşkanı Prudente de Moreas seçilmiştir. Yüzyılın başında kahve ve kauçuk



dışsatımı büyük kârlar sağlamış, ama kahve ve kauçuk takibu patlama 1900'lerin başlarında yerini durgunluğa



bırakmıştır. Siyasal huzursuzluklar 1930'da Getulio Vargas yö



netiminde bir isyana yol açmıştır. Vargas'ın görev dö neminde Brezilya'da sanayileşme başlatılmıştır. Vargas



1945'te devrilmiş, 1950'de yeniden seçilmiş, ordunun 1954'te istifasını istemesi üzerineyse intihar etmiştir.



iç kesimlerin gelişmesini desteklemek için Brasi lia'da yeni bir başkent kurulmuş, ama askerlerin ve iş çevrelerinin dikkati toplumsal huzursuzluk ve aşırı enf lasyon gibi yakıcı sorunlar üzerinde odaklanmaya de



vam etmiştir. 1964'te askerler başkan Joao Goulart'ı devirmişler ve bundan sonra Brezilya bir dizi askerî yö



netimlerin elinde kalmıştır. Askerler anayasal güvence leri askıya almışlar ve basına sıkı bir sansür uygulamış. lardır. Bu siyaset başkan Ernesto Geisel zamanında ha



fifletilmiş, 1979'daysa onun yerine general Joao Baptis ta de Oliveira Figueiredo geçmiştir. 1985'te bir seç menler topluluğunun Tancredo de Almeida Neves'i cumhurbaşkanlığına seçmesiyle yönetim tamamen si



villere geçmiştir. Neves görevine başlayamadan ölmüş



yerine Jose Sarney geçmiştir. 1988'de yeni bir anayasa



yürürlüğe konmuştur. Sarney'den sonra doğrudan halk tarafından seçilen Fernando Collor de Mello 1990 Mar



tı'nda göreve başlamıştır. Mello enflasyonu ve devlet



harcamalarını azaltmak için bir “şok" programı başlat mış, ama onun da rüşvet aldığı öne sürülmüştür. Mel



lo'nun aleyhinde 29 Eylül 1992'de dava açılmış ve yeri ne cumhurbaşkanı yardımcısı Itamar Franco geçmiştir.



BRİÇ Brezilya, edebiyat XVI. yy'dan XIX. yy'n başlarına kadar Portekiz edebiya



369



dışı" saydığı Briand-Kellogg Pakti’nın imzalanmasında başlıca rolü oynadı.



tinin bir kolu olan Brezilya edebiyatı Brezilya'nın Por



bric



sonra özgün bir nitelik göstermeye başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı boyunca Fransız edebiyatı Brezilya ede biyatı için model oluşturmuş, bu nedenle edebiyat



52 kâğıtlık iskambil destesiyle oynanan, whist'ten tūre



tekiz'le siyasal bağlarını kopardığı tarih olan 1822'den



akimlari Fransız edebiyatındaki akımları izlemiştir: On ce romantizm, sonra gerçekçilik, simgecilik ve sonun da-yaklaşık 1900-1920 yılları arasındaki bir geçiş döne minden sonra- öncü modernizm.



Eleştirmenler ve edebiyat tarihçileri Brezilyalı Joaqu im Maria Machado de Assis'in XIX. yy. Latin Amerika



edebiyatının en önemli romancısı olduğu görüşünde



birleşmektedirler. Machado deneysel bir dil ve biçim kullanan ilk önemli Brezilyalı yazardır ve günümüzde de bazı yazarların sürdürdükleri öncü edebiyata giden



yolu açmıştır. İkinci Dünya Savaşı'ndan önceki Brezilya



miş oyun. Birkaç değişik biçimi olmasına karşın, en yay gın türü kontrat bricidir. Hangi türü oynanırsa oynansın, briç her elin oynanmasında, gerek deklare evresinde,



gerek oynama evresinde yüksek yetenek gerektirmek tedir.



Deklare ve oyun.Briç dört kişiyle oynanır. İkişer ikişer



ortak olan oyuncular, masaya eşler karşı karşıya gele cek biçimde otururlar. Her oyuncu dört ana yönle ad



landırılır: Kuzey, güney, doğu ve batı. Her ortak grubu için puan tutulur.



13 kağıt dağıtıldıktan sonra, her oyuncu kendi elinin



değerinihesaplar. Her renkteki kağıt dizisi, değer bakr mindan astan ikiliye doğru sıralanır. Puan sayımı as için



edebiyatı, modernizm akımının etkisinde kalmış Avru pa'daki benzerleri gibi, halk öykülerini ve inançlarını kaynak almıştır. Bu akımın en iyi temsilcisi Mario de An



4, rua (papaz) için 3, dam (kız) için 2 ve vale (oğlan)için 1 puandır. Böylece 1 destede-dağılım puanları dışında toplam 40 puan vardır. Genellikle ortaklığın kontrat ya



en iyi örneklerinden biri olarak kabul edilir.



lardan birinin son deklarede söylediği sayınım üzerine altı el (bir el, 4 oyuncunun birer kâğıt vermesi sonucu ortaya çıkan dört kâğıtlık bloktur) daha eklenmesiyle çı kacak sayı kadar el alınarak gerçekleştirilir. Sözgelimi, son deklare 4 körse, deklare eden takım kontratı yapa



drade'dir; Macunaima (1928) adlı yapıtı, modernizmin



Antropolog ve tarihçi Gilberto Freyre, toplumsal ta



rih üstüne yazılmış Sobrades e Mucambos (Efendiler ve



Köleler, 1933) gibi yapıtlarıyla, özellikle Brezilya'nın



kuzeydoğu bölgesinde yaşayan yazarları etkile miştir. Brezilya'nın dünyada en tanınan yazarların



dan Jorge Amado'nun romanları (Dona Flor e Seus dois



Maridos (Dona Flor ve İki Kocası, 1966]), pek çok dile



çevrilmektedir.



Brezilya akıntısı Atlas okyanusunun güney kesiminde, 50 güney enle minden başlayarak Güney Amerika'nın doğu kıyısı bo



pabilmesi için en az 20 puana gereklidir. Kontrat, ortak



bilmek için 6+4-10 el kazanması gerekir. Kontrat ya



pilmazsa, ceza olarak karşı takıma sayı yazılır; kontratla belirlenenden çok el alınırsa, fazladan sayı kazanılır.



Bazen savunmadaki ortaklar kontr diyebilir, yani



kontratı başarısızlığa uğratacaklarını belirtirler. Eğer ba şanrlarsa, deklareyi yapan aleyhine daha çok ceza sayı



sı yazılır. Başaramazlarsa, deklare eden takım daha çok sayı kazanır.



Deklare yaparken oyuncu, gerçek puanlarını hesap



yunca güneye doğru akan sıcak ve çok tuzlu akinti. At



larken, kağıt dağılımına dayalı aşağıdaki puanlar da he



Brezilya akıntısı, 150-40°Güney enlemlerinde Falkland



linde 3 puan, singleton (yani bir renkten bir kağıt) için iki



las okyanusundaki Güney ekvator akıntısının kolu olan



akıntısı tarafından doğuya yöneltilir. Sıcaklığı 19 °C-27 °C, tuzluluk oranı %o 35-37, derinliği 100-200 m'dir.



saba katar: Herhangi bir renkten hiç kâğıt olmaması ha



puan ve doubleton (bir renkten 2 kâğıt) için 1 puan. Deklare, önce kağıdı dağıtandan başlamak üzere sa



Brian Boru



at yelkovanı yönünde sırayla yapılır. Oyunu yükselt mek ya da deklare yapmak istemeyen oyuncu pas der.



Irlanda kralı (Thomond 921-Clontarf 1014). Limerich



(sinek), karo, kör (kupa), pik (maca). Bir oyuncu, bir on



Iskandinavlarını yenen Brian Boru (976), bütün Müns



ter'i ele geçirdi ve krallığını çok genişletti. Kral Mael



sechlainn Il'yi tahtını kendisine bırakmaya zorladı (1002). Iskandinavlarla müttefiklerini Clontarf sava



şında yendi; ama kendisi de öldürüldü.



Kağıtların aşağıdan yukarıya sıralaması şöyledir. Trefil



cekinden daha yüksek ya da aynı sayıda ama daha yük sek bir renkten deklare yapmak zorundadır. Buna göre 1 pik 1 körden daha yüksektir, iki ya daha fazla kör bir pikten daha yüksektir. Bir deklareden sonra üç tane pas söylenirse, deklarasyon kapanır ve son söylenen kağıt



koz haline gelir. Bu kuralın işlemediği tek durum, son



Fransız siyasetçisi (Nantes 1862-Paris 1932). Avukatlık



deklarenin sanzatu (ya da kozsuz) olmasıdır. Sanzatu oynandığında her el ortaya atılan kağıtların en yükse giyle kazanılır. Oyun, kontratın yapıldığı kozu ilk dekla



te Sosyalist Parti'yi kuran Aristide Briand, 1902'den



deklare yapan oyuncu) ortağı kağıtlarını masaya açık



liğe seçildi. 1905'te devlet ile kilisenin ayrılması yasası



Oyunun amacı "el" kazanmaktır. Deklarasyon ta mamlandığında, deklaranın solundaki oyuncu açılışı



Briand, Aristide ve gazetecilik yaptıktan sonra, 1901'de Jaurès'le birlik



ölünceye kadar, Sosyalist Parti'den ardarda milletvekil



nin raportörü oldu. 1906'dan başlayarak yirmibeş kez bakanlık (on yedisi Dışişleri bakanlığı), 1909'dan başla



yarak on bir kez başbakanlık yaptı. Özellikle sağlam bir Fransız-Alman yakınlaşması aracılığıyla Avrupa'da ba rişın sağlanması konusundagösterdiği çabalarla, 1925 1932 yılları arasında Fransız siyasetine ve diplomasisine



damgasını vurdu. Locarno Antlaşması'nın (1925 Ekimi)



imzalanmasında önemli rol oynayıp, 1926'da Nobel



Barış Ödülü'nü aldı. 1928'de 60 ülkenin savaşı “yasa



re eden oyuncu tarafından oynanır. Deklaranın (yani olarak yayar. Buna «yer» (ya da mor) denir.



yapar (ilk kâğıdı oynar), daha sonra deklaran yerden bir kağıt oynar ve sırasıyla oyun tamamlanır. Her oyuncu,



oynanan renkten elinde varsa oynamak zorundadır; ama elinde o renkten kağıt yoksa, istediği herhangi bir



kağıdı oynayabilir. Kozun, dört oyuncu arasında dü zensiz olarak dağılması, -bazen bu deklaran olmazsa



da- bir takıma yarar. Eli kazanan oyuncu, bir sonraki elin ilk kâğıdını oynar. Oyun 13 el tamamlanıncaya ka



370 BRIDGE, FRANK dar sürer.



Örnek oyun. Doğu kâğıdı dağıtır, aşağıdaki oyun oyna nabilir, Batı karoüçlüsüyle açılır, sonra kuzey ve güney 4 kör kontratını yapmaya çalışır. ORNEK OYUN



DOGU



GUNEY



PASS PASS



4 A02



10 8 72 J 973 743



PASS PASS



K



• 96 8



RATI



KUZEY



PASS



J5



.852



2



PASS



2



34



PASS PASS



3



4



PASS



• AQ85 D



la sanayi elması elde etmiş, 1946'da Nobel Fizik Ödü lü'nü almıştır.



Brie çoban köpeği



DEKLARE



• KJ 732



sinç ve yüksek sıcaklıkta, ilk kez grafitten bireşim yoluy



Fransız çoban köpeği ırkı. Erkeğinin omuzdan yere yüksekliği 58-68 cm, ağırlığı 36 kg olan Brie çoban kö



peğinin (dişisi biraz daha küçüktür), bedeni çok uzun



değildir. Kaba tüylü kuyruğu aşağı sarkık durur ve uç



A3







KO 1064



Bir bekçi köpeği olan Brie çoban köpeği yüksek boylu, güçlü,



496



hareketleri çok sevimli bir köpektir.



• 104 KO964 A



KJ1085



Bridge, Frank İngiliz keman virtüözü ve orkestra şefi (Brighton 1879



Eastborne 1941). Daha çok besteleriyle ün salan Frank Bridge, önce romantizm akımına uygun besteler yaptı. Zamanla gelişerek alışılmış XIX. yy. kalıplarının dışına çıktı (ünlü süiti, Deniz'de olduğu gibi; 1910-11). Birin



ci Dünya Savaşı'ndan sonra arka arkaya yeni tarzlar de nediyse de, değişik tonlamaları hep yoğun melodilerin yajda parlak eşliklerin arkasında kaldı.



Bridges, Robert



tüyleri buklelidir. Gerekirse kulakları kesilebilir. Tüyleri



İngiliz eleştirmeni ve şairi (Walmer, Thanet adası 1844 Oxford 1930). Oxford'da tıp öğrenimi gören Robert



koyu kurşuni ve kurşunidir. Göğsündeki küçük beyaz



Bridges, bir süre sonra hekimliği bırakarakkendini ede



sert, kalın, düz ve az uzundur. En yaygın renkleri siyah,



lekeler değerini düşürmez. Çok çabuk öğrenir, belleği



güçlüdür ve sahibine sadıktir.



biyata adadı. 1873'te Yunan şiirinden esinlenen şiirler



yazmaya başladı. Romantizmle hertürlü ilişkiyi kopara



rak, teknik kaygısını ön plana çıkardı. İngiliz şiirinin XIX. yy. sonundaki büyük teknik yenilenmesini gerçekleşti renlerden biri oldu.



Başlıca yapıtları: The Growth of Love (şiirler, Aşkın



Büyümesi, 1876), Eros and Psyche (şiirler, Eros ve Psik



he, 1885), Nero(manzum oyun, Neron, 1885), The Re



turn ofOdysses(manzum oyun, Odysseus'un Dönüşü, 1890), Milton's Prosody (eleştiri, Milton'un Nazmı, 1893).



Bridgetown Barbados'un başkenti. Aynı zamanda da ülkenin başlı ca limanı olan Bridgetown'un nüfusu 7 517'dir.



1620'de kurulan kentte, sanayi. (şeker vej rom



fabrikaları, tersaneler) ve turizm oldukça gelişmiştir.



Briggs, Henry İngiliz matematikçisi (Yorkshire 1561-Oxford 1630).



Londra'da Gresham College'da ders veren (1596 1619) Henry Briggs, sonra Oxford Universitesi astrono



mi profesörlüğüne getirildi. Logaritmalar üstüne çalış



malar yaparak Napier'ye 10 tabanlı logaritmaların öne



mini gösterdi. Geometri, trigonometri çalışmaları ya yınladı ve 10 tabanlı logaritmalar cetvelini hazırladı.



Bright, Richard Ingiliz hekimi (Bristol 1789-Londra 1858). Londra'da Guy's Hospital'da otuz yıl çalışan Richard Bright, sonra



kraliçenin hekimi oldu. Karaciğerde su birikmesine al kolizmin yol açtığını ortaya koydu (1827). Ayrıca gırtlak



veremini tanımladı ve karın urlarıyla ilgili önemli çalış malar yapti.



Bridgman, Percy Williams ABD'li fizikçi (Cambridge, Massachusetts 1882-Ran dolph 1961). Harvard Universitesi'ni bitiren Pery Willi



ams Bridgman, aynı üniversitede ders verdi (1908 1954). Ingiltere Krallık Derneği yabancı üyeliğine



Brisbane



Avustralya'nın doğu kesiminde kent. Brisbane irmağı



nin denize döküldüğü yerde, Maretan koyu kıyısında



yeralan, Queensland eyaletinin merkezi olan Brisbane,



(1949), ABD Bilim ve Sanat Akademisi üyeliğineseçildi. Tedavi edilemeyen bir hastalığa yakalanınca, intihar et



Avustralya'nın en büyük üçüncü kentidir; nüfusu 1 300



Daha önce 3 000 atmosferin üstüne çıkamayan yük



day ve maden dışsatımı) olan kentte, sanayi de ölçüde gelişmiştir: Tersaneler, petrol rafineriler, besin



sek basınç aygıtını geliştirerek, 100 000 ve bazen 450 000 atmosfere ulaşabilen yüksek basınçlar üreten



000'dir. Önemli bir dışsatım limanı (yün, şeker, et, bug. sanayisi, otomobil yapımı, gübre fabrikaları, vb.



Bridgman, yüksek basınç araştırmalarından yola çıka



Bristol



neral Electric'in araştırmacılarıyla birlikte, yüksek ba



Ingiltere'nin güneybatı kesiminde kent. Avon ırmağı kı



rak 7 aynı buz tūrü ve siyah fosforu bulmuş (1914), Ge.



BRNO



371



yısında yeralan Bristol'ün nüfusu 450 000'dir. Yakının daki Avonmouth ve Portishead doklarının da katkısıyla etkinliği önemli ölçüde artan limanından besin madde leri ve petrol dışalımı, ağır makineler ve motorlu taşıtlar başta, çeşitli sanayi ürünleri dışsatımı yapılmaktadır.



Bristol ayrıca, uçak sanayisiyle de ünlüdür. Bristol kanali



Güneybatı İngiltere ile Wales bölgesi arasında kör fez. Atlas okyanusunun kolu olan Bristol kanalının



uzunluğu 137 km'dir; genişliği69 km (batı ucunda) ile 8



km (Wales'te, Cardiff yakınında) arasında değişir. Wa



les kesimindeki kıyılarda sanayi gelişmiştir. Güney kıyı sindaki Somerset ve Devon, tarım alanlarıdır. Severn ir



mağı doğu kesiminde denize dökülür. Lundy adası, Swansea, Cardif ve Bristol'ün ulaşımını sağlayan bir



Tasanmini Sir Robert Smirke'un yaptığı Londra'daki British Museum, XIX. yy. Elgin Mermerleri'ni de kapsayan Eskiças



çok gemi, Bristol kanalından geçer. Büyük boyutlara



koleksiyonu, Reşit Taşı, vb. yapıtları içermektedir.



ulaşan gelgit olayının yarattığı sorunlar, gelgitten etki



lenmeyen Bristol limanının yapılmasıyla çözülmüştür.



Britanya: Bk. BİRLEŞİK KRALLIK; BÜYÜK BRITANYA.



kütüphanesinin alınmasıyla genişleyen koleksiyon için



daha geniş bir yer gereksinmesi doğunca, tasarımını Sir Robert Smirke'un yaptığı günümüzdeki yapı, 1847'de Montagu House'un yerini aldı. Müzenin başkütüpha



necisi Sir Anthony Panizzi'nin çizdiği planlara göre ya pılan dev kubbeli kütüphane on yıl sonra tamamlandı.



Britanya adaları



Müzenin doğal tarih koleksiyonu, 1883'te Güney Ken



Atlas okyanusunda, Avrupa'nın kuzeybatısında takı



Museum) adını aldı. British Museum'daki ve öbür kū



mada. Büyük Britanya adasını Wanda adalarını, Ork ney adasını, Shetland ve Sicily adalarını, Hebrides ada



larını, Man adasını, Wight adasını ve 5 000 küçük adayı



içerir. Toplam yüzölçümü 315 000 km”dir.



British Broadcasting Corporation Ingiliz radyo ve televizyon kuruluşu. 1980'li yılların so



nunda 4 ulusal radyo kanalı, 30'u aşkın yerel radyo is tasyonu ve iki kanallı bir televizyon ağından oluşan Bri



tish Broadcasting Corporation (BBC), aynı zamanda Ki sa Dalga Dünya Servisi aracılığıyla dünyanın dört bir ya nina radyo programları yayımlamaktadır. 1991'de, Hong Kong'da üslenmiş uydu servisi kanalıyla Asya'nın



çoğuna 24 saat sürekli yayım yapan her tür haberin ve rildiği bir kanalla Dünya Servisi Televizyonu'nu başlata rak, uluslararası televizyonculuk alanına girmiştir. Bu kanalın, 2000 yılına kadar Afrika ve Kuzey Amerika'ya da yayılması planlanmıştır.



British Museum



Ingiltere'de Dünyanın her yanından getirilen seçkin Es



kiçağ yapıtları ve etnografya koleksiyonlarını kapsayan müze. British Museum, hekim ve doğabilimci Sir Hans Sloane'un (1660-1753) biriktirdiği ünlü bir kitap, elyaz



ması ve doğa tarihi nesneleri koleksiyonunun hükümet tarafından satın alınmasıyla 1753'te kuruldu. Oxford kontları Edward ve Robert Harley'nin daha önce miras bıraktıkları önemli elyazması kütüphanesi ve Sir Robert Bruce Cotton'ın (1571-1631) bağışlamış olduğu elyaz



maları, sikkeler ve antikalar da Sloane koleksiyonuna



katıldı. George Il'nin, Krallık Kütüphanesi'ni 1757'de armağan etmesinden iki yıl sonra müze, Bloomsbury'



deki Montagu House'da halka açıldı.



XIX. yy'da arkeolojiye ilgiartinca, British Museum,



armağan ya da satın alma yoluyla Eskiçağ'la ilgili paha



sington'a taşınarak Doğa Tarihi Müzesi (Natural History



tüphanelerdeki elyazması ve basılı kitap koleksiyonları



nin bir araya getirilmesiyle de 1973'te British Library (Ingiliz Kütüphanesi) oluşturuldu. British Museum koleksiyonları dört ana bölümde



toplanmıştır: Eskiçağ yapıtları bölümü; sikkeler ve ma dalyalar bölümü; baskılar ve çizimler bölümü; günü müzde ayrı bir yapıda bulunan “Museum of Mankind" ("İnsanlık müzesi") adı verilen etnografi bölümü. Eski çağ yapılan bölümü, Misir, Batı Asya, eski Yunan ve



Roma, Tarihöncesi İngiltere, Ortaçağ ve Doğu yapıtla



nindan oluşan ayn ayrı koleksiyonlar kapsar.Müzedeki ünlü yapıtlar arasında, Mısır hiyerogliflerinin çözülme



sini sağlayan Reşit Taşı, Asurbanipal'ın Ninova'daki sa



rayından gelme Asur kabartmalan, Bodrum'daki Mau soleion'dan frizler, Sutton Hoo Gemi Mezarlığı, tunç ve fildişinden Afrika heykelcikleri sayılabilir.



Britten, Benjamin Ingiliz bestecisi (Lowestoft, Suffolk 1913-Aldeburgh, Suffolk 1976). Frank Bridge ve John Ireland'den beste



dersleri alan Benjamin Britten, geçimini sağlayabilmek için film ya da sahne müzikleri yazdı, 1937'de Salzburg



festivalinde çalınan Frank Bridge'in Bir Teması Üstüne Çeşitlemeler'yle ilk başarısını kazandı. Sonra çeşitli ya pitlarıyla ününü günden güne yaygınlaştırdı. Başlıca yapıtları: Peter Grimes (1945), Lucretia'nın



Kaçırılması (1946), Billy Budd (1954), The Turn of the



Screw (1954) operaları, insan sesi ve orkestra için Rim baud'nun Şiirleri Üstüne illuminations (1939), bir Te Deum ve birçok ezgi, alto ve piyano için Ovidius'un Al



t1 Dönüşümü, Dilenciler operasının yeni bir düzenle



mesi (1948), piyano için bir koncerto (1954), çalgı ve orkestra için gece müziği (1938), solocular, koro ve or kestra için bir kantat (1959), Shakespeare'in Bir Yaz Ge cesi Rüyası (1960), vb.



etti. Atina Akropolis'indeki klasik biçilmez yapıtlar elde



Brno



edilmesi buna örnek verilebilir. 1823'te George III'ün



Çek Cumhuriyeti'nde kent. Cumhuriyetin ikinci büyük



Yunan heykellerinin (Elgin mermerleri) 1816'da elde



372



BROCA, PAUL



kenti ve Güney Moravya'nın merkezi olan, Svratka ve



reket edebileceklerini algıladı. Albert Einstein'ın, işık



dağlık arazisinin doğu eteklerinde yeralan Brno'nun



buluşunu geliştirerek, yalnızca işık dalgalarının değil,



Svitava irmaklarının kavşağında, Bohemya-Moravya



nüfusu 389 892'dir. Adı, "tepe kenti” anlamında Keltçe



brynn sözcüğünden gelir. Büyük bir sanayi merkezidir: Dokuma, çelik, kimyasal madde ve silah (ünlü Bren tü feği burada yapılmıştır) fabrikaları. XIX. yy'da büyük bir



dalgalarının molekülsel özellikleri olduğunu öne süren



elektronların ve bütün moleküllerin işık dalgalarına



benzer enerji dalgaları gibi hareket edebilecekleri savi



ni ortaya attı. Doktora tezi (1924) olan bu kuramı, aynı zamanda, bir molekülün hareketi ile bir dalganın hare



kültür (Çek bestecisi Leos Janacek Brnoludur) ve din



keti arasındaki bağıntıya açıklık getirdi ve Erwin Schrö



(çevresinde birçok manastir (Avusturyalı genetikçi Mendel deneylerini bu kentteki manastırlardan birinde yapmıştır) ve kilise vardır) merkezi olmuştur.



nü oluşturdu. 1929'da Nobel Fizik Ödülü'nü aldı.



Broca, Paul Fransız cerrahı ve antropologu (Bergerac yakını 1824



dinger'in sonradan geliştirdiği dalga mekaniğinin özü Başlıca yapıtları: Recherches Sur la Théorie des Qu



anta (Kuanta Kuramı Üstüne Araştırmalar, 1924), On des et Corpuscules (Dalgalar ve Parçacıklar, 1930), Ma tière et Lumière (Madde ve Işık, 1937), Optique Ondu latoire et Corpusculaire (Parçacık ve Dalga Optiği,



Paris 1880). Bir hekimin oğlu olan Paul Broca, 1841'de tıp öğrenimine başlayıp, 1849'da tamamlayarak,



1950), vb.



1868'de cerrahi kliniği profesörlüğüne yükseldi. Afazi nin beynin sol üçüncü kıvrımında (Broca beyin büklü



Broimhe:



Bk. BRIAN BORU.



mü) ortaya çıktığını buldu. Antropolojiyi kurarak, “Bü



tünüyle, ayrıntılarıyla, doğanın geri kalan bölümüyle ilişkileriyle gözönünde tutulan insan topluluğunun in



brom



celenmesi" olarak tanımladı.



Periyodik çizelgede Vlla grubunda (halojenler) yeralan



Başlıca yapıtları: De l'Etranglement Dans les Hernies Abdominales (Karin Fıtıklarında Boğulmalar Üstüne,



1853), Mémoires de l'Anthropologie (Antropoloji Muhtıraları, 1871-1875).



kimyasal element.Simgesi Br,atom sayısı 35, atom ağır



lığı 79,904 olan brom, keskin, kötü kokulu bir sividir. Element durumundayken, neredeyse siyah gibi görū



necek kadar koyu kırmızı renktedir. 1826'da Antoine



Brockelmann, Carl



Jerôme Balard tarafından bulunan brom, doğada bu lunma oranı bakımından elementler arasında 36. sırada



Alman doğubilimcisi ve türkologu (Rostock 1868-Halle 1956). Breslau Üniversitesi'nde profesörlüğe yükselen



luk oranıyla, gazlar dışında, deniz suyunda erimiş ola



(1900) Care Brockelmann, çeşitli üniversitelerde Sami dili dersleri verdi. “Ulusal ödül"'le ödüllendirilip, Ze itschrift für Semitistik dergisini yönetti.



Başlıca yapıtlari: Grundriss der Vergleichenden Grammatik des Semitischen Sprachen (Sami Dilleri



Karşılaştırmalı Dilbilgisinin Temelleri, 2 cilt, 1908



1913), Geschicshte der Arabischen Literatur(Arap Ede



biyatı Tarihi, 2 cilt, 1898-1902), Ali's Qissa'i Jusuf (Ali'nin Kissa-i Yusuf'u, 1917), Mitteltürkischer Wortsc hatz (Orta Türkçe'nin Kelime Hazinesi, 1928), Osttür kische Grammatik der Islamischen Literatursprachen



Mittalasiens (Orta Asya'nın Islâmi Doğu Türk Edebiyatı Dillerinin Dilbilgisi, 1951-1954).



yer alır; yerkabuğundaki bolluğu bakımından 48. sıra dadır. Deniz suyundaki ağırlığa göre % 0,0065'lik bol rak en bol bulunan yedinci elementtir. Kolayca tepki



meye girdiği için doğada hiçbir zaman serbest olarak bulunmaz; tepkimeye girme



kolaylığına



karşın,



1841'de Zacatecas yakınlarında (Meksika) bulunan en der bir gümüş filizi dışında, hiçbir mineralin önemli bi leşeni de değildir. Deniz bitkileri ve hayvanları, bromu



gövdelerinde toplar, böylece, brom kaynağı haline ge lirler.Bazı esmersuyosunları vekabuklu deniz hayvan ları buna örnek gösterilebilir.



Kimyasal özellikleri. Brom, kimyasal özellikleri bakı mindan klora benzer; birçok elementle ve bileşikle



doğrudan birleşir; ama bu tepkimeler çok güçlü değil



dir. Karbon tetraklorür ve benzen gibi bazı organik çö



zücülerle bütünüyle karışabilir (dolayısıyla, bunlar, su



Broederlam, Melchior



çözeltilerinden brom elde edilmesinde kullanılabilir).



Flaman, ressamı (leper 1328'e doğr.-ay.y. 1410'dan



yumla girdiği tepkime patlayıcı, alüminyumla girdiği tepkimeyse çok güçlüdür; ama magnezyum, nikel ve



sonr.). Flandre kontu Louis de Male'ın ressamı olan



Melchion Broederlam, 1389'da, yapıtlarını Flandre'da



görerek onu Dijon'a çağıranBourgogne dükü Atak Phi



lippe'in ressamlığına getirildi. 1390-1393 arasında Pa



ris'te yaşadı. Başlıca yapıtı olan Champmol manastiri nin mihrap arkalığının dört kanadında, Meryem'e Veri len Kutsal Haber, Ziyaret, Tapınakta Takdim ve Mısır'a



Kaçış sahnelerini canlandırdı.



Broglie, Louis de Fransız fizikçisi (Dieppe 1892-Paris 1987). Sorbon



ne'da Henri Poincaré|Enstitüsü'nde kuramsal|fizik pro



fesörlüğüne yükselen (1928) Louis de Broglie, Fen Fa



Brom, metallerin çoğuyla tepkimeye girer; potas



kurşun, broma karşı tepkisizdir. Bazı durumlarda, söz gelimi demir ve çinkoyla tepkimesinde, tepkimeyi baş. latmak için nem gereklidir; sodyumla tepkimesindeki gibi bazı durumlardaysa yüksek bir sıcaklığa gerek var dır.



Bromun organik bileşiklerle girdiği tepkimeye brom



lama (brominasyon) denir. Brom, genellikle, doyma mış hidrokarbon bağına eklenir: CH2=CH2 + Brz CH, Br-CH, Brive hidrojen atomlarının yerine ge çerek fenolün halka yapısıyla tepkimeye girer: OH



kültesi'nde ders verdi (1932-1962). Fransız Bilim Aka



OH Br



Br



+ 3HB



+ 3 Brzlaq)



demisi üyeliğine (1933) ve sekreterliğine (1942) seçilip,



Fransız Átom Enerjisi komisyonu teknik danışmanlığı



yapti. Elektromanyetik dalgaların kuramsal sorunlarıyla



ilgilendi: Madde moleküllerinin enerji dalgaları gibi ha



Br



fenol



2,4,6-tribromienol



BRONTË KARDEŞLER 373 Brom, şu tepkimelerin de gösterdiği gibi, bir yükselt gendir: 2K11+ Brı - 2/KBr + 12 ve H, S + Brı: 2HBr + S. Sulu çözeltide hafif hidrolize uğrayarak hid robromik asit (HBr) ve hidrobromöz asiti (HBrO) oluş.



turur. Hidrobromöz asit kararsızdır ve sonuçta oksijen verir; bromlu suyun ağartıcı özelliğini bu olay açıklar: 2HBrO, - 2HBr +O2. Su içinde doymuş brom içe ren dondurucu bir karışımda, kırmızı renkli brom hidrat



(Brą:2H, O) billurlu çökelmeleri oluşur.



bronş Solukborusu ile akciğer hava kesecikleri arasında hava nin gidip gelmesini sağlayan yarı katı boru. Insanda so



luk borusu iki dala ayrılır. Her dal, beşinci sırt omuru hi zasındaki ayrılma yerinden aşağı doğru inip, kendiyle il gili akciğere girer ve birçok küçük dala (bronşçuklar)



ayrılır. Bronsçuklar, akciğer hava keseciklerinde sonla nırlar.



Elde edilişi. Az miktarda brom elde etmek için uygula



nan bir laboratuvar yönteminde, asitleştirilmiş bromür



bronş açıcılar



2NaBr + 2H, SO, + MnO, Na, SO, + MnSO + 2H2O + Brz. Bu yöntemde brom, tepkime karışı



Akciğerlerdeki küçük hava yollarını, (bronşçuklar), aç. mak ya da genişletmek için kullanılan ilaçları belirten



kazanması için yeterince soğutulur. İkinci bir laboratu



na, bronşçuklarıntkanmasına neden olan astım ve



cari değer taşıyan bromür çözeltisi kaynakları, buhar Jaştırma yoluyla deniz suyundan tuz ya da sudyum klo



sayılan solunum sırasında duyulan islığa benzer sese



lerin manganez dioksitle yükseltgenmesi gerekir:



mindan damıtılır ve hızla yoğuşarak normal sıvı halini



var yöntemi de, asitleştirilmiş bromür çözeltilerine klor gazı katılarak bromun ayrıştırılması ilkesine dayanır. Ti



terim. Bronş açıcılar, akciğerlere az hava girip çıkması



bronşit gibi hastalıkların tedavisinde çok yararlıdırlar.



Bronş tıkanması, astım nöbetinin tipik belirtilerinden



yol açar. Bronş açıcılar daha çok düz kaslardan oluşan



Kullanılışı. Brom, özellikle, dibromoetan üretiminde



bronş ağacı üstünde etkili olurlar. Ozerk sinir sistemini uyararak doğrudan genişlemeye yol açar ya da bronş genişletici kimyasal uyarıcılan yok eden enzimleri ket



yakıtlarına katılır. Yakıtın otomobil motorunda yanması



ağız yoluyla, şırınga edilerek ya da buğu solunumu yo



rür (NaCl) elde edildikten sonra artakalan yoğun sala muralar ya da artık çözeltilerdir.



kullanılır; bu madde, tetraetil kurşun içeren otomobil sırasında, tetraetil kurşun, egzos gazlarıyla birlikte atılan uçucu bir kurşun bromür oluşturarak motorun içinde



kurşun birikimini önler. Brom, ayrıca boyalarda, fotog raf emülsiyonlarında, yanmayı geciktirici preparatlar



lerler. Efedrin ve itipotrenol gibi uyarıcı bronş açıcılar, luyla alınabilir. Ketleyici bronş açıcılar, ağız yoluyla alı



nan teofilin ve türevlerini içerir.



söndürücülerde de kullanılır; ağartıcı olarak ve hafif ya



bronşit Bronşların, daha doğrusu bronş zarlarının iltihaplanma



lir.



bronşitivegen (akut) ya da süregen olabilir. Zar içindeki



da, böcek öldürücülerde ve metilen bromürlü yangın



tıştırıcı ilaçların hazırlanmasında da bromdan yararlani Zararları. Brom zehirlidir; solunum yolu zarlarında ve gözlerde şiddetli tahrişe yol açar. Güçlü bir oksitleyici olduğu için, yanıcı maddelerle temas ettiğinde tutus malarına neden olabilir; bu nedenle, yangın açısından



orta-yüksek derecede tehlikeli bir maddedir.



si. Solunum yollarının en sık görülen hastalıklarından müküs üretici bezlerin iltihaplanmasına bağlı olarak



bronş salgıları artar. Bronşitin başlıca belirtileri, sürekli



öksürük ve balgam çıkarmaktır; buna islık sesi ve soluk



yetmezliği eşlik edebilir. İvegen bronşit, genellikle gribe neden olan virüsler



Brongniart, Alexandre Théodore



den birinin bulaşmasıyla oluşur. Belirtileri gögüs kafe sinde rahatsızlık, ateş yükselmesi, agndır. Bronşitin da ha da ağırı olan boğmaca, Hemophilus pertussis bakte



Franız yerbilimcisi ve madenbilimcisi (Paris 1770-ay.y.



risinden kaynaklanır. Virüs enfeksiyonunun tedavisi,



Théodore Brongniart, Cuvier'yle birlikte Paris havza



bakterilerin neden olduğu ikincil enfeksiyonlar eklene



üretimini örgütlemek ve ürünlerin niteliğini yükselt



(irinli) dönüşebilir ve çeşitli antibiyotik tedavileri öneri lir. Ivegen kimyasal bronşit diye adlandınlan bronşit de, duman, klor, amonyak ve ozon gibi tahriş edici madde



1847). Genç yaşta madenbilimle ilgilenen Alexandre



belirtilerin hafifletilmesine yöneliktir; ama çoğunlukla



sını baştan sona inceledi. 1800'de, Sèvres yapımevinin



bilir; bu durumlarda hastanın balgamı beyazdan sanya



mekle görevlendirildi. 1802'de Museum'da madenbi



lim profesörlüğüne getirildi. 1829'dan sonra, sıradağla rin yerbilim çağları boyunca birbirini izledikleri ve sıra



lerin solunmasına bağlı olarak gelişir.



ların yöneliminin yaşlarınabağlı olduğu yolunda bir ku ram ortaya attı. Başlıca yapıtları: Essai d'une Classification Naturelle des Reptiles (Sürüngenlerin Dogal Sınıflandırılması Üs



Süregen bronşit, bronş zarının uzun süreli tahrişine bağlı olarak gelişirve uzun süren öksürükler aşırımüküs



gie (Madenbilim Temel Kitabı, 1807), La Géographie



rinda önemli derecede tahrişe yol açar. Súregen bron



Madenbilimsel Coğrafyası, 1811).



lara çok çabuk yakalanırlar; buna bağlı olarak, tekrarla yıcı enfeksiyonlara her zaman açıktırlar. Akciğer amfi



salgılanmasına yol açar. En sık görülen nedenlerinden



biri çok sigara içmektir. Bunun yanı sıra hava kirliliği, sa



tüne Deneme, 1805), Traité Elémentaire de Minéralo



nayi'duman ve tozlarının sürekli solunmasıda,bronş/za



Minéralogique des Environs de Paris (Paris Dolaylarının



şitli hastalar, gribe ve pnemokokların yolaçtığı hastalık



bronkoskop



Insan bedenindeki hava yollarını görerek incelemeye olanak veren basit endoskop türü. Bronkoskop temel



zeminin de birlikte görüldüğü durumlarda giderek ar



tan soluk darlığı, hareket yeteneğinin azalması ve işgo rememezlik durumu gelişebilir.



olarak, birbirinden farklı uzaklıklarda açılmış delikler



Brontë kardeşler



dur. Böylece akciğerin biri incelenirken öbürü solunu mu sürdürebilir. Küçük cerrahi girişimlerde, bronkos



çevreye kapalı (anneleri öldügünden huysuz bir hala



den oluşan ince, yaklaşık 40 cm uzunluğunda bir boru



kopun yanı sıra çeşitli cerrahi aletler kullanılabilir.



Bir anglikan papazının kızları olan Brontë kardeşler,



tarafından yetiştirilmişlerdir), yalnız yaşamlanndan çı



kardıkları şiirler ve romanlarla, Ingiliz edebiyatını



374 BRONTOSAURUS



bronz devri: Bk. TUNÇ DEVRİ.



Bronzino, II: Bk. İL BRONZİNO. bronzit: Bk. PİROKSEL.



Brouwer, Adriaen Flaman ressamı (Oudenaarde 1605/1606- Anvers 1638). Haarlem'de Frans Hals'tan ders alan Adriaen



Brouwer, Anwers'e dönerek serüvenci bir yaşam sür



meye koyuldu ve birçok kez hapse atıldı. Yakından ta



nıdığı kabareleri, kumarbazları, içkicileri, büyük bir ger



çekcilikle tablolarına aktardı. 33 yaşında vebadan öl mesine karşın, büyük ressamlar arasına girdi. Adriaen Brouwer'in bu yağlıboya tablosu XVII. yy. (Soldan saga) Anne, Emily ve Charlotte Brontë'nin erkek



Flaman doğalcılığının en güzel örneklerindendir.



kardeşleri Branwell tarafından yapılmış portreleri. Birlikte



çalışarak hazırladıkları ilk şiir kitabından sonra, Brontë kardeşler, aynı ayrı, başarılı romanlar yazmışlardır. (National Portrait Gallery, Londra.)



önemli ölçüde etkilemişlerdir. Charlotte Brontë (Thornton 1816-Haworth 1855). Bir



yatli okulda öğretmenlik yaptıktan sonra, kızkardeşle



riyle birlikte takma adla Poems(Şiirler, 1846) adlı yapıtı yayınladı. Jane Eyre (1847) adlı romanında, şiir ve ger



çekliği olağanüstü bir başarıyla bağdaştırarak büyük ün kazandı. 1849'da Shirley, 1853'te Villette adlı iki ro



man daha yayınladı. Emily Brontë (Thornton 1818-Haworth 1848). Poems (Şiirler) adlı kardeşleriyle ortak şiir kitabının en güzel şi



irlerini yazdı. Doğduğu bölgenin kıraç topraklarını içten



bir romantizmle betimlediği Rüzgarli Bayır (Wuthering



Heights) adlı romanıyla sonradan büyük ün kazandı. (



Anne Brontë Thornton 1820-Scarborugh 1849). Yaz



(



dığı iki romanında (The Tenant ofWildfellHall Wildfell



Hall Kahyası, 1847]; Agnes Grey (1948)) ablaları kadar başarılı olamadı.



Charlotte ve Emilly Brontë, romana lirizmi sokmuşlar



ve roman tekniğini romantik romanlardaki efsanelerle karşılaştırılabilecek simgesel bir dil haline getirmişler dir.



Brontosaurus: Bk. APATOSAURUS.



Brontotherium



Soyu tükenmiş memeli cinsi. Gergedan ve atla akraba olan, iri gövdeli Brontotherium'lar günümüzden 35 milyon yıl önceOligosen döneminde yaşadılar.54 mil yon yıl önce Kuzey Amerika'da ortaya çıkan Brontot heriidae ailesinin en iri bedenli üyelerindendirler. Daha sonra Asya ile Doğu Avrupa'ya da yayılıp, 22 milyon yıl önce yokoldular. Omuz başından yere yükseklikleri



2,5 m, uzunlukları 4,5 m, ağırlıkları yaklaşık 5 tondu. Dişleri zayıftı ve yumuşak bitkilerle besleniyorlardı. Bu runlarının üstünde, kalın bir deriyle kaplı, kemikten oluşmuş ve boynuza benzeyen bir çıkıntı vardı. bronz: Bk. TUNÇ.



Brontotheriidae ailesinin 35



milyon yıl önce yaşayan



üyelerinden



Brontotherium'lar dev bedenli



otçullardi.



BROWNİNG, ROBERT



gören Sir Thomas Browne, 1632'de Norwich'e yerle



Brouwer, Dirk Hollanda asıllı ABD'li astronom (Rotterdam 1902-New Haven



1966).



Doktorasını verdikten (1927)



375



sonra



ABD'ye yerleşen Dick Brouwer, gök mekaniği çalışma



şerek, çağının Ingiltere'sini anlama olanağı veren, çok değerli belgesel denemeler yazmaya başladı.



Başlıca yapıtları: Religio Medici (Hekimlerin Dini,



1643), Garden of Cyros (Kyros'un Bahçesi, 1658).



larını sürdürdü. New Haven'deki Yale gözlemevi mū



dürlüğüne getirilip (1941), gök mekaniği denklemleri



nin sayısal integral yöntemleri üstüne çalışmalar yaptı;



bu yöntemlerin yapay uydu yörüngelerinin incelenme sine katkıda bulunacağını ilk düşünen bilim adamları



arasında yeraldı. Astronomide yararlanılan değişmez



sayıların çoğunu yeniden gözden geçirdi ve Uluslarara si Astronomi Birliği'nin de benimsediği (1964) yeni bir



sistemin doğmasına yolaçtı. G.M. Clemence'la Met hods of Celestial Mechanics (Gök Mekaniği Yöntemle



Browning, Elizabeth Barrett İngiliz kadın şair (Moulton 1806-Floransa 1861). Hasta



lıklı, şiire düşkün bir çocukluk geçiren Elizabeth Barrett Browning, kırk yaşına kadar normal olmayan bir baba nin eziyetleri altında yaşadı. O tarihte şair Robert Brow



ning'e aşık olup, onunla kaçtı, evlendi ve birlikte İtal



ya'ya gitti. Bu dönemden sonra, şiirlerinde kocasının etkisinde kaldı ve şiirsel roman tūrünü benimsedi; ama



ri, 1961) adlı bir kitap yazdı.



Brouwer, L. E. J.



Hollandalı matematikçi (Overschie 1881-Blaricum



1966).Amsterdam'Üniversitesi'nde profesörlüğe yükse len (1912) Luitzen Egbertus Jan Brauwer, matematik ile mantık arasındaki bağıntıların genel kuramı, geometri



ve topoloji üstüne çalışmalar yaptı. Sezgicilik adlı çığırın doğmasına katkıda bulundu.



XIX. yy. Ingiliz şairlerinden Elizabeth Barrett



Brown, Charles Brockden



Browning in Michele



ABD'li romanci (Philadelphia 1771-ay.y. 1810). Çocuk



Gordigiani



yaşta edebiyata büyük heves duyan Charles Brockden



tarafından



Brown, daha 1789'da bir dergide The Rhapsodist(Rap



yapılmış bir



sodici) adlı bir roman yayınladı. Sonra, Godwin'in ingil



tere'de başlattığı kadın haklarını savunma kampanyası



tablosu.



ni benimseyerek, The Dialogue of the Alain (Alain'in Diyalogu, 1797) adlı romanında savundu. 1798'de,



duygusal ve insancıl romana daha yakın kaldı. Auraro



manını yayınladı: Wieland or the Transformation (Wie



nimsedi ve Victoria dönemi okuyucularının beğenisini



hem toplumsal, hem ruhbilimsel temelli ilk büyük ro



land ya da Dönüşüm). Bunu başlıca yapıtı olan Or



mond or the Secret Witness (Ormond ya da Gizli Tanık, 1799) izledi. Edgar Huntly (1801) ve Jane Talbot(1801)



adlı romanlarındaysa, entrikasının sağlamlığı ve üslubu nun güçlülüğü sayesinde, mizacındaki lirizm ile gerçek



Leigh (1856) ve Cry ofthe Children (Çocukların Çığlığı,



1858) gibi yapıtlarında Ruskin'in söylevci tutumunu be



kazandı. Ama asıl başarısını Robert Browning'e aşkını büyük bir ustalıkla yansıttığı soneleriyle kazandı: Son nets From the Portuguese (Portekizli Kadının Soneleri, 1847). Ölümünden sonra, Last Poems (Son Şiirler,



1862) adlı kitabı yayınlandı.



çiliği dengelemeyi başardı.



Brown, Robert



Browning, John Moses ABD'li mucit (Ogden 1855-Herstal, Liège 1926). Nam



İskoçyalı bitkibilimci (Montrose 1773-Londra 1858).



lu dibinden dolan bir tüfek (1879) bulan John Moses



Brown, Irlanda'da Joseph Banks'la tanışıp, onun etki



yaptı. Günümüzde adını taşıyan 7,65 mm'li otomatik



Tip öğrenimi görüp, askeri hekimlik yapan Robert



Browning, Winchester'la birlikte, seri atış açabilen topu



siyle bitkibilime eğildi. 1801'de Avustralya kıyılarında



tabancayı buldu (1896).



gabilimci olarak alındı. Birçok yeni türü kapsayan 4 000



Browning, Robert



ve sanat adamlarının koruyucusu ). Banks'in kitaplığıyla



uğraştı. British Museum'un bitkibilim bölümü yönetici



Ingiliz şairi (Londra 1812-Venedik 1889). Bir banka yo neticisinin oğlu olduğu halde, public-school'lara kon



de parçacıklarınınsıvılarda, özellikle suda yaptıkları dü



nim gören Robert Browning, daha çok kendi kendini



incelemeler yapmaya giden Investigator gemisine do



bitkilik bir koleksiyonla İngiltere'ye döndü(1805).Bilim



liğine getirilip, boyutları birkaç mikrondan küçük mad zensiz hareketi (Brown hareketi) buldu. Ayrıca, hücre



çekirdeği(1831)ve fosil bitkilerin mikroskopla incelen



formist olmayanlar alınmadığı için, düzensiz bir öğre yetiştirdi. 1833'te Shelley'nin etkisinde bir şiir yayınla



di: Pauline. Sonra, Italya'ya bir yolculuk yaptı ve bu yol



mesi (1851) konularında buluşlar yaptı.



culuktan, modern manzum dramın temellerini atmak emeliyle dönerek, Sordello (1840), Pippa Passes



(Yeni Hollanda'nın Biteyine Giriş, 1810).



(1841), A Soul's Tragedy (Ruhun Trajedisi, 1840) gibi



Başlıca yapiti: Prodromus Florae Nova Hollandia



Browne, Sir Thomas Ingiliz denemecisi ve hekimi (Londra 1605-Norwich 1682). Montpellier, Leiden ve Padova'da tıp öğrenimi



yapıtlarını yayınladı. 1845'te hasta ruhlu babasının acı çektirdiği Elizabeth Barrett'le tanışu, kaçırdı, evlendive birlikte Italya'ya giderek, eşinin ölümüne kadar (1861) Italya'da, özellikle Floransa'da yaşadı. Elizabeth'le ev lenmesinden sonra kuşağının başlıca şairi haline gelme



376 BROWN-SÉQUARD, CHARLES E. Çok güçlü bir şiir dili olan Robert



Browning, yapıtlarında alışılmamış



konuları işlemiştir.



giliz ordusunda hekimlik yapan Sir David Bruce, 1887'de etkisini keçilerde ve insanlarda gösteren malta humması üstünde çalışarak, hastalığa yolaçan etkeni



(Micrococcus Melitensis) buldu. Ayrıca, uyku hastalığı



konusunda önemli çalışmalar yaptı.



Bruch, Max Alman bestecisi (Köln 1838-Berlin 1920). Ondört ya



şında ilk senfonisini besteleyen Max Bruch, Ferdinand Hiller ve Carl Reinecke'den beste dersleri aldı. Köln,



Berlin, Leipzig, Viyana, Dresden, Münih ve Mannhe im'da orkestra yöneticiliği yapıp, Mannheim'da Lorelei (1863) adlı operasını sahneletti. Koblenz'de müzik yö neticiliği, Sondershausen sarayında orkestra yöneticili



sini sağlayan yapıtlarını vermeye başladı. 1850'de Noel



ği, Liverpool Filarmoni orkestrası yöneticiliği, Breslau orkestrası yöneticiliği ve Berlin Akademisi'nde beste



larını yazmaya girişerek, 1855'te Men and Women (Er



öğretmenliği yaptı. 1910'da emekliye ayrıldı.Üclopera,



Gecesi ve Paskalya Günü adlı şiirini ve şiirsel monolog



kekler ve Kadınlar) adlı kitabında topladı (bu kitapta



koro ve orkestra için yapıtlar, keman koncertolari (op. 26; sol minor), üç senfoni, birkaç oda müziği (dörtlüler,



lümlerde-, betimleyici şiir duygusal bir simgecilikle iç içedir; şairin esini büyük bir çeşitlilik göstererek en yalın öykülerden romanlaştırılmış özgeçmiş öyküsüne, hatta



üçlüler, vb.) ve çeşitli orkestra parçaları bestelemiştir.



risinin ölümünden (1861) sonra, Dramatis Personae



Avusturyalı besteci ve orgcu (Ansfelden 1824-Viyana



(Dram Kişileri,1864), adlı yapıtını ve başyapıtı olan The



1896). Kendi kendine org çalmayı ve beste tekniklerini



-özellikle şairin gerçek bir mitosa dönüş sürdüğü bö



doğa üstü öğeler kapsayan masallara kadar uzanır). Ka



Ring and the Book'u (Yüzük ve Kitap, 1868-1869) ya yınladı. Sonraki yapıtlarında (The Red Cotton Nightcap Country (Kırmızı Pamuk Takkeler Ülkesi, 1873]; Aso



Bruckner, Anton



öğrenen Anton Bruckner, bir yarışma kazanarak Linz



katedrali orgculuğuna atandı (1855). Sık sık Viyana'ya yolculuklar yaparak Sechter'den kontrapunto, Otto



lando (1889); vb.) aynı güçlülüğe erişemedi.



Kitzler'den beste dersleri aldı. 1857'de saray kilisesi



Brown-Séquard, Charles É.



varında org, kontrapunto ve beste dersleri verdi.



orgculuğuna atanip, bir yandan da Viyana konservatu



Fransız hekimi ve fizyoloji bilgini (Mauritius adası 1817



Paris 1894). Babası öldüğü için annesi tarafından yetişti



rilen Charles Édouard Brown-Séquard, tıp öğrenimini



1891'de Viyana Üniversitesi tarafından felsefe onur doktoru unvanıyla ödüllendirildi. Almanya, Fransa ve



İngiltere'de başarılı org konserleri verdi. Ama besteci



olarak ünü, ölümünden uzun yıllar sonra yaygınlaştı.



tamamlayıp (1846), fizyoloji çalışmalarına başladı.



1851 hükümet darbesi sırasında Fransa'dan ayrıldı ve 18 yıl süreyle çeşitli ülkelerde çalıştı: Mauritius adasın da kolerayla savaştı; Richmond Universitesi'nde fizyo



loji dersleri verdi; Londra'da sinir hekimliği yaptı. Har



vard Üniversitesi'nde fizyoloji profesörlüğüne yükse



lip,1868'de Paris Fakültesi'ndedeneysel tip dersleri ver



meye başladı. 1878'de Collège de France'ta Claude Bernard'ın yerine atandı.



Opoterapi adı verilen tedavi yöntemini bulan Brown



Duygulu ve verimli



Séquard sara, lenf düğümleri, kanın bileşimi, omurilik



bir besteci olan



konularında çalışmalar yapmış, adını taşıyan Brown



Anton Bruckner,



Séquard belirtisi ni(omuriliğin bir yanında bozukluk ol



renkli ve geniş bir orkestralama



duğunu gösterir) bulmuştur.



Brönsted, Johannes Nicolaus Danimarkalı kimyacı (Varde 1879-Kopenhag 1947). Mühendislik öğrenimini tamamlayan (1898) Johannes Nicolaus Brönsted, kimyaya ilgi duydu. Kopenhag Üni



versitesi laboratuvarında asistanlık yapmaya başlayıp,



1909'da fizik ve kimya profesörlüğüne atandı. Kimya



sal tepkimeler kinetiğine önemli katkılarda bulundu.



Arrhenius'un iyon kuramını yeniledi.



ortaya koymuştur.



Wagner'in açtığı yoldan en modern müziğe yönelen



Bruckner, bestelerinde Beethoven ile karşılaştırılmasını sağlayan ritim anlayışıyla ve kontrapunto bilgilerinin ağır bastığı ilgi çekici tekniğiyle, anlatım, eksiksizlik ve



güç peşinde koşmuş, birçok müzik uzmanı tarafından



Brahms'la karşılaştırılmıştır. Besteleri arasında özellikle



9 senfonisi önemlidir. Dinsel yapıtları arasında üç mis



sa, bir Te Deum, solo, koro ve orkestra için Mezmur (1872) sayılabilir.



Bruce, Robert: Bk. ROBERT I.



Bruegel, Jan



Bruce, Sir David



Flaman ressamı (Brüksel 1568-Anvers 1625). Yaşlı Pi eter Bruegel'in küçük oğlu olan Jan Bruegel (Kadife Bruegel denir), önce çiçek ve meyve resimleri yaptı.



Avustralyalı hekim (Melbourne 1855-Londra 1931). In



İtalya'ya giderek manzara ressamlığına yöneldi.



BRUNEI



377



Pieter Bruegel'in Karda Avcılar adlı tablosu. Sakin bir ocak manzarasında, bir grup avci ve köpekleri yorgun argın evlenne dönerlerken, uzakta, donmuş gölet üstünde kayan köylüler seçilmektedir. 1597'de Flandres'a dönerek Anvers'e yerleşti. Ru



bens'le yakın dostluk kurdu ve onunla birlikte Adem ve



mesinden ötūrų“Cehennem Bruegel"diye anıldı.Baba sinin yapıtlarının kopyalarını yaptı.



Havva Yeryüzü Cennetinde'yi yaptı. Brugge



Bruegel, Pieter Flaman



ressamı (Bruegel 1525/1530 arası-Brüksel



1569). Çocukluğunu, Hieronymus Bosch'un doğduğu



S'Hertogenbosch'ta geçiren Pieter Bruegel (Yaşlı Brue



Belçika'nın kuzeybatı kesiminde kent. Kuzey denizin den 16 km içerde, alüvyonlu kuzey ovasında yeralan Batı Flandres'ın merkezi olan Brugge'nin (Fransızca



Bruges) nüfusu 118 146'dır. Köprü anlamına gelen adı,



gel denir), ünlü ustanın yapıtlarının etkisinde kaldı. An vers'e giderek, 1554'te Anvers loncasına alındı. Sonra



bölgede bulunan birçok akarsudan birinin üstündeki bir Roma köprüsünden kaynaklanır. Eski kesiminin kıv



nattan çok doğayla ilgilendi. Anvers'e dönünce, gra vürcüler için desenler çizdive manzaralar yaptı. Sonra



si merkezi olan Brugge XII. yy'da parlak bir dönem ya



zü (1558), Atasözleri (1559), Çocuk Oyunları (1560).



ziydi. Ne var ki kenti denize bağlayan Zwin irmağı üs tündeki ulaşımda giderek artan sorunlar ve iç çekişme



Italya'ya gidip, dag görünümlerine hayran kalarak, sa



rimli sokakları ortadaki pazar meydanına ulaşır.



Flandres'ın başlıca limani ve en önemli tekstil sanayi



ilk üç büyük yapıtını ortaya koydu: Oniki Flaman Atasö



şadı: Ingiltere ve İskandinavya'yla ticaretin de merke



Sonra Brüksel'e yerleşti (1563).



Bruegel'in sanatında üç dönem ayırdedilebilir. Ön ce manzaralar yapmış (Aylar ya da Mevsimler dizisi)



ler sonucunda geriledi ve XVI. yy'da ticaret etkinlikleri



(Büyücü Kralların Tapınması



ebrugge kanalı yapılınca, limanı yeniden canlanan kentte sanayi de hızla gelişti. Günümüzde Brugge'nin



sonra gerçekçilik dolu büyük, dinsel tablolara yönelmiş Dagda Vaiz, Ölümün Za feri), daha sonra günlük yaşamdan sahneleri ve yaşa



nin önemli bir bölümünü Anvers'e kaptırdı.



XIX. yy'da denize bağlanma noktasını sağlayan Ze



min acı yönlerini ele almıştır(Karda Avcılar, Hasat, Kör



başlıca gelir kaynağı, ünlü rahibe manastiri Beguinage,



larıyla, Italyan sanatının etkisine girmiş Flaman sanatina



ustalarından birçok yapıtı içeren müzesinin çektiği tu



ler, Dilenciler, Dügün Yemeği, Köylü Dansı, vb.). Yapıt



kentin Ortaçağ'dan kalma bölümü ve Flaman. resim



yeniden özgünlük kazandırmayı başarmıştır.



ristlerdir.



Bruegel, Pieter 11



Flaman ressamı (Brüksel 1564'e doğr.-Anvers 1637



ya da 1638). Yaşlı Bruegel'in büyük oğlu olan Pieter I



Bruegel, yangın ve cehennem sahnelerini çok sık işle



Brunei



Borneo'nun kuzeybatı kıyısında müslüman sultanlık. Toprakları Malaysia'nın Saravak eyaleti tarafından ku şatılmış olan Brunei Sultanlığı, daha XV.yy'dan önce In



378



BRUNEL, ISAMBARD KINGDOM 115 Plumpeng Puma



GÜNEY



Brunei Karteri



Bandar Seri Begavan



ÇİN



uda



DENIZI Won



Trum



Bangar Seria



Be teps



Twin



Pagon D



MALAYSIA



BRUNEI SULTANLIĞI wo



GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 5 765 km². Baş



Long Sedan 1159



kenti ve en büyük kenti: Bandar Seri Begavan (52 300 nüf.).



BRUNEI



TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1990 tah.): 372 108;



nüfus yoğunluğu: Km?'ye 52 kişi; nüfus dağılımı (1989): Kentlerde - % 59; kırsal kesimde - %



41. Yıllık nüfus artış hızı (1989): % 2,7. Resmidili:



Bishenim alta calmistu



IM



1‫ما‬.‫ا‬ « ‫د‬1111‫ ا‬۱‫نادابا‬



Tuulil



Malayca. Başlıca dinler: İslâm (resmi), buddhaci



lik, animizm, hıristiyanlık.



EĞİTİM VE SAĞLIK. Okuma-yazma oranı (1984):



Yetişkin nüfusun % 80'i. Üniversite sayısı (1989): 1. Hastane yatak sayısı (1986): 876. Hekim sayısı (1986): 171. Ortalama ömür (1989): Kadınlarda



– 72,7; erkeklerde - 70,1. Bebek ölüm oranı (1989): 1 000 canlı doğumda 11.



EKONOMI. GSMH (1988): 3,32 milyar dolar; kişi başına ulusal gelir: 14 120 dolar. Etkin nüfus dağı limi (1988): Tarım ve balıkçılık - % 5; sanayi (1986) -% 8,6. ticaret ve hizmetler - % 25; in şaat - % 19; kamu hizmetlileri (1986): % 40.



Dış ticaret (1988): Dışalım -1,04 milyar dolar; dışsatım – 1,07 milyar dolar; ticaret yaptığı başlı



ca ülkeler: Japonya, Singapur, ABD. Para birimi: 1 Brunei doları 100 sent.



YÖNETİM. Tūru: Meşruti sultanlık. Siyasalbölüm lenmesi: 4 yönetim bölümū.



ULAŞIM. Demiryolları(1987):19 km.Karayolları: Toplam 1 860 km (% 50'si asfaltlanmış). Başlıca li manları: 1. Başlıca havaalanları: 1.



çok engel getiren yasalar nedeniyle, Çinlilerin çoğu



yurttaşlık haklarından yoksundur ve işgücünün yaklaşık



% 40'ını yabancılar oluşturmaktadır. Brunei Sultanlı ğı'nda yaşayanlar gelir vergisi ödememektedir. Sağlık



hizmetleri ve eğitim parasızdır.



TARIH, DEVLET YAPISI VE KURUMLAR Brunei, VI. yy. gibi erken bir dönemde gelişmiş bir tica ret merkeziydi. XV. yy'da hükümdarın İslam dinini ka



bul etmesinden sonra kuzeydeki Borneo ve güneydeki Filipinler vergiye bağlandı ve güçlü bir bağımsız sultan lik oluşturuldu. 1511'de Malakka Portekizlilerin eline



geçince, Brunei XVII. yy'a kadar Güney Asya'nın en güçlü müslüman devleti olarak kaldı. Ne var ki XVII. yy'da güçsüz düşünce topraklarının büyük bölümünü



kaybetti. Devletin bütünüyle ortadan kalkma olasılığı belirince, 1888'de Ingiliz himayesi kabul edildi. Ikinci



Dünya Savaşı sırasında Japonlar'ın işgal ettiği ülke, sa vaştan sonra yeniden İngiliz himayesine girdi. 1964'te,



yeni kurulan Malaysia Federasyonu'na katılmayı kabul etmedi. Malaysia'yla gergin ilişkiler Brunei'nin Ocak



1984'te bağımsızlığını elde etmesine kadar sürdü. Bru giliz İmparatorluğu'nun denizaşırı ticaret merkezlerin



den biriydi. 1888-1984 arasında İngiltere'nin “hima ye" sinde kaldı. Başkenti Bandar Seri Begavan'dır.



YÜZEYŞEKILLERI, TOPLUM YAPISI VE EKONOMI Brunei, Limbang irmağı havzasının Malaysia'nın elinde bulunması (Brunei bu toprakları geri almak için uğraş



mış ama başaramamıştır) nedeniyle ikiye bölünmüş du



rumdadır. Topraklarının büyük bölümü tropikal or



nei sultanı, çoğu aile üyelerinden ve teknokratlardan



oluşan bir hükümetle ülkeyi yönetmektedir.



Brunel, Isambard Kingdom İngiliz mühendisi (Portsmouth 1806-Westminster 1859). Sir Marc Isambard Brunel'in oğlu olan



Isambard Kingdom Brunel, Atlas okyanusunu aşan ilk satlantik GreatBritain'i (1845) ve çağının en büyük



manlarla kaplıolduğu ve yalnızca %5'i ekildiği için, be sin ürünleri dışalımı yapma zorundadır. Petrol ve doğal



buharlı gemilerden Great Western'i, ilk demir tran



gerçekleştirilmektedir. Üretimin bugünkü hızla sürdü



Brunel, Sir Marc Isambard



gazınsa 2022 yılı dolaylarında tükeneceği hesaplan



Fransız asıllı İngiliz mühendisi (Hacqueville 1769-Lon



gaz sanayisi ülkenin kuzeybatı kıyısı boyunca ve deniz de yoğunlaşmıştır ve toplam üretimin %85'i buralarda rülmesi durumunda petrol rezervlerinin 2014, doğal maktadır. Nüfusun % 68,8'ini Malezyalilar, % 5'ini



başka yerli gruplar, % 18,3'ünü Çinliler ve % 7,9'unu öteki yerli halklar oluşturur. Çinliler ülke ticaretini elle



rinde bulundururken Malezyalılar kamu hizmetlerinde



çalışmaktadırlar. Ülkede bulunan yabancılara yurttaşlık haklarının verilmesini çok katı kurallara bağlayan ve bir



gemisi Great Eastern'i (1858) yaptı.



dra 1849). Fransız deniz kuvvetlerinde memurluk ya pan (1786-1792) Sir Marc Isambard Brunel, krallık yan



lisi olduğu için, Fransız Devrimi'nden sonra ABD'ye gö çerek (1793), bir süre için mimar ve mühendis olarak çalıştı. Gemiüretiminde çalışmak için İngiltere'yegidip (1799), ayakkabı, dikiş, baskımakinelerilyaptı.Thames



BRÜKSEL LAHANASI 379 irmağında ilk tüneli açmaya girişti (1825) ve her biri 6,5 m boyunda, 90 cm eninde 20 demirdöküm iskele kul



lanarak tüneli gerçekleştirdi.



kalma Belediye konağı, ırmağın doğu yakasındaki üç



gen biçimli lonca evleri ve gotik üslubunda katedralle riyle görkemli görünümünü korumaktadır. Krallık sara



yı, Adalet sarayı ve Belçika Millet Meclisi'nin toplandığı



Brunelleschi, Filippo



saray da bu kesimdedir. Bir zamanlar eski kentin mer



Italyan ressamı, mimarı ve heykelcisi (Floransa 1377



ney merkez bulvarının alundan akmaktadır.



kezini oluşturan Senne irmağı günümüzde kuzey-gü



ay. y. 1446). Bir noterin oğlu olan Filippo Brunelleschi,



genç yaşta sanata yönelerek, önce heykelcilik alanında çalıştı. Floransa vaftiz yerinin kapılarının yapımı için açı



lan yarışmaya katıldıysa (1401) da, yarışmay. Ghiber.



Brüksel, Belçika'nın başlıca sanayi (kimya sanayisi,



kâğıt ve besin fabrikalan, vb.) merkezidir. Sanayi semt



leriSenne vadisiboyunca kuzeyde yeralır. Kent aynca, ülkenin karayolu ve demiryolu ağının kavşak noktasıdır



ti'nin kazanması üstüne Roma'ya giderek, eski anıtların



ve havalimanı Avrupa'nın en önemli hava limanlann



güzelliğine kapıldı ve mimarlığa yöneldi. Floransa'da,



dan biridir.



Santa Maria del Fiore kilisesinde, boyutları Roma'daki



San Pietro kilisesininkilerden daha büyük olan ünlü



kubbeyi gerçekleştirdi. Başlıca yapıtı olan bu kubbe den sonra, Floransa, Pisa, Pisano ve Milano'da birçok kilise ve saray yapti.



Belçika'nın başlıca iş merkezleri Brüksel'dedir; 1958'den sonra Avrupa Topluluğu (AT) merkez bürola



rinin kurulmasıyla yeni iş alanları da açılmış, 1990 yılla rinda AT'yle ilgili hizmet kesimi, kent ekonomisinde büyük bir rol oynamaya başlamıştır. Brüksel aynı za manda NATO'nun da merkezidir. TARIH



Ortaçağ başlannda Senne vadisi bataklıkları yakınında ki bir kale çevresinde kurulan ve "bataklıklar içindeki Floransa'da



planları Filippo Brunelleschi



tarafından çizilen Santa Croce



manastir kilisesinin



sapelinin yapımına 1442'de başlanmıştır. Klasik



dekorasyonu ve



yerleşme" anlamına gelen “Bruoc-sella” adı verilen



kent, XI. yy'da surlarla çevrilip, Brabant düklerinin mer kezi oldu ve kumaş sanayisi gelişti. 1430'da Brabant



bölgesi, Bourgogne düklerinin eline geçince, Brüksel



de hızla gelişerek zenginleşti. Zenginliği ve önemi, XVI.



yy'da İspanyol Felemenki'nin de merkezi haline gelin ce, daha da arttı. 1830'da bağımsız Belçika devletinin



başkenti olmasından sonra, eski surların yerine bulvar lar yapılıp, yeni yerleşme semtleri kurulmasıyla hızla çevreye yayıldı.



ince



oranlamalarıyla ünlüdür.



Alberti, Bramante ve Vignolo'dan önce, Eskiçağ sa natına dönüşün başlatıcısı olan Brunelleschi, Italya'da Rönesans'ın öncülerinden biri ve en tutarlısıdır.



Brüksel griffonu Belçika'da üretilmiş sūs köpeği. Suratı kısa, gözleri iri ve koyu renklidir.Yüzündeki uzun tüyler, özel birhava ve rir. Omuzdan yere yüksekliği 20 cm, ağırlığı 3,5-4,5 kg'dır. İri yuvarlak kafasının yukan kesiminde yan dik kulaklan (istenirse kesilebilir) vardır. Küçük ve dik kuy



Romalı siyasetçi (Roma I.O. 85'e doğr.-? 1.Ö. 42). Gal



ruğunun üçte ikisi kesilebilir. Tıknaz gövdesi daha çok kaba ve sert tüylüdür. Rengi kızıla çalan kahverengi, si yah ve kızıl-kahverengi hareli, siyah zemin üstüne kızıla



48'de Gallia Cisalpina valiliğine getirildi. Sezar'ın öldü



peğiyle bir pinzer irkının çaprazlanmasıyla elde edil



elinde hançerle görünce "Sen de mi Brutus" diye hay



kırmıştır), halk ayaklanınca Cassius'la birlikte Ro



malar yapılmış, XIX.yy'da Brüksel griffonunun standart özellikleri belirlenmiştir. Genellikle uysal bir hayvan ol



nius'un ordusuna yenilmeleri (I.O. 42) üstüne, kılıcıyla



maktadır.



Brutus, Marcus Junius ya'da ve iç savaş sırasındaki Marsilya kuşatmasında Se zar'ın yardımcılığını yapan Marcus Junius Brutus, I.O.



rülmesi olayına karışıp (Sezar, çok güvendiği Brutus'u ma'dan kaçtı. Philippoi ovasında Octavianus ve Anto



çalan kahverengi, lekeli ya da düz siyah olabilir.



Brüksel griffonu irki, XVII. yy'da Belçika sokak kö



miştir. Daha sonra bazı epanyol irklanyla da çaprazla



masına karşın aralarından inatçı ve hırçın olanlar da çık



intihar etti.



Brüksel



Belçika'da kent. Belçika'nın başkenti ve Brabant ilinin merkezi olan, ülkenin ortasındaki vadide, Anvers'in



yaklaşık 40 km güneyindeyeralan Brüksel'in nüfusu 970 500'dür (çevre belediyelerle birlikte).



Brüksel griffonu



ama Belçika'nın Flaman bölgesi içinde yeralır.Bu yüz



bir pinser ırkından türetilmiştir. Dış görünüşü teriyeye



Brüksel çoğunlukla Fransızca konuşulan bir kenttir;



den Belçika'nın iki dilli topluluğunun süregelen çekiş mesinin merkezidir: 1970'te üniversitesi (1834'te ku



benzer



rulmuştur) biri Fransızca, öbürü Flamanca eğitim ve ren iki üniversiteye bölünmüştür.



GÜNÜMÜZDE BRÜKSEL



Brüksel lahanasi



nünü izleyen bir bulvarla çevrili eski kent, XVI. yy'dan



lliman iklimlerde yetişen, ticari bakımdan değerli laha



Senne Vadisi'ndeki 1831'de yıkılan kent surlarının yö



380 BRÜNİNG, HEINRICH Brüksel lahanasında bir sap üstünde, üzüm



salkımı gibi sıralanmış



Buchanan, George



100'e yakın çok küçük



İskoçyalı hümanist(Killearn 1506-Edinburgh 1582). Pa



lezzetlileri, sonbaharda



arasında Sainte-Barke kolejinde ders verdi. Bir süre İs



lahana bulunur. En



toplanan ilk hasadın ürünleridir.



ris'te öğrenim gören George Buchanan, 1526-1529



koçya ve İngiltere'de kaldıktan sonra Fransa'ya dönüp,



Bordeaux'da Guyenne kolejinde öğretmenlik yaptı



(öğrencileri arasında Montaigne de vardı). 1544'ten



sonra Portekiz'de Coimbra kolejinde ders verdi; engi zisyon tarafından hapse atıldı. Serbest kalınca Paris'e



dönüp, 1560'ta İskoçya'ya giderek, genç James VII'nin eğitmenliğine ve Saint-Leonard koleji yöneticiliğine



atandı. Euripides'ten esinlenen oyunlar (Baptistes,



1577; Jephtes, 1554), Berum Scotiacarum Historia



na çeşidi (Brassica oleracea var. gemmifera). Adının da belirttiği gibi, Belçika'da, lahananın (Brassica oleracea)



değşinime uğratılmasıyla elde edilmiş olan Brüksel la hanasının 1 m dolaylarındaki gövdesi üstünde yetişen



2-4 cm boyunda, minyatür lahanalar, özellikle Avrupa ülkelerinde çok beğenilen bir sebzedir.



(1582) adlı bir İskoçya tarihi, yazdı ve Euripides'ten çe viriler (Alkestis, Medeia) yaptı.



Buchanan, James ABD'li siyaset adamı(Stony Halter, Pennsylvania 1791 Wheatland, Pennsylvania 1868). ABD'ye göçmüş İr



Brüning, Heinrich Alman siyasetçisi (Münster 1885-Vermont, ABD 1970). Reichstag'a milletvekili seçilen (1924) Heinrich Brū ning, başbakanlığa getirilerek (1930), parlamenter de



mokrasiyi güdümlü demokrasiye dönüştürmeye çalıştı:



Reichstag'ı dağıttı (Temmuz 1930); seçimleri yeniledi;



ama 107 Nazi milletvekilinin parlamentoya girmesi Hit ler'e iktidar yolunu açtı. Hitler'in iktidara gelmesini ön lemek için, Hindenburg'u yeniden cumhurbaşkanı seç



tirmeye çabaladı; ama askerî birlikler kurulmasına karşı



çıkınca, Hindenburg tarafından görevden uzaklaştırıldı



(31 Mayıs 1932). Sürgüne gönderilip (1933), Baltimore Katolik Üniversitesi'nde ders verdi ve ancak 1952'de



Almanya'ya dönebildi.



Bubastis Eski Mısır'da kent. Kahire'nin 83 km kuzeyine kurulan



Bubastis'in (günümüzdeki adı Tel Basta'dır), adı, eski



Mısır'ın kedi tanrıçası Bastet'ten gelir. Eski Krallık döne minde dişi aslan olarak tapınılan Bastet'e adanmış olan kentte, tanrıça Bastet'e Yeni Krallık döneminde de say gi gösterilmiş, ama ne var ki daha sonra, geleneklerde bir kaynaşma gözlenmiş ve Mısır dininin karşıtları bir leştiren yapısı, tanrıçayı zarif bir kediye dönüştürmüş.



tür. Bubastis'te, örneklerine günümüzde de rastlanan çok sayıda tunç kedi heykelciği yapılmıştır. Bubastis, Misir tanrıçası Bastet'in



saygi gördüğü bir merkezdi. Resimde kedi



biçiminde betimlenen



tanrıça, kedi başlı bir kadın olarak



da gösterilmiştir. Bastet tapınaği ve



tannçanınadına yapılan yıllık



ABD'nin 15. cumhurbaşkanı James Buchanan.



landalı bir çiftçi ailesinin oğlu olan James Buchanan, hu



kuk öğrenimini tamamlayıp (1812), Pennsylvania eya let meclisi üyeliğine '(1814), federal meclis üyeliğine seçildi (1820). Petersburg elçiliğine atandı ve ABD ile Rusya arasında bir ticaretantlaşmasıyapılmasını (1831) sağladı. Senatörlüğe seçilip (1833), köleliği savundu. Dışişleri bakanlığına getirilip, genişleme siyasetini des tekleyerek, Meksika'yla bir savaştan sonra Texas'ı ilhak etti ve ABD'nin kuzeybatı sinirini 49. enlem olarak be



lirledi. Londra büyükelçiliğine atanip (1853), ABD'nin



Küba'yı ilhak tezini destekledi. ABD Cumhurbaşkanlı ğına seçilip (1857-1861), Çin'le bir ticaret antlaşması imzaladı (1859). Ayrılık Savaşı'na hazırlanan güneyli



demokratların siyasetini destekledi; ama iç savaş sıra sinda kuzeylilerin safına geçti.



şenlik,



Herodotos'un tarihinde



anlatılmaktadır.



Buchenwald



Nazi iktidarı döneminde, Almanya'nın Thüringen eya



BUDDHA



letinde, Weimar yakınlarında kurulmuş en önemli top



lama kamplarından biri. Özellikle insanların bazı or ganlarının kesilmesinin yarattığı sonuçlara, zehirlere ve öldürücü mikroplara karşı insan bedeninin gösterdiği



tepkilere ilgi duyan doktorların deneylerini sürdürdük leri



Buchenwald kampi



1937'de kuruldu, Nisan



1945'te ABD askerleri kampa ulaştılar. Ne var ki geçen



381



le, doğuda Macaristan ovasıyla sınırlı olan kent, kışları



sert, yazları sıcak kara iklimi etkisindedir.



Günümüzde ülkenin karayolları ve demiryolları ağı



nin kavşak noktası olan Budapeşte, önemli bir sanayi kenti, aynı zamanda da başlıca eğitim (üniversite, mes



lek yüksekokulları) merkezidir. Özellikle de, genellikle XIX. yy. yeni gotik üslubunda yapılmış (Parlamento,



süre içinde kampta 50 000'den çok insan öldü.



vb.) ya da Osmanlılar döneminden kalma iyi korunmuş anıtlarıyla (Gülbaba türbesi, vb.) gün geçtikçe daha çok



Buchner, Eduard



turist çeken bir turizm merkezidir.



Alman kimyacısı (Münih 1860-Focşani, Romanya



akınları sırasında yıkılmasından sonra kale tepesi üstün



Romalılar tarafından kurulan Aquincum'un Hun



1917). Münih Üniversitesi'nde Johann von Baeyer'ın



de yeniden kurulan (Buda) kent, 1541'de Türkler tara



Breslau (1909) ve Würzburg (1911) üniversitelerinde



1867'de özerklik tanındı. Buda'nın 1872'de Peşte'ye



görev alıp, Romanya cephesinde öldü.



kurulan Macaristan Cumhuriyeti'nin başkenti oldu.



asistanlığını yapan Eduard Buchner, Kiel, Berlin (1898),



fından



fethedildi.



1686'da Avusturya'ya



geçip,



ders verdi. Birinci Dünya Savaşı'nda yurt savunmasında



birleştirilmesiyle hızla büyümeye başladı. 1918'de yeni



içinde bira mayası bulunan enzimlerin hareketinin al



İkinci Dünya Savaşı'nda ve 1956 Macar ayaklanmasın da büyük ölçüde yıkıldıysa da, onarıldı.



(1897), bira mayasından adıyla anılan enzimi ve inver



Buddha



Nobel Kimya Ödülü'nü almıştır.



Buddhacılığın kurucusu. İ.Ö. VI. yy'ın ortalarında Ne



Modern enzim kimyasının öncüsü olan Buchner,



kollerde mayalanmaya neden olduğunu açıklamış tazı, laktik fermentten ise laktazı elde etmiş, 1907'de



pal'de Camilhasta'da yaşadığı ileri sürülen Buddha (so



yadı Gautama'dır) efsaneye göre soylu bir aileden ol



Buck, Pearl S.



duğundan özenli bir eğitim gördü.Genç yaşta evlendi



ABD'li kadın romancı (Hillsboro 1892-Danby 1973).



ve bir oğlu oldu. 29 yaşındayken, eşini ve oğlunu terke



Çin'deki görevli misyoner bir çiftin kızı olan Pearl



derek, göçebe bir çileci yaşamı sürmeye başladı. Yedi



Çin'de geçirip, kendi de misyonerlik yaptı. 85'i aşkın



ama bulamadı. Bir incir ağacının altında dinlenirken



Sydenstricker Buck, yaşaminin büyük bölümünü



roman, öykü, vb. yazıp, 1938'de Nobel Edebiyat Ödü lü'nü aldı.



yıl süreyle geleneksel deneylerden geçti; bir usta aradı, tanrı esinini alıp, o andan sonra Benares'te beş çomezi



ne ders vermeye başladı ve dinleyicilerinin sayısı gün



den güne arttı. Birçok yolculuktan sonra, İ.Ö. 477'ye doğru 80 yaşında öldü.



Buddha'ya mal edilen söylevler, Sutralar adı altında



toplanmıştır. Böyle kişiler konusunda her zaman oldu ğu gibi, Buddha'yla ilgili binlerce efsane ortaya çıkmıştır ve özgeçmişine ilişkin bilgilere çok fazla güvenmemek Misyoner anne ve babası tarafından



Çin'de büyütülen



gerekir. Aynı biçimde, onu temsil eden heykel ve re



simler de, ülke ve irklara göre değişiktir. Buddha'ya go



re yeryüzündeki yaşam acıdan başka şey getirmez. Bu



ve yaşamının



büyük bir bölümünü orada



geçiren Pearl S. Buck,



yapıtlarından



çoğunda Çin'i ve Çin'deki yaşamı anlatmıştır.



Başlıca yapıtları: Dost Toprak (The Good Earth,



1931; 1932'de Pulitzer Ödülü'nü aldı), Sons (Oğullar,



1932), Ana (Mother, 1934), Yıkılan Yuva (A House Di



vided, 1935), annesinin ve babasının ſözyaşamöyküleri olan The Exile (Sürgün 1936) ve Fighting Angel: Portrait of A Soul (Savaşan Melek: Bir Ruhun Portresi, 1926), Canavar Tohumu (Dragon Seed, 1942), vb.



Buckingham (George Villiers): Bk. VİLLIERS, GEORGES



Budapeşte Macaristan'ın başkenti ve en büyük kenti. Viyana'nın



217 km güneydoğusunda yeralan Budapeşte’nin yü zölçümü 526 km², nüfusu 2063 745'tir. Batıda tepeler



Buddha'nın Japonya'da Amitabha'daki bu heykeli 1252'de yapılmıştır. Yüksekliği 15 m olan tunç heykel, her yıl pekçok Japon hacı tarafından ziyaret edilmektedir.



382



BUDDHACILIK



acıların nedeni açlıktır; yani zevk ve hırs çılgınlığı, yaşa



Ülke dış ticaretinin yaklaşık yarısını sağlayan limanin



ma isteğinin aşırılığıdır. “Sekiz yollu patika" (inanç, ka rar, söz, edimler,emeller,düşünce, içe bakış), insanları,



pılır.



dan, özellikle besin ürünleri, yün ve keten dışsatımı ya



meyen yanılsama olan acıdan kurtaracaktır.



Federal bir bölge olan Buenos Aires ülkenin cum hurbaşkanı tarafından denetlenir; valisi cumhurbaşkanı



cılığına inanan Buddha, insan kişiliğine inanmamıştır.



netim bölümüne ayrılmıştır.



bilgisizlikten kurtularak, kendini başkalarına yardıma



kent aynı zamanda da ülkenin başlıca öğretim merkezi



luşunu sağlayabilir. O zaman daha yeryüzündeyken Nirvana'ya ulaşacaktır. Nirvana'da, birbirini izleyen ruh



Üniversite (1959), din enstitüleri, çeşitli yüksek okullar.



sona erer/ve Boddhil (esin) ile aydınlanan bilge kişi,



laşık 40 tiyatro, 16 müze,vb.) merkezidir.



buddhacılık: Bk. HİNDİSTAN, DİN.



1536'da Petro Mendoza tarafından kurulan, ama 1580'e kadar sürekli yerleşilmeyen Buenos Aires, XVII.- XVIII. yy'larda, İspanyol İmparatorluğu'nun en



gerçek kaynağı bize dünyanın gerçek yüzünü göster Yalnızca duyumların, algıların ve düşüncelerin kalı



Öğretisine göre her insan iştahlarına egemen olarak,



tarafından atanır. Buenos Aires federal bölgesi 46 yö Siyasal, kültürel ve ekonomik işlevlerinin yanı sıra,



adayarak, düşmanlarını bağışlayıp severek kendikurtu



dir: Buenos Aires Üniversitesi (1821), Ulusal Teknik



göçleri (ruh, davranışlarımıza göre çeşitli kalıplara girer)



olan dünyaca ünlü Teatro Colon'un da bulunduğu yak



sonsuz mutluluğa erişir.



TARIH



Ayrıca, önemli bir kültür (ulusal bale vesenfoni okulu



güney ucunu oluşturdu ve bütün ticaret, kuzey yoluyla



Budé, Guillaume



Yukarı Peru ve Panama üstünden İspanya'yla yapıldı



Fransız dil bilgini ve hümanisti (Paris 1467-ay.y. 1540).



zeydeki, gümüş yataklarının tükenmesinin ardından,



Orléans'da hukuk öğrenimi gören Guillaume Budé, 1484'ten sonra Yunanca öğrenmeye başladı. 1501'de



Plata genel valiliğinin merkezi oldu.



bir Fransız elçi heyetiyle İtalya'ya gidip, Annotations sur



les Vingt-quatre Livres des Pandectes(24 Dava Karar



name Kitabı Üstüne Açıklamalar, 1908) adlı yapıtında, ahlakçı ve tarihçi olarak hukuku hor gördüğünü açıkla



ğından, Cordoba'nın gölgesinde kaldı. XVIII. yy'da ku önemi artmaya başladı. 1776'da yeni kurulan Rio de la



1810'da Napolyon İspanya'yı işgal ederek kralı taht



tan indirmesinden yararlanan Buenos Airesliler, bağım siz bir hükümet kurdular. 1816'da kurulan Rio de la Pla



ta Birleşik Eyaletleri'nin başkenti olan kent, 1880'de Ar



dı. 1529'da Commentaires sur la Langue Grecque (Yu



jantin Cumhuriyeti kurulunca, başkent işlevini korudu.



nan Dili Üstüne Açıklamalar) adlı yapıtını yayınladı. Bu arada, ölümünden sonra 1547'de yayınlanacak olan



1800 yıllarının sonuna doğru, demiryollarının yapılıp,



Avrupa'dan çok sayıda göçmen gelmesiyle hızla geniş



L'Institution du Prince'i (Prensin Yetiştirilmesi) yazdı.



ledi.



kurumu oluşturulması iznini alarak, Collège de Fran



yoğunlaşmasının sonuçlarından çekinen hükümet,



Kraldan, Sorbonne'dan bağımsız bir krallık okutmanları ce'ın çekirdeğini kurdu (1530); ama yeni kurumda gö rev almadı. 1540'ta Passage de l'Hellenisme au Chris tianisme (Helenizmden Hıristiyanlığa Geçiş) adlı yapıtı



ni yayınladı.



Budin eyaleti: Bk. MACARİSTAN. Buenaventura



Kolombiya'nın batı kesiminde liman kenti. Cascajal



adasında yeralan Buenaventura'nın nüfusu 160 330'dur. Limani/Cauca vadisinde üretilen tütün, şeker ve kahve ile Choco bölgesinde üretilen platin ve altının dışsatım limanıdır. 146 km uzunluğunda bir petrolboru hattıyla Cali petrol tesislerine bağlanmıştır. Buenos Aires



Hatta,



ülke üretim ve hizmetlerinin tek bir kentte



1988'de Buenos Aires yerine,Patagonya'daki ikiz kent ler Viedma ve Carmen de Patagones'in başkent olması kararı aldı.



Buffon, Georges, Kont Fransız yazarı ve doğa bilgini (Montbard 1707-Paris 1778). Dijon'da ortaöğrenimini tamamlayan Kont Ge orges Buffon, sonra, Angers'de bir yıl matematik çalıştı. 23 yaşında, Avrupa'yı dolaşmakta olan genç Ingiliz lor du Kingston'la tanışıp, onunla birlikte Güney Fransa,



Italya ve Ingiltere'ye yolculuklar yaptı ve arkadaşının bitkibilimci olan eğitmeninin etkisiyle doğabilime yö neldi. Annesinden büyük bir miras kalınca topraklarına



çekildi; ama bilimsel çalışmalarına ara vermedi. Bir yandan bitki fizyolojisi çalışmalarını sürdürürken, bir



yandan da İngilizce'den çeşitli bilim kitapları çevirdi:



Hales'ten Bitkilerin Statiği, Newton'dan Akışkarlar Üs tüne İnceleme. Sonradan doğabilim müzesi haline ge



Arjantin'in başkenti. Ülkenin aynı zamanda da sanayi



tirilen Paris krallık bahçesi yöneticiliğine atanıp, günde



Buenos Aires'in nüfusu 3 000 000'dur (çevre belediye



(Doğa Tarihi) adlı yapıtının citlerini peşpeşe yayınlama ya başladı: L'Histoire de la Terre (Yeryüzünün Tarihi), L'Histoire Particulière des Hommes (Insanların Özel Tarihi, 1749), L'Histoire des Quadrupèdes (Dört Ba caklıların Tarihi, 1753-1767), L'Histoire des Oiseaux



ve kültür merkezi olan, La Plata halici kıyısında yeralan lerle yaklaşık 9 000 000)).



GÜNÜMÜZDE BUENOS AIRES



Günümüzde çevre belediyelerle birlikte 3 646 km²'lik bir alana yayılan Buenos Aires'in bu büyüme sinde, XIX. yy'ın ikinci yarısında, Avrupa'dan göç eden leretkili olmuştur: Çok sayıdaItalyanin yanı sıra, Ingiliz ler, Fransızlar, Almanlar Polonyalılar, Ruslar, Portekizli



ler, Suriyeliler, Türkler, Paraguaylılar ve öbür Güney Amerika ülkelerinden gelenler. Büyük bir sanayi merkezi olan Buenos Aires'te başlı



ca sanayi kolları arasında dokuma, kağıt, kimya ve be sin sanayileri, metalürji ve otomobil yapımı sayılabilir.



en az oniki saat çalışarak, 36 ciltlik Histoire Naturelle



(Kuşların Tarihi, 1770-1783), Les Époques de la Nature (Doğa'nın Devirleri, 1778). Yapıtındaki önemli yanlışlara (özellikle kendiliğin



den türeme konusunda) karşın doğu bilimlerinde bir



öncü sayılan Buffon,sınırlı bir evrimciliği kabul etmiştir. Ona göre, bilim yapıtında üslup son derece önemlidir. Üslup, düşünceyi doğuran zekânın kendine özgü yapı



sini ortaya koyar. Hatta, üslup "insanın ta kendisidir".



BUHARIN, NİKOLAY IVANOVİÇ 383 Buganda: Bk. UGANDA.



olan Tarık Buğra,İstanbul Erkek Lisesi'nde başladıgı or



Bugeaud, Thomas Robert



teciliğe Akşehir'de çıkardığı Nasrettin Hoca'yla başladı (1947); bunu Zeytin Dalı adlı edebiyat dergisi izledi.



Piconnerie markisi, Isly dükü, Fransız mareşali (Limo



ges 1784-Paris 1849). Prusya, Polonya ve Ispanya se ferlerine katılan Thomas Robert Bugeaud, İspanya'da yararlık göstererek albaylığa yükseltildi; Yüzgün sırasın



da Napolyon'a katıldı; sonra ordudan atılarak toprakla rina çekildi. Temmuz monarşisinde yeniden orduya



çağrılıp, 1836'da tümgeneralliğe yükseltildi; Cezayir'e gönderilip, Abdülkadir ile çarpışarak, Konstantin'in



alınmasını kolaylaştıran Tafna antlaşmasını (30 Mayıs



1837) imzaladı. Cezayir valiliğine getirilerek (1840),



Abdülkadir'i Fas'a kaçmak zorunda bıraktı. Mareşalliğe



yükseltilip, Faslıları İsly'de ağır bir yenilgiye uğrattıktan sonra, Cezayir'in sömürgeleştirilmesiniörgütledi. buğday



Buğdaygiller ailesinden bitki cinsi (Bil. a. Triticum). Yak



laşık olarak 100 yıldan bu yana yetiştirilen, tohumları



özellikle ekmek yapımında kullanılan buğday cinsi



üyelerinin boyları 1 m'yi aşabilir; yaprakları sap üstün



taöğreniminiKonya Lisesi'nde tamamladı(1936).Gaze 1951'den sonra Milliyet, Yeni Gün, Vatan gazetelerin



de fikra yazarlığı, sekreterlik yaptı; Yeni İstanbul, Haber gazetelerinde çalıştı. Tercüman gazetesinde fikra ya zarlığı yaptı.



Gençlik yıllarında yazdığı (1940) bir romanını çok



sonralar Çınaraltıdergisinde tefrika ettiren (1948) Tarik



Buğra, Cumhuriyet gazetesinin açtığı bir öykü yarışma sinda (1948) ikincilik kazanınca (Oğlumuz) öykü yazan



olarak ün salip, öykülerinde dış olayların, dış görünüş lerin ötesinde, kişilerinin iç dünyasına yönelen, dış'ın



gerisindeki iç'i vermeye çalışan çözümleyici bir tutumu benimsemiştir. Romanlarındaysa insanı çevresi ve ruh bilimsel arka planıyla yansıtmaya özen göstermiştir.



Öykü kitapları: Oğlumuz (1949), Yarin Diye Bir Şey Yoktur (1952), İki Uyku Arasında (1954), Hikayeler



(1964,1969; ilk üç kitabından seçmeler ve yeni öyküle rinin eklenmesiyle iki ayrı kitap).



Romanları: Siyah Kehribar (1955), Küçük Ağa



(1964), Küçük Ağa Ankara'da (1966), Ibiş'in Rüyası (1970; TRT Sanat Ödülleri Roman Başarı Armağanı),



Yağmur Beklerken (1981), Osmancık(1983; 1983Milli



de iki sıralı ve karşılıklı dizilmiş başakçıklardan oluşur.



Kültür Vakfı Armağanı).



büyük buğday çeşitlerinin atasıolduğu sanılan teksirali



Durmak istiyorum (oyun, 1966), İbiş'in Rüyası (oyun,



denen ikisiralıbuğday (Triticum diccocum) türleriydi.



törlü Radyo (oyun, 1980), Politika Dışı (edebiyatla ilgili yazı ve konuşmalar, 1992).



tahıldı. Taneleri çok küçük, harmanlanması güç olan bu



buhar: Bk. BUHARLAŞMA.



de yetiştirilen buğday türleri olan sertbuğday (Triticum durum) ve yumuşak bugday (Triticum vulgare) almıştır.



Buhari



Ilk evcilleştirilen türleri, günümüze kadar yetiştirilen buğday (Triticum monococcum) ve nişasta buğdayı da



Misir mezarlarından birinde taneleri bulunmuş olan iki sıralıbuğday, Romalılar döneminde en çok yetiştirilen iki türün yerini sonradan, günümüzde en yaygın biçim



Öteki yapıtlar: Gagaringrad (gezi, 1962), Ayakta



1962), Gençlik Türküsülköşe yazıları, 1964), Akümüla



Günümüzde dünyada en çok elde edilen tahil olan buğday, özellikle Rusya, Çin, ABD, Kanada, Arjantin, vePakistan'da yetiştirilir.Özellik Avustralya, Hindistan



Islâm hadis bilgini (Buhara 810-Hartenk, Semerkand



yon hektarlık alanda 1990'da 20 400 000 ton bugday



Cufilel-Buhari dir), ailesiyle hacca gidip (826), Abdullah



le yumuşak buğday ekilen Türkiye'de yaklaşık 9,5 mil üretilmiştir.



buğdaygiller



yakını 870). Küçük yaşta hadisle uğraşmaya başlayan



Buhari (asıl adı Ebu Abdullah Muhammet Bin Ismail el



Bin ez-Zübeyr Bin 'el-Hamidi'den safii fikhını öğrendi. Hadis derlemek ve ders vermek için altı yıl süreyle Hi caz'da kaldı. Mısır, Irak ve İran'ı dolaştı ve rasladığı bir



Yaklaşık 9 000 tür içeren birçenekli bitkiler ailesi (Bil. a.



çok hadis bilgininden çok sayıda hadis derledi. Başlıca yapıtları, 7 275 hadis kapsayan E-Cami us



Graminae). Çoğunlukla iktisadi açıdan son derece



Sahih (Doğru Derleme), El-Edeb ül-Müfred (Tek Edep),



önemli olan, tropikal yağışlı bölgelerden, astropikal



bölgelerin sıcak ve kurak çöllerine kadar uzanan çok



siyyât (Üçlükler), Hayr ül-Kelâm fil-Kıraati Half il



Ez-Zuafa üs-Sagir (Küçüklerin Zayıf Olanlan), Es-Süla



geniş bir alana yayılan buğdaygiller ailesi üyeleri, özel likle Asya bozkırlarında, Kuzey Amerika'daki çayırlar bölgesinde ve Afrika savanalarında en çok yetişen bitki



Imâm (Imamin Arkasında Okunacak Hayırlı Sözler).



daygiller ailesi üyeleri, öbür bitkilerden bitkisel büyü melerinin daha çok yaprak dokularıyla ayrıhırlar. Pek çok hayvanın temel besinini oluşturan buğday



Nijeryalı subay (Davra 1942). Yüksek görevli bir devlet



lerdir. Bambular dışında odunsu türü bulunmayan bug



giller ailesi üyelerinin en belirgin özelliklerinden biri de, dallarının yeni yan sürgünlerle gelişmesidir. Ayrıca bazı türleri, kollar ve kök saplarla gelişirler. Çiçekler çok kü çüktür ve görülebilen taç yapraklarına gerek duymaksi zın rüzgârla tozaklanırlar. Buğdayda olduğu gibi uzun,



Buhari, Muhammet memuru olarak 1975'te General Yakubu Govon'a karşı



yapılan darbeye katılan Buhari, askeri valilik ve bakan lık yaptı. Büyük Askeri Şura üyeliğinde bulunup, 1979'da medeni kanuna geçişin düzenlenmesinde yar



dimcı oldu. 1983'te bir darbeyle iktidarı ele geçirip,



devlet başkanlığının yanı sıra, başkomutanlık ve Askeri Şura başkanlığını da üstlendi. 17 Ağustos 1985'te İbra



bir araya gelmiş başaklarda birbirine yapışık bulunan



him Babangida yönetimindeki askeri darbeyle devrildi.



yüksek oranda karbonhidrat içerirler.



Buharin, Nikolay Ivanoviç



Buğra, Tarık



Sovyet siyasetçisi (Moskova 1888-ay.y. 1938). Lenin'in sürgün arkadaşı olan Nikolay Ivanoviç Buharin, Ekim



tohumlar (aslında “meyveler"), oldukça büyüktürler ve



Türk yazarı (Akşehir 1918). Erzurumlu bir yargıcın oğlu



Devrimi'ne katılıp, marksçılığın en önemli kuramcıla



384 BUHARLAŞMA rindan biri oldu; Sovyet komünizmini sosyalist Alman



öğretisine karşı savundu. Toprakların kamulaştırılması



na karşı çıkıp, Stalin'e karşı tavır alan sağ kanadın başına



geçti (ama Stalin bu sağ kanadı ortadan kaldırdı). Mos



kova duruşmalarında büyük itiraflarda bulundu ve idam edildi.



nin arasındaki küçük bir yarıktan görürler; gözleri ba



ğımsız olarak 1800'lik bir açıiçinde hareket edebilir. İle ri doğru fırlayabilen, bazen bedenlerinden bile uzun olan dilleriyle yiyeceklerini yakalarlar. Çoğu böcekçil



dir; ama bazı iri türleri kuşları da avlar. Dişi bukalemun



ların çoğu yumurtlar ve yumurtalarını toprağa bırakır



lar. Buna karşılık dağda yaşayan türlerin dişileri doğu



buharlaşma Maddenin sıvı halden gaz haline dönüşmesi. Üstü açık bir kapta bulunan sivi bütünüyle buharlaşır. Ama büyük



hacimli kapalı bir kaptaki sıvının ancak bir bölümü bu



rurlar.



bulaşıcı hastalıklar: Bk. ENFEKSİYON HASTALIKLARI



harlaşır. Bu buharlaşma süreci sıvı ile buhar dengelene



ne kadar sürer. Bu durumdaki buhara “doymuş buhar"



denir. Buharın ve sivinin denge basıncı, doymuş buha rin basıncıdır. Belli bir cisim için bu basınç, sıcaklık yük seldikçe hızla artar.



Buharlaşma sivi maddenin isisinda azalmaya yol açacağı için sabit bir isi için, sıcaklıklığın artırılması ge reklidir. Terleme ve tenin buharlaşması, insan bedeni nin fazla ısıdan kurtulmasının bir biçimidir. Her yıl dünya yüzeyinde buharlaşan suyun miktarı, ortalama yeryüzeyini 100 cm kalınlığında kaplayacak



buldog İngiliz köpek orki. Başlangıçta bogalarla oynanan bir oyunda kullanılmak için yetiştirilen buldog (adı İngiliz ce “boğa köpeği" anlamına gelir), bu oyun sırasında,



her yandan saldırarak boğayı burnundan yakalıyordu:



bir su miktanna eşittir. Bu süreç yüzeye güneşten ula



şan işınımların dörtte bi ni de emer. Su buhari atmos



Buldog



ferde 10 gün kalıp, sonra yağmur ya da kar olarak



görünüşüyle ve



geri döner. Yeryüzündekicanlı yaşam açısından vazge



kavgacı yüz



çilmez olan bu süreç aynı zamanda hava ve iklim koşul



ifadesiyle tanınır. Oysa günümüzde



larını belirler.



yetiştirilen buldoglar uysal,



Buisson, Ferdinand Fransız siyasetçisi ve insan hakları savunucusu (Paris 1841-Oise 1931). Neuchâtel'de felfese öğrenimi gören (1860-1870) Ferdinand Buisson, 1879'da İlköğretim



müdürlüğüne getirildi. Sorbonne'de pedagoji dersi ve rip (1896-1902), Insan Hakları Derneği'nin kurucuları arasında yeraldi. 1902'de Radikal Sosyalist Parti'den



milletvekili seçilip, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransa-Almanya ilişkilerinin düzelmesinde gösterdiği çabalar ve İnsan Hakları Derneği'ndeki etkinliği nede



niyle, 1927'de Nobel Barış Ödülü'nü aldı.



Bujumbura urundi'nin başkenti ve en büyük kenti. Tanganyika



gölünün kuzeydoğu ucunda yeralan Bujumbura'nın



sakin



hayvanlardır.



İri kaíası, kalın ve son derece dayanıklı gövdesiyle bu



tür bir spora çok elverişliydi. 1835'te bu spor yasakla



ninca, buldoğun işlevinin sona erdiği düşünüldüyse de, buldog yetiştiricileri ırkı korumaya karar verdiler ve bu çok kavgacı, çok savaşçı köpeği sakin, sessiz bir ev kö peğine dönüştürdüler. Buldogun bedeninin geri kalan bölümüne oranla çok iri olan kafası, doğumlarının se



zaryenle yapılmasını gerektirir. Yassı yüzü nedeniyle solunum bozukluklarına karşı oldukça duyarlıdır ve si caktan çok etkilenir. Ayrıca kulaklarından da sıkça ra hatsızlanır.



Erişkin bir buldoğun ağırlığı 22 kg'ı, omuzdan yere yüksekliği 33-38 cm'yi bulur.



nüfusu 272 600'dür. Daha önce Usumbura olan adı,



Burundi'nin bağımsızlığını elde etmesinden sonra 1962'de Bujumbura'ya çevrilmiştir.



Bulfinch, Charles ABD'li mimar (Boston 1763-ay.y. 1844). Ingiltere, Ital



bukalemun



ya ve öteki Avrupa ülkelerine yolculuklar yapan Char



Ağaçlarda yaşayan, beden renklerini değiştirebilen,



mantik sanatın izlerini taşıyan bir mimarlık anlayışıyla,



ortak adı. Afrika ve Madagaskar'dan Güney Ispanya, Hindistan, Sri Lanka'ya kadar yayılan bukalemunlar,



mimarlık koymak isteyen ilk sanatçılardan biri oldu.



caklık değişmesi gibi etkenlere bağlı olarak renk değişti rirler. Renk yelpazeleri yeşilin tonları, sarı ya da kahve rengiyle sınırlıdır. Erkeklerin çoğunun başında boynuz ları, ibiği ya da çıkıntıları vardır. Boyları 7,5 cm - 60 cm



vak ile revağa giden taraca ve merdiven, Lancaster kili sesi gibi bazı yapıtlar, Massachusettes geneljhastanesi,



da fazladan bir kol görevi yapan kavrayıcı kuyruklar bu



Bulganin, Nikolay Aleksandroviç



dışında üç tane,toplam beş parmakları vardır.Ön ayak



Sovyet siyasetçisi (Nijni-Novgorod 1895-Moskova 1975). Komünist partisine 1917'de giren Nikolay Alek sandroviç Bulganin, endüstriyle ilgili kuruluşlarda



bukalemungiller ailesinden sürüngen kertenkelelerin



büyük renk değiştirme yetenekleriyle tanınırlar: Işık, sı



arasında değişir. Yassı bedenli bukalemunların çoğun lunur. Bukalemunların arka ayakların iç kesiminde iki,



larındaki parmakların yapısıysa bunun tam tersidir. Pat lak gözlerini aşağı yukarı tümüyle örten göz kapakları



les Bulfinch, Aynı zamanda hem yeni klasik, hem ro



İngiliz özellikli “sömürge" üslubunun yerine ulusal bir Başlıca yapıtları arasında, Boston, Hartford, Augusta Capitol'leri ve Washington Capitol'unun batısındaki re Boston'daki Franklin Crescent evleri, Massachusetts devlet cezaevi, vb. say·labilir.



BULGARİSTAN



önemli görevler aldı. Devlet bankası yöneticisi (1938 1941), İkinci Dünya Savaşı'nda Jukov'un ordusunda si



yasal komiser, general, Silahlı Kuvvetler bakanı, mare şal (1947), başbakan yardımcısı (1953), başbakan



(1955) oldu. Nisan 1958'de istifa etmek zorunda kaldı



ve hızla önemini yitirdi.



Bulgarca: Bk. İSLAV DİLLERİ.



385



garistan, 1947-1989 arasında sosyalist "Doğu Bloku" ülkeleri arasında yeralmış, o tarihte planlı iktisattan pa zar iktisadına geçmiştir.



YÜZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR



Bulgaristan başlıca dört coğrafi bölgeye ayrılır. En ku zeyde, Tuna 'rmagı kıyısından doğudaki dag eteklenine



doğru yükselen Tuna yaylası bulunur. İklimi yazlan st cak, kışları soğuk bir karasal iklimdir. Balkan dagları (ya da Bulgarlarca «Yaşlı Dağlar») ikinci bölgeyi oluşturur.



Balkanlar ülkenin batısından Karadeniz'e doğru yavaş



Bulgaristan



yavaş alçalır. Rus ovalarından esen soğuk rüzgârları ke



sen Balkanlar, bölgenin güneyinde Meriç ırmağının su



Balkan yarımadasında devlet.Doğuda Karadeniz, gü



ladığı ovada ılıman, yağışlı kışlarıyla ve sıcak kuru yazla



neyde Türkiye ve Yunanistan, batıda yeni Yugoslavya ve Makedonya, kuzeyde Romanya'yla sınırlı olan Bul



Üçüncü bölgeyse, Meriç ırmağı vadisinin güneyinde,



rıyla bir Akdeniz ikliminin egemen olmasını sağlar.



Bulgaristan ile Yunanistan arasındaki sının çizen, Bal kan yarımadasının en yüksek dağları Rodoplar'dan olu şur.



Tuna yaylası ve Meriç vadisi önemli tanm bölgeleri



dir. Tuna yaylasında buğday, mısır, şekerpancan ve ay



çiçeği; Meriç vadisindeyse tütün ve gül yetiştirilir. Par füm yapımında ana madde olan gülyağı üretimine aynl mış ünlü «Gül Vadisi» buradadır. Dağlarda, dörtte üçü geniş yapraklı ağaçlardan, geri kalanıysa iğne yapraklı



ağaçlardan oluşan değerli ormanlar uzanır. Ayılar, kurt



lar, tilkiler, sincaplar, Avrupa musu ve yaban kedilerine



Bulgaristan dag ormanlarında hålä rastlanmaktadır. Bulgaristan'ın en önemli doğal kaynaklan, ülkenin tarıma dayalı ekonomisinin temelini oluşturan verimli toprakları ve kısmen Karadeniz kıyısında ve dağlarda



turizmin gelişmesine olanak veren doğal güzellikleridir. BULGARİSTAN CUMHURİYETİ GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü 110 912 km². Baş kenti ve en büyük kenti: Sofya (1 141 142 nüf.; 1991 tah.)



TOPLUM YAPISI. Nüfus (1991 tah.): 8 910 622;



nüfus yoğunluğu km?'ye 80,3 kişi. Nüfus dağılımı (1990 tah.): Kentlerde % 67,6; kırsal kesim



de - % 32,4. Yillik nüfus artış hızı (1991 tah.): %



-0,2. Resmi dili: Bulgarca. Başlıca dinler: Orto doks, Islâm. EĞITIM VE SAĞLIK. Okuma-Yazma oranı (1990): Yetişkin nüfusun % 98'i. Universite sayısı (1991):



3. Hastane yatak sayısı (1989): 87 217. Hekim sa yısı (1989): 28 218. Ortalama ömür (1991): ka



dinlarda – 76; erkeklerde -69. Bebek ölüm orani (1991): 1 000 canlı doğumda 13.



EKONOMI. GSMH (1990): 47,3 milyar dolar; kişi



başına ulusal gelir: 5 300 dolar. Etkin nüfus dağılı



mi (1990): Sanayi - % 38,1; -kamu yönetimi, savunma ve hizmetler – % 18,5; tarım - %



Bulgaristan maden bakımından pek zengin degildir. Önemli linyit yatakları varsa da, düşük kaliteli bu kõmu rün yakıldığı sanayi bölgelerinde ciddi bir hava kirliliği



sorunuyla karşılaşılmaktadır. Çıkarılan demir, bakır, çinko ve kurşun ülke gereksinimlerini karşılayamaz. TOPLUM YAPISI



Bulgaristan nüfusunun yaklaşık % 90'ı, bölgeye I.S. VI. yy'da yerleşen halkın torunları olan İslavlardır. Bulgaris tan adi, I.S. VII. yy'da Orta Asya'dan bölgeye gelen gö çebe Bulgar halkından gelir. Yavaş yavaş İslavlan ege



menlikleri altına alan bu halk ilk Bulgar krallığını kur



muşsa da, çoğunluğu oluşturan İslav nūſus içinde yavaş yavaş erimişlerdir.Türkler nüfusun yaklaşık % 9'unu oluşturur. Ayrıca ülkede Çingene, Yunanlı, Rus ve Ya hudi azınlıklar yaşar. Islam dinini benimsemiş Bulgarlar



da Pomaklar diye adlandırılan ayn bir topluluk oluştu rur. Komünist hükümetin Türklere uyguladığı ağır bas kılar, 1980 yıllannin sonunda Türklerin bir bölümünün



Türkiye'ye göç etmesine neden olmuştur. Bulgarlar, Doğu Ortodoks kilisesinin özerk bir kolu



olan Bulgar Ortodoks kilisesine bağlıdır. Pomaklar ve



Türkler müslümandır. Küçük gruplar halinde protestan



lar, yahudiler ve katolikler de bulunur. Diktatör komu



17,0; inşaat -% 8,2; ticaret - % 8,1; ulaşım - % 7,3; kamu hizmetleri – % 1,5; madencilik



nist yönetimi döneminde hükümet ibadeti engelliyor



-'15 milyar dolar; dışsatım - 16 milyar dolar. Ticaret yaptığı başlıca ülkeler (1989) .- Rusya,



zorunludur. Büyük bölümü anaokulu eğitimi gören



% 0,6; diğer %0,7. Dışticaret (1989): Dışalım



du.



Eğitim ve sağlık. Bulgaristan'da temel eğitim ücretsiz ve



Bulgar çocuklarının resmi öğrenimi yedi yaşında başlar,



Almanya, Çek ve Slovakya cumhuriyetleri. Para



Zorunlu egitim 16 yaşına kadar sürer ve bundan sonra



YÖNETIM. Türü: Cumhuriyet, Yasama gücü: Mil



görmeye devam eder. Daha üst aşamada öğrenim için



ULAŞIM. Demiryolları (1990): Toplam 4 300 km. Karayolları (1990): Toplam 39 922 km. Başlıca li



sürdüren Bulgarların çoğu öğrenim için yurtdışına -Özellikle de Rusya'ya- gittiği halde, Sofya Üniversetisi,



birimi: 1 leva - 100 stotinki.



let Meclisi. Yönetim bölümlenmesi: 27 il.



manları: 3. Başlıca havalimanları: 1.



öğrencilerin büyük çoğunluğu belli alanlarda öğrenim yeterli görülen öğrencileri devlet destekler. Eğitimini



ülkenin entelektüel tabakasının büyük bölümünü haya ta hazırlar.



Yurttaşlar istediğinde özel tedavi görebildiği halde,



386



BULGARİSTAN



eğitim gibi sağlık hizmetleri de devlet desteğinden ya



rarlanmaktadır. Bir zamanlar kamu sağlığı için büyük bir tehlike oluşturan kolera ve tüberküloz gibi hastalıkların önüne geçilmiştir.



*



Kültür. Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Bulgaristan sa



nati, edebiyatı ve mimarisi, sosyalist gerçekçiliğin ve resmi komunist estetik anlayışının ilkelerini uyguladı.



Daha önce, edebiyat ulusçu hareketler doğrultusunda gelişirken, resim XIX. yy. sonuna kadar Bizans ve Os manlı geleneklerini yaşattı. XIX. yy'da Avrupa resim



akımlarıyla tanışan Bulgar ressamlar ülkenin toplumsal sorunlarına büyük ilgi duymaya başladılar.



Her kadar Karadeniz kıyısındaki bazı oteller mo



dern Batı üslubunda yapılmışlarsa da, modern Bulgar mimarisi Sovyet mimarisini anımsatır. Buna karşılık ge



leneksel sanat ürünleri, özellikle de süslemeler çok gü zeldir. Seksenli yılların sonunda gerçekleşen rejim de



ğişikliğinden sonra, sivil görevlerinin getirdiği yükümlü lükler altında ezilmiş ya da siyasal görüşleri açısından hükümetle anlaşmazlığa düşmüş sanatçılar, kopmuş oldukları dünya sanat ve kültürüyle yeniden bağlantı



kurma olanağına kavuşmuşlardır. EKONOMI



1989'dan önceki komünist sistem Bulgaristanı'nda, ekonomik hedefleri hükümetçe belirlenen ve üretim aygıtları devlet yönetiminde olan tek merkezden de



netlenen bir ekonomi vardı. Sanayileşmenin ilk aşama larında bu sistem etkili biçimde işlese de, daha karma



şık bir ekonomi için yeterli değildi. 1989'da Komūnist



diktatörlüğün çökmesiyle, serbest piyasaya dayalı bir sisteme geçme yoluna girildi. Küçük bağımsız girişimler hemen yasallaştırıldı ve daha büyük sanayiler için de



Bulgaristan'da savaştan sonraki en büyük siyasal gösteride (Kasım 1989) yeni önderler, Sofya'da Aleksandr Nevskiy katedrali basamaklarından halka seslenirlerken.



benzer ölçekler hazırlandı.



Tarım. Bulgaristan topraklarının hemen hemen yarısı tarıma elverişlidir. Ülkenin başlıca ürünleri arasında



sayesinde turizm de önemli bir gelir kaynağına dönüş



buğday, mısır, diğer tahıllar, şekerpancarı, ayçiçeği çe



makine, kimyasal madde ve maden ürünleridir. Nükle



kirdeği, gül, meyve ve sebze ile tütün yeralır. Bulgar meyve ve sebzeleri Avrupa'da birçok ülkeye satılmak tadır. Ayrıca dünyada "Türk" tütünü diye anılan tütün ti



pi de önemli miktarda yetiştirilmektedir. Bulgar şarap ları dünyanın birçok ülkesinde oldukça ünlüdür. Sanayi. İkinci Dünya Savaşı'ndan önce Bulgaristan'da çok az modern sanayi vardı. Ancak o zamandan bu ya na hükümet sanayi kesimine ağırlık verdi ve bu kesim etkin nüfusun % 40'ından fazlasına iş sağlayarak eko nominin en önemli dalı haline geldi. Karadeniz kıyısın



da, dağlarda ve kaplıcaların çevresinde kurulan tesisler Bulgaristan'ın güneybatı kesimindeki Rila dağlanı vadisinde Rilski manastir. Geçmişte Bulgar ortodoks kilisesinin en



önemli merkezlerinden olan bu kale tipi manastir, günümüzde çok sayıda turist çekmektedir.



tü. Bulgaristan'ın başlıca sanayi ürünleri işlenmiş besin,



er gücün geliştirilmesinde bazı gelişmeler olmakla bir



likte Bulgaristan, enerjisinin büyük bölümünü dışarıdan



almak zorundadır. 1990'ların başında komünist siste.



min çökmesiyle, Rusya'ya aşırı bağımlı olan Bulgaris



tan'ın ekenomisinde büyük bir düşüş yaşanmış, pazar



siyasetine geçiş döneminin sıkıntıları enflasyon ve işsiz



lik oranlarının önemli ölçüde yükselmesine yol açmış tır.



Bulgaristan'ın büyük kentleri arasında, başkent ve



hükümetin merkezi Sofya, her yıl dünya sanayi fuarının



düzenlendiği Filibe (Plovdiv) ve Karadeniz kıyısındaki Varna ile Burgaz sayılabilir. Tuna boyundaki Rusçuk da önemli bir limandır.



DEVLET YAPISI VE KURUMLAR



1947'den 1989'a kadar Bulgaristan'ı ipleri Komünist Parti'nin elinde olan Politbüro (Politik Büro ya da yöne tim meclisi) yönetti. 10 Kasım 1989'da, 35 yıldır Komü nist Parti'yi ve hükümeti yöneten Todor Jivkov istifa et



mek zorunda bırakıldı. Yeni komünist yönetim hükü



metin uyguladığı eski yöntemleri uygun bulmayarak re



form vaadinde bulundu. «Komünist» adını "sosyalist"e dönüştüren yeni liderler, partiyi hükümet kurumların



dan ayırarak, eskiden alınan kararları onaylamak zo



runda bir kurum olmaktan öteye işlevi olmayan Millet



Meclisi'nin gücünü kabul etme sözü verdiler. Eski hü



kümette konuşma özgürlüğü yoktu ve siyaset açısından



I



çoğunluktan ayrılanlara eziyet ediliyordu. Yeni komü



nist yönetim, kişilerin haklarını korumaya ve siyasette muhalefete izin vermeye söz verdi. Öte yandan birçok başka grup da yeni siyasal parti kurabilmek için bu değişimlerden yararlandı: Bu grup ların en önemlisi, Jelyu Jelev'in yönettiği Demokratik



BULGARİSTAN Timota



ROMANYA



wieder PLEYNE



ԿԱՆԻ»



DI



3



•Varne



387



388 BULGAROKTONOS BASILEIOS ağır bir yenilgiye uğrayarak ele geçirdiği toprakların bü yük bölümünden (bu arada Türk birlikleri Edirne'ye geri



100 mikrometre arasındadır. Bu çok küçük parçacıklar



toprağa öyle yavaş düşerler ki, havada asılı gibi durur ve



Bulgaristan Birinci Dünya Savaşı'nda da, ittifak dev



rüzgarla hareket eder gibi görünürler. Daha büyük par çacıkların, daha hızlı olarak düşmesine "yağış" denir:



nand tahtı terketmeye zorlandı ve yerine oğlu Boris III



mm'lik tipik su damlası oluşturur. Bulutların sınıflandırılması. Bulutlar, sıcaklıkları 0 °C'ın



onarımlar, kaybedilen topraklardan gelen sayısız göç.



yükseklere çıkmışsa, soğuk bulut olarak adlandırılır.



almışlardı) çekilmek zorunda kalmasıyla sonuçlandı.



letleri safında yeralmış olduğu için, Sırbistan ile Yuna nistan'a yeni topraklar bırakmak zorunda kaldı. Ferdi geçti (1918). Savaştan sonra gerçekleştirilmesi gereken men ve büyük ekonomik sorunlar Bulgaristan'da bir



bunalım yaşanmasına neden oldu. 1934'te, Boris ve ordu, ülkede diktatörce bir yönetim kurdu.



İkinci Dünya Savaşı'nda Bulgaristan istemediği halde



Almanya'yla ittifak yaptı. 1943'te Boris'in ölümüyle ül



ke güçlü bir liderden yoksun kaldı ve Eylül 1944'te Sov



io mikrometre çapında yaklaşık 1 milyon parçacık, 1



üstündeyse sıcak bulut, ,0 °C'ın altına düşecek kadar Bulutlar, uluslararası fiziksel özelliklerine göre stra tus (stratüs) bulutları ve cumulus (kümülüs) bulutları di ye iki öbeğe ayrılırlar. Bu öbekler de kendi içlerinde çe şitlere ayrılır. Stratus bulutları (tabaka halinde bulutlar), yukarıya doğru hava hareketi düzenli olarak gerçekleş. tiğinde, cumulus bulutları (pamuksu, dalgalı bulutlar),



yetler Birliği Bulgaristan'a savaş açarak kısa sürede bü tün topraklarını işgal etti. Georgiy Dimitrov'un yöneti



yukarıya doğru hava hareketleri ile aşağı doğru hava



tan'da komünist bir yönetim kuruldu.



mulus. Üst troposferde oluşanlar da cirrocumulus, cir



Bulgaroktonos Basileios: Bk. BASILEIOS II,



olanlara da stratus ya da cumulus denir. Bu bulutlar ya



mindeki Bulgar komünistleri güçlenerek, 1947'nin so nunda bütün rakiplerini ortadan kaldırdılar ve Bulgaris



hareketlerinin kısa aralıklarla birbirini izlemesi duru



munda oluşurlar.



Troposferde oluşan bulutlar altostratus ve alto cu



rostratus ya da cirrus diye adlandırılır. Alt troposferde



BULGAROKTONOS.



ğış düşürdüklerinde de nimbostratus ya da cumulonim



bulimi



yağışları uzun süreli ve düzenlidir. Cumulonimbuslarsa



Bir oturuşta çok fazla miktarda besin tüketimine bağlı olarak gelişen beslenme bozukluğu.(Bk.ANOREKSIYA NERVOSA.)'Bulimilya da bulimia) özellikle genç kadın



mi, Dünya Meteoroloji Örgütü tarafından düzenlen



bus diye adlandırılır. Nimbostratuslar (gri-kurşuni bu oluşturulurlar, lutlar), genellikle kış siklonları tarafından



tipik yaz fırtına bulutlarıdır: Sağanak biçiminde yağış. Bulutları fiziksel özelliklerine göre sınıflandırma siste miştir.



larda, anoreksiya nervosayla ya da zayıflama ve kilo yi



timiyle ilgili saplantılara bağlı olarak görülür. Bu iki du



rumun birleşmesiyle ortaya çıkan hastalık bulimoreksi



Bulutkapan Ali Bey: Bk. ALİ BEY, CİN.



yaya da buliminervosa diye adlandırılır. Hastalığın baş



lica belirtisi, hastanın kusma refleksini uyararak kusma ya da ağır bir öğün sonrasında müshil alma yoluyla, al



dığı besinlerden kurtulma isteğidir. Hastalık, zorlayıcı



kusursuz derecede ince bedenli görünme isteğinden



zayıf kişilik imgesinden, ya da aile içindeki stresli ilişki lerden kaynaklanabilir.1980'li yılların sonunda Batıül kelerinde yapılan araştırmalarda, bulimi hastalığının



normalde yemek sonrasında doyma duygusunu gelişti ren kolesistokinin hormonunun yetersiz salgılanmasına bağlı olarak da gelişebileceği ortaya çıkarılmıştır.



Bulimi,/ beslenme bozuklukları, adet düzensizlikle



rine yol açan hormon değişiklikleri gibi çok ciddi tibbi



sorunlara neden olabilir. Uzun süredir bulimi hastası olanlar metabolizma dengesizliği ve kalp bozuklukları



gibi tehlikelerle karşı karşıyadır. Tibbitedavinin ruhsal tedaviyle desteklendiği tedaviler, çok daha iyi sonuç



lığını yapan Huari Bumedyen "Sinir Orduları" kurmay başkanlığına getirilip, Bin Bella'yı iktidara getiren askerî darbenin (Eylül 1962) önderleri arasında yer aldı. Milli



Savunma bakanlığına (1962), başbakan yardımcılığına



(1963) atanıp, ülke yönetiminin her alanında görülen düzen bozukluğu ordu içinde kaynaşmalara yolaçınca



bir darbeyle (19 Haziran 1965) iktidarı ele geçirdi. Yeni



yönetim önceleri sosyalist ülkeler ve Misir tarafından eleştirildiyse de bu sıkıntılı dönemi atlattı. Albay Zbi



ri'nin düzenlediği komployu önleyen (1965) Bumed yen, öğrencilerin ve Yeni Cezayir Demokratik Hareke ti'ne bağlı militanların ayaklanmalarını bastırdı ve Nisan



ulusallaştırma işlemini başardı: Gaz, petrol, bankalar, sanayi kuruluşları, vb. Toprak ve tarım reformu gerçek



bulut



Bulut, herhangi bir gaz, sıvı damlacıkları ya da katı par



çacıklarının yoğun biçimde ve belirgin bir cisim olarak bir gaz ya da sivida asılması. Genel olarak bulut sözcü ğü, atmosferde asılı küçük buz ve su parçacıklarını be lirtmek için kullanılır.



Bulutların oluşumu. Atmosferde, bir rüzgâr kitlesinin



nispi neminin%100'ün üstüne çıkmasıyla bulut olu



şur. Bu olay birkaç nedene bağlı olarak gerçekleşebilir. Havanın yükseklere doğru hareketinin, genleşme ve soğumaya yol açması; kitleye dışardan su girmesi, ya. yılmayla ısı yitimi. Yükseklere doğru hareketi oluşturan etmenlerin başında, alçak basınç sistemleri ve onların Bulut parçacıklarının ve buz billurlarının



Cezayirli devlet adamı (Guelma 1925-Cezayir 1978); Cezayir'in Fas'taki ve Tunus'taki birliklerinin komutan



1968'deki bir suikastten kurtulmayı başardı. Köklü bir



vermektedir.



soğuk, sıcak ve kapalı cepheleri gelir.



Bumedyen, Huari



boyutu, 1.



leştirdi. Dördüncü İsrail-Arap savaşında (Ekim 1973), asker yardımı gönderdi. Uluslararası diplomaside



önemli rol oynamaya başlayıp, Arap Zirve Konferan sı'nda (1973) Iran-Irak arasında arabuluculuk yapıp,



Şattularap anlaşmazlığının çözümlenmesinde, Barzani ayaklanmasının sona ermesinde etkili oldu.



Bumin Kağan Göktürk devletinin kurucusu (öl. 552). Çin kaynakların da adı Tumen diye geçen Bumin Kağan, Ötüken dağın daki başkentinde oturdu ve ülkenin doğusunu yönetti.



Töles'leri yenerek kendine bağladı. Çin'le iyi ilişkiler kurdu. Juan-Juanları yendi.



389



BUNCHE, RALPH A 10



9



8



7 8



6



5



4



3



5 2



1



0



donma tabakası



‫ترا‬ Ocak



B 12



13



14



Haziran



TO 60



11



whathas



,



50



Cuney



Kuzey



enlem



30 80



60



40



20



0



40



BO



Bulutlar, büyük miktarlarda su damlacıklarının ya da buz billurlarının almosterde asılmasıyla oluşurlar. (A) Bulut biçimleri birbirinden farklıdır (1) cumulonimbus (2) daha küçük olan cumulus, (3) stratus ve (4) nimbostratus,(5) stratocumulus (6)



ultostratus, (7) Itocumulus. (8) cirrostratus, (9) cirrocumulus, ve (10) cirrus. (B) Uygun hava koşullar (12), çiy noktası (11) yakınındaki bulutlarla ilgilidir, çiy noktası oldukça yüksekse oluşan bulutlar şiddetli yagmur bırakırlar. Nemli hava,



yüksege, donma mabakalarna (13),ulaşırsa cumulonimbus bulutları oluşur ve gökgürlemeli, şimşekli saganak yagmurlar ya da dolu oluşturur ( 14.10 (esitli enlemler için yıllık ve mevsimlik bulutsuzluk ortalaması, bunama



Zihin işlevlerinin topluca gerilemesiyle bellek yitimi ya



ri, kolay sinirlenmeleri ve günlük beden temizliğine dik kat etmeme gibi davranış değişiklikleri göstermeleridir.



da düşünme yeteneğinin azalması gibi bozuklukların ortaya çıkmasınıbelirten terim. “Beyin körelmeleri" di



Bunche, Ralph



lar: Nöronların yozlaşması kökenli olan orta yaş buna



New York 1971). Avrupa, Afrika ve Asya'da araştırma



şini aşmış kişilerde, gene nöronların yozlaşmasından



kaynaklananyaşlılık bunamaları; beyin damarlarındaki



Dışişleri ve Savaş bakanlıklarında önemli görevler yük lendi; birçok uluslararası konferansa katıldı. Birleşmiş Milletler genel sekreteri tarafından Filistin sorununa arabuluculuk etmekle görevlendirildi. 1950'de Nobel



namaların genel belirtileri, hastaların yeni yaşadıkları



Barış Ödülü'nü aldı (bu ödülü alan ilk siyahtır). Har vard'da ders verip, Birleşmiş Milletler sekreteri yardım



ye de adlandırılan bunamalar, genel olarak üçe ayrılır



ABD'li siyah siyasetçi ve toplumbilimci (Detroit 1904.



maları (Alzheimer ve Pick hastalıkları); genellikle 70 ya



gezileri yapan Ralph Bunche, ikinci Dünya Savaşı'nda



bozukluklardan, özellikle de damar sertliği sonucu da. marların tıkanmasından kaynaklanan bunamalar. Bu



olayların sırasını, nerede olduklannı, gün ve saatleri



unutmalarına karşılık, eski olayları kolayca anımsaya



bilmeleri, apansız içgüdüsel davranışlarda bulunmala



cılığı (1954), özel siyasal sorunlar sekreter yardımcılığı (1958) yaptı. BM genel sekreteri tarafından dünyanın



390 BUNİN, IVAN ALEKSEYEVİÇ Ralph Bunche,



1948-49



İsrail-Arap Savaşı'nda arabuluculuk yapmış ve



BM'de ölümüne kadar önemli



görevler கை



üstlenmiştir.



Nobel Bans Ödülü'nü alan ilk siyahtır. Luis Bunuel'in dinin kaliplarına karşıt anlayışı, 1961'de



gerginlik içindeki bölgelerine görevli gönderildiyse de, ama ilimli tutumu, hem sosyalist ülkeler tarafından,



çektiği Viridiana'da, Da Vinci'nin Son Yemek'indeki İsa ve havarilerini dilenciler ve sakatlarla canlandırdığı bu sahnesiyle doruğuna erişmiştir.



hem de ABD'deki uzlaşmaz siyahlar tarafından eleştiril



mesine, yeni sömürgeciliği desteklemekle suçlanması na yolaçtı



1952); la Muerte en Este Jardin (Bu Bahçede Ölüm,



Bunin, Ivan Alekseyeviç



minator (Yok Edici Melek, 1962); Simeon del Desierto



Rus şairi ve yazarı (Voronej 1870-Paris 1953). Şiir sanatı bakımından kusursuz yapıtlar ortaya koyan İvan Alek



yeceğim (Tristana, 1970), Le Charme Discret de La Bo



1956); Nazarin (1958); Viridiana (1961); El Angel Exter



(Çöllü Simeon 1965); Gündüz Güzeli (Belle de jour, 1966); La Voie Lactée (Samanyolu, 1968); Seni Sevme



seyeviç Bunin, öykü ve romanlarında Rus köylerini eş



urgeoisie (Burjuvazinin Gizli Çekiciliği, 1972); Le Fan



(Köy, 1909), baş yapıtı Suhodol (Kuru Vadi, 1911).



Obscur Objet du Désir (Arzunun O Belirsiz Nesnesi,



Fransaya yerleşip (1920), ülkesinin gerçeklerini veren yapıtlarını sürdürdü: Mitya'nın Aşkı Mitina Lyubov, 1935), Jizn Arsenseva (Arseniev'in Yaşamı, 1935).



1977).



tôme de la Liberté (Özgürlüğün Hayaleti, 1974); Cet



(



siz bir dille ve gerçekçi biçimde anlatmıştır: Derevnya



1933'te Nobel Edebiyat (Ödülü(nü aldı.



Bunsen, Robert Wilhelm



Bunyan, John İngiliz yazarı (Elstow 1628-Londra 1688). Yalnızca ilk okul öğrenimi gören John Bunyan, iç savaşta er olarak



Alman fizikçisi ve kimyacısı (Göttingen 1811-Heidel



çarpıştı. 1647'de evlendi ve ağır bir manevi bunalım geçirdikten sonra vaftizci mezhebine girdi (1653). Bir



bert Wilhelm Bunsen, kakodili ayırmaya çalışırken bir



vaazları kışkırtıcı sayılarak cezaevine atıldı (1660). On



berg 1899). Ilk çalışmalarını kimya alanında yapan Ro



patlamayla gözlerinden birini kaybetti (1840). Bunun üzerine fizik ve elektrokimyaya yöneldi. Alevler üstüne



çalışmalarıyla, laboratuvarlarda kullanılan Bunsen be kini icat etti. 1841'de gene adıyla anılan çinko ve kö



mürlü pili buldu. Elektrik üstüne çalışmaları sonucunda, elektrokimyasal olarak ilk kez madensel magnezyum



süre sonra mezhebin en iyi vaizlarından biri oldu; ama



iki yıl süreyle cezaevinde kaldı ve Grace Abounding to the Chief of the Sinners (Büyük Günahlara Yağan Tanrı



Rahmeti, 1666) adlı kitabını yazdı. 1672'de serbest bi rakılıp, yeniden vaizlığa başladı-bu yüzden yeniden bir süre hapis yattı- ve 1678'de edebiyat tarihinde eşine rastlanmayan bir epik ve kutsal öykücü dehasıyla kale



elde etti; bütün fiziksel ve kimyasal özelliklerini incele di; yanarken çıkardığı alevin değişikliğine dikkati çekti.



me aldığı Pilgrim's Progress(Hacının Yolculuğu) adlıya



adıyla anılan ölçü aletleri buldu. 1859'da tayfçeker yar



1680'de The Life and Death ofMr. Badman (Mr. Bad



bidyum.



(Kutsal Savaş) adlı yapıtlarını yayınladı. Bunyan, Ingiliz ruhunun biçimlenmesine en az Sha



Fiziğin işıkõlçme, isiölçme, kaloriölçme dallarında dımıyla iki yeni alkali element geliştirdi: Sezyum ve ru



pıtını yayınladı (yapıt büyük bir ün kazandı ve birçok In giliz ozaninin esinlendiği bir kaynak haline geldi).



man'ın Yaşamı ve Ölümü), 1682'de The Holy War



Bunuel, Luis İspanyol film yönetmeni (Calenda 1900-Mexico 1983).



Ispanya'da ilk sinema kulübünü kuran Luis Bunuel, çok



genç yaşta gerçeküstücülüğün etkisi altında kaldı (Un



Perro andaluz (Bir Endülüs Köpeği, 1928) ve La Edad de



Oro (Altın Çağ, 1929) adlı filmlerini Salvador Dali'yle birlikte gerçekleştirdi); yapıtlarının çoğunda geleneksel



ahlâkın yasaklarına, dinin zorlayıcı kalıplarına karşı çı-!



kıp, insanın düşsel ve içgüdüsel etkilerini savundu. Is panya'da çektiği toplumsal içerikli bir belgeselden (Ti erra sin Pan (Ekmeksiz Toprak, 1932)) sonra ABD'de çalıştı; Meksika'da seyirci isteklerine ödün veren birçok film yönetti. 1950'de Las Olvidadas (Unutulmuşlar) adlı filmiyle büyük başarı kazandıktan sonra, uluslararası



ününü, ardarda gerçekleştirdiği birçok güçlü filmle pe kiştirdi: Subida al Cielo (Göğe Yükseliş, 1951); El (O,



Kendi kendini yetiştirerek vaizlik yapan John



Bunyan, Ingiliz



ruhunun biçimlenmesine



önemli katkılarda



bulunmuştur.



BURDUR



kespeare ve Milton kadar katkıda bulunmuştur. Bir tür



Incil romancısıdır - bir hümanist değildir ve İncil'den başka şey okumamıştır- ve koyu sofuluğa en yoğun edebi anlatımını kazandırmıştır.



Burak, Cihat



391



Burdur (kent)



Akdeniz bölgesinin Göller yöresinde kent. Burdur ken



ti, aynı adı taşıyan gölün doğu kıyısında, bu göle ulaşan Kurna deresi kıyısında, deniz düzeyinden 940-1 030 m yükseltiler arasında eğimli bir yüzeyde kurulmuştur.



Kent, Anadolu'nun iç kesimlerini ve Ege kıyılarını Akde



Türk mimarı ve ressamı (İstanbul 1915). Devlet Güzel



niz kıyısındaki Antalya'ya bağlayan ve bu yüzden, her



Sanatlar Akademisi Mimarlık bölümünü bitiren Cihat



dönemde önem taşımış bir yolun üstünde yer alır. Ayrı ca İzmir’i Eğirdir'e bağlayan demiryolundan Gümüş gün (eski adı Baladiz) istasyonunda ayrılan bir şube hattı



Burak, Paris'e gidip (1961), üç yıl resim çalıştı. Mimar



olarak Bayındırlık Bakanlığı'nda, İstanbul ve Ankara



Teknik üniversiteleri proje bürolarında görev yaptı.



da Burdur'da sona erer.



Cihat Burak'ın Moby Dick adlı tablosu.



Yurt içi ve yurt dışında özel sergiler açtı; yabancı ülke



lerde düzenlenen Çağdaş Türk Sanatı sergilerine katıldı



(1964-1965). Türkiye ÇağdaşRessamlar Birliği birincilik



ödülünü kazandı (1967). Halk sanatçılarını andıran saf ve gerçekçi anlatımlı tablolarında en çok, küçük figürlü



kent görünüşleri, karikatürümsü figürler, mezarlıklar ve kedileri canlandırdı. 1992'de Yahudiler adlı yapıtıyla,



“yayınlanmamış öykü" dalında Yunus Nadi Ödülü'nü aldı.



TARIH



Burdur'un günümüzde bulunduğu yere kurulmadan, önce birkaç kez yer değiştirmiş olduğu sanılmaktadır.



Eskiçağ'da bu çevrede yeralan Limnombria ("göl ken



ti") adlı kentin, günümüzdeki Burdur'a göre gölkıyısına daha yakın bir kesimde olduğu bilinmektedir. Orta



çağ'da Bizans döneminde Burdur'un yerinde bulunan



Polydorion adlı kentin zaman içinde bozulmasıyla,



Burak Reis



Burdur adı ortaya çıkmıştır. Malazgirt'Savaşın'dan(1071)sonra Türkmen akınları Burdur çevresine de ulaştı. Türkler tarafından fethedi



Türk denizcisi (öl. Burakreis adası (Sapienza) 1499). Ba



Eskiçağ'dakiLimnombria kadarda göle yakın olmayan



yezit II döneminde Inebahti (Lepanto) savaşına katılan Burak Reis ('Barak Reisde denir),gemisine rampa eden



len kent, günümüzdeki kente göre daha alçakta, ama bir noktada bulunuyordu.



XIV. yy'da yörede kurulan Hamidoğulları Beyliği



iki düşman gemisiyle birlikte kendi gemisini de havaya



Burdur'u da egemenliği altına aldı. 1324'te İlhanlılara geçen, 1328 'de Hamidoğulları tarafından geri alınan



adası adı verildi.



gi'ni Osmanlı topraklarına katmasıyla Osmanlı yöneti



uçurdu (1499). Savaşın yapıldığı yer yakınında ki adaya, daha sonra, Osmanlılar tarafından Burakreis



kent, 1391 'de Yıldırım Bayezit'in Hamidoğullan Beyli



392



BURDUR



Burdur'dan görünüş.



mine girdi. Burdur, Osmanlı yönetim örgütünde önceleri, Ana



dolu eyaletinin Hamit sancağına bağlı bir kazanın mer kezi oldu. XV. yy'in sonlarında dört mahallesi vardı. .



XVI. yy'da bir önceki yüzyıla göre büyüyen ken



tin, yüzyılın ilk yarısında ev sayısı 238'ken, ikinci yarısın da 379'a çıktı. Ayrıca, çevresi için bir ticaret merkezi



ladı ve 1955'te 18 179'a ulaşarak, 1960'ta 25 000'i aştı



(25 271). 12 Mayıs 1971'de yeni bir depremden büyük



zarar görmesine karşın, nüfustaki artış sonraki yıllarda da sürerek 1980'de 40 000'i (44 630), 1990'da da 55



000'i (56 432) aştı.



haline geldi.



Burdur (il)



vesinde Hamit sancağı da parçalara ayrıldı ve bir kesimi Burdur sancağını oluşturdu. Konya vilayetine bağlı bu



Akdeniz Bölgesi'nin iç kesimlerinde "Göller yöresi" adı



yeni sancağın merkezi Burdur kenti oldu.



sayımına göre 254 889 olan Burdur ili 11 ilçeye ayrıl



XIX. yy'da yapılan yönetimsel değişiklikler çerçe



1884'te büyük bir yangında çarşısının büyük bir kesi



mi ile 150 evin yandığı kentte, gülyağı çıkaran yağhane ler yaygınlaştı. Yünlü ve pamuklu dokumalar ile hali üretimi de önemli ölçüde gelişti ve alaca" adı verilen pamuklu dokumaları çevreye ün saldı. 3 Ekim 1914'teki depremde üçte ikisi büyük hasar gören kent, kısa süreli İtalyan işgalinden (1919-1921) ve 1923'te yeni bir yangından önemli ölçüde zarar gör dü.



GÜNÜMÜZDE BURDUR



Cumhuriyet döneminin başlarında sancaklar vilayete dönüştürülürken, Burdur da yeniden kurulan aynı adlı



vilayetin merkezi oldu. İlk nüfus sayımında.(1927) nü fusu 12 848 olarak saptanan kent, o sıralarda Ulucami ile saat kulesi çevresinde yayılıyordu. 1936'da İzmir



Eğirdirdemiryolu üstündeki Baladiz (günümüzdeki Gü



müşgün) istasyonundan ayrılan 24 km'lik bir demiryolu



hattının Burdur'a ulaşması üstüne, kentin merkezi ile is



tasyonu birleştiren bulvar açıldı ve kent bu yönde düz lüğe doğru gelişmeye başladı. Bununla birlikte, nüfu sunda fazla bir artış olmadı ve 1955 sayımına kadar 15



000'i aşamadı. 1954'te temeli atılan şeker fabrikasının 1955'te işletmeye açılmasıyla kent nüfusu artmaya baş



verilen yörede il. Yüzölçümü 6 887 km², nüfusu 1990



miştır: Merkez, Ağlasun, Altınyayla, Bucak, Çavdır, Çeltikçi, Gölhisar, Karamanlı, Kemer, Tefenni, Yerilo va.



Kuzeyde Afyon, doğuda Isparta, güneyde Antalya, güneybatıda Muğla, batida Denizli illeriyle sınırlı olan Burdur ili, Batı Toroslar'ın engebeli bir kesiminde yera lir ve başlıca yüzey şekilleri, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanır: Dağ sıraları bu doğrultuda oldu



ğu gibi, dağları birbirinden ayıran alanlarda da aynı



doğrultuyu izler. Sözgelimi, ille aynı adı taşıyan Burdur gölünün yerleştiği çukur alan ve içindeki göl, kuzeydo



ğu-güneybatı doğrultusunda uzandığıgibi, gölün bati sındaki Söğüt dağı ile gölün doğusundaki Katrancı dağı



da bu doğrultuya uyar. Burdur ilinde, dağların arasında



kalmış birtakım çukur alanlara raslanır; bunlardan bazı



ları ovalarla, bazıları da göllerle kaplıdır. Burdur'da, yükselti ve denizden uzaklık nedeniyle,



Akdeniz ikliminin karasallaşmış bir biçimi egemendir.



Aksu vadisinin yukarı çığırı yakınındaki Kocaaliler bu



cak merkezi dolaylarında zeytin ağaçlarına raslanması,



Akdeniz ikliminin Burdur ili sınırları içine kadar sokul



duğunu gösterir. Il merkezindeki meteoroloji istasyo nunun verilerine göre, en soğuk ay ortalaması 2,5 °C,



BURIDAN, JEAN



393



Çok yönlü bir



en sıcak ay ortalaması 24,3 °C, günümüze kadar kayde



Ingiliz yazarı olan



dilen en düşük sıcaklık -16,7 °C (5.1.1942), en yüksek



Anthony Burgess



sıcaklık da 39,6 °C'tır (18.7.1932 ve 7.9.1956). Aynı is



tasyonda yıllık ortalama yağış tutarı 437 mm'dir. Bu yıl



lık yağışın yüzde 71,5'u kış ve ilkbahar mevsimlerinde



Otomatik Portakal (1962) adli romanında



düşer.



gelecegin vahşi ve



Burdur ilinde önemli akarsu yoktur. Suların çoğu göl lere, özellikle Burdur gölüne dökülür. ilin en büyük akarsuyu olan Bozçay, Tefenni ovasının güneyinden çı



sergilemiştir.



çirkin yüzünü



Çağdaş Ingiliz edebiyatına



karak Burdur gölüne ulaşır (göle dökülen öbür sular arasında Çerçin, Lengüme, Kurna dereleri sayılabilir).



yaptıgı büyük katkılanın yanı sıra,



Aksu ile Dalaman çayıysa, Akdeniz'e ulaşırlar.



dilbilimle ilgili



Burdur'da, aynı adlı gölün yanı sırak, irili ufaklı birçok



kitapları



göl vardır. Bunlardan en önemlileri Yeşilova batısındaki



önemlidir.



daire biçimli Salda gölü (43 km-, yükseltisi 1 138 m), bu



gölün kuzeyindeki Akgöl (yalnız yağışlı mevsimde su



bulunur, 11 km²), Yeşilova-Burdur yolu üstündeki Ya vaşlı gölü (ya da Yarışlı gölü; 14 km², yükseltisi 900 m) ve Tefenni ovasının kuzeydoğusunda yeralan Karataş



gölüdür (5 km², yükseltisi 1 043 m). llin en büyük gölü olan Burdur gölü (195 km), deniz düzeyinden 584 m



34 km uzanır; en geniş yeri 9 km'yi bulur. Suları acıdır. Burdur gölü “dikkuyruk" adlı kuşun, Avrupa ve Yakın



1936); Otomatik Portakal(A Clockwork Orange, 1962; 1972'de sinemaya uyarlandı), Nothing Like The Sun (Hiçbir Şey Güneşe Benzemez, 1966), Napoleon



doğu'daki en büyük kışlama alanıdır.



mes Joyce'la ilgili), The Life and Work of D.H. Lawren



yüksekliktedir; kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda



Burdur ilindeki çukur alanlarda, doğal bitki örtüsü



Symphony(Napolyon Senfonisi, 1974), Re Joyce (Ja



bozkır görünüşündedir.Bunu karşılık, Toroslar üstünde



ce (D. H. Lawrence'in Yaşamı ve Yapıtları, 1985), vb.



yaygın ağaç türü karaçamlardır.



Burgiba, Habib Bin Ali



Burdur ilinde tarla tarımı yaygındır. En çok tahıl (başta



Tunuslu siyaset adamı (Manastır 1903). Destur (Düstur) partisine giren Habib Bin Burgiba, avukatlıgı bırakarak,



önemli orman alanları vardır. Bu orman alanlarında en EKONOMI



buğday) ekilir. Baklagiller arasında nohut, öbür türlere



oranla daha çok yer tutar. Sanayi bitkilerinde üretim tu



tarı bakımından şekerpancarı önde gelir. Tütün, Bucak ilçesinde önemlidir (“Virginia" tipi tütün ekilir). Anason ekimi, Burdur'da özel ekilişlerden biridir. İlin merkez, Ağlasun ve Yeşilova ilçelerinde de gül yetiştiriciliği ge lişmiştir.



kendini siyasete adadı. Arapça yayınlanan ilk Tunus ga



zetesini çıkardı. Laik davranışlan sonucu Destur Partisi



ikiye ayrıldı (1934): Gelenekçi Eski Destur, daha yeni



likçi ve gerçekçi Yeni Destur. Birçok kez tutuklanıp (1934, 1937-1940 arası), işgal sırasında İtalya'da yaşa dı. Tunus'a dönünce, De Gaulle yönetimi tarafından



Hayvancılık bakımından ilin dikkat çekici özelliği,



hapse atıldı. Serbest bırakılıp, Yeni Destur'un önce ge



Sanayi kuruluşlarının en önemlisi, 1955'te kurulan



den tutuklandı (1952) ve 1954'e kadar gözaltında yaşa



kilkeçi sayısının koyun sayısından fazla olmasıdır.



nel sekreterliğine, sonra başkanlığına getirilerek, yeni



Burdur Şeker Fabrikası'dır. Öteki kuruluşlardan Süt ve Süt Mamulleri Fabrikası ve Et Kombinası sayılabilir.



dı. Tunus'un iç özerkliğiyle (1955) ve bağımsızlığıyla



Merkezinde bir süre çalışan traktör fabrikası, son yıllar da kapanmıştır. ULAŞIM



Burdur'un ulaşım bakımından önemi, Antalya turistik



yöresine inen yollar üstünde bulunmasıdır: 1912'de Eğirdir'de Göller yöresine ulaşan demiryoluna, Cum



huriyet döneminde (1936'da) Baladiz (şimdiki adıyla



(1956) ilgili görüşmelere katılıp, başbakanlığa getirile



rek (1956), “bey'i uzaklaştırdı (Temmuz 1957) ve Yeni



Tunus Cumhuriyeti'nin başkanlığına seçildi. Yeniden cumhurbaşkanı seçilip (1954 ve 1969), iktisadi sorun



larla ve muhalefetin düzenlediği suikastlerle uğraştı; her çeşit iktisadi güdümlülüğe karşı çıktı; ülkesini hiçbir



bloka sokmadan, ama Bati yanlısı olarak yönetmeyi amaçladı. Misir'ın “Arap birliği" hareketine şiddetle



Gümüşgün) istasyonundan Burdur'a giden bir “şube



karşı koyup, Libya ile Tunus'u birleştirmek için Kadda



düşünülmüş, ama gerçekleştirilmemiştir. İlin başlıca ka



da, daha sonra bu antlaşmayı bozdu (2 Mart). 1975'te Millet Meclisi tarafından ömür boyu cumhurbaşkanlığı



hattı" eklenmiştir. Bu yolun Antalya'ya kadar uzatılması



rayolu, demiryoluna az çok paralel olarak gelen ve Çel tikçi beli üstünden Antalya'ya uzanan yoldur,



Burgess, Anthony



Ingiliz yazarı (Manchester 1917-Londra 1993). İkinci Dünya Savaşı'nakatılan Anthony Burgess (asıl adı John Burgess Wilson'dur), savaştan sonra İngiltere'de (1950



54) ve Malezya'da (19561-1959)öğretmenlik yaptı. In giltere'de döndükten sonra, bir yıl içinde, Uzakdoğu deneyimlerini anlattığı beş kitap yazip, daha sonra çag daş yaşamı, ikitleleğitimaraçlarının yönlendirdiği toplu



mu eleştiren, Joyce'u anımsatan yaratıcı diliyle dikkat leri çeken romanlar, denemeler, incelemeler yazdı. for A Tiger (Kaplan Zamani, Başlıca yapıtları: Time



fi'yle bir antlaşma tasarısı imzaladıysa (12 Ocak 1974)



na getirilip, Beyrut'tan ayrılan FKO gerillalarını Tunus'a kabul ederek (1982), Cezayir'le yirmi yıllık bir dostluk



antlaşması imzaladı. İktisadi sıkıntıların yol açtığı göste



rileri (1984) ödünler vererek bastırdıysa da, 1987'de, başbakan Zeynelabidin Bin Ali tarafından bunadığı ge



rekçesiyle görevden alındı ve 1990'a kadar evinde go zetim altında tutuldu.



Buridan, Jean Fransız skolastik filozofu (Béthune 1300- 1358'den sonra). Paris Üniversitesi rektörlüğü yapan Jean Buri dan (1328 ve 1340), Occam'ın bazı tezlerine karşıçık makla birlikte, adcılığının (nominalizm) birçok yönün



394



BURKE, EDMUND



den etkilendi. Adci bir filozof olarak insan özgürlüğü nün varlığına karşı çıktı. İnsanın seçmesinin iyiler arasın



da en iyigörüneneyöneldiğini savundu. Özellikle, mo dern fiziğin kurulmasında temel taşı olan, cisimlerin ha reketi kuramını ortaya atarak ün kazandı.



Burke, Edmund



İngiliz yazarı ve siyasetçisi (Dublin 1728-Beaconsfield 1797). Londra'da hukuk öğrenimi gören Edmund Bur ke, bu öğrenime eleştiri anlayışını ekleyerek modern



İngiltere'nin ilk büyük toplumbilimcisi oldu. Vindicati on of Natural Society (Doğal Toplumun Savunması,



1756) adlı yapıtında, Bolingbroke'un toplumsal nihiliz mini çürüttü. Siyasal bir dergi (Annual Register) kurdu (1758). Liberal, hoşgörülü, kuramcıdan çok deneyciy



di. Amerika'daki kolonilerde İrlandalı katoliklerden ya



na çıktı ve Hindistan'dan ağır vergiler alınmasını suçla di. Ama 1789 Fransız Devrimi'nden sonra yazdığı Ref lections on the Revolution in France (Fransa'daki Dev



BURKINA FASO



rim Üstüne Düşünceler, 1795) adlı yapıtında halkın ayaklanmasını kınadı ve ömrünün sonuna kadar Fran sa'daki siyasal yeniliklere karşı savaştan yana oldu.



GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü : 274 200 km'.



Burkina Faso



Başkenti ve en büyük kenti: Ouagadougou (500 000 nüf.; 1991). TOPLUM YAPISI. Nüfusu (1993 tah.): 10 000



000; nüfus yoğunluğu: Km'ye 34 kişi. Nüfus da



Faso, yoksul, küçük, denize kıyısı olmayan bir ülkedir.



Doğusunda Nijer, kuzeyinde ve batısında Mali, güne



ğılımı (1988): Kentlerde —% 8, kırsal kesimde -% 92. Yillik nüfus artışı (1985-90): % 2,6. Res mî dili: Fransızca. Başlıca dinler: İslâm, katolik.



yinde Benin, Togo, Gana ve Fildişi



EĞİTİM VE SAĞLIK. Okuma-Yazma oranı (1991):



1896'da bir Fransız sömürgesi olmuş, 1960'ta bağım



Yetişkin nüfusun % 16'sı. Üniversite sayısı (1993):



si, geçmişindeki sömürge döneminde kopma anlamına



SI (1988): 280. Ortalama ömür (1993): Kadınlarda



Batı Afrika'da ülke. Eski adı Yukarı Volta olan Burkina



Kıyısı vardır.



sızlığına kavuşmuştur. Ülkenin 1984'te yeniadını alma geliyordu YÜZEYŞEKİLLERİ VE TOPLUM YAPISI



Ülkenin farklı bölgeleri ekonomiyi ve yaşam tarzını bi



çimlendirmektedir. Burkina Faso denizden 200-300 m yükseklikte bir granit yaylası üzerinde, savan bölgesin



1. Hastane yatak sayısı (1984): 5 500. Hekim sayı 53, erkeklerde 52. Bebek ölüm oranı (1993), 1 000 canlı doğumda 110. EKONOMI. GSMH (1990): 2,96 milyar dolar; kişi başına ulusal gelir: 330 dolar. Etkin nüfus dağılımı:



Tarım % 87, sanayi ve madencilik, % 4, hizmet



de yeralmaktadır. Volta irmağının halka eziyet veren ve



ler: % 9. Dış ticaret (1990): Dışalım – 540 mil



dönemi de bu yaylaya bereket saçar. Ülke, tropikalikli



yaptığı başlıca ülkeler: Fransa, Fildişi Kıyısı, Italya.



irmak körlüğüne neden olan azgın suları, yılın kısa bir



yon dolar, dışsatım -151 milyon dolar. Ticaret



nemlerini yaşar. 1969-74 ve 1981-83 yılları arasında



Para değeri: 1 CFA Frangi- 100 sentim. YÖNETIM. Türü: Cumhuriyet. Yasama gücü: Mil let Meclis. Siyasal bölümlenme: 30 il.



yken, yağmurdan: hemen önce 40'ye kadar yükselir.



Karayolları (1986): Toplam 11 231 km. Başlıca li



min yağmurlu (haziran ) ve kurak (kasım-mayıs) dö



çekilen büyük kuraklık büyük çapta can ve mal kaybına yol açmıştır. Sıcaklık, kurak mevsimin başlarında100%



Ekolojik bölgelere göre, orta bölgelerde meyve ağaçla ri ve ormanlık alanlar, kuzeyde de çöl bitki örtüsü ve ça li egemendir.



Burkina Faso halkı arasında büyük dilsel ve etnik



farklılıkları görülür. Volta dil öbeği Mosi (nüfusun %



55'i), Grunşi (% 5), Bobo (% 7) ve Lobi (% 6) dillerin den oluşur. Mande dil öbeğiniyse (% 23) Senufo, Busa



ni, Samo ve Dyula oluşturur. Öbür öbeklerarasında Fu



ULAŞIM. Demiryolları (1986): Toplam 517 km. mani: Yok. Başlıca havaalanları: 2.



nin çoğunlukta olduğu Bobo Dioulasso ülkenin en bü yük iki kentidir. İkisi de iş arayanların, gençlerin ve ku raklıktan kaçan mültecilerin etkisiyle hızla büyümekte dir.



lani ve Bella sayılabilir.



Kırsal nüfusun geniş dağılımı ve eğitimli kimselerin kentte yaşamayı yeğlemeleri, kırsal kesimde eğitim,



nir. Halkın yaklaşık %75'i hálaanimisttir;ne var ki müs lümanlık ve hıristiyanlık da giderek yaygınlaşmaktadır. Ülke halkının büyük bölümü kabile reislerinin etkin



ülkenin, dünyanın en kötü yaşam koşullarına ve en yük sek ölüm oranına sahip olmasına neden olmuştur. Ir



Burkina Faso halkının çoğu geleneksel dinlerine ina



sağlık ve diğer hizmetlerin sağlanmasını güçleştirmiştir. Yoksulluk ve insan sağlığına fazla önem verilmemesi,



olduğu kırsal kesimde yaşar. Geniş aileler ve klanlar te



mak körlüğü, menenjit, sıtma, kızamık ve oldukça dü



bu da 20 - 40 yaşlarındaki genç erkeklerin daha iyi ko



çocukların oranı 1965'ten 1984'e kadar, sadece %



mel toplumsal birimlerdir. Kuraklık ve nüfus baskısı güneyde göçü körüklemiş,



şük oranda olmakla birlikte cüzam gibi bulaşıcı hasta liklar kırsal kesimde kolgezmektedir . İlkokul çağındaki



şullara sahip Gana ve Fildişi Kıyısı kentlerine ve sanayi



29'a ulaşmıştır. EKONOMI



Her yıl süren bu göç işgücünü (dolayısıyla ekonomik gelişimi) azaltır ve kadınları tarımsal üretimde anahtar



Burkina Faso Afrika'nın en yoksul ülkelerinden biridir: 1965 - 1984 yılları arasında kişi başına kalori alımı %



bölgelerine göç etmelerini geleneksel hale getirmiştir.



öğe haline getirir.BaşkentOuagadougouveBobo halkı



5'in altına düşmüştür. Ekonomi, tarıma ve güney kom



BURKINA FASO



395



ve negatif ulusal birikimleriyle Burkina Faso, sürekli yi



Moptr



nelenen mali bunalımlar yaşamakta ve toplumun buna gösterdiğitepkiye hükümet bir sertleşme siyasetiyle ya



MALI Art



Ovahigouya Usan



nit vermektedir.



NIJER



TARİH VE DEVLET YAPISI



Mosiler bu bölgeye XI. yy. ve XIII. yy'da gelmiş ve ara larında Ouagadougou, Tenkodogo, ve Yatenga'nın bu lunduğu krallıklar kurmuşlardır. Birbirlerine bağlı bu



Niamey



.



Nyou Uagadugu Bula (Ouagadoygou



0



let



Bobo Dioulassa



Og



le



2.



Oining



Bolgatanga



w



GANA



Yede 105



(o



len tüccarlarla güneydeki orman krallıkları arasında bir köprü olmuştur. Mosiler yayılmacı müslüman Mali'ye



Ngourma



.. CON



krallıklar birer ticaret merkezi ve Büyük Sahra'dan ge



Fada.



Koudougou



Sanse



TOGO



1



BUSCA



Tamales



FLDISIKIYISI



BENIN



Mmd



BURKİNA FASO



(XII.-XV. yy.) ve Songhay (XIV. ve XVI. yy.) İmparatorlu gu'na şiddetle direnmiştir. Fransa bu bölgelerin yöneti mini 1890'larda ele geçirmiş ve sömürgelere bölerek 1919, 1932 ve 1947'de ülkenin şimdiki sınırlarını belir



lemiştir. Maurice Yaméogo'nun önderliğindeki bir Mo



si siyasal partisi Yukarı Volta'yı 1960'ta bağımsızlığına kavuşturdu. Bu tarihten sonra, eğitimli dar bir tabaka, subaylar ve sendikalar ülke siyasetini yönlendirdiler. Ülkenin aşırı yoksul olması, hareketlenen siyasal yaşa



ma katılan bu grupların isteklerinin karşılanmasınıgüç.



leştirmekteydi. 1966'da sendikacıların protestolann



kin.



dan sonra askerler Yamégo'yu devirdiler. Albay (daha



sonra general) Sangoulé Lamizana (başkanlığı: 1966 şularla ülkenin ikinci büyük dışsatım bağlantısını sağla yan hayvancılığa dayanmaktadır. Tarım GSMH'nin % 45'ini oluşturur ve işgücünün çoğu bu alanda kulanılır. Köylüler darı, fıstık, pirinç gibi kuraklığa dayanıklı ürün ler yetiştirirler. Değerli ürünlerse dışarı en çok satılan



mal olan pamuk, yerfıstığı ve susamdır. Başlıca maden ler olan manganez ve kireçtaşı, taşımacılık olanakları nin ve sermayenin kit olması nedeniyle işletilememek tedir. Sanayi geliri GSMH'nin % 20-22'sini oluşturur. Ülkenin üçüncü büyük kenti Koudougou'daki Voltex tekstil fabrikası dışında, ufak çapta modern sanayi varsa



da zanaatkârlık ve küçük tarım işletmeleri ülke ekono misine egemendir. Ülkenin tek şeker fabrikası, güney



batı bölgesindeki Banfora'dadır.



Burkina Faso kuruluşundan bu yana (özellikle yiye



cek maddelerinde) dışsatımdan çok dışalım yapmakta



dır. Ticaret açığı göçmen işçilerin gönderdiği paralarla ve kalkınma bütçesinin yaklaşık % 90'ını oluşturan dış



yardımla karşılanmakadir. Düşük bir ekonomik gelişme F







95



35 30



25



11



20



6 $9 50



10



41



5



32



0



O



S



M



N



0



M



H



ΤΑ



Ε



Ε



Κ



Α



5 10 15



20



25 30



Bobo Dioulasso



(Üstte) Çizimde, Burkina Faso'nun ikinci büyük kenti Bobo



Dioulasso'daki aylık sıcaklık (kırmızı dikdörtgenler) ve yağış (mavi dikdörtgenler) ortalamaları gösterilmiştir.



(Sağda) Yaşadıkları yerin yakınından geçen bir akarsuda çamaşır yıkayan, Burkina Fasolu köylü kadınlar.



1980) yönetimindeki Yukarı Volta'da, öteki Afrika ülke



lerine oranla daha çok kişi özgürlüğe kavuştu. 1970-74



arası ve 1978 - 80 arasında sivil milletvekilleri görev yaptı. Bu arada sendikalar, askerler ve sivil siyasetçiler hükümetler kurdular. Siyasetle uğraşan subaylar 1982



ve 1983'te yeni hükümetler oluşturdular ve yüzbaşı



Thomas Sankara ve bir grup genç ve köktenci subay yo



netimi ele geçirdi ve toplumsal devrimler yapular. Halk



devrim koruma komiteleri kurmaya özendirildi. Bu ko



miteler ve Sankara, kaynakları kentlerdeki sivil hizmet lerde kullanmak yerine, kırsal kesimi geliştirmek için



harcanmasını sağlamaya çalıştılar. Sankara bu nedenle



'demokrasinin simgesi oldu. 1974 ve 1985'te Mali ile çı kan sinir anlaşmazlıkları askeri önlemleri körüklediyse de 1986'da dostça yatıştırıldı.



Iktidardaki iç anlaşmazlık,



Sankara'nın, Ekim



1987'de, yardımcısı yüzbaşı Blaise Compaore tarafın



dan düzenlenen bir suikastta öldürülmesine neden ol du. Bu hareket ve yeni askeri iktidar şiddetli bir tepki ve



396



BURMA



öfkeyle karşılaştı. Resmî ideoloji marksçılık-lenincilik ten vazgeçildi. Haziran 1991'de oylanarak kabul edi



arasında yeniden Ingiltere'de çalışıp, grip virüsüne ilişkin çalışmalara katkıda bulundu (1933). Avustral



len yeni bir anayasayla başkanın yetkileri azaltıldı ve çok partili seçimlere olanak tanındı. Campaore 1991'deki başkanlık seçimlerini, partisi de Mayıs 1992'de 14 yıldan sonra ilk kez yapılan milletvekili se



ya'ya döndükten sonra, civciv embriyonunda virüs üretme tekniğini geliştirip, Melbourne Üniversitesi'nde



çimlerini kazandı.



denlerini ele alan bir inceleme yayınlayıp (1949), 1960'ta Nobel Fizyoloji ve Tip Ödülü'nü aldı.



Burma: Bk. BİRMANYA.



Burne-Jones, Sir Edward



deneysel tip profesörlüğüne atandı (1944). Doku bağı şıklığını, dokuların organ aşılarını kabul etmeme ne



Burns, Robert İskoç şairi (Ayrshire 1759-Dumfries 1796). Yoksul bir köylünün oğlu olan Robert Burns, 1778'e kadar karde



İngiliz ressamı (Birmingham 1833-Londra 1898). Ailesi nin din adamı olması isteğine uyan Sir Edward Burne



Jones, Oxford'da öğrenim görürken William Morris ve Ruskin'le arkadaş olarak, onların etkisiyle sanata yönel



XVIII. yy. Iskoç şairlerinden Robert Burns'ün, Alexander



COL



Nasymith



tarafından yapılmış portresi.



şiyle ortak bir çiftlik işletti; bir yandan da sağlam bir şiir ve folklor kültürü edindi. Kısa süre sonra yayınladığı şiir leriyle büyük ün kazandı ve bir tür ulusal kahraman hali ne geldi. Edinburgh'da sanatçıçevredeyaşamayı dene diyse de, çevresindekilerin züppeliğinden bıkarak ye niden taşraya çekildi. Fransız devrimini coşkunlukla



karşılaması, ilerleme olanaklarını ortadan kaldırdı. Çok



geçmeden aşırı içki yüzünden sağlığı bozuldu. Şiirlerin de İskoç lehçesini başarıyla kullanmış ve Ingiliz şiirine Chaucar'den sonra ilk kez halk ve folklor temalarını sokmuştur.



Başlıca yapıtları: )TheJolly Beggars (Neşeli Dilenci



Onraffaellocu ressam Sir Edward Burne-Jones'un, Kesik Baş



adlı, konusu mitolojiden alınma tablosunda, Perseus'un, Andromeda'ya Medusa'nın kesik başının ve sinsi



bakışlarının sudaki yansımalarını gösterişi canlandırılmıştır.



di ve bu iki arkadaşıyla önraffaellocu topluluğu oluştur



ler), Tom O'Shanter (1790).



Burroughs, William S. ABD'li yazar (Saint Louis, Missouri 1914). Burroughs Hesap Makineleri Şirketi'nin kurucusu William Seward Burroughs'un torunu olan William Sevard Burroughs,



du 1855'te Londra'ya yerleşip, 1857'de, OxfordÜni versitesi'nde Debating Hall'ü süsledi.1859'da Italya'ya bir yolculuk yapıp, 1860'tan sonra giderek resmî res sam haline geldi ve önraffaelloculuk ile Victoria çağı



beğenisinin genel eğilimlerini bağdaştırmaya uğraştı. 1877'de GrosvenorGallery'de açtığı sergiyle ününü



büyük ölçüde yaygınlaştırdı. Birçok kilisenin vitraylarını



yaptı. Roma'dakiIngiliz kilisesi için cam üstüne resimler hazırladı.



Burnet, Sir Frank Macfarlane



William S.



Burroughs,



özellikle kişisel uyuşturucu



Avustralyalı hekim (Traralong 1899-Melbourne 1985).



deneyimlerine



farlane Burnet, Melbourne krallık hastanesinde hekim



romanlarıyla,



Melbourne Üniversitesi'ni bitiren (1923) Sir Frank Mac



lik yaptı (1923-1924). Ingiltere'de Lister Enstitüsü'nde çalışıp (1926-1927), Melbourne'a döndü. 1931-1934



dayandırdigi



modern Amerikan



edebiyatınıbüyük



ölçüde etkilemiştir.



BURSA



zengin bir çevrede büyüyüp, Harvard'da bir süre oku duktan sonra, New York'ta başıboş bir yaşam sürmeye



koyuldu; bu arada uyuşturucu kullanmaya başladı.



Uyuşturucu düşkünlerinin sancılarla dolu dünyasını



yansıtan romanlarıyla, modern Amerikan edebiyatını, özellikle de "yitik kuşak”. ("beat genanation") sanatçı larını büyük ölçüde etkiledi. Başlıca yapıtları: Junkie (Eroinman, 1953), The Na ked Lunch (Ciplak Öğle Yemeği, 1957), The Soft Mac hine (Yumuşak Makine, 1961), The Ticket that Explo



sed (Patlayan Bilet, 1962), Exterminator (Yokedici, 1973), Cities of the Night|(Kızıl Gecenin Kentleri, 1981), vb.



397



minde ünlü Ulucami'nin yapılması (1399), yüksekteki Hisar semtinin (kentin eski çekirdeği) dışında düzlükte



yeni bir kent çekirdeğinin doğmasına neden oldu. Kent bu yeni çekirdek çevresinde gelişirken, 1402'de Ti



mur'un askerleri tarafından yağmalanıp, ateşe verildi. Bu olay ve fetret devrindeki şehzade çekişmeleri nede niyle başkent Bursa'dan Edirne'ye taşınınca bütün can



lılığını yitiren kent, Murat II ve Fatih Sultan Mehmet dö



nemlerinde yeniden gelişmeye başladı. Fatih'in ölü



münden sonra, şehzadeleri arasındaki savaşımda Bur sa'da adına para bastıran şehzade Gem kendini sultan ilan etti.



XVI. yy'ın ikinci yarısından başlayarak bazı ayaklan



malardan zarar görmesine karşın, Osmanlı devletinin üç büyük merkezinden biri olma özelliğini koruyan



Bursa (kent)



Bursa'nın XVII. yy'daki nüfusu 50 000 dolayındaydı.



Bursa ilinin merkezi. Bursa kenti, Marmara Bölge



si'nde, Uludağ'ın kuzeybatı etekleri ile Bursa ovasının güney kenarı arasındaki eğimli yüzey üstünde kurul muştur. TARİH



Eskiçağ'da Bithynia kralı Prusias'ın adından Prusa adı



verilen Bursa,daha sonra Romalılara, Roma imparator luğunun ikiye ayrılmasından sonra da, Doğu Roma Im paratorluğu'nun (Bizans) egemenliğine girdi. Zaman zaman müslüman arapların akınlarına uğrayıp, Iznik'i 1080 yılında kendisine merkez yapan Anadolu fatihi Süleyman Şah tarafından fethedildi. Bir süre sonra yeni



den Bizanslılara geçip,OsmanlıBeyliği'nin ilk dönemle



rinde Osman Bey tarafından kuşatıldi ve on yıl süren bu



kuşatmadan sonra, 1326'da Osman Bey'in oğlu Orhan



Gazi tarafından fethedilerek, Osmanlı Beyliği'nin mer kezi yapıldı. Türk dönemine gelinceye kadar kale için de kalan kent, O dönemden sonra kale dışına da taşıp



büyümeye başladı. Özellikle Yıldırım Bayezit I döne Bursa'dan görünüş.



ABOT



Evliya Çelebi'nin verdiği bilgilere göre 23 000 evi ve çarşılarında 9 000 dükkân vardı. Osmanlı yönetim örgütünde Anadolu eyaletine bag



li Hüdavendigår sancağının merkezi olan Bursa,



1841'de Hüdavendigar vilâyetinin merkezi oldu. 1855'te büyük bir depremden sonra nüfusu 35 000'e



düştüyse de, yy'ın son yıllarında yeniden 76 000'e yük seldi.



8 Temmuz 1920'de Yunan işgaline uğrayan Bursa,



10-11 Eylül 1922'de büyük zarar gördüğü bu işgalden kurtarıldı.



GÜNÜMÜZDE BURSA Günümüzdeki Bursa kenti, Uludağ'ın kuzeybatı eteğin de doğu-batı doğrultusunda 8 km boyunca uzanır. Ge nişliği yer yer değişir.



Kentin çekirdeğini, Uludağ'ın kuzey yamaçlarından inen Gökdere ile Cilomboş deresinin derin vadileri ara



sındaki semtler oluşturur. Kent, 1930'lu yıllardan sonra, batıya ve kuzeybatıya doğru önceleri yavaş, 1950'den



398



BURSA



sonraysa hızlı biçimde büyümüştür.



Bursa kenti, doğudan batıya doğru geniş kıvrımlar çi zen bir caddeyle geçilir. Bu cadde farklı kesimlerinde



Atatürk caddesi, Cemal Nadir caddesi, Altıparmak caddesi ve Çekirge caddesi gibi adlar taşır. Caddeye kuzeyden paralel geçen bir başka önemli eksen, doğu



kesiminde Mahmudiye caddesi, batı kesiminde Mu



danya caddesi adlarını taşır. Doğu-batı doğrultulu bu iki



eksen, birbirlerine çeşitli caddelerle bağlanmışlardır.



Bursa kenti, Cumhuriyet döneminde yapılan nüfus



sayımlarının tümündeTürkiye'nin beşinci büyük kenti



(İstanbul, Ankara, Izmir ve Adana'dan sonra) olma özelliği göstermiştir. 1927'de yapılan ilk sayımda 61 690 olarak sayılan nüfusu, ilk olarak 1950'de 100 000'i aşmış (103 812), o tarihten sonra nüfus artışı daha da hizlanmış ve 1965'te 200 000'i (211 844), 1970'te 300



000'i (346 103), 1985'te 600 000'i (612 550) aşarak,



1990 sayımında 834 576'ya yükselmiştir. Kent hızlı nü fus artışına paralelolarak alansal olarak daaşırı büyüme



sinin sonucunda, 1987'de kabul edilen 3391 sayılı ya



sayla "büyük şehir" olmuş ve aynı yasayla büyük şehir belediyesi sınırları içinde Nilüfer, Osmangazi ve Yıldı



rim adlı üç ilçe kurulmuştur.



Bursa (il)



Marmara denizinin güneyinde yeralan Bursa ilinin bū yük bölümü,Marmara Bölgesi sınırları içinde kalır. Gü



neyde bulunan küçük bir kesimi (Büyükorhan, Har mancık, Orhaneli ve Keles ilçeleri), Ege bölgesinin iç



batı Anadolu bölümüne taşar. Yüzölçümü 11 043 km2, nüfusu 1990 sayımına göre 1 603 137 olan il, 17 ilçeye ayrılmıştır: Nilüfer, Osmangazi, Yıldırım, Büyükorhan, Gemlik, Gürsu, Harmancık, İnegöl, İznik, Karacabey, Keles, Kestel, Mudanya, Mustafakemalpaşa, Orhaneli, Orhangazi, Yenişehir.



Kuzeyde Marmara denizi, İstanbul'un Yalova ilçesi ve Kocaeli ili topraklarıyla,doğuda Bilecik,güneydoğu



da Kütahya, güneybatı ve batıda Balıkesir illeriyle sınırlı olan Bursa ilinin yüzeyşekillerinde, çukur alanlarla bir



birinden ayrılmış genellikle doğu-batı doğrultusunda uzanan dağ sıraları görülür. Bu dağlardan Uludağ dışın dakiler, az ya da orta yüksekliktedir. Dağ sıralarının en kuzeyde bulunanı Armutlu yarımadasındaki Samanlı dağlarıdır. Armutlu yarımadası, Bozburun'la sona erer.



Aynı doğrultu üstündeki Imralı adası da, Bursa ili sınırları



içinde sayılır. Samanlı dağlarının güneyinde, içinde Iz



nik gölünün bulunduğu çukur alan yeralır. Gemlik kör fezi de aynı doğrultu üstündedir. Iznik-Gemlik çukur



dizisinin güneyinde, Katrlı dağları ve Mudanya tepeleri uzanır.



Bu dağlık-tepelik alan ile daha güneydeki Uludağ



kütlesi arasına birbirlerinden alçak tepelik eşiklerle ayrı



lan çukur alanlar, doğudan batıya doğru şöyle sıralanır: Doğuda Inegöl ve Yenişehir ovaları, ortada Bursa ovası,



batda içinde Ulubat gölünün de yeraldığı Karacabey Mustafakemalpaşa ovaları. Bu ovaların güneyinde, yükseltisi 2 543 m'yi bulan Uludağ yükselir. Tlin Uludağ kütlesinin güneyinde kalan kesimi, Nilüfer çayı, Adir naz çayı ve Emetsuyu'nun kollarıyla az ya da çok derin yarılmış, engebeli, ulaşımı oldukça güç tepelik bir alan dır.



Bursa ilinde iklim, geçiş iklimi özelliği gösterir: Akde



niz iklimi burada, Karadeniz ve İç Anadolu'daki iklimle rin etkisiyle bazı değişikliklere uğrar. Mevsimden mev sime ya da yıldan yıla bu iklim tiplerinden biri ya da öte



ki ağır basar. Sözgelimi, bazı kışlar İç Anadolu'dakini



anımsatacak kadar sert, bazı kışlarsa ilık geçer. Il mer



kezindeki meteoroloji istasyonunun verilerine göre, en



soğuk ay ortalaması 5,2 °C, en sıcak ay ortalaması 24,2



°C günümüze kadar kaydedilen en düşük sıcaklık-25,7



°C (9.2.1929'da), en yüksek sıcaklıksa 42,6 °C'tir (21.8.1945). Yıllık yağış miktarıBursa'da 713 mm'yken, Uludağ'da 1 metreyi aşarak 1 181 mm'yi bulur. Bur



sa'da ortalama olarak yılda 8 gün kar yağar ve yer 10 gün karla kaplı kalır. Uludağ'daysa, ortalama 25 gün kar



yağar; karla örtülü gün sayısı ortalama olarak 50'yi aşar (bu sayılar, yıllara göre ortalamanın çok üstüne çıkabilir ya da çok altına düşebilir),



Bursa ili, orman yönünden oldukça zengindir. Dağ



ların kuzeye bakan yamaçlarında, Karadeniz kıyıların



da görülen "nemcil orman" ağır basar. Samanlı dağla rinda, kayın-kestane-gürgen ormanları bulunur. Ulu



dağ'da yükseltilere göre belirgin "orman şeritleri"nden



söz edilebilir. Dağın eteklerinde, 750 m yükseltiye ka dar büyük ölçüde yok edilmiş meşe ve kestane orman



ları şeridi yeralır. 750 m'den sonra bunların arasına do



ğu kayını da karışır. Yükselti arttıkça kestana ağaçları



hızla ortadan kalkar, meşeler azalır, kayınlar çoğalır. 1 000 metreden sonra, karaçamlar azalır, kayınlar sey



rekleşir, köknar ağaçları ağır basmaya başlar. Köknarla rin yerini, 2 100 metreden sonra otlaklar alır.



Bursa ilinde akarsu ağı siktir ve akarsuların çoğu, su



larını Marmara denizine yollar. Uludağ'ın güneyinden



gelen Adırnaz ve Kirmastı çayları ile Uludağ'ın kuzeyin deki suları toplayan Nilüfer çayı, Susurlu irmağı aracılı ğıyla Marmara'ya ulaşır. İlin doğu kesiminde İnegöl ve



Yenişehir ovalarının suları, il sınırları dışında Sakarya'ya ulaşarak, Karadeniz'e yönelir. Bursa ili sınırları içinde iki önemli göl bulunur: Iznik



gölü; Ulubat (Apolyont) gölü. Iznik gölü308 km2 genis liğinde, deniz düzeyinden 85 m yükseklikte bir göldür.



En derin yeri 65 m'dir. Sularının fazlasını Garsak suyu aracılığıyla Gemlik körfezine boşaltır. 134 km2genişliğindeki Ulubat gölü, denizden 10 m



yükseklikte sığ bir göldür. Bu göle kuzeybatısındaki yer leşme yerinin adıyla "Ulubatgölü” denildiği gibi, kuze



yinde yeralan Apolyont köyünden dolayı “Apolyont



gölü" de denir. Kirmastı çayıyla beslenen göl, kuzeyba tisından çıkan Ulubat deresiyle sularını Susurlu irmağı na boşaltır. Ulubat gölünde küçük adalar da vardır. Bu gölde balığın yanı sıra bol miktarda tatlı su istakozu da vardır ve yurt dışına satılmaktadır.



Bu iki büyük göl dışında, Bursa ilinde küçük göllere



de rastlanır: Susurlu irmağının denize döküldüğü yer deki Arapçiftlik gölü ve Dalyan gölü gibi lagünler, Úlu dağ'ın yüksek kesimlerindeki buzul gölleri, vb. Ulu



dağ'ın en yüksek noktası olan Karatepe'nin kuzey ya maçlarındaki "buzulsirki çukurları"nda, Aynalıgöl, Ka



ragól ve Kilimligöl adlı üç göl yeralır. Aynaligöl 2 310 m, ortadaki Karagöl 2 270 m, doğudaki Kilimligöl 2 330 m yüksekliktedir. EKONOMI



Bursa ilinin ekonomisinde en büyük gelir sağlayan kay nak, tarım ürünleridir. Tahıl türleri arasındaki sıralama



da buğdaydan sonra arpa, mısır ve pirinç gelir. Sanayi



bitkilerinden şeker pancarı, birinci sıradadır. Onu tütün



izler. Pamuğa ayrılan alanlar günden güne azalmakta,



yerini sebzeler almaktadır. Yağlı tohumlardan ayçiçeği ekimi gelişmektedir.



Bursa ilinde meyve ağaçları sayısı yüksektir. Ağaç sa



yısı bakımından zeytin ağacı başta, şeftali ağacı ikinci sı rada yeralır. Zeytin üretimi, daha çok Orhangazi-Gem



lik-Mudanya-Tirilye (şimdiki adıyla Zeytinbağı) kesi minde yoğunlaşmıştırve adı geçen yerler, Türkiye'nin en iyi nitelikli sofralık zeytinlerini yetiştirir. Bursa ilinin



BURSALI, ŞEFİK 399 sebze ve meyveleri, Istanbul, Ankara gibi büyük tüke tim merkezlerinin yaş sebze ve meyve gereksinmesini karşıladığı gibi, birçok konserve fabrikasını da besler.



Son yıllarda, çilek üretimide büyük gelişme göstermiş



tir. Bursa ilinin hayvan varlığında koyun sayısının fazlalı ğı dikkati çeker. Iki çeşit koyun yetiştirilir: Merinos; ki vircik. Karacabey harası, ilin hayvancılığına olumlu kat



kılarda bulunmuştur.



üreten sanayi kuruluşlarının sayısı artmıştır. Bunların di



şında besin sanayisi, hazır giyim sanayisi ve bıçak yapı



mi önemli etkinliklerdir. Sayılan sanayi kollarının tümü,



il merkezinde kurulmuştur. Il merkezi dışındaki sanayi etkinlikleri arasında da Gemlik'teki Suni Ipek Fabrikası,



İnegöl'deki çeşitli mobilya sanayisi ve Karacabey'deki çikolata sanayisi sayılabilir. ULAŞIM



Bursa ilinin önemli bir özelliği de, geleneksel bir



Bursa, İç Anadolu, Marmara bölgesi ve Ege bölgesi ula



ipekböcekçiliği merkezi olmasıdır. Yakın yıllarda ipeğe rakip yapay liflerin bulunması ipekböcekçiliğini gerilet



döneminin başlangıcında İstanbul'dan vapurla Mudan



Bursa ilinde işletilen madenlerin başlıcaları krom, linyit ve volframdır. Krom, Harmancık ilçesinde işletilir.



Mustafakemalpaşa ilçesinin bazı kesimlerinde, linyit,



yoluyla Bursa'ya ulaşılırdı. Bu demiryolu hattı, günü müzde sökülmüştür. Ona paralel birasfalt yol, Mudan ya'yı Bursa'ya bağlar. Ama İstanbul-Bursa arasında da ha çok, Yalova-Gemlik-Bursa yolu kullanılmaktadır.



magnezit ve amyant bulunur. Volfram yatakları Ulu dağ'dadır. İlin yeraltı kaynakları arasında, Bursa kaplı



Bursa-Istanbul arasında hava ulaşınh da vardır.



caları, İnegöl'deki Çitli madensuyu ve Oylat kaplıcaları



Bursalı, Şefik



mişse de, bu gelenek hâlâ sürdürülmektedir. Bunun ya ni sıra, tavukçuluk ve arıcılık da hızla gelişmektedir.



da sayılabilir.



Eskiden Bursa'daki başlıca sanayi etkinliği olan ipek çilik ve ipek dokumacılığı günümüzde de sürmekle bir likte eski önemini yitirmiştir. Buna karşılık 1938 yılında açılan Merinos fabrikasıyla önem kazanmaya başlayan dokuma sanayisi sonraları daha da çeşitlenerek (havlu



culuk, vb.) ağırlıklı bir sanayi kolu haline gelmiştir. Yakın dönemlerde de otomotiv sanayisi devreye girmiş , Üç otomobil fabrikasının yanı sıra karoser fabrika ve atöl



yeleri ile yedek parça, aksesuar, damper, römork, vb. Şefik Bursalı'nın Ankara'da Kış adlı tablosu.



Gerik EvASAL



şım eksenlerinin kavşak yerinde bulunur. Cumhuriyet



ya'ya gidilir, oradan dar hatli (açıklık 75 cm) bir demir



Türk ressamı (Bursa 1903-Ankara 1990). Istanbul Dev let Güzel Sanatlar Akademisi'nde İbrahim Çallı atölye



sinde çalışan Şefik Bursalı, Avrupa yarışmasında birinci lik aldı (1930). Konya'da resim öğretmenliği yaptı. Dev let Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretim üyeliğine atandı (1938). Yapıtlarında doğa görünümlerini işledi.



Devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde ikincilik ödülü



(1967), Kültür ve Sanat Bakanlığı Kültür ve Sanat bū yük ödülü (1986) aldı.



400



BURSALI AHMET PAŞA



Bursalı Ahmet Paşa: Bk. AHMET PAŞA.



Bursalı Ali Efendi: Bk. ALİ EFENDİ, BURSALI.



Bursalı Beliğ: Bk. BELİG, BURSALI. Bursalı İsmail Hakkı: Bk. İSMAİL HAKKI BURSALI.



Bursalı Mehmet Tahir Türk yazarı (Bursa 1861-İstanbul 1924). Üsküdarlı Mehmet Tahir Paşa'nın torunu olan Bursalı Mehmet Ta



hir, ilk ve orta öğrenimini Bursa'da tamamlayıp, Harbi ye'yi bitirince (1881), Manastır Askeri Rüştiyesi'ne öğ retmen atandı. Meşrutiyet'te Bursa milletvekili seçildi. İkinci dönemde siyasetten ayrıldı ve kendini edebiyat



tarihi araştırmalarına verdi.



Bursalı Mehmet Tahir, biyografi ve bibliyografi ala ninda yapıtlar veren bir araştırmacı olarak ünlenmiştir. Osmanlı şair, yazar ve bilginlerinin biyografileri ve ya



pıtlarıyla ilgili bilgilerin çoğunu kitaplıkları tarayarak bir araya toplaması azımsanamayacak bir çalışmadır. Tek eksiği, eski tezkirecilerin yöntemiyle çalışmış olmasıdır.



Başlıca yapıtları: Türklerin Ulum ve Fünun'a Hizmet



leri (1896), Aydın Müellifleri (1905), Delil-i Tefasii (Kur'an tefsirine giriş, 1906), Muhyiddin Arabî(1908),



Eski ve Yeni Ahlak Kitaplarımız (1910), Kâtib Çelebi (1912), Hacı Bayram-ı Veli (1912), Siyasete Müteallik



Asar-i İslamiyye (1913), idare-i Osmaniyye Zamanında Yetişen Kırım Müellifleri (1916), Osmanlı Müellifleri (3 cilt, 1916-1925).



Burt, Sir Cyril İngiliz ruhbilimcisi (Londra 1883 - ay-y. 1971). Pear



Richard Burton, Hal Wallis'in Becket adlı filminde,



Canterbury Piskoposu Aziz Thomas Becket rolünde.



Cenevre 1984). 1953-54'te Londra'da "Old Vic" toplu luğunda Shakespeare'in yapıtlarındaki rolleriyle "en iyi Shakespeare oyuncuları" arasına giren Richard Burton, daha sonra ABD'ye giderek, Broadway'de sahneye



çıktı. 1959'da sinemaya geçip, peşpeşe oynadığı film



son yöntemindeki belirleme denklemini yalınlaştı



lerle sinemanın en büyük aktörlerinden sayıldı.



attı. Liverpool JŪniversitesi ruhbilim bölümü başkanlığı na atanip (1909), London County Council'de, dünyada mde bireylere yön verici ruhbilimci olarak ilk kez, görevlendirildi (1913-1932): Önce Binet-Simon testle



(11964), Kim Korkar Hain Kurttan? (Who is Afraid of Vir



ran Sir Cyril Burt, “Centroid" çözümlemesinin temelini



Oynadığı başlıca filmler: Kleopatra (1962), 'Becket ginia Wolf?, 1966), Soğuktan Gelen Casus (The Spy who Came from Cold, 1966), Meksika'da Cinayet (The Assasination of Trotzky, 1967), Yolculuk (ll Viaggio,



rini, sonra "aklın üstün süreçleri" adlı dizi testleri çocuk



1983), 1984 (1984).



1931), ruhbilim (1931-1950) dersleri verip, akıl nitelik



burun



lara uyguladı. Londra Üniversitesi'nde eğitim (1920



lerinin tek ve çok etkenli kalıtımı, gerizekalı çocuklar,



tek yumurta ve çift yumurta ikizleri üstüne araştırmalar



Koku alma organı. Burun, memelilerde solunum siste minin başlangıcıdır . Insanda kıkırdak yapısında bir böl meyle bakışımlı iki boşluğa ayrılır. Boşluklardan her bi



larına ilk olarak uyguladı. Bilincin ruhsal süreçlerdeki



rinde solunum ve koku alma alanları yeralır. İç bölüm leri mukozayla örtülüdür ve kalın, kısa tüyler ile ter ve



yaptı. “Ruhun aşamalı yapısı" kuramını ortaya attı. De ğişme ve birlikte değişme yöntemlerini ruhbilim sorun yeri konusunda Bergson'un görüşlerini benimseyerek, davranışçılığa karşı çıktı.



Başlıca yapıtlari: The Distribution and Relations of Educational Abilities (Eğitimsel Yeteneklerin Dağılımı ve ilişkileri, 1917), The Young Delinquent(Genç Suçlu,



1925), How the Mind Works (Akil Nasıl Işler, 1933),



yağ bezleri bulunur. Burun boşlukları, arkada iki delikle



yutağa açılır; ayrıca alt çeneyle ve sinüsle bağlantılıdır lar.



Burundi



Factors ofthe Mind (Aklın Etmenleri, 1940), The Causes and Treatement ofBackwardness(Kişide Gelişmemişli



Orta Afrika'nın doğu kesiminde devlet. Tanganyika gö



Burton, Richard



ke, Ruanda ile birlikte, Birleşmiş Milletler Ruanda



ABD'li tiyatro ve sinema oyuncusu (Pontrhydfen 1925



verilmişti. 1 Temmuz 1962'de bağımsızlığını kazanarak



ğin Nedenleri ve Tedavileri, 1952).



lünün kuzey ucunda yer alan Burundi. Tanzanya, Zaire ve Ruanda ile komşudur. Eskiden Urundi diye anılan ül



Urundi Himaye Bölgesi adıyla Belçika'nın yönetimine



BURUNDI



401



seltiyle bağlı olarak değişiklikler gözlenir. Yıllık, görece



i sabit sıcaklıklar, ekvatora yakınlığın sonucudur. Alçak



bölgede yer alan Bujumbura'da ortalama sıcaklık 23 °C, dağlarda ve yaylalardaysa 17-20 °C arasındadır.Yil



lik yağış ortalaması dağlarda 1 400 mm'yi aşar; Tangan



yika gölü kıyılarındaysa 1015 mm'nin altınadüşer. Yag mur mevsiminde (şubat-mayıs) yoğunlaşan yağış, kurak mevsimde (haziran-eylül başlanı) önemli ölçüde azalır.



Soğuk ve yağışlı dağ yamaçları ormanlıktır. Daha az yağış alan yaylalar ve alçak kesimlerde savana türü ça



yırlıklar görülür. Ülkenin önemli bir bölümü aşını otlat ma, orman kesimi, yoğun yağış ve yakarak tarla açma uygulamaları gibi nedenlerle toprak aşınmasına uğra mıştır. TOPLUM YAPISI



Burundi'de halkın büyük bölümünü, Nil kökenli Tutsi



lerle Bantu kökenli Hutular oluştururlar. Kirundi (Kin



yarvanda) dilini konuşurlar ve ortak bir kültürü paylaşır



lar. Evlilikler yoluyla birbirlerine karışan Tutsi (nüfusun BURUNDI CUMHURİYETİ GENEL BİLGİLER. Yüzölçümü: 27 834 km². Baş kenti ve en büyük kenti: Bujumbura (234 000



nüf.; 1990 tah.). TOPLUM YAPISI. Nüfus (1990 tah.): 5 600 000; nüfus yoğunluğu km?'ye 201 kişi. Nüfus dağılımı (1987): Kentlerde %5, kırsal kesimde % 95. Yıllık



nüfus artış hızı (1989): % 3,6. Resmî dilleri: Fran



sizca, Kirundi. Başlıca dinler: Katoliklik, yerel din ler.



EGITIM VE SAĞLIK. Okuma-Yazma oranı (1985):



Yetişkin nüfusun % 25'i. Universite sayısı (1990):



1. Hastane yatak sayısı (1985): 5 506. Hekim sayı si (1985): 178. Ortalama ömür (1989): Kadınlarda -53, erkeklerde -50. Bebek ölüm oranı (1989): 1 000 canlı doğumda 114.



EKONOMI. GSMH (1988): 1,2 milyar dolar; kişi



başına ulusal gelir: 230 dolar. Etkin nüfus dağılımı



(1983): Tarım %93;hizmetler % 4; diğer % 3. Dış ticaret (1987): Dışalım-212 milyon dolar; dışsa



tim-84 milyon dolar. Ticaret yaptığı başlıca ül keler: Belçika, Lüksemburg, Almanya, Fransa. Pa ra birimi: 1 Burundi frangi - 100 santim.



% 15'i), Hutu (% 84) ve Tvaların (% 1) tek bir etnik gru bun toplumsal sınıflarını oluşturdukları düşünülür. Tut



siler hayvan yetiştirirler. Orduya egemen durumdaki Tutsiler, Yukarı Nil deltasından göçtükleri 1300-1500 yılları arasında, Burundi'nin yönetici sınıfını oluştur muşlardı. 1959'da Tutsi Krallığı yıkılınca, çok sayıda Tutsi Ruanda'ya sığınmıştı. Bölgeye yaklaşık 800 yıl ön ce göçtükleri sanılan Hutular, yüksek bölgelerde yaşar lar ve tarımla uğraşırlar. Gelenekler bakımından Tutsi lerin etkisinde kalmışlar, Tutsi yönetimi için banlık ve öteki ticaret hizmetlerini yürütmüşlerdir. İki grup ara



sında zaman zaman şiddete dönüşen gerilim, 1972-88



yıllarında doruğa ulaşmıştır. Tvalar, çoğunlukla avcılık ve toplayıcılıkla geçinirler; bölgeye ilk yerleşenlerin



Tvalar olduğu düşünülmektedir. İlköğretim Kirundi dilinde verilir; ortaöğretimde Fransızca kullanılır. İlköğretim parasız ve zorunludur. Ama 15 yaşın altındaki çocuklardan okula gidenlerin



oranı % 30'un altındadır. Halkın % 60 kadar katoliktir; Öteki hıristiyanların çoğu anglikan ve pentecostalist kili



Bukavu



RUANDA



YÖNETİM. Türü: Askerî yönetim. Yasama gücü: Millet Meclisi (1987'den beri çalışmaları durdu



rulmuş). Yönetim bölümlemesi: 15 il.



Ngon



Muyinga



ULAŞIM. Demiryolu (1990): Yok. Karayolları (1988): 5 900 km. Başlıca havalimanları: 1.



ZAIRE Muram



Bujumbura



Burundi Krallığı adını aldı. 29 Kasım 1966'da cumhuri yet oldu. Burundi, Afrika'nın en küçük, ancak en yoğun nüfuslu ülkelerinden biridir. Başkenti ve en büyük kenti



Gilega



Kibumbu



"Ruy



TANZANYA



olan Bujumbura, bağımsızlıktan sonra hızla gelişmiştir.



YÜZEYŞEKİLLERI, IKLIM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ



Rulana



Nil ve Kongo irmaklarının kaynaklarına çok yakın bir bölgede bulunan Burundi, yüksek dağlar ve yaylalar ül kesidir. Tek alçak bölgesi (900 m'nin altında) Ruzizi ir



NaLac



mağının dar vadisidir.GüneydekiTanganyika gölü gi bi,bu ova da Afrika'yı kuzeyden güneye yaran Büyük



Rift Vadisi kırığı üstünde yer alır. 2400 m'yi aşan yüksek



dağlar, Bati ve Orta Burundi'de kuzey-güney eksenin de, doğu sınırındaysa kırığa paralel uzanır. Doğu Bu



rundi daha az dağlíktır; doğuya, Kagera ve Malagarasi ırmaklarının vadilerine doğru alçalan 1 500 - 2 000 m yüksekliğindeki yaylalarlakaplıdır.



Burundi'nin iklimi tropikal iklim ağırlıklıysa da, yük



BURUNDI ELL,



TI



402



BURUNDI



Burundi'de bir köy.



selerine bağlıdır. Burundi, Afrika'nın en yoğun nüfuslu



ülkelerinden olmakla birlikte, halkın çoğunluğu kırsal



les, Ntare V unvanıyla tahta çıktı; darbenin askeri önde



ri Michel Micombero'yu başbakanlığa getirdi. Ne var ki



kesimde yaşar. Bujumbura ve Gitega Burundi'nin başlı ca kentleridir.



Micombero birkaç ay sonra, 29 Kasım'da, kral Ntare'yi



EKONOMI



başkan oldu. 1972'de krallığı yeniden kurmak için giri şilen darbe başarısızlığa uğradi. Çatışmalarda, hüküme te karşı ayaklanmadan sorumlu tutulan Ntare yandaşı



Burundi ekonomisi tarıma ve hayvancılığa dayanır. Başlıca tarım ürünleri kassava (manyok) ve tatlipatates



tahttan indirdi. Cumhuriyet ilan edildi ve Micombero



tir; mısır, fasulye, bezelye, süpürgedarısı ve muz da ye.



150 000 kadar Hutu'yu, Tutsiler ve Tutsilerin çoğunluk



dışsatım ürünleriyse pamuk, çay, post, deri ve maden



ta olduğu ordu acımasızca öldürdü. Micombero, 1 Kasım 1976'da yarbay Jean Baptiste



lerdir. Bunların önemli bir bölümü ABD, Fransa ve Al



Baganza'nın düzenlediği bir askeri darbeyle görevden



manya'ya satılır. Sığır yetiştiriciliği de yaygındır.



uzaklaştırıldı. Baganza sivil yönetime geçilen 1979'da



tiştirilir. Dışsatimda kahvenin payı % 80'ini aşar. Öteki



Çıkartılan başlıca madenler kasiterit (kalaydan elde



edilir), bastnezit (TV tüplerinin yapımında kullanılır), al tin, volfram ve tantaldır. Yakın dönemlerde geniş nikel



yatakları bulunmuştur. Ülkede sanayi hemen hemen hiç gelişmemiştir; birçok sanayi ürünü dışarıdan alın maktadır.



Demiryolu bulunmayan Burundi'de, birkaç asfalt



başkan oldu, 1984'te yeniden seçildi. 1987'de patlak



veren bir çatışmada Hutular binlerce Tutsi'yi öldürdü



ler; binlerce Tutsi de Ruanda'ya kaçtı. Buyoya, Bragan



za rejimin benimsettiği katolikliği zorunlu din olmaktan



çıkarttı. Siyasal tutuklu olan pek çok Hutu'yu serbest bi raktı. Bir Hutu'yu başbakan olarak atadı. Tutsi gelenek lerine göre yürütülen eğitime son verdi.Burundi'nin ilk



yol vardır. Bunlardan en önemlisi Bujumbura'yı Gitega ve Kayanza'ya bağlayan yoldur. Bujumbura'da ulusla



demokrasi denemesinde başarılı olamaması üstüne



rarası bir havaalanı vardır ve kent, ülkenin Tanganyika



programlarını askıya aldılar. Haziran 1993'te yapılan seçimlerde Melchion Ndadya, Buyoya'yı ağır bir yenil giye uğratıp, ülkenin Hutu kabilesinden ilk cumhurbaş



gölü kıyısındaki başlıca ulusal limanıdır. TARIH, DEVLET YAPISI VE KURUMLAR Burundi tarihi, geleneksel olarak Tutsilerin bölgeye ge lişiyle başlatılır. Yakın dönemlere kadar Burundi, Tutsi



soyundan gelen ve mvami adı verilen krallarca yönetil di. 1885'teki Berlin Konferansı'nda, bölge Almanya'ya bırakıldı. Alman denetimi 1903'ten sonra kurulabildi.



1916'da, Birinci Dünya Savaşı'nda Burundi'yi Belçika birlikleri işgal etti. Daha sonra da Milletler Cemiyeti Ru anda-Urundi Mandası'nın ve Birleşmiş Milletler Ruan da-Urundi Himaye Bölgesi'nin (İkinci Dü Sava



şı'ndan sonra) bir parçası olarak Belçika'nın yönetimin de kaldı.



Burundi, 1 Temmuz 1962'de kral Mwambutsa IV döneminde bağımsızlığına kavuşarak meşruti krallıkla



yönetilmeye başlandı.



Mwambutsa'yı,



Temmuz



1966'da oğlu Charles askeri bir darbeyle devirdi. Char



ABD 16 milyon, Fransa da 35 milyon dolarlık yardım



kanı olarak göreve başladı. Ne var ki,Ekim 1993'te eski



diktatör Jean Baptiste Bagaza önderliğindeki Tutsi as



kerleri, Melchior Ndadaye'nin yanı sıra birçok bakan



ve valiyi öldürerek yönetime el koydular. Darbe sonra



sında, çoğunluğu oluşturan Hutu kabilesi ile azınlık Tut



siler arasında çıkan çatışmada çok sayıda kişi yaşamını



yitirirken, onbine yakın kişi de komşu ülkelere sığındı.



Ordunun, sivil yönetimi desteklediğini açıklamasıüstü ne, darbe yöneticileri yurt dışına kaçtılar.



Burundi, 1966-92 arasında tek parti sistemiyle yöne tilmiş, o tarihte seçmenler, çok partili sisteme geçişi sağ layan anayasayı büyük çoğunlukla kabul etmişlerdir.



Yeni anayasaya göre başkan ve Millet Meclisi 5 yıllık bir



süre için seçilir. Başkanın görev süresi iki dönemle sınır



landırılmıştır. Belirli bir etnik ya da aşırılık yanlısı grubu



BUSH, GEORGE



temsil eden parti kurulması yasaklanmıştır.



403



Öteki yapıtları: Pater Filicius (Rahip Filicius, 1871),



Die Fromme Helene (Dindar Helene, 1872), Maler



buruneti: Bk. YUTAK BADEMCİGİ.



Klecksel (Ressam Klecksel, 1884).



Buryatlar



Bush, George ABD'nin 41. başkanı (Milton, Massachusetts 1924).



Sibirya'nın güney kesiminde, Baykal gölü yakınlarında



yaşayan Moğol kökenli halk. Altay dil ailesine bağlı Mo



golca'nın birlehçesini konuşan Buryatlar BuryatÖzerk Cumhuriyeti'nde, Rusya Federasyonu'na bağlı Irkutsk ve Çita illeri dolaylarında, Moğolistan'ın kuzeykesimin de ve Çin'in kuzeybatı kesiminde yaşarlar. Toplam nü



fuslarinin 400 000 kadar olduğu sanılmaktadır.



Buryatların büyük bölümü lama buddhacılığına (Ti



Varlıklı bir ailenin oğlu olan George Bush (asıl adı Geor ge Herbert Walker Busb/tur), Massachusetts'te Phillips Akademisi'nde öğrenim görüp, Ikinci Dünya Savaşı'na hava Kuvvetlerinde katıldı ve Çici Cima adası üstünde



uçağı vurulup düşünce, bir denizalt tarafından kurtanl dı. Savaştan sonra Yale Universitesi'nde ekonomi Öğre nimi görüp, 1948'de yüksek dereceyle mezun oldu.



Texas'ta bir petrol şirketindeçalışmaya başlayıp, birkaç



bet) ya da şamanlığa bağlıdırlar. Baykal Gölü'nün bati



şirketdeğiştirdikten sonra,on yiliçinde ikimilyon dolar



yan Batı Baykal Buryatları, sığır yetiştirirler ve küçük öl



yaptı. Pekin'deki ABD irtibat bürosu yöneticiliğinde



çekli tahıl ekimi yaparlar. Göçebe yaşamı büyük ölçü de sürdüren Doğu Baykal Buryatlariysa, hayvancılık ya



başkan seçilmesi üstüne, CIA başkanlığından ayrıldı



sında yaşayanlar arasındaysa ortodoks olanların sayısı oldukça yüksektir. Geleneksel olarak yarı göçebe yaşa



kazandı ve siyasete yöneldi. 1966'da Temsilciler Mec



lisi üyeliğine seçilip, Birleşmiş Milletler'de ABD elçiliği



(1974) ve CIA başkanlığında (1975)bulunup, Carter'ın



mizdir ve yurt denilen çadırlarda yaşarlar. Bununla bir



(1976). Reagan tarafından başkan yardımcılığına getiri Tip (1980), 1988 seçimlerindeDukakis'e karşı adaylığını



nümüzde Buryatların % 25'e yakını kentlerde yaşa



Başkanlık dönemi. Başkanlığının ilk iki buçuk yılında



parlar; geleneksel içkileri kısrak sütünden yapılan kı likte, geleneksel yapı gün geçtikçe bozulmakta ve gü maktadır.



koydu ve seçildi.



Bush, dışişlerinde kararlı, içişlerde dikkatli davranıp, es



ki SSCB'deki değişikliklerden ve ekonomi bunalımdan



Busbecq, Ogier Ghislain de Flamani asıllı Avusturyalı bilgin ve diplomat (Comines,



yararlanarak, nükleer silahların azaltılması için bir ant



laşma imzalamayı başardı. 1989'da başkan Manuel Noriega'yı devirmek amacıyla Panama'ya askeri kuv



Flandre 1522-Maillot, Rouen yakını 1592). Busbecq



vet gönderdi. Körfez bunalımı sırasında BM'nin ve dün



becq, önce Karl V'in (1540), daha sonra da Romalılar



kralı Ferdinand'ın hizmetine girdi. Erdel savaşına son



1991'den başlayarak Irak'ı ve Irak'ın Kuveyt'teki kuv vetlerini yoğun bombardımana tutturdu. 24 Şubat'ta karadan harekâtı başlatarak, 4 gün sonra Irak'ı ateşkes



rilince (1555), Kanuni Sultan Süleyman'dan altı aylık bir



istemek zorunda bıraktı.



da yeniden İstanbul'a gönderildi (1556).Ne var ki,kendi



tabilmek için vergileri artırması, üstelik ekonomik dur



şahını Osmanlılara karşı kışkırttı. Üçüncü kez İstanbul'a gelip, sekiz yıllık bir barış elde etti (Frankfurt antlaşması,



eleştirilmeye başlandı. Genel hoşnutsuzluk içinde katil dığı yeni başkanlık seçimlerinde Clinton karşısında ye



senyörünün evlilik dışı oğlu olan Ogier Ghislain de Bus



vermek için Avusturya elçisi olarak Osmanlılara gönde



ateşkes elde etti. Ferdinand imparator ilan edildiği sıra



ya kamuoyunun desteğini sağlayarak, 16 Ocak



Dışişlerdeki başarısına karşılık, bütçe açıklarını kapa



söylediğine göre, iyi karşılanmadı; bunun üstüne Iran



gunluk sorununun çözememesi nedeniyle, içte hızla



(1562). Viyana'da Ferdinand'ın torunlarının eğiti



nilgiye uğrayıp (2 Ekim 1992), görevini Anayasa gereği



zabeth'in parasal işlerini yoluna koymakla görevlendi



ABD'nin 41. başkanı George Bush.



miyle, Fransa Kralı Charles IX ölünce de, dul kraliçe Eli rildi. Paris'te elçilik (1582-1592) yapıp, Fransa'da öldü. Busbecq, Osmanlı ülkesinde bulunduğu sırada



250'ye yakin Yunanca elyazma kitap toplanmış (bunla ri daha sonra Viyana kütüphanesine bağışladı), Augus tus anitini (Ankara) ortaya çıkarmış, Kırım'ın doğusunda Gotça konuşan bir topluluk bulmuştur.



Başlıca yapıtları: En önemli yapiti Itinera Constanti napolitanum et Amasianum et de Re Militari Contra



Turcos Instituenda Consilium (İstanbul ve Amasya Se



yahatnamesi ve Askeri Işlerde Türklere Karşı Alınacak



Önlemler Üstüne Öneri, 1581; 1939'da Türkiye Mek



tupları adıyla Türkçe'ye çevrildi); Epistolae ad Rodolp hum 11 Imparatorem e Gallia Scriptae (Imparatorun Ru



dolph Il'ye Fransa'dan Yazdığı Mektuplar).



Busch, Wilhelm Alman ressamı ve mizah yazarı (Wiedensahl 1832



Mechtshausen 1908).Düsseldorf Akademisi'nde resim



öğrenimi gören Wilhelm Busch, 1854'te Münih'e yer leşti. Max und Moritz (Max ve Moritz, 1865) adlı çizgi



romani son derece eğlendirici çizgileri ve mizah dolu



manzum yazılarıyla, Alman karikatür sanatının klasiği haline geldi.



404



BUSH, VANNEVAR



20 Ocak 1993'te Clinton'a devretti.



hormonlarına ilişkin çalışmalarının yanı sıra, Peter Karl jon'la birlikte ilk billur böcek hormonunu buldu.



1939'da Nobel Kimya Ödülü'nü Leopold Ruzicka ile



Bush, Vannevar ABD'li



elektrik



mühendisi



paylaşmaya hak kazandıysa da, Nazilerin baskısı nede (Everett



1890-Belmont



niyle ödülünü ancak 1949'da alabildi.



1974). Carnegie|Enstitüsülbaşkanlığına (1939), ABD Bi limsel Araştırmalar Enstitüsü müdürlüğüne getirilen (1941) Vannevar Bush, Kelvin'in hesap makinesi ile



Naumann'ın aygıtından yararlanarak integral hesapla



rin sonucunu kolayca bulmayı tasarladı; böylece dife



ransiyel integral alıcısının yapılmasını sağladı. Atom bombasının yapımına, sibernetik biliminin kurulmasına katkıda bulundu.



Butler, Samuel ngiliz yazarı (Langar 1835-Londra 1902). Genç yaşta



Yeni Zelanda'ya giderek koyun yetiştiriciliği yapan Sa



muel Butler, zengin olarak Ingiltere'ye döndü (1864)ve gazetecilik, ressamlık yaptı; müzikle uğraştı. Sonra, ro manlar ve yolculuk anlatıları (Erewhon (1872), Erew



Bushnell, John



hon Revisited (Erewhon'a Yeni bir Gezi, 1901); The Fa ir Haven (Güzel Liman, 1873]) yayınlayarak, yerleşmiş



Ingiliz heykelcisi (XVIII. yy'ın ikinci yarısı). Heykelci



değerleri alaycı bir dille eleştirdi. Geleneksel eğitim yöntemlerini eleştiren özyaşamöyküsel romani The



Burman'ın yanında çalışan John Bushnell, Cromwell



dönemini Roma ve Venedik'te geçirdi. Krallık yeniden kurulunca Ingiltere'ye dönüp, Charles Il'yle tanıştırıldı



Way of All Flesh (Etten Kemikten Yaratılmış Her Yarati



ve Temple Bar ile Royal Exchange için dört heykel sipa



ğın Tuttuğu Yol) ölümünden sonra yayınlandı (1903). Öteki yapıtları: The Evidence for the Resurrection



rişi aldi



(İsa'nın Dirilmesiyle ilgili Kanıtın Eleştirmeli Incelemesi,



Öteki yapıtlarının çoğu günümüze kalmayan Bush nell, Italyan etkilerini uyandırarak Ingiltere'de klasik bir heykel sanatı kurmaya çalışmıştır.



lution Old and New (Eski ve Yeni Evrimcilik, 1879), The Authoress of the Odessey (Odysseia'yı Yazan Kadın).



Busoni, Ferruccio B.



Butlerov, Aleksandr Mihailovic



Italyan bestecisi, vürtüözü ve müzik kuramcısı (Empoli



Rus kimyacısı (Kazan 1828-Biarritz 1886). Kazan Üni



1866-Berlin 1924). Önce piyanocu virtüözlüğüyle un yapan Ferruccio Benvenuto Busoni, Helsingfors kon servatuvarında ders verip, 1890'da Rubinstein ödülünü



kazandı. Moskova, Boston, Berlin, Viyana, Zürich ve



Bologna'dakonserler verip, öğretmenlik yaptı. Bir yan



dan en modern müziği savunurken, bir yandan da eski bestecileri tanıtmaya çalıştı ve bestelerinde, bu iki eğili



mini de yansıttı: Piyano için fantezi, sonat ve koncerto lar; dörtlüler; iki opera (Arlecchino, 1916; Doktor Fa



ust, 1924). Ayrıca, Bach'ın org yapıtlarını ve klavsen ya pitlarını piyanoya uyarladı.



1865), Life and Habit(Yaşam ve Alışkanlık, 1877), Evo



versitesi'nde, öğrenim gören Aleksandr Mihailoviç But lerov, 1852'de, öğretmeni Klaus'un yerine kimya kür süsünün başına getirildi. Öğretmeninin dersleri, Berze



lius'un ikici kuramına dayanıyordu. Butlerov'sa, kimya cı Zinin'in etkisiyle 1854'te Laurent ve Gerhand'ın ilke lerini benimsedi ve bu ilkeleri öğretiminin temeli haline getirdi. 1857 ve 1858'de Paris'te bulunarak, Wurtz'un



laboratuvarında organik kimyayla ilgili araştırmalarına



başladı. Sonraki yıllarda, alifatik alkollerle ilgili muhtıra lar yayınladı. Introduction à l'Étude Complète de la Chi mie Organique (Organik Kimyanın Eksiksiz Öğrenimi ne Giriş, 1864) adlı yapıtında kuramsal görüşlerini açık



Bussy, Antoine



ladı.



Fransız hekimi ve kimyacısı (Marsilya 1794-Paris 1882).



bileşiklerin alkaloitler ile türevleri üstündeki polimer



Once eczacılık, sonra tıp öğrenimi gören Antoine Bussy, Paris Eczacılık Okulu'nda kimya profesörlüğü



atom ağırlıklarının belirlenmesiyle uğraştı.



kömürünün renk giderici gücünü inceledi. 1824'te sül



Butor, Michel



yaptı. Alkoloitlerde azotun varlığını gösterip, hayvan



für anhidriti sıvılaştırmak için ilk yöntemi buldu. Soğut



ma üstüne çalışmaları, düşük sıcaklıkların gerçekleştirii mesinde ilk adım oldu.



Butenand, Adolf Alman kimyacısı (Bremerhaven 1903). Göttingen Üni versitesiKimya Enstitüsü'nde asistanlık,Göttingenorga. nik kimya laboratuvarında yöneticilik (1930), Berlin



Dahlem(Biyokimya Enstitüsü'nde yöneticilik(1936)ya



pan Adolf Butenand (tam adı Adolf Friedrich Johann



Butenanddır), Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra Tübin



gen Universitesi'nde ders verdi. Münih Üniversitesi'nde fizyolojik kimya profesörlüğüne atandı (1956).



Cinsel hormonların birbirleriyle bağlantılı ve farklı



yönlerini araştıran Butenandt, özellikle kortizon üreti



mini sağlayan hormonlar üstüne çalıştı. Bazı hormonlar buldu: Hamile kadınların idrarındaki östrojen (1929),



dişi üreme hormonu androsteron (1931) ve hamilelikte



kimyasal değişim oluşturan progesteron (1934). Insan



lik üçüncül alkol olan trimetil karbinolü buldu. Etilli leştirici etkisini inceledi. Ayrıca, kimya elementlerinin



Fransız yazarı (Mons en-Baroeul 1916). Felsefe öğreni mi gören Michel Butor, Misir, Yunanistan, Cenevre'de



ders, Türkiye'de konferanslar verdi. Hiçbir ayrıcalığı ve gizli yanı olmayan bir olayda, hem dünyayılhem de



kendini tanıtmak için romanı araç olarak kullanmaya



çalıştı: Passage de Milan (Milano Pasajı, 1954), l'Emploi du Temps (Zamanın Kullanılışı, 1956), Değişme(la Mo dification, 1957), Degrés (Dereceler, 1960). Sonraki yapıtlarında edebiyat metinlerinin ve eski plastik sanat



yapıtlarının çözümlemesine ağırlık verdi: Mobile (De vingen, 1962), Six Millions Huit Cent Dix Mille Litres



d'Eau par Seconde (Saniyede Altimilyonsekizyüzonbin



Litre Su, 1965), Essai Sur "les Essais" ("Denemeler" Üs tüne Deneme, 1968), Rabelais ou C'était Pour Rire (Ra



belais ya da Gülmek içindi, Denis Hollier ile, 1972), Travaux d'Approche(Yaklaşma Çalışmaları, 1972), In tervalle (Aralık, 1973), Carte Commentée (Açıklamalı Harita, 1974), Boomerang (1978), Mobile (Devingen, 1991).



BUZKIRAN



405



Butros Gali, Butros



narken genişlemesinden dolayı, sıvı halinden daha dü.



Mısırlı diplomat ve siyasetçi (Kahire 1922). Mısır başba kanlarından Butros Paşa'nın torunu olan Butros Butros



laboratuvarlarda özel basınç ve sıcaklık koşulları altın da öbür billur biçimlerinin(Buz II, vb.)de oluşturulabil



Gali, Kahire Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni (1946) bi



mesidir.



şüktür. Bilim adamları buza Buz I derler; bunun nedeni



tirdi. 1949'da Sorbonne'de (Paris) doktora çalışmasını



tamamlayıp, Kahire Üniversitesi'nde uzun süre ders



verdi. 1977-1991 arasında Dışişleri bakanlığı yapıp, 1992'de Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği'ne atan



di (Arap dünyasından ve Afrika'dan bu göreve gelen ilk kişidir).



Buxtehude, Dietrich Alman bestecisi (Oldesloe 1637-Lübeck 1707). Helsin



gör'de, Lübeck'te, Marienkirche'de orgculuk yapan



buzbalığı



ÜyeleriGüney Kutbu ve Doğu Asya denizlerinde yaşa yan üç kemiklibalik ailesinin türlerine verilen ortak ad. Buzbalıklarının renkleri soluk san, bedenleri saydam



dır. Asya buzbalıkları (buzbalığıgiller (Salangidae aile



si), Japonya, Çin, Kore ve Vietnam'da bulunan, 14 türü kapsar. Ayrıca tatlısularda yaşayan türleri de vardır.



Boyları 10 cm'yi bulabilir. Uzun, saydam, hiç pulsuz ya da hemen hemen pulsuz bir bedenleri ve yassı bir kafa



Dietrich Buxtehude, 1673'ten sonra halka açık kilise



lanı vardır. Neoteniktirler: Cinselolgunluğa ulaşukları sı



bastian Bach, onu dinlemek ve akıl danışmak için yayan



balığıgiller (Chaenichthyidae ya da Channichthyidae), büyük ağızlı, yassı burunlu ve büyük gözlü 16-18 tür



müziği konserleri düzenledi (1705'te, genç Johann Se



olarak Amstadt'tan Lübeck'e gitti). Org için "tokka to"lar, prelüdler ve fügler, ayrıca sonatlar, kantatlar ve insan sesi için pek çok müzik besteledi.



rada belli larva özelliklerini hâlâ korurlar. Timsahbuz.



den oluşur. Antarktika, Patagonya ve Güney Ameri



ka'nın okyanus sulannda yaşarlar.En büyük türü, Chae nocephalus aceratus'un boyu 60 cm'yi, ağırlığı 1 kg'i



Buyrukçu, Muzaffer



bulabilir. Antarktikamorinasigiller (Nototheniidae) aile



Türk öykü ve roman yazarı (Fertek köyü, Niğde 1930). Ortaokulu bitirdikten sonra Pertevniyal Lisesi'ndeki öğ



yı sularında yaşayan yaklaşık 59 deniz balığı türünden oluşur. Görünüş olarak timsahbuzbaliklanna benzer



Mahsulleri Ofisi'ndeki görevinden (1951-1970) emek



rak çok ilgi çekicidir: Bu balıklarda kanın isisi balik kani



renimini yarıda bırakan Muzaffer Buyrukçu, simitçilik ten matbaa işçiliğine kadar birçok işe girdi çıktı. Toprak liye ayrıldı.



si, Antarktika'da ve Güney Amerika'nın güneyindeki kı lerse de burunları biraz daha uzundur. Bazı deniz buzbalıkları türlerinin kanı, biyolojik ola



nin normal donma noktasının altına (-1 °C) donmadan



Ilk öykülerinde bir olayın anlatımına yaslanan, göz



düşebilir; ayrıca alyuvarlan ve oksijen taşıyan hemog lobinleri bulunmadığından kanlannda çok az oksijen



yaşamalarını yansıtan Muzaffer Buyrukçu, daha sonra,



vardır. Araştırmalar deniz buzbalıklannin kanında



lemci bir tutumla belli bir toplumsal katin insanlarının



dıştan içe, olaylardan anlattığı insanların dünyasına yö nelmiş, çağrışımlarla yürüyen, ayrıntıların değerlendi rildiği bir öykü anlayışını benimsemiştir.



Öykü kitapları: Katran (1956), Aci (1957), Korkunun



Parmakları(1959), Bulanık Resimler (1961; 1962 TDK.



öykü ödülü), Kuyularda (1962), Cehennem (1966),



Kavga(1967; 1968 Sait Faik Hikaye Armagani), Magara (1971), Günlerden Birgün (1973), Hüzünlü Kar Çiçek



glycoprotein-şeker ve aminoasit kapsayan ve antifriz



görevi yapan karma bileşikler bulunduğunu göstermiş tir: Bu özelliğin buz kristallerinin oluşmasını ve büyü mesini engellediği sanılmaktadır.



buzbalıkları Güney Buzdenizi'nde yaşayan iri ve dikenli kafalı, ince



leri (1987), Her Yer Karanlık (1989).



uzun pulsuz bedenli balıkları belirtmek için kullanılan



Bir Olayın Başlangıcı (roman, 1970), Sıcak İlişkiler (ani, 1982); Dillerinde Dünya(anı, 1985), SayılıGünler(gün lük, 1986), Aninda Görüntü (ani, 1992), Dar Sokaklar



masıyla görevli kırmızı kan pigmenti hemoglobinin bu lunmamasından ötürü soluk, neredeyse renksiz olma larıdır: Solungaçlar bile renksizdir. Buzbalıklannin kan



Obür Yapıtları: Gürültülü Birkaç Saat(roman, 1969),



genel ad. Başlıca özellikleri, bedende oksijenin taşın



daki Duman (1992).



plazması içinde, gereksinimlerini karşılayacak kadar oksijen çözelti halinde bulunur; bu nedenle de oldukça



Buys-Ballot, Christoph Hendrik Diederik



hareketsiz, yerleşik bir yaşam sürerler. Trolle balık avla ma nedeniyle son yıllarda sayılan azalmıştır.



Hollandalı meteoroloji bilgini (Kloetinge 1817-Utrecht



1890). Utrecht Üniversitesi'nde ders veren Christoph



Hendrik Diederik Buys-Ballot, Hollanda meteoroloji



buzkar



enstitüsünü kurdu (1854) ve müdürlüğüne atandı. Rüz



0°C'in altında, atmosferdeki su buharının sert bir çekir



saptama olanağı veren bir kural ortaya attı. Bu kurala göre: a) kuzey yarımkürede, rüzgâr alçak basınçların sağından eser; b) eşbasınçlar sıkışık olduğu ölçüde růz



yoktur) çevresinde su haline geçmesiyle oluşan su bil lurları. Buzkar, kardan katı, buzdan yumuşaktır. Buzul



gârlara dayanarak alçak basınç merkezinin yönünü



dek (sıcaklık -40°C'ın altındaysa çekirdeğe de gerek hareketleriyle sıkışan ve biçimsel bozulma geçiren



gâr şiddeti artar.



buzkar, buzul buzuna dönüşür.



buz



buzkıran



Donmuş, billurlaşmışsu.Karbondioksit buzu ya da “ku ru buz" gibi, yeryüzünde sıvı ya da gaz olarak bulunan



Buz tutmuş sularda geçit açmak için kullanılan gemi. Once Rusya'nın Baykal gölünde ve Baltik denizinde



buzunun yoğunluğu, öbür buzlardan farklı olarak do



olan Ermak, 1898'de Ingiltere'de Ruslar için yapılmıştı.



öbür maddelere de donduklarında buz adı verilir. Su



kullanılmaya başlayan buzkıranlann ilki ve en başanlısı



406



BUZ PATENİ



Buzkıranların gövdeleri çeliktendir ve geminin buzun üstüne çıkarak ağırlığıyla üstten buzu kırmasını sağlaya cak biçimde alttan yukarı doğru kademe kademeeğim



kazanan, çok sağlam bir baş tarafı (buna kaşık adı veri lir) vardır. Günümüz buzkıranlarının birçoğunda aynı tip baş tarafa rastlanmaktadır. Bazı buzkıranlardaysa



lisi (1990) gibi birçok gelişmiş buzkıran yapmıştır. ABD'de, çoğu Büyük Göller'de ve kuzey kesimdeki ir



mak ve limanlarda çok sayıda buzkıran çalışmaktadır.



ABD'nin ayrıca, Kuzey ve Güney kutuplarında etkinlik gösteren buzkıran araştırma gemileri de vardır.



gövdeyle buz arasındaki sürtünmeyi azaltma olanağı veren bir hava tabakası pompalayan bir çeşit fıskiye sis



buz pateni



temine yer verilmektedir.



Buzkiran teknolojisine, filolarında bulunan 50'den



Düz buz üstünde demir çubuklu patenlerle kayılarak yapılan spor. Dünyanın kışların yeterince sert geçtiği



çok gemi ve römorkör ile Ruslar önderlik yapmıştır. 1959'da hizmete giren Sovyet buzkıranı Lenin, dünya



pek çok yerinde milyonlarca kişi tarafından yapılan buz



nin ilk nükleer buzkıranıydı. Arktika buzkıranıysa Mur mansk'tan yola çıkarak Barents denizini ve Kuzey Buz



denizini geçerek Kuzey Kutbu'na ulaşan ilk buzkıran oldu (1977). Sovyet nükleer buzkıranlarının en son ge mileri, Tamir (1988) ve Vaygaç (1989) -Finlandiya ve



Sovyet ortak çalışmasının ürünüdürler- Baltık denizine



dökülen ırmakların haliçlerindeki buzları temizlemek için yapılmış buzkıranlardır. Geleneksel yakıtlı buzki ran tipleri her ay yakıt ikmali yaptırmak zorundayken, nükleer buzkıranlar yakıt ikmali yapmadan üç yıl çalışa bilmektedirler.



Finlandiya, Güney Buzdenizi'nde bilimsel araştırma



ve keşif seferleri yapan, Avustralya'nın Aurora Austra



pateni, aynı zamanda da artistik ve buz sürat pateni dal



larıyla büyük ilgi gören uluslararası bir spordur. Buz pa teni becerisi, Buz hokeyi oyununun da önemli bir par



çasını oluşturur. Profesyonel toplulukların buz pateni gösterileri milyonlarca seyirci tarafından izlenir. Bu gös teriler aynı zamanda patencilerin bu konudaki yete neklerinden ticari olarak da yararlanmalarına olanak veren bir araç oluşturmaktadır. Kapalı paten alanı sayı



sinin artması, yıl boyunca buz pateni yapmayı olanaklı kılmıştır. TARIHÇE İskandinavya'da daha hıristiyanlık dönemi öncesinde buzda kayıldığı sanılmaktadır. İlk patenlerin, buz üstün de gitmeyi kolaylaştırmak için ayakkabı tabanlarına ya



Olimpiyat şampiyonları İrina Rodnina ve partneri-kocası Aleksandr Zaitsev 1976 ve 1980 Kış Olimpiyat Oyunları'nda SSCB'ye



artistik çiftler yarışmasında altın madalya kazandırmışlardır. 1972 Olimpiyat Oyunları'nda başka bir partnerle yarışan Rodnina, bir kez daha altın madalya kazanmıştır.



BUZ PATENİ



407



Milano'da Buz Pateni sarayının pisti.



pıştırılan uzunlamasına kesilmiş keskin hayvan ke



la bağlandıkları sokak ayakkabılarında topuk destekleri



mikleri olduğu düşünülmektedir. Resimde ve edebi yatta buz patenine ilişkin resimler ve değinmelerse



yoktu. ABD'de Jackson Haines adlı bir bale dansçısı, çelik çubuklar kullanarak vals benzeri hareketleri kap



Ortaçağ'dan kalmadır."



sayan serbest akışlı bir paten kayma tekniği yarattı.



Spor olarak buz pateni, İskoçya'nın göllerinde ve Hollanda'nın kanallarında gelişti. XIII. ve XIV. yy'larda



XVII. yy'da Hollanda'da gelişen buz sūrat pateni, paten yapımındaki yeniliklerle hız kazandı. Artistik patinaj



paten çubukları olarak kemik yerine ağaç kullanılmaya başlandı ve 1572'de ilk demir patenler yapıldı. Demir patenler, ileri kayarken sürtünmeyi azalttı ve yana kay



Olimpiyat Oyunları kapsamına alındılar.



ileri sürmelerine olanak verdi. Paten kaymayı öğreten



oyuk” olması nedeniyle, buz hokeyi ya da surat pate



mayagösterdikleridirenç, patencilerin kendilerini hızla



kitaplar yayınlandı ve ilk buz pateni kulübü 1742'de Edinburgh'ta kuruldu. metal çubuklu buz patenleri, Is koç göçmenler tarafından Kuzey Amerika'ya sokuldu. Buz pateni, kösele botlara demir çubukların takılma sına kadar örgütlü bir yarışma sporu olarak gelişmedi:



lik demirçubuklar çabucakkörleşiyordu ve bu sınmlar



1908'de, sürat pateni 1924'te (bayanlarınki 1960'ta) PATEN TASARIMI



Artistik patenin çubuğu, hafif içbükey ya da “altının ninden farklıdır. Çubukta baştan sona kadar uzanan



oyuk, buzla temas eden iki kenar oluşturur. Çubuğun ön, ayak tarağı bölümü testere gibi dişlidir ve ayak par makları üstünde sıçramalar ile dönüşlerde kullanılır. Geleneksel olarak erkekler için siyah, kadınlar için be yaz olan artistik paten botlan, dayanıklı deriden yapılır;



topuk ve ayak kemerine rastlayan bölümlerinde pekiş



tirici destekler bulunur. Ayağın iki yana devrilmesini



önlemek için, bağcıklarla bilek üstüne sıkıca baglanir lar. Sürat patenlerinin çubukları daha uzundur ve altın



da tek ince bir kenar vardır. Çubuğun ayak parmaklan



.



na rastlayan bölümü dişsiz ve yukan kavislidir. Bot da,



artistik paten botundan daha hafif bir deriden yapılmış.



USA SHA



Abu kadınlar sürat palencisi Bonnie Blair,



1988'de 500 m'de kazandığ başarıyı



1992'de de yineleyerek 1 000 m'lik



yanşta altın



madalya kazanmıştır.



tir ve daha kısadır; ayağı ancak bileğin üstüne kadar ör ter.



BUZ PATENT YARIŞMALARI Artistik patinaj. Artistik patinaj, öncelikle bir amatör sporudur. Yarışmalar, tekler ve çiftler için yapılır. Uzun



yıllar teklerin yarışmaları iki kategoriye göre değerlen



dirilmiştir: Serbest hareketler kategorisinde, birpaten cinin sıçrama,dönme, sarmal çizme yeteneği değerlen dirilir ve paten kayma müzikle eşgüdümlenir, zorunlu



hareketler kategorisindeyse herpatencinin olası 41 ha reket kalıbından seçilmiş 3 figürü 3 ya da 6 kez yinele



408 BUZ PATENİ



ABD'li artistik patenci Brian Boitano, Calgary'deki (Kanada) 1988 Olimpiyatları'nda alışılmış final hareketlerini yaparken. Boitano, iki kez dünya (1986, 1988), döri kez ABD (1985-88) şampiyonu olan Kanadalı rakibi Brian Orser'ı geride bırakmıştır. mesi gerekir. Bütün figürler 8-figürü kalıbına ya da bu nun çeşitlemelerine dayanır ve hakemler, patencinin bir figürü yinelerken hareketlerindeki kesinlik ve duyar lilik, denge, denetim ve zarifliğine göre puan verirler. 1990'da Uluslararası Buz Pateni Birliği, teklerin yarış malarından zorunlu figürleri çıkarmıştır. Serbest buz pateni yarışmalarında, bir hakemden puan almak için, daha karmaşık ve cüretkâr sıçramalara yer veren daha atletik hareketlere doğru bir eğilim gelişmiştir.



Çiftlerin yarışmaları yalnızca serbest hareketlerde



değerlendirilir. Çiflerin gösterileri, serbest buz pateni nin, yanı sıra buz dansına da yer verebilir. Çiftlerin buz pateninde, teklerin uyguladıkları aynı sıçrayışlar, dö



nüşler ve partner yardımıyla havaya sıçramalar kullanı lır. Buz dansı, çiftlerin buz pateninden farklıdır: Kaldır



malar yasaktır ve özel hareketlerin uygulanması gere kir.Artistik buz pateni 1936'da profesyonel oluncaya kadar çok sayıda amatöryarışmayı kazanmış olan Son



ja Henie tarafından popülerleştirilmiştir. Daha pek çok sporcu da amatör dönemlerinden sonra, buz revūleriy



le turnelere çıkmışlardır. Tipik buz gösterisi, buz patenli sirk gösterilerine benzer ve gerçek artistik patinaj hüne



ri sergilemekten çok, özel giysiler, paten kayma cam



bazlıkları ve seyircileri eğlendirecek görüntüleri öne çı karir.



Buz sürat pateni. Modern sürat pateninin uzun, dar çu



bukları, patencilerin saatte yaklaşık 48 km'lik bir hıza



ulaşmalarına olanak vermektedir. Resmî yarışmalar açık havada, büyük paten alanlarında yapılır. Uluslara rası karşılaşmalarda erkekler beş yarışmaya katılabilir:



Artistik patenci Katarina Witt, Demokratik Alman



500 m, 1 000 m, 1 500 m, 5 000 m, 10 000 m yarışları,



kayarken. Dört kez dünya şampiyonu olan ve hem 1984, hem



olarak Amerikalılar, Sovyetler, Iskandinavyalılar, Hol



Cumhuriyeti adına kauldığı 1988 Kış Olimpiyatları'nda



de 1988'de olimpiyat altın madalyalarını kazanan Will, bu rekoru S. Henie'den bu yana yineleyen ilk kadın sporcudur.



1980 yıllarında erkekler sürat pateninde, geleneksel landalılar ve başka birçok spor dalında olduğu gibi Do ğu Alman kadın sporcular önde gelmişlerdir.



409



Bu cilde katkıda bulunan başlıca yazar ve fotoğrafçılar



!



1:



1



410



Başlıca maddelerin yazarları bağırsak



S.3 Roy Hartenstein



bağışıklık bilim bağışıklık sistemi



5.4 Michael J. Taussig



bağışıklık yetmezliği hastalıklan bağlılık



s.7 David S. Gordon s. 8 Marc H. Bornstein



5.4 Aaron Freedman



Bahama adalan



s. 8 Thomas D. Boswell



bahçecilik



s. 10 Donald Wyman



Barbirolli, Sir John Barbour, John



Barbusse, Henri Barcelona



s. 12 Ira M. Sheskin



Bari



s. 13 Brian Spooner



Barkla, Charles Glover Barlach, Ernst Barnum, Phineas Taylor



5.14 J. W. Dauben



Marian Burleigh-Motley



Baker, Josephine Baker, Sir Samuel White



Bakkhylides



Bakū



balabankuşu



balıkçılık sanayisi Bali kedisi Balililer balina balistik



Balkan Savaşı Balkan yarımadası Balla, Giacomo



5.84 Richard M. Ford s.84 Gerardo Luzuriaga



Barth, John



5.85 Jerome, Klinkowitz



Barth, Karl



5.85 John Macquarrie 5.85 Jerome Klinkowitz



s.22 Robert A. Warner



s.22 Robert J. Pierce



s.24 George B. Kauffman s.24 Everett Sentman



s.26 Larry A. Silver



s.27 David Dilks s.27 Don Daniels



s.27 Robin Buss



5.31 David Dilks s.31 Saul S. Friedman



5.31 Edwin E. Rosenblum



5.41 Robert J. Raikow



Barrie, Sir James



Barthelme, Donald Bartholdi, Frederic Auguste baryum base Basel Konsili



s.52 S. Victor Papacosma 5.52 Norman J. G. Pounds



s.55 Marian Burleigh-Motley



Balzac, Honore de Bambara krallıklar bambu



Bamilekeler bamya



Banach, Stefan Ban Chiang



Bandello, Matteo bandikut



Bandinelli, Baccio



Bangalor Bangkok



Banglades bankiz



banksia Bantu



Bao Dai Baraj



Barbados



s.61 Robert R. Griffeth 5.61 Hugh M. Raup s.62 Phoebe Miller 5.62 0. A. Lorenz



s.62 H. Howard Frisinger 5.62 Robert E. Dewar 5.62 Oscar Büdel 5.62 Everett Sentman



5.64 Giulia Bartrum



5.64 Ashok K. Dutt 5.65 Ashok K. Dutt 5.65 David Dickason 5.68 Richard P. Goldthwait 5.69 Hugh M. Raup



s.70 Richard P. Werbner s.70 Richard Butwell



5.71 F. Eugene McJunkin 5.72 Thomas D. Boswell



5.100 Martin Ira Glassner



5.100 Sergio Pacifici s. 100 Edward ). Sullivan s. 102 Armand Kuris s. 105 Robert S. Weiner s. 105 Everett Sentman



başlangıç meridyeni Bataklar



Baluchitherium



s. 100 Arthur Turner Campbell



başkalaşma



başlıklı maymun



5.57 Hugh M. Raup s.59 John A.C. Greppin s.59 Paul A. Groves 5.60 William H. Matthews II s.60 Beth Archer Brombert



5.97 Louis Sabin



5.99 Robert T. Anderson



Bassano ailesi



balon balsa Baltık dilleri



5.56 Richard K. Smith



s.95 Brian Astle 5.96 C. M. Brand 5.96 M. C. Fairley



Basileios I, Makedonyalı basketbol Basklar Basra Basra Körfezi Bassani, Giorgio



s.51 F. V. Reno



s.90 T. Tackett



5.90 David Pankow



BASIC



Baskerville, John



5.48 Donn V. Hart



5.90 John Mandeville



basım



s.42 Howard Liss



5.48 Margaret C. Tavolga



5.89 Tania Bayard



5.89 David N. Buckner s. 89 Richard L. Carlin



barut



S.42 Felix Favorite ve Taivo Laevastu 5.48 Everett Sentman



5.86 Marian Burleigh-Motley



Bartsch, Adam von



Balmont, Konstantin Dmitriyeviç s.56 Kenneth N. Brostrom



Baltimore



5.82 Dika Newlin s.82 Joseph A. Reiter



Barrios, Eduardo



Balewa, Sir Abubakar Tafawa Balfour, Arthur, Birinci Balfour Kontu



balıkçılık



s.82 Alfred Perlmutter



s.22 Milos Velimiroviç



bale



balıkçıl



s.82 Willem Van Der Bul



s.82 Marian Burleigh-Motley



Barres, Maurice



Baldwin, Stanley, Birinci Bewdley Kontu



balık



barometre Barr, Alfred H. Jr, barrakuda Barraqué, Jean



s.21 Theodore Shabad s.22 Louis L. Orlin



balcil porsuk Baldung-Grien, Hans



Balfour Bildirisi



s.79 A. H. Saxon 5.79 Ashok K. Dutt



barok müzik s.79 Allan Kozinn barok sanat ve mimarlık s.80 Michael Kitson



s.21 Robert Bass



Balakirev, Miliy Alekseyeviç balalayka Balanchine, George Balard, Antoine Jérôme



s.78 Barbara Cavaliere



s. 15 Robin Buss



s. 18 Lawrence J. Crockett s.21 Richard N. Frye



Bakunin, Mihail Aleksandroviç



5.77 Daniel R. Lesnick 5.78 E. Robert Paul



Baroda



s. 18 Charles Segal



bakteri Baktria



5.76 Robin Buss



5.77 David Vaughan



s.14 Dale Harris



s. 17 Brian Spooner



Bakkaralar



s.75 Robin Buss



5.75 Joseph A. Reiter 5.76 Norman J. G. Pounds



Banşnikov, Mihail Nikolayeviç



Bahtiyariler Baire, Rene s.14



s.75 Stephanie Von Buchau



Barclay, Alexander



Bahreyn Baj, Enrico



5.74 David Ewen



Barber, Samuel



s. 106 Robin Buss s. 106 Donn V. Hart



Bataille, Henry



5.106 Robert J. Raikow



bataklık



s. 107 William F. Sanford



bataklık çulluğu



bataklık kırlangıcı



5.107 Robert J. Raikow



Batı Avrupa Birliği Bati Highland beyaz teryesi



s. 109 James Greiff s. 109 John Mandeville



s. 108 S. B. Vardy



Bathory ailesi



s. 109 Thomas Mathews s.110 Franklin Parker s.110 Sarah Fusfeld



Bati Hint adaları



Bati Sahra Batı Samoa



Batı Şeria



s.111 Patricia A. Rodriguez



s. 111 Mark Dittrick



batik



s. 112 Hilbert Schenck s. 114 ). H. Bushnell



batiskaf



batrak Battani, el Baudelaire, Charles



5.115 Steven J. Dick s.116 Robert T. Cargo



Bauhaus



Baumgarten, Alexander Gottlieb



Bavyera Bax, Sir Arnold



Bayard, Hippolyte baykuş Bayle, Pierre



s. 117 Ron Wiedenhoeft s. 118 ). T. Moore 5.118 Bruce L. La Rose



s.118 Robert M. Cammarota



s.119 Peter Galassi s. 124 R. Ake Norberg s. 125 John P. Doyle



411



Bayreuth Wagner Festivali



5.137 Robert Lawrence



bayt



5.138 Brian Astle



bazalt



s. 138 William D. Romey



bazilika



s. 139 John Stephens Crawford



Bean, Alan



s. 139 David Dooling



Beard, Charles A.



5.140 Joel Colton s. 141 Leland M. Roth



Beabourg



s. 141 Roger A. Pielka



Beaufort ölçeği



s. 142 Fredson Bowers



Beaumont, Francis ve John



s.142 Frederic B. M. Hollyday



Bebel, August



Beccafumi, Domenico



s. 142 Tania Bayard



Becher, Johannes R.



s. 142 Sol Gittleman s. 142 Martin Esslin



Beckett, Samuel Beckford, William



s. 142 Janet M. Todd s. 142 Ida K, Rigby



Beckmann, Max



s. 144 E. Robert Paul



Becguerel, Antoine Henri beçtavuğugiller beden sıcaklığı



Beethoven, Ludwig van begonya



s. 148 Marcus Burke



Beham kardeşler Behn, Aphra



s. 149 W. L. Godshalk



s. 150 Ronald Wiedenhoeft



Behrens, Peter



s. 150 Delmer Rogers



Beiderbecke, Bix



s.151 Michael Robertson 5.152 Elwyn A. Wienandt



Bejart, Maurice bel canto Belçika



s. 152 Alexander B. Murphy 5.159 Everett Sentman



Belçika ati



s. 159 John Mandeville s. 160 David I. Grossvogel



Belçika çoban köpeği Belçika edebiyatı



5.161 James N. Snaden



Belem



s. 161 Bruce Berman



belgesel film



5.162 Norman J. G. Pounds



Belgrad



5.162 Laurance A. Knecht



belirtes



5.162 C. M. Brand 5.164 Richard H. Popkin



Belisarios belit



5.164 Robert J. Alexander s. 166 Hal Hellman s. 167 A. W. Dudley S.167 John W. Barker



Belize



Bell, Alexander Graham bellekyitimi Bellini, Vincenzo Bellini ailesi Bello, Andres



Bellotto, Bernardo



s. 169 Brian Spooner s. 169 James Oberg



Beluçlar



Benavente y. Martinez, Benda, Julien



Benedict, Ruth Fulton



Benedictus, Aziz Benedictus, XIII



Beneş, Edvard Bengal



Bengal inciri Ben Gurion, David Beni Hasan



Benin



Benin Krallığı



Jocinto



s. 170 Richard



P. Werbner



C.



. 170 MarcelinoPeneuelas



s. 170 Joseph A. Reiter



. 170 Stephen A. Kowalewski



s. 170 Cyprian Davis



s



Bembalar



s



Belyayev, Pavel Ivanoviç



s. 170



Thomas R. Morrissey s. 171 S. B. Vardy



s. 172 Ashok K. Dutt s. 172 Hugh M. Raup s.172 Don Peretz s. 172



Robert S. Bianchi



s. 172 Godfrey Uzoigwe s. 172 Robert R. Griffith 177 Richard Ford



s. s. 177 P.B. Bennett, Richard Bedford, Bennett Vikontu Waite Bennett, Enoch Arnold Bentham, Jeremy benzen



5.187 Susan Steiner



s. 177 Thomas K. Hearn, Ir s. 178 Elbert H. Hadley



5.190 Thomas D. Boswell s. 190 David Harry Miller 5.191 Andrew J. Kelly



Bernard, Clairvauxly Aziz Bernhard, Sarah



5.191 David Cast



Bernini, Giovanni Lorenzo Bernstein, Leonard



5.192 David Ewen 5.192 Giulia Bartrum



s. 192 Edward J. Sullivan



5.192 Charles Molesworth 5.192 Aaron J. Ihde



Berthelot, Marcelin



s. 192 Ralph Gable



Bethollet, Claude Louis, Kont



5.194 F. E. Kirby



Berwald, Fransız Adolf



Berzelius, Jöns Jacob Baron



5.194 George B. Kauffman s. 194 Samuel Matz



besin sanayisi



s. 195 Milo Don Appleman



besin zehirlenmesi



5.196 D. K. Salunkhe



beslenme



beslenme bozukluğu hastalıkları



s. 197 Michael C. Latham



s. 198 John P. Blewett



betatron Bethe, Hans Albrecht



s. 199 James A. Booth s. 199 S. B. Vardy 5.199 S. B. Vardy



Bethlen, Gabor Bethlen, Istvan, Kont



Bethmann-Hollweg, Theobald von



s. 199 Frederic B. M. Hollyday



5.199 Richard K. Priebe 5.199 Edward A. Wolpert s.200 Theodore Allegri



Beti, Mongo Bettelheim, Bruno



Betti, Enrico beyaz balıkçıl Beyaz Rusya



s.201 William F. Sandford s.201 Lubomyr Hajda



s.204 Ann Van Zanten s.205 Huntington Mavor



Beyaz Saray



beyin Beyrut beyzbol bezelye



S. 209 W. A. Bladen



5.210 Jim Benagh 5.211 0. A. Lorenz



Bhabha, Homi Cihangir



s. 169 s. 169MichaelAshok K. Dutt



Belucistan



s. 182 Pete A. Y. Gunter s. 186 Thomas K. Hearn



Berkeley, George Berlin Bermuda



bhakti Bhartrihari



F. Rein



5.182 Ralph Cable



Bergman, Torbern Olof Bergson, Henri



5.168 Keith Ellis s. 168 Leslie Jones



s. 168 James N. Snaden



belsoğukluğu



s. 181 William S. Pechter



Bergman, Ingmar



5. 167 Julia Keydel s. 168 Jerome Klinkowitz



Bellow, Saul Belo Horizonte



5.181 Hugo Zahnd



Bergius, Friedrich Karl Rudolf



s. 144 B. A. Young



5.148 John Ebinger



s. 180 Dika Newlin



Berg, Alban



Berruguete, Pedro Berryman, John



s. 146 Stephanie Von Buchau s. 146 Douglas Johnson



Beecham, Sir Thomas



5.179 John Meyendorfi



Berdyayev, Nikolay



Berruguete, Alonso



s. 146 Robin Bus



Bédier, Joseph



berber makaki



s. 144 Joel Cracraft s. 144 Brian Spooner



Bedeviler



s. 178 Don Peretz s. 179 Brian Spooner s. 179 Everett Seniman



Ben Zvi, Izak Berberiler



s.212 Michael Meo 5.212 Karl H. Potter



5.212 Gautam Dasgupta 5.212 Gautam Dasgupta



Bhavabhuti Bhiller Bubanesvar



s.212 Hilary Standing ve R. L. Stirrat s.212 Diran Kavork Dohanian



s.212 Rhoads Murphey



Bhutan



bildırcın Bierce, Ambrose



Bierstadt, Albert bileşik bilgisayar



5.215 Gary D. Schnell 5.217 Robert D. Arner s.217 David Tatham s.220 Julie Whitaker s.221 Julian Rigelow, Robert Swanson



5.228 Henry Jay Becker s. 229 Albert Woodhull bilgisayar, kişisel bilgisayar, destekli tasanm ve bilgisayar destekli üretim bilgisayar, eğitimde



s.231 George Zinsmeister bilgisayar grafikleri



bilgisayarla modelcilik bilgisayarlı müzik



bilgisayar programlama bilgisayar terminali bilim billur



Bindesböll, Michael Gottlieb Birkner



s.232 Stan Augarten s.234 David Zahniser 5.235 Dika Newlin s.235 Ted Lewis



5.236 Edward W. Davis



s.237 Noretta Koertge s.238 Joan Fitzpatrick 5.242 Marion John



Nelson



Binet, Alfred Biot, Jean-Baptiste bira



s.242 Philip E. Vernon 5.244 Robert Silliman s.244 John H. Porter



412



bir hücreli hayvanlar



s.246 Lawrence ). Crockett 5.249 Lawrence ). Crockett s.249 Leigh W. Mintz



birhücreliler Birinci Zaman



Birkhoff, George David



s.250 H. Howard Frisinger



Birleşik Arap Emirlikleri Federasyonu s.250 Ira M. Sheskin s.251 Thomas W. Freeman Birleşik Krallık



Birleşmiş Milletler



s.261 John G. Stoessinger s.264 David G. Dickason



Birmanya Birmanya kedisi Birmanya yolu Birmingham (Ingiltere)



5.264 Everett Sentman



s.267 Richard Butwell



5.267 Norman J. G. Pounds



Birtwistle, Harrison



s.268 Dika Newlin



bisiklet



s.268 Keith Kingbay s.271 Gerald S. Couzens



bisiklet sporu Bismarck, Otto von



s.271Frederick B. M. Hollday s.272 Kate Fielden s.272 David J. Horn



Bisütün



bit (böcek)



bit (bilgisayar) Bithynia



s.272 Susan Owicki ve Elliott Organick s.272 Louis L. Orlin



bitki



s.272 Rodney G. Myatt s.279 John W. Thieret s.280 P. Van Royen



bitkibilim bitkibilim bahçesi



s.280 Edwin E. Rosenblum



bitki dağılımı



s.284 David L. Wilson



biyofizik



biyoloji



s.284 Lary A. Giesmann



s.288 Stephen Faurer



biyom biyonik biyosfer



Bizans Imparatorluğu



s.291



Bizet, Georges bizmut



bizon



s.288 F. H. George s.290 Stephen Fauer C.M.Brand, Lawrence Nees s.294 William Hays



s.294 Philip C.Keller s.294 Harvey L. Gunderson



boks



Bolivar, Simon Bolivya Bologna Bolsoy



5.317 Pete A.Y. Gunter



Bombay



boncuklu kertenkele Bonifatius VII Bonn



Bonnard, Pierre



Booth, John Wilkes



Bopp, Franz Borchert, Wolfgang Bordeaux



Borden, Sir Robert Laird



Borges, Jorge Luis Borgia, Cesare



s.296 Hazard Adams



s.296 David H. Pinkney s.296 Richard P. Hallion



Blanchard, Jean-Pierre



Borodin, Aleksandr Borromini, Francesco



Bosch, Hieronymus Bosse, Abraham



Bossuet, Jacques Benigne Boston



Boston Çay Partisi



Boswell, James Botha, Walther Wilhelm Botsvana Botticelli



Boulez, Pierre Bourbon sülalesi



Bourdelle, Emile Antoine



Bourke-White, Margaret Bouts, Dierick Bowen, Norman Levi



blesbok



Boyle, Sir Robert



s.298 Everett Sentman



5.298 E.J. Tapp



Bligh, William Bloch, Felix



5.298 James A. Booth 5.298 Alan C. G. Best



Bloemfontein



Blok, Aleksandr Aleksandroviç s.298 Kenneth N. Brostrom s.299 Pete A.Y. Gunter Blondel, Maurice s.299 F.P. Dinneen, S.). Bloomfield, Leonard 5.299 Richard Ford



Bloomsbury Grubu



5.299 William Hays



Blow, John blues



Blum, Léon



s.300 Donald J. Ivey s.300 P.M.Ewy



Blücher, Gebhard Leberecht Von BMEWS



Boccaccio, Giovanni



Boccioni, Umberto Bodin, Jean Boerler Savaşı Boetius



bofabalığıgiller Boffrand, Germain Bogoto boğa güreşi boğmaca



boğulma



Bohemondi Bohr, Niels



Boiardo, Matteo Maria Bojer, Johan



boylam boynuz



boynuzlugagalıgiller bozkır sanati böbrek



böbrek hastalıkları



böbreküstü bezleri böcekler Böcklin, Arnold



böğürtlen Böhme, Jakob



s.301 Enno E. Kraehe



Böll, Heinrich



5.302 Christopher Kleinhenz s.302 Magdalena Dabrowski



Brachiosaurus Bradley, F.H. Bradley, O.N.



s.301 R.T. Pretty



s.303 John P. Doyle s.303 L.H.Gann



s.303 James A. Weisheipl 5.303 Edward O. Wiley s.304 Marvin D. Schwartz s.304 John D. Martz



s.305 Gordon Stang s.306 J.Michael S. Dixon s.306 Peter L. Petrakis



s.307 C.M.Brand 5.307 Gerald Feinberg s.307 Oscar Büdel



s.308 Kjetil A. Flatin



s.322 Joseph A. Reiter s.322 Norman J.G. Pounds 5.322



P.B. Waite



s.323 Jaime Alazraki s.324 Benjamin G. Kohl s.324 Donald L. Layton



s.297 Ida K. Rigby blefarit s.297 Thomas P. Mattingly ve Melvin L. Rubin 5.297 Richard P. Hallion Bleriot, Louis Blau Reiter, Der



s.321 Andrew Kelly s.321 F.P.Dinneen, S.J.



s.324 Lawrence Badash s.325 Milos Velimirovic 5.325 David Cast 5.325 Lawrence Silver s.327 Tania Bayard



Boucher, François Boulanger, Georges Boulanger, Lili



Blake, William Blanc, Louis



5.319 Norman J.G. Pounds



s.320 Marian Burleigh-Motley



Born, Max



5.295 Kjetil A. Flatin



s.295 Raymond J. Seeger



s.318 Ashok K. Dutt



5.319 Jonathan Campbell 5.319 David Harry Miller



Boris Godunov



Björnson, Björnstejerne



Stuart



s.314 Dale Harris



Bolzano, Bernhard



botulizm



Blackett, Patrick Maynard



5.311 Ray Henkel 5.314 Daniel R. Lesnick



5.315 Sheldon J. Kopperl



5.295 Robert C. Fite



5.295 Ralph Gable



Michael Katz



Boltzmann, Ludwig



Bjerknes, Wilhelm Blach, Joseph



s.308



s.310 John D. Martz



Bragança sülalesi Bragg, Sir William H.



Bragg, Sir William L. Brahma



brahman (hayvan) Brahmo Samac



Brahms, Johannes Bramante, Donato Brancusi, Constantin Brando, Marlon Braque, Georges Brasilia Brecht, Bertholt



s.327 James D. Nelson s.328 Daniel Gonsalves



s.329 Larry R. Gerlach



s.329 Richard B. Schwartz 5.330 Robert Paul



s.330 Alan C.G. Best 5.332 William Hood s.332 Peter L. Petrakis s.332 Donald Posner s.334 P.M.Ewy



s.334 Carolynn Bailey



s.334 David Ewen



5.334 J.H.M. Salmon s.334 Albert Boime



5.335 Elizabeth Pollock s.335 Alan P. Darr 5.336 Peter B. Leavens 5.336 Robert S. Weiner s.336 Nicholas H. Clulee



5.337 Marguerite R. Lerner s.337 William A.Lunk s.338 William H. Martin



s.339 Richard B. Freeman s.342 John M. Weller



5.342 Peter L. Petrakis



s.343 James R. Baker 5.350 Jeffery Howe s.351 J.N.Moore



s.351 James D.Nelson s.351 Marilyn Sibley Fries s.352 Wann Langston, Jr. s.352 E.D.Klemke s.353 Warren W. Hassler, Jr.



s.353 Daniel R. Headrick 5.353 E.Robert Paul 5.353 E.Robert Paul



5.353 Karl H. Potter s.354 A.L. Neumann s.354 Karl H. Potter s.354 R.M. Longyear



5.355 Nicholas Adams



5.356 Barbara Cavaliere 5.356 Leslie Hall



5.357 Magdalena Dabrowski 5.357 James N. Snaden



5.359 Peter Heller



413



5.359 Ronald Suny



Brejnev, Leonid llyiç



5.360 Norman J.G.Pounds



Bremen



5.360 Carl R.Mueller



Brentano, Clemens Brentano, Franz



s.360 Bernard Kaplan



5.361 Daniel R. Lesnick 5.361 Timothy J. Rickard s.361 John Mandeville



Brescia Bretagne



Bretagne epanyölü Breuer, Marcel



s.362 Ronald Wiedenhoeft 5.363 James N. Snaden



Brezilya



s.369 P.M.Ewy



Briand, Aristide



s.370 Robin Buss 5.370 Michael Meo Williams



Bridges, Robert



Bridgman, Percy



5.372 Charles Howard



brom



s.373 Donald Longmore s.373 Howard Buechner 5.373 Philip Flynn



bronkoskop bronşit



Brontë kardeşler



5.374 Alan P.Darr



Brouwer, Adriaen



5.375 Steven J. Dick



Brouwer, Dirk Brouwer, L.E.J.



s.375 H.Howard Frisinger



s.375 Wayne R. Kime



Brown, Charles



Brockden Browne, Sir Thomas



s.375 David M. Zesmer s.375 Philip Flynn



Browning, Elizabeth Barrett



s.375 Philip Flynn



Browning,Johannes Robert



5.376 Hugo Zahnd



Brönsted, Nicolaus Bruch, Max



s.376 F.E.Kirby



s.376 Dika Newlin



Bruckner, Anton Bruegel, Jan



5.376 Zirka Filipczak s.377 Zirka Filipczak s.377 Zirka Filipczak



Bruegel, Pieter



Bruegel, Preter 11



5.377 Norman J.G. Pounds



Brugge



5.377 Gordon P.Means



Brunei



5.379 David Cast 5.379 Allen M. Ward



Brunelleschi, Filippo Brutus, Marcus Junius Brüksel



5.379 Norman J.G.Pounds s.379 John Mandeville



Brüksel griffonu



s.379 Donald N. Maynard



Brüksel lahanasi



5.380 Edwin A Miles



Buchanan, James



s.381 Virginia F.McConnell



Buchner, Eduard



5.381 Warren French



Buck, Pearl S.



5.381 Norman J.G. Pounds



Budapeste



5.381 Chad Hansen



Buddha



5.382 Richard W.Wilkie 5.384 George Gorin



Buenos Aires buharlaşma



5.385 John D.Bell 388 William A.Check



Bulgaristan bulumi



5.388 Roger A.Pielke



bulut



Friedberg Alekseyeviç 5.390 Maurice Hirsh Wilhelm



Bunin, Ivan



Bunsen, Roberts. 390 Richard Bunuel, Luis



s.390 Gautam Dasgupta



5.390 David M. Zesmer



Bunyan, John



Burgess, Anthonys.393 Robert Murray Davis s.393 Catherine Wilson Buridan, Jean



s.394 Paul Langford 5.394 John Kraus



Burke, Edmund Burkina Faso



5.396 William Gaunt Edward



Burne-Jones, Sir Burns, Robert



5.396 R.L.Abrahamson



5.400 Philip E.Vernon



Burt, Sir Cyril Burundi



5.400 Alan C.G. Best 5.403 Victor L. Mote



Buryatlar



5.403 Joseph A. Reiter 5.403 Harvard Sitkof



Busch, Wilhelm Bush, George



s.404 J.W.Barker s.404 Robert J. Paradowsk



Busoni, Ferrucio B. Butenandt, Adolf



Butlerov, Aleksandr s.404 Virginia F.McConnell Mihailovic s.404 Bettina Knapp



Butor, Michel



5.405 Farley K. Hutchins



Buxtehude, Dietrich



Buys-Ballot, Christoph Hendrik Diederik



5.405 Peter



J.Webster s.406 James M. Greiff



buz pateni



Başlıca fotoğraflar (C.2) Amerikalılar, siyah Society



(sol üst) s.9 Chicago Historical (



sağ alt) s.9 Culver Pictures (sol alt) s. 10 The Bettmann Archive (sağ alt) s.10 Culver Pictures



Baldung-Grien, Hans



s.26 Prado Museum, Madrid



s. 26 ABC Press / Camera Press



Baldwin, James



Baldwin, Stanley, Birinci Bewdley Kontu Researchers / Van Bucher Collection



s.27 Photo 5.27 Martha Swope



bale



(sol alt) s.28 Bibliotheque Nationale, Paris



(sağ üst) s. 11 UPI / Bettmann Newsphotos (sağ üst) s. 12 UPI / Bettmann Newsphotos



(sag alt) s.28 The Bettmann Archive



(sol orta) s. 12 Magnus Photos



(sol üst) s.29 Art Resource / Photographic Giraudon



(sol alt) s. 14 Sygma / Owen Franken sağ alt) s. 14 Sygma / Tannenbaum



(sağ üst) s. 29 V.A.G.A. granted permission;



(C.2) Ayrılık savaşı s.377 Historical Society of Pennsylvania



(sol üst) s.30 The Bettmann Archive (sağ üst) s.30 Historical Picture Service (sol orta) s.30 Cunnigham Dance Foundation



(üst orta) s.29 Aldus Archives



(



(sol alt) s. 13 Time Inc. 7 Ted Russel



(C.2) Anibal



copyright S.P.A.D.A.M., Paris, 1979



(alt) s.29 Martha Swope



5.65 Art Resource / Alinari



(sağ üst) s.378 Courtesy Library of Congress



(



(C.2) Bach, Johann Sebastian s.396 The Bettmann Archive (C.2) Bacon, Francis (filozof) s.397 The Mansell Collection C.2) Bacon, Francis (ressam) s.398 Private Collection (C.2) Bagdat



bağışıklık sistemi



Bahama adalari bahçecilik



5.401 Photo Researchers / Georg Gerster



5.42 Photo Researchers / Keating (sol üst) s.43 Paul C. Pet (sağ üst) s.43 Focus on Sports



s.11Photo Researchers / Slim Aarons



balıkçılık sanayisi (sol alt) s.44 Photo Researchers / Marcus



5.7 Courtesy or CDC



s.11 Superstock/Carle s. 12 Webb Photos



(sol üst) s. 20 The Bettmann Archive (sağ üst) s. 20 Arete Archives



bakteri



sağ orta) s.20 Photo Researchers / Russ Kinne



Balanchine, George s.23 The Image Bank / Farell Grehan (



(sağ orta) s.30 Courtesy NYC Ballet/ Edward Gory balıkçılık



balina



(sag alt) s.44 Bavaria-Verlag Bildagentur 5.50 Flip Nicklin 5.56 Gamma-Liaison



balon



Balzac, Honoré de



Bandaranaike, Sirimavo



Bangkok



5.61 Slidemakers



5,63 Sygma / Henri Bureau



5.65 Photo Researchers / George Holton



414



(sağ orta) s.67 Photo Researchers / Bernard Pierre Wolff s.71 Liaison / Bartholomew



baraj



(sol üst) s.72 Sipa Press / Can (sol alt) s.72 Publiphoto / Petit (sağ alt) s.72 Photo Researches / Noel Kemp



Barber, Samuel



s.74 The Bettmann Archive



Barbizon okulu



5.75 Photographic Giraudon



Barixnikov, Mihail Nikolayeviç



s.77 Martha Swope 5.78 Geocom BV



barit



Barlach, Ernst



5.78 Ernst Barlach House, Hamburg



Barnum, Phineas Taylor



s.79 The Bettmann Archive



barok müzik



s.80 The Bettmann Archive



barok sanat ve mimarlık



5.80 Alte Pinakothek, Munich



(sol üst) s.81 Palazzo Barberini, Rome



(sağ orta) s.81 Scala (sağ üst) s.82 Scala (sol orta) s.82 Scala 5.84 The Bettmann Archive



Barrie, Sir James



5.88 The Bettmann Archive (sol alt) s.91 The Bettmann Archive



Bartok, Bela basim



(sağ alt) s.91 The British Museum



sağ üst) s.97 Basketboll Hall of Fame



(



basketbol



Bennett,



Enoch Arnold



Bennett, Richard Bedford, Bennett Vikontu Bentham, Jeremy



S.177 National Portrait Gallery, London s. 179 Sem Presser



Berberiler



s. 180 The Bettmann Archive s. 181 Camera Press s. 182 The Bettmann Archive



Berg, Alban Bergman, Ingmar



Bergson, Henri



s. 182 Photo Researchers / Charles Belinky



beril



Bering, Vitus Jonassen



Berliner Ensemble



s.189 New York Public Library



s.188 Transglobe Agency / Re s. 189 The Bettmann Archive



Berlioz, Hector



s.191 H. Roger Viollet



Bernhardt, Sarah



Bernini, Giovanni Lorenzo



s.192 Louis Vilotta s. 193 Farrar, Straus and Giroux



Beyaz Rusya



(üst) s.203 Liaison / B. Sweeney



(sol üst) s. 195 Jonathan Levine (sağ üst) s. 195 Jonathan Levine s.204 Edward Teitelman



Beyaz Saray beyzbol



s.210 Focus on Sports



(sol üst) s.211 Wide World



(üst orta) s.211 UPI / Bettmann Newsphotos (sağ orta) s.211 UPI / Bettmann Newsphotos s.214 Photo Researchers / Geo Holton



Bhutan



Bierstadt, Albert



s.217 Amon Carter Museum of Western



Art, Fort Worth, Texas (sol alt) s.221 Snark International (sağ alt) s.221 Scala



Baudelaire, Charles



Bauhaus



bilgisayar



s.222 UPI / Bettmann Newsphotos



(sol üst) s.223 FPG International (sağ alt) s.223 Dan McCoy / Rainbow (sol üst)s.224 Lawrence Migdale (sağ alt) s.224 Reprinted by permission of



s. 112 Photo Researchers / Bernard Pierre



batiskaf



5.112 Photo Researchers / Ron Church s. 116 Roger Viollet



Intel Corporation



(sağ üst) s.117 Courtesy Museum of Modern Art,



(sol alt) s.224 Reprinted by permission of



N. Y.



Intel Corporation



(sağ orta) s. 117 Het Spectrum



s.225 IBM Corporation s.226 NARO / AUI



(sağ alt) s. 117 Stedlijk Museum, Amsterdam s. 138 Photo Researchers / Russ Kinne



Beadle, George Wells



s. 1405.140 The Bettmann Archive Private Collection



Beardsley, Aubrey



s. 140 Culver Pictures



Beatles



Beaubourg 5.141 The Image Bank / Al Satterwhite Beaumarchais, Pierre Augustin Caron de s. 141 Photo



Researchers / Van Bucher Collection



Beauvoir, Simon de Beckett, Samuel Beckmann, Max



bilgisayar, kişisel



üst) s.231 Jim Pikrell



s.144 Staatgalerie, Stutgart



sol orta) s.232 Courtesy of Foresight Resources (sol alt) s.232 Courtesy of General Electric



(sol üst) s.232 Steve Hansen



bilgisayar grafikleri s.232 IBM Thomas J.Watson Pasearch



Center: Richard F. Voss (sol üst) s.232 Courtesy of STSC



Associated Newspapers



(sağ üst) s.233 IBM Thomas J. Watson Research



s. 155 Sem Presser



Center: Benoit Mandelbrot



5.15) Belgisch Instituut voor



Voorlichintg en Documentatie



s. 160 The Bettmann Archive



Belçika edebiyatı



s. 162 Zipporah Films



belgeselfilm



5.162 Photo Researchers / Bernard



Belgrad



(sağ alt) s.233 1985 Paramount Pictures



Corporation. All Rights Reserved bilgisayarla modelcilik (sağ üst) s.234 BellCommunications



Research: M. Leske



(sol alt) s.234 Courtesy of Image Analysis Laboratory Department of Therapeutic Radiology, New England Medical Center



Pierre Wolff



5.165 The Stock Market / Lew Long s. 166 The Bettmann Archive s. 167 Museo di Capodimonte, Naples



Bell, Alexander Graham Bellini ailesi Bellow, Saul Benedictus, Aziz



Beneş, Edvard



Ben Gurion, David Benin



Benin Kralligi



s.230 Courtesy of Foresight Resources



bilgisayar destekli tasarım ve bilgisayar destekli üretim (sag



s. 148 Peter Hunter Press Features



Belçika



(sol üst) s.229 Scholastic Software



(sol orta) s.229 Scholastic Software



(sağ orta) s.231 Phototake / Kezar



s. 147 UPI / Bettmann Newsphotos



Behan, Brendan



Belize



bilgisayar, eğitimde



s. 142 Agency Kippa 5.143 Globe Photos, Inc.



Beethoven, Ludwig Van s.144 Magnum Photos / Eric Lessig Begin, Menahem



s.227 Archive Photos / Hoffman



(



bazalt



s. 191 Scala



Bernstein, Leonard Berryman, John besin sanayisi



s. 106 Ardea / Adrian Warren



batik



National Maritime Museum



Berkeley, George Berlin



( Bassano ailesi bataklık



s. 183



s.186 National Portrait Gallery s. 187 Envision / Jack Casemen



(sağ orta) s.98 Wide World (sol alt) s.98 Wide World (sağ alt) s.98 Focus on Sports s. 101 Galleria Nazionale, Roma



s. 177 The



Bettmann Archive



(sol alt) s.97 Photo Researchers / Carl Schofield (sag alt) s.97 The Image Bank / Walter looss, Jr. sol üst) s.98 UPI / Bettmann Newsphotos (sağ üst) s.98 UPI / Bettmann Newsphotos (sol orta) 5.98 Focus on Sports



. 177 The Bettmann Archive



s



(sağ üst) s.67 Photo Researchers / Pierre Wolff (sol orta) s.67 Photo Researchers / Bernard Pierre Wolff



Bangladeş



(sol alt) s.234 Courtesy of Image Analysis Laboratory



s. 168 Magnum Photos / Goff s. 170 Scala



s. 172 The Bettmann Archive s. 173 UPI / Bettmann Newsphotos s. 174 Photri



s. 176 Lee Boltin



billur



Department of Therapeutic Radiology, New England Medical Center s.239 Michael Gray



s.241 Courtesy of AT & Archives Binet, Alfred



Birleşik Krallık



s.242 The Bettmann Archives



s.252 Robert Harding Picture Libary / Ang



415



Booth, John Wilkes Borden, Sir Robert Laird



(sağ alt) s.255 Photo Researchers / Johnson (sağ orta) s.256 Patrick Thurstone (



(sol alt) s. 256 Sem Presser sol üst) s.257 Picture point, London



(sağ üst) s.257 Picture point, London (sol orta) s.258 Vandaag BV



(sol alt) s.258 Picturepoint, London (sol üst) s.259 Vandaag BV



(sağ orta) s.259 Photo Researchers / Neber (sol üst) s.259 Photo Researchers / Mc Cartney



(



sağ orta) s.259 Picturepoint, London 5.262 Black Star / Chaplin



Birmanya(sol alt) s.265 Photo Researchers / George Holton



(sağ alt) s.265 Photo Researchers / George Holton s.266 Photo Researchers / George Holton s.272 Bildarchiv Preussicher Bismarck, Otto Von Kulturbesitz



bitki bitkibilim



bitkibilim bahçesi biyoloji



(solalt) s.328 Photo Researchers/Don Morgan



(



(sol alt) s.286 The Bettmann Archive



(sağ alt) s.286 Arete Collection



Boswell, James



bozkır sanatı



(solorta) s.339 Musee Cernuschi, Paris



( boks



s.302 Culver Pictures s.304 Piet Eggen s.304 Culver Pictures



s.305 Photo Researchers/Carl Frank



s.305 Photo Researchers/Ronny Jaques



s.307 The Bettmann Archive



(solalt) s.308 Photo Researchers/Larry Schiller (sağalt) s.308 Photo Researchers/Van Bucher



(solüst) s. 309 Wide World



(solorta) s.309 London Publishing



(sağorta) s.309 UPI/Bettmann Newsphotos (sağüst) s. 309 Upl/Bettmann Newsphotos (solalt) s. 309 UPI/Bettmann Newsphotos



boksit



(altorta) s.309 UPI/Bettmann Newsphotos s.310 Photo Researchers/George Whiteley



Bolivar, Simon s.310 Photo Researchers/Van Bucher collection Bolivya



5.311 AGE



(solüst) s.313 H. Hovinga



(sag) s.313 Eddy Posthuma de Boer



(solüst) s.314 Photo Researchers/Bernard Pierre Wolff Bolsoy Bonn



(solalt) 5.314 Photo Researchers/W. Silvester s.315 The Image Bank/Pete Turner 5.319 Frits ). Rotgans



5.360 Gamma-Liason



5.362 Courtesy of Saint Johns University Office of Public Information



(sag alt) s.365 The Image Bank/Robert Phillips



Brezilya



(sol alt) s. 365 AGE



(sol üst) s.366 Superstock/Shostal/Kurt Scholz (sol alt) s.366 Photo Researchers/Dan Guravich



(sağ alt) s.366 Magnum Photos (sol üst) s.367 Het Spectrum (sağ üst) s.367 Camera Press 5.368 Bruce Coleman Inc/Joachim Messerschmidt s.371



British Museum Brouwer



Bohr, Niels



5.355 Art Resource



s.356 UPI Bettmann/Newsphotos Brando, Marlo Brandt, Willy 5.356 The Image Bank/Von dem Bussche 5.357 Photographie Giraudon Braque, Georges Brasilia 5.357 Superstock/Shostal/Karl Kummels 5.359 The Bettmann Archive Brecht, Bertholt



Brontë



Boas, Franz



s.302 Het Spectrum



Blume, Peter s.301 Whitney Museum of American Art, NY



boğa güreşi



5.354 The Bettmann Archive



Bramante, Donato



Classe, near Ravenna



Blum, Leon



Bogota



5.353 UPI/Bettmann Newsphotos



5.353 Courtesy Royal Observatory, Edinburgh



Brahms, Johannes



s.291 Basilica of Sant Apollinare in



s.300 H. Roger-Viollet



bofabalığıgiller Bogart, Humphrey



5.350 Nationalgalerie, Berlin



sağ üst) s.287 The Bettmann Archive (sağ alt) s.287 The Bettmann Archive s.290 Deutsche Verlags Anstalt



s.297 Photographie Giraudon



Boccaccio, Giovanni



5.349 IVR



böcekler Böcklin, Arnold



(sağüst) s.293 Scala



Blau Reiter, Der



(solüst) s.339 Hermitage, St. Petersburg



Breuer, Marcel



s.295 Brown Brothers



5.335 Life magazine C Time Inc.



5.336 Museum of Fine Arts, Dijon



Bouts, Dierick



Brejnev, Leonid Ilyic



s.296 Tate Gallery, London



5.332 Alte Pinakothek, Munich



Bourke-White, Margaret



(solüst) s.293 Scala



Blake, William



5.332 Scala



Botticelli Boucher François



(sol üst) s.287 The Bettmann Archive



s.294 The Bettmann Archive



s.329 Wide World



s.331 Art Reseource



Botsvana



(solüst) s.292 Scala



Björnson, Björnstjerne



s.329 National Potrait Gallery, London



Botha, Pieter Willem



(sağüst) s.292 Scala Bizet, Georges



s.329 Scala



Boston Çay Partisi



Bradley, O.N.



sol üst) s. 286 The Bettmann Archive



Bizans Imparatorluğu



Bosch, Hreronymus Boston Photo Researchers/Lynn McLaren (sağüst) s.328



Brahe, Tycho



(sol orta) s.286 The Bettmann Archive



biyonik



Borgia, Cesare



s.279 The Bettmann Archive s.280 Picture Point, London



(sol alt) s.285 The Bettmann Archive



s.323 Globe Photos, Inc. 5.324 The Bettmann Archive 5.326 Prado, Madrid



Borges, Jorge Luis



s.273 Photo Reserchers / Dimijian (sağ üst) s.285 The Bettmann Archive (sağ orta) s.285 The Bettmann Archive



5.322 Culver Pictures



5.323 The Image Bank



Borg, Björn



,



(sol üst) s.255 Sergio Dorantes



Birleşmiş Milletler



5.321 The Bettmann Archive



(sağ üst) 5.254 Sergio Dorantes



(sol orta) s.254 Sergio Dorantes



kardeşler



Picture Point London



9.374 National Potrait Gallery, London 5.374 Alte Pinakothek, Munich



, Adriaen



Browning, Elizabeth



5.375 National Portrait Gallery,



Barrett Browning, Robert



5.376 National Portrait Gallery,



Bruckner, Anton



5.376 Phonogram International



London London



Bruegel, Pieter 5.377 KunsthistorichesMuseum, Vienna 5.379 Art Resource Brunelleschi, Filippo 5.380 Lee Boltin 5.380 National Portrait Gallery Washington 5.381 Brown Brothers 5.381 Kees Scherer s.386 Photo Researchers Victor



Bubastis



Buchanan, James Buck, Pearl S. Buddha



Bulgaristan (sağ üst)



Lefteroft



(sol alt) s.386 The Image Bank/Jules Zalon S.389 Scala



Bunche, Ralph Bunyan, John



Burgess, Anthony



5.390 National Portrait Gallery, London 5.393 lill Krementz



Burkina Faso



5.395 Hoa Qui



Burne-Jones, Sir Edward Burns, Rober



5.396 National Portrait Gallery, London



Burroughs, William S. Bush, George



buz pateni



5.396 Stadtsgalerie, Stuttgart 5.396 Magnum Photos 5.403 Sipa Press The White House 5.406 Focus on Sports/Duffy



(alt) s.407 Sports Illustrated (c) Bill Eppridge



(ŪSU) S.408 Sports Illustrated (c) Hans Kluetmeier (sol alt) s. 408 Duomo/Sutton



017



OUE!! NOTES



MI



INTL



GROLIER CATIONAL GROLLER ASIONAL



SABAH



AVA



SABAH



SABAH



INA VERTE



ich



NITER



LERATION TATION , SABAH



KATION



ENTIONAL GROLIER



SABAH



A



INOM



SABAH



UME



w



SABAH



OLIER



TIONAL



S



SABAH



ANA



AMER



LIER



JER



AM



AMER CANA



OLIER GROLJER



NA



AMER



SATIONAL



SABAH



ANA



SABAH



HERE



TERNATES



ER



CRON



AME



S



INA INT



SABAH



TIONAL GROUER



SABAH



)



ANA



GRO



AMERICANA



COLIERINOL



AH



AH



SATIONAL



SABAH



NA TERIES



RNANTO



NIER



OUR



SATION



SABAH



ANA



OLIER SABAH RIC