Osmanlı İmparatorluğu 1700 - 1922 [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

DONALD QUATAERT State University of New York (Biııghamton) tarih böluınünde profesör olarak görev yapmaktadır. Osmanlı ve Ortadoğu taıihi üzerine pek çok ça­ lışması vardır. Social Disintegration and Popular Resistance in tlıe OUoman Eınpi re, 1 882-1 908: Reactions to European Economic Penetration (New York University Press, 1983) isimli çalışması Türkçe'ye Osmanlı Devleti'nde Avrupa llıtisadi Yayılınıı ve Dire­ niş adıyla çevrilmiştir (Yurt Yayınlan, 1987) ve bu alanda önemli bir yere sahiptir Quataert'in diğer bir önemli çalışması, Manufactuıing and Technology Tı·ansfer in tlıe Ottoman Enıpire, 1 800- 1 91 4'dir (lsis Press, 1992). Quataert'in Ottoman Manııfactıı­ ring in tlıe Age of tlıe lndustrial Revolution (Cambridge Un iversity Press, 1993) adlı ki­ tabı, Türkçe'de Sanayi Devrimi Çagında Osmanlı Imalat Selltöı·ü (Iletişim Yayınları, 1999) adıyla yayımlanmıştır. Kendisi şu anda Zonguldak Kömür Madenieri'nin tari­ hi uzerine araştırma yapmaktadır.



Tlıe Ollaman Empire, 1700-1922 2000 Donald Quataert



©



Bu kitabın yayın hakları Cambridge University Press'ten alınmışt ır. lletişim Yayınları



860



o



Araştırma-lnceleme Dizisi



134



975-05-0093-8 © 2002 Iletişim Yayıncılık A. Ş. ISBN



l. BASKI 2002, 2. BASKI 2003, 3. BASKI 2004,



Istanbul Istanbul Istanbul



(1000 adet) (500 adet) (500 adet)



EDU OR Tansel Güney KAPAK Utku Lonılu



KAPAK



RESMI SCımdme-i Vehbi, 1720 şenliğinde



KAPAK



!·ILMI 4



köçekler ve curcunabazlar Nokta Grafik



UYGULAMA Hüsnü Abbas



DOZELTI DIZIN M.



Serap Yeğen Cemalettin Yılmaz



MONIAJ Şahin Eyilmcz BASKI ve ClLT Sc na Olset



iletişim Yayınları 7 Cağaloğlu 34122 212.516 12 58



Binbirdirek Meydant Sokak lletişim Ilan No. Tel:



212.516 22 60-61-62



o



fax:



e-maıl: iletisinı®ıletısim.com.tr



o



web: www.iletisim.com.tr



Istanbul



DONALD QUATAERT



Osmanlı İmparatorluğu 1700-1922 The Ottoman Empire, 1700-1922 ÇEVIREN



Ayşe Berktay



Cl



t



m



Kardeşler im Patricia, Phyllis, Pamela, Michael, Peter, Robert ve Helen'e... Bu h itabın, yıllardır nerelerde olduğumu anlama­ larına yardımcı olacağı umuduyla...



IçiNDEKllER



Önsöz



.



. . . ................................



. .............9



. . . . . . . . . . . . . . . . . ............. . ..



Yer adlarıyla ilgili bir not



...... ....



........ . ............ . . . ...................



Osmanlı hanedanının soyağacı .. . . . . .. ... .. .. . . ... .. ...



.. ....



. . .. .



. . . . . . . . .. . . . . . . . .



13



15



.... . . . . . . . . . . . . . .



Osmanlı tarihinin kronolojisi, 1260-1923 ..........................



. ..17



BIRINCI BÖLÜM



Osmanlı tarihini incelemek neden gerekli? ..... .



.............25



IKINCI BÖLÜM



Başlangıcından 1683'e kadar Osmanlı imparatorluğu



.....



..41



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM



Osmanlı imparatorluğu, 1683-1798 ..



. ..... . ......73



DÖRDÜNCÜ BÖLÜM



19. yüzyıl....... ...... ......... .... . ......... .................. ... ........ . .



....... . . ..................95



BEŞINCI BÖLÜM



Osmanlılar ve içinde yer aldıkları dünya



...................... . . . . . . . . .... .



123



ALTINCI BÖLÜM



Osmanlı yönetim yöntemleri ....



......143



YEDINCI BÖLÜM



Osmanlı ekonomisi: Nüfus, ulaşım, ticaret, tarım ve imalatçılık...



.. ... ....... ... .. .. . . ... .......... ............171



.



SEKIZINCI BÖLÜM



Osmanlı toplumu ve popüler kültür



.. ........................ .. .........211



DOKUZUNCU BÖLÜM



Cemaatler arası işbirliği ve çatışma ................................................... . . .249 ONUNCU BÖLÜM



Osmanlı Imparatorluğu'nun mirası ........ .................................................277 Dizin ..................................................................



.................................................. ............ .287



Önsöz



Osmanlı lmparatorl ugu'nun 1 300- 1922 yılları arasında uza­ nan tarihinin yazılışı, son yirmi-otuz yıl içinde çarpıcı degi­ şiklikler geçirdi. l970'lerin başında, lisansüstü ögrenime baş­ ladıgım yıllarda, çok az sayıda seçkin okulda bir avu ç araştır­ macı , kökleri Bizans, Türk, Islam ve Rönesans siyasal ve kül­ türel geleneklerine uzanan bu olaganüstü imparatorluk üze­ rinde çalışmakta ve yazmaktaydı. Bugünlerde ise, tam tersine, Osmanlı tarihi, gerektigi gibi, devlete ait ya da özel pek ç ok ü niversitenin müfreda t programlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmekte. Ama , Ortadogu ve Osmanlı tarihi lisans sınıflanm· için ders kitabı belirlerken , her yan yılda aynı ikilemle karşı karşıya kahyorum. Ya ögrencilerin çogu için fazlaca ayrıntılı olan ders kitaplarını ku llanınam gerekiyor, ya da derin zaaflar taşıyan daha kısa incelemeleri. B u incelemelerin zaafı esas olarak, Os­ manlıları , hiç degişmeyen, iflah olmaz ölçüde yozlaşmış ve geri, kurtarılmayı ya da acılarını dindirecek ölümü bekleyen bir imparatorluk olarak betimleyen tarih-dışı yaklaşımdan ile­ ri geliyor. Bu ders kitabı Osmanlı tarihini, lisans ögrencileri ve genel okur kitlesi için anlaşılır ve heyecan verici kılınayı hedefleyen 9



bir çalışmadır. Burada daha önce yapmış olduğum araştırma­ lardan bol bol yararlandım. Ayrıca, başkalarının araştırmaları­ nı da kullandım ve bugüne kadar genel okur kitlesi için büyük ölçüde ulaşılmaz kalmış harika uzman araştırmalarını onların önüne serrnek istedim. Her bölümün sonunda, okunınası öne­ rilen eserlerin listesine yer verdim. Bunlar her zaman o bölüm hazırlanırken kullanılmış çalışmalar değil. Hedef kitle göz önüne alınarak sadece Ingilizce eserler sayılıyor (çok az islis­ nayla) . Ancak, bu eserlerin hepsinde, daha ileri okumalar için hareket noktası oluşturabilecek, birçok dilde kaynak içeren kapsamlı bibliyografyalar var. Bugünkü Osmanlı tarihi yazı­ mıyla ilgili genel bir fikir edinmek için Turcology AnnuaP adlı yıllık bibliyografyayı inceleyin; bu bibliyografya Ingilizce, Ja­ ponca, Arapça, Fransızca, Rusça, Türkçe, ispanyolca, Alman­ ca, Çince ve Ermenice gibi çok çeşitli dillerde yazılmış yüzler­ ce kitap ve makaleye yer veriyor. Konuyu, sadece siyasal tarihi değil, toplumsal, ekonomik ve emek tarihini de içeren daha geniş kapsamlı olduğunu düşün­ düğüm bir biçimde sunmaya çalıştım. Osmanlı tarihi yazıhr­ ken, çoğunlukla devlet aşırı ölçüde abartıhr. Bu kısmen , tari­ hin yazımında kullanılan kaynakların , bizzat devlet tarafından üretilmiş kaynaklar olmasından kaynaklanmaktadır. Eli nizde­ ki metin, "sivil toplum"daki, devletin dışındaki gruplara eyle­ yicilik kazanelırma çabasındaclır. Osmanlı eleneyiminin çeşitli yönlerine eşit ağırlık verme gayretiine karşın, hem yer sınırla­ malanndan hem ele kendi eksikliklerimelen kaynaklanan bir­ çok boşluk var. Örneğin, can alıcı önem taşıyan kültürel araş­ tırmalar alanına gereğince yer verilmedi. Kölelik ele alınmacl ı ; dini sınıOara, hem Müslüman h e m d e Yahudi ve Hıristiyan din adamlarına hak ettikleri ağırlık verilmedi. Bir uyarı: Osmanlı deneyimleri zengin, çok çeşitli ve kimi zaman sıra clışıydı. Fakat sui generis ya da benzersiz değildi. Bu deneyimleri, tarihçilerio Ming Çin i, Tokugawa Japonyası, Habsburg imparatorluğu ve Viktorya ingi l teresi devlet ve topl



Turcology Annual!Turlwlogisclıer Anzeiger,



UniversitiH Wien, Viyana , Avustt·rya.



10



l n slilul für Orieııtalis t i k dcr



lurnlarını incelerken kullandıgı analiz kategorilerini kullana­ rak anlayabiliriz. Osmanlı kurumlarının ve halklarının, özel bir dizi tarihsel olumsallık taraf ından kendine özgü bir tarzda şekiUendirildigi kanısındayım. Ancak, dünyanın dört bir ya­ nındaki siyasal ve toplumsal örgütlenmelerin her biri, kendi olumsallıklan tarafından özgün bir şekilde oluşturulmuştu. Gereken yerlerde, Osmanlı deneyiminin özgün niteliklerinin altını çizdim. Fakat kitabın genelinde, Osmanlı dünyasındaki degişim sürecinin, başka yerlerdeki devletlerin, toplumların ve ekonomilerio degişim süreçleriyle pek çok ortak noktası oldu­ gunu da göstermeye özen gösterdim. Yani, burada ortak örün­ tülere rastlamanız kuvvetle muhtemeldir ve bu ortak örünlü­ ler içinde de, özgül olumsallıkların ş ekillendirdigi Osmanlı ti­ kelliklerini buluyoruz. Birinci bölüm Osmanlı tarihini geniş bir baglam içine otur­ tuyar ve Batı Avrupa'nın gelişiminde oynadıgı rolü ele alıyor. Ondan sonraki üç bölüm, 1 683 öncesi dönemi, 18. yüzyılı ve 1800-1922 dönemini kronolojik olarak inceliyor. 5 .- 1 0 . bö­ lümler, uluslararası ve iç pohtika, ekonomi, toplum ve popü­ ler kültür, kimlik ve tebaa arası ilişkiler gibi çeşitli temel ko­ nulan irdeleyen tematik nitelikte bölümler. Son bölüm, Os­ manlı geçmişinin, bugün, eski Osmanlı topraklarında bulunan otuzu aşkın devlette yaşayan insanların bilinç ve deneyimle­ rindeki yansımasım araştınyor. Bu kitabı hazırlarken çok sayıda arkadaş ve meslektaşım ge­ nellikle kabul ettigim, ama kimi zaman da geri çevirdigim de­ gerli fikirler verdiler. Dolayısıyla , yanlışların ve yanlış deger­ lendirmelerin sorumlulugu bana aittir. Binghamton Üniversi­ tesi'ndeki meslektaşlanın ve özel likle -Rifaat Abou-EI-Haj, John Chaffee, Brendan McConville, Tiffany Patterson ve jean Qu­ ataert'i içeren- dünya tarihi grubu, tarih hakkında düşünme şeklimi degiştirdi. Ayrıca Ehf Akşit, Lynda Carroll, Eric Cra­ han, Kasım Kopuz, Thomas Page ve Margarita Poutouridou'ya bu metnin ilk taslaklarını okudukları için teşekkür etmek isti­ yorum. Faruk Tabak olaganüstü yardımcı oldu ve metnin , bir­ birinden çok farklı iki taslagını okudu, yorumlan benim için 11



çok yararlı oldu. Binghamton Üniversitesi'nde iki yılda bir ya­ pılan Osmanlı tarihi konferansları benim için çok güçlü birer öğrenme aracı oldu . Bazı özgül noktalardaki katkıları için Vir­ ginia Aksan, Selçuk Esenbel , Carter Findl ey, Heath Lowry, Nancy Micklewright, Şevket Pamuk, Leslie Peirce, Ariel Salz­ mann, Zafer Toprak ve Andreas Tietze'ye teşekkür ederim.



12



Yer adlarıyla ilgili bir not



Yer adları konusu bi raz çapraşık bir meseledir. Yerleri geçmiş­ teki adlarıyla anmak günümüz okurlarının kafasını karıştırabi­ lir. Eski adlar, her zaman olmasa da , genellikle bölgenin veya konunun birkaç tutkunu dışında herkesin belleginden bütü­ nüyle silinmiş durumdadır. Eski imparatorlugun -Balkanlar, Anadolu ve Filistin dahil- pek çok bölgesi nde, çagdaş yer adla­ rının büyük bir bölümüyle Osmanlı zamanındaki adlar arasın­ da köklü farklar vardır. Eski adları kullanmak tarihsel olarak dogru, fakat bir ders kitabı için de aşırı ölçüde kafa karışurıcı olacaktı. Benzer şekilde, yer adlarını sadece o ülkede veya uz­ ınanlarca bilinen şekliyle kullanmak da pek yararlı görünme­ mektedir. Dolayısıyla bu kitapta , yerleri , genel ul uslararası kullanıma uygun biçimde adlandırmayı tercih ettim. Örnegi n, Beograd değil, Belgrad dedim. Osmanlı başkenti için , Osman­ hlar Konstantiniyye veya Dersaadet dedikleri halde, ben günü­ müzdeki Istanbul ismini kullandım. Ancak 1 453 Osmanlı fet­ hinin öncesinin Bizans kentinden bahsederken Konstantino­ polis'i kullandım. Bu ders kitabında yer adlarının kullanılınası konusunda ya­ pılan bu tercihin açıklık sağlama avantajı vardır; adları degiş­ tirenlerin politikalarının beniınsendiği anlamına gelmez. Bu 13



kullanı m , ögrencilerin standart uluslararası atlaslara başvu­ rup, kitapta adı geçen yerleri kolaylıkla b ulmasına imkan ve recektir.*



(*) Türkçe kitapta, ınıimkün olduğunca Türkçe yer adları kullanılınışıır (Iletişim Yayınları).



14



Osmanlı hanedanının soyağacı Osman 1. Gazi



(ö. 1� 24)



Alaeddin All



Orhan



(1324-62) ı



Süleyman Paşa



(Ö.



Halil



1357)



ı Savcı



Murat



(ö.



Bayezit



1389)



Musa Çelebi



Mustafa, Düzme



(1402-11)



(1411-13)



(1421-22) Mustafa



1, Yı ldırım



(1389-1402)



Süleyman Çelebıl



Orhan



ı. Hüdavendigar (1362-89)



ı Yakup



Mehmet



1. Kirişçi



Küçük



Murat ll







(1422-23)



(1421-4 , 1446-51)



,-------------------,-------------------�ı Alaeddin Ali Ahmet Mehmet (ö. 1443) (1444-46, (ö. 1451) ı.ı ----------------, ------------� Mustafa



(ö.



1474)



Korkut



Cem



(1481,



(Ö. 1513)



(1481-1512)



Şehinşah



(ö. 1513)



U, Fatih 1451-81)



Bayezit ll, Veli



ö. 1495)



-----,-----.--.---� Ahmet



ls a Çelebi



(1413-21)



Alemşah



(ö. 1511)



(ö.



Selim



1,



Yavuz



(1512-20)



1510)



ı



Süleyman, Kanuni



(1520-66) ı



B aYez it (ö. 1561)



Selim ll,



Mostata



(ö.



1553)



Sarı



(1566-74)



ı



Meh1 met



(ö. 1543)



Muratlll



(1574-95)



ı



Mehmet lll



(1595-1603) Mu stafa!



lbrahim



Ahmet



(1603-17)



/,



Osmanli



Murat IV



(1618-22)



(1623-40)



Deli



(1640-48) ı



Süleyman l l



(1687-91)



Mehmet IV, Avcı ' Ahmetlll



Ahmet



(1648-87)



U



(1691-95) Mustafa lt



(1703-30)



(1695-1703)



ı



Mustafalll



Abdülhamit ı



ı Mahmu t



1



Osman lll



(1757-74)



(1774-89)



(1730-547



(1754-57)



Selım lll



Mahmut ll, Adli



(1789-1807)



(1808-39)



(1807-08)



Abdülmecit



Abdülazız



ı



ı



i



(1617-18, 1622-23)



r-------,,



Mustafa IV



(1839-61) Murat V



Mehmet V. Reşat



Abdülhamit ll



1876)



(1909-18)



(1876-1909)



(1861-76) Mehmet VI, Vahideddin



(1918-22) Halife A'bd- ül-m-ec-it---Yu -s-uf�lzzeddin



1922-24



(ö.



1916)



Kaynak: Halil Inakık ve Donald Quataert'in editörlüg;ünü yapııgı An economic and sodal history of the Ottoman Empire, 1300-1914, (Cambridge, 1994), s. xvii.



15



Osmanlı tarihinin kronolojisi, 1260-1923



1 26 1- 1 300 yak!. 1 290-1 3 24 1 3 24-62 132 6 133 1 1335 1354 1361 1362-89 1 363-65 1 3 7 1 -73



1 385 1389 1 389- 1402 1 396 1 402



Batı Anadolu'da Menteşe, Aydın, Saruhan, Karesi ve Osmanlı beyliklerinin kuruluşu I. Osm an Orhan Bursa'nın Osmanlılar tarafından feth i lznik'in Osmanlılar tarafından fethi Iran'daki Moğol lmparatorluğu'nun çöküşü Osmanlıların Ankara ve Gelibolu'yu fethi Osmanlıların Edirne'yi fethi I. Murad Osmanlıların Güney Bulgaristan ve Trak­ ya'da fetihleri Çirmen'de Osmanlı zaferi; Bizans ve Balkan hükümdarlarının Osmanlıların süzerenliği­ ni kabul etmesi Osmanlıların Sofya'yı fethi Osmanlıların Kosova'da Balkan devletleri koalisyonuna karşı zafer kazanması I. Bayezit, Yıldınm N iğbolu Savaşı Ankara Savaşı, l. Bayezit'in imparatorluğu­ nun çöküşü 17



1403-13



Bayezit'in oğulları arasında tahtı ele geçirme­ ye yönelik iç savaş



1 4 1 3-21 1421-44, 1 446-5 1 1 423-30 1 425



I. Mehmet



1 439 1 443 1 444 1 444-46, 145 1 -8 1 1 448 1 453 1459 1461 1 463-79 1 468 1 473 1 475 1 48 1 - 1 5 1 2 1 485- 9 1 1 499- 1 503 1 5 1 2-20 1514 1516



1517 18



Il. Murat



Selanik için Osmanlı-Venedik Savaşı Osmanhların lzmir'i topraklarına katması ve Batı Anadolu'yu yeniden fethelmesi Osmanlıların Sırbistan'ı ele geçirmesi Janos Hunyadi'nin Balkanlar'ı istila etmesi Sırhistan despotluğunun yeniden tesisi, Varna Savaşı IL Mehmet, Fatih



Ikinci Kosova Savaşı Konstantinopolis'in feth i , Pera'nın ele geçiril­ mesi Sırhistan ve Mora'mn fethi Trabzon Rum Pontus Devleti topraklarının ele geçirilmesi Venedik'le savaş Karaman'ın fethi Otlukbeli Savaşı Kırım'daki Cenova kolonilerini n ele geçiril­ mesi Il. Bay ezi t Memluklerle savaş Venedik'le savaş; lnebahtı , Koron ve M o ­ don'un fethi I. Selim



I. Selim'in Çaldıran'da Şah lsmai l 'i yenmesi Diyarbekir'in fe thi ; Doğu Anadol u'nun Os­ manlı to praklarına katıl ması ; MemlCıklerin Mercidabık'ta yenilmesi Ridaniye Savaşı, Mısır'ın fethi; Mekke şerifi­ nin boyun eğınesi



1 5 20-66 1 521 1 522 1 5 26 1 5 29 1534 1 537-40 1538 1 54 1 1 553-55 1565 1566-74 1 569 1 570 1 571 1 5 73 1 5 74-95 1 5 78-90 1 580 1 589 1 5 9 1 -92 1 593 - 1 606 1 595- 1603 1 596 1603-39 1603-17 1606 1 609 1612 16 1 3-35



I. Süleyman, Kanuni Belgrad'ın fethi Rodos'un fethi Mohaç Savaşı; Macaristan'ın Osmanlı vasalı olması Viyana kuşatması Tebriz ve Bagdal' ın feth i Venedik'le savaş Hindistan'da Diu kuşatması Macaristan'ın ilhakı tran'la savaş Malta kuşatması II. Selim Fransız kapitülasyo nları; Rusya'ya ka rşı ilk Osmanlı seferi; Astrakan kuşatması Uluç Ali'nin Tunus'u alması; Kıbrıs seferi; Lef­ koşa'nın düşmesi lnebahtı Savaşı Venedik'le ve Roma-Germen imparatoruyla barış III. Murat



tran'la savaş, Azerbaycan'ı n ilhakı lngiliz kapitülasyonları istanbul'da yeniçeri isyanı Başka yeniçeri ayaklanmaları Habsburglarla savaş lll. Mehmet



Anadolu'da Celali isyanları lran savaşları I. Ahmet



Habsburglarla Z itvatorok barışı Anadol u'da Ce lali lerin bastırılması Kapitülasyonların Felemenkleri de kapsaya­ cak şekilde genişletilmesi Manoglu Fahreddin isyanı 19



1 6 18 1 6 1 8-22 1621 1622 16 1 7-18, 1 622-23 1 623-40 1624-28 1 63 2 1 635 1624-37 1 624-39 1 637 1638 1640-48 1640 1645-69 1 648-56 1 648 1 648-87 1 648-5 1 1 649-5 1 1 65 1 -55 1 656 1 656-59 1657 1 658-59 20



Iran barışı, Osmanlıların Azerbaycan'dan çe­ kilmesi ll. Osman Lehistan seferi ll. Osman'ın öldürülmesi I. Mustafa IV. Murat Anadolu'da isyan; Istanbul'da kargaşa IV. Murat'ın iktidar dizginlerini bütünüyle ele geçirmesi Revan (Erivan) kuşatması Karadeniz kıyılarına Kazak saldırıları Iran'la savaş, Bağdat'ın düşmesi Azak'ın Kazakların eline geçmesi Osmanlıların Bağdat'ı geri al ması



I. İbrahim



Azak'ın geri alınması Venedik'le savaş; Gi rit'in fethi; Kandiye kuşat­ ması Çanakkale Bağazı'nda Venedik ablukası Padişahın tahttan indi rilip öldürül mesi IV. Mehmet



Iktidar çocuk padişahın annesi Kösem Sul­ tan'ın elinde Istanbul'da yeniçerilerin hakimiyeti , Asya'da­ ki eyaJetlerde C elalı paşaları Istanbul'da anarşi, Venedik abl ukası devam ediyor Köprülü Mehmet'in olağanüstü yetkilerle sad­ razamlığa getirilmesi Yeniçeriler ve eyaletler üzerinde merkezi dev­ letin hakimiyetinin yeniden tesisi Venedik ablukasının kaldırılması Erde! ve Eflak'la Osmanlı hakimiyetinin yeni­ den tesisi



166 1-76 1 663 1 664 1 669 1 672-76 1676-83 167 7-8 1 168 1 1 683 1684 1686 1 687 1 687-9 1 1688 1689 1 689-91 1690 1 69 1-95 1691 1 695-1 703 1695 1696 1697 1698- 1702 1 699 1700 1703



Köprülü Fazıl Ahmet'in sadrazamlığı Habsburglarla savaş St. Gotthard Savaşı, Vasvar barışı Kandiye'nin zaptı , Venedik'le barış Lehistan'la savaş, Podolya ile Kameniçe'nin ilhakı, Zuravno Antiaşması Kara Mustafa'nın sadnlzamlığı Rusya'yla Ukrayna üzerinde çekişme Sakız'a Fransız saldırısı Viyana kuşatması lmparator, Lehistan kralı ve Venedik arasın­ da Osmanlılara karşı Kutsal Birlik Budin'in düşm esi, Rusya'nın Kutsal Birlik'e katılması; Venedikliler Mora'da tkinci Mohaç Savaşı; orduda isyan; IV Meh­ met'in tahttan indirilmesi Il. Süleyman Belgrad'ın düşmesi Avusturyalılar Kosova'da; Rusların Kınm 'a saldırması Köprülü F az ı l Mustafa'n ı n sadrazam l ığı; vergi reformları Belgrad'ın Avusturyalılardan geri a lınması Il. Ahmet Salankamen Savaşı; Fazıl Mustafa'nın ölü­ mü II. Mustafa Azak'ın düşmesi Macaristan'da Osmanlı karşı saldırısı Osmanlıların Zenta'da yenilgiye uğraması Köprülü Hüseyin' in sadrazamlığı Karlofça Antiaşması Rusya'yla barış Orduda isyan; Il. Mustafa'nın tahttan indi­ rilmesi 21



1 703-30 1 709 1711



1 7 13



1 7 14- 18 1716 1717 1 7 1 8-30 1 7 18



1 7 23-27 1 73 0 1 730-36



III. Ahmet



Isveç kralı XII. Şarl'ın [D emirbaş Şarl] Os­ manlı topraklarına sığınınası Prut Savaşı, Osmanlıların Rus Çarı 1. Petro'ya karşı zafer kazanması, Kahire'de ayaklanma, Memlükler a rasında yeni saflaşma ; Cebel-i Lübnan'da Şihabilerin üstünlüğü ele geçirme­ si Rusya'yla barış antlaşması: Azak geri alınıyor, XII . Şarl Isveç'e dönüyor; Tuna prensliklerin­ de Fenerli idaresinin tesisi Venedik'le savaş, Mora'nın geri alı nması Avustu rya'yla savaş Belgrad'ın düşmesi Ihrahim Paşa'nın sadrazamlığı Avusturya ve Venedik'le Pasarofça barış ant­ laşması: Mora geri alınıyor, Sırhistan ve Ef­ lak'ın önemli bir bölümü Avusturya'ya bırakı­ lıyor Iran'la savaş, Osmanlıların Azerbaycan ve He­ medan'ı ele geçirmesi Patrona Halil ayaklanması; III. Ahmet'in taht­ Lan indirilmesi; Lale Devri'nin sonu Iran karşı saldırısı; Azerbaycan ve Batı Iran'ın kaybedilmesi



1 730-54 1 736-39



I. Mahmut



1 739



Avusturya ve Rusya'yla barış antlaşması; Belg­ rad'ın geri alınması Fransız kap i t ü l asyonlarının genişletilmesi ; Rusya'ya karşı Osmanlı-Isveç itti fakı Nadir Şah yö netimindeki lran'la savaş lll. Osman



1 740 1 743-46 1 754-57



22



Rusya ve Avusturya'yla savaş



1 75 7-74 1 768-74 1770 1771 1 7 73 1 774-89 1 7 74



1 783 1 787 1 788



III. Mustafa



Rus lmparatorlugu'yla savaş Ege'de Rus donanm ası ; Tun a boyunda Os­ manlı yenilgisi Kırım'da Rus istilası Mısır'da Ali Bey'in isyanı I. Abdülhamit



Küçük Kaynarca Antlaşması, Kırım'ın ve Ka­ radeniz'in kuzey kıyılarının Osmanlı lmpara­ lorlugu'ndan kopması Rusların Kırım Hanlıgı'nı ilhakı Rusya'yla savaş lsveç'in Rus lm p aratorlugu'na savaş ilan et­ m es i



1 789- 1807 1 792 1 798 1 804 1 805-48 1 807 1807-08 1 808-39 1808 18 1 1 1812 1 826 1832 1 833 1838 1839 1 839-6 1 1839 1 853-56



III. Selim



Yaş Antiaşması Napolyon'un M ıs ı r'ı istilası Sırp isyanı Mehmet Ali Mısır'da yönetirnde Selim'in reform programının isyanla bastırıl­ ması IV. Mustafa ll. Mahmut S ened-i l tlifak Mehmet Ali'nin Mısır'daki Memlük kalıntıla­ rını ka t i etmesi Bükreş A ntiaşması Yeniçeri Ocagı' nın kapatılması Konya Savaşı Rusya'yla Hünkar Iskelesi Antiaşması lngiliz-Osmanlı Ticaret An tiaşması Nizip Savaşı I. A bdülmecit Gülhane Hatt-ı Hümayu n u'yla Tanzima t'ın başlaması Kırım Savaşı 23



1856 1 856 1861 -76 1875 1 876 1 876- 1909 1878 1881 1 885 1896-97 1908 1909- 1 8 1911 1912 1914 1 9 1 8-22 1920 1923



Isiahat Fermanı Paris Antiaşması Abdülaziz



Osmanlı Devleti'nin mali iflası tık Osmanlı anayasası ll. Abdülhamit



Berlin Antiaşması Düyun-u Umumiye Idaresi'nin kurulması Bulgaristan'ın Doğu Rumeli'yi işgali Girit'te isyan; Yunanistan'la savaş Jön Türk Devrimi ve 1 876 Anayasası'nın ye­ niden yürürlüğe konması V Mehmet



ltalya'yla savaş Balkan Savaşı I. Dünya Savaşı'nın başlaması VI. Mehmet Suriye ve Lübnan'da Fransız, Irak ve Filis­ tin'de Ingiliz mandalarının tesisi Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanı



Kaynak: Halilinalcı k ve Donald Quataert. An economic and social history of tlıe Ot· tarnan Empire, 1300-1914, (Cambridge, 1 994), s. xviii-xxiv.



24



BI RI NCI B Ö LÜ M



Os ma n l ı tar ihi n i i ncelemek n eden gere k l i ?



Giriş



Bu kitabın kökenleri, 1 983 yazında , Avusturya başken tinde gerçekleşen bir olaya dayanmaktadır. O yaz Viyana'da okul ço ­ cuklarının oluşturduğu kuyruklar kaldırırnlara taşmış tı . Ço­ cukların kuyruklar oluşturmasına yo l açan olay bir Walt Dis­ ney filmi ya da lunapark değil, müzedeki bir sergiydi. Sergi, Ikinci Viyana Kuşatması'nın 300. yıldönümü için o yıl yapılan pek ço k etkinlikten biriydi . Bu çocukların, öğretmenlerinin ve Avusturya (ve aslında genel o larak Avrupa) kamuoyunun ka­ fasında, 1 683, başka bir dünyanın temsilcisi Osmanlı Devleti, "tarifsiz kötülüklerin timsali Türkler" tarafından hepsinin bo­ yunduruk altına alınmaktan kurtulduğu tarihli. Osmanlı Imparatorluğu 1300 dolaylarında, Küçük Asya'nın batısında, mo dern İstanbul kentinden pek uzak sayılmayacak bir yerde doğmuştu . Hiç kesintiye uğramadan devam eden devlet inşası sürecinde, bu imparatorluk, Bizans, Sırp ve Bul­ gar krallıklarının yanı sıra Anadolu'daki göçer Türk beylikleri­ ni ve Mısır'daki Memlük Sultanlığı'nı yenerek, hem ba tıya hem de doğuya doğru genişlemiş li. 1 7 . yüzyıla gelindiğinde, Osmanlı Imparatorluğu'nun elinde Batı Asya, Kuzey Afrika ve 25



Güneydoğu Avrupa'da uçsuz bucaksız topraklar vardı. Os­ manlı orduları Habsburg Viyanası'nı ele geçirmek için 1 5 29'da ve 1683'te iki kez girişimde bulundular. Viyana müzesinin sergisindeki obj eler 1 683 olaylarının nite­ liği hakkında çok şey anlatmaktaydı. Örneğin, Osmanlı sadni­ zamının otağının ve kişisel eşyalarının sergilendiği bölüm, Os­ manlı kuvvetlerinin Viyana'yı kuşatmasında birkaç gün önce­ sine kadar içinde bulundukları ordugahları nasıl bir panik içinde terk edip kaçtıklarını gösteriyordu. Orta ve Doğu Avru­ palı müttefiklerin, özellikle de Lehistan Kralı jan Sobieski'nin zamanında yetişmesi , Viyana'yı kuşatan Osmanlı ordularını kaçmak zorunda bırakmış ve Osmanlıların kenti ele geçirmek için yaptığı ikinci girişimi tam anlamıyla bir bozguna çevir­ mişti. Osmanlı kuvvetleri yüzlerce yıldır, sınırlarını kuzey yö­ nünde zorlayarak, Balkan Yarımadası'ndan öteye, Viyana'nın ve Almanca konuşulan ülkelerin yakınlarına doğru ilerlemek­ teydi. Osmanlılar, kelimenin tam anlamıyla düşmanlarının korkulu rüyasıydı; yenilmez old uklarına inanılırdı. Viyanalı anneler, çocuklarını yatırırken , uslu durmazsanız 'Türkler' ge­ lip sizi yer, diye korkuturlardı. Bu dünya 1683'te değişti. Viya­ na'yı kuşatan Osmanlı kuvvetleri, her iki tarafın da beklemedi­ ği, feci bir yenilgiye uğradı. Bu olay, Osmanlı ve Habsburg im­ paratorlukları arasındaki güç ilişkilerinde kalıcı bir tersine dö­ nüşün işareti oldu. Yürekleri korku dolu Viyanalı anneler 'Türkler" derken, da­ ha karmaşık bir gerçeklikten -çoketnili, çokdinli Osmanlı ım­ paratorluğu'nun, belki Türk belki de başka etnik kökenden savaşçılarından- söz ediyorlardı. Bu nedenle, burada "Türkler" ve "Osmanlılar" terimleriyle ilgili bir çift söz söylemek yerinde olacaktır. Batı , Orta ve Doğu Avrupalılar Osmanlı hanedanının yönelliği devletten söz ederken "Türk imparatorluğu" ve "Türkler" derlerdi. Bu, 1 4. yüzyılda olduğu kadar 20. yüzyılda da geçerliydi. Osmanlı hanedam ve bir kısım uyrukları ve yan­ daşları etnik olarak Türk kökenli olduğu için, böyle bir adlan­ dumanın belli bir temeli de vardır. Fakat, göreceğimiz gib i , pek ç o k farklı etnik grupla evlilikler gerçekleştiren hanedan, 26



bu "Türklük" niteliğini çarçabuk yitirdi. "Türk imparatorlu­ ğu" terimine gelince, devlet de farklı farklı kavimlerin meyda­ na getirdiği karışıma dayanm aktaydı. Osm anlı Imparatorluğu, Türk göçerlerinin Orta Asya'dan Ortadoğu'ya göçlerinde yatan köklerinin hızla ötesine taşıp, karşılaştığı çok çeşitli halkları bünyesine kattığı için başarılı olmuştu (bkz. bölüm 2 ) . 'Türk" kelimesinin taşıdığı etnik anlam her ne idiyse o, kısa zamanda kayboldu ve terim "Müslüman" anlamına gelir oldu . Türkleş­ m ek, dinini değiştirip Müslüm an olmak anlamına geliyordu. "Osmanlı" kavramı , başarısı kendi bünyesine dahil etmeye da­ yanan, çoketnili, çokdinli oluşuma ilişkin daha doğru bir imge yarattığı için, bu çalışmada, Osmanlı terimini kullanmayı ter­ cih ettik. Geriye dönüp baktığımızda , Osmanlıların l 683'ten sonra bir daha asla Orta Avrupa için tehlike oluşt urmadığını görebi­ liriz. Ancak, daha 200 yılı aşkın bir süre Güneydoğu Avrupa'yı ellerinde tutmaya devam ederek, modern dönemde Bulgaris­ tan , Sırbistan, Yunanistan, Romanya vb. halini alacak devletle­ re hükmettiler. En sonunda da , Ingiliz siyasetçisi Gladstone'un önyargısız denem eyecek ifadesiyle, bu toprakları " tası tarağı toplayıp" terk etmek zorunda bırakıldılar. Osmanlı Imparator­ luğu Asya ve A frika'daki eyaletlerinde daha da uzun süre da­ yandı. Modern Türkiye, Suriye, Lübnan , Irak, Israil , Filistin, Ürdün ve Suudı Arabistan'ın büyük bir bölümü Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar imparatorluğun parçası olarak kaldı. Os­ m anlı lmparatorl uğu , l922'de yıkılınadan önceki son kırk­ kırk beş yılını , yüzyıllardır candamarı olm uş Avrupa eyaJetle­ rinden yoksun geçird i . Osmanlı Im paratorluğu'nu işte bu son dem lerinde, ama ancak o zaman, Asyalı, Ortadoğulu bir güç olarak adlandırmak mümkündür. Balkanlar'daki topraklarının neredeyse tamamını el inden alıp geriye bölük pörçük bazı toprak parçaları bırakan 1878 Berlin Antiaşması'na kadar, Os­ manlı Imparatorluğu Avrupah bir devletti ve Avrupa'nın askeri ve siyasi m eseleleriyle iç içe olduğu içi n, dönemindekiler tara­ fından da öyle görülm ekteydi. Rakibi Fransız ve Habsburg iın­ paratorlukları Avrupa siyasal düzeninin ne kadar parçasıysa, 27



Osmanlı Devleti de, altı yüz yıllık tarihinin hemen hemen ta­ mamı boyunca, Avrupa siyasal düzeninin o kadar parçasıydı. Osman l ı tarihi n i n dü nya tarihi içinde k i yeri Osmanlı Imparatorluğu tarihin en büyük, en uzun ömürlü ve en geniş coğrafyaya yayılmış imparatorl uklarından biriydi . Do­ ğu Roma Imparatorluğu'nun topraklarının çoğunu içine alıyor ve Kuzey Balkanlar'ın ve Karadeniz kıyısı nın bazı kısımları gibi hiçbir zaman Bizans hakimiyeti altına girmemiş yerleri elinde tutuyordu . Bu araziler üzerindeki hakimiyeti geçici bir hakimi­ yet de değildi - Osmanlı Imparatorluğu l300'den önce doğdu ve Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar varlığını sürdürdü . De­ mek ki, Osmanlı Devleti Çin'deki güçlü Sung Devleti'nin sona erdiği yüzyılda, Cengiz Han'ın Avrasya dünyasının bir ucundan öbür ucuna at koşturarak Çin'den Lehistan'a uzanan bir impa­ ratorluk kurduğu devirde, Avrupa'da Fransa ile Ingiltere arasın­ da Yüzyıl Savaşları patlamak üzereyken tarih sahnesine çıkmış­ tı. Aynı sıralarda, Osmanlıların Küçük Asya'da kuruluşuyla he­ men hemen aynı dönemde, Batı Afrika'da büyük Benin Devleti, Amerika kıtasının Meksika vadisinde Az tek devleti doğmaktay­ dı. Osmanlıların, Ortaçağ'da k urdukları bu imparatorluk, çok yakın tarihlerde, halen hayatta olan pek çok kişinin anımsaya­ bileceği kadar yakın tarihlerde ortadan kalktı. Osmanlı Impara­ torluğu yeryüzünden tam anlamıyla silindiğinde, benim kendi babam dokuz, annem de beş yaşındaydı. Bugün, Osmanlılar sonrasında kurulmuş Türkiye, Suriye, Lübnan ve Irak gibi dev­ letlerde Osmanlı isimleri taşıyan, Osmanlı dünyasında eğitim görüp büyümüş pek çok kişi yaşar. Dolayısıyla birçok insan için bu imparatorluk, hayatın içinde var olmaya devam eden, canlı bir mirastır (bkz. bölüm lO). 1 6 . yüzyılda Osmanlı Imparatorluğu tarih sahnesini güçlü ve zengin bir dizi devletle paylaşıyordu . Bunların en batısında Elizabeth devri lngilteresi, Habsburg lspanyası ve Kutsal Ro­ ma Imparatorluğu ile birlikte Valois Fransası ve Felemenk Cumhuriyeti bulunuyordu. Daha yakında ve Osmanlılar açı28



sından kısa vadede daha büyük önem taşıyan Venedik ve Ce­ nova kent devletleri, dört bir yana yayılan donanmaları ve Hindistan, Ortadoğu, Akdeniz ve Batı Avrupa düny alarını bir­ birine bağlayan ticaret ağları sayesinde muazzam siyasi ve ekonomik güce sahipti. Doğuda o sırada güçlerinin ve zengin­ liklerinin doruğunda olan iki büyük imparatorluk vardı: Safa­ vi Devleti ve Hindistan altkıtasındaki Moğol İmparatorluğu. Osmanlı, Safavi ve Moğol imparatorlukları batıda Viyana'dan doğuda Çin sınırlarına kadar uzanmak taydı. 1 6. yüzyılda hep­ si de Avrupa ile Asya arasındaki ticarelle zenginleşmiş, işbilir yöneticiler idaresinde refaha ulaşmışlardı. Ispanya ve Porte­ kiz'in Yen i Dünya'yı ve hazinelerini ele geçirdikleri anda, eko­ nomik ve siyasal güç dengesi ( Çin'den sonra) bu üçünün elin­ deydi. Ming döneminin ortasında olan Çin, kuşkusuz bu sıra­ da dünyanın en güçlü ve zengin devletiydi. Osmanlılar l 453'te, 4. yüzyıldan lS. yüzyıla kadar bin yıldır ayak ta duran ikinci Roma'yı, Bizans'ı yıkmışlardı. Bu devleti yıkan Osmanlı Imparatorluğu, bir yandan da, Roma Impara­ torluğu'nun Bizans'ta ifade bul muş "Doğu" varyasyonunun mi.rasçısı olmuştu. Gerçekten de Konstantinopolis fa tibi Ikinci Mehmet, Kayzer-i Rüm, yani ahir zaman imparatoru olma id­ diasını çok açık bir şekilde ifade etmişti. 1 6 . yüzyıldaki halefi Kanuni Sultan Süleyman, saltanat dönemini Roma'yı alarak taçlandırınak peşindeydi. Dahası, Osmanlı hükümdarları lkin­ ci Roma'yı aldıktan sonra, dört yüz küsur yıl boyunca başken­ tin isminde k entin Romalı k urucusunun adını kullandılar. Os­ manhların resmi yazışmalarında, sikkelerinde ve 1 9 . yüzyılda kullanılınaya başlayan posta p ullarında kentin adı, imparator­ luğun sonuna k adar, "Konstantin'in kenti," yani Konstantiniy­ ye olarak kaldı. Ayrıca, Osmanlılar bazı yönlerden Bizans'ın belirli idari modellerini benimsediler. Bizanslılar gibi Osmanlı­ lar da , ruhani-dünyevi hükümdarlık [caesaropapacy] benzeri, devletin din adamlarını kontrol altında tuttuğu bir sistemi ha­ yata geçirdiler. Osmanlı adalet sisteminde mahkemeler ulema sınıfı mensubu kadılar tarafından idare edilirdi. Kadıları ata­ yan Osmanlı padişahları, Bizans Imparatorluğu'ndaki halefieri 29



gibi, din kurumu mensupları üzerinde doğrudan denetim sa­ hibiydiler. Bunun dışında, Bizanslılardan Osmanlılara sürekli­ lik gösteren kurumlara bir örnek daha verecek olursak, Bi­ zans'taki toprak mülkiyeti biçimleri de Osmanlı dönemine ak­ tarılmıştı. Kuşkusuz, Osmanlılar, halefierini sadece taklit et­ mekle kalmamışlar, kendi özgün sentezlerini yaratmışlardı, ama Bizanslılara pek çok şey borçlu oldukları da bir gerçekti. Osmanlı siyasal düzeninin şekillenmesinde Bizans dışında başka güçlü faktörler de etkili olmuştu. lleride de göreceğimiz gibi, Osmanlı Imparatorluğu göçer Türklerin, Orta Asya'daki anayurtta tam açıklık kazanmayan etkenlerle başlayan nüfus hareketleri çerçevesinde lS 1 00 0 sonrasında Ortadoğu'ya geli­ şiyle oluşan kargaşanın içinden doğdu. Osmanlı Devleti, Türk halklarının Orta Asya'dan batıya, Ortadoğu ve Balkanlar'a gö­ çünden doğmuş, Selçuklular ve Timur'dan sonraki son büyük Türk-lslam devletiydi (bkz. bölüm 2). Bu göçerlerin Şamanist inanışları Osmanlı hanedanının manevi pratiğinde ve dünya görüşünde derinlemesine yerleşmiş olarak varlığını sürdürdü. Daha sonraki dönemlerde Iran ve Doğu Akdeniz Islam dünya­ sının idare ve liukuk usulleri Osmanlı pratiğine girmekle bir­ likte, lslamiyet öncesi dönem Türklerinin gelenek ve görenek­ leri Osmanlı yönetim çevrelerinde önemini hep korudu. Os­ manlı sistemini, nihai olarak, Islam dünyasının yanı sıra, Bi­ zans, Türk göçerleri ve Balkan devletleri kaynaklı etkilerin bir harmanı olarak görmek gerekir. Osmanlılar, bir yandan başkalan tarafından şekillendirilir­ ken, bir yandan da pek çok Orta, Doğu ve Batı Avrupa devleti­ nin gelişimini ve yapılanmasını ve bu ülkelerde halk imgele­ minin şekillenişini etkilediler. Eğer 20. yüzyıl Sovyet Rusya si­ yasetinde paranoid üslup diye bir şey varsa, bunu büyük ölçü­ de Osmanlılara borçluyuz. Moskova merkezli Çarlık Rusyası açısından, güçlü bir Osmanlı Devleti'nin varlığı, Karadeniz ve Akdeniz'deki sıcak su Jimaniarına giden yolları uzun süre tıka­ yan bir engeldi. Yüzyıllar boyunca Osmanlılar Rus devletinin biricik ve en önemli dış düşmanıydı. Çarlarla padişahlar 1 7 . yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında, iki devlet d e ortadan kalkana ka30



dar ardı arkası kesilmeyen savaşlara tutuştular. Bu savaşların, yükselen Rus devletinin gelişimi ve şekillenişi üzerinde çok güçlü bir etkisi oldu: Moskof Devleti'nin güney (ve batı) ka­ nallarındaki güçlü düşmanlarından duyduğu derin korku, si­ yaseti üzerinde kalıcı izler bırakarak, güvenliği, topraklarını genişletmekte ve tahakküm kurmakta arama ihtiyacı rluyınası­ na yol açtı . Tuna üzerindeki Habsburg Devleti ise, muazzam bir bölgesel kargaşa içinden Osmanlıların kuzeye doğru daha fazla genişlemesini engellemek amacıyla kuruldu. Viyana mer­ kezli devlet bir direniş merkezi oldu ; daha güneydeki çeşitli Balkan Yarımadası krallıklarının hiçbiri Osmanlıları durdur­ mayı başaramadığı için de, zamanla Orta Avrupa savunması­ n ı n ön hattı olma rolünü ve kimliğini edindi. Osmanlılar Habsburg Devleti'nin ni teliğini tanımladılar, devletin yapılanı­ şında ve daha sonra gelişiminde belirleyici rol oynadılar. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kavşak noktasındaki je­ opolitik konumu, Osmanlı Devleti'ne dünya tarihinde önemli bir rol yükledi. Bu önem l683'teki askeri felaketten ve Os­ manlılann toprak bütünlüklerini savunma yeteneğinin azal­ masından sonra kaybolup gitmedi. Tam tersine, Osmanlıların zaafı , Osmanlı topraklarında n parçalar koparmak ya da en azından bu toprakların hasımlarının eline geçmesini önlemek isteyen, toprakları genişleyen komşuları arasında rekabete ve uluslararası istikrarsızlığa neden oldu. Bu " Doğu Sorunu" ya da Osmanlı Devleti ortadan kalkınca hangi toprakların kime kalacağı meselesi, D üvel-i Muazzama ( "Büyük Devletler") ara­ sında çekişmelere yol açtı ve 1 9 . yüzyıl uluslararası diplomasi­ sini n en temel meselelerinden biri haline geldi. Doğu Soru­ nu'nun çözülmesi konusundaki başarısızl ık, l 9 1 4'te çağımızın ilk büyük felaketi olan Birinci Dünya Savaşı'nın patlak verme­ sinde rol oynadı. Osmanlı Imparatorluğu'nu incelemenin ve dünya tarihinde önemli bir yer vermenin gerekliliğine ilişkin çok daha ol umlu bir başka neden de, imparatorluğun varolduğu dönemin bü­ yü k bölümünde uyguladığı hoşgörülü idare modeliyle bağlan­ tılıdır. Ulaşım ve iletişim teknolojilerinin ve halkların göçleri31



nin farklılıklarla eşi görülmemiş ölçüde yüzleşmeyi zorunlu kıldığı çağdaş dünya açısından, Osmanlı Imparatorluğu dik­ katle incelenmesi gereken bir örnektir. Osmanlılar kendilerine tabi halklar üzerinde yüzyıllar boyunca gevşek bir denetim kurdular. Osmanlı siyasal sistemi, idarecilerinin ve askeıi yet­ kililerinin, Islam, Musevi, Hıristiyan dinlerinin Sünni:, Şii:, Rum, Ermeni veya Süryani Ortodoks ya da Katalik hangi mez­ hebine bağlı olursa olsun, bütün tebaayı dinlerinin gereğini yerine getirme konusunda korumasını şart koşardı. Bu şart Is­ lamiyet'in "Kitap ehli"ne, yani Yahudi ve Hıristiyanlara hoşgö­ rü gösterilmesi ilkesine dayanmaktaydı. "Kitap ehli," mükem­ mel olmayan ve eksik bir biçimde de olsa, Allah kelamına sa­ hipti, dolayısıyla, Osmanlı Islam devleti onların ibadetlerini himayeyle yükümlüydü. Hıristiyan ve Yahudi tebaanın inanç­ ları nedeniyle zaman zaman cezalandırılmış veya öldürülmüş olduğu kuşkusuzdur. Fakat bu olaylar, devletin uyulmasını beklediği ve şart koştuğu yüksek standardı, en temel ilke olan hoşgörü ilkesini ihlal eden olaylardı. Osmanlı Imparatorlu­ ğu'nda cemaatler arası ilişkiler yüzyıllarca bu ilkelere göre yü­ rütüldü . Fakat imparatorluğun son yıllarında uyumsuzluklar arttı (bkz. böl üm 9). Ancak, Osmanlı Imparatorluğu, tarihinin neredeyse tamamında, dünyanın geri kalanı için , çokdinli po­ litik sistemiyle etkili bir model oluşturdu. Av rupa kültüründe Osma n l ı I mparator l u ğ u Osmanlı Imparatorluğu'nun Batı Avrupa'nın tarih, imgelem v e kültüründeki yerini özetleyen bu sayfaların anlam ve önemiy­ le ilgili bir uyarıyla söze başlayalım. Bu sayfalarda yapılan İn­ celemenin, Osmanlıların, yalnızca Batı Avrupa'nın gelişmesine yaptıkları katkı ölçüsünde önem taşıdığını ileri sürmek gibi bir amacı yoktur. Böyle bir nokta üzerinde duruluyor olması­ nın nedeni, kilabm asıl hedef kitlesinin Batı Avrupa kültürel geleneğine mensup okurlar olmasıdır. Amaç, bu okurlara Os­ manlı Imparatorluğu'nun, kendi tarih ve kültürlerinin akışını nasıl etkilediğini göstermektir. 32



Modern çağda dünyaya egemen olan Batı Avrupa devletleri­ ne fiziksel olarak en yakın konumda Osmanlılar bulunduğu için , Avrupa'nın askeri, politik ve ideolojik yayılmasından uzun süre dolaysız bir biçimde etkilendiler. Bu yakınlığın hem Osmanlıların hem de Avrupalıların kimliklerinin şekiilenişi üzerinde ciddi etkileri oldu . Yakınlık, her iki tarafta da , hem iticilik hem de cezbedicilik özelliklerini barındıran karmaşık bir kimlik oluşum süreci yapılandırdı. Zaten bir halk kendisini özel ve özgün karakteristiklere sahip farklı ve ayrı bir varlık olarak görme noktasına, genellikle, kendisinin ne olduğunu ve ne olmadığını "öteki" vasıtasıyla tanımiayarak ulaşır. Bizans, Balkan ve Doğu ve Batı Avrupa devletleri karşısında Osmanlılar (belki Hindu düşman karşısındaki Moğollar gibi) zaman za­ man Islam savaşçılığı (gazilik) kimliğini ön plana çıkardılar. B u , Osmanlı hükümdarlarının aynı dönemlerde Bizanslıları, Bulgarları, Sırpları, Batı Avrupalıları ve diğer Hıristiyanları as­ ker, sanatçı ve teknisyenler olarak takdir edip çalıştırınasma engel olmadı. Avrupalılar için -ABD'deki ve başka yerlerdeki torunları da dahil bütün Avrupalılar için- Osmanlılar, Avrupa kültürünün kendisini Avrupa kültürü olarak tanımlamasının vazgeçilmez bir aracıydı. Osmanlılar kimi zaman Avrupalıların sahip olmak istedikleri nitelikler açısından model oluşturdu. Machiavelli ile daha sonra Bodin ve Montesquieu gibi Avrupalı siyasal düşünürler, Avrupalıları eleştirrnek için Osmanlı ordu­ sunun ve idarecilerinin dürüstlüğünü, disiplinini ve itaatkarlı­ ğını övdüler. Ayrı dönemlerde yaşamış bu siyasal düşünürler, eserlerinde etkin yöneticilerin ve etkin bir devletin gerekliliğini dile getirdiler. Bir kralı doğrudan eleştirmenin tehlikeli olabile­ ceği bir çağda, Osmanlı örneğini kullanarak Avrupali monark­ ları, manarkların askerlerini ve devlet adamlarını, davranışları­ nı düzeltmeye çağırdılar. Söz konusu yazarlar, "Bunl ar, bizim Batı'da sahip olmamız gereken niteliklerdir" diyorlardı. Dahası , Avrupalılar kendilerini tanımlamaya çalışırken, bunu kısmen de, ne olmadıklarını tarif ederek yaptılar. Avrupalılar Osmanlı­ ları bütün kötülüklerin kaynağı yaptılar, sahip olmak istedikle­ ri özellikleri, tam karşıtlarını düşmaniarına atfederek tanımla33



dılar. Zalimliğe karşı insancıllık, barbarlığa karşı uygarlık, ka­ firlere karşı gerçek müminler. Kim olduğunuzu, ne ve kim ol­ madığınızı tanımiayarak kavrayabilirdiniz. (Bugün İngiltere, Fransa ve Almanya olarak bildiğimiz yerlerde, ahali, lS 7. yüz­ yılda İslamiyet'in ilk günlerinde bu " öteki"lik rolünü Arap ül­ kelerinde yaşayan Müslümanlara vermişti.) Avrupalılık kimlik­ leri henüz oluşmakta olan bölge sakinlerinin imgeleminde Os­ ınanlılar (onlar) , uygar insanlarm (biz) sahip olmadığı/olama­ yacağı niteliklere sahip kişiler olarak tanımlandı. Avrupalı ak­ lın dünyasında, Osmanlılar, hem korkunç, vahşi ve tarifsiz de­ recede kötü, hem de seks delisi, harem düşkünü ve sefih idi. 1 9 . yüzyılda bile Avrupalı hayal gücünün ürünlerinde Osmanlı Doğusu, kendilerine hakim, ciddi, adil, cinsel olarak kontrollü, ılımlı ve rasyonel olduklan iddia edilen Avrupalıların uygar ve güçlü Batısı'nda bulunmadığı ya da yasak olduğu varsayılan zevklerin yozlaşmış merkezi olarak gösteriliyordu. Osmanlılar, bugün genellikle göz ardı edilen veya unutulan çeşitli yönlerden, Avrupa gündelik yaşamının gerçekten parça­ sıydılar. Örneğin Balı Avrupalıların veya Amerikalıların çoğu büyük bir ihtimalle, çok sevdikleri kahve ve laleleri ya da ha­ yatlarını koruyan çiçek aşılarını Osmanlılara borçlu olduklan­ nın farkmda değildir. Oysa bunlar, Batı Avrupa'ya 16. ve 1 8 . yüzyıllar arasmda gelmiş Osmanlı ürünleridir. Osmanlı İmpa­ ratorluğu, ilk günlerinden itibaren, sonradan Avrupa halini ala­ cak olan gerçekliğin gündelik yaşamı, dini ve siyasetiyle iç içeydi. Genel olarak, bu iç içeliğin derecesi mesafeyle ters oran­ tılıdır. Dolayısıyla muhtemelen günümüz Avusturyası'ndaki Osmanlı mirası Dani marka'dakinden daha fazladır. Yine de, Ba­ tı Avrupalı değerlerin birçoğunun korunduğu Amerika Birleşik Devletleri de dahil, her yerde Osmanlı etkisi hissedilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu Avrupa'daki din savaşlannda didak­ tik bir işlev üstlenerek önemli bir rol oynadı. Reform devrinde birbiriyle mücadele halindeki taraflarm çoğu için, Osmanhlar, Tanrı'nın yeryüzündeki gazabıydı. Anabatist * denen bazı radi(*) Çocukların vaftiz edilmesini reddeden bir Hıristiyan mezhebi - e. n.



34



kal Reformcular Osmanlıları Tanrı'nın bir işareti olarak kabul ediyor ve Osmanlıların dünyayı ele geçirmek üzere olduğunu savunuyorlardı. lşte artık Deccal gelecekti. Daha sonra Seçil­ mişler tanrısızları yok edecek ve lsa'nın ikinci gelişinin yolu­ nu açacaktı. Martin Luther ise , benzer bir çizgide, Osmanlıla­ rın, Tanrı'nın papalıktaki bozulma nedeniyle verdiği bir. ceza, Tanrı'nın gazabının bir aracı olduğunu yazdı. Katalikler ise yi­ ne kendi açılarından bakarak, Türkleri, Luther yandaşlarının çoğalmasına göz yumulmuş o lmasına karşı verilmiş ilahi bir ceza olarak görüyorlardı. Aynı şekilde, Osmanlılar Avrupa halk kültürüne de yer et­ mişlerdir. 1 7 . yüzyıl Fransız edebiyatı sık sık padişahları konu alırdı. Örneğin 1 648'de yayım lanan , kafesteki I. Bayezit ( 1 3891 402) ile onu esir alan Timur öyküsünde olduğu gibi. Ancak, öykülerin çoğu Türklerin gadclarlığı, örneğin Kanuni Sultan Sül eyman'ın gözdesi Sadrazam lbrahim Paşa'ya yaptıkları hak­ kındaydı. Aslında bir kozmopolit, ince zevklere sahip, çok dil bilen bir "Rönesans prensi" olan Fatih Sultan Mehmet, 1 6 1 2 tarihli bir Fransız piyesinde, zalim, acımasız bir zorba olarak temsil edilmiş, annesi de kurbanının kanını içen birine dönüş­ müştü . Aynı ölçüde garip başka öykülerde, Osmanlı askerleri, Roma savaş tanrısı Mars'a adakta bulunan insanlar olarak be­ timlendi. Ancak, Viyana önündeki 1 683 bozgunundan sonra Osmanlı tehlikesinin azalmasıyla birlikte, çizilen Osmanlı imajı bir ölçüde değişti. Böylelikl e, 18. yüzyılda Ba lı, Orta ve Doğu Avrupalılar ken­ dilerini Osmanlı komşularından açık ve aktif bir biçimde bir şeyler almaya başlayacak kadar güvende hissettiler. Bu dö­ nemde Osmanlılar, klasik müziğe modern orkestranın vurmalı çalgılar (perküsyon) bölümünü ekleyerek Avrupa klasik mü­ zik dünyasına önemli katkılar yaptılar. 1 7 20'lerden 1850'lere kadar süren dönemde "Türk müziği" denen müzik -bir za­ manlar orkestradaki vurmalı çalgılara verilen ad- Avrupa'yı kasıp kavurdu. Avrupa sarayları Osmanlı vurmalı çalgılarının seslerini çıkartmak için birbiriyle yarışa girdi -ziller, kösler, nekkareler ve davullar, ayrıca üçgenler, defter ve çevgan de35



nen bir grup zilden oluşan çadır biçimli çalgılar. Bu müzik, as­ keri eaşturmak ve düşmanın yüreğine korku salmak için Os­ manlı ordularıyla birlikte yürüyen mehter takımıyla birlikte çıkmıştı. Lehistan Kralı II. Augustus ( 1 697- 1 733) mehter mü­ ziğini o kadar beğendi ki, padişahlardan biri kendisine hediye olarak 1 2 - 1 5 müzisyenli bir mehter takımı gönderdi. Kralın komşusu Rus Çariçesi Anna, kendisinin de bir bandoya ihti­ yacı olduğuna karar vererek 1 725'te, bir takım getirmek üzere Istanbul'a adam gönderdi. 1 74 l'e gelindiğinde Viyana Habs­ burglarınm kendilerine ait bir mehter takımları vardı; bir süre sonra da Berlin'deki Prusya kralı bir mehter takımı edindi. Bu takımların hepsi de Osmanlılardan oluşmaktaydı. Mehter ta­ kum mensubu Osmanlıların bu yabancı ülkelerdeki karİyerle­ r i n i n a n l a tılınaya değer ö y k ü l e r i o l duğu m u h a k k a k tı r. 1 782'de Londra kendi handosuna sahip oldu, fakat bu sefer, egzotizmi daha da güçlendirmek için olsa gerek, davullar, simballer ve deflerin başına Afrikalılar kondu. Bu mehter takı­ mı çılgınlığının bir kalıntısı da banda şefleri tarafından baton atılması dır. Tempo tutmak için mehterbaşı tarafından taşınan asa, zamanla bir tören aracı haline geldi. B u , sonunda değişe­ rek tro m p e t t a k ı m ı ö n ü n d e y ü r ü y e n göst e rici kı z l a r ı n ABD'nin her yerinde geçitlerde ve futbol maçlarında havaya attıkları batona dönüştü. Mehter müziğinin popülerliği, orkestra sınırlarını aşıp bu­ gün klasik Batı müziği diye adlandırdığımız müziğin anaçizgi­ sine girdi. llk olarak 1 824'te yayınlanan Beethoven'ın Dokıı­ zııncıı Senfon i'sin in son bölümünde, yeniçeriterin yürüyüşünü çağrıştıran harika bir pasaj vardır. Brahms'ın Dördüncü Senfo­ ni's inde, Haydn'ın Askeri Senfon i sinde, Rossini'nin Gııillaııme Teli uvertüründe ve Wagner'in Tannhiiııser operasının marş bö­ lümünde de "Türk müziği"ni duymak mümkündür. Mozart'ın La Majör Piyano Sonatı K. 33 1 'de muhteşem l:ıir rondo alla tur­ ca vardır, bu tema daha sonra Amerikan caz müziğine ve Dave Brubeck ile Alırnacl Jamal gibi müzisyenlerin repertuvarlarına taşınmıştır. Operacia sadece Osmanlı müziği değil, Osmanlı dekorlan da popüler oldu. Bunların ilki 1686'da Hamburg'da '



36



sahneye koyulan Sadrazam Kara Mustafa Paşa'nın Viyana ku­ şatması sonrasındaki kaderiyle ilgili 3 perdelik bir operaydı. Handel'in T imur operası ( 1 724) , I. Bayezit'in ( 1389-1402) Or­ ta Asyalı dünya fatihi tarafından yenilgiye uğratılmasını, esir alınıp hapsedilişini anlatıyordu. Mozart'ın 1 792'de bestelediği Saraydan Kız Kaçı rma'dan önce benzer kurgu ve karaktcdere sahip başka operalar da yazıldı. Rossini'nin Italya'da Bir T ürk ve bir dereceye kadar da Cezayir'deki !talyan Kızı eserleri, Os­ manlı opera temaları geleneğini devam ettirmekteydi. Avrupa müziği Osmanlı müzik temalarını ve dekorlarını alırken , Türk modası da 18. yüzyıl Avrupası'nı kasıp kavurdu. Madam de Pompadour'un Kral 1 5 . Louis'nin sarayında başlat­ tığı bir modayla sahte Osmanlı padişahları ve hanım sultanları her yeri sardı. Örneğin Lehistan'daki Sarmatçı* hareketinde soylular Osmanlı kostümleri giyip, "Arap" atiarına bindiler. Avrupa'nın her yerinde açılan Osmanlı tarzı kahvehaneleri, parlak ipeklil er, kıınıldadıkça dalganan şalvarlar, kalkık bu­ runlu Türk terlikleri giymiş, Türk çubukları tüttü ren , Türk tatlıları yiyen Avrupalılar doldurdu. 1 9 . yüzyılda bu "Türkomanya" hızını kaybed erek yerini Av­ rupa halk kültüründeki Osmanlı mevcudiyetinin başka ifade­ lerine bıraktı. Her zamanki gaddarlık, entri ka, kıskançlık ve vahşet temaları d evam ediyordu. G ü çl ü Ingiliz siyasetçisi Gladstone'un "Bulgaristan'daki dehşet"e karşı çektiği nutukla­ rın kolaylıkla kabul görmesi de bundan kaynaklandı. Bu eski gaddar Türk imgesinin yanına bir de aşık ya da soytan Türk imgesi eklendi. Maliere'in Kibarlık Budalası oyununda ( 1 670) gördüğümüz gibi, salak Türk figürü beylik bir imge haline gel­ mişti bile; oyunda baş karakter seyircilerin Osmanlıca olarak algılaması beklenen anlaşılmaz bir dil konuşuyordu. 1 9 . yüz­ yılda ise, koca koca cinsel organlan olan şehvet tutkunu Türk­ ler Vi.ktoryen dönem pornografi edebiyatının önemli bir unsu­ ru haline geldiler. Dahası, Lord Byron'dan romancı Pierre Lo(*) Soyluların Sarmat bir kökenden geldigi inancına ve Sarmatlara özenıneye da­ yanan bir siyasal ögreti. Sarmatlar IÖ IV yüzyıl ile IS lll. yüzyıl arasında yaşa­ mış bir halktır - e.n.



37



ti'ye ve Ingiliz casusu Lawrence'a kadar birçok Avrupalı, Os­ manlı lmparatorlugu'nu cinsel ve cinsel alınayan her türlü fantezinin gerçekleştirilebilecegi bir rüyalar ülkesi olarak gö­ rür hale geldi. Anılan bu üç kişi ve binlerce başkası -Osmanlı diyarına gitsinler veya gilmesinler- modern endüstriyel yaşa­ mın sıkıcılıgından ve tekdüzeliginden kurtuluşu hayallerinde­ ki Dogu'da aradılar. Delacroix, Gerôme ve digerlerinin resim­ lerinde egzotik ve erotik, ilkel, vahşi ve soylu imgeleri bol bol görülür. 1 9 . yüzyılın, 18 76 Amerikan Yüzyıl Sergisi ele dahi l, çeşitli dünya fuarlarında sergilenen Osmanlı obj eleri sayesinde, "Türk köşesi" Avrupa ve Amerikan evlerinin olagan bir parça­ sı haline geleli. Varlıklı sınıfların salonlarında, genellikle bir bakır tepsi ve şark halılarıyla ayrı bir grup oluşturan uzun sa­ çakl ı , püsküllü kabarık k o l tuklar boy gös terdi. Örnegin 1 900'de Paris'te tasanıncı Poiret "Oryantal" fantezileriyle ün salmıştı. Hali vakti o kadar yerinde olmayanların evlerinde eg­ zotik Dogu'yu genellikle, tek bir eşya -bir seclir veya divan­ çagrıştırırdı. Büyük Alman romancısı Thomas Mann, Büyülü Dağ ( 1924) romanında bir "Türk köşesi"ni belimler ve insan­ larla biraraya gelip sohbet etmek için bir "Türk" kahve elegir­ meninden ve "Türk" kahvesinden yararlanan bir karakteri an­ latır. Ana karakterlerden birinin eledesinin "ipek giysiler için­ de, küçük, komik bir Türk'ü vardı. Ipek giysilerin altında , içinde bir mekanizması olan sert bir gövde bulunuyordu . Bir zamanlar kurulunca masanın üzerinde bir oraya bir buraya zıplardı, ama uzun zamandır çalışmıyordu." Örnegin ABD'de mimarlar, New York, Portland, Oregon ve Chicago kentlerinde yaptıkları düzinelerce sinema binasında (eski Yakındogu'nun da dahil , başka kültürlerin yanı sıra) Islam ve Osmanlı mimari detaylarını çokça kullandılar. Özet olarak, yukarıdaki örneklerde de görüldügü gibi Os­ ınanlılar Avrupalıların hayal gücüne pek çok malzeme sagladı­ lar. Reform çagının ve 1 7 . yüzyıl Fransız edebiyatının Deccal'ı ve düşmanı, Osmanlıların askeri olarak geriledigi dönemde yerini daha masum imgelere bıraktı . Bunun içindir ki, 18. yüz38



yıl mehter müzigini ve Türkarnanya salgınını, sonra da 1 9 . yüzyılın her zaman hazır v e nazır şark halısı eşligindeki egzo­ tizm ve erotizmini ve sinema binalarını görüyoruz. Avrupa'nın ve uzantılarının kültür dünyasında Osmanlı lmparatorlugu ar­ tık yoktur, ama mirası bugün bile varlıgını sürdürmektedir (bkz. bölüm 10). Osmanlı lmparatorlugu son günlerini Batı Avrupa emperya­ lizminin en parlak döneminde, dünyanın büyük kısmının In­ giltere ve Fransa imparatorluklarının fiilen işgal ve egemenligi altına girdigi bir dönemde geçirdi. Her yerde halklar bu ikisi­ nin ve diger Batı Avrupa devletlerinin egemenligi altına gir­ mişti . 19. yüzyıl sonu dünyasında Avrupa kıtası dışında sadece bir avuç bagımsız devlet vardı. Osmanlılar ile Çin ve Japonya imparatorlukları ayakta kalıp bir miktar güç sahibi olan bu devletlerin en önemlileriydi. Bu bagımsız devletler, dünyanın sömürgeleştirilmiş halklarına, Avrupa emperyalizmine karşı mücadelede örnek ve umut kaynagı oldular. Hint Müslüman­ larmdan, Orta Asya'nın Türkçe konuşan halklarına, Magrib'in Kuzey Afrikahlarına kadar birbirinden farklı pek çok halkın hepsi de, Ingiliz, Rus ve Fransız sömürgeciligine karşı müca­ delelerinde Osmanlı lmparatorlugu'nu örnek aldılar.



Önerilen kaynakça (*) işaretli maddeler bu alana yeni başlayan llğrencilere tavsiye edilen kaynaklardır



*Asad, Talal. Anthropology and the Colonial Encounter (New York, 1973). Bohnstedt, John Wolfgang. The lnfıdel scourge of Gad: The Turkish menace as seen by German pamphleteers of the Reformation (Philadelphia, 1 968). *Brown, l. Cari, der. Imperial Legacy: The Oıtoman Imprint on the Ballıans and the Middle East (New York , 1996). [l. Cari Brown, der. Imparatorluk Mirası: Bal­ kanlar ve Ortadogu'da Osmanlı Izleri çev. : Gül Çagah Güven (Istanbul: Iletişim Yayınları, 2000)] *Çelik, Zeynep. Displaying the Orient: The Architecture of Llam and Nineteenth­ Centuıy World Fairs (Berkeley, 1 992). Daniel, Norman. Islam, E urope and empire (Edinburgh, 1 966). *Deringil, Selim. "The Ottoman twilight zone of the Middle East," Henri ]. Bar­ key, der. Reluctant neighbor: Turkey� role in the Middle East (Washington OC, 1996), 13-22.



39



Fischer-Galaıi, Stephen A. "Oıtoman Imperialism and German Protestantism, 1 521 - 1 555" (Cambridge, Yüksek lisans tezi, 1959). *Karpat, Kemal. The Ottoman Empire and lts Place in World History (Leiden, 1974). *Mansel, Philip. Constantinople: City of the Worlds Desire, 1 453-1 924 (Londra, 1995). [Türkçesi: MansPl, Philip. Konstantinopolis: Dünyanın Arzuladığı Şehir, 1 453-1 924 çev. : Şerif Erol (Istanbul: Sabah Kitapları, 1996)] *Rodinson, Maxime. Europe and the mystique of Islam (Seattle, orijinal Fransızca 1980 baskısının çevirisi, 1987). Rouillard, Clarence. The Turh in French History, Thought and Literature (15201660) (Paris, 1938). *Said, Edward, Orieııtalism (New York, 1978). [Türkçesi: Said, Edward, Şarkiyat­ çılık çev. : Berna ülner (Istanbul: Metis Yayınları, 1999)] St. Clair, Alexandrine N. The image of the Turh in Europe (New York, 1973). *Schacht, Joseph ve C. E. Bosworth, der. The Legacy of Islam (Oxford, 2 . baskı, 1979). Schwoebel, Robert. The Shadow of the Crescent: The Renaissance Image of the Turh, 1 453-151 7 (Nieuwkoop, 1967). Southern, R. W Westem Views of 1slam i n the Middle Ages (Cambridge, 1968). *Stevens, MaryAnne. The Orientalists: Delacroix to Matisse (Londra, 1984). Thompson,James. The East: Imagined, Experienced, Remembered (Dublin, 1988). *Valensi, Luceıte. The Birth of the Despot: Venice and the Sublime Porte (l ıhaca, 1993). [Türkçesi: Valensi, Luceıte. Venedilı ve Bab-ı Ali: Despot'un Doğuşu, çev. : A. Turgut Arnas (Istanbul: Baglam Yayınl arı, 1994) . ]



40



I KINCI B Ö LÜ M



Başl a n gı cı nda n 1 683'e kadar Osman l ı I m parator l u ğ u



G i riş 1300-1683 dönemi, Osmanlı Devleti'nin çarpıcı bir biçimde genişleyerek, pek dikkat çekmeyen, küçük bir beyl ikten, uç­ suz bucaksız topraklara sahip bir imparatorluğa dönüşmesine tanık oldu. Osmanlı egemenliği altına giren bu topraklar, gü­ neyde Arabistan Yanmadası ve Nil Nehri çağlayanlanndan , doğuda Basra'ya v e Iran Platosu'na, batıda hemen hemen Ce­ belitarık'a, kuzeyde de Ukrayna steplerine ve Viyana surlanna kadar uzanmaktaydı. Osmanlılar, harita üzerindeki bir nok­ tayla başladıkları dönemi, Karadeniz, Ege, Akdeniz, Hazar De­ nizi ve Kızıldeniz kıyılarına yayılmış topraklara sahip bir dün­ ya imparatorluğuyla bitirdiler. Osmanlı Devleti'nin köke n ieri Büyük olaylar açıklama gerektirir: Roma, lnka, Ming, lsken­ der, Britanya ya da Osmanlı imparatorluklan gibi büyük impa­ ratorlukların ortaya çıkışını nasıl kavramalıyız? Dünyayı sar­ san bu olaylar nasıl açıklanabilir? Osmanlılar özetle şöyle bir bağlamda tarih sahnesine çıktı41



ICIJTSAL IIOMA



iiiiiiD 13()().1351 � 1357·1 319 vdJJ 1 319·1 s 1 2 Harita 1. Osmanl1 lmparatorlugu,



history of the Ottoman Empire,



1300- 1 5 12. (Kaynak: Halil lnalc1k ve Donald Quataert, der., An e