SORU KİTABI SERİSİ BİYOKİMYA
 978605366552 [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

1.



Aşağıdaki reaksiyonlardan eritrositlerde gerçekleşebilir?



hangisi



olgun



A) Replikasyon B) Elektron transport zinciri C) Keton cisimlerinin yıkımı



D) Glikoliz E) Glııkoneojenez



Olgun eritrositler mitokondri ve nükleus içermez. Dolayısı ile buralarda gerçekleşen olaylar olgun erit­ rositlerde gerçekleşemez. Anaerobik glikoliz, glukoz molekülünün içerdiği enerjinin çok küçük bir kısmını sağlasa da, olgun eritrositler gibi mitokondrisi olmayan dokularda



tek enerji kaynağıdır. Eritrositler hariç tüm hücrelerde yüksek miktarlar­ da mitokondri bulunur. Hücredeki mitokondri sayısı ve mitokondrideki krista sayısı hücrenin metabolik işlevine paraleldir örneğin tek bir karaciğer hücre­ sinde 800 adete kadar mitokondri saptanmıştır. Kısa yaşam süreleri vardır. Kendi DNA, RNA ve ribozomu olan tek organel, mitokondri. Dolayısı ile bölünerek kendini yenileyebilen tek organel mitokondridir. ATP



üretimi, hücresel solunum, TCA siklusu, keton cisimlerinin sentez ve yıkımı, p-oksidasyon, por­ firin metabolizmasının ilk ve son üç tepkimesi, karaciğerde üre siklusunun 1. ve 2. basamağı mitokondri de gerçekleşir.



Genlerin depolanması, DNA sentezi (replikasyon) ve onarımı, mRNA sentezi (transkripsiyon) ve işlen­ mesi nükleusta gerçekleşir. Doğru cevap: D



2. Aşağıdakilerden hangisi ksenobiyotik metabolizmasında rol oynayan tepkimelerden biri değildir? A) Hidroksilasyon



B) Metilasyon



C) Sülfasyon



D) Karboksilasyon E) Glukronidasyon



Ökaryotik hücrelerde granülsüz (düz) endoplazmik retikulumda bulunan sitokrom p450 monooksigenaz enzim kompleksinde ksenobiyotiklerin, yağda çözünen ilaçların detoksifikasyonu gerçekleşmek­



tedir. Ayrıca kolesterolden, steroid hormon sen­ tezinde görev alan birçok enzim düz endoplazmik retikulumda bulunmaktadır. Yağ asitlerinin zincir uzaması ve çifte bağların eklenmesi, triaçilgliserol ve fosfolipid sentezi de düz endoplazmik retikulum­ da gerçekleşir.



Yağda eriyen ilaçlar veya yabancı bileşiklerin bir çoğu, vücutta Faz I ve Faz II gibi tepkimlerle metabolize edilir. Faz I reaksiyonda, ilaçlar ilk önce sitokrom P450 enzim sistemi tarafından hidroksilasyona uğ­ ratılır. Daha sonra hidroksillenen ilaç, Faz II reaksi­ yonda konjugasyon ile vücuttan uzaklaştırılır. Detoksifikasyonda rol oynayan bileşikler; PAPS (fosfoadenozin fosfosülfat), metiyonin, glisin, glutatyon, glukuronik asit ve asetil KoA’dır. Detoksifikasyonda rol oynayan başlıca konjugasyon mekanizmaları; glukronidasyon, sülfatlanma, glutatyonla konjugasyon, glisinle konjugasyon, metillenme ve asetillenmedir.



Karboksilasyon: Biyotin, karboksilasyon reaksi­ yonlarında bir koenzimdir. Aktive edilmiş karbon­ dioksitin taşıyıcısı olarak görev yapar. Biyotin, biyotine-bağımlı enzimlerin lizin birimlerinin e-amino gruplarına kovalent olarak bağlanır. Bu maddeye biyositin (biyotinil-lizin) denir. ATP bağımlı bir reaksiyon ile bikarbonatın biyositine bağlanması ile reaktif bir ürün, yani aktive edilmiş karbondi­ oksitin taşıyıcısı olan karboksi-biyositin meydana gelir. Karboksilaz reaksiyonları biyotine ek olarak bikarbonat, ATP ve magnezyum gerektirir.



Biyotin; başlıca dört enzimatik reaksiyon için gereklidir. Glukoneojenezin ilk enzimi olan Pirüvat karboksilaz, yağ asidi sentezinde hız kısıtlayıcı ba­ samağı olan Asetil KoA karboksilaz, tek C sayılı yağ asidi yıkımında propionil KoA’yı metil malonil KoA’ya çeviren Propiyonil KoA karboksilaz, lösin ve bazı izoprenoid birimleri yıkan (3-metilkrotonil



KoA karboksilaz. Glutamat’tan karboksilasyon reaksiyonu ile y-karboksiglutamat oluşur, y-karboksiglutamat: Faktör II, VII, IX, X, protein C ve protein S gibi K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinin aktivasyonunda ve



fonksiyonu gereği Ca++ ile bağlanan diğer prote­ inlerin örneğin kemik proteinlerinden osteokalsin yapısında yer alır.



Doğru cevap: D



2



HÜCRE VE ORGANELLER



3.



ile aynı aileden gelen dokuz karbonlu bir şekerdir. Bu şeker birimi plazmada yer alan glikoproteinlerin



Glikoprotein sentezi sırasında N- glikozid bağı oluşumuna katılan amino asit aşağıdakilerden hangisidir?



yapısından ayrıldığında proteinin yarı ömrü dolar ve karaciğere alınıp yıkılır.



A) Valin B) Alanin



Şaperon aracılı otofajide, KFERQ motifli protein­ lerin seçici biçimde lizozoma taşınmasını sağlar. Bu diziyi içeren proteinler lizozomal enzimler ile yıkılır.



C) Asparajin



D) Serin E) Tireonin Glikoprotein sentezinde glikozilasyon endoplazmik retikulum ve golgi cisimciğinde gerçekleşir. Glikozilasyon postranslasyonel modifikasyona örnektir. Örneğin karbonhidratlar; serin veya treonin’e bağlanırsa O-gikozid, asparjine bağlanırsa N-glikozid oluşur. Daha sonra oluşan glikoprotein yapısındaki plazma proteinleri kana karışır. Glikoproteinlerin oligosakkarit içerikleri genellikle başlıca D-hekzoslardan ve L-fukozdan oluşan dallı heteropolimerlerdir. Oligosakkarit proteine N- (asparjin) veya O-glikozid (serin veya treonin) bağı ile bağlanabilir. Zarların içeriği veya hücre dışı glikoproteinlerin yapısında (örneğin ABO kan grubu belirleyicileri) O-bağlı oligosakkaritler görev almaktadır.



Doğru cevap: C



Genellikle yarı ömrü iki saatten az olan proteinler­ de belirli bir amino asit dizisinin tekrarlandığı bölgeler bulunmaktadır. Bu bölgede prolin (P), glutamat (E), serin (S) ve treonin (T) yer almaktadır. Enzimlerde özel olan bu tanıma bölgesi, tek harfli amino asit sembolleri kullanılarak PEST dizilimi olarak adlan­ dırılmaktadır.



Doğru cevap: D



5.



Golgi aygıtı ile ilgili olarak aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğru değildir? A) Glikozillenmeyi sağlayan başlıca organelldir. B) Cis yüzü endoplazmik retikuluma bakar. C) Trans yüzü plazma zarına bakar.



D) Yeni sentezlenen protein için kargo merkezi gö­ revi görür.



E) Yağ asitlerinin zincir uzaması ve desatürasyonu yapılır.



4.



Protein turnoverı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Bir plazma proteininden sialik asitin ayrılması



Yağ asitlerinin zincir uzaması ve çifte bağların eklenmesi, triaçilgliserol ve fosfolipid sentezi düz endoplazmik retikulumda gerçekleşir.



onun yıkımını hızlandırır.



B) KFERQ (Lys-Phe-Glu-Arg-GIn) dizeleri lizozomal yıkım için bir sinyaldir. C) PEST (prolin-glutamat,serin ve treonin) dizesine sahip olan proteinler daha hızlı yıkılır.



D) Lizozomal protein yıkımı ATP gerektirir. E) Ubikuitin proteazom yıkım yolu sitozoliktir. Bir proteinin yarı ömrü dakikalar ile günler arasında değişmektedir. Ökaryotik hücrelerde intrasellüler proteinler iki temel yolla yıkılırlar. Ekstrasellüler, membranda bulunan ve uzun ömürlü intrasellüler proteinler, lizozomlarda yıkılr. Bu yıkım lizozomal proteazlarla ve ATP’ye bağımlı olmayan bir şekilde gerçekleşir. Ancak anormal ve kısa ömürlü proteinlerin yıkımı, sitozolde yer alan ve proteazom adı verilen yapılarda, ATP’ye bağımlı bir şekilde meydana gelir. Bu olayda ubikutin adı verilen ve proteinlerin işaretlenerek yıkılmasını sağlayan bir madde görev alır.



Sialik asit plazmada bulunan birçok glikoproteinin önemli bir yapı taşı olan ve N-asetil nöraminik asit



Golgi içinde proteinlerin glikozillenmesi, işlen­



mesi, sınıflandırılması, glikoproteinlerin kar­ bonhidrat birimlerinin sentez ve modifikasyonu gerçekleşir. Ayrıca sülfatlanma reaksiyonları da burada gerçekleşir.



Hücre dışına salgılanacak, plazma membranı ve lizozomlara gidecek olan proteinler granüllü en­ doplazmik retikulum yüzeyinde bulunan membrana bağlı ribozomlarda sentezlenir. Sonra taşıyıcı veziküller içinde paketlenerek buradan ayrılır ve golgi ile kaynaşırlar. Proteinler, golgi odacıkları içinden ge­ çerken basamak basamak bazı işlemlerden geçirilir. Golgi kompleksi boyunca hareket eden protein ve lipidlere farklı şeker birimleri ve zincirleri eklenir. Golgi kompleksi, proteinlerin hedeflerine göre ay­ rıldıkları kargo merkezi olarak tarif edilebilir. Golgi kompleksine cis yüzünde (endoplazmik retikuluma bakar) kabul edilen kargolar orta bölümden geçerek trans yüzünden (plazma membranına bakar) golgi



kompleksini terk eder. Doğru cevap: E



Aşağıdakilerden hangisi lizozomal enzimlerin granüllü endoplazm ik retikuluma bağlı ribozomlarda sentezlendikten sonra lizozomlara ulaşmasında görev alır?



8.



Aşağıdakilerden hangisi sentezlenen proteinlerin mitokondri içine alınması sırasında mitokondri dış membranında reseptör görevi görür?



A) N terminal sinyal peptidi



A) TOM



B) HSP 70



B) Amino terminal sekansı



C) TİM



D) Matriks hedef sekansı E) ATP



C) Nükleer lokalizasyon sinyal birimi



D) Mannoz 6 fosfat birimleri



Sitozolik poliribozomlarda sentezlenmiş olan mitokondriyal protein, mitokondri dış membranında bulunan TOM 20/22 (tran slo co n o f the o u ter m embrane) ile etkileşime girer ve mitokondri dış m em branına tutunur. Daha sonra mitokondriyal TOM 40 ve TİM (translocon of the inner m embra­ ne) proteinleri yardımıyla mitokondri iç zarından matrikse geçer. Bu transfer sırasında HSP 70 ısı şok proteini kullanılır.



E) Di-asidik sekansı Lizozoma gidecek olan lizozomal enzimlerin yapı­ sında yer alan mannoz gibi şekerlerin fosforillenmesi golgi aygıtında meydana gelir. Burada bir kusur olursa I hücre hastalığı (mukolipidoz II) denilen bir hastalık görülür. P ro tein leri spesifik o rg an ellere yönlendiren bazı dize ve m o lekü ller H ed e f d iz e veya yapısı



H edeflenen organel



Doğru cevap: A 9.



Aşağıdaki olaylardan hangisinde übikutin pro­ teini görev almaz?



N-terminal sinyal peptid



Endoplazmik Retikulum



A) Hücre siklus regülasyonu



Karboksi-terminal KDEL dizesi (LysAsp-Glu-Leu)



Endoplazmik Retikulum Lumeni



C) Nükleer faktör kappa B (NF-KB) aktivasyonu



Di-asidik dizeler (örn. Asp-X-Glu)



Golgi membranı



Amino terminal dize (20-50 kalıntı)



Mitokondri matriksi



Nükleer lokalizasyon sinyali (NLS) (örn. Pro2-Lys3-Arg-Lys-Val)



Nükleus



Peroksizom target sinyali (PTS) (örn. Ser-Lys-Leu)



Peroksizom



Mannoz 6-fosfat



Lizozom



B) DNA tamiri



D) Viral infeksyonlar E) Kas hipertrofisi



Doğru cevap: D



7.



Proteinlerde bulunan N-terminal sinyal peptid tanıma partikülünün reseptörü hangi organel m em branında yer alır? A) Mitokondri B) Endoplazmik retikulum



Ekstrasellüler, membranda bulunan ve uzun ömürlü intrasellüler proteinler, lizozomlarda yıkılr. Bu yıkım lizozomal proteazlarla ve ATP’ye bağımlı olmayan bir şekilde gerçekleşir. Ancak anormal ve kısa ömürlü proteinlerin yıkımı, sitozolde yer alan ve proteazom adı verilen yapılarda, ATP’ye bağımlı bir şekilde meydana gelir. Bu olayda ubikutin adı verilen ve proteinlerin işaretlenerek yı­ kılmasını sağlayan bir madde görev alır. Ubikutin, yıkılacak olan proteine, ubikutin ligaz adı verilen bir enzimle bağlanır. Işartelenmiş olan protein, proteazomlarda yıkılır. Araştırmalar ubikuin protei­ ninin hücre siklus regülasyonu, DNA tamiri, NF - KB aktivasyonu, viral infeksiyonlar, kas atrofisi gibi çeşitli fizyolojik ve patalojik süreçlerde görev aldığını göstermektedir.



C) Ribozom



D) Nükleus



Doğru cevap: E



E) Lizozom Bazı sentezlenen proteinlerde N-terminal uçta 1530 amino asit’lik bir sinyal peptid bulunur. Sinyal peptid proteinin hücre içerisinde kullanılacağı yere ulaşmasını sağlar. Sinyal tanıma partikül reseptörü alfa ve beta subünitlerden oluşan ve endoplazmik retikulum m em branında yer alan bir proteinidir.



Doğru cevap: B



10. COP I kaplı vezikülertransportyönü hangisinde doğru şekilde verilmiştir? A) Endoplazmik retikulum - cis golgi B) Golgi - endoplazmik retikulum C) Golgi - lizozom



D) Golgi - plazma membranı E) Plazma membranı - lizozom



HÜCRE VE ORGANELLER



6.



HÜCRE VE ORGANELLER



L Membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen ve golgi aygıtı veya plazma membranına yönlendi­ rilen proteinler hedeflerine salgı vezikülleri içinde taşınır.



Endoplazmik retikulumdan golgiye doğru ileri yönlü taşınma (COPU) ve golgi aygıtından en­ doplazmik retkuluma doğru ters yönlü taşınma (COPI) klatrinden bağımsızdır.



sistem (ADP/ATP nükleotid translokaz) mevcuttur. Mitokondride sentezlenen ATP, mitokondri matriksinden intermembraner aralığa taşınırken mitokondri iç zarında bulunan adenin (ADP / ATP) nükleotid translokaz ile geçer. ATP, intermembraner aralıktan sitoplazmaya geçerken mitokondri dış zarında yer alan kreatin fosfat transport sistemi ile aktarılır.



Doğru cevap: E



Yine golgi aygıtından plazma membranına doğru taşınan kargo ve salgı vezikülleri klatrinden bağım­



sızdır.



12. Aşağıdaki enzimlerden hangisi serbest ribo­ zomlarda sentezlenir?



Endositoz ile hücreye alman (Örn LDL’nin hücre­ ye alınması) ve lizozoma yönlenen veziküller ise klatrin kaplı kılıflar ile olmaktadır.



A) Na-KATPaz B) 5’- Nükleotidaz



C) Asit fosfataz Vezikül tip le ri ve görevleri Vezikül



Görevi



COP I



Golgi aygıtından endoplazmik retkuluma doğru ters yönlü taşınma



COP II



Endoplazmik retikulumdan golgiye doğru ileri yönlü taşınma



Klatrin



Plazma membranı, trans golgi ağı ve endozom gibi yerlerle ilişkili taşıma



Salgı vezikülleri



Pankreas gibi düzenli sekresyon yapan organlarla ilişkili (örn. İnsülin salgılanması)



Doğru cevap: B



D) Deoksiribonükleaz E) Katalaz Serbest ribozomlarda sentez edilen proteinler ile membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen proteinler arasında bazı farklar bulunmaktadır.



Granüllü ER’de yani membrana bağlı ribozom­ larda; 1. Koilagen gibi hücre dışı proteinleri, 2. İg, Albümin, peptid hormonlar gibi plazma



proteinleri, 3. Na-K ATPaz, 5’-nükleotidaz vb. gibi plazma membran proteinleri, 4. Lizozomal enzimlerin sentezi yapılmaktadır.



11. Aşağıdakilerden hangisi mitokondri iç membranı üzerinde bulunan transport sistemlerinden biri değildir? A) Pirüvat hidrojen simport sistemi B) Dikarboksilat transport sistemi



Serbest ribozomlarda; 1. LDH ve ALT gibi sitozolik enzimler 2. Nükleer proteinler 3. Peroksizomal proteinler 4. Mitokondriyal proteinler sentezlenmektedir.



C) Adenin nükleotid transport sistemi D) Alfa ketoglutarat transport sistemi E) Kreatin fosfat transport sistemi



Mitokondri iç zarı en selektif membrandır. Bu membrandan moleküllerin taşınması için çeşitli ta­ şıyıcılara ihtiyaç duyulmaktadır. Burada bulunan başlıca taşıyıcılar; pirüvat hidrojen simport sistemi, dikarboksilat transport sistemi, adenin nükleotid transport sistemi, alfa ketoglu­ tarat transport sistemi, fosfat transport sistemi, karnitin mekiği, glutamat-aspartat transport sis­ temi, nötral aminoasit transport sistemidir.



Mitokondri iç zarında, sitozol’den ADP ve Pi alıp ATP sentezinin meydana geldiği matrikse taşıyan bir



Sonuç olarak katalaz bir peroksizomal enzim olup serbest ribozomlarda sentezlenir.



Doğru cevap: E



13. Apopitoza gidecek olan bir hücrede, ikili fosfoiipid tabakada hücre içine bakan yüzeyde yer alan negatif yüklü fosfatidii serini, hücre dışına doğru çeviren enzim hangisidir? A) Flippaz B) Fosfatidii serin dekarboksilaz C) FosfolipazA2 D) Skramblaz E) Na-KATPaz



Plazma membranı ikili fosfolipid tabakadan mey­ dana gelir. Hücre içine bakan yüzeyle, hücre dışına bakan yüzey, birbirinden farklı olduğu için, membran molekülleri asimetrik yerleşimlidir. Fosfatidil kolin ve sfingomiyelin hücre dışına ba­ kan yüzeyde daha çok bulunur. Bu iki molekülü hücre dışına bakan tarafa yönlendiren enzim floppazdır. Fosfatidil etanolamin ve fosfatidil serin ise daha çok hücre içine bakan yüzeyde yer alır. Bu iki mo­ lekülü hücre içine bakan tarafa yönlendiren enzim ise flippazdır.



Apopitozun en erken bulgularından bir tanesi nega­ tif yüklü olan fosfatidilserinin plazma membranı iç kısımından dış kışıma doğru yer değiştirmesidir.



Ökaryotik hücrelerde plazma membranı, metaboIitlerin taşınması, sinyal alımı ve geçişi, çeşitli enzimatik reaksiyonlar, diğer hücreler ile kontakt, hücre iskeletine destek gibi görevler üstlenmek­ tedir.



Enerji üretimi ise prokaryotlarda membran ta­ rafından yapılabilirken, ökaryotik hücrelerde yapılamaz. Doğru cevap: D



16. Hücre ve organeller saflaştırılırken kullanılan santrifüj işleminde aşağıdaki hücre içi yapılar­ dan hangisi çöktürülemez? A) Mitokondri



B) Nükleus D) Peroksizom



C) Lizozom Fosfatidilserini hücre içinden hücre dışına doğru çeviren enzim skramblazdır. Bu enzim normalde inaktif bir şekilde bulunur. Ancak bir hücre apopitoza gidecekse skramblaz enzimi aktive olur ve



E) Sitozol



Doğru cevap: D



Santrifüjler klinik laboratuvarlarda idrarın mikroskopik incelenmesinde olduğu gibi süspansiyonda bulunan katı maddelerin ayrıştırılması serum ya da plazmanın şekilli elemanlardan ayrılması, kan bankacılığında pa­ ket eritrosit hazırlanması gibi işlemlerde kullanılır.



14. Aşağıdakilerden hangisinin plazma membranında yüksek miktarlarda yer alması hücre akışkanlığını azaltır?



Santrifüjler parçacıkları yoğunluk farkına göre ay­ rıştırırlar. Hücre içerisinde yer alan organel ve yapılar belirli süre ve belirli devirlerde santrifüj edildiklerinde çökerler. Santrifüj işlemi sırasında sitozol çöktü-



fosfatidil serini hücre dışına doğru çevirir.



rülemeyen tek yapıdır. A) Alfa-Linolenik asit



B) Oleik asit



C) Palmitik asit



D) Araşidonik asit



Doğru cevap: E



E) Linoleik asit Membranlar normal ısılarda jel yapıda olup akışkan­ dır. Isının artması akışkanlığı bir miktar arttırır. Ancak sıcaklığın aşırı artması (41 ”C) membranların eriyerek sıvı kristal yapı haline dönüşmesine ve akış­ kanlığın bozulmasına yol açmaktadır. Membran yapısını sertleştiren kolesterol, membran akışkan­ lığının azalmasına yol açmaktadır. Membran akışkanlığını alfa-linolenik asit, linoleik asit, oleik asit ve araşidonik asit gibi çoklu doy­ mamış yağ asitleri arttırırken, palmitik asit gibi doymuş yağ asitleri akışkanlığı azaltmaktadır.



Doğru cevap: C



17. Endositoz için aşağıdaki minerallerden hangisi gereklidir? A) Sodyum



B) Klorür D) Kalsiyum



C) Potasyum



E) Fosfat Hücre membranında bir diğer taşınma şekli endositozdur. Örneğin polisakkarit, proteinler ve polinükleotidler gibi büyük moleküller endositoz yolu ile hücre içine alınırken, hücre dışına eksositoz ile atılmakta­ dır. Endo veya eksositoz vezikül oluşumu ile gerçekleştirilmektedir. Endositoz için ATP, kalsiyum ve hücrenin kontraktil bileşenleri gereklidir. Endositoz fagositoz ve pinositoz olmak üzere ikiye ayrlır.



Doğru cevap: D



15. Aşağıdakilerden hangisi ökaryotik hücre membranının görevlerinden biri değildir? A) Kontrollü metabolit taşınımı B) Sinyal alımı ve geçişi C) Enzimatik reaksiyonlar



D) Enerji üretimi E) Hücreler arası iletişim



18. Aşağıdaki proteinlerden hangisi golgi aygıtına gitmez? A) Peroksizomal proteinler B) Glikozillenmiş proteinler C) Lizozomal proteinler



D) Salgı proteinleri E) Hücre zarı integral membran proteinleri



HÜCRE VE ORGANELLER



5



HÜCRE VE ORGANELLER



Golgi içinde proteinlerin glikozillenmesi, işlen­ mesi, sınıflandırılması, glikoproteinlerin kar­ bonhidrat birimlerinin sentez ve modifikasyonu gerçekleşir. Ayrıca sülfatlanma reaksiyonları da



Klorokin, lizozomal enzimleri inaktif hale çevirir. Asid fosfataz, çeşitli proteinlerin yıkılımında rol alan katepsinler, DNAaz, RNAaz, hegzoaminidaz, asit maltaz ve diğer hidrolitik tepkimelerde kullanılan



burada gerçekleşir.



proteinler lizozomlarla ilişkilidir.



Hücre dışına salgılanacak, plazma membranı ve lizozomlara gidecek olan proteinler granüllü endoplazmik retikulum yüzeyinde bulunan membrana bağlı ribozomlarda sentezlenir. Sonra taşıyıcı ve-



Doğru cevap: B



ziküller içinde paketlenerek buradan ayrılır ve golgi ile kaynaşırlar. Proteinler, golgi odacıkları içinden geçerken basamak basamak bazı işlemlerden ge­ çirilir. Golgi kompleksi boyunca hareket eden pro­ tein ve lipidlere farklı şeker birimleri ve zincirleri eklenir. Golgi kompleksi, proteinlerin hedeflerine göre ayrıldıkları kargo merkezi olarak tarif edilebilir. Golgi kompleksine cis yüzünde kabul edilen kar­ golar orta bölümden geçerek trans yüzünden golgi



20. Aşağıdakilerden hangisinin membran akışkan­ lığı ile doğrudan bir ilişkisi yoktur?



kompleksini terk eder. Serbest ribozomlarda sentez edilen proteinler ile membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen proteinler arasında bazı farklar bulunmaktadır.



Granüllü ER’de yani membrana bağlı ribozomlarda; 1. Kollagen gibi hücre dışı proteinleri, 2. İg, Albümin, peptid hormonlar gibi plazma



proteinleri, 3. Na-K ATPaz, 5’-nükleotidaz vb. gibi plazma



membran proteinleri, 4. Lizozomal enzimlerin sentezi yapılmaktadır. Serbest ribozomlarda; 1. LDH ve ALT gibi sitozolik enzimler 2. Nükleer proteinler



A) Yağ asitlerinin zincir uzunluğu. B) Kolesterol miktarı. C) Isı değişimi.



D) Zardaki protein miktarı E) Doymuş / doymamış yağ asit oranı. Membranların fiziksel özellikleri; Membranlar nor­ mal ısılarda jel yapıda olup akışkandır. Isının artması akışkanlığı bir miktar arttırır. Ancak sıcaklığın aşırı artması (> 41°C) membranların eriyerek sıvı kristal yapı haline dönüşmesine ve akışkanlığın bozulması­ na yol açar. Bu olayın gerçekleştiği sıcaklığa geçiş (transition) sıcaklığı adı verilir. Kolesterol geçiş sıcaklığını etkilemeden, geçiş sü­ resini uzatmaktadır. Membran yapısını sertleştiren kolesterol, membran akışkanlığının azalmasına yol açmaktadır. Membran akışkanlığını çoklu doy­ mamış yağ asitleri arttırırken, doymuş yağ asitleri ise azaltmaktadır. Genelde bir yağ asitinin zincir uzunluğu arttıkça erime noktası yükselirken, çifte bağ sayısı arttıkça erime noktası düşmektedir. Doğru cevap: D



3. Peroksizomal proteinler



4. Mitokondriyal proteinler sentezlenmektedir. Sonuç olarak peroksizomal proteinler gibi serbest ribozomlarda sentezlenen proteinler glikozillenmez ve dolayısı ile golgiye gitmezler.



Doğru cevap: A



21. Aşağıdaki ATPaz pompalarından hangisi lizozo­ mal asidifikasyonda görevlidir? A) Ca++ -ATPaz B) H * - K+ -ATPaz C) F tipi -ATPaz



D) V tipi -ATPaz E) Na+ - K+ -ATPaz 19. Endemik bir bölgede klorokin ile sıtma tedavisi yapılan bir hastada aşağıdaki hücre içi enzim­ lerden hangisinin inaktivasyonu beklenir? A) Alkalen fosfataz B) Asit fosfataz C) Kreatin fosfokinaz



D) Laktat dehidrogenaz E) Aspartat amino transferaz



Birçok organizmada proton taşıyan ATPazların ta­ mamen farklı bir sınıfı hücre içi bölümlerin asidifiye edilmesinden sorumludur. Normal sitozolik pH 7,5 iken, V tipi ATPaz’ların etkisiyle lizozom gibi organellerde pH 3 ile 6 arasına düşürülür. V tipi ATPazlar hayvan hücrelerinde lizozom, endozom, golgi aygıtı ve sinaptik veziküllerin asitleştirilmesinden sorumludur. V tipi ATPaz’daki V harfi, Vakuoler’deki V harfinden gelmektedir.



Taşıyıcı Tipi



Hücre içi lokalizasyonuna göre başlıca örnekler



P- Tipi ATPaz



Na*/K* ATPaz (plazma membranı) Ca2* ATPaz (Sarkoplazmik retikulum), Cu2* bağlayıcı ATPaz (plazma membranı, karaciğer ve bağırsaklar) H*/K* ATPaz (mide parietal hücre)



F- Tipi ATPaz



Mitokondriyal ATP sentaz (Kompleks V)



V- Tipi ATPaz



Lizozom, endozom ve sinaptik veziküllerinin asidifikasyonunda görev alan ATPazTar



ABC transporter



Plazma membranındaki CFTR proteini ve Multidrug-1 proteini



Na+/K +-ATPaz, P tipi ATPaz’ ların bir üyesi olup, hücrelerin plazma membranlarında, böbrek ve kalp, istirahat durumundaki enerjinin %25’ ini harcar. Diğer P tipi ATPaz'lara örnek; H+/ K+-ATPaz, mide, parietal hücre, Ca2+-ATPaz, sarkoplazmik retikulum ve endoplazmik retikulumda, Cu2+- bağlayıcı ATPaz: plazma membranı, bağırsaktan absorbsiyon ve ka­ raciğerden atılımda görev alır. Bu enzimler benzer yapı ve katalitik siklusları paylaşırlar. Bütün P tipi ATPazların amino asit dizilerinde, özellikle de fosforillenen aspartat amino asidinin çevresinde benzer yapıdadırlar. Hepsi fosfat analoğu olan vanadat inhibisyonuna duyarlıdır. P tipi ATPaz’daki P harfi, Phosphorylation’daki P harfinden gelmektedir. Mitokondri iç membranında bulunan ATP sentaz (= FoF1ATPaz) bir F tipi ATPaz, olup H+elektrokimyasal gradyantını kullanarak enerji üretir. F tipi ATPaz’daki F harfi, enerji kenetleyen faktörler deki F harfinden



gelmektedir. Doğru cevap: D



membranından sodyum ve potasyum taşınması, klorür şifti ile bikarbonat/CI- ve Na/Ca taşınması, sodyum/hidrojen taşıma sistemleri antiport taşın­ maya örnektir. Dolaşımdaki inorganik iyot aktif olarak tiroid follikül hücresine transport olmaktadır. Bu transportta Na-I simporter (NİS) ve apikal iyot transporter önemli rol oynar. TSH, NIS ekspresyonunu arttırırken, NIS de iyot transportunu artırır.



Doğru cevap: A



23. Golgi aygıtında glikoprotein sentezi sırasında O-glikozid bağı oluşumunu sağlayan amino asit aşağıdakilerden hangisidir? A) Glisin



B) Glutamat



C) Asparajin



D) Serin E) Triptofan



Glikoprotein sentezinde glikozilasyon endoplaz­ mik retikulum ve golgi cisimciğinde gerçekleşir. Glikozilasyon postranslasyonel modifikasyona örnektir. Örneğin karbonhidratlar; serin veya treonin’e bağlanırsa O-gikozid, asparjine bağlanırsa N-giikozid oluşur. Doğru cevap: C



24. Aşağıdaki fonksiyonel eşleştirmelerden hangi­ si doğru şekilde verilmemiştir? A) Übikutin - proteazom B) Klatrin kaplı kılıflar - endositoz C) SNARE proteinler - vezikül membran kaynaş­ ması



22. Aşağıdakilerden hangisi antiport taşınmaya bir örnek değildir? A) Sodyum / lyodide taşıma sistemi B) Sodyum / Hidrojen taşıma sistemi C) Sodyum / Potasyum taşıma sistemi



D) Sodyum / Kalsiyum taşıma sistemi E) Bikarbonat / klorür taşıma sistemi Bir madde, membrandan taşınırken tek başına geçiş yapıyorsa uniport, başka bir maddeye bağımlı bir şekilde geçiş yapıyorsa, bu olaya kotransport denir. Simport ve antiport olmak üzere iki şekilde olmakta­ dır. Simport geçişte, her iki molekül birlikte ve aynı yöne doğru geçmektedir (ör. Sodyum ve glukozun bağırsak hücresine girişi). Oysa antiportta iki molekül membran boyunca ters yönlerde taşın­ maktadır. Örneğin Na-K ATPaz enzimi ile plazma



D) Mannoz 6- fosfat - nükleusa yönlenme E) TİM ve TOM kompleksleri - mitokondriye yön­ lenme Lizozoma gidecek olan lizozomal enzimlerin yapı­ sında yer alan mannoz gibi şekerlerin fosforillenmesi golgi aygıtında meydana gelir. Burada bir kusur olursa İ hücre hastalığı (mukolipidoz II) denilen bir hastalık görülür. Anormal ve kısa ömürlü proteinlerin yıkımı, sitozolde yer alan ve proteazom adı verilen yapılarda, ATP’ye bağımlı bir şekilde meydana gelir. Bu olayda ubikutin adı verilen ve proteinlerin işaretlenerek yıkılmasını sağlayan bir madde görev alır.



Endositoz ile hücreye alınan (Örn LDL’nin hücre­ ye alınması) ve lizozoma yönlenen veziküller ise klatrin kaplı kılıflar ile olmaktadır.



HÜCRE VE ORGANELLER



Başlıca ATP-bağımlı taşıyıcı tip le ri



HÜCRE VE ORGANELLER



8



Sitozolik poliribozomlarda sentezlenmiş olan mitokondriyal protein, mitokondri dış membranında bu­ lunan TOM 20/22 (translocon of the outer membrane) ile etkileşime girer ve mitokondri dış mebranına tutunur. Daha sonra mitokondriyal TOM 40 ve TİM (translocon of the inner membrane) proteinleri yar­ dımıyla mitokondriyal matrikse geçer. Bu transfer sırasında HSP 70 ısı şok proteini kullanılır. Golgi kompleksinin önemli bir özelliği, vezikül yapı­ mı ve dağıtımı ile ilgili GTP veya GDP bağlı kontrol düzenleyici proteinler (küçük-small- G proteinler) dizisi içermesidir. İkinci bir önemli özelliği SNARE



(Soluble N-ethylmaleimide sensetive factor Attacment Receptor) proteinlerinin varlığıdır. v-(vezikül)-SNARE vezikül duvarında, t-(hedef)SNARE’lere kilit ve anahtar şeklinde bağlanır. Son yıllarda yapılan çalışmalar SNARE’lerin daha çok membran kaynaşmasında etkin olduğunu düşün­ dürmektedir. Veziküllerin “doğru hedefi” bulmalarında etkin oldu­ ğu düşünülen bir protein grubu Rab proteinleridir. Rab proteinleri veziküle tutunur ve hedef membran üzerindeki bir efektör proteinle ve SNARE’lerle özgül olarak etkileşerek SNARE kompleksinin (v-SNARE/ t-SNARE kompleksi) oluşmasını sağlar. Böylece vezikül doğru hedefi bulur. P ro te in leri spesifik o rganellere y ö n le n ­ diren bazı dize ve m o lekü ller H edef d ize veya yapısı



H edeflenen organel



N-terminal sinyal peptid



Endoplazmik Retikulum



Karboksi-terminal KDEL dizesi (Lys-Asp-Glu-Leu)



Endoplazmik Retikulum Lumeni



Di-asidik dizeler (örn. Asp-XGlu)



Golgi membranı



Amino terminal dize (20-50 kalıntı)



Mitokondri matriksi



Nükleer lokalizasyon sinyali (NLS) (örn. Pro2-Lys3-Arg-LysVal)



Nükleus



Peroksizom target sinyali (PTS) (örn. Ser-Lys-Leu)



Peroksizom



Mannoz 6-fosfat



Lizozom



Sitozoldeki yağ asitsentaz kompleksinin normal ko­ şullarda son ürünü palmitik asittir. 16 karbondan daha uzun zincirli yağ asitlerinin sentezi palmitik asite iki karbonluk birimlerin eklenmesi ile endop­ lazmik retikulumda gerçekleşir. Memelilerdeki en önemli tekli doymamış yağ asitleri palmitoleik asit ve oleik asittir. Karbonlar arasındaki çifte bağ, endoplazmik retikulumda bulunan ve karışık fonksiyonlu oksigenaz enzimi olan, yağ asiti oksigenaz enzimi tarafından gerşekleştirilir.



İnsanlar 9-10. karbondan daha ileriye çifte bağ yerleştiremez. Bu yüzden çoklu doymamış yağ asitleri olan linoleik ve alfa- linolenik asit diyetle alınması gereken esansiyel yağ asitleridir. Doğru cevap: A 26. Yeni sentezlenmiş olan bir proteinin N-terminal sinyal peptid dizesi içermesi o proteini hangi organele yönlendirir?



A) Endoplazmik retikulum



B) Mitokondri



C) Nükleus



D) Peroksizom



E) Lizozom Membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen bazı proteinlerde N-terminal uçta 15-30 amino asit’lik bir sinyal peptid bulunur. Sinyal peptid proteinin endoplazmik retikuluma ulaşmasını sağlar. P ro te in leri spesifik o rganellere yönlendiren bazı dize ve m o lekü ller H edef d iz e veya yapısı



Doğru cevap: D



25. Doymuş yağ asitlerinin yapısına çifte bağların katılması hangi organelde gerçekleşir?



A) Düz endoplazmik retikulum



B) Mitokondri



C) Peroksizom



D) Sitozol



E) Golgi



Ökaryotik hücrelerde granülsüz (düz) endoplazmik retikulumda bulunan sitokrom p450 monooksigenaz enzim kompleksinde ksenobiyotiklerin, yağda çözünen ilaçların detoksifikasyonu gerçekleşmek­ tedir. Ayrıca kolesterolden, steroid hormon sen­ tezinde görev alan birçok enzim düz endoplazmik retikulumda bulunmaktadır. Yağ asitlerinin zincir uzaması ve çifte bağların eklenmesi, triaçilgliserol ve fosfolipid sentezi de düz endoplazmik retikulum­ da gerçekleşir.



H edeflenen organel



N-terminal sinyal peptid



Endoplazmik Retikulum



Karboksi-terminal KDEL dizesi (LysAsp-Glu-Leu)



Endoplazmik Retikulum Lumeni



Di-asidik dizeler (örn. Asp-X-Glu)



Golgi membranı



Amino terminal dize (20-50 kalıntı)



Mitokondri matriksi



Nükleer lokalizasyon sinyali (NLS) (örn. Pro2-Lys3-Arg-Lys-Val)



Nükleus



Peroksizom target sinyali (PTS) (örn. Ser-Lys-Leu)



Peroksizom



Mannoz 6-fosfat



Lizozom



Doğru cevap: A



A) Nükleus B) Mitokondri C) Peroksizom



D) Sitozol E) Lizozom Hücre dışına salgılanacak, plazma membranı ve lizozomlara gidecek olan proteinler granüllü endoplazmik retikulum yüzeyinde bulunan membrana bağlı ribozomlarda sentezlenir. Sonra taşıyıcı veziküller içinde paketlenerek buradan ayrılır ve golgi ile kaynaşırlar. Proteinler, golgi odacıkları içinden geçerken basamak basamak bazı işlemlerden geçi­ rilir. Golgi kompleksi boyunca hareket eden protein ve lipidlere farklı şeker birimleri ve oligosakkarid zincirleri eklenir. Serbest ribozomlarda sentez edilen proteinler ile membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen proteinler arasında bazı farklar bulunmaktadır.



Granüllü ER’de yani membrana bağlı ribozomlarda;



Membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen ve golgi aygıtı veya plazma membranına yönlendi­ rilen proteinler hedeflerine salgı vezikülleri içinde taşınır. Endoplazmik retikuiumdan golgiye doğru ileri yönlü taşınma (COPU) ve golgi aygıtından en­ doplazmik retkuluma doğru ters yönlü taşınma (COPI) klatrinden bağımsızdır. Yine golgi aygıtın­ dan plazma membranına doğru taşınan kargo ve salgı vezikülleri klatrinden bağımsızdır. Endositoz ile hücreye alınan (Örn LDL’nin hücreye alınması) ve lizozoma yönlenen veziküller ise klatrin kaplı kılıflar ile olmaktadır. Vezikül tip le ri ve görevleri V ezikül



G örevi



COPI



Golgi aygıtından endoplazmik retkuluma doğru ters yönlü taşınma



COP II



Endoplazmik retikuiumdan golgiye doğru ileri yönlü taşınma



Klatrin



Plazma membranı, trans golgi ağı ve endozom gibi yerlerle ilişkili taşıma



Salgı vezikülleri



Pankreas gibi düzenli sekresyon yapan organlarla ilişkili (örn. İnsülin salgılanması)



1. Kollagen gibi hücre dışı proteinleri, 2. jg, Albümin, peptid hormonlar gibi plazma



proteinleri, 3. Na-K ATPaz, 5’-nükleotidaz vb. gibi plazma



membran proteinleri, 4. Lizozomal enzimlerin sentezi yapılmaktadır. Serbest ribozomlarda; 1. LDH ve ALT gibi sitozolik enzimler 2. Nükleer proteinler



P ro tein leri spesifik organellere yönlendiren bazı dize ve m o lekü ller H edef d ize veya yapısı



H edeflenen organel



N-terminal sinyal peptid



Endoplazmik Retikulum



Karboksi-terminal KDEL dizesi (LysAsp-Glu-Leu)



Endoplazmik Retikulum Lumeni



Di-asidik dizeler (örn. Asp-X-Glu)



Golgi membranı



Amino terminal dize (20-50 kalıntı)



Mitokondri matriksi



3. Peroksizomal proteinler



NLS (eg, Pro2-Lys3-Arg-Lys-Val)



Nükleus



4. Mitokondriyal proteinler sentezlenmektedir.



PTS (eg, Ser-Lys-Leu)



Peroksizom



Mannoz 6-fosfat



Lizozom



Sonuç olarak lizozomal enzimler gibi membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen proteinler golgi aygıtında glikozillenir.



Doğru cevap: A



Doğru cevap: E



28. COP II kaplı veziküler transport yönü hangisin de doğru şekilde verilmiştir? A) Endoplazmik retikulum - cis golgi B) Golgi - endoplazmik retikulum C) Golgi - lizozom D) Golgi - plazma membranı E) Plazma membranı - lizozom



29. Membrana bağlı ribozomlarda sentezlenmiş olan ve işlenmek üzere endoplazmik retikuluma alman bir proteinde ilk yapılan değişiklik aşağıdakilerden hangisidir? A) Prostetik grupların eklenmesi. B) Disülfit bağlarının oluşması. C) Sinyal dizesinin kaldırılması.



D) Karbonhidrat yan zincirlerinin eklenmesi. E) Mannozun fosforillenerek mannoz 6 fosfata dö­ nüştürülmesi.



HÜCRE VE ORGANELLER



27. Aşağıdaki organeilerden hangisine y ö n le nd iri­ len proteinlere oigosakkarid zin cirle ri takılır?



HÜCRE VE ORGANELLER



10



Sinyal peptitin kaldırılması: Bazı proteinler membrana bağlı ribozomlarda sentezlenirken amino termi­ nal uçta 15-30 amino asitlik bir sinyal peptit içerir. Bu sinyal peptit proteinin endoplazmvv retikuluma ulaşmasını sağlar. Proteinler endoplazmik retikulu­ ma alınınca sinyal dizesi spesifik sinyal peptidaz enzimleri ile kaldırılır. Örneğin, insülin pankreasın beta hücre ribozomlarında önce pre-proinsülin şeklinde sentezlenir. Pre-proinsülin, endoplazmik retikulumun lümenine gelince sinyal peptidini kaybeder. Oluşan proinsülin golgi aparatında proteazların etkisi ile



C peptidini kaybeder.



31. Aşağıdaki reaksiyonlardan hangisi hem nükleus hem mitokondride gerçekleşebilmektedir? A) Transkripsiyon B) Oksidatif fosforilasyon C) Ketogenez



D) Glikoliz E) Trikarboksilik asit döngüsü Genlerin depolanması, DNA sentezi (replikasyon) ve onarımı, mRNAsentezi (transkripsiyon) ve işlen­ mesi nükleusta gerçekleşir. Ancak mitokondride de DNA sentezi gerçekleşmektedir.



Doğru cevap: C



Eritrositler hariç tüm hücrelerde yüksek miktarlar­ da mitokondri bulunur. Hücredeki mitokondri sayısı



30. Aşağıdaki taşıyıcı sistemlerden hangisi H2P04 ‘ün mitokondri iç zarından geçişini sağlar?



ve mitokondrideki krista sayısı hücrenin metabolik iş­ levine paraleldir örneğin tek bir karaciğer hücresinde 800 adete kadar mitokondri saptanmıştır. Kısa yaşam süreleri vardır. Kendi DNA, RNA ve ribozomu olan tek organel, mitokondri. Dolayısı ile bölünerek ken­ dini yenileyebilen tek organel mitokondridir. Oksidatif



A) Adenin nükleotid translokaz sistem. B) Malat aspartat mekiği. C) Gliserofosfat mekiği.



D) Piruvat/hidrojen simport sistemi. E) Fosfat translokaz sistemi. Mitokondri iç zarında, sitozol’den ADP ve Pi alıp ATP sentezinin meydana geldiği matrikse taşıyan bir sistem (Adenin nükleotid translokaz) mevcuttur. Bu taşıyıcı bitkisel bir toksin olan atraktilosid (+ Bongkreik asit) ile güçlü bir şekilde inhibe edilir. Böylece intramitokondriyal ADP miktarı azalır ve ATP sentezi durur. Mitokondride sentezlenen ATP, mitokondri matriksinden intermembraner aralığa taşınırken mitokondri iç zarında bulunan adenin (ADP / ATP) nükleotid translokaz ile geçer. ATP, intermembraner aralıktan sitoplazmaya geçerken kreatin fosfat şantı ile aktarılır Aerobik glikolizde, her bir glukoz molekülü için sitozolde 2 molekül NADH oluşur. Mitokondri iç zarı NADH taşıyıcı protein içermediğinden sito­ zolde meydana gelen glikoliz neticesinde oluşan NADH direkt olarak mitokondri içine giremez. Ancak NADH’ın iki elektronu sitozolden mitokondri içine gliserofosfat mekiği veya malat-aspartat mekiği ile taşınabilir. Glukozun, glikoliz ile piruvata yıkımı, sitozolde ger­ çekleşir. Pirüvatdehidrogenaz kompleksi mitokondri içerisinde bulunduğundan piruvat, mitokondri iç za­ rından hidrojen iyonları ile birlikte Piruvat/hidrojen simport taşıcıyıcı sistemi ile mitokondri matriksine alınır. Bu taşıyıcı sistem, etilmaleimit ve hidroksisinnamat tarafından inhibe edilmektedir.



Fosfat translokaz sistemi mitokondri iç zarında bulunur ve H2P 04 ile hidroksil (OH ) iyonlarının sitoplazmadan mitokondri matriksine birlikte antiport olarak taşınmasını sağlar. Bu taşıyıcı sistem, etilmaleimit tarafından inhibe edilmektedir Doğru cevap: E



fosforilasyon ile ATP üretimi, hücresel solunum, TCA siklusu, keton cisimlerinin sentez ve yıkımı, P-oksidasyon, porfirin metabolizmasının ilk ve son üç tepkimesi, karaciğerde üre siklusunun 1. ve 2. basamağı, ketonların sentez ve yıkımı mitokondri de gerçekleşir.



Glikoliz, glukoneogenez, glikojenez, glikojenoliz ve pentoz fosfat yolu gibi karbonhidratlar ile ilgili tüm reaksiyonlar genelde sitozoldedir. Doğru cevap: A



32. Aşağıdakilerden hangisi hem detoksifikasyon reaksiyonlarında, hem de kimyasal maddelerin kanserojenik etkilerinin ortaya çıkmasını sağ­ layarak kanser genlerinin aktivasyonunda rol oynar? A) Asetil KoA C) Sistein



B) Glutatyon D) Sitokrom p450 E) Katalaz



Birçok mutajen vücuda alındığında direkt karsinojenik iken, bir kısım mutajen vücuda alındığında karsinojenik değildir. Düz endoplazmik retikulumda sit P450 ile metabolize edilirken karsinojenik hal alır. Bir maddenin karsinojenik potansiyeli Ames testi ile ölçülür. Ökaryotik hücrelerde granülsüz (düz) endoplazmik retikulumda bulunan sitokrom p450 monooksigenaz enzim kompleksinde ksenobiyotiklerin, yağda çözünen ilaçların detoksifikasyonu gerçekleşmek­ tedir. Ayrıca kolesterolden, steroid hormon sen­ tezinde görev alan birçok enzim düz endoplazmik retikulumda bulunmaktadır. Yağ asitlerinin zincir



11



Yağda eriyen ilaçlar veya yabancı bileşiklerin bir çoğu, vücutta Faz I ve Faz II gibi tepkimlerle metabolize edilir. Faz I reaksiyonda, ilaçlar ilk önce sitokrom P450 enzim sistemi tarafından hidroksilasyona uğratılır. Daha sonra hidroksillenen ilaç, Faz II reaksiyonda konjugasyon ile vücuttan



A) Serbest ribozom B) Golgi C) Düz endoplazmik retikulum D) Membrana bağlı ribozom E) Mitokondri



uzaklaştırılır.



Kollajen insan vücudunda en fazla bulunan pro­ teindir. Her üç amino asitten biri glisindir. Prolin,



Detoksifikasyonda rol oynayan bileşikler; PAPS (fosfoadenozin fosfosülfat), metiyonin, glisin, glutatyon, glukuronik asit ve asetil KoA’dır.



hidroksiprolin ve hidroksilizin kollajenin yapısında bu­ lunan diğer önemli amino asitlerdir. Hidroksiprolin



Detoksifikasyonda rol oynayan başlıca konjugasyon



mekanizmaları; glukronidasyon, sülfatlanma, glutatyonla konjugasyon, glisinle konjugasyon, metillenme ve asetillenmedir. Doğru cevap: D



33.



34. Kollajen sentezi aşağıdaki organeilerden hangi­ sinde başlar?



Sodyum, oksijen ve glukoz; hücre zarlarından geçiş hızlarına göre en hızlıdan en yavaşa göre hangisinde doğru olarak sıralanmıştır?



B) Oksijen, glukoz, sodyum C) Oksijen, sodyum, glukoz D) Glukoz, oksijen, sodyum E) Sodyum, glukoz, oksijen Bir maddenin permeabilte katsayısı yükseldikçe membranlardan geçişi kolaylaşır. Buna göre geçiş katsayısı en yüksek olan, membranlardan en ko­ lay geçen madde su, geçiş katsayısı en düşük olan ve membrandan en zor geçen madde sodyumdur (Şekil: Soru 81). Ancak suya göre gazlar kıyaslandığında, oksijen, hidrojen ve karbondioksit gibi gazlar membranlar­ dan çok daha hızlı bir şekilde geçebilmektedir. \



K



Triptofan cr



N o*



t' ’



1



Glukoz



H



Ure Glisetol



M1 J



_l___ 1___ L . - J — J ___ 1___ 1___ ___ 1___ 1___ 1___ l_



ıo '4



ıo 12



ıo 10



ıo 8



ıo 6



ıo a



Permeabillte katsayıları (cm/s) Düşük---------------------------- *. Yüksek Permeabillte



Çeşitli maddelerin permeabilite katsayı ve membrandan geçiş hızları Doğru cevap: B



ve hidroksilizin posttranslasyonel modifikas­ yonla oluşmaktadır. Kollajen her biri yaklaşık 1000 amino asitten oluşmuş üç adet a-zincirinin meydana gelir. Hidroksiprolin kollajenin üçlü heliks yapısını



sağlamada önemlidir. Kollajen sentezinde hücre içi olaylar; Önce memb­ rana bağlı ribozomlarda preprokollajen zincirleri sentezlenir. Daha sonra endoplazmik retikulumda sinyal peptidin kaldırılır. Ayrıca hücre içinde prokollajen üzerinde hidroksilasyon-glikozilasyon, üçlü heliks yapı ve uzantılarda disülfid bağlarının oluşumu gerçekleşir.



Kollajen sentezinde hücre dışı olaylar; N-terminal ve C-terminal propeptidlerin yıkılarak prokollajenden—> kollajen oluşur. Lizin ve hidroksilizinin oksidatif deaminasyonu ile aldehit formuna dönüşerek (allizin), birbirine tutunması ile kovalent çapraz bağlar oluşur.



A) Sodyum, oksijen, glukoz



1



HÜCRE VE ORGANELLER



uzaması ve çifte bağların eklenmesi, triaçilgliserol ve fosfolipid sentezi de düz endoplazmik retikulumda gerçekleşir.



Doğru cevap: D



35. Kolesterol oranı en fazla olan membran aşağıdakilerden hangisidir? A) Mitokondri iç zarı C) Lizozom zarı



B) Mitokondri dış zarı D) Çekirdek zarı



E) Plazma zarı Membranın % 40 - 80 kadarını lipitler oluşturmak­ tadır. Bunun en önemli istisnası alışılmamış bir şe­ kilde proteinden zengin (% 75) olan mitokondri iç zarıdır. Aksonları saran miyelin kılıfında ise lipid oranı % 80 civarındadır. Yani proteinden en zengin olan membran mitokondri iç zarı iken, lipitten en zengin membran ise miyelin kılıftır.



102



Önemli membran lipidleri arasında fosfolipidler, glikosfingolipidler ve serbest kolesterol bulun­ maktadır. Kolesterol esterleri ve triaçilgliseroller membran yapısında yer almaz. Membran fosfolipidleri arasında en çok bulunanı fosfatidilkolin diğer adı ile lesitindir. Membranda ayrıca fosfatidik asit, fosfatidiletanolamin, fosfa-



L



HÜCRE VE ORGANELLER



12



tidilserin, fosfatidilgliserol, kardiolipin ve fosfatidilinozitol gibi fosfogliseridler yer almaktadır. Plazma membramnın kolesterol içeriği mitokondri, golgi ve çekirdek membranlarına göre daha fazladır. Kolesterol içeriği en fazla olan membran, plazma



membranıdır.



38. Aşağıdaki ATPaz pompalarından hangisi enerji üretilmesinden sorumludur? A) Ca++ -ATPaz



B) H+ - K+ -ATPaz C) F tipi -A TP az D) V tipi -A TP az



Doğru cevap: E



E) Na+ - K+ -ATPaz



36. Üç yaşında aşırı terleme, kilo alamama, sık tekrarlayan akciğer enfeksiyonu, günde 8-10 kez yağlı gaita çıkışı olan bir çocukta öncelikle hangisi akla gelmelidir?



Başlıca ATP-bağımlı taşıyıcı tip le ri Taşıyıcı T ip i



H ücre iç i lokalizasyonuna göre başlıca ö rn e k le r



P- Tipi ATPaz



Na*/K* ATPaz (plazma membranı) Ca2* ATPaz (Sarkoplazmik retikulum), Cu2* bağlayıcı ATPaz (plazma membranı, karaciğer ve bağırsaklar) H*/K* ATP az (mide parietal hücre)



Kistik fibrozis (KF) ciddi ve rölatif olarak sık görülen herediter bir hastalıktır. Amerika'da yaklaşık olarak %5 beyaz taşıyıcıdır. Hastalarda klor kanallarını



F- Tipi ATPaz



Mitokondriyal ATP sentaz (Kompleks V)



regüle eden cAMP bağımlı kistik fibrozis transmembran proteini'nde (CFTR) defekt vardır.



V- Tipi ATPaz



Lizozom, endozom ve sinaptik veziküllerinin asidifikasyonunda görev alan ATPaz’ lar



ABC transporter



Plazma membranmdaki CFTR proteini ve Multidrug-1 proteini



A) Bronşiektazi C) Malabsorbsiyon



B) Tüberküloz D) Kistik fıbrozis



E) Obliteratif bronşiolit



Hastalarda CFTR'yi kodlayan 7. kromozom üzerinde bulunan gende 3 baz eksiktir ve buna bağlı olarak



CFTR proteininde 508. pozisyondaki fenilalanin kaybolmuştur. Buna bağlı olarak klor kanalları bozulur ve vizkositesi artmış sekresyonlar or­ taya çıkar.



Respiratuar kanal ve sinüslerde kronik bakteriyal infeksiyonlar, örneğin sık tekrarlayan akciğer infeksiyonları görülür. Pankreatik ekzokrin fonksiyon bozukluğuna bağlı olarak sindirim bozuklukları, ör­ neğin steatore gelişir. Vas deferensin anormal gelişi­ mine bağlı olarak erkeklerde infertilite gözlenir.



Doğru cevap: D



37. Yukarıda 84. soruda verilen hastanın alınan ter örneğinde aşağıdakilerden hangisi deâerlendirilmez? A) Klorür C) Sodyum



B) Kalsiyum D) İletkenlik E) Ozmolalite



Kistik fibrozis tanısında, en önemli laboratuar testi, terde klor ölçümüdür. Pilokarpin iyontoforezi ile toplanan terde klorür konsantrasyonunun 60 mmol/L'nin üzerinde olması tanı koydurucudur. Ter testinde toplanan terde, dört parametre değer­



lendirilir; Klorür, sodyum, iletkenlik ve osmolalite. Ter testinde potasyum ve kalsiyum değerlendiril­



mez!!! Doğru cevap: B



Mitokondri iç membranında bulunan ATP sentaz (= FoF1ATPaz) bir F tipi ATPaz, olup H+elektrokimyasal gradyantını kullanarak enerji üretir. F tipi ATPaz’daki F harfi, enerji kenetleyen faktörler deki F harfinden



gelmektedir. Birçok organizmada proton taşıyan ATPazların ta­ mamen farklı bir sınıfı hücre içi bölümlerin asidifiye edilmesinden sorumludur. Normal sitozolik pH 7,5 iken, V tipi ATPaz’ların etkisiyle lizozom gibi organellerde pH 3 ile 6 arasına düşürülür. V tipi ATPazlar hayvan hücrelerinde lizozom, endozom, golgi aygıtı ve sinaptik veziküllerin asitleştirilmesinden sorumludur. V tipi ATPaz’daki V harfi, Vakuoler’deki V harfinden gelmektedir. Na+/K +-ATPaz, P tipi ATPaz’ ların bir üyesi olup, hücrelerin plazma membranlarında, böbrek ve kalp, istirahat durumundaki enerjinin %25’ ini harcar. Diğer P tipi ATPaz‘lara örnek; H+/ K+-ATPaz, mide, parietal hücre, Ca2+-ATPaz, sarkoplazmik retikulum ve endoplazmik retikulumda, Cu2+- bağlayıcı ATPaz: plazma membranı, bağırsaktan absorbsiyon ve ka­ raciğerden atılımda görev alır. Bu enzimler benzer yapı ve katalitik siklusları paylaşırlar. Bütün P tipi ATPazların amino asit dizilerinde, özellikle de fosforillenen aspartat amino asidinin çevresinde benzer yapıdadırlar. Hepsi fosfat analoğu olan vanadat inhibisyonuna duyarlıdır. P tipi ATPaz’daki P harfi, Phosphorylation’daki P harfinden gelmektedir.



Doğru cevap: D



39. Klorokin ile sıtma tedavisi yapılan bir hastada aşağıdaki hücre içi enzimlerden hangisinin inaktive olması beklenmez? A) Hegzoaminidaz B) Asit fosfataz C) Asit maltaz D) Deoksiribonükleaz E) Aspartat amino transferaz



Klasik olarak kronik intravasküler hemoliz bulgula­ rı, kemik iliği yetersizliği ve trombozla kendini gös­ teren paroksismal noktürnal hemoglobinüri (PNH), hemopoietik kök hücrenin klonal bir hastalığıdır. Hastalık hemolitik ve hipoplastik tip olarak iki ana klinik tabloda kendini gösterir. Hemolitik tipte kronik intravasküler hemoliz bulguları vardır. Hastalar çoğu kez pansitopeni ve özellikle anemiye bağlı belirti ve bulgularla hekime başvururlar. İdrar renginde ani koyulaşm a diğer bir başvuru nedenidir. Nadiren venöz sistemde ortaya çıkan trombotik olaylar ilk klinik bulgu olabilir.



Klorokin, lizozomal enzimleri inaktif hale çevirir. Asid fosfataz, çeşitli proteinlerin yıkılımında rol alan katepsinler, DNAaz, RNAaz, hegzoaminidaz, asit maltaz ve diğer hidrolitik tepkim elerde kullanılan proteinler lizozomlarla ilişkilidir.



Doğru cevap: E



A s p a rta t a m in o tra n s fe ra z s ito zo lik bir enzim olup lizozomal enzimleri inhibe eden klorokinden etkilenmez.



41. Membrana bağlı ribozomlarda sentezlenmiş olan ve lizozoma yönlenecek olan bir enzim üzerinde golgi aygıtında yapılan en önemli de­ ğişiklik aşağıdakilerden hangisidir?



Doğru cevap: E



A) Prostetik grupların eklenmesi. B) Disülfit bağlarının oluşması. C) Sinyal dizesinin kaldırılması.



40. Pansitopeni, hemoliz, splenomegali, anemi ve serebral ven trombozu olan bir hastanın yapı­ lan tetkikinde fosfatidil inozitol glikan-A (PİG-A) geninde mutasyon tespit edildiği takdirde aşa­ ğıdaki hastalıklardan hangisi akla gelmelidir?



A) Kronik myeloid lösemi B) Akut myeloid lösemi C) Miyelofibrozis



D) Karbonhidrat yan zincirlerinin eklenmesi. E)



Mannozun fosforillenerek mannoz 6 fosfata dönüştürülmesi.



Lizozoma gidecek olan lizozomal enzimlerin yapı­ sında yer alan mannoz gibi şekerlerin fosforillenmesi golgi aygıtında meydana gelir. Burada bir kusur olursa İ hücre hastalığı (mukolipidoz II) denilen bir hastalık görülür.



D) Akut lenfoid lösemi E) Paroksismal noktürnal hemoglobinüri Paroksism al noktürnal hem oglobinüri (PNH): E ritro s it za rın d a k i bazı proteinlere bağlı olan glikozilfosfatidilinozitol (GPİ) kancasının kusu­ runa neden olan mutasyonlar nedeni ile gelişen bir hastalıktır. Bu hastalıkta hematopoetik sistemle ilişkili fo s fatid il inozitol g likan-A (P İG -A ) geni bozuktur. Sonuçta eritrositlerin hemolizine neden olan bazı komplemanları inhibe eden Decay Accelerating Factor (DAF= CD55), CD59 adı verilen proteinler sentezlenemez. Böylece eritrosit membranı çeşitli komplemanlarca hemolize uğratılır. Bu hastaların tanısında asit-Ham testi denilen biryöntem kullanıl­ maktadır. Bu yöntem, pH 6,2'ye getirilmiş serumda, hastalıktan etkilenmiş eritrositlerin, hemolize daha duyarlı olması ve komplemanlar etkisiyle yıkılması prensibine dayanmaktadır. Asit-HAM testi tanı de­ ğeri düşük olduğundan yerini akım sitometri yön­ tem ine bırakmıştır. Akım sitometri CD55 ve CD59 eksikliğinin saptanmasında en yaygın kullanılan tanı yöntemidir.



P ro tein leri spesifik o rganellere yönlendiren bazı dize ve m oleküller Hedef dize veya yapısı



Hedeflenen organel



N-terminal sinyal peptid



Endoplazmik Retikulum



Karboksi-terminal KDEL dizesi (Lys-Asp-Glu-Leu)



Endoplazmik Retikulum Lumeni



Di-asidik dizeler (örn. Asp-XGlu)



Golgi membranı



Amino terminal dize (20-50 kalıntı)



Mitokondri matriksi



Nükleer lokalizasyon sinyali (NLS) (örn. Pro2-Lys3-Arg-LysVal)



Nükleus



Peroksizom target sinyali (PTS) (örn. Ser-Lys-Leu)



Peroksizom



Mannoz 6-fosfat



Lizozom



Doğru cevap: E



HÜCRE VE ORGANELLER



13



HÜCRE VE ORGANELLER



14



42. Albümin, seruloplazmin ve transferrin gibi plaz­ ma proteinlerinin sentezi aşağıdaki organellerden hangisinde başlar? A) Serbest ribozom



B) Golgi C) Düz endoplazmik retikulum



D) Membrana bağlı ribozom E) Mitokondri Granüllü endoplazmik retikulum (GER) üzerindeki ribozomlar (membrana bağlı ribozomlar) hücre dışı­ na gönderilecek proteinleri ve membran proteinlerinin sentezini yapar. Serbest ribozomlar ise hücre içinde kalacak proteinlerin sentezinden sorumludur.



GER’da yani membrana bağlı ribozomlarda; 1. Kollajen gibi hücre dışı proteinler,



2. İmmünglobülin, albümin, peptit hormonlar gibi plazma proteinleri, 3. Na-KATPaz, 5’-nükleotidaz vb gibi membran proteinleri, 4. Lizozomal enzimler sentezlenmektedir. Doğru cevap: D



43. Aşağıdakilerden hangisi plazma membranının özelliklerinden biri değildir? A) Yapısında lipid ve protein içerir. B) Yapısında glikoproteinler yer alır. C) Tek katlı fosfolipid tabakadan meydana gelir.



D) Seçici geçirgendir. E) Flip-flop hareketi gözlenir.



Membranlar dinamik yapıda olup içerisinde bulunan lipit ve proteinler belirli bir hızda sentezlenip, yıkıl­ maktadır. Ayrıca, membran yapısında bulunan fosfolipidler, flip-flop denilen bir mekanizma ile içten



dışa veya yana doğru hareket edebilmektedir. Doğru cevap: C



44. Ökaryotik plazma membranı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Membranlar esnek yapıdadır. B) Çift tabaka lipid içerir. C) Doymuş yağ asitleri membran akışanlığını azal­ tır.



D) Kolesterol oranının artması membran akışkan­ lığını arttırır. E) Fosfolipidler asimetrik yerleşimlidir. Hücre zarının başlıca önemli özellikleri



1- Membranlar dinamik yapıda olup içerisinde bulu­ nan lipit ve proteinler belirli bir hızda sentezlenip, yıkılmaktadır. 2- Membranlar selektif yapıda olup, seçici geçir­ gendir. Hücre zarından küçük moleküller (mad­ deler) (su, madensel tuzlar, vitaminler, oksijen gazı, karbondioksit gazı, glikoz, gliserin, yağ asiti, amino asit, iyonlar) geçer ama büyük moleküller (maddeler) (nişasta, yağ, protein, karbonhidrat) geçemez. Büyük moleküller (yapı taşlarına kadar) parçalandıktan sonra geçerler.



3- Esnektir. 4- Saydamdır (Işığı geçirir). 5- Çift katlı fosfolipid tabaka içerirler



Membranlar; lipid, karbonhidrat ve proteinlerden meydana gelmektedir. Membran yapısı incelendiğin­ de, membranların tek katlı bir fosfolipid tabakası değil, ikili fosfolipid tabakadan oluştuğu görülmektedir. Plazma membranında hücre dışına bakan yüzeyde glikoprotein ve glikolipid yapıda birçok dallanma noktası varken, hücre içine bakan yüzeyde bunlar görülmez. Sonuç olarak, hücre içine bakan yüzeyle, hücre dışına bakan yüzey, birbirinden farklı olduğu için, membran molekülleri asimetrik yerleşimlidir. Asimetri ve lipitten zengin olmaları membranların



en önemli özelliğidir. Membranın % 40- 80 kadarını lipitler oluştur­ maktadır. Bunun bir tek istisnası, alışılmamış bir şekilde proteinden zengin olan mitokondri iç zarıdır.



Mitokondri iç zarı, proteinden en zengin membran olup % 75 oranında protein içerir. Aksonları saran miyelin kılıfında ise lipit oranı en yüksek olup, %80 civarındadır.



6- Protein, lipit ve az miktarda karbonhidrattan oluşmuştur. 7- Düşük sıcaklıkta membranlar jel yapıda olup akışkandır. Sıcaklık artıkça, akışkanlık bir miktar artar. Ancak sıcaklığın aşırı artması (> 41 °C) membranların eriyerek sıvı kristal yapı haline dönüşmesine yol açar bu da akışkanlığı bozmaktadır. Bu olayın gerçekleştiği sıcaklığa geçiş (transition) sıcaklığı adı verilir.



Kolesterol geçiş sıcaklığını etkilemeden, ge­ çiş süresini uzatmaktadır. Membran yapısını sertleştiren kolesterol ve doymuş yağ asitleri membran akışkanlığının azalmasına yol aç­ maktadır. Membran akışkanlığını çoklu doyma­ mış yağ asitleri arttırmaktadır. 8- Üzerinde madde alışverişini sağlayan porlar bulunur. 9- Plazma membranında hücre dışına bakan yüzey­ de glikoprotein ve glikolipit yapıda birçok dallanma noktası varken, hücre içine bakan yüzeyde bunlar



Doğru cevap: D



47. Aşağıdakilerden hangisi Na+-K+ ATPaz enzimi­ nin bir özelliği değildir?



HÜCRE VE ORGANELLER



görülmez. Ayrıca fosfatidil kolin ve sfingomiyelin hücre dışına bakan yüzeyde bulunurken, fosfatidil etanolamin ve fosfatidil serin hücre içine bakan yüzeyde yer alır. Dolayısı ile, hücre içine bakan yüzeyle, hücre dışına bakan yüzey, birbirinden farklı olduğu için, membran mole­ külleri asimetrik yerleşimlidir.



A) P tipi ATPaz’lara örnektir. B) Plazma membranda yerleşmiştir. C) Kardiak glikozidlerle inhibe olur.



D) Kolaylaştırılmış diffüzyonda görev alır. E) Hücre içi ve dışı Na+-K+ konsantrasyonunu düzenlenmesini sağlar.



45. Aşağıdakilerden hangisinde protein/lipid oranı en yüksektir? A) Miyelin kılıf B) Mitokondri iç zarı C) Mitokondri dış zarı



D) Eritrosit membran ı E) Granüllü endoplazmik retikulum Membranın % 40- 80 kadarını lipidler oluşturmak­ tadır. Bunun bir tek istisnası alışılm am ış bir şekilde



proteinden zengin olan mitokondri iç zarıdır. Mitokondri iç zarı elektron transport zincirinin bulunduğu yerdir. Bu nedenle protein/lipid oranı en yüksek olan membran mitokondri iç zarıdır. Aksonları saran miyelin kılıfında ise lipid oram en yüksek olup %80-90 civarındadır. Dolayısı ile protein/lipid oranı en düşük olan yer miyelin



kılıftır. Doğru cevap: B



ATP hidrolizi ile sağlanan enerji kullanılarak, molekül­ lerin membrandan taşınması aktif transport olarak bilinmektedir. Hücrenin tükettiği enerjinin % 30-40 dan aktif transport sorumludur.



Na+-K+ATPaz, plazma membranında yerleşmiş bir transmembran proteini olup plazma membranının marker enzimidir. Hücre içindeki düşük Na, yüksek K düzeyleri Na+-K+ ATPaz sistemi ile aktif transport kullanarak sağlan­ maktadır. Bu enzim, P tipi ATPaz’lara örnek olup ATP varlığında hücre dışına üç sodyum atarken, hücre içerisine iki potasyum iyonu göndermektedir.



Oubain ve dijital glikozidleri Na+-K+ATPaz’ı inhibe ederek etki etmektedir.



Doğru cevap: D



48. Hücre zarından kalsiyum iyonunun taşınması ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Pasif kolaylaştırılmış transporttur. B) Simport sistemdir.



46. Aşağıdaki zarlardan hangisinin protein/lipid oranı en azdır? A) Alyuvar zarı B) Karaciğer hücre zarı C) Miyelin kılıf



D) Mitokondri iç zarı E) Mitokondri dış zarı Membranın % 40- 80 kadarını lipitler oluşturmak­ tadır. Aksonları saran miyelin kılıfında lipit oranı en yüksek olup % 80-90 civarındadır. Miyelin kılıfı santral sinir sistemindeki nöronal fibrillerin etrafını saran, yalıtkan ve onları koruyan membranöz ya­ pıda bir tabakadır. Yapısında başlıca bulunan lipit türü galaktoserebroziddir. Daha az miktarda bulunan sfingomiyelin, miyelin kılıfının dayanıklılığını sağlar.



Doğru cevap: C



C) Serinin ATP tarafından fosforillenmesini gerek­ tirir.



D) Taşıyıcıya bir Ca2+ -kalmodulin kompleksinin bağlanması ile kontrol edilir.



E) Hücre içi kalsiyum konsantrasyonu ekstrasellüler sıvıdan daha yüksektir. Alttaki tablo incelendiğinde aktivitesi kalsiyum kalmo­ dulin gerektiren enzimler arasında, plazma membranı Ca+2ATPaz adı verilen bir enzim bulunmaktadır. Bu enzimin aktivitesi kalsiyum-kalmodulin komp­ leksi tarafından kontrol edilir. Ayrıca bu enzim, P tipi ATPaz’lara örnek olup ATP bağımlıdır. Dolayısı ile



hücre zarından kalsiyum geçişi, kolaylaştırılmış difüzyonla değil, enerji gerektiren aktif bir trans­ port mekanizması ile sağlanır. Düz kas ve miyokard hücresinde bulunan bir pom­ pa ise, sodyumu hücre dışına atarken, kalsiyumu içeri almaktadır. Dolayısı ile kalsiyum, sodyumla birlikte simport değil antiport bir şekilde taşın­ maktadır.



L



HÜCRE VE ORGANELLER



16



Hücre içinde en az bulunan elem ent kalsiyum olup, konsantrasyonu ekstrasellüler sıvıya göre çok düşüktür. Hücre dışı ile hücre içi arasında en çok fark bu­ lunan elem ent kalsiyum dur !!!. 8u fark yaklaşık 25.000 kattır. A ktivitesi kalsiyum /kalm odulin g erek tiren en zim le r •



Plazma membranı Ca*2ATP az







Ca*2 -bağımlı protein kinaz







Siklik AMP (cAMP) fosfodiesteraz







Glutamat dekarboksilaz



M em bran ano rm allikleri sonucu gelişen veya bu anorm alliğe bağlanabilen bazı hastalık ve p ato lo jile r H astalık



A n o rm a llik



Akondroplazi



Fibroblast büyüme faktörü reseptör-3’ü kodlayan gende mutasyon



Ailevi hiperkolesterolemi



LDL reseptörünü kodlayan gende mutasyonlar



Kistik fibrozis



Klor taşıyıcı proteinini kodlayan gende mutasyonlar



Doğumsal uzun QT sendromu



Kalpte iyon kanallarını kodlayan gende mutasyonlar Spektrin ve ankirini kodlayan gende mutasyonlar







Kalsinörin (Fosfoprotein fosfataz 2B)



Herediter sferositoz







Adenilat siklaz (beyin)



Metastaz







Ca*2 /fosfolipit bağımlı protein kinaz



Zar glikoprotein ve glikolipidlerinin oligosakkarid yan z in c irle rin d e k i anormallikler







cGMP bağımlı sodyum kalsiyum kanalları







Miyozin hafif zincir kinaz,



Paroksismal nokturnal hemoglobinüri (PNH)



Eritrosit zarındaki glikozite fosfatidil in o z ito l (G P I) k an caların ı kodlayan f o s f a t id ilin o z it o l g lik a n -A (P İG -A ) geninde m utasyon







NAD kinaz







Fosfoinozit 3-kinaz







Fosforilaz kinaz







Nitrik oksit sentaz



Doğru cevap: D



Doğru cevap: C



50. Aşağıdaki moleküllerden hangisi, hücre zarında yer alan lipid yapıdaki çift tabakadan diğerlerine göre daha kolay geçer? A) Karbondioksit B) Gliserol



49. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde, fibroblast büyüme faktör-3’ü kodlayan gende mutasyon bulunur?



C) Su D) Glukoz E) Sodyum



A) Herediter sferositoz B) VVilson hastalığı C) Akondroplazi



D) Kistik fibrozis E) Familyal hiperkolesterolemi Akondroplazi, otozomal dominant geçiş gösteren ve canlı doğumların 1/26000’inde görülen bir hastalıktır. Letal olmayan iskelet displazilerinin en sık görülen şeklidir. Bu hastalarda fibroblast büyüme faktörü reseptör 3 ’te (FB FR -3) m utasyon (380. Amino asit glisin—>arginin) vardır. Olgular büyük oranda sporadik mutasyonlar sonucu meydana gelir. Anne ve babada hastalığa rastlanmaz. Baba yaşının ileri ( > 50 yaş) olması ile yeni mutasyonlar arasında bir ilişki olduğu bilinmektedir. Kısa ekstrem iteler, belirgin alın, düz burun ile birlikte relatif olarak büyük kafa ve torakolumbar bölgede kifoz vardır. Ekstrem itelerde rizom elik (proksimal) tipte kısalık görülür. Zeka normaldir.



Membranlar lipitten zengindir, dolayısı ile yağda çözü­ nen bir maddenin membranlardan geçişi suda çözü­ nen bir maddeye göre daha kolay olmaktadır. Ancak hidrojen ve karbondioksit gibi gazlar membranlardan basit difüzyonla ve en kolay geçebilen bileşiklerdir. Gazlardan sonra su en küçük moleküllerden biri olup, yapısı gereği membranlardan basit difüzyonla geçebilmektedr.



Doğru cevap: A



51. Aşağıdakilerden hangisinin lipit membranlardan geçiş katsayısı diğerlerine göre daha düşüktür? A) Na+



B) Cl-



C) Glukoz



D) Üre E) Su



de sodyum’dur.



Organellere özgü markerler enzimler; * Mitokondride; glutamat dehidrogenaz, * Peroksizomda; katalaz, * Lizozomda; asit fosfataz, * Sitozolde; Laktat dehidrojenaz ( LDH ) * Çekirdekte; DNA



Doğru cevap: A



52. Hücre zarlarında en cok bulunan fosfolipid türü aşağıdakilerden hangisidir? A) Sfingomyelin



B) Fosfatidil kolin



C) Fosfatidil serin



D) Kardiyolipin



Dikkat edilirse laktat dehidrojenaz (LDH) sitozolün marker enzimi iken mitokondrinin marker enzimi



glutamat dehidrogenazdır. Doğru cevap: B



E) Fosfaditil inozitol Önemli membran lipidleri arasında fosfolipidler, glikosfingolipidler ve kolesterol bulunmaktadır. Plazma membranı, ikili fosfolipid tabaka şeklinde olduğundan, membranların yapısında en çok yer alan lipit türü fosfolipidlerdir. Bunlar arasında hücre zarında en çok bulunanı fosfatidilkolin diğer adı



ile lesitindir.



54. Hücre organelleri ayrılıp saflaştırılırken genellikle organeller için özgül birer işaretleyici (Marker) enzim kullanılır. Giukoz 6-fosfataz enzimi, aşağıdaki organellerden hangisi için bu amaçla kullanılır? A) Çekirdek B) Mitokondri C) Endoplazmik retikulum membranı



Membranda ayrıca fosfatidik asit, fosfatidil etanolamin, fosfatidil serin, fosfatidil gliserol ve fosfati­ dil inozitol gibi fosfogliseridler yer almaktadır. Sfingomiyelin, glukoserebrozid, galaktoserebrozid ve gangliyozidler, sfingozinden türeyen glikosfingolipidlerdir.



Plazma membranının kolesterol içeriği mitokondri, golgi ve çekirdek membranlarına göre daha fazla­ dır. Doğru cevap: B



53. Aşağıdaki hücre organeli ve belirteç enzim eşleştirmelerinden hangisi doğru değildir?



D) Lizozom E) Golgi aygıtı



Endoplazmik retikulum membranının marker’ı, giukoz 6-fosfatazdır. Glutamat dehidrojenaz, mitokondrial matriksinde yerleşmiş olan bir enzim olup, mitokondrinin mar­ ker enzimi olarak bilinir. Çekirdeğin markerı DNA’dır. Lizozomun markerı asit fosfataz iken, golgi aygı­ tının marker’i galaktozil transferaz ve sialil trans­ feraz gibi enzimlerdir. Doğru cevap: C



A) Plazma zarı - 5’ Nükleotidaz B) Sitozol - Glutamat dehidrogenaz C) Golgi - Sialil transferaz D) Peroksizom - Katalaz



E) Lizozom - Hekzoaminidaz Membranların marker enzimleri; Plazma membranında; 5'- nükleotidaz, adenilat siklaz ve Na-K ATP az, * Golgi sistemi; galaktozil transferaz, sialil transfe­ raz, golgi mannozidaz II * Mitokondri iç membranında; ATP sentaz ile süksinat dehidrojenaz, * Endoplazmik retikulum membranında; Glukoz-6fosfataz



55. Bir araştırmacı elde edilen hücre fraksiyonunun lizozomuna mitokondri iç zarı karışıp karışmadığını anlamak istiyor. Bu sebeple aşağıdakilerden hangisine bakılır? A) Süksinat dehidrogenaz C) Giukoz 6 Fosfataz



*



B) Na-K-ATPaz D) Asit Fosfataz



E) Galaktozil transferaz Hücre ve organeller saflaştırılırken marker enzimler kullanılmaktadır. Araştırmacı lizozomu izole eder­ ken, mitokondri iç zarının karışıp karışmadığını anlamak için bu zarının markerı olan süksinat dehidrogenazı kullanabilir.



Doğru cevap: A



HÜCRE VE ORGANELLER



Bileşiklerin ikili fosfolipid m em brandan geçiş katsayıları incelendiğinde geçiş katsayısı en düşük olan ve ikili fosfolipid tabakadan en zor geçen mad­



HÜCRE VE ORGANELLER



56. Aşağıdakilerden reaksiyonlardan hangisi mitokondride gerçekleşmez? A) ATP sentezi B) Keton cisimlerinin sentezi C) Protein sentezi D) Kolesterol sentezi



E) DNA sentezi Mitokondrinin başlıca görevleri; ATP üretimi, hücre­ sel solunum, sitrik asit ( TCA ) siklusu, porfirin metabolizmasının ilk ve son üç tepkimesi, karaci­ ğerde üre siklusunun ilk iki basamağı ve yağ asit­ lerinin başlıca yıkımı olan (3-oksidasyon, ketonların sentez ve yıkımı gibi reaksiyonlardır.



Golgi içinde proteinlerin glikozillenmesi, işlen­ mesi, sınıflandırılması, glikoproteinlerin kar­ bonhidrat birimlerinin sentez ve modifikasyonu gerçekleşir. Ayrıca glikozillenme ve sülfatlanma reaksiyonları da burada gerçekleşir.



Lipitlerin sentezi golgide değil, sitozol ve endop­ lazmik retikulumda gerçekleşir. Örneğin, yağ asidi sentezi sitozolde, triaçilgliserol sentezi düz endop­ lazmik retikulumda, kolesterol sentezi ise sitozol ve düz endoplazmik retikulumda gerçekleşmektedir. Golgide, sadece hazır olan lipitlere, karbonhidrat ve protein birimleri eklenerek, lipitlerin sırası ile glikolipidler ve lipoproteinlere dönüşümü sağlanır. Doğru cevap: D



İnsan DNA’sının yaklaşık %1’i mitokondride bulu­ nur ve mitokondriyal DNA olarak adlandırılmaktadır. Bir kısım mitokondri proteinlerinin sentezi için gerekli olan genetik bilgi mitokondri DNA’sında bulunur. Bu bilgi mitokondri mRNA’sına aktarılır ve mitokondrideki ribozomlarda protein sentezi gerçekleşir.



59. Aşağıdakilerin hangisinde bir metabolik yol, gerçekleştiği hücre organeliyle birlikte verilmemiştir?



Kolesterol sentezi, sitozol ve endoplazmik retiku-



A) Kompleks makromoleküllerin yıkımı - Lizozom



lumda gerçekleşir.



B) 45s preribozomal RNA sentezi - Çekirdekçik



Doğru cevap: D



C) Heksoz monofosfat yolu - Sitozol



D) Yağ asitlerinin sentezi - Mitokondri E) Glikojenoliz - Sitoplazma 57. Ubikuitin proteinin temel fonksiyonu aşağıdakilerden hangisidir?



Yağ asit sentezi mitokondri değil sitozolde ger­ çekleşir. Diğer organeller ve görevleri hepsi doğru şekilde verilmiştir.



A) Proteinlerin katlanmalarını kontrol etmek B) Bağlandığı proteinin yıkımını sağlamak



Doğru cevap: D



C) Bağlandığı proteinin taşınmasını sağlamak



D) Protein sentezini kontrol etmek E) Protein denatürasyonunu önlemek Anormal ve kısa ömürlü proteinlerin yıkımı sitozolde proteazom adı verilen yapılarda ve ATP’ ye bağımlı bir şekilde meydana gelir. Bu olayda ısıya dayanık­ lı ve 76 aminoasitten oluşan küçük bir protein olan ubikuitin rol almaktadır. Ubikuitin, proteinlerin



işaretlenerek yıkılmasını sağlar.



60. Aşağıdakilerden hangisinin peptid bağlarının oluşumunda ribozomlar görev yapmaz? A) Epinefrin B) Atriyal natriüretik peptit C) insulin D) Anjiotensin II



E) Renin Doğru cevap: B



Anti-diüretik hormon, insülin, anjiotensin II ve renin gibi peptit hormonlar, membrana bağlı ri­ bozomlarda sentezlenmektedir. 58. Aşağıdakilerden hangisi Golgi aygıtının görev­ lerinden biri değildir? A) Proteinlerin sülfatlanması B) Glikoprotein sentezi C) Protein salgılanması



D) Triaçilgliserol sentezi E) Proteinlerin hedef organellere yönlendirilmesi



Epinefrin ise tirozinden meydana gelen amino asit türevi bir bileşik olup, adrenal medullada sitozolik olarak sentezlenmektedir. Doğru cevap: A



A) Granülsüz endoplazmik retikulum B) Lizozomlarda C) Peroksizomda D) Granüllü endoplazmik retikulum E) Mitokondri matriksi ökaryotik hücrelerde granülsüz (düz) endoplazmik retikulumda bulunan sitokrom P450 monooksijenaz enzim kompleksinde ksenobiyotiklerin, yağ­ da çözünen ilaçların detoksifikasyonu ve steroid hormon sentezi gerçekleşmektedir.



Karaciğer sitokrom P450 monooksijenaz enzim sistemi için NADPH varlığı kritiktir. Bu enzim siste­ mi steroidler, alkoller ve bazı ilaçlar gibi aromatik



ve alifatik bileşiklerin suda çözünebilir alkol formlarına dönüştürür. Böylece yağda eriyen ve suda çözünmeyen bir madde, suda çözünebilir hale getirilerek, böbrek yoluyla kolaylıkla atılması ve vücudun detoksifiye edilmesi sağlanır. Bu sis­ temle metabolize olan ilaçlar arasında fenobarbital, aminopirin, anilin, morfin ve benzfetamin gibi mad­ deler yer alır.



Doğru cevap: A



Glukuronidasyon; glukuronik a s it , polar ve suda çözünebilen bir molekül olup hidroksil, karboksilik , amino ve tiol gruplarına kolayca eklenebilir. Glukuronil vericisi UDP-glukuronik asit olup hem endoplazmik retikulum hem sitozolde bulunan çeşitli glukuronil-transferazlar enzimleri ile suda çözünmeyen bir madde ile konjuge edilerek vücuttan atılmasını sağlar. Sülfatlama; bir hidroksil grubuna sülfat eklenmesi, yabancı maddelerin konjügasyonunda izlenen önemli bir yoldur. Bu reaksiyon, sitozolik bir sülfotransferaz enzimi tarafından katalizlenmektedir.



Glutatyon ile konjugasyon; Glutatyon, birçok memeli dokusunda (özellikle karaciğerdE) bulunan ve üç aminoasitten meydana gelen bir tri-peptid’tir. Detoksifikasyonda, özellikle reaktif ara ürünlerin uzaklaştırılmasında önemli bir fonksiyona sahiptir. Metilasyon; moleküllerdeki hidroksil, amino ve tiol grupları metil transferaz enzimlerinden biri tarafından metillenebilirler.



Asetilienme; Asetil KoA yapısında yer alan asetil grubu sayesinde detoksifikasyona katılır.



Doğru cevap: E



64. Karbonmonoksit, ilaç ya da diğer yabancı bi­ leşiklerin metabolizmasını hangi basamakta inhibe eder?



62. Sitokrom P450 enzim sistemi hücrenin neresin­ de yer alır? A) Golgi



B) Mitokondri



C) Mikrozom



D) Ribozom E) Hücre zarı



ilaçları metabolize eden enzimlerin çoğu, karaciğer hücresi içerisinde yer alan düz endoplazmik retikulumun lipofilik membranlarında yerleşmiştir. Bu membranlar mikrozom denen vezikülere dönüşür. Bu mikrozomal enzimlere en önemli örneklerden biri



sitokrom P450 enzimidir.



A) Glukronidasyon



B) Metilasyon



C) Sülfasyon



D) Asetilasyon E) Hidroksilasyon



Yağda eriyen ilaçlar veya yabancı bileşikler, vücutta Faz I ve Faz II gibi tepkimlerle metabolize edilir. Faz I reaksiyonda, ilaçlar ilk önce sitokrom P450 en­ zim sistemi tarafından hidroksilasyona uğratılır. Daha sonra hidroksillenen ilaç, Faz II reaksiyonda konju­ gasyon ile vücuttan uzaklaştırılır. Detoksifikasyonda rol oynayan başlıca konjugasyon mekanizmaları;



Doğru cevap: C



glukronidasyon, sülfatlanma, glutatyonla kon­ jugasyon, glisinle konjugasyon, metillenme ve asetillenmedir.



63. Karaciğerde ksenobiyotik metabolizmasında, hangisi konjugasyon amacıyla kullanılmaz?



Faz I reaksiyonda görev alan mikrozomal sitok­ rom P450 enzim sistemine bu ismin verilmesinin nedeni, spektrofotmotrede 450 nm dalga boyunda karbonmonoksite maruz kaldığında belirgin bir pik oluşmasıdır.



A) Glisin



B) Fosfoadenozil fosfosülfat



C) Glutatyon



D) Asetil-KoA



E) Glutamat



Detoksifikasyonda kullanılan başlıca beş meka­ nizma; glukronidasyon, sülfatlanma, glutatyonla konjugasyon, metillenme ve asetillenmedir.



Sonuçta karbonmonoksit, karaciğerde sitokrom P450 enzim sistemini inhibe ederek, ilaç ve diğer



yabancı bileşiklerin hidroksilasyonunu inhibe etmektedir.



Doğru cevap: E



HÜCRE VE ORGANELLER



61. Yabancı bileşiklerin detoksifikasyonunda gö­ rev alan sitokrom P450 enzim sistemi hücrenin hangi bölgesinde bulunur?



HÜCRE VE ORGANELLER



65. Aşağıdaki proteinlerden hangisi granüilü endoplazmik retikulum üzerindeki ribozomlarda sentezlenmez? A) Koliajen



B) Protrombin



C) Katazlaz



D) Na/K ATPaz E) Asit fosfataz



Serbest ribozomlarda sentez edilen proteinler ile membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen prote­ inler arasında önemli bazı farklar bulunmaktadır. Granüilü endoplazmik retikulum (GER) üzerindeki ribozomlar (membrana bağlı ribozomlar) hücre dışı­ na gönderilecek proteinleri ve membran proteinlerinin sentezini yapar. Serbest ribozomlar ise hücre içinde kalacak proteinlerin sentezinden sorumludur.



GER’da yani membrana bağlı ribozomlarda; 1. Koliajen gibi hücre dışı proteinler, 2. İmmünglobülin, albümin, peptit hormonlar gibi plazma proteinleri, 3. Na-K ATPaz, 5’-nükleotidaz vb gibi membran proteinleri, 4. Lizozomal enzimler sentezlenmektedir.



Yine golgi aygıtından plazma membranına doğru taşınan kargo ve salgı vezikülleri klatrinden bağım­



sızdır. Vezikül tip le ri ve görevleri V ezikül



G örevi



COP I



Golgi aygıtından endoplazmik retkuluma doğru ters yönlü taşınma



COP II



Endoplazmik retikulumdan golgiye doğru ileri yönlü taşınma



Klatrin



Plazma membranı, trans golgi ağı ve endozom gibi yerlerle ilişkili taşıma



Salgı vezikülleri



Pankreas gibi düzenli sekresyon yapan organlarla ilişkili (örn. insülin salgılanması)



Doğru cevap: E



67. Ekstrasellüler sıvıda aşağıdakilerden hangisi­ nin konsantrasyonu en düşüktür? A) Potasyum



B) Kalsiyum D) Sodyum



C) Fosfat



E) Magnezyum Serbest ribozomlarda; 1. LDH ve ALT gibi sitozolik enzimler, 2. Nükleer proteinler, 3. Peroksizomal proteinler,



4. Mitokondriyal proteinler, sentezlenmektedir. Katalaz, peroksizomal bir enzim olduğundan serbest ribozomlarda sentezlenir. Doğru cevap: C



Alttaki tablo incelendiğinde, hücre içi sıvı ile hücre dışı sıvı arasında, içerik açısından önemli bazı farklar vardır. Buna göre hücre dışı sıvıda en çok bulunan ilk üç madde sırası ile Sodyum> klorür> bikarbonat iken, hücre dışında en az bulunan element mag­ nezyumdur.



Hücre içinde bulunan ilk üç madde ise sırası ile potasyurr» fosfat> magnezyum iken, hücre içinde en az bulunan element kalsiyumdur. Madde



66. Klatrin kaplı veziküler transport yönü hangisin­ de doğru şekilde verilmiştir? A) Endoplazmik retikulum - cis golgi B) Golgi - endoplazmik retikulum



Hücre dışı



Sodyum



140 mmol/ L



10 mmol/L



Potasyum



4 mmol/L



140 mmol/ L



Kalsiyum (serbest)



2,5 mmol/L



0,1 pmol/L



Magnezyum



1,5 mmol/L



30 mmol/L



Klorür



100 mmol/ L



4 mmol/L



Bikarbonat



27 mmol/L



10 mmol/L



Fosfat



2 mmol/L



60 mmol/L



Glukoz



5,5 mmol/L



0-1 mmol/L



Protein



2 g/dl



16 g/dl



C) Golgi - lizozom



D) Golgi - plazma membranı E) Plazma membranı - lizozom Endositoz ile hücreye alınan (Örn LDL’nin hücreye alınması) ve lizozoma yönlenen veziküller klatrin kaplı kılıflar ile olmaktadır. Membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen ve golgi aygıtı veya plazma membranına yönlendi­ rilen proteinler hedeflerine salgı vezikülleri içinde taşınır. Endoplazmik retikulumdan golgiye doğru ileri yönlü taşınma (COPU) ve golgi aygıtından en­ doplazmik retkuluma doğru ters yönlü taşınma (COPI) klatrinden bağımsızdır.



Hücre içi



Doğru cevap: E



68. Aşağıdakilerden hangisinin hücre içindeki yoğunluğu hücre dışına göre daha düşüktür? A) Potasyum



B) Magnezyum



C) Fosfat



D) Protein



E) Glukoz Hücre içine, glukoz taşıyıcı proteinlerle (GLUT) alman glukoz, hücre içerisinde hiçbir zaman glukoz olarak kalamaz. Glukoz, ya hızla metabolize edilerek, glikoliz yolu ile enerji ihtiyacı için kullanılır veya



70. Sentezlenmiş proteinlerin doğru katlanmasına yardımcı olan molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Übikuitin B) Şaperon C) Porin



D) Laminin E) Histon



fazlaysa glikojen şeklinde depolanır.



Protein salgılanmasının ilk aşamasında granüllü endoplazmik retikulum (GER) görev almaktadır.



Ayrıca, glukoz 6-P, hekzos monofosfat yoluna gidebilir. Yine, glikoliz sırasında oluşan bir ara ürün olan dihidroksi aseton fosfat, yağ dokusunda önce gliserol fosfat, oradan da üç adet serbest yağ asidi eklenerek trigliserit moleküllerine dönüşür



Lizozomlara veya plazma membranına salgılanacak olan proteinler membrana bağlı ribozomlarda yapıl­ makta ve granüllü ER’a aktarılmaktadır. Proteinlerin



ve depolanır. Bu nedenle glukoz hücre içinde sürekli tüketildi­ ği için, hücreler arası sıvıya göre daha az oranda bulunmaktadır.



Doğru cevap: E



69. Aşağıdakilerden hangisinin plazmadaki değeriyle serumdaki değeri arasında fark yoktur? A) Glukoz



B) Albümin



C) Kreatinin



D) Kalsiyum



tersiyer yapıları GER’da gerçekleşmektedir. GER’da bulunan ve şaperon adı verilen proteinler, salgılanacak proteinlerin uygun şeklide katlan­ malarını ve düzenlenmelerini sağlamaktadır. Isı değişikliklerine veya çevre koşullarının değişmesine bağlı olarak hücrede ısı-şok proteinleri (hsp) adı verilen şaperonlar görülmektedir. Granüllü ER da immunoglobin ağır zincir bağla­ yıcı protein, kalneksin ve peptidil prolil cis-trans izomeraz gibi şaperonlar bulunmaktadır.



Doğru cevap: B



E) Laktat dehidrogenaz Alttaki tablo incelendiğinde; Sadece bilirubin, krea­



71. Glikoprotein sentezinde glikozid bağı oluşumu hangi organellerde gerçekleşir?



tinin ve kolesterol’ün plazma ve serum değerleri arasında fark olmadığı görülmektedir. Diğer şıklarda yer alan albümin ve glukoz serumda plazmaya göre daha yüksek oranda iken, laktat dehidrojenaz ve



kalsiyum ise plazmada daha yüksektir.



Plazmada daha yüksek o la n la r



Plazma ve serum da e şit o la n la r



Serumda daha yüksek o la n la r



Kalsiyum



Bilirubin



Albümin



Klorür



Kolesterol



Alkalen fosfataz



LDH



Kreatinin



Glukoz Sodyum Potasyum Fosfat Ürik asit



m Doğru cevap: C



m



m



ım



C) Lizozom, granüllü endoplazmik retikulum



D) Golgi cisimciği, granüllü endoplazmik retikulum



Tablo; Plazma ve serum konsantrasyonu arasında fa rk lılık gösteren te s tle r



Total Protein



A) Mitokondri iç zarı, golgi cisimciği B) Plazma zarı, düz endoplazmik retikulum



Üre



E) Peroksizom, mitokondri Glikoprotein sentezinde glikozilasyon granüllü endoplazmik retikulum ve golgi cisimciğinde gerçekleşir. Glikozilasyon postranslasyonel modifikasyona örnektir. Karbonhidratın ekleneceği protein membrana bağlı ribozomlarda sentezlenir ve granüllü endoplazmik retikuluma gelir. Spesifik, asparjin, serin veya treonin gruplarına karbonhidratlar eklenerek glikozillenir. Bu reaksiyonda çeşitli glikozil transferaz enzimleri görev alır. Şekerler granüllü endoplazmik retikulumdan golgiye doğru hareket ederken spesifik bir sıra ile eklenir.



Doğru cevap: D



HÜCRE VE ORGANELLER



21



HÜCRE VE ORGANELLER



22



72. Bir hücre zarında çoklu doymamış yağ asidi/ kolesterol oranı artarsa aşağıdakilerden hangisi görülür? A) Hücre zarı proteinlerinin lateral hareketi hızlanır. B) Hücre zarı geçirgenliği azalır.



74. Proteinlerin doğru organele yönlendirilmesi ile ilgili verilen eşleşmelerden hangisi doğru değildir? A ) KDEL (Lizin, aspartat, glutamat, lösin) dizesi - Endoplazmik retikulum lümeni



C) iyon hareketi azalır.



B) COP I - Golgiden endoplazmik retikuluma.



D) Membran çözünürlüğü azalır. E) Hücre zarında akışkanlık artar.



C) COP II - Endoplazmik retikulum’ dan golgiye.



Membranlar normal ısılarda jel yapıda olup akışkan­ dır. Isının artması akışkanlığı bir miktar arttırır. Ancak sıcaklığın aşırı artması (41’C) membranların eriyerek sıvı kristal yapı haline dönüşmesine ve akış­ kanlığın bozulmasına yol açmaktadır. Membran yapısını sertleştiren kolesterol, membran akışkan­ lığının azalmasına yol açmaktadır.



Membran akışkanlığını alfa-linolenik asit, linoleik asit, oleik asit ve araşidonik asit gibi çoklu doymamış yağ asitleri arttırırken, palmitik asit gibi doymuş yağ asitleri ve kolesterol akışkanlığı azaltmaktadır.



D) Klatrin - plazma membranı E) Mannoz 6 fosfat - Peroksizom Membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen ve golgi aygıtı veya plazma membranına yönlendi­ rilen proteinler hedeflerine salgı vezikülleri içinde taşınır. Endoplazmik retikulumdan golgiye doğru ileri yönlü taşınma (COPU) ve golgi aygıtından en­ doplazmik retkuluma doğru ters yönlü taşınma (COPI) klatrinden bağımsızdır. Yine golgi aygıtın­ dan plazma membranına doğru taşınan kargo ve salgı vezikülleri klatrinden bağımsızdır. Endositoz ile hücreye alınan (Örn LDL’nin hücre­ ye alınması) ve lizozoma yönlenen veziküller ise klatrin kaplı kılıflar ile olmaktadır.



Doğru cevap: E



Vezikül tip le ri ve görevleri V ezikül



73. Aşağıdaki reaksiyonlardan mitokondride gerçekleşmez?



hangisi



G örevi



COPI



Golgi aygıtından endoplazmik retkuluma doğru ters yönlü taşınma



A) Transkripsiyon



COP II



B) Oksidatif fosforilasyon C) Ketogenez D) Trisiklik asit döngüsü



Endoplazmik retikulumdan golgiye doğru ileri yönlü taşınma



Klatrin



Plazma membranı, trans golgi ağı ve endozom gibi yerlerle ilişkili taşıma



Salgı vezikülleri



Pankreas gibi düzenli sekresyon yapan organlarla ilişkili (örn. İnsülin salgılanması)



E) Glikoliz Eritrositler hariç tüm hücrelerde yüksek miktar­ larda mitokondri bulunur. Hücredeki mitokondri sayısı ve mitokondrideki krista sayısı hücrenin metabolik işlevine paraleldir örneğin tek bir karaciğer hücresinde 800 adete kadar mitokondri saptanmış­ tır. Kısa yaşam süreleri vardır. Kendi DNA, RNA ve ribozomu olan tek organel, mitokondri. Dolayısı ile bölünerek kendini yenileyebilen tek organel mitokondridir. ATP üretimi, hücresel solunum, TCA siklusu, keton cisimlerinin sentez ve yıkımı, (3oksidasyon, porfirin metabolizmasının ilk ve son üç tepkimesi, karaciğerde üre siklusunun 1. ve 2. basamağı mitokondri de gerçekleşir.



Genlerin depolanması, DNA sentezi (replikasyon) ve onarımı, mRNA sentezi (transkripsiyon) ve işlen­ mesi nükleusta gerçekleşir. Ancak mitokondride de DNA sentezi gerçekleşmektedir. Glikoliz, glukoneogenez, glikojenez, glikojenoliz ve pentoz fosfat yolu gibi karbonhidratlar ile ilgili tüm reaksiyonlar genelde sitozoidedir. Doğru cevap: E



P rotein leri spesifik org an ellere yönlendiren bazı dize ve m o lekü ller Hedef dize veya yapısı



Hedeflenen organel



N-terminal sinyal peptid



Endoplazmik Retikulum



Karboksi-terminal KDEL dizesi (Lys-Asp-Glu-Leu)



Endoplazmik Retikulum Lumeni



Di-asidik dizeler (örn. Asp-X-Glu)



Golgi membranı



Amino terminal dize (20-50 kalıntı)



Mitokondri matriksi



NLS (eg, PrOj-LySj-Arg-Lys-Val)



Nükleus



PTS (eg, Ser-Lys-Leu)



Peroksizom



Mannoz 6-fosfat



Lizozom



Doğru cevap: E



75. Digital grubu kardiyak glikozidlerin Na-K ATPaz’ın inhibe ederken direkt olarak etkilediği bölge neresidir? A) Na-K ATPaz’ın potasyum bağlayan sitozol böl­ gesi



B ) Na-K ATPaz’ın sodyum bağlayan sitozol bölgesi C ) Na-K ATPaz’ın potasyum bağlayan hücre dışı bölgesi



D) Na-K ATPaz’ın sodyum bağlayan hücre dışı böl­ gesi



Genellikle yarı ömrü iki saatten az olan proteinler­ de belirli bir amino asit dizisinin tekrarlandığı bölgeler bulunmaktadır. Bu bölgede prolin (P), glutamat (E), serin (S) ve treonin (T) yer almaktadır. Enzimlerde özel olan bu tanıma bölgesi, tek harfli amino asit sembolleri kullanılarak PEST dizilimi olarak adlan­ dırılmaktadır.



Şaperon aracılı otofajide, KFERQ motifli protein­ lerin seçici biçimde lizozoma taşınmasını sağlar. Bu diziyi içeren proteinler lizozomal enzimler ile yıkılır.



E) Na-K ATPaz’ın ATP bağlayan sitozolik Aspartat bölgesi ATP hidrolizi ile sağlanan enerji kullanılarak, molekül­ lerin membrandan taşınması aktif transport olarak bilinmektedir. Hücrenin tükettiği enerjinin %3040’ından aktif transport sorumludur. Hücre içindeki düşük Na, yüksek K düzeyleri Na-K ATPaz sistemi ile aktif transport kullanarak sağlanmaktadır.



Oubain ve dijital glikozidleri Na-K ATPaz’ı inhibe ederek etki etmektedir. Dijital grubu kardiyak glikozidler kalpte Na-K ATPaz’ın potasyum bağlayan hücre dışı bölgesine bağlanarak kanalı inhibe eder. Doğru cevap: C



76. Proteinlerin sitozolde yer alan proteazomlarda yıkılmasını sağlayan molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Übikuitin



B) Şaperon D) Laminin



C) Porin



E) Histon



P ro tein leri spesifik o rganellere yönlendiren bazı dizi ve m o lekü ller



Hedef dize veya yapısı



Hedeflenen organel



N-terminal sinyal peptid



Endoplazmik Retikulum



Karboksi-terminal KDEL dizisi (Lys-Asp-Glu-Leu)



Endoplazmik Retikulum Lumeni



Di-asidik diziler (örn. Asp-XGlu)



Golgi membranı



Amino terminal dizi (20-50 kalıntı)



Mitokondri matriksi



Nükleer lokalizasyon sinyali (NLS) (örn. Pro2-Lys3-Arg-LysVal)



Nükleus



Peroksizom target sinyali (PTS) (örn. Ser-Lys-Leu)



Peroksizom



Mannoz 6-fosfat



Lizozom



Doğru cevap: D



Ökaryotik hücrelerde intrasellüler proteinler iki



temel yolla yıkılırlar. Ekstrasellüler, membranda bulunan ve uzun ömürlü intrasellüler proteinler, lizozomlarda yıkılr. Bu yıkım lizozomal proteazlarla ve ATP’ye bağımlı olmayan bir şekilde gerçekleşir. Ancak anormal ve kısa ömürlü proteinlerin yıkımı, si­ tozolde yer alan ve proteazom adı verilen yapılarda, ATP’ye bağımlı bir şekilde meydana gelir. Bu olayda ubikutin adı verilen ve proteinlerin işaretlenerek yıkılmasını sağlayan bir madde görev alır.



Doğru cevap: A



77. Genellikle yarı ömrü iki saatten az olan plazma proteinlerinin yapısında yer alan ve bu protein­ lerin yıkımını hızlandıran dizi aşağıdakilerden hangisidir? A) KDEL (Lys-Asp-Glu-Leu) dizisi B) KFERQ (Lys-Phe-Glu-Arg-GIn) dizisi C) PEST (prolin-glutamat,serin ve treonin) dizisi.



D) Diasidik diziler. E) Amino terminal dizi.



78. Aşağıdaki lipidlerden membranında ver almaz?



hangisi



hücre



A) Fosfolipidler



B) Sfingomiyelin



C) Glikosfingolipidler



D) Trigliserid



E) Kolesterol Membranlar lipid, protein ve karbonhidratlardan mey­ dana gelmektedir. Asimetri ve lipidden zengin olmala­ rı membranların en önemli özelliğidir. Membran yapısı ikili lipid tabakası ve bu tabaka arasına dağılmış bü­ yük globüler proteinlerden oluşmaktadır. Membranın %50- 80 kadarını lipidler oluşturmaktadır. Önemli membran lipidleri arasında fosfolipidler, glikosfingolipidler ve serbest kolesterol bulun­ maktadır. Kolesterol esterleri ve triaçilgliseroller



membran yapısında yer almaz. Membran fosfolipidleri arasında en çok bulunanı fosfatidilkolin diğer adı ile lesitindir. Membranda ayrıca fosfatidik asit, fosfatidiletanolamin, fosfatidilserin, fosfatidilgliserol ve fosfatidilinozitol gibi fosfogliseridler yer almaktadır.



HÜCRE VE ORGANELLER



23



Sfingomiyelin, glukoserebrozid, galaktoserebrozid ve gangliyozidler, sfingozinden türeyen diğer sfingolipidlerdir. Glikosfingolipidler yapılarında şeker molekülleri taşımaktadırlar.



80. Membran yapısında en cok bulunan fosfolipid türü aşağıdakilerden hangisidir? A) Fosfatdil etanolamin B) Lesitin



Doğru cevap: D 79. Plazma membranı ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Flip-flop hareketi gözlenir. B) ikili fosfolipid tabakadan oluşur. C) Dinamik yapıdadır. D) En selektif membran plazma membranıdır.



C) Fosfatidil serin D) Kardiyolipin E) Sfingomiyelin Plazma membranı, ikili fosfolipid tabaka şeklinde oldu­ ğundan, membranların yapısında en çok yer alan lipit türü fosfolipidlerdir. Bunlar arasında hücre zarında en çok bulunanı fosfatidilkolin diğer adı ile lesitindir. Lesitin, fosfatidik asit + kolin’den oluşur.



E) Biyomoleküller asimetrik yerleşimlidir.



Doğru cevap: B Plazma membranının başlıca önemli özellikleri 1- Membranlar dinamik yapıda olup içerisinde bulunan lipit ve proteinler belirli bir hızda sentezlenip, yıkılmaktadır. 2- Membranlar selektif yapıda olup, seçici ge­ çirgendir. Hücre zarından küçük moleküller (su, vitaminler, oksijen, karbondioksit, glikoz, gliserin, yağ asiti, amino asit, iyonlar) geçer ama büyük moleküller (maddeler) (nişasta, yağ, protein, karbonhidrat) geçemez. En se­ lektif membran, mitokondri iç zarıdır. 3- Esnektir. 4- Saydamdır (Işığı geçirir). 5- Çift katlı fosfolipid tabaka içerir. 6- Protein, lipit ve az miktarda karbonhidrattan oluşmuştur. 7- Düşük sıcaklıkta membranlar jel yapıda olup akışkandır. Sıcaklık artıkça, akışkanlık bir miktar artar. Ancak sıcaklığın aşırı artması (> 41 °C) membranların eriyerek sıvı kristal yapı haline dönüşmesine yol açar bu da akışkanlığı bozmaktadır. Bu olayın gerçekleştiği sıcaklığa geçiş (transition) sıcaklığı adı verilir. Kolesterol geçiş sıcaklığını etkilemeden, geçiş süresini uzatmaktadır. Membran akışkanlığını çoklu doymamış yağ asitleri arttırmaktadır.



81. Bir biyolojik zar örneğinin % 75 oranında protein, % 25 oranında lipid içerdiği saptanmıştır. Bu zarın aşağıdakilerden hangisi olma olasılığı en yüksektir? A) Miyelin kılıf



B) Mitokondri iç zarı



C) Alyuvar zarı



D) Golgi zarları



E) Karaciğer hücre zarı Membranlar lipid, protein ve karbonhidratlardan mey­ dana gelmektedir. Asimetri ve lipidden zengin olmala­ rı membranların en önemli özelliğidir. Membran yapısı ikili lipid tabakası ve bu tabaka arasına dağılmış bü­ yük globüler proteinlerden oluşmaktadır. Membranın %50- 80 kadarını lipidler oluşturmaktadır. Mitokondri iç membranı diğer membranlardan farklı olarak % 75 kadar protein içermektedir. Mitokondri iç zarında ayrıca % 25 lipid bulunurken, karbonhid­ ratlar bulunmaz.



Doğru cevap: B



82. Aşağıdaki yapıların hangisinde glikoproteinler bulunmaz? A) Lizozomlar B) Mitokondri iç zarı



8- Membran üzerinde reseptörler bulunur.



C) Hücre zarı



9- Plazma membranında hücre dışına bakan yü­ zeyde glikoprotein ve glikolipit yapıda birçok dallanma noktası varken, hücre içine bakan yüzeyde bunlar görülmez. Dolayısı ile, hücre içine bakan yüzeyle, hücre dışına bakan yü­ zey, birbirinden farklı olduğu için, membran molekülleri asimetrik yerleşimlidir.



D) Golgi cisimciği



Doğru cevap: D



E) Endoplazmik retikulum Mitokondri iç membranı, % 75 kadar protein içer­ mektedir. Mitokondri iç zarında ayrıca % 25 lipid bu­ lunurken, karbonhidratlar bulunmaz. Mitokondri iç zarında glikoproteinler yer almaz.



Doğru cevap: B



25



HÜCRE VE ORGANELLER



83. Membranlar ile ilgili aşağıdaki ifadelerden han­ gisi doğru değMdir? A) Protein / lipid oranı en yüksek olan membran, mitokondri iç zarıdır.



B) Lipid / protein en yüksek olan membran, miyelin kılıftır. C) Kardiyolipin içeriği en yüksek olan membran plazma membranıdır.



D) En selektif membran mitokondri iç zarıdır. E) Hücrede kolesterol içeriği en yüksek olan zar, plazma membranıdır. Membranın % 40-80 kadarını lipitler oluşturmakta­ dır. Bunun en önemli istisnası alışılmamış bir şekilde



proteinden zengin (% 75) olan mitokondri iç zarı­ dır. Aksonları saran miyelin kılıfında ise lipid oranı % 80 civarındadır. Yani proteinden en zengin olan membran mitokondri iç zarı iken, lipitten en zengin membran ise miyelin kılıftır.



85. Hücre organeller ayrılıp saflaştırılırken genellik­ le organeller için özgün birer marker enzim kul­ lanılır. Asit fosfataz hangi organele özgüdür?



Plazma membranının kolesterol içeriği mitokondri, golgi ve çekirdek membranlarına göre daha fazladır. Sonuç olarak hücrede kolesterol içeriği en fazla



A) Lizozom



olan membran, plazma membranıdır.



E) Endoplazmik retikulum



Kardiyolipin içeriği en yüksek olan membran, plazma membranı değil, mitokondri iç zarıdır. En selektif olan membran mitokondri iç zarıdır.



Membranlarda enzimatik aktivitesi olan çok sayıda protein bulunmaktadır. Marker enzimler de denilen bu proteinlere örnek vermek gerekirse;



Doğru cevap: C



Süksinat dehidrojenaz, mitokondri iç zarının marker enzimidir. Peroksizomun markerı katalazdır. Endoplazmik retikulum membranının marker’ı, glukoz 6-fosfatazdır. Lizozomun markerı asit fosfataz iken, golgi aygıtının marker'i galaktozii transferaz ve sialil transferaz gibi enzimlerdir.



84. Mitokondri iç zarı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Protein / lipid oranı en yüksek olan membrandır.



B) Peroksizom D) Golgi



C) Mitokondri iç zarı



Doğru cevap: A



B) Karbonhidrat içermez. C) Kardiyolipin içeriği en yüksek olan membrandır.



D) En selektif membrandır. E) Mitokondri iç zarında en çok bulunan fosfolipid sfingomiyelindir.



Mitokondri iç zarı insandaki proteinden en zengin membrandır. Ayrıca mitokondri iç zarı en selektif membrandır. Mitokondri iç zarında en fazla bulunan fosfolipid sfingomiyelin değildir. En çok bulunanlar sırası ile; fosfatidil kolin, fosfatidil etanolamin ve kardiolipindir. Özellikle kardiolipin içeriği en fazla olan membran, mitokondri iç zarı'dır.



86.



Aşağıda verilen hücre organeli - marker eşleş tirmelerinden hangisi doğru değildir? Hücre organeli A) Plazma zarı B) Golgi



Adenilat siklaz



Marker



C) Nükleus



DNA



D) Peroksizom E) Lizozom



Asit fosfataz



Laktat dehidrojenaz Katalaz



Membranların marker enzimleri; Doğru cevap: E



* Plazma membranında; 5'- nükleotidaz, adenilat siklaz ve Na-K ATP az,



* Golgi aygıtı; galaktozii transferaz, sialil transfe­ raz, golgi mannozidaz II



* Mitokondri iç membranında; ATP sentaz ile süksinat dehidrojenaz,



HÜCRE VE ORGANELLER



2



* Endoplazmik retikulum membranında; Glukoz6-fosfataz Organellere özgü markerler enzimler; * Mitokondride; glutamat dehidrogenaz,



Dikkat edilirse golginin marker enzimleri galaktozil transferaz ve sialil transferaz gibi glikozillenme ile ilgili enzimlerdir. Laktat dehidrojenaz (LDH) ise sitozolün marker enzimidir.



Doğru cevap: B



* Peroksizomda; katalaz, * Lizozomda; asit fosfataz, * Sitozolde; Laktat dehidrojenaz ( LDH ) * Çekirdekte; DNA



87. Aşağıdakilerden hangisi hücre zarında bir mad­ denin basit difüzyonunu etkileyen faktörlerden biri değildir? A) Konsantrasyon C) Taşıyıcı protein



B) Molekülün büyüklüğü D) Geçirgenlik katsayısı E) Sıcaklık



Basit diffüzyon, enerji ve taşıyıcı protein gerek­ tirmeyen bir taşıma sistemidir. Sadece konsant­ rasyon gradientine bağlı olarak geçiş olmaktadır. Geçirgenlik katsayısı ne kadar fazla ise geçiş o kadar hızlı olmaktadır. Bileşiğin molekül büyüklüğü (ne kadar küçükse), membran kalınlığı (ne kadar ince ise) ve geçiş yüzeyinin büyüklüğü (ne kadar büyük ise) difüzyon hızı o kadar artar. Lipofilik (hidrofobik) maddeler membranda daha kolay çözüldükleri için daha hızlı geçiş gösterirler. Isı geçirgenliği etkileyen diğer bir faktördür.



o o o o UNİPORT



ANTİPORT



SİMPORT



KOTRANSPORT



Uniport ve kotransport taşıma sistemleri



Doğru cevap: C



88. Kotransport taşınma ile ilgili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğru değildir?



L



Doğru cevap: A



A) Fruktoz bağırsak hücresine alınırken sodyum ile birlikte simport olarak alınır.



B) Pirüvat mitokondri matriksine hidrojen ile birlikte simport olarak taşınır. C) Bağırsak hücresine glukoz, sodyum ile birlikte simport olarak alınır. D) Plazma membranı üzerinde sodyum ile potas­ yum antiport olarak taşınır.



E) Eritrositlerde bikarbonat ile klorürün yer değiştir­ mesi antiport taşın maya örnektir. Bir madde, membrandan taşınırken tek başına geçiş yapıyorsa uniport, başka bir maddeye bağımlı bir şekilde geçiş yapıyorsa, bu olaya kotransport denir (Şekil 1-3). Simport ve antiport olmak üzere iki şekilde olmaktadır. Simport geçişte, her iki molekül birlikte ve aynı yöne doğru geçmektedir (Örn. Sodyum



ve glukozun bağırsak hücresine girişi, pirüvat ve hidrojenin mitokondri iç zarından geçişi). Oysa antiportta iki molekül membran boyunca ters yönlerde taşınmaktadır (Örn Sodyum - potasyum, Sodyum- kalsiyum ve klorür- bikarbonat taşınma­ sı). Fruktoz, bağırsak hücresine alınırken sodyum­ dan bağımsız kolaylaştırılmış diffüzyonla alınır.



89. İkili fosfolipid tabakada permeabilite katsayısı en düşük olan, yani membranlardan en zor ge­ çen madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Sodyum B) Klorür C) Glukoz



D) Üre E) Su



Bir maddenin permeabilte (geçiş) katsayısı yüksel­ dikçe membranlardan geçişi kolaylaşır. Buna göre geçiş katsayısı en yüksek olan ve membranlar­ dan en kolay geçen madde su, geçiş katsayısı en düşük olan ve membrandan en zor geçen madde sodyumdur. Ancak burada unutulmaması gereken bir husus, hidrojen ve karbondioksit gibi gazlar membranlardan suya göre çok daha hızlı bir şekilde geçebilmektedir.



Başlıca önem li transport tü rle ri Tip Pasif Transport



Aktif Transport



HÜCRE VE ORGANELLER



27



Taşıyıcı protein



Enerjiye ihtiyaç



Örnek



Basit difüzyon



Yok



Yok



Su, H2 , C02



Kolaylaştırılmış Diffüzyon



Var



Yok



Glukozun (GLUT 1)



Primer



Var



Var (ATP)



Sekonder



Var



Var (İyon gradienti)



eritrosit



içine



girişi



Na-K ATP’ase Na-monosakkarit sistemi



kotransport



28



HÜCRE VE ORGANELLER



Na-K ATPaz, serbest ribozomda değil membrana bağlı ribozomlarda sentezlenir. Serbest ribozomlarda sentez edilen proteinler ile membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen proteinler arasında bazı farklar bulunmaktadır.



Granüllü ER’a yani membrana bağlı ribozomlarda; 1. Kollagen gibi hücre dışı proteinleri, 2. İg, Albümin, peptid hormonlar gibi plazma



proteinleri, 3. Na-K ATPaz, 5’-nükleotidaz vb gibi plazma



membran proteinleri, 4. Lizozomal enzimlerin sentezi yapılmaktadır. Doğru cevap: A



Serbest ribozomlarda; 1. LDH ve ALT gibi sitozolik enzimler 2. Nükleer proteinler 3. Peroksizomal proteinler



90. Bağırsaklarda bulunan sodyum-monosakkarid kotransport sistemi hangi tip taşınmaya örnektir?



4. Mitokondriyal proteinler sentezlenmektedir.



A) Basit diffüzyon. B) Kolaylaştırılmış diffüzyon. C) Primer aktif transport.



D) Sekonder aktif transport. E) Antiport. Tablo 1 -1 ’den açıkça görüleceği üzere N amonosakkarit kotransport sistemi sekonder aktif tansporta örnektir. Bu sistem aynı zamanda simport taşınmaya örnektir.



Doğru cevap: D



91. Na-K ATPaz enzimi ile ilgili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğru değildir? A) Plazma zarının marker enzimidir. B) Hücre dışına üç sodyum atarken, hücre içerisine iki potasyum gönderir.



Doğru cevap: E



C) Primer aktif transporta örnektir.



D) Kardiyak glikozidler bu enzimi inhibe ederek etki eder.



E) Na-K ATPaz serbest ribozomlarda sentezlenir. ATP hidrolizi ile sağlanan enerji kullanılarak, molekül­ lerin membrandan taşınması primer aktif transport olarak bilinmektedir. Hücrenin tükettiği enerjinin %30-40'ından aktif transport sorumludur. Hücre içindeki düşük Na, yüksek K düzeyleri Na-K ATPaz sistemi ile aktif transport kullanarak sağlanmaktadır (Şekil 1-5). Oubain ve dijital glikozidleri Na-K ATPaz’ı inhibe ederek etki etmektedir.



92.



Endositoz ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Endositoz için kalsiyum gereklidir. B) Endositoz basit diffüzyona örnektir. C) Endositoz için hücrenin kontraktil bileşenleri gereklidir.



D ) LDL kolesterol, reseptörler aracılığı endozitoz ile periferal hücrelere alınmaktadır.



E) Reseptör aracılı endositoza eşlik eden protein klatrindir.



29



Bir pinositoz türü olan reseptör aracılı endositozla LDL kolesterol, ApoB 100’ü tanıyan reseptörler ara­ cılığı ile periferal hücrelere alınmaktadır. Reseptör aracılı endositoza eşlik eden protein klatrindir. Yine transferrin gibi ekstrasellüler glikoproteinler, taşıdıkları spesifik karbonhidrat sinyalleri ile absorbtif pinositoz ile hücrelere alınmaktadır.



Doğru cevap: B



93. Membran anormalikleri ile seyreden hastalık ve nedeni ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Akondroplazi; Fibroblast büyüme faktörü resep­ tör 3’ü kodlayan gende mutasyon.



B) Paroksismal nokturnal hemoglobinüri; Glikozile fosfatidil inozitol (GPİ) kancalarında mutasyon.



C) Kistik fibrozis; Spektrini kodlayan gende mutas­ yon.



D) Ailesel hiperkolesterolemi; LDL reseptörlerini kodlayan gende mutasyon. E) Doğumsal uzun QT sendromu; Kalpte iyon ka­ nallarını kodlayan gende mutasyon.



Tablo incelenirse Kistik fibroziste klor kanallarını kodlayan gende mutasyon bulunur. M em bran ano rm allikleri sonucu gelişen veya bu anorm alliğe bağlanabilen bazı hastalık ve p ato lo jile r H astalık



tanısında



A) Kalsiyum C) Klorür



hangisi



B) İletkenlik D) Sodyum E) Osmolalite



Kistik fibrozis: Detektif iyon kanalı hastalığı. Kistik fibrozis (KF) ciddi ve rölatif olarak sık görülen herediter bir hastalıktır. Amerika’da yaklaşık olarak %5 beyaz taşıyıcıdır. Hastalarda klor kanallarını regüle eden cAMP bağımlı kistik fibrozis transmembran pro­ teininde (CFTR) defekt vardır. Hastalarda C FTR’yi kodlayan 7. kromozom üzerinde bulunan gende 3 baz eksiktir ve buna bağlı olarak CFTR proteininde 508. pozisyondaki fenilalanin kaybolmuştur. Buna bağlı olarak klor kanalları bozulur ve vizkositesi artmış sekresyonlar ortaya çıkar.



Respiratuar kanal ve sinusiarda kronik bakteriyal enfeksiyonlar, örneğin sık tekrarlayan akciğer infeksiyonları görülür. Pankreatik ekzokrin fonksiyon bozukluğuna bağlı olarak sindirim bozuklukları, ör­ neğin steatore gelişir. Vas deferensin anormal gelişi­ mine bağlı olarak erkeklerde infertilite gözlenir.



Bu hastalığın tanısında, en önemli laboratuar testi, terde klor ölçümüdür. Pilokarpin iyontoforezi ile toplanan terde klorür konsantrasyonunun 60 mmol/L’nin üzerinde olması tanı koydurucudur. Ter testinde toplanan terde, dört parametre değerlendirilir; Klorür, sodyum, iletkenlik ve osmolalite. Ter testinde potasyum ve kalsiyum bakılmamaktadır.



Doğru cevap: A



A n o rm a llik



A ko n d ro p la zi



Fibroblast büyüme faktörü reseptör-3’ü kodlayan gende mutasyon



A ile v i h ip e rk o le s te ro le m i



LPL reseptörünü gende mutasyonlar



K istik fib ro z is



Klor taşıyıcı proteinini kodlayan gende mutasyonlar



Doğumsal uzun QT sendrom u



Kalpte iyon kanallarını kodlayan gende mutasyonlar



H e re d ite r S ferositoz



Spektrin ve ankirini kodlayan gende mutasyonlar



kodlayan



M etastaz



Zar glikoproteinleri ve glikolipidlerinin oligosakkarid yan zincirlerindeki anormallikler



Paroksismal N o ktu rn a l H em oglobinüri (PNH)



Eritrosit zarındaki glikozile fosfatidil inozitol (GPİ) kancalarını kodlayan fosfatidilinozitol glikan-A (PİGA) geninde mutasyon



Doğru cevap: E



94. Kistik fibrozis değerlendirilmez?



95. Aşağıdakilerden hangisi membran defektine bağlı gelişen hastalıklardan biri değildir? A) Kistik fibozis B) Paroksismal nokturnal hemoglobinüri C) Ailevi hiperkolesterolemi D) Prion hastalıkları E) Akondroplazi Tablo 1-2 incelendiğinde, kistik fibrozis, paroksismal



nokturnal hemoglobinüri, ailevi hiperkolesterolemi ve akondroplazi, membran anormaliklerine bağlı olarak gelişen hastalıklardır. Prion hastalıkları ise



protein katlanma bozukluğudur. Prionlar nükleik asit içermeyen proteinlerdir. İnsan matür prion proteini (PrPc) 210 aminoasitten oluşur ve 20. kromozomun kısa kolunda kodlanır. Anormal



prion proteini (PrPsc) primer yapısı normal ancak tersiyer yapısı yanlış olan bir proteindir.



HÜCRE VE ORGANELLER



Hücre membranında bir diğer aktif transport şekli erıdositozdur. Örneğin poiisakkarit, proteinler ve polinükleotidler gibi büyük moleküller endositoz yolu ile hücre içine alınırken, hücre dışına eksositoz ile atılmaktadır. Endositoz için ATP, kalsiyum ve hücre kontraktil bileşenleri gereklidir. Endositoz fagositoz ve pinositoz olmak üzere ikiye ayrlır.



HÜCRE VE ORGANELLER



30



İnsan matür prion proteini PrPc a-heliks yapısında­ dır, anormal prion proteini PrPsc ise (3-tabakadır.



97. Aşağıdakilerden hangisi bir şaperon değildir? A) Kalneksin



Organzimaya anormal PrPsc’nin girmesiyle, organiz­ mada üretilen normal PrPc’Ierde anormal katlanmaya başlar.



B) Isı şok proteinleri C) Kalretikulin



D) İmmunglobin ağır zincir bağlayıcı protein E) Ubikutin



Lizozomal enzimler anormal prion proteini PrPsc’yi yıkamazlar. Hücrede PrPsc birikmeye başlar ve buna bağlı olarak ya apopitoz izlenir veya transmissible spongioform ensefalopatiier ortaya çıkar. Nöronlar



Protein salgılanmasının ilk aşamasında granüllü endoplazmik retikulum (G ER ) görev almaktadır. Lizozomlara veya plazma membranına salgılana­ cak olan proteinler membrana bağlı ribozomlarda yapılmakta ve GER’a aktarılmaktadır. Proteinlerin



dejenere olur, glial hücrelerde plaklar şeklinde protein birikimi glial hücreleri büyütür. Hastalarda progresif demans, ataksi ve nörolojik defektler ortaya çıkar. Tüm prion hastalıklarının gelişim çok yavaştır fakat hepsi sonuçta fataldir. İnsanda görülen başlıca pri­



tersiyer yapıları GER da gerçekleşmektedir. GER’da bulunan ve şaperon adı verilen proteinler, salgılanacak proteinlerin uygun şekilde katlan­ malarını ve düzenlenmelerini sağlamaktadır. Isı



on hastalıkları; Kuru, Creutzfeld-Jakob hastalığı, Gertsmann-Straussler hastalığı ve fatal ailesel insomnia’dır.



değişikliklerine veya çevre koşullarının değişmesine bağlı olarak hücrede ısı-şok proteinleri (hsp) adı verilen şaperonlar görülmektedir. Granüllü ER’da



Doğru cevap: D



immunoglobin ağır zincir bağlayıcı protein, kal­ neksin, kalretikülin ve peptidil prolil cis-trans izomeraz gibi şaperonlar bulunmaktadır.



96. Aşağıdaki hastalıklardan hangisi glikozite fosfatidil inozitol (GPİ) kancalarını kodlayan, fosfatidil inozitol glikan-A (PİG-A) genindeki mutasyon nedeni ile gelişmektedir?



Ubikutin bir şaperon değildir. Bu molekül, anormal proteinleri işaretleyerek yıkmını hızlandırır. Ubikutin ile işaretlenmiş olan protein, sitozolde bulunan proteozomların içerisine alınır ve yıkılır.



A) Kistik fibozis B) Paroksismal nokturnal hemoglobinüri C) Ailevi hiperkolesterolemi



Doğru cevap: E



D) Prion hastalıkları E) Akondroplazi Yandaki tablo incelendiğinde, paroksismal nokturnal hemoglobinüri, GPİ kancalarını kodlayan gende mu­ tasyon nedeni ile gelişen bir hastalıktır.



98. Aşağıdaki proteinlerden hangisi granüllü en­ doplazmik retikülumda sentezlenen proteinler­ den biri değildir? A) Plazma membranı proteinleri B) Kollajen gibi hücre dışı proteinleri



Doğru cevap: B



C) Lizozomal enzimler



D) Mitokondriyal proteinler E) Kanda dolaşan plazma proteinleri Şaperonlar Stres; UV, ısı, serbest radikaller



Protein



Hücre ölümü



Proteozom



Yıkılmış proteinler 05s666



Ubikutin’e bağımlı yıkılma



Serbest ribozomlarda sentez edilen proteinler ile membrana bağlı ribozomlarda sentezlenen proteinler arasında bazı farklar bulunmaktadır. Granüllü ER’a yani membrana bağlı ribozomlarda; 1. Kollagen gibi hücre dışı proteinleri, 2. İg, Albüm in, peptid horm onlar gibi plazma proteinleri, 3. Na-K ATPaz, 5 ’-nükleotidaz vb gibi plazm a membran proteinleri, 4. Lizozomal enzimlerin sentezi yapılmaktadır. Serbest ribozomlarda; 1. LDH ve ALT gibi sitozolik enzimler 2. Nükleer proteinler 3. Peroksizomal proteinler 4. Mitokondriyal proteinler sentezlenmektedir.



Doğru cevap: D



99.



Aşağıdaki organellerin hangisinde bulunan enzim ler granüllü endoplazm ik retikulum zarla­ rındaki ribozom lar tarafından sentezlenir? A)



Mitokondri



C)



Çekirdek



101.Ksenobiyotikierin metabolizmasında görev alan sitokrom P450 enzim sistemi hücrenin hangi bölgesinde bulunur? A) Düz endoplazmik retikulum B) Lizozom C) Çekirdek D) Sitozol E) Mitokondri dış zarında Ökaryotik hücrelerde granülsüz (düz) endoplazmik retikulumda bulunan sitokrom P450 monooksijenaz enzim kompleksinde ksenobiyotiklerin, yağda çözünen ilaçların detoksifikasyonu ve steroid hor­ mon sentezi gerçekleşmektedir. Karaciğer sitokrom P450 monooksijenaz enzim sis­ temi için NADPH varlığı kritiktir. Bu enzim sistemi steroidler, alkoller ve bazı ilaçlar gibi arom atik ve alifatik bileşiklerin suda çözünebilir alkol formla­ rına dönüştürür. Böylece yağda eriyen bir madde, suda çözünebilir hale getirilerek, böbrek yoluyla atılması ve detoksifiye edilmesi sağlanır.



Doğru cevap: A



B) Sitozol D) Peroksizom E) Lizozom



Serbest ribozomlarda; LDH ve ALT gibi sitozolik enzimler, nükleer proteinler, peroksizomal protein­ ler ve mitokondriyal proteinler sentezlenmektedir. G ranüllü ER ’a yani m em brana bağlı ribozom ­ larda ise; K ollagen gibi hücre dışı proteinleri, İmmunglobülin, albümin, peptid horm onlar gibi plazma proteinleri, Na-K ATPaz, 5 ’-nükleotidaz vb gibi plazma membran proteinleri ve lizozomal enzimlerin sentezi yapılmaktadır.



Doğru cevap: E



lOO.Aşağıdaki bileşiklerden hangisi faz II reaksiyonda detoksifikasyonda rol alan bileşiklerden biri deâildir?



102.Aşağıdakilerden hangisi vücutta yabancı bi­ leşiklerin detoksifikasyonunda, konjugasyon amacıyla kullanılm az? A) Glukuronik asit B) Sülfat C) Glutatyon D) Asetil-KoA E) Fosfat Sorunun amacı detoksifikasyonda kullanılan kon­ jugasyon çeşitlerini karşılaştırmaktır. Vücutta, fos­ fatlanarak sağlanan, herhangi birdetoksifikasyon mekanizması yoktur. Detoksifikasyonda kullanılan başlıca beş mekaniz­ ma; glukronidasyon, sülfatlanma, glutatyonla kon­ jugasyon, metillenme ve asetillenmedir.



A) Fosfoadenozil fosfosülfat (PAPS) B) Metiyonin C) Glisin D) Alanin E) Glutatyon Detoksifikasyonda rol oynayan başlıca bileşikler; PAPS (fosfoadenozin fosfosülfat), metiyonin, gli­ sin, glutatyon, glukuronik asit ve asetil KoA’dır. Alanin detoksifikasyonda görev almaz.



Doğru cevap: D



Glukuronidasyon; Glukuronil vericisi UDP-glukuronik asit olup hem endoplazmik retikulum hem sitozolde bulunan çeşitli glukuronil-transferazlar enzimleri ile suda çözünmeyen bir madde ile konjuge edilerek vücuttan atılmasını sağlar. Sülfatlama; bir hidroksil grubuna sülfat eklenmesi, yabancı maddelerin konjügasyonunda izlenen önemli bir yoldur. Bu reaksiyon, sitozolik birsülfotransferaz enzimi tarafından katalizlenmektedir.



HÜCRE VE ORGANELLER



31



HÜCRE VE ORGANELLER



Glutatyon ile konjugasyon; Glutatyon, birçok me­ meli dokusunda (özellikle karaciğerde) bulunan bir tri-peptid’tir. Detoksifikasyonda, özellikle reaktif ara ürünlerin uzaklaştırılmasında önemli bir fonksiyona sahiptir.



104.Aşağıdakilerden hangisi ökaryotik hücrede düz endoplazm ik retikulum un görevlerinden biri d e ğ ildir?



A) Yağda eriyen ilaçların detoksifikasyonu B) Kolesterolden steroid hormon sentezi



Metilasyon; moleküllerdeki hidroksil, amino ve tiol grupları metil transferaz enzimlerinden biri tarafından metillenebilirler.



C) Yağ asit zincir uzaması ve çifte bağların eklen­ mesi



Asetillenme; Asetil KoA yapısında bulunan asetil



D) Safra asitlerini glisin ve taurin ile konjuge olarak safra tuzlarına dönüşümü



grubu sayesinde detoksifikasyona katılır.



E) Fosfolipidlerin sentezi



A) Glutatyon transferaz



hücrelerde granülsüz (düz) Endoplazmik retikulum da bulunan sitokrom p450 monooksijenaz enzim kompleksinde ksenobiyotiklerin, yağda çözünen ilaçların detoksifi­ kasyonu gerçekleşmektedir. Ayrıca kolesterolden, steroid hormon sentezinde görev alan birçok en­ zim düz endoplazmik retikulumda bulunmaktadır. Yağ asitlerinin zincir uzaması ve çifte bağların eklenmesi, triaçilgliserol ve fosfolipid sentezi de



B) Katalaz



düz endoplazmik retikulumda gerçekleşir.



Doğru cevap: E



103.Karbonmonoksit, aşağıdaki enzimlerden han­ gisini inhibe ederek hidroksilasyon tepkimele­ rini bozar?



C) Sitokrom p450 monooksijenaz enzim kompleksi



D) Glukronil transferaz E) Hidroksi-metilglutaril-KoA (HMG-KoA) redüktaz



Ö karyotik



Safra asitlerinin glisin ve taurin ile konjuge ola­ rak safra tuzlarına dönüşümü peroksizomun en önemli görevlerinden birisidir.



Yağda eriyen ilaçlar veya yabancı bileşikler, vücutta Faz I ve Faz II gibi tepkimlerle metabolize edilir.



Doğru cevap: D



Faz I reaksiyonda, ilaçlar ilk önce sitokrom P450 en­ zim sistemi tarafından hidroksilasyona uğratılır. Daha sonra hidroksillenen ilaç, Faz II reaksiyonda konju­ gasyon ile vücuttan uzaklaştırılır. Detoksifikasyonda rol oynayan başlıca konjugasyon mekanizmaları;



105. Aşağıdaki cümlelerden hangisi şaperon’un görevini en ivi şekilde tanımlar?



glukronidasyon, sülfatlanma, giutatyonla kon­ jugasyon, glisinle konjugasyon, metillenme ve asetillenmedir. Glutatyon transferaz ve glukronil transferaz faz il reaksiyon sırasında konjugasyonda görev alan enzimlerdir.



Faz I reaksiyonda görev alan mikrozomal sitokrom P450 enzim sistemine bu ismin verilmesinin nedeni, spektrofotmotrede 450 nm dalga boyunda karbonmonoksite maruz kaldığında belirgin bir pik oluşmasıdır. Sonuçta karbonmonoksit, karaciğerde sitokrom P450 enzim sistemini inhibe ederek, ilaçların ve diğer yabancı bileşiklerin hidroksilasyonunu inhibe etmektedir.



Katalaz birantioksidan enzim olup, hidrojen peroksiti suya çevirir. HMG-KoA redüktaz ise kolesterol sentezinde düzenleyici basamaktır. Doğru cevap: C



A) Şaperonlar proteinlerin uygun şekilde katlanma­ sını sağlayan moleküllerdir.



B) Şaperon proteinlerin işaretlenerek yıkılmasını sağlayan bir moleküldür. C) Şaperon mitokondri dış zarı üzerinde bulunan ve baz maddelerin membrandan geçişini sağla­ yan bir boşluktur.



D) Şaperon bazı maddelerin reseptör aracılı endositoz ile hücreye alınmasını sağlayan bir aracıdır.



E) Şaperon DNA üzerinde belli bir proteinin kodlan­ masını sağlayan bölgedir.



Şaperonlar, proteinlerin uygun şekilde katlanma­ sını sağlayan moleküllerdir. Örneğin ısı şok protein­ leri, kalneksin, kalretikülin ve immunglobin ağır zincir bağlayıcı proteinler, şaperonlara örnektir. Proteinlerin işaretlenerek yıkılmasını sağlayan molekül ubikutindir.



Mitokondri dış zarı üzerinde bulunan ve bazı maddelerin membrandan geçişini sağlayan de­ liğe porin denir.



Bazı maddelerin reseptör aracılı endositoz ile hücreye alınmasını sağlayan en önemli aracı



klatrin’dir. DNA üzerinde belli bir proteinin kodlanmasını sağlayan bölgeye gen denir. Doğru cevap: A



106. Aşağıdaki terden hangisi lizozomal bir enzim değildir? A) Asit fosfataz



B) Lipoprotein lipaz C) Deoksribonükleaz D) (3-Galaktozidaz E) N-Asetilheksozaminidaz Bir grup asit hidrolaz taşıyan lizozomlarda prote­ inlerin, nükleik asitlerin, polisakkarit ve lipidler gibi makromoleküllerin yıkımı gerçekleşmektedir. Bu enzimler lizozomlardaki asid pH değerinde etkili olmaktadır.



Asit fosfataz, çeşitli proteinlerin yıkılımında rol alan katepsinler, DNAaz, RNAaz, hekzoaminidaz ve asidik pH değerinde oligosakkaridleri parçalayan p-galaktozidaz, lizozomlarla ilişkide bulunan enzimlerdir. Klorokin lizozomal enzimleri inaktif hale çevirir.



108.Aşağıdaki reaksiyonlardan hangisi mitokondride gerçekleşmez? A) Beta oksidasyon B) DNA sentezi C) Sitrik asit siklusu (TCA) D) Pürinlerin sentezi E) Oksidatif fosforilasyon



Mitokondrinin başlıca görevleri; Oksidatif fosfo­ rilasyon (ATP üretimi), hücresel solunum (ETZ), sitrik asit (TCA) siklusu, porfirin metabolizmasının ilk ve son üç tepkimesi, karaciğerde üre siklusunun ilk iki basamağı ve yağ asitlerinin başlıca yıkımı olan p-oksidasyon, gibi reaksiyonlardır. İnsan DNA’sının yaklaşık %1’i mitokondride bulu­ nur ve mitokondriyal DNA olarak adlandırılmaktadır. Bir kısım mitokondri proteinlerinin sentezi için gerekli olan genetik bilgi mitokondri DNA’sında bulunur. Bu bilgi mitokondri mRNA’sına aktarılır ve mitokondrideki ribozomlarda protein sentezi gerçekleşir. Mitokondri iç zarı en selektif membran olduğu için, Adenin nükleotid translokaz, karnitin me­ kiği, pirüvat-hidrojen simport sistemi gibi taşıyıcı sistemler mevcuttur.



Pürinlerin sentezi mitokondride gerçekleşmez. Pürinlerin sentezi sitozolün başlıca görevlerinden bir tanesidir.



Doğru cevap: D



Kapiller endotel hücrelerde bulunan lipoprotein lipaz, lipoproteinlerin parçalanması sırasında kan dolaşımına verilmektedir. Dolayısı ile bu enzim lizozo­ mal bir enzim olmayıp psödokolinesteraz ile birlikte



109.Aşağıdaki enzimlerden hangisi mitokondride ver almaz?



plazmanın fonksiyonel enzimlerinden biridir. A) Asetil KoA karboksilaz Doğru cevap: B



B) Piruvat karboksilaz C) Sitrat sentaz



107 .Aşağıdaki ilaçlardan hangisi enzimleri inaktive ederek etki eder?



lizozomal



A) Kolşisin



B) Kolsemid



C) Taksol



D) Kardiyak glikozidler E) Klorokin



Asid fosfataz, çeşitli proteinlerin yıkılımında rol alan katepsinler, DNAaz, RNAaz, hegzoaminidaz, asit maltaz ve diğer hidrolitik tepkimelerde kullanılan proteinler lizozomlarla ilişkilidir. Klorokin, lizozomal enzimleri inaktif hale çevirir. Kolşisin ve kolsemid mikrotübülleri depolimerize ederek etki ederken, taksol mikrotübülleri aşırı sta­ bilize ederek etki eder. Kardiyak glikozidler, Na-K ATPaz’ı inhibe ederek etki eder.



Doğru cevap: E



D) Sitokrom p450 scc (yan zincir parçalayıcı en­ zim) E) ALA sentaz



Glukoneojenezin ilk enzimi olan piruvat karbok­ silaz, TCA'nın ilk enzimi olan sitrat sentaz, koles­ terolden steroid hormon sentezinde ilk enzim ve düzenleyici olan sitokrom p450 scc ve porfirin (hem) sentezinde hız kısıtlayıcı enzim olan ALA sentaz mitokondride yer alır. Yağ asit sentezi sitozolde gerçekleşir. Dolayısı ile yağ asit sentezinde düzenleyici basamak olan asetil KoA karboksilaz da sitozolde yerleşmiştir. Doğru cevap: A



HÜCRE VE ORGANELLER



33



110.Aşağıdaki reaksiyonlardan hangisi kısmen de olsa mitokondri matriksinde gerçekleşmez? A) Keton cisimlerinin sentezi B) D vitamini sentezi



C) Keton cisimlerinin yıkımı D) Pentoz fosfat yolu E) Glukoneojenez



hücrelerde yüksek miktarlarda mitokondri bulunur. Hücredeki mitokondri sayısı ve mitokondrideki krista sayısı hücrenin metabolik işlevine paraleldir örneğin tek bir karaciğer hücresinde 800 adete kadar mito­ kondri saptanmıştır. Kısa yaşam süreleri vardır. Nükleusta, DNA ve mRNA bulunur, ancak ribozomlar yoktur!!!



Mitokondrinin başlıca görevleri; ATP üretimi, hücresel solunum, TCA siklusu, p-oksidasyon, porfirin metabolizmasının ilk ve son üç tepkimesi, karaciğerde üre siklusunun 1. ve 2. basamağı, keton cisimlerinin sentez ve yıkımını gerçekleş­ tirmektedir.



Doğru cevap: B



113.Sitozol ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Hücre ve organeller saflaştırılırken çöktürüleme-



Glukoneojenezin ilk reaksiyonu olan piruvat karboksilaz basamağı, kolesterolden steroid hormon sentezindeki sitokrom p450 scc, 11-p-hidroksilaz ve 18-alfa hidroksilaz basamakları, 1-25, diOHkolekalsiferol sentezinde hız kısıtlayıcı enzim olan 1-alfa hidroksilaz basamağı gibi reaksiyonlar da mitokondride gerçekleşir. Pentoz fosfat yolu sadece sitozolde gerçekleşir. Doğru cevap: D



yen tek yapıdır.



B) Yağ asit sentezinin gerçekleştiği organeldir. C) Sitozolün marker enzimi glutamat dehidrjenazdır.



D) Pentoz fosfat yolunun gerçekleştiği organeldir. E) Pürinlerin sentezinin gerçekleştiği organeldir. Hücre ve organeller saflaştırılırken çöktürülemeyen tek yapı olan sitozolde: glikoliz, glikojenez, glikoje-



noliz, glukoneojenez, pentoz fosfat yolu, yağ asidi sentezi, steroid sentezi, pürin ve primidin sentezi gibi biyokimyasal olaylar meydana gelmektedir.



111.Kardiolipin içeriği en fazla olan membran aşağıdakilerden hangisidir? A) Nükleus membranı



Sitozolün marker enzimi glutamat dehidrojenaz değil, laktat dehidrojenazdır (LDH). Glutamat de­ hidrojenaz ise mitokondrinin marker enzimidir.



B) Endoplazmik retikulum membranı Doğru cevap: C



C) Plazma membranı



D) Mitokondri dış zarı E) Mitokondri iç zarı Mitokondri iç zarı insandaki proteinden en zengin membrandır. Ayrıca mitokondri iç zarı en selektif membrandır. Mitokondri zarlarında en fazla bulunan fosfolipidler, fosfatidil kolin, fosfatidil etanolamin ve kardiolipindir. Özellikle kardiolipin içeriği en fazla olan membran, mitokondri iç zarı’dır.



112.Kendi DNA, RNA ve ribozomu olan tek organel aşağıdakilerden hangisidir?



C) Lizozom



A) Fosfat B) Potasyum C) Laktat dehidrojenaz



D) Aspartat amino transferaz E) Glukoz



Doğru cevap: E



A) Nükleus



114.Kan örneğinde hemoliz olması durumunda, aşağıdaki laboratuar testlerinden hangisi etki­ lenmez?



B) Mitokondri D) Peroksizom E) Golgi cisimciği



Kendi DNA, RNA ve ribozomu olan tek organel, mitokondri. Dolayısı ile bölünerek kendini yenileye­ bilen tek organel mitokondridir. Eritrositler hariç tüm



Hastadan kan alırken, kanın hemolize olmaması için azami gayret gereklidir. Hemoliz olursa sitozolde bol miktarda bulunan potasyum, fosfat, magnezyum, LDH, AST, ALT, aldolaz ve asit fosfataz gibi para­ metreler yüksek çıkar. Glukoz ise hücre içinde kalsiyumdan sonra en az bulunan maddedir. Dolayısı ile glukoz hücre içerisinde az miktarda bulunduğu için hemoliz du­ rumunda artmaz. Doğru cevap: E



115.Nükleus ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?



117.Aşağıdakilerden hangisi peroksizom ’un görev­ lerinden biri d e ğ ild ir?



A) Protein sentezinin gerçekleştiği organeldir. B) DNA sentez ve onarımım gerçekleştiği organeldir.



A) Hidrojen peroksitin detoksifikasyonu. B) Plazmalojen sentezi.



C) mRNA sentez ve işlenmesini sağlayan organeldir.



C) Fitanik asitin yıkımı.



D) Histon proteinler içerir.



D) ATP sentezi. E) Çok uzun zincirli yağ asitlerinin yıkımı.



E) Genlerin depolanmasını sağlar.



Genlerin depolanması, DNA sentezi (replikasyon) ve onarımı, mRNA sentezi (transkripsiyon) ve iş­ lenmesi nükleusta gerçekleşir. Ayrıca çekirdek­ te; kromatin, histon ve nonhiston gibi proteinler bulunmaktadır.



Protein sentezinin gerçekleştiği organel nükleus değil, ribozomlardır.



Doğru cevap: A



116.Aşağıdakilerden hangisi peroksizomun görev­ lerinden birisidir? A) Steroid hormon sentezi. B) Hücrede kalsiyum depolamak. C) Protein sentezi.



D) Makromoleküllerin düşüşk pH’da hidrolizi. E) Çok uzun zincirli yağ asitlerinin yıkımı. Steroid hormon sentezi düz endoplazmik retikulum ve mitokondride yer alan sitokrom p450 monooksijenaz enzimleri ile sağlanır. Hücrede kalsiyum depolayan başlıca organel endoplazmik retikulumdur. Protein sentezi ribozomlarda gerçekleşir. Kompleks makromoleküllerin asit pH’da hidrolizi ise lizozomun en önemli görevidir. 26 ila 38 karbonlu gibi çok uzun zincirli yağ asit­ lerinin yıkımı peroksizomlarda meydana gelir. Bazı kişilerde peroksizom bulunmadığından veya bozuk olduğundan bu çok uzun zincirli yağ asitleri beyinkaraciğer ve böbreklerde birikir. Bu durum Serebrohepato-renal sendrom olarak da bilinen Zellvveger



sendromudur. Peroksizomlar ayrıca Fitanik asitin (3,7,11,15-tetrametil palmitik asit) yıkımını gerçekleştirir. Fitanik asitin yıkımı bir alfa-oksidasyon ile başlar. Eğer bu işlem aksarsa Refsum hastalığı meydana gelir.



Doğru cevap: E



Oksijenin kullanıldığı oksidatif tepkimeler sonucunda açığa çıkan hidrojen peroksit, katalaz ile peroksizomda yıkılır. D-amino asit oksidaz enzimi de peroksizomda bulunur. Safra asidi sentezinde kolesterol yan zincirlerini uzaklaştırılması ve plaz­ malojen sentezinde görev alır. Ayrıca safra asitleri­ nin glisin veya taurinle birleşerek safra tuzlarına dönüşümü peroksizomda meydana gelir. Ayrıca 26 ila 38 karbonlu gibi çok uzun zincirli yağ asitlerinin yıkımı peroksizomlarda meydana gelir. Bazı kişilerde peroksizom bulunmadığından veya bozuk olduğundan bu çok uzun zincirli yağ asitleri beyin-karaciğer ve böbreklerde birikir. Bu durum Serebro-hepato-renal sendrom olarak da bilinen



Zellvveger sendromudur. Peroksizomlar ayrıca Fitanik asitin (3,7,11,15-tetrametil palmitik asit) yıkımını gerçekleştirir. Fitanik asitin yıkımı bir alfa-oksidasyon ile başlar. Eğer bu işlem aksarsa Refsum hastalığı meydana gelir.



ATP sentezi, peroksizomun değil mitokondrinin başlıca görevidir. Doğru cevap: D



118. Glikoprotein sentezinde glikozillenmeyi sağla­ yan organeller hangisinde birlikte verilmiştir? A) Golgi cisimciği - Mitokondri iç zarı B) Plazma zarı - Endoplazmik retikulum C) Lizozom - Peroksizom



D) Golgi cisimciği - Endoplazmik retikulum E) Peroksizom - Sitozol Glikoprotein sentezinde glikozilasyon, endoplaz­ mik retikulum ve golgi cisimciğinde gerçekleşir. Glikozilasyon posttranslasyonel modifikasyona örnektir. Karbonhidratın ekleneceği proteinin glikozillenmesi endoplazmik retikulumda başlar. Endoplazmik retikulumda N-glikozidler sentezlenir. Golgi aygıtı ise daha çok O-glikozid oluşumuna katkı sağlar.



Doğru cevap: D



HÜCRE VE ORGANELLER



36



119.Aşağıdakilerden hangisi Golgi cisimciğinin iş­ levlerinden biri deâildir?



A) Proteinlerin dağılımı ve modifikasyonu B) Karbonhidrat sentezi C) Lizozomal enzimlerin yapısında yer alan mannoz kalıntılarının fosforillenmesi D) Lipit sentezi E) Proteinlerin glikozillenmesi. Ribozomlarda sentezlenmiş ve granüllü endoplazmik retikglumda tersiyer yapılarına kavuşmuş olan plazma proteinleri, golgi aygıtına gelir. Golgi içinde



proteinlerin glikozillenmesi, işlenmesi, sınıflan­ dırılması, glikoproteinlerin karbonhidrat birimle­ rinin sentez ve modifikasyonu gerçekleşir. Ayrıca sülfatlanma reaksiyonları da burada gerçekleşir. Glikoprotein sentezinde glikozilasyon endoplazmik retikulum ve golgi cisimciğinde gerçekleşir. Glikozilasyon posttranslasyonel modifikasyona örnektir. Örneğin karbonhidratlar; serin veya treonin’e bağlanırsa O-gikozid, asparjine bağlanırsa N-glikozid oluşur. Daha sonra oluşan glikoprotein yapısındaki plazma proteinleri kana karışır. Lizozoma gidecek olan lizozomal enzimlerin yapı­ sında yer alan mannoz gibi şekerlerin fosforillen­ mesi golgi aygıtında meydana gelir.



121.İntrasellüler sıvıda aşağıdakilerden hangisinin konsantrasyonu en düşüktür? A) Potasyum B) Kalsiyum C) Fosfat



D) Sodyum E) Magnezyum Alttaki tablo incelendiğinde, hücre içi sıvı ile hücre dışı sıvı arasında, içerik açısından önemli bazı farklar vardır. H ü c re dışı ile iç in d e b u lu n a n b a ş lıc a m o le k ü lle r in k ıy a s la n m a s ı



Madde



Hücre dışı



Hücre içi



140 mmol/L



10 mmol/L



Potasyum



4 mmol/L



140 mmol/L



Kalsiyum (serbest)



2,5 mmol/L



0,1 pmol/L



Magnezyum



1,5 mmol/L



30 mmol/L



Sodyum



Kiorür



100 mmol/L



4 mmol/L



Lipitlerin sentezi golgide değil, sitozol ve endoplazmik retikulumda gerçekleşir. Örneğin, yağ asidi



Bikarbonat



27 mmol/L



10 mmol/L



sentezi sitozolde, triaçilgliserol sentezi endoplazmik retikulumda, kolesterol ise hem sitozol hem de en­ doplazmik retikulumda gerçekleşmektedir.



Fosfat



2 mmol/L



60 mmol/L



Glukoz



5,5 mmol/L



0-1 mmol/L



Protein



2 g/dl



16 g/dl



Golgide, sadece hazır olan lipitlere, karbonhidrat ve protein birimleri eklenerek, lipitlerin sırası ile glikolipidler ve lipoproteinlere dönüşümü sağlanır.



Doğru cevap: D



Buna göre hücre dışı sıvıda en çok bulunan ilk



üç madde sırası ile Sodyum> klorür> bikarbonat iken, hücre dışında en az bulunan element mag­



120.Sağlıklı kişilerde ve normal koşullarda, aşa­ ğıdaki vücut sıvılarından hangisinin hacmi en fazladır? A) Plazma B) İdrar



nezyumdur. Hücre içinde en çok bulunan ilk üç madde ise sıra­ sı ile potasyum> fosfat> magnezyum iken, hücre içinde en az bulunan element kalsiyumdur. Doğru cevap: B



C) Gastrointestinal salgılar D) Hücreler arası sıvı E) Hücre içi sıvı Vücudumuzun yaklaşık % 60-70’i su olup, 2/3’ü hücre içinde bulunurken, 1/3’ü hücre dışı sıvı olmak üzere başlıca iki bölgeye dağılmıştır.



Doğru cevap: E



122.Aşağıdakilerden hangisinin hücre dışındaki derişimi en düşüktür? A) Magnezyum



B) Potasyum



C) Fosfat



D) Sodyum E) Bikarbonat



Hücre içinde en çok bulunan ilk üç madde ise sıra­ sı ile potasyum> fosfat> magnezyum iken, hücre içinde en az bulunan element kalsiyumdur. Doğru cevap: A



125.Aşağıdakilerin hangisinde bir metabolik yol, gerçekleştiği hücre organeliyle birlikte verilmemiştir?



A) Asit ortamda hidroliz - Lizozom B) mRNA sentez ve işlenmesi - Çekirdek C) Glikojenoliz - Peroksizom D) Keton cisimlerinin yıkımı - Mitokondri E) Glikoliz ve yağ asitleri sentezi - Sitozol



123. Hücre içindeki K, Mg, Ca ve Fosfat konsantrasyonları hangisinde derişimi yüksek olandan düşük olana doğru sıralanmıştır? A) B) C) D)



K, Mg, Ca, Fosfat K, Fosfat, Mg, Ca Mg, K, Fosfat, Ca Fosfat, Ca, Mg, K



E) Ca, Mg, Fosfat, K



Kompleks makromoleküllerin asit pH’da hidrolizi, lizozomun en önemli görevidir. Genlerin depolanması, DNA sentezi (repiikasyon) ve onarımı, mRNA sentezi (transkripsiyon) ve iş­ lenmesi nükleusta gerçekleşir. Keton cisimlerinin sentez ve yıkımı mitokondride gerçekleşir. Glikojenoliz,



peroksizom



değil,



sitozolde



gerçekleşir.



Hücre içinde en çok bulunan ilk üç madde ise sıra­ sı ile potasyum» fosfat> magnezyum iken, hücre içinde en az bulunan element kalsiyumdur. Doğru cevap: B



Bunun dışında; glikoliz, glikojenez, glukoneojenez, pentoz fosfat yolu, yağ asidi sentezi, pürin ve primidin sentezi gibi olaylar sitozolde meydana gelmektedir.



Doğru cevap: C



124. Hücre dışı ile hücre içi kıyaslandığında, içerik açısından en cok fark bulunan element hangisi­ dir? A) Potasyum B) Magnezyum C) Fosfat D) Sodyum E) Kalsiyum Hücre içinde kalsiyum 0,1 mikro mol/L iken, hücre dışında 2,5 milimol/L ‘dir. Dolayısı ile hücre içi ile hücre dışı arasında en çok fark (yaklaşık 25.000 kat fazla) bulunan element kalsiyumdur. Doğru cevap: E



HÜCRE VE ORGANELLER



Hücre dışı sıvıda en çok bulunan ilk üç madde sırası ile Sodyum> klorür> bikarbonat iken, hücre dışında en az bulunan element magnezyumdur.



1. ATP sentezlenen metabolik yollarda görev alan enzimlerin düzenlediği tepkimelerde, aşağıdaki vitaminlerden hangisinin fonksiyonu yoktur?



3.



A) Riboflavin B) Niasin



Kolera toksini, stimülatör G proteininin a altbirimine aşağıdakilerden hangisini bağlayarak bu altbirimin GTPaz aktivitesini inhibe eder? A) Nikotinamid



B) Fosfat D) ADP-riboz



C) Kalsiyum



C) Tiamin



E) cAMP



D) Pantotenik asit



Kolera ve boğmaca toksinlerinin, ADP- ribozil transferaz aktiviteleri vardır.



E) D-alfa tokoferol ATP sentezi için gerekli olan NADH, FADH gibi



Kolera toksini Gs- alfa subünitine aktif durumda iken ADP- ribozun bağlanmasınına ve böylece GTP’az



bileşikleri üreten başlıca reaksiyonlar, Piruvat dehidrogenaz enzim kompleksi, yağ asit yıkımı ve TCA’dır. Bu reaksiyonlarda görev alan enzimler, başlıca beş vitamini koenzim olarak kullanır; Tiyamin, riboflavin, niasin, pantotenik asit ve lipoik asit.



Alfa Tokoferol, E vitamininin en aktif formu olup, koenzim değildir. E vitamini, antioksidan savunma sisteminde görev alır.



etkisinin bloke edilmesine neden olur. İstirahat fazına geçemeyen Gs-a subüniti, adenilat siklazın sürekli aktive olmasına ve cAMP artışına neden olur. Bunun neticesinde bağırsaklardan sıvı ve elektrolit kaybı meydana gelir.



Doğru cevap: D



4.



Doğru cevap: E



Serbest oksijen radikalleri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru deâildir? A) Katalitik metal iyonları serbest radikal oluşumunu



2. Ağır metalleri bağlayarak toksik etkilerini ön­ leyen veya azaltan metallotiyonin adı verilen proteinlerin yapı ve fonksiyonu için önemli olan amino asit aşağıdakilerden hangisidir? A) Glisin



B) Metiyonin



C) Sistein



D) Lizin E) Glutamat



Metallotiyoninler (MT) düşük molekül ağırlıklı (6000-7000 DA), 20 sistein molekülü içeren 61 amino asitli hücre içi proteinlerdir. MT proteini çinko, bakır, kadmiyum, civa, kurşun gibi metal ve ağır metalleri bağlama yeteneğine sahiptir. Bu proteinler akciğer, böbrek, pankreas ve karaciğerin paranşimal hücrelerinde, bağırsakların epitellerinde, sertoli hücrelerinde, timulin içeren timus epitel hücre­ lerinde, germinatif hücrelerde, miyoepitel hücrelerinde normal olarak bol miktarda bulunmaktadır.



MT’lerin önemi; ağır metallerin ve iz elementlerin homeostazisinde, detoksifikasyonunda ve taşın­ masında görev almasıdır. Ayrıca, MT’ler hem hücre­ lerin gelişmesinde hem de apoptozis ve nekrozis gibi hücre ölümleriyle de ilşkileri bulunmaktadır.



Doğru cevap: C



hızlandırır.



B) Hücre içinde oksijenden oluşan ilk radikal süperoksittir. C ) Mitokondri içinde oluşan serbest radikallerin başlıca kaynağı sitokrom oksidazdır.



D) Radyasyon serbest radikallerin oluşumunu hız­ landırır. E) Yarı ömrü çok kısa olmasına rağmen en zararlı radikal hidroksildir. Oksijenden oluşan serbest radikallere, reaktif oksijen radikalleri (ROS)’de denilmektedir. Serbest radikal­



lerin temel kimyasal özellikleri dış yörüngelerinde bir veya daha fazla ortaklanmamış elektron içer­ meleridir. Eksik elektronlu olan bu moleküller, bula­ bilecekleri herhangi bir molekül ile iletişime girerler ve bu molekülden ya bir elektron alır veya ona bir elekt­ ron vererek zincirleme bir reaksiyon başlatırlar. Çok kısa yaşam süreli olmalarına rağmen karbonhidrat, protein, lipid ve nükleik asid gibi makromoleküllerle etkileşmeleri hücre yapı ve fonksiyonlarında önemli değişikliklere neden olmaktadır.



Moleküler oksijenin yaklaşık % 98’i mitokondriyal sitokrom oksidaz (Sit O) yolu ile serbest radikal oluşturmadan 4 elektron alarak su oluştururken ATP kazanılır. Sitokrom oksidaz antioksidan bir enzim olarak kabul edilmektedir.



39



oksijenin bir elektron aldığı zaman süperoksit radikali oluşur. Süperoksit hücre içerisinde oluşan ilk radikaldri. Oluşan süperoksit spontan bir reaksiyon ile hidrojen peroksite (H20 2) dönüşebildiği gibi çoğu zaman süperoksit dismutaz (SOD) tarafından ka­



talizlenen bir reaksiyon ile H20 2’e dönüşür. H20 2direkt olarak Glutatyon peroksidaz (GPx) veya Katalaz (KAT) tarafından katalizlenen bir reaksi­ yon ile suya dönüşür. Bazen de H20 2, geçişli me­ taller ile (örneğin demir ile olan Fenton reaksiyonu) veya direkt olarak süperoksit radikaliyle (HaberWeiss reaksiyonu) tepkimeye girerek bilinen en tehlikeli radikal olan hidroksil radikalini meydana getirir. Hidroksil radikalinin bir elektron redüksiyonu ile su oluşur.



Radyasyon ve UV ışınlar serbest radikallerin olu­ şumunu hızlandırır. Doğru cevap: C



5.



Elektron transport zincirinde yer alan taşıyıcı­ lardan hangisinin mitokondriden sitozole çıkışı apopitozu tetikler? A) Koenzim Q



B) Sitokrom b



C) Sitokrom c,



D) Sitokrom c E) Sitokrom a+a3



Apoptozom: Sitokrom c ve apopitotik aktive edi­ ci faktör 1’den (Apaf 1) oluşur. İntrensenk yolakta apoptozom oluşumu sitokrom c tarafından yönetilir.



Sitokrom c’nin, mitokondri içinden sitozole salın­ ması apopitozu tetikler. Hücresel stres durumunda, bax proteinler mitokondri zarında kanallar açar ve sitokrom c, mitokondriden sitozole geçer. Sitokrom c, Apaf-Te bağlanır.



Apaf-1 molekülündeki yapısal değişiklikler, apop­ tozom oluşumuna ve apoptozun aktivasyonuna neden olur. Apaf-1, dATP kofaktörlüğünde apoptozoma dönüşür ve prokaspaz-9 molekülüne bağla­ nır. Kaspaz-9 aktive olur ve prokaspaz-3’ü aktive eden kaskad başlar. Sonuç olarak hücrede yapısal poteinler sindirilir, kromozomal DNA yıkımı başlar ve



hücrenin apopitozu gerçekleşir. Doğru cevap: D



6.



Mikrozomal oksidasyonun olduğu detoksifikasyon reaksiyonlarında görev alan sitokrom p450 monooksijenaz enzim kompleksini redükte halde tutulmasını sağlayan madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Askorbik asit C) FADH2



B) NADH D) Tiyoredoksin E) NADPH



Hekzos monofosfat yolu; sitozolde gerçekleşir ve hücredeki biyokimyasal reaksiyonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH ihtiyacını karşılar. NADPH’ın görevleri; İndirgeyici Biyosentez: NADPH, NADH gibi yük­ sek enerjili bir molekül olarak kabul edilir, ancak bu molekülün elektronları NADH da olduğu gibi oksijene iletilmekten (ETZ) çok indirgeyici biyosentezde kullanılmaktadır. Örneğin NADPH yağ asidi ve steroid biyosentezinde elektron kaynağı olarak kullanılır. Sitokrom P-450: Karaciğer mikrozomal sitokrom P-450 mono-oksigenaz sisteminin redükte halde tutulması ve fonksiyonu açısından NADPH varlığı kritiktir. Bu enzim steroidler, alkoller ve bazı ilaçlar gibi aromatik ve alifatik bileşiklerin çözünebilir şekil­ lerine dönüştürülerek böbrek yoluyla atılabilir hale getirilip detoksifiye edilmelerinde görev yapar.



Hidrojen peroksidin indirgenmesi: H20 2, moleküler oksijenin indirgenmesi, ilaçlar ve çevresel toksinler­ le reaksiyonlar neticesinde sürekli olarak meydana gelen bir reaktif oksijen ürünüdür. Reaktif oksijen ürünleri reperfüzyon hasarı, kanser, inflamatuar hastalıklar ve yaşlanma gibi bir çok proçesden so­ rumludur. Hücrede bunlara karşı bazı antioksidan mekanizmalar mevcuttur. Bir çok hücrede bulunan ve birtripeptid-tiol olan (y-glutamil-sisteinil-glisin) redükte glutatyon, H20 2’İ kimyasal olarak detoksi­ fiye edebilmektedir. Bu reaksiyonu glutatyon pe­ roksidaz düzenlemektedir. Ancak bu reaksiyonda okside olarak koruyucu özelliklerini yitiren redükte glutatyonun yerine konması gerekir. Hücrelerimiz, indirgeyici elektron kaynağı olarak NADPH’ı kul­ lanan glutatyon redüktazın katalizlediği bir reaksi­ yon ile tekrardan redükte glutatyonu sentezler. Böylece NADPH, H20 2 ’in indirgenmesinde indirekt elektron kaynağı olarak rol alır ve antioksidan sa­ vunmaya katkıda bulunur. Lökositler ile fagositoz: Bilindiği gibi fagositoz özellikle bakteriyel enfeksiyonlarda önemli bir sa­ vunma mekanizmasıdır. Akut inflamasyona ilk yanıtı nötrofiller vermektedir. İmmun bir uyarı, kemotaktik faktörler veya fagosite edilebilir partiküllerle nötrofilleri aktive ederek membrana bağlı NADPH oksidaz enzim sistemini uyarmaktadır. Bu enzim sisteminin uyarılması sonucunda süperoksit radikali meydana gelmektedir. Bu esnada oksijen tüketiminde aşırı bir artış görüldüğü için bu olaya “Respiratuar Burst” denilmektedir. Vitamin C’nin aktif formu, direkt olarak askorbik asit’tir. Vitamin C, kollajenin prolin ve lizin birim­ lerinin hidroksilasyonu gibi hidroksilasyon reaksi­ yonlarında, koenzim olarak rol oynar. Oksidasyonredüksiyon tepkimelerine katılır (askorbat-dehidroaskorbat). Bu vitamin plazmadaki en iyi antioksidan olup,sağlık için yararlı etkileri bulunmaktadır. Ancak



METABOLİZMA



Ancak oksijenin % 1-5’i bu yoldan sapar ve adım adım, tek değerli redüksiyona uğrar. Moleküler



40



METABOLİZMA



unutulmaması gereken, Vit C, hem antioksidandır, hem de fazla alındığı takdirde pro-oksidan etkili olan bir maddedir. Fazla alman vit C ferri formundaki (+3) değerlikli demiri, ferro (+2) haline indirger. Bilindiği üzere serbest haldeki ferro demir, hidrojen peroksit ile reaksiyona girerse (Fenton reaksiyonu) en tehli­ keli radikal olan hidroksil radikali oluşur. DNA sentezi için deoksinükleotidler gerekmektedir. Ribonükleotid redüktaz; nükieozid disfosfat’ları (ADP, GDP, CDP ve UDP) özgün olarak deoksi şekillerine; dADP, dGDP, dCDP ve dUDP indirger. Bunun için öncelikle tioredoksin adı verilen indirgeyi­ ci bir ajan gereklidir. Tioredoksinin işlev görebilmesi için, indirgenmiş şekline dönmesi gereklidir. Burada indirgeyici güç olarak NADPH kullanılır ve bu reak­ siyonu tioredoksin redüktaz enzimi düzenler. NA DH ve FA DH 2 TCA döngüsü, mitokondriyal beta oksidasyon gibi reaksiyonlarda oluşmakta ve Elektron transport zincirinde ATP’ye dönüşmek­ tedir. D o ğ ru cevap : E



7.



Aşağıdaki bağlardan hangisi ATP yapısında yer alan yüksek enerjili bağdır? A) Glikozidik bağ



B) Fosfoester bağı C) Anhidrid bağları D) Hidrojen bağlan E) Hidrofobik etkileşimler ATP; adenin bazı, riboz şekeri ve üç fosfat gru­ bundan meydana gelir. Adenozin (bir nükleoziD), riboza li-N glikozidik bağı ile bağlı adenin bazı içerir. Adenozin monofosfat (AMP), bir nükleotiddir ve adenozin ile şekerin 5’-hidroksiliyle esterleşmiş bir fosfat grubu içerir. ADP, bir anhidrid bağla bağlanmış ikinci bir fosfat grubu içerir. ATP, üç fosfat grubu içerir ve magnezyum ile kompleks halde bulunur. ATP’nin ADP ve Pi’ye hidrolizi’nde, AG°’= -7.3 kcal/ mol'dür. ATP’nin, A D P ’nin ve pirofosfatın (PPi) anhidrid bağları sıklıkla “yüksek enerjili bağlar” olarak adlandırılır. D o ğ ru cevap : C



8.



Glikoliz sonucu sitozolde oluşan pirüvat, mitokondri iç zarından matrikse doğru nasıl taşı­ nır? A) Sodyum ile simport B) Sodyum ile antiport C) Hidrojen ile simport D) Potasyum ile simport E) Kalsiyum ile antiport



Glukozun, glikoliz ile piruvata yıkım ı, sitozolde gerçekleşir. Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksi mitokondri içerisinde bulunduğundan pirüvat, mitokondri iç zarından hidrojen iyonları ile birlikte simport olarak mitokondri matriksine alınır. Bu taşıyıcı sistem, etilmaleimit ve hidroksisinnamat tarafından inhibe edilmektedir. D o ğru c e v a p : C



9. Arsenit aşağıdaki metabolik yollardan hangisi­ ni doğrudan engeller? A) Sitrik asit siklusu B) Glikojenez C) Glikoneojenez



D) Glikoliz E) Pentoz fosfat yolu Sitrik asit siklusunu (TCA döngüsü) inhibe ettiği bilinen üç önemli madde vardır. Sitratı —* izositrata çeviren enzim akonitaz enzimi olup, bu enzim floroasetat tarafından inhibe edi­



lir. Alfa- Ketoglutarat’ın süksinil KoA’ya dönüşümünü, alfa-ketoglutarat dehidrogenaz enzim kompleksi ile katalizler. Bu enzim arsenit tarafından inhibe olur. Süksinatı, FADH2 oluşturarak fumarat’a okside eden enzim süksinat dehidrogenaz dır. Bu enzim bir dikarboksilik asit olan ve süksinat’ın yapısal eş­ değeri olan malonat, tarafından kompetitif olarak inhibe edilir. D o ğru cev ap : A



10. Mitokondri iç zarında bulunan adenin nükleotid translokaz sisteminin spesifik inhibitörü olan maddeler hangisinde birlikte verilmiştir? A) ADP ve sitrat. B) Etilmaleimit ve hidroksi-sinnamat. C) Floroasetat ve arsenit. D) Malonat ve floroasetat. E) Atraktilozid ve bongreik asit. Mitokondri iç zarında, sitozol’den ADP ve Pi alıp ATP sentezinin meydana geldiği matrikse taşıyan bir sistem (Adenin nükleotid translokaz) mevcuttur. Bu taşıyıcı bitkisel bir toksin olan Atraktilosid (+ Bongreik asit) ile güçlü bir şekilde inhibe edilir. Böylece mitokondri içi ADP miktarı azalır ve ATP sentezi durur.



41



Doğru cevap: D



12. Aşağıdaki maddelerden hangisi mitokondride elektron transportunu doğrudan inhibe etmez? A) Barbitüratlar



B) Arsenat



C) Rotenon



D) Antimisin A E) Karbonmonoksit



Arsenat, glikolizi bozmazken, fosfogliserat kinaz ba­ samağında üretilen ATP'yi engeller. Arsenik subs-



trat düzeyinde fosforilasyonu bozan bir ayırıcıdır. Dolayısı ile elektron transportu üzerinde doğrudan inhibitör etkisi yoktur.



11. Aşağıdaki elektron transport zincir (ETZ) inhibitörlerinden hangisi sitokrom b’den sitokrom c /e elektron akışını engeller? A) Amobarbital B) Karboksin C) Dimerkaprol D) Karbon monoksit E) 2,4-Dinitrofenol ETZ inhibitörleri olan bileşikler zincirin bir komponentine bağlanarak oksido-redüksiyon reaksiyonla­ rını engelleyerek elektron geçişini önler. Elektron transport zincirinin (ETZ) inhibisyonu durumunda NADH’lar elektronlarını ETZ’ye veremez ve NADH okside olamaz. Böylece NAD+azalır. ETZ ve oksidatif fosforilasyon sıkı bir ilişki içerisinde bulunduğundan



elektron transportunu engelleyen inhibitörler ATP sentezini de inhibe etmiş olurlar.



Doğru cevap: B



13. Aşağıdaki enzimlerden hangisi hücre içi antioksidan etkinliğe sahip değildir? A) Katalaz B) Süperoksit dismutaz C) Glutatyon redüktaz



D) Glutatyon peroksidaz E) Glutatyon S-transferaz



Süperoksit dismutaz, glutatyon redüktaz, glu­ tatyon peroksidaz, katalaz ve sitokrom oksidaz hücre içi antioksidan enzimlerdir. Glutatyon S-transferaz enzimi antioksidan bir en­ zim değildir. Bu enzim daha çok faz II reaksiyonda görev alır ve çeşitli maddelerin glutatyonla konjugasyon ve detoksifikasyonuna katılır.



Başlıca önemli ETZ inhibitörleri: Rotenon, amobarbital, sekobarbital, pierisidin A —►Kompleks l’den Koenzim Q ’ya (übikinon) elektron taşınmasını bloke eder.



Malonat —> Yapısal olarak süksinata benzer ve kompleks ll’yi yani süksinat dehidrogenazı yarış­ malı olarak inhibe eder. Tenoyiltrifloroaseton (TTFA), karboksin —> Kompleks ll’den elektronların FeS merkezlerden ubikinona transferini engeller. BAL (dimerkaprol), antimisin A —> Sit b’den c/ye elektron taşınmasını bloke eden kompleks III inhibitörüdür.



Siyanür, karbonmonoksit (CO), hidrojen sülfür, sodyum azid -> Sitokrom oksidazı (Kompleks IV) inhibe eder. Sitokrom a+a3'den oksijene elektron geçişini engellerler.



Hücre içi antioksidan en zim le r ve etki m ekanizm aları Enzim



Etki Mekanizması



Süperoksit dismutaz (Cu, Zn, Mn)



Süperoksit radikalini katalizleyerek uzaklaştınr. Hücre içi antioksidanlarda ilk savunma sistemini oluşturur. 0 2 + 02 + 2H* -> H20 2 + 0 2



Katalaz (Fe)



Ortamda yüksek düzeyde H20 2 varsa katalaz ortamdan uzaklaştırır. 2 H20 2-> 2 H20 + 02



Glutatyon peroksdaz (Se)



H202 düzeyi düşük miktarlarda ise GPx tarafından uzaklaştınlır. H20 2 + 2 GSH 2 H20 + G-S-S-G



Glutatyon redüktaz (FAD)



Okside glutatyonu NADPH varlığında redükte hale çevirir. G-S-S-G + NADPH + H* -> 2 GSH + NADP*



Sitokrom Oksidaz (Cu, Fe)



Oksijen, elektron taşıma zinciri içinde suya indirgenirken elektron kaçaklarını önleyerek süperoksit, hidrojen peroksit ve hidroksil oluşumuna engel olur.



Doğru cevap: C



Doğru cevap: E



METABOLİZMA



Glukozun, glikoliz ile piruvata yıkımı, sitozolde ger­ çekleşir. Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksi mitokondri içerisinde bulunduğundan piruvat, mitokondri iç zarından hidrojen iyonları ile birlik­ te simport olarak mitokondri matriksine alınır. Bu taşıyıcı sistem, etilmaleimit ve hidroksi-sinnamat tarafından inhibe edilmektedir.



42



METABOLİZMA



14. Aşağıdaki antioksidan enzimlerden hangisinin kofaktör olarak bakır, çinko ve mangan içeren izoenzimleri bulunur? A) Katalaz B) Süperoksit dismutaz C) Glutatyon redüktaz



Homosistein aşırı miktarda arttığında ateroskleroza neden olmaktadır. Homosistein fazlalığında homosistein tiolakton ortaya çıkar ve LDL’nin apoiipoproteinlerinde değişikliğe yol açar. Homosistein ayrıca lipid peroksidasyonunu ve trombosit agregasyonunuda artırmaktadır. Doğru cevap: D



D) Sitokrom oksidaz E) Glutatyon peroksidaz



Süperoksit dismutaz (SOD), süperoksit radikalini hidrojen peroksite çeviren bir antioksidandır. SOD’un bakır ve çinko içeren izoenzimi sitozolde, mangan içeren tipi ise mitokondriyal yerleşim gösterir. Doğru cevap: B



16. Elektron transport zincirinde yer alan taşıyıcı­ lardan hangisi sadece nükleus DNA’sı tarafın­ dan kodlanan protein alt birimlerinden meyda­ na gelir? A) Kompleks I



B) Kompleks II D) Kompleks IV



C) Kompleks III



E) Kompleks V 15. Aşağıdakilerden hangisi antioksidan bir madde değildir? A) Hemopeksin C) Transferrin



B)Albümin D) Homosistein E) Seruloplazmin



Hücre dışındaki antioksidan mekanizmalar daha çok katalitik metal iyonlarının ortamdan uzaklaştırıl­ masına dayanmaktadır. Ayrıca bazı antioksidanlar ise radikal çöpçüsü olarak hareket ederek vücudumu­ zu oksidatif hasara karşı korumaktadır. (Tablo Soru 90). Başlıca hücre dışı antioksidanlar; transferrin, haptoglobin, hemopeksin, seruloplazmin, albümin, vitamin C ’dir.



DNA’nın büyük kısmı nükleusta bulunmasına karşın, insan mitokondrisi küçük, halkasal, çiftsarmalli DNA molekülünden 2-10 kopya içerir. Bunlar total hücre DNA’sının %1 kadarını oluşturur. Zigot oluşumu sıra­ sında mitokondrilerin tümünün ovum tarafından sağlanması nedeniyle, Mendeliyen olmayan maternal kalıtım göstermesi insan mt DNA’sının en önemli özelliğidir. Kuramsal olarak hasta anne bu hastalığı tüm çocuklara aktarır, fakat sadece kızlar bu hastalık için taşıyıcıdır.



İnsan mitokondriyal DNA’sı solunum zincirinin (ETZ) 67 tane olan protein alt biriminden 13 ta­ nesini kodlar. Bunlar; Kompleks I, NADH dehidrogenazın 7 alt birimi, Kompleks lll’ün sitokrom b’si



ı



H ü c re dışı a n tio k s id a n la r v e e t k i m e k a n iz m a la rı



Kompleks IV olan sitokrom oksidazın üç alt birimi Kompleks V olan ATP sentazın iki alt birimi mt DNA tarafından kodlanır.



Antioksidan



Etki Mekanizması



Transferrin



Her bir molekül başına iki adet Fe’3 bağlar



Haptogiobinler



Hemoglobini bağlar



Hemopeksin



Hem molekülünü bağlar



Albümin



Bakır, Hem bağlar ve HOCl üzerine çöpçü etkilidir



Seruloplazmin



Ferrooksidaz etkili, ayrıca süperoksit üzerine çöpçü etkili



EC-SOD



Süperoksit radikalini uzaklaştırır



Bilirubin



Peroksil radikalleri üzerine çöpçü etkili



I. NADH dehidrogenaz



Ürik asit (ÜA)



Radikal çöpçüsü ve metal bağlayıcı



III. Sitokrom b



Askorbik Asit



-OH radikal çöpçüsü



IV. Sitokrom c1



Eritrositler



H idrojen pe ro ksiti d iffü zyo n ile süperoksit radikalini ise anyon kanalı ile eritrosit içine alır, SOD ve KAT enzimleri ile uzaklaştırırlar.



Dikkat edilirse ETZ komponentlerinden kompleks II olan süksinat dehidrogenaz hariç diğer kompleks­ lere (Kompleks I, III, IV ve V) ait proteinlerinin bil kısmı mtDNA tarafından kodlanırken, Kompleks II, tamamen nükleer DNA tarafından kodlanır.



Doğru cevap: B



17. Aşağıdaki elektron transfer zinciri bileşenlerin­ den hangisi Antimisin A varlığında indirgenmiş halde bulunur?



II. Koenzim Q



V. Sitokrom a+a3



A) I ve III



B) II ve IV



C) I, II ve III



D) Yalnız IV E) I, II, III ve IV



43



Pirüvat dehidrogenaz kompleksi, izositrat dehid­ rogenaz ve alfa-ketoglutarat dehidrogenaz enzim kompleksi TCA siklusunda düzenleyici enzimler olup her üç enzimde kalsiyum ile aktive olur.



Doğru cevap: A



BAL (dimerkaprol), antimisin A; Sit b’den c1’e elektron taşınmasını bloke eden kompleks III inhibitörüdür. Dolayısı ile Antimisin A varlığında NADH dehidrogenaz, koenzim Q ve sitokrom b indirgenmiş (redükte) halde bulunurken, sitokrom c1 ve sitokrom oksidaz okside haldedir.



Doğru cevap: C



20. Hidrojen peroksit aşağıdakilerden hangisinin varlığında zararlı radikaller üretir? A) Katalitik metal iyonları B) Süperoksit dismutaz



C) Katalaz 18. Aşağıdakilerden hangisi krebs siklusunun kontrol basamaklarından biri değildir? A) Pirüvat dehidrogenaz B) Sitrat sentaz



C) İzositrat dehidrogenaz D) Alfa ketoglutarat dehidrogenaz E) Süksinat dehidrogenaz



Pirüvat dehidrogenaz kompleksi TCA’nın direkt bir enzimi değildir. Ancak bu yolun düzenleyici en­ zimleri arasında kabul edilir. Bu enzim mitokondri matriksinde yerleşmiş bir multienzim kompleksidir. Bu kompleks aerobik glikolizin son ürünü olan pirüvatı, irreversibl olarak asetil KoA’ya çevirir. Bu enzim ATP, NADH, asetil koA ve sitrat tarafından inhibe olurken ANIP, KoA, kalsiyum ve NAD+ ile aktive olur.



Asetil KoA ve okzaloasetat’ın birleşmesi, sitrat sentaz ile katalizlenir. Bu enzim düzenleyici bir enzim olup ATP, NADH, süksinil KoA ve yağ asit­ lerinin açil KoA türevleri tarafından inhibe olurken ADP ile aktive olur.



D) Glutatyon peroksidaz E) Seruloplazmin



H20 2 direkt olarak Glutatyon peroksidaz (GPx) veya Katalaz (KAT) tarafından katalizlenen bir reaksiyon ile suya dönüşür. Bazen de H20 2, katalitik metal iyonları ile (örneğin demir ile olan Fenton reaksiyonu) veya direkt olarak süperoksit radikaliyle (Haber-Weiss reaksiyonu) tepkimeye girerek bilinen en tehlikeli radikal olan hidroksil radikalini meydana getirir. Hidroksil radikalinin bir elektron redüksiyonu ile su oluşur. Doğru cevap: A



21. Aşağıdaki enzimlerden hangisi TCA siklusuna ara madde sağlayan anapleurotik reaksiyonlar­ dan birinde yer almaz? A) Pirüvat karboksilaz B) Metil Malonil KoA mutaz



C) Aspartat aminotransferaz



İzositrat dehidrogenaz, izositratın irreversibl oksi-



D) Glutamat dehidrogenaz



datif dekarboksilasyon ile alfa ketoglutarata dönüşü­ münü katalizler. Bu enzim düzenleyici bir enzim olup ADP ve Ca ile aktive olur.



E) Laktat dehidrogenaz



Alfa- Ketoglutarat’ın süksinil KoAya dönüşümü, alfa-ketoglutarat dehidrogenaz enzim kompleksi ile katalizlenir. Bu enzim düzenleyici bir enzim olup NADH, ATP, GTP ve süksinil KoA tarafından inhibe olurken Ca ile aktive olur.



Doğru cevap: E



19. Aşağıdaki maddelerden hangisi krebs siklusunu inhibe etmez? B) ATP



A) Kalsiyum C) Süksinil KoA



D) Sitrat E)



NADH



TCA siklüsunun ara ürünlerini yenileyen tepkimlere anapleuritik reaksiyonlar denir. Hücrenin sentetik ge­ reksinimi sonucu tükenebilen ve TCA siklüsünün ara ürünlerini yerine konmasında kullanılan bazı



anapleurotik reaksiyonlar; Pirüvat karboksilaz ve aspartat aminotransferaz (AST) okzaloasetat sağlar. Glutamat dehidrogenaz, alfa ketoglutarat oluşturur. Metilmalonil KoA mutaz ise süksinil KoA oluşturur.



Laktat dehidrogenaz, reversibl şekilde pirüvat - laktik asit dönüşümünü sağlayan enzim olup, bu maddeler TCA siklusunda ara madde değildir. Doğru cevap: E



METABOLİZMA



ETZ’nin herhangi bir noktasında bir blok olursa,



bloktan önceki tüm taşıyıcılar elektronlarını ve­ remedikleri için indirgenmiş (redükte) halde iken, bloktan sonraki taşıyıcılar ise elektron alamadık­ ları için yükseltgenmiş (okside) halde bulunur.



44



METABOLİZMA



22. Elektron taşıma zinciri komponentlerinden hangisinin yapısında bakır kofaktör olarak yer alır?



C) Übikinon- sitokrom c oksidoredüktaz



D) Sitokrom oksidaz E) ATP sentaz M itokondriyal e lek tro n transport zincirinin protein kom ponentleri Alt birim sayısı



1, NADH dehidrogenaz



850



II, Süksinat dehidrogenaz



Gq -+ Fosfolipaz C’yi aktifler Adenilat siklaz sistem indeki ikincil mesajcı cAM P’dir. cAMP, sitoplazmik bir enzim olan protein kinaz A’yı aktifler. Protein kinaz A’nın aktif şekli olan serbest katalitik alt birimleri ATP’den aldıkları fosfat grubunu proteinlerdeki serin, treonin ve tirozin amino asitlerine transferini katalize eder.



A) NADH dehidrogenaz B) Süksinat dehidrogenaz



Ağırlığı



Gi —» Adenilat siklazı inhibe eder.



Adenilat siklaz ile ilişkili G proteinde genetik hasar olan kişilerde cAMP’yi kullanan parathormon, glu­ kagon, epinefrin, TSH, FSH, LH, somatostatin vb hormonlar etkilerini yeterince gösteremez.



Prostetik grup



Soruda verilen şıklardan sadece parathormon ade­ nilat siklaz ve G stimülatör protein ile bağlantılıdır.



>25



FMN, Fe-S



Dolayısı ile adenilat siklaz ile ilişkili G proteinde gene­ tik hasar olan bu ailede cAMP’yi kullanan glukagon



140



4



FAD, Fe-S



III, Übikinon-sitokrom C oksidoredüktaz



250



10



Hem, Fe-S



IV, Sitokrom oksidaz



160



6-13



Hem, bakır



Enzim Kompleksi



etkilerini gösteremez.



V, ATP sentaz



12



Sitokrom a+a3: sitokrom oksidaz olarak da adlandı­ rılır. Bu moleküldeki hem halkasının demiri moleküler oksijen ile direkt olarak reaksiyona girebilen bir serbest bağ yapısına sahip olan yegane elektron taşıyıcısıdır. Bu enzim elektron transport zincirinde yapısında bakır atomu içeren tek enzimdir. Aynı zamanda bir hem-protein olduğundan demir de bulundurur.



Tiroksin yağda eriyen bir hormon olup, reseptörü hücre içerisindedir. Büyüme hormonu birsitozolik tirozin kinaz olan JAK kinazı kullanırken, insülin reseptöründe tirozin kinaz aktivitesi olan bir hor­ mondur. Dolayısı ile bu üç hormon da G proteinleri kullanmaz.



Oksitosin ise Gq üzerinden fosfolipaz C ile ak­ tive olan kaisiyum-inzoitol trifosfat döngüsünü kullanmaktadır. Bu sistemde adenilat siklaz kul­ lanılmaz. Doğru cevap: C



24. Yağ asitlerinin beta oksidasyonu ve mitokond­ riyal gliserofosfat dehidrogenaz basamağı sonucu oluşan FADH2‘ler elektron transport zincirine hangi noktadan katılır?



Doğru cevap: D



23. G stimülatör proteinde genetik hasar olan bir ailede aşağıdaki hormonların hangisi direkt olarak etkilenir? A) Büyüme hormonu



B) Insülin



C) Glukagon



D) Oksitosin E) Tiroksin



Beta ve alfa-2 adrenerjik reseptörler gibi membran reseptörlerinin uyarılması ile adenilat siklaz sistemi aktivitesinde bir artma veya azalma olur. Adenilat siklaz ATP’yi cAM P’ye (3’-5’AMP) çeviren membrana bağlı bir enzimdir. Kimyasal sinyaller sık­ lıkla hormonlar ve nörotransmitterlerdir ve her biri tek tip membran reseptörüne bağlanır. Birçok hormon veya nörotransmitterin adenilat siklazı inhibe veya aktive etme yeteneği G proteinin tipine bağlıdır.



Gs —*• Adenilat siklazı aktive eder.



A) NADH dehidrogenaz B) Süksinat dehidrogenaz C) Koenzim Q



D) Sitokrom c E) Sitokrom oksidaz



ETZ kompleksleri mitokondri iç zarın üzerinde sabit olarak yerleşmiştir. Bu nedenle kompleksler arasında elektron geçişini sağlayan koenzim Q ve sitokrom c olmak üzere iki adet hareketli elektron taşıyıcı mevcuttur. Bunlardan koenzim Q komp­ leks I ve ll’den aldığı elektronları kompleks lll’e, sitokrom c ise kompleks lll’den aldığı elektronları kompleks IV’e aktarır. Kompleks I ve II, iki farklı elektron donöründen NADH (kompleks I) ve süksinattan (kompleks II) Koenzim Q ’ya elektron transferini katalize eder. Kompleks III elektronları Koenzim Q’dan sitokrom c’ye taşırken, kompleks IV elektronları sitokrom c’den oksijene taşıyarak zinciri tamamlar.



1



45



D o ğ ru cevap : C



Alfa- Ketoglutarat’ın süksinil KoA'ya dönüşümünü, alfa-ketoglutarat dehidrogenaz enzim kompleksi ile katalizler. Bu enzim arsenit tarafından inhibe olur. SUksinatı, FADH2 oluşturarak fumarat’a okside eden enzim süksinat dehidrogenazdır. Bu enzim bir dikarboksilik asit olan ve süksinat’ın yapısal eş­ değeri olan malonat, tarafından kompetitif olarak inhibe edilir. D o ğ ru cevap : B



25. Hidrojen peroksit (H20 2) oluşumunu sağlayan enzim veya enzimler hangi seçenekte en doğru şekilde verilmiştir? I. Katalaz



27. Aşağıdakilerden hangisi piruvat dehidrogenaz



enzim kompleksini inhibe eder? A) NADH



B) NAD+



C) ADP



D) Koenzim A



II. Ksantin oksidaz



E) insülin



III. Glutatyon redüktaz



Piruvat dehidrogenaz, piruvattan asetil KoA oluşu­



IV. Süperoksit dismutaz



munu sağlayan bir enzimdir.



A) I ve III



B) II ve IV



C) I, II ve III



D) Yalnız IV E) I, II, III ve IV



Ksantin oksidaz pürinlerin yıkında son enzim olup ürik asit üretimini sağlar. Bu reaksiyon sırasında hid­ rojen peroksit açığa çıkar. Ksantin oksidaz aynı zamanda iskemi reperfüzyon hasarı sırasında hücrede süperoksit ve hidrojen peroksit radikali oluşumunu da arttırmaktadır. Moleküler oksijenin bir elektron alarak süperoksit radikalini oluşturmasından sonra süperoksit spontan bir reaksiyon ile hidrojen peroksite (H20 2) dönüşebil­ diği gibi çoğu zaman süperoksit dismutaz (SOD) tarafından katalizlenen bir reaksiyon ile H20 2’e dönüşür. H20 2direkt olarak Glutatyon peroksidaz (GPx) veya Katalaz (KAT) tarafından katalizlenen bir reaksiyon ile suya dönüşür. D o ğ ru cevap : B



İnhibitörleri; ATP, Asetil KoA, NADH ve sitrat’tır. Glukagon ve epinefrin piruvat dehidrogenazı fosforilleyerek inhibe eder.



Aktivatörleri; ADP, AMP, KoA, NAD+ve Ca+2’dir. İnsülin piruvat dehidrogenazı defosforile ederek aktive eder. D o ğ ru cev ap : A



28. Aşağıdaki enzimlerden hangisi sadece mitokondri matriksine özeldir? A) HMG-KoA sentaz B) Mangan (Mn)- Süperoksit dismutaz C) Glutatyon transferaz



D) Karbamoil fosfat sentetaz E) Katalaz Karaciğer parankim hücreleri HMGKoA sentaz enzi­ minin iki tane izoenzimini içerirler. Sitozolik enzim kolesterol sentezinde rol alırken, mitokondriyal



formu keton cismi sentezinde rol alır. 26. Sitrik asit siklusunda görev alan enzimlerden hangisi floroasetat ile inhibe olur? A) Sitrat sentaz B) Akonitaz C) izostrat dehidrogenaz



D) Alfa ketoglutarat dehidrogenaz E) Süksinat tiyokinaz Sitrik asit siklusunu (TCA döngüsü) inhibe ettiği bilinen üç önemli madde vardır. Sitratı —> izositrata çeviren enzim akonitaz enzimi olup, bu enzim floroasetat tarafından inhibe edi­



lir.



Glutatyon ile detoksifikasyonda görev alan glu­ tatyon transferaz enzimi, sitozol, mikrozom ve mitokondride bulunmaktadır. Karbamoil fosfat sentetaz I, mitokondriyal bir enzim olup üre siklusunda hız kısıtlayıcı iken, kar­ bamoil fosfat sentetaz II, pirimidin biyosentezinde düzenleyici basamakta görev alır ve sitozoliktir. Süperoksit dismutaz (SOD), süperoksit radikalini hidrojen peroksite çeviren birantioksidandır. SOD’un bakır ve çinko içeren izoenzimi sitozolde, man­ gan içeren tipi ise sadece mitokondriyal yerleşim gösterir.



Doğru cevap: B



METABOLİZMA



Koenzim Q dışında bu zincirin tüm üyeleri protein­ dir! Koenzim Q, izopren türevi bir lipittir. Koenzim Q, elektronları hem NADH dehidrogenaz tarafından oluşturulmuş FMNH2’den yani kompleks l’den, hem de süksinat dehidrogenaz (kompleks II), açil KoA dehidrogenaz ve mitokondriyal gliserofosfat de­ hidrogenaz tarafından oluşturulmuş olan FADH2’den alabilir.



46



Alanin aminotransferaz enzimi brçok dokuda mev­



METABOLİZMA



29. Aşağıdakilerden hangisi lipit peroksidasyon neticesinde gelişen oksidatif hasarın gösterge­ sidir? A) Dihidroksi-adenin



B) Malondialdehid



cuttur. Bu enzim alaninin amino grubunu a-ketoglutarata aktarır ve sonuçta pirüvat ve glutamat oluşur. Bu reaksiyon geri dönüşlü olduğu için piruvata transaminasyon ile glutamattan bir amino grubu



C) Metil histidin



D) Hidrojen peroksit



aktarıldığında alanin amino asidi oluşur.



E) Ürik asit



Glukoneogenezde ilk basamakta, pirüvat önce pi­ rüvat karboksilaz ile okzaloasetata karboksillenir. Pirüvat karboksilaz karaciğer ve böbrek hücrele­ rinin mitokondrilerinde bulunmasına karşın kas hücrelerinde bulunmaz.



Hücrelerin korunması, bütünlüğünün sağlanması ve işlevlerinin normal olarak yürütülebilmesi için sağlıklı bir hücre dışı membrana ihtiyaç vardır. Bilindiği gibi hücre membranının yapısı karbonhidrat, protein ve fosfolipidlerden meydana gelmektedir. Fosfolip id lerin lipid kısımları çoklu doym am ış yağ asidleri açısından zengin olup, poli ansatüre yağ asitlerinin yapısındaki çifte bağlar, membranlarda oksidasyona en duyarlı yerlerdir.



Pirüvat dehidrogenaz kompleksi mitokondri matriksinde yerleşmiş bir multienzim kompleksidir. Bu kompleks aerobik glikolizin son ürünü olan pirüvatı, bir oksidatif dakarboksilasyon reaksiyonu ile irreversibl olarak asetil KoA’ya çevirir.



Serbest oksijen radikalleri hücrede lipidler, proteinler ve DNA üzerine de toksik etkiye sahiptir. Serbest oksijen radikalleri ile oluşan reaksiyonlarının en önemlisi poli ansatüre yağ asit yapısındaki çift bağlarda meydana gelen lipid peroksidasyondur. Oluşan LOOH ve LOOL daha sonra siklik endoperoksidlere dönüşür ve bunlara 0 2, ısı, hidroliz, katalitik metal iyonlarının vb. etkisiyle malondialdehit(MDA) ve 4-hidroksinonenal gibi aldehit yıkım ürünleri mey­ dana gelir. Lipid peroksidasyon sırasında meydana gelen konjuge dien ve MDA düzeyleri, oksidatif hasarın en sık kullanılan indirekt göstergelerindendir. Bu ürünler, vücudumuzda çeşitli moleküller ile reaksiyona girerek onların yapılarını ve fonksiyon­ larını değiştirirler.



Egzersiz halindeki iskelet kasında, NADH üretimi solunum zincirinin oksidatif kapasitesini aşar, böylece pirüvatın laktata indirgenmesini tercih eden NADH/NAD+oranının yüksekliği söz konusu olur. Piruvattan-» alfa ketoglutarat sentezi gerçekleş­ mez. Doğru cevap: E



31. Krebs döngüsü ara ürünlerinin hangisinden substrat seviyesinde fosforilasyon ile GTP sentezlenir? A) Malat C) Okzaloasetat



Adenin fosforibozil transferaz eksikliğinde idrarda insolüble bir materyal olan 2,8-dihidrooksiadenin birikir. Bu hastalarda böbrek taşları oluşmaktadır.



E) izositrat



Metil histidin, kas miyozini yapısında yer alır ve idrarda artışı kas yıkımının göstergesidir.



Süksinat tiyokinaz (süksinil KoA sentetaz), süksinil KoA’nın yüksek enerjili tiyoester bağını parçalar. Bu reaksiyonda GDP’den —> GTP’e oluşur. Bu olay substrat düzeyinde fosforilasyona bir örnektir.



Ürik asit, insanda pürinlerin son yıkım ürünüdür.



GTP’nin enerji içeriği ATP ile aynıdır ve bu iki nükleotid, nükleozid difosfat kinaz reaksiyonu ile birbirine dönüşebilir.



Hidrojen peroksit, serbest radikal reaksiyonları neticesinde ara basamaklarda meydana gelen bir



reaktif oksijen ürünüdür. Doğru cevap: B



Doğru cevap: D



30. Piruvatın gidebileceği yollar ile ilgili aşağıdaki cümlelerden hangisi yanlıştır?



32.



A) Transaminasyon ile alanin amino asidine dönü­ şebilir.



B) Karboksilasyon ile okzaloasetat’ a dönüşebilir. C) Oksidatif dekarboksilasyon ile asetil CoA’ya dö­ nüşebilir.



D) Redüksiyon ile laktat’a dönüşebilir. E) Kondensasyon ile alfa-ketoglutarata dönüşebilir.



B) Sitrat D) Süksinil-KoA



Aşağıdakilerden hangisi elektron sayısı açısın­ dan dengeli olmasına rağmen reaktif oksijen türlerinden biri olarak kabul edilmektedir? A) Süperoksit radikal B) Hidroksil radikali C) Singlet oksijen



D) Hidrojen peroksit E) Peroksinitrit



Doğru cevap: D



B. Uyarılabilen (indüklenebilen) NO sentaz (İNOS): Hepatosit, makrofaj ve nötrofillerde yer alan Ca’dan bağımsız enzim.



NO sentezi için gerekli substratlar arginin, oksijen ve NADPH’dır. FMN, FAD, Hem, Ca/ kalmodülin sistemi ve tetrahidrobiyopterin enzimin (NO sentaz) koenzimleri, NO ve sitrülin ürünleridir.



NO sentezinde NADH kesinlikle rol almaz!!! 33. Eritrositlerde okside glutatyonu redükte hale çeviren reaksiyonda görev alan enzimin koenzimi aşağıdakilerden hangisidir? A) Vitamin B12



B) Riboflavin



C) Tiyamin



D) Piridoksin E) Tetrahidrofolik asit



Doğru cevap: C



35. Aşağıdaki elektron transport zincir (ETZ) inhibitörlerinden hangisi sitokrom oksidazdan oksijene elektron akışını engeller?



Glutatyon hücre içi en önemli antioksidan mo­ leküllerden biridir. Glutatyon peroksidaz ve glutatyon



A) Amobarbital B) Karboksin



redüktaz glutatyonun oksidasyon ve redüksiyonunda görev alan antioksidan enzimlerdir.



C) Dimerkaprol



Glutatyon redüktaz, koenzimi FAD formunda ribof­ lavin olup, okside glutatyonu (G-S-S-G) redükte glutatyona (GSH) dönüştürdüğü için antioksidan enzimlerden biridir.



Doğru cevap: B



34. Nitrik oksit sentezi için aşağıdakilerden hangisi gerekli değildir? A) Arginin C) NADH



B) Kalsiyum/kalmodülin D) Flavin adenindinükleotid E) Tetrahidrobiyopterin



Nitrik oksit (NO), lipofilik özelliğinden dolayı re­ septöre bağımlı olmadan membranlardan kolayca diffüze olabilen, kimyasal yapı açısından stabil ol­ mayan oldukça aktif bir moleküldür. Bilinen en düşük moleküler ağırlıklı biyoaktif üründür. 3-5 saniye gibi çok kısa bir yarı ömre sahiptir. Sitokrom p450 benzeri bir enzim olan NO sentaz enzimi tarafından L-arjinin’den sentezlenir. NO etkilerini Atriyal Natriüretik Peptid (ANP), Beyin Natriüretik Peptid (BNP) gibi cGMP aracılığı ile gösterir.



NO sentaz enziminin başlıca iki türü bulunmak­ tadır. A. Yapısal NO sentaz (sabit bir hızda NO sentezi yapar): Bu enzim Ca/ kalmodülin bağımlı olup endotel, sinir doku ve trombositlerde bulunur. Nöronal NOS (nNOS) ve endoteliyal NOS (eNOS) en önemli örneklerdir.



D) Hidrojen sülfür E) 2,4-Dinitrofenol ETZ inhibitörleri oksido-redüksiyon reaksiyonla­ rını engelleyerek elektron geçişini önler. Elektron transport zincirinin (ETZ) inhibisyonu durumunda NADH’lar elektronlarını ETZ’ye veremez ve NADH okside olamaz. Böylece NAD+azalır. ETZ ve oksidatif fosforilasyon sıkı bir ilişki içerisinde bulunduğundan



elektron transportunu engelleyen inhibitörler ATP sentezini de inhibe etmiş olurlar. Başlıca önemli ETZ inhibitörleri: Rotenon, amobarbital, sekobarbital, pierisidin A —> Kompleks l’den Koenzim Q ’ya (übikinon) elektron taşınmasını bloke eder.



Malonat —►Yapısal olarak süksinata benzer ve kompleks ll’yi yani süksinat dehidrogenazı yarış­ malı olarak inhibe eder. Tenoyiltrifloroaseton (TTFA), karboksin —> Kompleks ll’den elektronların FeS merkezlerden ubikinona transferini engeller. BAL (dimerkaprol), antimisin A —> Sit b’den c /y e elektron taşınmasını bloke eden kompleks III inhibitörüdür.



Siyanür, karbonmonoksit (CO), hidrojen sülfür, sodyum azid —* Sitokrom oksidazı (Kompleks IV) inhibe eder. Sitokrom a+a3’den oksijene elektron geçişini engellerler.



Doğru cevap: D



METABOLİZMA



Hidrojen peroksit organik substratların çoğu ile yavaş reaksiyona girer. Hidrojen peroksit elektron sayısı açısından dengeli bir madde olup serbest elektron içermez. Ancak geçişli metallerle reaksiyo­ na girerek daha güçlü bir oksidan olan hidroksil ra­ dikalini oluşturduğu için reaktif oksijen türlerinden biri olarak kabul edilmektedir.



48



METABOLİZMA



36. Pirüvik asiti krebs siklusuna girebilen bir ürüne çeviren enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Piruvat karboksilaz B) Fosfo fruktokinaz-1 C) Piruvat kinaz D) Piruvat dehidrogenaz E) Alanin aminotransferaz Pirüvat dehidrogenaz kompleksi TCA nın direkt bir enzimi değildir ancak bu yolun hız kısıtlayıcı enzimleri arasında kabul edilir. Bu enzim mitokondri matriksinde yerleşmiş bir multienzim kompleksidir. Pirüvat dehidrogenaz kompleksi 3 enzimden oluşan multimoleküler bir yapıdır ve pirüvat dekarboksilaz,



dihidrolipoiltransasetilaz ve dihidrolipoil dehidrogenaz’dan meydana gelir. Bu kompleks aerobik glikolizin son ürünü olan pirüvatı, sitrik asit siklüsü için asetil KoA’ya çevi­ rir. Reaksiyonun irreversibl olması asetil KoA dan pirüvat oluşumunu önler ve glukoneojenezde asetil KoA’dan neden glukoz oluşmadığını açıklar.



Piruvat karboksilaz; Glukoneojenezin ilk enzimi olup mitokondride pirüvatı okzaloasetata çevirir.



Fosfofruktokinaz ve piruvat kinaz giikoliz enzim­ leridir. Fosfofruktokinaz-1, glikolizin hız kısıtlayıcı enzimi olup, fruktoz 6- fosfat’ı fruktoz 1,6- bifosfata çevirir. Piruvat kinaz, glikolizin son basamağı olup, fosfoenol piruvat’ı irreversibl bir şekilde piruvat asit’e çevirir. Alanin aminotransferaz, transaminasyonda gö­ revli bir enzim olup, revesibl bir şekilde Alanin - piruvat dönüşümünü sağlar. Doğru cevap: D



2. Yapı taşlarının basit ara ürünlere dönüşmesi: Bu basamakta yapıtaşları daha da parçalanarak iki karbonlu asetil KoA’ya ve bunun gibi birkaç basit moleküle dönüşür. Bir miktar enerji ATP olarak tutulur, ancak bu yol ile elde edilen enerji son basamakta elde edilen enerji ile kıyaslandığında oldukça azdır.



3. Asetil KoA’nın oksidasyonu: Sitrik asit döngüsü yakıt moleküllerinin oksidasyonun da son ortak yoldur. Asetil KoA iki C 0 2'e oksitlenir ve dört çift elektron NAD+ve FAD+’ye NADH ve FADH2 oluşturmak üzere transfer edilir. Oksidatif fosforilasyon da elektronlar NADH ve FADH2 den oksijene doğru aktıkça (vücutta oluşan ATP’nin 2/3 ü burada meydana gelir) büyük miktarlarda ATP



oluşur. Doğru cevap: E



38. Aşağıdakilerden hangisi piruvat dehidrogenaz enzim kompleksinin aktive etmez? A) ADP B) NAD C) Sitrat



D) Koenzim A E) Kalsiyum Piruvatın Asetil KoA’ya dönüşümü piruvat de­ hidrogenaz kompleksi ile katalizlenir. Bu enzim enerjiden zengin durumda yani ATP, NADH, asetil KoA ve sitrat fazla ise inhibe olur. Tam tersi enerjiden fakir durumda; ADP, AMP, NAD+,



koenzim A ve kalsiyum fazla ise aktive olur. Doğru cevap: C



37. Mitokondride elektron transport zincirinin baş­ lıca elektron kaynağı olan yol aşağıdakilerden hangisidir? A) Üronik asit yolu B) Heksoz monofosfat şantı C) Glikojenoliz



D) Üre siklusu E) Sitrik asit döngüsü Kompleks moleküllerin yıkımı sonucu enerji oluşumu üç basamakta meydana gelir.



1.Kompleks moleküllerin yapı taşlarına hidrolizi: Kompleks moleküller kendilerini oluşturan en basit yapıtaşlarına parçalanır. Örneğin proteinler aminoasitlere, polisakkaritler monosakkaritlere, triaçilgliseroller ise yağ asidi ve gliserole parçalanırlar.



39. Aşağıdaki vitaminlerden hangisi dehidrogenaz enzim komplekslerinde koenzim olarak rol almaz? A) Riboflavin C) Pantotenik asit



B) Tiamin D) Pridoksin E) Niasin



Piruvat dehidrogenaz, alfa ketoglutarat dehidroge­ naz ve alfa ketoasit dehidrogenaz gibi dehidroge­



naz enzim kompleksleri ve sitrik asit siklusunda koenzim olarak rol oynayan vitaminler beş tanedir. 1. Riboflavin (FAD), 2. Niasin (NAD),



3. Tiamin (Tiamin pirofosfat), 4. Pantotenik asit (Koenzim A), 5. Lipoik asit.



Asetil KoA ve okzaloasetat’ın birleşmesi, sitrat sentaz ile katalizlenir ve sitrat oluşur. Sitrat, sitrik asit siklüsü ara ürünü olması yanı sıra yağ asitle­ rinin sitozolik sentezi için asetil KoA kaynağını da oluşturur.



glutamattan GABAve Histidinden histamin oluşumu gibi dekarboksilasyon reaksiyonları, ALA-sentaz



ve glikojen fosforilaz enzimlerinin koenzimidir.



TCA’da oluşan a-ketoglutarat amino gruplarının ge­ nel toplayıcısıdır. Amino asitlerin katabolizmasında amino grubunu transaminasyon reaksiyonu sonucu glutamata dönüşmektedir. Ayrıca TCA’da oluşan okzaloasetat transaminasyonla aspartatta dönüşür.



Doğru cevap: D



40. Aşağıdaki vitaminlerden hangisi Krebs döngü­ sünde koenzim olarak görev almaz? A) Lipoik asit



B) Folik asit



C) Pantotenik asit



D) Tiyamin pirofosfat



E) Nikotinik asit Piruvat dehidrogenaz enzim kompleksi ve TCA enzimleri beş vitamini koenzim olarak kullanır; Tiyamin, riboflavin, niasin, pantotenik asit ve lipoik asit.



Glikojen sentezi sitozolik bir reaksiyon olup TCA ile direkt bir bağlantısı bulunmamaktadır. Doğru cevap: B



42. Piruvat dehidrogenaz enzim kompleksi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Bu reaksiyon mitokondriyaldir. B) NADH üretilmektedir. C) Tiyamin pirofosfat, riboflavin, niasin, pantotenik asit ve lipoik asit koenzim olarak gereklidir.



Folik asit, tek karbon vericisi olup, en aktif formu; N5-N10 metilen-Tetra Hidrofolat'tır. N5-N10 metilen-



D) Asetil KoA açığa çıkaran bir reaksiyondur. E) AMP ve kalsiyum ile inhibe olmaktadır.



THF’ın kullanıldığı başlıca metillenme reaksiyon­ ları; Glisin'in serine dönüşümü, FİGLU'nun glutamata dönüşümü, pürin sentezi, DNA'nın karakteristik bazı olan timidin'in sentezi ve homosistein'in metyonine dönüşümüdür.



Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksi TCA’nın direkt bir enzimi değildir ancak bu yolun düzen­ leyici enzimleri arasında kabul edilir. Bu enzim mitokondri matriksinde yerleşmiş bir multienzim kompleksidir. Bu kompleks aerobik glikolizin son ürünü olan piruvatı, irreversibl olarak asetil KoA’ya çevirir. Reaksiyon neticesinde oluşan asetil KoA, sitrik asit döngüsüne gider. Bu enzim düzenleyici bir enzim olup ATP, NADH, asetil KoA ve sitrat tarafından inhibe olurken AMP, KoA, NAD* ve kalsiyum ile aktive olur.



Doğru cevap: B



41. Sitrik asit döngüsü aşağıdaki metabolik yollar­ dan hangisi ile doğrudan bağlantılı değildir? A) Glukoneogenez B) Glikogenez



Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksi oksidatif dekarbokslasyondan sorumlu olup üç enzimden oluşan bir multienzim kompleksidir. Pirüvat dekarboksilaz, dihidrolipoil transasetilaz ve dihidrolipoil dehidrogenazdan meydana gelir. Piruvat dehidrogenaz enzim kompleksinde koenzim olarak rol oynayan vitaminler beş tane olup; riboflavin (FAD), niasin (NAD), tiamin (Tiamin pirofosfat), pantotenik asit (Koenzim A) ve lipoik asit.



C) Transaminasyon



D) Yağ asit sentezi E) Elektron transport zinciri Krebs siklüsü veya trikarboksilik asit -TCA- siklüsü de denir. Metabolizmada birçok rol oynar. Temel fonk­



siyonu iki karbonlu ve yüksek enerjili bir madde olan asetil Ko-A’yı karbondioksite kadar parçalarken enerji üretmektir.



Sitrik asit siklüsü ayrıca bazı önemli sentetik reak­ siyonlarda da görev alır. Örneğin; amino asitlerin karbon iskeletlerinden glikoz oluşumunda rol alır. Pirüvatın karboksilasyonu ile sentezlenen okzaloasetat, hücrenin sentetik gereksinimi sonucu tükenebilen ve TCA siklüsünün bir ara ürünü olan okzaloasetatın yerine konmasında (anapleuritik reaksiyon) kullanılabilmektedir. Diğer yandan TC A ’da oluşan okzaloasetat, PEP karboksikinaz enzimi ile fosfoenolpirüvata dönüşerek glukoneogeneze gidebilmektedir.



Doğru cevap: E



43.



Mitokondri iç zarında bulunan piruvat-hidrojen simport sisteminin spesifik inhibitörü olan maddeler hangisinde birlikte verilmiştir? A) ADP ve sitrat B) Etilmaleimit ve hidroksi-sinnamat C) Floroasetat ve arsenit



D) Arsenit ve floroasetat E) Atraktilozid ve bongreik asit



METABOLİZMA



Pridoksin’in aktif koenzim formu pridoksal fosfat’tır. Pridoksal fosfat; ALT ve AST gibi enzimlerin düzenlediği transaminasyorı, DOPA'dan DOPAMİN,



Glukozun, glikoliz ile piruvata yıkımı, sitozolde gerçekleşir. Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksi mitokondri içe­



risinde bulunduğundan piruvat, mitokondri iç zarından hidrojen iyonları ile birlikte simport olarak mitokondri matriksine alınır. Bu taşıyıcı sistem, etilmaleimit ve hidroksi-sinnamat tarafından inhibe edilmektedir. Mitokondri iç zarında, sitozol’den ADP ve Pi alıp ATP sen­ tezinin meydana geldiği matrikse taşıyan bir sistem (Adenin nükleotid translokaz) mevcuttur. Bu taşıyıcı bitkisel bir toksin olan Atraktilosid (+ Bongreik asit) ile güçlü bir şekilde inhibe edilir. Böylece mitokondri içi ADP miktarı azalır ve ATP sentezi durur. Doğru cevap: B



45. Aşağıdaki fosfat bileşiklerinden hangisinin hid­ rolizi sonucu açığa çıkan enerji ATP oluşumu için yeterlidir? A) Glukoz 1-fosfat B) Glukoz 6-fosfat C) Gliserol 3-fosfat D) 1,3-bifosfogliserat



E) Fruktoz 6-fosfat 1,3-bifosfogliserat, glikolizde bir ara madde olup yüksek enerjili bir fosfat bileşiğidir. 1,3Bifosfogliserattan fosfogliserat kinaz aracılığı ile gli­ kolizde substrat düzeyinde fosforilasyon ile ATP sentezlenmektedir. Diğer şıklarda verilen maddeler ise düşük enerjili fosfat bileşikleri olarak bilinir ve



44. Aşağıdaki maddelerden hangisinin hidrolizi ile açığa çıkan enerji ADP’den ATP sentezlemeye yetmez? A) 1,3-bifosfogliserat



bunların yıkımı ile açığa çıkan enerji ADP’den ATP oluşturmaya yetmez.



Doğru cevap: D



B) Kreatin fosfat



D) Fosfoenol piruvat E) Asetil KoA



C) Fruktoz 6- fosfat



ATP’nin ADP + P şeklinde yıkılması ile -7300 cal/mol enerji açığa çıkar. Alttaki tablodan görülebileceği gibi ATP’den daha fazla enerji açığa çıkaran moleküllere yüksek enerjili fosfat bileşikleri, daha az enerji üre­ tenlere ise düşük enerjili fosfat bileşikleri denir.



Düşük enerjili fosfatlara örnek olarak glikolizin ara maddeleri arasında bulunan glukoz 6-fosfat, fruktoz 6-fosfat, ve gliserol 3-fosfat gibi maddeler verilebilir. Ayrıca ATP’nin yıkımı ile oluşan ADP ve AMP gibi maddelerde düşük enerjili fosfat bileşikleridir.



Yüksek enerjili grupta genelde anhidrid bileşikler olan 1,3-bifosfogliserat, fosfoenolpirüvat, krea­ tin fosfat ve arjinin fosfat gibi maddeler yer alır. Ayrıca biyolojik öneme sahip ve yüksek enerjili bileşikler olarak sınıflandırılan diğer maddeler; Asetil KoA, süksinil KoA, S-adenozil metyonin (SAM), Üridin difosfat glikoz ve fosforibozil pirofosfat’tır. SAM’ı diğerlerinden ayıran önemli özelliği, fosfor içermemesine rağmen yüksek enerjili bir



46. Bir halterci halteri kaldırırken kaslar için gerekli olan ATP’nin en büvük kısmını nereden sağlar? A) Kreatin fosfat B) Kas glikojeninin laktata dönüşmesi C) Kan glukozunun yıkımı ile D) Karaciğer glikojeninin yıkımı ile



E) Yağ asitlerinin yıkımı ile 100 metre koşan sprinterler ve halter gibi patlayı­ cı güç gerektiren yarışlarda başlıca enerji kaynağı kreatin fosfattır. Yarışı bitirmek için geri kalan enerji, kas glikojenin anaerobik şartlarda laktata dönüşmesi ile sağlanır. Doğru cevap: A



47. Aşağıdakilerden hangisinin hidrolizinden açığa çıkan standart serbest enerji, ATP’nin yıkımın­ dan açığa çıkan serbest enerjiden daha fazla­ dır?



bileşik olmasıdır. Bu sorunun şıkları incelendiğinde kreatin fosfat, fosfoenolpirüvat, 1,3 -bifosfogliserat ve asetil KoA yüksek enerjili fosfat bileşikleridir. Yüksek en­ erjili fosfat bileşiklerinin yıımı ile açığa çıkan enerji ADP’den ATP sentezinde kullanılır.



Fruktoz 6- fosfat düşük enerjili bir fosfat bileşiği olup ATP sentezlemede kullanılamaz.



Doğru cevap: C



A) Fosfoenolpirüvat B) Adenozin monofosfat C) Fruktoz 1-fosfat



D) Glikoz 1-fosfat E) Gliserol fosfat Alttaki tabloda görüldüğü üzere, ATP, listeyi ikiye böler. ATP’den yukarıdaki moleküller yüksek enerjili fosfatları, aşağıdakiler ise düşük enerjili fosfatları meydana getirir. Yüksek enerjili grubun elemanları ATP ve ADP’yi de içeren, genelde anhidrid bileşikler olan fosfoenolpi-



51



Trikarboksilik asit siklusu (TCA) başlamadan önce, ilk kontrol basamağı, pirüvattan asetil koenzim A’nın oluştuğu basamaktır. Bu reaksiyonu katalizleyen pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksi; ATP, asetil koenzim A ve indirgenmiş NADH tarafından inhibe edilir.



Düşük enerjili fosfatlara örnek olarak glikolizin ara maddeleri arasında bulunan glukoz 6-fosfat, fruktoz 6-fosfat ve gliserol 3-fosfat gibi maddeler verilebilir.



A T P ve N A D H oranı y ü k se k olduğunda T C A siklusu inhibe olur. Dolayısıyla elektronların oksijene a kışı yavaşlar.



ATP/ADP oranı yüksekse oksidatif fosforilasyon ve TCA yavaşlar. Yani alfa ketoglutarat dehidro­ genaz aktivitesi ve asetil KoA’nın oksidasyonu azalır.



B iy o k im y a s a l ö n e m e s a h ip m o le k ü le r d e n a çığa ç ık a n AG°.



Bileşik



AG° kcal/mol



Fosfoenol pirüvat.................................... ... - 14.8



Sitoplazmaya sitrat geçişi ise hızlanır. Çünkü enerj'iden zengin durumda, yağ asit biyosentezi için gerekli olan A setil KoA’lar m itokondriden sitozole, sitrat şeklinde çıkar.



Karbamoil fo sfa t..........................................- 12.3 1,3-Bifosfogliserat ----> 3-Fosfogliserat ..... - 11.8 Kreatin fosfat............................................ ,..-1 0 .3 .. - 7.3



ATP -------- > AD P + P



ADP ..........> AMP + P.............................. . . - 6.6 Pirofosfat...................................................



D o ğ ru c e v a p : E



6.6



Glukoz 1-fosfat.......................................... .. - 5.0 Fruktoz 6-fosfat........................................ . . - 3.8 AMP........................................................... .. - 3.4 Glukoz 6-fosfat.......................................... . . - 3.3



50. İzositrattan sağlanan elektronlar mitokondride elektron transfer zincirine nereden katılırlar?



Gliserol 3-fosfat........................................ .. - 2.2



A) Koenzim Q B) NADH dehidrogenaz



D o ğru cevap : A



C) Sitokrom b D) Sitokrom c E) Sitokrom oksidaz



48. Aşağıdaki maddelerden hangisi elektron transport zincirinde görev alm az? A) Sitokrom c



Trikarboksilik asit siklusunda (TCA), üç reaksi­ yonda NADH oluşmaktadır. Bunlar izositrat dehid­ rogenaz, alfa- ketoglutarat dehidrogenaz ve malat dehidrogenaz basamaklarıdır. TCA’da süksinat’tan fumarat oluşan basamakta görevli olan süksinat dehidrogenaz ise FADH2 üretmektedir.



B) FAD+



C) Koenzim Q



D) NADPH E) NADH



Elektron transportzinciri, NAD+, FMN, FAD+, Koen­ zim Q, Sitokrom b, Sitokrom c,, Sitokrom c, Sitokrom a+a3’ten oluşur.



NADH’lar NADH dehidrogenazda denilen kom p­ leks I basamağından ETZ’ye katılır. Dolayısı ile izo­ sitrattan sağlanan elektronlar, elektron transport zincirine NADH dehidrogenaz aşamasında katılır.



NADPH yüksek enerjili bir madde olmasına rağmen ETZ’de elektron taşıyıcısı olarak görev almaz. NADPH; Yağ asit sentezi, steroid ve tiroid hormon sentezi gibi indirgeyici biyosentez (anabolik) reak­ siyonlarında elektron vericisi olarak görev yapar. D o ğ ru cevap : D



49.



M itokondride ATP/ADP oranı yüksek ise aşağı­ daki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Sitratın sitoplazmaya geçişi hızlanır. B) Oksidatif fosforilasyon azalır. C) Alfa ketoglutarat dehidrogenaz aktivitesi azalır. D) Asetil KoA’nın oksidasyonu yavaşlar. E) Elektronların oksijene transeri hızlanır.



METABOLİZMA



rüvat, kreatinfosfat ve arjininfosfat gibi maddelerdir. Ayrıca biyolojik öneme sahip ve yüksek enerjili bi­ leşikler olarak sınıflandırılan diğer maddeler; Asetil KoA, S-adenozil metyonin, Üridin difosfat glikoz ve fosforibozil pirofosfat’tır.



S ü k sin a t d e h id ro g e n az basam ağında üretilen elektronlar ise FADH2 üzerinden, koenzim Q ’ya aktarılarak elektron transport zincirine katılır. D o ğ ru cev ap : B



51.



Aşağıdaki maddelerden hangisi elektron taşıma zincirinde elektron akışını inhibe etm ez? A) Dinitrofenol B) Karbon monoksit C) Amobarbital D) Rotenon E) Hidrojen sülfür (H2S)



L.



52



METABOLİZMA



Ayırıcılar (Uncoupler): 2,4-Dinitrofenol, yüksek doz Aspirin, Dikumarol, Klorkarbonilsiyanide fenilhidrazon (CCCP) gibi maddeler mitokondri iç zarının protonlara olan permeabilitesini arttırarak elektron transportu ila oksidatif fosforilasyon ayrıla­ bilir. Bu gibi maddelere ayırıcılar denir. Lipofilik bir proton taşıyıcı olan 2,4-Dinitrofenol, proton farkı



oluşturmaksızın elektron transportunun hızlı bir şekilde devam etmesine ancak ATP üretilmesine engel olur. Elektron transportu ile üretilen enerji ATP sentezinde kullanılmak yerine ısı olarak salınır. Yüksek dozlarda aspirin ve diğer salisilatların alımı oksidatif fosforilasyonu ayırır. Bu da bu ilaçların toksik dozlarda alınmasından sonra görülen yüksek ateşi açıklar. Bazı hayvanlarda bulunan kahve rengi yağ do­ kusunda, Termogenin adı verilen fizyolojik bir ayırıcı bulunmaktadır. Termogenin, bu hayvanların ısınmasında görev almaktadır.



Elektron Transport Zincir inhibitörleri;



Mitokondri iç zarında, sitozol’den ADP ve Pi alıp ATP sentezinin meydana geldiği matrikse taşıyan bir sistem (ADP/ATP nükleotid translokaz) mevcut­ tur. Bu taşıyıcı bitkisel bir toksin olan Atraktilosid (+ Bongkrekic asit) ile güçlü bir şekilde inhibe edilir, böylece mitokondri içi ADP miktarı azalır ve ATP sentezi durur. Arsenik veya arsenat: Glikolizin 7. reaksiyonunda, 1.3- bifosfogliseratın yüksek enerjili fosfat grubu, fosfogliserat kinazın katalizlediği bir reaksiyon ile ADP’ye aktarılarak substrat düzeyinde fosforilas­ yon ile ATP oluşur. Eğer ortamda arsenik varsa, 1.3- bifosfogliseratın oluştuğu 6. reaksiyonda, arsenik inorganik fosfatla yarışır ve 1-arseno-3-fosfogliserat oluşur. Bu bileşik 7. reaksiyonda spontan olarak ar­ senik ve 3-fosfogliserata hidrolize olur. Bu sırada ATP üretimi olmadığı için ısı açığa çıkar. Bu olay



substrat düzeyinde fosforilasyonun ayrılmasına tipik bir örnek olarak verilebilir. Sonuç olarak arsenik'te bir ayırıcıdır.



Doğru cevap: A



Kısa ve orta etkili barbitüratlar (Amobarbital ve sekobarbital), Rotenon (Balık zehiri, insektisiD), Pierisidin A (Antibiyotik) —>Kompleks I: Kompleks I den koenzim Q ’ya elektron akışını inhibe ederler.



Karboksin ve thenay triflor aseton (TTFA) Kompleks II den koenzim Q’ya elektron akışını inhibe eder. Malonat ise direkt olarak süksinat dehidrogenazın (kompleks II) yarışmalı inhibitörüdür.



Dimerkaprol ve Antimisin A sitokrom b den c’ye elektron akışını durdurarak Kompleks lll’ü inhibe eder.



Sodyum Azid, hidrojen sülfür, karbonmonoksit ve siyanür sitokrom oksidazın (sitokrom a+a3) ok­ sijene elektron akışını inhibe eder. Kompleks IV



inhibitörü. Oligomisin: Bu ilaç ATP sentaz’ın (kompleks V) sap kısmına (Fo) bağlanarak, H+ kanalını kapatır ve protonların mitokondri matriksine tekrar girişini önler. Bu ilaç varlığında pH ve elektriksel fark orta­ dan kaldmlamadığı için hem ETZ hem de oksidatif



fosforilasyon durur. Auroventin ise ATP sentazın asıl ATP üreten kıs­ mı olan F1 cisimciğine bağlanarak kompleks V’i inhibe eder. İyonoforlar: Spesifik katyonlarla kompleks oluş­ turabilen ve bu yolla biyolojik membranlardan transportunu kolaylaştıran moleküllerdir. En belirgin özellikleri lipofilik karakter taşımalarıdır. Örneğin Valinomisin mitokondri iç membranından K+ iyo­ nu geçişini kolaylaştırarak mitokondri iç ve dıştaki membran potansiyelini değiştirir. Nigerisin ise K+ve H+ iyonoforudur.



52. Aşağıdaki maddelerden hangisi mitokondri iç zarından proton geçişini hızlandırır? A) Oligomisin C) Dimerkaprol



B) Dinitrofenol D) Karboksin E) Sekobarbital



2,4-dinitrofenol, mitokondri membranından kolayca geçebilen lipofilik bir proton taşıyıcısıdır. İç mitokond­ ri zarının protonlara geçirgenliğini arttırır. Elektron transportu, bir proton gradiyenti oluşturulmadan hızla ilerler. Elektronların taşınmasıyla oluşan enerji,



ısı şeklinde salınır, ATP sentezlenmez. Yüksek dozlarda aspirin ve diğer salisilatlar da aynı yolla ayırıcı etki yaparak toksik etki gösterirler.



Oligomisin ise ATP sentaz’a bağlanarak H+ kana­ lını kapatır, protonların matrikse geçmesine engel olur. Proton gradiyenti çok yükseldiğinde elektron transportu durur. Dimerkaprol -> Kompleks III inhibitörü. Karboksin -> Kompleks II inhibitörüdür. Kompleks ll’den, Koenzim Q’ya elektron akışını bloke eder. Barbitüratlar -» Kompleks I inhibitörü olup Kompleks l’den, Koenzim Q’ya elektron akışını durdurur.



Doğru cevap: B



53. Aşağıdaki maddelerden hangisi kas kasılması sırasında gerekli olan ATP’yi sağlayan madde­ lerden biri deâildir? A) Fosfokreatin B) Glukoz C) Yağ asidi D) Glikojen E) Fosfoarginin Hızlı kas kasılması sırasında kas proteinleri ilk enerji kaynağı olarak depoladığı kreatin fosfatı kullanmaktadır. Örneğin, 100 metre koşan bir sprinterde ilk 4-5 saniye için gerekli olan enerji kreatin fosfattan sağlanır. Yarışı bitirmek için geri kalan enerji, kas glikojenin hızla tüketilerek açığa çıkan glukozun anaerobik glikoliz ile yıkımından sağlanır. Bu esnada dokularda açığa çıkan laktat kan yolu ile karaciğere gelir ve glukoneojenez ile glukoza döner. Sentezlenen glukoz kan yolu ile tekrar kaslara gelir. (Cori siklusu). Kaslarda glukoz-6-fosfataz ve piruvat karboksilaz olmadığı için kana serbest glukoz çıkışı kas’tan mümkün değildir. Glukoneojenez başlıca karaciğer ve daha az olarak böbreklerde meydana gelir.



Uzun süreli egzersiz durumunda örneğin maraton koşan bir kişide kas dokusu enerjisini aerobik metabolizmadan elde ettiği ATP den alır. Kan glukozu ve yağ dokusunda yıkılan trigliseridlerden açığa çıkan serbest yağ asitlerinin oksidatif yıkı­ mı ile elde edilen ATP temel enerji kaynağı olarak



2.4- Dinitrofenol gibi ayırıcı olan maddeler mito­ kondri iç zarının protonlara olan permeabilitesini arttırarak proton gradiyentini azaltırlar. Böylece gerekli olan membran potansiyeli oluşamaz. 2.4- Dinitrofenol, proton farkı oluşturmaksızın elektron transportunun hızlı bir şekilde devam etmesine ancak ATP üretilmesine engel olur. Dinitrofenol varlığında elektronlar NADH’tan oksijene taşınır ancak ATP sentezi olmaz dolayısıyla ATP/ADP oranı düşer. Elektron transportu ile üretilen enerji



ATP’ye dönüşemediği için ısı olarak salınır. Doğru cevap: B



55. Amobarbital elektron transport zincirini hangi aşamada inhibe eder? A) Kompleks l->Koenzim Q B) Kompleks II—>KoQ C) Kompleks III—»IV



D) Kompleks IV - > 0 2 E) ATP sentaz Kısa ve orta etkili barbitüratlar (Amobarbital ve sekobarbital), Rotenon (Balık zehiri, Pierisidin A (Antibiyotik) gibi maddeler Kompleks l’den -» koenzim Q’ya elektron akışını inhibe eder. Doğru cevap: A



kullanılmaktadır.



Kasta, ayrıca adenilil kinaz’ın (miyokinaz) kataliz­ lediği; ADP + ADP —>AMP + ATP reaksiyonu ile de ATP oluşabilir. Fosfoarjinin yüksek enerjili bir madde. Ancak bu madde insanda enerji kaynağı olarak kullanılmaz. Bu madde daha çok basit canlılarda enerji kaynağı



56. Glikolizde gliseraldehid 3-fosfat dehidrogenaz basamağında inorganik fosfatın yerini alarak substrat düzeyinde fosforilasyon ile ATP sente­ zini bozan madde hangisidir? A) Oligomisin C) Valinomisin



olarak kullanılır. Doğru cevap: E



54. 2,4-Dinitrofenol gibi bir ayırıcının bulunduğu bir ortamda mitokondrideki elektron transportu ve oksidatif fosforilasyon ile ilgili aşağıdaki ifade­ lerden hangisi doğru deâildir? A) ATP sentezi azalır. B) Mitokondri içi ile zarlar arası boşluk arasındaki proton farkı artar. C) ATP sentezi için gerekli olan membran potansi­ yeli oluşamaz.



D) Enerji ısı şeklinde açığa çıkar. E) Elektron transferi devam eder



B) Arsenat D) Karbon monoksit E) Antimisin A



Glikolizin 7. reaksiyonunda, 1,3- bifosfogliseratın yüksek enerjili fosfat grubu, fosfogliserat kinazın katalizlediği bir reaksiyon ile A D P ’ye aktarılarak substrat düzeyinde fosforilasyon ile ATP oluşur. Eğer ortamda arsenat varsa, glikolizde 1,3- bifosfogliseratın oluştuğu 6. reaksiyonda arsenat inorganik fosfatla yarışır ve 1- arseno- 3- fosfog­ liserat oluşur. Bu bileşik 7. reaksiyonda spontane



bir şekilde arsenik ve 3- fosfogliserata hidrolize olur Bu sırada ATP üretimi olmadığı için ısı açığa çıkar. Bu olay substrat düzeyinde fosforilasyonun ayrılmasına tipik bir örnek olarak verilebilir. Sonuç olarak arsenatta bir ayırıcıdır.



Doğru cevap: B



METABOLİZMA



54



57. Kanalizasyon işinde çalışan bir işçinin hidrojen sülfüre aşırı maruz kalması durumunda ölme­ sinin nedeni aşağıdaki enzimlerden hangisinin inhibisyonudur? A) Sitokrom c redüktaz



Elektron transport zincirinin (ETZ) inhibisyonu duru­ munda NADH ve FADH2 elektronlarını ETZ’ye vere­ mez. Böylece NADH ve FADH2 redükte halde kalır. Örneğin ETZ çalışmadığı zaman, NADH okside olamaz, böylece NAD+ azalır. Yani en önemli me-



tabolik sonuç NAD+yenilenmesinde azalmadır.



B) Süksinat dehidrogenaz C) Sitokrom oksidaz



ETZ inhibitörleri varlığında oksijen, ETZ üzerinden elektron alamayacağı için H20 ’ya indirgenemez.



D) Koenzim Q redüktaz



Doğru cevap: D



E) NADH dehidrogenaz



Sitokrom oksidaz, ETZ’nin son enzimi olup, siya­ nür, karbon monoksit, hidrojen sülfür ve sodyum azid tarafından inhibe edilir. Hidrojen sülfür, yer altı kuyuları, kanalizasyon gibi yerlerde ortaya çıkan ve çürük yumurta şeklinde kokan bir gazdır. Bu tip ortamlarda aşırı çalışılması ve bu gaza uzun süre maruz kalınması durumunda, sitokrom oksidaz inhibisyonu sonucu ölümler görülebilmektedir.



60. İyonoforlar varlığında, m itokondride aşağıdakilerden hangisi görülmez? A) Mitokondri iç zarından proton geçişi artar. B) Fonksiyonel proton farkı oluşamaz. C) ATP sentezi artar. D) Mitokondri matriksinde pozitif yük artar. E) Membran potansiyeli azalır.



Doğru cevap: C



58. Elektron transport zincirinde yer alan taşıyıcı­ lardan hangisi hem kompleks l’den, hem komp­ leks ll’den ortak elektron alır?



İyonoforlar: Spesifik katyonlarla kompleks oluş­ turabilen ve bu yolla biyolojik membranlardan transportunu kolaylaştıran moleküllerdir. En belirgin özellikleri lipofılik karakter taşımalarıdır. İç mito­ kondri membranında potansiyel farkı azalır ve ATP sentezi durur. Dolayısı ile tüketilen oksijen



başına ATP sentezi artar. A) NADH dehidrogenaz B) Süksinat dehidrogenaz C) Sitokrom C



D) Koenzim Q E) Sitokrom aa3



Koenzim Q dışında bu zincirin tüm üyeleri protein­ dir! Koenzim Q, izopren türevi bir lipittir. Koenzim Q, elektronları hem NADH dehidrogenaz tarafından oluşturulmuş FMNH2’den yani kompleks l’den, hem de süksinat dehidrogenaz (kompleks II), açil KoA dehidrogenaz ve mitokondriyal gliserofosfat de­ hidrogenaz tarafından oluşturulmuş olan FADH2’den alabilir. Doğru cevap: D



Örneğin Valinomisin mitokondri iç membranından K+ iyonu geçişini kolaylaştırarak mitokondri iç ve dıştaki membran potansiyelini değiştirir. Nigerisin ise K+ve



H+ iyonoforudur. Doğru cevap: C



61. Aşağıdaki maddelerden hangisi ATP sentazın (F1) cisimciğini inhibe ederek ATP sentezini bozar? A) Oligomisin



B) Aurovertin C) Karbonmonoksit



59. Mitokondride elektron transport zincirinin bo­ zulması durumunda aşağıdakilerden hangisi gerçekleşir? A) NADPH üretimi artar. B) NADH oksidasyonu artar.



D) Rotenon E) Termogenin



Oligomisin: Bu ilaç ATP sentaz’ın (kompleks V) sap kısmına (Fo) bağlanarak, hidrojen kanalını kapatır. Böylece protonların mitokondri matriksine



C) Oksijenin suya indirgenmesi artar.



tekrar girişini önler. Bu ilaç varlığında pH ve elektrik­ sel fark ortadan kaldırılamadığı için hem ETZ hem



D) NAD+yenilenmesinde azalma



de oksidatif fosforilasyon durur.



E) FADH2 ‘nin oksidasyonu artar.



Aurovertin ise ATP sentazın asıl ATP üreten kıs­ mı olan F1 cisimciğine bağlanarak kompleks V’i inhibe eder.



NADPH, pentoz fosfat yolu ve malik enzim tara­ fından üretilir. NADPH’ın ETZ ve ATP üretimi ile hiçbir ilişkisi yoktur.



Doğru cevap: A



62. Aşağıdaki maddelerden hangisi sitozoiden mitokondri matriksine ADP taşınmasını inhibe eder?



Başlıca önemli ETZ inhibitörleri: Rotenon, amobarbital, sekobarbital, pierisidin A —> Kompleks l’den Koenzim Q ’ya (übikinon)



A) Karbonmonoksit



elektron taşınmasını bloke eder.



B) Antimisin A



Malonat —>Yapısal olarak süksinata benzer. FADH2 üreten kompleks ll'yi yani süksinat dehidrogenazı yarışmalı olarak inhibe eder.



C) Aurovertin D) Atraktilozid



E) Termogenin Mitokondri iç zarında, sitozol’den ADP ve Pi alıp ATP sentezinin meydana geldiği matrikse taşıyan bir sistem (ADP/ATP nükleotid translokaz) mev­ cuttur. Bu taşıyıcı bitkisel bir toksin olan atraktilosid (+ Bongkreic asit) ile güçlü bir şekilde inhibe edilir. Böylece intramitokondriyal ADP miktarı azalır ve ATP sentezi durur.



BAL ( dimerkaprol) ve antimisin A —»Sit b’den c’ye elektron taşınmasını bloke eder (kompleks III) Siyanür, CO, hidrojen sülfür, sodyum azid —> Sitokrom oksidazı (Kompleks IV) inhibe eder. Sitokrom a+a3’den oksijene elektron geçişini en­ geller. Kompleks V (ATP sentaz kompleksi): ATP sentaz kompleksi veya F0/F 1 cisimciği mitokondri iç zarına yerleşmiş bir proteindir.



Tenoyiltrifloroaseton (TTFA), karboksin —> Kompleks ll’den elektronların FeS merkezlerden ubikinona transferini engeller. BAL (dimerkaprol), antimisin A —►Sit b’den c’ye elektron taşınmasını bloke e den kompleks III inhibitörüdür.



Siyanür, karbonmonoksit (CO), hidrojen sülfür, sodyum azid —*■Sitokrom oksidazı (Kompleks IV) inhibe eder. Sitokrom a+a3’den oksijene elektron geçişini engeller. Mitokondri iç zarında, sitozol’den ADP ve Pi alıp ATP sentezinin meydana geldiği matrikse taşıyan bir sistem (ADP/ATP nükleotid translokaz) mev­ cuttur. Bu taşıyıcı bitkisel bir toksin olan atraktilosid (+ Bongkreik asit) ile güçlü bir şekilde inhibe edilir. Böylece intramitokondriyal ADP miktarı azalır ve ATP sentezi durur. Doğru cevap: E



F0alt ünitesi 4 subünitten oluşmuş birtransmembran proteinidir ve tüm iç zar boyunca uzanır. Proton kanalı olan, hidrojeni intermembraner aralıktan mito­ kondri matriksine gönderen yapı F0 cisimciğidir.



F, cisimciği bir sapla F0 cisimciğine bağlanır ve mitokondri matriksine doğru uzanır. F1 cisimciği 5 alt üniteden oluşan bir proteindir. Asıl ATP sentezi F1 cisimciğinde gerçekleşmektedir. F0 kompleksi oligomisin ve venturosidin ile bloke olurken. F, cismide aurovertin ile bloke olmakta­



64. Glikolizde gliseraldehit 3-fosfat dehidrogenaz reaksiyonuyla elde edilen hidrojen ve elekt­ ronlar mitokondriye malat aspartat mekiği ile taşındığı takdirde elektron transport zincirine nereden katılır? A) Kompleks I



B) Kompleks II D) Kompleks IV



C) Kompleks III



E) Kompleks V



dır. Bazı hayvanlarda, kahverengi yağ dokusunda bulunan termogenin, fizyoljik bir ayırıcı olup bu hayvanların ısınmasında görev almaktadır.



Doğru cevap: D



Gliseraldehid-3-fosfat dehidrogenaz basamağı glikolizin 6. Reaksiyonu olup; buradan itibaren enerji üretim fazı başlar. Gliseraldehid-3-fosfatın, gliseraldehid-3-fosfat dehidrogenaz ile 1,3- bifosfogliserata dönüşmesi glikolizdeki oksido-redüksiyon reaksiyonudur. Bu reaksiyonda sitozolik NADH üretilmektedir. Gliseraldehid-3-fosfat dehidrogenaz,



iyodoasetat ile inhibe olur. 63. Aşağıdaki inhibitörlerden hangisi, solunum zincirine süksinat dehidrogenaz üzerinden elektron aktarılmasını bloke eder? A) Sekobarbitürat



B) Siyanür



C) Antimisin A



D) Dimerkaprol E) Malonat



Glikoliz sitozolde gerçekleştiği için, üretilen NADH mitokondriye gliserofosfat veya malat-aspartat mekiği ile taşınır. Gliserofosfat mekiği ile aktarılan NADH’lar sitozoiden mitokondriye gliserol 3-fos­ fat dehidrogenaz üzerinden FADH2 olarak geçer. Burada oluşan FADH2 elektronlarını kompleks ll’yi (süksinat dehidrogenaz= süksinat KoQ redüktaz) kullanmadan direkt olarak koenzim Q ’ya aktarılır.



56



Malat-aspartat mekiği ile aktarılan NADH’lar



METABOLİZMA



elektron transport zincirine direkt olarak kompleks I (NADH dehidrogenaz) üzerinden katılır.



Doğru cevap: A



Katalaz: 2H20 2 —►2H20 + 0 2 Bu enzim direkt ola­ rak hidrojen peroksidi suya detoksifiye eder. Katalaz bir hemprotein olup yapısında demir içerir.



Glutatyon peroksidaz: 2H20 2 + 2GSH —> 2H20 + GSSG hidrojen peroksidi glutatyon varlığında, suya dönüştürerek detoksifiye eder. Bu enzim yapısında selenosistein içerir ve selenyuma bağımlı bir



65. Elektron transport zincirinde yer alan taşıyıcı­ lardan hangisinin yapısında flavin mononükleotid (FMN) koenzim olarak görev yapar? A) Sitokrom b B) Sitokrom oksidaz C) NADH dehidrogenaz



D) Kompleks III E) Süksinat dehidrogenaz ETZ kompleksleri mitokondri iç zarın üzerinde sabit olarak yerleşmiştir. Bu nedenle kompleksler arasında elektron geçişini sağlayan koenzim Q ve sitokrom c olmak üzere iki adet hareketli elektron taşıyıcı mevcuttur. Bunlardan koenzim Q komp­ leks I ve ll’den aldığı elektronları kompleks İll e, sitokrom c ise kompleks lll’den aldığı elektronları kompleks IV’e aktarır. Kompleks I ve II, iki farklı elektron donöründen NADH (kompleks I) ve süksinattan (kompleks II) Koenzim Q ’ya elektron transferini katalize eder. Kompleks III elektronları Koenzim Q ’dan sitokrom c’ye taşırken, kompleks IV elektronları sitokrom c’den oksijene taşıyarak zinciri tamamlar.



antioksidandır. Sitokrom oksidaz: Elektron transport zincirinin son komponenti olup elektron verdiği oksijenin suya indirgenmesi ile radikal oluşumunu önler. Bu yüzden ETZ’de antioksidan bir sistem olarak kabul edilir. Sitokrom oksidaz bir hemprotein olup yapsında demir içerir. Aynı zamanda bakırlı bir enzimdir.



Glutatyon redüktaz, koenzimi FAD olup, okside glutatyonu (G-S-S-G) redükte glutatyona (GSH) dönüştürdüğü için antioksidan bir enzimdir. Doğru cevap: C



67. Eritrosit membran direncinin sağlanmasında aşağıdakilerden hangisi doğrudan görev al­ maz? A) Glutatyon B) NADPH



C) Glutatyon peroksidaz D) Askorbik asit E) Glutatyon redüktaz



Koenzim Q, elektronları hem NADH dehidrogenaz tarafından oluşturulmuş FMNH2 den yani kompleks



l’den, hem de süksinat dehidrogenaz (kompleks II) ve Açil KoA dehidrogenaz ve gliserol 3-fosfat dehidrogenaz basamağında tarafından oluşturulmuş olan FADH2’den alabilir. Sonuç olarak Flavin mononükleotid (FMN) kompleks l’in yapısal bileşenidir.



Doğru cevap: C



Eritrositte H20 2’in yok edilmesinde redükte glutatyondan yararlanılır. Glutatyon, glutamat, sistein ve glisin (y-glutamilsisteinilglisin) amino asitlerinden oluşan birtripeptidtir. Birçok hücrede bulunan redük­ te glutatyon (GSH), hidrojen peroksiti detoksifiye edebilir.



Glutatyon peroksidaz selenyuma bağlı bir an­ tioksidan olup, glutatyon varlığında hidrojen peroksitin suya dönüşümünü sağlar. Glutatyon peroksidazla katalizlenen bu reaksiyon ile redükte glutatyon (GSH), okside glutatyon (GS­



66. Aşağıdaki antioksidan enzimlerden hangisi ya­ pısında selenosistein amino asidini içerir? A) Süperoksit dismütaz B) Katalaz C) Glutatyon peroksidaz D) Glutatyon redüktaz E) Sitokrom oksidaz



Süperoksit dismütaz: 0 2 + 0 2 +2H+—>H20 2 + 0 2 tepkimesini düzenler. SOD’un kofaktör olarak bakır, çinko ve mangan içeren izoenzimleri bulunur.



SG) haline çevrilir. NADPH’ı kullanan glutatyon redüktaz (koenzimi FAD) glutatyonu tekrar indir­ genmiş hale çevirir. Vitamin C, suda çözünen bir antioksidan olup, plaz­ madaki en iyi antioksidandır. Ancak bu maddenin hücre içinde antioksidan etkinliği yoktur. Dolayısı eritrositlerin hemolize karşı korunmasında dorğudan bir görevi bulunmaz.



Doğru cevap: D



57



A) Katalaz



B) Glutatyon peroksidaz



C) Süperoksit dismütaz D) Glutatyon redüktaz



E) Sitokrom oksidaz Süperoksit dismütaz: 0 2 + 0 2 + 2H* -» H20 2 + 0 2 tepkimesini düzenler. SO D’un kofaktör olarak bakır, çinko ve mangan içeren izoenzimleri bulunur.



Glutatyon (Gama glutamil- sisteinil- glisin) glutamik asit, sistein ve glisinden oluşan bir tripeptiddir. Glutatyon (GSH); antioksidan bir madde olup, hid­ rojen peroksitin detoksifikasyonunu sağlar. GSH, hekzos monofosfat yolu ile bağlantılı bir şekilde ser­ best radikalleri detoksifiye ederek eritrosit membran direncini sağlar.



Lökotrien A4 yapısına glutatyon katıldığı zaman LTC4oluşur. LTC4 yapısında glutamat ayrılınca LTD4



bir hemprotein olup yapısında demir içerir.



oluşur. LTD4‘ten glisin ayrıldığı zaman ise LTE4 mey­ dan gelir. LTC4 , LTD4 ve LTE4 anafilaksinin yavaş etkili maddesi (SRS-A) denir.



Glutatyon peroksidaz: 2H20 2 + 2GSH —>2H20 + GSSG hidrojen peroksidi glutatyon varlığında, suya



Glutatyon (GSH), ayrıca enzimlerin -SH gruplarının redükte durumda kalmalarını sağlar.



Katalaz: 2H20 2 —>2H20 + 0 2 Bu enzim direkt ola­ rak hidrojen peroksidi suya detoksifiye eder. Katalaz



dönüştürerek detoksifiye eder. Bu enzim yapısında



selenosistein içerir ve selenyuma bağımlı bir antioksidandır. Glutatyon redüktaz, koenzimi FAD olup, okside glutatyonu (G-S-S-G) redükte glutatyona (GSH) dönüştürdüğü için antioksidan bir enzimdir. D o ğru cevap : C



69. 2 H20 2 —►2H20 + 0 2 reaksiyonunu katalizleyen antioksidan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Sitokrom oksidaz C) Glutatyon redüktaz



Gama glutamil siklusunda görevli olan gama glutamil transferaz enzimi, glutatyon varlığında aminoasitlerin membranlardan taşınmasında görev yapar.



Hemoglobin yapısındaki demir +2 değerli iken, okside olarak +3 değerlikli hale geçerse buna methemoglobin denir. Glutatyon, eritrositlerde oksidan olan serbest radikalleri azalttığı için methemoglobin oluşumunu engellemektedir. D o ğ ru cev ap : C



B) Glutatyon peroksidaz D) Miyeloperoksidaz



E) Katalaz Katalaz: 2H20 2 —*• 2HzO + 0 2 Bu enzim direkt olarak hidrojen peroksidi suya detoksifiye eder.



71. Glutatyon yapısında yer alan ve vücutta oluşan hidrojen peroksit ile reaksiyona girerek yapısı bozulan amino asit aşağıdakilerden hangisi­ dir?



Katalaz bir hemprotein olup yapısında demir içerir.



Katalaz, bir hem proteinidir. Süperoksit dismütaz



A) Glutamat



ve peroksizomal beta oksidasyon sonucunda üretilen hidrojen peroksidi, HzO ve 0 2’ye parçalar. Katalaz, hayvan hücrelerinde peroksizomlarda bulunur.



C) Glisin



B) Sistein D) Alanin E) Valin



Birçok hücrede bulunan redükte glutatyon (GSH)



Glutatyon peroksidaz: 2H20 2 + 2GSH —>2H20 + GSSG hidrojen peroksidi glutatyon varlığında, suya



üç aminoasitten (y-glutamil- sisteinil- glisin) meydana gelen bir tripeptittir. H20 2 ‘yi detoksifiye



dönüştürerek detoksifiye eder. Bu enzim yapısında selenosistein içerir ve selenyuma bağımlı bir



etmede kullanılır. Glutatyonu glutatyon yapan içindeki sistein amino asididir. Glutatyonun reaktif oksijen radikallerini yok etmesinde önemlidir. Reaktif oksijen radikalini yok ederken kendi yan zinciri olan - SH grubu okside hale geçer.



antioksidandır. D o ğ ru cevap : E



70. Aşağıdakilerden



hangisi görevlerinden biri değildir?



glutatyonun



A) Antioksidan savunmaya katkı sağlar. B) Eritrosit membran direncini korumak için gerek­ lidir. C) Hemoglobinin methemoglobine dönüşümünü sağlar.



D) Lökotrien A4 yapısına katılarak LTC4’ü oluşturur. E) Amino asitlerin membrandan geçişini sağlar.



Glutatyon peroksidazla katalizlenen bu reaksiyon ile glutatyonun (GSH) yapısındaki -SH grubu bo­ zulur ve okside glutatyon (G-S-S-G) oluşur. Hücre, NADPH varlığında glutatyon redüktaz ile okside glutatyonu tekrar redükte glutatyona çevirir. Glutamat, glisin, alanin ve valin amino asitleri antio­ ksidan özelliğe sahip değilidir.



Doğru cevap: B



METABOLİZMA



68. 0 2 + 0 2 + 2H+ —*■H20 2 + 0 2 reaksiyonunu kata­ lizleyen enzim aşağıdakilerden hangisidir?



58



METABOLİZMA



72. Aşağıdaki maddelerden hangisi kalsiyumun hücre içi etkilerine aracılık eder? A) G stimülatör protein



B) inozitol trifosfat



C) cAMP



D) cGMP



E) Kalmodulin Membranlar yağlı bir ortam olduğundan suda çö­ zünen hormonlar membranı geçemezler. Bu tip hormonlar hücre içinde etkilerini gösterebilmek için ikincil habercilere ihtiyaç duyarlar. Bu sistemlerde hormon veya nörotransmitter hücre



yüzeyinde bulunan reseptöre bağlandıktan sonra, hücre içi etkilerin oluşması için ikincil habercileri kullanılır. En yaygın olarak bilinen ikincil mesajcı sistemleri Adenilat siklaz sistemi (cAMP), guanilat siklaz (cGMP) sistemi ve kalsiyum - inozitol trifosfat fosfat sistemidir.



Kolera ve boğmaca toksinlerinin ADP- ribozil transferaz aktiviteleri vardır. Kolera toksini Gs- alfa subünitine aktif durumda iken ADP- ribozun bağlanmasını, böylece GTP’az etkisinin bloke edilmesine neden olur. İstirahat fazına geçemeyen Gs-a subüniti, adenilat siklazın sürekli aktive olmasına ve cAMP artışına neden olur. Bunun neticesinde bağırsaklardan sıvı ve elektrolit kaybı meydana gelir. Gi proteinlerinin alfa subüniti aktive olduğu zaman adenilat siklazı inhibe ederek cA M P ’yi azaltır.



Pertusis toksini G^a subünitine ADP-ribozun bağlanmasını sağlar böylece Gi- subüniti aktive olamaz. Bu durumda adenilat siklaz ters bir etki ile aktive olur bu da cAMP’nin artmasına sebep olur. Boğulma tarzı öksürüğün sebebi bronşlarda cAMP etkisi ile artan sekresyonlardır.



Kalmodulin bir ikincil haberci olmayıp kalsiyu­ mun hücre içindeki etkilerine aracılık etmektedir. Kalmodulin yaygın bir şekilde tüm hücrelerde yer alır.



Doğru cevap: E



Kalmodulin, troponin C (iskelet ve kalp kasında kasılma işleminde Ca etkisine aracılık eden) ile yapısal ve fonksiyonel benzerlik gösterir. 4 Ca, kal­ modulin ile bağlanınca yapısal değişiklik ortaya çıkar ve uyarılmış Ca-kalmodulin kompleksi, büyük bir



75. Aşağıdakilerden hangisi özelliklerinden biri değildir?



kısmı enzim olan çeşitli proteinleri uyarır.



Doğru cevap: E



G-proteinlerin



A) Heterotrimerik yapıdadırlar.



B) GTP bağlı iken aktif formdadırlar. C ) Transmembranal yerleşim gösterirler. D) İzoprenillenmeye uğrarlar.



E) Aktive formları hücre içinde ikinci habercilerin 73. Boğmacada akciğerlerde sekresyon artışının biyokimyasal nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Adenilat siklazın inhibisyonu B) Protein kinaz C nin aktivasyonu



aktive olmasını sağlarlar.



G protein, bir transmembran proteini değildir. Hücre membranının iç kısmına yerleşmiş periferal bir proteindir. G proteinler, heterotrimerik yapıda olup alfa, beta ve gama olmak üzere üç tane subünit içerirler.



C) Guanilat siklazın aktivasyonu D) Hücre içi cAMP artışı



E) Diaçilgliserolün artışı Gi proteinlerinin alfa subüniti aktive olduğu zaman adenilat siklazı inhibe ederek cA M P ’yi azaltır.



Pertusis toksini G^a subünitine ADP-ribozun bağlanmasını sağlar böylece Gi- subüniti aktive olamaz. Bu durumda adenilat siklaz ters bir etki ile aktive olur bu da cAMP’nin artmasına sebep olur. Boğulma tarzı öksürüğün sebebi bronşlarda cAMP etkisi ile artan sekresyonlardır.



Doğru cevap: D



74. Kolera ve boğmaca toksinleri hangi açıdan or­ tak bir özelliğe sahiptir?



G proteinler yapılarında geranil pirofosfat veya farnezil pirofosfat gibi izopren üniteleri içerirler. G proteinin inaktif şeklinde (dinlenim halinde) alfasubünitinde GDP bağlı olarak bulunur. G proteini aktiflendiğinde a-subüniti yapısında bulunan GDP’yi bırakır ve sitozolden GTP alarak aktiflenir.



Aktiflenen a-subüniti, (3 ve y subünitlerini reseptöre bağlı olarak bırakır ve zar boyunca hareket ederek



membrana bağlı bir enzim olan adenilat siklazı aktifler. Artan cAMP, protein kinaz A’yı aktive eder. G proteini a-subüniti aynı zamanda GTPaze aktivitesi de taşır ve hormonal uyarı kesilince kendi üzerinde bulunan GTP’yi GTPaze ile parçalayarak GDP haline çevirir ve eski dinlenim haline döner. Bir çok hormon veya nörotransmitterin etkisi G proteinin tipine bağlıdır.



A) G stimülatörü aktive ederler. B) Asetillenme yaparlar.



Gs —> adenilat siklazı aktive eder.



C) Metillenme yaparlar.



Gi -» adenilat siklazı inhibe eder.



D) Proteinleri defosforile ederler.



Gq - » fosfolipaz C’yi aktifler



E) ADP-ribozillenme yaparlar.



Doğru cevap: C



A) Nitrik oksit



B) Glukagon



C) Tiroid stimülan hormon



D) Oksitosin



E) Östradiol



78. Hormonal sinyal iletimi sırasında bir ikincil ha­ bercinin çok sayıda protein kinazı aktive ederek her aşamada aktifleşen molekül sayısının katla­ narak arttırmasına ne ad verilir? A) Özgüllük C) Kooperativite



B) Amplifikasyon D) Desensitizasyon



Glukagon ve TSH gibi ikincil haberci olarak adenilat siklaz sistemini kullanan hormonların etkilerini cAMP üzerinden gösterirler. cAMP sitoplazmik en­ zim olan protein kinaz A’yı aktifler. Protein kinaz A’nın aktif şekli olan serbest katalitik alt birimleri ATP’den aldıkları fosfor grubunu proteinlerdeki serin, treonin ve tirozin amino asitlerine transferini



tivasyonu her seferinde katlanarak milyonlarca enzimi aktive edebilmektedir. Buna amplifikasyon



katalize eder.



denilmektedir.



Guanilat siklaz sisteminde ikincil haberci cGMP’dir.



Örneğin; Glikojenolizle ilgili bir örnek verirsek, bir adetepinefrin hormonu reseptörüne bağlandığın­ da, bir adet adenilat siklazı aktive etmektedir. Bir adet adenilat siklazm aktivasyonu ise yüz adet cAMP üretimini sağlamaktadır. Yüz adet cAMP, yüz adet protein kinaz A’yı aktive eder. Bundan sonra



Guanilat siklazm membrana bağlı ve sitozolik resep­ törü bulunur. Atriyal natriüretik peptid ve brain



natriüretik peptid, membrana bağlı guanilat siklazı aktive ederek cGMP’yi arttırır. Nitrik oksit ise sitozolik guanilat siklazı aktive ederek cGMP’yi arttırır. Siklik GMP artışı, sitozolde inaktif formdaki protein kinaz G’yi aktifler. Aktiflenmiş protein kinaz G'ler hedef proteinleri fosforiller ve fosforillenmiş proteinlerle hücre içi etkiler ortaya çıkar. Oksitosin gibi ikincil haberci olarak Gq ve fosfolipaz C üzerinden kalsiyum/ inozitol trifosfat döngüsünü kullanan hormonlar ise en son protein kinaz C’yi ak­ tive ederek hedefteki enzimleri fosforiller. Östradiol gibi steroid hormonlar ve yağda eriyen diğer hormonların, ikincil haberci kullanma özelliği yoktur. Protein fosforilasyonu yapmazlar. Bu tip hor­ monlar, hücre içindeki reseptörlerine bağlanarak etki gösterirler. Östrojenler DNA’ya bağlanarak mRNA transkripsiyonunu ve protein sentezini arttırır.



E) Integrasyon cAMP, cGMP ve kalsiyum inozitol trifosfat gibi ikincil haberciler, etkilerinin büyük kısmını protein kinazlar üzerinden gösterirler. Tek bir protein kinazın ak-



her basamak olayı x100 misli ile katlayarak arttırmak­ tadır. Yüz adet protein kinaz A, 10.000 adet glikojen fosforilaz kinazı uyarır. 10.000 adet fosforilaz kinaz 1.000.000 adet glikojen fosforilaz enzimini aktive eder. En sonunda 1.000.000 adet aktif glikojen fosforilazın her biri, glikojenden yüzer adetglukoz 1 -fosfat açığa çıkarır. Sonuç olarak bir adet epinefrin molekülünün reseptörüne bağlanması ile glikojenden yaklaşık



100.000.000 adet glukoz 1- fosfat açığa çıkar. Desensitizasyon, transmitterin uzun süreli varlığı ile ortaya çıkan bir inaktivasyon şeklidir. Bu durum



Doğru cevap: E



deneysel olarak uzun süre Asetil kolin uygulaması sonucunda Asetil kolin reseptöründen elde edilen akı­ mın birkaç saniyede azalması ile de gösterilmiştir.



77. Aşağıdaki hormonlardan hangisi adenilat siklaz enzim sistemini aktive etmez?



İntegrasyon, bir reaksiyonu aktive eden reseptör (veya durum) ile, inhibe eden reseptör aynı anda uyarılırsa net sonuç reaksiyon denge halinde olur ve herhangi bir etki olmaz.



A) Somatostatin B) Epinefrin C) Kalsitonin D) Glukagon E) Tiroid stimüle edici hormon



Adenilat siklazı uyaran başlıca hormonlar (Gs); ACTH, ADH, Beta-Adrenerjikler, CRH, FSH, Glukagon, hCG, Kalsitonin, LH, MSH, PTH, TSH.



Adenilat Siklazı inhibe eden hormonlar (G:); alfa2Adrenerjikler, anjiyotensin II, asetil kolin, somatosta­ tin, opioidler. Doğru cevap: A



Örneğin 2,3- bifosfogliserat artışı, hemoglobin oksijen dissosiyasyon eğrisini sağa kaydıran bir durumdur. Asidoz da, eğriyi sağa kaydıran bir durumdur. Ancak diyabetik keto asidozda dokular glukagonun etkisi altında olduğundan, glikolizin bir yan ürünü olan 2,3 bifosfogliserat üretilemediği için azalır ve eğri sola gitmeye çalışır. Bir yandan da asidoz olduğu için eğri sağa gitmeye çalışır. Net sonuç hemoglobin oksijen dissosiyasyon eğrisi ne sağa ne de sola gidemez ve olduğu yerde kalır.



Özgüllük; Reseptörün aktif bölgesi sadece kendi substratına özel olduğu için, aktif bölge dolu iken yapısal benzeri başka bir molekül gelse bile bağla­ namaz.



METABOLİZMA



76. Aşağıdaki hormonlardan hangisi hücre içinde proteinlerin fosforilasyonunu arttırmaz?



METABOLİZMA



60



Kooperativite; Bir proteindeki aktif bölgelerden birine tek bir molekülün bağlanması ile diğer bölgelerin ilgisinin artmasına Kooperativite denir. Örneğin toplam dört adet oksijen taşıyabilen hemog­ lobin yapısına, ilk oksijenin bağlanmasıyla birlik­ te, sonuncu oksijenin bağlanması 300 kat daha kolaylaşmaktadır. Doğru cevap: B



79. Aşağıdaki vitaminlerden hangisi koenzim A ya­ pısında yer alır? A) Kobalamin B) Pantotenik asit C) Riboflavin D) Biyotin



3. Tiamin (Tiamin pirofosfat), 4. Pantotenik asit (Koenzim A), 5. Lipoik asit. NADPH yüksek enerjili bir madde olmasına rağmen Piruvat dehidrogenaz enzimkompleksi, TCA ve ETZ’de elektron taşıyıcısı olarak görev almaz. NADPH; Yağ asit sentezi, steroid ve tiroid hormon sentezi gibi indirgeyici biyosentez (anabolik) reak­ siyonlarında elektron vericisi olarak görev yapar.



Doğru cevap: E



81. Aşağıdaki inhibitörlerinden hangisi, mitokondri iç zarında katyon transportunu artırarak etki etmez?



E) Nikotinamid Pantotenik asit, açil gruplarının taşınmasını sağ­ layan koenzim A ’nın bir bileşenidir Koenzim A, açil gruplarını taşıyan bir tiyol grubu içerir. Bu yapılara örnekler süksinil KoA, yağ açil KoA ve asetil



KoA’dır. Pantotenik asit ayrıca, yağ asit sentaz’ın açil taşı­ yıcı protein adı verilen yapının bileşenidir. Pantotenik asit hem yağ asit sentezinde, hem de yağ asitlerinin yıkımında gerekli olan bir vitamindir.



Pantotenik asit aynı zamanda, oksidatif dekarboksilasyon reaksiyonlarında görev alan beş vitamin­ den biridir. Asetil KoA’nın yapı taşı olan Koenzim A, başlıca dört



maddeden meydana gelir. 1. P-Merkapto - etilamin 2. Pantotenik asit 3. Adenin



4. Riboz-3-fosfat Doğru cevap: B



80. Aşağıdaki moleküllerden hangisi pirüvat dehidrogenaz tepkimesinde görev almaz? A) FAD* B) NAD* C) Tiamin pirofosfat D) Dihidrolipoil dehidrogenaz



E) NADPH Piruvat dehidrogenaz enzim kompleksi yapsında rol oynayan vitaminler beş tanedir. 1. Riboflavin (FAD), 2. Niasin (NAD),



A) Oligomisin C) Valinomisin



B) 2,4-dinitrofenol D) Gramisidin A A) Nigerisin



Oligomisin, ATP sentazın sap kısmına bağlanarak hidrojen geçişini engeller. Böylece ATP üretimini inhibe eder. Aynı zamanda mitokondri iç zarını ge­ çemeyen hidrojen iyonları intermembraner aralıkta birikir ve pH düşer, elektriksel bir fark oluşur ve dengelenemez. Sonuç oligomisin geriye dönük olraka hem ETZ’yi hemde ATP üretimini bozar.



Ayırıcılar (Uncouplers): Ayırıcılar hidrofobik proton taşıyıcısıdırlar, böylece protonları mitokondriye taşıyarak proton gradiyentini bozarlar ve protozlar ATP sentetazı atlarlar. Bu olay hücresel solunumu uyarır ve sistem proton gradiyen­ tini düzeltmek için daha fazla yakıtı okside ederler, daha fazla proton mitokondriye pompalanır. Ancak oksidasyon, fosforilasyondan ayrıldığı için elektron transportu hızlanır, üretilen enerji ise ısı olarak ortaya çıkar, ATP sentezi olmaz. - 2,4- Dinitrofenol -



Dinitrokrezol



-



Pentaklorofenol



-



Karbonil siyanid fenilhidrazin



- Aspirin ve diğer salisilatlar - VVarfarin -



Dikumarol



- Thermogenin: Esmer yağ dokuda yer alan doğal ayırıcıdır.



İyonoforlar: Spesifik katyonlarla kompleks oluşturarak, biyolojik membranlardan bunların transportunu kolaylaştıran moleküllerdir



En belirgin özellikleri lipofilik olmalarıdır. Bunlar K+, H+, Na+gibi katyonların mitokondriyal membranlardan geçişini arttırırlar, bunun sonucunda hem membran potansiyeli hem de PH gradiyenti bozulduğundan fosfolirasyon tamamen durur. - Valinomisin: K+ - Nigerisin: K+, H+ - Gramisidin A: N a \ K+, H+



Doğru cevap: A



82. Aşağıdakilerden hangisi, ATP sentetazın sap kısmına bağlanarak protonların mitokondriyal matrikse yeniden girişini engeller ve elektron transportunu durdurur?



Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksi oksidatif dekarbokslasyondan sorumlu olup üç enzimden oluşan multimoleküler bir yapıdır. Pirüvat dekarboksilaz, dihidrolipoil transasetilaz ve dihidrolipoil dehidrogenazdan meydana gelir. Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksinde koenzim olarak rol oynayan vitaminler beş tane olup; riboflavin (FAD), niasin (NAD), tiamin (Tiamin pirofosfat), pantotenik asit (Koenzim A) ve lipoik asit.



Doğru cevap: C



84. Aşağıdaki maddelerden hangisi koenzim Q’ya elektron transferini engeller? A) Sodyum azid B) Atraktilozid



A) Oligomisin



C) Rotenon



B) 2-4 dinitrofenol



D) Oligomisin E) Termogenin



C) Atraktilozid



D) Sodyum azid E) Siyanür Oligomisin: Bu ilaç ATP sentaz’ın (kompleks V) sap kısmına (Fo) bağlanarak, hidrojen kanalını kapatır ve protonların mitokondri matriksine tekrar girişini önler. Bu ilaç varlığında pH ve elektriksel fark ortadan kaldırılamadığı için hem ETZ hem de oksi-



datif fosforilasyon durur. Doğru cevap: A



Rotenon balık zehiri olup kompleks I (NADH dehid­ rogenaz) üzerinden ubikinona (koenzim Q) elektron transferini önler. Bu geçişi aynı zamanda amobarbital ve pierisidin A inhibe eder. Bu bileşikler kompleks ll’deki (süksinat dehidrogenaz) elektronların ubiki­ nona geçişini etkilemezler. Sodyum azid sitokrom oksidazdan (kompleks IV) oksijene elektron transferine engel olur.



Atraktilozid bitki toksinidir ve iç mitokondri membranındaki adenin-nükleotid taşıyıcısını inhibe eder.



83. Glikolizin son ürünü olan pirüvatı, asetil KoA’ya çeviren enzimle ilgili aşağıdakilerden hangisi



Oligomisin, ATP sentaz kompleksinden F0 kana­



yanlıştır?



lından hidrojen geçişini bloke eder ve böylece ATP sentezini bozar.



A) Mitokondride gerçekleşir.



Termogenin kahverengi yağ dokusunda bulunan bir



B) Bu reaksiyonla elektron transport zincirinde



protein olup fizyolojik bir ayırıcıdır.



kullanılmak üzere proton ve elektronlar oluşur.



C) NAD+ ile inhibe olur. D) Sitrik asit döngüsüne substrat hazırlayan bir reaksiyondur.



E) Oksidatif dekarboksilasyon reaksiyonudur. Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksi TCA’nın direkt bir enzimi değildir ancak bu yolun düzen­ leyici enzimleri arasında kabul edilir. Bu enzim mitokondri matriksinde yerleşmiş bir multienzim kompleksidir. Bu kompleks aerobik glikolizin son ürünü olan pirüvatı, irreversibl olarak asetil KoA’ya çevirir. Reaksiyon neticesinde oluşan asetil KoA, sitrik asit döngüsüne gider. Bu enzim düzenleyici bir enzim olup ATP, NADH, asetil KoA ve sitrat tarafından inhibe olurken AMP, KoA, NAD+ ve kalsiyum ile aktive olur. Doğru cevap: C



METABOLİZMA



61



62



METABOLİZMA



85. Aşağıdakilerden hangisi pirüvat dehidrojenaz enzim kompleksi yapısında koenzim olarak ver alm az?



87. Aşağıdakilerden hangisi pirüvat dehidrojenaz enzim kompleksini inhibe etmez? A) ATP



A) Tiyamin pirofosfat



C) Asetil KoA



B) Riboflavin



E) Kalsiyum



C) Pantotenik asit



Piruvatın asetil KoA’ya dönüşümünü sağlayan pirüvat dehidrojenaz enzim kompleksi; enerjiden zengin durumda yani ATP, NADH, asetil KoA ve sitrat fazla ise inhibe olur.



D) Biyotin E) Lipoik asit Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksi TCA’nın direkt bir enzimi değildir, ancak bu yolun hız kı­ sıtlayıcı enzimleri arasında kabul edilir. Bu enzim mitokondri matriksinde yerleşmiş üç enzimden oluşan bir yapıdır. Bu enzim kompleksi, pirüvat dekarboksilaz, dihidrolipoil transasetilaz ve dihidrolipoil dehidrogenazdan meydana gelir. Bu kompleks aerobik glikolizin son ürünü olan pirüvatı, sitrik asit siklüsü için asetil KoA’ya çevirir.



B) NADH D) Sitrat



Tam tersi enerjiden fakir durumda; ADP, AMP, NAD+,



koenzim A ve kalsiyum fazla ise aktive olur. Doğru cevap: E



88. Sitrik asit siklusunda görev alan enzim ve inhibitörü açısından hangisi doğru değildir? Enzim



Pirüvat dehidrojenaz enzim kompleksi ve sitrik asit siklusunda koenzim olarak rol oynayan vita­ minler beş tanedir.



İnhibitörü



A) Sitrat sentaz



NADH



B) Akonitaz



Floroasetat



1. Riboflavin (FAD),



C) İzositrat dehidrojenaz



ADP



2. Niasin (NAD),



D) Alfa Ketoglutarat dehidrojenaz



Arsenit



3. Tiamin (Tiamin pirofosfat),



E) Süksinat dehidrojenaz



Malonat



4. Pantotenik asit (Koenzim A), 5. Lipoik asit.



TCA siklusunun ilk enzimi olan sitrat sentaz; ATP, NADH, süksinil KoA ve sitrat ile inhibe olurken; ADP,



Biyotin, karboksillenme reaksyonlarında görev alan karboksilaz enzimlerinin prostetik grubu olup, pirüvat dehidrojenaz yapısında koenzim olarak görev almaz.



AMP, KoA, NAD+ve Ca+2 ile aktive olur.



Akonitaz enzimi floroasetat ile inhibe olur. İzositrat dehidrojenaz, ADP ile inhibe olmaz. Tam tersi, ADP ve kalsiyum ile aktive olur.



Doğru cevap: D



86. Mitokondride üretilen NADH ve FADH2‘nin en önemli kaynağı aşağıdakilerden hangisidir?



Alfa ketoglutarat dehidrojenaz arsenit ile, süksi­ nat dehidrojenaz ise malonat ile inhibe olur. Doğru cevap: C



A) Pentoz fosfat yolu B) Glikoliz C) Glukoneojenez



D) Üre siklusu E) Sitrik asit siklusu Mitokondride gerçekleşen sitrik asit siklusu yakıt moleküllerinin metabolizmasında son ortak yoldur. Asetil KoA iki C 0 2’e oksitlenir ve dört çift elektron, NAD+ve FAD+’ye NADH ve FADH2oluşturmak üzere transfer edilir.



Oksidatif fosforilasyon da elektronlar NADH ve FADH2 den oksijene doğru aktıkça (vücutta oluşan ATP’nin 2/3 ü burada meydana gelir) büyük mik­



tarlarda ATP oluşur. Doğru cevap: E



89.



Pirüvat, mitokondri iç zarından hidrojen iyonları ile birlikte simport olarak mitokondri matriksine taşınmaktadır.



Bu taşıyıcı sistemi inhibe ederek etki eden mad­ de aşağıdakilerden hangisidir? A) Ethylmaleimide B) Floroasetat C) Arsenit



D) Kardiyak glikozidler E) Malonat



M



P irü v a t



ATP, a se til-K o A , N A D H , sitrat



Substrat düzeyinde fosforilasyon



Pirüvat dehidrojenaz ve TCA da görevli 5 vitamin vardır 1. Tiamin 2. Riboflavin (FAD) 3. Niasin (NAD) 4. Pantotenik asit (Koenzim A) 5. Lipoik asit



Pirüvat, mitokondri iç zarından hidrojen iyonları ile birlikte simport olarak mitokondri matriksine alınır. Bu taşıyıcı sistem, Ethylmaleimide ve hidroksi sinamat tarafından inhibe edilmektedir. Fioroasetat, akonitaz enzimini inhibe eder. Arsenit alfa ketoglutarat dehidrojenaz enzimini inhibe ederken, malonat; süksinat dehidrojenazı inhibe eder. Kardiyak glikozidler ise Na-K ATPaz’ı inhibe ederek etki etmektedir.



Doğru cevap: A



90. Aşağıdaki elementlerden hangisi sitrik asit siklusunu hızlandırır? A)



Sodyum



B) Potasyum



C) Fosfor



D) Magnezyum E) Kalsiyum



TCA siklusu; enerjiden zengin durumda yani ATP, NADH, asetil KoA ve sitrat fazla ise inhibe olur. Tam tersi enerjiden fakir durumda; ADP, AMP, NAD+,



koenzim A ve kalsiyum fazla ise aktive olur. Sonuç olarak TCA’yı hızlandıran element kalsiyumdur. Doğru cevap: E



METABOLİZMA



A M P , K o A , Ca*, N A D *



Pirüvat dehidrojenaz



64



METABOLİZMA



91.



Aşağıdakilerden hangisi Koenzim A’ nın bir yapı taşı değildir? A) p-Merkapto - etilamin B) Pantotenik asit C) Adenin



Krebs siklüsü mitokondri matriksinde meydana gelir. Bir tek süksinat dehidrojenaz basamağı mitokondri iç zarında yerleşmiştir. Bu enzim aynı zamanda elektron transport zincirinin önemli bir elemanı olan kompleks ll’nin yapısında da yer alır.



Doğru cevap: C



D) Riboz-3-fosfat E) Nikotinik asit



Asetil KoA’nın yapı taşı olan Koenzim A, başlıca dört maddeden meydana gelir.



94. Krebs siklusunun hangi basamağında substrat düzeyinde fosforilasyon gerçekleşir?



2. pantotenik asit



A) Süksinat tiyokinaz B) izositrat dehidrojenaz



3. adenin



C) Süksinat dehidrojenaz



4. riboz-3-fosfat



D) Alfa-Ketoglutarat dehidrojenaz



1. P-Merkapto - etilamin



Burada bilinecek en önemli husus; Koenzim A ya­ pısında sadece tek bir vitamin bulunur. O da pan­ totenik asittir. Bunun dışında herhangi bir vitamin Koenzim A yapısında kesinlikle yer almaz.



Nikotinik asit, NAD ve NADPnin öncüsüdür.



E) Sitokrom oksidaz TCA’da, süksinil KoA’dan süksinat tiyokinaz ile sük­ sinat oluşurken, substrat düzeyinde fosforilasyon ile GDP’den direkt olarak GTP sentezlenmektedir.



Doğru cevap: A



Doğru cevap: E



92. Arsenik aşağıdaki koenzimlerden hangisinin yapısını bozarak dehidrojenaz enzim komp­ lekslerini inhibe eder? A) Tiyamin pirofosfat B) Pantotenik asit C) Lipoik asit



D) Riboflavin E) Niasin Arsenik, lipoik asitin sülfhidril grubu ile etkile­ şerek bu koenzimi inhibe eder. Dolayısı ile lipoik asiti koenzim olarak kullanan dehidrojenaz enzim kompleksleri, arsenik ile inhibe olur.



Arseniğin inhibe ettiği başlıca üç tane dehidrojenaz enzim kompleksi; piruvat dehidrojenaz, alfa ketoglutarat dehidrojenaz ve dallı zincirli alfa ketoasit dehidrojenazdır. Doğru cevap: C



93. Aşağıdaki enzimlerden hangisi hem Elektron Transport Zinciri hem de Krebs siklusunda yer alır?



95. Aşağıda verilen krebs döngüsü ara ürünlerinin hangisinden substrat düzeyinde fosforilasyon ile GTP sentezienir? A) Alfa-ketoglutarat



B) Sitrat



C) Okzaloasetat



D) Süksinil-KoA



E) izositrat Süksinil KoA yüksek enerjili bir bileşiktir. Süksinil KoA’dan süksinat tiyokinaz aracılığı ile süksinat olu­ şurken, aynı anda substrat düzeyinde fosforilasyonla GDP’den direkt olarak GTP sentezienir. Doğru cevap: D



96. Günümüz bilgisi ile sitrik asit siklusunun bir döngüsünde kaç ATP sentezienir? A) 2



B) 12



C) 10



D) 36



E) 38



Sitrik asit siklüsünün stokiyometrisine baktığımızda iki karbon döngüye asetil KoA şeklinde girer ve iki C 0 2 olarak çıkar. Siklüs’te okzaloasetat veya diğer ara ürünlerin net bir üretim veya tüketimi yoktur. Siklüsün bir döngüsünde dört çift elektron transferi olur. Üç çift elektron NAD+‘yı (NADH + H+) ‘a indirger, bir çift elektron ise FAD+‘yi FADH2 ‘ye indirger.



A) Süksinat tiyokinaz B) Izositrat dehidrojenaz



Asetil KoA + 3 NAD++ FAD+ GDP+ Pi +2H O ------ >



C) Süksinat dehidrojenaz



— > 2 C 0 2 + 3 ( NADH+ H+) + FADH + GTP + KoA



D) a-Ketoglutarat dehidrojenaz E) Sitokrom oksidaz



65



100.Aşağıdaki fosforile bileşiklerden hangisinin fosfat bağı enerjisi, ADP’den ATP sentezi için yetersizdir?



Doğru cevap: C



A) Glukoz 6-fosfat



B) Fosfoenolpiruvat



C) Kreatin fosfat



D) 1,3 Bifosfogliserat E) Arginin fosfat



97. Süksinat dehidrojenaz enzimi aşağıdakilerden hangisi ile inhibe olur? A) Arsenit



B) Malonat



C) Fluoroasetat



D) Karbonmonoksit E) Siyanür



Süksinat dehidrojenaz enzimi malonat ile inhibe olur.



Alfa ketoglutarat dehidrojenaz arsenit ile; akonitaz enzimi ise floroasetat ile inhibe olur. Karbonmonoksit ve siyanür, elektron transport zin­ cirini, kompleks IV düzeyinde; yani sitokrom oksidazın oksijene elektron transportunu engeller.



ATP’nin ADP + P şeklinde yıkılması ile -7300 cal/mol enerji açığa çıkar. Alttaki tablodan görülebileceği gibi ATP’den daha fazla enerji açığa çıkaran moleküllere yüksek enerjili fosfat bileşikleri, daha az enerji üre­ tenlere ise düşük enerjili fosfat bileşikleri denir.



Düşük enerjili fosfatlara örnek olarak glikolizin ara maddeleri arasında bulunan glukoz 6-fosfat, fruktoz 6-fosfat ve gliserol 3-fosfat gibi maddeler verilebilir. Ayrıca ATP’nin yıkımı ile oluşan ADP ve AMP gibi maddelerde düşük enerjili fosfat bileşikleridir. s B iyo kim yasal ö n e m e sahip m o le k ü le rd e n i



açığa çıkan A G °. B ileşik



AG °



fosfoenol pirüvat



- 14.8



Karbamoit fosfat



- 12.3



1,3-Bifosfogliserat



- 11.8



Kreatin fosfat



- 10.3



A TP -> A D P + Pi



- 7.3



ADP —»AMP + P,



- 6.6



Pirofosfat



- 6.6



Glukoz 1-fosfat



- 5.0



Fruktoz 6-fosfat



- 3.8



AMP



- 3.4



Glukoz 6-fosfat



- 3.3



Gliserol 3-fosfat



- 2.2



kcal/mol



Doğru cevap: B 98. Aşağıda verilen krebs döngüsü ara ürünlerinin hangisi üre siklusu ile TCA’yı birbirine bağlar? A) Sitrat



B) Alfa-ketoglutarat



C) Süksinil-KoA



D) Okzaloasetat E) Fumarik asit



Krebs döngüsünde süksinat dehidrojenaz basama­ ğı sırasında açığa çıkan fumarik asit (fumarat), aynı zamanda üre siklusunda önemli bir yan üründür. Dolayısı ile fumarat, metabolizmada üre ile TCA siklusunun kesiştiği önemli bir ara maddedir.



Doğru cevap: E



99. Krebs siklusunda yer alan aşağıdaki enzimler­ den hangisi mitokondri matriksinde ver almaz?



________________________________________ A) Sitrat sentaz B) izositrat dehidrojenaz C) Alfa-Ketoglutarat dehidrojenaz D) Süksinat dehidrojenaz E) Sitokrom oksidaz



Krebs Siklüsü mitokondri matriksinde meydana gelir. Bir tek süksinat dehidrojenaz basamağı mitokondri iç zarında yerleşmiştir. Bu enzim aynı zamanda elektron transport zincirinin önemli bir elemanı olan kompleks ll’de yer alır. Doğru cevap: D



Yüksek enerjili grupta genelde anhidrid bileşikler olan 1,3-bifosfogliserat, fosfoenolpirüvat, kreatin fosfat ve arjinin fosfat gibi maddeler yer alır. Ayrıca biyolojik öneme sahip ve yüksek enerjili bileşikler olarak sınıflandırılan diğer maddeler; Asetil KoA, süksinil KoA, S-adenozil metyonin (SAM), Üridin difosfat-glikoz ve fosforibozil pirofosfat’tır. SAM’ı diğerlerinden ayıran önemli özelliği, fosfor içermemesine rağmen yüksek enerjili bir bileşik olmasıdır.



Doğru cevap: A



M E T A B O L İZ M A



Bu döngüde üç NADH x 2,5 ATP= 7,5 ATP, bir adet FADH2 den 1,5 ATP ve bir adet GTP’den (bir ATP eşdeğeridir) sağlanır. Sonuç olarak bir asetil KoA TCAsiklusunu tamamladığında toplam 10 ATP (eski bilgiyle 12 ATP olarak hesaplanırdı) üretilmektedir.



M E T A B O L İZ M A



101. Aşağıdaki bileşiklerden hangisi fosfat içermemesine rağmen yüksek enerjilidir?



A) 1,3-bifosfogliserat B) Kreatin fosfat C) S-Adenozil metiyonin



D) Fosfoenol piruvat E) Asetil KoA Birinci sorunun açıklamasından da anlaşılacağı üzere bu sorunun şıkları incelendiğinde kreatin fosfat,



fosfoenolpiruvat, 1,3-bifosfogliserat, asetil KoA ve arjinin fosfat yüksek enerjili fosfat bileşikleridir. Yüksek enerjili fosfatlar A D P’den ATP sentezinde kullanılır.



S-adenozil metiyonin’i (SAM) diğerlerinden ayıran en önemli özelliği, fosfor içermemesine rağmen yüksek enerjili bir bileşik olmasıdır.



Kreatin fosfat, kas hücresinde ADP’den ATP sentezlenmesini sağlayan yüksek enerjili bir bileşiktir. Yoğun egzersizin ilk dakikalarında hücre içi ATP seviyesinin korunmasında depo olarak kullanılır. Reaksiyonu kreatin kinaz katalize eder. Fosfoenol piruvat, piruvat kinazın katalize ettiği bir reaksiyonla piruvata dönüşürken 1 ATP sentezlenir. Olay glikolizin son basamağıdır.



Süksinil KoA, sitrik asit döngüsünde süksinat tiokinaz enzimiyle suksinata dönüşürken bir GTP sentezlenir. GTP, nükleozid difosfat kinazla ATP’ye dönüştürülebilir. Glukoz 6-fosfat, yüksek enerjili fosfat bileşiklerden birisi değildir. Dolayısı ile glukoz 6-fosfat’tan glukoz 6-fosfataz enzimi aracılığı ile serbest glukoz oluşurken, ATP oluşmaz. Doğru cevap: B



Doğru cevap: C



104.Kasların kasılmasında ATP hidrolizi için gerekli olan element aşağıdakilerden hangisidir? 102. Aşağıdakilerden hangisi yüksek enerjili bir fos­ fat bileşiğidir? A) Adenozin monofosfat (AMP) B) Glukoz 6-fosfat C) Gliserol 3-fosfat



D) Fosfoenol pirüvat E) Fruktoz 6-fosfat Birinci soruda açıklandığı üzere bu sorunun şıkları incelendiğinde sadece fosfoenol pirüvat, yüksek enerjili bir fosfat bileşiğidir. Diğerleri ise düşük enerjili fosfat bileşikleri olarak isimlendirilirler. Bu bileşiklerin ADP’den ATP sentezine yetecek enerjileri yoktur.



Doğru cevap: D



103.Aşağıdaki reaksiyonların hangisinde ATP veya GTP oluşmaz? A) Kreatin fosfat-* Kreatin B) Glukoz 6-fosfat —* Glukoz C) 1,3-bifosfogliserat—* 3-fosfogliserat



D) Fosfoenol piruvat-* Piruvat E) Süksinil KoA-* Süksinat Birinci soruda açıklandığı üzere bu sorunun şıkları incelendiğinde kreatin fosfat, fosfoenolpiruvat 1,3 - bifosfogliserat ve süksinil KoA yüksek enerjili fosfat bileşiğidir. Yüksek enerjili fosfatlar ADP’den



ATP sentezinde kullanılır.



A) Kalsiyum B) Selenyum C) Çinko D) Magnezyum



E) Bakır ATP hücre içinde magnezyum (Mg+2) ile kompleks şeklinde bulunur. Kas kasılması sırasında ATP’nin hidrolizi için gerekli olan element Mg+2'dur.



Doğru cevap: D



105.Mitokondriyal elektron transport zincirinde aşağıdakilerden hangisi elektron taşıyıcısı de­ ğildir? A) Nikotinamid-adenin dinükleotid B) Nikotinamid-adenin dinükleotid-fosfat



C) Flavin mononükleotid



D) Flavin adenin dinükleotid E) Koenzim Q Elektron transport zinciri, NAD+, FMN, FAD*, Koenzim Q, Sitokrom b, Sitokrom cv Sitokrom c, Sitokrom a+a3’ten oluşur. NADPH yüksek enerjili bir madde olmasına rağmen ETZ’de elektron taşıyıcısı olarak görev almaz. NADPH; Yağ asit sentezi ve steroid hormon sentezi gibi indirgeyici biyosentez (anabolik) reaksiyon­ larında elektron vericisi olarak görev yapar. Doğru cevap: B



A) B) C) D)



NADH dehidrojenaz Süksinat dehidrogenaz Koenzim Q Sitokrom C



Elektronların ETZ boyunca taşınması enerjik olarak tercih edilir, çünkü NADH güçlü bir elektron vericisi, moleküler oksijen ise doymaz bir elektron alıcısı­ dır. Ancak elektronların NADH’dan oksijene iletilmesi direkt ATP sentezi ile sonuçlanmaz. Kemiosmotik hipoteze (mitchell hipotezi) göre elektron transportu, protonların (H+) matriksten mitokondri iç zarından geçerek intermembraner alana taşınması ile birliktedir.



E) Sitokrom oksidaz Elektron transport zincirinde yer alan yapılar, koenzim Q hariç hepsi protein yapıdadır. Koenzim Q ise izopren türevi bir bileşik olup ETZ’de yer alan taşıyıcılar arasında tek lipid yapıda moleküldür. Doğru cevap: C



Bu işlem mitokondri iç zarı boyunca elektriksel bir fark (dış yüzey daha pozitif yüklüdür) ve bir pH farkı (membran dışında daha düşüktür) meydana getirir. Bu proton farkının ürettiği enerji ATP sentezi sağlamak açısından yeterlidir. Kompleks V’i mey­ dana getiren ATP sentaz ETZ tarafından meydana getirilen proton farkının enerjisini kullanarak ATP sentezler. Doğru cevap: C



107. Mitokondride ATP/ADP ve NADH/NAD+ oran­ ları yüksek ise aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Elektronların oksijene akışı hızlanır B) Oksidatif fosforilasyon hızı artar C) Izositrat dehidrojenaz aktivitesi artar D) Trikarboksilik asit (TCA) siklusu hızlanır



109.Alfa-ketoglutarat’tan sağlanan elektronlar mitokondride elektron transfer zincirine nereden katılırlar? A) Koenzim Q C) Sitokrom b



E) Sitoplazmaya sitrat taşınması hızlanır Trikarboksilik asit siklusu (TCA) başlamadan önce, ilk kontrol basamağı, pirüvattan asetil koenzim A’nın oluştuğu basamaktır. Bu reaksiyonu katalizleyen pirüvat dehidrojenaz enzim kompleksi; ATP, asetil koenzim A ve NADH tarafından inhibe edilir. ATP ve NADH oranı yüksek olduğunda TCA siklu­ su inhibe olur. Dolayısıyla elektronların oksijene akışı yavaşlar. ATP/ADP oranı yüksek ise oksidatif fosforilasyon ve TCA yavaşlar. Yani izositrat dehidrojenaz akti­ vitesi ve asetil KoA’nın oksidasyonu azalır. Sitoplazmaya sitrat taşınması ise hızlanır. Çünkü enerjiden zengin durumda, yağ asit sentezi için ge­ rekli olan asetil KoA’lar mitokondriden sitozole, sitrat şeklinde çıkar.



B) NADH dehidrojenaz D) Sitokrom c E) Sitokrom oksidaz



Trikarboksilik asit siklusunda (TCA), üç reaksi­ yonda NADH oluşmaktadır. Bunlar izositrat dehid­ rojenaz, alfa-ketoglutarat dehidrojenaz ve malat dehidrojenaz basamaklarıdır. TCA'da süksinat’tan fumarat oluşan basamakta görevli olan süksinat dehidrojenaz ise FADH2 üretmektedir. Elektron transport zincirinde (ETZ) NADH’lar, NADH dehidrojenaz da denilen, kompleks I basamağın­ dan ETZ’ye katılır. Dolayısı ile alfa-ketoglutarattan sağlanan elektronlar, elektron transport zincirine NADH dehidrojenaz aşamasında katılır. Süksinat dehidrojenaz basamağında üretilen elektronlar ise FADH2 üzerinden, koenzim Q’ya aktarılarak elektron transport zincirine katılır. Doğru cevap: B



Doğru cevap: E



108.Elektron transport zincirinde ATP sentezini sağlayan en önemli kuvvet aşağıdakilerden hangisidir? A) 0 2 nin elektrona ilgisi B) NAD+ nin elektrona ilgisi C) Zarlar arası bölgede oluşan proton gradiyenti D) Sitokromlardan elektron akışı E) Sistemin AG’sinin negatif oluşu



HO.Elektron transport zincirinde hem kompleks I, hem de kompleks ll’den gelen elektronları ortak olarak alan taşıyıcı hangisidir? A) NADH dehidrojenaz B) Süksinat dehidrojenaz C) Koenzim Q D) Sitokrom C E) Sitokrom oksidaz Alttaki şekilde de görüleceği üzere, koenzim Q, elektronları hem NADH dehidrogenaz tarafından oluşturulmuş FMNH2 yani kompleks l’den, hem de



M E T A B O L İZ M A



106.Elektron transport zincirinde yer alan yapılar­ dan hangisi protein yapıda olmayıp izopren türevi bir bileşiktir?



süksinat dehidrogenaz (kompleks II) ve açil KoA dehidrogenaz tarafından oluşturulan FADH2’den alabilir.



112.Sekobarbital elektron transport zincirini hangi aşamada inhibe eder?



METABOLİZMA



A) Kompleks I B) Kompleks II



İç mitokondrial membran



NAD*



Substrat (yükseltgenmiş)



fmnh



Dış mitokondrial membran



D) Kompleks IV E) Kompleks V



2



'X X ) Fumarat



Elektron Transport Zincir inhibitörleri; Amobarbital ve Sekobarbital gibi kısa ve orta etkili barbitüratlar, kompleks I inhibitörü olup, kompleks l’den koenzim Q’ya elektron akışını durdururlar.



FADH.



X



Süksinat



C) Kompleks III



'FAD



Kompleks II



Barbitüratlar dışında; Rotenon (Balık zehiri, insektisid), Pierisidin A (Antibiyotik) -» Kompleks l’den übikinona elektron akışını inhibe ederler. Karboksin ve thenay trifloraseton (TTFA)



Doğru cevap: C



111.Elektron transport zincirinde yer alan enzimler­ den hangisi bakırlı bir enzimdir?



Kompleks II den koenzim Q’ya elektron akışını inhibe eder. Malonat ise direkt olarak süksinat dehidrojenazın (kompleks II) yarışmalı inhibitörüdür.



Dimerkaprol ve Antimisin A -> sitokrom b den c /e elektron akışını (Kompleks lll’ü) inhibe eder.



A) NADH dehidrojenaz B) Süksinat dehidrojenaz C) Übikinon-Sitokrom c oksidoredüktaz D) Sitokrom oksidaz



Sodyum azid, hidrojen sülfür, karbonmonoksit ve siyanür; sitokrom oksidazın oksijene elektron akışını inhibe eder. Kompleks IV inhibitörü.



E) ATP sentaz M ito k o n d riy a l e le k tro n tra n s p o rt z in c irin in p ro te in k o m p o n e n tle ri



Enzim Kompleksi



Oligomisin: Bu ilaç ATP sentaz’ın (kompleks V) sap kısmına (Fo) bağlanarak, H+ kanalını kapatır ve protonların mitokondri matriksine tekrar girişini önler. Bu ilaç varlığında pH ve elektriksel fark orta­ dan kaldırılamadığı için hem ETZ hem de oksidatif



Ağırlığı



A lt b irim sayısı



P ro s te tik grup



fosforilasyon durur.



I, NADH dehidrojenaz



850



>25



FMN, Fe-S



Aurovertin ise ATP sentazın ATP üreten kısmı F, ci­ simciğine bağlanarak kompleks V’i inhibe eder.



II, Süksinat dehidrojenaz



140



4



FAD, Fe-S



III, Übikinonsitokrom c oksidoredüktaz



250 13



10 1



Hem, Fe-S Hem



IV, Sitokrom oksidaz



160



6-13



V, ATP sentaz



Hem, bakır 12



Üstteki tablodan görüleceği üzere, kompleks I (NADH dehidrojenaz), kompleks II (süksinat dehidrojenaz), kompleks III (Übikinon - sitokrom c oksidoredüktaz) ve sitokrom oksidaz (kompleks IV) enzimlerinin hepsi demir içerir.



bakırlı oksidaz’dır. ETZ’de



Doğru cevap: D



olan



tek



enzim,



İyonoforlar: Katyonlarla kompleks oluşturabilen ve bu yolla biyolojik membranlardan transportunu ko­ laylaştıran moleküllerdir. En belirgin özellikleri lipofilik karakter taşımalarıdır. Ör. Valinomisin, K+ iyonoforu geçişini kolaylaştı­ rarak mitokondri iç ve dıştaki membran potansiye­ lini değiştirir. Nigerisin ise K+ ve H+ iyonoforudur. İyonoforlar varlığında ATP sentezi azalır.



Mitokondri iç zarında, sitozol’den ADP ve Pi alıp ATP sentezinin meydana geldiği matrikse taşıyan bir sistem (Adenin nükieotid translokaz) mevcuttur. Bu taşıyıcı bitkisel bir toksin olan Atraktilosid (+ Bongkrekic asit) ile güçlü bir şekilde inhibe edilir, böylece mitokondri içi ADP miktarı azalır ve ATP sentezi durur.



sitokrom Doğru cevap: A



A) Kompleks I



B) Kompleks II



C) Kompleks III



D) Kompleks IV E) Kompleks V



Dimerkaprol ve Antimisin A -» sitokrom b den c^e elektron akışını durdurarak Kompleks IH’ü inhibe eder.



Doğru cevap: C



116.Elektron transport zinciri ile oksidatif fosforilasyon arasındaki eşleşmeyi bozan inhibitör hangisidir? B) Karboksin



A) Amobarbital C) Antimisin A



D) Hidrojen sülfür E) 2,4-Dinitrofenol



Ayırıcılar (Uncoupler): 2,4-Dinitrofenol, yüksek doz aspirin, Dikumarol, Klorkarbonilsiyanide fenilhidrazon (CCCP) gibi maddeler mitokondri iç zarının protonlara olan permeabilitesini arttırarak



elektron transportu ile oksidatif fosforilasyon arasındaki eşleşmeyi ayırabilirler. 114.Karbon monoksit elektron transport zincirini hangi aşamada inhibe eder? A) Koenzim Q



B) Sitokrom c



C) Sitokrom aa3



D) Sitokrom c1 E) Sitokrom b



Karbon monoksit, Kompleks IV inhibitörü olup, sitokrom oksidazın (sitokrom a+a3) oksijene elektron akışını inhibe eder. Doğru cevap: C



115.Ayırıcılar (uncoupler) ile ilgili aşağıdaki ifade­ lerden hangisi doğru değildir? A) ETZ’yi bozmazken ATP sentezini bozarlar. B) ATP/ADP oranını azaltırlar. C) Gerekli membran potansiyeli oluşamaz. D) Enerjinin büyük kısmı ısı enerjisi olarak iç



zarındaki



proton



gradiyentini



arttırırlar.



2.4- Dinitrofenol, yüksek doz aspirin, dikumarol ve klorkarbonilciyanit fenilhidrazon (CCCP) gibi maddeler, mitokondri iç zarının protonlara olan per­ meabilitesini arttırarak, elektron transportu ila oksi­ datif fosforilasyon ayırabilirler. Bu gibi maddelere ayırıcılar (uncoupler) denir. Lipofilik bir proton taşıyıcı olan 2,4-Dinitrofenol, mitokondri iç zarının protonlara olan permeabilite­ sini arttırarak, proton gradiyentini azaltır. Böylece gerekli membran potansiyeli oluşamaz. 2.4- Dinitrofenol, proton farkı oluşturmaksızın ETZ’nin



hızlı bir şekilde devam etmesini sağlarken, ATP üretilmesine engeller. Dinitrofenol varlığında elekt­ ronlar NADH’tan oksijene taşınır ancak ATP sentezi olmaz dolayısıyla ATP/ADP oranı düşer. Elektron transportu ile üretilen enerji ATP’ye dönüşemediği için ısı olarak salınır.



Doğru cevap: E



yüksek ateşi açıklar. Bazı hayvanlarda bulunan kahve rengi yağ do­ kusunda, Termogenin adı verilen fizyolojik bir ayırıcı bulunmaktadır. Termogenin, bu hayvanların ısınmasında görev almaktadır.



Doğru cevap: E



117.Aşağıdakilerden hangisi 2,4-dinitrofenolün etkisini en ivi şekilde tanımlar? A) Sitokrom oksidaz aktivitesini inhibe eder.



kaybedilir.



E) Mitokondri



Bu gibi maddelere ayırıcılar (uncoupler) denir. Lipofilik bir proton taşıyıcı olan 2, 4-Dinitrofenol, proton farkı oluşturmaksızın elektron transportunun hızlı bir şekilde devam etmesine ancak ATP üretilmesi­ ne engel olur. Elektron transportu ile üretilen enerji, ATP sentezinde kullanılmak yerine ısı olarak salı­ nır. Yüksek dozlarda aspirin ve diğer salisilatların alımı oksidatif fosforilasyonu ayırır. Bu da bu ilaçların toksik dozlarda alınmasından sonra görülen



B) NAD+ bağımlı tepkimeleri inhibe eder. C) Elektron transport zincirini engeller ancak ATP sentezini etkilemez.



D) Elektron transportunu engellemeden ATP sente­ zini inhibe eder.



E) Elektron transportunu ve ATP sentezini engel­ ler. Lipofilik bir madde olan 2, 4-Dinitrofenol, proton farkı oluşturmaksızın elektron transportunun hızlı bir şekilde devam etmesine ancak ATP üretilme­ sine engel olur.



Doğru cevap: D



118.Aşağıdakilerden hangisi potasyum iyonoforu dur? A) Oligomisin C) Dimerkaprol



B) Dinitrofenol D) Karboksin E) Valinomisin



M E T A B O L İZ M A



113.Dimerkaprol ve antimisin A elektron transport zincirini hangi aşamada inhibe eder?



M E T A B O L İZ M A



it Ö



7



1 Spesifik katyonlarla kompleks oluşturabilen ve bu yolla biyolojik membranlardan transportunu kolaylaştıran moleküllere iyonoforlar denir. En belirgin özellikleri lipofilik karakter taşımalarıdır.



121 .Elektron transport zincirinde sitokrom b’den cTe elektron akışını engelleyen inhibitör han­ gisidir? A)



Örneğin Valinomisin mitokondri iç membranından K+ iyonu geçişini kolaylaştırarak mitokondri iç ve dıştaki membran potansiyelini değiştirir. Nigerisin ise K+ ve H+ iyonoforudur. iyonoforlar varlığında ATP sentezi azalır.



2,4-dinitrofenol, bir ayırıcıdır. Elektron transportu, bir proton gradiyenti oluşturulmadan hızla ilerler. Elektronların taşınmasıyla oluşan enerji, ısı şek­ linde salınır, ATP sentezlenmez. Oligomisin ise ATP sentaz’a bağlanarak H* kana­ lını kapatır, protonların matrikse geçmesine engel olur. Proton gradiyenti çok yükseldiğinde elektron transportu durur.



Amobarbital



B) Karboksin



C) Antimisin A



D) Hidrojen sülfür E) 2,4-Dinitrofenol



Dimerkaprol ve Antimisin A -»■ sitokrom b den c /y e elektron akışını durdurarak Kompleks lll’ü inhibe eder. Doğru cevap: C



122.Aşağıdakilerden hangisi substrat düzeyinde fosforilasyonu bozan bir ayırıcıdır? B) Arsenat D) Dikumarol



A) 2,4-Dinitrofenol



Oimerkaprol -» Kompleks III inhibitörü.



C) Aspirin



Karboksin -> Kompleks II inhibitörüdür. Kompleks ll’den, Koenzim Q’ya elektron akışını bloke eder. Doğru cevap: E



119. Aşağıda kilerden hangisi ATP sentazın sap (Fo) kısmına bağlanıp hidrojen kanalını kapatarak ATP sentezini bozar? A) Oligomisin



B) 2,4 dinitrofenol



C) Karbonmonoksit



D) Rotenon



E) Termogenin Oligomisin: Bu ilaç ATP sentaz’ın (kompleks V) sap kısmına (Fo) bağlanarak, H+ kanalını kapatır ve protonların mitokondri matriksine tekrar girişini önler. Bu ilaç varlığında pH ve elektriksel fark orta­ dan kaldırılamadığı için hem ETZ hem de oksidatif



E) Termogenin Glikolizin 7. reaksiyonunda, 1,3- bifosfogliseratın yüksek enerjili fosfat grubu, fosfogliserat kinazın katalizlediği bir reaksiyon ile A D P ’ye aktarılarak substrat düzeyinde fosforilasyon ile ATP oluşur. Eğer ortamda arsenat varsa, 1,3- bifosfogliseratın oluştuğu 6. reaksiyonda arsenik inorganik fosfatla yarışır ve 1- arseno- 3- fosfogliserat oluşur. Bu bileşik 7. reaksiyonda spontane bir şekilde arsenik ve 3- fosfogliserata hidrolize olur. Bu sırada ATP üretimi olmadığı için ısı açığa çıkar. Sonuç olarak arsenat substrat düzeyinde fosforilasyonu bozan bir ayırıcıdır.



Diğer dört şıkta verilen ayırıcılar, E T Z ’yi bozmazken oksidatif fosforilasyonu bozan ayırıcılardır. Doğru cevap: B



fosforilasyon durur. Aurovertin ise ATP sentazın asıl ATP üreten kıs­ mı olan F1 cisimciğine bağlanarak kompleks V’i inhibe eder. Doğru cevap: A



123.Elektron transport zincirinde sitokrom oksidazın oksijene elektron akışını engelleyen in­ hibitör / veya inhibitörler hangisinde en doğru şekilde verilmiştir? I. Karbonmonoksit



120. Aşağıda kilerden ayırıcıdır?



hangisi



fizyolojik



bir



II. Hidrojen sülfür III. Siyanür



A) Aurovertin



B) 2,4 dinitrofenol



C) Karboksin



D) Malonat E) Termogenin



IV. 2,4-Dinitrofenol A ) I ve III doğrudur B) II ve IV doğrudur



Bazı hayvanlarda, kahve rengi yağ dokusunda bulunan termogenin, fizyolojik bir ayırıcı olup bu hayvanların ısınmasında görev almaktadır.



C) l,ll ve III doğrudur



D) Yalnız IV doğrudur E) Hepsi doğrudur



Doğru cevap: E



Sodyum azid, hidrojen sülfür, karbonmonoksit



Elektron transport zincirinin (ETZ) inhibisyonu



ve siyanür; sitokrom oksidazın oksijene elektron akışını inhibe eder. -» Kompleks IV inhibitörü.



durumunda NADH ve FADH2‘ler elektronlarını E T Z ’ye veremez. ETZ çalışmadığı için, NADH ve FADH2 okside olamaz, böylece NAD* ve FAD+



Doğru cevap: C



azalır. Yani NAD+yenilenmesi azalır.



124.Elektron transport sisteminde yer alan taşıyı­ cılardan hangisi membrana bağlı olmayıp hare­ ketli bir yapıya sahiptir? A) Kompleks I C) Kompleks III



B) Kompleks II D) Sitokrom oksidaz E) Sitokrom C



Alttaki tablodan görüleceği üzere, kompleks I (= NADH dehidrojenaz), kompleks II (süksinat dehidrojenaz), kompleks III (Übikinon - sitokrom c oksidoredüktaz) ve sitokrom oksidaz (kompleks IV) enzimdir. Bu enzimler membran yapısında hareketsiz moleküllerdir. Sitokrom c, ise küçük bir Hem protein olup diğer elektron taşıyıcılardan farklı olarak, hareketli bir proteindir. Sitokrom c, elektronları kompleks lll’ten kompleks IV’e taşır. Yine koenzim Q’da serbestçe hareket edebilen bir yapıya sahiptir.



M ito k o n d riy a l e le k tro n tra n s p o rt z in c irin in p ro te in k o m p o n e n tle ri



Enzim Kompleksi I, NADH dehidrojenaz II, Süksinat dehidrojenaz



III, Übikinonsitokrom c oksidoredüktaz IV, Sitokrom oksidaz



Ağırlığı



Alt birim sayısı



Prostetik grup



850



>25



FMN, Fe-S



140



4



FAD, Fe-S



250 13



10 1



Hem, Fe-S Hem



160



6-13



Hem, bakır



ETZ inhibitörleri varlığında, oksijen, ETZ üze­ rinden elektron alamayacağı için H20 ’ya indir­ genemez. İnhibitörler varlığında, ADP’den ATP sentezlenemez dolayısı ile ADP/ATP oranı azalmaz, tam tersi artar. Doğru cevap: E



126.0ksidatif fosforilasyon inhibitörlerinden hangisi, mitokondri iç zarında katyon transportunu artırarak etki göstermez? A) Oligomisin B) 2,4-dinitrofenol



C) Valinomisin D) Gramisidin A E) Nigerisin Oligomisin, ATP sentazın sap (Fo) kısmına bağ­ lanarak hidrojen geçişini engeller. Böylece ATP üretimini inhibe eder. Aynı zamanda mitokondri iç zarını geçemeyen hidrojen iyonları intermembraner aralıkta birikir ve pH düşer, elektriksel bir fark oluşur ve dengelenemez. Sonuç oligomisin geriye dönük olarak hem ETZ’yi hem ATP üretimini bozar.



Ayırıcılar; hidrofobik proton taşıyıcısı olup, proton­



V, ATP sentaz



12



________________________________________ Doğru cevap: E



125.Mitokondride elektron transport zincirinin bo­ zulması durumunda aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? A) NADH oksidasyonu azalır B) FADH2 oksidasyonu azalır



C) Oksijenin suya indirgenmesi azalır D) NAD* yenilenmesi azalır E) ADP/ATP oranı azalır



ları mitokondriye taşıyarak proton gradiyentini bozar­ lar. Ayırıcılar varlığında oksidasyon, fosforilasyondan ayrıldığı için elektron transportu hızlanır, üretilen enerji ısı olarak ortaya çıkar, ATP sentezi olmaz.



Başlıca ayırıcılar; 2,4- Dinitrofenol, dinitrokrezol, pentaklorofenol, karbonil siyanid fenilhidrazin, aspirin ve diğer salisilatlar, vvarfarin, dikumarol ve termogenin (Kahverengi yağ dokuda yer alan doğal ayırıcı). İyonoforlar; Spesifik katyonlarla kompleks oluştura­ rak, biyolojik membranlardan transportunu kolaylaştı­ ran moleküllerdir En belirgin özellikleri lipofilik olmala­ rıdır. Bunlar K+, H+, Na+ gibi katyonların mitokondriyal membranlardan geçişini arttırırlar. Bunun sonucunda hem membran potansiyeli hem de pH gradiyenti bo­ zulduğundan fosforilasyon tamamen durur. Valinomisin, potasyum iyonoforu iken, nigeri­ sin; hem potasyum hem hidrojen iyonoforudur. Gramisidin A ise sodyum, potasyum ve hidrojen iyonoforudur. Doğru cevap: A



METABOLİZMA



71



72



METABOLİZMA



127. Aşağıdakilerden hangisi flavoproteinler ile sitokromlar arasındaki elektron transportunu sağlamaktadır? A) Koenzim Q



B) Flavoprotein



C) Sitokrom oksidaz



D) Sitokrom c1



E) Sitokrom b Koenzim Q, elektronları hem NADH dehidrojenaz tarafından oluşturulmuş FMNH2 den yani kompleks l’den, hem de süksinat dehidrojenaz (kompleks II) ve Açil KoA dehidrojenaz tarafından oluşturulmuş olan FADH2 den alabilir.



Doğru cevap: A



Flouroasetat, TCA’daki akonitaz enzimini inhibe eder. Sonuç olarak bu toksin sitrik asit siklusunu inhibe eder. İyodoasetat ise glikolizde gliseraldehid 3-fosfat dehidrojenaz basamağını inhibe ederek glikolizi engeller. Doğru cevap: C



130.Aşağıdaki enzimlerden hangisi serbest radikal üretimine neden olduğu için antioksidan bir enzim değildir? A) Superoksit dismütaz B) Ksantin oksidaz C) Glutatyon redüktaz



128.Elektron transport zinciri ile ilişkili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?



D) Glutatyon peroksidaz E) Katalaz



A) Mitokondri matriksi içerisinde yerleşmiş bir dizi enzim, elektron transport zincirini oluşturmakta­ dır. B) Koenzim Q ‘koenzimidir.



elektron



transport



zincirinin



C) Sitokromlar elektron transport zincirinin bileşen­ leridir.



H ü c re içi a n tio k s id a n e n z im le r v e e tk i m e k a n iz m a la rı Enzim SOD (Cu, Zn, Mn)



Mitokondri, dış membran ve ileri derecede katlan­ mış ve krista olarak adlandırılan bir yapıya sahip iç membrandan meydana gelir. Bu nedenle mitokondride, dış ve iç membraniar arasındaki membranlar arası boşluk ile iç membranın kıvrımları arasındaki matriks olmak üzere iki bölüm bulunmaktadır.



02-radikalini katalizleyerek uzaklaştırırlar. Hücre içi antioksidanlarda ilk savunma sistemini oluşturur.



0 2+ 0 2 + 2H* -> H20 2 + 0 2



D) Demir-kükürt-protein kompleksi, elektron trans­ port zincirinin bileşenidir. E) Sitokromların yapısında yer alan demirin de­ ğerliği geri dönüşlü olarak +2 ile +3 arasında değişir.



E tki Mekanizması



KAT (Fe)



GPx (Se)



Ortamda yüksek düzeyde H2 O2 varsa KAT aktif hale geçer ve ortamdan uzaklaştırır.



2 H20 2-» 2 H20 + 0 2 H2 O2 düzeyi düşük m ik ta rla rd a ise GPx tarafından k a ta liz le n ir. Ayrıca organik h id ro p e ro ksid le ri ortamdan uzaklaştırırlar.



H20 2+ 2 GSH -> 2 H20 + G-S-S-G SitO (Cu, Fe)



0 2 elektron taşıma zinciri içinde suya in d irg e n irke n e le k tro n kaçaklarını önleyerek 0 2-, H20 2, OH oluşumuna engel olur.



Elektron transport zinciri iç mitokondri membranında, sitrik asid döngüsü ve yağ asidi oksidasyonu ise mitokondri matriksinde gerçekleşmektedir.



Peptid bağlarını etkileyerek proteinlerin yapısını bozarlar. DNA ile reaksiyona girerek DNA’da zincir kırılmaları meydana getirebilir, lipid peroksidasyon ile membran yapısını bozabilirler.



Doğru cevap: A



129.F!oroasetat, aşağıdaki hangisini inhibe eder?



Serbest radikaller oldukça reaktif moleküllerdir.



metabolik



yollardan



Serbest radikalleri detoksifiye edebilen veya onların oluşturduğu hasarı geri döndürebilen enzim ya da maddelere antioksidanlar denilmektedir.



A) Glukoneogenez B) Glikoliz C) Sitrik asit döngüsü D) Yağ asitlerinin sentezi



HÜCRE İÇİ ANTİOKSİDANLAR Süperoksit dismütaz: 0 2 + 0 2 + 2H+—>H20 2 + 0 2 tepkimesini düzenler.



E) Yağ asitlerinin oksidasyonu Katalaz: 2H20 2 —» 2H20 + 0 2 Bu enzim direkt olarak hidrojen peroksidi suya detoksifiye eder.



Glutatyon peroksidaz: 2H20 2 + 2GSH —>2H20 + GSSG hidrojen peroksidi glutatyon varlığında, suya METABOLİZMA



dönüştürerek detoksifiye eder. Sitokrom oksidaz: Elektron transport zincirinin son komponenti olup elektron verdiği oksijenin suya indirgenmesi ile radikal oluşumunu önler. Bu yüzden ETZ’de antioksidan bir sistem olarak kabul edilir.



Glutatyon, hücre içi en önemli antioksidan moleküllerden birisidir. Proteinlerin aktif şekilde kalmasını sağlar. Tripeptid yapıdadır. Glutatyon peroksidaz ve glutatyon redüktaz glutatyonun oksidasyon ve redüksiyonunda görev alan antiok­ sidan enzimlerdir. Glutatyon redüktaz, koenzimi FAD olup, okside glutatyonu (G-S-S-G) redükte glutatyona (GSH) dönüştürdüğü için antioksidan bir enzimdir. Membranda Bulunan Antioksidanlar



Ksantin oksidaz, üstteki şekilde görüleceği üzere iskemi reperfüzyon hasarında serbest radikal üretiminden direkt olarak sorumludur. Doğru cevap: E



E vitamini yağda eriyen en önemli antioksidan vitamindir. Başlıca görevi membranlarda ikili fosfolipid tabakada yer alan poliansatüre yağ asitlerini korumaktır. Bu yüzden membranlarda meydana ge­ len lipid peroksidasyona karşı en iyi antioksidan olan vitamindir. A vitamini türevlerinden beta karoten de önemli bir antioksidan olup membran bütünlüğünü sağlamada kritik önemi vardır. Beta karoten, membranlar üze­ rinde, daha çok düşük oksijen basıncında etkili bir antioksidan iken, E vitamini’nin normal oksijen



basıncında antioksidan etkisi daha belirgindir. HÜCRE DIŞI ANTİOKSİDANLAR Hücre dışında en iyi antioksidan Askorbik asittir.



132.02 +0 2 + 2H+ —> H20 2 * 0 2 tepkimesini düzen­ leyen antioksidan enzim aşağıdakilerden han­ gisidir? A) Süperoksit dismütaz B) Katalaz C) Glutatyon peroksidaz



D) Ksantin oksidaz E) Glutatyon redüktaz



Süperoksit (0 2 ) hücre içinde ilk oluşan radikal olup süperoksit dismütaz ile hidrojen peroksite çevrilir. Dolayısı ile 0 2 + 0 2 + 2H+ —►H20 2 + 0 2 tepkimesini süperoksit dismütaz enzimi düzenler.



Bunun dışında katalitik metal iyonlarını bağlayan bir­ çok plazma proteini örn. transferrin, laktoferrin, haptoglobulin, hemopeksin, seruloplazmin, albümin ve ürik asit gibi maddeler antioksidan moleküllerdir.



Doğru cevap: A



Ksantin oksidaz, antioksidan değil tam tersi oksidatif hasarı tetikleyen bir enzimdir. Pürin yıkımında görev alan bu enzim, direkt olarak hidrojen perok­ sit ve süperoksit gibi radikaller açığa çıkmasını sağlar.



133.Eritrosit membran direncinin sağlanması ve eritrositlerin hemolize karşı korunmasında han­ gisi doğrudan görev almaz?



Doğru cevap: B



A) Glutatyon B ) NADPH C) Glutatyon peroksidaz



131.İskemi reperfüzyon hasarı sırasında serbest radikal üretiminden sorumulu olan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Süperoksit dismütaz B) Katalaz C) Glutatyon peroksidaz



D) Glutatyon redüktaz E) Ksantin oksidaz



D) Sitokrom b5 redüktaz E) Glutatyon redüktaz Eritrositte H20 2’in yok edilmesinde redükte glutatyondan yararlanılır. Glutatyon, glutamat, sistein ve glisinden (y-glutamil sisteinil glisin) oluşan bir tripeptit’tir. Birçok hücrede bulunan redükte glutatyon (GSH), hidrojen peroksiti detoksifiye edebilir.



y



1



a



METABOLİZMA



Glutatyon peroksidaz, selenyuma bağlı bir antioksidan olup, glutatyon varlığında hidrojen peroksitin suya dönüşümünü sağlar. Glutatyon peroksidazla katalizlenen bu reaksiyon ile redükte glutatyon (GSH), okside glutatyon (GSSG) haline çevrilir. NADPH’ı kullanan glutatyon redüktaz (koenzimi FAD) glutatyonu tekrar indir­ genmiş hale çevirir. Sitokrom b5 redüktaz; Eritrositlerde yer alan ve he­ moglobin yapısındaki demiri (+2) halde tutarak methemoglobin oluşumunu engelleyen enzimdir.



Doğru cevap: D



Lökotrien ve prostaglandin sentezine katılır. Bazı yabancı bileşiklerin detoksifikasyonuna katılır. Bu konjugasyon reaksiyonları glutatyonu koenzim olarak kullanan glutatyon S-transferaz ile sağlanır. Aminoasitlerin, gama glutamil siklusu ile renal tübüler hücre zarından taşınmasını sağlar. Karaciğerde yer alan ve insülinin yıkımını yapan en­ zim glutatyon-insülin transhidrogenaz enziminin koenzimidir ve insülin yıkımına katılır.



T lenfosit ve NK hücrelerinin aktivitesini arttırarak immun savunma sisteminde görev alır. Nitrik oksit sentezinde glutatyon görev almaz. Doğru cevap: E



134.Selenyuma bağımlı olan antioksidan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Süperoksit dismütaz



B) Katalaz C) Glutatyon peroksidaz D) Glutatyon redüktaz E) Ksantin oksidaz



Birinci sorunun açıklamasından da görüleceği üzere glutatyon peroksidaz, selenyuma bağımlı antioksidan bir enzimdir.



Katalaz bir hem protein olup yapısında demir içe­ ren birantioksidandır. Süperoksit dismütaz (SOD) enziminin ise sitozolik formu bakır ve çinko içerir­ ken, mitokondriyal SOD mangan içerir. Glutatyon redüktazın kofaktörü FAD’dir. Ksantin oksidaz ise kofaktör olarak molibden içeren ve antioksidan olmayan bir enzimdir. Doğru cevap: C



136.Aşağıdaki antioksidanlardan hangisi membranlarda meydana gelen lipid peroksidasyona karşı ilk savunma sistemini oluşturur? A) Süperoksid dismütaz



B) Glutatyon peroksidaz C) Seruloplazmin



D) Vitamin E E) Vitamin C Bilindiği gibi hücre içinin sulu ortamından farklı olarak



membranlar hidrofobiktir. Burada oluşan radikaller lipofilik olduklarından hücre içinde oluşan radikaller­ den farklıdırlar, bunun neticesinde buradaki antiok­ sidan cevap da değişiktir. Örneğin yağda eriyen bir vitamin olan vitamin E membran tabakası dışında kötü bir antioksidan iken, membranlar üzerinde bilinen en güçlü ve en önemli antioksidandır.



Vitamin E, membranlardaki en önemli zincir kırıcı



135.Aşağıdakilerden hangisi glutatyonun görevle­ rinden birisi değildir? AjProstaglandin sentezine katılır. B) Hidrojen peroksitin suya çevrilmesinde rol oy­ nar. C) Detoksifikasyonda görev alır.



antioksidandır ve lipid peroksidasyona karşı korun­ ma mekanizmalarından en önemlisidir. Bu etkisini, erken dönemde serbest oksijen radikallerini tutarak, hücre membranlarını oksidatif hasara karşı korumak sureti ile gerçekleştirir. Vit E, membran işlevi ve ya­ pısında önemli rol oynayan hücre membranı içindeki poliansatüre yağ asitlerini dolayısı ile fosfolipidleri en iyi koruyan antioksidan özelliğindedir.



D) Eritrosit membran direncine katkı sağlar.



Aynı zamanda Vit E, köpük hücre (foam celi) olu­ şumuna neden olan LDL oksidasyonu’nu da en iyi



E) Nitrik oksit sentezine katılır.



engelleyen antioksidandır.



GSH’un (Glutatyon) görevleri: Hemoglobin, membran proteinleri ve çeşitli en­ zimlerin -SH gruplarının korunmasını sağlar. Hidrojen peroksit vb peroksitlerin detoksifikasyo­ nuna katılır.



Doğru cevap: D



75



METABOLİZMA



137. Lipid Peroksidasyonu neticesinde meydana gelen Malondialdehit için hangisi doğru değil­ dir? A) Yaşlılık pigmentinin yapısında yer alır B) Mutajendir C) LDL oksidasyonuna neden olur



D) Membran geçirgenliğinde artışa sebep olur E) Antioksidan bir maddedir



Lipid peroksidasyonun başlangıç, ilerleme ve sonlanma aşamaları sonucunda oluşan siklik endoperoksidler oksijen, ısı, hidroliz, katalitik metal iyonlarının vb. etkisiyle Malondialdehit (MDA) ve 4-hidroksinonenal gibi aldehit yıkım ürünleri meydana gelir. Lipid peroksidasyon esnasında oluşan konjuge dien ve MDA düzeyleri, oksidatif hasarın en sık kullanılan göstergelerindendir. Bu ürünler, vücudumuzda çeşitli moleküller ile reak­ siyona girerek onların yapılarını ve fonksiyonlarını değiştirirler. Örneğin MDA, proteinlerin tiyol gurupları, lipidlerin ve proteinlerin amino gurupları ile etkileşerek renkli lipidler ve kümelenmiş proteinler meydana ge­ tirir. Bu tip bir duruma, Lipofuscin (yaşlılık pigmenti) oluşumu örnek verilebilir. Ayrıca MDA mutajen olarak da etki eder. MDA, düşük dansiteli lipoproteinleri (LDL) okside ederek metabolik yolunu değiştirir.



Doğru cevap: E



Serin, glutamin, glisin ve treonin amino asitleri antioksidan savunmaya doğrudan katılmaz. Doğru cevap: C



139. Nitrik oksitin kaynağı olan amino asit hangisi­ dir? A) Asparajin B) Arjinin



138. Vücutta oluşan serbest radikallerin detoksifikasyonuna katılan amino asit aşağıdakilerden hangisidir? A) Glisin



C) Glutamin



D) Aspartat E) Alanin Nitrik Oksit, sitokrom p450 benzeri bir enzim olan



B) Glutamin



NO sentaz enzimi tarafından L-Arjinin’den sen-



C) Sistein



tezlenir.



D) Serin E) Treonin



NO etkilerini Atriyal Natriüretik Peptid (ANP), Brain Natriüretik Peptid (BNP) gibi cGMP aracı­ lığı ile gösterir.



Birçok hücrede bulunan redükte glutatyon (GSH) üç aminoasitten (y-glutamil- sisteinil- glisin) mey­ dana gelen bir tripeptittir. H20 2‘i detoksifiye etmede kullanılır. Glutatyonu glutatyon yapan içindeki sistein



Doğru cevap: B



amino asitidir. Glutatyonun reaktif oksijen radikallerini yok etmesinde önemlidir. Reaktif oksijen radikalini yok ederken sisteinin kendi yan zinciri (-SH grubu) okside hale geçer.



140.Arjininden nitrik oksit sentezi sırasında aşağı dakilerden hangisi rol almaz?



Glutatyon peroksidazla katalizlenen bu reaksiyon ile glutatyonun (GSH) yapısındaki -SH grubu bozulur ve okside glutatyon (G-S-S-G) oluşur. Hücrede, NADPH varlığında glutatyon redüktaz ile okside glutatyon tekrar redükte glutatyona çevrilir.



A) Kalsiyum-kalmodülin B) Moleküler oksijen C ) NADPH



D) FMN E) NADH



METABOLİZMA



76



Nitrik oksit, lipofilik özelliğinden dolayı reseptöre bağımlı olmadan membranlardan kolayca diffüze olabilen, kimyasal yapı açısından stabil olmayan ol­ dukça aktif bir moleküldür. Bilinen en düşük moleküler ağırlıklı biyoaktif üründür. 3-5 saniye gibi çok kısa bir yarı ömre sahiptir. Sitokrom p450 benzeri bir enzim olan NO sentaz enzimi tarafından L-Arjinin'den sentezlenir. NO etkilerini Atriyal Natriüretik Peptid (ANP), Brain Natriüretik Peptid (BNP) gibi cGMP aracılığı ile gösterir. NO sentaz enziminin başlıca iki türü bulunmakta­ dır. A. Yapısal NO sentaz: Ca / kalmodulin bağımlı olup, endotel, sinir doku ve trombositlerde bulunur. B. İndüklenebilen NO sentaz (İNOS): Hepatosit, makrofaj, nötrofillerde yer alan kalsiyumdan bağım­ sız enzim. NO sentezi için gerekli substratlar arginin, oksijen ve NADPH’dır.



FMN, FAD, Ca/kalmodülin, tetrahidrobiopterin ve Hem, NO sentazın koenzimleridir. NADH, nitrik oksit sentezinde kesinlikle rol al­ maz!!! Doğru cevap: E



141. Aşağıdakilerden hangisi nitrik oksitin özellikle­ rinden biri değildir?



142.Aşağıdakilerden hangisi G-proteinlerin özellik­ lerinden biri değildir? A) Üç alt üniteden oluşurlar. B) GDP bağlı iken inaktif haldedirler. C) Mitokondri iç zarında yerleşirler. D) Reseptörlerle etkileşirler. E) Alfa subünitleri aktiviteden sorumludur. G proteinler, mitokondri iç zarında yer almaz. Bu proteinler plazma membranının hücre içine bakan kısmına yerleşirler. Bu proteinler suda çözünen hormonların reseptörü ile ikincil haberciyi sentezleyecek enzim arasındaki ilişkiyi sağlar. G proteinler, alfa, beta ve gama olmak üzere üç tane subünit içerirler. G proteinin inaktif şeklinde (dinlenim halinde) alfa- subünitinde GDP bağlı olarak bulunur. G proteini aktiflendiğinde a-subüniti yapı­ sında bulunan GDP’yi bırakır ve sitozolden GTP alarak aktiflenir.



Aktiflenen a-subüniti, p ve y subünitlerini reseptöre bağlı olarak bırakır ve zar boyunca hareket ederek



membrana bağlı bir enzim olan adenilat siklazı aktifler. Artan cAMP, protein kinaz A’yı aktive eder. G proteini a-subüniti aynı zamanda GTPaz aktivitesi de taşır ve hormonal uyarı kesilince kendi üzerinde bulunan GTP’yi GTPaz ile parçalayarak GDP haline çevirir ve eski dinlenim haline döner. Bir çok hormon veya nörotransmitterin etkisi G proteinin tipine bağlıdır. Gs —> adenilat siklazı aktive eder. Gi —>adenilat siklazı inhibe eder.



A) cAMP üzerinden etki eder B) Trombosit agregasyonunu inhibe eder C) Vazodilatasyona yol açar D) Makrofajların bakterisidal etkilerine aracılık



Gq



fosfolipaz C’yi aktifler



Doğru cevap: C



eder



E) Fibrinolitik etkilidir Nitrik oksit (NO) endotel kaynaklı gevşetici faktördür. Etkisini cGMP ile gösterir. cGMP bağımlı protein kinaz (protein kinaz G) aktivasyonu spesifik proteinlerin fosforilasyonuna neden olur. NO aynı zamanda trom­ bosit agregasyon ve adhezyonunu inhibe eder, sinir sisteminde haberci molekül olarak işlev görür.



NO'in biyolojik etkileri: Vasküler düz kas relaksasyonu ile vazodilatatör etkili, trombosit adezyon ve agregasyonunda inhibisyon, tPA(doku plazminojen aktivatör) artışı ile fibrinolitik etki, immünomodülatör etki, lökosit adezyonunun inhibisyonu, antimikrobiyal ve antitümöral etkilidir.



143.Aşağıdaki hormonlardan hangisi adenilat siklazı inhibe etmez? A) Asetilkolin B) Anjiotensin II C) Adreno kortikotropik hormon (ACTH ) D) Alfa 2- adrenerjikler



E) Somatostatin ACTH, LH, FSH, TSH, GH, Glukagon gibi peptid yapıda hormonlar adenilat siklazı aktive ederek cAMP’yi arttırarak etki ederler. Asetil kolin, anjiotensin II, Alfa 2-adrenerjikler, opiyoidler ve somatostatin ise cAMP’yi azaltan maddelerdir.



Doğru cevap: A Doğru cevap: C



144. Aşağıdakilerden hangisinin fonksiyonu yoktur?



ikincil



haberci



A) Kalsiyum B) İnozitol trifosfat C) cAMP



D) cGMP E) Kalmodulin Membranlar yağlı bir ortam olduğundan suda çö­ zünen hormonlar membranı geçemezler. Bu tip hormonlar hücre içinde etkilerini gösterebilmek için ikincil habercilere ihtiyaç duyarlar.



İnozitol 1,4,5-trifosfat, endoplazmik retikulum’daki reseptörlere bağlanıp intrasellüler ala­ na hızla kalsiyum salınımını sağlar. İntrasellüler kalsiyum artışı, kalsiyum- kalmodulin kompleksi oluşumuna neden olur. Diaçilgliserol, protein kinaz C’yi uyarır. Protein kinaz C maksimum aktivite için Ca’a gereksinim gösterir. Diaçilgliserol’ün protein kinaz C’nin Ca’a olan afinitesini artırarak etki gösterdiği düşü­ nülmektedir. Bu iki mesajcı (inozitol 1,4,5 trifosfat ve DAG) sinerjist etki gösterir.



Doğru cevap: D



Bu sistemlerde hormon veya nörotransmitter hücre



yüzeyinde bulunan reseptöre bağlandıktan sonra, hücre içi etkilerin oluşması için ikincil habercileri kullanılır. En yaygın olarak bilinen ikincil mesajcı sistemleri Adenilatsiklaz sistemi (cAMP), guanilat siklaz (cGMP) sistemi ve kalsiyum-inozitol trifos­ fat fosfat sistemidir. Kalmodulin bir ikincil haberci olmayıp kalsiyu­ mun hücre içindeki etkilerine aracılık etmektedir. Kalmodulin yaygın bir şekilde tüm hücrelerde yer alır. Kalmodulin, troponin C (iskelet ve kalp kasında kasılma işleminde Ca etkisine aracılık eden) ile yapısal ve fonksiyonel benzerlik gösterir. 4 Ca, kal­ modulin ile bağlanınca yapısal değişiklik ortaya çıkar ve uyarılmış Ca-kalmodulin kompleksi, büyük bir kısmı enzim olan çeşitli proteinleri uyarır.



Doğru cevap: E



146.Hormonal bir etkide, hücre içi depolardan kalsiyum çıkışını sağlayan aşağıdakilerden hangisidir? A) Diaçilgliserol B) Kalmodulin C) cAMP



D) cGMP E) İnozitol-3-P



Gq kenetli reseptörlerin aktivasyonu fosfolipaz C’yi aktive eder. Fosfolipaz C’nin substratı membrana bağlı bir fosfolipid olan fosfatidil inozitol 4,5-bifosfattır. Bu enzimin etkisi ile inozitol trifosfat (IP3) ve diaçil gliserol (DAG) adlı iki tane ürün ortaya çıkar.



İP3, endoplazmik retikulum’dan intrasellüler ala­ na hızla kalsiyum salınımını sağlar. 145. Membran fosfolipidlerinden hangisi fosfolipaz C ile hidrolize olunca, ikincil haberci bileşikle­ rin salınmasına yol açar?



Doğru cevap: E



A) Fosfatidilkolin B) Fosfatidiletanolamin C) Difosfatidil gliserol



D) Fosfatidilinositol 4-5 difosfat E) Fosfatidilserin



İkinci habercisi kalsiyum veya inositol-P3 olan bazı hormonlar; alfa- 1- adrenerjik katekolaminler, antidiüretik hormon (ADH), asetilkolin (müskarinik), gastrin, gonadotropin salıcı hormon (GnRH), kolesistokinin ve oksitosin’dir. Bu hormonlar Gq üzerinden fosfolipaz C’yi aktive ederler. Fosfolipaz C, Gq proteinin a-subünitesi tarafından uyarılır ve aktiflenir. Fosfolipaz C’nin substratı membrana bağlı bir fosfolipid olan fosfatidil inozitol 4,5-bifosfattır ve bu enzimin etkisi ile inozitol trifosfat (IP3) ve diaçil gliserol (DAG) adlı iki tane ürün ortaya çıkar.



147. Aşağıdaki hormonlardan hangisi cAMP’yi ikin­ cil haberci olarak kullanmaz? A) Brain natriüretik peptid B) FSH C) LH



D) ADH E) TSH



Siklik-AMP’yi ikincil haberci olarak kullanan başlı­ ca hormonlar; TSH, ACTH, glukagon, lüteinizan hor­ mon, katekolaminler, ADH, FSH vb hormonlardır.



Atriyal natriüretik faktör, brain natriüretik faktör ve nitrik oksit guanilat siklaz aktivasyonuna neden olur ve ikinci haberci olarak cGM P’yi kullanırlar. Doğru cevap: A



METABOLİZMA



7



METABOLİZMA



78



148. İkincil haberci olarak kalsiyum ve/veyafosfatidil inozitolleri kullanan hormonların reseptörlerine bağlanması sonucu aşağıdakilerden hangisi görülmez?



Nitrik Oksit, ise lipofilik bir madde olduğu için sitozole geçer. Sitozoldeki reseptörü olan sitozolik guanilat siklaz’ı aktive ederek cGMP’yi ikincil haberci ola­ rak kullanır.



A) İnozitol trifosfat (inozitol 1,4,5 trifosfat) artar B) Fosfolipaz C aktive olur



Doğru cevap: E



C) Gq alfa subüniti aktive olur



151.Kolera toksinini bağırsaklardaki reseptörü han­ gi yapıdadır?



D) Protein kinaz C aktive olur E) Proteinler defosforile hale geçer Gq kenetli reseptörlerin aktivasyonu fosfolipaz C’yi aktive eder. Fosfolipaz C’nin etkisi ile inozitol trifosfat (IP3) hücre içerisinde artar. İP3, endoplazmik retikulum’dan intrasellüler ala­ na hızla kalsiyum salınımını sağlar. Kalsiyumun etkisi ile en son protein kinaz C aktive olur ve sonuç olarak hedefteki enzimler fosforillenir. Doğru cevap: E



149.Boğmacada akciğerlerde sekresyon artmasının biyokimyasal nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Adenilat siklazın inhibisyonu B) Protein kinaz C nin aktivasyonu



A) Adenilat siklaz B) GM3 gangliyozid C) GM1 gangliyozid



D) Guanilat siklaz E) Fosfolipaz C Kolera toksinin sorulmamış tek sorusudur. Kolera toksinini bağırsaktaki reseptörü GM1 gangliozidtirü Doğru cevap: C



152.G stimülatör (Gs) alfa subüniti aktif durumda iken ADP ribozillenme ile GTPaz aktivitesini bozan ve G stimülatörün istirahat fazına geçişini engelleyerek cAMP’yi arttıran madde hangisidir?



C) Guanilat siklazın aktivasyonu



A) Pertusis toksini



D) Hücre içi cAMP artışı



C) Teofilin



E) Klostridium alfa-toksini



E) Diaçilgliserolün artışı Gi proteinlerinin alfa subüniti aktive olduğu zaman adenilat siklazı inhibe ederek cA M P ’yi azaltır.



Pertusis toksini Gi-alfa subünitine ADP-ribozun bağlanmasını sağlar böylece Gi-alfa subüniti akti­ ve olamaz. Bu durumda adenilat siklaz ters bir etki ile aktive olur bu da cAMP’nin artmasına sebep olur. Boğulma tarzı öksürüğün sebebi bronşlarda cAMP etkisi ile artan sekresyonlardır. Doğru cevap: D



150.Brain natriüretik peptit (BNP) hangi enzimi aktive eder? A) Adenilat siklaz



B) Kolera toksini D) Kafein



G-stimülatör (Gs) proteinlerinin alfa subüniti aktiviteden sorumludur ve aynı zamanda GTPaz aktivitesi mevcuttur. Kolera toksini, Gs-a subünitine ADPribozil transferaz ile ADP-riboz bağlar ve GTPaz etkisini bloke eder. Sonuç olarak istirahat fazına geçemeyen Gs alfa subüniti sürekli olarak adenilat siklazı uyarır ve cAMP artar. Bunun neticesinde barsaklardan sıvı ve elektrolit kaybı meydana gelir. Gi proteinlerinin alfa subüniti aktive olduğu zaman adenilat siklaz inhibe olur ve cAMP azalır. Pertusis toksini, Gi-alfa subünitine henüz aktive olmamış­ ken ADP-ribozu bağlar. Böylece Gi-alfa subüniti ak­ tive olamaz. Sonuç olarak ters bir etki ile adenilat siklaz aktive olur bu da cAMP ve akciğerlerde sekresyonların artmasına sebep olur. Boğulma tarzı öksürüğün sebebi budur.



B) Fosfolipaz C C) Sitozolik guanilat siklaz



D) Protein kinaz A E) Membrana bağlı guanilat siklaz Membrana bağlı guanilat siklaz’ı aktive ederek cGM P’yi ikincil haberci olarak kullanan başlıca iki hormon bulunur. Atriyal natriüretik peptit (ANP) ve Brain natriüretik peptit (BNP).



NaF adenilat siklazın irreversibl bir aktivatörüdür. Dolayısı ile cAMP’yi G proteinlerden bağımsız bir şekilde arttırır.



cAMP’yi —> 5’ AMP’ye çevirerek etkisini azaltan fosfodiesteraz enzimidir. Kafein ve teofilin gibi metil-ksantin türevleri fosfodiesterazı inhibe ede­ rek cAMP’yi arttırırlar. Doğru cevap: B



153.G inhibitör (Gi) alfa subünitine henüz aktive olmamış iken ADP ribozu bağlayan ve böylelik­ le G inhibitörü inhibe ederek cAM P’yi arttıran madde hangisidir? A) Pertusis toksini B) Kolera toksini C) Metil ksantinler D) Sodyum florid E) Difteri toksini Gi proteinlerinin alfa subüniti aktive olduğu zaman adenilat siklazı inhibe ederek cAMP’yi azaltır. Bir üstteki sorunun açıklamasından da görüleceği üze­ re pertusis toksini Gi-a subünitine ADP-ribozun bağlanmasını sağlar böylece Gi- subüniti aktive olamaz. Bu durumda adenilat siklaz ters bir etki ile aktive olur bu da cAM P’nin artmasına sebep olur. Boğulma tarzı öksürüğün sebebi bronşlarda cAMP etkisi ile artan sekresyonlardır.



Doğru cevap: A



154.Kolera toksini G stim ülatör (Gs) alfa subünitine aktif durumda iken hangisini bağlayarak G s’nin istirahat fazına geçişini engeller?



A d e n ila t s ik la z s iste m in d e k i ik in cil h aberci cAM P’dir. cAMP sitoplazmik enzim olan protein kinaz A’yı aktifler. Protein kinaz A’nın aktif şekli olan serbest katalitik alt birimleri ATP’den aldıkla­ rı fosfor grubunu proteinlerdeki serin, treonin ve tirozin amino asitlerine transferini katalize eder. Guanilat siklaz sisteminde ikincil haberci cGMP’dir. Guanilat siklazın membrana bağlı ve sitozolik resep­ törü bulunur. Atriyal natriüretik peptid ve brain natriüretik peptid, membrana bağlı guanilat siklazı aktive ederek cGM P’yi arttırır. Nitrik oksit ise sitozolik guanilat siklazı aktive ederek cG M P’yi arttırır. Siklik GMP artışı, sitozolde inaktif formdaki protein kinaz G ’yi aktifler. Aktiflenmiş protein kinaz G’ler hedef proteinleri fosforiller ve fosforillenmiş proteinlerle hücre içi etkiler ortaya çıkar. İkincil haberci, Gq ve fo s fo lip a z C üzerinden kalsiyum / inozitol trifosfat döngüsü ise en son protein kinaz C aktive olur ve hedefteki enzimler fosforillenir. Tiroksin ve steroid hormonlar gibi yağda eriyen hormonlar, ikincil haberci kullanmaz. Dolayısı ile protein kinazlar üzerinden fosforilasyonu yapmaz­ lar. Bu tip hormonlar, hücre içindeki reseptörlerine bağlanarak etki gösterirler. DNA’ya bağlanarak mRNA transkripsiyonunu ve protein sentezini arttırırlar.



Doğru cevap: E



A) cAMP B) Fosfat 156.Aşağıdaki hormonlardan hangisi adenilat siklazı aktive ederek etki etm ez?



C) Adenilat D) UDP



A) Somatostatin



E) ADP-riboz Kolera ve boğmaca toksinlerinin, ADP-ribozil transferaz aktiviteleri vardır. Kolera toksini Gs- alfa subünitine aktif durumda iken ADP-ribozun bağlanmasını sağlar. Böylece GTPaz etkisi bloke olur. İstirahat fazına geçemeyen G s-a subüniti, adenilat siklazın sürekli aktive olmasına ve cAMP artışına neden olur. Sonuç olarak bağırsaklardan sıvı ve elektrolit kaybı meydana gelir.



B) ACTH C) Kalsitonin D) Glukagon E) Tiroid stimüle edici hormon Adenilat Siklazı Uyaran Hormonlar (Ga); ACTH, ADH, Beta-Adrenerjikler, CRH, FSH, Glukagon, hCG, Kalsitonin, LH, LPH, MSH, PTH, TSH Adenilat Siklazı inhibe eden hormonlar (G,); asetil kolin, alfa2-adrenerjikler, anjiyotensin II, somatostatin ve opioidlerdir.



Doğru cevap: E



Doğru cevap: A 155. Aşağıdaki terden hangisi bir protein kinazı uyararak proteinlerin fosforilasyonuna neden olm az? A) Nitrik Oksit



B) cAMP



C) cGMP



D) Kalsiyum E) Tiroksin



157. Hücre içinde kalsiyumun ikincil haberci olarak kullanıldığı bir hormonal etkide aşağıdakilerden hangisinin rolü yoktur? A) Gq proteini C) Diaçilgliserol



B) Fosfolipaz C D) İnozitol trifosfat E) Protein kinaz G



METABOLİZMA



79



İkinci habercisi kalsiyum/ inositol-P3 olan bazı hormonlar; alfa-1-adrenerjik kateşolaminler, ADH, asetilkolin (müskarinik), gastrin, gonadotripin salıcı hormon (GnRH), kolesistokinin ve oksitosin’dir. Bu hormonlar Gq üzerinden fosfolipaz C’yi aktive ederler. Fosfolipaz C, Gq proteinin a-subünitesi tara­ fından uyarılır ve aktiflenir. Fosfolipaz C ’nin substratı membrana bağlı bir fosfolipid olan fosfatidil inozitol 4,5-bifosfattır ve bu enzimin etkisi ile inozitol trifos-



fat (IP3) ve diaçil gliserol (DAG) adlı iki tane ürün ortaya çıkar. İnozitol 1,4,5 trifosfat (IP3), endoplazmik retikulumdaki reseptörlere bağlanıp intrasellüler alana hızla kalsiyum salınımını sağlar. Kalsiyum diaçil gli-



serol’le sinerjistik etkili olup protein kinaz C’yi aktifler. Guanilat siklaz sistem indeki ikincil haberci cGMP’dir. cGMP, sitoplazmik enzim olan protein kinaz G’yi aktive eder.



Fosfolipaz C’nin araşidonik asitle hiçbir ilgisi yoktur. Araşidonik asitin fosfatidil inozitolden serbestleşmesini sağlayan enzim fosfolipaz A2’dir. Doğru cevap: C



160.Protein kinaz G nın aktive olmasını sağlayan ikincil haberci molekül aşağıdakilerden hangi­ sidir? A) ATP



B) AMP



C) GMP



D) cAMP E) cGMP



Guanilat siklaz sistemindeki ikincil haberci cGMP’dir. cGMP, sitoplazmik enzim olan protein kinaz G’yi aktifler. Doğru cevap: E



Doğru cevap: E



158.Protein yapısında fosforillenen en önemli amino asit aşağıdakilerden hangisidir? A) Serin



B)Treonin



C) Tirozin



D) Sistein E) Asparajin



Protein yapısında fosforlanan üç amino asit; serin, treonin ve tirozindir. Bu soru TUS’ta en az iki kez soruldu. Bu yüzden bu soru muhtemelen bu şekilde sorulma olasılığı yüksek.



Dolayısı ile; protein yapısında fosforlanan en önemli amino asit; SERİN’dir. Doğru cevap: A



159.Fosfolipaz C enzimi ile ilgili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi yanlıştır?



161.Brain Natriüretik peptid (BNP) reseptörünün tipi ve oluşturduğu ikinci haberci molekül aşağıdakilerden hangisinde birlikte verilmiştir? A) Gs proteinine bağlı reseptör - cAMP B) Gq proteinine bağlı reseptör - Kalsiyum C) Plazma zarına yerleşik guanilat siklaz - cGMP D) Sitoplazmik guanilat siklaz - cGMP E) Plazma zarına yerleşik tirozin kinaz - IP3



Atriyal natriüretik peptid (ANP) ve Brain natriüre­ tik peptid (BNP), plazma membrana bağlı guanilat siklazı aktive ederek cGMP’yi arttırır. Sitozolik Guanilat Siklaz: Bu enzim nitrik oksitle (NO) stimüle olur. Sadece NO'in etkilerine aracılık eder. Sekonder mesajcı cGMP, sitozolde inaktif form­ daki protein kinaz G'yi aktifler.



A) Plazma membranında bulunur. B) Aktive edilince, hücrede kalsiyum artar.



Doğru cevap: C



C) Araşidonik asitin serbestleşmesini sağlar. D) Gq proteini ile aktive edilir. E) Fosfotidil inozitol 4,5 bifosfatı substrat olarak kullanır. Hücre zarında bulunan fosfolipaz C, Gq tarafından uyarılır. Fosfolipaz C, membran lipidlerinden fosfo­ tidil inozitol 4, 5 bifosfatı substrat olarak kullanır ve İnozitol trifosfat ve diaçilgliserole parçalar. Her ikisi de ikincil habercidir. İnozitol trifosfat hücre içerisinde kalsiyumun sitozolde artışını sağlar. Kalsiyum ve diaçilgliserol birlikte protein kinaz C’yi aktive eder.



162.Aşağıdakilerden hangisi atrial natriüretik faktör ve brain natriüretik faktör reseptörlerinin ortak özelliklerinden biri değildir? A) Hücre zarında bulunurlar. B) G stimülatörü (Gs) aktive ederler. C) Membrana bağlı guanilat siklazı aktive ederler. D) cGMP’yi arttırırlar.



E) Protein kinaz G’yi aktive ederler.



1



Membrana bağlı guanilat siklaz enzimi reseptörünün yapısal bir parçası olduğundan, yapısal olarak tirozin spesifik protein kinazlara benzer. Bu nedenle



hormon reseptöre birleştikten sonra guanilat siklaz reseptörün bileşeni olduğu için direkt olarak aktiflenir. Plazma membrana bağlı guanilat siklaz, cGMP’yi arttırır. cGMP, sitozolde inaktif formdaki protein kinaz G'yi aktifler. Sonuç olarak hücre içinde bir takım enzimler ve proteinler fosforile hale geçer. Bu sistemde, G stimülatör olsun diğer G protein­ ler olsun, hiçbir G protein kullanılmaz!!! Doğru cevap: B



163.Aktive olmuş bir G-protein, istirahat fazına na sil geçer? A) Hormonun reseptörüne bağlanmasıyla B) G proteinlerinin reseptöre bağlanmasıyla C) Alfa subünitinde GDP’nin GTP ile yer değiştir­ mesiyle D) Alfa subinitinin p ve y alt birimlerinden ayrılma­ sıyla



E) G alfa tarafından GTP’nin hidrolizi ile G protein, hücre membranının iç kısmına yerleşmiş olan ve a, p, y olmak üzere üç tane subüniti olan bir proteindir. G proteinin inaktif şeklinde (dinlenim halinde) a-subüniti GDP’li haldedlir. G proteini aktiflenirken a-subünit yapısında bulunan GDP’yi bırakır ve sitozolden GTP alarak aktiflenir. Aktiflenen a-subüniti p ve y subünitlerini reseptöre bağlı olarak bırakarak ayrılır. Zar boyunca hareket ederek membrana bağlı olan ve bir ikincil haberci sentezleyecek olan bir enzimi ör. adenilat siklazı



aktifler. G proteini a-subüniti aynı zamanda GTPaz aktivitesi de taşır ve hormonal uyarı kesilince kendi



üzerinde bulunan GTP’yi GTPaz ile parçalayarak GDP haline çevirir ve eski dinlenim haline döner.



Doğru cevap: E



164.Hücre içi aracı olarak kalsiyum kullanılan bir hormonal iletim sırasında, aşağıdakilerden hangisinin rolü yoktur? A) Kalsiyum / kalmodulin bağımlı protein kinaz B) Fosfolipaz C C) Tirozin kinaz



D) Diaçilgliserol E) Inozitoltrifosfat



Kalsiyum / fosfatidil inozitol sistemi; Bir çok reseptör, nörotransmitter veya hormonlar fosfolipaz C olarak bilinen membrana bağlı fosfodiesterazı aktive ederek yanıt verirler. Fosfolipaz C, adenilat siklaz benzeri membrana bağlı bir enzimdir.



Fosfolipaz C, Gq proteinin a-subünitesi tarafın­ da uyarılır ve aktiflenir. Fosfolipaz C ’nin substratı membrana bağlı bir fosfolipid olan fosfatidil inozi­ tol 4,5-bifosfattır ve bu enzimin etkisi ile inozitol trifosfat (IP3) ve diaçil gliserol (DAG) adlı iki tane ürün ortaya çıkar.



İnozitol 1,4,5 trifosfat (IP3): Bu madde endoplazmik retikulum’daki reseptörle­ re bağlanıp intrasellüler alana hızla Ca++ salınımını sağlar. İntrasellüler Ca++ artışı, Ca-kalmodulin kompleksi oluşumuna neden olur. Bu kompleks kısa süreli bir kimyasal sinyaldir. Diaçilgliserol, pro­



tein kinaz C’yi uyarır. Protein kinaz C maksimum aktivite için kalsiyuma gereksinim gösterir. Tirozin kinaz, insülinin reseptöründe bulunan bir enzim olup, insülinin bazı etkilerine aracılık etmek­ tedir. Ayrıca büyüme hormonu ve sitokinler gibi bazı faktörler ise sitozolik tirozin kinaz (Jak kinaz) üzerinden etki ederler. Tirozin kinazın kalsiyum inozitol trifosfat döngüsü ile hiçbir ilişkisi yoktur. Doğru cevap: C



165.Eschericia coli'nin gastrointestinal sistemde, ısıya dayanıklı enterotoksiniyle sekresyonları arttırarak diyareye yol açan ikincil haberci aşağıdakilerden hangisidir? A) cAMP artışı C) cAMP azalışı



B) İnozitol trifosfat D) Kalsiyum E) cGMP



cGMP, intestinal bir peptid olan guanilin tarafından uyarılan bir reseptörün bileşeni olarak da yer alır. Bu reseptörün uyarımı ile barsaktan klorür salınır. Bu reseptör E.Coli'nin ısıya dayanıklı enterotoksi­ niyle ve diğer gram (-) bakterilerce de uyarılır. Artmış



cGMP bağırsakta klörür sekresyonunu artırır, su geri emilimi azalır ve diyare oluşur. Kolera toksini ise Gs-a subünitine aktif durumda iken ADP-ribozun bağlanmasını, böylece GTPaz etkisini bloke edilmesine neden olur. İstirahat fazına geçemeyen Gs-a subüniti, adenilat siklazın sürekli aktive olmasına ve cAMP artışına neden olur. Bunun neticesinde barsaklardan sıvı ve elektrolit kaybı mey­ dana gelir.



E. coli'nin ısıya dayanaksız enterotoksini ise kole­ ra toksini gibi cAMP üzerinden diyareye yol açar. Doğru cevap: E



METABOLİZMA



Atrial Natriüretik faktör ve brain natriüretik fak­ tör reseptörü membrarıa bağlı guanilat siklazdır.



166.Sinyal iletiminde, bir molekülün çok sayıda mo­ lekülü aktive etmesi ve bu yolla her aşamada aktifleşen molekül sayısının katlanarak artması olayına ne ad verilir? A) Özgüllük B) Amplifikasyon C) Kooperativite



D) Desensitizasyon



Kooperativite; Bir proteindeki aktif bölgelerden birine tek bir molekülün bağlanması ile diğer bölgelerin ilgisinin artmasına Kooperativite denir. Örneğin toplam dört adet oksijen taşıyabilen hemog­ lobin yapısına, ilk oksijenin bağlanmasıyla birlik­ te, sonuncu oksijenin bağlanması 300 kat daha kolaylaşmaktadır. Doğru cevap: B



E) Integrasyon cAMP, cGMP ve kalsiyum inozitol trifosfat gibi ikincil haberciler, etkilerinin büyük kısmını protein kinazlar üzerinden gösterirler. Tek bir protein kinazın



aktivasyonu her seferinde katlanarak milyonlarca enzimi aktive edebilmektedir. Buna amplifikasyon denilmektedir.



167.Fosfodiesteraz enzimleri aşağıdaki moleküller­ den hangisinin yıkımını sağlar? A) ATP, GTP B) cAMP, cGMP C) DNA



Örneğin; Glikojenolizle ilgili bir örnek verirsek,



D) tRNA



epinefrin hormonu reseptörüne bağlandığında, bir adet adenilat siklazı aktive etmektedir. Bir adet adenilat siklazın aktivasyonu ise yüz adet cAMP üretimini sağlamaktadır. Yüz adet cAMP, yüz adet protein kinaz A’yı aktive eder. Bundan sonra her



E) mRNA



basamak olayı x100 misli ile katlayarak arttırmakta­ dır. Yüz adet protein kinaz A, 10.000 adet glikojen fosforilaz kinazı uyarır. 10.000 adet fosforilaz kinaz 1.000. 000 adet glikojen fosforilaz enzimini aktive eder. En sonunda 1.000.000 adet aktif glikojen fosforilazın her biri, glikojenden yüzer adet glukoz 1- fosfat açığa çıkarır. Sonuç olarak epinefrinin reseptörüne bağlanması ile glikojenden yaklaşık



cAMP fosfodiesteraz ile yıkılarak 5’AMP’ye dö­ nüştürülür. Fosfodiesteraz enziminin kofaktörü magnezyumdur. Fosfodiesteraz enzim inhibitörleri hücre içi cAMP miktarını arttırırlar. Kafein, teofilin gibi maddeler fosfodiesterazı inhibe ederler. cGMP guanilil siklaz ile GTP’den sentezlenir. cGMP,



fosfodiesteraz ile 5IGMP’ye yıkılır. Doğru cevap: B



100.000. 000 adet glukoz 1- fosfat açığa çıkar. Desensitizasyon, transmitterin uzun süreli varlığı ile ortaya çıkan bir inaktivasyon şeklidir. Bu durum deneysel olarak uzun süre Asetil kolin uygulaması sonucunda Asetil kolin reseptöründen elde edilen akı­ mın birkaç saniyede azalması ile de gösterilmiştir.



168.Spesifik olarak fosfodiesteraz tip 5'i inhibe ederek etki gösteren madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Sildenafil



İntegrasyon, bir reaksiyonu aktive eden reseptör



B) Sodyum-florid



(veya durum) ile, inhibe eden reseptör aynı anda uyarılırsa net sonuç reaksiyon denge halinde olur ve herhangi bir etki olmaz.



C) Teofilin D) Somatostatin



E) Kafein



Örneğin 2,3- bifosfogliserat artışı, hemoglobin



oksijen dissosiyasyon eğrisini sağa kaydıran bir durumdur. Asidoz da, eğriyi sağa kaydıran bir durumdur. Ancak diyabetik keto asidozda dokular glukagonun etkisi altında olduğundan, glikolizin bir yan ürünü olan 2,3 bifosfogliserat üretilemediği için azalır ve eğri sola gitmeye çalışır. Bir yandan da asidoz olduğu için eğri sağa gitmeye çalışır. Net sonuç hemoglobin oksijen dissosiyasyon eğrisi ne sağa ne de sola gidemez ve olduğu yerde kalır.



Özgüllük; Reseptörün aktif bölgesi sadece kendi substratına özel olduğu için, aktif bölge dolu iken yapısal benzeri başka bir molekül gelse bile bağla­ namaz.



Hücre içi cGMP, fosfodiesteraz enzimleri ile yıkılır. İnsan penis dokusunda dört fosfodiesteraz izoformu (tip 2,3,4,5) saptanmakla birlikte, bu dokudaki baskın izoform tip 5'tir. Sildenafil (Viagra), cGMP-spesifik fosfodiesteraz tip 5'in (PDE5) oral etkili, güçlü ve selektif bir inhibitörüdür. Sildenafil, bu etkisiyle korporal düz kaslarda cGMP konsantrasyonunu art­ tırarak, nitrik oksitin vazodilatatör etkisini güçlendirir. Sildenafil, diğer fosfodiesteraz izoformlarına göre PDE 5 üzerinde 10-10.000 kat daha seçicidir.



Doğru cevap: A



1.



Fagosite edilen bakterilerin yok edilmesi sıra­ sında serbest radikal üretimi için gerekli olan madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Askorbik asit



nötrofiller vermektedir. İmmun bir uyarı, kemotaktik faktörler veya fagosite edilebilir partiküllerle nötrofilleri aktive ederek membrana bağlı NADPH oksidaz enzim sistemini uyarmaktadır. Bu enzim sisteminin uyarılması sonucunda süperoksit radikali meydana gelmektedir. Bu esnada oksijen tüketiminde aşırı bir artış görüldüğü için bu olaya “Respiratuar Burst” denilmektedir.



B) NADH



C) FADH2



D) Tiyoredoksin E) NADPH



Hekzos monofosfat yolu; sitozolde gerçekleşir ve hücredeki biyokimyasal reaksiyonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH ihtiyacını karşılar.



Vitamin C’nin aktif formu, direkt olarak askor­ bik asit’tir. Vitamin C, kollajenin prolin ve (izin birimlerinin hidroksilasyonu gibi hidroksilasyon reaksiyonlarında, koenzim olarak rol oynar. Oksidasyon- redüksiyon tepkimelerine katılır (askorbat-dehidroaskorbat). Bu vitamin plazmadaki en iyi antioksidan olup,sağlık için yararlı etkileri bu­ lunmaktadır. Ancak unutulmaması gereken, Vit C, hem antioksidandır, hem de fazla alındığı takdirde pro-oksidan etkili olan bir maddedir. Fazla alınan vit C ferri formundaki (+3) değerlikli demiri, ferro (+2) haline indirger. Bilindiği üzere serbest haldeki ferro demir, hidrojen peroksit ile reaksiyona gi­ rerse (Fenton reaksiyonu) en tehlikeli radikal olan hidroksil radikali oluşur.



NADPH’ın görevleri; İndirgeyici Biyosentez: NADPH, NADH gibi yük­ sek enerjili bir molekül olarak kabul edilir, ancak bu molekülün elektronları NADH da olduğu gibi oksijene iletilmekten (ETZ) çok indirgeyici biyosentezde kullanılmaktadır. Örneğin NADPH yağ asidi ve steroid biyosentezinde elektron kaynağı olarak kullanılır. Sitokrom P-450: Karaciğer mikrozomal sitokrom P-450 mono-oksigenaz sistemi için NADPH varlığı kritiktir. Bu enzim steroidler, alkoller ve bazı ilaçlar gibi aromatik ve alifatik bileşiklerin çözünebilir şekil­ lerine dönüştürülerek böbrek yoluyla atılabilir hale getirilip detoksifiye edilmelerinde görev yapar.



Hidrojen peroksidin indirgenmesi: H20 2, moleküler oksijenin indirgenmesi, ilaçlar ve çevresel toksin­ lerle reaksiyonlar neticesinde sürekli olarak meydana gelen bir reaktif oksijen ürünüdür. Reaktif oksijen ürünleri reperfüzyon hasarı, kanser, inflamatuar hastalıklar ve yaşlanma gibi bir çok proçesden so­ rumludur. Hücrede bunlara karşı bazı antioksidan mekanizmalar mevcuttur. Bir çok hücrede bulunan ve birtripeptid-tiol olan (y-glutamil-sisteinil-glisin) redükte glutatyon, H20 2’İ kimyasal olarak detoksi­ fiye edebilmektedir. Bu reaksiyonu glutatyon peroksidaz düzenlemektedir. Ancak bu reaksiyonda okside olarak koruyucu özelliklerini yitiren redükte glutatyonun yerine konması gerekir. Hücrelerimiz, indirgeyici elektron kaynağı olarak NADPH’ı kul­ lanan glutatyon redüktazın katalizlediği bir reaksi­ yon ile tekrardan redükte glutatyonu sentezler. Böylece NADPH, H20 2 ’in indirgenmesinde indirekt elektron kaynağı olarak rol alır ve antioksidan sa­ vunmaya katkıda bulunur.



DNA sentezi için deoksinükleotidler gerekmektedir. Ribonükleotid redüktaz; nükleozid disfosfat’ları (ADP, GDP, CDP ve UDP) özgün olarak deoksi şekillerine; dADP, dGDP, dCDP ve dUDP indir­ ger. Bunun için öncelikle tioredoksin adı verilen indirgeyici bir ajan gereklidir. Tioredoksinin işlev görebilmesi için, indirgenmiş şekline dönmesi gereklidir. Burada indirgeyici güç olarak NADPH kullanılır ve bu reaksiyonu tioredoksin redüktaz enzimi düzenler. NADH ve FA DH 2 TC A döngüsü, mitokondriyal beta oksidasyon gibi reaksiyonlarda oluşmakta ve Elektron transport zincirinde ATP'ye dönüşmek­ tedir.



Doğru cevap: E



2.



Hemolitik anemilerde aşağıdaki enzimlerden hangisinin serum değeri yükselir? A) Hekzokinaz



B) Fosfofruktokinaz C) Trioz-fosfat izomeraz



Lökositler ile fagositoz: Bilindiği gibi fagositoz özellikle bakteriyel enfeksiyonlarda önemli bir sa­ vunma mekanizmasıdır. Akut inflamasyona ilk yanıtı



D) Pirüvat kinaz



E) Laktat dehidrogenaz



Glikolitik yolun (Embden- meyerhoff yolu) enzim­ lerinin doğumsal eksiklikleri hemolitik anemiye yol açar. Bu yoldaki enzim defektlerinin %95’i pirüvat kinaz, % 4’ü ise fosfoglukoz izomeraz eksikliğidir. Hekzokinaz, trioz fosfat izomeraz ve fosfofrutokinaz glikoliz enzimleri olup eksikleri hemolitik anemiye yol açar.



4.



A) Oligosakkarid birimleri içerirler. B) Hücre yüzey antijeni olarak görev alırlar. C) Plazmadaki proteinlerin çoğunu oluştururlar.



D) Tekrarlayan disakkarit birimleri içerirler. E) Immunglobülinlerin yapısında yer alırlar.



Olgun eritrositlerde, mitokondri yoktur. ATP üretimi tamamen glikolize bağlıdır. Hastaların



Glikoproteinler, oligosakkaritlere kovalen olarak bağlanmış proteinlerdir. GAG’lardan, karbonhid­ rat zincirinin daha kısa oluşuyla ayrılır (genelde 3-12 kalıntı). Glikoproteinler çok değişik miktarda karbonhidrat içerirler. Örneğin, IgG kütlesinin %4’ü kadar, eritrosit membranının yapısında yer alan glikoforin %20 den fazla, gastrik glikoprotein olan müsin %60’dan fazla karbonhidrat içerir.



eritrositleri tipik olarak % 5-25 oranında normal aktiviteye sahip pirüvat kinaz içerdiklerinden glikoliz oldukça azalmıştır.



Glikolizin azalması ile eritrositin membran bü­ tünlüğü ve yaşamı açısından gerekli olan ATP sentezinde eksiklik olur. Eritrosit membranındaki değişim sonucunda hücrenin şekli değişir ve retikulo endotelyal sistem, özellikle dalak makrofajları tarafından fagositozuna neden olur. Eritrositlerin parçalanması ve erken ölümü hemolitik anemi ile



Zarlara bağlıglikoproteinler pek çok hücresel olayda görev alırlar. Örneğin hücre yüzeyinin tanınması, hücre yüzey antijenleri (kan grubu antijenleri), hücre dışı matriksin elemanı, gastrointestinal ve



sonuçlanır.



ürogenital sistemin koruyucu kaygan yapısını



Laktat dehidrogenaz eksikliğinde ise enerji problemi ve dolayısıyla hemoliz gözlenmemektedir. Tam tersi



oluşturan müsin salgısı olarak görev alırlar. Bunun yanında albümin ve prealbümin hariç plazmadaki



hemolitik anemide eritrositler hemolize uğradık­ ça sitozolik bir enzim olan LDH kanda artar.



globüler proteinlerin hemen hemen hepsi glikop­ rotein yapısındadır. Plazma proteinleri büyük oranda karaciğerde sentezlenir ve depolanmadan 30-60 dakika içinde plazmaya salınır.



Doğru cevap:E



3.



Glikozaminoglikanlar (GAG’lar) genellikle negatif yüklü yapıda olup, tekrarlayan disakkarit birimle­ rinden (asid şeker-aminoşeker) oluşan heteropolisakkarit zincirleridir. Müküs sekresyonların viskoz, kaygan özelliği GAGların varlığına bağlıdır ve bunlara mukopolisakkaritler denir.



Aşağıdaki organ veya dokulardan hangisi hekzos monofosfat yolu yönünden aktif değildir? A) Süt salgılayan meme bezi B) Adrenal korteks C) iskelet kası



D) Karaciğer E) Yağ dokusu



Glikoproteinler ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?



Doğru cevap: D



5.



Mukopolisakkaridoz grubu lizozomal hasta­ lıkların temel oluşum nedeni aşağıdakilerden hangisidir?



NADPH, NADH gibi yüksek enerjili bir molekül olarak kabul edilir. Ancak bu molekülün elekt­ ronları NADH’de olduğu gibi oksijene iletilmek (ETZ) yerine daha çok indirgeyici biyosentezde kullanılmaktadır. Örneğin NADPH yağ asidi ve steroid biyosentezinde elektron kaynağı olarak



A) Sentezlenen proteinlerin glikozillenmesinde bo­



kullanılır.



C) Lizozomlarda glikosfingolipidlerin birikimi



Yağ asit sentezinde asetil KoA’dan gelen kar­ bonlar sentez esnasında gittikçe uzamakta olan yağ asit zincirine eklenir. Bu sentezde ATP ve indirgenmiş NADPH kullanılır.



D) Glikozaminoglikanların yıkımında bozukluk E) Anormal miktarda çekirdek proteini birikimi



İnsanlarda yağ asit sentezi başlıca karaciğerdedir. Bunun dışında süt salgılayan meme bezlerinde, bir yere kadar da yağ dokusu ve böbrekte meydana gelir. Dolayısı ile bu dokularda NADPH üretimini sağ­ layan başlıca yol olan pentoz fosfat yolu aktiftir.



Doğru cevap: C



zulma B) Proteolitik enzimlerin miktarında yetersizlik



G liko zam in o g likan lar lizozomlarda yıkılır. Lizozomlar pH 5'te en aktif olan hidrolitik enzimleri (asid hidrolazlar) içerirler. Mukopolisakkaridozlar, klinik olarak progresif ilerleme gösteren ve değişik dokularda GAG birikimi ile karekterize, iskelet ve hücre dışı matriks deformiteleriyle sonuçlanan kalıtımsal bir bozukluktur. Bu hastalıklarda genel olarak kaba yüz görünümü, eklem deformitesi ve zeka geriliği mevcuttur.



GAGların yıkımından sorumlu lizozomal hidrolazların eksikliğinde görülür. Lizozomal veziküller tam yıkılamamış polisakkaritlerle şişerler. Tanı has­ tanın lizozomal hidrolazlarının düzeyini ölçmekle konur. Homozigot olan çocuklar doğumda normal görünümde olup daha sonra kötüleşirler. Ciddi vakalarda çocukluk döneminde ölüm görülür. X'e bağımlı Hunter sendromu hariç hepsi otozomal resessiftir. Şu anda etkin bir tedavi yoktur, ancak prenatal tanı konabilmektedir.



7.



Glikozaminoglikanlar arasında yer alan hiyaluronik asit hangi disakkarid birimlerinden mey­ dana gelir? A) N-asetil galaktozamin ve glukronik asit B) N-asetil glukozamin ve galaktoz C) N-asetil glukozamin ve glukronik asit



D) Glukozamin ve L-iduronik asit E) N- asetil galaktozamin ve L-iduronik asit



Doğru cevap: D



GAGlar uzun, çoğunlukla tekrarlayan disakkarit birimlerinden (asit şeker-aminoşeker) oluşan



6.



çoğunlukla D-glukozamin veya D-galaktozamindir. Asidik şekerler D-glukronik asit veya C-5 epimeri olan L-iduronik asittir (tek istisna, asidik şeker yerine galaktoz içeren keratan’dır).



Aşağıdaki enzimlerden hangisi kas hücresinde bulunur? A) Glukoz 6 fosfataz



B) Pirüvat karboksilaz



C) Gliserol kinaz



D) Glikokinaz E) Hekzokinaz



Heksokinazların birçoğunun Km değeri düşüktür. Bu enzim karaciğer ve pankreasın p-hücreleri dışında tüm dokularda kolaylıkla glukozun, glu­ koz 6-fosfata dönüşmesini sağlar. Beyindeki heksokinaz izoenziminin Km değeri oldukça düşüktür. Heksokinaz, glukoz-6-fosfat tarafından inhibe olur­ ken glukokinaz inhibe olmaz. Heksokinaz, glikolizde kendi ürünü ile inhibe olan tek enzimdir. Buna karşın karaciğer ve pankreasın (3 hücre­ lerinde, glukozun fosforillenmesinde Km değeri daha yüksek ve glukoza spesifik olan glukokinaz (Heksokinaz D veya tip IV) enzimi rol alır. Bu enzim özellikle yemeklerden sonra portal venöz dolaşımda artan glukoz miktarının değerlendirilebilmesi ve kara­ ciğere alınabilmesi için yüksek Km değerine sahiptir. Insülin salınımına bağlı olarak artar.



Pirüvat karboksilaz; KC ve böbrek hücre mitokondrilerinde bulunur fakat kas hücrelerinde bulunmaz. Bu enzim kovalent olarak bağlı şekilde biyotin içer­ mektedir ve ATP gerektirir.



Glukoz 6 fosfataz; Glukagon, adrenalin, tiroksin ve glukokortikoidlerle aktiflenir.KC, böbrekte ve ince ba­ ğırsak GER ve düz endoplazmik retikulumlarında da yer alır. Kas ve yağ dokusunda bulunmaz. Bu nedenle kas glukoneogenez ile kana glukoz sağlayamaz. Ayrıca kas glikojeninden elde edilen glukoz 6-fosfatta serbest glukoz oluşturmak üzere defosforile edilemez. Gliserol fosfat, triaçilgliserol sentezinde yağ asitleri­ nin alıcısı olarak davranır. Gliserol fosfatın başlıca iki kaynağı bulunur. Bunlardan birincisi, karaciğer ve yağ dokusunda glikoliz esnasında meydana gelen dihidroksi aseton fosfatın, gliserol fosfat dehidrogenaz enzimi aracılığı ile gliserol fosfata indirgenmesi. İkincisi ise karaciğerde bulunan gli­ serol kinaz enzimi aracılığı ile serbest gliserolün, gliserol fosfata dönüşümüdür.



Doğru cevap: E



heteropolisakkarit zincirleridir. Aminoşekerler



İçerdikleri glikozid bağı tipi ve sülfat birimleri­ ne göre 6 tip GAG monomeri mevcuttur. Bunlar kondroitin sülfat, keratan sülfat, hıyalüronik asid, dermatan sülfat, heparin ve heparan sül­ fattır. Glikozaminoglikanların yapısındaki sülfat birimlerinin kaynağı, aktif kükürt birimleri olan



fosfoadenozil fosfosülfat’tır (PAPS). Hiyaluronik asit, N-asetil glukozamin ve glukronik asit disakkarid birimlerinden meydana gelmektedir. Doğru cevap: C



8. Glikoliz ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A)



Glukokinazın Km değeri hekzokinaza kıyasla daha büyüktür.



B) ATP ve sitrat glikolizi inhibe eder. C) Glikolizde inorganik fosfatın kullanıldığı reaksi­ yon substrat düzeyinde fosforilasyona örnektir. D) Fruktoz 2,6- bifosfat fosfofruktokinaz-l’in allos-



terik aktivatörüdür. E) Arsenat içeren bir ortamda, anaerobik glikoliz­ de net ATP kazancı sıfırdır. Gliseraldehid-3-fosfatın, gliseraldehid-3-fosfat de­ hidrogenaz ile bir inorganik fosforun eklenerek, 1,3-bifosfogliserata dönüşmesi substrat düzeyinde fosforilasyona örnek değildir. Bu reaksiyon glikolizdeki tek oksido-redüksiyon reaksiyonudur. Bu reaksiyonda sitozolik NADH üretilmektedir. Oluşan NADH mitokondriye taşınarak oksidatif fosforilasyon ile ATP’ye çevrilmektedir. Glukoz, heksokinaz veya glukokinaz tarafından irreversibl bir şekilde fosforile edilerek glukoz-6fosfata dönüştürülür.



Heksokinazların bir çoğunun Km değeri düşük olduğundan, kandan glukoz ve diğer şekerlerin karaciğer ve pankreasın p-hücreleri dışında tüm



86



K A R B O N H İD R A T L A R



dokulara kolaylıkla alınmasını sağlar. Heksokinaz, glukoz-6-fosfat tarafından inhibe olurken glukokinaz inhibe olmaz. Heksokinaz, glikolizde kendi ürünü ile inhibe olan tek enzimdir. Buna karşın karaciğer ve pankreasın 3 hücrele­ rinde, glukozun fosforillenmesinde Km değeri daha yüksek olan glukokinaz (heksozkinaz D veya tip IV) enzimi rol alır. Bu enzim özellikle yemeklerden sonra portal venöz dolaşımda artan glukoz miktarı­ nın değerlendirilebilmesi ve karaciğere alınabilmesi için yüksek Km değerine sahiptir ve insülin salını-



mına bağlı olarak artar. Fruktoz-6-P’ın fosfofruktokinaz-1 (PFK-1) enzimi ile irreversibl bir şekilde fruktoz-1,6-bifosfata dö­ nüşmesini içerir. Bu basamak glikolizin en önemli düzenleyici basamağı olup çeşitli faktörlerle dü­ zenlenir. ATP, sitrat ve alanin bu basamağı inhibe ederken, ADP, AMP ve fruktoz-2,6-bifosfat stimüle eder. Fruktoz-2, 6-bifosfat PFK-1'in en önemli ve allosterik aktivatörüdür. Bu bileşik karaciğer ve kaslarda glikolizi hızlandırır.



1,3-bifosfogliseratın yüksek enerjili fosfat grubu, fosfogliserat kinazın katalizlediği bir reaksiyon ile A D P’den substrat düzeyinde fosforilasyon ile ATP oluşurken geriye 3-fosfogliserat kalır. Bu reaksiyon diğer kinazlar tarafından katalizlenen reaksiyonlardan farklı olarak reversibldir. Eğer ortamda arsenat varsa, arsenat pirofosfatla yarışır ve 1-arseno-3-fosfogliserat oluşur. Bu bileşik spontan olarak 3-fosfogliserata hidro­ lize olur, bu sırada ATP üretimi olmadan ısı açığa çıkışı meydana gelir. Bu olay substrat düzeyinde fosforilasyonun ayrılmasına tipik bir örnek olarak verilebilir. Sonuç olarak arsenat, glikolizi bozmaz iken, substrat düzeyinde fosforilasyonu bozan bir ayırıcıdır (uncoupler). Bu yüzden arsenat varlığında substrat düzeyinde fosforilasyon ile iki ATP kazanı­ lan fosfogliserat kinaz basamağı by-pass edilir. Bu durumda normal şartlarda anaerobik glikolizde, bir mol glukozdan net iki ATP kazanılırken, arsenat varlığında net kazanç “SIFIR” ATP’dir.



Doğru cevap: C



Glukoz 6 ^ Glukoz /



P Fosfoglukomutaz 1P UTP UDP Glukoz Pirofosforilaz , N k PPi -> 2Pi



UDP - Glukoz NAD* UDP-Glukoz DH „ ' NADH + H* + H20 UDP-Glukuronat ^ — ►UDP muron Glukuronat NADP*



N ı NADH



+ H* Gluko L- Glukonat _____



L- glunolakton L- glunolakton oksidaz



£ 3 keto L- gulonat K -*C o2



Askorbik asit



Doğru cevap: A



10. Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz enziminin eksikli­ ği,aşağıdakienzimlerdenhangisininkatalizlediği tepkimeyi birinci derecede etkiler? A) Süperoksit dismutaz



B) Katalaz



C) Miyeloperoksidaz



D) Karbonik anhidraz



E) Glutatyon redüktaz



Hekzos monofosfat yolu primer olarak (Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz) G6PDH basamağı ile dü­ zenlenir ve NADPH, enzimin potent kompetetif inhibitörüdür. NADPH ihtiyacı arttıkça G6PDH enziminin hızı artmaktadır.



Hücrelerimiz, indirgeyici elektron kaynağı olarak NADPH’ı kullanan glutatyon redüktazın katalizle­ diği bir reaksiyon ile tekrardan redükte glutatyonu sentezler. Böylece NADPH, H20 2 ’in indirgenme­ sinde indirekt elektron kaynağı olarak rol alır ve



antioksidan savunmaya katkıda bulunur. Dolayısıyla G6PDH enzim eksikliği olan bir kişide glutatyon redüktaz enzimi doğrudan etkilenir.



Doğru cevap: E 9.



Bir canlının C vitamini sentezleyebilme yetene­ ği hangi enzimin varlığına bağlıdır? A) L-gulonolakton oksidaz



11. Glikojen ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?



B) Askorbat oksidaz



A) Kas glikojeni egzersiz sırasında tüketilir.



C) UDP-glukoz dehidrogenaz



B) Karaciğer glikojeni kan şekerini yükseltmek



D) Ksilitol dehidrogenaz E) Aldoz redüktaz



Bitki ve memelilerde (kobaylar ve primatlar hariç) glukronik asit, C vitaminin öncüsüdür (Şekil: Soru 118). İnsanlarda D-glukronik asitten L-askorbik asid sentezleyen L-gulonolakton oksidaz enzimi bu­ lunmadığı için C vitamini esansiyeldir.



amacı ile kullanılır. C ) Kas ve karaciğer glikojeni yapı açısından birbi­ rinden farklıdır.



D) Karaciğer glikojeni 10-18 saatlik açlık süresince kan glukozunu belirli bir seviyede tutar. E) Karbonhidrattan zengin bir diyet sonrası artan glukoz karaciğerde glikojen şeklinde depolanır.



87



ni’nin görevi kas kasılması sırasında ATP sentezi için enerji deposu işlevini üstlenmektir. Karaciğer glikojeni ise özellikle erken açlık döneminde kan glukoz düzeyinin belli bir seviyede tutulmasını sağlamaktadır.



Kaslarda bulunan yaklaşık 400 gr glikojen istirahatte kas ağırlığının % 1-2’sini ve karaciğerde bulunan yaklaşık 100 gr glikojen de karaciğer ağırlığının % 6-8’ni oluşturur. Glikojen a-D-glukoz birimlerin­ den oluşan dallı zincirli bir homopolisakkarittir. Primerglikozid bağı a-1,4’tür, her 8-10 glukozdan sonra a-1,6 bağları ile dallanmalar olur. Karaciğer glikojeni tokluk durumunda artar, aç­ lık durumunda ise azalır. Kas glikojeni ise birkaç günlük kısa açlık sürelerinden etkilenmez, ancak uzun süren açlıklarda orta derecede azalma görülür.



Hızlı kas kasılması sırasında iskelet kasları ilk enerji kaynağı olarak kreatin fosfatı kullanmak­ tadır. Örneğin, 100 metre koşan bir sprinterde ilk 4-5 saniye için gerekli olan enerji kreatin fosfattan sağlanır. Yarışı bitirmek için geri kalan enerji, kas glikojenin hızla tüketilerek açığa çıkan glukozun anaerobik glikoliz ile laktik aside yıkımından sağ­ lanır. Kaslarda glukoz-6-fosfataz ve piruvat karboksilaz olmadığı için kaslardan —» kana serbest glukoz çıkışı mümkün değildir. Bu esnada dokularda açığa çıkan laktat kan yolu ile karaciğere gelir ve glukoneogenez ile glukoza döner. Sentezlenen glukoz kan yolu ile tekrar kaslara geri gelir (Cori siklusu). Kas istirahat halinde iken glukozu gliko­



ayırır. Fosforilaz ile katalize olan basamak glikoje-



nolizde düzenleyici basamaktır. Glikojen fosfo­ rilaz tarafından açığa çıkarılan glukoz 1-P önce fosfoglukomutaz tarafından glukoz 6-P’a çevrilir. Daha sonra da glukoz 6-P, glukoz 6- fosfataz ile serbest glukoza çevrilir. Glukagon veya epinefrin hepatosit reseptörüne veya epinefrinin kas reseptörüne bağlanması adenilat siklazın aktive olmasına neden olur. Aktive olan adenilat siklaz, cAMP sentezini katalizler ve protein kinaz A (cAMP’ye bağımlı protein kinaz) aktive olur. Protein kinaz A, glikojen fosforilaz kinazı fosforilleyerek aktive eder. Bu enzimde glikojeni yıkarak glukoz 1-fosfat açığa çıkaran glikojen fosforilazı



direkt olarak fosforilleyerek aktif hale çevirir. Kas kasılması sırasında hızlı ve acil şeklinde gli­ kojen deposundan sağlanan ATP enerjisine gerek vardır. Sinir uyarıları zarları depolarize eder, bu da sarkoplazmik retikulumdan kas hücresi sarkoplazması içine kalsiyum salınmasına neden olur. Kalsiyum glikojen fosforilaz kinazı, bu enzimin bir alt üniti olan kalmodüline bağlanarak, protein kinaz A’dan bağımsız bir şekilde fosforile ederek aktive eder. Fosforilaz kinaz, egzersiz yapan kasta fosforile olduğunda ve kalsiyum bağlandığında en aktif şek­ lindedir. Kas gevşediğinde kalsiyum sarkoplazmik retikuluma döner ve fosforilaz kinaz inaktifleşir.



Doğru cevap: C



13. Aşağıdaki enzimlerden hangileri NADPH oluşu­ munu sağlar? I. Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz II. 6-fosfoglukonolat dehidrogenaz III. Malat dehidrogenaz



jen şeklinde depolar.



IV. Süksinat dehidrogenaz



Doğru cevap: C



V. Malik enzim



A) I, II ve III C) II, IV ve V 12. Glikojenolizde düzenleyici basmakta görev alan glikojen fosforilazın direkt olarak fosforillenmesini sağlayan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Adenilat siklaz



B) Protein kinaz A



C) Glikojen fosforilaz kinaz D) Glukokinaz E) Protein kinaz C Glikojenin karaciğerde ve kaslarda a-1,4 bağları­ nın yıkılması ile glukoz 1-P elde edilir. Ayrıca her a-1,6 bağının kopması ile bir adet serbest glukoz molekülü salınmaktadır. Glikojen fosforilaz (bu enzimin koenzimi kovalan bağlı pridoksal fosfattır), indirgenmemiş uçtaki glikozil kalıntılarını a-1,4 glikozid bağlarını yıkarak



B) I, III ve V D) I, III ve IV E) I, II ve V



NADPH oluşumunda görev alan başlıca üç enzim; Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz, 6-fosfoglukonolat dehidrogenaz ve malik enzimdir. Doğru cevap: E



14. Esansiyel pentozüride aşağıdaki enzimlerden hangisi eksiktir? A) Fosfoheksoz izomeraz B) Glukronil transferaz C) Ksilitol dehidrogenaz D) D-Ksilüloz redüktaz E) Transketolaz



K A R B O N H İD R A T L A R



Besinlerle glukoz alınamadığında veya yetersiz kaldığında, karaciğer glikojen depolarından kana hızla glukoz verilir. Başlıca glikojen depoları is­ kelet kasları ve karaciğerde bulunur. Kas glikoje-



88



KARBONHİDRATLAR



İnsanlarda glukronik asit metabolizmasının son ürünü, hegzos monfofat yoluna girebilen ve gliseraldehid 3- fosfat ve fruktoz 6-fosfat gibi glikolitik ara ürünlere dönüşebilen, D-kslilüloz 5- fosfattır. Bu yıkımda NADP bağımlı ksilitol dehidrogenaz önemli rol oynamaktadır. Eksikliğinde esansiyel pentozüri görülür. Bu hastaların idrarında bol miktarda L-ksilüloz görülür. Özellikle Askenazi Yahudilerinde çok sık görülen ve asemptomatik olan herediter bir hastalıktır.



Doğru cevap: C



15. Yüz metre koşan bir kişide yarışın sonlarına doğru iskelet kaslarında sarkoplazmik kalsi­ yum konsantrasyonlarının artması sonucu aşağıdakilerden hangisi gerçekleşir? A) Yağ asitlerinin yıkımı artar. B) Glikojen sentaz aktive olur. C) Protein kinaz A aktive olur.



D) Adenilat siklaz aktive olur. E) Glikojen fosforilaz kinaz aktive olur. Başlıca glikojen depoları iskelet kasları ve karaci­ ğerde bulunur. Kas glikojeni’nin görevi kas kasılma­ sı sırasında ATP sentezi için enerji deposu işlevini üstlenmektir. Karaciğer glikojeni ise özellikle erken açlık döneminde kan glukoz düzeyinin belli bir se­ viyede tutulmasını sağlamaktadır.



Hızlı kas kasılması sırasında iskelet kasları ilk enerji kaynağı olarak kreatin fosfatı kullanmak­ tadır. Örneğin, 100 metre koşan bir sprinterde ilk 4-5 saniye için gerekli olan enerji kreatin fosfattan sağlanır. Yarışı bitirmek için geri kalan enerji, kas glikojenin hızla tüketilerek açığa çıkan glukozun anaerobik glikoliz ile yıkımından sağlanır.



16. 24 saat süren bir açlığın son saatlerinde kan glukozunun en önemli kaynağı aşağıdakilerden hangisidir? A) Amino asitler B) Karaciğer glikojeni C) Serbest yağ asitleri



D) Kas glikojeni E) Keton cisimleri Beyin, eritrositler, böbrek medullası, gözün kornea ve lensi, testis ve egzersiz halindeki kasta bulunan hücreler metabolik yakıt olarak sürekli bir şekilde glukoza ihtiyaç duyarlar. Diyet ile karbonhidrat alımı olmadığı zaman karaciğer glikojeni bunu ancak 10-18 saat süre ile karşılayabilir.



Uzamış açlıkta, hepatik glikojen depoları tükenir ve glukoz; laktat, pirüvat, gliserol ve a-ketoasidler gibi prekürsörlerden üretilir. Glukoneogenezin %90’ı karaciğerde, geri kalan %10’u ise böbrek­ lerde meydana gelir. Böbrekler küçük bir oranda glukoz sentezlemelerine karşın, uzun süren açlıkta ve karaciğer harabiyeti olan hastalarda temel glukoz üretim yeri olmaktadır. Glukoneojenik prekürsörler, özellikle glukojenik amino asidler, hepatik glukoz sentez hızını belirgin şekilde etkiler. İnsüiin düzeyinin düşüklüğü, kas proteinlerinden amino asitlerin yıkımı lehinedir ve glukoneogenez için karbon sağlar. Alanin, glukoneogenezi uyarıp glikolizi inhibe eden en önemli amino asittir. Doğru cevap: A



17. Kaslar aşağıdaki enzimlerden hangilerini içer­ mediği için glukoneogenez yolu ile kana glukoz veremez? A) Alfa-amilaz, glukoz 6-fosfataz B) Fosfoglukomutaz, kas fosforilaz



Kas kasılması sırasında hızlı ve acil şekilde gli­ kojen deposundan sağlanan ATP enerjisine gerek vardır. Sinir uyarıları zarları depolarize eder, bu da sarkoplazmik retikulumdan kas hücresi sar-



C) Kas fosforilaz, piruvat karboksilaz D) Glukokinaz, hekzokinaz E) Glukoz-6-fosfataz, piruvat karboksilaz



koplazması içine Ca++ salınmasına neden olur.



Kaslarda piruvat karboksilaz ve glukoz 6-fosfataz enzimleri bulunmadığı için kaslar glukoneogenez



Ca++ fosforilaz kinazı, bu enzimin bir ait üniti olan kalmodüline bağlanarak, cAMP bağımlı protein kinazdan bağımsız bir şekilde fosforile ederek aktive eder. Glikojen fosforilaz kinaz, egzersiz yapan kasta fosforile olduğunda ve Ca++ bağlan­ dığında en aktif şeklindedir. Kas gevşediğinde ise Ca++ sarkoplazmik retikuluma döner ve glikojen



Alfa amilaz, pankreas ve tükrükte yer alan ve karbon­ hidratların sindiriminden sorumlu olan enzimdir.



fosforilaz kinaz inaktifleşir.



Kas fosforilaz, kaslarda glikojen yıkımını sağlar.



Doğru cevap: E



yapamaz.



Fosfoglukomutaz glikolizde kullanılır.



Glukokinaz ve hekzokinaz ise glikoliz enzimleri olup, glukozu glukoz6-fosfata çevirirler.



Doğru cevap: E



A) Aktin



B) Ankirin



C) Spektrin



D) Glikoforin



E) Anyon değiştirici protein (band 3 proteini) Eritrosit hücre zarında yerleşmiş integral ve periferal proteinler mevcuttur. İntegral proteinler, glikoforin A ve band-3 proteinidir. Band-3 proteini klorür/ bikarbonat inorganik anyon kanallarını içe­ rir. Glikoforin A ise ABO kan grubu antijenle­ rini içerir. Her iki molekül de özel eritrosit hücre iskeletinin hücre zarına tutunmasını sağlar. Eritrosit hücre iskeleti, spektrin ve aktin molekül­ lerinin oluşturduğu bir ağ yapıdır. Bu ağ, ankirin ve band-4.1 gibi periferal proteinler aracılığıyla hücre zarına tutunur. Bunların mutasyonlarından kaynaklanan bağlanma kaybı, herediter eliptositoz, herediter sferositoz gibi hemolitik anemiye yol açan tabloların ortaya çıkmasına neden olur.



Doğru cevap: D



19. Yaşanan bir deprem felaketi neticesinde üç gün sonra enkaz altından çıkarılan bir kişide gliko­ jen depoları tamamen tükenmiştir. Bu durumda glikojen sentezinde görev alan glikogenin adlı proteinin yapısında glukoz rezidülerinin alıcısı rolünü üstlenen amino asit aşağıdakilerden hangisidir? A) Glisin



B)Alanin



C) Tirozin



D) Asparjin E) Serin



Glikojen, sitozolde sentezlenir. ATP ve UTP den sağlanan enerji gereklidir. UDP ile birleşmiş a-D glukoz, glikojen molekülündeki glukoz kalıntıları­ nın kaynağıdır. UDPglukoz, glukoz 1-fosfat ve UTP'den UDP-glukoz pirofosforilaz enziminin katalizlediği bir reaksiyon ile oluşur.



Glikojen sentaz, glikojenin a-1,4 bağlarım yap­ maktan sorumludur. Ancak bu enzim sıfırdan glikojen sentezleyemez, sadece var olan zinciri uzatabilir. Glikojen yokluğunda “glikogenin” adlı bir protein, glukoz kalmtılarınmm alıcısı olarak rol alır. Bu proteinin yapısında yer alan özel bir tirozin yan zincirinin hidroksil grubu başlangıçta glikozil ünitelerinin eklendiği yerdir. UDP-glukozdan glikogenine ilk glukozun transferini “glikojen sentezini başlatma enzimi” sağlar. Doğru cevap: C



20. Aşağıdaki şekerlerden hangisi glikozaminoglikanların yapısında ver almaz? A) Glukuronik asit B) L-iduronik asit C) Glukozamin D) Fruktozamin E) Galaktozamin GAGlar uzun, çoğunlukla tekrarlayan disakkarit birimlerinden (asid şeker-aminoşeker) oluşan heteropolisakkarit zincirleridir. Aminoşekerler ço­ ğunlukla D-glukozamin veya D-galaktozamindir.



Asidik şekerler D-glukronik asit veya C-5 epimeri olan L-iduronik asittir. Proteinlerin yapısındaki amino gruplarına glukoz ve diğer indirgeyici şekerlerin enzimatik olmayan şekilde bağlanmasına “glikasyon” denilmektedir. Glikasyon, fizyolojik sistemlerde proteinler üzerinde kendiliğinden meydana gelen hasarların en önemli nedenlerden biridir. Artmış glukoz konsantrasyo­ nunun bir sonucu olarak diyabet gibi durumlarda glikasyon son ürünleri proteinler üzerinde birikme­ ye devam eder. Proteinler üzerinde glikasyon son ürünlerinin birikmesiyle diyabetteki vasküler, renal, retinal ve nöral komplikasyonlar arasında ilişki vardır. Proteinlerin glikasyonuna diğer bir örnek olarak fruktozamin ve hemoglobin A,C oluşumu da verilebilir. HbA1C son birkaç ayın, fruktozamin ise son birkaç haftalık kan glukoz düzeyini belirlemede kullanılan parametrelerdir. Fruktozamin, protein yapısındaki lizin aminoasidlerinin e amino grubunun glikozilasyonu ile meydana gelen proteinlere veri­ len addır. Bu madde özellikle hemolitik anemilerle seyreden eritrosit ömrünün kısaldığı durumlarda H b A İC ’ye göre daha değerlidir.



Doğru cevap: D



21. Uzamış bir açlıkta böbrek medulla hücrelerin­ deki glikoliz için glukoz kaynağı olduğu kabul edilen hangisidir? A) Plazma glukozu B) Medulla hücrelerindeki glikojen C) Böbrek kodeksi tarafından glukoneogenez



D) Medulla hücreleri tarafından glukoneogenez E) Fruktozun glukoza dönüştürülmesi Beyin, eritrositler, böbrek medullası, gözün kornea ve lensi, testis ve egzersiz halindeki kasta bulunan hücreler metabolik yakıt olarak sürekli bir şekilde glukoza ihtiyaç duyarlar. Diyet ile karbonhidrat alımı olmadığı zaman karaciğer glikojeni bunu 10-18 saat süre ile karşılayabilir.



KARBONHİDRATLAR



18. Eritrosit membranına immünolojik özellik ka­ zandıran ve ABO kan grubu antijenlerini içeren protein hangisidir?



I3



9



KARBONHİDRATLAR



■■■■■■■■



Uzamış açlıkta, hepatik glikojen depoları tükenir ve glukoz; laktat, pirüvat, gliserol ve a-ketoasidler gibi prekürsörlerden üretilir. Glukoneogenezin %90’ı karaciğerde, geri kalan %10’u ise böbrek kodeksinde meydana gelir. Böbrek korteks hüc­ releri glukoneogenez yolu ile normalde küçük bir oranda glukoz sentezlemelerine karşın, uzun süren açlıkta böbrek medullası için başlıca glukoz kay­ nağıdır. Ayrıca karaciğer harabiyeti olan hastalarda temel glukoz üretim yeri olmaktadır.



Doğru cevap: C



22. Transketolaz enzimi ile ilgili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğru değildir? A ) Heksoz monofosfat yolunda görev alan bir en­ zimdir.



B) Transketolazın arttığı tek durum pernisiyöz ane­ midir. C ) Tiamin eksikliğinde azalması tanı koydurucudur.



D) Üç ila yedi karbonlu şekerlerin glikolize bağlantı­ sı için gereklidir. E) NADPH oluşumunda görev alan bir enzimdir. Eritrosit enzimleri bazen vitamin eksikliklerinin tanısında ölçülür. Hekzos monofosfat yolunun nonoksidatif basamaklarında görevli olan ve üç ila yedi şekerlerin glikolize bağlantısını sağlayan transketolaz, kofaktör olarak tiamine bağımlıdır. Transketolaz aktivitesi, tiamin eksikliğinde aza­ lır. Transketolazın arttığı tek durum pernisiyöz



anemidir. NADPH oluşumunda görev alan başlıca üç enzim; Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz, 6-fosfoglukonolat dehidrogenaz ve malik enzimdir. Doğru cevap: E



23. Aşağıdaki sindirim enzimlerinden hangisi ince bağırsak mukozası tarafından salgılanır? A) Elastaz B) Ribonükleaz C) Lipaz



D) Fosfolipaz A2 E) Maltaz Lipaz ve fosfolipaz A2, pankreastan salınan lipid sindirim inde görevli enzimlerdir. Elastaz, proelastaz şeklinde pankreastan salınır. Tripsin tarafından aktifleştirilerek protein sindirimin­ de görev alır.



Ribonükleaz, pankreastan salınır ve gıdalarla alınan RNA’ların yıkımını katalizler. Maltaz ise bir disakkaridaz olup, bağırsaktan sa­ lınır. Karbonhidrat sindiriminde görevlidir. Laktoz’u yıkan beta- galaktozidaz (laktaz), sakkaroz ve izomaltoz’u yıkan izomaltaz- sukraz, maltoz’u yıkan maltaz ve trehaloz’u yıkan trehalaz başlıca disakkaridazlardır. Bu enzimler ince bağırsak mu­ koza hücrelerinin mikrovilluslarından salgılanır. Doğru cevap: E



24. Aşağıdaki şekerlerden hangisi, yapısında yer alan anomerik karbon atomu glikozid bağı oluşumuna katıldığı için indirgeyici bir şeker değildir? A) Galaktoz



B) Maltoz C) Laktoz D) İzomaltoz E) Sükroz Karbonil grubundaki oksijen herhangi bir yapıya bağlı değilse, o şeker indirgeyici bir şekerdir. İndirgeyici bir şeker Benedict solüsyonu gibi kimyasal ayıraçlarla reaksiyona girer. Bu test diğer indirgeyici heksozlar ve pentozlarla, ayrıca askorbik asit gibi indirgeyici maddelerle de yanlış pozitif sonuç verdiğinden öz­ gün değildir. Diğer basit karbonhidratların aksine sakkarozdaki glikozid bağı glukoz ile fruktozun anomerik karbon­ larında olduğu için serbest aldehid veya keton grubu içermez, bu yüzden sakkaroz indirgeyici değildir.



Doğru cevap: E



25. Kan glukagon düzeyinin artması karaciğer hüc­ resinde hangi enzimin aktivitesinde azalmaya sebep olur? A) Piruvat karboksilaz B) Protein kinaz C) Fosfofruktokinaz



D) Fruktoz 1,6 bifosfataz E) Fosforilaz kinaz Fosfofruktokinaz-I glikolizin en önemli kontrol ba­ samağıdır ve insülin tarafından aktive edilir. Açlıkta glukagon düzeyleri yükseldiğinde ise inaktiftir.



91



İnsülin v e glukagonun e n z im le r ü z e rin e e tk is i İnslilinin etkinliğ in i arttırdığı enzim ler ( = Glukagonla inhibe olan enzim ler)



İnsülinin e tkin liğ in i azalttığı enzim ler (Glukagonla aktive olan enzim ler)



I



27. Aşağıdaki moleküllerden hangisi plasentadan kolaylaştırılmış diffüzyonla geçebilir? A) Insülin B) İgM C) Glukoz



• Glikojen sentaz



• Glikojen Fosforilaz



• Piruvat dehidrogenaz



• Piruvat karboksilaz



D) Oksijen



• Glukokinaz



• PEP karboksikinaz



E) Tiroid Stimülan Hormon (TSH)



• Fosfofruktokinaz- 1



• Fruktoz-1, 6 bifosfataz



• Fosfofruktokinaz- 2



• Fruktoz-2, 6 bifosfataz



• Piruvat kinaz



• Glukoz 6 fosfataz



• Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz



• Hormon sensitif lipaz



• Asetil KoA karboksilaz



• Protein kinaz A



• HMG KoA redüktaz



• Fosforilaz kinaz



• Karnitin açiltransferaz l



• Lipoprotein lipaz • Gliserol fosfat açiltransferaz • MAP kinaz • Fosfoprotein fosfataz • Fosfodiesteraz • Sitrat liyaz



Doğru cevap: C



Plasental taşınma dört farklı mekanizma ile ol­ maktadır. Bunlar; basit difüzyon, kolaylaştırılmış difüzyon, aktif transport ve pinositozdur. Albümin, transferrin, fibrinojen, sodyum (NA), potas­ yum (K), klor (Cl), serbest yağ asitleri, su, üre, ürik asit, oksijen, karbon dioksit, çoğu ilaç ve anne IgG’si (hamileliğin 22. haftasından önce) plasentadan ba­



sit difüzyonla geçerken, glukoz kolaylaştırılmış diffüzyonla (GLUT-1) geçer. Amino asitler, bazı ilaçlar, Ca, P, iyot (I), magnezyum (Mg), demir (Fe) ve suda eriyen vitaminler, plasen­ tayı aktif transportla geçerken, polipeptitler, prote­ inler ve hamileliğin 22. haftasından sonra IgG’ler ise pinositoz ile plasentayı geçerler.



Plasentadan geçemeyen başlıca maddeler; TSH, İgM ve ACTH 26. Aşağıdakilerden hangisi glikojen sentezi veya yıkımı ile ilgili kalıtsal bir hastalık değildir?



Doğru cevap: C



A) Pompe hastalığı B) İ hücre hastalığı C) Andersen hastalığı



28. Glikolitik yolda en sık görülen enzim defekti hangisidir?



D) Cori hastalığı



A) Piruvat kinaz



B) Glukokinaz



E) von Gierke hastalığı



C) Enolaz



D) Fosfofruktokinaz



E) Fosfogliserat kinaz



von Gierke, Pompe, Cori ve Andersen glikojen depo hastalıklarına örnektir.



I hücre hastalığı (mukolipidoz II) glikoproteinler ile ilgili bir hastalıktır. Golgide N- bağlı glikoprote­ inler, bir veya daha fazla spesifik mannozil kalıntıla­ rından fosforillenebilir. Golgide bulunan mannoz-6fosfat reseptörleri hedef enzimlerin mannoz 6-fosfat kalıntılarını bağlayarak lizozomlara gitmelerine neden olur. I hücre hastalığında (mukolipidoz II), lizozomal enzimlerin mannoz kalıntılarını fosforilleme yeteneği bozuk olduğu için lizozomal enzimler lizozoma giremez. Bu hastalarda iskelet



anomalileri, eklemlerde hareket kısıtlılığı, kaba yüz görünümü ve ciddi psikomotor bozukluklar ile seyreden nadir bir hastalıktır. Genellikle 8 yaş­ larında ölüm görülür. Doğru cevap: B



Glikolitik yolun (Emden-Meyerhoff yolu) enzim­ lerin doğumsal eksiklikleri: Bu yoldaki enzim defektlerinin %95'i pirüvat kinaz, %4'ü ise fosfoglukoz izomeraz eksikliğidir. Pirüvat kinaz ve glukokinaz eksikliği sadece eritrositlerde görü­ lür. Diğer bozukluklar daha geniş bir doku dağılımı gösterir. Glikolitik enzim eksikliği olan hastaların birçoğunda spesifik enzim defektine bağlı olarak ağırlığı değişen hemolitik anemi görülür. Birçok hastada tedavi gerekmez, sadece ağır hemolizi olan hastalarda folik asit verilmesi gerekebilir.



Pirüvat kinaz: Eritrositlerde pirüvat kinazın genetik eksikliği hemolitik anemiye neden olur. Pirüvat kinaz eksikliği olan kişilerin hemen hemen tümünde bu enzimin anormal özellikler ya da değişmiş kinetik özelliklerini taşıyan mutant enzimler görülmekte­ dir. Bilindiği gibi normal olgun eritrositlerde, mitokondri yoktur ve ATP üretimi tamamen glikolize bağlıdır.



K A R B O N H İD R A T L A R



I



KARBONHİDRATLAR



92



Hastaların eritrositleri tipik olarak %5-25 oranında normal aktiviteye sahip pirüvat kinaz içerdiklerinden glikoliz oldukça azalmıştır. Glikolizin azalması ile eritrositin membran bütünlüğü ve yaşamı açısın­ dan gerekli olan ATP'nin sentezinde eksiklik olur. Eritrosit membranındaki değişim sonucunda hüc­ renin şekli değişir ve retikuloendotelyal sistem, özellikle dalak makrofajları tarafından fagositozu­ na neden olur. Eritrositlerin parçalanması ve erken ölümü hemolitik anemi ile sonuçlanır.



31. Hücre dışında yer alan aşağıdaki maddelerden hangisi glikoprotein yapıda deâildir? A) Fibrillin C) Fibronektin



B) Laminin D) Entaktin



E) Heparan sülfat Fibrillin; birçok dokuda yer alan iri bir glikoproteindir. Fibroblastlar tarafından salgılanır ve elastin de­ polanmasını sağlamak üzere mikrofibrillerin içinde bir çatı oluşturur.



Doğru cevap: A



Laminin; böbrek glomerülleri ve bazal laminanın ana glikoproteinidir. Bazal laminanın yapı taşları 29. Glikoliz ile ilgili enzimlerden hangisinin düzenlediği reaksiyon geri dönüşsüzdür?



laminin, entaktin, tip IV kollajen, heparin ve hepa­ ran sülfattır. Laminin üç ayrı polipeptid zincirinden oluşur. Hücre yüzeylerindeki tip IV kollajen, heparin ve integrinlere ait bağlanma bölgeleri bulunur.



A) Laktat dehidrogenaz B) Fosfogliserat kinaz C) Pirüvat kinaz D) Trioz-fosfat izomeraz E) Enolaz Glukozun glikoliz yolu ile piruvata dönüşümü toplam on basamaklı bir reaksiyonlar zinciri şeklinde ger­ çekleşir. Bu reaksiyonlardan sadece üç basamak irreversibldir. Bu basamaklar glukokinaz (hekzokinaz), fosfofruktokinaz-l ve pirüvat kinazdır. Anaerobik şartlarda piruvatın laktik aside dönü­ şümünü sağlayan laktat dehidrogenaz basamağı da geri dönüşlü bir reaksiyondur.



Fibronektin; fibroblastla gibi kollajen sentezleyen hücreler bir glikoprotein olan fibronektin salgılar. Fibronektin hem ekstrasellüler alanda hem de plaz­ mada çözünür halde bulunur. Fibronektin heparin, fibrin, kollajen, heparan sülfat, DNA ve integrinleradı verilen bir grup proteinle etkileşir. Hücre adezyonu ve göçüne, ayrıca hücre haberleşmesine katılır. Entaktin; glikoprotein yapıdadır, laminine bağlanır ve hücre bağlanma faktörü olarak iş yapar. Heparan sülfat, glikozaminoglikan yapıda bir mo­ leküldür.



Doğru cevap: E



Doğru cevap: C



32. Aşağıdaki moleküllerden hangisi, glukoneogenez yoluyla glukoz yapımında kullanılamaz? 30. GLUT-3 aşağıdaki hücrelerden hangisine glukoz alimini sağlar? A) Beyin nöronları C) Kas hücreleri



D) Adipositler E) Eritrositler



özgü farklılıklar gösterirler. GLUT-3: Glukoza affinitesi en yüksek olan, temel olarak beyin nöronlarında glukozun yakalanması ve transportunu gerçekleştiren taşıyıcıdır.



B) Fumarik asit D) Laktik asit E) Propiyonik asit



B) Hepatositler



G lukoz hücre içine direkt olarak giremez. Glukozun hücre içine girişinde bir mekanizma olan kolaylaştırılmış transportta, hücre membranında bulunan ve GLUT-1..... GLUT-5 olarak tanımlanan bir grup glukoz taşıyıcı rol alır. Bu taşıyıcıların primer yapıları birbirine benzemekle birlikte, dokuya



Doğru cevap: A



A) Piruvik asit C) Ürik asit



Karbonhidrat olmayan maddelerden glukoz ya­ pımına glukoneogenez denir. Bu amaçla özellikle glukojenik amino asitler, ketoasitler, gliserol, pirüvat, laktat ve propiyonat kullanılır. Ayrıca amino asit ve diğer bazı maddelerin yıkılması ile oluşan TCAara maddesi olan alfa keto asitler de glukoneogeneze girebilir. Örneğin; Alfa- ketoglutarat, süksinil KoA, fumarat ve okzaloasetat.



Ketojenik bileşikler: Lösin, lizin gibi saf ketojenik amino asitler glukoz oluşturamazlar. Ayrıca ürik asit, asetil KoA, asetoasetat, 3-OH-bütirat, ve kolesterol gibi maddelerden de glukoz elde edilemez. Çift karbon sayılı yağ asitleri de sadece asetil KoAoluşturabildiklerinden glukoneogenezde kullanılamazlar. Doğru cevap: C



33. Aşağıdakilerden hangisi Tip I glikojen depo hastalığının özelliklerinden biri değildir? A) Hepatosplenomegali C) Açlık hipoglisemisi



B) Laktik asidoz D) Hiperürisemi



E) Hiperlipidemi von Gierke hastalığında glukoz 6-fosfataz eksikli­ ği söz konusudur. Karaciğer, böbrek ve bağırsaklar en çok etkilenen dokulardır. Glikojenoliz ile karaci­ ğerden yeterince glukoz sağlanamadığı için ciddi şekilde açlık hipoglisemisi görülür. Metabolik yakıt olarak yağların mobilize olması ile hiperlipidemi görülür. Plazmada artan lipidler ço­ ğunlukla serbest yağ asitleridir. Karaciğerde yağlan­ ma ve hepatomegali söz konusudur, von Gierke'de



kesinlikle splenomegali olmaz. Karaciğer laktik asitten glukoz yapamadığı için hiperlaktikasidemi görülür. Hekzos monofosfat yolu­ nun hiperaktivitesi ile birlikte pentoz fosfatların artışı sonucu gut artriti ile birlikte hiperürisemi eşlik eder. Yağların aşırı mobilizasyonu keton cisimleri­ nin yapımını arttırır. Ayrıca laktik asid artışına bağlı olarak metabolik asidoz meydana gelebilir. Biriken



glikojenin normal yapıdadır. Doğru cevap: A



Laktoz’u yıkan beta- galaktozidaz (laktaz), sak­ karoz ve izomaltoz’u yıkan izomaltaz- sukraz, maltoz’u yıkan maltaz ve trehaloz’u yıkan trehalaz başlıca disakkaridazlardır. Bu enzimler ince bağırsak mukoza hücrelerinin mikrovilluslarından salgılanır.



Doğru cevap: B



35. Aşağıdaki enzimlerden hangisi pankreastan salınır? A) İzomaltaz C) Dipeptidaz



B) Sukraz D) Beta galaktozidaz E) Deoksiribonükleaz



Laktoz’u yıkan beta- galaktozidaz (laktaz), sak­ karoz ve izomaltoz’u yıkan izomaltaz- sukraz, maltoz’u yıkan maltaz ve trehaloz’u yıkan trehalaz başlıca disakkaridazlardır. Bu enzimler ince bağırsak mukoza hücrelerinin mikrovilluslarından salgılanır. Ayrıca dipeptidlerin yıkımında görev alan dipepti­



daz, ince bağırsak mukoz hücreleri tarafından salgılanan bir enzimdir. Pankreatik sıvı içinde salgılanan ribonükleaz ve deoksiribonükleaz’lar, gıdalarla alınan RNA



34. Nişastanın amilaz etkisi ile sindirimi sırasında açığa çıkan disakkarid aşağıdakilerden hangi­ sidir? A) Laktoz



B) Maltoz D) Trehaloz



C) Sukroz



ve DNA’yı hidroliz ederler. Diyetle gelen pürin ve pirimidinler, doku nükleik asitlerinin sentezinde kul­ lanılmazlar. Pürinler genellikle ince bağırsak mukoza hücreleri içinde ürik asit’e çevrilerek atılır.



Doğru cevap: E



E) Fruktoz Besinsel polisakkaritler hayvansal (glikojen) veya bitkisel (nişasta, amiloz ve amilopektin) kaynak­ lıdır.



36. Glikoprotein sentezi ve glikozilasyonunda aşağıdaki hangisi kullanılmaz?



enzimatik şekerlerden



Ağızda yıkımı başlayan en önemli besin grubu karbonhidratlardır. Çiğneme sırasında tükrükte bulunan alfa- amilaz (pityalin) diyetteki nişastaya etki ederek bazı alfa 1-4 bağlarını yıkar. İnsan vü­



A) Glukoz



cudunda beta 1-4 endo glikozidazlar bulunmadığı için bu bağları içeren selüloz sindirilememektedir.



Glikoproteinler bir peptid zincirine kovalent olarak bağlanan oligosakkarid zincirleri içeren proteinler­ dir.



Amilaz, alfa 1-4 bağlarına etki ettiğinden, nişasta ve glikojeni yıkar. Böylece amilaz etkisi ile ağızda



glukoz, maltoz (glukoz + glukoz), malto- trioz ve çeşitli oligosakkaridler açığa çıkar. Laktoz, süt şekeri olup glukoz ve galaktozdan mey­ dana gelen bir disakkarit’tir. Sukroz veya diğer adı sakkaroz yemek şekeri olup, glukoz ve fruktoz’dan meydana gelen bir disakkarit’tir.



Trehaloz, iki molekül glukozun birbirine alfa 1-1 bağı ile bağlanması ile meydana gelen bir disakkarit’tir.



B) Fruktoz D) Galaktoz



C) Mannoz



E) L-Fukoz



Plazma membranında, ekstrasellüler matrikste ve kanda bulunurlar. Bazı enzimler, hormonlar, immunoglobulinler, yapısal proteinler ve plazma proteinleri glikoprotein yapıdadır. Plazma membranında bulunan glikoproteinler hüc­ reler arasıetkileşimde de rol alırlar. Glikoproteinler; glukoz, galaktoz ve bunların amino türevlerine ilave olarak mannoz, L-fukoz, ksiloz ve N-asetilnöraminik asit (NANA) içerir.



KARBONHİDRATLAR



93



94



KARBONHİDRATLAR



Karbonhidratlar, proteinlere serin, treonin ve asparagin üzerinden bağlanırlar.



Fruktoz glikoproteinlerin yapısında ye almaz.



39. Eritrositleri hemolize karşı korunmasında görev alan enzimler hangisinde birlikte verilmiştir? A) Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz- glutatyon transferaz



Doğru cevap: B



B) Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz- glutatyon redüktaz



37. Aşağıdakilerden hangisi mitokondriye girebilen moleküllerden biri değildir?



C) Glutatyon redüktaz-transketolaz



D) Trans ketolaz- katalaz E) Trans ketolaz- trans aldolaz



A) Karnitin



B) Piruvat



C) Glukoz



D) Gliserol 3-fosfat



E) Ornitin Glikoliz, glikojen sentezi, glikojen yıkımı, pentoz fosfat yolu gibi glukoz metabolizması ile ilgili tüm reaksiyonların sitozolde gerçekleştir. Bir tek glukoneogenez sırasında ilk reaksiyon olan piruvatın, piruvat karboksilaz tarafından okzaloasetata dönüşümü mitokondridedir. Geri kalan tüm basa­ maklar, sitozol ve endoplazmik retikulumdadır. Sonuç olarak, glukozun mitokondride üretimi veya tüketimi yoktur. Dolayısı ile glukoz, mitokondriye geçen bir molekül değildir.



Pentoz fosfat yolunda glukoz-6-fosfat dehidrogenazla katalizlenen bir tepkimeyle üretilen NADPH alyuvar ve hepatosit gibi diğer hücrelerde indir­ geyici ekivalanların sağlanmasında kilit rol oynar. NADPH’ın bir işlevi okside glutatyonu (GSSG), redükte glutatyona (GSH) indirgemek olup bu tepkime glutatyon redüktaz ile kataliz edilir. Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz etkinliğinde eksik­ lik olan kişilerin alyuvarları GSSG’ den GSH üretme­ ye yetecek miktarda NADPH üretemez. Bu da daha sonra H20 2ve diğer serbest oksijen radikallerini detoksifiye etme yeteneğini bozar. Sonuçta artan serbest radikaller, membranda lipid



Glikoliz esnasında altıncı reaksiyon olan gliseraldehid 3-fosfat basamağında, sitozolde oluşan NADH'lerin yapısındaki hidrojen, mitokondri içerisine iki yolla taşınır. Malat-aspartat mekiği ve gliserol



peroksidasyonu hızlandırır, eritrosit membran direnci düşer ve hemoliz gelişir. Eritrositleri hemolize karşı glukoz 6- fosfat dehidrogenaz ve glutatyon redüktaz enzimlerinin birlikte çalışması



3-fosfat mekiği.



gerekir.



Ornitin: Genelde proteinlerin yapısına katılmayan ve üre döngüsünde görev alan bir amino asittir. Üre döngüsünün son basamağında; arjinin, arjinaz enzimi ile yıkılır ve üre ile ornitin meydana gelir. Bu reaksiyon sırasında sitozolde oluşan orni­ tin tekrar mitokondriye geçer ve üre döngüsünü tamamlar.



Doğru cevap: C



Doğru cevap: B



40. Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz eksikliği olan bir kişide eritrositlerde hangisi görülmez? A) NADPH oluşumu azalır. B) Serbest radikallerin aktivitesi azalır. C) Eritrosit membran direnci düşer.



D) Proteinlerin -SH grupları azalır. E) Hemoglobin methemoglobine okside olur. 38. Aşağıdaki metabolik yollardan hangisi glutatyonun redükte halde tutulmasında özellikle önemlidir? A) Glikoliz



Hekzos monofosfat yolu primer olarak (Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz) G6PDH basamağı ile dü­ zenlenir ve NADPH, enzimin potent kompetetif inhibitörüdür. NADPH ihtiyacı arttıkça G6PDH



B ) Glukoneogenez



enziminin hızı artmaktadır.



C) Pentoz fosfat yolu



Hücrelerimiz, indirgeyici elektron kaynağı olarak NADPH’ı kullanan glutatyon redüktazın katalizle­ diği bir reaksiyon ile tekrardan redükte glutatyonu sentezler. Böylece NADPH, H20 2’in indirgenmesin­ de indirekt elektron kaynağı olarak rol alır ve anti­ oksidan savunmaya katkıda bulunur.



D) Yağ asitlerinin oksidasyonu E) Krebs döngüsü Pentoz fosfat yolu, eritrositler, yağ dokusu, karaciğer, süt salgılayan meme bezleri, adrenal korteks gibi yerlerde bulunur. Glutatyonun antioksidan etkisi



ve indirgeyici biyosentez reaksiyonlar için ge­ rekli olan NADPH’ı üretir. Doğru cevap: C



G6PDH enzim eksikliği olan bir kişide NADPH aza­ lır. Dolayısıyla glutatyon redüktaz enzimi doğru­ dan etkilenir. Hücrede redükte glutatyon azalınca



anemi gelişir. Ayrıca artan radikaller etkisi ile hemoglobin içindeki demir +2’den +3’e okside olur ve methemoglobin



oluşumu hızlanır. Doğru cevap: B



Bir molekül glukoz, aerobik şartlarda yıkıldığında gliserofosfat mekiğini kullanan Beyin, iskelet kası vb dokularda net 30 ATP, malat aspartat mekiğini kullanan karaciğer, kalp kası, böbrek vb dokularda ise net 32 ATP kazanç sağlar. Eritrositlerde, mitokondri bulunmadığı için glikoliz daima laktat oluşumuyla sonuçlanır. Sonuç olarak eritrositlerde bir molekül glukozdan net iki ATP kazanç söz konusudur. Dolayısıyla glukozdan en az enerji elde eden yer eritrositlerdir. Doğru cevap: C



41. Glikolizde yer alan enzimlerden hangisi ATP ve sitrat ile inhibe olur? 44. Glukoz 6-fosfat, aşağıdaki enzimlerden hangisi­ ni negatif feedback ile inhibe eder?



A) Hekzokinaz B) Aldolaz A C) Fosfofruktokinaz-1



A) Glukoz 6 fosfataz



B) Piruvat kinaz



D) Piruvat kinaz



C) Fosfoglukomutaz



D) Hekzokinaz



E) Piruvat dehidrogenaz



E) Gliseraldehit 3-fosfat dehidrogenaz



Glikolizde Fosfofruktokinaz- I hız sınırlayıcı enzim olarak görev alır. ATP ve sitratın ortamda



Glukozu alıp glukoz 6- fosfata çeviren iki enzim bulunur; Glukokinaz ve hekzokinaz.



artması bu enzimi inhibe eder.



Glukokinaz; Karaciğer ve pankreasda bulunur, glu­ koz için yüksek Km (düşük ilgi), yüksek Vmax'a sahiptir. Glukokinaz glukoz 6-fosfat ile inhibe olmaz. Bu enzim insülinle regüle edilir.



Fruktoz 2,6-bifosfat, fosfofrutokinaz l’in allosterik aktivatörüdür. Ayrıca enerjinin azaldığının bir göstergesi olan AMP ve ADP’nin kaslarda artması, fosfo fruktokinazı aktive ederek enerji oluşumunu artırır.



Doğru cevap: C



Hekzokinaz; Birçok dokuda yer alır, glukoz için dü­ şük Km (yüksek ilgi), düşük Vmax'a sahiptir. Glukoz 6- fosfat ile inhibe olur, insülinden etkilenmez. Doğru cevap: D



42. Aşağıdaki enzim çiftlerinden substrat ve ürünleri aynıdır?



hangilerinin



45. Eritrositlerde glikolizin yan ürünü olarak oluşan ve hemoglobinin oksijene olan ilgisini azaltan madde aşağıdakilerden hangisidir?



A) Fosfofruktokinaz - Glukokinaz B) Fosfofruktokinaz - Hekzokinaz C) Piruvat karboksilaz - PEP karboksikinaz



A) Gliseraldehit-3-fosfat B) Fosfoenol piruvat C ) 3-Fosfogliserat



D) Fruktokinaz - Glukokinaz



D) 1,3-Bifosfogliserat



E) Glukokinaz - Heksokinaz



E) 2,3-Bifosfogliserat



Hekzokinaz tüm dokularda bulunurken, glukokinaz ise sadece karaciğer ve pankreasın beta hücre­ lerinde bulunur. Her ikisi de glukozun, glukoz- 6 -fosfata çevrilmesinde rol alır.



Gliseraldehid-3-fosfatın, gliseraldehid-3-fosfat dehidrogenaz ile 1, 3- bifosfogliserata dönüşmesi glikolizdeki oksido-redüksiyon reaksiyonudur. Bu reaksiyonda sitozolik NADH üretilmektedir.



Doğru cevap: E



Gliseraldehid-3-fosfat dehidrogenaz iyodoasetat ile inhibe olur.



43. Normal şartlarda aşağıdaki hücrelerin hangisin­ de bir mol glukozdan en az enerji elde edilir?



1,3-bifosfogliserat, bifosfogliserat m utaz etkisi ile 2,3-bifosfogliserat’a (2,3 BPG) dönüştürülür. 2.3 BPG, birçok hücrede çok az miktarlarda bulu­ nurken, eritrositlerde yüksek konsantrasyonlarda bulunur. Anaerobik glikolizin bir yan ürünü olan 2.3 BPG dokuların oksijenlenmesinde önemli rol oynamaktadır.



A) Hepatosit



C) Eritrosit



B) Beyin hücresi D) Kalp kası hücresi



E) Böbrek hücresi



KARBONHİDRATLAR



serbest radikallerin aktivitesi artar. Artan serbest radikaller etkisi ile proteinlerin -SH grupları okside olur. Eritrosit membran direnci düşer ve hemolitik



KARBONHİDRATLAR



Artan 2,3-BPG düzeyi oksijen-dissosiyasyon eğ­ risinin sağa kaymasına ve hemoglobinin oksijene ilgisinin azalmasına neden olur. Eskiden sık kul­ lanılan asid-sitrat-dekstrozlu banka kanlarında, alyuvar içi 2,3-BPG düzeyi azalarak hemoglobinin oksijene ilgisinin artmasına neden olurdu. Böylece bu kanları alan kişilerde ciddi hipoksi tehlikesi meydana gelebilir.



Doğru cevap: E



46. Aşağıdaki giikoliz enzimlerinden hangisinin aktivitesi sonucu direkt olarak ATP oluşur? A) Heksokinaz B) Fosfofruktokinaz-1



C) Gliseraldehit 3 fosfat dehidrogenaz



Glukoz hücre içine hiçbir zaman basit diffüzyonla giremez. Glukozun hücre içine girişinde bir yol olan kolaylaştırılmış transportta, hücre membranında bulunan ve GLUT-1,...., GLUT-5 olarak tanımlanan bir grup glukoz taşıyıcı protein rol alır. Bu taşıyıcıların primer yapıları birbirine benzemek­ le birlikte, dokuya özgü farklılıklar gösterirler. Örneğin GLUT-4 yağ dokusu ve iskelet kasında yaygındır. GLUT-1 ise eritrositte fazla, kasta azdır. Yağ dokusu ve iskelet kasında tokluk durumunda insülin tarafından GLUT-4’ün sayısı ve aktivitesi



arttırılır. GLUT-1: Eritrosit, damar endotel hücrelerinde ve plasentada yer alan, bazal glukoz transportundan



sorumlu olan taşıyıcıdır. GLUT-2: Karaciğer, pankreas, incebağırsak ve böbrek proksimal tüp hücrelerinde bulunan ve bu dokularda glukozun hızlı yakalanması ve salınmasını sağlayan taşıyıcıdır.



D) Glukokinaz E) Piruvat kinaz Giikoliz reaksiyonlarının iki basamağından substrat düzeyinde fosforilasyon ile ATP sentezlenmektedir. Birincisi 1,3 bifosfo gliserat -> 3- fosfogliserat oluştuğu basamağı olup, reaksiyonun enzimi fos­ fogliserat kinazdır. İkincisi ise fosfoenol pirüvat -> pirüvat basamağı olup reaksiyonun enzimi pirüvat



kinaz'dır.



GLUT-3: Glukoza affinitesi en yüksek olan, temel olarak beyin nöronlarında glukozun yakalanması ve transportunu gerçekleştiren taşıyıcıdır. GLUT-4: Yağ dokusu, iskelet ve kalp kasında taşıyıcıdır. İnsülinle uyarılabilen tek taşıyıcı GLUT-4‘tür.



GLUT-5: İnce bağırsakta ve böbrekte bulunur. Fruktozun bağırsaklardan emilimini sağlar.



Doğru cevap: E



Doğru cevap: D



47. Karaciğerde bulunan ve kan şekerinin normal değerlerde tutulmasında görev alan enzimler aşağıdakilerden hangisinde birlikte verilmiştir?



49. Glukoz ölçmek amacıyla gece 01.30’da alınan bir kan örneği en erken sabah 08:30’da ölçülebiiiyorsa kan aşağıdaki tüplerden hangisine alınmalıdır?



A) Hekzokinaz, Glukoz 6-fosfataz



A) Lityum heparin içeren tüp B) Sodyum sitrat içeren tüp



B) Glukokinaz, piruvat karboksilaz C) Hekzokinaz, Glukokinaz



C) Sodyum-EDTA içeren tüp



D) Fosfofruktokinaz, Hekzokinaz E) Glukokinaz, Glukoz 6-fosfataz



D) Potasyum-EDTA içeren tüp E) Sodyum florid içeren tüp



Kan şekerinin düzenlenmesinde görevli başlıca organ karaciğerdir. Tokluk durumunda, portal sis­ temle karaciğere yüksek miktarlarda gelen glukoz, glukokinaz ile giikoliz ve glukojen sentezi için gerekli olan glukoz 6- fosfat’a dönüştürülür. Açlık durumunda ise glukoz-6 fosfataz enzimi aracılığı ile karaciğerden kana glukoz çıkışı sağlanır. Doğru cevap: E



48. Aşağıdaki glukoz taşıyıcı proteinlerden hangisi tokluk durumunda yağ dokusuna glukoz girişi­ ni sağlar? A) GLUT1



B) GLUT2



C) GLUT3



D) GLUT4 E)GLUT5



Eritrositler enerji kaynağı olarak sadece glukozu kullanırlar. Kan glukoz ölçümünde hastadan düz tüpe alınan kan örneği 15-20 dk pıhtılaşması için bekletilir sonra santrifüj edilerek serumu ayrılır. Bu serum örneğinde kan glukozu ölçülür. Santrifüj ile eritrositler ortamdan uzaklaştığı için, serum glukoz değeri oda ısısında sekiz saat, +4 derecede 72 saat bile beklese değişmez. Şayet hasta kanı bu süre zarfında santrifüj edile­ meyecek veya hemen işleme aiınamıyacaksa, kan glikolizi inhibe eden sodyum florid veya iyodoasetat içeren antikoagülanlı tüplere alınmalı. Çünkü kan bekledikçe eritrositler glukozu kullanmaya deveam eder ve glukoz değeri saatte ortalama 8-10 mg/dl düşer. Sodyum florid, glikolizdeki enolaz en­ ziminin inhibitörü iken, iyodoasetat, gliseraldehid 3-fosfat dehidrogenaz enziminin inhibitörüdür.



97



Lityum heparinli tüpler kan gazı ölçümlerinde, sodyum sitratlı tüpler koagülasyon testleri ve se­ dimantasyon ölçümünde, sodyum veya potasyum EDTA’lı tüpler kan sayımı için kullanılırlar.



B. Ketojenik bileşikler: Lösin, lizin gibi saf ketojenik aminoasitler glu­ koz sentezi oluşturamazlar. Ayrıca ürik asit, asetil KoA, asetoasetat, 3-OH-bütirat, ve kolesterol gibi maddelerden de glukoz elde edilemez. Çift karbon sayılı yağ asitleri ise sadece asetil KoA oluşturabildiklerinden glukoneogenezde kullanı­ lamazlar. Doğru cevap: B



Doğru cevap: E



50. Aşağıdakilerden hangisinin hücre içi artışı gli­ kolizi inhibe etmez?



52. Glikolizde yer alan gliseraldehid 3-fosfat dehidrogenaz enzimi uluslararası enzim klasifikasyonuna göre hangi sınıftandır?



A) ATP B) Glukoz 6-fosfat C) Fruktoz 2,6-bifosfat D) Sitrat E) Alanin



A) Oksidoredüktaz



Glikoliz enzimlerinden hekzokinaz-glukokinaz, Fosfofruktokinaz-I, pirüvat kinaz glikolizin dü­ zenlenmesinde anahtar enzimlerdir.



Oksidoredüktazlar; oksidasyon-redüksiyon tep­



Karaciğerde fosfofruktokinaz-1’in en güçlü pozi­ tif allosterik aktivatörü fruktoz 2,6-bifosfattır. Ayrıca kaslarda ADP ve A M P’de bu enzimi aktive etmektedir.



Fosfofruktokinaz-1; ATP ve sitrat ile, hekzokinaz; glukoz 6-fosfat ile, pirüvat kinaz ise alanin ile in­ hibe olmaktadır. Doğru cevap: C



B) Transferaz D) Ligaz



C) İzomeraz E) Liyaz



kimelerinde görev alırlar, örneğin dehidrogenazlar. Glikolizde gliseraldehid 3-fosfat dehidrogenaz enzimi görev alır, NADH üretir.



Transferazlar; fonksiyonel bir grubu (karbon, amino, fosfat) bir bileşikten diğerine transfer ederler, örne­ ğin kinazlar. Glikolizde heksokinaz enzimi glukoza ATP’den bir fosfat transfer eder. İzomerazlar; izomerlerin birbirine dönüşümünü katalizler, örneğin izomeraz, mutaz, epimeraz. Glikolizde glukoz 6-fosfatı izomeri olan fruktoz 6fosfata çeviren enzim fosfoglukoz izomerazdır. Liyazlar; C-C, C-S veya C-N bağlarının parçalan­



51. Kan glukoz düzeyi düşmüş bir kişide aşağıdaki maddelerden hangisi glukoneogenezde kullanı­ lamaz? A) Laktat



B) Asetoasetat



C) Gliserol



D) Fumarat



E) Aspartat



masını kataliz ederler, örneğin aldolazlar. Glikolizde



aldolaz A enzimi fruktoz 1,6 bifosfattaki C-C bağla­ rını parçalayarak gliseraldehid 3-fosfat ve dihidroksiasetonfosfat açığa çıkar.



Ligazlar; ATP’den elde edilen enerji ile iki molekülü kovalent bağla birleştiren enzimlerdir, örneğin sentetazlar, karboksilazlar. Glikolizdeki reaksiyonlarda böyle bir basamak bulunmuyor.



A. Glukoneojenik prekürsörler: Gliserol, triaçilgliserollerin yağ dokusunda hidrolizi sırasında açığa çıkar ve kan yolu ile karaciğere taşınır.



Laktat: Cori siklüsünde, kandan alınan glukoz eg­ zersiz halindeki kas içinde laktata dönüştürülür. Dolaşıma katılan laktat, karaciğer tarafından tutu­ lur ve glukoneogenez ile glukoza dönüştürülür.



U lu s la r a r a s ı E n z im S ın ıf la n d ır ılm a s ı



Enzim sınıfı Oksidoredüktazlar



Elektron taşınması ve oksido-redüksiyon tepkimeleri, hidrojen iyonu taşınması



Transferazlar



Grup taşınması; karbon, fo s fo ril, glikozit, açıl ve amino grupları



Hidrolazlar



Su eklenerek kimyasal bağların koparılması



Liyazlar



Ç ifte bağlara katılm a tepkim eleri, karbon ile karbon,azot veya oksijenin yaptığı bağların koparılması



İzomerazlar



Molekül içi transferler (rasemazlar, epim erazlar, in tra m o le k ü le r oksidoredüktazlar ve transferazlar)



Ligazlar



ATP kullanılarak kimyasal bağların oluşması



Ouşan glukoz tekrar dolaşıma verilir.



a-Ketoasidler: Pirüvat, okzaloasetat, a-ketoglutarat gibi a-ketoasidler glukojenik aminoasidlerin metabolizmasından elde edilir. Tek karbon sayılı yağ asitleri propiyonil KoA’ya kadar yıkıldığı için buradan metil malonil KoA ve oradan da süksinil KoA üzerinden TCA’ya girdiğinden



K a ta liz le d iğ i te p k im e tü rü



glukoza dönebilir. Doğru cevap: A



KARBONHİDRATLAR



Sonuç olarak bu antikoagülanlar glikolizi bloke et­ tikleri için eritrositler glukozu kullanamaz. Böylece glukoz ölçmek amacı ile alınan kan bekleyecekse glukoz değeri düşmemiş olur.



98



KARBONHİDRATLAR



53. Karaciğerdeki glukoz metabolizması ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Karaciğer hücresine glukoz girişi insülin gerektir­ mez.



B) Glukoz6-fosfat,organizmanmihtiyacmagörefarklı metabolik yollara girebilir. C ) Glukokinazın glukoz için Km değeri yüksektir.



D) Karaciğerde glukozu glukoz 6-fosfat çeviren en­ zim hekzokinazdır.



A. Glukoneojenik prekürsörler: Gliserol, triaçilgliserollerin yağ dokusunda hidrolizi sırasında açığa çıkar ve kan yolu ile karaciğere taşınır. Laktat: Cori siklüsünde, kandan alınan glukoz eg­ zersiz halindeki kas içinde laktata dönüştürülür Dolaşıma katılan laktat, karaciğer tarafından tutulur ve glukoneogenez ile glukoza dönüştürülür ve tekrar dolaşıma bırakılır.



E) Karaciğer hücresine glukoz girişi GLUT-2 ile sağlanır. Glukozun karaciğer hücresine girişi GLUT-2 ile sağ­ lanır ve bu taşıyıcı insüline bağımlı değildir. Glikolizin ilk reaksiyonu, glukozun, heksokinaz veya glukokinaz enzimleri tarafından irreversibl bir şekilde giukoz-6-fosfat’a dönüşümünü içerir. Glukoz böylece hücre dışına çıkamaz.



a-Ketoasidler: Pirüvat, okzaloasetat, a-ketoglutarat gibi a-ketoasidler glukojenik aminoasidlerin metabolizmasından elde edilir. Tek karbon sayılı yağ asitleri propiyonil KoA’ya kadar yıkıldığı için buradan metil malonil KoA ve oradan da süksinil KoA üzerinden TCA’ya girdiğinden



glukoza dönebilir. B. Ketojenik bileşikler:



Heksokinazların bir çoğunun Km değeri düşük olduğundan, glukozun karaciğer ve pankreasın (3-hücreleri dışında tüm dokularda fosforillenmesini sağlar. Beyindeki heksokinaz izoenziminin Km



değeri oldukça düşüktür. Heksokinaz, glukoz-6fosfat tarafından inhibe olurken glukokinaz inhibe olmaz. Heksokinaz, glikolizde kendi ürünü ile inhibe olan tek enzimdir. Buna karşın karaciğer ve pankreasın (3 hücre­ lerinde, glukozun fosforillenmesinde Km değeri daha yüksek ve glukoza spesifik olan Glukokinaz (Heksozkinaz D veya tip IV) enzimi rol alır. Bu en­ zim özellikle yemeklerden sonra portal venöz dola­ şımda artan glukoz miktarının değerlendirilebilmesi ve karaciğere alınabilmesi için yüksek Km değerine sahiptir. İnsülin salınımına bağlı olarak artar.



Glukoz 6-fosfat, organizmanın ihtiyacına göre glikoliz, glikojen sentezi, pentoz fosfat yolu ve sorbitol yolu gibi farklı metabolik yollara girebilir.



Lösin, lizin gibi saf ketojenik aminoasitler glu­ koz sentezi oluşturamazlar. Ayrıca ürik asit, ase­ til KoA, asetoasetat, 3-OH-bütirat, ve kolesterol gibi maddelerden de glukoz elde edilemez. Çift karbon sayılı yağ asitleri ise sadece asetil KoA oluşturabildiklerinden glukoneogenezde kullanı­ lamazlar. Doğru cevap: B



55. Aşağıdaki metabolik olaylardan sitoplazmada gerçekleşir?



hangisi



A) Oksidatif fosforilasyon B) Yağ asidi oksidasyonu C) Pirüvattan asetil-KoA oluşumu



D) Laktat oluşumu E) Keton cisimlerinin yıkımı Pirüvat’ın laktata dönüşümü, anaerobik glikolizin



Doğru cevap: D



54. Açlık durumunda kan şekerini normal seviyede tutmak için, aşağıdakilerden hangileri glukoz sentezlemede kullanılabilir? I. Gliserol



en son ve en önemli reaksiyonudur. Reaksiyon hücrenin sitoplazmasında gerçekleşir. Anaerobik glikolizde pirüvat: laktat dehidrogenaz ile laktata döner. Çift yönlü (reversibl) bir reaksiyondur.



Laktat dehidrogenaz, reaksiyonunun yönü pirüvat ve laktatın hücre içi konsantrasyonlarına ve hücre içi NADH/NAD oranına bağlıdır.



II. Asetil KoA



Oksidatif fosforilasyon, sitozolik değildir. Bu reak­ siyon mitokondride gerçekleşir.



III. Kolesterol IV. Yağ asitleri



Yağ asit oksidasyonu da başlıca mitokondride gerçekleşir.



V. Laktat



A) I ve III



B) I ve V D) III ve IV



C) II ve V



E) IV ve V



Pirüvattan Asetil KoA oluşumu pirüvat dehidro­ genaz enzimi ile sağlanır ve bu rekasiyon mitokondriyaldir.



Keton cisim lerinin hem üretimi, hem kullanımı mitokondride gerçekleşir.



Doğru cevap: D



58. İnsülin aşağıdaki enzimlerden hangisini aktive etm ez? A) Fosfofruktokinaz



B) Glukokinaz



C) Glikojen sentaz



D) Pirüvat kinaz



E) Glukoz-6-fosfataz 56. A ğır egzersiz yapan bir kişide iskelet kasında NADH’nın NAD* ’ye dönüşümü hangi reaksi­ yonda gerçekleşir? A) Malat - * Oksalasetat



Glukokinaz, fosfofruktokinaz ve piruvat kinaz glikoliz enzimleridir. Glukoz 6 fosfataz ise glukoneogenez enzimidir. Glikolizi insülin aktive ederken, glukoneogenezi glukagon aktive eder. Dolayısıyla insülin, glukoz-6-fosfatazı inhibe ede­ rek fosfatın glukozdan ayrılmasını ve glukozun tek­ rar kana geçmesini önler. Diğer enzimleri ise aktive ederek glukozun kullanımını sağlar.



B) Pirüvat —> Laktat C) Laktat —> Piruvat D) Izositrat —>Alfa-ketoglutarat E) Dihidroksiaseton -♦ Gliserol 3P



Doğru cevap: E Hipoksik şartlar altında fonksiyon gören dokular laktat oluşturma eğilimindedir. Bu durum özellikle kendisinin iş yapma hızının oksijenlenme kapasitesi ile sınırlı bulunmadığı iskelet kası için geçerlidir. Piruvat +NADH + H+ —> Laktat + NAD+ reaksiyo­ nunda piruvat, NADH tarafından laktata indirgenir. Bu reaksiyon laktat dehidrogenaz enzimi tarafından katalize edilir.



59. Açlıkta glukoz yapımında kullanılabilen madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Gliserol



B) Palmitik asit



C) Asetoasetat



D) Lösin E) Kolesterol



K arbonhidrat olmayan maddelerden glukoz ya­ pımına glukoneogenez denir. Bu amaçla özellikle g lukojenik am ino asitler, ketoasitler gliserol, laktat ve propiyonat kullanılır.



Doğru cevap: B



57. Aşağıdaki maddelerden hangisinin plazmadaki düzeyinin ölçülmesi şoktaki bir hastanın takibi açısından değerlidir? A) Sitrat



B) Laktat



C) Pirüvat



D) Fumarat E) Malat



Plazmada artmış laktat konsantrasyonuna laktik asidoz denir. M iyokard enfarktü sü , p ulm oner emboli ve kontrol edilemeyen kanama gibi durum­ larda oluşan dolaşım sistemi kollapsında görülür. Dokulara yeterli oksijen taşınmasındaki eksiklik oksidatif fosforilasyonun bozulmasına ve ATP sentezinin düşmesine neden olur. Hücreler yaşa­ mak için, ATP üretmek amacı ile anaerobik glikolizi kullanırlar. Dokular yeniden kanlanıncaya kadar geçen sürede çok az bir ATP sentezi bile hayat kurtarıcı olabilmektedir. Oksijenin yetersiz olduğu bir dönemden sonra gerekli olan fazla miktarda oksijene, oksijen açığı denir. Oksijen açığı sıklıkla hastanın mortalitesi ile ilgilidir. Bir çok klinik durumda kan laktat düzey­ leri hastanın oksijen açığının erken ve hızlı bir şekilde saptanması açısından önemlidir. Örneğin, kan laktatı şokun varlığını saptamada ve hastanın iyileşmesini izlemede bir ölçü olarak kullanılabilir.



Ayrıca amino asit ve diğer bazı maddelerin yıkılması ile oluşan TCA ara maddesi olan alfa keto asitler de glukoneogeneze girebilir. Örneğin; Alfa- ketoglutarat, süksinil KoA, fumarat ve okzaloasetat. G lis e ro l, yağ dokusunda tria ç ilg lis e ro lT e rin , hormon sensitif lipaz ile yıkılması ile oluşur. Yağ dokusunda gliserol kinaz bulunmadığı için kan yolu ile karaciğere gelen gliserol, gliserol kinaz ile gliserol 3 - fosfata çevrilir. Daha sonra dihidrok­ siaseton fosfata, oradan da glukoza çevrilir. Ketojenik bileşikler: Lösin, lizin gibi saf ketojenik amino asitler glukoz oluşturamazlar. Ayrıca ürik asit, asetil KoA, asetoasetat, 3-OH- bütirat, ve kolesterol gibi maddelerden de glukoz elde edilemez. Çift karbon sayılı yağ asitleri de sadece asetil KoAoluşturabildiklerinden glukoneogenezde kullanılamazlar.



Doğru cevap: A



60. Glikoliz sonucu oluşan pirüvat aşağıdaki maddelerden hangisine tek bir reaksiyon ile dönüsem ez? A) Laktik asit CjAlanin



Doğru cevap: B



B) Fosfoenolpirüvat D) Oksaloasetat E) Asetil KoA



100



1. Laktat, anaerobik hücrelerde, NADH varlığın­ da, laktat dehidrogenaz etkisi oluşur.



Glikojen fosforilaz (bu enzimin koenzimi kovalan bağlı pridoksal fosfattır), indirgenmemiş uçtaki glikozil kalıntılarını a-1,4 glikozid bağlarını yıkarak ayırır. Glikoejn fosforilaz basamağı glikojenolizde



2. Etanol, maya mantarları ve bazı bakterilerde



düzenleyici basamaktır.



KARBONHİDRATLAR



Glikoliz sonucu oluşan pirüvattan direkt olarak olu­ şabilen bazı maddeler;



etkin olan bu yol insanlarda aktif değildir. 3. Alanin, transaminasyonla oluşur.



4. Oksaloasetat, pirüvat karboksilaz enzimi ile oluşur.



Pirüvat karboksilaz, fosfoenol pirüvat karboksikinaz, fruktoz 1,6 bifosfotaz, glukoz-6 fosfataz ve gluko­ neogenez enzimleridir. Bu enzimler glukoneoge­ nez yolu ile kana serbest glukoz veren enzimlerdir.



5. Asetil KoA, pirüvat dehidrogenaz enzimi ile irreversibl bir şekilde meydana gelir. Glukoneogenezin ilk reaksiyonunda mitokondride bulunan pirüvat, pirüvat karboksilaz ile okzaloasetata dönüşür. Mitokondride oluşan okzaloasetat, mutlaka glukoneogenezin diğer enzimlerinin bulunduğu sitozole geçmek zorundadır. Ancak okzaloasetat mitokondri iç zarını direkt olarak geçemez. Önce mitokondriden sitozole geçebilen malata indirgenir. Sitozolde tekrar okzaloasetata okside olur. Oksaloasetatın burada fosfoenol pirü­ vat karboksikinaz enzimi etkisi ile fosfoenolpirüvata (PEP) dönüşür.



Sonuç olarak pirüvattan direkt olarak tek bir re­ aksiyon ile fosfoenolpirüvat oluşamaz. Doğru cevap: B



Hekzokinaz ise glikoliz enzimdir. Karaciğer ve pankreasın beta hücreleri hariç, birçok dokuda yer alır. Görevi, glukozu -> glukoz 6 fosfata çevirerek glikolize girişini sağlamaktır. Doğru cevap: A



63. Uzun süreli açlık durumunda aşağıdaki enzim­ lerden hangisinin aktivitesi karaciğerde artar? A) Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz B) Fosfoenolpirüvat (PEP) karboksikinaz C) Glukokinaz



D) Asetil KoA karboksilaz E) Glikojen sentaz



61. Piruvatı okzaloasetata çeviren basamağı dü­ zenleyen enzimin allosterik aktivatörü aşağıdakilerden hangisidir? A) ATP



B) AMP



C) Asetil KoA



D) Laktik asit E) Glukoz-6-fosfat



Glukoneogenez, karbonhidrat olmayan ön madde­ lerden karbonhidrat sentezidir. Glukoneogenezde ilk basamakta pirüvat, önce pirüvat karboksilaz ile



oksaloasetata karboksillenir. Pirüvat karboksilaz karaciğer ve böbrek hücre­ lerinin mitokondrisinde bulunur. Kas hücrelerinde bulunmaz. Pirüvat karboksilaz asetil KoA tarafından allosterik olarak aktive edilir. Koenzimi ise prostetik grup olarak görev yapan biyotindir. Doğru cevap: C



62. Aşağıdakilerden hangisi glukoneogenezde gö' rev alan enzimlerden biri değildir? A) Glikojen fosforilaz B) Glukoz- 6 -fosfataz



C) Fosfoenolpirüvat karboksikinaz D) Pirüvat karboksilaz E) Fruktoz 1,6 difosfataz



Diyet ile karbonhidrat alımı olmadığı zaman karaciğer glikojeni bunu 10-18 saat süre ile karşılayabilir. Uzamış açlıkta, hepatik glikojen de­ poları tükenir ve glukoz; laktat, pirüvat, gliserol ve a-ketoasidler gibi prekürsörlerden üretilir. Glukoneogenezin % 90’ı karaciğerde, geri kalan %10’u ise böbreklerde meydana gelir. Bilindiği gibi glikolizin üç basamağı irreversibldir, bu basamaklar glukoneogeneze özgü dört alter­ natif reaksiyon ile geçilmelidir. Glukoneogeneze özgü olan bu enzimler, pirüvat



karboksilaz, fosfoenolpirüvat (PEP) karboksi­ kinaz, fruktoz 1, 6-bifosfataz ve glukoz 6-fosfatazdır. Dolayısıyla verilen şıklarda sadece PEP karboksi­ kinaz enzimi glukoneogenez enzimi olup uzamış açlıkta aktiftir.



Asetil KoA karboksilaz yağ asit sentezinde hız kısıtlayıcıdır. Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz pentoz fosfat yolunda düzenleyci basamakta görevlidir. Glukokinaz glikoliz enzimi iken, glikojen sentaz ise glikojen sentezinde hız kısıtlayıcı basamakta görev alır. Bu dört enzim de toklukta artan insülin etkisi ile aktive olur.



Doğru cevap: B



64. İnsülin/glukagon oranı aşağıdaki enzimlerden artar?



düşük olduğunda, hangisinin sentezi



A ) Glukoz-6-fosfataz



B) Glukokinaz C) Pirüvat kinaz D) Asetil-KoA karboksilaz



E) HMG-KoA redüktaz



Glukoz 6 fosfataz: Glukoneogenezde görevli olan bir enzimdir. Glukagon, adrenalin, tiroksin ve glukokortikoidlerle aktiflenir. Karaciğer, böbrek ve ince bağırsağın granüllü ve düz endoplazmik retikulumlarında yer alır. Kas ve yağ dokusunda ise bulunmaz. Bu nedenle kas glukoneogenez ile kana glukoz sağlayamaz. Ayrıca kas glikojeninden elde edilen glukoz 6-fosfatta serbest glukoz oluşturmak üzere defosforile edilemez. Glukokinaz; Karaciğer’de ve pankreas (3 hücre­ lerinde glukoz fosforilasyonunda temel enzimdir. Glukoz için yüksek Km’e sahiptir. Bu nedenle yemek sonrası dönem gibi (postprandiyal dönem) hepatosit içi glukoz konsantrasyonu arttığında etki eder. Glukokinaz bu yüksek konsantrasyonu ortadan kaldıracak şekilde yüksek V maksimuma sahiptir. Glukokinaz düzeyleri karbonhidratdan zengin diyet ve insülin ile artar.



Pirüvat kinaz (PK) glikolizde görevli olan bir enzimdir. Bu reaksiyon iki kez tekrarladığı için 2 mol ATP üretilir. Fosfoenolpirüvatın pirüvata dö­ nüşümünü sağlayan glikolizin irreversibl ve son basamağıdır. Asetil-KoA karboksilaz; de novo yağ sentezinin hız kısıtlayıcı enzimidir, insülin enzim sentezini aktive ederken, glukagon tarafından inhibe edilmektedir.



HMG-KoA redüktaz; kolesterol sen tezin d e düzenleyici enzim olup insülin tarafından enzim aktive edilirken, glukagon tarafından inhibe edil­ mektedir. Doğru cevap: A



hücreler metabolik yakıt olarak sürekli bir şekilde glukoza ihtiyaç duyarlar. Diyet ile karbonhidrat alımı olmadığı zaman karaciğer glikojeni bunu 10-18 saat süre ile karşılayabilir. Uzamış açlıkta, hepatik glikojen depolan tükenir ve glukoz; laktat, pirüvat, gliserol ve a-ketoasidler gibi prekürsörlerden üretilir. Glukoneogenezin % 90’ı karaciğerde, geri kalan % 10’u ise böbreklerde meydana gelir.



Açlığın 12. saatinde kana glukoz sağlayan kay­ nak, karaciğer glikojenidir. Kas glikojeni cevap olamaz çünkü, kas glikojeni daha çok egzersiz sırasında gerekli olan enerjiyi sağlar. Kas glikojeni birkaç günlük kısa açlık süre­ lerinden etkilenmez, ancak uzun süren açlıklarda orta derecede azalma görülür.



Doğru cevap: B



66. Glikoprotein sentezi sırasında N-glikozid bağı oluşumu için gerekli olan koenzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Tiamin pirofosfat



B) Dolikol fosfat D) Lipoik asit



C) Tetrahidrobiopterin



E) Tetrahidrofolat Glikoproteinler oluşurken karbonhidratlar serin veya treonin’e eklenirse O-glikozid, asparajin ile bağ oluşturursa N-glikozid oluşur.



N-bağlı glikozidlerin sentezinde oligosakkaritlerin transferi için dolikol ve onun fosforile türevi olan dolikol pirofosfata gereksinim vardır. Tunikamisin, dolikol fosfata şekerlerin bağlan­ masını engelleyerek glikoprotein sentezini bozar. Tunikamisin N-glikozid oluşumunu bozarken Oglikozid oluşumunu engellemez.



Deoksinojiromisin, glikozidazı inhibe ederek glikoprotein sentezini bozar. Svvainzonin; Mannozidazı inhibe ederek glikop­ rotein sentezini bozar. Glikoprotein oluşumunu bozan, üç inhibitör ve etki mekanizmaları, aşağıdaki tabloda görülmektedir.



65.



On iki saatlik açlıkta başlıca glukoz kaynağı aşağıdakilerden hangisidir? A) Diyetle alınan glukoz B) Karaciğer glikojeni



G likoprotein oluşumunu bozan in h ib itö rle r İn h ib itö r Tunikamisin



Dolikol-P’ a şeker bağlanmasını inhibe eder



D eoksinojirim isin



Glikozidaz l-ll inhibitörü



Svvainzonin



Mannozidaz II inhbitörü



C) Laktattan glukoneogenez D) Yağ dokusundan yağ asitleri



E) Amino asitlerden glukoneogenez Beyin, eritrositler, böbrek medullası, gözün kornea ve lensi, testis ve egzersiz halindeki kasta bulunan



Etki yeri



Tiamin pirofosfat; Oksidatifdekarboksilasyonda ve aldehid birimlerinin aktarılmasında gereklidir.



KARBONHİDRATLAR



101



II



Tetrahidrobiopterin; Fenilalanin, tirozin ve triptofaKARBONHİDRATLAR



nın hidroksilasyon tepkimelerinde kofaktördür.



Lipoik asit; Hidrojen taşıyıcısı olup dehidrogenaz enzim komplekslerinin beş vitamininden biridir. Piruvat dehidrogenaz enzim kompleksi ve TCA enzimleri beş vitamini koenzim olarak kullanır; Tiyamin, riboflavin, niasin, pantotenik asit ve lipoik asit. Tetrahidrofolik asit; Tek karbon birimleri olan metil



Açlıkta karaciğerde glukoneogeneze özgü en­ zimler aktiftir. Bunlar piruvat karboksilaz, PEP karboksikinaz, fruktoz 1,6-bifosfataz ve glukoz 6-fosfataz’dır. Doğru cevap: E



69. Aşağıdaki maddelerden hangisinden bir mole­ kül glukoz sentezlenirken iki ATP yeterlidir?



gruplarının aktarılmasında kofaktördür.



A) Gliserol Doğru cevap: B



B) Propionat



C) Pirüvat



D)Alanin E) Laktat



67. Glikoprotein sentezinde proteinlere karbonhid­ rat birimlerinin eklenmesini sağlayan organeller hangisinde birlikte verilmiştir? A) Endoplazmik retikuium - lizozom B) Sitoplazma - lizozom C) Golgi - mitokondri



D) Golgi - endoplazmik retikuium E) Golgi - sitoplazma Glikoproteinlerin karbonhidrat içeriklerinin ön maddesi şeker nükleotidleridir. Bunlar UDP-glukoz, UDP-galaktoz, UDP-N asetil glukozamin ve N-asetil galaktozamindir. Bunların yanında GDPmannoz, GDP-L fukoz ve CMP-N asetil nöraminik



asit’te (insan metabolizmasında nükleotid taşıyı­ cısı monofosfat olan tek nükleotid şeker) uzayan zincire şeker verebilirler.



Gliserol glukoneogeneze glikoliz ara maddesi olan dihidroksiaseton fosfata dönüşerek katılır. İki gliserol molekülü bir glukoz molekülü oluşturur ve bu esnada sadece gliserol kinaz basamağında iki ATP harcanır. Pirüvat, alanin ve laktat; aynı yolu kullanarak glukoneogeneze katılırlar ve bu yolda 6 adet yüksek enerjili fosfat bağı harcanır. Bu bileşikler 3 karbonlu, glukoz ise 6 karbonlu olduğundan iki molekül piruvattan bir molekül glukoz sentezlenir. Piruvattan glukoz oluşumunda 3 basamakta enerji harcanır: 1) Piruvat karboksilaz; (x2 ATP) 2) Fosfoenolpiruvat karboksikinaz; (x2 GTP) 3) Fosfogliserat kinaz. (x2 ATP)



Propionat, süksinil KoA basamağından TCA dön­ güsüne katılır ve buradan okzaloasetat üzerinden glukoneogeneze gider.



Glikoproteinlerin yapısındaki glikozidlerin sente­ zi, endoplazmik retikuium ve golgide gerçekleş­ mektedir. Her bir reaksiyon, glukozil transferaz, galaktozil transferaz, sialil transferaz ve mannozil transferaz vb özgül enzimlerce katalizlenir.



Doğru cevap: A



N-bağlı glikozidlerin sentezi için ayrıca lipid ya­ pısında olan dolikol ve onun fosforile türevi olan dolikol pirofosfata gereksinim vardır.



70. Glikojen depo hastalıklarına neden olan enzim eksikliklerinden hangisinde hemolitik anemi gelişir?



Doğru cevap: D



68. Hipoglisemiye giren bir kişide aşağıdaki enzim­ lerden hangisi karaciğerde aktive olmaz? A) Pirüvat karboksilaz C) Fruktoz-1,6-bifosfataz



B) PEP karboksikinaz D) Glukoz-6-fosfataz



E) Piruvat kinaz Açlıkta yani hipoglisemi durumunda insülin sentezi azalır, glukagon sentezi artar. Sonuç olarak kara­ ciğerde glikoliz inhibe olurken, glukoneogenez aktive olur. Fosfofruktokinaz-I glikolizin en önem­ li kontrol basamağıdır ve insülin tarafından aktive edilir. Açlıkta glukagon düzeyleri yükseldiğinde ise inaktiftir.



A) Glukoz 6-fosfataz



B) Alfa -1 ,4-glukozidaz



C) Amilo-1,6-glukozidaz



D) Kas fosforilaz



E) Fosfofruktokinaz Tip I: Von Gierke hastalığı olarak da adlandırılan bu tip glikojen depo hastalığında glukoz 6-fosfataz eksikliği söz konusudur. Karaciğer, böbrek ve ba­ ğırsaklar en çok etkilenen dokulardır. Glikojenoliz ile karaciğerden yeterince glukoz sağlanamadığı için ciddi şekilde açlık hipoglisemisi görülür. Yağlı karaciğer, hepatomegali söz konusudur. Von Gierke de kesinlikle splenomegali olmaz. Hiperlaktik asidemi, hiperürisemi, hiperlipidemi gö­ rülür. Glikojenin yapısı normaldir ancak yıkılamadığı için glikojen depolanması artmıştır. Bu hastalarda ayrıca taş bebek yüzü görünümü vardır.



Fruktoz 1,6-bifosfatın fruktoz 1, 6-bifosfataz ile hidrolizi, glikolizin fosfofruktokinaz-l basamağını



eksikliği neticesinde sitozoldeki vakuollerde aşırı miktarda glikojen birikmesi ile karakterize son de­ rece önemli bir hastalıktır. Kalp, karaciğer ve kaslar etkilenmektedir. Glikojen yapısının normal olduğu bu hastalıkta kan glukoz düzeyi normaldir. Ciddi şekil­



glukoneogenezin önemli bir düzenleyici basama­ ğıdır. Hücre içinde enerjiden fakir durumun sinyali olan yüksek AMP düzeyi ve fruktoz 2,6-bifosfat



de kardiyomegalisi olan hastalar erken çocukluk döneminde kaybedilmektedirler. Tip III: Forbes (Cori) hastalığı, dal yıkıcı enzimin (amilo1-6 glukozidaz) eksikliğine bağlı olarak görülür ve karaciğer, kas, kalp ve lökositler etki­ lenmiştir. Hepatomegali, değişik kas tutulmaları ve açlık hipoglisemisi ile karakterizedir. Biriken glikojen



atlar. Bu reaksiyon, pirüvat karboksilaz ile birlikte



tarafından inhibe edilir. Glukoz 6-fosfatın hidrolizi: Glukoz 6-fosfatm glu­ koz 6-fosfataz ile hidrolizi irreversibl olan hekzokinaz basamağını atlar ve serbest glukoz oluşur. Glukokinaz; glikoliz enzimi olup; glukoneogenezde görev almaz. Doğru cevap: D



anormal yapıdadır. Tip V: Mc Ardle hastalığı, kas fosforilazın eksik­ liğine bağlı olarak iskelet kaslarında aşırı derecede glikojen depolanması ve egzersize karşı belirgin bir şekilde azalmış tolerans ile karakteristiktir. Bu hastalarda yaşamın ileri dönemlerinde miyoglobinüri gözlenmektedir. Prognoz genellikle



oldukça iyidir. Tip VII: Tarui hastalığında, fosfofruktokinaz etki­ lenmiştir. İskelet kasları ve eritrositler etkilenmiştir. Glikojen yapısının normal olduğu bu hastalıkta,



hemoliz ve egzersize karşı intolerans görül­ mektedir. Doğru cevap: E



71. Laktik asitin glukoza çevrilip kana verilmesinde aşağıdakilerden hangisi görevi almaz? A) Pirüvat karboksilaz B) Laktat dehidrogenaz



72. Büyüme geriliği, hepatomegali, hipoglisemi, laktik asidoz, hiperürisemi ve hiperlipidemi olan üç yaşındaki bir çocukta hangi hastalık akla gelmelidir? A) von Gierke hastalığı B) Gut hastalığı C) Hunter sendromu



D) Pompe hastalığı E) Fenilketonüri Büyüme geriliği, hepatomegali, hipoglisemi laktik asidoz, hiperürisemi ve hiperlipidemi glikojen depo hastalığı tip I von Gierke’nin tipik bulgularıdır. Bu hastalarda ayrıca taş bebek yüzü görünümü vardır. Doğru cevap: A



C) Fruktoz 1,6-bifosfataz



D) Glukokinaz E) GTP Glukoneogenezin %90’ı karaciğerde, geri kalan %10’u ise böbreklerde meydana gelir. Bilindiği üzere ağır egzersiz yapan kaslar ve erit­ rosit gibi yerlerde oluşan laktik asit, Cori siklusu ile karaciğere gelir. Burada laktik asit önce laktat dehidrogenaz ile pirüvata çevrilir. Oluşan piruvatta glukoneogenez yolu ile glukoza çevrilir. Glukoneogenezde pirüvat önce pirüvat karboksilaz ile okzaloasetata karboksillenir (Pirüvat karboksilaz karaciğer ve böbrek hücrelerinin mitokondrilerinde bulunmasına karşın kas hücrelerinde



bulunmaz). Okzaloasetat, sitozolde fosfoenol pirüvat karboksikinaz etkisi ile dekarboksile olarak fosfoenol pirüvata (PEP) dönüştürülür. Bu reaksiyon GTP nin hidrolizi ile gerçekleştirilir.



73. Asetil KoA aşağıdakilerden sentezinde kullanılmaz? A) Kolesterol



hangisinin



B) Progesteron D) Palmitik asit



C) Asetoasetik asit E) Glukoz



Asetil KoA yağ asidi sentezinde, asetoasetik asit ve kolesterol oluşumunda öncü maddedir. Dolayısı ile kolesterolden sentezlenen progesteronda da öncü maddedir.



Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksi aerobik glikolizin son ürünü olan pirüvatı, sitrik asit siklüsü için asetil KoA’ya çevirir. Reaksiyonun irreversibl olması asetil KoA dan pirüvat oluşumunu önler. Dolayısıyla glukoneogenez yolu ile asetil KoA’dan glukoz oluşamaz. Doğru cevap: E



KARBONHİDRATLAR



Tip II: Pompe hastalığı, lizozomal bir enzim olan a-1,4 glukozidaz (asid maltaz) enziminin doğuştan



104



KARBONHİDRATLAR



74. Kan şekeri düşmüş bir kişide aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğru değildir? A) Adenilat siklaz aktive olur. B) Glukagon salınımı artar. C) Glikojen sentaz inaktive olur.



D) Glikojen fosforilaz aktive olur. E) Protein kinaz G aktive olur. Kan glukozu azaldığında pankreastan glukagon salınımı uyarılır. Adenilat siklaz enzimi hücre membranlarında bulunan ve ATP'yi cAMP'ye çeviren enzim olup açlıkta glukagon tarafından uyarılır. Hücre içinde artan cAMP, protein kinazı A’yı aktive eder. Bu durumda glikojen sentaz enzimi fosforillerenek inaktive olurken, glikojen fosforilaz enzimini ise fosforillenerek aktive olur.



Glukagon gibi adenilat siklaz sistemini kullanan hor­ monlar protein kinaz G’yi kullanmaz. Protein kinaz G’yi ikincil haberci olarak guanilat siklaz üzerinden etki eden hormonlar kullanmaktadır.



Doğru cevap: E



75. Glikojen yıkımında görev alan enzimlerden amilo alfa-1,6-glikozidaz ile açığa çıkan ürün aşağıdakilerden hangisidir? A) Glukoz 1-fosfat C) Limit dekstrin



B) Serbest glukoz D) Glukoz 4-fosfat



Kalan tek glikozit kalıntısının a-1,6 bağı, amilo a1,6 glikozidaz enzimiyle hidrolize edilerek yıkılır ve serbest glukoz açığa çıkar. Glikozil 4,4 transferaz ve amilo a-1,6 glikozidaz’ın ikisi birlikte, “dal yıkıcı enzim kompleksini” oluşturur. Doğru cevap: B



76. Tunikamisin aşağıdakilerden hangisinin sente­ zini bozarak etki eden bir maddedir? A) Glikozaminoglikan



B) Glikojen D) Glikoprotein



C) Pürin bazları



E) Peptid bağı Glikoproteinler oluşurken karbonhidratlar serin veya treonine eklenirse O-glikozid, asparajin ile bağ oluşturursa N-glikozid oluşur.



N-bağlı glikozidlerin sentezinde oligosakkaritlerin transferi için dolikol ve onun fosforile türevi olan dolikol pirofosfata gereksinim vardır. Tunikamisin, dolikol fosfata şekerlerin bağ­ lanmasını engelleyerek glikoprotein sentezini bozar. Doğru cevap: D



77. Aşağıdaki maddelerden hangisi aminoşeker içermez?



E) Glukoz 6-fosfat A) Gangliozidler Glikojenin karaciğerde ve kaslarda yıkımını sağlayan yolda glikojen fosforilazın a-1,4 bağları­ nın yıkması ile glukoz 1-fosfat elde edilir. Ayrıca amilo alfa-1,6 glikozidaz etkisi ile her a-1 ,6 bağının kopması ile bir adet serbest glukoz molekülü sa­ lınmaktadır.



C) Glikosfıngolipidler



B) Glukozaminoglikanlar D) Glikoproteinler



E) Glikojen Aminoşekerler; Glikoproteinler, glikosfingolipidler (gangliozidler), glukozaminoglikanların önemli yapı taşlarıdır. Temel amino şekerler, glukozamin, galaktozamin ve mannozamin ile dokuz karbonlu bir bileşik olan siyalik asittir. Tüm amino şekerlerin öncülü glukozdur.



Glikojen fosforilaz (bu enzimin koenzimi kovalan bağlı pridoksal fosfattır), indirgenmemiş uçtaki glikozil kalıntılarını a-1,4 glikozid bağlarını yıkarak ayırır. Glikojen fosforilaz ile katalize olan basamak glikojenolizde düzenleyici basamaktır. Glikojen fosforilaz tarafından açığa çıkarılan glukoz 1-P önce fosfoglukomutaz tarafından glukoz 6-fosfata çevrilir. Daha sonra da glukoz 6-P, glukoz 6- fosfataz ile serbest glukoza çevrilir.



Doğru cevap: E



Bir fosfotransferaz olan glikojen fosforilaz indirgen­ memiş uçlarından dallanma noktasına 4 glikozid kalıntısı kalıncaya kadar yıkar. Bu yapıya “limit dekstrin” denir. Glikojen fosforilaz bunu yıkamaz. Dallar iki enzimatik aktivite ile uzaklaştırılır. Önce



78. Glukoz veya fruktozun indirgenmesi ile oluşa­ bilen altı karbonlu alkol şeker aşağıdakilerden hangisidir?



Glikojen, sadece glukozdan meydana gelen bir glukoz polimeridir. Yapısında ne asidik şeker ne de amino şeker içermez. Glukozun vücudumuzdaki başlıca depo şeklidir.



glikozit (4,4) transferaz enzimi, alfa-1,4 glikozit kalıntısından üçünü başka bir indirgenmemiş uca



A) Mannitol



ekler.



C) Sorbitol



B) İnozitol D) Gliserol E) Ksilitol



lakturonik asit) dediğimiz asit şekerler oluşur.



Karbonil (aldehid veya keton) grubunun indir­ genmesi ile yeni alkol grupları oluşur, bunlara polioller denir. Örneğin glukoz -> sorbitol’e (glukitol), fruktoz sorbitol ve mannitol’e indirgenir. Doğru cevap: C



81. Hiyalüronidaz enzimi aşağıdakilerden hangisi­ nin yıkımında rol oynar? A) Kollajen C) Glikolipid



B) Glikoprotein D) Fibronektin E) Mukopolisakkarit



İçerdikleri glikozid bağı tipi ve sülfat birimlerine göre 6 tip glikozaminoglikan (mukopolisakkarit) mevcuttur. Bunlar; Kondroitin sülfat, keratan sül­



fat, hyalüronik asit, dermatan sülfat, heparin ve heparan sülfattır.



79. İki monosakkaridin birbirinden yalnızca bir tek karbon atomu konfigürasyonu bakımından farklı olması durumuna ne ad verilir? A) İzomer



B) Epimer



C) Optik izomer



D) Stereoizomer E) Enantiomer



Organik bir maddenin D- ve L- formuna, optik izomer veya diğer adları ile stereoizomer veya enantiyomer adı verilir.



İzomer: Aynı kapalı formüle sahip bileşikler birbirinin izomerleridir. Örneğin glukoz, fruktoz, mannoz ve galaktozun kapalı formülü (C6H12Ö6) olup bu monosakkaritler birbirinin izomerleridir. Epimer: Eğer iki monosakkarit açık formülleri ya­ zıldığında yalnızca tek bir karbon atomu etrafında konfigürasyon farkı gösteriyorsa bu iki monosakkarit birbirinin epimeridir. Örneğin glukoz ve galaktoz birbirinin C-4 epimeridir, yapılarındaki tek fark 4. karbondaki -OH grubunun pozisyonundadır. Galaktoz insanlar için esansiyel değildir, galaktoz diyet ile kısıtlansa bile UDPheksoz-4-epimeraz ile glukozdan oluşabilir. Yine glukoz ve mannoz birbirinin C-2 epimeridir, çünkü yapılarındaki tek fark 2. karbondaki -OH grubunun pozisyonundadır.



Doğru cevap: B



80. Glikoproteinlerin yapısında glikozid bağı oluşu­ muna katkı sağlayan amino asitler hangisinde birlikte verilmiştir? A) Serin, treonin, sistein



Hiyalüronik asit hariç bütün GAGlar, kovalan olarak bir proteine bağlanarak proteoglikan birimlerini oluştururlar. Bir mukopolisakkarit olan Hyalüronik asit yıkımını sağlayan enzim hiyalüronidazdır. Doğru cevap: E



82. Aşağıdaki kinaz grubu enzimlerinden hangisi tepkime sırasında her zaman ATP sentezini sağlar? A) Glukokinaz C) Kreatin fosfokinaz



B) Fosfogliserat kinaz D) Pirüvat kinaz



E) Adenilat kinaz Glukokinaz, karaciğer ve pankreasın beta hüc­ relerinde bulunur, glukozu ATP kullanarak Glukoz 6-fosfata çevirir.



Fosfogliserat kinaz, 1.3 bifosfogliserat’ın 3 fosfogiiserata dönüşümünde yer alır. Reaksiyon substrat düzeyinde fosforilasyonla ATP üretilmesine rağ­ men, çift yönlüdür. Bu enzim hem glikoliz hem glikoneogenez de yer alır. Bu reaksiyon glikolizde ATP üretmesine rağmen glukoneogenezde ATP’yi kullanmaktadır. Kreatin kinaz ve adenilat kinaz da reversibi şe­ kilde ADP ve ATP dönüşünü sağlar. Pirüvat kinaz glikolizin son enzimi olup geri dö­ nüşsüz bir şekilde fosfoenolpirüvatı ->pirüvata çevirir. Bu reaksiyon her zaman ATP sentezi ile sonuçlanır. Doğru cevap: D



B) Asparajin, serin, treonin C) Asparajin, treonin, sistein



D) Aspartat, serin, tirozin E) Arjinin, serin, treonin Glikoproteinler oluşurken karbonhidratlar, serin veya treonin'e eklenirse O-glikozid, asparajin ile bağ oluşturursa N-glikozid oluşur. Doğru cevap: B



83. Hücreye alınan galaktozun ana metabolik yolla­ ra girişi genellikle hangi tepkime ile başlar? A) Hekzokinaz ile birinci karbondan fosforilasyon B) Hekzokinaz ile altıncı karbondan fosforilasyon C) Galaktokinaz ile birinci karbondan fosforilasyon



D) Galaktokinaz ile altıncı karbondan fosforilasyon E) Glukokinaz ile birinci karbondan fosforilasyon



KARBONHİDRATLAR



Monosakkaridlerin yapısında bulunan 6. kar­ bondaki -CH OH grubunun oksidayonu ile üronik asitler (glukoz -> glukronik asit, galaktoz -> ga-



KARBONHİDRATLAR



106



Galaktozun ana metabolizma yollarına girebilme­ si için önce fosforile edilmesi gerekir. D-galaktoz ATP’nin fosfatının kullanıldığı ve galaktokinaz’ın düzenlediği bir reaksiyon ile galaktoz 1-fosfata dönüşür. Galaktokinaz eksikliğinde, galaktozemi, galaktozüri ve klinik olarak sadece katarakt görülür.



Doğru cevap: C



Fruktoz-1-P, Aldolaz B (fruktoz 1-fosfat aldolaz) tarafından dihidroksiaseton fosfat ve D-gliseraldehide yıkılır. Fruktoz 1-fosfat aldolaz eksikliği



herediter früktoz intoleransına yol açmaktadır. Fruktoz metabolizması glukozunkine göre daha hızlıdır, çünkü fruktoz 1-fosfattan oluşan triozlar glikolizin düzenleyici basamağı olan fosfofruktokinaz basamağını atlar. Doğru cevap: C



84. Sorbitolden sorbitol dehidrogenaz enzimi ile oluşan ürün aşağıdakilerden hangisidir? A) Glukoz



B) Fruktoz



C) Glukuronik asit



D) Askorbat E) Galaktoz



Glukoz sorbitol yolunda aldoz redüktaz enzimi tarafından önce sorbitole indirgenir. Bu basa­ makta NADPH kullanılır, enzim birçok dokuda bu­ lunur. Sorbitol daha sonra karaciğer, över, seminal veziküller ve sperm hücrelerinde bulunan sorbitol dehidrogenaz ile fruktoza çevrilir. Fruktoz bu do­ kularda enerji kaynağı olarak kullanılır. Galaktoz, UDP hekzos 4-epimeraz enzimi ile glukozdan sentezlenebilir. UDP-glukozun, UDP-glukoz dehidrogenaz enzimi ile 6. karbonundan oksidasyonu sonucu glukuro­ nik asit oluşur.



Askorbik asit, üronik asit yolunda D-glukuronik



86. Karbonhidrattan zengin lipitten fakir diyetle beslenen bir kişide yağ asit sentezine ihtiyaç olduğu takdirde glukoz 6-fosfat, aşağıdaki metabolik yollardan hangisine girer? A) Glikoliz



B) Glukuronik asit yolu



C) Pentoz fosfat yolu



D) Krebs döngüsü



E) Üronik asit yolu



Pentoz fosfat yolu, biyokimyasal reaksiyonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH’ın hücredeki ihtiyacını karşılar. Bu yol sitozolde gerçekleşir ve biyokimyasal reak­ siyonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH’ın hücredeki ihtiyacını karşılar. Bu yolda ayrıca nükleotid sentezi için gerekli olan riboz-fosfatlar üretilir ve diyetle alınan beş karbonlu ribozların metabolik kullanımını sağlanır.



Doğru cevap: B



Pentoz fosfat yolu, primer olarak G6PDH basa­ mağı ile düzenlenir ve NADPH, enzimin potent kompetetif inhibitörüdür. NADPH ihtiyacı art­ tıkça G6PDH enziminin hızı artmaktadır. Ayrıca



85. Karbonhidrat metabolizması ile alakalı aşağı­ daki enzimlerden hangisinin eksikliği klinik açıdan asemptomatik ve basit bir hastalığa neden olur?



enerjiden zengin durumda artan insülinin etkisi ile yağ asit sentezi, kolesterol sentezi gibi indirgeyici biyosentez reaksiyonları hızlanmaktadır. Dolayısı ile G6PDH enzimini aktive eden en önemli iki faktör NADP+fazlalığı (NADPH ihtiyacı olduğunu gösterir) ve insülindir.



asitten sentezlenir.



A) Fruktoz 1-fosfat aldolaz B) Galaktoz 1-fosfat üridiltransferaz C)



Fruktokinaz



D) Pirüvat kinaz



NADPH üretiminde glikoliz, glukuronik asit yolu, Krebs (TCA) döngüsü ve üronik asit yolu etkili değildir. Doğru cevap: C



E) Asit maltaz Fruktozun ana metabolizma yollarına girebilmesi için önce fosforile edilmesi gerekir. Bu hekzokinaz veya fruktokinaz tarafından sağlanır. Hekzokinaz vücutta pek çok hekzosun fosforile edilmesinde rol oynar ancak fruktoza karşı ilgisi azdır (Km değeri yüksektir). Fruktozun fosforilasyonunda esas rolü fruktokinaz üstlenir. Bu enzim karaciğer, böbrek ve ince bağırsaklarda bulunur ve fruktozu â fruktoz 1-fosfata çevirir. Fruktokinaz eksikliği benign ve asemptomatik bir hastalık olan esansiyel fruktozüriye yol açar.



87. Pentoz fosfat yolunun nonoksidatif basamakla­ rında gerekli olan tek koenzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Tiyamin pirofosfat (TPP) B) Flavin adenin dinükleotid (FAD+) C) Pridoksal fosfat D) Deoksiadenozil kobalamin E) Nikotinamid dinükleotid (NAD+)



1



11[>7



Glukoz 6-fosfatın 1. karbonu C 02 olarak salınır ve yolun oksidatif bölümüne giren glukoz 6-fosfatlardan NADPH oluşur.



89. Aşağıdakilerden hangisi glukozaminoglikan yapıda bir molekül değildir? A) Dermatan sülfat B) Kondroitin sülfat C) Fosfoadenozil-fosfosülfat



D) Heparan sülfat E) Keratan sülfat



Bu yol sitozolde gerçekleşir ve biyokimyasal reak­ siyonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH’ın hücredeki ihtiyacım karşılar. Bu yolda ayrıca nükleotid sentezi için gerekli olan riboz-fosfatlar üretilir ve diyetle alınan beş karbonlu ribozların metabolik kullanımını sağlanır.



İnsan dokularında içerdikleri glikozid bağı ve sülfat birimlerine göre altı tip glukozaminoglikan (GAG) mevcuttur. Bunlar kondroitin sülfat, keratan sül­ fat, hiyalüronik asid, dermatan sülfat, heparin ve



Hekzos monofosfat yolu’nun nonoksidatif reaksi­ yonları; üç, dört, beş ve yedi karbonlu şekerlerin birbirine dönüşümünü sağlar. Bu reaksiyonlar ile



Glikozaminoglikanların yapısındaki sülfat birimle­ rinin kaynağı, aktif kükürt birimleri olan fosfoadenozil fosfosülfat’tır (PAPS). Ancak bu molekül tek



oksidatif reaksiyonlar sonucunda oluşan ribuloz 5fosfattan, nükleotid sentezi için gerekli olan riboz 5-fosfat veya glikolizin ara ürünleri olan fruktoz 6-fosfat, gliseraldehid 3-fosfat sentezlenir. Nonoksidatif yolda gerekli olan tek koenzim, transketolaz re­ aksiyonundaki tiamin pirofosfattır. Transketolaz ve transaldolaz, riboz 5-fosfatı glikolizin ara ürün­ leri olan gliseraldehid 3-fosfat ve fruktoz 6-fosfata dönüştürür.



başına bir glukozaminoglikan değildir.



heparan sülfattır.



Doğru cevap: C



90. Golgi aygıtında, proteinlerle O-bağlı glikozid bağı oluşturan amino asit hangisidir? A) Valin



B) Alanin D) Serin



C) Asparajin



Üronik asit yolu; monosakkaridlerin 6. karbondaki -CHjOH grubunun oksidayonu ile üronik asitler (glukronik asit, galakturonik asit) dediğimiz asit şekerler oluşur. Bunlar glukozaminoglikanların başlıca bileşenidir. Doğru cevap: A



88. Kanda dolaşan şilomikron ve çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) yapısında yer alan triaçilgliserolleri yıkımında görev alan enzimi kapiller endotel yüzeyine bağlayan glukozaminoglikan hangisidir? A) Kondroitin sülfat



B) Hyalüronik asit



C) Dermatan sülfat



D) Heparan sülfat



E) Keratan sülfat Lipoprotein lipaz kapiller damar duvarına yerleş­ miş olup heparan sülfatın proteoglikan zincirleri tarafından tutulur. Normalde bu enzim plazmada yüksek değildir. Heparin injeksiyonuyla lipoprotein lipaz kendini heparan sülfattan kurtarır ve serbestleşerek kana karışır. Böylece serbestleşen lipoprotein lipaz enzimi kandaki şilomikron ve VLDL yapısındaki



triaçilgliserolleri temizler.



E) Triptofan Glikoprotein sentezinde glikozilasyon endoplazmik retikulum ve golgi cisimciğinde gerçekleşir. Glikozilasyon postranslasyonel modifikasyona örnektir. Örneğin karbonhidratlar; serin veya treonin’e bağlanırsa O-gikozid, asparjine bağlanırsa N-glikozid oluşur. Daha sonra oluşan glikoprotein yapısındaki plazma proteinleri kana karışır. Glikoproteinlerin oligosakkarit içerikleri genellikle başlıca D-hekzoslardan ve L-fukozdan oluşan dallı heteropolimerierdir. Oligosakkarit proteine N- (asparjin) veya O-glikozid (serin veya treonin) bağı ile bağlanabilir. Zarların içeriği veya hücre dışı glikoproteinlerin yapısında (örneğin ABO kan gru­ bu belirleyicileri) O-bağlı oligosakkaritler görev almaktadır.



Doğru cevap: D



91. Golgi aygıtından, lizozoma gönderilecek olan lizozomal enzimlerin yapısındaki mannoz bi­ rimlerinin fosforilasyonundaki aksaklıktan kay­ naklanan hastalık hangisidir? A)Niemann Pick



B) l-hücre hastalığı



C) Hürler sendromu



D) Hunter sendromu



E) Gaucher hastalığı Doğru cevap: D



KARBONHİDRATLAR



Pentoz fosfat yolu birkaç irreversibl oksidatif reaksiyon ve bunu bir seri reversibl şeker-fosfat dönüşümleri izler. Döngüde direkt olarak hiç ATP tüketilmez ve üretilmez.



KARBONHİDRATLAR



108



Gaucher ve Niemann Pick; Sfingolipitlerin lizozomal yıkımında bozuklukla giden sfingolipidoz grubunda yer alan hastalıklara örnektir. Hürler ve Hunter sendromları mukopolisakkaridozlara örnektir. Glikozaminoglikanlar lizozomlarda yıkılır. Lizozomlar pH 5'te en aktif olan hidrolitik enzimleri (asid hidrolazlar) içerirler. Mukopolisakkaridozlar, klinik olarak progresif ilerle­ me gösteren ve değişik dokularda GAG birikimi ile karekterize, iskelet ve hücre dışı matriks deformiteleriyle sonuçlanan kalıtımsal bir bozukluktur. Bu hastalıklarda genel olarak kaba yüz görünümü, eklem deformitesi ve zeka geriliği mevcuttur.



Glikoprotein sentezinde glikozilasyon endoplazmik retikulum ve golgi cisimciğinde gerçekleşir. Glikozilasyon postranslasyonel modifikasyona örnektir. Örneğin karbonhidratlar; serin veya treonine bağlanırsa O-gikozid, asparjine bağlanırsa Nglikozid oluşur. Daha sonra oluşan glikoprotein ya­ pısındaki plazma proteinleri kana karışır. Lizozoma gidecek olan lizozomal enzimlerin yapısında yer alan mannoz gibi şekerlerin fosforillenmesi de golgi aygıtında meydana gelir.



I hücre hastalığı (mukolipidoz II) Golgide N- bağlı glikoproteinler, bir veya daha fazla spesifik mannozil kalıntılarından fosforillenebilir. Golgide bulunan mannoz-6-fosfat reseptörleri hedef enzimlerin mannoz 6-fosfat kalıntılarını bağlayarak lizozomlara gitmelerine neden olur. I hücre has­ talığında (mukolipidoz II), lizozomal enzimlerin



mannoz kalıntılarını fosforilleme yeteneği bozuk olduğu için lizozomal enzimler lizozoma giremez. Bu hastalarda iskelet anomalileri, eklemlerde hareket kısıtlılığı, kaba yüz görünümü ve ciddi psikomotor bozukluklar ile seyreden nadir bir hastalıktır. Genellikle 8 yaşlarında ölüm görülür. Doğru cevap: B



92. İrritabilite, kusma, beslenme bozukluğu gibi nonspesifik bulguları olan 30 günlük bir be­ bekte uzamış sarılık, katarakt, hepatomegali, kanamaya meğil ve amino asidüri varsa aşağıdakilerden hangisi akla gelmelidir? A) Sistinüri C) Fenil ketonüri



B) Klasik galaktozemi D) Tirozinemi E) Gaucher



Galaktoz 1-fosfat, UDP-galaktoza çevrilmeden glikolitik yola giremez. Bu reaksiyonu galaktoz 1-fosfat üridiltransferaz enzimi sağlar. Bu enzimin otozomal resessif bir hastalık neticesinde meydana gelen eksikliğinde klasik galaktozemi görülür.



Galaktoz 1-fosfat ve galaktitolün sinir dokusu, lens, karaciğer ve böbrek hücrelerinde birikmesi ile doku hasarı, zeka geriliği ve katarakt oluşumu görülür. Bebekler, doğumda normal görünürler. Sütle bes­ lenmeden hemen sonra huzursuzluk, beslenme güçlüğü, kusma, kilo kaybı, erken belirti olarak ortaya çıkar. Letarji görülebilir. Sarılık sıklıkla gö­ rülür. Uzamış fizyolojik sarılık gibidir. Bilirubin glukuronidasyonunun bozulmasına bağlıdır. Erken dönemde hepatik harabiyet oluşur. Hepatomegali erken bulgudur. Siroz gelişebilir.



Hepatik yetmezliğe bağlı protrombin eksikliği sonucu deri ve mukoz membranlarda kanama oluşabilir, albümin sentezinin eksikliğine bağlı olarak jeneralize ödem ve asit oluşabilir. Biriken galaktitol katarakttan sorumludur. Böbrek tübüllerinin hasarına bağlı olarak Fanconi sendromu ve hipofosfatemik raşitizm gelişir. Aminoasitlerin idrarla atılımı artmıştır. Ayrıca hipoglisemi ve hipoglisemik konvülsiyonlar oluşur.



Doğru cevap: B



93. Diyetine bal ve meyve eklenen 10 aylık bir ço­ cukta bulantı, kusma, letarji, karaciğer yetmez­ liği ve amino asidüri gelişirse aşağıdaki hasta­ lıklardan hangisi öncelikle düşünülmelidir? A) Galaktozemi B) izomaltaz- Sukraz eksikliği C) Esansiyel fruktozüri D) Herediter fruktoz intoleransı



E) Laktoz intoleransı Olgun meyve ve balda en çok bulunan şeker fruktozdur. Olgun meyve yenmesiyle herediter fruktoz



intoleransında bulantı, kusma, terleme, baş dön­ mesi, letarji ve konvülziyon gibi semptomlar ortaya çıkar. Herediter früktoz intoleransında, Aldolaz B eksiktir. Otozomal ressesif olarak geçer. Bu has­ talarda biriken fruktoz-1-P karaciğer ve böbrek tübulus hücrelerinde toksik etki gösterir. Fruktozun ara metabolizma yollarına girmesini sağ­ layan fruktokinaz yokluğunda, benign asempto-



matik, bir hastalık olan esansiyel fruktozüri görülür. Galaktozemide, galaktoz 1-fosfat ve galaktitolün sinir dokusu, lens, karaciğer ve böbrek hücrelerinde



birikmesi ile doku hasarı, zeka geriliği ve katarakt oluşumu görülür. İzomaltaz- sukraz ve laktaz eksikliği, disakkarit intolerans tablolarıdır. Bu iki hastalıkta sırası ile yemek şekeri olan sukroz ve süt şekeri olan laktoz diyetle alındığında, osmotik diare ve solunum havasında hidrojen artışı görülür.



Doğru cevap: D



1019



94. Üç yaşındaki bir çocukta sadece katarakt mev­ cut, bunun dışında herhangi bir patoloji saptanamıyorsa ilk olarak aşağıdakiierden hangisi akla gelmelidir? A) Krabbe hastalığı



Galaktozdan fakir diyetle beslenen veya galaktozemik hastalarda hücre zarı yapımı için gerekli olan galaktoz, UDP-glukoz’dan epimerizasyon ile ve UDP-Heksoz 4-epimeraz enzimiyle sağlanır.



Doğru cevap: B



B) İnsüline bağımlı diyabet C) Klasik galaktozemi



D) Fruktokinaz eksikliği E) Galaktokinaz eksikliği



D-galaktoz ATP’nin fosfatının kullanıldığı ve galaktokinaz’ın düzenlediği bir reaksiyon ile galaktoz 1-fosfata dönüşür. Galaktokinaz eksikliğinde, galaktozemi, galaktozüri ve klinik olarak sadece katarakt görülür. Diyetten galaktoz kısıtlanmazsa biriken galaktoz, aldoz redüktaz enziminin düzenlediği bir reaksiyon ile galaktitol üretimi gibi yan yollara sapar ve galaktitol birikimi katarakta neden olur.



97. Fosfofruktokinaz-I enzimini aktive ederek glikolizi hızlandıran madde aşağıdakiierden hangisi­ dir? A) Sitrat



B) ATP



C) AMP



D) cAMP



E) Alanin Glikolizde Fosfofruktokinaz-1 hız sınırlayıcı enzim olarak görev alır. ATP ve sitratın ortamda artması bu enzimi inhibe eder.



Doğru cevap: E



Alanin ve cAMP artışı glikoliz değil glukoneoge' nezi aktive eder.



95. Esansiyel fruktozüride aşağıdaki enzimlerden hangisi eksiktir?



Fruktoz 2, 6 bifosfat, fosfofrutokinaz-l ’in allosterik aktivatörüdür. Ayrıca enerjinin azaldığının bir göstergesi olan AMP ve ADP’nin kaslarda artması da fosfofruktokinazı aktive ederek enerji oluşu­ munu artırır.



A) Fruktoz 1, 6 bifosfataz C) Aldolaz B



B) Aldolaz A D) Fosfofruktokinaz



Doğru cevap: C



E) Fruktokinaz Fruktozun ara metabolizma yollarına girmesini sağlayan



fruktokinaz yokluğunda, benign asemptomatik, bir hastalık olan esansiyel fruktozüri görülür. Doğru cevap: E



96. Galaktozdan fakir diyetle beslenen galaktozemik hastalarda glukoz-galaktoz dönüşümünü sağlayan enzim aşağıdakiierden hangisidir?



98. Malat aspartat mekiğinin aşağıdakiierden hangisidir?



temel



görevi



AjAmino asitlerin mitokondriye taşınması BjKrebs döngüsü ürünle rinin mitokondriye taşın­ ması CJSitoplazmik NADH’ın indirgeyici gücünün mito­ kondriye taşınması D ) Trigliserid sentezi için gliserol sağlanması E) Glukoneogenez için substrat sağlanması



A) Fruktoz 1-6-bifosfataz B) UDP-heksoz 4- epimeraz C) Glukoz 6-fosfataz



D) Galaktokinaz E) Galaktoz 1-fosfat üridiltransferaz Hücre zarı yapımında kullanılan glikolipidler, glikoproteinler, glukozaminoglikanlar için UDPgalaktoz gereklidir. UDP-galaktoz sentezi için iki yol vardır. Ya galaktoz 1-fosfat üridiltransferaz enzimi sayesinde galaktoz 1-fosfat ve UDP-glukozdan ya da UDP-Heksoz 4-epim eraz enzimi sayesinde UDP-glukoz’dan sentezlenir.



Glikoliz esnasında altıncı reaksiyon olan gliseraldehid 3-fosfat basamağında, sitozolde oluşan N A D H ‘lerin yapısındaki elektron ve hidrojenler, mitokondri içine iki yolla taşınır. Malat-aspartat mekiği ve gliserol 3-fosfat mekiği.



Doğru cevap: C



99. Pentoz fosfat yolunda aşağıdaki şekerlerden hangisi oluşmaz? A) Eritroz 4-fosfat



B) Ksiloz 5-fosfat



D) Ribuloz 5-fosfat E) Fruktoz 6-fosfat



C) Fruktoz-1,6-bifosfat



KARBONHİDRATLAR



mmmam



KARBONHİDRATLAR



110



Pentoz fosfat yolunun nonoksidatif reaksiyonları; üç, dört, beş ve yedi karbonlu şekerlerin birbirine dönüşümünü sağlar. Bu reaksiyonlar ile oksidatif reaksiyonlar sonucunda oluşan ribuloz 5-fosfattan, nükleotid sentezi için gerekli olan riboz 5-fosfat veya glikolizin ara ürünleri olan fruktoz 6-fosfat, gliseraldehid 3-fosfat sentezlenir.



Gliseraldehit-3-fosfat dehidrogenaz, fosfogliserat kinaz, fosfogliserat mutaz ve enolaz enzimlerinin düzenlediği basamaklar çift yönlüdür. Bu enzimer,



insülin varlığında glikoliz, glukagon varlığında ise glukoneogenez yolunda çalışırlar. Fruktoz 1-6 bifosfataz ise sadece glukoneogeneze özgü bir reaksiyondur.



Nonoksidatif yolda gerekli olan tek koenzim, transketolaz reaksiyonundaki tiamin pirofosfattır. Bu yolda ayrıca eritroz 4-fosfat, ksiloz 5-fosfat ve



Doğru cevap: C



sedoheptuloz gibi şekerler transketolaz ve transaldolaz enzimleri ile glikolizin ara ürünleri olan gliseraldehid 3-fosfat ve fruktoz 6-fosfata dönüşür.



103. Aşağıdakilerden hangisi glukozun oksidasyonu ile oluşan bir maddedir?



Fruktoz 1,6 bifosfat pentoz fosfat yolu değil, glukoneogenez ve glikoliz reaksiyonlarına yer alır.



A) Glukuronik asit C) Sorbitol



B) N-asetil glukozamin D) Sükroz E) Mannitol



Doğru cevap: C



100. Aşağıdaki maddelerden dönüstürülem ez? A) Glukoz 6-fosfat



hangisi



pirüvata



B) Alanin



D) Asetil-KoA



C) Oksaloasetat E) Laktat



Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksi aerobik glikolizin son ürünü olan pirüvatı, sitrik asit siklüsü için asetil KoA’ya çevirir. Reaksiyonun irreversibl olması asetil KoA dan pirüvat oluşumunu önler. Dolayısıyla glukoneogenez yolu ile asetil KoA’dan glukoz da oluşamaz. Doğru cevap: D



B) 2



Karbonil (aldehid veya keton) grubunun indir­ genmesi ile yeni alkol grupları oluşur, bunlara polioller denir. Örneğin glukoz -> sorbitol’e (glukitol), fruktoz -> sorbitol ve mannitol’e indirgenir. Doğru cevap: A



104. Glukozun ATP kullanılarak glikolize giriş tepki­ mesini katalizleyen enzim, aşağıdaki uluslara­ rası enzim sınıflarının hangisinde yer alır? A) Ligaz C) izomeraz



101.Bir glukoz molekülünün oksidatif şartlarda tümüyle karbondioksit ve suya kadar yıkılması için Krebs döngüsünün kaç kez tekrarlanması gerekir? A) 1



Monosakkaridlerin yapısında bulunan 6. kar­ bondaki -C H O H grubunun oksidayonu ile üronik asitler (glukoz -> glukronik asit, galaktoz -> galakturonik asit) dediğimiz asit şekerler oluşur.



C) 3



D) 4



E) Oksidoredüktaz Glikolizde glukozu ATP kullanarak glukoz 6-fosfata çeviren enzim heksokinaz veya glukokinazdır. Bu enzimler transferaz grubu enzimlere örnektir.



E) 6



Bir molekül glukoz yıkıldığı zaman iki adet pirüvat, dolayısıyla iki adet asetil KoA oluşur. Yani TCA döngüsü iki kez tekrarlamalıdır.



U lu slararası E nzim S ın ıfla n d ırılm a s ı Enzim sınıfı



102.Aşağıdaki enzimlerden hangisi glikoliz ile glukoneogenezin ortak enzimlerinden biri değildir?



Transferazlar



Grup taşınması; karbon, fo s fo ril, glikozit, açıl ve amino grupları



Hidrolazlar



Su eklenerek kim yasal bağların koparılması



Llyazlar



Ç ifte bağlara katılm a tepkim eleri, karbon ile karbon,azot veya oksijenin yaptığı bağların koparılması



izomerazlar



Molekül içi transferler (rasemazlar, epim erazlar, in tra m o le k ü le r oksidoredüktazlar ve transferazlar)



Ligazlar



ATP kullanılarak kimyasal bağların oluşması



C) Fruktoz-1,6-difosfataz



D) Fosfogliserat mutaz E) Enolaz



K a ta lizle d iğ i te p k im e tü rü



Elektron taşınması ve oksido-redüksiyon Oksidoredüktazlar tepkimeleri, hidrojen iyonu taşınması



Doğru cevap: B



A) Gliseraldehit-3-fosfat dehidrogenaz B) Fosfogliserat kinaz



B) Liyaz D) Transferaz



Transferazlar; fonksiyonel bir grubu (karbon, amino, fosfat) bir bileşikten diğerine transfer ederler,



örneğin kinazlar. Oksidoredüktazlar; oksidasyon-redüksiyon tep­ kimelerinde görev alırlar, örneğin dehidrogenazlar. Glikolizde gliseraldehid 3-fosfat dehidrogenaz enzimi görev alır, NADH üretir.



İzomerazlar; izomerlerin birbirine dönüşümünü katalizler, örneğin izomeraz, mutaz, epimeraz. Glikolizde glukoz 6-fosfatı izomeri olan fruktoz 6fosfata çeviren enzim fosfoglukoz izomerazdır.



Liyazlar; C-C, C-S veya C-N bağlarının parçalan­ masını kataliz ederler, örneğin aldolazlar. Glikolizde



aldolaz A enzimi fruktoz 1,6 bifosfattaki C-C bağla­ rını parçalayarak gliseraldehid 3-fosfat ve dihidroksiasetonfosfat açığa çıkar.



Ligazlar; ATP’den elde edilen enerji ile iki molekülü kovalent bağla birleştiren enzimlerdir, örneğin sentetazlar, karboksilazlar. Glikoliz reaksiyonlarında böyle bir basamak bulunmaz. Doğru cevap: D



Çift karbon sayılı yağ asitleri ise sadece asetil KoA oluşturabildiklerinden glukoneogenezde kul­ lanılamazlar. Lösin, lizin gibi saf ketojenik aminoasitler glukoz oluşturamazlar. Bunun sebebi, pirüvatı asetil KoA’ya dönüştüren pirüvat dehidrogenaz basamağının irreversibl olmasıdır. Bu bileşikler keton cisimlerini oluşturdukları için ketojenik olarak tanımlanırlar. Ayrıca ürik asit, asetil KoA, asetoasetat, 3-OH-bütirat, ve kolesterol gibi maddelerden de glukoz elde edilemez. Bu soruda dikkat edilmesi gereken, Metil Malonil KoA glukoneogeneze gidebilirken, şıklarda verilen



malonil KoA yağ asit sentezinde asetil KoA ‘nın karboksillenmesi ile oluşan üç karbonlu bir ara madde olup glukoneogeneze giremez!!! Doğru cevap: C



106. Glukoz ile gaiaktozun beta-1,4 glikozid bağı ile bağlanması sonucu oluşan disakkarid aşağıdakilerden hangisidir? A) Laktoz



105.Uzun süreli açlık durumlarında, aşağıdakilerden hangisi glukoneogenez için kaynak olarak kullanılamaz? A) Propionil-KoA



B) Gliserol



C) Malonil-KoA



D)Alanin



B) Maltoz



C) İzomaltoz



D) Sakkaroz E) Trehaloz



Laktoz, süt şekeri olup glukoz ve gaiaktozun birbirine beta-1,4 glikozid bağı ile bağlanması ile meydana gelen bir disakkarittir.



E) Pirüvat



Sukroz veya diğer adı sakkaroz yemek şekeri



Gliserol, triaçilgliserollerin yağ dokusunda hidrolizi



olup, glukoz ve fruktoz’dan meydana gelen bir disakkarittir.



sırasında açığa çıkar ve kan yolu ile karaciğere ta­ şınır. Gliserol, gliserol fosfata fosforillenir ve bu da glikolizin bir ara ürünü olan dihidroksiaseton



fosfata okside olur. Laktat: Bilindiği gibi bu madde eritrositler gibi mitokondri içermeyen hücreler ve egzersiz halindeki iskelet kasında anaerobik glikolizin neticesinde meydana gelir ve kana salınır. Cori siklüsünde, kandan alınan glukoz egzersiz halindeki kas için­ de laktata dönüştürülür ve bu madde kana diffüze olur. Dolaşıma katılan laktat, karaciğer tarafından tutulur ve glukoneogenez ile glukoza dönüştürü­ lür ve tekrar dolaşıma bırakılır. a-Ketoasidler: Pirüvat, okzaloasetat, a-ketoglutarat gibi a-ketoasidler glukojenik aminoasidlerin metabolizmasından elde edilir. Bu maddeler sitrik asid siklüsüne girerek fosfoenol pirüvatın direkt prekürsörü olan okzaloasetatı oluşturabilirler. Tek karbon sayılı yağ asitleri, propyonil KoÂ’ya kadar yıkıldığı için, buradan metil malonil KoA ve oradan da süksinil KoA üzerinden TCA’ya girdi­ ğinden glukoza dönebilir.



Trehaloz, iki molekül glukozun birbirine alfa 1-1 bağı ile bağlanması ile meydana gelen bir disakkarittir.



Maltoz ve İzomaltoz, iki molekül glukozun birbirine alfa 1-4 bağı ile bağlanması ile meydana gelen birer disakkarittir. Doğru cevap: A



107.İnsan vücudunda glikojenin miktar olarak en fazla depolandığı doku aşağıdakilerden hangisidir? A) Beyin



B) Karaciğer



C) İskelet kası



D) Böbrek E) Akciğer



Başlıca glikojen depoları iskelet kasları ve karaci­ ğerde bulunur. Kas glikojeni’nin görevi kas kasılma­ sı sırasında ATP sentezi için enerji deposu işlevini üstlenmektir. Karaciğer glikojeni ise özellikle erken açlık döneminde kan glukoz düzeyinin belli bir se­ viyede tutulmasını sağlamaktadır.



KARBONHİDRATLAR



m



KARBONHİDRATLAR



Kaslarda bulunan yaklaşık 400 gr glikojen istirahatte kas ağırlığının % 1-2’sini ve karaciğerde bulunan yaklaşık 100 gr glikojen de karaciğer ağırlığının % 6-8’ni oluşturur.



Açlıkta artan glukagon etkisi ile karaciğerde glukoneogeneze özgü enzimler aktiftir. Bunlar piruvat karboksilaz, PEP karboksikinaz, fruktoz 1,6-bifosfataz ve glukoz 6-fosfataz’dır.



Doğru cevap: C



I



Yine glukokinaz glikolize özgü bir enzim olup, karaciğerde bulunur. Bu enzim tokluk durumunda artan insülin etkisi ile uyarılır ve glukozu, glukoz 6-fosfata çevirir.



108.Glukoz-6-fosfataz eksikliği nedeniyle önce pentoz fosfat yolundan yüksek konsantrasyon­ da riboz 5-fosfat üretimine neden olan ve buna bağlı olarak “de novo” pürin biyosentezini artırarak hiperürisemiye neden olan hastalık aşağıdakilerden hangisidir? A) Gut B)Lesch-Nyhan sendromu



C) Şiddetli kombine immün yetmezlik



Dolayısıyla piruvat karboksilaz bir glukonegenez enzimi olup insülinle değil glukagon ile aktive



olur. Doğru cevap: D



110.İnsan metabolizmasında nükleotid taşıyası monofosfat olan tek şeker aşağıdakilerden hangisidir?



D) Renal litiazis



A) N-asetil nöraminik asit



E)von Gierke hastalığı



B) N-asetil glukozamin



von Gierke hastalığında glukoz 6-fosfataz eksikli­ ği söz konusudur. Karaciğer, böbrek ve bağırsaklar



C) N-asetil glalaktozamin



en çok etkilenen dokulardır. Glikojenoliz ile karaci­ ğerden yeterince glukoz sağlanamadığı için ciddi şekilde açlık hipoglisemisi görülür.



E) L-Fukoz



Metabolik yakıt olarak yağların mobilize olm ası ile



hiperlipidemi görülür. Plazmada artan lipidler ço­ ğunlukla serbest yağ asitleridir. Karaciğerde yağlan­ ma ve hepatomegali söz konusudur, von Gierke'de



kesinlikle splenomegali olmaz.



D) D-Mannoz



Glikoproteinlerin karbonhidrat içeriklerinin ön maddesi şeker nükleotidleridir. Bunlar UDP-glukoz, UDP-galaktoz, UDP-N asetil glukozamin ve N-asetil galaktozamindir. Bunların yanında GDPmannoz, GDP-Lfukozve CMP-N asetil nöraminik asit’te (insan metabolizmasında nükleotid taşıyı­ cısı monofosfat olan tek nükleotid şeker) uzayan zincire şeker verebilirler.



Karaciğer laktik asitten glukoz yapamadığı için hiperlaktikasidemi görülür. Hekzos monofosfat yolunun hiperaktivitesi ile birlikte pentoz fosfatların artışı sonucu gut artriti ile birlikte hiperürisemi eşlik eder.



Glikoproteinlerin yapısındaki glikozidlerin sente­ zi, endoplazmik retikulum ve golgide gerçekleş­ mektedir. Her bir reaksiyon, glukozil transferaz, galaktozil transferaz, sialil transferaz ve mannozil transferaz vb özgül enzimlerce katalizlenir.



Doğru cevap: E Doğru cevap: A



109.



111.Aşağıdaki şekerlerden hangisi yapısında sade­ ce glukoz içerm ez?



I. Glukokinaz II. Fosfofruktokinaz I



A) Nişasta



III. Pirüvat karboksilaz



C) Trehaloz



B) Maltoz D) Sellüloz E) Sakkaroz



Yukarıdaki enzimlerden hangisinin/hangilerinin aktivitesi insülin tarafından indüklenir? A)



Yalnız I



Yemek şekeri olarak da bilinen sakkaroz, glukoz ve fruktozdan meydana gelen bir disakkarittir.



B) Yalnız II



C) Yalnız III



D) I ve II E) I, II ve III



Fosfofruktokinaz-I glikolizin en önemli kontrol basamağıdır ve insülin tarafından aktive edilir. Açlıkta glukagon düzeyleri yükseldiğinde ise inaktiftir.



Nişasta bir glukoz polimeridir. Glukozun bitkilerdeki depolama şeklidir. Hububat ve patateste bulunur. Glikojen, bir homopolisakkarit olup glukoz polimeridir. Glukozun insan ve hayvan dokularındaki depo şeklidir. Karaciğerde ve kaslarda önemli miktarlarda, diğer organ ve dokularda ise daha az bulunur.



Bir disakkarit olan maltoz hidroliz edildiğinde iki molekül glukoz meydana gelir. Maltoz; amilaz enziminin etkisiyle, nişasta ve glikojeni hidroliz ederken meydana gelir. Maltozun ince bağırsaklarda maltaz ile sindirilmesiyle iki molekül glukoz oluşur.



İnülin ise bir fruktoz polimeridir. Enginar, soğan, sarımsak gibi bazı bitkilerde bulunur. İnülin sadece glomerüllerden filtrasyona uğrar, böbrek tübüllerinden sekrete ve reabsorbe olmaz. Bu özelliğiyle glomerülerfiltrasyon hızını belirlemede kreatinine göre daha doğru bir göstergedir.



Ayrıca proteinlerin sindiriminde görev alan ve bir ektopeptidaz olan, aminopeptidaz ile dipeptidlerin yıkımında görev alan dipeptidaz da ince bağırsak



mukoz hücreleri tarafından salgılanan enzimler­ dir. Pankreatik sıvı içinde salgılanan ribonükleaz ve deoksiribonükleaz’lar, gıdalarla alınan RNA ve DNA’yı hidroliz ederler. Diyetle gelen pürin ve pirimidinler, doku nükleik asitlerinin sentezinde kulla­ nılmazlar. Pürinler genellikle ince bağırsak mukoza hücreleri içinde ürik asit’e çevrilerek atılır.



Doğru cevap: E Doğru cevap: E



114.Na-monosakkarid kotransport sisteminin spe­ sifik inhibitörü aşağıdakilerden hangisidir? 112.Aşağıdakilerden hangisi pankreastan salınan sindirim enzimlerden biri değildir?



A) Atraktilosid



B) Florhizin D) Alfa amanitin



C) Sitokalasin B



A) Elastaz B) Ribonükleaz



E) Rotenon



C) Laktaz



D) Fosfolipaz A2 E) Lipaz Lipaz ve fosfolipaz A2, pankreastan salınan lipid sindiriminde görevli enzimlerdir. Elastaz, proelastaz şeklinde pankreastan salınır. Tripsin tarafından aktifleştirilerek protein sindirimin­ de görev alır. Ribonükleaz, pankreastan salınır ve gıdalarla



Duodenum ve üst jejunumda besinsel şekerlerin çoğu emilir. Glukozun bağırsak hücreleri tarafın­ dan alımı için insüline gerek yoktur. Şekerlerin de­ ğişik emilim mekanizmaları vardır. Örneğin galaktoz ve glukoz mukoza hücresi içine aktif transportla alınırken bu işlemi ileri derecede özgün bir protein kompleksi olan Na* - monosakkarit kotransport sistemi sağlar ve glukoz ile beraber Na+ iyonunun girişide sağlanır.



Fruktoz’un bağırsaklardan emilimi ise Na* - ba­ ğımsız kolaylaştırılmış diffüzyon ile olur.



alınan RNA’ların yıkımını katalizler.



Laktaz ise bir disakkaridaz olup, bağırsaktan salınır. Karbonhidrat sindiriminde görevlidir. Laktoz’u yıkan beta- galaktozidaz (laktaz), sakkaroz ve izomaftoz’u yıkan izomaltaz-sukraz, maltoz’u yıkan maltaz ve trehaloz’u yıkan trehalaz başlıca disakkaridazlardır. Bu enzimler ince bağırsak mukoza hücrelerinin mikrovilluslarından salgılanır.



Na* - monosakkarit kotransport sistemi bitkisel bir glikozid olan florhizin ile, Na* - bağımsız ko­ laylaştırılmış diffüzyon sistem ise sitokalasin B ile inhibe edilmektedir. Doğru cevap: B



115. Aşağıdaki enzimlerden hangisi glukoneogenez, hem glikolizde kullanılır?



Doğru cevap: C



hem



A) Fosfofruktokinaz-1 113.Aşağıdaki enzimlerden hangisi ince bağırsak mukoza hücreleri tarafından salgılanmaz? A) Maltaz C) Aminopeptidaz



B) Trehalaz D) Laktaz



E) Deoksiribonükleaz Laktoz’u yıkan beta- galaktozidaz (laktaz), sakka­ roz ve izomaltoz’u yıkan izomaltaz- sukraz, mal­ toz’u yıkan maltaz ve trehaloz’u yıkan trehalaz başlıca disakkaridazlardır. Bu enzimler ince bağır­ sak mukoza hücreleri tarafından salgılanır.



B) Pirüvat kinaz C) Fosfogliserat kinaz



D) Piruvat karboksilaz E) Glukoz 6-fosfataz Fosfofruktokinaz-I ve piruvat kinaz, sadece glikolize özgü irreversibl enzimlerdir. Piruvat karboksilaz ve glukoz 6 fosfataz enzimleri sadece glukoneojeneze özgüdür.



KARBONHİDRATLAR



113



KARBONHİDRATLAR



114



Fosfogliserat kinaz, glikolizde substrat düzeyinde fosforilasyon ile ATP üreten iki enzimden biri olup, 1.3 bifosfogliserat’ın 3 fosfogliserata dönüşümünde yer alır. Reaksiyon ATP üretilmesine rağmen, çift yönlüdür ve hem glikoliz hem de glikoneogenez de yer alır.



Gliseraldehid-3-fosfat dehidrogenaz, iodoasetat ile inhibe olur. Bu enzim gliseraldehid-3-fosfatın, 1,3-bifosfogliserata dönüşmesini sağlar. Bu reaksiyon glikolizdeki tek oksido-redüksiyon reaksiyonudur. Bu reaksiyonda sitozolik NADH üretilmektedir.



Enolaz enziminin inhibitörü sodyum flüorür veya fluorid iyonlarıdır.



Doğru cevap: C



116-Glikoliztn en önemli düzenleyici basamağı aşağıdakilerden hangisidir?



Fosfofruktozkinaz I ise sitrat, ATP ve fosfoglikolik asit ile inhibe olur.



A) Glukokoinaz B) Fosfofruktokinaz-1



Doğru cevap: E



C) Gliseraldehid 3-fosfat dehidrogenaz



119. Aşağıdaki maddelerden hangisi enolaz enzimini inhibe ettiği için glukoz ölçmek amacıyla kan alman tüplerde antikoagülan olarak kullanılmaktadır?



D) Enolaz E) Piruvat kinaz Glikolizde en önemli düzenleyici basamak, fosfofruktokinaz-l enziminin regüle ettiği reaksiyondur. ATP ve sitrat bu enzimi inhibe ederken, fruktoz 2, 6 bifosfat, fosfo- frutokinaz l’in allosterik aktivatörüdür. Ayrıca enerjinin azaldığının bir göstergesi olan AMP ve ADP’nin kaslarda artması, fosfofruktokinazı aktive eder. Doğru cevap: B



117.Aşağıdakilerden hangisinde glikolizde ATP kullanılan reaksiyonları katalizleyen enzimler birlikte verilmiştir? A) Glukokinaz - Fosfofruktokinaz I B) Fosfoglukozizomeraz - Hekzokinaz C) Fosfofruktokinaz - Aldolaz A



D) Fosfogliserat kinaz - Piruvat kinaz E) Glukokinaz - Enolaz Glikolizde ATP kullanılan reaksiyonlar sadece iki tane olup bu reaksiyonları düzenletyen enzimler glukokinaz (hekzokinaz) ve fosfofruktokinaz-l’dir. Eğer glikolizde substrat düzeyinde fosforilasyon ile ATP üretilen basamaklar sorulsaydı; bu sorunun cevabı fosfogliserat kinaz ve piruvat kinaz olacaktı.



118.İodoasetat ile inhibe olan glikoliz enzimi aşağıdaklerden hangisidir?



C) Piruvat kinaz



B) Arsenat D)Oligomisin



C) İodoasetat



E) Heparin Glikolizin 9. reaksiyonunda, 2-fosfogliserat, enolaz tarafından katalizlenen bir reaksiyon ile dehidrate olarak yüksek enerjili bir bileşik olan



fosfoenolpirüvat’a (PEP) dönüşür. Enolaz, fluorid iyonları ile inhibe olur. Bu özellikten yararlanılarak glukoz ölçümünde sodyum fluorid içeren antikoagülanlar kullanılırsa tüp içinde meydana gelebilecek glikoliz bloke edilmiş olur.



Arsenat, glikolizi bozmazken, fosfogliserat kinaz basamağında substrat düzeyinde fosforilasyonu bozan bir ayırıcıdır. Glukoz ölçmek amacıyla üretilen tüplerde kullanılan birdiğeranitkoagülan iodoasetattır. Ancak iodoasetat gliseraldehid-3-fosfat dehidrogenaz enzimini inhibe ederek etki eden bir antikoagülandır.



Doğru cevap: A



120.Glikolizin hangi basamağı kendi ürünü ile inhi­ be olur? A) Glukokinaz B) Piruvat kinaz C) Fosfofruktokinaz-I



D) Hekzokinaz E) Enolaz



Doğru cevap: A



A) Fosfofruktokinaz I



A) Sodyum fluorid



B) Aldolaz A D) Enolaz



E) Gliseraldehid 3 fosfat dehidrogenaz



Glukozu, glukoz 6- fosfata çeviren iki enzim bulunur; glukokinaz ve hekzokinaz. Glukokinaz; Karaciğer ve pankreasta bulunur. Glukoz için yüksek Km (düşük ilgi) değerine sahiptir, insülin ile kontrol edilen bu enzim glukoz 6-fosfat ile inhibe olmaz.



Hekzokinaz; bir çok dokuda yer alır, glukoz için düşük Km (yüksek ilgi) değerine sahiptir. Glukoz 6- fosfat ile inhibe olur, insülinden etkilenmez. Bu enzim glikolizin kendi ürünü ile inhibe olan tek reaksiyonudur.



123.Glikolizde yer alan ve aşağıda verilen enzimlerden hangisinin eksikliği hemolitik anemiye en sık neden olur? A) Hekzokinaz B) Fosfofruktokinaz



Doğru cevap: D



C) Trioz-fosfat izomeraz



D) Fosfoglukoz izomeraz E) Pirüvat kinaz 121. Eritrositlerde anaerobik glikolizin bir yan ürünü olarak oluşan ve dokulara oksijenin bırakılmasında fizyolojik önemi olan madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Gliseraldehit-3-fosfat B) 2- fosfogliserat C) 3- fosfogliserat



D) 1,3- bifosfogliserat E) 2,3- bifosfogliserat Glikolizde gliseraldehid-3-fosfat dehidrogenaz basamağında oluşan 1,3-bifosfogliserat, bifosfo­ gliserat mutaz etkisi ile 2,3-bifosfogliserat’a (2,3 BPG) dönüştürülür. 2,3 BPG, birçok hücrede çok az miktarlarda bulunurken, eritrositlerde yüksek konsantrasyonlarda bulunur. Anaerobik glikolizin bir yan ürünü olan 2,3 BPG dokuların oksijenlenmesinde önemli rol oynamaktadır.



Artan 2,3-BPG düzeyi oksijen-dissosiyasyon eğrisinin sağa kaymasına ve hemoglobinin oksijene ilgisinin azalmasına neden olur. Böylece dokulara oksijen bırakılması kolaylaşır. Doğru cevap: E



122. Glikolizde yer alan enzimlerden hangisi substrat düzeyinde fosforilasyon ile ilk ATP sentezini sağlar? A) Heksokinaz B) Fosfofruktokinaz-I C) Gliseraldehit 3 fosfat dehidrogenaz



D) Fosfogliserat kinaz E) Pirüvat kinaz Glikoliz reaksiyonlarının iki basamağından subs­ trat düzeyinde fosforilasyon ile ATP sentezlenmektedir. İlk ATP sentezi, 1,3 bifosfo gliserat -> 3fosfogliserat oluştuğu basamağı olup, reaksiyonun enzimi fosfogliserat kinazdır. İkinci ATP sentezi ise fosfoenol pirüvat -> pirüvat basamağı olup reak­ siyonun enzimi pirüvat kinaz’dır.



Doğru cevap: D



Glikolitik



yolun



(Embden- meyerhoff yolu) doğumsal eksiklikleri hemolitik anemiye yol açar. Bu yoldaki enzim defektlerinin % 95’i pirüvat kinaz, % 4 ’ü ise fosfoglukoz izomeraz eksikliğidir. enzimlerinin



Olgun eritrositlerde, mitokondri yoktur ve ATP üretimi tamamen glikolize bağlıdır. Hastaların eritrositleri tipik olarak azalmış aktiviteye sahip pirüvat kinaz içerdiklerinden glikoliz oldukça azalmıştır. Glikolizin azalması ile eritrositin membran bütünlüğü ve yaşamı açısından gerekli olan ATP sentezinde eksiklik olur. Eritrosit membranındaki değişim sonucunda hücrenin şekli değişir ve retikulo endotelyal sistem, özellikle dalak makrofajları tarafından fagositozuna neden olur. Eritrositlerin parçalanması ve erken ölümü hemolitik anemi ile sonuçlanır.



Doğru cevap: E



124. Aşağıdaki metabolik yollardan sitoplazmada gerçekleşir?



hangisi



A) Oksidatif fosforilasyon



B) Yağ asidi oksidasyonu C) Pirüvattan asetil-KoA oluşumu



D) Laktat oluşumu E) Keton cisimlerinin sentezi Pirüvat’ın laktata dönüşümü, anaerobik glikolizin son ve en önemli reaksiyonu. Reaksiyon hücrenin sitoplazmasında gerçekleşir. Anaerobik glikolizde pirüvat: laktat dehidrojenaz ile laktata döner. Çift yönlü (reversible) bir reaksiyondur.



Laktat dehidrojenaz, reaksiyonunun yönü pirüvat ve laktatın hücre içi konsantrasyonlarına ve hücre içi NADH/NAD+ oranına bağlıdır olur. Oksidatif fosforilasyon, mitokondride gerçekleşir.



sitozol



değil,



Yağ asidi oksidasyonu başlıca mitokondri ve peroksizomda gerçekleşir. Pirüvat’ın, pirüvat dehidrogenaz tarafından asetil KoA’ya dönüşümü mitokondridedir. Keton cisimlerinin kondridedir. Doğru cevap: D



sentez ve



yıkımı



mito­



KARBONHİDRATLAR



115



1



KARBONHİDRATLAR



125. Aşağıdaki karbonhidratlardan hangisi glikoproteinlerin yapısında ver alm az? A) Galaktoz



B) Glukozamin



C) L-Fukoz



D) Fruktoz E) Mannoz



Glikoproteinlerin karbonhidrat içeriklerinin ön maddesi şeker nükleotidleridir. Bunlar UDPglukoz, UDP-galaktoz, UDP-N asetil glukozamin ve N-asetil galaktozamindir. Bunların yanında GDP-mannoz, GDP-L fukoz ve CMP-N asetil nöraminik asit’te uzayan zincire şeker verebilirler. Glikoproteinlerin yapısındaki glikozidlerin sentezi Endoplazmik retikulum ve golgide gerçekleşir.



Fruktoz, glikoproteinlerin yapısında bulunmaz.



Glukoz 6-fosfatın serbest glukoza dönüşümü glukoz 6-fosfataz ile katalizlenir. Bu enzim karaciğer ve böbrekte bulunur. Kas dokusunda, piruvat karboksilaz ve glukoz 6 fosfataz olmadığı için bu dokudan kana glukoz geçişi olmaz. Bu yüzden



kasta açığa çıkan laktat kan yolu karaciğere gelir ve burada tekrar glukoneojenez yolu ile glukoza döner. Kas- karaciğer arasındaki laktat - glukoz döngüsüne Cori siklusu denir. Doğru cevap: A 128.Aşağıdakilerden hangisi glukoneojenez yolu ile glukoza dönüşebilir? A) Propiyonat



B) Palmitik asit



C) Asetoasetat



D) Ürik asit



Doğru cevap: D



E) Asetil-KoA



126. Karbonhidrat metabolizması ara ürünlerinden hangisi şokun takibinde kullanılabilir? A) Sitrat



B) Laktat



C) Pirüvat



D) Fumarat E) Malat



Plazmada artmış laktat konsantrasyonuna laktik asidoz denir. Miyokard enfarktüsü, pulmoner emboli ve kontrol edilemeyen kanama gibi durumlarda oluşan dolaşım sistemi kollapsında görülür. Dokulara yeterli oksijen taşınmasındaki



eksiklik oksidatif fosforilasyonun bozulmasına ve ATP sentezinin düşmesine neden olur. Hücreler yaşamak için, ATP üretmek amacı ile anaerobik glikolizi kullanırlar. Dokular yeniden kanlanıncaya kadar geçen sürede çok az bir ATP sentezi bile hayat kurtarıcı olabilmektedir. Oksijenin yetersiz olduğu bir dönemden sonra gerekli olan fazla miktarda oksijene, oksijen açığı denir. Oksijen açığı sıklıkla hastanın mortalitesi ile ilgilidir. Bir çok klinik durumda kan laktat düzeyleri hastanın oksijen açığının erken ve hızlı bir şekilde saptanması açısından önemlidir. Örneğin, kan laktatı şokun varlığını saptamada ve hastanın iyileşmesini izlemede bir ölçü olarak kullanılabilir.



Doğru cevap: B 127. Kas hücresinden giukoneogenez yolu ile kana glukoz verilememesinin sebebi aşağıdaki enzimlerden hangisinin kastaki eksikliğidir? A) Glukoz-6 fosfataz B) Glukokinaz



Karbonhidrat olmayan maddelerden glukoz yapımına glukoneojenez denir. Bu amaçla özellikle glukojenik amino asitler, ketoasitler, gliserol, laktat ve propiyonat kullanılır. Ayrıca amino asit ve diğer bazı maddelerin yıkılması ile oluşan TCA ara maddesi olan alfa keto asitler de glukoneojeneze girebilir. Örneğin; Alfa- ketoglutarat, süksinil KoA, fumarat ve



okzaloasetat. Gliserol, yağ dokusunda triaçilgliserorierin, hormon sensitif lipaz ile yıkılması ile oluşur. Yağ dokusunda gliserol kinaz bulunmadığı için kan yolu ile karaciğere gelen gliserol, gliserol kinaz ile gliserol 3- fosfata çevrilir. Daha sonra dihidroksiaseton fosfata, oradan da glukoza çevrilir. Ketojenik bileşikler: Lösin, lizin gibi saf ketojenik aminoasitler glukoz oluşturamazlar. Ayrıca ürik asit, asetil KoA, asetoasetat, 3-OH- bütirat ve kolesterol gibi maddelerden de glukoz elde edilemez. Palmitoil KoA gibi çift karbon sayılı yağ asitleri de sadece asetil KoA oluşturabildiklerinden glukoneojenezde kullanılamazlar.



Doğru cevap: A



129.Açlık durumunda kan şekerini normal seviyede tutm ak için, aşağıdakilerden hangileri glukoz sentezlem ede kullanılmaz? I. Gliserol II. Amino asitler III. Kolesterol IV. Hidroksi bütirat V. Propiyonat



C) Fruktokinaz



A) İv e III



B) III ve V



D) Piruvat dehidrojenaz



C) II ve IV



D) III ve IV



E) Fosfofruktokinaz



E) IV ve V



132.Aşağıdakilerden hangisi glukoneogenezde görev alan ve glukozun kana verilm esinde rol oynayan enzimlerden biri değildir?



Tek karbonlu yağ asitlerinin yıkımı ile meydana gelen propiyonat ve glukojenik aminoasidlerden elde edilen alfa ketoasitler glukoza dönüşebilir.



A) Pirüvat kinaz



Hidroksi-bütirat ve kolesterolden glukoz elde edilemez.



D) Pirüvat karboksilaz



Doğru cevap: D



130.Aşağıdaki moleküllerden hangisi, glukoneojenez yoluyla glukoz yapımında kullanılam az?



B) Glukoz- 6 -fosfataz C) Fosfoenolpiruvat karboksikinaz E) Fruktoz 1,6 difosfataz Pirüvat karboksilaz, fosfoenol piruvat karboksi­ kinaz, fruktoz 1,6 bifosfotaz, glukoz-6 fosfataz ve glukoneogenez enzimleridir. Bu enzimler glukoneogenez yolu ile kana serbest glukoz veren enzimlerdir. Piruvat kinaz ise glikolizin son enzimi olup, fosfoenolpiruvatı-> piruvata çevirir. Bu enzim, glikolizde fosfogliserat kinaz ile birlikte substrat düzeyinde fosforilasyon ile ATP sentezleyen iki enzimden biridir.



A) Piruvat B) Alanin C) Asetil KoA D) Laktat



Doğru cevap: A



E) Propiyonat Ketojenik bileşikler: Lösin, lizin gibi saf ketojenik am inoasitler glukoz oluşturamazlar. Ayrıca ürik asit, asetil KoA, asetoasetat, 3-OH-bütîrat ve kolesterol gibi maddelerden de glukoz elde edilemez. Çift karbon sayılı yağ asitleri de sadece asetil KoAoluşturabildiklerinden glukoneogenezde kullanılamazlar.



düşük olduğunda, hangisinin sentezi



A) Piruvat karboksilaz



B) Glukokinaz



C) Lipoprotein lipaz



D) Asetil-KoA karboksilaz



E) HMG-KoA redüktaz



Doğru cevap: C



131. Piruvat karboksilazın allosterik aşağıdakilerden hangisidir?



133.İnsülin/glukagon oranı aşağıdaki enzimlerden artar?



aktivatörü



Sorunun amacı insülin ve glukagonun rol aldığı metabolik reaksiyonları sorgulamak. Glukoneojenez, glikoliz, de novo yağ sentezi ve kolesterol sentezinde rol alan düzenleyici enzimler karşılaştırılmış.



A) ATP B) AMP C) Asetil KoA D) Laktik asit E) Glukoz-6-fosfat Glukoneojenez, karbonhidrat olmayan ön madde­ lerden karbonhidrat sentezidir. Glukoneojenezde ilk basamakta piruvat, önce piruvat karboksilaz ile oksaloasetata karboksillenir. Piruvat karboksilaz, karaciğer ve böbrek hücre m itokondrisinde bulunur. Kas hücrelerinde bulunmaz. Piruvat karboksilaz asetil KoA tarafından allosterik olarak aktive edilir. Koenzimi ise prostetik grup olarak görev yapan biotin’dir.



Doğru cevap: C



İnsulin/ glukagon oranının düşük olması demek glukagonun etkisi altında olan açlık demektir. Soru açlıkta anabolik enzimler mi yoksa katabolik enzim ler mi aktive olur diye sormaktadır. Tabii ki yanıt katabolik enzim ler olmalıdır. Piruvat karboksilaz seçeneklerdeki tek katabolik enzimdir. Diğerleri anabolik süreçte yer alan ve insülinle aktive olan enzimlerdir. Piruvat karboksilaz: Glukoneogenezde görevli olan bir enzimdir. Glukagon ve glukokortikoidler gibi anti insülinik hormonlar ile aktiflenir. Karaciğer ve böbrekte yer alırken, kaslarda bulunmaz. Bu nedenle kas glukoneogenez ile kana glukoz sağlayamaz. Glukokinaz; Karaciğer’de ve pankreas p hücrelerinde glukozun fosforilasyonunda temel enzimdir. Glukoz için yüksek Km’e sahiptir. Bu nedenle yemek sonrası dönem gibi (postprandiyal dönem) hepatosit içi glukoz konsantrasyonu arttığında etki eder. Glukokinaz bu yüksek



KARBONHİDRATLAR



Gliserol, triaçilgliserollerin yağ dokusunda hidrolizi sırasında açığa çıkar ve kan yolu ile karaciğere taşınarak glukoneogeneze girer.



KARBONHİDRATLAR



konsantrasyonu ortadan kaldıracak şekilde yüksek V maksimuma sahiptir. Glukokinaz düzeyleri karbonhidratdan zengin diyet ve insülin ile



artar. Lipoprotein lipaz; Kanda dolaşan şilomikron ve VLDL yapısında yer alan triaçilgliserollerin hidrolizini sağlar. Bu enzimin amacı kandaki triaçilgliserolleri yıkarak yağ dokusuna geçmelerini ve orada triaçilgliserol şeklinde depolanmalarına yardımcı olmaktır. Yani toklukta artan şilomikronları kandan temizleyen lipoprotein lipaz, insülinle aktive olur. Asetil-KoA karboksilaz; de novo yağ sentezinin hız kısıtlayıcı enzimidir. İnsülin enzim sentezini aktive ederken, glukagon tarafından inhibe edilmektedir.



HMG-KoA redüktaz; kolesterol sentezinde düzenleyici enzim olup insülin tarafından enzim aktive edilirken, glukagon tarafından inhibe edilmektedir.



Doğru cevap: A



134.0n saatlik açlık durumunda başlıca glukoz kaynağı aşağıdakilerden hangisidir? A) Diyetle alınan glukoz B) Kas glikojeni



C) Laktattan glukoneogenez D) Karaciğer glikojeni E) Amino asitlerden glukoneogenez Beyin, eritrositler, böbrek medullası, gözün kornea ve lensi, testis ve egzersiz halindeki kasta bulunan hücreler metabolik yakıt olarak sürekli bir şekilde glukoza ihtiyaç duyarlar. Diyet ile karbonhidrat alımı olmadığı zaman karaciğer glikojeni bunu 10-18 saat süre ile karşılayabilir. Uzamış açlıkta, hepatik glikojen depoları tükenir ve glukoz; laktat, pirüvat, gliserol ve a-ketoasidler gibi prekürsörlerden üretilir. Glukoneogenezin % 90’ı karaciğerde, geri kalan % 10’u ise böbreklerde meydana gelir.



Açlığın 10. saatinde kana glukoz sağlayan başlıca kaynak, karaciğer glikojenidir. Kas glikojeni cevap olamaz çünkü, kas glikojeni daha çok egzersiz sırasında gerekli olan enerjiyi sağlar. Kas glikojeni birkaç günlük kısa açlık sürelerinden etkilenmez, ancak uzun süren açlıklarda orta derecede azalma görülür.



Laktattan glukoneojenez de mümkün, ancak bu daha çok egzersiz sırasında görülmektedir. Yani 12 saatlik açlıkta laktik asitte belirgin bir artış olmaz bu yüzden bu şıkta cevap olamaz.



Daha uzun süreli açlıklarda ise aminoasitlerden glukoneojenez yolu ile glukoz üretilmeye çalışılır. İnsülin düzeyinin düşüklüğü, aminoasitlerin kas proteinlerinden mobilizasyonu lehinedir. Özellikle kaslarda oluşan alanin, glikolizi inhibe edip glukoneojenezi aktive eden en önemli glukojenik amino asittir.



Doğru cevap: D



135.Glikojen depo hastalıkları arasında glikojen sentezinde yer alan bir enzim eksikliğinden kaynaklanan tek hastalık hangisidir? A) von Gierke



B) Pompe C) Anderson



D) McArdle E) Tarui Tip I: von Gierke hastalığı olarak da adlandırılan bu tip glikojen depo hastalığında glukoz 6-fosfataz eksikliği söz konusudur. Karaciğer, böbrek ve bağırsaklar en çok etkilenen dokulardır. Glikojenoliz ile karaciğerden yeterince glukoz sağlanamadığı için ciddi şekilde açlık hipoglisemisi görülür. Yağlı karaciğer, hepatomegali söz konusudur. Von Gierke de kesinlikle splenomegali olmaz. Hiperlaktik asidemi, hiperürisemi ve hiperlipidemi görülür. Glikojenin yapısı normaldir ancak yıkılamadığı için glikojen depolanması artmıştır. Bu hastalarda ayrıca taş bebek yüzü görünümü vardır.



Tip II: Pompe hastalığı, lizozomal bir enzim olan a-1,4 glukozidaz (asid maltaz) enziminin doğuştan eksikliği neticesinde sitozoldeki vakuollerde aşırı miktarda glikojen birikmesi ile karakterize son derece önemli bir hastalıktır. Kalp, karaciğer ve kaslar etkilenmektedir. Glikojen yapısının normal olduğu bu hastalıkta kan glukoz düzeyi normaldir.



Ciddi şekilde kardiyomegalisi olan hastalar erken çocukluk döneminde kaybedilmektedirler. Tip III: Forbes (Cori) hastalığı, dal yıkıcı enzimin (amilo 1-6 glukozidaz) eksikliğine bağlı olarak görülür ve karaciğer, kas, kalp ve lökositler etkilenmiştir. Hepatomegali, değişik kas tutulmaları ve açlık hipoglisemisi ile karakterizedir. Biriken



glikojen anormal yapıdadır. Tip IV: Anderson hastalığı, sentezde yer alan dal yapıcı enzim (glikozil a-4:6 transferaz veya diğer adı ile alfa 1,4 —> 1,6 transglukozilaz) sisteminin etkilendiği ve birçok dokuda hasar olan bir formdur. Jüvenil tipinde ilerleyen siroz ve miyopati; geç başlayan tipinde ise kalp yetmezliği görülmektedir. Biriken glikojen anormal yapıdadır.



119



oldukça iyidir. Tip VI: Hers hastalığında karaciğer fosforilazı etkilenmiştir. Asemptomatik hipoglisemi ve hepatomegali ile karakterizedir. Tip VII: Tauri hastalığında, fosfofruktokinaz etki­ lenmiştir. İskelet kasları ve eritrositler etkilenmiştir. Hemoliz ve egzersize karşı tolerans azalması görülmektedir. Doğru cevap: C



136. Aşağıdakilerden hangisi glikojen sentezi için gerekli değildir?



138. Hipoglisemiye giren bir kişide aşağıdakiierden hangisi görülmez? A) Glukagon salınımı artar B) Adenilat siklaz aktive olur C) Protein kinaz A aktive olur D) Glikojen fosforilaz aktive olur E) Glikojen sentaz aktive olur Sorunun amacı açlık esnasında hangi hormon ve enzimlerin etkilendiğinin bilinmesi bilinmesidir. Kan glukozu azaldığında pankreastan glukagon salınımı uyarılır. Hücre membranında bulunan ve ATP’yi cAMP’ye çeviren adenilat siklaz enzimi, açlıkta glukagon tarafından uyarılır. Oluşan cAMP, protein kinaz A’yı aktive ederek glikojen sentaz enzimini fosforiller ve inaktive eder. Bu sırada glikojen fosforilaz enzimini ise fosforillenir ve aktive olur.



Doğru cevap: E



A) UDP B) Glikojen primeri C) Glukoz-1- fosfat D) Glikojen sentaz E) Amilo 1-6 glukozidaz



139. Tunikamisin aşağıdakiierden hangisini sentezi­ ni engelleyerek glikoprotein sentezini bozar? A) O-glikozid C) Glikozidaz



B) Peptid bağları D) N - glikozid E) Mannozidaz



Glikojen sentezinde, UDP, glikojen sentaz, glukoz-1-fosfat, glikojen primeri, amilo (1,4) -» ( 1, 6) transglikozilaz (dallandırıcı enzim) gereklidir. Amilo 1-6 glukozidaz ise glikojen yıkımında görev alan bir enzimdir.



Doğru cevap: E



137. Aşağıdaki enzimlerden hangisinin kalıtsal eksikliğinde glikojen normal yapıya sahip değildir? A) Glikojen fosforilaz B) Glukoz-6-fosfataz



Glikoproteinler oluşurken karbonhidratlar serin veya treonin'e eklenirse O-glikozid, asparajin ile bağ oluşturursa N-glikozid oluşur.



N-bağlı glikozidlerin sentezinde oligosakkaritlerin transferi için dolikol ve onun fosforile türevi olan dolikol pirofosfata gereksinim vardır. Tunikamisin, dolikol fosfata şekerlerin bağlan­ masını engelleyerek glikoprotein sentezini bozar. Sonuç olarak tunikamisin N-glikozid oluşumunu bozarken O-glikozid oluşumunu engellemez. Deoksinojiromisin, glikozidazı inhibe ederek glikoprotein sentezini bozar.



C) a -1 ,4-glukozidaz



Svvainzonin; Mannozidazı inhibe ederek glikop­ rotein sentezini bozar.



D) Amilo 1,6 glukozidaz E) Fosfofruktokinaz



Glikoprotein oluşumunu bozan, üç inhibitör ve



Sorunun amacı glikojen depo hastalıklarından hangisinin eksikliğinde anormal yapıda glikojen birikimi olduğunu bilmenizdir.



Tip III Cori-Forbes'te dal yıkıcı enzim (amilo1-6 glukozidaz), Tip IV Anderson’da ise dal yapıcı (glikozit a-4:6 transferaz veya diğer adı ile alfa 1,4 - 1,6 transglukozilaz ) enzim eksik olduğu için sadece bu iki hastalıkta biriken glikojen anormal yapıdadır.



etki mekanizmaları, aşağıdaki tabloda görülmekte­ dir. G lik o p ro te in o lu şu m u nu bozan in h ib itö r le r İn h ib itö r Tunikam isin



E tki y e ri Dolikol-P’a şeker bağlanmasını inhibe eder



D e o k s in o jirim is in Glikozidaz l-ll inhibitörü Svvainzonin



Doğru cevap: D Doğru cevap: D



Mannozidaz II inhbitörü



K A R B O N H İD R A T L A R



Tip V: Mc Ardle hastalığı, kas fosforilazın eksik­ liğine bağlı olarak iskelet kaslarında aşırı derecede glikojen depolanması ve egzersize karşı belirgin bir şekilde azalmış tolerans ile karakteristiktir. Bu hastalarda yaşamın ileri dönemlerinde miyoglobinüri gözlenmektedir. Prognoz genellikle



120



KARBONHİDRATLAR



140.Aşağıdakilerden hangisi N-glikozid oluşurken gerekli olan izopren türevi bir koenzimdir? A) Lanosterol B) Lipoik asit C) Hamin pirofosfat



D) Fosfopantotein E) Dolikol fosfat Dolikol veya aktif formu olan dolikol fosfat, izop­ ren türevidir. N-bağlı glikoprotein sentezinde oligosakkaridleri önce kendisine aktarır, daha sonra ilgili proteinde asparajinin yan zincirine transfer ederek N- glikozid oluşturur.



Lanosterol; Kolesterol sentezinde oluşan ilk steroid bileşiktir.



142.Kaba yüz görünümü, hepatosplenomegali, korneada opasite, mental retardasyon ve eklem deformitesi olan bir çocukta öncellikle asaaıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A) Glikojen depo hastalığı B) Mukopolisakkaridoz



C) Galaktozemi D) Hipotiroidi E) Pseudohipoparatiroidi Glikozaminoglikanlar (GAG), lizozomlarda yıkılır. Mukopolisakkaridozlar, klinik olarak progresif ilerle­ me gösteren ve değişik dokularda GAG birikimi ile karakterize olan, iskelet ve hücre dışı matriks deformiteleri ile sonuçlanan kalıtımsal bir bozuk­ luktur. Bu hastalıkta genel olarak kaba yüz görü­



Lipoik asit; Hidrojen taşıyan bir koenzimdir. Piruvat dehidrojenaz enziminin yapısında bulunur.



nümü, eklem deformitesi, kornea bulanıklığı, organomegali ve zeka geriliği mevcuttur.



Tiamin pirofosfat; Vitamin B1’in aktif formu olup oksidatif dekarboksilasyonda görevlidir.



Mukopolisakkaridozlarda, genellikle heparan sülfat ve dermatan sülfat, daha nadir olarak da keratan sülfat ve kondroitin sülfat çeşitli dokularda birikir. X’e bağlı resesif geçen Hunter sendromu hariç hepsi otozomal resesiftir.



Fosfopantotein; Koenzim A ve açil taşıyıcı protein bölgesinin prostetik grubudur. Doğru cevap: E



141 .Glikoprotein sentezinde glikozillenmeyi sağla­ yan organeller hangisinde birlikte verilmiştir? A) B) C) D)



Endoplazmik retikulum - golgi Sitoplazma - hücre membranı Ribozom - mitokondri Lizozom - çekirdek



E) Sitoplazma - hücre membranı Glikoproteinlerin karbonhidrat içeriklerinin ön maddesi şeker nükleotidleridir. Bunlar UDPglukoz, UDP-galaktoz, UDP-N asetil glukozamin ve N-asetil galaktozamindir. Bunların yanında GDP-mannoz, GDP-L fukoz ve CMP-N asetil nöraminik asit’te (insan metabolizmasında nükleotid taşıyıcısı monofosfat olan tek nükleotid şeker) uzayan zincire şeker verebilirler.



Glikoproteinlerin yapısındaki glikozidlerin sentezi, endoplazmik retikulum ve golgide gerçekleşmektedir. Her bir reaksiyon, glukozil transferaz, galaktozil transferaz, sialil transferaz ve mannozil transferaz vb özgül enzimlerce



von Gierke, tip I glikojen depo hastalığında, glukoz 6-fosfataz eksikliği söz konusudur. Glikojenoliz ile karaciğerden yeterince glukoz sağlanamadığı için ciddi şekilde açlık hipoglisemisi görülür. Yağlı karaciğer, hepatomegali söz konusudur. Von Gierke de kesinlikle splenomegali olmaz.



Hiperlaktik asidemi, hiperürisemi, hiperlipidemi görülür. Glikojenin yapısı normaldir ancak yıkılamadığı için glikojen depolanması artmıştır. Bu hastalarda ayrıca taş bebek yüzü görünümü vardır.



Doğru cevap: B



143.Aminoşekerler aşağıdaki biyolojik moleküllerin hangisinin yapısında ver almaz? A) Gangliosidler C) Proteoglikanlar



B) Glikojen D) Glikoproteinler



E) Glukozaminoglikanlar Aminoşekerler;



Glikoproteinler, glikosfingolipidler (gangliozidler), glukozaminoglikanların önemli yapı taşlarıdır. Temel amino şekerler, glukozamin, galaktozamin ve mannozamin ile dokuz karbonlu bir bileşik olan siyalik asittir. Tüm amino şekerlerin öncülü glukozdur.



katalizlenir.



N-bağlı glikozidlerin sentezi için ayrıca lipid yapısında olan dolikol ve onun fosforile türevi olan dolikol pirofosfata gereksinim vardır. Doğru cevap: A



Glikojen, sadece glukozdan meydana gelen bir glukoz polimeridir. Yapısında ne asidik şeker ne de amino şeker içermez. Glukozun vücudumuzdaki başlıca depo şeklidir.



Doğru cevap: B



144. Aşağıdaki glukozaminoglikanlardan sülfat bakımından en zengindir? A) Heparin



hangisi



B) Heparan sülfat D) Keratan sülfat



C) Hiyalüronik asit



E) Kondroitin sülfat Glikozaminoglikanlar



(GAG);



görülür.



Amino



şeker



(glukozamin veya galaktozamin) ve asidik şekerden (glukuronik asit veya L-iduronik asit) oluşan tekrarlayan disakkarid birimleridir. GAG'ların birçoğu sülfat içerir. Sülfatın başlıca kaynağı fosfoadenozil fosfosülfat (PAPS) adı verilen aktif



kükürt birimleridir. Hiyalüronik asid hariç bütün GAGlar, bir proteine kovalent bağlanarak proteoglikan birimlerini oluşturur. Ayrıca kükürt (sülfat) içermeyen tek GAG; Hiyalüronik asittir. Sülfat birimleri açısından en zengin olan ve diğer GAG'ların aksine hücre içi bileşeni olan; Heparin’dir. Doğru cevap: A



145.Endotel yüzeyinde lipoprotein lipazı bağlayan glukozaminoglikan aşağıdakilerden hangisidir? A) Kondroitin sülfat C) Dermatan sülfat



Galaktoz 1-fosfat, UDP-galaktoza çevrilmeden glikolitik yola giremez. Bu reaksiyonu galaktoz 1-fosfat üridiltransferaz enzimi sağlar. Bu enzimin otozomal resessif bir hastalık neticesinde meydana gelen eksikliğinde klasik galaktozemi



B) Hyalüronik asit D) Heparan sülfat



Galaktoz 1-fosfat ve galaktitolün sinir dokusu, lens, karaciğer ve böbrek hücrelerinde birikmesi ile doku hasarı, zeka geriliği ve katarakt oluşumu görülür. Bebekler, doğumda normal görünürler. Sütle bes­



lenmeden hemen sonra huzursuzluk, kusma, kilo kaybı, erken belirti olarak ortaya çıkar. Letarji görülebilir. Sarılık sıklıkla görülür. Uzamış fizyolo­ jik sarılık gibidir. Bilirubin glukuronidasyonunun bozulmasına bağlıdır. Erken dönemde hepatik harabiyet oluşur. Hepatomegali erken bulgudur. Siroz gelişebilir. Hepatik yetmezliğe bağlı protrombin eksikliği sonucu deri ve mukoz membranlarda kanama görülebilir. Albümin sentezinin eksikliğine bağlı olarak jeneralize ödem ve asit oluşabilir. Biriken galaktitol katarakttan sorumludur.



Böbrek tübüllerinin hasarına bağlı olarak Fanconi sendromu ve hipofosfatemik raşitizm gelişir. Aminoasitlerin idrarla atılımı artmıştır. Ayrıca hipoglisemi ve hipoglisemik konvülsiyonlar oluşur.



E) Keratan sülfat Lipoprotein



Doğru cevap: C



şilomikron ve VLDL yapısındaki triaçilgliserolleri temizler.



147.Diyetine yemek şekeri eklenen bir süt çocuğunda aniden irritabilite, bulantı, kusma, letarji ve konvulziyon gelişirse aşağıdaki hastalıklardan hangisi akla gelmelidir?



lipaz kapiller damar duvarına yerleşmiş olup heparan sülfatın proteoglikan zincirleri tarafından tutulur. Normalde bu enzim plazmada yüksek değildir. Heparin enjeksiyonuyla lipoprotein lipaz kendini heparan sülfattan kurtarır ve serbestleşir. Serbestleşen lipoprotein lipaz



Heparin, karaciğerde hepatik lipazı da aktive eder. Ancak bu enzim lipoprotein lipaz kadar yaygın ve etkili değildir. Hepatik lipaz, sadece karaciğerde etkili olup HDL- 2’yi HDL- 3’e çevirir.



Doğru cevap: D



146.Sağlıklı doğan ve sadece anne sütü ile beslenen bir bebekte kısa bir süre içerisinde malnütrisyon, sarılık, katarakt, hepatomegali ve aminoasidüri gelişiyorsa, öncellikle aşağıdaki enzimlerden hangisinin eksikliği düşünülmelidir? A) Fruktokinaz B) Galaktokinaz C) Galaktoz 1-fosfat üridilitransferaz



D) Aldolaz B E) Glukoz 6 fosfataz



A) Galaktozemi B) İzomaltaz- sukraz eksikliği C) Esansiyel fruktozüri



D) Herediter fruktoz intoleransı E) Laktoz intoleransı Yemek şekeri olan sakkaroz, glukoz ve fruktozdan meydana gelen bir disakkarittir. Fruktoz aynı zamanda meyvelerde en çok bulunan monosakkarittir. Olgun meyve veya yemek şekeri yenilmesiyle aniden ortaya çıkan bulantı, kusma, terleme, baş dönmesi, letarji ve konvülziyon gibi semptomlar herediter fruktoz intoleransında ortaya çıkar. Bu hastalıkta Aldolaz B eksiktir. Esansiyel fruktozüri asemptomatik bir hastalık olup idrarla fruktoz atılımı dışında bulgu ver­ mez.



122



Galaktozemide, galaktoz 1-fosfat ve galaktitolün KARBONHİDRATLAR



sinir dokusu, lens, karaciğer ve böbrek hücrelerinde



birikmesi ile doku hasarı, zeka geriliği ve kata­ rakt oluşumu görülür. İzomaltaz- sukraz ve laktaz eksikliği, disakkarit intolerans tablolarıdır. Bu iki hastalıkta sırası ile yemek şekeri olan sukroz ve süt şekeri olan laktoz diyetle alındığında, osmotik diare ve solunum ha­ vasında hidrojen artışı görülür.



Doğru cevap: D



148.Sağlam bir çocukta sadece katarakt mevcut ise aşağıdaki enzimlerden hangisini eksikliği düşünülmelidir?



Galaktitol birikimide katarakta yol açar. Ancak madde galaktokinaz eksikliği ve klasik galaktozemi vakalarında görülen katarakttan sorumludur. bu



Doğru cevap: B



150.Galaktozdan fakir diyetle beslenen klasik galaktozemi hastalarında hücre için gerekli olan gataktozu glukozdan sentezleyen enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Fruktoz 1,6-bifosfataz B) UDP-hekzos 4 epimeraz C) Galaktokinaz



D) Galaktoz 1-fosfat üridili transferaz E) Fosfoglukomutaz



A) Fruktokinaz B) UDP-hekzos 4- epimeraz C) Sfingomyelinaz



Hücre içinde kullanılan glikolipidler, glikoproteinler ve glukozaminoglikanlar için UDP-galaktoz



D) Glukoz 6-fosfataz E) Galaktokinaz



gereklidir.



D-galaktoz ATP’nin fosfatının kullanıldığı ve galaktokinaz’ın düzenlediği bir reaksiyon ile galaktoz 1-fosfata dönüşür. Galaktokinaz eksikliğinde, galaktozemi, gaiaktozüri ve klinik olarak sadece katarakt görülür. Diyetten galaktoz kısıtlanmazsa biriken galaktoz, aldoz redüktaz enziminin düzenlediği bir reaksiyon ile galaktitol üretimi gibi yan yollara sapar ve galaktitol birikimi



katarakta neden olur.



Galaktoz ve glukoz birbirinin C-4 epimeridir. Dolayısı ile galaktoz esansiyel değildir. Galaktozdan fakir diyetle beslenen hastalarda hücre için gerekli olan galaktoz, UDP-glukozdan epimerizasyon ile ve UDP-Heksoz 4-epimeraz enzimiyle sağlanır.



Fosfoglukomutaz enzimi glikoliz enzimi olup, glukoz 6-fosfatı, fruktoz 6-fosfata çevirir. Doğru cevap: B



Doğru cevap: E



149.Diyabetik bir hastada birikerek bu hastalığın klasik komplikasyonları olan retinopati, nöropati, nefropati ve katarakta neden olan madde hangisidir? A) Glukoz



B) Sorbitol D) Galaktitol



C) Fruktoz



E) Laktoz Kontrol edilmemiş diabet gibi durumlarda artmış glukoz konsantrasyonu ve yeterli NADPH varlı­ ğında, aldoz redüktaz fazla miktarda sorbitol sentezlenmesine neden olur. Sorbitol dehidrojenazın olmadığı veya az olduğu retina, böbrek, sinir hücrelerinde bu artış çoktur. Sonuçta sorbitol bu hücrelerde birikir, osmotik aktivitesi yüksek olan bu madde su çekerek hücrenin şişmesine neden olur.



Diabette görülen bazı patolojik değişiklikler, örneğin katarakt oluşumu, periferal nöropati, nef­ ropati ve retinopatiye yol açan damarsal sorunlar



sorbitol birikiminden kaynaklanır.



151 .Aşağıdaki metabolik yollardan hangisinin, eritrosit membran direnci ile doğrudan ilişkisi vardır? A) Glikoliz B) Pentoz fosfat yolu C) Lipogenez D) Sitrik asit siklusu



E) Glikoneogenez Heksoz monofosfat veya diğer adı ile pentoz fosfat yolu, eritrositlerde büyük bir önem taşımaktadır. Bu şantın bir ürünü olan NADPH, glutatyon redüktaz enziminin koenzimidir. Redükte glutatyon ise eritrosit membranını stabilize eden antioksidan bir maddedir. Bu nedenle G6PDH enzim eksikliğinde serbest radikaller detoksifiye edilemez. Artan serbest radikaller membrandaki poliansatüre yağ asitlerini lipid peroksidasyon ile bozar ve eritrosit membran direnci düşer. Böylece hemolitik anemi meydana gelir. Doğru cevap: B



152.Heksoz monofosfat yolunda basam aklarda gerekli olan aşağıdakiierden hangisidir?



A) FAD *



oksidatif koenzim



B) NAD*



Glukoz 6- fosfat dehidrojenaz eksikliği olan kişilerde redükte glutatyon azaldığı için serbest radikaller artar. Lipid peroksidasyon hızlandığı için



eritrosit membran direnci düşer ve hemolitik anemi gelişir.



D) NADP*



C) FMN +



E) ATP



Doğru cevap: B



Pentoz fosfat yolu, fosfoglukonolakton yolu da denilen hekzos monofosfat yolunun üç amacı vardır: 1- Biyokimyasal reaksiyonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH’ın hücredeki ihtiyacını



karşılar. 2- Nükleotid sentezi için gerekli olan ribozfosfatlar üretilir. 3- Üç ile yedi karbonlu şekerlerin birbirine dönüşümünü ve glikolize bağlantısını sağlar. Bu yolu, birkaç irreversibl (oksidatif reaksiyon) ve bunu bir seri reversibl (nonoksidatif) reaksi­ yonlar izler. Döngüde direkt olarak hiç ATP tüke­ tilmez ve üretilmez. Hekzos monofosfat yolunun oksidatif bölümün­ de, okside olan her glukoz 6-fosfat molekülü için ribuloz 5-fosfat, C 02 ve NADPH’ın oluştuğu basa­ maklar mevcuttur. Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz (G6PDH), glukoz 6-fosfatı irreversibl bir reaksi­ yonla 6- fosfoglukonolaktona okside eder ve bu reaksiyonda koenzim olarak NADP* kullanılır, reaksiyon esnasında NADPH sentezlenir.



Üç ile yedi karbonlu şekerlerin birbirine dönüşü­ münü sağlayan, nonoksidatif yolda, gerekli olan tek koenzim, transketolaz reaksiyonundaki tiamin pirofosfattır. Doğru cevap: D



154.Pürin nükleotidlerinin biyosentezinde kullanı­ lan beş karbonlu şeker aşağıdakiierden han­ gisidir? A) Ribüloz 5 fosfat



B) Ksilüloz 5 fosfat



C) Eritroz 4 fosfat



D) Riboz 5 fosfat



E) Gliseraldehid 3 fosfat Hekzos monofosfat yolunun oksidatif bölümünde, okside olan her glukoz 6-fosfat molekülü için ribuloz 5-fosfat, C 02 ve NADPH’ın oluştuğu basamaklar mevcuttur. Burada ilk oluşan şeker ribüloz 5 fosfattır. Ancak nükleotidlerin sentezinde kullanılan pentoz şeker riboz 5 fosfattır.



Doğru cevap: D



155.Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz enzimi aşağıdaki metabolik yollardan hangisinde düzenleyici ba­ samakta rol oynar? A) Glikoliz C) Glikojenoliz



B) Beta oksidasyon D) Glikojenez



E) Pentoz Fosfat Yolu Pentoz fosfat yolu, primer olarak glukoz 6-fosfat dehidrogenaz basamağı ile düzenlenir. NADPH, enzimin potent kompetetif inhibitörüdür. İnsülin ve NADP+artışı, G6PDH enzimini aktive eder. Doğru cevap: E



153. Eritrositlerin oksitleyici bileşiklere karşı korunmasında aşağıdaki metabolik olaylardan hangisi önemli bir rol oynar?



156.Glutatyonun antioksidan özelliğini belirleyen aminoasit aşağıdakiierden hangisidir?



A) Glikoliz B) Pentoz-fosfat yolu



C) Glikojenoliz



D) Cori döngüsü E) Glikoneogenez Alyuvarlardaki pentoz fosfat yolu, okside olmuş glutatyonun, glutatyon redüktaz ile indirgenmiş glutatyona çevrimi için gereken NADPH’ı sağlar. Daha sonra indirgenmiş glutatyon, selenyum içeren bir enzim olan glutatyon peroksidaz tarafından katalizlenen bir tepkime ile H20 2, i alyuvarlardan uzaklaştırır.



A) Glutamat C) Sistein



B) Metiyonin D) Glisin E) Serin



Birçok hücrede bulunan redükte glutatyon (gamaglutamil - sisteinil - glisin) H20 2‘i detoksifiye edil­ mesinde rol alır. Glutatyonun antioksidan özelliği, yapısındaki sistein amino asitinin sülfhidril gru­ bundan kaynaklanmaktadır. Glutatyon peroksidaz hidrojen peroksiti suya çevirirken redükte glutatyon, okside forma dönüşür. Okside glutatyonda, sis­



tein aminoasit yan zincirleri okside hale geçer. Hücre, NADPH’ı kullanan glutatyon redüktaz ile okside glutatyonu tekrar redükte hale çevirir.



KARBONHİDRATLAR



123



124



KARBONHİDRATLAR



Serin, glutamat, glsin ve metiyonin asitlerinde antioksidan özellik bulunmaz.



amino



158. İki adet laktik asitten 1 molekül glukoz sentezi için kaç adet ATP eşdeğeri (ATP+GTP şeklinde) enerji kullanılır?



Doğru cevap: C A )2



B )4



C )5



D )6



157.Antimikrobiyal etkinliği en yüksek maddelerden biri olan hipokloröz asit oluşumunu sağlayan enzim aşağıdakiierden hangisidir? A) Süperoksit dismütaz B) Katalaz



E) 8



İki adet laktatı bir molekül glukoza çevirmek için altı adet (6 ATP eşdeğeri) yüksek enerjili fosfat bağı ge­ rekir.



C) NADPH oksidaz D) Miyeloperoksidaz E) Glutatyan peroksidaz Fagosite edilen mikroorganizmalar ve bakterilerin öldürülmesi için hem oksijen bağımlı hem de oksijenden bağımsız mekanizmalar içerirler. Oksijen bağımlı mekanizmalar miyeloperoksidaz sistemini ve oksijen türevi serbest radikallerin üretimini sağlayan bir sistem içerirler. Nötrofillerde klorür varlığında H20 2’in hipokloröz asite dönüşümünde etkili olan enzim miyeloperoksidazdır.



Miyeloperoksidaz enzimi nötrofillerde lizozom içinde bulunur, H20 2 ve klorür varlığında bakterileri öldüren hipokloröz asit (HOCI) oluşturur. Katalaz, yüksek konsantrasyonda oluşan hidrojen peroksidin detoksifikasyonunu sağlar. Glutatyon peroksidaz, düşük konsantrasyonda oluşan hidrojen peroksidin detoksifikasyonunu sağ­ lar. Süperoksit radikalini dismutasyona uğratarak detoksifiye eden enzim ise süperoksit dismutazdır.



Kaslar glukoneojenez yapam az bu yüzden laktat karaciğere gelir ve LDH tarafından piruvata çev­ rilir. Piruvat, karaciğerde mitokondriyal bir enzim olan ve biotin ve ATP’ye gerek duyan piruvat karboksilaz enzimi tarafından oksaloasetata (OAA) çevrilir. Bu reaksiyonda iki molekül piruvat iki molekül OAA’a çerilirken iki adet ATP kullanılır. Daha sonra iki molekül okzaloasetat, fosfoenolpiruvat karboksikinaz tarafından iki adet fosfoenolpiruvat oluşur. Bu reaksiyon için iki adet G TP’ye gerek du­ yulur. İki adet 3- Fosfogliserat, fosfogliserat kinaz basa­ mağı ile iki adet 1,3 bifosfogliserata çevrilirken iki adet ATP kullanılır. Sonuç olarak İki molekül laktattan glukoneojenez yolu ile glukoz sentezlenirken, dört adet ATP ve İki adet GTP olmak üzere toplam altı adet ATP eşde­ ğeri enerji kullanılır.



Doğru cevap: D



159.Aşağıdaki kinaz grubu enzimlerinden hangisi tepkime sırasında her zam an sadece ATP sentezini sağlar? A) Glukokinaz B) Fosfogliserat kinaz C) Kreatin fosfokinaz D) Pirüvat kinaz E) Adenilat kinaz Glukokinaz; Karaciğer ve pankreasda bulunur, glukozu ATP kullanarak glukoz 6-fosfata çevirir.



Doğru cevap: D



Fosfogliserat kinaz, 1.3 bifosfogliserat’ın 3 fosfogliserata dönüşümünde yer alır. Reaksiyon substrat düzeyinde fosforilasyonla ATP üretilmesine rağmen, çift yönlüdür ve hem glikoliz hem de glikoneogenez de yer alır. Bu reaksiyon glikolizde ATP üretmesine rağmen glukoneojenezde ATP’yi kullanmaktadır.



Kreatin kinaz ve adenilat kinaz da reversibl şekilde ADP ve ATP dönüşünü sağlar. Pirüvat kinaz glikolizin son enzimi olup irreversibl bir şekilde fosfoenol pirüvat’ı -> pirüvata çevirir ve bu reaksiyon her zaman sadece ATP sentezi ile sonuçlanır. Doğru cevap: D



160.Aşağıdakilerden glukoneogenezin değildir?



hangisi glikoliz ortak enzimlerinden



ile biri



A) Gliseraldehit-3-fosfat dehidrogenaz B) Fosfogliserat kinaz



Hücrede bunlara karşı bazı antioksidan mekanizmalar mevcuttur. Bir çok hücrede bulunan ve bir tripeptid-tiol olan (y-glutamil-sisteinilglisin) redükte glutatyon, H20 2’i kimyasal olarak detoksifiye edebilmektedir. Bu reaksiyonu glutatyon peroksidaz düzenlemektedir. Ancak bu reaksiyonda okside olarak koruyucu özelliklerini yitiren redükte glutatyonun yerine konması gerekir. Hücrelerimiz, indirgeyici elektron kaynağı olarak NADPH’ı kullanan glutatyon redüktazın katalizlediği bir reaksiyon ile tekrardan redükte glutatyonu sentezler. Böylece NADPH, H20 2’in indirgenmesinde indirekt elektron kaynağı olarak rol alır ve antioksidan savunmaya katkıda bulunur.



Glutatyonun antioksidan



C) Fruktoz-1,6 bifosfataz



D) Fosfogliserat mutaz E) Enolaz Fruktoz 1-6 bifosfataz sadece glukoneogenez reaksiyonunda yer alırken diğer dört enzim reversibl reaksiyonlar olup hem glikoliz hem de glukoneogenezde yer alırlar.



Doğru cevap: C



rol



aldığı



başlıca



olaylar;



savunma sistemi, Ksenobiyotik (yabancı bileşik) ve ağır metallerin (kurşun, civa ve arseniik vb) detoksifikasyonu, immun savunma sistemi, prostaglandin sentezi ve gama glutamil siklusu ile amino asitlerin plazma membranından taşınması gibi olaylar sayılabilir.



Glutatyon ile çeşitli bileşiklerin faz II reaksiyonu ile detoksifikasyonunda glutatyon S-transferaz enzimi görev alır.



161.D-glukuronik asit, aşağıdaki bileşiklerden hangisinin sentezinde öncül madde olarak kullanılır? A) Laktoz



B) Fruktoz



C) Galaktoz



D) Mannoz



Bu reaksiyonlar sayesinde eritrositte H20 2’in birikimi engellenerek, hemoglobinin methemoglobin’e oksidasyonu önlenmiş olur.



Glutatyonun nitrik oksit oluşumunda bir rolü yoktur. Doğru cevap: C



E) Askorbik asit



Askorbik asit sentezinde D-glukoronik asit kul­ lanılabilir fakat insanda L- gulonolakton oksidaz enzimi olmadığı için askorbik asit insanlarda sentezlenemez.



163.Pentoz fosfat yolunun başlıca amacı aşağıdaki moleküllerden hangilerini oluşturmaktır? A) NADP+, ATP B) NADPH, riboz 5-fosfat C) NADH, gliserol



Doğru cevap: E



D) Eritroz, sedoheptuloz E) Glukuronik asit, deoksiriboz 162.Giutatyon ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangi­ si yanlıştır? AJGlutamat, sistein tripeptiddir.



ve



glisinden



oluşan



bir



B) Hücrelerde oksidatif strese karşı koruyucu bir fonksiyon görmektedir. C) Nitrik oksit sentezinde kullanılır.



D) Ksenobiyotik metabolizmasında faz II reaksiyonda rol oynar. E) Gama glutamil siklusu ile aminoasitlerin plazma membranından transportunda rol oynar.



Glutatyon (Gamma glutamil sisteinil glisin) glutamik asit, sistein ve glisinden oluşan bir tripeptiddir.



Pentoz fosfat yolu, fosfoglukonolakton yolu da denilen hekzos monofosfat yolunun üç amacı vardır: 1- Biyokimyasal reaksiyonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH’ın hücredeki ihtiyacını karşılar. 2- Nükleotid sentezi için gerekli olan pentoz şeker (riboz 5- fosfat) üretilir. 3- Üç ila yedi karbonlu şekerlerin birbirine dönüşümünü ve glikolize bağlantısını sağlar.



Doğru cevap: B



KARBONHİDRATLAR



125



| i : ■M N M M O Ü



KARBONHİDRATLAR



m



m



â



164.Açlıkta salgılanan glukagon hormonu, cAMP aracı­ lığı ile protein kinaz A’yı aktifleyerek bazı enzimleri fosforile etmektedir.



Bu fosforilasyon ile aşağıdaki enzimlerden hangisinin aktivitesi artmaktadır? A) HMGKoA redüktaz C) Asetii-KoA karboksilaz



B) Pirüvat kinaz D) Glikojen fosforilaz



E) Pirüvat dehidrojenaz Adenilat siklaz sistemindeki sekonder mesajcı cAMP'dir. İkincil haberci olan cAMP sitoplazmik bir enzim olan protein kinaz A'yı aktifler. Prote­ in kinazlar aktive olunca, protein yapısında üç amino asit fosforlanır. Bunlar serin, treonin ve tirozindir. Genellikle epinefrin ve glukagon gibi antiinsülinik hormonların yer aldığı katabolik süreç ve açlıkta



görevli enzimler fosforile olduklarında aktive olurlar. Örneğin hormona duyarlı lipaz, glikojen fosforilaz vb. Tam tersi insülin varlığında yani anabolik süreçte ve tokluk durumunda görevli enzimler ise defosforile halde iken aktiftir. Örn. pirüvat dehidrojenaz,



glikojen sentaz, asetil KoA karboksilaz, pirüvat kinaz ve HMGKoA redüktaz vb. Doğru cevap: D



165.Uzun süreli açlık durumlarında, aşağıdakilerden hangisi glukoneogenez için kaynak olarak kullanılamaz? A) Propionil-KoA B) Gliserol C) Malonil-KoA



D) Glikojenik amino asitler E) Pirüvat / laktat



a-Ketoasidler: Pirüvat, okzaloasetat, a-ketoglutarat gibi a-ketoasidler glukojenik aminoasidlerin metabolizmasından elde edilir. Bu maddeler sitrik asid siklüsüne girerek fosfoenol pirüvatın direkt prekürsörü olan okzaloasetatı oluşturabi­ lirler.



Tek karbon sayılı yağ asitleri, propyonil KoA’ya kadar yıkıldığı için, buradan metil malonil KoA ve oradan da süksinil KoA üzerinden TCA’ya girdi­ ğinden glukoza dönebilir. Çift karbon sayılı yağ asitleri ise sadece asetil KoA oluşturabildiklerinden glukoneogenezde kul­ lanılamazlar. B. Ketojenik bileşikler: Lösin, lizin gibi saf ketojenik aminoasitler glukoz oluşturamazlar. Bunun sebebi, pirüvatı asetil KoA’ya dönüştüren pirüvat dehidrogenaz basamağının irreversibl olmasıdır. Bu bileşikler keton cisimlerini oluşturdukları için ketojenik olarak tanımlanırlar. Ayrıca ürik asit, asetil KoA, asetoasetat, 3-OH-bütirat, ve kolesterol gibi maddelerden de glukoz elde edilemez. Bu soruda dikkat edilmesi gereken, Metil Malonil KoAglukoneojeneze gidebilirken, şıklarda verilen



malonil KoA yağ asit sentezinde asetil KoA ‘nın karboksillenmesi ile oluşan üç karbonlu bir ara madde olup glukoneojeneze giremez!!! Doğru cevap: C



166.Arsenatın glikolizi bozmazken substrat düzeyinde fosforilasyonu inhibe etme nedeni aşağıdakilerden hangisidir? AjGliseraldehit 3-fosfat dehidrogenaz enziminin aktif bölgesine bağlanması



B) Kinaz enzimleri için gerekli olan Mg++ iyonlarını A. Glukoneojenik prekürsörler: Gliserol, triaçilgliserollerin yağ dokusunda hidrolizi sırasında açığa çıkar ve kan yolu ile karaciğere taşınır. Gliserol, gliserol fosfata fosforillenir ve bu da glikolizin bir ara ürünü olan dihidroksiaseton



bağlaması CjGliseraldehit 3-fosfat dehidrogenaz reaksiyo­ nunda Pi ile kompetisyonu



D) Enolaz reaksiyonunda suyun yerini alması E) Hekzokinaz enziminin kofaktörü olması



fosfata okside olur. Laktat: Bilindiği gibi bu madde eritrositler gibi mitokondri içermeyen hücreler ve egzersiz halindeki iskelet kasında anaerobik glikolizin neticesinde meydana gelir ve kana salınır. Cori siklüsünde, kandan alınan glukoz egzersiz halindeki kas içinde laktata dönüştürülür ve bu madde kana diffüze olur. Dolaşıma katılan laktat, karaciğer tarafından tutulur ve glukoneogenez ile glukoza dönüştürülür ve tekrar dolaşıma bırakılır.



yedinci basamağında 1,3bifosfogliseratın yüksek enerjili fosfat grubu, fosfogliserat kinazın katalizlediği bir reaksiyon ile ADP den substrat düzeyinde fosforilasyon ile ATP oluşurken geriye 3-fosfogliserat kalır. Bu reaksiyon diğer kinazlar tarafından katalizlenen reaksiyonlardan farklı olarak reversibldir. Eğer ortamda arsenat varsa, arsenat inorganik fosforla yarışır ve 1-arseno-3-fosfogliserat oluşur. Glikolizin



Bu bileşik spontan olarak 3-fosfogliserata hidrolize olur, bu sırada ATP üretimi olmadan ısı açığa çıkşı meydana gelir. Bu olay substrat düzeyinde fosforilasyonun ayrılmasına tipik bir örnek olarak verilebilir. Sonuç olarak arsenik, glikolizi bozmaz iken, substrat düzeyinde fosforilasyonu bozan bir ayırıcıdır (uncoupler).



Doğru cevap: C



167.Dolikol fosfat, protein sentezinin aşağıdaki evrelerinin hangisinde rol alır?



Piruvat; Alanin aminotransferaz ile direkt olarak alanine dönebilir. Piruvat, LDH ile laktata, piruvat karbokilaz ile okzaloasetat’a direkt olarak dönebi­ lir. Piruvat, piruvat dehidrojenaz ile asetil KoA’ya direkt olarak dönebilir. Piruvat’tan aspartat oluşumu direkt bir tepkime ol­ mayıp, iki basamaklı bir reaksiyonla gerçekleşebilir. Önce piruvat, piruvat karboksilaz ile okzaloasetata döner. Daha sonra, okzaloasetat, aspartat amino transferazın (AST) düzenlediği birtransaminasyon reaksiyonu ile aspartata dönebilir. Doğru cevap: D



A ) Terminasyon B ) Elongasyon



170.Aşağıda birlikte verilen enzim çiftlerinden hangileri NADPH üretir?



C) Sinyal dizinin koparılması



D) Sentezin sonlanması E) Glikozilasyon Glikoproteinler oluşurken karbonhidratlar serin veya treonin'e eklenirse O-glikozid, asparajin ile bağ oluşturursa N-glikozid oluşur.



N-bağlı glikozidlerin sentezinde oligosakkaritlerin transferi ve glikozilasyonu için dolikol ve onun fosforile türevi olan dolikol pirofosfata gereksinim vardır.



Doğru cevap: E



A ) Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz - Malik enzim B) Glukoz-6-fosfataz - Malat dehidrogenaz C) Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz - Süksinat dehid­ rogenaz



D) Laktat dehidrogenaz - Glukoz-6-fosfataz E) Malat dehidrogenaz - Izositrat dehidrogenaz Glukoz 6-fosfat dehidrojenaz ve NADP’ye bağımlı malat dehidrojenaz diğer adı ile malik enzim NADPH üreten enzimlerdir. Doğru cevap: A



168. Aşağıdaki maddelerden hangisi, antioksidan özelliği dışında aminoasitlerin hücre içine taşınmasında da rol alır? A) E vitamini B) Askorbik asit



171.Fagosite edilen bakterilerin yok edilmesi sı­ rasında süperoksit radikallerinin oluşumunda görev alan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Nitrik oksit sentaz



C) Taurin



D) Glutatyon



B) NADPH oksidaz



E) Karotenoidler



C) Süperoksit dismutaz



Glutatyonun antioksidan



rol



aldığı



başlıca



olaylar;



savunma sistemi, Ksenobiyotik (yabancı bileşik) ve ağır metallerin (kurşun, civa ve arseniik vb) detoksifikasyonu, immun savunma sistemi, prostaglandin sentezi ve gama glutamil siklusu ile amino asitlerin plazma membranından taşınması gibi olaylar sayılabilir.



Doğru cevap: D



169. Pirüvat aşağıdakilerden hangisine direkt olarak dönüsemez? A) Laktat B) Oksaloasetat C) Asetil-KoA



D) Aspartat E) Alanin



D) Miyeloperoksidaz E) Glutatyon peroksidaz Fagosite edilen mikroorganizmalar ve bakterilerin öldürülmesi için hem oksijen bağımlı hem de oksijenden bağımsız mekanizmalar içerirler. Oksijen bağımlı mekanizmalar NADPH oksidaz sistemini ve oksijen türevi serbest radikallerin üretimini sağlayan bir sistem içerirler. Nötrofillerde süperoksit radikallerini oluşturan enzim NADPH



oksidazdır. Doğru cevap: B



KARBONHİDRATLAR



mmm



KARBONHİDRATLAR



172.Aşağıdakilerden hangisinin artışı glikojen yıkı­ mını azaltır?



174.Diyabetik b ir hastada giukozdan - sorbitol dönüşüm ünü arttırarak retinopati, nefropati ve nöropatiye neden olan enzim hangisidir?



A ) Glukoz 6- fosfat B) Epinefrin



A) Sorbitol dehidrojenaz



C) Fosforile fosforilaz kinaz



B) Aldoz redüktaz



D) Kalsiyum E) cAMP



C) Enolaz D) Epimeraz



E) Hidroksibütirat dehidrojenaz Kan glukoz düzeyini belli seviyelerde tutulması önemli olduğundan glukoz yapım ve yıkımı sıkı kontrol altındadır. Karaciğerde, iyi beslenildiğinde glikojen sentezi artarken, açlık durumunda ise yıkımı artar. İskelet kasında ise egzersiz halinde ve kalsiyum varlığında yıkım artarken, istirahat halinde depolanma artar. Yemeklerden sonra glukoz 6-fosfatın artmasına bağlı olarak glikojen sentaz allosterik olarak aktive edilmektedir. Bunun yanında glukoz 6fosfat aynı ATP gibi glikojen fosforilazı allosterik olarak inhibe etmektedir. Açlık durumunda hipoglisemi gelişince glukagon salınımı artar. Glukagon karaciğerde adenilat siklazı aktive eder. Adenilat siklaz protein kinaz A üzerinden glikojen fosforilaz kinazı fosforilleyerek aktive eder. Böylece en sonda glikojen fosforilaz fosforile hale geçer ve glikojenoliz hızlanır.



Doğru cevap: A



173.Aşağıdaki glikozaminoglikanlardan hangisinin proteine kovalan bağlanma özelliği yoktur? A) Dermatan sülfat B) Hyalüronik asit C) Heparin D) Keratan sülfat



Bu reaksiyonu düzenleyen enzim aldoz redüktaz’dır. Oluşan sorbitolü fruktoza çeviren enzim ise sorbitol dehidrojenazdır.



Doğru cevap: B



175.Glikojenolizi hızlandıran elem ent aşağıdakilerden hangisidir? A) Magnezyum



B) Sodyum



C) Krom



D) Kalsiyum



E) Selenyum Kas kasılması sırasında hızlı ve acil şekilde gliko­ jen deposundan sağlanan ATP enerjisine gerek var­ dır. Sinir uyarıları zarları depolarize eder, bu da sarkoplazmik retikulumdan kas hücresi sarkoplazması içine Ca++ salınmasına neden olur. Ca++ fosforilaz kinazı, bu enzimin bir alt üniti olan kalmodüline bağ­ lanarak, cAMP bağımlı protein kinazdan bağımsız bir şekilde fosforile ederek aktive eder. Fosforilaz kinaz, egzersiz yapan kasta fosforile olduğunda ve Ca++ bağlandığında en aktif şeklindedir. Kas gevşediğinde ise Ca++ sarkoplazmik retikuluma dö­ ner ve fosforilaz kinaz inaktifleşir. Kaslarda egzer­ siz sırasında glikojenoliz hızlanırken, istirahatta glikojen sentezi artar.



Doğru cevap: D



E) Kondroitin 6 sülfat İçerdikleri glikozid bağı tipi ve sülfat birimlerine göre 6 tip GAG monomeri mevcuttur. Bunlar kond­ roitin sülfat, keratan sülfat, hıyalüronik asid, der­ matan sülfat, heparin ve heparan sülfattır. H yalüronik asid hariç bütün GAGlar, kovalan o la rak b ir p roteine b ağ lan arak p ro teoglikan birimlerini oluştururlar.



Doğru cevap: B



176.Alfa L-İdüronidaz eksikliği sonucu meydana gelen ve koroner arterlerde mukopolisakkarid birikimi ile giden hastalık aşağıdakilereden hangisidir? A ) Morquio sendromu B) Hunter sendromu C) Hürler sendromu D) San fillipo tip a



E) San fillipo tip b Hürler sendromu alfa L-İdüronidaz eksikliği ve özellikle koroner arterlerde m ukopolisakkarid birikimi ile diğer mukopolisakkridozlardan ayrılır.



Doğru cevap: C



177.Pentoz fo sfa t yolu ile ilg ili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğru d e ğ ild ir?



A) Riboz 5-fosfat sentezlenir



178.Pentoz fosfat yolunda görev alan transketolaz aktivitesinin arttığı tek durum hangisidir?



A) Pernisiyöz anemi



B ) NADPH elde edilir



B) Diabetes mellitus



C) Reaksiyonlar mitokondride gerçekleşir. D) ATP sentezlenmez E) Oksidatif faz geri dönüşsüzdür.



C) Conn sendromu D) Hipertiroidizm



HEKZOS MONOFOSFAT YOLU; Pentoz fosfat yolu da denilen yolun üç amacı vardır. 1- Biyokimyasal reaksiyonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH ‘ın hücredeki ihtiyacını karşılar. 2- Nükleotid sentezi için gerekli olan ribozfosfatlar üretilir. 3- Üç ila yedikarbonlu şekerlerin birbirine dönü­ şümünü ve glikolize bağlantısını sağlar.



E) Cushing hastalığı HEKZOS MONOFOSFAT YOLU ‘nun nonoksidatif reaksiyonları; üç ila yedi karbonlu şekerlerin birbi­ rine dönüşümünü sağlar. Nonoksidatif yolda gerekli olan tek koenzim transketolaz reaksiyonundaki tiamin pirofosfattır. Kırmızı hücre enzimleri bazen vitamin eksikliklerinin tanısında ölçülür, ör. transke­ tolaz, tiamin eksikliğinde azalır. Transketolazın arttığı tek durum ise pernisiyöz anemidir.



Doğru cevap: A



Bu yolu, birkaç irreversibl oksidatif reaksiyon ve bunu bir seri reversibl şeker-fosfat dönüşümüleri izler. Döngüde direkt olarak hiç ATP tüketilmez ve üretilmez. Glukoz 6-fosfatın 1. karbonu C 02 olarak salınır ve yolun oksidatif bölümüne giren her glukoz 6-fosfattan 2 adet NADPH oluşur. Bu yol sitozolde gerçekleşir ve biyokimyasal reaksi­ yonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH ‘m hücredeki ihtiyacını karşılar. Bu yolda ayrıca nükleotid sentezi için gerekli olan riboz-fosfatlar üretilir ve dietle alınan beş karbonlu ribozların metabolik kullanımını sağlanır.



OKSİDATİF REAKSİYONLAR HEKZOS MONOFOSFAT YOLU’nun oksidatif bö­ lümünde, okside olan her glukoz 6-fosfat molekülü için ribuloz 5-fosfat, C02 ve iki molekül NADPH’ın



179. Üronik asit yolunda ana madde olan, esansiyel pentozüride idrarda bulunan pentoz şeker aşağıdakilerden hangisidir? A) D-Ksiloz B) D-eritroz



C) D-Riboz D) D-Galaktoz E) L-Ksilüloz



Glukronik asidin aktif şekli, UDP-glukozun oksidasyonu ile elde edilen UDP-glukronik asittir. İnsanlarda glukronik asit metabolizmasının son ürünü, hegzos monfosfat yoluna girebilen ve gli-



oluştuğu üç basamak mevcuttur.



seraldehid 3-fosfat ve fruktoz 6-fosfat gibi glikolitik ara ürünlere dönüşebilen, D-ksilüloz 5-fosfattır. Bu yıkımda NADP bağımlı Ksilitol dehidrojenaz



Glukoz 6-fosfat dehidrojenaz ( G 6P D H ), koenzim olarak NADP* kullanılır, reaksiyon esnasında bir molekül NADPH sentezlenir Bu yol primer olarak G6PDH basamağı ile düzenlenir ve NADPH, en­ zimin potent kompetetif inhibitörüdür. NADPH



önemli rol oynamaktadır. Eksikliğinde esansi­ yel pentozüri görülür ve hastaların idrarında bol miktarda L-Ksilüloz görülür. Özellikle Askenazi Yahudilerinde çok sık görülen ve asemptomatik olan herediter bir hastalıktır.



ihtiyacı arttıkça G6PDH enziminin hızı artmaktadır.



Doğru cevap: E Pentoz fosfat yolu sitozolik bir süreç olup hiçbir aşaması mitokondride gerçekleşmez.



Doğru cevap: C



180. İnsülin etkisi ile baskılanan olay hangisidir? A) Glikoneogenez B) Glikojenez



C) Glikoliz D) Lipogenez E) Kolesterol sentezi



KARBONHİDRATLAR



İnsülinin, karaciğer, kaslar ve yağ dokusunda yaygın metabolik etkileri vardır. Amacı kan şe­ kerini düşürmektir. Karbonhidrat’tan zengin bir öğünden sonra, bağır­ saklardan emilip kana geçen glukoz, insulin sekresyonunu uyarır. İnsülin etkisi ile kas ve yağ dokusuna glukoz uptake’i artar. Kas ve KC’de glikojen sentezi artıp, yıkımı azalır. Kas ve KC’de glikoliz ve asetil Ko A yapımı artar. ( Fosfofruktokinaz -I ve Piruvat dehidrogenaz aktivasyonuyla). KC’de yağ asidi sentezini artırır. Yağ dokusuna glukoz uptake’ini arttırırken,



KC glikojeni, 10-18 saatlik açlık süresince glukozu normal seviyede tutabilir. Ancak uzamış açlıkta KC ve böbrekler son çare olan glukoneojenez yolu ile kan glukozunu yükseltmeye çalışır. Kaslarda pro­ teinlerin yıkımı artar ve kasta açığa çıkan alanin



gibi glukojenik amino asitler karaciğere gelir ve glukoneojenezi uyarır. Yağ dokusunda hormona duyarlı lipaz epinefrin ve glukagon etkisi ile cAMP bağımlı protein kinazlartara­ fından fosforillenerek aktive olur. Triaçilgliserollerin yıkımı artar ve yağ dokusundan lipoliz yolu ile açığa çıkan yağ asitleri kana karışır. Kanda serbest yağ



asitleri artar.



trigliserid sentezi ve depolanmasını hızlandırır.



İnsulin glukoneojenezi özellikle, glukoz 6 fosfatazı inhibe ederek baskılar. İnsülin etkisi ile ihtiyaçtan



fazla olan glukoz, KC ve kasda glikojen ve adipoz dokuda yağ olarak depolanır.



KC’e fazla miktarda gelen ve burada hızla asetil KoA’ya kadar yıkılan yağ asitleri keton cisimlerinin sentezinde kullanılır. Sonuç uzun açlıklarda kanda



keton cisimleri artar. Doğru cevap: C



Doğru cevap: A



181 .Yağ asitleri ile allosterik olarak inhibe olan en­ zim aşağıdakilerden hangisidir? A)



Glukoz 6-fosfataz



183.Aşağıdaki sitrik asit sikiüsü ara maddelerinden hangisi fosfofruktokinazı inhibe eder? A) Fumarat



BjFruktoz 1,6 bifosfataz



B) Sitrat



CjHeksokinaz



C) Alfa- Ketoglutarat



D) Fosfofruktokinaz I



D) Süksinat



E) Gliseraldehit 3-fosfat dehidrogenaz



E) Asetil CoA



Fosfofruktokinaz 1'in ( PFK 1 ) inhibitörleri:



Fosfofruktokinaz I (PFK-1) tarafından katalizlenen irreversibl fosforilasyon reaksiyonu glikolizin en önemli kontrol noktasıdır.



ATP, Sitrat, yağ asitleri ve alanin gibi bazı aminoasitlerdir.



PFK 1’in allosterik aktivatörü fruktoz 2,6- bifosfattır. Ayrıca kaslarda AMP ve ADP PFK 1’i aktive eder.



Doğru cevap: D



182.İnsülin/glukagon oranı düşük olduğunda aşağıdakilerden hangisi gerçekleşmez? A) Kas ve yağ dokusuna glukoz girişinde azalma B) Kaslarda protein yıkımında artma C) Yağ dokusunda trigliserid yapımında artma D) Kanda serbest yağ asitleri seviyesinde artma E) Kanda keton cisimlerinin artması



AÇLIKTA GÖRÜLEN BİYOKİMYASAL DEĞİŞİKLİKLER Açlık durumunda, hipoglisemiye yanıt olarak, insü­ lin azalır ve glukagon artar. İnsüli azalınca kas ve yağ dokusuna glukoz taşıyan ve insülin gerektiren tek taşıyıcı olan GLUT-4 çalışamaz. Sonuç olarak kas ve yağ dokusu glukoz girişi azalır.



PFK-1 yüksek ATP düzeyleri ile allosterik olarak inhi­ be edilir. Yüksek sitrat düzeyleri de enzimi inhibe eder. Bunun tersi olarak enerji depolarının azaldığını gösteren yüksek ADP ve AMP konsantrasyonları ise PFK- l'in aktivatörüdür. Fruktoz 2,6 bifosfat, PFK- l'in en allosterik ak­ tivatörüdür. Bu bileşik aynı zamanda Fruktoz 1,6 bifosfatazın inhibitörü olarak çalışır. Sonuç olarak fruktoz 2,6- bifosfat arttığı zaman glikoliz hızlanır­ ken, glukoneojenez yavaşlar.



Doğru cevap: B



A) Tunikamisin



Müköz sekresyonların ve sinovial sıvının kaygan­ lığını, gözün humor aközünün ve yine sinoviyal sı­ vının esnekliğini sağlarlar. Kıkırdak, kemik, deri ve diğer bağ dokularının yapısal komponentidirler. İçerdikleri glikozid bağı tipi ve sülfat birimlerine göre 6 tip GAG monomeri mevcuttur. Bunlar kond-



B) Deoksinojiromisin C) Svvainzonin



roitin sülfat, keratan sülfat, hıyalüronik asid, dermatan sülfat, heparin ve heparan sülfattır.



D) Arsenik



E) Florhizin Glikoprotein sentez inhibitörleri başlıca üç tanedir. Tunikamisin: Oligosakkaridlerin proteinlere trans­ ferinde koenzim olarak görev alan dolikol fosfata şekerlerin bağlanmasını engeller. Dolikol fosfat Nglikozid oluşumu için gereklidir. Dolayısı ile Tuni­



kamisin N- glikozid oluşumunu bozar.



Hyalüronik asid hariç bütün GAGlar, kovalan olarak bir proteine bağlanarak proteoglikan bi­ rimlerini oluştururlar. Glikozaminoglikanların başlıca özellikleri; Vücutta en çok bulunan GAG, kondroitin sülfat.



Deoksinojirimisin: Glikozidaz inhibitörüdür.



Üronik asit dediğimiz asit şekerleri içermeyen,



Svvainzonin Mannozidaz inhibitörüdür.



keratan sülfat. Proteinlere kovalan bağlanmayan, yani prote­ oglikan olmayan ve sülfat içermeyen tek GAG,



Doğru cevap: C



hyalüronik asit. 185.Glikozaminoglikanlar ile hangisi doğru deâildir?



ilgili



ifadelerden



A) Yıkımı lizozomal enzimlerle sağlanır.



B) Bazal membranların yapısında yer alırlar. C) Eklem kayganlığını sağlarlar. D) Kemik, deri, tendonlar ve kıkırdak matriksinde bulunurlar.



E) Kan grubu antijenlerinin yapısında bulunurlar. G L İK O Z A M İN O G L İK A N L A R = G A G ’LA R G A G ’lar, genellikle küçük miktarda bir proteinle ilişkili, (-) yüklü büyük heteropolisakkarit zincirlerinden oluşurlar. Bu bileşikler, büyük miktarda su bağlama yeteneğine sahip, jel benzeri bir matriks oluştururlar. GAG’lar uzun, çoğunlukla dallanmamış ve genellikle tekrarlayan disakkarit birimlerinden (asidik şeker + amino şeker) oluşurlar. * Amino şekerler genellikle; D-glukozamin veya D-galaktozamin’dir. * Asidik şekerler; D-glukronik asit ya da L-idüronik asittir.



Kükürt açısından en zengin ve hücre dışı bileşeni olan diğer GAG’ların aksine hücre içinde yer alan GAG, heparin. Kan grubu antijenleri yapılarında glikoprotein ve glikolipidleri içerirken, glikozaminoglikan içermezler. Doğru cevap: E



KARBONHİDRATLAR



184.Aşağıdaki maddelerden hangisi Mannozidazı inhibe ederek glikoprotein sentezini bozmaktadır?



1.



Kollajen fibrilierinin dayanıklılığını artıran kovalent çapraz bağlarda yer alan ve yan zincirleri lizil oksidaz aracılığı ile birleştirilen amino asitler hangisinde birlikte verilmiştir? A) Prolin - Lizin



B) Hidroksiprolin - Prolin



C) Hidroksilizin - Lizin D) Glisin - Hidroksilizin E) Glisin - Hidroksiprolin



Kollajen, İnsan vücudunda en fazla bulunan pro­ teindir. Her üç amino asit’ten biri Glisindir. Prolin, Hidroksiprolin ve hidroksilizin kollajenin yapısında bulunan diğer önemli amino asit’lerdir. Kollajen her biri yaklaşık 1000 amino asitten oluşan, üç adet a-zincirinin meydana getirdiği bir sarmaldir. Hidroksiprolin kollajenin üçlü heliks yapısını, sağlamada önemli bir rol üstlenmektedir.



Kollajen



varlığında enzim porfirin halkasının açılmasına neden olur. Ferrik demir ve karbon monoksidin serbest kalması ile yeşil pigment biliverdin oluşur. Biliverdin redüklenerek sarı-kırmızı renkteki serbest (indirekt) bilirubini oluşturur.



sentezinde



hücre



içi



olaylar;



Preprokollajen zincirlerinin sentezi, sinyal peptidin kaldırılması, hidroksilasyon-glikozilasyon, üçlü heliks oluşumu, uzantılarda disülfid bağların oluşumu.



Kollajen sentezinde hücre dışı olaylar; N-terminal ve C-terminal propeptidlerin yıkımı, kollajen oluşumu,



Serbest bilirubin plazmada çok az çözünür, bu nedenle albüm ine kovalent olmayan bağlarla bağlanarak karaciğere taşınır. Bilirubin taşıyıcı albümin molekülünden ayrılarak hepatositlere alınır. Hepatosite alındıktan sonra bilirubin glukronidasyon için düz endoplazmik retikuluma iletilmek üzere pro­ teinlere bağlanır. Ligandin (Y proteini) ve Z proteini (yağ asidi bağlayıcı protein) bilirubin ve organik anyonları bağlayan iki sitozolik proteindir. Hepatositte bilirubinin çözünürlüğü iki molekül glukuronik asitin eklenmesiyle artar. Bu konjugasyon reaksiyonu düz



endoplazmik retikulumda, bilirubin glukuronil transferaz enzimi tarafından katalizlenir. Bilirubin diglukuronit, konsantrasyon gradientine karşı aktif olarak safra kanallarına ve sonra safraya atılır. Bu enerji gerektiren ve hız kısıtlayan aşama, karaciğer hastalıklarında aksar. Konjuge olmamış bilirubin atılamaz.



lizin ve hidroksilizinin oksidatif deaminasyonu ile aldehit formuna dönüşümü (allizin), kovalent çapraz bağların oluşumu.



Protrombin ve kan pıhtılaşma faktörleri VII, IX ve X, protein C ve protein S karaciğerde inaktif öncül moleküller olarak sentez edilirler ve daha sonra K vitaminin varlığında aktive edilirler.



Kollajen fibrilleri arasında kovalent çapraz bağla­ rında görev alan amino asitler, lizin ve hidroksi-



Safra asitleri karaciğerde kolesterolden çok ba­



Doğru cevap: C



samaklı bir metabolik yol ile sentez edilirler. Safra asitleri karaciğerden ayrılmadan önce peroksizomda bir molekül glisin veya taurin ile konjuge edilir. Oluşan yeni bileşikler safra tuzları olup dört tanedir:G likokolik asit, glikokenodeoksikolik



2.



asit, taurokolik asit ve taurokenodeoksikolik asit. Safra tuzları, safra asitlerinden daha amfipatik oldukları için deterjan etkileri fazladır.



lizindir.



Aşağıdakilerden hangisi karaciğer hücresinin görevlerinden biri değildir? A) Serbest bilirubin sentezi



B) Yağda eriyen ilaçların detoksifikasyonu C) A, D ve B12 vitaminlerinin depolanması D) Safra asitlerinin konjugasyonu E) Protrombin sentezi Serbest bilirubin sentezi hem yıkımından oluşur. Kırmızı kan hücreleri dolaşımda yaklaşık 120 gün kaldıktan sonra retiküloendotelyal sistem (RES) hücreleri tarafından yıkılır. Hem yıkımındaki ilk aşa­ ma, mikrozomal hem oksigenaz sistemi tarafından RES hücrelerinde katalizlenir. NADPH ve oksijen



Karaciğerde granülsüz (düz) Endoplazmik retikulum da bulunan sitokrom p450 monooksigenaz enzim kompleksinde ksenobiyotiklerin, yağda çözünen ilaçların detoksifikasyonu gerçekleşmek­ tedir. Yağda eriyen ilaçlar veya yabancı bileşikle­ rin birçoğu, vücutta Faz I ve Faz II gibi tepkimlerle metabolize edilir. Faz I reaksiyonda, ilaçlar ilk önce sitokrom P450 enzim sistemi tarafından hidroksilasyona uğratılır. Daha sonra hidroksillenen ilaç, Faz II reaksiyonda konjugasyon ile vücuttan uzaklaştırılır.



Dört vitamin, A, D, E ve K, “yağda çözünen vita­ minler" olarak tanımlanır. Bu vitaminler diyetteki yağ ile salınır, emilir ve taşınırlar, idrarla atılmazlar, önemli miktarda karaciğer ve yağ dokusunda depo edilirler.



Glutamik asidin amidi olan glutamin amonyağın toksik olmayan bir depolama ve taşınma şeklidir. Glutamin kas ve karaciğerde oluşur fakat aynı zamanda beyinde de amonyağın uzaklaştırılması için esas mekanizmayı oluşturduğu için önemlidir.



Glutamin bu taşıma görevi nedeniyle plazmada ve beyinde en yüksek konsantrasyonda bulu­ nan amino asittir. Dolaşımdaki glutamin böbrekler



Diğer suda çözünen vitaminlerden farklı olarak vi­ tamin B12 vücutta özellikle karaciğerde önemli miktarda depo edilir.



tarafından uzaklaştırılır ve glutaminaz tarafından deamine edilir.



Doğru cevap: A



Aspargin: Bu amino asit (B-karboksilde bir amid 3.



bağı içerir ve glutamini amid vericisi olarak kulla­ nan aspargin sentetaz katalizi ile aspartatdan oluşur. Reaksiyon ATP gerektirir. Akut lenfoblastik lösemide, hızlı bölünen lösemi hücreleri gelişmeleri için ye­ tecek miktarda aspargin üretemezler ve kandan aspargin alırlar. Aspargini aspartata hidroliz eden asparginaz enzimi ALL’li hastaların tedavisinde kullanılır. Asparginaz plazma aspargin düzeyini azaltarak hücrelerinin gelişimini durdurur.



Aşağıdaki amino asitlerden hangisi nonpolar bir yan gruba sahiptir? A) Valin



B) Serin



C)Arjinin



D) Lizin



E) Glutamat Serin polar hidroksil grubu ile bir çok enzimin aktivitesinden sorumludur. Arjinin ve lizin bazik amino asitler olup fonksiyonel grupları polar yapı­ dadır. Glutamat, asidik bir amino asit olup polar



Glisin, bir hidroksimetil grubunun uzaklaştırılmasıyla serinden sentezlenir. Asimetrik karbon atomu taşı­ maz, Kollajen yapısındaki her üç amino asitten biri glisindir ve proteinlerin kıvrılmasına yol açar.



yan zincire sahiptir. Valin ise alifatik bir amino asit olup, nonpolardır.



Glutamat, Asidik amino asit’tir. Glutamat, oksidatif deaminasyona giren tek amino asittir ve bu reaksiyon glutamat dehidrogenaz tarafından katalizlenir. Böylece amino asitlerin amino grup­ larının amonyak şeklinde serbest kalmasına neden olur. y-aminobütirat(GABA): Glutamattan oluşan



Doğru cevap: A



4. Asit baz metabolizmasının düzenlenmesinde rol oynayan enzim aşağıdakilerden hangisidir?



inhibitör etkili bir nörotransmitterdir.



A) Piruvat karboksilaz Aspartat: Asidik bir amino asittir.



B) Karbonik anhidraz



Doğru cevap: E



C) Asit fosfataz D) Alkalen fosfataz E) Laktat dehidrojenaz



6.



Karbonik anhidraz periferik dokularda yüksek kon­ santrasyonda bulunan karbondioksiti, karbonik asit çevirirken. Akciğer ve böbreklerde H2C 03—> C 02 + H20 tepkimesini sağlayarak ortamın asit baz den­ gesini sağlar.



A) Metiyonin, glutamin



B) Serin, glutamin



C) Metiyonin, serin



D) Alanin, glisin



H2C 0 3 —> H+ + HC03' ’e dönüşerek bikarbonatın oluşumu sağlanır. Bu da vücudun en önemli tam­ pon sistemidir.



insanlarda sistein aminoasidi metiyonin ve serinden sentezlenebilmektedir.



Doğru cevap: B



5.



İnsanda sistein amino asidinin sentezinde kullanılan amino asit çifti hangisinde doğru şekilde verilmiştir?



Ekstrahepatik dokulardan karaciğere amonyağın taşınmasında görev alan başlıca amino asit aşağıdakilerden hangisidir? A) Aspartat C) Glisin E) Glutamin



E) Tirozin, metiyonin



Sistein sentezi: Homosistein serinle birleşerek sistatyonin oluşturur. Sistatyonin a-ketobütirat ve sisteine hidroliz edilir. Reaksiyon sonuç olarak serinin —►sisteine, homosisteinin a-ketobütirata dönmesine neden olur. a-Ketobütirat dekarboksilasyonla propiyonil KoA'ya çevrilir.



B) Asparajin



Sistein, esansiyel bir amino asit olan metiyoninden sentezlendiği için, metiyonin mevcut olduğu sürece



D) Glutamat



sistein, esansiyel değildir.



Doğru cevap: C



7.



J bölgesi içeren imm unglobulinler hangisinde birlikte verilmiştir? A) IgG - IgM



B) IgA - IgG



D) IgD - IgA



C) IgM - IgA E) IgE - IgA



IgM, bir pentamer olup beş adet IgG gibi molekül karboksil uçlarından birbirine j proteini ile bağlanıp j bölgesini (joint) oluşturmaktadır. Bu özellik birde dimer yapısında olan İgA da var. Dolayısıyla J bölgesi içeren antikorlar, IgM ve



IgA’dır. Doğru cevap: C



Lizozoma gidecek olan lizozomal enzimlerin yapısında yer alan mannoz gibi şekerlerin fosforillenmesi golgi aygıtında meydana gelir. Burada bir kusur olursa İ hücre hastalığı (mukolipidoz II) denilen bir hastalık görülür. Sialik asit plazmada bulunan birçok glikoproteinin önemli bir yapı taşı olan ve N-asetil nöraminik asit ile aynı aileden gelen dokuz karbonlu bir şekerdir. Bu şeker birimi plazmada yer alan glikoproteinlerin yapısından ayrıldığında proteinin yarı ömrü dolar ve karaciğere alınıp yıkılır. Örneğin bir glikoprotein olan seruloplazmin, karaciğerde sentezlenmekte ve yine yapısındaki sialik asitin uzaklaştırılması



ile Kc’de yıkılmaktadır. Doğru cevap: A



8.



Aşağıdakilerden hangisi proteinlere sentez sonrası oligosakkarit birimlerin takılmasının sağladığı katkılar arasında yer alm az?



A) Proteine prostetik grup bağlanması. B) Proteinin çözünürlüğünün arttırılması. C) Proteinin kana çıkarılması.



D) Proteinin bir organele yönlendirilimesi. E) Proteinin yarı ömrünün belirlenmesi. Protein salgılanmasının ilk aşamasında granüllü endoplazmik retikulum (GER) görev almaktadır. Lizozomlara veya plazma membranına salgılana­ cak olan proteinler membrana bağlı ribozomlarda yapılmakta ve GER’a aktarılmaktadır. Proteinlerin tersiyer yapıları GER’de gerçekleşmektedir. Bir veya daha fazla sayıda polipeptid zincirinin küresel bir şekil oluşturmak üzere katlanmaları sonucunda globüler proteinler meydana gelir. Genellikle suda çözünebilir ve hareketli moleküller olup, protein turnoverlerı hızlıdır. Dolayısı ile yarı ömürleri kısadır. Golgi içinde proteinlerin glikozillenmesi, işlen­ mesi, sınıflandırılması, glikoproteinlerin kar­ bonhidrat birimlerinin sentez ve modifikasyonu gerçekleşir. Ayrıca sülfatlanma reaksiyonları da burada gerçekleşir.



Hücre dışına salgılanacak (Örn. Kana karışacak plazma proteinleri), plazma membranı ve lizozom­ lara gidecek olan proteinler granüllü endoplazmik retikulum yüzeyinde bulunan membrana bağlı ribozomlarda sentezlenir. Sonra taşıyıcı veziküller içinde paketlenerek buradan ayrılır ve golgi ile kaynaşırlar. Proteinler, golgi odacıkları içinden ge­ çerken basamak basamak bazı işlemlerden geçirilir. Golgi kompleksi boyunca hareket eden protein ve lipidlere farklı şeker birimleri ve zincirleri eklenir. Golgi kompleksi, proteinlerin hedeflerine göre ay­ rıldıkları kargo merkezi olarak tarif edilebilir. Golgi kompleksine cis yüzünde kabul edilen kargolar orta bölümden geçerek trans yüzünden golgi



kompleksini terk eder.



9. Aşağıdakilerden hangisi allosterik enzimlerin özelliklerinden biri değildir? A) Allosterik effektör aktif bölge dışında bir yere bağlanır. B) Allosterik effektör enzime reversibl bağlanır.



C ) Allosterik effektör enzime bağlandığında enzi­ min Km ve Vmax’ ı değişmez.



D) Genellikle bir metabolik yolun hız kısıtlayıcı ba­ samağını katalizler. E) Kinetik eğrileri sigmoidal olabilir.



Allosterik enzimler, efektör (modülatör) denilen ve aktif bölge dışındaki bir yere nonkovalent olarak reversibl bağlanan moleküllerle regüle edilirler. Bir allosterik efektör, enzimin substrata olan ilgisini değiştirebilir veya enzimin maksimum katalitik aktivitesini modifiye edebilir ya da her ikisini bir­ den değiştirebilir. Yani Km ve Vmax’ ı değiştirebilir. Allosterik enzimler sigmoidal kinetik gösterir. Enzim aktivitesini inhibe eden efektörlere negatif efektör, arttıranlara pozitif efektör denir. Allosterik enzimler, çok sayıda alt ünite içerirler ve bir me­ tabolik yolun başlangıç kısmındaki irreversibl hız kısıtlayıcı basamağı katalizler.



Substratın kendisi efektör ise, bu etkiye homotropik denir. Bir allosterik substrat genellikle pozitif bir efektördür. Bu durumda enzim üzerinde bir bölgeye bir substrat molekülünün bağlanmış ol­ ması, diğer substrat moleküllerinin diğer bölgelere bağlanmasını kolaylaştırır. Yani bölgeler arasında kooperativite vardır. Efektör substrat değil de başka küçük bir molekül ise bu etkiye heterotropik denir. Heterotropik etkileşimler pozitif veya negatif yönde olabilir.



Doğru cevap: C



10. Aşağıdakilerden hangisinin am ino asiti gerekli d e ğ ild ir?



sentezinde



lizin



A) Kollajen



B) Elastin



C) Karnitin



D) Kreatin E) Histon



Kreatin sentezinde lizine ihtiyaç yoktur. Kreatin, glisin, arjinin ve S-adenozil-metiyoninden bir metil grubunun katılması ile sentezlenir.



Kollajenin her üç amino asitten biri glisindir. Prolin, hidroksiprolin ve hidroksilizin kollajenin yapısında bulunan diğer önemli amino asitlerdir.



Alport sendromu; böbrek glomerüler bazal membran yapısındaki tip IV kollajen bozuktur. Hematüri ile ortaya çıkar ve hastalarda böbrek yetmezliği oluşur.



Epidermolizis bülloza; deride küçük travmalarla oluşan büllöz lezyonlarla ortaya çıkar. Hastalarda tip VII kollajende bozukluk vardır. Kutis laksa; genetik lizil oksidaz eksikliğidir. Lizil oksidaz, kollajen ve elastin yapısındaki çapraz bağların oluşumundan sorumludur. Kollajen ve elastin sentezi bozulur.



Doğru cevap: A



Hidroksiprolin ve hidroksilizin posttranslasyonel modifikasyonla oluşmaktadır. Elastin başlıca glisin, alanin ve valin gibi küçük nonpolar amino asit kalıntılarından oluşur. Elastin aynı zamanda prolin ve lizin açısındanda zengindir ancak kollajene kıyasla hidroksiprolin ve hidrok­ silizin açısından fakirdir.



12. Vücutta demir miktar olarak en fazla nerede bulunur? A) Transferrine bağlı halde. B) Ferritine bağlı depo halde. C) Eritrositler içerisinde hemoglobin yapısında.



Karnitin, karaciğer ve böbreklerde metiyonin ve lizinden oluşmaktadır.



D) Kastaki miyoglobinin yapısında. E) Sitokromların yapısında.



Histonlar, arjinin ve lizinden zengin bazik proteinler olup, DNA’nın paketlenmesini sağlar.



Hemoglobin, miyoglobin, sitokromlar gibi hemproteinlerin yapısına katılan demir insan vücudu için önemlidir. 70 kilo olan bir insanın vücudunda or­ talama 3 - 4 gr demir bulunur. Vücuttaki demir da­ ğılımına batkımızda en fazla demir eritrositlerdeki hemoglobinin yapısında (2500 mg), ikinci sırada 10OOmg demir ferritine bağlı bir şekilde depo halde bulunur.



Doğru cevap: D



11. Aşağıdakilerden hangisi genetik olarak lizil oksidaz eksikliği ile karakterize bir hastalıktır? A) Kutis Laksa B) Ehler Danlos sendromu C) Epidermolizis bülloza



D) Osteogenezis imperfekta E) Alport sendromu Ehlers-Danlos; kollajende kalıtsal bozukluk sonucu ortaya çıkan heterojen generalize bir bağ dokusu hastalığıdır. Ehlers-Danlos (tip VI) sendromunda lizil hidroksilaz enzimi eksikliğine bağlı olarak hidroksilizin içeriği azalmış olan yetersiz bir kol­ lajen sentezi meydana gelir. Bu sendromda kas ve kemiklere ait deformasyonlar, özellikle eklemlerde hipermobilite, hiperelastik deri ve yara iyileşme­ sinde gecikme bulunmaktadır. Bu hastalarda göz rüptürü ve kifoskolyoz olabilir.



Osteogenezis imperfekta; kemik kitlesinde jeneralize azalma (osteopeni) ile karakterize bir hastalıktır. OR olarak kalıtılır. Çoğu hastada tip I prokollajeni kodlayan 2 genden birinde hata vardır. Tek bir glisinin mutasyon ile sisteine dönüşmesiyle oluşur. Hastalarda, aşırı kırılgan kemikler, diş anormallik­ leri, yara iyileşmesinde gecikme, sırtta kamburlaş­ ma, mavi sklera ve işitme kaybı izlenir.



Doğru cevap: C



13. Transferrinin reseptör aracılı endositoaz ile hücre içine girişinde aşağıdakilerden hangisi görev alır? A) Ubikütin



B) Perilipin



C) Klatrin



D) Karnitin E) Ferritin



Bir glikoprotein olan ve serum elektroforezinde 3 fraksiyonunda yer alan transferrin (siderofillin), baş­ lıca karaciğerde ve daha az olmak üzere RES, testis ve överlerde sentezlenmektedir. Tek bir polipeptid zincirinden meydana gelen bu molekül, demir, bakır, çinko, kobalt ve kalsiyumu geri dönüşümlü olarak bağlayabilmektedir. Transferrin, demirin taşınmasında fizyolojik öneme sahip olup, serum düzeyi 200-400 mg/dL arasında değişmektedir. Demir ile bağlı transferin molekülüne holotransferrin adı verilir. Holotransferrin, hücre yüzeyine geldi­ ğinde transferin reseptörüne bağlanır. Reseptöre bağlandıktan sonra demir ile bağlı transferrin resep-



PROTEİNLER



136



tör aracılı endositoz ile hücre içine alınır, klatrin kaplı vesikül ile erken endozom oluşur. Daha sonra asidik pH ya sahip geç endozom oluşur ve transferrin de­ miri bırakır. Demiri bırakan transferrin, transferrin reseptörü ile hücre membranına geri döner ve hücre membran yüzeyinde reseptörden ayrılır.



Doğru cevap: C



14. İki karbon atomunun birbirleri ile yaptığı bağları koparan enzimler hangi sınıfta yer alır? A) Ligazlar



B) Hidrolazlar D) Transferazlar



C) Liyazlar



E) İzomerazlar Günümüzde uluslararası enzim klasifikasyonuna göre enzimler altı ana gruba ayrılmaktadır (Tablo. Soru 41). Karbon- karbon bağlarını kesen enzimler



Michaelis-Menten kinetiği Km değeri, bir enzime ve onun substratına özeldir ve enzimin substrata ilgisini yansıtır. Km, bir enzimin maksimum hızın yarısına (Vmax / 2) erişmesi için gerekli olan substrat konsantrasyonudur. Km değeri düşükse, enzimin substrata özgüllüğü fazladır. Km değeri yüksekse, enzimin substrata özgüllüğü düşüktür.



Hız ile enzim arasındaki durum: Bütün substrat konsantrasyonlarda reaksiyon hızı enzim miktarı ile doğru orantılıdır. Örneğin enzim miktarı iki kat artarsa hız iki kat artar, enzim miktarı 1/2 azaltılırsa hızda aynı oranda azalır. Doğru cevap: E



liyaz sınıfındandır. I



U lu sla ra ra sı E n z im S ın ıfla n d ır m a s ı E n z im sın ıfı



K a ta liz le d iğ i t e p k im e tü rii



Elektron taşınması ve oksidoredüksiyon tepkimeleri, hidrojen Oksidoredüktazlar iyonu taşınması (dehidrogenaz, oksidaz, redüktaz vb.) Transferazlar



Grup taşınması; karbon, fosforil, glikozit, açil ve amino grupları (kinaz, sentaz, fosforilaz)



Hidrolazlar



Su eklenerek kimyasal bağların koparılması (esteraz, glikozilaz, peptidaz, nükleaz)



Liyazlar



Çifte bağlara katılma tepkimeleri, karbon ile karbon, azot veya oksijenin yaptığı bağların koparılması (aldolaz, dekarboksilaz, hidratazvb.)



izomerazlar



Molekül içi transfer (rasemaz, epimeraz, intramoleküler transferazlar)



Ligazlar



ATP kullanılarak kimyasal bağların oluşması (sentetaz)



16. Diyetle alınan ferrik (+3) demirin ferröz (+2) forma çevrilmesinde aşağıdaki proteinlerden hangisi görev alır? A) Seruloplazmin



B) Ferritin D) Hefastin



C) Transferrin



E) Duodenal sitokrom b Gıdalarla alınan ferri (Fe+3) formundaki demir, bağırsak lümeninde ya askorbik asit (Vit C) veya ferri redüktaz (duodenal stokrom B ) denilen bir enzimle ferro (Fe+2) formuna çevrilir. Ferro demir bağırsak hücresinin kenarında bulunan divalan me­ tal transporter-1 (DMT-1) ile enterositlerin içine alınır. Ferro demir enterositin bazolateral tarafında bulunan ve bir demir atıcısı olan ferroportin (FP) ile enterositten kana karışır. Seruloplazmin ve bir seruloplazmin analoğu olan hefastin, portal sisteme geçen ferro demiri, ferri formuna çevirerek transferrine bağlanmasını sağlar. Doğru cevap: E



Doğru cevap: C



15. Michaelis-Menten kinetiği ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?



17. Aşağıdaki immünoglobuiinlerden hangisinin antijen bağlama kapasitesi diğerlerine göre daha fazladır? A) IgG



A) Reaksiyon hızının substrat konsantrasyonu ile değiştiğini gösterir. B) Ürünlerin oluşum hızı (reaksiyonun hızı) enzimsubstrat kompleksinin konsantrasyonuyla oran­ tılıdır. C)



Km (Michaelis sabiti), enzimin subtrata karşı olan afinitesini gösterir.



D) Km, bir enzime ve onun substratına özeldir ve enzimin substrata ilgisini yansıtır.



E) Km, maksimum hızın yarısıdır.



B) IgA D) IgD



C) IgM E) IgE



İgM; Toplam ig’lerin % 10 kadarını oluşturur ve % 12 oranında karbonhidrat taşır. Neonatal dönemde



sentez edilen ilk İg’dir. Klasik kompleman aktivitesini başlatan en önemli İg'dir. Eritrosit yüzey antijenlerine karşı oluşan soğuk antikorlar ve bazı glikoproteinlere karşı oluşan antikorlar bu sınıftan­ dır.



Akut enfeksiyon döneminde ilk sentezlenen an­ tikordur. İgM, bir pentamer olup beş adet İgG gibi molekül karboksil uçlarından birbirine bağlanıp j



bölgesini (joint) oluşturmaktadır. Bu özellik bir de dimer yapısında olan igA da var.



Antijen antikor birleşmesini sağlayan bölgelere Fab bölgesi denir, immünoglobülinlerde her monomer yapısında iki adet Fab bölgesi bulunur. İgM, bir pentamer olduğu için, molekül başına antijen bağlama kapasitesi en fazla olan ve aynı anda on adet antijeni bağlayabilen Immünoglobulindir.



Protein analiz yöntemleri arasında yer alan bir yöntem direkt fotometrik ölçümdür. Bu yöntemin prensibi proteinlerin yapısında bulunan triptofan ve tirozin gibi aromatik amino asitlerin, uitraviole dalga boyunda (280 nm) verdiği absorbansın direkt UV spektrofotometrik ölçümüne dayanır. Doğru cevap: B



20. Aşağıdaki enzim eksikliği ve metabolik hastalık eşleştirmelerinden hangisi doğru değildir?



Doğru cevap: C



A) Histidaz - Histidinemi B) Sistatiyonin sentaz - Sistatiyoninemi 18. Hepsidin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?



C) Homogentisik asit oksidaz - Alkaptonüri D) Fenilalanin hidroksilaz - Fenilketonüri



E) Tirozinaz - Albinizm A) Karaciğerde sentez edilir. B) Gastrointestinal sistemden demir emilimini kont­ rol eder. C) Ferroportine etki ederek gereksiz yere demir alınmasını önler.



D) Demir depolarının azalması, hipoksi ve eritropoetik aktivitede artış hepsidin sentezini arttırır. E) Hepsidini kodlayan gende mutasyon hemokromatozun nedenlerinden birisidir.



Hepsidin; karaciğerde sentezlenen bir protein olup bağırsaklardan demir emilimini azaltmaktadır. Hepsidin'in ferroportine etki ederek enterositten kana demir çıkışını kontrol ettiği düşünülmektedir. Örneğin kanda demir arttığında, hepsidin artarak ferroportinin yıkımını hızlandırır. Böylece bağır­ saklardan kana demir geçişi azalmaktadır. Eritropoetik aktivite artışı, hipoksi ve demir depolarının azalması hepsidin sentezini azaltır. Demir yüklenmesi ve inflamasyonda ise hepsidin sentezi artar. Hepsidini kodlayan gende mutasyon olması durumunda kişide hemokromatoz gelişe­ bilmektedir.



Doğru cevap: D



19. Aşağıda birlikte verilen amino asit çiftlerinden hangisi 280 nm dalga boyundaki UV ışınları absorbe ettiği için total protein analizinde kullanılmaktadır? A) Tirozin, sistein B) Tirozin, triptofan C) Alanin, glisin D) Triptofan, glutamin



E) Alanin, glutamin



Sistatiyonin sentaz eksikliğinde sistatiyoninemi değil klasik homosistinüri görülür.



Homosistinüri: Homosistein, metiyoninin demetilasyonundan sonra oluşur. Homosisteinden homosistin oluşur. Sistin üretiminde ara üründür. Enzim defekti; Sistationin sentaz eksiktir. Otozomal resesif geçiş gösterir. Metionin metabolizmasının



en sık görülen bozukluğudur. Fenilketonüri, (FKU) fenilalanin hidroksilaz en­ zimindeki bir eksiklik sonucu olur. Amino asit metabolizması ile ilgili en sık rastlanan bozukluktur (prevalansı 1/6.000). Hiperfenilalaninemiler aynı zamanda koenzim olan tetrahidrobiopterinin (BH4) sentez veya indirgenmesini sağlayan en­ zimlerle ilgili bir bozukluk olduğunda da görülebilir.



Albinizim: Melaninin biyosentez ve dağılımında defekt vardır. Jeneralize albinizim’de (Okulokutanöz albinizim) tirozinaz, permeaz gibi tirozin metaboliz­ ması ile ilgili enzimler eksiktir. Otozomal resessif kalıtımla geçer. Albinizimin ağır seyirli olan şekli, tirozinaz eksikliğidir (Tip I, tirozinaz negatif). Tirozinaz enziminin geni 11 q üzerinde saptanmıştır. Permeaz eksikliğinde (Tip II, tirozinaz pozitif) tirozin, melanozomlar içine transfer edilemez. Alkaptonüri: Tirozin katabolizmasında fonksiyon gören homojentizik asit oksidaz eksikliği sonucu oluşur. İdrarla homojentisik asit itrahı, dokularda ho­ mojentizik asit ve onun oksidasyon ürünlerinin birik­ mesi ile karakterizedir. Hiperaminoasidüri yoktur. Histidinemi: Histidaz enzimi eksiktir. Histidinemi ve histidinüri bulunur. Büyüme geriliği, mental retardasyon ve konuşma bozukluğu vardır.



Doğru cevap: B



138



PROTEİNLER



21. Klasik Homosistinüri ile ilgili ifadelerden hangisi doğru değildir?



aşağıdaki



Bir proteinin saflığını ölçmede en yaygın kullanılan yöntem; Poliakrilamid jel elektroforezidir.



A) Sistatiyonin sentaz enzim eksikliği vardır.



Atomik absorbsiyon spektrofotometri, eser miktar­



B) İdrarla homosistin atılım artmıştır.



daki metallerin (ppm ve ppb düzeyde) kantitatif analiz için kullanılmaktadır. Atomik absorbsiyon



C) Tedavisinde yüksek dozda pridoksin vermek gerekir.



D)



Tromboz, osteoporoz ve lens dislokasyonu gö­



spektrofotometri ile analizi yapılan bazı eser ele­ mentlere; Çinko, bakır, selenyum, mangan, molib­ den, krom, kurşun ve kobalt örnek verilebilir.



rülür.



E) Metiyoninden zengin, sisteinden fakir diyet öne­ rilir.



Homosistinüri tip I (Klasik homosistinüri): Enzim defekti; Sistationin sentaz eksiktir. Otozomal resesif geçiş gösterir. Metionin metabo­ lizmasının en sık görülen bozukluğudur.



Biyokimyasal görünüm: Hipermetioninemi, ho­ mosistinüri. Klinik görünüm: Bebeklikte kilo alamama, gelişme geriliği bulunur. 3 yaşlarında ektopia lentis (lens sublüksasyonu) oluşur, ileri yaşlarda astigma­ tizm, glokom, katarakt, retinal dekolman ve optik atrofi gelişebilir. Marfan’a benzer görünüm (ince uzun boy, uzun ekstremite, araknodaktili, skolyoz, pektus ekskavatum veya karinatum, genu valgum, pes kavuş, yüksek damak, diş sayısında fazlalık gibi) gelişir. R öntgende jeneralize osteoporoz bulunur. Homosistin seviyesinin artmasına bağlı olarak trombosit adesivitesi artar. Vasküler değişiklikler olur.



Tanı: Taze idrarda homosistinin gösterilmesiyle konulur. Enzim tayini, karaciğer, fibroblast kültürü ve lenfositte yapılır.



Prenatal tanı: Amniosit kültüründe, koriyonik villüste enzim tayini yapılır. Tedavi: Hastaların bir kısmı yüksek doz pridoksine cevap verir. Cevap alınamayanlara, folik asit veya Vit B12 eklenebilir. Bütün hastalarda metiyonin kı­ sıtlanıp sistein verilir. Doğru cevap: E



22. Bir proteinin saflığını ölçmede en yaygın olarak kullanılan yöntem hangisidir? A) Atomik absorpsiyon spektrofotometri B) Nefelometri



Proteinlerin tersiyer yapının belirlenmesinde X-ray kristalografi ve NMR spektroskopi kullanılır. Serumda ve vücut sıvılarında az miktarda bulunan İg’ler ve subgrupları, komplemanlar, akut faz reaktanlar, apolipoproteinler gibi proteinlerin ve teofilin gibi çeşitli ilaçların ölçümünde nefelometrik ve türbidimetrik yöntemler kullanılabilmektedir.



Nefelometri; proteinlerin, sülfosalisilat veya TCA (trikio-asetikasit) gibi maddelerle oluşturduğu bulanıklığa çarparak yansıyan ışığın ölçümüne dayanmaktadır.



Türbidimetri; proteinlerin, sülfosalisilat veya TCA (triklor-asetikasit) gibi maddelerle oluşturduğu bu­ lanıklığın içinden geçen ışığın, absorbansının ölçümüne dayanır. Doğru cevap: C



23. Bir proteinin üç boyutlu (tersiyer) yapısını belirlemede kullanılan yöntem hangisidir? A) X- Ray kristalografi B) Edman yöntemi C) Poliakrilamid jel elektroforezi



D) Mass spektrometri E) Tandem Mass spektrometri Proteinlerin tersiyer yapının belirlenmesinde X-ray kristalografi ve NMR spektroskopi kullanılır. Bir polipeptidin amino asit dizilişini belirlemek için değişik maddeler kullanılmaktadır. Edman ayıracı diye bilinen fenilizotiyosiyanat, N-terminal amino grubunu etkileyerek, polipeptid zincirinden her sefe­ rinde bir amino asit ayrılmasını sağlar. Bu yöntem ile 50-60 kadar amino asitten meydana gelen polipeptid dizisi belirlenebilir.



Primer yapının belirlenmesinde daha önce baş­ lıca yöntem, otomatize Edman yöntemi iken, son yıllarda hem daha hızlı hem de posttranslasyonel modifikasyonlarda tespit edebildiği için bu yönte­ min yerini mass (kütle) spektrometri almıştır.



C) Poliakrilamid jel elektroforezi



D) Türbidimetri E) Nükleer Manyetik rezonans (NMR) spektroskopi



Bir proteinin saflığını ölçmede en yaygın kullanılan yöntem; Poliakrilamid jel elektroforezidir.



Yenidoğan metabolik hastalıklarının taranmasında kullanılan başlıca yöntem, Tandem mass spekt-



rometri’dir. Doğru cevap: A



Jel Filtrasyon (Moleküler Eleme) Kromatografisi, elektriksel bir yöntem değildir. Bu yöntem herhangi bir karışımdaki moleküllerin, molekül büyüklükle­ rine göre ayrılması esasına dayanır.



İyon exchange (değiş-tokuş) kromatografi, 24. Hemoglobin yapısında 2,3-Bifosfogliseratı bağlayan amino asitler hangisinde birlikte doğru olarak verilmiştir? A) Histidin, metionin



B) Lizin, Valin



D) Lizin, histidin E) Serin, tirozin



C) Aspartat, glutamat



Amino asitler içerisinde tamponlama gücü en fazla olan histidindir. Hemoglobin yapısında yer alan histidin ve lizin bazik amino asitler olup 2,3- BPG ve hidrojenin bağlanmasında görev almaktadır.



Doğru cevap: D



25. Methemoglobin yapısındaki oksidasyon düzeyindedir? A) Fe°



demir



hangi



B) Fe* D) Fe*3



C) Fe*2



E) Fe*4 Hemoglobin ve miyoglobin, demir içeren hemproteinleridir. Hem yapısında protoporfirin IX ve ferro (Fe*2) halinde demir bulunur. Hem yapısındaki Oksijen molekülü distal histidin ile +2 değerlikli demir atomu arasındadır. Hb dört adet hem grubu taşıdığı için dört oksijen molekülü taşımaktadır. Hem molekülünün yapısındaki ferro (Fe*2) demir yerine ferri (Fe*3) demir gelirse, oluşan molekül Methemoglobindir. Fe*3, tirozin kalıntısı ile güçlü bir kompleks yapar ve Hb in oksijen bağlama ka­ pasitesi düşer. Methemoglobin, oksijen yerine su



taşımaktadır. Sitokromlarda bulunan demir atomunun oksidas­ yon ve redüksiyonu biyolojik fonksiyonları (elektron transportu) için önemlidir. Fakat miyoglobin ve



hemoglobindeki demirin oksidasyonu (Fe*2 den Fe*3’e dönüşümü) biyolojik aktivitelerini bozar. Doğru cevap: C



26. Aşağıdaki yöntemlerden hangisinde ayırma yaparken yük özelliklerinden yararlanılmaz? A) Elektroforez B) Jel filtrasyon kromatografisi C) İzoelektrik fokuslama



D) Anyon değiştirici kromatografi E) Katyon değiştirici kromatografi



maddelerin iyonik grupları ile iyon değiştiricideki iyonik grupların eşdeğer miktarlarının karşılıklı yer değiştirmesi esasına dayanır. İyon değiştirme kro­ matografisi, kullanılan iyon değiştiricinin anyon veya katyon aktarmasına göre sırasıyla anyon değiştirme kromatografisi veya katyon değiştirme kromatografisi olarak adlandırılır.



Anyon değiştirme kromatografisinde, kolon içindeki sabit tabaka olan matrikse kovalent bağlı iyonlar pozitif yüklüdür, bu iyonlar kolondan geçiri­ len çözeltideki anyonları kendine çeker, çözeltideki anyonlar ayrılır, sadece katyonlar ortamdan çıkar. Katyon değiştirme kromatografisinde ise, ben­ zer sistemle çözeltideki katyonlar ayrılır, anyonlar ortamdan çıkar.



Elektroforezde protein çözeltisi elektriksel alanda farklı hızlarla bir elektrotdan diğerine hareket ederek molekül ağırlıklarına ve taşıdıkları elektrik yüklerine göre birbirlerinden ayrılırlar. Daha sonra boyama ya­ pılarak protein bantları görünür hale gelmektedir. İzoelektrik fokuslama, proteinlerin bir pH gradientinde izoelektrik noktalarına göre ayrılması prensibi­ ne dayanır. Bu yöntemde; pH gradienti oluşturmak için sisteme akım verilir. En asidik olan anoda, en bazik olanda katoda doğru ilerler. Daha sonra örnek proteinler jele uygulanır ve yüklerine göre anoda ve katoda doğru hareket ederler. Doğru cevap: B



27. Glutamat dehidrogenaz enzimi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru deâildir? A) Reaksiyon mitokondride gerçekleşir. B) ATP ve GTP bu enzimin allosterik aktivatörüdür. C) Katalizlediği reaksiyon geri dönüşlüdür.



D) Proteinden zengin diyet bu enzimi aktive eder. E) Koenzim olarak hem NAD* hem de NADP* ’yi kullanabilir.



Glutamat dehidrogenaz: Mitokondriye özgü bir marker enzim olan glutamat dehidrogenaz, oksidatif deaminasyondan sorumlu tek enzimdir. Glutamat dehidrogenaz hem NAD* hem NADP*’yi koenzim olarak kullanabilen nadir bir enzimdir. Reaksiyon reversibl olup yönü glutamat, a-ketoglutarat ve amonyak konsantrasyonuna ve okside: redükte koenzimlerin oranına bağlıdır.



PROTEİNLER



140



Örneğin protein içeren bir yemeğin yenme­ sinden sonra karaciğerdeki glutamat düzeyleri yükselir.Reaksiyon amino asit yıkımı ve amonyak oluşumu yönünde ilerler.



29. Ultraviyole absorpsiyonu ile bir solüsyondaki protein miktarı direkt olarak ölçüldüğünde, temel olarak aşağıdaki amino asitlerden hangisi üzerinden total protein miktarı hesaplanır?



Allosterik düzenleyiciler: ATP ve GTP glutamat



A) Prolin



B) Metionin



dehidrogenazın allosterik inhibitörleri; GDP veA D P ise aktivatörüdürler. Bu şekilde hücre içinde enerji düzeyi düşük olduğunda glutamat dehidrogenaz tarafından glutamat yıkımı artar ve elde edilen aketoglutarat TCA döngüsü için substrat olarak kullanılır.



C) Lizin



D) Triptofan



Doğru cevap: B



E) Lösin



Proteinlerin direkt fotometrik ölçümü; Proteinlerin yapısında bulunan triptofan ve tirozin gibi aromatik aminoasitlerin pH 8 de ultraviole dalga boyunda (280 nm) verdiği absorbansın spektrofotometrik ölçümü ilkesine dayanır. Doğru cevap: D



28. Hem sentezi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Hem sentezi süksinil KoA ile glisinin birleşerek delta amino levülonikasit oluşturması ile başlar. B) ALA sentaz basamağı Hem biyosentezinde dü­ zenleyici basamaktır. C) Hemin ALA sentazın inhibitörüdür. D) Hem sentezinde yer alan ALA dehidrataz ve ferroşelataz enzimleri kurşun ile inhibe olur. E) Olgun eritrositler Hem sentezinin başlıca yeridir.



Hem molekülü, porfirin sentez yolunun son ürünü­ dür. Hem, protoporfirin IX’ün tetrapirol halkasının merkezinde iki değerlikli bir demir atomu (Fe+2) içerir. Hem miktar olarak insanlardaki en önemli porfirindir.



Hem biyosentezinin yapıldığı başlıca yerler kara­ ciğer, (özellikle sitokrom P450 sentezlenir) ve he­ moglobin sentezinin aktif olduğu kemik iliğindeki eritrosit üreten hücrelerdir. Porfirin oluşumundaki başlangıç ve son üç aşama mitokondride, ara aşa­ malar sitozolde gerçekleşir Olgun eritrositlerde mitokondri olmadığı için hem üretemezler. Porfirin molekülünün tüm karbon ve azot atomları iki molekülden elde edilir. Glisin ve süksinil KoA ALA sentazın katalizlediği bir reaksiyonla ALA oluşturmak üzere bir araya gelirler. Süksinil KoA glisinin aktivasyonu için gereklidir. Bu reaksiyon koenzim olarak pridoksal fosfata ihtiyaç gösterir ve porfirin biyo­ sentezinde hız kısıtlayıcı aşamayı oluşturur.



ALA sentaz aktivitesi hemin konsantrasyonunda artma ile baskılanır. Hemin, hem molekülünün içer­ diği demirin Fe+2 den Fe+3 ‘e okside olmasıyla oluşur. Bu son ürün ALA sentazın da sentezini azaltır. Porfirin sentezinde kurşunla inhibe olan iki enzim vardır. Bu enzimler d-aminolevülinik asit (ALA) dehidrataz ve ferroşelatazdır.



Doğru cevap: E



30. Aşağıdaki yöntemlerin hangisinde proteinler molekül ağırlıklarına göre birbirinden ayrılırlar? A) İyon değiştirici kromatografi B) Afinite kromatografisi C) Selüloz asetat elektroforezi



D) Poliakrilamid jel elektroforezi E) SDS’li poliakrilamid jel elektroforezi



Sodyum dodesil sülfatlı (SDS) poliakrilamid jel elektroforezi; SDS’li elektroforezde native sistem­ den farklı olarak, örnek hazırlama tamponuna bir miktar SDS eklenir. SDS, örnekteki protein molekülle­ rinin etrafında boşluk kalmayacak şekilde bir katman oluşturur. Sonuçta, her molekül, homojen bir şekilde (-) yükle kaplanmış olur. Sonuçta ayrışma, mo­ leküllerin kendi yükünden bağımsız olacağından, doğrudan doğruya molekül ağırlıklarına göre olur.



Bu yöntem daha çok proteinlerin molekül ağır­ lıklarının saptanmasında kullanılır. Doğru cevap: E



31. Aşağıdaki enzimlerden hangisinin eksikliği hiperamonemiye neden olur? A) Karbamoil fosfat sentetaz II B) Glutaminaz C) Argininosüksinat liyaz



D) Glutamat dekarboksilaz E) Üreaz



Üre siklusu enzimlerinden beşi ile ilgili genetik eksiklik tanımlanmıştır. Bu eksiklikler 30.000 canlı doğumda bir görülür. Her vakada yaşamın ilk haftasında üre sentezindeki bozukluğa bağlı ola­ rak hiperamonemi görülür. Normal doğan ancak ilk birkaç günde kötüleşen ve kan BUN seviyesi düşük, amonyak düzeyi yüksek olan çocuklarda



a. Tip I hiperamonemide karbamoil fosfat sentetaz



Pepsin, tripsin, kimotripsin ve elastaz birer endopeptidaz iken, karboksipeptidaz ve aminopeptidaz (ince bağırsaktan salınır!) ise birer ektopeptidazdır. Doğru cevap: E



I eksikliği,



b. Tip II hiperamonemide ornitin transkarbamoilaz eksikliği, c. Sitrüllinemi’de eksikliği,



argininosüksinat



sentetaz



d. Argininosüksinik asidüride argininosüksinat-liyaz eksikliği, e. Hiperargininemi'de arginaz enzim eksikliği söz konusudur.



Böbrekler renal glutaminazın etkisiyle glutaminden amonyak oluşturur. Bu amonyağın çoğu idrar­ la amonyum şeklinde vücuttan atılır. Bu mekanizma vücudun asit-baz dengesinin sürdürülmesi için de önemlidir. Amonyak aynı zamanda glutaminin in-



testinal glutaminaz tarafından hidrolizi ile de elde edilir. Mukoza hücreleri glutamini hem kandan hemde diyet proteinlerinin sindirimi ile elde ederler.



Glutamat dekarboksilaz, glutamatı GABA’ya çe­ viren enzimdir. Karbamoil fosfat sentetaz II, ise primidin sentezinde görev alır. Bu enzimlerin hipe­ ramonemi ile hiçbir ilişkisi yoktur.



33. Serumda total protein miktarını diğerlerine göre daha belirgin bir şekilde azaltan hastalık aşağıdakilerden hangisidir? A) Kronik inflamasyon B) Glomerülonefrit C) Karaciğer sirozu



D) Kronik pyelonefrit E) Nefrotik sendrom Karaciğer sirozunda karaciğerde yapılan (Albümin vs.) proteinlerin seviyesi azalır. Ancak bu hastalık­ ta globülinler arttığı için total proteinde belirgin bir azalma görülmez.



Nefrotik sendromda günlük 5 - 20 gram gibi yüksek miktarlarda protein kaybı olur. Bu kayıp önceleri daha çok albümin şeklinde iken, giderek bütün prote­ inlerin kaybı artar ve serumda total protein önemli ölçüde düşer. Buna karşı artan sentez faaliyetleri ise bu kaybı karşılayamayacak duruma gelir.



Doğru cevap: C



32. Konjenital enteropeptidaz eksikliğinde aşağıdaki zimojenlerden hangisinin aktivasyonu direkt olarak etkilenir?



Neticede onkotik basınç çok alt düzeylere (nor­ mal 28 mm Hg’den, 6-8 mmHg’A) kadar düşer. Hastalarda belirgin bir ödem vardır.



Doğru cevap: E



A) Pepsinojen B) Prokarboksipeptidaz



34. Aşağıdaki amino asitlerden giukojenik hem ketojeniktir?



hangisi



hem



C) Proelastaz



D) Kimotripsinojen E) Tripsinojen Enteropeptidaz (eski adıyla enterokinaz) enzimi ince bağırsak yüzeyindeki mukozal hücrelerde sentezlenir. Bu enzim pankreatik zimojen tripsinojeni, tripsinojenin amino terminal kısmından bir heksapeptidi kaldırarak tripsin haline dönüştürür. Tripsin daha sonra diğer tripsinojen moleküllerini tripsine dönüştürür. Böylece aktive olan tripsin bir çağlayan reaksiyonlar zinciri olarak ilerleyen proteolitik aktiviteyi başlatır. Sonuç olarak tripsin, tüm



proteolitik zimojenlerin ortak aktivatörüdür. Enteropeptidaz enzim eksiklği çok nadir görülen bir tablo olup; bu hastalarda, protein sindirim bo­ zukluğu, hipoproteinemi, gelişme geriliği, diyare ve kusma görülmektedir.



A) Lösin



B) Metiyonin



C) Tirozin



D) Lizin



E) Alanin Amino asitler metabolik son ürünlerinin niteliğine göre giukojenik ve ketojenik olarak sınıflandırıla­ bilir.



Ketojenik: Katabolizması sonucu asetoasetat veya prekürsörleri olan asetil KoA veya asetoasetil KoA oluşan amino asitler ketojenik olarak adlandırılırlar. Lösin ve lizin, proteinlerde bulunan ve saf ketoje­ nik olan amino asitlerdir. Fenilalanin, tirozin, triptofan ve izolösin, hem giukojenik hem ketojenik olan amino asitlerdir.



Giukojenik: Giukojenik amino asitler pirüvat veya sitrik asit siklusunun bir başka metabolitine dönüşürler. Bu metabolitler glukoneogenez için substrattır.



PROTEİNLER



mutlaka üre siklüsü defekti düşünülmeli. Özellikle Hiperamonemi özellikle Tip I ve Tip II de çok ciddi boyutlardadır. Üre döngüsü enzimlerindeki kalıtsal eksikliklerin hepsi mental geriliğe neden olur.



142



Glucogennic and Ketogenlc



Glucogennic



PROTEİNLER



Alanine Asparagine Aspartate Cystaine Glutamate Glutamine Glycine



Argininosüksinat üre siklusunda sitozolde parçalanır arginin ve fumarata dönüşür. Bu reak­



Ketogenlc



Tyrosine



i



Valine



A VLDL > LDL > HDL şeklinde olmalıdır.



Doğru cevap: B



düşürücü ilaçlardır. Özellikle kombine hiperlipidemi olan hastalarda kullanışlıdırlar. Fibratların, lipopro­ teinlerin plazma konsantrasyonunu nasıl etkilediği ve mekanizması tam olarak anlaşılamamıştır ancak lipoprotein lipaz aktivasyonu, yağ dokusundan serbest yağ asidi salınmasını baskılamak, kara­ ciğer trigliserit sentezi inhibisyonu ve safra içine kolesterol salınımını arttırmak gibi etkileri olduğu bilinmektedir.



Safra reçineleri: Safra asidi sekestranları olan kolestramin ve kolestipol’un her ikisi de, bağırsakta safra asitlerini bağlayarak etki gösterirler; böylece emilimlerini engelleyerek steroidlerin feçesle atılımını arttırırlar. Safra asidi sekestranları, farklı genetik ve primer hiperkolesterolemilerde etkili olurken homozigot ailesel hiperkolesterolemilerde etkisizdir. Bu ilaçlar LDL kolesterolü % 20-30 azaltır, HDL ko­ lesterolü % 3-8 arttırır ancak plazma trigliseritinde % 10-50 değişen oranda artışa sebep olabilir. Lipoproteinin plazma konsantrasyonuna etkisi yoktur.



Doğru cevap: A



197. Yapısında en fazla yağ asiti içeren molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Fosfolipid



B) Sfingolipid



C) Trigliserid



D) Glikolipid E) Kolesterol esterleri



Kolesterol esterleri, sfingolipidler ve glikolipidler yapılarında birer adet yağ asiti içerirken, fosfolipidler genellikle iki adet yağ asidi içerirler. Ancak trigliseridler, gliserol ve üç adet yağ asiti içerdiği için yağ asitlerinden en zengin olan mole­ küldür.



199.Apolipoprotein C- II ile aktive olan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Lesitin kolesterol açil transferaz B) Lipoprotein lipaz C) Hormon sensitif lipaz



D) Sfingomyelinaz E) Karnitin açil transferaz



Doğru cevap: C



Apolipoproteinlerin başlıca görevleri, partiküllerin yapısal bileşeni olarak işlev görürler, hücre resep­ törleri için tanıma bölgeleri sağlarlar, lipoprotein metabolizmasında yer alan enzimlerin aktivatörü veya koenzimi olarak rol alırlar.



198.Aşağıdakilerden hangisi bağırsakta kolesterol emilimini azaltarak kan kolesterol düzeyini dü­ şürür?



Apo A: l..,IV şeklinde dört alt tipi mevcuttur. Apo Al temel olarak HDL’nin yapısında yer alır. Apo Al



A) Ezetimib



B) Statinler



D) Klofibrat



C) Nikotinik asit E) Kolestiramin



Bağırsaklardan kolesterol emilimini azaltarak etki eden ilaç Ezetim ib’tir.



LCAT aktivatörü iken, Apo Ali Lipoprotein lipazın inhibitörüdür. Apo C: Apo C I, C II ve C III şeklinde üç alt tipi mev­ cuttur. Apo C II; Lipoprotein lipazı aktive ederken



Apo C III ve Apo A-ll inhibe eder. Doğru cevap: B



Statinler HMG KoA redüktaz inhibitörleridir ve ko­ lesterol sentezini bloke ederler Nikotinik asit (niasin): Yağ dokusunda lipolizi hor­ mon duyarlı lipaz üzerinden inhibe eder. Kombine tip hiperlipidemilerde etkindir. Klofibrat ve diğer fibrik asit türevleri: Fibrik asit türevleri bir grup olarak etkili trigliserit ve kolesterol



200. Kolesterol ester transfer protein inhibitörü olan apolipoprotein aşağıdakilerden hangisidir? A) Apo C I



B) Apo B100



C) Apo C II



D) Apo B48 E) Apo E



LIPIDLER



269



27 0



Apo C- I, Kolesterol ester transfer protein inhibitörü



LIPIDLER



Apo B100 LDL reseptörü için ligand Apo C II, Lipoprotein lipaz aktivatörüdür



Apo C: Apo C I, C II ve C III şeklinde üç alt tipi mevcuttur. Başlıca HDL ‘nin yapısında bulunur. Apo C II; Lipoprotein lipazı aktive ederken Apo C III ve Apo A-ll inhibe eder. Ayrıca Apo C II, VLDL ve şilomikronların KC reseptörlerine bağlanmasını engeller.



Apo E şilomikron artıklarının karaciğere alınmasını sağlar.



Apo E: Arjininden zengindir ve tüm lipoproteinlerin yapısında bulunan apoproteindir. Kara­



Apo B48 ince bağırsaklarda sentezlenir ve şilomik-



ciğerde sentezlenir ve I,.., IV olmak üzere dört alt tipi mevcuttur. Apo E III ve E IV karaciğer hücre



ronun paketlenmesini sağlar.



reseptörlerince iyi tanınır.



Doğru cevap: A



Doğru cevap: A



201 .Şilomikron kalıntılarının karaciğere alınmasını sağlayan apolipoprotein aşağıdakilerden hangisidir? A) Apo C



B) Apo Al



C) Apo B100



D) Apo E



203.Aşağıdaki apolipoproteinlerden hangisi VLDL yapısında bulunmaz? A) Apo B-48 B) Apo E lif



E) Apo D



C) Apo C-ll



Şilomikron kalıntıları (remnant) karaciğer ta­ rafından dolaşımdan temizlenir. Karaciğer hücre­ sinin membranı Apo B-48 ve Apo E’nin kombi­ nasyonunu tanıyan lipoprotein reseptörlerini içerir. Reseptörlere bağlanan kalıntılar endositoz yoluyla hücre içine alınırlar. Apo E de eksiklik varsa şilomikron kalıntıları kandan temzilenemez ve tip III hiperlipidemi (Broad beta band hastalığı) görülür.



D) Apo B 100 E) Apo E IV Apo B48: Sadece şilomikron ve şilomikron kalın­ tılarının üzerinde bulunur. Başka hiçbir lipoproteinin yapısında yer almaz. Apo C-l, Apo C-ll, Apo C-lll: VLDL, HDL, ŞL’un üzerinde bulunur.



Doğru cevap: D Apo E III ve E IV: VLDL, HDL, ŞL, ŞL kalıntılarının üzerinde bulunur.



202.Lesitin-kolesterol açil transferaz (LCAT) apoprotein aşağıdakilerden aktivatörü hangisidir? B) Apo Ali D) Apo B



A) Apo Al C) Apo E E) Apo Cll



Apo A: I...IV şeklinde dört alt tipi mevcuttur. Apo Al temel olarak HDL’nin yapısında yer alır. Apo Al LCAT aktivatörü iken, Apo Ali Lipoprotein lipazın inhibitörüdür. Aynı zamanda Apo A-l HDL’nin reseptör aracılı endositozla karaciğere alınması­ nı sağlayan apolipoproteindir. Apo B: Apo B-100, karaciğerde sentezlenir, VLDL, IDL ve LDL’nin yapısında bulunur. Apo B48 incebağırsakta sentezlenir ve karaciğerdeki şilomikron kalıntı reseptörlerince tanınır. Hücreler lipoprotein partiküllerini Apo B yi tanıyarak alırlar. Dokulardaki LDL reseptörleri Apo B-100 resep­ törlerince tanınırlar. HDL hariç tüm lipoproteinler Apo B içerir. HDL yapısında kesinlikle Apo B’ler



bulunmaz.



Doğru cevap: A



204.LDL aşağıdaki apoliproteinlerden hangisi tara­ fından tanınarak reseptör aracılı endositoz ile hücre içine alınır? A) Apo A I B) Apo C II C) Apo B100



D) Apo B48 E) Apo E LDL partiküllerinin ana işlevi dokulara kolesterol sağlamaktır. Bunu Apo B 100’ü tanıyan hücre yüzey reseptörlerine bağlanarak yaparlar.



LDL reseptörleri hücre zarlarındaki çukurlarda top­ lanmış olan negatif yüklü glikoproteinlerdir. Çuku­ run hücre içi tarafı “klatrin” adı verilen ve LDL nin hücre içine alınmasına aracılık eden bir protein ile kaplıdır. Fonksiyon gören LDL reseptörlerinde azalma LDL’nin hücre içine girişini azaltarak LDL



271



207. Çok düşük dansiteli (VLDL) lipoproteinin temel görevi aşağıdakilerden hangisinin kanda taşınmasını sağlamaktır? A) Kolesterol esterleri LIPIDLER



düzeyinin kanda artışına dolayısı ile koleste­ rolün önemli miktarda artmasına sebep olur. Bu hastalarda triaçilgliserol düzeyi normaldir, bu durum atheroskleroz riskini oldukça arttırır. Buna örnek olarak tip II hiperlipidemi (ailesel hiper P-lipoproteinemi) verilebilir.



B) Yağ asitleri C) Ekzojen triaçilgliserolleri



D o ğ ru cevap : C



D) Kolesterol esterleri E) Endojen triaçilgliserolleri



205.Aşağıdaki besin maddelerinden hangisi portal dolaşıma girmez? A) Glisin



B) Bütirik asit D) Gliserol



C) Kolesterol E) Glukoz



Triaçilgliserol ve kolesterol esterleri oldukça hidrofobik olduklarından bağırsakta fosfolipidler,



VLDL



karaciğerde sentezlenir. Karaciğerde sentezlenen endojen trigliseridleri ekstra hepatik dokulara taşır. VLDL’de, trigliseridlerin yanında az miktarda kolesterol



ve



kolesterol



esterleri



ile



birlikte



Apo-B-100, Apo C- I, C- II, C- III ve Apo-E de bulunmaktadır. D o ğ ru cevap : E



serbest kolesterol, yağda çözünen vitaminler ile birleşerek Apolipoprotein B-48 ile sarılır, şilomikron adı verilen 0.2-1 p çapında paketler oluştururlar.



Şilomikronlar bağırsak mukoza hücrelerinden ekzositoz yolu ile bağırsak lenfatik damarlarına sal­ gılanırlar, torasik kanalı izleyip sol subklavian vene açılırlar. Böylece kan dolaşımına katılırlar.



208.Aşağıdaki lipidlerden hangisinin kandaki konsantrasyonu diyetle alınan yağlardan en az etkilenmektedir? A) VLDL B) LDL



Hangi besin maddesi portal dolaşıma girmez,



C) Şilomikron



diye bir soru ile karşılaşırsak, on karbona kadar olan kısa ve orta zincirli yağ asitleri (üç karbonlu Bütirik asit ve on karbonlu kaprik asit) hariç, tüm yağlı maddeler şilomikron yapısına girdiğinden lenfatik yoldan venöz dolaşıma çıkarlar. Dolayısı ile



D) Serbest yağ asitleri



cevap; Kolesterol, trigliserid, fosfolipid ve yağ­ da çözünen vitaminler vb olabilir. D o ğ ru cevap : C



E) Triaçilgliserol



bir kişi diyetle günde yaklaşık 60150 gr yağ alır. Bu miktarın % 90’dan fazlası triaçilgliseroldür. Geri kalan miktarı kolesterol esterleri, fosfolipitler ve esterleşmem iş serbest yağ asitleri oluşturur. Yetişkin



LDL, VLDL’ye 206.Aşağıdakilerden hangisi şilomikronların özel­ liklerinden biri değildir?



göre daha az triaçilgliserol



içermesine karşın kolesterol ve kolesterol esterleri



A) Yüksek oranda trigliserid içermeleri



açısından zengindir. LDL partiküllerinin ana işlevi dokulara kolesterol sağlamaktır. Vücudumuzda kolesterol dengesini düzenleyen bir çok mekanizma



B) Yüksek oranda fosfolipid içermeleri



olduğu için kolesterol seviyeleri hassas bir şekilde



C) Lipoprotein lipaz etkisiyle yıkılmaları



korunmaya çalışılmaktadır.



C) En düşük protein içeren lipoprotein olmaları



Sonuç olarak şilomikron, VLDL, triaçilgliserol



E) İnce bağırsaklarda sentezlenmeleri



ve serbest yağ asitleri besinlerle alınan lipidlerin %



Şilomikronlar, yoğunlukları en düşük olan, en fazla trigliserid (% 85- 90), en az protein ve fosfolipid içeren lipoproteindir. Ayrıca elektroforezde en yavaş hareket eden lipoproteindir.



Bağırsak mukoza hücrelerinde triaçilgliserollerin, fosfolipid ve kolesterol esterlerinin Apo B- 48 ile paketlenmesi ile meydana gelirler. Doğru cevap: B



90’ını oluşturan triaçilgliserolerin fazla miktarda alınması ile doğrudan etkilenir. LDL ise gıdalarla alınan lipidlerden diğerlerine göre daha az etkilenmektedir. D o ğru cevap. B



209.Aşağıdakilerden hangisi okside olduğu zaman köpük hücre oluşumuna neden olur?



LIPIDLER



A) LDL



B) Şilomikron D) VLDL



C) IDL E) HDL



Dolaşımdaki makrofajlar yüksek düzeyde çöpçü reseptör aktivitesine sahiptir. Bu reseptörler kim­ yasal olarak değişikliğe uğramış LDL’nin endositozuna eşlik ederler. LDL’nin yapısında bulunan çoklu doymamış yağ asitleri peroksidasyonu ile başlayan ve Apo B’nin asetilasyonu ve oksidasyonu ile devam eden süreç içerisinde kimyasal değişime uğrayan



LDL makrofajlar tarafından alınır. Okside LDL’lerin makrofajlar tarafından fazla alın­ ması bu hücrelerin köpük hücrelerine (foam celi) dönüşmesine neden olur. Bu hücreler atherosk-



lerotik plak oluşumuna katılır. E vitamini, LDL içerisinde taşınan bir vitamin olup LDL oksidasyonunu en iyi engelleyen antioksidandır Doğru cevap: A



210.Yüksek dansiteli lipoproteinler (HDL) ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru deâildir? A) Karaciğer ve ince bağırsaklarda sentezlenirler. B) Apo B 100 içerirler. C) ATP bağımlı kaset taşıyıcı I aracılığı ile periferik dokulardan serbest kolesterolü alırlar.



D) Dokulardan aldıkları serbest kolesterolü, lesitin kolesterol açil transferaz (LCAT) enzimi ile esterleştirerek karaciğere taşırlar. E) Scavenger reseptör B-1 ile karaciğere alınırlar.



Karaciğer ve bağırsakta sentezlenen yüksek dan­ siteli lipoprotein (HDL), dokulardaki fazla kolesterolü karaciğere taşıyarak, ateroskleroz riskini azaltır. HDL; plazma lipoproteinleri arasında; Elektroforetik hızı en yüksek, trigliserit oranı en düşük, protein ve fosfolipid oranı en yüksek olan lipoproteindir. HDL yapısında tüm apolipoproteinler bol miktarda bulunmasına rağmen Apo B100 ve B48 kesinlikle bulunmaz.



Kolesterol, HDL içerisine alındıktan sonra hemen Lesitin kolesterol açil transferaz (LCAT) tarafın­ dan esterleştirilir. LCAT karaciğerde sentezlenen bir plazma enzimidir ve HDL nin Apo A l’i tara­ fından aktifleştirilir. Oluşan kolesterol esteri öyle hidrofobiktir ki, HDL içinde etkili bir şekilde tutulur ve artık membrana transfer edilemez. Bu oluşan HDL’ye HDL2 denir.



HDL2, karaciğer tarafından scavenger reseptör B-1 (SR-B1) adı verilen çöpçü reseptör B-1 aracılı endositoz yolu ile alınır ve kolesterol esterleri yıkı­ lır. Karaciğerde bulunan hepatik lipaz, HDL2 ‘yi HDL3’e çevirir.



Doğru cevap: B



211. Yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) içerisine alınan kolesterole yağ asiti ekleyerek esterleştiren enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Hormona duyarlı lipaz B) Lipoprotein lipaz C) Açil KoA kolesterol açil transferaz (ACAT) D) Lesitin kolesterol açil transferaz (LCAT) E) Hepatik lipaz Kolesterol HDL içerisine alındıktan sonra hemen Lesitin kolesterol açil transferaz (LCAT) tarafından esterleştirilir. LCAT karaciğerde sentezlenen bir plazma enzimidir ve HDL’nin Apo A l’i tarafından



aktifleştirilir. Açil



KoA:



Kolesterol



açiltransferaz (ACAT)



enzimi ise hücre içerisine alman kolesterole bir yağ açil KoA’dan yağ asidi alarak ekler. Böylece hücre içinde depolanabilen bir kolesterol esteri oluşur. Bu enzimin aktivitesi hücre içi kolesterol içeriği artınca artar. ACAT (Açil KoA kolesterol açil transferaz) inhibitörü olan ilaç; Avasimib'dir.



Doğru cevap: D



212. Yüksek dansiteli (HDL) lipoproteinlerin başlıca görevi aşağıdakilerden hangisidir? A) Ekzojen triaçil gliserolleri taşımak B) Endojen triaçil gliserolleri taşımak C) Dokulara kolesterol sağlamak



Ekstrahepatik dokuların membranlarında bulunan serbest kolesterol HDL tarafından ABC-1 (=ATPbinding casette transporter-1) denilen ATP-bağımlı kaset taşıyıcı-1 adı verilen bir protein aracılığı ile alınır.



D) Dokulardan karaciğere kolesterol taşımak E) Yağda eriyen vitaminleri karaciğere taşımak Plazmada bulunan başlıca lipoprotein partikülleri; Şilomikronlar, VLDL, LDL ve HDL’dir.



Şilomikronlar: bağırsak mukoza hücrelerinde üretilirler ve ekzojen triaçil gliserolleri (besinsel triaçilgliserol) periferik dokulara taşırlar. Şilomikron artıkları ise diyetsel kolesterol ve retinil esterleri gibi yağda eriyen vitaminleri karaciğer



214.Plazma lipoproteinlerden elektroforezde hareketliliği en fazla olan lipoprotein hangisidir? A) Şilomikronlar B) VLDL C) LDL D) Lipoprotein (a)



E) HDL



taşır.



VLDL, karaciğerde üretilir. VLDL, endojen triaçil gliserolü karaciğerden periferik dokulara taşır. LDL, VLDL’lerden sentezlenmektedir. Kolesterol ve kolesterol esterleri açısından zengindir. LDL partiküllerinin ana işlevi dokuların ihtiyacı olan kolesterolü sağlamaktır. Doğru cevap: D



Plazma lipoproteinlerini birbirinden ayırmakta elektroforezden yararlanılabilir: Eğer uygulanan



örnekte şilomikronlar varsa hareket etmeyerek orjinde (uygulama noktasında) kalacaklardır. Daha sonra mobilite derecelerine göre üç ana bant sıralanır: LDL (p-lipoprotein), VLDL (prep-lipoprotein), HDL (a-lipoprotein). Plazmada önemli miktarda Lp (a) bulunması, LDL ile VLDL arasında bir bant oluşmasına neden olur.



Doğru cevap: E



213. Reseptör aracılı endositoza eşlik eden hücreye alınan partikülleri kaplayan protein aşağıdakilerden hangisidir?



215.Tangier hastalığına neden olan mutasyon aşağıdakilerden hangisidir?



A) Mikrozomal triaçilgliserol protein B) Übikütin



A) Scavenger reseptör B1 (SR-B1) eksikliği



C) Şaperon



B) Lesitin kolesterol açil transferaz (LCAT) eksik­ liği



D) Histon E) Klatrin



LDL, VLDL’ye göre daha az triaçilgliserol içer­ mesine karşın kolesterol ve kolesterol esterleri açısından zengindir. LDL partiküllerinin ana işlevi dokulara kolesterol sağlamaktır. Karaciğer dışı dokular olan periferik dokular Apo B 100’ü tanıyan reseptörler sayesinde LDL’yi hücre içine alır. LDL reseptörleri, hücre zarlarında bulunan çu­ kurlarda toplanmış olan negatif yüklü glikoproteinlerdir. Çukurun iç tarafı “klatrin” adı verilen ve LDL’nin hücre içine reseptör aracılı endositoz ile alınmasına aracılık eden bir protein ile kaplıdır. Klatrin aynı zamanda çeşitli glikoproteinlerinde hücreye reseptör aracılı endositoz ile alınmasında da görev alır



Mikrozomal triaçilgliserol transfer protein, düz endoplazmik retikulumda yer alır ve ince bağırsak hücresinde Apo B48 ile triaçilgliserollerin pa­ ketlenerek şilomikronun oluşmasını sağlar. Bu protein aynı zamanda karaciğer hücresinde Apo B 100 ile triaçilgliserollerin paketlenmesini ve VLDL sentezini sağlar. Bu protein eksik ise abetalipoproteinemi görülür. Doğru cevap: E



C) ATP bağımlı kaset taşıyıcı -1 (ABC-1) eksikliği



D) Mikrozomal triaçilgliserol transfer protein eksik­ liği



E) LDL reseptör eksikliği Analfalipoproteinem i (Tangier hastalığı); Otozomal ressesif geçişli, homozigotlarda plazmada HDL'nin olmadığı bu hastalıkta ATP bağımlı kaset taşıyıcı 1 (A B C -1) mutasyonu vardır. ABC-1 periferik dokulardan HDL'ye kolesterolün geçişi için gereklidir. Periferden kolesterol toplayamayan diskoidal HDL'lerin klirensi artıp, plazmadan hızla uzaklaştırıldığı için seviyesi düşüktür. Sonuç olarak



kolesterol esterleri RES'de ve birçok dokuda birikir. Hipertrofik portakal renkli tonsilleri olan hastanın, farinks ve rektal mukozası da portakal rengindedir. Tekrarlayan periferik nöropati, pitozis, azalmış derin tendon refleksleri, splenomegali ve korneal infiltrasyonlar görülen hastalarda prognoz genel olarak iyidir. ApoA-l neredeyse yok, ApoA-ll seviyesi ise çok düşüktür.



Doğru cevap: C



LIPIDLER



HDL: Ekstrahepatik dokulardan serbest kolesterolü alır ve esterleştirir. Kolesterol esterlerini karaciğere taşır. Bu sisteme aynı zamanda ters kolesterol taşınması da denir.



216.Heparin aşağıdaki enzim lerden plazmaya salınmasına yol açar?



hangisinin



A) Asit lipaz B) Lipoprotein lipaz



Fosfolipaz A2 pankreatik bir enzim olup bağırsaklarda fosfolipidlere etki ederek yapılarındaki yağ asitlerini ayrırır. Doğru cevap: A



C) Hormona duyarlı lipaz



D) Pankreatik lipaz E) Gastrik lipaz Lipoprotein lipaz, kapiller endotel hücre yüze­ yinde bulunmaktadır. Heparan sülfatın proteoglikan zincirleri ile endotele kancalanmıştır. Kalp, yağ dokusu, dalak, akciğer, böbrek medullası, aort, diafram ve yenidoğan karaciğerinde mevcuttur. Heparin, lipoprotein lipaz’ın dolaşıma geçmesini sağlar. Lipoprotein lipazda şilomikron ve VLDL yapısındaki triaçilgliserolleri parçalayarak, yağ dokusuna geçişini sağlar. İnsülin lipoprotein lipazı aktive eder. Aynı zamanda Apo C- II tarafından aktiflenir. Doğru cevap: B



217. Aşağıdaki enzimlerden hangisi sindirim kana­ lında lipidlerin hidrolizinde görev almaz? A) Asit lipaz C) Gastrik lipaz



B) Pankreatik lipaz D) Fosfolipaz A2 E) Lingual lipaz



Asit lipaz (lizozomal kolesteril esteraz) hücre içerisinde yer alan lizozomal bir enzimdir. Bu enzimin görevi lizozoma alınan lipidlerin yıkımını sağlamaktadır.



Lingual lipaz: Dilin arka bölümünden salınır, midede etkilidir. Fakat midede lipid sindirimi için en önemli basamak olan emülsifikasyon daha gerçekleşmediği için çok az etkinlik göstermektedir.



Gastrik lipaz: Mideden salgılanır. Nötral pH’da etkilidir. Bu nedenle sadece yenidoğan döneminde süt lipidlerinin sindiriminde kullanılmaktadır.



218.Kanda triaçilgliserol düzeyleri çok yüksek olan bir hastada aşağıdaki enzimlerden hangisinin aktivitesinde bir defekt olduğu düşünülmelidir? A) Lesitin kolesterol açil transferaz



B) Hormona duyarlı



lipaz



C) Lipoprotein lipaz



D) Hepatik lipaz E) Pankreatik lipaz Lipoprotein lipaz (LPL):



LPL çoğu dokunun kapiller damarlarında bulunan hücre dışı yerleşimli bir enzimdir. Yağ dokusu, dalak, akciğer, böbrek, aorta, diafragma, meme bezi (süt verdiği dönemde) kalp, iskelet kası ve yeni doğan karaciğerinde kapillerlerinde bulunur. Yetişkin karaciğerinde yer almaz. Heparan sülfatın proteoglikan zincirleri ile endotele tutunur. LPL dolaşımdaki lipoprotein partiküllerindeki Apo CII ile aktive edilir. Şilomikron ve VLDL yapısındaki triaçilgliserolleri hidrolize eder. Lipoprotein lipaz eksik olan kişilerde şilomikron ve VLDL artar. Bunların yıkılması ile oluşan Şilomikron kalıntıları



ve LDL ise azalır. Doğru cevap: C



219.Abetalipoproteinemideaşağıdakilerden hangisi eksiktir? A) Scavenger reseptör B1 (SR-B1) B) Lesitin kolesterol açil transferaz (LCAT) C ) ATP bağımlı kaset taşıyıcı -1 (ABC-1) DJMikrozomal triaçilgliserol transfer protein



Triaçilgliserol molekülleri; bağırsak villuslarının mukoza hücreleri tarafından alınamayacak kadar büyüktürler. Bir esteraz olan “pankreatik lipaz” (veya diğer adı ile triaçilgliserol lipaz) triaçilgliserollerin 1. ve 3. karbonlarına bağlı olan yağ asit­ lerini hidrolize eder. Hidrolizin başlıca ürünleri 2-monoaçil gliserol ve serbest yağ asitleridir. Bunlar bir karışım oluştururlar. Yine pankreastan salgılanan ve kolipaz olarak adlandırılan diğer bir hormon ise pankreatik lipazın dayanıklılığını ve



etkisini arttırır.



E) LDL reseptörleri Mikrozomal triaçilgliserol transfer protein, düz endoplazmik retikulumda yer alır ve ince bağırsak hücresinde Apo B48 ile triaçilgliserollerin pa­ ketlenerek şilomikronun oluşmasını sağlar. Bu protein aynı zamanda karaciğer hücresinde Apo B 100 ile triaçilgliserollerin paketlenmesini ve VLDL sentezini sağlar. Bu protein eksik ise konjenital abetalipoproteinemi (Akantositoz veya diğer adı ile Bassen-Kornzvveig send) görülür.



275



inler hiç yoktur. E vitamini düzeyleri saptanamayacak kadar düşüktür. Plazmada kolesterol, trigliserid düzeyleri çok düşük, VLDL ve şilomikronlar azalmıştır.



Temel klinik bulgular olarak steatore (infantlarda yağda eriyen vitaminlerin emilememesine neden olur), nörolojik bozukluklar (ataksi, nistagmus, inkontinans ve retinitis pigmentosa gibi bulgular 2030 yaşlarda belirlenir) ve % 50-70 hastada perife-



rik yaymada çıkıntılı eritrositler olan akantositler görülür. Tedavide yüksek doz E vitamini ve orta, kısa zincirli yağ asitlerini içeren diyet uygulanır. Ekstrahepatik dokuların membranında bulunan serbest kolesterol, ABC-1 (ATP- binding casette transporter-1) ATP- bağlayıcı kaset taşıyıcı-1 adı verilen ve ATP varlığında çalışan bir taşıyıcı protein aracılığı HDL içerisine alınır. ABC-1 proteininde mutasyon olursa Tangier hastalığı görülür.



Doğru cevap: D



221.Plazmada serbest kolesterol / ester kolesterol oranı yüksek olan ve lipoprotein X saptanan bir hastada hangi enzimin eksiktir? A) Lesitin kolesterol açil transferaz (LCAT) B) Hormon sensitif lipaz C) Lipoprotein lipaz D) Asit lipaz



E) Hepatik lipaz LCAT eksikliğinde HDL kolesterol düzeyleri azalır. Bu hastalarda plazmada serbest kolesterol / ester kolesterol oranı yükseklir. Aynı zamanda lipoprotein X artar. Doğru cevap: A



222. Erişkinde ve bebeklerde midedeki lipid sin­ dirimini başlatan enzimler hangisinde birlikte verilmiştir? A) Lipoprotein lipaz- Hepatik lipaz B) Hormona duyarlı lipaz- Gastrik lipaz C) Lingual lipaz- Gastrik lipaz



220.Lipoprotein elektroforezinde geniş beta band görülen bir hastada apoiipoproteinlerden han­ gisinin eksik olma olasılığı en yüksektir? A) Apo C I B) Apo B100 C) Apo C II



D) Apo B48 E) Apo E Apo



E şilomikron artıklarının karaciğere alınmasını sağlar. Tip III Hiperlipidemide kanda şilomikron kalıntıları ve IDL artmışır. Bu lipidler elektroforezde beta ile pre- beta arasındaki bölgeye hareket etmektedir. Dolayısı ile bu kişilerde, protein elektroforezinde VLDL ile LDL arasındaki alan tamamen dolduğu için prebeta ve beta bandları birbirine geçmiş olup, tek ve geniş p-bandı vardır (Broad p band hastalığı). Apo C - 1, Kolesterol ester transfer protein inhibitörü



D) Pankreatik lipaz- Lingual lipaz E) Lingual lipaz-Asit lipaz Lipidlerin sindirimi midede başlar. Midedeki sindirim, büyük kısmı dilin arka kısmından salgılandığı düşünülen asite dayanıklı lingual lipaz tarafından katalize edilir. özellikle sütte bulunan kısa ve orta zincirli yağ asitleri içeren triaçilgliserollerin sindirilmesinde bebeklerin midesindeki nötral pH da etkili olan gastrik lipaz görev alır. Bu enzimin erişkinlerde çok fazla rolü yoktur.



Doğru cevap: C



223. Aşağıdaki zar fosfolipidlerinden hangisi uygun hormon uygulandığında fosfolipaz-C ile hidrolize edilerek hücre içinde ikincil haberci olarak görev alır?



Apo B 100 LDL reseptörü için ligand



A) Fosfotidil gliserol B) Kardiyolipin C) Fosfotidil kolin



Apo C II, Lipoprotein lipaz aktivatörüdür



D) Fosfotidil etanolamin



Apo B 48 ince bağırsaklarda sentezlenir ve şilomik-



E) Fosfotidil inozitol 4,5 bifosfat



ronun paketlenmesini sağlar.



Doğru cevap: E



L İP İD L E R



Otozomal resesif geçişli olan bu hastaların plazma­ sında Apo B içeren pre- beta ve beta-iipoprote-



27 6



Fosfatidil vardır.



inositol’ün



birkaç



önemli



görevi



1. Membranlarda



bulunan Fosfatidil inositol, etkisi ile yıkılırsa sekonder messenger olarak rol alır



LIP ID L ER



fosfolipaz-C



2. Membranlar üzerinde özel proteinlere bağlanma bölgeleri oluşturur. Örneğin alkalen fosfataz, lipoprotein lipaz, asetil kolin esteraz gibi enzimler, toksoplazma, tripanazoma ve leishmanya gibi parazitler bu bölgelere bağlanır.



3. Membranlardaki fosfatidil inositol Fosfolipaz A-2 tarafından yıkıldığı zaman ARAŞİDONİK ASİD meydana gelir. Doğru cevap: E



226.Aşağıdaki sfingolipidlerden hangisi apopitoz, hücre farklılaşması ve yaşlanmasında önemli rolü bulunan bir ikincil habercildir? A) Seramid B) Sfingomyelin C) Galaktoserebrozid D) Glukoserebrozit E) Gangliozid



Seramid; Endoplazmik retikulumda serinden sen­ tezlenir. Apopitoz, hücre siklüsü, hücre farklılaş­ ması ve yaşlanmasında önemli rolü olan bir ikincil habercidir. Doğru cevap: A



224. Membranlarda bulunan ve bazı enzimler ve parazitler için bağlanma bölgesi oluşturan fosfolipid aşağıdakilerden hangisidir?



227. Yapısında fosfat içeren aşağıdakilerden hangisidir?



A) Fosfatidil inositol



B) Lesitin



A) Sülfatid



C) Kardiolipin



D) Fosfatidil serin



B) Sfingomyelin



E) Sfingomiyelin



tek



sfingolipid



C) Galaktoserebrozid D) Globozid



membranlar üzerinde glikozilfosfatidilinozitol (GPİ) kancası şeklinde bulunur ve bu noktalar özel bazı proteinlere bağlanma bölgeleri oluşturur. Örneğin alkalen fosfataz, lipoprotein lipaz, asetil kolin esteraz ve 5’nükleotidaz gibi enzimler, toksoplazma, tripanazoma ve leishmanya gibi parazitler bu Fosfatidil



inozitol,



bölgelere bağlanır.



Paroksismal nokturnal hemoglobinüri (PNH); Eritrosit zarındaki glikozile fosfatidil inozitol (GPİ) kancasının kusuruna neden olan mutasyonlar nedeni ile gelişen bir hastalıktır. Doğru cevap: A



225. Diyetle fazla miktarda karbonhidrat alınması aşağıdaki lipoproteinlerden hangisinin sente­ zini artırır?



E) Gangliozid



Sfingomyelin; Seramid üzerine, fosfokolin eklen­ mesi ile oluşan maddeye sfingomiyelin adı verilir. Sfingomyelin sfingolipidler içerisindeki tek fosfolipidtir. Sfingomiyelin özellikle sinir liflerindeki myelin kılıfının önemli bir bileşenidir. Sfingomiyelin yapısında ağırlıklı olarak lignoserik ve nervonikasit gibi daha uzun zincirli yağ asitleri bulunur. Doğru cevap: B



228.Beta glukozidaz eksikliği, osteoporoz ve uzun kemiklerde erozyon ile seyreden, glikolipidoz aşağıdakilerden hangisidir? A ) Tay-sachs B) Sandhoff



A) Şilomikronlar B) Çok düşük dansiteli lipoproteinler C) Yüksek dansiteli lipoproteinler D) Düşük dansiteli lipoproteinler E) Lipoprotein (a)



VLDL, karaciğerde, özellikle de karbonhidrattan zengin bir yemek yedikten sonra sentezlenir. Koles­ terol, apoproteinler (özellikle apo B-100) ve fosfolipidlerle paketlenen triaçil gliserollerden oluşur ve kana salınır.



Doğru cevap: B



C ) Niemann Pick D) Gaucher E) Metakromatik Lökodistrofi



Gaucher hastalığı en sık görülen glikolipidozdur. Bu hastalarda beta glukozidaz enzimi eksik olup biriken madde glukoserebrozid’ tir. Hastalarda os­ teoporoz, organomegali ve uzun kemiklerde erozyon görülmektedir. Doğru cevap: D



1



2 77



A ) Fabry B) Farber C ) Gaucher



önemli olan tek mekanizmayı oluşturur. Bunlar kolesterol atılımını, hem kolesterolün metabolik bir ürünü olarak, hem de kolesterolün safraya atılımı için gerekli esas çözücü olarak etki ederek sağlar. Bağırsaktaki bakteriler safra tuzlarından glisin ve taurini ayırabilirler, ayrıca primer asidlerin bir kısmının hidroksil grubunu çıkararak sekonder safra asidlerini oluşturabilirler. Böylece kolik asitten deoksikolik asid, kenodeoksikolik asitten litokolik asid oluşur.



D) Niemann-Pick



Doğru cevap: C



E) Tay-Sachs Seram idaz eksikliğine bağlı olarak seramid birikimi, kemik ve eklem deformasyonları, subkutan nodüller varsa akla gelmesi gereken tablo Farber hastalığıdır.



Doğru cevap: B



230.Lizozomal asit lipaz eksikliği ile giden hastalık aşağıdakilerden hangisidir? A) Refsum B) Zellvveger C ) Gaucher D) VVolman



232.Kolesterolün safra asitlerine dönüşümü hangi vitamin eksikliğinde azalır? A) Vitamin A



B) Vitamin C



C) Vitamin D



D) Vitamin E E) Vitamin K



Vitamin C, redüktan bir madde olup indirgeyici biyosentez reaksiyonlarında gerekli olan bir vitamindir. Dolayısı vitamin C eksikliğinde kolesterolden safra asit sentezinde aksaklık görülebilir.



Doğru cevap: B



E) Addison Lizozomal kolesteril esteraz (= lizozomal asit lipaz ) eksikliğinde VVolman hastalığı görülür. Bu hastalıkta, lizozomda kolesterol ester birikimi, steatore, kusma, karın şişliği gibi GİS bulguları, hepatosplenomegali, anemi ve adrenal kalsifikasyon görülmektedir.



233.İnsülin, apolipoprotein C II ve heparin tarafından aktive edilen enzim hangisidir? A) Lipoprotein lipaz



Doğru cevap: D



B) Hormon sensitif lipaz C) Kolesistokinin D) Lesitin kolesterol açıl transferaz (LCAT)



231 .Aşağıdakilerden asitidir?



hangisi sekonder bir safra



A) Glikokolik asit B) Taurokolik asit C) Litokolik asit



E) Açil KoA kolesterol açil transferaz (ACAT) Apoprotein C II ve heparin tarafından aktive edilen enzim lipoprotein lipazdır. Toklukta artan insülin lipoprotein lipazı aktive ederek kandaki lipidlerin temizlenmesini sağlar.



D) Kenodeoksikolik asit E) Kolik asit Safra asidleri karaciğerden ayrılmadan önce bir molekül glisin veya taurin ile konjuge edilir. Oluşan yeni bileşikler safra tuzları olarak adlandırılırlar ve bunlar, glikokolik asid, glikokenodeoksikolik asid, taurokolik asid ve taurokenodeoksikolik asittir. Safra tuzları safra asidlerinden daha amfipatik oldukları için deterjan etkileri fazladır. Safrada sadece konjuge formları olan safra tuzları bulunur. Taurin, sistein katabolizmasının bir son ürünüdür. Safra tuzları kolesterol atılımı için



Doğru cevap: A 234.Sırasıy!a trigliserid ve kolesterol miktarı en fazla olan lipoproteinler hangisinde birlikte verilmiştir? A) VLDL-LDL B) Şilomikron-HDL C) VLDL-HDL D) Şilomikron-LDL E) HDL-LDL



LIPIDLER



229.Seram idaz enzim eksikliğine bağlı lizozomlarda seramid birikimi ile karakterize, klinik olarak kaba ses, kahverengi döküntülerle seyreden dermatit, kemik ve eklem deformasyonları, subkutan nodüllerin görüldüğü hastalık hangisidir?



278



Şilomikronlar yoğunluk açısından en az, boyut açısında en büyük partiküllerdir ve en az protein,



LİPIDLER



en çok lipid (% 85-89 triaçilgliserol) oranına sahiptirler. VLDL ve LDL'ler daha yoğundurlar çünkü protein oranı şilomikrona göre daha fazladır. HDL partikülleri plazma lipoproteinlerinin en yoğun olanı aynı zamanda protein ve fosfolipid açısından en zengin olanıdır.



236. ATP bağımlı kaset taşıyıcı I mutasyonu bulunan; reküran polinoropati, lenfodenopati, portakal rengi tonsiler hiperplazi, hepatosplenomegali görülen ve HDL’nin bulunmadığı bir hastada tanınız nedir? A) VVolman hastalığı C) Abetalipoproteinemi



B) Masif Şilomikronemi D) Zellvveger sendromu



E) Tangier hastalığı LDL, VLDL’ye göre daha az triaçilgliserol içermesine karşın kolesterol ve kolesterol esterleri açısından zengindir. LDL partiküllerinin ana işlevi dokulara kolesterol sağlamaktır. Bunu hem hücre yüzeyine temas ettiklerinde hücrelerin membranları üzerine serbest kolesterolü bırakarak, hem de Apo B 100’ü tanıyan hücre yüzey reseptörlerine bağlanarak yaparlar.



Doğru cevap: D 235.Yirmibeş yaşında steatore, ataksi, nistagmus, retinitis pigmentosa görülen ve vitamin E sevi­ yeleri ölçülemeyecek kadar düşük olan bir kişide mikrozomal triaçilgliserol transfer protein eksikliği saptanmıştır.



Bu hastada aşağıdaki hastalıklardan hangisinin olma olasılığı en yüksektir? A) Refsum hastalığı B) VVolman hastalığı C) Abeta lipoproteinemi D) Akrodermatitis enteropatika E) Tangier hastalığı Abetalipoproteinemi



(akantositoz); Otozomal ressesif olan bu hastalığa mikrozomal triaçilglise­ rol transfer protein eksikliği yol açar.



Bu protein, ince bağırsaklarda şilomikron sente­ zinde Apo B-48'e triaçilgliserollerin eklenmesi, aynı zamanda karaciğerde VLDL sentezi sırasında triaçilgliserollerin Apo B-100 ile birleşmesi için gereklidir. Bu hastalarda Apo B içeren lipoproteinler üretiiemez. Plazmada kolesterol, trigliserid düzeyleri çok düşük, VLDL ve şilomikronlar azalmıştır.



Analfalipoproteinemi (Tangier hastalığı); ATP bağımlı kaset taşıyıcı i mutasyonu olan bu hasta­ larda Apo A I ve A II sentezi azalmıştır.



Plazmada HDL yoktur. Kolesterol esterleri RES de birikir. Hipertrofik portakal renkli tonsilleri olan hastanın, farinks ve rektal mukozası da por­ takal rengindedir. Tekrarlayan periferik nöropati, splenomegali ve korneal infiltrasyonlar görülen bu hastalarda prognoz genel olarak iyidir.



Doğru cevap: E



237. Gliburid, tolbutamid gibi oral hipoglisemik ilaçların inhibe ettiği enzim hangisidir? A ) Lipoprotein lipaz B) Karnitin palmitoiltransferaz C) Hormon sensitif lipaz D) Lesitin kolesterol açil transferaz ( LCAT ) E) Asetil KoA karboksilaz Karnitin açil transferaz enziminin iskelet kasla­ rında doğumsal yokluğu tekrarlayan kas zayıflı­ ğına ve miyoglobinüri ile sonuçlanan bozuk yağ asidi oksidasyonuna yol açar. Benzer bir şekilde hipoglisemik sülfonilüreler olan glibürid ve tol­ butamid, karnitin açil (palmitoil) transferazı inhibe



ederek yağ asidi oksidayonunu engeller. Doğru cevap: B



238. Aşağıdakilerden gerekli değildir?



hangisi



A) Asetil KoA



yağ



asit



sentezi



B) NADPH



C) ATP



D) FAD* E) Bikarbonat



Temel klinik bulgular; steatore (infantlarda yağda eriyen vitaminlerin emilemez), nörolojik bozuk­ luklar (ataksi, nistagmus, inkontinans ve retinitis pigmentosa gibi bulgular 20-30 yaşlarda belirlenir) ve % 50-70 hastada periferik yaymada çıkıntılı eritrositler olan akantositler görülür. E vitamini gibi yağda çözünen vitaminler çok düşük seviyeler­ dedir. Tedavide yüksek doz E vitamini, kısa, orta zincirli yağ asitlerinden zengin diyet uygulanır. Doğru cevap: C



Yağ asit sentezinin sitozolde başlayabilmesi için mutlaka dört şeye ihtiyaç vardır. 1. Asetil KoA 2. C 0 2 genellikle bikarbonat formunda bulunur 3. ATP 4. NADPH FAD+ ve NAD+ yağ asit sentezi değil yağ asit yıkı­ mında gereklidir. Doğru cevap: D



1. Tetrahidrofolik asit için tek karbon birimlerinin başlıca kaynağı olan amino asit aşağıdakilerden hangisidir? A) Serin



B) Metiyonin



C) Glisin



D) Histidin



Riboflavin, güneş ışığındaki ultraviyoleden en ko­ lay zarar gören vitamindir. UV ışından kolay zarar gördüğü için fototerapi alan yeni doğanlarda eksikliği gelişebilir. İnsanlarda riboflavin eksikliğinde daha çok ektodermal kökenli dokular etkilenir. Eksiklik belirtileri; Büyüme geriliği, cheilosis (ağız köşelerinde soluk­ luk, eritem ve çatlaklar), bulanık görme, glossit, magenta dili (mor renkli ve atrofik dil papillaları), seboreik dermatit, anemi, fotofobi ve lakrimasyon



E) Alanin



Tetrahidrofolat, serin, glisin ve histidin gibi vericilerden tek karbon parçalarını alır, amino asitlerin, pürinlerin ve timidin (DNA’nın pirimidin bazı) sentezindeki ara metabolitlere taşır.



Serin aminoasidi tek karbon birimlerinin ana kaynağıdır. Serin glisin dönüşümünde THF’den, N5-N10-metilenTHF oluşur. Bu madde tek karbonlu birim metabolizmasında merkezi rol oynar.



(ağlayan vitamin eksikliği) şeklinde görülmektedir.



Doğru cevap: B



4.



Doğru cevap: A



2. Vücuttaki dem ir dağılımına bakıldığında demir m iktar olarak en fazla nerede bulunur?



İnsülin reseptörlerine bağlanabilmesi için aşa­ ğıdaki metal iyonlarından hangisine gerek du­ yar? A) Sodyum



B) Potasyum



A) Transferrine bağlı halde.



C) Klor



B) Ferritine bağlı depo halde.



D) Çinko



C) Eritrositler içerisinde hemoglobin yapısında.



E) Krom



D) Kastaki miyoglobinin yapısında. E) Sitokromların yapısında. Hemoglobin, miyoglobin, sitokromlar gibi hemproteinlerin yapısına katılan demir insan vücudu için önemlidir. 70 kilo olan bir insanın vücudunda ortalama 3 - 4 gr dem ir bulunur. Vücuttaki demir dağılımına batkımızda en fazla dem ir eritrositlerdeki hemoglobinin yapısında (2500 mg), ikinci sırada 1000mg demir ferritine bağlı bir şekilde depo halde bulunur.



İnsülin pankreasın beta hücre ribozomlarında önce pre-proinsülin şeklinde sentezlenir. Pre-proinsülin, endoplazmik retikulumun lümenine gelince sinyal peptidini kaybeder. Oluşan proinsülin golgi aparatında proteazların etkisi ile C peptidini kaybe­ der. C peptidini kaybeden insülin, çinko iyonu ile



veziküllerde depolanır. İnsülin, hedef dokudaki plazma membranı üzerinde özel reseptörüne bağlanır. Membran reseptörü bir



Doğru cevap: C



glikoproteindir. İnsülinin reseptörlerine bağlana­ bilmesi için krom iyonuna gerek duyulur. Krom (+3 değerlikli) ayrıca glukoz tolerans faktörü olarak



3. Normal yolla zamanında doğan bir yenidoğan sa­ rılık nedeniyle fototerapi alıyor. Bir süre sonra ağız köşelerinde eritem ve çatlaklar, gözlerde sulanma, seboreik dermatit bulguları gelişiyor.



da adlandırılır. İnsülinin normal fonksiyon görebil­ mesi için, krom esansiyel bir elementtir. Kromun tirozin kinazı aktive ederek ve insülin reseptörünün insüline olan duyarlılığını artırarak kolaylaştırdığına inanılmaktadır. Buna bağlı olarak, krom eksikliğinde insülin aktivitesinin olumsuz yönde etkilenerek glukoz düzeyinde artışla kendini göstereceği saptanmıştır.



Bu çocukta en olası vitamin eksikliği aşağıdakilerden hangisidir?



A) Tiamin C) Niasin



B) Riboflavin D) Folik asit



E) Pantotenik asit



Doğru cevap: E



5.



Aşağıdaki folik asit türevi bileşiklerden hangisi folik asitin en redükte ve inaktif formudur?



Tetrahidrofolik asitin, tek karbon birimlerini sağladığı diğer tüm reaksiyonlarda, N5, N10 metilen - THF,



A) N6*10- Formil- tetrahidrofolat



metil grubu aktarıldıktan sonra THF’a dönerken, bir tek bu reaksiyonda N5,N10 metilen - THF direkt olarak DHF’a dönmektedir.



B) N5- N10- Metenii- tetrahidrofolat C) N5- N10- Metilen- tetrahidrofolat



Doğru cevap: D



D) N5- Formimino- tetrahidrofolat E) N5- Metil- tetrahidrofolat Folik asitin biyolojik aktif şekli tetrahidrofolik asittir (THF). THF, aktive olmuş metil, metilen, metenii, formil ve formimino gibi tek karbon birimlerinin taşıyıcısıdır. Folik asitin en redükte formu N5- metil tetrahidrofolattır. Kobalamin eksikliği belirtileri, kemik iliğinde, eritropoetik dokuda ve ince bağırsak mukoza hücreleri gibi hızlı bölünen hücrelerde çok belirgindir. Bu dokular DNA replikasyonunda gerekli olan nükleotidlerin sentezi için tetrahidrofolatın, N5N10-metilen ve N10-formil şekillerine gereksinim gösterirler. Vitamin B12, etkisi ile homosisteinden metiyonin oluşurken, aynı reaksiyonda N5-



metiltetrahidrofolat—>



THF’e



dönüşür.



Ancak vitamin B12 eksikliğinde bu reaksiyon gerçekleşemez ve folik asitin en redükte formu olan N5 - metil tetrahidrofolat dokularda birikir. Buna folat tuzağı adı verilmektedir. Sonuç olarak tetrahidrofolat azaldığı için, folik asitin en aktif formları olan N5-N10-metilen ve N10- formil THF oluşamaz. Böylece kobalamin



eksikliğinin, pürin ve timin sentezi için gereken aktif tetrahidrofolat şekillerinin eksikliğine yol açar. Sonuç olarak bu durum megaloblastik anemiye yol açar.



Doğru cevap: E



6. Aşağıdaki reaksiyonlardan hangisinde N5-N10 metilen tetrahidrofolat, metil grubu aktarırken direkt olarak dihidrofoik asite dönüşmektedir? A) Pürin halkasına 2. karbon atomunun eklenmesi B) Pürin halka yapımına 8. karbon atomunun ek­



7. Aşağıdakilerden hangisi enzimlere prostetik grup olarak bağlanmaz? A) Piridoksal fosfat C) Tiamin pirofosfat



B) Biotin D) Çinko



E) Tetrahidrofolat Prostetik grup, enzim yapısından ayrılmayan ve sıkıca bağlanmış koenzimlere denir. Bunlar proteinin yapısına kovalent veya kovalent olmayan güçlerel bağlanmış olabilir. Piridoksal fosfat, FMN, FAD, biotin, tiamin pirofosfat ve kobalt, bakır, mag­ nezyum, çinko, mangan gibi metal iyonları örnek verilebilir. Metaller en yaygın prostetik gruplardır. Tek karbon birimlerinin taşınmasında görev alan tet­ rahidrofolik asit, enzimlerin yapısında prostetik



grup bağlanmaz Doğru cevap: E



8. Aşağıdaki vitaminlerden hangisinin eksikliğinde kolesterol, 7 alfa-hidroksikolesterole dönüşemçz? A) Pridoksal fsofat C) Vitamin B12



B) Vitamin C D) Biyotin



E) Pantotenik asit Kolesterolden safra asiti sentezi, D vitamini sen­ tezi ve steroid hormon sentezi gibi indirgeyici reaksiyonlarda önemli bir indirgeyici olan C vitami­ nine ihtiyacın arttığı düşünülmektedir. Bu vitaminin eksikliğinde bu tip reaksiyonların azalır.



lenmesi C) N-forominoglutamatdan glutamat oluşumu



D) Deoksiüridilattan timidilat oluşumu E) Serinden glisin oluşumu Üridin RNA'nın karektersitik pirimidin bazı iken, timidin DNA’ya özgü pirimidin bazıdır. Timidin ile üridin arasındaki tek fark üridin’e folik asitten bir metil grubu eklenmesidir. Bu işlemde görevli olan



Timidilat sentaz; N-5.N-10 metilen tetrahidrofolikasitten bir metil grubu alarak deoksi-Uridilat’ı (dUMP), deoksi-Timidilat’a (dTMP) çevirir. Bu esnada N5,N10 metilen Tetrahidrofolat (THF), dihidrofolata (DHF) dönüşür.



Safra asitleri karaciğerde çok basamaklı bir metabolik yol ile sentez edilirler ve sonuçta primer safra asitleri olan kolik asit ve kenodeoksikolik asittir. Safra asidi sentezinde hız kısıtlayıcı basamak, kolesterol halkasına mikrozomal sitokrom p 450 7-a-hidroksilaz tarafından, hidroksil grubunun



bağlanmasıdır. Sonuç olarak C vitamini eksikliğinde 7 alfa hidroksilaz basamağı inhibe olduğu için, kolesterol, safra asitlerine dönüşemez ve kolesterol birikimi görülür.



Doğru cevap: B



281



Steroid hormonlara benzer şekilde etki eden A vitamini formu aşağıdakilerden hangisidir? A) Beta karaten



B) Retinol



C) 11-cis-retinal



D) All-trans-retinal E) Retinoik asit



Retinalin okside olması ile oluşan retinoik asit A vitamini türevleri içerisinde steroid hormon etkisine sahip tek türevdir. Retinoik asit, vücutta



Aminoaçil-tRNA sentetazlar: Bu enzimler amino asitlerin kendi tRNA’larına bağlanmasını sağlar. Her amino asit ve tRNA’sı için kendine özgü bir aminoaçil-tRNA sentetaz enzimi vardır (Şekil 8-24). İki aşamalı bir reaksiyonla amino asitin tRNA’sına -3’ ucundaki adenine kovalan olarak bağlanması sağlanır. Bu reaksiyon için ATP ve magnezyum ge­ reklidir. ATP —>AMP+PP olacak şekilde parçalanır.



indirgenemez ve bu yüzden retinal ya da retinole dönüşemez.



Aminoasit AminoaçiltRNA sentetaz



(D



Retinoik asit, epitel dokusu için gerekli olan A vitamini formudur. Retinoik asit etki açısından ste­ roid hormonlar ve D vitaminine benzer. Aktifleşmiş retinoik asit-reseptör kompleksi, retinoide-özgü RNA sentezini uyarmak üzere çekirdek kromatiniyle etki­ leşir. Bu durum, fizyolojik fonksiyonların bir kısmında aracı olan özgül proteinlerin senteziyle sonuçlanır.



d >



ATP - PPİ—► ppi



2Pİ



■AMP-Amino asit



AMP



Örneğin, epitel dokuda keratin gen ifadesini kontrol ederler. Özgül retinoik asit-reseptör proteinleri,



steroid, tiroid hormonları ve 1,25-dihidroksikoiekalsiferol transkripsiyon düzenleyicileri ailesinin



CCA-Amino asid



bir bölümünü oluştururlar.



Doğru cevap: B



10. Reseptör aracılı endositoz için aşağıdaki mine­ rallerden hangisi gereklidir? A) Sodyum



B) Klorür



C) Potasyum



D) Kalsiyum E) Fosfat



Hücre membranında bir diğer taşınma şekli endositozdur. Örneğin polisakkarit, proteinler ve polinükleotidler gibi büyük moleküller endositoz yolu ile hücre içine alınırken, hücre dışına eksositoz ile atılmaktadır. Endo veya eksositoz vezikül oluşumu ile gerçekleştirilmektedir. Endositoz için ATP, kalsiyum ve hücrenin kontraktil bileşenleri gereklidir. Endositoz fagositoz ve pinositoz olmak üzere ikiye ayrlır.



Aminoaçil-tRNA



Aminoaçil tRNA sentetaz



Doğru cevap: B



12. Aşağıdakilerden koenzimlerden hangisi 340 nm dalga boyundaki ultraviyole ışığı absorbe ettiği için çeşitli enzimlerin aktivitesinin ölçümünde kullanılır? A) NADH



Doğru cevap: D



B) FADH2 D) GTP



C) FMNH2



E) ATP 11. Protein sentezi sırasında amino asitleri tRNA’lara bağlayan aminoaçil tRNA sentetaz enziminin düzenlediği basamakta kofaktör ola­ rak görev alan mineral hangisidir? A) Bakır



B) Magnezyum D) Selenyum



C) Çinko



E) Molibden



Niasin veya nikotinik asit bir piridin türevidir. Biyolojik olarak aktif olan koenzim şekilleri,



nikotinamid adenin dinükleotid (NAD+) ve onun fosforile şekli olan nikotinamid adenin dinükleotid fosfattır (NADP+). Nikotinik asitin bir türevi olan ve karboksil grubu yerine amid grubu içeren nikotinamid de diyette bulunur. NAD+ ve NADP+; oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında koenzim olarak iş görürler.



VİTAMİNLER



9.



282



V İT A M İN L E R



NAD bağımlı dehidrogenazlar oksidatif yollardaki oksido-redüksiyon reaksiyonlarını katalizlerken, NADP bağlı dehidrogenazlar indirgeyici biyosentez reaksiyonlarında rol oynarlar.



NADH özellikle 340 nm dalga boyunda verdiği absorbans nedeni ile birçok enzimin (ALT, AST vB) tayininde kullanılan kitlerin temel prensibini oluşturmaktadır. Buradaki katalitik aktivite 340 nm’de absorbans azalmasının ölçümüyle belirlenir.



Doğru cevap: A



W 13. Aşağıdaki vitaminlerden hangisi adipoz dokuda hormon sensitif iipazı inhibe ettiği için hiperlipidemi tedavisinde kullanılır? A) Riboflavin B) Pantotenik asid C) Nikotinik asid D) Folik asid E) Vitamin E Niasin ve nikotinik asit, (1.0 - 1.5 g/gün veya RDA’nın 100 katı dozda), dolaşımdaki serbest yağ asitlerinin kaynağı olan yağ dokusunda lipolizi güçlü bir şekilde baskılar. Çok yüksek Niasin



Bitki ve memelilerde (kobaylar ve primatlar hariç) glukronik asit, C vitaminin öncüsüdür. İnsanlarda D-glukronik asitten L-askorbik asid sentezleyen L-gulonolakton oksidaz enzimi bulunmadığı için C vitamini esansiyeldir. Glukoz 6 P Fosfoglukomutaz Glukoz 1 P UTP UDP Glukoz Pirofosforilaz ,S *P P i-> 2 P i UDP - Glukoz NAD* UDP-Glukoz DH a2 NADH + H* + H20 UDP-Glukuronat ^— KJDP Glukuronat NADP* NADH + H* L- Glukonat L- glunolakton L- glunolakton oksidaz



t



3 keto L- gulonat |'-~ +Co2



Askorbik asit



Glukronik asitten Askorbik asit sentezi



kullanımında niasin makulopatisi denen makula ve retina kalınlaşması meydana gelir, bunun sonucunda bulanık görme ve körlük gelişebilir.



Doğru cevap: A



Karaciğer, dolaşımdaki yağ asitlerini triaçilgliserol sentezi için substrat olarak kullanır. Böylece niasin,



15. Aşağıdaki reaksiyonlardan hangisinde tetrahidrofolik asit türevleri koenzim olarak görev rol alm az?



karaciğerde, çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) üretimi için gerekli olan triaçilgliserol sentezinde azalmaya neden olur. Düşük dansiteli lipoprotein (LDL, kolesterolden zengin lipoprotein), plazmada VLDL’den türer. Sonuçta,



hem plazma triaçilgliserol (VLDL’de) düzeyi, hem de kolesterol (VLDL ve LDL’de) düzeyi azaltılır. Bu nedenle niasin, VLDL ve LDL’nin birlikte yükseldiği tip II b hiperlipoproteinemi tedavisinde kullanışlıdır. Doğru cevap: C



14. Bir canlının C vitamini sentezleyebilme yetene­ ği hangi enzimin varlığına bağlıdır? A) L-gulonolakton oksidaz B) Askorbat oksidaz C) UDP-glukoz dehidrogenaz



D) Ksilitol dehidrogenaz E) Aldoz redüktaz



A) Glisinden serin sentezi B) Histidin katabolizması C) Homosisteinden metiyonin sentezi D) Timidilat sentezi E) Alaninden piruvat sentezi Folik asitin kullanıldığı başlıca reaksiyonlar; Glisin serin dönüşümü, Histidin katabolizması sıra­ sında FİGLU’nun glutamata dönüşümü, dUMP’nin dTMP’ye çevriminde yer alan timidilat sentaz reak­ siyonu, Homosisteinden Metyonin sentezi ve Pürin sentezi olarak özetlenebilir. Alaninden pirüvat sentezinde Alanin aminotransferaz enzimi görev alır ve kofaktörü piridoksal fosfattır.



Doğru cevap: E



16. Rodopsinin yapısında, opsine kovalent olarak bağlı bulunan ve ışığı emen pigment yapısında yer alan A vitamini türü aşağıdakilerden hangi­ sidir?



Transkripsiyon faktörlerinin yapısı için özellikle çinko gerekir. Transkripsiyonda görev alan RNA polimeraz da çinko içeren bir enzimdir.



Doğru cevap: C



A) 11-cis-retinal B) All-trans-retinal C) Retinol (Vitamin A)



19. Aşağıdakilerden hangisi kofaktör olarak çinko içermez?



D) All-trans-retinoik asit E) 9-cis-retinoik asit



A) Karbonik anhidraz A vitamini, çomak ve koni hücrelerindeki görme pigmentlerinin bir bileşenidir. Retinadaki çomak



B) Alkalen fosfataz C) RNA polimeraz



hücrelerinin görme pigmenti olan rodopsin, opsin proteinine özel olarak bağlanmış olan 11-cis retinal’den oluşur. Rodopsin ışığa maruz



D) Süperoksit dismutaz E) Sitokrom oksidaz



kaldığında, görme pigmentinin renksizleşmesiyle sonuçlanan bir dizi fotokimyasal izomerizasyonlar olur. Bu sırada 11-cis retinal, all-transretinal ve opsin’e dönüşür. Bu işlem bir sinir uyarısına sebep olur ve uyarı optik sinirle beyine taşınır. Rodopsinin rejenere olması, ali trans retinalin tekrar 11-cis retinale izomerizasyonunu gerektirir.



Kofaktör olarak çinko içeren başlıca enzimler; Alkalen fosfataz, DNA polimeraz, RNA polimeraz, karbonik anhidraz, süperoksit dismutaz ve laktat dehidrojenaz.



Sitokrom oksidaz, demir ve bakır içeren enzimdir. Bu enzim elektron transport zincirinde kompleks IV olup oksijene elektron transferini sağlar.



Doğru cevap: A



Doğru cevap: E



17. İnsülinin depolanmasında fizyolojik önemi olan eser element aşağıdakilerden hangisidir? A) Çinko



B) Krom D) Selenyum



C) Magnezyum



20. Çinko, bakır, selenyum ve kurşun gibi eser elementlerin ölçülmesinde kullanılan başlıca yöntem aşağıdakilerden hangisidir?



E) Bakır A) X- Ray kristalografi B) Nükleer manyetik rezonans (NMR) spektros-



Polipeptid yapıda bir hormon olan insülin birbirleri­ ne disülfid köprüleri ile bağlı olan iki polipeptid zincirinden kuruludur. Aktif İnsülin 21 amino asit kapsayan bir A zinciri ile 30 amino asit kapsayan bir B zinciri içerir.



kopi C) Poliakrilamid jel elektroforezi



D) Atomik absorbsiyon spektrofotometri E) Tandem Mass spektrometri



İnsülin pankreasın beta hücre ribozomlarında önce pre-proinsülin şeklinde sentezlenir. Pre-proinsülin, endoplazmik retikulumun lümenine gelince sinyal peptidini kaybeder. Oluşan proinsülin golgi aparatında proteazların etkisi ile C peptidini kay­ beder. C peptidini kaybeden insülin, çinko iyonu



Atomik absorbsiyon spektrofotometri, eser miktar­



daki metallerin (ppm ve ppb düzeyde) kantitatif analiz için kullanılmaktadır. Atomik absorbsiyon spektrofotometri ile analizi yapılan bazı elementle­ re; Çinko, bakır, selenyum, mangan, molibden, krom, kurşun ve kobalt örnek verilebilir.



ile veziküllerde depolanır. Doğru cevap: A



Doğru cevap: D



18. Replikasyon ve transkripsiyonda görev alan polimeraz enzimlerinin yapısı için gerekli olan metal iyonu aşağıdakilerden hangisidir?



21.



Aşağıdaki vitaminlerden hangisinin eksikliğinde periferik veya santral sinir sistemi etkilenmez? A) C vitamini



A) Kadmiyum



B) Kobalt D) Kalsiyum



C) Çinko E) Demir



C) Piridoksin



B) E vitamini D) Bn vitamini E) B12 vitamini



28 4



VİTAMİNLER



Askorbik asit eksikliği skorbüt’e yol açar. Bu has­ talıkta özellikle hidroksi-prolinden fakir yetersiz bir kollajerı nedeniyle, periost altına kanama (ve bunun sonucu olarak, özellikle hareketle şiddetli ağrı: psödoparalizi), deri ve mukozalara kanama, diş eti kanaması, dişlerde gevşeme ve dişlerin kaybı, kemikleşmenin durması, yara iyileş­ mesinde gecikme görülür. Kostakondral kıkırdak bileşiminde dikensi çıkıntılar tipik fizik muayene bulgusudur. C vitamini eksikliğinde, daha çok kollajen yetmezli­ ğine ait bulgular vardır. Sinir sistemi ile ilgili bulgu



pek görülmez. Periferik ve santral sinir sistemi en çok B- kompleks vitaminlerinin değişimleri ile fonksiyon bozukluğu gösterir.



B12 vitamini eksikliğinde periferik nöropati görü­ lür.



Pridoksin, eksikliğinde glutamattan GABA oluşu­ mu yavaşlar ve epileptiform kramplar ve konvülziyon görülür. Tiyamin eksikliği çoğunlukla kronik alkolizm ile birliktedir. Hastalık, VVernicke ensefalopatisi ve Korsakof psikozundan oluşmaktadır. Hastalarda progresif ataksi, spastik parapleji, mental konfüzyon, apati, hafıza kaybı ve nistagmusla ilerler, ensefalopati tablosu tiyamin verilmesi ile geriler­ ken, Korsakoff psikozu gerilememektedir. Vitamin E eksikliğinde ise posterior spinal kord yıkımı ile birlikte periferal nöropati izlenebilir. Doğru cevap: A



22. A vitamini türevleri ile ilgili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğru değildir? A) Retinol, retinil esterleri şeklinde başlıca karaci­ ğerde depo edilir.



B) 11- cis retinal görme pigmenti olan rodopsinin yapısal bileşenidir. C) Diyetle alınan retinol, retinol bağlayıcı protein ile retinil esterleri şeklinde karaciğere taşınır.



D) Retinoik asit vücutta indirgenemediği için retinol veya retinale dönüşemez.



E) Epitel dokusunun farklılaşması ve büyümede etkin olan retinoik asittir. Retinoidler, görme, üreme, büyüme ve epitel dokusunun sağlamlığı için gerekli olan bir grup bileşiktir. “Vitamin A ” genellikle çeşitli biyolojik aktif moleküllerin tümü için kullanılır. “Retinoidler” terimi ise vitamin A aktivitesi göstersin ya da göstermesin vitamin A’nın doğal ve yapay şekillerini içerir.



a. Retinol: A vitaminin primer alkol türevidir. Hayvan dokularında retinol, uzun zincirli yağ asitleriyle oluşturduğu retinil esteri olarak bulunur. Retinol gıdalarla alınan başlıca A vitamini’dir.



b. Retinal: Retinolün oksidasyonundan türeyen bir aldehittir. Retinal ve retinol birbirlerine çevrilebilir. Retinal A vitaminin görme ile ilgili fonksiyonlarında yer alan aldehid formudur.



c. Retinoik asit: Retinalin oksidasyonuyla oluşan asit türevidir. Retinoik asit vücutta indirgene­ mez ve bu yüzden retinal ya da retinole dönü­ şemez. Retinoik asit steroid hormonlara ben­



zer şekilde etki eden ve epitel dokusu için gerekli olan A vitamini formudur. Retinoik asit etki açısından steroid hormonlar ve D vitaminine benzer. Aktifleşmiş retinoik asit-reseptör komp­ leksi, retinoide-özgü RNA sentezini uyarmak üzere çekirdek kromatiniyle etkileşir. Bu durum, fizyolojik fonksiyonların bir kısmında aracı olan özgül proteinlerin senteziyle sonuçlanır. Örne­ ğin, epitel dokuda keratin gen ifadesini kontrol ederler. Özgül retinoik asit-reseptör protein­



leri, steroid, tiroid hormonları ve 1,25-dihidroksikolekalsiferol transkripsiyon düzenleyi­ cileri ailesinin bir bölümünü oluştururlar. d. P-Karoten: Bitkisel yiyecekler p-karoten içerirler. P-karotenin A vitamini aktivitesi retinolün ancak altıda biri kadardır. p-Karotenin antioksidan



etkisi özellikle ön plandadır. Hayvansal kaynaklı gıdalarda bulunan ve diyetle alınan retinil esterleri ince bağırsak lümeninde hid­ roliz edilir ve retinol ile serbest yağ asitleri oluşur. Diyetle alınan bitkisel kaynaklı vitamin A formu olan p-karoten ve diğer karotenoidler, provitamin A yapısında olup bağırsaklardan emildikten sonra bağırsak mukozasında karoten dioksigenaz etkisi ile önce retinal, daha sonra retinole dönüşür. Retinol, ince bağırsak mukoza hücresinde uzun zincirli yağ asitleriyle tekrar esterleştirilir ve şilomikronların yapısına katılarak, önce lenfatik sisteme oradan da genel dolaşıma verilir. Şilomikronların ge­ nel dolaşımda lipoprotein lipaz etkisi ile sindirilmesi ile oluşan şilomikron kalıntısı karaciğer tarafından alındığında retinil esterleri de karaciğere girer ve orada depolanır. Gerek duyuduğunda retinol karaciğerden salınır ve plazmada retinol-bağlayıcı protein (RBP) ta­ rafından karaciğer dışı dokulara taşınır. RetinolRBP kompleksi çevre doku hücrelerinin yüzeyinde bulunan ve retinolün hücre içine girmesini sağlayan özel reseptörlere bağlanırlar. Dokuların çoğu, retinolü çekirdek bölgesine taşıyan hücresel retinolbağlayıcı protein içerir.



Doğru cevap: C



23. Serotonin sentezinde hız kısıtlayıcı basamakta gerekli olan koenzim hangisidir? A) Biyotin C) Tetrahidrobiyopterin



B) Askorbik asit D) Tetrahidrofolik asit



E) Pridoksal fosfat



Serotonin vücutta, fenilalanin hidroksilaz reak­ siyonuna benzer bir reaksiyonla triptofandan sentezlenir. Bu reaksiyonda düzenleyici basa­ mak triptofan hidroksilaz enzimi olup koenzimi tetrahidrobiyopterindir. Ürün, 5-hidroksitriptofan, dekarboksile olarak serotonin oluşur. Serotoninin diğer adı 5-hidroksitriptamindir. Vücutta serotoninin en büyük miktarı intestinal mu­ kozada bulunur. Daha az miktarda trombositlerde ve merkezi sinir sisteminde bulunur. Serotoninin vücutta ağrının algılanması, davranışların nor­ mal ve anormal olarak özellikle affektif hastalıklarda düzenlenmesi, uykunun, vücut sıcaklığının ve kan basıncının düzenlenmesi gibi fizyolojik gö­ revleri vardır.



Doğru cevap: C



25. Asetil KoA’nın yağ asit sentezine girebilmesi için gerekli olan vitamin aşağıdakilerden han­ gisidir? A) Niasin C) Tiamin E) Piridoksin Biotin, karboksilasyon reaksiyonlarında bir koenzimdir. Aktive edilmiş karbondioksitin taşıyıcısı olarak görev yapar. Biotin, biotinebağımlı enzimlerin tizin birimlerinin e-amino gruplarına kovalent olarak bağlanır. Bu maddeye biositin (biotinil-lizin) denir.



ATP bağımlı bir reaksiyon ile bikarbonatın biositine bağlanması ile reaktif bir ürün, yani aktive edilmiş karbondioksitin taşıyıcısı olan karboksi- biositin meydana gelir. Karboksilaz reaksiyonları biotine ek olarak bikarbonat, ATP ve magnezyum gerektirir. Biotin; Başlıca dört enzimatik reaksiyon için gereklidir. 1. Glukoneojenezin karboksilaz,



24. K vitamini eksikliği olan bir kişide aşağıdakilerden hangisinin aktivasyonu azalır? A) Kalsitriol



B) Kalsitonin D) Parathormon



C) Osteokalsin



B) Riboflavin D) Biotin



ilk



enzimi



olan



Pirüvat



2. Yağ asidi sentezinde hız kısıtlayıcı basamağı olan Asetil KoA karboksilaz, 3. Tek C sayılı yağ asidi yıkımında propionil KoA’yı metil malonil KoA’ya çeviren Propionil KoA



karboksilaz, 4. Lösin ve bazı izoprenoid birimleri yıkan 3metilkrotonil KoA karboksilaz.



E) Kollajen K vitaminine, protrombin ve kan pıhtılaşma fak­ törleri VII, IX ve X’un, ayrıca protein C ve protein S’ in karaciğerde aktivasyonu için gerek duyulur. Bu proteinler inaktif öncül moleküller olarak sentez edilirler. Pıhtılaşma faktörlerinin aktivasyonu, glutamik asit birimlerinin vitamin K’ya bağlı bir karboksilasyon reaksiyonu ile y-karboksiglutamata dönü­



şümü ile gerçekleşir. Protrombinin y-karboksiglutamat birimleri negatif yüklü grupları nedeniyle pozitif yüklü kalsiyum iyonları için iyi bir şelatördür. Daha sonra protrombin-kalsiyum kompleksi, trombositlerin yü­ zeyinde bulunan ve kanın pıhtılaşması için gerekli olan fosfolipidlere bağlanma yeteneği kazanırlar.



Doğru cevap: D



26. Aşağıdakilerden hangisi grup transferi tepki­ melerinde koenzim olarak kullanılmaz? A) Koenzim Q B) Koenzim A C) Biotin



D) Vitamin B12 E) Vitamin K Koenzim Q: Oksidatif fosforilasyonda elektron transportunda yer alır. Bu molekül grup transferi



Trombositlere tutunma sonucu protrombinden trombin oluşumunu sağlayan proteolitik dönüşüm hızı artar.



tepkimlerinde kullanılmaz.



K vitamini etkisi ile oluşan y-Karboksiglutamat, pıhtılaşma işlemiyle ilgili olmayan ve fonksiyonu gereği kalsiyum bağlayan diğer proteinlerde de örneğin kemikte osteokalsin’in aktivasyonunda



Biotin: karboksilaz enzimlerinin yapısında alarak karbondioksit transferinde yer alır.



görev alır.



Vitamin K: glutamat grubu transferinde yer alır.



Doğru cevap: C



Koenzim A: Asetil gruplarının transferinde yer alır.



Vitamin B12: metil grubu transferinde yer alır.



Doğru cevap: A



yer



V İT A M İN LER



28 6



27. İnsanda, metil vericisi olarak betain veya metil kobalamin kullanılarak, homosisteinden sentezlenebilen amino asit aşağıdakilerden hangi­ sidir? A) Valin



B) İzolösin



C) Sistin



D) Metionin E) Sistein



Metionin ve ATP, S-adenozilmetionini (SAM) oluşturur. SAM ise bir metil grubu vererek homosisteine dönüşür. Homosistein, B12 vitamini yoluyla tetrahidrofolat havuzundan bir metil grubu alarak metionine tekrar çevrilir.



Doğru cevap: D



Biyotini, biyotin taşıyıcı proteinin lizin kalıntısına (biyositin) bağlayan holokarboksilaz sentaz enziminin yokluğu multipl karboksilaz eksikliğinin nedenidir. Bu enzim biyotinin, biyotin-bağımlı enzimlere bağlanması için gereklidir. Hastalarda



pirüvat karboksilaz, asetil KoA karboksilaz, propionil KoA karboksilaz ve (3-metil krotonil KoA karboksilazda eksiklik ortaya çıkar. Bu hastalarda spesifik olarak propiyonik asidemi oluşur. İdrarda laktat, metilkrotonat, hidroksiizovalerat ve hidroksipropiyonat atılımı artmıştır. Alopesi, perioral cilt lezyonları, işitme kaybı, gelişme geriliği gözlenir. Akut ataklar esnasında hiperamonyemi, dehidratasyon ve ketoasidoz görülür. Propiyonik asidemi tedavisinde yüksek doz biyotin vermek fayda sağlar.



Doğru cevap: E



28. Kurşun zehirlenmesinde, aşağıdakilerden han­ gisinin idrar düzeyinde yükselme beklenir? 30. Vitamin E aşağıdakilerden hangisini oksitlen­ meye karşı koruyarak membran bütünlüğünü sağlar?



A) Aminolevulinik asit



B) Porfobilinojen C) Üroporfirinojen



A) Palmitik asit



D) Hem



B) Poliansatüre yağ asitleri



E) Bilirubin Diyet ve çevresel maruziyetle günlük kurşun alımı 0.2 mg düzeyindedir ve bu düzey 0.6 mg’a çıktığında pozitif kurşun dengesi ortaya çıkar. Kurşunun kandaki yarı ömrü 1-2 aydır. Ancak kemikteki düzeyi, atılım kapasitesi kısıtlı olduğundan alınma miktarındaki artışa bağlı olarak artar, kemikte kurşunun yarılanma ömrü 20-30 yıldır. Kurşun; porfirin sentezinde ALA dehidratazı inhibe ederek önce hücre içi, sonra sırasıyla plazma ve idrar ALA artışına neden olur. Kurşun aynı zamanda eritrosit ferroşelataz enzimini de inhibe eder. Dolayısıyla bu enzimin görevi olan demirin protoporfirin IX içine katılma reaksiyonu aksar ve özellikle eritrosit protoporfirininin serbest formu



artar. Bu



nedenle



kurşun zehirlenmesinin tanısında, kan kurşun ve idrar delta-ALA düzeyleri ile



eritrositlerde protoporfirin miktarının arttığının kanıtlanması önemli göstergelerdir. Doğru cevap: A



C) Sfingolipidler D) Kolesterol



E) Glikoproteinler Vitamin E, membranlardaki en önemli zincir kırıcı antioksidandır. Bu etkisini, erken dönemde Serbest oksijen radikalleri’ni tutarak, hücre membranlarını oksidatif hasara karşı korumak sureti ile gerçekleştirir.



Vitamin E, hücre membranı içindeki poliansatüre yağ asitleri’ni dolayısı ile fosfolipidleri en iyi ko­ ruyan antioksidan özelliğindedir. Aynı zamanda Vit E, köpük hücre (foam celi) oluşumuna neden olan LDL oksidasyonu’nu en iyi engelleyen antioksidandır. Doğru cevap: B



31. Aşağıdaki vitaminlerden hangisi Koenzim A ’nın yapısal bileşenidir? A) Riboflavin



29. Propiyonik asidemi tedavisinde hangi vitaminin yüksek dozlarda verilmesi fayda sağlar? A) Folik asid



B) Niasin D) Riboflavin



C) Pridoksin



E) Biyotin



B) Pantotenat



C) Tiamin



D) Kobalamin



E) Niasin P a n to te n ik a sit, açil gruplarının taşınm asını sağlayan koenzim A ’mn bir bileşenidir. Koenzim A, açil gruplarını taşıyan bir tiyol grubu içerir. Bu



287



Kolesterol, sodyum, bilirübin ve klor ölçümleri rutinde antikoagülansız tüplerle, serumdan çalışılmaktadır. Ancak EDTA’lı tüplerle de çalışılabilir.



Doğru cevap: E



34. Vücutta fazla miktarda kalsitriol varsa, böbreklerde hangisinin sentezi artar?



Doğru cevap: B



32. Aşağıdaki vitaminlerden hangisi kanda dolaşırken düşük dansiteli lipoprotein yapısında taşınır? A) Vitamin D



B) Vitamin E D) Folik asit



C) Vitamin B12



E) Tiamin E vitamini’nin kanda taşınmasında görev alan herhangi spesifik bir taşıyıcısı yoktur. Dolaşımda özellikle VLDL ve LDL gibi lipoproteinlerin yapı­ sında taşınmaktadır. D vitamini, de yağda çözünen bir vitamin. Ancak D vitamini bağlayıcı protein adı verilen özel bir taşıyıcısı var. Folik asit ve tiyamin suda çözünen vitaminlerdir. Dolayısı ile taşıyıcıya ihtiyaç duymazlar. Vitamin B12 ise lipoproteinler ile değil, transkobalamin ile taşınmaktadır. Doğru cevap: B



33. Antiko/agülan olarak EDTA kullanılarak alman bir kan örneğinde hazırlanmış plazmada aşağıdakilerden hangisinin değerlendirilmesi deöildir? A) Kolesterol B) Sodyum C) Bilirübin D) Klor E) Kalsiyum EDTA (Etilen- diamin- tetra- asetik asit), koagülasyon için gerekli olan kalsiyum ile kompleks oluşturan şelatlayıcı bir maddedir. Kalsiyumu şelatlaması nedeniyle, EDTAfotometrik veya titrimetrik yöntemlerle ölçülen kalsiyum ve demir analizle­ rinde kullanılmamalıdır. Antikoagülan olarak diğer testler üzerine etkisi en alt düzeydedir.



A) 24,25- Dihidroksikolekalsiferol B) 25- Hidrosikolekalsiferol C) Kolekalsiferol D) Ergokalsiferol E) 7- Dehidrokolesterol Kalsitriol (1,25-di-OH Ü3i en güçlü vitamin D metabolitidir. Oluşumu, plazma fosfat ve kalsiyum düzeylerince sıkı bir şekilde düzenlenir. Sitokrom p450 1-a,hidroksilaz aktivitesi plazma fosfat düzeyindeki düşme sonucu direkt olarak veya plazma kalsiyumunda azalma durumunda ise paratiroid hormon (PTH) salınımınm uyarılması aracılığı ile indirekt olarak artar. Sitokrom p450 1-a Hidroksilaz aktivitesi ise, reaksiyon ürünü olan 1,25-diOH D? fazlalığında azalır. Kalsitriol sirkülasyonda 25(OH) Vit D’nin % 0.1 inden yüksek değildir. Bu molekül D vitamininin ak­ tif şeklidir. Steroid hormon olarak kabul edilir. Bu hormonun reseptörleri; böbrek, ince bağırsak, ke­ mikte osteoblastlar, paratiroid, pankreas adacık hücreleri ve beyin hücrelerinde bulunur. Otuzdan fazla hedef dokuda transkripsiyon ve nongenomik yolların regülasyonunu sağlar. Hücre büyümesi ve farklı hücre tiplerinin differansiyasyonunu sağlar.



1-a, hidroksilaz, mitokondriyal bir enzim olup negatif feed-back’le kontrol edilir. Ca ve P normale dönünce kalsitriol, kalsitiroik asite (inaktif metabolit) dönüşür. Normal veya yüksek serum Ca ve/veya fosfat konsantrasyonunda, kalsitriolt yüksekliğinde renal 24-a hidroksilaz aktive olur ve 24,25 dihidrokiskolekalsiferol oluşur. Bu metabolit, kemik mineralizasyonunda rol oynayabilir. Fonksiyonu tam bilinmiyor. İnaktif bir D vitamini metaboliti olduğu düşünülüyor. 24-25 (OH ) 2 D3 vit serum seviyesi 1-5 ng/ml dir. Vit D büyük miktarlarda alındıktan sonra bu bileşiğin serum seviyesi yükselir. Bu şekilde D vitaminin fazlası uzaklaştırılmış olur.



Doğru cevap: A



VİTAMİNLER



yapılara örnekler süksinil KoA, yağ açil KoA ve asetil KoA’dır. Pantotenik asit ayrıca, yağ asit sentetaz enzim kompleksi yapısında yer alan açil taşıyıcı protein bölgesinin de yapısal bileşenidir. Pantotenik asit, hem yağ asit sentezi hem yağ asitlerinin yıkımında da gerekli olan bir vitamindir. Pantotenik asit ayrıca alfa-keto asitlerin oksidatif dekarboksilasyon reaksiyonlarında görev alan beş vitaminden biridir.



288



VİTAMİNLER



35. Epitel dokusunun büyüme ve farklılaşması için aşağıdaki A vitamin türevlerinden hangisi ge­ reklidir? A) Retinal



B) Retinol D) Retinil esterleri



C) Beta karaten



E) Retinoik asit Retinoik asit: Retinalin oksidasyonuyla oluşan asit türevidir. Retinoik asit vücutta indirgenemez ve bu yüzden retinal ya da retinole dönüşemez. Retinoik asit steroid hormonlara benzer şekilde etki eden ve epitel dokusu için gerekli olan A vitamini formu­ dur. Retinoik asit etki açısından steroid hormonlar ve D vitaminine benzer. Aktifleşmiş retinoik asit-reseptör kompleksi, retinoide-özgü RNA sentezini uyarmak üzere çekirdek kromatiniyle etkileşir. Bu durum, fizyolojik fonksiyonların bir kısmında aracı olan özgül proteinlerin senteziyle sonuçlanır. Örneğin, epitel dokuda keratin gen ifadesini kontrol ederler.



Özgül retinoik asit-reseptör proteinleri, steroid, tiroid hormonları ve 1,25-dihidroksikolekalsiferol transkripsiyon düzenleyicileri ailesinin bir bölü­ münü oluştururlar.



38. Aşağıdaki elementlerden hangisinin eksikliğin­ de insüline karşı direnç gelişebilir? A) Kobalt C) Bakır



B) Çinko D) Krom E) Demir



İnsülin salınımı bifaziktir. Önce hızlı ve kısa süren bir salınım (depo insülin) ve sonra ise salınım hızı azalır. Daha sonra bu azalmayı takiben uzun süreli bir yeniden salınım gerçekleşir (yeni sentezlenen insülin). İnsülin parsiyel eksositoz ile salınırken beraberinde; çinko, proinsülin ve C-peptid de sa­ lınır. C-peptid, endojen insülini eksojenden ayırt etmek için önemlidir.



İnsülin, hedef dokudaki plazma membranı üzerin­ de özel reseptörüne kuvvetle bağlanır. Membran reseptörü bir glikoproteindir. Böylece insülin fonksiyonunu hücreye girmeden yapar. İnsülinin, reseptörlerine bağlanabilmesi için +3 değerlikli krom iyonuna gerek duyar. Krom eksikliğinde glukoz intoleransı gelişir. Doğru cevap: D



Doğru cevap E



36. Aşağıdaki bileşiklerden hangisinin katabolizması için B12vitamini gereklidir?



A) NADPH B) Flavin adenin dinükleotid



A) Hidroksimetil glutaril-KoA B) Metilmalonil-KoA



C) NADH



C) Süksinil-KoA



D) Flavin mono nükleotid E) Tetrahidrobiyopterin



D) Asetil-KoA E) Asetoasetil-KoA Metilmalonil KoA’nın süksinil KoA’ya dönüşebilmesi için deoksi adenozilkobalamin şeklinde B12 vita­ mini gerekir. B12vitamini eksikliğinde metilmalonik asitüri görülür.



NO sentaz enziminin başlıca iki türü bulunmak­ tadır. A. Yapısal NO sentaz (sabit bir hızda NO sentezi yapar): Bu enzim Ca/ kalmodulin bağımlı olup endotel, sinir doku ve trombositlerde bulunur. Nöronal NOS (nNOS) ve endoteliyal NOS (eNOS) en önemli örneklerdir.



Doğru cevap: B



37. Eritrositlerde glutatyon redüktaz enzim aktivitesinin azalması hangi vitamin eksikliğinde tanı koydurucudur? A) Vitamin B12



B) Riboflavin D) Piridoksin



C) Tiyamin



E) Tetrahidrofolik asit Riboflavin eksikliğinde, eritrosit glutatyon re­ düktaz aktivitesinin düşük olması ve riboflavin ve­ rildikten sonra bu enzimin aktivitesinin artması tanı koydurucudur.



Doğru cevap: B



39. Argininden nitrik oksit sentezi sırasında aşağı­ daki koenzimlerden hangisi gerekli değildir?



B . Uyarılabilen (indüklenebilen) NO sentaz (İNOS): Hepatosit, makrofaj ve nötrofillerde yer alan Ca’dan bağımsız enzim.



NO sentezi için gerekli substratlar arginin, oksijen ve NADPH’dır. FMN, FAD, Hem, Ca/ kalmodülin sistemi ve tetra­ hidrobiyopterin enzimin (NO sentaz) koenzimleri, NO ve sitrülin ürünleridir.



NO sentezinde NADH kesinlikle rol almaz!!! Doğru cevap: C



40. Böbrekte vitamin D metabolizmasında rol alan 1a- hidroksilaz enziminin aktivitesinin kontro­ lünde, aşağıdakilerden hangisi doğrudan görev almaz?



42. Aşağıdaki enzimlerden hangisi kofaktör olarak dem ir içermez? A) Triptofan pirolaz



B) Triptofan hidroksilaz A) Kalsitriol



B) Kalsiyum C) Parathormon



D) Kalsitonin E) Fosfat



1.25- di-OH D3 en güçlü vitamin D metabolitidir. Oluşumu, plazma fosfat ve kalsiyum düzeylerince sıkı bir şekilde düzenlenir. 25- Hidroksi kolekalsiferol 1-a, hidroksilaz aktivitesi plazma fosfat düze­ yindeki düşme sonucu direkt olarak veya plazma kalsiyumunda azalma durumunda ise paratiroid



hormon (PTH) salımmının uyarılması aracılığı ile indirekt olarak artar. 1-a,Hidroksilaz aktivitesi, reaksiyon ürünü olan 1.25- diOH D3 ( kalsitriol) fazlalığında azalır. Kalsitonin, D vitamin üzerinde düzenleyici bir rolü yoktur. Bu hormon kanda kalsiyum yüksel­ diği zaman devreye girer ve kalsiyumu normal seviyeye düşürür.



C) Katalaz D) Sitokrom oksidaz E) Nitrik oksit (NO) sentaz Porfirinler metal iyonlarını, özellikle +2 ve +3 şeklindeki demiri kolayca bağlayabilen siklik bile­ şikleridir. İnsanda en çok görülen metalloporfirin “Hem” dir. Başlıca Hemproteinler; hemoglobin, miyoglobin, sitokromlar, katalaz, NO sentaz ve triptofan pirolaz olup prostetik grup olarak Hem grubu içerirler. Serotonin vücutta, fenilalanin hidroksilaz reak­ siyonuna benzer bir reaksiyonla trip to fan d a n sentezlenir. Bu reaksiyonda düzenleyici basa­ mak triptofan hidroksilaz enzimi olup koenzimi tetrahidrobiyopterindir. Ürün, 5-hidroksitriptofan, dekarboksile olarak serotonin oluşur. Serotoninin diğer adı 5-hidroksitriptamindir.



Doğru cevap: B



Doğru cevap: D



41. Transketolaz enzimi ile ilgili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğru değildir? A ) Heksoz monofosfat yolunun non-oksidatif kıs­ mında görev alan bir enzimdir.



B) Transketolazın arttığı tek durum pernisiyöz ane­ midir. CJTiamin eksikliğinde azalması tanı koydurucudur.



D) Üç ila yedi karbonlu şekerlerin glikolize bağlan­ tısı için gereklidir. E) NADPH oluşumunda görev alan bir enzimdir. Eritrosit enzimleri bazen vitamin eksikliklerinin tanısında ölçülür. Hekzos monofosfat yolunun nonoksidatif basamaklarında görevli olan ve üç ila yedi şekerlerin glikolize bağlantısını sağlayan transketolaz, kofaktör olarak tiamine bağımlıdır. Transketolaz aktivitesi, tiamin eksikliğinde aza­ lır. Transketolazın arttığı tek durum pernisiyöz



anemidir. NADPH oluşumunda görev alan başlıca üç enzim; Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz, 6-fosfoglukonolat dehidrogenaz ve malik enzimdir. Doğru cevap: E



43. Pirinç ağırlıklı diyetle beslenen anneden doğan bir bebek ani ve şiddetli gelişen kardiyak yet­ mezlik ve siyanoz bulguları ile hastaneye geti­ rilmişse hangi vitamin eksikliği olma olasılığı yüksektir? A) Tiyamin



B) Riboflavin D) Piridoksin



C) Niasin E) Biyotin



Pirüvat dehidrogenaz ve a-ketoglutarat dehidroge­ naz birçok hücrede, özellikle sinir sisteminde enerji metabolizmasında anahtar bir rol oynar. Tiyamin ek­ sikliğinde bu iki reaksiyonun yavaşlar ve ATP üretimi azalması sonucu hücre fonksiyonları bozulur.



Tiyamin ayrıca transketolaz enziminin kofaktörüdür ve tiyamin eksikliğinde transketolaz aktivitesi azalır. Tiyamin eksikliği tanısı, eritrosit transketolaz aktivitesinde ortama tiyamin pirofosfat eklendikten sonra gözlenen artışla da anlaşılır. Bazı Akçaağaç şurubu hastalığı olguları, mega-



loblastik aneminin folat ve Vit B12'ye yanıt ver­ meyen özel bir tipinde tiyamin tedavisiyle klinik düzelme gözlenir. Beri-beri: Diyetlerinin büyük kısmını pirincin oluş­ turduğu bölgelerde görülen ciddi bir tiyamin eksikliği tablosudur.



İnfantil beri-berinin belirtileri akut kalp dilatasyonu, taşikardi, kusma, konvülziyon ve tedavi edilmezse ölümdür. Eksiklik sendromu, tiyamin eksikliği olan annelerin bebeklerinde hızlı bir başlangıç göste­ rebilir. Yetişkin tip beri-beri, ciltte kuruluk, huzursuzluk, düşünce bozukluğu ve ilerleyici felçlerle karakterizedir.



Fetal beriberi hastalığında lezyonlar esas olarak kalp, periferik sinirler, cilt altı doku ve seröz kavitelerdedir. Kalp dilatedir, miyokard'ta yağlı deje­ nerasyon vardır. Generalize ödem veya ekstremite ödemi vardır. Periferik sinirlerin akson ve myelinlerinde çeşitli derecelerden dejenerasyon bulunur. İlk olarak alt ekstremite sinirleri etkilenir. Beyinde vasküler dilatasyon ve kanama vardır.



Doğru cevap: A



Osteoblastik göstergeler: Kemik yapımını yani osteoblastik aktiviteyi gösteren belirteçler; kemikte en fazla bulunan nonkollajen protein olan oste­ okalsin, totai alkalen fosfataz ve bunun kemik izoenzimi, ayrıca C-terminal ve N-terminal prokollajen l’dir. D vitamini tedavisi alan hastalarda, alkalen fosfatazın özellikle kemik izoenzimi artar. Bu yüzden bu tip hastalarda osteoblastik gösterge olarak osteokalsini değerlendirmek daha doğrudur. Alkalen fosfatazın yükseldiği başlıca durumlar; çocuklarda (kemiğin normal büyümesinde), oste­ oblastik kemik hastalığı, hiperparatiroidi, raşitizm ve osteomalazi, osteosarkom, Paget hastalığı, intra veya ekstrahepatik kolestaz. Hamilelikte özellikle 3. trimesterde plasental izoenzimi nedeniyle fizyo­ lojik olarak artar. Azaldığı durumlar; hipotiroidi, hipoparatiroidi, bü­ yüme hormonu eksikliği, skorbüt, pernisiyöz anemi ve besinsel çinko eksikliği, kretenizm örnek olarak verilebilir.



44. Fenilalanin, triptofan ve tirozin gibi amino asit­ lerin katabolizması sırasında oluşan hidroksilasyon reaksiyonlarında rol oynayan kofaktör aşağıdakilerden hangisidir? A) Tetrahidrofolat B) Tetrahidrobiyopterin C) Biyotin



Osteolitik göstergeler: Asid fosfataz, telopeptidaz, idrar kalsiyumu, idrar hidroksiprolin, idrar hidroksilizin, glikozid-hidroksilizin, C-terminal telopeptid (Crosslaps) (idrar-serum), piridinyum çapraz bağları (pyridinium cross-links) ve N-terminal telopeptid (Ntx) (idrar). Bu son üç bileşik hidroksiprolin düzeylerine göre daha değerli birer göstergedir.



D) S -adenozil metiyonin E) Pridoksal fosfat Fenilalaninden fenilalanin hidroksilaz katalizi ile tirozin oluşur. Reaksiyon moleküler oksijen ve vücutta sentezlenebilen bir koenzim olan tetrahidrobiopterine (BH4) ihtiyaç duyar.



Doğru cevap: C



46. Aşağıdakilerden hangisi A vitamini eksikliğinin göz bulgularından biri değildir?



BH4 aynı zamanda tirozin hidroksilaz, triptofan hidroksilaz (Şekil soru 277) ve nitrik oksit (NO) sentaz basamağında koenzim olarak görev alır.



A) Keratomalazi



“Tetrahidrobiopterin kullanılan başlıca reaksi­ yonlar” başlıklı şekile bakınız.



D) Retina tüberkülleri



Doğru cevap: B



45. D-vitamini tedavisi alan bir hastada hangisi kemik yapım hızının bir göstergesi olarak de­ ğerlendirilmelidir? A) Alkalen fosfataz B) Hidroksiprolin C) Osteokalsin



D) Piridinyum çapraz bağları E) N-terminal telopeptid



B) Kseroftalmi C) Gece körlüğü



E) Bitot lekeleri Gece körlüğü, A vitamini eksikliğinin en erken be­ lirtilerinden biridir. Görme eşiği, loş ışıkta görmeyi zorlaştıracak şekilde yükselir. Eksiklik durumunun uzaması görme hücrelerinin sayısının geriye dönüşümsüz olarak azalmasına neden olur. Ciddi vita­ min A eksikliği, konjonktiva ve korneanın patolojik kuruluğu olan kseroftalmiye yol açar. Gözde Bitot lekeleri görülür. Eğer tedavi edilmezse kseroftalmi, kornea ülserleşmesi ve opak nedbe dokusunun oluşması ile körlükle sonuçlanır.



A vitamini mukopolisakkaritlerin normal geliş­ mesi için gereklidir. Eksikliğinde kemik büyümesi yavaşlar. İmmün cevap azalır. Solunum sisteminde mukoz membranın keratinizasyonuna bağlı olarak



VİTAMİNLER



291



CH,



e



Norepinefrin Guanidinoasetat Nükleotidler Fosfatidiletanolamin



— — — —



► ► ► ►



A c p tilc p rn to n in



___ w



Epinefrin Kreatin Metillenmiş nükleotidler Fosfatidilkolin M p lp f n n in



bakterilerin solunum yolu epitel hücrelerine bağlanması artar, böylece solunum yollarında infeksiyona eğilim artar. Üriner sistemde keratinizasyona bağlı olarak böbrek taşı oluşumu artar. Retina tüberkülleri tüberkülozda görülebilen bir bulgu olup A vitamini eksikliğinde görülmez.



Bu durum, gelişmekte olan tropikal ülkelerdeki çocuklarda çok sık olarak görülür. Dünyada her yıl



500.000'den fazla sayıda çocuk, diyetle yeterli A vitamini almadıkları için kseroftalmi sonucu kör olmaktadır. Retinol veya retinil esterleri olarak verilen A vitamin, vitamin eksikliği olan hastaların tedavisinde kullanılır.



Doğru cevap: D



Doğru cevap: A



47. A vitamini eksikliğinde görülen ilk göz bulgusu aşağıdakilerden hangisidir?



48. Tüberküloz tedavisi uygulanan bir çocuk, aşırı hassasiyet ve konvülzüyon bulguları ile acil servise başvurmuştur. Bu duruma yol açma olasılığı en yüksek olan ilaç aşağıdakilerden hangisidir?



A) Gece körlüğü



B) Kseroftalmi



C) Kornea ülserleşmesi



D) Bitot lekeleri



E) Keratomalazi



A) Rifampin



Gece körlüğü, A vitamini eksikliğinin en erken be­ lirtilerinden biridir. Görme eşiği, loş ışıkta görmeyi



C) izoniazid



zorlaştıracak şekilde yükselir. Eksiklik durumunun uzaması görme hücrelerinin sayısının geriye dönüşümsüz olarak azalmasına neden olur.



Ciddi vitamin A eksikliği, konjonktiva ve kornea­ nın patolojik kuruluğu olan kseroftalmiye yol açar. Gözde Bitot lekeleri görülür. Eğer tedavi edilmezse kseroftalmi, kornea ülserleşmesi ve opak nedbe



dokusunun oluşması ile körlükle sonuçlanır.



B) Pirazinamid D) Streptomisin



E) Etionamid Piridoksin gereksinimi, diyetle fazla protein alın­ masıyla artar. Tüberküloz tedavisinde sık kullanı­ lan bir ilaç olan izoniazid (isonikotinik asit hidraziD), piridoksal fosfat'la inaktif bir türev oluşturarak B6 eksikiğine yol açabilir. İzoniazid tedavisi sırasında, diyete B6 vitamini eklenmesi gerekir.



VİTAMİNLER



2*9 2 I VVilson hastalığının tedavisinde kullanılan D-penisilamin gibi şelatlayıcı ajanlar piridoksin eksikliğine yol açabilir. Piridoksinin diyette eksik bulunması nadir görülür ancak vitamin B6 miktarı düşük ma­ malarla beslenen yeni doğanlarda, ağızdan doğum kontrol hapı alan kadınlarda ve alkoliklerde vitamin B6 eksikliği gelişebilir.



Eksiklik belirtileri, daha çok SSS metabolizma­ sında ortaya çıkar. Çocuklarda konvülsiyon, aşırı hassasiyet olarak kendini gösterir. Bunun nedeni piridoksine bağımlı bir enzim olan glutamat dekarboksilaz aktivitesinde azalma sonucu beyinde GABA azalmasıdır. Ayrıca periferik nörit'te oluşur. Sebebi belirlenemeyen süt çocuğu konvülziyonlarında, ayırıcı tanıda piridoksin eksikliğine bağımlı konvülsiyon düşünülmelidir. Bu hastalara tanı ama­ cıyla İM 100 mg piridoksine verilir.



50. Proteinlerin translasyon sonrası modifikasyon­ larına örnek olan karboksilasyon reaksiyonun­ da görev alan vitamin aşağıdakilerden hangisi­ dir? A) A vitamini C) D vitamini



B) C vitamini D) E vitamini E) K vitamini



K vitamini, protrombin, faktör VII, IX ve X’un, ayrıca



protein C ve protein S’ in karaciğerde aktivasyonu için gereklidir. Bu proteinler inaktif öncül moleküller olarak sentez edilirler. Pıhtılaşma faktörlerinin akti­ vasyonu, glutamik asit birimlerinin vitamin K’ya bağlı bir karboksilasyon reaksiyonu ile gama-karboksiglutamata dönüşümü ile gerçekleşir. Bu reaksiyon posttranslasyonel modifikasyona örnektir.



Doğru cevap: E



Yetişkinde dermatoz, anemi, kasdistrofisi, cheliosis, glossit, oksalüri, homosistinüri, mesane taşları, hiperglisemi, gebelerde bulantı kusma görülür. Piridoksin eksikliğinde aneminin nedeni kofaktörü olduğu ö-aminolevülinik asit (ALA) sentaz eksik­ liğine bağlı hem sentezi bozulmasıdır. Hastalarda yeterli demir bulunmasına rağmen sideroblastik anemi ortaya çıkar.



Piridoksin, AST ve ALT gibi transaminazların kofaktörüdür. Dolayısı ile piridoksin eksikliğini saptamada önce eritrosit hemolizatı hazırlanır ve eritrosit AST enzim aktivitesi tayin edilir. Daha sonra piridoksal fosfat verilmesini takiben tekrar eritrosit AST enzimi ölçülür. Eğer oran 1,5 katından fazla ise piridoksin eksikliği tanısı konur. Triptofan metabolizmasında piridoksin kullanılır. Piridoksin ek­ sikliğinde triptofanın ara metaboliti olan ksantürenik asitin idrarla atılımı artar. Doğru cevap: C



51. Aşağıdaki enzimlerden hangisinin aktivitesi tiyamin eksikliğinde azalmaktadır? A) Alanin amino transferaz B) Transaldolaz



C) Transketolaz D) y -glutamil transpeptidaz E) Formimino transferaz



Tiyaminin biyolojik aktif şekli olan tiyamin pirofosfat (TPP), tiyamin’e ATP’den bir pirofosfat grubunun transferiyle oluşur. Tiyamin pirofosfat, a-keto asitlerin oksidatif dekarboksilasyonunda görevli piruvat dehidrojenaz, a-ketoglutarat dehidrojenaz, dallı zincirli a-ketoasit dehidrojenaz gibi enzimlerin koenzimi olarak rol oynar.



49. Antioksidan etkiye sahip olan ve aynı zamanda bazı hidroksilasyon tepkimeleri için koenzim olarak görev alan vitamin aşağıdakilerden han­ gisidir? A) Vitamin E C) Lipoik asit



B) Vitamin A D) Niasin



Tiyamin ayrıca transketolaz enziminin kofaktörüdür ve tiyamin eksikliğinde transketolaz aktivitesi azalır. Tiyamin eksikliği tanısı, eritrosit transketolaz aktivitesinde ortama tiyamin pirofosfat eklendikten sonra gözlenen artışla da anlaşılır.



Doğru cevap: C



E) Askorbik asit Vitamin C antioksidandır. Kollajen sentezinde prolil ve lizil kalıntılarının hidroksilasyon tepkimelerin­ de görevlidir. Tirozinden adrenalin sentezlenirken, Dopamin beta hidroksilaz basamağında görevlidir. Safra asiti sentezinde 7 alfa hidroksilaz basama­ ğında görevlidir.



Doğru cevap: E



52. Kronik olarak alkol kullanan, apati, hafıza kaybı ve nistagmus gelişen bir hastada hangi vitamin eksikliği akla gelmelidir? A) Tiyamin B) Riboflavin



C) Piridoksal fosfat D) Niasin E) Tetrahidrofolat



Tiyamin eksikliği çoğunlukla kronik alkolizm



vb) tayininde kullanılan kitlerin temel prensibini



ile birlikte görülebilir. Bu durum, vitamin aliminin yetersiz olması veya ince bağırsaklardan emilimin bozulması sonucu gelişebilir. Kronik alkoliklerde; apati, hafıza kaybı ve nistagmus ile karakterize bir durum olan VVernicke Korsakoff sendromu gelişebilir.



oluşturmaktadır. Buradaki katalitik aktivite 340 nm’de absorbans azalmasının ölçümüyle belirlenir. Günümüzde enzim aktivitesini belirleme amacıyla NAD+, NADH+H* çifti kullanan kinetik yöntemlere sık başvurulmaktadır.



Doğru cevap: A



53. Aşağıdaki vitaminlerden hangisinin eksikliğin­ de laktoasidoz gelişebilir? A) Tiyamin



B) Biyotin



C) Piridoksal fosfat



D) Askorbik asit



E) Tetrahidrofolat



miktarda



niasin,



triptofan



metabolizmasından sağlanır. Ancak bu metabolik yol etkisizdir, 60 mg triptofandan sadece 1 mg kadar nikotinik asit oluşur. Unutulmaması gereken bir nokta, piridoksal fosfat ve riboflavin’in triptofandan niasin sentezinde koenzim olarak yer almalarıdır. Buna bağlı olarak piridoksin ve riboflavin eksikliklerinde niasin eksikliği ortaya çıkar.



Doğru cevap: C



Piruvat dehidrogenaz enzimi, dördü vitamin ol­ mak üzere beş koenzime gerek duyar. Bunlar, tiya­ min, riboflavin, niasin, pantotenik asit ve lipoik asittir. Tiyamin alfa keto asitlerin oksidatif dekarboksilasyonunda görevli piruvat dehidrogenaz, alfa ketoglutarat dehidrogenaz, dallı zincirli alfa ketoasit dehidrogenaz ve pentoz fosfat yolunun enzimi olan transketolaz reaksiyonlarında koenzim olarak görev alır.



Tiyamin eksikliğinde piruvat dehidrogenaz piruvatı asetil KoA’ya çevirmediği için, piruvattan oluşumu artar ve laktoasidoz gelişebilir.



Sınırlı



laktat



Doğru cevap: A



54. Triptofandan niasin oluşumunda görev alan vitaminler hangisinde birlikte verilmiştir? A) Tiyamin, riboflavin B) Biyotin, riboflavin C) Piridoksal fosfat, riboflavin



D) Askorbik asit, pridoksal fosfat E) Tetrahidrofolat, pantotenik asit Niasin veya nikotinik asit bir piridin türevidir. Biyolojik olarak aktif olan koenzim şekilleri,



nikotinamid adenin dinükleotid (NÂD+) ve onun fosforile şekli olan nikotinamid adenin dinükleotid fosfattır (NADP+). Nikotinik asitin bir türevi olan ve karboksil grubu yerine amid grubu içeren nikotinamid de diyette bulunur. NAD+ ve NADP+; oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında koenzim olarak iş görürler.



NAD bağımlı dehidrogenazlar oksidatif yollardaki oksido-redüksiyon reaksiyonlarını katalizlerken, NADP bağlı dehidrogenazlar indirgeyici biyosentez reaksiyonlarında rol



55. Aşağıdaki vitaminlerden hangisi yüksek doz­ larda alındığı takdirde hormon sensitif lipazı inhibe eder? A) Riboflavin



B) Pantotenik asid D) Folik asid



C) Nikotinik asid



E) Vitamin E Niasin ve nikotinik asit, (1.0 - 1.5 g/gün veya RDA’nın 100 katı dozda), dolaşımdaki serbest yağ asitlerinin kaynağı olan yağ dokusunda hormon sensitif lipazı inhibe ederek lipolizi güçlü bir şekilde baskılar. Çok yüksek Niasin kullanımında niasin makulopatisi denen makula ve retina kalınlaşması meydana gelir, bunun sonucunda bulanık görme ve körlük gelişebilir. Karaciğer, dolaşımdaki yağ asitlerini triaçilgliserol sentezi için substrat olarak kullanır. Böylece niasin,



karaciğerde, çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) üretimi için gerekli olan triaçilgliserol sentezinde azalmaya neden olur. Düşük dansiteli lipoprotein (LDL, kolesterolden zengin lipoprotein), plazmada VLDL’den türer. Sonuçta,



hem plazma triaçilgliserol (VLDL’de) düzeyi, hem de kolesterol (VLDL ve LDL’de) düzeyi azaltılır. Bu nedenle niasin, VLDL ve LDL’nin birlikte yükseldiği tip II b hiperlipoproteinemi tedavisinde kullanışlıdır. Doğru cevap: C



56. Metil malonil KoA'nın süksinil KoA'ya dönüşümünde görev alan vitamin B12 formu hangisidir? A) Deoksiadenozil-kobalamin B) Metilkobalamin



oynarlar.



C) Siyanokobalamin



NADH özellikle 340 nm dalga boyunda verdiği absorbans nedeni ile birçok enzimin (ALT, AST



E) Kobalamin



D) Hidroksikobalamin



Vitamin B12 merkezinde kobalt iyonu bulunan bir vitamindir. Vitamin B12’nin koenzim formları iki tane olup, bunlar deoksiadenozil kobalamin ve metilkobalamin’dir.



58. Sıkı vejeteryan diyetle beslenen b ir kişide hangi vitam in eksikliği gelişebilir? A) Vitamin B12 B) Folik asit



Vitamin B12 insanlarda iki temel enzimatik reaksiyonda gereklidir. Bu reaksiyonlar Metil malonil KoA’nın süksinil KoA’ya izomerizasyonu ve homosisteinden metiyonin sentezidir.



Metil malonil KoA'nın karbonlarının yeniden düzenlenmesi sonucunda süksinil KoA oluşur. Bu madde TCA siklüsüne girebilir, bunu düzenleyen enzim metil malonil KoA mutaz olup koenzimi deoksi-adenozilkobalamin formunda vitamin B12'dir. B12 vitamini eksikliği olan hastalarda hem propiyonat hem de metil malonatın idrarla atılımı Metil malonik asidüride metabolik asidoz ve gelişme geriliği görülür. artmıştır.



Homosisteinden metiyonin sentezinde ise vitamin B12’nin metilkobalamin türevi koenzim olarak görev alır. Doğru cevap: A



57. Aşağıdaki durumlardan hangisi piridoksin eksikliğine bağlı olarak görülm em ektedir? A) Anemi



B) Keratomalazi C) Konvülsiyon



D) Periferik nörit E) Dermatit



C) Pridoksal fosfat



D) Pantotenik asit E) Askorbik asit Vitamin B12 korrin halkasına sahip olan merkezinde bir kobalt iyonu bulunan bir vitamindir. Kobalamin, plazmada en fazla bulunan türevdir. Hidroksikobalamin adı verilen türev ise deoksiadenozil kobalamin ve metilkobalamin gibi önemli koenzimlerin prekürsörüdür. Vitamin B12 yalnızca mikroorganizmalar tarafından sentezlenir, bitkilerde bulunmaz. Sıkı vejeteryan diyetle beslenen kişilerde Vitamin B12 eksikliği görülebilir. Folat pteridin halkası, PABA ve glutamattan oluşur. Hayvanlar PABA sentezleyemediği için diyetlerinde folata ihtiyaç duyarlar. Bira mayası, karaciğer ve yapraklı sebzeler başlıca folat kaynağıdır. Pridoksin’den zengin kaynaklar arasında karaciğer, uskumru, avakado, muz, et, sebzeler ve yumurta bulunur. Pantotenik asit hayvan dokularında, tahıllarda ve sebzelerde bol miktarda bulunduğu için eksikliği pek görülmez. Niasin birçok hayvansal ve bitkisel besinlerde bulunur.



Doğru cevap: A



B6 vitaminin aktif formları arasında piridoksal fosfat, piridoksamin fosfat bulunmaktadır. Başlıca koenzim şekli piridoksal fosfat’tır. Piridoksal fosfat, özellikle amino asitlerle ilgili reaksiyonları katalizleyen çok sayıda enzimin koenzimi olarak görev yapar. Özellikle hatırlanması gereken reaksiyonlar; ALT ve AST gibi enzimlerin düzenlediği transaminasyon, DOPA’dan DOPAMİN, histidinden histamin ve glutamattan GABA oluşumu gibi dekarboksilasyon reaksiyonları, ALA-sentaz ve glikojen fosforilaz enzimlerinin koenzimidir. Pridoksin ayrıca Homosistein’in sistatyonin’e katabolizmasında görevli sistatyonin sentetaz enzimi için de gereklidir. Piridoksin eksikliğinde dermatit, periferal nörit, konvülsiyon, glossit ve anemi görülmektedir. Keratomalazi vitamin A eksikliğinde görülür.



Doğru cevap: B



59. Aşağıdakilerden hangisi Vitamin B12 eksikliğine yol açan bir durumlardan biri değildir? A) Et ve süt ürünleri ağırlıklı beslenmek B) Pernisiyöz anemi C) Terminal ileum rezeksiyonu D) Diphlobothrium Latum enfestasyonu



E) Transkobalamin eksikliği Duodenumda kobalofilinden ayrılır ve intrensink faktör ile birleşir. İleumun yaklaşık son 1/3’lük bölümünde bulunan intrensik faktörVitamin B12 kompleksini bağlayan reseptörler aracılığı ile bağırsaklardan emilir. Bu reseptörler serbest intrensik faktör veya serbest Vitamin B12’yi bağlayamazlar. Vitamin emildikten sonra, transkobalamin adlı bir plazma proteinine bağlıdır.



Vitamin B12diyetsel eksikliği nadiren gelişir. Vitamin B12 yalnızca mikroorganizmalar tarafından



sentezlenir. Hayvansal kaynaklı gıdalarda yeterince bulunduğu için et ve süt ürünü ağırlıklı beslenen kişilerde diyetsel eksikliği görülmez. Ancak bu vitamin bitkilerde bulunmadığı için özellikle vejeteryan çocuklarda, vejeteryan anne bebeklerinde diyetsel eksikliği görülebilir.



61. Aşağıdaki anemilerden hangisi pridoksal fosfat eksikliğinde görülebilir?



A) Aplastik anemi B) Hemolitik anemi C) Sideroblatik anemi



D) Pernisiöz anemi E) Megaloblastik anemi



İnce bağırsaklardan vitamin emilimi bozukluğu olan hastalarda eksikliğin görülmesi çok daha yay­ gındır. İntrinsik Faktörün konjenital ve edinsel



eksiklikleri, malabsorbsiyon sendromları, ter­ minal ileum rezeksiyonu, Diphlobothrium Latum enfestasyonu, konjenital transcobalamine II eksikliğinde, megaloblastik anemi ve nöropati gelişir. Vitamin B12kanda düzeyi direkt olarak ölçü­ lebilir, malabsorbsiyonunun tanısında Schilling testi kullanılır. Diğer suda çözünen vitaminlerden farklı olarak önemli miktarda (4 ile 5 mg) vitamin B12 vücutta depo edilir. Sonuçta, kısmi veya tam olarak midesi



çıkarılmış kişilerde (intrensek faktör eksikliği) B12 eksikliğine bağlı olarak klinik belirtilerin görülmesi bir kaç yıl alır ve bu kişilerde artık vitamin emilimi olmaz.



Doğru cevap: A



60. Safra tuzları, noradrenalin, hidroksilizin, hidroksiprolin gibi bileşiklerin sentezinde koenzim olarak görev alan vitamin aşağıdakilerden hangisidir?



A) Nikotinamid B) FADH2 C) Lipoik asit D) Alfa- Tokoferol E) Askorbik asit C vitamininin kullanıldığı başlıca reaksiyonlar; Kollajen sentezinde prolil ve lizil kalıntılarının hidroksilasyon tepkimelerinde görevlidir. Dopaminden norepinefrin sentezlenirken, Dopamin beta hidroksilaz basamağında görevlidir. Safra asiti sentezinde 7 alfa hidroksilaz basamağın­ da görevlidir. Ayrıca C vitamini diyetle alınan ferri formundaki +3 değerlikli demiri, ferro (+2) haline indirgeyerek gastrointestinal sistemden emilimini artırmaktadır. Vitamin C antioksidandır. Ancak fazla alındığı tak­ dirde pro- oksidan etkili olan bir maddedir.



Piridoksal fosfat, özellikle amino asitlerle ilgili reaksiyonları katalizleyen çok sayıda enzimin koenzimi olarak görev yapar. Özellikle hatırlanması gereken reaksiyonlar; ALT ve AST gibi enzimlerin düzenlediği transaminasyon, DOPA’dan DOPAMİN, histidinden histamin ve glutamattan GABA oluşumu gibi dekarboksilasyon reaksiyonları, ALA-sentaz ve glikojen fosforilaz enzimlerinin koenzimidir. Pridoksin ayrıca Homosistein’in sistatyonin’e katabolizmasında görevli sistatyonin sentetaz enzimi için de gereklidir. Pridoksin eksikliğinde anemi’nin nedeni kofaktörü olduğu ö-aminolevülinik asit (ALA) sentaz eksikliğine bağlı sideroblastik anemi ortaya çıkar.



Doğru cevap: C



62. Kollagen yapısındaki prolin ve lizinin hidroksilasyonunda aşağıdaki vitaminlerden hangisi rol oynamaktadır?



C)Piridoksin



E) Askorbik asit Vitamin C, kollajenin prolin ve lizin birimlerinin hidroksilasyonu gibi hidroksilasyon reaksiyonlarında koenzim olarak rol oynar.



Askorbik asitle ilgili klinik durumlar: Askorbik asit eksikliği skorbüt’e yol açar. Bu hastalık yaralar, süngerimsi dişetleri, diş kaybı, kan damarlarının kolay zedelenmesi, eklemlerde şişme ve anemiyle karakterizedir. Bu belirtilerin çoğu, bağ dokusunda zayıflıkla sonuçlanan kollajenin hidroksilasyonundaki eksiklikle açıklanabilir.



Doğru cevap: E



63. Aşağıdakilerden hangisi koenzim A yapısında ver almaz? A) Nikotinik asit B) Adenin C) Riboz-fosfat



D) 3-Merkaptoetilamin E) Pantotenik asit



Doğru cevap: E



B) Riboflavin D) B12 vitamin



A)Tiyamin



VİTAMİNLER



29 6



Yağ asitlerinin oksidasyonu, yağ asitlerinin sentezi, pirüvatın oksidasyonu ve biyolojik metilasyon tepkimelerinde görev yapan koenzim A yapısında dört molekül bulunur. Bunlar, pantotenik asit, beta- merkaptoetilamin, adenin ve riboz-



fosfattır. Niasin veya nikotinik asit bir piridin türevidir. Biyolojik olarak aktif olan koenzim şekilleri,



nikotinamid adenin dinükleotid (NAD+) ve onun fosforile şekli olan nikotinamid adenin dinükleotid fosfattır (NADP+). Nikotinik asitin bir türevi olan ve karboksil grubu yerine amid grubu içeren nikotinamid de diyette bulunur. NAD+ ve NADP+; oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında koenzim olarak iş görürler. Bu soruda en önemli bilgi koenzim A yapısında tek bir vitamin bulunur. O da pantotenik asittir. Bunun dışında hiçbir vitamin yer almaz.



Doğru cevap: A



Pantotenik asit ayrıca oksidatif dekarboksilasyon reaksiyonlarında görev alan beş vitaminden



biridir. Asetil KoA’nın yapı taşı olan Koenzim A, başlıca dört maddeden meydana gelir.



1. p-Merkapto - etilamin 2. pantotenik asit 3. adenin 4. riboz-3-fosfat Koenzim A ‘nın yapısında yer alan tek vitamin pantotenik asittir. Doğru cevap: C



66. Hangi vitamin piruvat dehidrojenaz enzim kompleksinde görev almaz? A) Tiyamin



B) Biyotin



C) Pantotenik asit



D) Riboflavin E) Niasin



64. Hangi vitamin eksiliğinde idrarda form iminoglutamik asit (FİGLU) düzeyi artar? A) Folik asit



B) Tiyamin



C) Piridoksin



D) Pantotenik asit



Piruvat dehidrogenaz ve TCA siklusunda görevli enzimlerin beş koenzimi vardır. Bunlar; Tiyamin, riboflavin, niasin, pantotenik asid ve lipoik asittir. Biyotin ise karboksillenme reaksiyonlarında görev alan karboksilaz enzimlerinin prostetik



E) Retinol



Form imino-glutamik asiti (FİGLU), glutamata çeviren yolda yer alan enzimin koenzimi folik asittir. Bu vitaminin eksikliğinde idrarda FİGLU artışı karekteristiktir. Folik asit eksikliğinde oral histidin yüklenmesi sonrası kanda ve idrarda FİGLU artışı görülmektedir. FİGLU atılım testi, folik asit eksikliğinin tanısında kullanılmaktadır.



grubudur. Doğru cevap: B



67. Sadece et ürünleriyle beslenen bir kişide aşağıdaki vitaminlerden hangisinin eksikliği gelişebilir? A) Tiyamin



Doğru cevap: A



B) Kobalamin D) Folik asit



C)Askorbik asit



E) Pantotenik asit



65. Hangi vitamin Koenzim A’nın yapı taşıdır?



Tiyamin, kobalamin, folik asit ve pantotenik asit et ve et ürünlerinden yeterli miktarda alınabilmektedir.



A) Biyotin



B) Tiyamin



C) Pantotenik asit



D) Piridoksin E) Niasin



Pantotenik asit, açil gruplarının taşınmasını sağlayan koenzim A ’nın bir bileşenidir. Koenzim A, açil gruplarını taşıyan bir tiyol grubu içerir. Bu yapılara örnekler süksinil KoA, yağ açil KoA ve asetil KoA’dır. Pantotenik asit ayrıca, yağ asit sentetaz’ın açil taşıyıcı protein bölgesinin de yapısal bileşenidir. Pantotenik asit, hem yağ asit sentezi hem yağ asitlerinin yıkımında gerekli olan bir vitamindir.



Güçlü bir indirgen olan askorbik asit (C vitamini), sadece taze sebze ve meyvelerde bulunmaktadır.



Doğru cevap: C



68. Kalıtsal bir hastalık olan akrodermatit enterohepatikada aşağıdaki minerallerden hangisinin eksikliği bulunmaktadır? A) Bakır



B) Çinko



C) Kobalt



D) Molibden E) Mangan



Otozomal resesif olarak kalıtılan, ekstremitelerdeki deri ülserasyonu ve kalınlaşma ile karakterize bir hastalık olan akrodermatit enterohepatikada alopesi, büyüme geriliği, diyare ve immun sistem yetmezliği görülmektedir. Bu hastalıkta serum ve saçlarda çinko (Zn) konsantrasyonu azalmıştır. Çinko emiliminde bozukluk bulunmaktadır.



Bu bir koruyucu mekanizmadır. Böbreklere PTH etkisi ile Ca+2 ve P, konsantrasyonlarının ters orantılı olarak değişmesi sonunda kalsiyum fosfatın çözünürlüğü artmaktadır. Buna karşılık kalsitonin serum Ca+2 düzeyini azaltmakta ve Pi düzeyini ise artırmaktadır.



Doğru cevap: C



Doğru cevap: B



69. VVilson hastalığı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Seruloplazmin düzeyi artmaktadır. B) Dokularda bakır artmıştır. C) Gözde Kayser Fleischer halkası görülür.



D) İdrarda bakır düzeyi artmaktadır. E) Hepatik bakır düzeyi artmaktadır. VVilson hastalığında ATP 7B olarak adlandırılan bir gen defekti var. Bu gen, bakırın safra yoluna atılımı ve seruloplazmine bakırın birleşmesi için gerekli ve enerji gerektiren bakır taşıyan ATPaz adlı bir pompayı kodlar. VVilson hastalığında, serum seruloplazmin düzeyi düşük, bakır düzeyi ise yüksek bulunmuştur. Yüksek miktarda bulunan bakır, karaciğer, böbrek, beyin ve gözde (Kayser-Fleischer halkası) birikerek toksik olmakta ve fonksiyon bozukluğuna sebep olmaktadır. Bakırın vücud dışına atılabilmesi için D-penisilamin gibi şelatlayıcı ajanlar kullanılmaktadır.



Doğru cevap: A



70. Aşağıdaki hormonlardan hangisi böbreklerden kalsiyum atılımını azaltırken, fosfor atılımını artırmaktadır? A) Kalsitonin C) Parathormon



B) Aldosteron D) Kortizol E) Androstenedion



71. Serbest radikal zincir tepkimelerini inhibe eden ve selenyuma olan gereksinimi azaltan; yağda eriyen antioksidan vitamin hangisidir? A) Askorbik asit B) Fillokinon C) Menadion D) d- alfa Tokoferol E) Retinol E vitaminleri 8 adet doğal olarak mevcut tokoferollerdir, bunlardan d-a-tokoferol en aktif olanıdır. Vitamin E’nin başlıca fonksiyonu hücre bileşenleri­



ni (örn: çoklu doymamış yağ asitleri) moleküler oksijen ve serbest radikaller tarafından oluştu­ rulan oksidasyona karşı antioksidan olmasıdır. Bitkisel yağlar vitamin E’den zengindir. E vitamini ihtiyacı, çoklu doymamış yağ asiti alımı arttığı zaman artar. E vitamini eksikliğinin en önemli belirtisi eritrositlerin peroksidasyona duyarlılığının artmasıdır. Doğal bir antioksidan olan E vitamini peroksidasyona uğrayan çoklu doymamış yağ asidlerindeki bir fenolik hidrojeni serbest peroksit radikaline aktarmakta ve serbest radikal zincir tepkimelerini kırarak antioksidan etki göstermektedir. E vitamini LDL oksidasyonunu en iyi engeleyen maddedir. Okside LDL’nin kalp hastalığını ilerlettiği düşünülmektedir. Vitamin E,



vitamin C ve p-karoten, katarakt başlangıcım geciktirmede birlikte işlev görülür. Doğru cevap: D



72. Askorbik asitle ilgili aşağıdaki ifadelerden han­ gisi doğru değildir?



Plazma fosfor konsantrasyonunun kontrolü, kemiklerde amorf ve kristal şekilde birlikte depo edildikleri için kalsiyum metabolizması ile yakından ilişkilidir. Paratiroid hormon (PTH), kalsitonin ve 1,25-dihidroksi D3(kalsitriol), serum kalsiyum (Ca+2) ve fosfor (Pi) düzeylerinin homeostatik kontrolundan sorumludurlar. Paratiroid hormon (PTH), serum Ca*2 düzeyini artırmakta ve Pi düzeyini ise



A ) Dehidroaskorbat, vitamin C'nin toksik olmayan



azaltmaktadır. Böbreklerde Ca+2 iyonlarının atılımını engelleyen PTH, (Katılımını artırmaktadır.



E) Askorbik asit demirin gastrointestinal sistemden



bir metabolitidir.



B) Prolin ve lizinin hidroksilasyonu



için gerek duyu­



lan bir kofaktördür.



C ) Bir antioksidandır. D) Askorbik asitten zengin diyetler bazı kanser tip­ lerinin riskini azaltır. emilimini arttırır.



1



T »a



VİTAMİNLER



m M H M



Askorbik asitin kendisi toksik değildir. Ancak askorbik asitin okside olmuş şekli dehidroaskorbik asit toksiktir. Bu nedenle, dehidroaskorbatı okside eden enzim sisteminde eksiklik olan kişilerde dehid­ roaskorbik asit birikimine yol açabilir.



Doğru cevap: A



73. Aşağıdaki vitaminlerden hangisi oksidatif dekarboksilasyon reaksiyonlarında gereklidir?



1



İzoniazid kullanımı, alkolizm, D- penisilamin ve oral kontraseptif kullanımı pridoksin eksikliğine yol açar.



İntrensenk faktör vitamin B12’nin terminal ileumdan emilmesi için gereklidir. Dolayısı ile intrensenk faktör eksikliğinde pridoksal fosfat eksikliği değil, B12 eksikliği görülür. Doğru cevap: D



76. B12 vitamini hangi vitaminin metabolizmasında önemli bir rol oynar?



A) Biyotin



B) Pridoksal fosfat D) Tiyamin Pirofosfat



C) Askorbik asit



A) Pantotenik asit



B) Pridoksal fosfat



C) Biotin



D) Askorbik asit E) Folik asit



E) Retinoik asit Oksidatif dekarboksilasyon tepkimelerinde görev alan enzimlere örnek olarak piruvat dehidrojenaz ve alfa-ketoglutarat dehidrojenaz gibi enzimleri verebiliriz. Bu tip oksidatif dekar­ boksilasyon tepkimelerinde gerekli olan vitamin tiyamin pirofosfattır. Pridoksal fosfat ise DOPA’dan dopamin, histidinden histamin ve glutamattan GABA oluşumu gibi dekarboksilasyon reaksiyonlarında gereklidir.



74. Aşağıdaki durumlardan hangisi niasin eksikli­ ğine neden Doğru cevap: D olmaz? A) Malnütrisyonlar



Vitamin B12 yalnızca mikroorganizmalar tarafından sentezlenir, bitkilerde bulunmaz. Kobalamin ek­ sikliği belirtileri kemik iliğinde eritropoetik dokuda ve ince bağırsak mukoza hücreleri gibi hızlı bölünen hücrelerde çok belirgindir. Bu dokular DNA replikasyonunda gerekli olan nükleotidlerin sentezi için tetrahidrofolatın N5-N10-metilen ve N10- formil şekillerine gereksinim gösterirler. Ancak vitamin B12 eksikliğinde, tetrahidrofolatın N5metil şekli tetrahidrofolatın diğer şekillerine doğrudan dönüştürülemediğinden dolayı N5 - şekli birikir, oysa diğer şekillerin düzeyleri azalır. Böylece kobalamin



eksikliğinin, purin ve timin sentezi için gereken aktif tetrahidrofolat şekillerinin eksikliğine bağlı olarak megaloblastik anemi görülmektedir.



B) Karsinoid sendrom C) Hartnup hastalığı



Doğru cevap: E



D) Pridoksin ve riboflavin eksikliği E) Keçi sütü ağırlıklı diyetle beslenme Keçi sütü folik asitten fakirdir. Dolayısı ile keçi sütü ağırlıklı diyet folik asit eksikliğine yol açar. Diğer durumların tümü niasin eksikliğine yol açabilen nedenlerdir.



77. Dihidropteroat sentazı inhibe ederek etki eden ilaç aşağıdakilerden hangisidir? A) Sülfonamid



B) Metotreksat



C) 5- Florourasil



D) Allopürinol E) Dazoksiben



Doğru cevap: E



75. Aşağıdakilerden hangisi pridoksin eksikliğine yol açmaz? A) İzoniazid kullanımı B) D-penisilamin kullanımı C) Alkolizm



D) İntrensenk faktör eksikliği E) Oral kontraseptif kullanımı



Folik asit, tek-karbon metabolizmasında anahtar rol oynar, pürinlerin ve pirimidinlerden timin biyosentezi için gereklidir. Folik asit eksikliği, Amerika’da özellikle gebe kadınlar ve alkoliklerde olmak üzere en yaygın görülen vitamin eksikliğidir.



Folik asitin biyolojik aktif şekli tetrahidrofolik asit (THF) tir. THF, dihidrofolat redüktaz aracılığıyla folatın oluşur.



iki-basamaklı



olarak



indirgenmesinden



Dihidrofolat redüktaz, bir folik asit analoğu olan ve çocuklarda akut lösemi tedavisinde kullanılan methotrexate tarafından yarışmalı olarak inhibe edilir. Sülfonilamid ve türevleri, p-aminobenzoik asitin yapısal analogudurlar. Bu ilaçlar PABA dan folik asit sentezini sağlayan dihidropteroat sentaz enzimini inhibe ederler. Sonuçta DNA ve RNA replikasyonu için gerek duyulan nükleotidlerin sentezi azalır. Memeli hücreleri folik asit sentezleyemediği için sülfonamidler insanlarda DNA ve RNA sentezini etkilemezler.



Doğru cevap: A



78. Hipokrom anemi, konvülsiyon, seboreik dermatit ve periferik nörit görülen bir çocukta aşağı­ daki vitaminlerden hangisi eksiktir? B) Piridoksin



A)Niasin C)Tiyamin



D) A vitamini E) C vitamini



Pridoksin (Be) vitamini eksikliği yeni doğanda ve süt çocuklarında konvülsiyonlara, çocuk ve yetişkinlerde ise periferik nöropati, anemi ile dermatite yol açmaktadır. B6 vitamininin aktif şekli olan piridoksal fosfat, serotonin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin yapımı ile miyelin sentezi için gerekli olan sfingolipitlerin sentezinde kullanılmak­ tadır. Gerginlik, irritabilite ve depresyon hafif B6 eksikliğinde, periferal nöropati ve konvülsiyonlar ise aşırı eksikliğinde görülmektedir. B6 vitamini



hem biyosentezinin öncülü olan delta- aminolevülinik asit sentezindeki hız kısıtlayıcı enzimin koenzimi olduğu için, eksikliğinde sideroblastik anemi ortaya çıkmaktadır. B6 vitamini eksikliğine bağlı biyokimyasal değişiklikler erken dönemde ortaya çıkmakta ve eksikliğin giderilmemesine bağlı olarak daha belirgin hale gelmektedir. Diyetten B6 vitamininin çıkarılmasından bir hafta sonra plazma piridoksal fosfat düzeyi ve idrarla B6 vitamini ile 4piridoksik asit atılımı azalmaktadır. Üç hafta içinde elektroensefelografik anomaliler ortaya çıkmaktadır. B6 vitamini eksikliği görülen gençlerde epileptiform konvülsiyonlar yaygındır.



79. Aşağıdakilerden hangisi pellegrada bulgulardan biri d e ğ ildir?



A) ishal



görülen



B) Demans D) Ölüm



C) Cilt lezyonları E) Anemi



Niasin veya nikotinik asit bir piridin türevidir. Biyolojik olarak aktif olan koenzim şekilleri, nikotinamid adenin dinükleotid (NAD+) ve onun fosforile şekli olan nikoti­ namid adenin dinükleotid fosfattır (NADP+). Nikotinik asitin bir türevi olan ve karboksil grubu yerine amid grubu içeren nikotinamid de diyette bulunur. NAD+ ve NADP+; oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında koenzim olarak iş görürler. Sınırlı miktarda niasin, triptofan metabolizmasından sağlanır.



Hiperlipidemi tedavisi: Niasin (1.5 g/gün veya RDA’nın 100 katı dozda), dolaşımdaki serbest yağ asitlerinin kaynağı olan yağ dokusundan lipolizi güçlü bir şekilde baskılar. Karaciğer, dolaşımdaki yağ asitlerini triaçilgliserol sentezi için substrat olarak kullanır. Böylece niasin, karaci­



ğerde, çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) üretimi için gerekli olan triaçilgliserol sentezinde azalmaya neden olur. Düşük dansiteli lipoprotein (LDL, kolesterolden zengin lipoprotein), plazmada VLDL’den türer Sonuçta, hem plazma triaçilglise­



rol (VLDL’de) düzeyi, hem de kolesterol (VLDL ve LDL’de) düzeyi azaltılır. Bu nedenle niasin, VLDL ve LDL’nin birlikte yükseldiği tip II b hiperlipoproteinemi tedavisinde kullanışlıdır. Pellegra: Bilindiği gibi Niasin eksikliğinde deri, midebağırsak kanalı ve merkezi sinir sistemini etkileyen ve 3D harfiyle belirtilen; Dermatit, Diare, Demans ve tedavi edilmezse ölümle sonuçlanan Pellegra görülür. (İshal, cilt lezyonları ve demans ile giden vitamin eksikliği hangisidir!!!). Doğru cevap: E



80. Keçi sütü ile beslenen çocuklarda görülen aneminin nedeni aşağıdaki vitaminlerden hangisinin eksikliğidir? A) Biyotin



B) Tiyamin D) Pantotenik asit



C) Folik asit E) Lipoik asit



Cheilosis ve glossitis ile birlikte dermatit görülen deri değişikliklerine rastlanmaktadır. Hematolojik değişiklikler arasında lenfositlerin dolaşımda azalması, normositik, mikrositik veya sideroblastik anemi bulunmaktadır.



Doğru cevap: B



Keçi sütünde çok düşük miktarda folik asit bu­ lunduğu için ağırlıklı olarak keçi sütü ile beslenen­ lerde bu vitaminin eksikliği sıklıkla görülmektedir. Yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunan folik asit tek karbonlu birimlerin taşınmasında görev yapar. Folik asit eksikliğine yol açan başlıca durum­ lar; gereksiniminin artması (örn, gebelik ve süt verme), ince bağırsaklardaki bir patoloji, alkolizm



VİTAMİNLER



30 0



veya dihidrofolat redüktaz inhibitörleri (örn. Methotrexate) gibi ilaçlarla tedavi nedeniyle emilimin yetersiz olması sonucu gelişebilir. Folik asit eksikliğinin ilk sonucu hücrelerin DNA sentezi ve bölünme yeteneğinin yok olmasına neden olan, purin ve timidin sentezinin azalması sonucu gelişen



megaloblastik anemidir. Doğru cevap: C



81. Kalsiyum metabolizmasının dengeli bir biçimde sürdürülmesinde etkili olan üç hormon hangileridir? A) Tiroid, paratiroid, glukagon B) insülin, estradiol, aldosteron D) Kortizol, Parathormon, testosteron E) Kalsitriol, androsteron, vazopressin Paratiroid hormon (PTH), kalsitonin ve 1,25dihidroksi D3(kalsitriol), serum kalsiyum (Ca) ve fosfor (Pı) düzeylerinin homeostatik kontrolundan sorumludurlar. Etkileri birbirleri ile yakından ilişkili olan bu hormonlardan PTH, serum Ca+2düzeyini artırmakta ve fosfor düzeyini ise azaltmaktadır. Buna karşılık kalsitonin serum Ca*2 düzeyini azaltmakta ve Pi



düzeyini ise artırmaktadır. Kalsitriol, serum Ca*2 ve Pi düzeyinin artmasına yol açmaktadır.



Askorbik asitle ilgili klinik durumlar: Askorbik asit eksikliği skorbüt’e yol açar. Bu hastalık yara iyileşmesinde gecikme, süngerimsi dişetleri, diş kaybı, kan damarlarının kolay zedelenmesi, eklemlerde şişme ve anemiyle karakterizedir. Bu belirtilerin çoğu, bağ dokusunda zayıflıkla so­ nuçlanan kollajenin hidroksilasyonundaki eksiklikle açıklanabilir. Kemiklerin kırılganlığının artması ve kemik ağrıları nedeni ile hareketi kısıtlanan hasta da psödoparalizi sonucu kurbağa yatışı ortaya çıkmaktadır.



83. Aşağıdaki vitaminlerden hangisinin sentezi triptofan eksikliğinde azalmaktadır? A) Niasin



B) Riboflavin



C) Tiyamin



D) Folik asit E) Biyotin



Niasin veya nikotinik asit bir piridin türevidir. olarak aktif olan koenzim şekilleri, nikotinamid adenin dinükleotid (NAD*) ve onun fosforile şekli olan nikotinamid adenin dinükleotid fosfattır (NADP*). Nikotinik asitin bir türevi olan Biyolojik



ve karboksil grubu yerine amid grubu içeren nikotinamid de diyette bulunur. NAD* ve NADP*;



oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında koenzim olarak iş görürler. Sınırlı miktarda niasin, triptofan metabolizmasından sağlanır. Ancak bu metabolik yol etkisizdir, 60 mg triptofandan sadece 1 mg kadar nikotinik asit oluşur.



Doğru cevap: C



82. Diş eti kanaması, diş eti hipertrofisi, eklemlerde ağrı, kurbağa yatışı aşağıdakilerden hangisinde görülmektedir? B) Beriberi D) Skorbüt



E) Vegener granülomatozu Vitamin C, kollajenin prolin ve lizin birimlerinin hidroksilasyonu gibi reaksiyonlarda koenzim olarak rol oynar. Bununla birlikte C vitamininin antitoksidan olarak yararlı etkileri olduğu düşünül­ mektedir.



Kolesterolden safra asiti sentezi, D vitamini sentezi ve steroid hormon sentezi gibi indirgeyici reaksiyonlarda önemli bir redüktan olan C vitamini’ne ihtiyacın arttığı düşünülmektedir. Bu vitami­ nin eksikliğinde bu tip reaksiyonların azaldığı gösterilmiştir.



gastrointestinal sistemden emilimini artırmakta­ dır.



Doğru cevap: D



C) Parathormon, kalsitriol, kalsitonin



A) Henloch-Schölein purpurası C) Raşitizm



Ayrıca C vitamini diyetle alınan ferri formundaki +3 değerlikli demiri, ferro (+2) haline indirgeyerek



Hartnup



hastalığında, monoamino ve monokarboksilikaminoasidlerinemilimi azalmıştır. Bu hastalarda triptofanın da emilimi bozulur. Bilindiği üzere niasin, tripotofandan sentezlenmektedir, böylece bu hastalarda niasin eksikliği gelişir ve pellegra benzeri deri lezyonları oluşur. Doğru cevap: A



84. E vitamini ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Lipid peroksidasyonu hızlandırmaktadır. B) Yapısında tokoferol halkası bulunmaktadır. C) Yağ emilim bozuklukları E vitamini eksikliğine yol açmaktadır.



D) Çimlenmiş buğday, ayçiçeği, mısır, soya fasul­ yesi ve sebzeler E vitamini içeriği bakımından zengindir.



E) İzopren birimlerden oluşan yan zincir taşımak­ tadır.



ni (örn: çoklu doymamış yağ asitleri) moleküler oksijen ve serbest radikaller tarafından oluştu­ rulan oksidasyona karşı antioksidan olmasıdır. Bitkisel yağlar vitamin E’den zengindir. Karaciğer ve yumurta orta derecede E vitamini içerir, a-tokoferol için önerilen günlük gereksinim erkeklerde 10 mg, kadınlarda 8 mg’dır. E vitamini, beta karoten



ve K vitamini izopren türevidirler. E vitamini ihtiyacı, çoklu doymamış yağ asiti alımı arttığı zaman artar. Doğal bir antioksidan olan E vitamini lipid peroksidasyona uğrayan çok­ lu doymamış yağ asitlerindeki serbest radikal zincir tepkimelerini kırarak antioksidan etki göstermektedir. Kullanılan tokoferolün yenilen­ mesi gerekmektedir. Kalp hastalığı oluşma riskini, antioksidan özelliğinin yanı sıra hücre sinyal ileti mekanizmasını etkileyerek azalttığı gösterilmiştir. İki yıldan daha uzun bir süre günde 400 İÜ (önerilen günlük gereksinim 15 İÜ) vitamin E takviyesinin en fazla korumayı sağladığı ve takviye yapıl­ mayanlarla kıyaslandığında kalp krizi sıklığında %40 azalmaya neden olduğu bildirilmiştir. E vitamini



LDL oksidasyonunu en iyi engeleyen maddedir. Okside LDL’nin kalp hastalığını ilerlettiği düşü­ nülmektedir. Vitamin E, vitamin C ve p-karoten, katarakt başlangıcını geciktirmede birlikte işlev görülür. Vitamin E eksikliği hemen hemen tamamen prematür yeni doğan bebeklere özgüdür. Yetişkinlerde genellikle kusurlu lipid emilimi ve taşınmasıyla birliktedir. İnsanlarda E vitamini eksikliği belirtileri eritrositlerin peroksitlere karşı duyarlılığı ve anormal hücre membranlarının oluşmasıdır.



Doğru cevap: A



85. Mitokondriyal süperoksit dismutaz ve arjinaz karboksilaz enzimlerinin aktiviteleri için aşağı­ daki elementlerden hangisi gereklidir? A) Molibden



B) Kobalt



C) Magnezyum



D) Krom E) Mangan



Hidrolaz, dekarboksilaz ve transferaz enzimle­ rinin yapısında kofaktör olarak bulunan mangan (Mn+2), glikoprotein ve proteoglikan biyosentezine katılır. Üre döngüsündeki arginaz, sitrik asit döngüsün­ deki izositrat dehidrogenaz ile glukoneogenezde görevli pirüvat karboksilaz yapısında Mn+2 yer al­ maktadır. Ayrıca mitokondrial süperoksit dismutaz yapısında Mn+2 bulunmaktadır.



Doğru cevap: E



86. Aşağıdaki enzimlerden hangisinin fonksiyonu için tiyamin pirofosfat (TPP) gereklidir? A) Oksidoredüktaz



B) Transaminaz



VİTAMİNLER



E vitaminleri 8 adet doğal olarak mevcut tokoferollerdir, bunlardan d-a-tokoferol en aktif olanıdır. Vitamin E’nin başlıca fonksiyonu hücre bileşenleri­



C) Transaldolaz



D) Transketolaz E) Dekarboksilaz Hekzos monofosfat yolu'nun nonoksidatif reaksi­ yonları; üç, dört, beş ve yedi karbonlu şekerlerin birbirine dönüşümünü sağlar. Bu reaksiyonlar ile oksidatif reaksiyonlar sonucunda oluşan ribuloz 5fosfattan, nükleotid sentezi için gerekli olan riboz 5- fosfat veya glikolizin ara ürünleri olan fruktoz



6- fosfat, gliseraldehid 3-fosfat sentezlenir. Nonoksidatif yolda gerekli olan tek koenzim; trans­ ketolaz reaksiyonundaki tiyamin pirofosfattır. Kırmızı hücre enzimleri bazen vitamin eksikliklerinin tanısında ölçülür, ör. transketolaz, tiyamin eksik­ liğinde azalır.



Pernisiöz anemi, transketolazın arttığı tek du­ rumdur. Doğru cevap: D



87. Aşağıdaki hormonlardan hangisi fosfor meta­ bolizmasını doğrudan etkilemektedir? B) Insülin D) Kalsitonin



A)Aldosteron C)Kortizol E) Glukagon



Tiroid vücütta bulunan en büyük endokrin bezdir. Tiroid bezi folikül adı verilen çeşitli fonksiyonel kısımlar içerir. Foliküller sferik yapıda olup, epitel hücreleri ile kaplıdır ve kolloid içeren merkezi bir boş­ luğu çevrelerler. Foliküler hücreler iodu konsantre ederler ve başlıca 2 tane hormon sentezlerler, tiroksin (T4) ve triiodotironin (T3). Bu hormonlar salgılanmadan önce kolloidde depolanırlar. Foliküller arasında bağ dokusu bulunur. Bu bağ dokusunun içinde ise C hücreleri dağılmış vaziyette bulunur. C hücreleri kalsitonin sentezlerler. Tek zincirli bir polipeptid olan kalsitonin yapısında 32 amino asit bulunmaktadır. Kemikleri ve bazı böbrek



fonksiyonlarını etkileyen kalsitonin, serum kalsi­ yum (Ca+2) ve fosfor (Pi) düzeylerini azalmakta­ dır. Kemik resorpsiyonunu inhibe eden kalsitonin, kemiklerden Ca+2 ve fosfor kaybının azalmasına yol açmaktadır. Kemik resorpsiyonundaki azalmaya, alkalen fosfataz ve pirofosfataz azalması ile idrarla hidroksipirolin atılımının azalması eşlik etmektedir.



Doğru cevap: D



1 3500 ng/ml) göstermektedir. Yaşamı tehdit edebilen demir zehirlenmesi, çocukların yanlışlıkla demir tabletleri alması sonucu görülmektedir. Bulantı, kusma, abdominal ağrı, diyare ve hematemez belirtiler arasındadır. Ağır olgularda hipotansiyon, karaciğer hasarı ve koma görülmekte, serum demir düzeyi artmaktadır.



Yapısında bulunan indirgen sülfhidril grubu, eritrositlerde methemoglobinin hemoglobine çevrilmesinde rol oynamaktadır. Metabolik olaylar veya radyasyon sonrası meydana gelen peroksidler ve serbest radikallerin temizlenmesinde görevli glutatyon peroksidaz glutatyona bağımlıdır. Ayrıca faz II detoksifikasyon tepkimelerinde görev yapan glutayon S-transferaz, glutatyonu substrat olarak kullanmaktadırlar.



Doğru cevap: A



Doğru cevap: B



92. C vitamini eksikliğinde aşağıdakilerden hangisi görülmez? A) Peteşi B) Fontanelin erken kapanması C) Pseudoparalizi D) Kostakondral eklemlerde şişlik E) Mukozada kanama



94. Tiyamin eksikliğinde aşağıdaki tepkimelerden hangisi (veya hangileri) inhibe olmaktadır? I.



a-Ketoasitlerin oksidatif dekarboksilasyonu



II. Oksidoredüktaz tepkimeleri III. Transketolaz tepkimeleri IV. Aktive edilmiş tek karbon birimlerinin taşın­ ması



A) I ve III doğrudur



Skorbüt: En sık 6-24 ayda görülür. Klinik tablo kollajen yapımındaki bozukluğun bir yansıması­ dır. Kollajen yapısındaki bozukluk sonucu periost altına kanama (ve bunun sonucu olarak, özellikle hareketle şiddetli ağrı: psödoparaliz), deri ve mu­



B) II ve IV doğrudur C) I, II ve III doğrudur



D) Yalnız IV doğrudur E) Hepsi doğrudur Suda çözünen bir vitamin olan tiyamin, ATP kul­ lanılan bir tepkime ile tiyamin pirofosfata (TPP) çevrilmektedir. TPP, alfa- ketoasitlerin oksidatif



kozalara kanama (peteşiier), dişlerde gevşeme, kemikleşmenin durması, bozulmuş yara iyileşmesi görülür. Kostaların kemik kıkırdak birleşiminde (Kostakondral eklemlerde şişlik) dikensi çıkıntı­ lar tipik fizik muayene bulgusudur.



dekarboksilasyonu ile transketolaz tepkime­ lerinde kofaktör olarak görev yapmaktadır.



Kronik hipervitaminoz A’nın başlıca belirtileri ciltte



Tiyamin eksikliğinde bu tepkimelerin substratları birikmektedir.



kuruluk ve kaşıntı, hiperosteoz, anoreksi, ek­ lemlerde şişme, epifizyal plakların ve fontanelin erken kapanması, göz içi kanama, optik atrofi, karaciğerde büyüme ve sirotik gelişme, sinir sisteminde beyin tümörü belirtilerini taklit edebilen kafa içi basıncında artış şeklinde görülür.



Aktive



edilmiş



tek



karbon



birimlerinin



taşınmasında N5-N10 metilen tetrahidrofolikasit gibi THF asit türevleri görev yapmaktadır.



Oksidoredüktaz enzimlerinin aktivitesi için NAD\ NADP+, FMN ve FAD koenzimleri gereklidirler.



Doğru cevap: B



Doğru cevap: A



93. Aşağıdaki bileşiklerden hangisinin yapısında yer alan sülfhidril grubu antioksidan görevine katkı sağlamaktadır?



95. Hiperlipidemide kanda dolaşan triaçilgliserolleri azaltmak için kullanılabilen vitamin hangisidir?



A) Glutatyon C) Ferritin



B) Beta karaten D) Seruloplazmin



A) Pridoksin



B) Niasin D) Tiyamin



C) Riboflavin E) Pantotenik asit



E) Glutamin Bir tripeptid olan glutatyon (gama- glutamilsisteinil-glisin) yapısında glutamik asit, glisin ve bir kükürtlü amino asit olan sistein bulunmaktadır.



Hiperlipidemi tedavisi: Niasin ve nikotinik asid (1.5 g/gün veya RDA’nın 100 katı dozda), dolaşımdaki serbest yağ asitlerinin kaynağı olan yağ dokusundan lipolizi güçlü bir şekilde baskılar.



Hücre temel bileşenlerinden olan glutatyonun çok sayıda bağımsız işlevi bulunmaktadır.



Karaciğer, dolaşımdaki yağ asitlerini triaçilgliserol sentezi için substrat olarak kullanır. Böylece niasin,



V İT A M İN L E R



30 3



304



V İT A M İN LE R



karaciğerde, çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) üretimi için gerekli olan triaçilgliserol sentezinde azalmaya neden olur. Düşük dansiteli lipoprotein (LDL), plazmada VLDL’den sentezlenir. Sonuçta, hem plazma triaçilgliserol düzeyi, hem de kolesterol (VLDL ve LDL’de) düzeyi azaltılır. Bu nedenle niasin, başta VLDL ve LDL’nin birlikte yükseldiği tip li b hiperlipoproteinemi olmak üzere birçok hiperlipideminin tedavisinde kullanılabilir. Doğru cevap: B



96. Homosisteinden metiyonin oluşurken görev alan vitamin B12formu hangisidir? A) Deoksiadenozil-kobalamin B) Metilkobalamin



Özgül retinoik asit-reseptör proteinleri, steroid, tiroid hormonları ve 1,25-dihidroksikolekalsiferol transkripsiyon düzenleyicileri ailesinin bir bölümünü oluştururlar.



Vitamin A türevlerinin en önemli görevlerinden bir tanesi epitel dokusun farklılaşması ve korunmasını sağlamaktır. Özellikle retinoik asit ve beta - karoten bu açıdan oldukça önemlidir. Diyetlerinde bol miktarda p-karoten bulunan toplumlarda akciğer ve deri kanseri ve kalp hastalığı görülme sıklığı daha azdır, p-karoten bakımından zengin gıdaların tüketilmesi, katarakt ve makula dejenerasyonu riskinde azalmayla birliktedir, pkarotenin koruyucu etkisi antioksidan özelliğinden veya bağışıklık fonksiyonunu artırması gibi başka etkilerinden dolayı olabilir. A vitamininden farklı olarak, p-karoten uzun süre yüksek dozda alınsa da toksik etkiler yaratmaz.



Doğru cevap: A



C) Siyanokobalamin



D) Hidroksikobalamin E) Kobalamin Kobalt, Vitamin B12’ninbaşlıcayapıtaşıdır Bilindiği üzere bu vitaminin deoksiadenozilkobalamin ve metilkobalamin olmak üzere iki koenzim formu bulunmaktadır. Kobalamin (Vitamin B12) insanlarda iki temel enzimatik reaksiyonda gereklidir. Metiyonin sentezi ve tek sayıda karbon atomu içeren yağ asitlerinden gelen metil malonil KoA’nın izomerizasyonu. Bu vitamin eksikliğinde, anormal yağ asitleri birikir ve sinir sistemi dahil olmak üzere hücrelerin membranlarına birleşirler. Bu durum, vitamin B12 eksikliğinin



nörolojik belirtilerinin bazılarından sorumludur. Homosisteinden metiyonin sentezinde vitamin B12’nin metilkobalamin türevi koenzim olarak görev alır.



98. Aşağıdaki eser elementlerden vitaminin yapısında yer alır? A) Bakır



hangisi



bir



B) Çinko D) Selenyum



C) Kobalt



E) Demir Kobalt, Vitamin B12’nin başlıca yapı taşıdır. Bilindiği üzere bu vitaminin deoksiadenozilkobalamin ve metilkobalamin olmak üzere iki koenzim formu bulunmaktadır. Kobalamin (Vitamin B12) insanlarda iki temel enzimatik reaksiyonda gereklidir. Metiyonin sentezi ve tek sayıda karbon



atomu içeren yağ asitlerinden gelen metil malonil KoA’nın izomerizasyonu. Bu vitamin eksikliğinde, anormal yağ asitleri birikir ve sinir sistemi dahil olmak üzere hücrelerin membranlarına birleşirler. Bu durum, vitamin B12 eksikliğinin



nörolojik belirtilerinin bazılarından sorumludur.



Doğru cevap: B



97. Aşağıdaki vitaminlerden hangisi, epitel hücre diferansiyasyonunu ve proliferasyonunu dü­ zenleyerek bu hücrelerde kanser gelişme riski­ ni azaltır? A) Retinoik asit



B) Vitamin K D) Tiyamin



C) Biyotin



E) Pridoksal fosfat Retinoidler, görme, üreme, büyüme ve epitel dokusunun sağlamlığı için gerekli olan bir grup bileşiklerdir. Görme olayında retinolün aldehit türevi olan retinal görev yapar. Retinoik asit, epitel proteinlere yüksek bir afiniteyle bağlanır. Aktifleşmiş retinoik asit-reseptör kompleksi, retinoide-özgü RNA sentezini uyarmak üzere çekirdek kromatiniyle etkileşir.



Vitamin B12 yalnızca mikroorganizmalar tarafından sentezlenir, bitkilerde bulunmaz. Kobalamin ek­ sikliği belirtileri kemik iliğinde eritropoetik dokuda ve ince bağırsak mukoza hücreleri gibi hızlı bölünen hücrelerde çok belirgindir. Bu dokular DNA replikasyonunda gerekli olan nükleotidlerin sentezi için



tetrahidrofolatın N5-N10-metilen ve N10- formil şekillerine gereksinim gösterirler. Ancak vitamin B12 eksikliğinde, tetrahidrofolatın N5- metil şekli tetrahidrofolatın diğer şekillerine doğrudan dönüştürülemediğinden dolayı N5 - şekli birikir, oysa diğer şekillerin düzeyleri azalır. Böylece kobalamin ek­



sikliğinin, purin ve timin sentezi için gereken aktif tetrahidrofolat şekillerinin eksikliğine bağlı olarak megaloblastik anemi görülmektedir. Doğru cevap: C



I



305



A) Menke hastalığı



101.Aşağıdaki vitaminlerden hangisi plasenta, ka­ raciğer ve böbreklerde bir hidroksilasyon tepki­ mesine katılmaktadır?



B) Hunter sendromu



A) A vitamini



C) VVilson hastalığı



C )E vitamini



B) D vitamini D) K vitamini E) C vitamini



D) Osteogenesis imperfekta E) Hürler sendromu



Menke sendromu bağırsaklardan bakır emiliminde ve hücre içine bakır taşınmasındaki kusur nedeni ile gelişir. Bu hastalarda ATP7A geninde bir bozukluk olup, bakır taşıyıcı bir ATPase enzimi yoktur. Enzim eksikliğine bağlı olarak bakırın gastrointestinal sistemden emiliminde ve karaciğere girişinde azalma olur. Plazma ve karaciğer Cu düzeyleri azalmıştır. X’e bağlı ressesif olan ve erkek bebeklerde ölümle sonuçlanan bu hastalıkta, bakırlı enzimler olan tirozinaz, lizil oksidaz ve dopamin p-hidroksilaz enzimlerinin fonksiyonlarının bozulması neticesinde saç yapısında değişiklik, aşırı kıvrık ve kırılgan



saçlar, depigmantasyon ve kollajen ile elastin yapısında bozukluklar görülmektedir. Doğru cevap: A



100. A vitamini türevleri ile ilgili bilgilerden hangisi doğru değildir? A) Retinol hayvansal kaynaklı gıdalarla alınan baş­ lıca A vitamini formudur.



B) Retinal görme ile ilgili fonksiyonların düzenler. C) Retinoik asit reseptörleri hücre zarı üzerinde bulunur. D) P-Karoten bitkisel kaynaklı ve antioksidan özelli­ ği olan vitamin A türevidir. E) A vitamini taşıyan en önemli protein retinol bağ­ layıcı proteindir.



Retinoik asit steroid hormonlara benzer şekilde etki eden ve epitel dokusu için gerekli olan A vita­ mini formudur. Retinoik asit etki açısından steroid hormonlar ve D vitaminine benzer. Aktifleşmiş



retinoik asit-reseptör kompleksi, retinoide-özgü RNA sentezini uyarmak üzere çekirdek kroma­ tiniyle etkileşir. Bu durum, fizyolojik fonksiyonların bir kısmında aracı olan özgül proteinlerin senteziyle sonuçlanır. Örneğin, epitel dokuda keratin gen ifa­ desini kontrol ederler. Özgül retinoik asit-reseptör proteinleri, steroid, tiroid hormonları ve 1,25- di­ hidroksikolekalsiferol transkripsiyon düzenleyicileri ailesinin bir bölümünü oluştururlar.



Doğru cevap: C



D2 ve D3 vitaminleri biyolojik olarak aktif değil­ dirler, ancak vücutta iki hidroksilasyon reak­ siyonu ile aktif vitamin D şekline çevrilirler. İlk hidroksillenme 25. Pozisyonda olur ve bu işlem karaciğerde özel bir hidroksilaz tarafından gerçek­ leştirilir. Reaksiyon ürünü olan 25-hidroksikolekalsiferol veya 25-OH D3 plazmada en çok bulunan ve başlıca depo edilen vitamin D şeklidir. 25-OH D3 başlıca böbrekte bulunan 25-hidroksikolekalsife-



rol 1-hidroksilaz tarafından 1.pozisyonda tekrar hidroksillenir ve 1,25 dihidroksikolekalsiferol (1,25-diOH D3) oluşur. Her iki hidroksilaz sitokrom P450, moleküler oksijen ve NADPH kullanır. 1-alfa hidroksilaz aynı zamanda plasenta da bulunan bir enzimdir. Doğru cevap: B



102. Aşağıdakilerden hangisi A vitamini eksikliği bulgularından biri değildir? A) Gece körlüğü B) Bitot lekeleri C) Diş eti kanaması



D) Deride foliküler Hiperkeratoz E) Büyüme Geriliği



A vitamini eksikliğinde gece körlüğü, fotofobi, gözde bitot lekeleri, keratomalazi, büyüme geri­ liği ve deride foliküler hiperkeratoz görülür. Diş eti kanaması, C vitamini eksikliğine bağlı olarak gelişen skorbütte görülmektedir.



Doğru cevap: C



103. Aşağıdaki vitaminlerden hangisi karboksilasyon tepkimelerinde görev alır? A) Retinoik asit C) Folik asit



B) Vitamin B12 D) Tiyamin pirofosfat E) Vitamin K



Vitamin K’nın düzenlediği en önemli reaksiyon glutamil birimlerini karboksilleyerek gamakarboksi glutamatı oluşturmaktır. Bilindiği üzere bu reaksiyon faktör II, VII, IX, X, protein C ve S gibi, K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinin ve kemik proteinlerinden osteokalsin’in aktivasyonunda önemlidir. Doğru cevap: E



V İT A M İN L E R



99. Aşağıdaki hastalıklardan hangisi bakırın bağır­ saklardan absorbsiyonu yetersizdir?



306



V İT A M İN L E R



104. Bir hastanın kanında propiyonat ve idrarında metil malonat düzeylerinin yüksek olması aşağıdaki B vitamini türevlerinden hangisinin eksikliğini gösterir? A) Vitamin B6 C) Riboflavin



B) Vitamin B12 D) Folik asit E) Biotin



Metil malonil KoA’yı süksinil KoA’ya çeviren enzim metil malonil KoA mutazdır. Bu enzimin koenzimi ise deoksiadenozilkobalamin yani B-12 dir. Bu vitaminin veya metil malonil KoA mutaz enzimi eksikliğinde propiyonik asidemi, metabolik asidoz ve gelişme geriliği ile seyreden metilmalonik asidüri görülmektedir. Doğru cevap: B



105. Aşağıdaki tepkime türlerinden hangisinde görevli koenzimlerin yapısında pantotenik asit yer almaktadır? A) Dekarboksilasyon B) Acil gruplarının transferi D) indirgenme E) Yükseltgenme



B) Tiyamin



C) Folik asit



D) Vitamin E E) B-karoten



A vitamininin yüksek dozlarda alınması, hipervitaminoz A olarak adlandırılan toksik bir sendroma yol açar. Kronik hipervitaminoz A’nın erken belirtileri



ciltte kuruluk ve kaşıntı, kemiklerde hiperosteoz, karaciğerde büyüme ve sirotik gelişme, sinir sisteminde beyin tümörü belirtilerini taklit edebilen kafa içi basıncında artış şeklinde görülür. Özellikle gebe kadınlar aşırı miktarda A vitamini alımından kaçınmalıdırlar, çünkü A vitamini, geliş­



mekte olan fetüste doğumsal sakatlıklar yapma potansiyeline sahiptir. Bunlara örnek olarak; mikrognati, timik aplazi, fasiyal kemik ve aortik ark anomalileri verilebilir. Doğru cevap: A



A ) Trombozun önlenmesinde önemli rol oynar. B ) Hemorajik hastalığı olan yenidoğan bebeklerde



ATP ile fosforillenen pantotenik asit, açil taşıyı­



cı proteinlerin sistein kalıntılarına eklenerek 4’-fosfopantotein’e dönüşür. Pantotenik asit hem Koenzim A’nın yapı taşıdır, hem de açil taşıyıcı proteinin aktif bölgesinde bulunur.



pıhtılaşma zamanını uzatır. C ) Anne sütünde yüksek konsantrasyonlarda bulu­ nur.



D) ince bağırsak bakterileri tarafından sentezlenir. E) Suda çözünen bir vitamindir. K vitaminine, protrombin ve kan pıhtılaşma faktörleri VII, IX ve X’un karaciğerde sentezlenmesi için gerek duyulur. Bu proteinler inaktif



Doğru cevap: B



skorbüt



klinik



A ) Subperiost kanamaları, Diş etlerinde kanama, ekimoz.



B) Bitot lekeleri, keratomalazi C) Konjonktivit, dermatit, glossit D) Ellerde ve kollarda dermatit, boyunda casal ger­ danlığı



E) Raşitizm, tetani Skorbüt C vitamini eksikliğinde gelişen ve hidroksiprolinden fakir yetersiz bir kollagenle seyreden bir hastalıktır. Bu hastalarda yara



iyileşmesinde gecikme, kapiller frajilitedeki artışa bağlı olarak dişeti kanaması, anormal kemik gelişimi ve subperiost kanamalar görülür. Doğru cevap: A



A) Vitamin A



108.Vitamin K ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?



C) Dehidrogenasyon



106. Aşağıdakiierden hangisinde bulguları bir arada verilmiştir?



107.Aşağıdaki vitaminlerden hangisinin yüksek dozları gebelikte kontrendikedir?



öncül moleküller olarak sentez edilirler. Pıhtılaşma faktörlerinin aktivasyonu, glutamik asit birimlerinin vitamin K’ya bağlı karboksilasyonunu gerektirir, böylece gama-karboksiglutamat içeren olgun bir pıhtılaşma faktörü oluşur. Bu reaksiyon 0 2, C 0 2 ve vitamin K’nın hidrokinon şekline ihtiyaç gösterir, y Gla oluşumu, bir antikoagülan olan dikumarol ve



vitamin K’nın sentetik bir anaiogu olan vvarfarin inhibisyonuna duyarlıdır. Trom bositlerle



protrombin



etkileşim i:



Protrombinin Gla birimleri negatif yüklü karbonhid­ rat grupları nedeniyle pozitif yüklü kalsiyum iyonları için iyi bir şelatördür. Daha sonra protrombin-kalsiyum kompleksi, trombositlerin yüzeyinde bulunan ve kanın pıhtılaşması için gerekli olan fosfolipidlere bağlanma yeteneği kazanırlar. Trombositlere tutunma sonucu protrombinden trombin oluşu­ munu sağlayan proteolitik dönüşüm hızı artar.



y-Gla, pıhtılaşma işlemiyle ilgili olmayan diğer proteinlerde de (örn, kemikte osteokalsin) bu­ lunur.



307



sefalosporinler (örn; sefaperazon, sefamandol ve moxalaktam) açık bir şekilde warfarin-benzeri bir mekanizmayla hipoprotrombinemiyle yol açarlar. Bu yüzden bu ilaçlarla tedavi sırasında K vitamini desteği gerekir. Yenidoğanlarda



K



vitam ini



eksikliği:



Yenidoğanların bağırsakları sterildir ve K vitamini sentez edemezler. Anne sütü günlük vitamin K’nın yaklaşık beşte birini sağlar.



Yenidoğanın hemorajik hastalığı; K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinden 2,7,9 ve 10’un eksikliği sonucu görülen kanamalar ile seyreden bir klinik tablodur. Erken (0-24.saatlerde), klasik



(2.-7.günlerde) ve geç başlayan (1.-6. aylarda), tipleri mevcuttur. Sıklığı 1/200-400’dür. Her üç tipte de mukoza, deri, gastrointestinal sistem kana­ maları ve özellikle erken tip de göbek, geç tip de ise intrakraniyal kanamalar görülür. Proflaksi için doğumdan sonra erken dönemde ise bebeklere 1-3 mg i.m K vit. verilir.



tedavi edilmezse kseroftalmi, kornea ülserleşmesi ve opak nedbe dokusunun oluşması ile körlükle sonuçlanır. Bu durum, gelişmekte Eğer



olan tropikal ülkelerdeki çocuklarda çok sık olarak görülür. Dünyada her yıl 500.000 den fazla sayıda



çocuk, diyetle yeterli A vitamini almadıkları için kseroftalmi sonucu kör olmaktadır. Doğru cevap: E



110. Aşağıdaki elementlerden yapısında yer almaktadır?



hangisi



insülin



A) Bakır



B) Demir



C) Çinko



D) Kobalt E) Magnezyum



Molekül ağırlığı 3.7 kDa olan insan insülini, küçük globüler bir proteindir. Aktif hormon A zinciri 21, B zinciri 30 amino asit taşıyan iki zincirden oluşmuş bir polipeptiddir. Azincirinin 7. amino asidi ile B zinci­ rinin 7. amino asidi ve Azincirinin 20. amino asidi ile B zincirinin 19. amino asitleri arasında iki adet disülfit köprüsü yer almaktadır. Zincirler arasında yer alan bu disülfid köprülerinin yanı sıra üçüncü bir disülfid köprüsü Azincirinin 6. ve 11. amino asitlerini birbir­ lerine bağlamaktadır. Beta hücrelerinde yüksek konsantrasyonda bulunan çinkonun, insülin ile kompleks oluşturduğu bilinmektedir.



Doğru cevap: C



Doğru cevap: D 111.Glutatyon peroksidazın kofaktörü aşağıdakilerden hangisidir? 109. A vitamini eksikliğinin en erken belirtisi aşağıdakilerden hangisidir?



A) Bakır



B) Selenyum



C)FADH2 A) Kuru muköz membranlar



D )N A D PH



E) Çinko



B) Kurumuş deri C) Gelişme geriliği D) Kseroftalmi E) Gece körlüğü A vitamini, çomak ve koni hücrelerindeki görme pigmentlerinin bir bileşenidir. Retinadaki çomak



hücrelerinin görme pigmenti olan rodopsin, opsin proteinine özel olarak bağlanmış olan 11cis retinal’den oluşur. Gece körlüğü, A vitamini eksikliğinin en erken belirtilerinden biridir. Görme eşiği, loş ışıkta görmeyi zorlaştıracak şekilde yükselir. Eksiklik durumunun uzaması görme hücrelerinin sayısının geriye dönüşümsüz olarak azalmasına neden olur. Ciddi vitamin A eksikliği, konjonktiva ve korneanın patolojik kuruluğu olan kseroftalmiye yol açar.



V İT A M İN L E R



Gerçekte bir K vitamini eksikliği durumu nadirdir; çünkü yeterli miktarda K vitamini genellikle bağırsak bakterileri tarafından sentezlenir veya diyet yoluyla alınır. İnce bağırsak bakterileri; örn;antibiyotik kullanılarak azaltıldığında endojen olarak oluşan vitamin miktarı da azalır. Bu durum, sınır de­ recede malnütrisyonlu olan kişilerde (örn: yaşlı düşkün hastalar) hipoprotrombinemiye yol açabilir. Bu vakalarda, kanamaya meyli düzeltmek için K vi­ tamini desteği gerekebilir. Ayrıca bazı ikinci kuşak



Selenyum bir antioksidan olup E vitamini ile sinerjistik etki göstermektedir. Bu madde aynı zamanda hücre içinin önemli bir antioksidan enzimi olan glutatyon peroksidazın kofaktörüdür. Doğru cevap: B



112.Bir hastaya tokluk kan şekeri bakmak amacı ile 120. dakikada kan alınıyor ve kan şekeri 170 mg/dl bulunuyor. Bu hastada eksikliği en olası eser element hangisidir? A) Selenyum



B) Mangan



C) Bakır



D) Çinko E) Krom



L.



I



3 08



V İT A M İN L E R



+3 değerlikli krom glukoz tolerans faktörü olarak bilinir ve eksikliğinde glukoz intoleransı meydana gelmektedir. Doğru cevap: E



113.Hangi vitaminoid protein sentezi, hücre bölünmesi ve primidin sentezinde rol oynar? A) Karnitin C) Pantotenik asit



B) Lipoik asit D) Kolin



kondride, ara aşamalar sitozolde gerçekleşir (Not: Olgun eritrositlerde mitokondri olmadığı için hem üretemezler) Porfirin (Hem) molekülünün tüm karbon ve azot atomları iki yapı taşından elde edilir. Glisin ve süksinil KoA, ALA sentazın katalizlediği bir reaksiyonla ALA oluşturmak üzere bir araya gelirler. Bu reaksiyon koenzim olarak pridoksal fosfata ihtiyaç gösterir ve porfirin biyosentezinde hız kısıtlayıcı aşamayı oluşturur. Doğru cevap: C



E) Orotik asit (Vit B13) Orotik asit, pirimidin sentezinde oluşan bir ara mad­ de olup bir vitaminoid olarak kabul edilmektedir. DNA’nın önemli yapı taşlarından olan pirimidinlerin sentezinde görev aldığı için dolaylı olarak hücre bölünmesi ve protein sentezinde de gereklidir. Doğru cevap: E



114.Hartnup hastalığında hangi vitamin eksikliği görülebilir? A) Tiyamin



B) Niasin



C) Riboflavin



D) Piridoksin E) Pantotenik asit



Hartnup hastalığında gıdalarla alınan monoamino ve monokarboksilik (nötral) aminoasilerin emiliminde bir yetersizlik ve aynı zamanda bu moleküllerin idrarla atılımında artma vardır. Özellikle triptofan miktarlarında anlamlı bir düşüş görülmektedir. Bilindiği üzere triptofandan niasin sentezlenmektedir ve hartnup hastalığında niasin eksikliğine bağlı olarak sekonder pellegra gelişir. Doğru cevap: B



116.Endojen D vitamini sentezi için gereken reaksi­ yonlar farklı dokularda gerçekleşir. D vitaminin en aktif türevi olan 1-25 diOH-kolekalsiferolü sentezleyebilen dokular hangisinde doğru şe­ kilde verilmiştir? A) Cilt, karaciğer B) Böbrek, plasenta C) Böbrek, karaciğer D) ince bağırsak, cilt E) Böbrek, cilt D vitaminin aktivasyonu 1- alfa hidroksilaz enzimi­ nin düzenlediği bir reaksiyondur. 25-OH kolekalsiferoiün -» 1,25 dihidroksikolekalsiferole (kalsitriol) dönüştüğü başlıca yer böbreklerdir. Ancak 1- alfa hidroksilaz böbrek dışında plasentada da bulunur. Dolayısı ile kalsitriol oluşumu böbrek ve plasen­ tada gerçekleşmektedir. Doğru cevap: B



117.Aşağıdaki eser elementlerden hangisi karbonik anhidrazın katalize ettiği reaksiyonda kofaktör olarak görev yapar? A) Çinko C) Sodyum



B) Bakır D) Selenyum E) Demir



115.Hem sentezinde düzenleyici basamakta görev alan ALA sentazın koenzimi aşağıdakilerden hangisidir? A) Riboflavin B) Tiyamin C) Piridoksal fosfat D) Pantotenik asit E) Retinoik asit Porfirin (Hem) biyosentezinin yapıldığı başlıca yerler karaciğer, (özellikle sitokrom P460 sentezlenir) ve hemoglobin sentezinin aktif olduğu kemik iliğindeki eritrosit üreten hücrelerdir. Porfirin oluşumundaki başlangıç ve son üç aşama mito-



Karbonik anhidraz koenzim olarak çinko içeren metaloenzimlere örnektir. Doğru cevap: A



118.Toksisitesinde kemiklerde hiperosteoz, ciltte kuruluk, benign intrakraniyal basınç artışına neden olan vitamin hangisidir? A) Vitamin A



B) Vitamin D



C) Vitamin E



D) Vitamin K E) Vitamin B12



122.0ral kontraseptif kullanan kadınlarda gelişebilecek vitamin eksikliği hangisidir? A) Niasin



B) Folik asit D) Biotin



C) Pridoksin E) Tiyamin



Oral kontraseptif kullanan kadınlarda pridoksin eksikliği görülebilmektedir.



Doğru cevap: A



Doğru cevap: C



119.İnhalasyon yoluyla aşırı alındığında parkinson benzeri bulgular ve psikolojik semptomlara yol açan element aşağıdakilerden hangisidir? A) Krom C) Magnezyum



B) Bakır D) Çinko E) Mangan



Mangan inhalasyon yolu ile aşırı alındığında parkinson benzeri bulgular ve psikolojik semp­ tomlara yol açan bir maddedir. Doğru cevap: E



123.Özellikle UV ışığın etkisi ile bozulabilen ve fo­ toterapi alan bebeklerde eksikliği görülebilen vitamin hangisidir? A) Riboflavin



B) Tiyamin



C) Piridoksin



D) Pantotenik asit E) Retinol



Riboflavin UV ve güneş ışınlarından en kolay zarar gören vitamindir. Foroterapi alan bebeklerde eksikliği görülmektedir. Doğru cevap: A



120.LDL oksidasyonunu en ivi önleyen vitamin aşağıdakilerden hangisidir? A) Beta karaten



B) E vitamini D) Tiyamin



CJAskorbik asit



E) Riboflavin E Vitamini yağda eriyen en güçlü antioksidan olup LDL oksidasyonunu en iyi engelleyen ve aynı zamanda membranlarda lipid peroksidasyonunu en iyi önleyen antioksidandır.



124.İshal, demans, güneş gören yerlerde simetrik cilt lezyonları ve boynunda Casal gerdanlığı olan bir hastanın lieberkühn kriptalarında kistik genişleme saptanmıştır.



Bu hastada hangi vitamin eksikliği olma olasılı­ ğı yüksektir? B) K vitamini D) Biyotin



A) A vitamini C) Pantotenik asit E) Niasin



Doğru cevap: B



Niasin eksikliğinde deri, mide-bağırsak kanalı ve merkezi sinir sistemini etkileyen ve 3D harfiyle 121.0psin’e spesifik olarak bağlanıp rodopsin’i oluşturan A vitamini aşağıdakilerden hangisi­ dir? A) Trans-retinal C) Retinol



B) Cis-retinal D) Retinoik asit E) (3-karoten



A vitamini, çomak ve koni hücrelerindeki görme pigmentlerinin bir bileşenidir. Retinadaki çomak hücrelerinin görme pigmenti olan rodopsin, opsin proteinine özel olarak bağlanmış olan 11-cis retinal’den oluşur.



Doğru cevap: B



belirtilen (Dermatit, Diare, Demans) + tedavi edilmezse ölümle (4D) sonuçlanan Pellegra görülür. Dermatit (keskin sınırlı, simetrik, eritemli, pullanmış, krutlanmış alanlar). Dermatitin boyundaki görünümü “Casal gerdanlığı” olarak adlandırılır. Genel belirtiler büyümenin durması, kilo kaybı ve anemidir. Liberkühn kriptalarında kistik genişleme şeklinde bağırsak lezyonları karakteristiktir.



Doğru cevap: E



125.Aşağıdaki biyokimyasal olaylardan hangisinde C vitamini (askorbik asit) görev almaz? A) Katekolamin sentezi C) Demir absorpsiyonu



B) Safra asit sentezi D) Seratonin sentezi



E) Kollagen sentezi



V İT A M İN L E R



A vitamininin yüksek dozlarda alınması, hipervitaminoz A olarak adlandırılan toksik bir sendroma yol açar. Kronik hipervitaminoz A’nın belirtileri; ciltte kuruluk ve kaşıntı, kemiklerde hiperosteoz, ka­ raciğerde büyüme ve sirotik gelişme, sinir siste­ minde beyin tümörü belirtilerini taklit edebilen kafa içi basıncında artış şeklinde görülür.



V İT A M İN L E R



Vitamin C, kollajenin prolin ve lizin birimlerinin hidroksilasyonu gibi hidroksilasyon reaksiyonla­ rında, koenzim olarak rol oynar. Oksidasyon- redüksiyon tepkimelerine katılır (askorbat-dehidroaskorbat). Dopamin’den norepinefrinin sentezinde rol alır (Dopamin p hidroksilazın koenzimidir). Ferritin sentezi için gereklidir. Lizinden karnitin sentezinde rol alır. Adrenal korteksde steroid hormon sentezinde rol oynar. Tirozin yıkımında homojentisik asit oksidaz basamağında gerekir. Kolesterolden, safra asit sentezi, D vitamini sen­ tezi ve steroid hormon sentezi gibi indirgeyici reaksiyonlarda redüktan olan C vitamini’ne ihtiya­ cın arttığı düşünülmektedir. Bu vitaminin eksikliğin­ de bu tip reaksiyonların azaldığı gösterilmiştir. Ayrıca C vitamini diyetle alınan ferri formundaki +3 değerlikli demiri, ferro (+2) haline indirgeye­



dönüşemez. Retinoik asit steroid hormonlara



benzer şekilde etki eden ve epitel dokusu için gerekli olan A vitamini formudur. Aktifleşmiş retinoik asit-reseptör kompleksi, retinoideözgü RNA sentezini uyarmak üzere çekirdek kromatiniyle etkileşir. Örneğin, epitel dokuda keratin gen ifadesini kontrol ederler. d. p-Karoten: Bitkisel yiyecekler özelliği olan p-karoten içerirler.



antioksidan



Doğru cevap: B



127.Serinden - glisin, homosisteinden - metyonin oluşumunda hangisi gereklidir? A) Tiyamin



B) Riboflavin D) Pridoksal fosfat



C) Niasin



rek gastrointestinal sistemden demir emilimini artırmaktadır.



E) Tetrahidrofolik asit



Triptofandan seratonin sentezinde yer alan koen­ zim tetrahidrobiopterin’dir (BH4).



Yukarıda geçen reaksiyonlarda tek karbon birimi olan metil grubuna ihtiyaç vardır ve bu tip reaksiyonlarda görev alan vitamin tetrahidrofolik asittir.



Onun dışındaki diğer olaylarda C vitamini’nin rolü bulunmaktadır.



Doğru cevap: E Doğru cevap: D



126.Retinol ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?



A) Retinoik asitten enzimatik olarak oluşabilir. B) İnce bağırsaklardan karaciğere şilomikronlarla



128.Transaminasyon reaksiyonlarında kofaktör olarak görev yapan vitamin aşağıdakilerden hangisidir? A) Riboflavin



B) Tiyamin



C) Piridoksin



D) Pantoter k asit



taşınır. C ) Rodopsinin ışığı absorbe eden kısmıdır. D) Steroid hormonlara benzer şekilde etki eder. E) Retinoidlerin etkilerinin çoğuna aracılık eder Retinol gıdalardan başlıca retinil esterleri şeklinde alınıp ince bağırsaklarda sentezlenen şilomikronun yapısına girer ve şilomikron kalıntıları ile karaciğere taşınır. a. Retinol: A vitaminin primer alkol türevidir. Hayvan dokularında retinol, uzun zincirli yağ asitleriyle oluşturduğu retinil esteri olarak bulu­ nur. Retinol gıdalarla alman başlıca A vitami­



ni formudur. b. Retinal: Retinolün oksidasyonundan türeyen



Retinal A vitaminin görme ile ilgili fonksi­ yonlarında yer alan aldehid formudur. Görme pigmenti olan rodopsin, opsin proteinine özel olarak bağlanmış olan 11-cis retinal’den olu­ şur. c. Retinoik asit: Retinalin oksidasyonuyla oluşan asit türevidir. Retinoik asit vücutta indirgenemez ve bu yüzden retinal ya da retinole



E) Retinol Transaminaz olarak bilinen alanin aminotransferaz ve aspartat aminotransferaz enzimlerinin koenzimi pridoksal fosfattır.



Doğru cevap: C



129. Aşağıdaki reaksiyonlardan hangisinde biotin gerekli değildir? A) Pirüvat karboksilaz'ın koenzimidir. B ) Asetil KoA karboksilaz'ın koenzimidir. C) Propionil KoA karboksilaz'ın koenzimidir. D) P-metilkrotonil KoA karboksilaz'ın koenzimidir.



E) Gama-karboksiglutamat birimlerinin oluşumun­ da koenzimdir. Biotin, karboksilasyon reaksiyonlarında bir ko­ enzimdir. Aktive edilmiş karbondioksitin taşıyıcısı olarak görev yapar. Biotin, biotine-bağımlı enzim­ lerin lizin birimlerinin £-amino gruplarına kovalent olarak bağlanır. Bu maddeye biositin (biotinil-lizin) denir.



311



Biotin; Başlıca dört enzimatik reaksiyon için gereklidir. 1. Glukoneojenezin ilk enzimi olan Pirüvat karboksilaz, 2. Yağ asidi sentezinde hız kısıtlayıcı basamağı olan Asetil KoA karboksilaz, 3. Tek C sayılı yağ asidi yıkımında propionil KoA’yı metil malonil KoA’ya çeviren Propionil KoA



Sideroblastik anemi; Folik asit eksikliğinde değil, piridoksin eksikliğinde görülmektedir. Vitamin eksikliklerinde görülen bazı hastalıklar veya bulgular



Vit



Gece körlüğü, keratomalazi, kseroftalmi, Bitot lekeleri, foliküler hiperkeratoz



J,



Vit A



Rikets, osteomalazi



D J,



Prematürelerde hemoliz, arefleksi, ataksi ve oftalmopleji



Vit E |



Vit



Protrombin zamanı uzaması, kanama



K|



karboksilaz,



4. Lösin ve bazı izoprenoid birimleri yıkan (3-



Tiyam in (B1) — >



Beriberi ve VVernicke Korsakoff sendromu.



R iboflavin (B2) — >



iştahsızlık, mukosit, anemi, çatlak, nazolabial sebore.



N iasin (B3) — *



Pellegra (fotosensitizasyon, dermatit, diare, demans, ölüm)



metilkrotonil KoA karboksilaz. Biotinin katılmadığı reaksiyonları:



karboksillenme



1. Faktör II, VII, IX ve X gibi pıhtılaşma faktörlerinin aktivasyonu için gerekli olan K vitaminine bağlı bir karboksilasyon ile -karboksiglutamat birimlerinin oluşumu, 2. Karbamoil fosfat sentezi 3. Pürin sentezi gibi karboksilasyon reaksiyonlarına BİOTİN KATILMAZ !!!



P ridoksin (B6)



Biotin



— *



Saç dökülmesi, dermatit, hipotoni



—»



Megaloblastik anemi, periferik nöropati, posterior nöropati, posterior lateral omurga hastalığı



Vit B 12 —»



D o ğ ru cev ap : E Folat



130.NAD+’nin yapısında aşağıdakilerden hangisi ver almaz? A) Adenin nükleotidi C) Pirofosfat



B) Pantotenik asit D) Riboz



Megaloblastik anemi



—*



A sk o rb ik asit



Konvülzyon, hiperakuzi, mikrositer anemi ve nöropati



Skorbüt (sinirlilik, purpura, (C vit.) — > diş eti kanaması, periosteal kanama, ağrılı kanama)



D o ğ ru c evap : D



E) Nikotinik asit NAD+’nin yapısında yer alanlar: Adenin nükleotid, riboz, pirofosfat ve nikotinik asittir.



Pantotenik asit NAD+ yapısında yer almaz. Pantotenik asit koenzim A’nın yapısal bileşenidir.



132. Açil taşıyıcı protein bölgesinde ve koenzim A’nın yapısında yeralan vitamin aşağıdakilerden hangisidir? B) Nikotinik asit D) Piridoksin



A) Folik asit C) Pantotenik asit



E) Riboflavin



D o ğru cevap : B



131. Aşağıdaki vitamin ve eksikliğinde görülen hastalık eşleşmesi; hangisinde doğru şekilde verilmemiştir? A) Niasin - Pellegra B) Tiyamin - VVernicke Korsakof sendromu C) Vitamin B12 - Megaloblastik anemi



Pantotenik asit, açil gruplarının taşınmasını sağlayan koenzim A'nın bir bileşenidir. Koenzim A, açil gruplarını taşıyan bir tiyol grubu içerir. Bu yapılara örnekler süksinil KoA, yağ açil KoA ve



asetil KoA’dır. Pantotenik asit ayrıca, yağ asit sentaz’ın açil taşıyıcı protein adı verilen yapının bileşenidir.



D) Folik asit - Sideroblastik anemi



Pantotenik asit hem yağ asit sentezinde, hem de yağ asitlerinin yıkımında gerekli olan bir



E) Vitamin C - Skorbüt



vitamindir.



V İT A M İN LER



ATP bağımlı bir reaksiyon ile bikarbonatın biositine bağlanması ile reaktif bir ürün, yani aktive edilmiş karbondioksitin taşıyıcısı olan karboksi- biositin meydana gelir. Karboksilaz reaksiyonları biotine ek olarak bikarbonat, ATP ve magnezyum gerektirir.



31 2



V İT AM İN LER



Pantotenik asit aynı zamanda, oksidatif dekarboksilasyon reaksiyonlarında görev alan beş vitaminden biridir.



Histidinin bir ara yıkım ürünü olan formiminoglutamik asitin (FİGLU), glutamata dönüşümünde folik asit kofaktör olarak rol oynar.



Asetil KoA’nın yapı taşı olan Koenzim A, başlıca



Folik asit eksikliğinde oral histidin yüklenmesi



dört maddeden meydana gelir.



sonrası bu reaksiyon yavaşladığından kanda ve



idrarda FİGLU artışı görülmektedir. FİGLU atılım testi folik asit eksikliğinin tanısında kullanılmak­



1. P-Merkapto - etilamin 2. Pantotenik asit 3. Adenin 4. Riboz-3-fosfat



tadır.



Doğru cevap: C



Pantotenik asit eksikliği ender olarak görülür. Çünkü hayvansal ve bitkisel gıdalarda yaygın olarak bulunur. Pantotenik asit eksikliğine bağlı olarak “burning foot” ‘da (yanık ayak) denilen



parestezi nedeni ile ayaklarda yanma hissi, postural hipotansiyon, taşikardi, epigastrik distres, anoreksiya, baş ağrısı ve derin tendon reflekslerinde artma izlenebilir. Doğru cevap: C



135.Metillenmiş ürünlerin, metabolizmada çok önemli görevleri vardır. Metil grupları folik asit veya S-adenozil metyoninden aktarılmaktadır. Aşağıdaki metillenme reaksiyonlarından hangi­ sinde folik asit tek karbon vericisi olarak görev almaz? A ) Deoksi-UMP den DNA'nın karekteristik primidini olan deoksi-TMP sentezi



B) Glisinden serin oluşumu 133.Metil, formil ve metenil gibi tek karbon bi­ rimlerinin transferinde görev alan vitamin aşağıdakilerden hangisidir? A) Pridoksin



B) E vitamini D) Folik asit



C) A vitamini



C) Pürinlerin 2. ve 8. karbonlarının sağlanması



D) Norepinefrinin, epinefrine dönüşümü E) Homosisteinin, metyonine dönüşümü Tetrahidrofolik asitin kullanıldığı başlıca re­ Glisin serin dönüşümü, Histidin katabolizması sırasında FİGLU’nun glutamata dönüşümü, dUMP’nin dTMP’ye çevriminde yer alan timidilat sentaz reaksiyonu, Homosisteinden metiyonin sentezi ve Pürin (2 ve 8. karbonların eklenmesi) sentezi olarak özetlenebilir. aksiyonlar;



E) Riboflavin Tetrahidrofolat; Serin, glisin ve histidin gibi veri­ cilerden tek karbon parçalarını alır ve aminoasitlerin, pürinlerin ve timidinin (DNA’nın karakteristik pirimidini) sentezindeki ara metabolitlere taşır.



Folik asitin kullanıldığı başlıca reaksiyonlar; Glisin serin dönüşümü, Histidin katabolizması sırasında FİGLU’nun glutamata dönüşümü, dUMP’nin dTMP'ye çevriminde yer alan timidilat sentaz reaksiyonu, Homosisteinden Metyonin sentezi ve Pürin sentezi olarak özetlenebilir.



Serin aminoasidi tek karbon birimlerinin ana kaynağıdır. Serin -> glisin dönüşümünde THF’den, Ns-N10-metilenTHF oluşur. Bu madde tek karbonlu birim metabolizmasında merkezi rol oynar.



Norepinefrinin - epinefrine dönüşümünde metil grubu folik asitten değil S-adenozil metyonin'den gelir.



Doğru cevap: D



136.Sitrik asid döngüsünde görev alan enzimler aşağıdaki vitaminlerden hangisini koenzim ola­ rak kullanmaz? A) Pantotenit asit C) Riboflavin



Doğru cevap: D



B) Lipoik asit D) Niasin



E) Askorbik asit 134.Folik asit eksikliği olan bir kişide idrarla formimino glutamik asit (FİGLU) atılımını uyarmak için oral olarak yüklenen amino asit aşağıdakilerden hangisidir? A) Glisin



B) Metiyonin D) Alanin



C) Histidin



E) Arjinin



Askorbik asitin sitrik asit döngüsünde rolü yok­ tur. TCA’ da koenzim olarak görev alan beş vitamin bulunur. Riboflavin: FAD formunda, a-ketoglutarat enzim kompleksi ve süksinat dehidrojenaz yapısında bu­ lunur.



Tiyamin ve Lipoik asit: a-ketoglutarat dehidrojenazın kofaktörüdür.



139. Kemik proteinlerinden osteokalsin yapısında yeralan glutamil kalıntılarının posttranslasyonel karboksilasyonunu yapan kofaktör hangisidir? A) Biotin C) Lipoik asit



Pantotenik asit: KoA yapısında bulunur. Doğru cevap: E



137.Kalsitriol sentezinde düzenleyici basamakta görev alan sitokrom P450 1-alfa hidroksilaz enzimi hücrenin neresinde yer alır? A) Düz endoplazmik retikulum



B) Mitokondri



C) Sitozol



D) Nükleus E) Peroksizom



Kolesterol sentezinde bir metabolit olan 7-dehidrokolesterol, insanlarda D vitamin öncüsü olup, dermiş ve epidermiste güneş ışığı etkisi ile kolekalsiferole çevrilir. D vitamini, sınırlı miktarda güneş ışığına maruz kalan kişilerde diyetsel bir gereksinimdir. Diğer kaynaklardan gelen kolekalsiferol ile birlikte karaciğerde 25 hidroksilaz enzimi yardımıyla 25hidroksikolekalsiferol'e dönüşür. Daha sonra D vit- bağlayıcı proteine bağlanarak kan yolu ile böbreğe gider. 25-Hidroksikolekalsiferol, böbrek kortikal hücre mitokondrisinde bulunan ve düzenleyici enzim olan, Sitp450 1-a,hidroksilaz tarafından 1. pozis­ yonda tekrar hidroksillenir ve 1,25 dihidroksikole-



kalsiferol (1,25-diOH D3) oluşur. Doğru cevap: B



B) Vitamin K D) Vitamin C E) Tiyamin



K vitamini, protrombin ve pıhtılaşma faktörleri VII, IX ve X’un, ayrıca protein C ve protein S’ in karaciğerde aktivasyonu için gereklidir. Bu proteinler inaktif öncül moleküller olarak sentez edilirler. Pıhtılaşma faktörlerinin aktivasyonu, aşağıdaki şekilde de görüldüğü üzere, glutamik asit birimlerinin vitamin K’ya bağlı bir karboksilasyon reaksiyonu ile gamma-karboksiglutamata (y-Gla)



dönüşümü ile gerçekleşir. Protrombinin y-karboksiglutamat birimleri negatif yüklü grupları nedeniyle pozitif yüklü kalsiyum iyonları için iyi bir şeiatördür. Daha sonra protrombin-kalsiyum kompleksi, trombositlerin yüzeyinde bulunan ve kanın pıhtılaşması için gerekli olan fosfolipidlere bağlanma yeteneği kazanırlar.



y-Karboksiglutamat,



pıhtılaşma işlemiyle ilgili olmayan diğer proteinlerde de örneğin kemikte oste-



okalsin’in aktivasyonunda da görev alır. Doğru cevap: B



140.K vitamini eksikliğinde aşağıdakilerden hangisinde azalma görülmez? A) F VIII C) Protein C



B) Protrombin D) F X E) Protein S



138.Vitamin D sentezi ile ilgili; 25 -hidrokolekalsiferolden —* 1,25-dihidroksikolekalsiferol oluşumu, aşağıdaki dokulardan hangilerinde gerçekleşmektedir? I. Cilt II. Plasenta III. Karaciğer



K vitamini, protrombin ve pıhtılaşma faktörleri VII, IX ve X’un, ayrıca protein C ve protein S’ in karaciğerde aktivasyonu için gereklidir. Yukarıdaki verilen şıklar incelendiğinde sadece



faktör VIII K vitamini ile ilişkili değildir. Dolayısı ile vitamin K eksikliğinde faktör VIII eksikliği görülmez. Doğru cevap: A



IV. Böbrek



A) III, IV



B) I, II



C) I, III



D) II, IV E) Yalnız IV



1 alfa hidroksilaz enzimi böbrek ve plasentada bulunur. Dolayısı ile 25- hidroksikolekalsiferolden 1,25-dihidroksikolekalsiferol oluşumu böbrek ve plasentada gerçekleşebilmektedir. Doğru cevap: E



141.Dikumaroi ve vvarfarin gibi antikoagülanların etki mekanizması aşağıdakilerden hangisinde doğru şekilde verilmiştir? A) Glutamil kalıntılarının karboksilasyonunu en­ gellerler.



B) Fosfolipid yapısını bozarlar. C) Kalsiyumu şelatörüdürler. D) Trombini inaktive ederler. E) Plazmini aktive ederler.



VİTAMİNLER



Niasin NAD formunda, izositrat dehidrojenaz, alfaketoglutarat dehidrojenaz ve malat dehidrojenazın yapısında bulunur.



VİTAMİNLER



314



Glutamattan gamma- karboksiglutamat oluşumu, yabani bir yoncada doğal olarak bulunan bir antikoagülan olan dikumarol ve vitamin K’mn sentetik



Bakır, çinko demir ve selenyum kofaktör olarak çeşitli enzimlerin yapısında görev almaktadır.



bir analogu olan vvarfarin inhibisyonuna duyar-



İyodun, iyonik formları olan iyodid (İ ) ve okside iyot (İ-)tiroid hormon sentezinde kullanılmaktadır. Ancak iyot herhangi bir enzimin yapısında kofaktör



lıd ır.



Sonuç olarak antikoagülanlar K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörleinin glutamil kalıntılarında ykarboksiglutamat oluşumunu engelleyerek etki gösterirler.



olarak görev almaz. Doğru cevap: E



Doğru cevap: A



142. Aşağıdaki vitaminlerden hangisi membranları lipid peroksidasyona karşı korur? A) Biotin



B) Piridoksin



C) D vitamini



D) E vitamini



E) Pantotenik asit E vitaminleri tokoferollerdir,



8 adet doğal olarak mevcut bunlardan d-a-tokoferol en aktif olanıdır. Vitamin E’nin başlıca fonksiyonu



hücre bileşenlerini (örn: çoklu doymamış yağ asitleri) moleküler oksijen ve serbest radikaller tarafından oluşturulan lipid peroksidasyona karşı korumaktır. Hücre içinin sulu ortamından farklı olarak membranlar hidrofobiktir. Burada oluşan radikaller lipofilik olduklarından hücre içinde oluşan radikallerden farklıdırlar, bunun neticesinde buradaki antioksidan cevap da değişiktir. Örneğin yağda erir bir vitamin olan Vit E membran tabakası dışında kötü bir antioksidan iken, membranlar üzerinde bilinen en güçlü hatta en önemli antioksidandır.



Vit E, membraniardaki en önemli zincir kırıcı antioksidandır ve LİPİD PEROKSİDASYON’na karşı korunma mekanizmalarından ilkidir. Bu etkisini, erken dönemde Serbest oksijen radikalleri’ni tutarak, hücre membranlarını oksidatif hasara karşı korumak sureti ile gerçekleştirir. Vit E, hücre membranı içindeki poli ansatüre yağ asitleri’ni dolayısı ile fosfolipidleri en iyi koruyan antioksidan özelliğindedir. Aynı zamanda Vit E, köpük hücre (foam celi) oluşumuna neden olan LDL oksidasyonu’nu en iyi engelleyen antioksidandır.



144.Sitokrom oksidaz, tirozinaz, monoaminooksidaz ve lizil oksidaz gibi enzimlerin yapısında bulunan mineral aşağıdakilerden hangisidir? A)



Bakır



C) Selenyum



Sitokrom oksidaz, tirozinaz, süperoksit dismutaz, lizil oksidaz, mono ve diaminooksidaz gibi enzimlerin kofaktörü bakırdır. Doğru cevap: A



145.Selenyuma bağımlı olan antioksidan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Katalaz



B) Süperoksit dismutaz C) Sitokrom oksidaz



D) Glutatyon peroksidaz E) Glutatyon redüktaz



Hücre içi antioksidan enzimler ve etki mekanizmaları Enzim



Etki Mekanizması



SOD (Cu, Zn, Mn)



0 2-radikalini katalizleyerek uzaklaştırırlar. Hücre içi antioksidanlarda ilk savunma sistemini oluşturur. 0 2 + 0 2 + 2H* -» H?0 ? + 0 2



KAT (Fe)



Ortamda yüksek düzeyde H20 2 varsa KAT aktif hale geçer ve ortamdan uzaklaştırır.



2 H20 2 .........> 2 H20 + 0 2



GPx (Se)



B) Bakır D) Çinko



E) İyot



H20 2 düzeyi düşük m ik ta rla rd a ise GPx tarafından k a ta liz le n ir. Ayrıca organik hidroperoksidleri ortamdan uzaklaştırırlar.



H20 2 + 2 GSH.......... > 2 H20 + G-S-S-G



143. Aşağıdaki elementlerden hangisi bir enzimin yapısında kofaktör olarak görev almaz?



C) Demir



D) Çinko E) Lityum



Doğru cevap: D



A) Selenyum



B) Magnezyum



SitO (Cu, Fe)



0 2 e le k tro n taşıma z in c iri içinde suya indirgenirken elektron kaçaklarını önleyerek 02-, H20 2, OH oluşumuna engel olur.



Doğru cevap: D



146. EDTA kullanılarak hazırlanmış plazma örneğin­ de aşağıdaki elektrolitlerden hangisinin düzeyi en cok etkilenir? A) Potasyum



B) Sodyum



C) Lityum



D) Klorür E) Kalsiyum



EDTA’lı tüpler genellikle hemogram çalışmak için kullanılan mor kapaklı tüplerdir. EDTA kalsiyumu bağlayarak antikoagülan etki gösteren bir şelatördür. EDTA (Etilen- diamin- tetra- asetik asit), koagülasyon için gerekli olan kalsiyum ile kompleks oluştu­ ran şelatlayıcı bir maddedir. Kalsiyumu şelatlaması nedeniyle, EDTA fotometrik veya titrimetrik yön­ temlerle ölçülen kalsiyum ve demir analizlerinde



kullanılmamalıdır. Doğru cevap: E



147. Serum delta aminolevülinik asit düzeyi ve erit­ rositlerde protoporfirin miktarı yüksek olan bir hastada öncelikle hangi metal toksistesi akla gelmelidir? A) Bakır B) Manganez C) Kurşun D) Krom E) Arsenik Kurşun çevrede çok bulunan bir ağır metaldir. Ağız yoluyla, inhalasyon yada deriden alınımı toksisite yapabilir. Kurşun, porfirin sentezinde ferroşelataz ve ala dehidrataz enzimlerini inhibe eder.



Eritrositlerde ALA ve protoporfirin birikimi kurşun intoksikasyonunun önemli bir göstergesi olarak kabul edilmektedir.



Doğru cevap: C



148.Kas kasılması sırasında ATP’nin hidrolizi için gerekli olan mineral aşağıdakilerden hangisidir? A) Kalsiyum B) Sodyum C) Lityum D) Potasyum E) Magnezyum



ATP hücre içerisinde magnezyum ile kompleks halde bulunmaktadır. ATP gerektiren reaksiyon­ larda, örneğin biyotinin katıldığı karboksillenme reaksiyonlarında ATP, magnezyum ve bikar­ bonat gereklidir. Yine kas kasılması sırasında ATP’nin hidrolizi için magnezyum gereklidir. Doğru cevap: E



149. Aşağıdaki elementlerden hangisinin %80 kadarı kemiklerde çözünmeyen Ca+2 tuzları halinde bulunmaktadır? A) iyod B) Fosfor C) Sodyum D) Klor



E) Potasyum Vücutta fosfor, inorganik fosfat veya organik fosfat esterleri şeklinde bulunmaktadır. Kemiklerin mineral fraksiyonunun büyük bir kısmını kalsiyum fosfat (Ca3P04) oluşturmaktadır. Fosforun yaklaşık %80 kadarı kemiklerde çözünmeyen kalsiyum tuzları şeklindedir. Ayrıca fosfor nükleoproteinlerin yapısında, heksozlarda (glukoz 6-fosfat), eritrositlerde (2,3-bisfosfogliserat), yüksek enerjili fosfat bileşikleri şeklinde (ATP, GTP), organik fosfat esterleri halinde (kreatin fosfat) bulunmaktadır.



Doğru cevap: B



150.Aşağıdakilerden hangisinin tayininde atomik absorpsiyon spektrofotometrisi kullanılır? A) Protein B) Glukoz C) Bilirubin



D) Çinko E) Glisin Bakır ve çinko gibi eser elementlerin ölçümünde kullanılan başlıca yöntem atomik absorpsiyon spektrofotometridir. Doğru cevap: D



VİTAMİNLER



315



1. Aşağıdakilerden hangisi steroid hormonların sentezinde rol alan sitokrom p450 enzimlerinin özelliklerinden biri değildir? A) Hidroksilasyon tepkimelerini gerçekleştirirler. B) Tepkimeleri geri dönüşsüzdür. C) Moleküler oksijen kullanırlar. D) NADH kullanırlar. E) Monooksijenaz olarak da tanımlanırlar. Steroid hormonların tümü 27 karbonlu bir steroid olan kolesterolden karbon yan zincirlerinin uzaklaştırılması ile sentezlenirler.



Kolesterolün Sit P-450 scc (yan zincir parçalayıcı enzim veya diğer adı ile 20-22 desmolaz) enzim kompleksi tarafından Pregnenolon’a çevrilmesi ile steroid hormon sentezi başlar. Bu reaksiyon hız kısıtlayıcı basamağı oluşturur. Sitokrom p450 monooksijenaz enzim kompleksleri NADH değil, NADPH kullanırlar. Bu yoldaki hidrok­ silasyon tepkimelerini düzenleyen enzimler, NADPH ve moleküler oksijen gerektirir. Bu enzimatik re­ aksiyonların tamamı irreversibl reaksiyonlardır.



Kortizol, plazmada yaklaşık % 90’ı proteinlere (transkortin- kortizol bağlayan globulin- ve albumin) bağlı olarak taşınırken % 10 serbest fraksiyonu oluşturur. Plazma yarı ömrü 60-90 dakikadır. Testosteron hormonunun % 60-75’i plazmada seks hormonu bağlayıcı globüline (SHBG) diğer adıyla testosteron bağlayıcı globüline (TeBG) bağlanır. % 20-40’ı albümine, % 1 - 2’lik kısım ise testosteronun biyolojik aktif fraksiyonu olan serbest fraksiyonu oluşturur. Plazma yarı ömrü 2-4 saat civarındadır. Progesteron



hormonunun



%



97’si



plazmada



kortizol bağlayıcı globüline (CBG) ve albümine bağlanırken % 3’ü ise hormonun biyolojik aktif kısmı olan serbest fraksiyonu oluşturur. Plazma yarı ömrü 35-55 saat civarındadır. Östradiolün % 97’si plazmada seks hormonu bağlayıcı globüline (SHBG) ve albümine bağlanırken % 3’ü ise hormonun biyolojik aktif kısmı olan serbest fraksiyonu oluşturur. Plazma yarı ömrü 13-17 saat civarındadır.



Doğru cevap: E



Doğru cevap: D



2.



Kandaki serbest fraksiyonu en yüksek olan ve bu nedenle yarılanma ömrü diğerlerine göre daha kısa olan steroid hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Kortizol C) Testosteron



B) Progesteron D) Östradiol E) Aldosteron



Aldosteron, adrenal kodeksin zona glomerulosa hücrelerinde sentezlenen 21 karbonlu bir steroid hormondur. Plazmada özel bir taşıyıcı proteini yoktur. Yaklaşık %60 kadarı albümin tarafından bağlanmaktadır. % 40 kadarı serbest olarak bulunur ve aktiviteden bu kısmı sorumludur. Karaciğer tarafından glukronik asitle konjuge edilerek hızla metabolize edilir ve idrarla tetrahidroaldosteron 3 - glukuronat şeklinde atılır. Aldosteron, plazmada % 40’ı serbest fraksiyonda olduğu için yarı ömrü yaklaşık 20 dakika olup yarılanma ömrü en kısa olan steroid hormondur.



3. Aşağıdaki enzimlerden hangisi insülin tarafın­ dan inhibe olur? A) Hidroksimetil glutaril KoA (HMGKoA) redüktaz



B) Glukokinaz C) Karnitin açil transferaz I D) Sitrat liyaz E) Glikojen sentaz Genellikle epinefrin ve glukagon gibi antiinsülinik hormonların yer aldığı katabolik süreç ve açlıkta görevli enzimler fosforile olduklarında aktive olurlar. Örneğin hormona duyarlı lipaz, glikojen fosforilaz vb. Glukagon, adipoz dokuda cAMP düzeyini artırarak hormon sensitif lipazı aktive ederek triaçilgliserollerin yıkılmasını uyarır. Glukagon lipojenezi inhibe ederken ketojenezi artırır. Yağ asitlerinin sitoplazmadan mitokondriye transferinde anahtar enzim olan karnitin açil transferaz-l enzimi (CAT-I) yüksek glukagon ile maksimum düzeyde uyarılır.



317



6.



A) Aldosteron, kortizol ve kortikosteron B) Kolesterol, kortizon ve kolik asit C) Aldosteron, kenodeoksikolik asit ve progesteron



Doğru cevap: C



4. Aşağıdakilerden arttırmaz?



D) Prolaktin, progesteron ve östradiol E) Kortikosteron, testosteron ve kolik asit hangisi



insülin



salımmım



Steroid hormonların tümü 27 karbonlu bir steroid olan kolesterolden karbon yan zincirlerinin uzaklaştırılması ile sentezlenir. ilk reaksiyonda 27 karbonlu olan kolesterol, 21 karbonlu pregnenolon ve altı karbonlu izokaproaldehit’e parçalanır. Bütün steroid hormonlar, kolesterolden ilk sentezlenen steroid yapıda bileşik olan pregnenolondan türer (Şekil Soru 108). Pregnenolon, 3-|3-hidroksi steroid dehidrogenaz etkisi ile oksitlenerek progesterona döner ve daha sonra karma fonksiyonlu oksidazlar tarafından diğer steroid



A) Glukagon benzeri peptid 1 B) Gastrin C) Lösin



D) Kolesistokinin E) Somatostatin Glukoz, insülin sekresyonunu ve biyosentezini uyaran en önemli faktördür. Amino asidler içerisinde en güçlü stimülan etki gösteren L-arjinin ve Llösindir. İnsülin salımmım arttıran diğer faktörler; gastrik inhibitör polipeptit (GIP), gastrin, sekretin,



hormonlara döner.



Kolik asit ve kenodeoksikolik asit, safra asitleri kolesterolden sentezlenir. Prolaktin ise peptid yapıda bir hormondur. Bu maddelerin



kolesistokinin, glukagon-benzeri peptid-1 (GLP-1) gibi bağırsak hormonları ve vagal uyarı olarak özetlenebilir. Langerhans adacıklarının delta hücrelerinden salgılanan somatostatin, insülin ve glukagon salgılanması üzerine güçlü bir inhibitördür.



Doğru cevap: E



5.



Yağ dokusunda triaçilgliserollerin nötral yağ damlacıkları şeklinde paketlenmesini sağlayan protein aşağıdakilerden hangisidir? A) Adiponektin B) Leptin C) Perilipin D) Karnitin



E) Ligandin Yağ dokusunda triaçilgliserollerin nötral yağ damlacıkları şeklinde kaplanmasını sağlayan “perilipin” adı verilen bir protein bulunur. Perilipin, hormon sensitif lipazın triaçilgliserolleri gereksiz yere yıkmasını engeller. Beta adrenerjik uyarılar neticesinde artan epinefrin, cAMP üzerinden protein kinaz A’yı uyarır. Protein kinaz A tarafından fosforlanan perilipin’in yapısı değişir ve hormon sensitif lipazın önündeki engel kalkar. Lipit depolanmasında önemli görevi olan perilipinin aşırı üretilmesinin obezite ile ilşkisi olduğu gösterilmiştir.



Doğru cevap: C



Pregnolonon aşağıdaki maddelerden hangileri­ nin prekürsörüdür?



olup



pregnenolon ile bir ilişkisi yoktur.



Doğru cevap: A



7.



Aşağıdakilerden hangisi hipofız arka lobundan salgılanan hormonlardan biridir? A) Tiroid stimüle edici hormon B) Folikül stimüle edici hormon C) Büyüme hormonu D) Oksitosin



E) Adrenokortikotrop hormon Hipofiz ön lob hormonları üç gruptur: 1. Büyüme hormonu grubu; Büyüme hormonu, prolaktin



2. Glikoprotein hormon grubu: FSH, LH, TSH, koryonik gonadotropin



3. Proopiomelanokortin peptid ailesi: ACTH, LPH, MSH, endorfinler



Hipofız ön lob hormonları: Hemen hepsi tropik hormonlardır. Yani başka bir endokrin bezin fonksiyonunu büyüme ve gelişmesini sağlarlar. Peptit - protein yapılı hormonlardır. Hemotoksileneozin boyası ile 3 tip hücre gösterilmiştir. a) Kromofoblar: Boyanmazlar. Kortikotrop hücre adımı alırlar ve başlıca ACTH olmak üzere POMC ailesi hormonların kaynağıdırlar.



H O RM O N LAR



Tam tersi insülin, protein fosfatazı kullanır. Dolayısı ile insülin varlığında yani anabolik süreçte ve tokluk durumunda görevli enzimler ise defosforile halde iken aktiftir. Örneğin glikojen sentaz, asetil KoA karboksilaz, piruvat kinaz ve HMGKoA redüktaz vb.



318



H O RM O N LAR



b) Asidofiller: Kırmızı boyanırlar. Somatotrop hücrelerden GH, laktotroplardan PRL salınır. Yani Somatomamotropin ailesi hormonların kaynağıdırlar.



c) Bazofiller: Mavi boyanırlar. Tirotroplar, TSH, Gonadotroplar FSH ve LH salarlar. Yani glikoprotein hormon ailesinin kaynağıdırlar.



Antidüretik hormon (Vazopressin) ve oksitosin hipotalamusun supraoptik ve paraventriküler çekirdeklerinin nöronlarında sentezlendikten sonra, bu nöronların aksonları boyunca arka hipofize taşınırlar. Oksitosin ve vazopressin arka hipofizden salgılanan hormonlardır. Bu iki hormon Nörofizin I ve II adı verilen spesifik taşıyıcı pro­



teinler ile birlikte sentezlenmekte ve dolaşıma verilmektedir. Doğru cevap: D



Östrojen reseptörleri, homodimer oluşturur. DNA’ ya bağlanma bölgesi içerir. Ligand bağımlı transaktivasyon fonksiyonu vardır. Hormon- reseptör kompleksi DNA üzerinden transkripsiyonu aktive ederek, mRNA’ların sentezini hızlandırır.



Steroid hormonlar kesinlikle ikincil haberci kul­ lanmaz. Dolaysı ile steroid hormonların reseptörlerine bağlanması durumunda cAMP ve protein kinaz A’yı aktive etmezler. Doğru cevap: E



10. Leptin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A)Yağ dokusunda üretilen ve 167 amino asitten meydana gelen küçük bir peptittir. BJYağ dokusundan hipotalamusa doyma sinyalini iletir.



8. Aşağıdaki hormonlardan hangisinin reseptörü DNA’ya bağlanarak transkripsiyonu etkiler? A) Büyüme hormonu B) Tiroid stimülan hormon C) Prolaktin D) Tri-iodotironin E) Somatostatin



Tiroid hormonlarına ait reseptörler hücre çekir­ değinde bulunur. T3 bu reseptörlere bağlanın­ ca, hücre metabolizmasını düzenleyen proteinlerin sentezi için DNA’ya etki ederek, bunları kodlayan mesajcı RNA ‘nın transkripsiyonu başlar. Tiroid hormonları normal büyüme ve gelişme için gereklidir. Konjenital tiroid eksikliğinde kretenizm denen tablo ortaya çıkar. Bu hastalarda büyüme ge­ riliğine bağlı olarak cücelik görülür. Tiroid hormon­



ları karbonhidratların, lipidlerin ve proteinlerin turnover’ını ve oksijen tüketim hızını artırırlar. Doğru cevap: D



C) iştahı baskılayan sinirleri uyarır. D) Enerji kullanımını baskılar. E) Sempatik sistemi uyararak termogenezi arttırır.



Leptin 167 amino asitten meydana gelen peptid yapıda bir hormondur. Yağ dokusundan dolaşıma salınan ve adipoz dokunun merkezi sinir sistemi­ ne doyma sinyali olarak kabul edilen leptin; özgül hipotalamik alanlara etkileyerek beden ağırlığı, enerji harcaması ve iştahı düzenler. Leptin enerji harcanması ve termogenezi uyarır. Leptin genindeki bir mutasyon obeziteye neden olmaktadır. Leptinin primer fizyolojik fonksiyonu vücut yağını korumaktır. Serum ve adipoz dokudaki azalmış leptin seviyesi beyinde enerji defisiti bulunduğuna işaret etmektedir.



Leptin ve insülin yemenin uzun süreli kontrolünü sağlarlar. Bu iki hormon vücudumuzdaki yağ mik­ tarıyla orantılı olarak dolaşıma salınırlar ve yemek yemeyi engeller. Ayrıca enerji harcanmasını ar­ tırırlar. Doğru cevap: D



9. Steroid hormonların reseptörleriyle ilgili aşağı­ daki ifadelerden hangisi doğru deâildir? A) Nükleer reseptör ailesindendir. B) Homodimer oluştururlar. C) DNA’ya bağlanma bölgesi içerirler. D) Reseptörlerin yapısında çinko parmaklar adı verilen bölgeler içerirler. E) Hücre içinde protein kinaz A’yı aktive ederler. Östrojen steroid yapıda bir hormon olup kolesterol­ den sentezlenir. Tüm steroid hormonlarda olduğu gibi östrojen reseptörleri de nükleer steroid hormon reseptör ailesinin üyesidir.



11. Aşağıdakilerden hangisi büyüme hormonunun etkilerinden biri değildir? A) Hücre farklılaşması, mitoz ve doku büyümesini hızlandırır.



B) Karaciğerde glukoneojenezi hızlandırır. C) Yağ asitlerinin beta oksidasyonunu azaltır. D) Glukozun dokulara girişini azaltır. E) Amino asitlerin iskelet kasına girişini hızlandırır.



Somatotropin adı da verilen büyüme hormonu (grovvth hormone = GH), ön hipofizin somatotropik (asidofilik) hücrelerinde 191 amino asitlik tek bir polipeptid zinciri şeklinde sentezlenmektedir.



Büyüme hormonu dokuları doğrudan etkilemez. Hücre farklılaşması, mitoz ve doku büyümesi ile ilgili etkilerini somatomedin adı verilen küçük peptidler özellikle de somatomedin C (insülin-like grovvth faktör-l = İGF-I) aracılığı ile etki gösterir. GH’nin hipoglisemi, stres, egzersiz ve uykunun derin dönemlerinde arttığı saptanmıştır. Postnatal dönemde büyüme, normal karbon, lipid, protein ve mineral dengesi için gereklidir. GH, kas hücrelerine amino asitlerin girişini ve protein sen­ tezini arttırmaktadır. Adipoz dokudan yağ asit ve gliserol salıverilmesini arttırırken, Kc’de yağ asidi oksidasyonu’nun hızlanmasına neden olmaktadır. GH diyabetojenik etki yapar. Dokularda antiinsülinik etki gösterir. İnsülinin glukoz kullanımını arttırıcı etkisini antagonize ederek glukozun hücre içine girişini azaltır ve hiperglisemi yapar. Pozitif Ca, Mg ve P dengesine neden olan GH, Na, K ve Cl retansiyonuna yol açmaktadır. Uzun kemiklerde büyümeyi sağlayan GH, kartilaj ya­ pımını arttırmaktadır. Eksikliği yetersiz büyümeye yol açtığı için çocukluk döneminde çok önemli olan bu hormonun veya somatomedinlerin yetersizliğinde



değişik tipte cücelikler görülür.



Katekolaminler tirozinden sentezlenir. Tirozin ilk olarak Tirozin hidroksilaz ile hidroksile olarak 3,4-dihidroksifenilalanin (dopa) şekline dönüşür. Bu reaksiyon hız kısıtlayıcı aşamayı oluşturur ve koenzim olarak tetrahidrobiopterine (BH4) bağım­ lıdır. Bu enzim M SS’de, sempatik ganglionlarda ve adrenal medullada bulunur. Dopamin DOPA’dan dekarboksilasyon ile oluşur. Bu reaksiyonda görev alan DOPAdekarboksilaz, kofaktör olarak pridoksal fosfat içerir.



Daha sonra bakır içeren dopamin beta hidroksi­ laz ile hidroksile olarak norepinefrine dönüşür. Epinefrin, norepinefrinden S-adenozilmetiyoninin metil vericisi olarak kullandığı bir N-metilasyon reaksiyonuyla oluşur. Bu reaksiyonda görev alan



feniletanolamin N-metil transferaz glukokortikoidler tarafından indüklenir. Doğru cevap: D



Doğru cevap: C



12. Aşağıdakilerden taşıyıcısıdır?



Dopamin, norepinefrin ve epinefrin (adrenalin) biyo­ lojik olarak aktif aminlerdir ve Katekolaminler olarak adlandırılırlar. Dopamin ve norepinefrin beyinde ve otonomik sinir sisteminde nörotransmitter olarak gö­ rev yapar. Norepinefrin ve epinefrin aynı zamanda adrenal medullada da sentezlenir.



hangisi potansiyel bir iyod



A) Tiroglobülin C) Na-K ATPaz



14. İnsülinin depolanmasında fizyolojik önemi olan eser element aşağıdakilerden hangisidir?



B) Tiroid peroksidaz



A) Çinko



D) Katepsin B



C) Magnezyum



B) Krom D) Selenyum



E) Pendrin



E) Bakır



Dolaşımdaki inorganik iyot aktif olarak tiroid follikül hücresine transport olmaktadır. Bu transportta Na-I simporter (NİS) ve apikal iyot transporter önemli rol oynar. TSH, NİS ekspresyonunu arttırırken, NIS de iyot transportunu artırır. Meme, tükrük bezleri, mide mukozası ve ovaryumda da NIS vardir. NIS aktivitesi TSH ve iyod tarafından düzenlenmektedir.



Polipeptid yapıda bir hormon olan insülin birbirleri­ ne disülfid köprüleri ile bağlı olan iki polipeptid zincirinden kuruludur. Aktif İnsülin 21 amino asit kapsayan bir A zinciri ile 30 amino asit kapsayan bir B zinciri içerir.



Pendrin ise yeni bulunan bir proteindir ve klor/iyot transportu yapar. Pendrin tiroid, iç kulak ve böbrekte bulunur. Pendrin gen mutasyonlarının "Pendred sendromuna” neden olduğu saptan­ mıştır.



İnsülin pankreasın beta hücre ribozomlarında önce pre-proinsülin şeklinde sentezlenir. Pre-proinsülin, endoplazmik retikulumun lümenine gelince sinyal peptidini kaybeder. Oluşan proinsülin golgi aparatında proteazların etkisi ile C peptidini kay­ beder. C peptidini kaybeden insülin, çinko iyonu



ile veziküllerde depolanır.



Doğru cevap: E



Doğru cevap: A



13. Epinefrin sentezinde koenzim olarak tetrahidro biopterine (BH4) bağımlı olan basamakta aşağı­ daki enzimlerden hangisi görev alır?



15. Glukagonun etkileri ile ilgili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğrudur?



A) Dopamin-beta-hidroksilaz B) COMT C) MAO D) Tirozin hidroksilaz E) DOPA karboksilaz



A) Karnitin açil transferaz l’i aktive eder. B) Glikojen sentazı aktive eder. C) Amino asitlerin transaminasyon ve oksidatif deaminasyonlarını inhibe eder.



D) Ketojenezi inhibe eder. E) Yağ dokusunda lipolizi inhibe eder.



H O RM O N LAR



31 9



H O RM O N LAR



320



Glukagon hedef hücre yüzeyindeki spesifik resep­ törlerine bağlanarak etki gösterir. Adenilat siklaz üzerinden gelişen cAMP artışı, protein kinaz A’yı uyararak pek çok enzimin aktivitesinde değişikliklere neden olacak bir seri fosforilasyona neden olur. K araciğerde glukagon, glikojen fosforilazın fosforilasyonunu uyarır. Böylece glikojenin, glukoz-1-fosfat ve glukoza yıkılmasını arttırır. Aynı anda glikojen sentaz fosforilasyon ile inaktive edilir ve glikojen sentezi durur. Glukagon etkisi ile fruktoz-2,6-bifosfat düzeylerinin azalması ile glukoneojenez aktive olurken, glikoliz inhibe edilir. Glukagon, aynı zamanda piruvat kinazı inhibe ederek glukoneojenezi uyarır. Sonuçta karaciğerde hem glikogenoiiz hem de glukoneojenez uyarıla­ rak glukoz yapımı artırılır. Glukagon, adipoz dokuda cAMP düzeyini artırarak hormon sensitif lipazı aktive ederek triaçilgliserollerin yıkılmasını uyarır. Glukagon lipojenezi inhibe ederken ketojenezi artırır. Yağ asitlerinin sitoplazmadan mitokondriye transferinde anahtar enzim olan karnitin açil transferaz-l enzimi (CATI) yüksek glukagon ile maksimum düzeyde uyarılır. Bu durum mitokondriyal yağ asidi metabolizmasını hızlandırır. Diyabetes mellitus veya uzamış açlık gibi insülin yetmezliği durumlarında glukagonun etkisiyle yağ asitlerinin fazla yıkılması ile mitokondri asetil KoA ile dolar ve ketoasidoz kolay gelişir.



Doğru cevap: A



16. Adiponektin ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? A) Yağ dokusu tarafından üretilen bir plazma pro­ teinidir.



B) Diyabet ve koroner kalp hastalığına karşı koru­ yucu etkileri vardır. C) Kalp krizi riskini azaltır.



D) insüline duyarlılığı arttırır. E) Inflamatuar yanıtı arttırıcı etkileri var. Adiponektin, adipoz doku tarafından sentezlenen bir plazma proteinidir. Adiponektinin endoteliyal hücrelere direkt etki göstererek anti-aterojenik olarak rol oynadığı gösterilmiştir. Yine yapılan klinik çalışmalarda adiponektin düzeyinin obezite, tip II diabetes mellitus ve koroner arter hastalıklarında düşük olduğu tespit edilmiştir. Adiponektin fagositoz aktivitesini, makrofajlardan TNFa salınımını ve makrofajların köpük hücreleri­ ne transformasyonunu supresse etmektedir. Ayrıca



adiponektinin insüline duyarlılığı arttırıcı etkisi bulunmaktadır. Sonuç olarak adiponektinin diya­ bet, damar sertliği ve yüksek kan basıncına karşı koruyucu etkisi vardır. Doğru cevap: E



17. Testosteronu dihidrotestosterona çeviren ba­ samakta aşağıdaki enzimlerden hangisi görev alır? A) 18-hidroksilaz B) 18-hidroksidehidrogenaz C) 21-hidroksilaz D) 5a-redüktaz E) Aromataz Testosteron hedef dokularda 5a-REDÜKTAZ enzi­ minin etkisi ile dihidrotestosteron’a dönüşür. Prostat kanseri insanlarda androjen bağımlı olarak ortaya çıkmaktadır. Prostatta testesteronu dihid-



rotestesterona dönüştüren 5-a reduktaz enzimi bulunmaktadır. 5-a reduktaz enzim antagonisti olan



FINASTERIDE, benign prostat hipertrofisinde kullanılmaktadır. 18-hidroksilaz ve 18-hidroksisteroid dehidrogenaz enzimleri mineralokortikoidlerin (aldosteron) sentezinde kullanılan enzimlerdir. 21-hidroksilaz enzimi glukokortikoid ve mineralokortikoid sentezlerinde ortak enzimdir.



Aromataz enzimi ise androjenlerin östradiole dönüşümünde kullanılan bir enzimdir.



Doğru cevap: D



18. Adenilat siklaz ile reaksiyona giren G protein­ lerde genetik hasar olan bir ailede aşağıdaki hormonların hangisi direkt olarak etkilenir? A) Büyüme hormonu C) Parathormon



B) insülin D) Oksitosin



E) Tiroksin



Beta ve alfa-2 adrenerjik reseptörler gibi membran reseptörlerinin uyarılması ile adenilat siklaz sistemi aktivitesinde bir artma veya azalma olur. Adenilat siklaz ATP’yi cAM P’ye (3 -5’ AMP) çevi­ ren membrana bağlı bir enzimdir. Kimyasal sinyaller sıklıkla hormonlar ve nörotransmitterlerdir ve her biri tek tip membran reseptörüne bağlanır. Birçok hormon veya nörotransmitterin adenilat siklazı inhibe veya aktive etme yeteneği G proteinin tipine bağlıdır.



Gs —> Adenilat siklazı aktive eder. Gi —► Adenilat siklazı inhibe eder. Gq —> Fosfolipaz C’yi aktifler Adenilat siklaz sistemindeki ikincil mesajcı cAMP’dir. cAMP, sitoplazmik bir enzim olan prote­ in kinaz A’yı aktifler. Protein kinaz A nın aktif şekli olan serbest katalitik alt birimleri ATP’den aldıkları fosfat grubunu proteinlerdeki serin, treonin ve tirozin amino asitlerine transferini katalize eder.



Adenilat siklaz ile ilişkili G proteinde genetik hasar olan kişilerde cAMP’yi kullanan parathormon, glukagon, epinefrin, TSH, FSH, LH, somatostatin vb hormonlar etkilerini yeterince gösteremez. Soruda verilen şıklardan sadece parathormon adenilat siklaz ve G stimülatör protein ile bağ­ lantılıdır. Dolayısı ile adenilat siklaz ile ilişkili G pro­ teinde genetik hasar olan bu ailede cAMP’yi kullanan



parathormon etkilerini gösteremez. Tiroksin yağda eriyen bir hormon olup, reseptörü hücre içerisindedir. Büyüme hormonu bir sitozolik tirozin kinaz olan JAK kinazı kullanırken, insülin reseptöründe tirozin kinaz aktivitesi olan bir hormondur. Dolayısı ile bu üç hormon da G pro­ teinleri kullanmaz.



Oksitosin ise Gq üzerinden fosfolipaz C ile aktive olan kalsiyum-inzoitol trifosfat döngüsünü kullanmaktadır. Bu sistemde adenilat siklaz kul­ lanılmaz. Doğru cevap: C



19. Aldosteron sentezi için gerekli olan enzimler­ den hangisi sadece zona glomerüloza tabaka­ sında yer alır? A) Sitokrom p450 scc B) 3 Beta-hidroksisteroid dehdirogenaz C) 21- Hidroksilaz



D) 11- Beta hidroksilaz



20. Aşağıdaki enzimlerden hangisinin defosforile hali inaktiftir? A) Glikojen sentaz B) Hormona duyarlı lipaz C) Fosfofruktokinaz- II



D) Asetil KoA karboksilaz E) Pirüvat kinaz İnsülin protein fosfatazı kullanır. Bu enzim aktive olunca, glikoliz, glikojen sentezi ve yağ asidi sen­ tezinde görev alan bazı enzimler protein fosfataz tarafından defosforile edilerek aktive edilirken, glukoneogenez, glikojen yıkımı ve lipolizde gö­ rev alan bazı enzimler defosforile edilerek inhibe edilirler. Genellikle epinefrin ve glukagon gibi antiinsülinik hormonların yer aldığı katabolik süreç ve açlık­ ta görevli enzimler fosforile olduklarında aktive olurlar. Örneğin hormona duyarlı lipaz, glikojen fosforilaz vb. Tam tersi insülin, protein fosfatazı kullanır. Dolayısı ile insülin varlığında yani anabolik süreçte ve tok­ luk durumunda görevli enzimler ise defosforile halde iken aktiftir. Örneğin glikojen sentaz, asetil KoA karboksilaz, piruvat kinaz ve HMGKoA redüktaz vb.



Doğru cevap: B



21. Steroid hormonlarla ilgili olarak aşağıdaki ifade­ lerden hangisi doğrudur?.



E) 18- Hidroksilaz



Kolesterolün Sit P-450 scc (20-22 desmolaz) en­ zim kompleksi tarafından pregnenolona çevrilmesi



A) Plazmada taşıyıcı proteine gereksinimleri yoktur. B) Reseptörleri plazma zarı üzerinde bulunur.



ile steroid hormon sentezi başlar ve bu reaksiyon



C) Etkilerini cAMP aracılığıyla gösterirler.



düzenleyici basamağı oluşturur. Aminoglutetimit Sit P-450 scc enzim inhibitörü olup tüm adrenal korteks hormonlarının sentezini inhibe eder (tıbbi adrenalektomi).



E) Plazmadaki yarı ömrü peptid hormonlara göre daha uzundur.



Sit P450 enzimleri NADPH ve moleküler oksi­ jen gerektirir. Bütün steroid hormonlar, koles­ terolden ilk sentezlenen pregnenolondan türer. Pregnenolon, 3-P-hidroksi steroid dehidrogenaz etkisi ile oksitlenerek progesterona döner ve daha sonra karma fonksiyonlu oksidazlar tarafından



D) Hidrofilik özellik taşırlar.



Endokrin hücrelerde sentezlenerek dolaşıma verilen ve hedef hücrelerde etki gösteren bileşiklere hormon denir. Hormonların komşu hücrelerde gösterdikleri etkiye Parakrin etki, sentezlendikleri hücrede etki göstermelerine ise otokrin etki denir. Parakrin ve otokrin etki gösteren bileşikler dolaşım ile taşınmamaktadır.



diğer steroid hormonlara döner.



Sitokrom P450 scc, (yan zincir parçalayıcı enzim), 3-p-hidroksi steroid dehidrogenaz, 11 p-hidroksilaz ve 21-hidroksilaz hem zona glomerüloza hem de zona fasikülata tabakasında bulunur ve her iki yolda ortak olarak görev alırlar. 17a-hidroksilaz enzimi yalnızca zona fasikülata’ya özgü olup, kortizol sentezinden sorumludur. 18- hidroksilaz (aldosteron sentaz) ise yalnızca zona glomerü-



lozaya özgü olup kortikosterondan aldosteron sentezini sağlar. Doğru cevap: E



Hormonlar yağda (grup I) ve suda çözünen (grup II) hormonlar olarak sınıflandırılabilir. Yağda çözünen hormonlar arasında steroid, tiroid hormonlar ve 1-25 diOH-kolekalsiferol gibi örnekler bulunurken, suda çözünen hormonlar arasında katekolaminler, küçük peptidler, protein ve glikoprotein yapısındaki hormonlar bulunur. Steroid hormon gibi yağda çözünen hormonların yarı ömrü suda çözünene göre daha uzundur.



Doğru cevap: E



322



HORMONLAR



22. Aşağıdaki hormonlardan hangisi membrana bağlı ribozomlarda sentezlenir? A) Seratonin C) Östradiol



B) Aldosteron D) Epinefrin E) insülin



Gastrin gibi peptid hormonlar, membrana bağlı ribozomlarda sentezlenmektedir. Amino asit türevi hormonların (ör. seratonin, melatonin, Dopamin, nroepinefrin ve epinefrin )



sentezi için ribozoma ihtiyaç yoktur. Seratonin, triptofandan sentezlenen bir hormon, epinefrin ise tirozinden sentezlenen bir hormondur. Östradiol ve aldosteron kolesterolden sentezle­ nen steroid hormonlara örnek olup peptid yapıda değildirler. Dolayısı ile bunlar gibi yağda eriyen hor­ monlarında sentezinde ribozoma ihtiyaç yoktur.



Doğru cevap: E



23. Aşağıdaki hormonlardan hangisi alfa subüniteleri aynı olup, farklılıkları beta subünitelerinden kaynaklanan hormonlardan biri değildir? A) Folikül stimülan hormon (FSH) B) Tiroid stimülan hormon (TSH)



C) Lüteinleştirici hormon (LH) D) insan koriyonik gonodotropin (hCG) E) Melanosit stimüle edici hormon (MSH) Tiroidi uyarıcı hormon (thyroid-stimulating hormone TSH), folikül stimülan hormon (FSH) ve lüteinleştirici hormon (LH) hipofiz bezi tarafın­ dan üretilen glikoprotein yapıda üç hormondur. Bu hormonlar birbirine bağlı a ve p alt birimlerinden oluşmuş glikoproteinlerdir. Lüteinleştirici hormon (LH), folikül stimülan hormon (FSH) ve human koryonik gonodotropin (hCG)’in alfa alt birimleri ben­ zer yapıda iken farklılıkları beta subünitlerinden



mun tümenine gelince sinyal peptidini kaybeder. Oluşan proinsülin golgi aparatında proteazların et­ kisi ile C peptidini kaybeder. C peptidini kaybeden insülin, çinko iyonu ile veziküllerde depolanır. İnsülin bifazik bir salınım gösterir. Önce hızlı ve kısa süren bir salınım (depo insülin) ve sonra ise salınım hızı azalır. Daha sonra bu azalmayı takiben uzun sü­ reli bir yeniden salınım gerçekleşir. İnsülin parsiyel eksositoz ile salınırken beraberinde; çinko, pro­ insülin ve C-peptid de salınır. C-peptid, endojen insülini eksojenden ayırt etmek için önemlidir.



C-peptid biyolojik olarak aktif değildir. Dolaşıma insülin ile eşit miktarlarda salgılanmakla beraber yarı ömrünün daha uzun olması nedeniyle açlık cpeptid düzeyleri insüline göre 5-10 kat daha fazladır. Endojen insülin düzeylerini yansıtır.



Düşük c-peptid düzeyi Tip 1 DM için karakteris­ tiktir. Tip 2 DM’de c-peptid düzeyleri yüksektir. Cpeptit insülin tedavisi gören diyabetik hastalarda vücut insülin deposunun ya da insülin sekresyonunun periferik göstergesidir. C-peptit düzeyleri stabil olmayan klinik durumlarda bile sekresyon hızını doğru gösterir. C-peptit insülin gibi karaciğer tarafından tutulmaz. Dolaşımda bulunan insülin antikorlarının varlığı nedeniyle insülinin ölçülemediği durumlarda ya da insülin tedavisi gören hastalarda C-peptid



düzeylerine bakılabilir. Bozulmuş açlık glukozu veya bozulmuş glukoz intoleransı gibi prediyabetik dönemlerin diyabete progresyonunun, pankreas p hücre disfonksiyonu ve insülin direncinin ilerlemesi ile oluştuğu gösteril­ miştir. İnsülin sekresyonunda yetersizliği anlamak için c-peptid ve/veya insülin/c-peptid oranına da



bakılabilir. Doğru cevap: D



kaynaklanmaktadır. Doğru cevap: E



24. Diyabet hastalığı olan ve insülin kullanan has­ talarda endojen insülin salınımı hakkında en iyi fikir veren test aşağıdakilerden hangisidir? A) Kan glukoz seviyesi B) Kan insülin seviyesi C) Kan glukagon seviyesi D) C peptid seviyesi E) Hemoglobin A1c seviyesi



İnsülin, pankreasın beta hücrelerinde membrana bağlı ribozomlarında önce pre-proinsülin şeklinde sentezlenir. Pre-proinsülin, endoplazmik retikulu-



25. Aşağıdaki protein kinazlardan hangisi insülinin sinyal iletim yolunda yer alır? A) Protein kinaz A B) Sitozolik tirozin kinaz C) Protein kinaz G D) Reseptör tirozin kinaz E) cAMP bağımlı protein kinaz



Adenilat siklaz sistemindeki ikincil mesajcı cAM P’dir. cAMP, sitoplazmik bir enzim olan protein kinaz A’yı aktifler. Adenilat siklaz ile ilişkili cAMP ve protein kinaz A’yı kullanan başlıca hormonlar; glukagon, epinefrin, parathormon, TSH, FSH ve LH vb. hormonlar örnek olarak verilebilir.



Büyüme hormonu, eritropoetin ve sitokinlar bir sitozolik tirozin kinaz olan JAK kinazı kullanır.



32 3



İnsülin reseptöründe tirozin kinaz aktivitesi olan bir hormondur.



Doğru cevap: D



26. Aşağıdaki steroid hormonlardan hangisinin spesifik bir plazma transport proteini olmayıp büyük oranda albümine bağlanır? A) Kortizol



B) Aldosteron D) Östradiol



C) Testosteron



Aldosteron, adrenal kodeksin zona glomerulosa hücrelerinde sentezlenen 21 karbonlu bir steroid hormondur. Plazmada özel bir taşıyıcı proteini yoktur. Yaklaşık %60 kadarı albümin tarafından bağlanmaktadır. % 40 kadarı serbest olarak bulunur ve aktiviteden bu kısmı sorumludur.



Kortizol, plazmada yaklaşık % 90’ı proteinlere (transkoriin- kodizol bağlayan globulin- ve albumin) bağlı olarak taşınırken % 10 serbest fraksiyonu oluşturur.



Testosteron ve östradiol büyük oranda seks hormonu bağlayıcı globüline (SHBG) bağlanır. Geri kalan kısmı ise albümine bağlanırken çok az bir kısmı ise serbest fraksiyonu oluşturur. hormonunun



%



97’si



plazmada



kortizol bağlayıcı globüline (CBG) ve albümine bağlanırken % 3’ü ise hormonun biyolojik aktif kısmı olan serbest fraksiyonu oluşturur.



B) Kalsitriol



C) Aldosteron D) Testosteron E) Adreonkoriikotropik hormon



Reseptörü hücre içinde olan hormonlar: Androjenler, Östrojenler, Glukokodikoidler, Mineralokodikoidler, Progestinler, Retinoik asid, Kalsitriol 1,25[OH]-D3 ve Tiroid hormonlardır (T3 ve T4). ACTH, suda çözünen bir hormon olup ön hipofizden salınır. Reseptörü hücre zarında olup, adenilat siklazı (Gs üzerinden) uyararak cAMP'yi arttıran hormonlara örnektir.



29. Aşağıdaki elementlerden hangisinin eksikliğin­ de insüline karşı direnç gelişebilir? A) Kobalt



B) Çinko D) Krom



C) Bakır



E) Demir İnsülin salımmı bifaziktir. Önce hızlı ve kısa süren bir salınım (depo insülin) ve sonra ise salınım hızı azalır. Daha sonra bu azalmayı takiben uzun süreli bir yeniden salınım gerçekleşir (yeni sentezlenen insülin). İnsülin parsiyel eksositoz ile salınırken beraberinde; çinko, proinsülin ve C-peptid de salınır. C-peptid, endojen insülini eksojenden ayırt etmek için önemlidir.



İnsülin, hedef dokudaki plazma membranı üzerinde reseptörüne kuvvetle bağlanır. Membran reseptörü bir glikoproteindir. Böylece insülin



özel



fonksiyonunu hücreye girmeden yapar. İnsülinin,



reseptörlerine bağlanabilmesi için +3 değerlikli krom iyonuna gerek duyar. Krom eksikliğinde glukoz intoleransı gelişir.



Doğru cevap: B



27. Yağ dokusunda lipolizi adenilat siklaz üzerin­ den inhibe eden biyomolekül hangisidir? A) Büyüme hormonu C) Glukagon



Doğru cevap: D



B) Epinefrin D) Nikotinik asit



E) Teofilin Hormona duyarlı (özellikle epinefrin) lipaz, cAMP’ye bağımlı protein kinaz tarafından fosforile edildiği zaman aktifleşir. Asetil KoA karboksilaz ise hormonal kontrolünde fosforile olması ile inhibe olur. Böylece cAMP aracılı kaskat aktifleşirse yağ asit sentezi dururken, triaçilgliserol yıkımı başlar.



Katekolaminler, glukagon, tiroid hormonları, büyüme hormonu, ACTH, glukokortikoidler ve metil ksantin türevleri hormon sensitif lipazı aktive eder. İnsülin, prostaglandin E2, nikotinik asit ve niasin ise hormon sensitif lipazı inhibe eder.



Doğru cevap: D



A) Tiroksin



Doğru cevap: E



E) Progesteron



Progesteron



28. Aşağıdaki hormonlardan hangisinin reseptörü hücre zarında yer alır?



30. Aşağıdaki hangisi ovaryum hormonlardan biri değildir? A) Östrojenler C) İnhibin



kaynaklı



B) Progesteron D) Relaksin



E) Koryonik gonadotropin Koryonik gonadotropin (HCG) hamilelerde pla­ sentadan salgılanır. HCG’nin kan ve idrarda dü­ zeyinin kalitatif veya kantitatif olarak gösterilmesi gebelik testlerinin temel prensibini oluşturmak­ tadır. H CG’nin fötüs ve fötal trofoblastlara karşı, endometriyum hücrelerinin immun reaksiyonunu önleyerek fötüsün “red” edilmesini önlediği dü­ şünülmektedir (aynı etki progesteron ve vit A’da da vardır).



HORM ONLAR



Oksitosin gibi kasılma ile ilgili hormonlar Gq üzerinden fosfolipaz C ile aktive olan kalsiyuminzoitol trifosfat döngüsünü kullanmaktadır. Bu sistemde protein kinaz C kullanılır.



HORM ONLAR



32 4



Progesteron hormonu primer olarak överlerde corpus luteum’un granulosa hücrelerinde sentezlenlr. Gebelik sırasında ise başlıca üretim plasentada olmaktadır. Östrojen hormonu, kadınlarda ö verlerin tekal hücrelerinden, periferik dokularda özellikle de plasenta, cilt, kemik, beyin, g o nadlar ve yağ dokusunda androjenlerden (androstenedion) ve adrenal korteksin zona retikülaris hücrelerinden sentezlenir.



1 İnsülin ve glukagonun enzimler üzerine etkisi İnsUlinin e tk in liğ in i a rttırd ığ ı enzim ler ( = Glukagonla inhibe olan enzim ler)



İnsUlinin e tk in liğ in i azalttığı enzim ler (Glukagonla aktive olan enzim ler)



• Glikojen sentaz



• Glikojen Fosforilaz



• Piruvat dehidrogenaz



• Piruvat karboksilaz



• Glukokinaz



• PEP karboksikinaz



• Fosfofruktokinaz- 1



• Fruktoz-1, 6 bifosfataz



• Fosfofruktokinaz- 2



• Fruktoz-2, 6 bifosfataz



Doğru cevap: E



• Piruvat kinaz



• Glukoz 6 fosfataz



31. Aşağıdaki hormonlardan hangisi plazmada pro­ teinlere bağlı olarak taşınm az?



• Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz • Asetil KoA karboksilaz • HMG KoA redüktaz • Lipoprotein lipaz



• Karnitin açiltransferaz I • Protein kinaz A • Fosforilaz kinaz



• Hormon sensitif lipaz



• Gliserol fosfat açiltransferaz



A) Kalsitriol



• MAP kinaz



B) Kortizol C) Kalsitonin



• Fosfodiesteraz



• Fosfoprotein fosfataz



D) Tiroksin E) Retinoik asit



• Sitrat liyaz



Steroid yapıdaki hormonlar, kalsitriol, retinoik asit ve tiroid hormonları plazmadaki proteinlere bağlı olarak taşınır. Kalsitonin peptid yapıda oldu­ ğundan plazma proteinlerine bağlanmaz ve serbest olarak bulunur.



Doğru cevap: C



32. Aşağıdakilerden hangisi TSH salımmının kont­ rolü ile doğrudan bir ilişkisi yoktur? A) Somatomedin C C) T4



B) T3 D) TRH



E) Somatostatin TRH, TSH salgılanmasını uyarırken, somatostatin ve dopamin azaltmaktadır. TSH etkisi ile sentezlenenT3 ve T4 gibi tiroid hormonları negatif feedback ile TSH salgılanmasını azaltmaktadır. Somatomedin C, büyüme hormonunun büyüme ile ilgili etkilerine aracılık eder. Bu molekülün TSH ile direkt bir ilişkisi yoktur.



_



_



_



Doğru cevap: C



34. Pankreastaki beta hücrelerini spesifik olarak harap ettiği için deney hayvanlarında diabetes mellitus oluşturmak amacıyla kullanılan, aynı zamanda insülinoma tedavisinde de kullanılabilen antineoplastik ajan aşağıdakilerden hangisidir? A) Hidroksiüre C) Gemsitabin



B) Siklofosfamid D) Streptozosin E) Leflunomid



Streptozosin (nitrozüre grubu bir ilaç) ve alloksan, selektif olarak pankreasın langerhans adacıkla­ rında beta hücrelerini parçalar. Deneysel amaçlı diyabet oluşturmak için kullanılırlar. Streptozosin aynı zamanda insülinoma tedavisinde kullanılan bir antineoplastik ajandır. Hidroksiüre (hidroksikarbamid) ve gemsitabin, ribonükleotid redüktazı inhibe ederek etki gösteren kemoterapötik ajanlardır.



Doğru cevap: A



33. Kan glukagon düzeyinin artması karaciğer hüc­ resinde hangi enzimin aktivitesinde azalmaya sebep olur? A) Piruvat karboksilaz B) Protein kinaz C) Fosfofruktokinaz D) Fruktoz 1,6 bifosfataz E) Fosforilaz kinaz



S iklo fo sfam id a lk ille y ic i a jan la ra örnek olup DNA’da guaninle etkileşir ve replikasyonda guaninin yanlış eşleşmesine yol açar. Pirimidin nükleotidlerin de novo sentezinde yer alan bütün enzimler sitozolik olmasına rağmen dihidroorotat dehidrogenaz mitokondriyal bir enzimdir. Leflunomide bu enzimi inhibe ederek etki eden bir ilaçtır.



Doğru cevap: D



İnsülin, glukozun dokularda kullanılmasını, gliko­ jen depolanmasını, yağ asit sentezini, amino asit alimini ve protein sentezini arttırır. Karaciğerde albumin gibi pek çok proteinin sentezini artırır.



35. Yağ dokusu tarafından sentezlenen ve iştahı baskılayan hormon aşağıdakilerden hangisi­ dir? A) MSH C) POMC



B) Leptin Yağ dokusu ve kaslarda bulunan ve bu dokula­



D) Termogenin E) Ghrelin



ra glukoz girişini sağlaya n taşıyıcı GLUT- 4 ’tür.



Kilo arttığında veya pozitif enerji dengesi oluştuğun­ da insülin ve yağ dokusundan salgılanan leptin düzeyi artar. Bu hormonlar, nöropeptid Y ve AgRP sinirlerinin çalışmasını azaltarak, baskılamaktadır.



İnsülin protein sentezini direkt olarak artırır. İnsülin ribozom seviyesinde etki ederek bu or-



İnsülinle uyarılabilen tek taşıyıcı GLUT-4 ‘tür.



ganellerin mRNA’dan haber tercümesi kapasite­ sini artırır. DNA sentezini hızlandırır, dolayısıyla büyüme ve gelişmeyi etkiler.



Sonuç olarak leptin nöropeptid Y molekülünü inhibe ederek yeme davranışını ve iştahı azal­ maktadır.



Glukoneojenez, glikojenoliz ve lipolizi (hormon sensitif lipazı baskılayarak) inhibe eder.



Kilo azaldığında insülin ve leptin düzeyi azalmakta dolayısı ile Nöropeptid Y ve Agoutirelated peptid (AgRP) aktive olmakta böylece iştah artmaktadır. Beynimizdeki hipotalamusta arkuat nükleusta bulunan ve enerji dengesini düzenleyen en önemli iki hormon grubu iştah artıran Nöropeptid Y ve Agoutirelated peptid (AgRP) ile iştahı azaltan POMC/ CART (melanokortin) hormonlarıdır. MSH- melanokortin peptid ailesindendir. İştahı ciddi bir şekilde azaltır, ancak nöropeptid Y üzerinden etki etmez.



Termogenin; bazı hayvanlarda kahverengi yağ dokusunda bulunur. Ayırıcılar arasında sayılır ve hayvanların ısınmasında rol oynar.



Sonuç olarak glukoz 6 fosfataz glukoneogenez en­ zimi olup, kana serbest glukoz çıkışını sağlar. Glukoz 6-fosfataz, insülin tarafından inhibe edilir.



Doğru cevap: A



38. Steroid hormon biyosentezinde kolesterolden sitokrom p450 scc (20-22 desmolaz) enzimi ara­ cılığıyla sentezlenen madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Progesteron C) Aldosteron



Ghrelin mideden salgılanır ve Nöropeptid Y ’yi uyararak iştahı artırır.



E) Kortizol



Kolesterolün Sit P-450 scc ( yan zincir parçalayıcı enzim veya diğer adı ile 20-22 desmolaz ) enzim kompleksi tarafından Pregnenolon’a çevrilmesi ile steroid hormon sentezi başlar. Bu reaksiyon hız kısıtlayıcı basamağı oluşturur. Aminoglutetimit Sit P-450 scc (20-22 desmolaz) enzim inhibitörü olup tüm adrenal korteks hormonlarının sente­ zini inhibe eder (tıbbi adrenalektomi).



Doğru cevap: B



36. Hücre içine alınan ve işi biten insülinin yıkımında rol oynayan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Asit fosfataz B) Asit maltaz C) Katepsin D) Glutatyon transhidrogenaz



Bütün steroid hormonlar, kolesterolden ilk sentez­



lenen ve steroid yapıda bir bileşik olan pregnenolondan türer. Pregnenolon, 3-3-hidroksi steroid dehidrogenaz etkisi ile oksitlenerek progesterona döner ve daha sonra karma fonksiyonlu oksidazlar tarafından diğer steroid hormonlara döner.



E) Glutatyon peroksidaz Hücre içine alınan insülin, lizozomlarda glutatyon transhidrojenaz ile yıkılır.



B) Pregnenolon D) Kortikosteron



Doğru cevap: B



Doğru cevap: D



37.



Aşağıdakilerden hangisi insülinin etkilerinden biri değildir?



39.



Aşağıdakilerden hangisi kortizolün etkilerinden biri değildir?



A) Glukoz 6-fosfataz aktivitesini arttırır. B) Protein sentezini arttırır. C) mRNA ve DNA sentezini arttırır. D) Yağ dokusuna GLUT-4 ile glukoz girişini arttırır.



A) Glikoneogenezi uyarır. B) Yağ dokusunda lipolizi arttırır. C) Karaciğer dışı dokulara glukoz girişini artırır. D) Kas proteinleri üzerinde katabolik etki oluşturur.



E) Hormon sensitif lipaz aktivitesini azaltır.



E) immun sistemi baskılar.



İnsanda kortizolün başlıca etkileri: Karbonhidrat metabolizması; Glikoneogenezi uya­ rır. Glikojenezi (glikojen sentezi) uyarır. Karaciğer dışı dokulara glukoz girişini arttırmaz tam tersi glu-



koz girişini azaltarak kan şekerini yükseltir. Protein m etabolizm ası İskelet kası, deri, kemik matriksi ve limfoid dokuda protein sentezini inhibe ederken, protein yıkımını arttırır. Amino asitlerin karaciğerde glikoneogenez için kullanımını sağlar. Amino asitlerin kas dokusu tarafından alimim inhibe eder.



Lipid metabolizması Yağ dokusunda lipolizi uya­ rır, böylece plazma yağ asidi ve gliserol düzeylerinde artışa neden olur. Ekstremitelerde lipolize, yüz ve gövdede ise lipogeneze neden olur. Bağışıklık sistemi (immün sistem) İmmün yanıtı baskılayıcı etkisi nedeniyle lenfoid dokuda atrofiye yol açar. Lenfoid doku atrofisi ise immün glo-



bulinlerin, eozinofil, lenfosit ve makrofajların sentezini azaltır. İnflamatuar reaksiyonlar; inflamatuar yanıtı azaltır. Bu etkisini fosfolipaz A2 enzim inhibisyonu ile sağlar. Fibroblast prolifeorsyonunu inhibe eder. Kapiller damar geçirgenliğini azaltarak ödem oluşumunu önler. Lizozom ve sekretuar granül membranlarının stabilizasyonunu arttırır. Diğer etkiler; Organizmanın strese yanıtını sağlar. Normal su ve elektrolit dengesine katkı sağlar. Normal kan basıncının düzenlenmesine katkı sağlar. Allerjik reaksiyonlara yanıtı azaltır.



Doğru cevap: C



Aromataz aktivitesi; överler dışında başlıca adipoz doku, karaciğer, beyin, plasenta, sertoli hücreleri ve ciltte mevcuttur. Bu enzimin aktivitesinde artış östrojenizasyon deni­ len bir duruma yol açar. Örneğin Karaciğer sirozu,



hipertiroidi, yaşlanma ve obesite’de aromataz aktivitesi artar. Doğru cevap: E



41. Stres durumunda aşağıdaki hormonlardan han­ gisinin salmımı artmaz? A) Büyüme hormonu



B) Kortizol



C) Adrenalin



D) İnsulin



E) Glukagon Stres durumunda, katekolaminler, glukagon, büyüme hormonu ve kortizol gibi anti insülinik hormonlar artar. İnsülin strese yanıt olarak salınan hormonlardan biri değildir. Doğru cevap: D



42. Aşağıdaki hormonlardan hangisi yağ dokusun­ da trigliseridlerin depolanmasını azaltıcı yönde etki etmez? A) Tiroid hormonları



B) Glukokortikoidler



C) Adrenalin



D) İnsülin



E) Büyüme hormonu İnsülin, hormon sensitif lipazı inhibe ederek



40. Aromataz enzimi aşağıdaki hormonların hangi­ sinin sentezinde rol oynar? A) Testosteron



B) Kortizol



C) Dihidro testosteron



D) Aldosteron



E) Östradiol Östrojen hormonu kadınlarda överlerin tekal hüc­ relerinden, periferik dokularda özellikle de yağ



dokusunda androjenlerden (androstenedion) ve adrenal korteksin zona retikülaris hücrelerinden



yağ dokusunda triaçilgliserollerin yıkımını engeller. Ayrıca tokluk sırasında kanda artan şilomikron



yapısındaki triaçilgliserollerin lipoprotein lipaz etkisi ile temizlenmesini ve yağ dokusuna geçerek, yağ dokusunda depolanmalarını sağlar. Tiroid hormonları, glukokortikoidler, adrenalin ve büyüme hormonu anti- insülinik hormonlardır. Bu hormonların yağ dokusunda hormon sensitif lipazı aktive ederek triaçilgliserol yıkımını hız­ landırır.



Doğru cevap: D



sentezlenir. Erkeklerde ise testisin leydig hücreleri (interstisyel hücreler) ile adrenal korteksin zona reti­ külaris hücrelerinden sentezlenir. Erkeklerde de androjenlerin periferik dokularda aromatizasyonu ile östradiol üretimi olmaktadır.



Adrenal kortekste sentezlenen androjenler bu dokuda östrojene dönüştürülemez. Ancak peri­ ferik dokularda özellikle yağ dokusunda aromataz enzimi ile östrojene dönüştürülürler.



43. İnsüiinin büyüme ve proliferasyonla ilgili hücre içi etkilerine aracılık eden enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Reseptör tirozin kinaz (RTK) B) Protein kinaz A (PKA) C) Protein kinaz C (PKC) D) Janus kinaz (JAK) E) MAP kinaz (MAPK)



327



Bu hormonların reseptörlerine bağlanması ile beta subünitlerindeki tirozin artıkları kendi kendine fosforille olur (otofosforilasyon). Daha sonra fosforillenen reseptör, bir kinaz gibi davranarak, insülin reseptör substratları (İRS I - IV) olarak bilinen bir grup hücre içi proteini fosforiller. Fosforillenen IRS’ler daha sonra diğer sinyal transdüksiyon proteinlerini aktive ederek insülin’in hücre içi etkilerine yol açan bir seri olaylar başlatır.



İnsülin’in büyüme ve proliferasyon ile ilgili olan etkilerine MAPK aracılık etmektedir. Büyüme hormonu, prolaktin, eritropoetin ve sitokinler hücre yüzeyindeki reseptörüne bağlanınca sitozolik tirozin kinaz (Tyk-2, Jak1 veya Jak2) aktive olur. Bu kinazlar sitoplazmik proteinleri fosforiller.



Tablodan da görüleceği üzere steroid hormonlar gibi, grup I yağda eriyen hormonların reseptörü hücre içerisindedir.



Doğru cevap: E



45. Aşağıdakil hormonlardan G proteinlerine bağımlı bulunmaktadır?



hangisinin reseptörü



A) İnsülin B) Sinir büyüme faktörü (NGF) C) Büyüme hormonu



D) TSH E) Trombosit türevi büyüme faktörü (PDGF)



İkinci habercisi bir kinaz veya fosfataz şelalesi olanlar:



Doğru cevap: E 44. Aşağıdakilerden hangisi steroid hormonların özelliklerinden biri değildir? A) Lipofilik yapıdadırlar. B) Protein yapıdaki hormonlara göre yarı ömürleri daha uzundur. C) Transport proteinlere bağlı olarak taşınırlar. D) Reseptör hormon kompleksi şeklinde etki eder­ ler. E) Reseptörleri plazma membranı üzerindedir. Hormonlar yağda (grup I) ve suda çözünen (grup II) hormonlar olarak sınıflandırılabilir. Yağda çözünen hormonlar arasında steroid, tiroid hormonlar ve 1-25 diOH-kolekalsiferol gibi örnekler bulunurken, suda çözünen hormonlar arasında katekolaminler, küçük peptidler, protein ve glikoprotein yapısındaki hormonlar bulunur.



H orm on sınıflarının genel özellikleri GRUP I (yağda çö zü n e n )



G R U P II (Su d a ç ö zü n e n )



Steroid ler, iyodotironinler, kalsitriol



Polipeptidler, proteinler, giikoproteinler, katekoiamin



Ç ö z ü n ü rlü k



Lipofilik



Hidrofilik



T ran sport p ro te in le ri



Evet



Hayır



P lazm a yarı ö m rü



Uzun (saatlerden günlere)



Kısa(dakikalar)



R e septö r



İntrasellüler



Plazma membranı



M e d ia tö r



Reseptör-hormon kompleksi şeklinde DNA üzerine etki ederler



cAMP, cGMP, Ca-2 , kompleks fosfoinozitollerin metabolitleri, kinaz kaskadları, vb



• İnsülin • İnsüline benzer büyüme faktörü - 1 (IGF - 1)



• Epidermai büyüme faktörü (EGF) • Büyüme hormonu (GH) • Eritropoietin • Prolaktin (PRL) • Fibroblast büyüme faktörü (FGF) • Koriyonik somatomammotropin (CS) • Sinir büyüme faktörü (NGF) • Trombositten türeyen büyüme faktörü PDGF)



İnsülin, EGF ve IGF-I hücre yüzeyindeki reseptör­ lerinde intresenk tirozin kinaz aktivitesi bulunur. Bu hormonların reseptörlerine bağlanması ile beta subünitlerindeki tirozin artıkları kendi ken­ dine fosforille olur (otofosforilasyon). Daha sonra fosforillenen reseptör, bir kinaz gibi davranarak, insülin reseptör substratları (İRS I - IV) olarak bilinen bir grup hücre içi proteini fosforiller. Fos­ forillenen IRS’ler daha sonra diğer sinyal transdüksiyon proteinlerini aktive ederek insülin’in hücre içi etkilerine yol açan bir seri olaylar başlatır.



Büyüme



hormonu,



prolaktin,



eritropoetin



ve sitokinler hücre yüzeyindeki reseptörüne bağlanınca sitozolik tirozin kinaz (Tyk-2, Jak1 veya Jak2) aktive olur. Bu kinazlar sitoplazmik proteinleri fosforiller.



Tiroid uyancı hormon (TSH), GTP-bağımlı bir dü­ zenleyici protein olan Gs proteinleri aracılığı ile etkili olmaktadır. Doğru cevap: D



H O R M O N LAR



İnsülin, EGF ve IGF-I hücre yüzeyindeki reseptör­ lerinde intresenk tirozin kinaz aktivitesi bulunur.



46. Aşağıdaki hormonlardan hangisi sitozolik tirozin kinazları aktive etmez? A) Büyüme hormonu



48. Aşağıdaki reseptörlerden hangisi hücre membranında yer alır? A) Östrojen reseptörleri



B) Fibroblast büyüme fakötrü C) Sitokinler D) İnsülin E) Eritropoietin



İkinci habercisi bir kinaz veya fosfataz şelalesi olanlar: • İnsülin • İnsüline benzer büyüme faktörü - 1(IGF - 1) • Epidermal büyüme faktörü (EGF) • Büyüme hormonu (GH) • Eritropoietin • Prolaktin (PRL) • Fibroblast büyüme faktörü (FGF) • Koriyonik somatomammotropin (CS) • Sinir büyüme faktörü (NGF) • Trombositten türeyen büyüme faktörü PDGF)



İnsülin, EGF ve IGF-I hücre yüzeyindeki reseptör­ lerinde intresenk tirozin kinaz aktivitesi bulunur. Bu hormonların reseptörlerine bağlanması ile beta subünitlerindeki tirozin artıkları kendi ken­ dine fosforille olur (otofosforilasyon). Daha sonra fosforillenen reseptör, bir kinaz gibi davranarak, insülin reseptör substratları (İRS I - IV) olarak bilinen bir grup hücre içi proteini fosforiller. Fos­ forillenen IRS’ler daha sonra diğer sinyal transdüksiyon proteinlerini aktive ederek insülin’in hücre içi etkilerine yol açan bir seri olaylar başlatır.



B) Tiroid hormon reseptörleri C) Testosteron reseptörleri D) Peroksizom proliferatörleri ile aktive olan resep­ törler E) Katekolamin reseptörleri Yağda eriyen hormonlar; Tiroid hormonları (İyodotironinler), steroidler, kalsitriol ve retinoik asit reseptörleri hücre içindedir. Steroid hormonlar sitoplazmadaki reseptöre bağlanarak hormon-reseptör kompleksi yapar, çekirdekteki DNA üzerinde spesifik bölgeye bağlanır. Gen transkripsiyonuna neden olurlar. Suda çözünen hormonlar; Bu grupta yer alan peptit yapıda hormonlar ve katekolaminler, hücre içine girmedikleri için DNA üzerinde gen ekspresyonu yaparak etki edemezler. Bu tip hormonların reseptörü hücre membranında olup, etkilerini ikincil haberciler üzerinden gösterirler.



Doğru cevap: E



49. Aşağıdaki hormonlardan hangisinin reseptöründe intrensenk tirozin kinaz aktivitesi bulunur? A) Büyüme hormonu B) Prolaktin C) İnsülin



Büyüme hormonu, prolaktin, eritropoetin ve sitokinler; hücre yüzeyindeki reseptörüne bağ­ lanınca sitozolik tirozin kinaz (Tyk-2, Jak1 veya Jak2) aktive olur. Bu kinazlarsitoplazmik proteinleri fosforiller.



Doğru cevap: D



47. Aşağıdakilerden hangisi ikinci haberci olarak görev yapmaz? A) Ca+2 C) cAMP



B) Fosfoinozitol D) cGMP



E) Kalmodulin Hücre yüzeyindeki reseptörüne bağlanan hor­ monlar, hücre içindeki ikinci habercilerin düzeyle­ rini değiştirmektedir. Siklik AMP (cAMP), siklik



GMP (cGMP), kalsiyum, inozitol ve diaçilgliserol ikincil haberci olarak görev yapmaktadır. Kalmodulin, kalsiyuma bağlayan düzenleyici bir proteindir. Dört kalsiyum bağlayabilen kalmodulin ikincil haberci olarak görev yapmamaktadır. Doğru cevap: E



D) Tiroksin



E) Aldosteron İnsülin, EGF ve IGF-I hücre yüzeyindeki reseptörlerinde intresenk tirozin kinaz aktivitesi bulunur. Bu hormonların reseptörlerine bağlanması ile beta subünitlerindeki tirozin artıkları kendi kendine fosforille olur (otofosforilasyon). Daha sonra fosforillenen reseptör, bir kinaz gibi davranarak, insülin reseptör substratları (İRS I - IV) olarak bilinen bir grup hücre içi proteini fosforiller. Fosforillenen IRS’ler daha sonra diğer sinyal transdüksiyon proteinlerini aktive ederek insülin’in hücre içi etkilerine yol açan bir seri olaylar başlatır. Örneğin bu sistemin aktivasyonu, mitojenle aktive edilen protein kinazı (MAPK) çalıştırır. MAPK nukleusa geçer ve transkripsiyon faktörlerini aktive edip bazı genleri uyarır. Böylece hücre proliferasyonu ve farklılaşması oluşur. İnsülin’in büyüme ve proliferasyon ile ilgili olan etkilerine MAPK aracılık etmektedir.



329 mmmBBemram



fosforiller.



Aldosteron yağda eriyen bir hormon olup, reseptörü hücre içindedir.



52. Diğerlerine göre etki süresi en uzun olan hor­ mon aşağıdakilerden hangisidir? A) Testosteron B) İnsülin C) Glukagon



D) Epinefrin E) Epidermal büyüme faktörü (EGF)



Doğru cevap: C



50. Reseptörüne bağlandıktan sonra DNA yapısına bağlanarak transkripsiyonu etkileyen hormon aşağıdakilerden hangisidir? A ) Tiroid stimülan hormon B) Glukagon



Hormonlar yağda (grup I) ve suda (grup II) çözünen hormonlar olarak sınıflandırılabilir. Yağda çözünen hormonlar arasında steroid, tiroid hormonlar ve 125 diOH-kolekalsiferol gibi örnekler bulunur. Suda çözünen hormonlar arasında kateşolaminler, küçük peptidler, protein ve glikoprotein yapısındaki hormonlar bulunur. İntrasellüler reseptörlerle



etkileşen hormonlar gen ifadelendirilmesine katıldıkları için hidrofilik hormonlardan daha uzun bir yarılanma ömrüne sahiptirler.



C) Epinefrin



D) İnsülin E) Tri- iodo tironin Tiroid hormonlarına ait reseptörler hücre çekir­ değinde bulunur. Tri-iodo tironin (T3) reseptörüne bağlanınca hücre metabolizmasını düzenleyen



proteinlerin sentezi için DNA’dan bunları kodla­ yan mesajcı RNA‘ların transkripsiyonu başlar.



Lipofilik bir steroid hormonu olan testosteron, intrasellüler bir reseptörle tepkimeye girmekte ve daha uzun bir yarılanma ömrüne sahiptir, insülin, glukagon, epinefrin ve epidermal büyüme faktörü (EGF) hidrofilik hormonlardır.



Doğru cevap: A Doğru cevap: E



51. Aşağıdaki hormonlardan hangisi kanda bir pro­ teinle birlikte taşınmaz? A) Kortizol



B) insülin D) Testosteron



C) Tiroksin



E) Östradiol Steroid hormonların sentez ve salgılanması, adre­ nal korteks (kortizol, aldosteron), överler- corpus luteum (Östrojenler, progestinler) ve testisleri (Testosteron) içerir. Steroid hormonlar sentez bölgelerinden hedef organlara kan yolu ile taşınır­ lar. Hidrofobik özelliklerinden dolayı bir plazma



proteinine bağlanarak taşınırlar. Albümin, ste­ roid hormonlar için özgün olmayan bir taşıyıcı olarak rol oynarken, özgün plazma steroid taşıyıcı proteinler bu hormonları albüminden daha sıkı bir şekilde bağlarlar. Örneğin transkortin kortizol



ve kortikosteronun, seks hormonu bağlayıcı protein ise testosteron ve östradiol gibi cinsiyet hormonlarının taşınmasından sorumludur.



Tiroid hormonların taşınmasında ise tiroid bağlayıcı globülin, tiroksin bağlayıcı prealbümin ve albüminin fizyolojik önemi vardır. İnsülin, suda çözünen bir hormon olduğu için taşıyıcı proteine gereksinim duymaz. Doğru cevap: B



53. Aşağıdaki hormonlardan hangisi lipolizi aktive etmez? A) Glukagon B) insülin C) Büyüme hormonu D) Epinefrin



E) Beta-Lipotropin Sitozolik asetil KoA, ATP gerektiren ve koenzim olarak biotini kullanan asetil KoA Karboksilaz enziminin düzenlediği bir reaksiyon ile Malonil KoA’ya çevrilir. Bu karboksilasyon basamağı yağ asidi sentezinde hız kısıtlayıcı basamağı oluşturur. Karboksilasyon için gerekli olan C 0 2 bikarbonattan sağlanır. Enzim sitrat tarafından aktive edilirken, PalmitoilKoA(sonürün)tarafından inhibe edilir. İnsülin asetil KoA karboksilazı defosforile ederek aktifleştirirken, glukagon ve epinefrin enzimi fosforilleyerek inaktif hale çevirir. Uzun süreli karbonhidrat tüketimi veya yağdan yoksun diyetle beslenildiğinde enzim sentezinde artış olduğundan yağ asidi sentezi artar. Tersine yağdan zengin diyet veya açlık asetil KoA karboksilaz sentezini azaltarak yağ asidi sentezinde azalmaya neden olur.



HORMONLAR



Büyüme hormonu, prolaktin, eritropoetin ve sitokinler hücre yüzeyindeki reseptörüne bağlanınca sitozolik tirozin kinaz (Tyk-2, Jak1 veya Jak2) aktive olur. Bu kinazlar sitoplazmik proteinleri



HORM ONLAR



33 0



Kolesterol sentezinde hız kısıtlayıcı basamağını düzenleyen HMGKoA redüktaz enzimi farklı metabolik yollarla kontrol edilir. Kolesterol negatif feed back yolu ile HMGKoA redüktazı inhibe



Alttaki tabloda yer alan amino asit türevi hiçbir madde ribozomda sentezlenmez. Dolayısı ile soruda şıklarda yer alan norepinefrin, tirozinden sentezlenir ve ribozoma ihtiyaç duymaz.



eder. Glukagon enzimi fosforilleyerek inaktive ederek kolesterol sentezini inhibe ederken, insülin enzimi defosforile ederek aktifler ve kolesterol sentezini hızlandırır.



Prolaktin molekül kütlesi yaklaşık 23 kDa olan bir protein hormondur. Ön hipofizin asidofii hücreleri olan laktotroplar tarafından salgılanır.



Görüldüğü üzere gerek kolesterol sentezi, gerek yağ asit sentezi anabolik etkilere sahip olan insülin tarafından aktive edilir.



Kalsitonin 32 aminoasitlik bir peptiddir. Atriyal natriüretik peptid, atriyal kas hücrelerinde 126 amino asitlik bir prohormon olarak sentezlenir.



Antiinsülinikler ise lipolizi hızlandırırlar. Doğru cevap: B



Am ino asit türevi bileşikler



54. Aşağıdakilerden hangisi endoplazmik retikulumdan kalsiyum salınımını arttırır? A) Diaçil gliserol (DAG) B) Inositol trifosfat (IP3) C) Paratiroid hormon (PTH) D) 1,25-Dihidroksikolekalsiferol (1,25-DHC) E) Kalsitonin Kalsiyum / inozitol trifosfat sistemi; Bir çok reseptör, nörotransmitter veya hormonlar fosfolipaz C olarak bilinen membrana bağlı fosfodiesterazı aktive ederek yanıt verirler. Fosfolipaz C, adenilat siklaz benzeri membrana bağlı bir enzimdir. Fosfolipaz C, Gq proteinin alfa- subüniti tarafından uyarılır ve aktiflenir. Fosfolipaz C’nin substratı membrana bağlı bir fosfolipid olan fosfatidil inozitol 4,5-bifosfattır ve bu enzimin etkisi ile inozitol trifosfat (IP3) ve diaçil gliserol (DAG) adlı iki tane ürün ortaya çıkar. İnozitol 1,4,5 trifosfat (IP3): Bu madde endoplazmik retikulum’daki reseptörlere bağlanıp intrasellüler alana hızla Ca++ salınımını sağlar. İntrasellüler



Ca++ artışı Ca-kalmodulin kompleksi oluşumuna neden olur. Diaçilgliserol, protein kinaz C’yi uyarır. Protein kinaz C maksimum aktivite için kalsiyuma gereksinim gösterir. Diaçilgliserol’ün protein kinaz C’nin kalsiyuma olan afinitesini artırarak etki gösterdiği düşünülmektedir. Bu iki mesajcı (inozitol 1,4,5 trifosfat ve DAG) sinerjist etki gösterir.



Katekolaminler



Tirozin



Nörotransmitter, hormon



Melanin



Tirozin



Pigment



Tiroksin



Tirozin



Hormon



GABA



Glutamat



İnhibitör Nörotransmitter



Melatonin



Triptofan



Hormon



Serotonin



Triptofan



Vazokonstriktör



Nikotinamid (NAD)



Triptofan



Koenzim



Histamin



Histidin



Vazodilatatör



Glutatyon GSH



Glutamat + sistein + glisin



Antioksidan



Kreatin-fosfat



Glisin + arjinin + SAM + ATP



Kaslarda ATP deposu



Spermidir)spermin



Ornitin + SAM



Membran, nükleik asit vb Poliamin



Putresin



Ornitinden dekarboksilasyonla mg



Poliaminler (spermin, spermidin ve putresin) hücre proliferasyon göstergeleridir



Karnozinanserin



Histidin + alanin = Karnozin Kaslarda?, karnozin Karnozin + koku alma SAM’dan metil grubu = Anserin



Porfirin



Süksinil KoA + glisin



Hem olarak Hgb, enzimlerin yapısında



Homokarnozin



Histidin + GABA



Beyinde nörotransmiter



Pürin bazları



Glisin+glutamin+as partat+THF+C02



Nükleotid yapısında



Primidin bazları



Glutamin+aspartat



Nükleotid yapısında



Karnitin



Metyonin + tizin



Yağ asidlerini sitozolden mitokondriye taşınması



Doğru cevap: B



55. Aşağıdaki hormonlardan hangisi ribozomlarda sentezlenmez? A) Leptin C) Kalsitonin



B) Prolaktin D) Atrial natriüretik peptid



G örevi



P re kü rsö r



Madde



E) Norepinefrin Doğru cevap: E



Aşağıdaki hormonların hangisinin reseptörü nükleusta yer alır?



59. Hangi hormon hedef hücrede etkisini göstere­ bilmek için ikincil haberciye ihtiyaç duyar?



A) İnsülin B ) Glukagon



A) Kortizol B) T3



C) Tri-iodo tironin



C) Aldosteron D) Testosteron



D) Gastrin E) Somatostatin Tri-iodo tironine ait reseptörler hücre çekirdeğinde bulunur. Protein yapısındaki hormonlar ise hücre membranındaki reseptörlerine bağlanarak etki ederler.



Doğru cevap: C



HORM ONLAR



56.



E) TSH Steroid hormonlar, tiroid hormonları ve kalsitriol lipofilik hormonlara örnektir. Transport proteinlerine ihtiyaç duyarlar. Plazma yarı ömürleri uzundur. Reseptörleri intrasellüler yerleşim gösterir. TSH ’da glikoprotein yapısında bir hormon olup adenilat siklazı aktive ederek ikincil haberci olarak cAMP’yi arttırarak etki eder.



Doğru cevap: E



57. Aşağıdaki hormonlardan hangisinin reseptörü hücre içinde değildir? A) Kalsitriol B) Tiroksin C) Retinoik asit



D) Prolaktin E) Progesteron Kalsitriol, tiroid hormonları, progesteron ve retinoik asit gibi yağda çözünen hormonların reseptörleri



60. Aşağıdaki fizyolojik olaylardan insülinin etkisi yoktur?



hangisinde



A) Glukozun transmembran transportu



B) Aminoasitlerin transmembran transportu C) İskelet kasında glikojen oluşumu D) Nükleik asit sentezi E) Triaçilgliserollerin yağ dokusunda yıkımı



hücre içindedir. Prolaktin ise ön hipofizdan salınan peptid yapıda bir hormon olup, reseptörü hücre yüzeyindedir. Doğru cevap: D



58. Aşağıdakilerden hangisi adenilat siklazı aktive ederek etki gösteren bir hormon değildir? A) Glukagon B) Parathormon



İnsülin; pankreasın langerhans adacıklarının phücreleri tarafından üretilen polipeptid yapıda bir hormondur, insülin, dokular tarafından yakıtların kullanımını düzenleyen en önemli hormonlardan biridir ve metabolik etkisi anaboliktir. İnsülin, glukoz kullanılmasını, glikojen depolan­ masının, yağ sentezinin, amino asit aliminin ve protein sentezinin artmasına sebev olarak meta­ bolizmada önemli rol oynayan ve karaciğer, kas, yağ dokuları üzerine etki eder. Glikoneogenezi inhibe eder. Karaciğerde albumin gibi pek çok proteinin sentezini arttırır. Bazı hücrelerin büyü­



C) Brain natriüretik peptid D) ACTH



mesi için gereklidir.



E) ADH



İnsülin yokluğunda sadece beyin ve eritrositler glukozu enerji kaynağı olarak kullanmaktadır.



İkinci habercisi cAMP (adenilat siklazı aktive eden) olan hormonlar şunlardır: ACTH, ADH, LH, FSH, HCG, MSH, TSH, parathormon, glukagon, katekolaminler ve kalsitonin örnek verilebilir.



Brain natriüretik peptid, atriyal natriüretik peptid ve nitrik oksit, ikincil haberci olarak guanilat siklaz üzerinden cGMP’yi arttırarak etki ederler.



Doğru cevap: C



İnsülin varlığında ise glukoz, başta iskelet kası, yağ dokusu olmak üzere hemen bütün hücreler için enerji kaynağıdır.



İnsülin anabolik bir hormon olduğu için yağ doku­ sunda triaçilgliserollerin depolanmasını arttırır. Doğru cevap: E



61. Aşağıdakilerden hangisi hipofiz ön lobundan salgılanan hormonlardan birisi değildir?



Kalsitriol (1,25-dihidroksi vitamin D3) steroid hormonlara bir örnek olup hücre içi reseptörüne bağlanarak etki eder.



A) Tiroid stimüle edici hormon Hücre içi reseptörlerine bağlanan hormonlar ara­ sında androgenler, kalsitriol (1,25-dihidroksi



B) Luteinize edici hormon C) Prolaktin D) Oksitosin



vitamin D3), östrogenler, glukokortikoidier, mineralokortikoidler, progestinler, retinoik asit ve tiroid hormonları [triiyodotironin (T3) ve tiroksin



E) Adrenokortikotrop hormon Oksitosin ve antidiüretik hormon (=ADH veya vazopressin) arka hipofizden salgılanan hormon­ lardır. Bu iki hormon Nörofizin I ve II adı verilen



(T4)].



Doğru cevap:A



spesifik taşıyıcı proteinler ile birlikte sentezlenmekte ve dolaşıma verilmektedir.



Oksitosin: memelerin uyarılması sonucu oluşan sinir uyarıları oksitosin salıverilmesinin primer uya­ rıcısıdır. Vaginal ve uterin uyarılar ise sekonder et­ kilidir. Östrojen, oksitosin ve nörofizin I yapımını uyarırken, progesteron inhibe etmektedir. Oksito­ sin meme alveollerinin çevresindeki miyoepitelyal hücrelerin kasılmasına ve alveoler kanallara süt akımını başlatır. Yine uterus düz kaslarının kasıl­ masını sağlamaktadır.



ADH, salgılanmasının primer uyarıcısı plazma osmolalitesinin artmasıdır. Diğer uyarıcılar arasında stres, asetilkolin, nikotin, morfin gibi faktörler bulunmaktadır. Bu uyarıcılar ADH ve nörofizin II sentezini arttırmaktadır. Epinefrin, etanol ve plazma hacmini azaltan bileşikler ADH salgılan­ masını inhibe etmektedirler. ADH'un hedef hücreleri memelilerdeki böbrekle­ rin distal ve toplayıcı kanallarıdır. Renal epitel hücreleri yüzeyinde bulunan ADH reseptörleri adenilat siklaz üzerinden cAMP düzeylerini etki­



lemektedir. ADH



salgılanmasındaki eksiklik veya



63. Hücre içinde fosfodiesterazı aktive ederek cAMP’yi azaltan hormon aşağıdakilerden han­ gisidir? A) Somatostatin C) Insülin



B) Kortizol D) Tiroksin



E) Tiroid stimüle edici hormon İnsülin, hücre içinde, cAMP’yi yıkıp 5’ AMP ‘ye çeviren fosfodiesteraz enzimini aktive eder. Böylece insülin cAMP ‘nin yıkımını hızlandırarak, düzeyini düşürür. Bu etki, G inhibitör (Gi) üzerinden adenilat siklazı inhibe ederek cAMP ‘yi azaltan somatostatin gibi hormonlardan farklıdır.



Doğru cevap: C



64. Aşağıdakilerden hangisi insülinin etkisi deöild ir ?



bozukluk



diabetes insipitusa sebep olur. Hipotalamo-hipofizer hasara neden olan tümörler, enfeksiyonlar ve kafatası kırıkları primer diabetes insipitusa neden olan ADH eksikliklerine neden olur. Kalıtsal nefrojenik diabetes insipitusta ADH salgılanması normal ancak hedef hücrede yanıt yetersiz olmak­ tadır. Manik depresif hastalıkta uzun süreli lityum



kullanılması sonradan kazanılmış nefrojenik di­ abetes insipitusun görülmesine neden olur. Doğru cevap: D



62. Aşağıdaki hormonlardan hangisi hücre içi reseptörüne bağlanarak etki gösterir?



A) Glikojenezi uyarır. B) Protein sentezini arttırır. C) DNA sentezini arttırır. D) Yağ dokusuna glukoz girişini arttırır.



E) Hücre içi cAMP’yi arttırır. İnsülin, hücre içinde, cAMP’yi yıkıp 5’ AMP ‘ye çeviren fosfodiesteraz enzimini aktive eder. Böylece insülin cAMP ‘nin yıkımını hızlandırarak, düzeyini düşürür. İnsülin, glukozun dokularda kullanılmasını, gli­ kojen depolanmasını, yağ asit sentezini, amino asit alimini ve protein sentezini arttırır. Karaci­ ğerde albumin gibi pek çok proteinin sentezini arttırır.



A) Kalsitriol B) Glukagon



İnsülin protein sentezini direkt olarak arttırır. İnsülin ribozom seviyesinde etki ederek bu orga-



C) Insülin D) Epinefrin



arttırır. DNA sentezini hızlandırır ve dolayısıyla



E) Somatomedin



büyüme ve gelişmeyi etkiler.



nellerin mRNA’dan haber tercümesi kapasitesini



33 3



Yağ dokusu ve kaslarda bulunan ve bu dokulara glukoz



girişini



sağlayan



taşıyıcı



GLUT-



4 ’tür.



insülinle uyarıiabilen tek taşıyıcı GLUT-4 ‘tür. Doğru cevap: E



65. İnsülin aşağıdaki enzimlerden hangisini aktive etmez? A) Piruvat dehidrojenaz B) Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz C) Karnitin açil transferaz D) Lipoprotein lipaz



E) Asetil-KoA karboksilaz İnsülin piruvat kinaz, fosfofruktokinaz ve glukokinaz sentezini artırarak glikolizi uyarır. Tam tersi, insülin glukoneogenezle ilgili enzimleri inhibe eder. Bunlar; Piruvat karboksilaz, fosfoe-



nol piruvat karboksikinaz, fruktoz 1,6 bifosfataz ve glukoz-6-fosfatazdır. İnsülin, glukokinaz aktivitesini artırdıkça, karaci­ ğerde glukoz- 6- fosfat miktarı artar. Glukoz -6 -P, glikojen sentezinde düzenleyici enzim olan glikojen sentazı uyarır. Böylece glukoz, glikojen şeklinde karaciğerde depolanır. İnsülin, yağ asit sentezinde hız kısıtlayıcı enzim olan asetil KoA karboksilaz ve kolesterol sentezin­ de hız kısıtlayıcı enzim olan HNIG- KoA redüktazı defosforile ederek aktive eder. Böylece insülin lipojenezi uyarır. İnsülin, lipoprotein lipazın ak­ tivitesini artırarak, kanda dolaşan trigliseridlerin yıkılmasını ve yağ dokusuna girerek depolanma­ larını arttırır. İnsülin, glukagon ve epinefrin etkisiyle artan lipo­ lizi azaltır. Bunu özellikle hormon sensitif lipazı inaktive ederek sağlar. Sonuç olarak insülin yağ dokusunda, yağ asitlerinin triaçilgliserol şeklinde depolanması kolaylaşır. Soruda verilen şıklarda yer alan karnitin açil transferaz-l enzimi insülinle inhibe olurken, glukagon ve epinefrinle aktive olur. Glukagon, adipoz dokuda cAMP düzeyini artırarak hormon sensitif iipazı aktive ederek triaçilgliserollerin yıkılmasını uyarır. Glukagon lipojenezi inhi­ be ederken ketojenezi artırır. Yağ asitlerinin sitoplazmadan mitokondriye transferinde anahtar enzim olan karnitin açil transferaz-l enzimi yüksek glukagon ile maksimum düzeyde uyarılır. Bu durum mitokondriyal yağ asidi metabolizmasını hızlandırır.



Doğru cevap: C



66. Aşağıdakilerden hangisi pro-opiomelanokortin peptit ailesinde yer alan hormonlardan biri deâildir? A) Lipotropin B) Melanosit stimüle edici hormon (MSH) C) Adreno kortikotropik hormon (ACTH) D) Folikül stimülan hormon (FSH) E) Endorfinler Proopiomelanokortin (POMC) grubunda, hormon etkisi gösteren ACTH, LPH, melanosit uyarıcı hormon (MSH) ile nörotransmitter veya nöromodülatör olarak etkili endorfinler yer almaktadır. FSH ön hipofizden salınan glikoprotein yapısında bir hormon olup adenilat siklaz üzerinden cAMP’yi arttırarak etki eder. Doğru cevap: D



67. Osteolitik aktiviteyi inhibe ederek, kalsiyum ve fosfat düzeyini azaltan hormon hangisidir? A) D vitamini B) Kortikosteroidler C ) Kalsitonin



D) Glukagon E) Paratirod hormon (PTH) Tiroid bezinin parafoliküler C hücrelerinden sal­ gılanan ve hedef dokusu kemikler olan kalsitonin, kalsiyum ve fosfatın renal atılımını doğrudan etki­ lemektedir. Kalsitonin kemik ve böbreklerde PTH etkisine antagonist etki gösterir.



Hiperkalsemi kalsitonin salgılanmasını uyarmak­ tadır. Kalsitonin osteoklastların sayısını ve aktivite­ sini azaltarak kana kalsiyum çıkışını azaltır. Ayrıca kalsitonin, renal tübüllerden kalsiyum ve fosfat atılımını arttırarak, kan kalsiyum ve fosfor dü­ zeylerini azaltmaktadır. Doğru cevap: C



68. Katekolamin sentezinin hangi basamağında tetrahidrobiopterin (BH4) gerekmektedir? A) Dopa dekaboksilaz B) Feniletanolamin N- metil transferaz C ) Tirozin hidroksilaz



D ) Dopamin beta hidroksilaz E) Katkolamin-O-metiltransferaz (COMT)



HORMONLAR



Glukoneojenez, glikojenoliz ve lipolizi inhibe eder.



HORMONLAR



33 4



Katekolaminler tirozinden sentezlenir. Tirozin İlk olarak tirozin hidroksilaz ile hidroksile olarak 3,4-dihidroksifenilalanin (DOPA) şekline dönüşür. Bu reaksiyon fenilalaninin hidroksilasyonu reaksiyonuna benzer. Bu reaksiyon hızı kısıtlayıcı aşamayı oluşturur, enzim M SS’de, sempatik ganglionlarda ve adrenal medullada bulunur. Bu karma fonksiyonlu oksigenaz için moleküler oksijen ve tetrahidrobiyopterin gerekmektedir. Bu enzim kofaktör olarak demir kullandığı için demir eksikliğinde fonksiyon kaybı görülmektedir. Dopamin, OOPA’dan dekarboksilasyonu ile oluşur. Bu reaksiyonda pridoksal fosfat gereklidir.



Epinefrin, norepinefrin, glukagon ve büyüme hormonu anti insülinlk hormonlar olup yağ dokusunda cAMP’yi arttırarak, protein kinaz A’yı uyarırlar. Böylece hormon sensitif lipazı fosforilleyerek aktive ederler. Yağ dokusunda triaçilgliserollerin yıkımını başlatır.



İnsülin, özellikle adipoz doku ve karaciğerde lipolizi aktive eden epinefrin ve glukagonun tersine lipojenezi stimüle eder. İnsülin, protein fosfatazı aktive ederek cAMP’ye bağımlı protein kinazların etkisini tersine çevirir. Doğru cevap: C



Dopamin’in norepinefrine dönüşümü bakırlı bir enzim olan dopamin beta hidroksilazla gerçekleşir.



son basamak olan norepinefrinin epinefrine dönüşümüdür. Bu basamak Feniletanolamin N- metil transferaz enzimi ile S-adenozilmetiyonin’in metil grubu norepinefrine aktarılır ve epinefrin oluşur. Katekolamin



sentezinde



Glukokortikoidler



Feniletanolamin



N-



metil



transferaz enzimini indükler.



Doğru cevap: C



69. Aşağıdakilerden hangisinin fosfolipaz C ile yıkımı intrasellüler kalsiyum salınımını arttırmaktadır? A) Fosfatidilkolin B) Fosfatidilserin C) Fosfatidiletanolamin D) Fosfatidilinozitol E) Kardiolipin



71. Testisin leyding hücrelerine etkili olan hipofiz hormonu hangisidir? A) FSH B) LH C) ACTH



D) Oksitosin E) Somatostatin FSH ve LH överler üzerine sinerjistik hareket eder. FSH menstrüel siklüsün ilk iki haftasında (foliküler fazda) nisbeten yüksektir. Ovulasyondan kısa bir süre önce LH ile birlikte FSH’da kısa süren bir yükselme gösterir. Ancak LH daha fazla yükselir ve LH’nın pik yapması ovulasyonu başlatır. Bu nedenle LH’ye yumurtlatıcı (ovulating) hormonda denir. LH corpus luteumdan progesteron salınımını uyarır.



Testislerdeki etkileri ise birbirinden daha bağımsız olup, FSH seminifer tubulusları etkileyerek ana hücrelerde spermatojenezi (gametojenez) direkt olarak uyarır.



Plazma membranı ile intrasellüler kalsiyum depoları arasında iletişimi sağlayan bazı sinyaller bulunmaktadır. Bu tip hormonlar hücre yüzeyindeki reseptörlerine bağlandıklarında fosfolipaz C aktivasyonuna yol açmaktadırlar. Fosfolipaz C,



fosfatidil



inozitoi 4,5-bisfosfat hidrolizine yola açarak inozitoi trifosfat ve diaçilgliserol oluşturmaktadır. İnozitoi trifosfat, sarkoplazmik retikulum ve mitokondri gibi intrasellüler kalsiyum depolarından kalsiyum salıverilmesini sağlar.



LH ise leyding hücrelerini (intersitisyel hücreler) uyararak buradan Testosteron sentez ve salınımını uyarır. Doğru cevap: B



72. Aşağıdaki hormonlardan hangisi ikincil haberci olarak cAMP kullanmaz?



Doğru cevap: D



70. Aşağıdaki hormonlardan hangisi yağ dokusun da cAMP düzeyini artırmaz? A) Adrenalin B) Noradrenalin C) Insülin D) Glukagon E) Büyüme hormonu (Grovvth hormon)



A) Tiroksin B) Tiroid uyarıcı hormon (TSH) C) Glukagon D) Folikül uyarıcı hormon (FSH) E) Epinefrin



335



■■■■



Adrenokortikotropik hormon (ACTH), alfa2adrenerjikler, (3-adrenerjik katekolaminler, angiotensin II, anti diüretik hormon (vazopressin), kalsitonin, koriyonik gonadotropin (hCG), kortikotropin salıverici hormon (CRH), folikül stimuie edici hormon (FSH), glukagon, lipotropin (LPH), luteinize edici hormon (LH), melanosit uyarıcı hormon (MSH), paratiroid hormon (PTH), somatostatin ve tiroid uyarıcı hormon (TSH), ikinci



haberci olarak cAMP kullanmaktadırlar. Bir



tiroid



hormonu



olan



tiroksinin



(T4)



reseptörü hücre içerisinde bulunmaktadır. Hücre içi reseptörlerine bağlanan hormonlar arasında androgenler, kalsitriol, östrogenler, glukokortikoidier, mineralo kortikoidler, progestinler, retinoik asit ve tiroid hormonları [Tiroksin (T4) ve triiyodotironin (T3)] bulunmaktadır. Bu tip hormonlar cAMP gibi ikincil haberciler kullanmazlar. Doğru cevap: A



73. Melatoninin salgılandığı bez ve sentez edildiği amino asit aşağıdakilerden hangisidir? A) Hipofiz- triptofan B) Hipofiz- tirozin C) Pineal bez - fenilalanin



D) Pineal bez- tirozin E) Pineal bez- triptofan Hormonların birbirlerine bağlı etkileşim gösterme­ leri, dış veya iç uyarılara göre değişiklik göstermek­ tedir. Pineal bezden melatoninin salgılanması, biyoritmin bir örneğidir. Adrenerjik nöronlarda oluşturulan ve bir nörotransmitter olarak görev yapan norepinefrin, melatonin sentezi için iç uyarıyı oluşturmaktadır. Işık uyarısı, merkezi sinir siste­ minden pineal beze ulaşmakta ve pinealositlerde bulunan adrenerjik nöronların inhibisyonuna yol açmaktadır.



Karanlıkta salıverilen norepinefrin, pinealosit membranındaki p-reseptörü aracılığı ile cAMP yapımını arttırmaktadır. Buna bağlı olarak artan N-asetiltransferaz aktivitesi, önce serotoninin Nasetilserotonine ve daha sonra melatonine çev­ rilmesini hızlandırmaktadır. Bu olay gün ışığında gerçekleşmemektedir. Serotonin ve melatonin, triptofandan sentez edilmektedir. Doğru cevap: E



74. Aşağıdaki laboratuvar bulgularından hangisi hipotiroidi ile uyumlu değildir? A) B) C) D)



Düşük kreatin kinaz ( CPK ) düzeyleri Makrositer anemi



LDL-Kolesterol yüksekliği Düşük tiroksin düzeyi E) Yüksek TSH düzeyi



Doğuştan olan hipotiroidizm kretenizme ve gelişim anormalliklerine yol açar. Erişkinlerde görülen ciddi hipotiroidizm ise miksödemle sonuçlanır. Olguların %95’ inden fazlasında neden primer tiroid hastalığıdır. %5 inden azında ise neden supratiroid kaynaklıdır. Batı ülkelerinde en sık hipotiroidiye yol açan neden otoimmun tiroiditisdir (Hashimato hastalığı). Bunda hormon salgılayan dokunun ilerleyici olarak tahribi söz konusudur, ilaç veya cerrahi olarak uygulanan antitiroid tedavi ve neonatal hipotiroidizm de odukça sık rastlanan nedenlerdendir. İyod eksikliğinin endemik olduğu bölgelerde guatr en çok görülür.



Mukopolisakkaridlerin dermişte toplanması sonucu yüz hatlarında kalınlaşma, soğuğa karşı duyarlılık ve deride kuruma görülür. Laboratuarda genellikle hiperkolesterolemi, serum kreatin kinazda artış ve makrositik anemi görülür. Subklinik hipotiroidizm dahil bütün primer tiroid hastalıklarında serum TSH yüksektir. Hipotalamik veya hipofizer hastalığa sekonder hipotiroidizmlerde ise düşüktür. Eğer seviyesi normalse tiroid yetmezliği ekarte edilir. Belirgin hipotiroidizmde serumda sT4 azalmıştır, subklinik hipotiroidizmde ise normaldir. Hafif hipotiroidililerde de sT4 normal düzeyde bulunabilir.



Tiroksin (T4) hormonu CPK’yı baskılayan bir hormondur. Hipotiroidide T4’ün azalması nedeni ile CPK ‘nın üzerinden kontrol kalkar ve bu enzimin aktivitesi artar. Doğru cevap: A



75. Aşağıdakilerden hangisi midenin asit salgısını arttırmaktadır? A) Kolesistokinin B) Gastrin C) Somatostatin



D) insülin E) Vazoaktif intestinal polipeptid (VIP) Gastrointestinal hormonlar arasında gastrin, kolesistokinin, sekretin, gastrik inhibitör peptid (GİP), vazoaktif intestinal peptid (VIP), motilin, somatostatin, pankreatik peptid (PP), bulunmaktadır. Gastrin, gastrik asit ve pepsin



HORMONLAR



Hücre yüzeyindeki reseptörüne bağlanan hormonlar, hücre içindeki ikincil habercilerin düzeylerini değiştirmektedir. Siklik AMP (cAMP), siklik GMP (cGMP), kalsiyum, inozitol trifosfat ve diaçilgliserol ikinci haberci olarak görev yapmaktadır.



HORMONLAR



33 6



sekresyonunu sağlamaktadır. Kolesistokinin, pankreatik amilaz, llpaz gibi enzimleri, sekretin ise pankreatik bikarbonat sekresyonunu uyarmaktadır. Düz kas gevşemesini ve pankreatik



77. Sitozole difüze olarak intrasellüler depolardan kalsiyum salıverilmesine neden olan aşağıdakilerden hangisidir?



sekresyonu vazoaktif intestinal polipeptid (VİP) arttırmaktadır. Glukoz aracılı insülin salınışını



A) Diaçilgliserol (DAG) B ) Glukagon



artıran gastrik inhibitör polipeptid (GİP), gastrik asit sekresyonunu inhibe etmektedir. Sindirim sisteminde intestinal motiliteyi, motilin



C) Inozitol 1,4,5-trifosfat D) Tiroksin E) İnsülin



başlatmaktadır. Asit salgılanmasını sağlayan parietal hücrelerde çeşitli uyarılara yanıt veren çok sayıda reseptör bulunmaktadır. Gastrik lümene HCI



salgılanmaktadır. Asit salgılanmasını asetilkolin, gastrin ve histamin uyarmaktadır. Histamin etkisini H2 reseptörler üzerinden göstermektedir. Gastrin etkisinin büyük bir bölümünün H2 reseptörleri üzerinden olduğu bilinmektedir. Ayrıca gastrine özel reseptörleri bulunmaktadır.



Gq kenetli reseptörlerin aktivasyonu ile aktive olan fosfolipaz C, membran yapısında bulunan fosfatidilinozitol 4,5-bisfosfatın hidroliz ettiği zaman, inozitol 1,4,5-trifosfat (IP3) oluşmaktadır. Suda çözünebilen IP3, sitoplazmaya diffüze olarak intrasellüler depolardan kalsiyum salı verilmesini başlatmaktadır.



Doğru cevap: C



Doğru cevap: B



78. İnsülin/ glukagon oranı azaldığı zaman aşağıdakilerden hangisi görülmez? 76. Kadınlarda ovulasyonu, erkekte testosteron sekresyonunu uyaran hipofiz hormonu aşağıdakilerden hangisidir? A) ADH B) FSH C) LH



D) TSH E) Oksitosin Ön hipofiz tarafından salgılanan iki gonadotropin FSH ve LH, cAMP yolu ile kadınlarda överlerin fonksiyonunu düzenlerken erkeklerde testislerde gametojenik ve endokrin etkinliklerini düzenler. Gonadotropinlerin salgılanması 90 dakikada bir pulsatil bir şekilde olmak üzere hipotalamik bir hormon olan GnRH tarafından sağlanır.



FSH ve LH överler üzerine sinerjistik hareket eder. FSH menstrüel siklüsün ilk iki haftasında (foliküler fazda) nisbeten yüksektir. Ovulasyondan kısa bir süre önce LH ile birlikte FSH’da kısa süren bir yükselme gösterir. Ancak LH daha fazla yükselir ve LH’nın pik yapması ovulasyonu başlatır. Bu nedenle LH’ye yumurtlatıcı (ovulating) hormonda denir. LH corpus luteumdan progesteron salınımını uyarır. Testislerdeki etkileri ise birbirinden daha bağımsız olup, FSH seminifer tubulusları etkileyerek ana hücrelerde spermatojenezi (gametojenez) direkt olarak uyarır. LH ise leydig hücrelerini



(intersitisyel hücreler) uyararak buradan Testosteron sentez ve salınımını uyarır. Doğru cevap: C



A) Metabolik alkaloz B) Osmotik diürez C) Ketonemi D) Ketonüri



E) Glukozüri İnsülin eksikliğine bağlı olarak görülen hiperglisemi ve sekonder osmotik diürez sonucu idrar miktarı artmaktadır. Su ve elektrolit yanısıra idrarla glukoz kaybı mevcuttur. Hiperosmolalite sonucu susuzluk hissi oluşur. Glikojen, triaçilgliserollerin yıkımı nede­ ni ile zayıflama mevcuttur. Ayrıca kaslarda bulunan aminoasit karbon iskeletlerinin glukoneogenezde kullanılması nedeniyle kas yıkımı mevcuttur. Hiperglisemiye bağlı periferal nöropatiler, insülin tedavisi ile hipergliseminin düzeltilmesiyle geri dönebilmektedir.



Akut insülin yetmezliğinde Ketoasidoz, anoreksi, bulantı, kusma ile artan dehidratasyon ve bilinç kaybı ile 320-330 mosm/L kadar bir osmolalite sonucu diyabetik ketoasidoz koma kliniği görül­ mektedir. Asidozun ilerlemesi ile kussmaul solunum gelişmektedir. İnsülinopeni görülen hastalarda, ketoasidozun engellenmesi dışarıdan insülin veril­ mesini gerektirdiği için Tip I DM insüline bağımlıdır (İDDM). insülin yetmezliğinde alkaloz beklenen



bir bulgu değildir. Doğru cevap: A



79. Aşağıdaki hormonlardan sentezlenmez? A) Eritropoetin



hangisi



böbrekte



B) Renin D) Angiotensinogen



C) Kalsitriol



E) Angiotensin i



Renin-angiotensin sisteminde angiotensinogenden elde edilen ve bir oktapeptid olan angiotensin II etkili olmaktadır. Bira2-globulin olan ve karaciğerde sentezlenen an­ giotensinogen, renal efferent arteriolün jukstaglomerüler hücrelerinde sentezlenen bir enzim olan renin tarafından angiotensin I dekapeptidine çevrilmektedir. Akciğerde, endotelial hücreler ile plazmada bulu­ nan ve bir glikoprotein olan angiotensin converting enzim (ACE), angiotensin I molekülünden angio­ tensin II oluşturmaktadır.



Böbrekte bulunan ve mitokondrial bir enzim olan 1 alfa- hidroksilaz ile D vitaminin en aktif formu olan kalsitriol (1,25-dihidroksi D3) sentezlenmektedir. Bir glikoprotein hormon olan ve kemik iliğinde progenitor hücrelerin fonksiyonel eritroblastlara fark­ lılaşmasını uyaran eritropoietinin erişkinlerde %90 kadarı böbreklerde ve %10 kadarı karaci­ ğerde sentez edilmektedir.



Doğru cevap: D



80. Aşağıdaki bulgulardan hiperparatiroidizm ile uyumludur?



hangisi



A) Serum iyonize kalsiyum düzeyi azalmıştır. B) idrarla atılan sodyum miktarı azalmıştır. C) İdrarla atılan fosfat miktarı artmıştır. D) Serum fosfat düzeyi artmıştır. E) Serum tiroksin düzeyi azalmıştır. Paratiroid adenomu, paratiroid hiperplazi veya maling bir tümörde ektopik PTH üretimine bağlı olarak ortaya çıkan hiperparatiroidizmde serum



iyonize kalsiyum ve PTH düzeyleri artmakta, fosfat düzeyi ise azalmaktadır. İdrarla fosfor atılımı artmaktadır. Doğru cevap: C



81. Aşağıdakilerden hangisi östrojen sentezine özgü bir hidroksilazdır?



A) 11(3- hidroksilaz



C) 18-hidroksilaz



B) 17a- hidroksilaz D) 21-hidroksilaz



E) Aromataz



Östrojen hormonu kadınlarda överlerin tekal hücrelerinden, periferik dokularda özellikle de yağ dokusunda androjenlerden (androstenedion) ve adrenal korteksin zona retikülaris hücrelerinden sentezlenir. Erkeklerde ise testisin leydig hücreleri (interstisyel hücreler) ile adrenal korteksin zona retiküla­ ris hücrelerinden sentezlenir. Erkeklerde de androjenlerin periferik dokularda aromatizasyonu ile östradiol üretimi olmaktadır. Adrenal kodeks­ te sentezlenen androjenler bu dokuda östrojene dönüştürülemez. Ancak periferik dokularda özellikle yağ dokusunda AROMATAZ enzimi ile östrojene dönüştürülürler. Bu enzimin aktivitesinde artış östrojenizasyon denilen bir duruma yol açar.



Örneğin Karaciğer sirozu, hipertiroidi, yaşlanma ve obesite’de aromataz aktivitesi artar. Doğru cevap: E



82. İnsülin/glukagon oranı azaldığında aşağıdakilerden hangisi görülmez? A) Glikojen yıkımı artar B) Yağ dokusunda triaçilgliserollerin yıkımı artar C) Glikoliz artar D) Glukoneojenez artar E) Keton cisimlerinin sentezi artar Normalde hipoglisemiye yanıt olarak gelişen glukagon artışı ile birlikte insülin salgısında da bir azalma olur. Stres hormonları olan epinefrin, GH ve kortizol glukagon salgısını direkt olarak arttırırlar. Vazopressin ve beta- endorfin’de glukagon salgısını uyarır. Somatostatin ise inhibe eder. Glukagon, adipoz dokuda cAMP düzeyini artırarak hormon sensitif lipazı aktive ederek triaçilglise­ rollerin yıkılmasını uyarır. Glukagon lipojenezi inhibe ederken ketojenezi arttırır. Yağ asitlerinin sitoplazmadan mitokondriye transferinde anahtar en­ zim olan karnitin açil transferaz-l enzimi (CAT-I) yüksek glukagon ile maksimum düzeyde uyarılır. Bu durum mitokondriyal yağ asidi metabolizmasını hız­ landırır. Tip I diyabet veya uzamış açlık gibi insülin yetmezliği durumlarında glukagonun etkisiyle yağ asitleri fazla yıkılır, mitokondri asetil KoA ile dolar ve ketoasidoz kolay gelişir.



Glukagon hedef hücre yüzeyindeki spesifik resep­ törlerine bağlanarak etki gösterir. Adenilat siklaz üzerinden gelişen cAMP artışı, protein kinaz A’yı uyararak pek çok enzimin aktivitesinde değişikliklere neden olacak bir seri fosforilasyona neden olur. Karaciğerde glukagon, glikojen fosforilazın fosforilasyonunu uyarır. Böylece glikojenin, glukoz1-fosfat ve glukoza yıkılmasını arttırır. Aynı anda glikojen sentaz fosforilasyon ile inaktive edilir ve



glikojen sentezi durur.



338



KOLESTEROL HORMONLAR



(ACTH, Anjiotensin)



:=C20 ,2 2 Liyaz) Desmolaz *Hız kısıtlayıcı enzim İT (Mitokondride)



PREGNENALON 3- 8 OH Steroid DH + İzomeraz



17a-Hidroksilaz



17 OH Pregnenolon | C1720Liyaz



21-Hidroksila



W



11-Deoksi kortikosteron (DOC) 11b- Hidroksilaz (Mitokondrial)



11-Deoksikortizol



18-Hidroksilaz (Mitokondrial)



KORTİZOL



18 OH Kortikosteron



l



Androstenodion



118- Hidroksilaz (Mitokondrial)



18-Hidroksisteroid DH„



3-8 OH steroid DH^ + izomeraz



21- Hidroksilaz



Kortikosteron



I



DHEA



17-Hidroksi progesteron



t



Zona Retikülaris



Zona Fasikülata



t



Glukagon etkisi ile fruktoz-2,6-bifosfat düzeylerinin azalması ile glukoneojenez aktive olurken, glikoliz inhibe edilir. Glukagon, aynı zamanda piruvat kinazı inhibe ederek glukoneojenezi uyarır. Sonuçta karaciğerde hem glikogenoliz hem de glukoneojenez uyarılarak glukoz yapımı artırılır.



Üç bölgeye ayrılan adrenal kodeksin zona glomerülosa bölümünde bir mineralokortikoid olan aldosteron sentez edilmektedir. Bu yolda görev alan 18- alfa hidroksilaz ve 18- alfa hidroksisteroid



dehidrojenaz eksikliği sentezini bozar ancak



sadece



aldosteron



Doğru cevap: C



bu durum adrenal hiperplaziye yol açmaz. Aldosteron; vücudun Na/K oranı ve anjiotensin tarafından uyarılır.



83. Aşağıdakilerden hangisinin biyosentezi 18hidroksilaz eksikliğinden etkilenmektedir?



Aldosteron ana etkisini böbrek tübülüslerinde göstererek Na tutulumunu, potasyum ve hidrojen atılımım sağlar.



A) Kortizon C) Östrogen



B) Progesteron D) Aldosteron E) Dehidroepiandrosteron



Doğru cevap: D



339



84. Aşağıdakilerden hangisi AOH salgılanmasını uyaran bir faktör değildir? A) Morfin B) Stres



B) Sekretin C) Gastrin



D) Plazma osmolalitesindeki artış E) Etanol



D ) Glukagon E) Vazoaktif intestinal polipeptid (VIP)



ADH: Bu hormonun salgılanmasının primer uyarıcısı plazma osmolalitesinin artmasıdır. Diğer uyarıcılar arasında stres, asetilkolin, nikotin, morfin gibi faktörler bulunmaktadır. ADH



ve



nörofizin



HORMONLAR



A) Kolesistokinin



C) Nikotin



Bu uyarıcılar arttırmaktadır.



86. Pankreastan su ve bikarbonat salgılanmasına neden olan hormon aşağıdakilerden hangisidir?



II



sentezini



Epinefrin, etanol ve plazma hacmini azaltan bileşikler yani diüretikler, ADH salgılanmasını inhibe etmektedirler.



Mideden gelen asidik karışımın nötralize edilmesini sağlayan su ve bikarbonat içeriği yüksek olan



pankreas



sıvısının



salgılanmasını



sekretin



uyarmaktadır. Duodenum vejejunum S hücrelerinde sentezi yapılan sekretin yapısında 27 amino asit bulunmakta ve amino asit dizilimi vazoaktif intestinal polipeptid (VIP) ve GIP dizilimine benzemektedir.



Doğru cevap: B



Doğru cevap: E



85. Hipotalamusta sentezlendikten sonra, kendi spesifik taşıyası olan nörofizin-ll ile beraber salınan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Oksitosin B) Antidiüretik hormon C) Melanosit stimülan hormon D) Büyüme hormonu E) Prolaktin Hipotalamusun paraventriküler nükleusunda oksitosin, supraoptik nükleusta ise antidiüretik hormon (vazopressin, ADH) sentez edilmektedir. Oksitosin ve vazopressin hipotalamusta sentezlenen ancak arka hipofizden salgılanan hormon­ lardır. Bu iki hormon Nörofizin I ve II adı verilen



87. Oral yolla alınan glukoz, duodenum ve jejunumda aşağıdakilerden hangisinin salgılanmasını arttırmaktadır? A) Kolesistokinin B) Sekretin C ) Gastrik vazoaktif polipeptid



D) Glukagon E) Vazoaktif intestinal polipeptid (VIP) Duodenumda glukoz ve lipit bulunması gastrik inhibitör peptidin (GIP) salgılanmasına yol açmaktadır. Duodenum ve jejunum K hücrelerinde bulunan GIP yapısında 43 amino asit yer almaktadır. İnsülin salgılanmasını uyaran GIP, gastrik sekresyonu ve motiliteyi inhibe etmektedir.



Doğru cevap: C



spesifik taşıyıcı proteinler ile birlikte sentezlenmekte ve dolaşıma verilmektedir.



Oksitosin: Memelerin uyarılması sonucu oluşan sinir uyarıları oksitosin salıverilmesinin primer uyarıcısıdır. Vaginal ve uterin uyarılar ise sekonder etkilidir. Östrojen oksitosin ve nörofizin I yapımını uyarırken, progesteron inhibe etmektedir. Oksitosin meme alveollerinin çevresindeki miyoepitelyal hüc­ relerin kasılmasına ve alveoler kanallara süt akımı­ nı başlatır. Yine uterus düz kaslarının kasılmasını sağlamaktadır. ADH: Bu hormonun salgılanmasının primer uya­ rıcısı plazma osmolalitesinin artmasıdır. Diğer uyarıcılar arasında stres, asetilkolin, nikotin, morfin gibi faktörler bulunmaktadır. Bu uyarıcılar ADH ve nörofizin II sentezini arttırmaktadır. Epinefrin, etanol ve plazma hacmini azaltan bileşikler ADH salgılanmasını inhibe etmektedirler.



Doğru cevap: B



88. Büyüme hormonu, aşağıdaki dokulardan han­ gisinden insülin benzeri büyüme faktörü (somatomedin C) salınımını arttırmaktadır? A) Pankreas



B) Karaciğer D) Arka hipofiz



C) Hipotalamus



E) Ön hipofiz Büyüme hormonu Ön somatotrof hücrelerinde



hipofizin



eozinofil



tek bir polipeptid zinciri şeklinde sentezlenmektedir. Salgılanması hipotalamus tarafından iki faktör ile kontrol



edilmektedir, bunlar GHRH ve somatostatin adı da verilen GHİF ‘dür. Bunun yanında kandaki GH düzeyinin artması ve karaciğerden gelen veya lokal oluşan somatomedin C hipofiz ve hipotalamus düzeyinde negatif feedback yolu ile inhibisyona neden olur.



L.



HORMONLAR



Büyüme hormonu dokuları doğrudan etkilemez ve somatomedinleradı verilen küçük peptidler özellikle de somatomedin C (İnsülin-like grovvth faktör I İGF -I) aracılığı ile etki gösterir. GH’un hipoglisemi, stres ve uykunun derin dönemlerinde arttığı saptanmıştır.



91.



Aşağıdaki hormonlardan hangisi piasental fonksiyonların değerlendirilmesinde kullanılır? A)



Testosteron



B) Östradiol



C) Östron



D) Östriol E) Aldosteron



Ön hipofizden salgılanan büyüme hormonu karaciğer ve diğer bazı dokularda somatomedin C yapımını ve salgılanmasını arttırmaktadır.



Gebelik boyunca östradiol, östron ve östriolün plaz­ ma konsantrasyonu devamlı olarak artmaktadır. Fetoplasental fonksiyonu yansıtan östriol ise büyük miktarda üretilmektedir. Fetal adrenalde sentez edilen DHEA ve DHEA sülfat, fetal karaci­ ğerde hidroksi türevlerine çevrilmektedir.



Doğru cevap: B



Plasenta tarafından bu türevlerden östriol oluştu­ rulmakta ve piasental dolaşımla matemal karaciğere ulaştırılmaktadır.



89. Adrenal korteksin yalnızca zona glomerulosa tabakasında bulunan ve aldosteron sentezine özgü olan enzim aşağıdakilerden hangisidir?



Doğru cevap: D A) 11 (3 -hidroksilaz B) 17 a -hidroksilaz C) 18-hidroksilaz



92.



D) 21-hidroksilaz E) Aromataz 18 hidroksilaz enzimi adrenal korteksin yalnızca zona glomerulosa tabakasında bulunur ve aldosteron sentezine özgü olan bir enzimdir. Eksikliğinde sadece aldesteron sentezi bozulur.



Doğru cevap: C



90. Steroid hormon biyosentezinde kolesterolden sentezlenen ilk madde hangisidir? A) Progesteron C) Androstenedion



B) Pregnenolon D) Kortikosteron E) Kortizol



Steroid hormon sentezi; Kolesterolün sitokrom p450 yan zincir parçalayıcı ( scc ) enzim kompleksi tarafından Pregnenolon’a çevrilmesi ile steroid hormon sentezi başlar ve bu reaksiyon hız kısıtlayıcı basamağı oluşturur. NADPH ve moleküler oksijen gerektirir. Bütün steroid hormonlar pregnenolondan türer. Pregnenolon, 3-p-hidroksi steroid dehidrojenaz etkisi ile oksitlenerek progesterona döner ve daha sonra karma fonksiyonlu oksidazlar tarafından diğer steroid hormonlara döner. Bu metabolik yoldaki bir herhangi bir bozuklukta, etkilenmiş olan basamağın aşağısındaki hormonların sentezinde azalma veya öncü metabolitlerde birikme ile seyreden ciddi durumlar görülür. 21 a-hidroksilaz eksikliği konjenital adrenal hiperplazinin en sık nedenidir.



Aşağıdakilerden hormon değildir?



hangisi



steroid



A) Kolesistokinin C) Kortisol E) Testosteron Kolesterol beş sınıf steroid maddesidir.



yapıda



bir



B) Östrojen D) Aldosteron



hormonların



öncül



1- Glukokortikoidler 2- M ineralokortikoidler 3- A ndrojenler 4- Östrojenler 5- Progestinler Sentez ve salgılanma adrenal korteks (kortizol, aldosteron), överler- corpus luteum (Östrojenler, progestinler) ve testisleri (Testosteron) içerir. İnce bağırsaklardan salgılanan kolesistokinin peptid yapıda hormonlara bir örnektir.



Doğru cevap: A



93. Aşağıdaki kolonlardan hangisi ACTH sekrete eden tüm örler için doğrudur? A



B



Plazma ACTH’ı



î



î



Plazma kortizolü



i



T



i



Plazma aldosteronu



1



T



1



t :



Normalden yüksek



4 :



Normalden düşük



Doğru cevap: B «-»:



Normal sınırlar içinde



C



D



E



t t



1



341



96. Aşağıdakilerden hangisinin hiperpigm entasyon o luşab ilir? A) ACTH



yüksekliğinde



B) TSH D ) LH



C )F S H E) GH



ACTH: Ön maddesi pro- opiomelanokortin (POMC) Plazma A C T H ve kortizolü oldukça yüksektir. Aldosteron ACTH artışından etkilenmediği için normal değerlerdedir.



peptidtir. Bu aynı zamanda betaendorfinler ve M SH’ın da öncüsüdür.



lipotropin,



A C T H krom ofob hücrelerden salman 39 amino asitli bir polipeptiddir. İntrensek M S H aktivitesi



Doğru cevap: D



vardır. MSH etkisi yüksek konsantrasyonlarda ortaya çıkar. Mesela A d d iso n hastalığında görülen



hiperpigmentasyon. 94. Som atostatin sayısız inhibitör etkiye sah ip olan bir hormondur. Som atostatin'in hangisi üzerine inhibitör etkisi yoktur? A) insülin B) Glukagon



97. Aşağıdakilerden hangisi inhibin sekresyon u ile baskılanır?



C) Tiroid stimülan hormon



D) Büyüme hormonu E) Prolaktin Somatostatin halkasal hormonun salınımını



Doğru cevap: A



A) Tiroksin (T4) B) Tiroid uyarıcı hormon (TSH) C) ACTH



bir pepdit olup birçok engeller. Somatostatin;



Büyüm e hormonu, glukagon, insülin, TSH, FSH, A C T H ve gastrin gibi G İS hormonların salınm asını inhibe eder. Fakat prolaktine etki etmez. Doğru cevap: E



95. Aldosteron eksikliğinde aşağıdaki bulgulardan hangisi görülm ez? A ) K+ retansiyonu artmaktadır. B ) Na+ retansiyonu artmaktadır. C ) NH4+ atılımı azalmaktadır. D) Hipotansiyon görülmektedir. E) Hipovolemi görülmektedir.



D) Folikül uyarıcı hormon (FSH) E) Epinefrin Erkeklerde sertoli, kadınlarda granüloza hücrele­ rinde sentezlenen bir protein olan inhibin, F S H ’ı



baskılar. Folikül içindeki granüloza hücreleri F S H ’a duyarlı aromataz aktivitesine sahiptir. FSH uyarısıyla östrojen üretilir. Granüloza hücreleri ayrıca inhibin üretirler ve bu da F S H ’ı inhibe eder.



Doğru cevap: D



98. Büyüm e horm onu salınım ını en güçlü uyarıcı role sahip olan am inoasit ha n g isid ir? A) Sistein C) Metyonin



B) Lösin D) Arginin E) Valin



Distal tüplerde Na* tutulmasını sağlayan aldoste­ ron, K \ H \ NH4+ atılımını uyarmaktadır. Aldosteron eksikliğinde potasyum retansiyonunun artması ve sodyum un kaybının hızlan­ m asına bağlı olarak hiperkalemi, hipovolemi ile hipotansiyon görülmektedir. Aldosteron eksikli­ ğinde Na+ atılımı artmakta. K+, H+ve NH4+ atılımı ise azalmaktadır.



Doğru cevap: B



GH sekresyon unu uyaran durumlar: 1 - Uykunun derin dönemi: En önemli fizyolojik uyarıcı faktör 2- Stres: Ağrı, soğuk, küçük cerrahi girişimler 3- Egzersiz 4- Kan şekerinin dü şm esi ve açlık 5- Bazı amino asitlere yanıt olarak da salgı artar,



özellikle arginin uyarıcıdır. 6- Proteinden zengin beslenme



7- Bazı hormonlar: Östrojenler, tiroid hormonları, glukagon ve bazı barsak hormonları



Doğru cevap: D



HO RM O NLAR



Hipofizdeki bir anormallik sonucu yada bir tümörden aşırı ACTH üretimi Cushing sendromunun sık rastlanılan nedenidir. ACTH salgılayan bir hipofiz tümörü ya da karsinoid bronş tümörü gibi durumlarda ortaya çıkan Cushing sendromu, kortizol fazlalığına bağlı klinik bulguların ortaya çıkmasıyla karakterizedir.



342



HO RM O NLAR



99. A şa ğıd ak i horm onlardan hangisi glikoprotein yapısında değildir? A) TSH



B) ACTH D) LH



C) FSH



E) hCG



ise hormondur.



proopiomelanokortin



A) Kortizol B) Deoksikortizol C) Aldosteron



TSH, LH, FSH, hC G ve eritropoetin glikoprotein yapıda olan sayılı hormonlardır. ACTH,



102.Renin-anjiotensin sistem i hangisinin salımmını kontrol etmektedir?



peptid



ailesi



Doğru cevap: B



D) Vazopressin E) Oksitosin Renin-angiotensin sisteminin bileşenleri, böbrek ve karaciğerde sentez edilen öncül moleküllerden elde edilirler. Bir asit proteaz olan ve böbreklerde sentez edilen renin, dolaşımda bulunan ve bir a2globulin olan an gio te n sin o je n d e n inaktif bir dekapeptid olan a n g io te n sin I oluşturmaktadır.



lOO.Antidiüretik hormonla ilgili aşağıdaki bilgiler­ den hangisi doğru değildir?



Angiotensin I, proteolitik yıkılım sonrası aktif bir oktapeptid olan angiotensin II oluşumuna yol açmaktadır. Doğrudan zona glomerulosa



A) Spesifik taşıycısı olan Nörofizin II ile birlikte sen-



üzerine etki eden angiotensin II, aldosteron salgılanm asını uyarmaktadır. Anjiotensin H'nin



tezlenip dolaşıma verilir.



B) Arka



hipofizde sentezlenir. C) Salınımını uyaran en önemli faktör plazma ozmolaritesindeki artıştır. D) Temel etki bölgesi böbreklerin distal ve toplayıcı kanallarıdır,



hipertansif etkisi, Norepinefrinden 40 kat güçlüdür. Fonksiyonu bitince Anjiotensinaz tarafından yıkılır.



Doğru cevap: C



E) Etkilerini cAMP ve İnozitol trifosfat aracılığı ile gösterir.



O ksitosin ve vazopressin (ADH) arka hipofizden salgılanan hormonlardır. Ancak sentez yerleri hipotalamustadır. Vazopressin ve o ksito sin sırası ile hipotalam usun supraoptik ve paraventriküler çekirdeklerinin nöronlarında sentezlenir. Daha sonra, bu nöronların aksonları boyunca arka hipofize taşınırlar. Bu iki hormon Nörofizin I ve II



adı verilen spesifik taşıyıcı proteinler ile birlikte sentezlenmekte ve dolaşım a verilmektedir.



hücre



A) Kemik - osteoklast B) Kemik - osteoblast C) Tiroid - C hücreleri D) Karaciğer - kuppfer hücreleri



E) Tiroid - foliküler hücreler Kalsitonin, tiroid bezinin crista neuralis kökenli C hücreleri tarafından üretilir. 32 amino asitlik tek bir polipeptit zincirden oluşur. Kalsitonin salıverilmesini arttıran en önemli faktörler; kan kalsiyum düzeyinin yükselm esi, gastrin, adrenalin ve glukagondur. Parathormonun antagonistidir. İdrarla kalsiyum ve fosfor atılımını hızlandırır, hipokalsem iye neden olur.



Doğru cevap: C



A ) Monoamino oksidaz ( MAO ) B ) Dopa dekarboksilaz C ) Feniletanolamin N- metil transferaz D ) Tirozin hidroksilaz



E) Dopamin hidroksilaz



Tirozin Hidroksilaz: Hız kısıtlayıcı enzim olup kofaktörü Tetrahidrobiopterindir. MSS'de sempatik



Doğru cevap: B



101.Kalsitonin'in sentezlendiği doku ve hangisinde doğru olarak verilm iştir?



103.Katekolaminlerin sentezinde düzenleyici basa­ makta yer alan enzim ha n g isid ir?



ganglionlar ve adrenal medullada çok miktarda bulunur. Katekolaminlerle allosterik olarak inhibe edilir. alfa-N -metil- para- tirozin diğer bir inhibitörü olup, feokromasitoma tedavisinde kullanılır.



Dopa dekarboksilaz: D O P A ’yı dekarbokilasyon ile Dopam in’e çevirir. Piridoksal fosfat kofaktörüdür. Dopam in Hidroksilaz: Yan zincir hidroksilasyonu ile salgı granüllerinde dopaminden norepinefrini sentezler. Kofaktörü bakır ve C vitaminidir. PNMT: FeniletanolaminNmetiltransferaz: SAM’ı metil vericisi olarak kullanarak Nmetilasyonla epinefrin sentezler. PN M T sadece adrenal medullada bulunur. PNMT aktivitesi; glikokortikoidlerle artar, epinefrin ile azalır. Doğru cevap: D



A) Sekretin



B) Kalsitonin D) Motilin



C)Enkefalin



E) Substans P GIS Hormonları barsak fonksiyonlarını; yani motilite ve sekresyonu düzenleyen hormonlardır. Bir kısmı, spesifik uyarılara yanıt olarak kan dolaşımına salınır. Bir kısmı ise, sentezlendiği yerden intersellüler aralıklara taşınır ve komşu hücreleri etkiler. Buna parakrin fonksiyon denir. Bir kısmı da peptiderjik nöronlarda nörotransmitter olarak etki yapar. Peptiderjik nöronlar, periferal ve santral sinir sisteminde de mevcuttur. Bu peptidler, hem G İS’de hem de beyinde sentezlenirler. Gastro intestinal peptidlerin çoğu, klasik hormon tanımına uygundur.



Horm on tanımına uyanlar: Gastrin, Kolesistokinin, Sekretin, GİP, Motilin, Pankreatik polipeptid ve Enteroglukagon. Nörotransmitter veya nörom odülatör etkili olanlar: VİP, Somatostatin, Substans B (=Substans P), Enkefalinler, Bombesin like peptidler (=BLP) ve Nörotensin.



1. G a strin -k o le sisto k in in ailesi: Gastrin: Esas olarak mideden antrumdaki G hücrelerinden, ayrıca duedonumdan salınır. Peptid yapılıdır. Kolesistokininle benzer amino asit dizileri içerdiğinden bazı etkileri ortak olur. E s a s görevi mideden asit ve pepsinojen salgısın ı uyarmaktır. Bilinen en güçlü asit salgılatıcı hormondur. Gastrin salgısı, mideye protein gelmesiyle uyarılır. Asit fazlalığı ise inhibisyon yapar. Fizyolojik olarak aktif kısmına pentagastrin de denir. Pentagastrin, kalsitonin salgısına yol açar. Medüller tiroid karsinomunda tanı amacıyla pentagastrin verilerek kalsitonin artışına bakılır. (Pentagastrin



Uyarı testi) Kolesistokinin: Eski adı pankreozimindir. Peptid yapılıdır. Duodenum ve proksimal jejenumdan salınır. Pek çok görevi vardır. Pankreatik enzim sekresyon unu ve safra kontraksiyonu ile safranın duodenum a boşalm asını sağlar. Gastrik motiliteyi de azaltarak mide içeriğinin barsağa geçişini yavaşlatır. Ayrıca pankreastan insulin salgılanmasına da yol açar.



2. Se k re tin -glu ka go n ailesi: Sekretin: E s a s jejunumdan olmakla birlikte, duedonum dan salgılanır. En önemli etkisi pankreatik bikarbonat sekresyonunu uyarmasıdır. Mideden gelen asit kim usdaki HCI, salgılanm asına yol açar. İntestinal motiliteyi inhibe eder.



G İP (Gastrik inhibitör polipeptid): Diyetteki yağ ve glukoza cevap olarak, ince barsaklardan salgılanır. Esas olarak inhibitör etkileri vardır. Mide motilitesini, gastrin ve HCI salgısını önler. Pankreastan glukoz aracılı insulin salgısını uyarır. V İP (Vazoaktif intestinal polipeptid): Pankreas, barsaktaki nöronlar, MSS ve ürogenital kanaldaki nöronlarda sentezlenir. Miktarı artınca, barsak



lümenine su salgılanm asını uyarır, kolera benzeri tabloya yol açar. Ayrıca düz kaslarda relaksasyon yapar ve pankreatik bikarbonat salgısını uyarır. 3. D iğe r G İS peptidleri: Enteroglukagon: Mide ve ince barsaklardan salınır. Pankreatik glukagonun metabolik etkilerini kuvvetlendirir. S u b sta n s P: Tüm GİS ve beyinde vardır. Barsak düz kas kasılmasını uyarır. Fizyolojik etkileri çok iyi bilinmeyen bir maddedir. Bom besin: Mide ve duedonum kaynaklıdır. Gastrin ve kolesistokinin salgısını arttırır. Barsak ve safra kesesi hareketlerini arttırır. Beyinde de vardır. Motilin: İnce barsak kaynaklıdır. Barsak düz kas kasılımını arttırır. Mideden HCI ve pepsinojen salınımını arttırır. Somatostatin: Mide, duedonum, pankreas ve hipotalamustan salınır. Gastrin, sekretin, kolesistokinin, GİP ve motilin sekresyonlarını inhibe eder. Hipotalamus kaynaklı olan GHRIH olarak da bilinir. Nörotensin:



ileumdan



salınır.



Fizyolojik



etkisi



bilinmiyor.



Serotonin: Güçlü vazokonstriktör etkili bir maddedir. GİS’de enterokromafin hücrelerde ve beyinde üretiliyor. Trombositlerde yüksek miktarlarda var ve pıhtılaşma sırasında açığa çıkıyor. Karsinoid tümörlerde yüksek miktarda sentezlenir. Birlikte histamin de salınarak, deride kızarıklık, ishal, kusma, astım ve dermatite neden olur.



Enkefalinler: Mide, duedonum ve safra kesesinden salınırlar. Opiat benzeri etkiler oluştururlar. Kalsitonin ise, kanda hem kalsiyum ve fosfat düzeylerini düşüren bir horm on olup, tiroid dokusun da C hücrelerinde sentezlenir. D o ğru cevap : B



HO RM O NLAR



104. Aşağıdakilerden hangisi gastrointestinal sis­ tem hormonlarından biri değildir?



34 4



HO RM O NLAR



105.Vajinal ve uterin kontraksiyonlar, hangi horm o­ nun sekresyon unu uyarır? A) FSH



B) Oksitosin D) GnRH



C) LH



E) Östrojen



Leptin ve insülin yemenin uzun süreli kontrolünü sağlarlar. İnsülin ve leptin vücudum uzdaki yağ



miktarıyla orantılı olarak dolaşım a salınırlar ve yemek yem eği engellerler ve ayrıca enerji har­ canmasını (sempatik sinir sist emini çalıştırarak) arttırırlar. Bu iki hormon beyine etki ederek yemek yemeyi önlerler.



O ksitosin (Nörofizin I): 9 amino asitli bir peptiddir. Hipotalamusta para ventriküler nükleusta sentezlenir. Taşıyıcı proteini nörofizin I’ dir (östrojen-sensitif).



Nöropeptid Y, ghrelin, orexinler ve agouti related protein ise iştahı arttırıcı etki gösterirler.



Hedef d o k u su uterus ve meme bezleridir. Doğru cevap: C B aşlıca etkisi laktasyondaki meme bezinden miyoepitelyal hücrelerde kontraksiyon ile süt akışım sağlamaktır. Hormon salgısına yol açan en önemli olay emme refleksidir. Uterustan kalkan uyarıların etkisiyle doğum da oksitosin sa lg ısı artar ve doğum un sonlanm asını sağlar. Düz kas dokusunda kasılm aya yol açar. Vajinal ve uterin distansiyon da sekonder uyaranlardır.



A) İnsülin B) Melanosit stimüle edici hormon C) Parathormon D) Epinefrin



E) Angiotensin II



Doğru cevap: B



106.A şa ğıd aki olaylardan hangisinde kalsiyum ge­ rekli değildir? A) Kan pıhtılaşmasında rol oynar. B ) Kas kasılmasında görev alır. C ) Glukozun hücreye girişini kolaylaştırır.



D) Hücre membran permeabilitesi üzerine etkilidir. E) Fosfolipaz A2 enziminin aktivatörüdür. Kalsiyum iyonları pek çok ve biyokimyasal olayda rol



108.A şağıd aki hormonlardan hangisi preprohormon olarak sentezlenmez?



Katekolaminler (dopamin, norepinefrin ve epinefrin) adrenal medullada kromaffin hücrelerde, tirozinden sentezlenir. Katekolaminler, hazır aktif horm onlar şeklinde sentezlenir ve sekresyon granüllerinde depolanırlar. Polipeptid yapıdaki hormonların (örneğin, insülin, melanosit stimüle edici hormon, parathormon, anjiyotensin II) bir çoğu preprohorm on olarak sentezlenirler. Doğru cevap: D



önemli fizyolojik alır. Bu olaylar;



nörom usküler eksitabilite, kanın pıhtılaşması, sekretuar olaylar, membran bütünlüğü, enzim reaksiyonları, horm on ve nörotransmitter salimini, horm onlar için sekonder haberci olarak çalışm ası ve kemik m ineralizasyonu



109.Aşağıdakilerden hangisinin yapımı için ribozoma ihtiyaç vardır? A) Seratonin C) Melatonin



olayında aldığı rol olarak sayılabilir.



E) insülin



Glukozun hücreye girişini kolaylaştıran kalsiyum değil, sodyum dur. Sodyum monosakkarit kotransport sisteminde sod yum ile glukoz ve galaktoz sim port taşınm a ile bağırsak hücresine alınmaktadır.



107.A şa ğıd aki maddelerden hangisinin iştahı arttı­ rıcı bir etkisi yoktur?



C) Leptin



İnsülin gibi hipofiz hormonları, peptid yapıda olup, sentezleri için ribozoma ihtiyaç vardır. Mineralokortikoidler, glukokortikoidler ve cinsiyet steroidleri kolesterolden sentezlenen steroid yapılı hormonlardır. Ribozoma ihtiyaç duymazlar. Bu tip hormonlar, kolesterolden sit p450 monooksijenaz enzim kompleksleri sayesinde, düz endoplazmik retikulum ve mitokondride sentezlenirler.



Doğru cevap: C



A) Nöropeptid Y



B) Epinefrin D) Mineralokortikoidler



B) Ghrelin D) Orexin



E) Agouti-Related Protein



Am ino asit türevi hormonlar, sentez için ribozoma ihtiyaç duymazlar. Melatonin, seratonin ve epinefrin triptofan ve tirozinden sentezlenen amino asit türevi hormonlara örnektir. Dolayısı ile bunların sentezi için ribozoma ihtiyaç duyulmaz.



Doğru cevap: E



112,Aşağıdaki hormonlardan hangisi kolesterolden sentezlenir?



A) Kalsitonin A) MSH



C) Kalsitriol E) Kortikotropin salgılatıcı hormon



B) Leptin C) POMC D) Termogenin



E) Ghrelin Kilo arttığında veya pozitif enerji dengesi oluştuğun­ da insülin ve yağ dokusun dan salgılanan leptin düzeyi artar. Bu hormonlar, nöropeptid Y ve A g R P sinirlerinin çalışmasını azaltarak, baskılamaktadır.



S o n u ç olarak leptin nöropeptid Y m olekülünü inhibe ederek yeme davranışını ve iştahı azal­ maktadır. Leptin geninde bir azalmakta dolayısı ted peptid (AgRP) artmaktadır. Sonuç



B) Kolesistokinin D) Katekolamin



mutasyon olursa, leptin düzeyi ile Nöropeptid Y ve Agoutirelaaktive olmakta böylece iştah olarak obezite görülmektedir.



Termogenin; bazı hayvanlarda kahverengi yağ dokusunda bulunur. Ayırıcılar arasında sayılır ve hayvanların ısınmasında rol oynar.



Kalsitriol; D vitamininin aktif şeklidir. D vitamini ciltte, 7- dehidrokolesterol UV ışınların etkisi ile kolekalsiferole çevrilir. Karaciğere geldiğinde 25 hidroksilaz ile 25- hidroksi kolekalsiferole dönüşür. En son böbrekte yer alan ve hız kısıtlayıcı enzim olan 1- alfa hidroksilaz ile aktif şekli olan 1-25 dihidroksi kolekalsiferole dönüştürülür. K ole ste rold e n sentezlenen yapılar 1. D vitaminini (kalsitriol) 2. Steroid Hormonlar (Androjenler, östrojenler, progestinler, glukokortikoidler ve mineralokortikoidler) 3. Safra asit ve tuzları (kolik asit, kenodeoksikolik asit ve bunların glisin taurinle birleşmiş konjugatları)



Doğru cevap: C



Ghrelin mideden salgılanır ve Nöropeptid Y ’yi uyararak iştahı arttırır. Doğru cevap: B



111.K a s hücresinde glikojenolizi uyaran en önemli hormon aşağıdakilerden ha n g isid ir? A) ACTH B) Büyüme hormonu C) Epinefrin D) Norepinefrin



E) Tiroksin G lukagon ve epinefrin, kan glukoz düzeylerinin akut ve kısa sürede düzenlenmesi için önemli hor­ monlardır. Glukagon, karaciğerde glikojenoliz ve



glikoneogenezi uyarır. Epinefrin, metabolik olarak hiperglisemik ve lipolitik etki gösterir. Epinefrin hem kaslarda hem de karaciğerde glikojenoliz yaptığından sadece kara­ ciğerde glikojenoliz yapan glukagondan ayrılır. Norepinefrin’in glikojenoliz yapıcı etkisi ise epinefrinin ancak % 5’i kadardır.



Doğru cevap: C



113.Aşağıdakilerden hangisi steroid hormonların sentezinde rol alan hidroksilaz enzimlerinin özelliklerinden biri değildir? A) Sitokrom P450 içerirler. B) Tamamı düz endoplazmik retikulumda yer alır. C) Moleküler oksijen kullanırlar.



D) NADPH kullanırlar. E) Monooksijenaz olarak da tanımlanırlar. Steroid hormonların tümü 27 karbonlu bir stero­



id olan kolesterolden karbon yan zincirlerinin uzaklaştırılması ile sentezlenirler. Kolesterolün Sit P-450 sc c (yan zincir parçala­ yıcı enzim veya diğer adı ile 20-22 desm olaz) enzim kom pleksi tarafından Pregnenolon’a çevrilmesi ile steroid hormon sentezi başlar. Bu reaksiyon hız kısıtlayıcı basam ağı oluş­ turur. Aminoglutetimit Sit P-450 sc c (20-22 desm olaz) enzim inhibitörü olup tüm adrenal korteks hormonlarının sentezini inhibe eder (tıbbi adrenalektomi). Bu yolda görev alan, Sitokrom P- 450 m ono oksijenaz enzim kompleksleri, N A D P H ve moleküler oksijen gerektirir. Bu enzimatik reaksiyonların tamamı irreversibl reaksiyonlardır. Birçok basamak düz endoplazmik retikulumda yer almasına rağmen sit p450 scc, 11 beta hidroksilaz ve 18 alfa hid­



roksilaz mitokondriyaldir.



Doğru cevap: B



HO RM O NLAR



HO.Aşağıdaki proteinlerden hangisini kodlayan gende mutasyon olursa aşırı iştah artışı ve buna bağlı olarak obezite görülür?



34 6



HO RM O NLAR



114.Aşağıdakilerden hangisi insanda etkilerinden birisi değildir?



kortizolün



Kortizol, glukoneojenezi hızlandırır. Ayrıca glukozun periferik dokuya girişini azaltır. Net etkisi kan glukozunu artırmak şeklindedir.



A) Glikoneogenezi arttırır. B) Plazma serbest yağ asiti miktarını arttırır.



Adrenalin, hem karaciğerde hem de kaslarda gli­



C) Fosfolipaz A2’yi aktive eder. D) Kas proteinlerinin yıkımını hızlandırır.



kojeninin yıkılmasını uyarır ve kan glukoz düzeyini yükseltir.



E) Fibroblast proliferasyonunu inhibe eder.



İnsülin, glikoliz ve glikojen sentezini uyararak kan şekerini düşürür.



İNSANDA KORTİZOLÜN ETKİLERİ Doğru cevap: B Karbonhidrat



metabolizması;



Glikoneogenezi uyarır. Glikojenezi (glikojen sentezi) uyarır. Periferik dokularda glukoz kullanımını inhibe eder.



Protein metabolizması İskelet kası, deri, kemik matriksi ve limfoid dokuda protein sentezini inhibe ederken, protein yıkımını arttırır. Aminoasitlerin karaciğerde glikoneogenez için kullanımını sağlar. Aminoasitlerin kas dokusu tarafından alimim inhibe eder.



Lipid metabolizması Yağ dokusunda lipolizi uya­ rır, böylece plazma yağ asidi ve gliserol düzeylerin­ de artışa neden olur. Ekstrem itelerde lipolize, yüz ve gövdede ise lipogeneze neden olur. Bağışıklık sistemi (immün sistem ) İmmün yanıtı baskılayıcı etkisi nedeniyle lenfoid dokuda atrofiye yol açar. Lenfoid doku atrofisi ise immün glo-



bulinlerin, eozinofil, lenfosit ve makrofajların sentezini azaltır. Enflamatuar reaksiyonlar enflamatuar yanıtı azaltır. B u etkisini fosfolipaz A 2 enzim inhibisyonu ile sağlar. Fibroblast proliferasyonunu inhibe eder. Kapiller damar geçirgenliğini azaltarak ödem oluşum unu önler. Lizozom ve sekretuar granül membranlarının stabilizasyonunu arttırır.



Diğer etkiler; Organizmanın strese yanıtını sağlar. Normal su ve elektrolit dengesine katkı sağlar. Normal kan basıncının düzenlenm esine



116.İnsülin aşağıdaki hızlandırmaz?



reaksiyonlardan



hangisini



A) Kanda dolaşan triaçilgliserollerin yıkımı B) Keton cisimlerinin sentezi C) Kasta protein sentezi D) Yağ dokusunda yağ asitlerinin sentezi



E) Yağ dokusuna glukoz alınması Ketojenez, karaciğerde açlık glukagon etkisi ile meydana gelir.



sırasınd a



ve



İnsülin lipojenezi uyaran bir hormon olduğu için,



karaciğer ve yağ dokusun da yağ asitlerinin sentezi artar. Kasta ve diğer dokularda protein sentezi, İnsülin tarafından uyarılır.



İnsülin, lipoprotein lipazın aktivitesini artırarak, kanda dolaşan trigliseridlerin yıkılm asını ve yağ do kusun a girerek depolanmalarını arttırır. Yağ do kusun a glukoz alınması; Kas ve yağ dokusuna glukozun girişi insülin gerektiren tek taşıyıcı olan G LU T 4 sayesinde artar. Doğru cevap: B



katkı sağlar.



Doğru cevap: C



117.Aşağıdakilerden hangisi kortizolün etkilerinden biri değildir?



115.Aşağıdaki horm onlardan hangisinin kan glukoz düzeyini artırıcı etkisi yoktur? A) Büyüme hormonu C) Glukagon



B) İnsülin D) Kortizol



E) Adrenalin



A) Osteoporoz B) Hipoglisemi C) Glukoneojenez



D) Protein yıkımı E) immun supresyon



Büyüm e Hormonu, anti insülinik etkisiyle karbon­



K ortikoste roidlerin etkilerinden bazıları



hidrat metabolizmasını etkiler ve glukoneojenezi arttırır. Dokulara glukoz girişini azaltır.



şunlardır;



Glukagon, karaciğerde glikojenoliz ve glukoneojenezi hızlandırarak, kan glukoz düzeyi­ nin yükselmesini sağlar.







Glikoneogenez hızlanır, (karaciğer)







Glikojen depolanması artar, (karaciğer)







Hiperglisem i



347



Protein yıkımı artar, (kaslarda) Lipoliz artar. (Ekstremitede)







Lipogenez artar. (Yüz ve sırtta)



A) Testosteron







İm m ün cevabı baskılar.



B) Östriol C) Kortizol D) Aldosteron







Intrensek mineralokortikoid etkide bulunur.







O steoporoz



120.Aromataz aşağıdaki hormonlardan hangisini östradiole çevirir?



HO RM O NLAR



• •



E) Progesteron



Doğru cevap: B Östrojen hormonu kadınlarda överlerin tekal hüc­ relerinden, periferik dokularda özellikle de yağ



118.A şa ğıd a k i horm onlardan hangisi, böbreklerden sod yum geri emilimini arttırır?



dokusunda androjenlerden (androstenedion) ve adrenal korteksin zona retikülaris hücrelerinden sentezlenir.



A) Aldosteron B) Parathormon C) Kortizol D) Kalsitonin



E) Glukagon Aldosteron, böbrek nefronlarında distal kıvrımlı tubuluslar ve toplayıcı kanallara etki ederek s o d ­



yum iyonlarının geri emilimini (reabsorbsiyon) arttırırken, potasyum ve hidrojen iyonlarının da idrarla atılımını arttırır. Böylece vücudun sodyum ve potasyum dengesi sağlanmış olur.



Doğru cevap: A



119.Aldosteron sentezi için gerekli olan, adrenal korteksin zona glom erüloza tabakasında bulu­ nup zona fasikülata tabakasında bulunm ayan enzim aşağıdakilerden ha ngisid ir? A) p450scc B) 11 p-hidroksilaz C) 17a-hidroksilaz D) 21-hidroksilaz



E) 18-hidroksilaz Sitokrom P450 scc, (yan zincir parçalayıcı enzim), 11 P-hidroksilaz ve 21-hidroksilaz hem zona glomerüloza hem de zona fasikülata tabakasında bulunur ve her iki yolda ortak olarak görev alırlar. 17a-hidroksilaz enzimi yalnızca zona fasikülata’ ya özgü olup, kortizol sentezinden sorumludur.



18- hidroksilaz (aldosteron sentaz) ise yalnızca zona glom erüloza’ ya özgü olup kortikosterondan aldosteron sentezini sağlar. Doğru cevap: E



Erkeklerde ise testisin leydig hücreleri (interstisyel hücreler) ile adrenal korteksin zona retikülaris hüc­ relerinden sentezlenir. Erkeklerde de androjenlerin periferik dokularda arom atizasyonu ile östradiol üretimi olmaktadır.



Adrenal kortekste sentezlenen androjenler, bu dokuda östrojene dönüştürülemez. Ancak peri­ ferik dokularda özellikle yağ dokusunda A R O M ATAZ enzimi ile östrojene dönüştürülürler. Arom ataz aktivitesi; överler dışında başlıca adipoz doku, karaciğer, beyin, plasenta, sertoli hücreleri ve ciltte mevcuttur. Bu enzimin aktivitesinde artış östrojenizasyon deni­ len bir duruma yol açar. Örneğin Karaciğer sirozu,



hipertiroidi, yaşlanm a ve obesite’de aromataz aktivitesi artar. Doğru cevap: A



121.Aşağıdaki dokuların hangisinde androjenler­ den östrojen sentezi gerçekleşm ez? A) Beyin B) Adrenal korteks C) Yağ dokusu D) Gonadlar



E) Plasenta Adrenal kortekste sentezlenen androjenler, bu dokuda östrojene dönüştürülemez. Ancak periferik dokularda özellikle yağ dokusunda A R O M A T A Z enzimi ile östrojene dönüştürülürler. Aromataz aktivitesi; överler dışında başlıca adipoz doku, karaciğer, beyin, plasenta, sertoli hücreleri ve ciltte mevcuttur. Bu enzimin aktivitesinde artış östrojenizasyon denilen bir duruma yol açar. Örneğin Karaciğer



sirozu, hipertiroidi, yaşlanm a aromataz aktivitesi artar.



Doğru cevap: B



ve obesite’de



348



HO RM O NLAR



122. İnsülin/glukagon oranının artması durumunda aşağıdakilerden hangisi görülmez?



124.Dihidrotestosteron sentezine özgü olan enzim ve spesifik inhibitörü aşağıdakilerden hangisinde birikte verilmiştir?



A) Glikojenaz artar B) Lipojenez artar C) Triaçilgliserol sentezi artar D) Glukoz oksidasyonu artar E) Keton cisimlerinin yapımı artar



İnsülin anabolik bir hormon olup, glukozun d o ­ kularda kullanılmasını, glikojen depolanm asını, yağ asit sentezini, am ino asit alimini ve protein sentezini arttırır. Glukoneojenez, glikojenoliz ve lipolizi inhibe eder. Lipolizi inhibe edince karaciğerde keton



cisim lerinin sentezini de engeller.



A) 5 alfa- redüktaz, aminoglutetimit B) Sit P-450 scc (20-22 desmolaz), finasterid C) Sit P-450 scc (20-22 desmolaz), aminoglutetimit D) 5 alfa- redüktaz, finasterid E) Aromataz, finasterid Kolesterolün Sit P450 scc (20-22 desmolaz) enzim kompleksi tarafından Pregnenolon’a çevrilmesi ile steroid hormon sentezi başlar ve bu reaksiyon düzenleyici basamağı oluşturur. Aminoglutetimit Sit Pj(50 s c c enzim inhibitörü olup tüm adrenal korteks hormonlarının sentezini inhibe eder (tıbbi adrenalektomi).



Doğru cevap: E Testosteron hedef dokularda 5a-REDÜKTAZ enziminin etkisi ile dihidrotestosteron’a dönüşür.



123. İnsülin/glukagon oranının artması durumunda aşağıdaki enzimlerden hangisinin aktivitesi artmaz? A) Fosfofruktokinaz-ll B) HMG-KoA redüktaz



5-a redüktaz enzim inhibtörü olan finasterid, benign prostat hipertrofisi ve erkek tipi saç dökülmesinde kullanılmaktadır.



C) Glukokinaz D) HMG-KoA sentaz E) Glikojen sentaz İnsü lin in e tk in liğ in i a rttırd ığ ı başlıca e n z im le r;



İn sü lin in e tk in liğ in i a za lttığ ı başlıca e n z im le r;



(Glukagonla in h ib e olan e n z im le r)



(Glukagonla a k tiv e olan e n z im le r)



• Glikojen sentaz



• Glikojen Fosforilaz



• Piruvat dehidrogenaz



• Piruvat karboksilaz



• Glukokinaz



• PEP karboksikinaz



• Fosfofruktokinaz- 1



• Fruktoz-1, 6 bif tosfataz



• Fosfofruktokinaz- 2 • Piruvat kinaz • Glukoz 6 fosfat dehidrojenaz • Asetil KoA karboksilaz • HMG KoA redüktaz • Gliserol fosfat açiltransferaz • MAP kinaz • Fosfoprotein fosfataz



• Fruktoz-2, 6 bifosfataz



21-hidroksilaz enzimi glukokortikoid mineralokortikoid sentezlerinde ortak enzimdir.



Doğru cevap: D



125.İnsülin/ glukagon oranı yüksek olduğunda aşa­ ğıdaki olaylardan hangisinin hızı artm az? A) Glikoliz



• Hormon sensitif lipaz • HMG KoA sentaz



E) Protein sentezi



• Karnitin açiltransferaz • Protein kinaz • Fosforilaz kinaz



HMG-KoA sentaz, keton cisimlerinin sentezinde hız kısıtlayıcı olup katabolik bir enzimdir. Yukarıdaki tablo incelendiğinde; HMG-KoA sentaz insülinle inhibe olurken glukagonla aktive olur.



ve



Arom ataz enzimi ise androjenlerin östradiole dönüşümünde kullanılan bir enzimdir.



B) Lipogenez C) Glikogenez D) Ketojenez



• Glukoz 6 fosfataz



• Fosfodiesteraz



Doğru cevap: D



Prostat kanseri insanlarda androjen bağımlı olarak ortaya çıkmaktadır. Prostatta testosteronu, dihidro-testosterona dönüştüren 5-a redüktaz enzimi bulunmaktadır.



349



İnsülin ile ya vaşlayan katab olik o laylar



( = G lukago n ile yavaşla yan o laylar)



( = G lu k ago n la hızlanan o laylar)



• Glikolîz



• Glukoneojenez



• Glikojen sentezi



• Glikojenoliz



• Karaciğerde yağ asit sentezi



• Karaciğerde yağ asit yıkımı



• Yağ dokusunda yağ asit sentezi



• Yağ dokusunda lipoliz



• Yağ dokusuna glukoz girişi • Yağ dokusunda triaçilgliserollerin depolanması • Kolesterol sentezi • Protein sentezi



• Karaciğerden kana serbest glukoz çıkışı • Yağ dokusunda triaçilgliserollerin yıkımı • Karnitin mekiği ile yağ asitlerin mitokondriye taşınması



• DNA ve RNA sentezi



• Protein yıkımı



• Büyüme



• Karaciğerde keton cisimlerinin sentezi



Yukarıdaki tablo incelendiğinde İnsülin anabolik bir hormon olup, ketojenezi baskılar.



Doğru cevap: D



BUN, kreatinin ve üre düzeyleri artabilir. Aldosteron düzeylerindeki azalmaya yanıt olarak renin sekresyonu da artar. Doğru cevap: B



127.Kolesterolden pregnenolon oluşumu steroid hormon sentezinde hız kısıtlayıcı basamak olup mitokondriyal bir enzim olan sit p450scc tarafından düzenlenir.



Bu reaksiyon için gerekli olan kolesterolün sitozolden mitokondriye geçişi aşağıdakilerden hangisinde doğru bir şekilde ifade edilmiştir? A) Karnitine bağımlı translokasyon ile geçer. B) Herhangi bir taşıyıcı olmadan direkt geçer. C) Steroidojenik akut regülatuar protein ile taşınır. D) Na- kotransport sistemi ile taşınır. E) Hidrojen ile birlikte simport olarak taşınır. Steroid hormonlar adrenal kodekste kolesterolden sentezlenmektedir. Kolesterol’ün en büyük kaynağı plazmadan gelen kolesteroldür. Kolesterol genellikle



adrenal hücre sitoplazmasında kolesterol ester­ leri halinde ve lipid damlacıkları içerisinde bulunur. 126.Addison hastalığında, kan seviyesinde değişiklik meydana gelen elementler aşağıdakilerin hangisinde birlikte verilmiştir? A) Na ve Cl B) Na ve K C) Ca ve Cl D) Mg ve Cl E) K ve Cl



Steroid hormonların tümü 27 karbonlu bir stero­



id olan kolesterolden karbon yan zincirlerinin uzaklaştırılması ile sentezlenirler. Steroid hormon sentezinin ilk basamağı olan sit p-450scc (SitokromP-450 yan zincir parçalayıcı en­ zim) veya diğer adı ile 20,22-desmolaz enzim komp­ leksi mitokondriyal bir enzim olduğundan kolestero­ lün mitokondriye geçmesi gerekmektedir.



Adrenallerde ACTH arttığı zaman sitozolik kolesAldosteron ana etkisini böbrek tübülüslerinde göstererek Na tutulumunu, potasyum ve hidrojen atılımını sağlar. Addison hastalığı, adrenal korteks hasarına bağlı olarak meydana gelen, mineralokortikoid ve glukokortikoid eksikliğinin bulunduğu bir hastalıktır. Addison hastalığının en sık görülen nedeni otoimmün hastalıklardır. Tüberküloz, viral (AIDS) ve meningokok enfeksiyonları da hastalığın gelişiminden sorumlu olabilir. Hastalık genellikle yorgunluk, iştahsızlık (anoreksi), kilo kaybı, karın ağrısı ve kusma gibi özgün olmayan bulgularla başlar. Aldosteron eksikliğine bağlı sodyum ve su kaybı nedeniyle hipotansiyon sık görülürken, potasyum fazlalığı kaslarda paralizi ve kalp kasında ileti bozukluğuna yol açabilir. Hipotansiyon, böbrek kan akımını azaltır ve bunun sonucunda da glomerüler filtrasyon hızı azalır.



teril esteraz, kolesterol yapısında yer alan yağ asitini ayırır. Serbestleşen kolesterol, ACTH’a bağımlı steroidojenik akut regülatör (StAR) protein ile sitozolden mitokondriye taşınır.



Karnitin mekiği yağ asitlerini mitokondri iç zarından mitokondri matriksine taşıyan bir sistemdir. Piruvatın mitokondri içine geçişi piruvat- hidro­ jen simport sistemi ile sağlanmaktadır. Doğru cevap: C



HORMONLAR



İnsülin ile hızlanan an ab o lik o laylar



1.



Aşağıdaki nükleotid çiftlerinin hangisinde bir nükleotid diğerinin metillenmiş formudur? A) UMP-CMP C) AMP-GMP



B) dUMP-dTMP D) dUMP-dCMP E) dAMP-dGMP



Timidilat sentaz; N-5 ve N-10 metilen tetrahidrofolikasitten bir metilgrubu alarak deoksi-UMP (dUMP)yi, deoksi-TMP (dTMP) ye çevirir. Bu esnada



Tetrahidrofolat (THF), dihidrofolata (DHF) dönü­ şür. 5-florourasil gibi pirimidin (dUMP) analogları timidilat sentetaz inhibitörleridir. Bunlar antitümör



birleştirme reaksiyonunu katalizler. DNA ligaz IV yokluğu, V(D)J rekombinasyonu bozukluğundan kaynaklanan immün yetmezliğe neden olur.



ajanları olarak tıpta kullanılırlar.



Missmatch (uyumlu olmayan) nükleotidlerin tamiri; Bu onarım mekanizması, DNA replikasyonu



Sonuç olarak dUMP’nin metillenmiş formu



esnasında meydana gelen ve çift sarmallı zincirde karşılıklı bazların hatalı eşleşmesindeki problemleri düzeltir. İnsanda, mismatch tamir sistemindeki bozukluk, herediter nonpolipozis kolon kanserine yol açmaktadır.



dTMP’dir. Doğru cevap: B



2.



bağlanması için bir yoludur. Homolog olmayan uç bağlanmasındaki hatalar, iyonize radyasyon duyarlılığı ve immün yetmezliğe neden olur. DNA ligaz IV, ökaryotik hücrelerde çift zincirli DNA tamirinin son adımını katalizler. Bu enzim ayrıca, bağışıklık sistemi gelişiminde immün globülin ve T-hücre reseptöründe çeşitlilik yaratan V(D)J rekombinasyonu için gereklidir. Bu süreçte DNA ligaz IV, non homolog DNA uç



Aşağıdakilerden hangisi DNA çift zincir kırıkları­ nın tamirinde ana mekanizmadır? A) Direkt onarım B) Baz eksizyon tamiri C) Nükleotid eksizyon tamiri D) Missmatch tamir sistemi E) Homolog rekombinasyonel onarım DNA çift zincir kırığının kaynakları: İyonize radyasyon, topoizomeraz II inhibitörleri (etoposit, adriyamisin) ve V(D)J rekombinasyonudur. DNA çift zincir kırıkları, DNA hasarının en yıkıcı şeklidir. Onarılmazsa kromozomların kırılmasına ve hücre ölümüne varan sonuçlar doğurabilir. Yanlış onarılırsa kromozom translokasyonuna ve kansere sebep olur. DNA çift zincir kırıklarının onarımı için iki yol vardır:



Baz eksizyon tamiri ile iyonize edici radyasyon, reaktif oksijen türleri ve monofonksiyonel alkilleyici ajanlar ile oluşan baz hasarları tamir edilir. DNA yapısındaki hasarlı bazı uzaklaştıran tamir sistemine “Baz eksizyon tamiri” denir. Direkt onarım; DNA’da meydana gelen timin dimerleri ve alkillenmiş bazlar DNA zinciri kırılmadan direkt onarılabilmektedir. Örneğin DNA üzerinde oluşan timin dimeri, direkt onarım yapabilen fotoliyaz enzimi ile kesilebilmektedir. Bu enzim hem prokaryotlarda hemde ökaryotlarda bulunur.



Doğru cevap: E



1. Homolog Rekombinasyon: DNA çift zincir kırıkları, genetik bilgi korunarak, homolog DNA ile rekombinasyon aracılığıyla tamir edilir. Maya hücresi gibi basit canlılarda bu yol çift zincir kırığı onarımında baskın olarak kullanılır. İnsanda homolog olmayan uç bağlanması ile eşit önemdedir. 2. Homolog olmayan uçların bağlanması: Bu yol insanlarda kırık DNA uçlarının homolog



bir



Nükleotid eksizyon tamiri, DNA üzerinde bulunan UV ışınların etkisi ile oluşan siklobütan pirimidin dimerleri tamirinde görev alır. Bu sistem ayrıca sigara dumanı etkisi ile oluşan benzopiren - guanin gibi hasarların tamirinde de görev alır. ve



kromozomdan



faydalanmaksam



3. Aşağıdakilerden hangisi proteinlerin posttranslasyonel modifikasyonunda görev almaz? A) immunglobin ağır zincir bağlayıcı protein B) Protein disülfit izomeraz C) Prolil hidroksilaz



D) Lizil hidroksilaz E) Küçük nüklear Ribonükleoproteinler (snRNPs)



351



5. Aşağıdaki enzimlerden hangisi nükleotid eksizyon tamirinde görev almaz? A) Ultraviyoleye (UV) özgün ABC ekzinükleaz B) DNA glikozilaz C) DNA helikaz



D) DNA polimeraz I E) DNA ligaz



Pre-mRNA’da intronlar (protein kodlamayan bölgeler) ve eksonlar (protein kodlayan dizeler) diye adlandırılan iki kısım bulunur. Pre mRNA’dan intronlar uzaklaştırılır, ekzonlar birleştirilir ve olgun mRNA oluşur. Ekzonların birleştirilmesine splicing denir. Bu işlemde, genellikle snRNA’ların proteinlerle birleşmiş hali olan snRNPs (small nüklear ribonükleoproteinler) aracılığı ile iki ekzon



DNA glikozilaz, nükleotid eksizyon tamirinde görev almaz. Bu enzim baz eksizyon tamirinde görev alan bir enzim olup hasarlı bazı uzaklaştırır. Nükleotid eksizyon tamirinde ilk basamak, hasarın bir ekzinükleaz ile tanınarak, 12-13 bazlık kısmının oligonükleotid olarak çıkarılmasıdır. Bu basamağı, çıkarılan oligonükleotid zincirinin DNA polimeraz I ile uzatılarak boşluğun doldurulması ve DNA ligaz ile ligasyon basamağı izler (Tablo Soru 36).



birbirine birleştirilir. Sonuç olarak sR N P’ler sentezlenirken, yani



pre-mRNA’dan



mRNA



posttranskrispsiyonel modifikasyonda görev alırlar. GER’da bulunan ve şaperon adı verilen proteinler, salgılanacak proteinlerin uygun şeklide katlanmalarını ve düzenlenmelerini sağlamaktadır.



Bazı durumlarda ise enzim aracılığı ile gerçekleşen tek adımlı reaksiyonlar ile hasar onarılır. Siklobütan pirimidin dimerleri (CPD), fotoliyaz enzimi tarafından ayrılarak hasar giderilir. Fotoliyaz enzimi UV ışınları kullanarak dimeri onarır ve bu reaksiyona fotoreaktivasyon denir.



Granüllü ER’da proteinlerin katlanmasını ve düzenlenmesine katkı sağlayan immunoglobin ağır



zincir bağlayıcı protein, kalneksin, kalretikülin, protein disülfit izomeraz ve peptidil prolil cis-



CPD fotoliyazlar bakterilerde, mantarlarda, bitkilerde ve çoğu omurgalıda bulunur ancak plasentalı memelilerde bulunmaz.



trans izomeraz gibi şaperonlar bulunmaktadır. Isı değişikliklerine veya çevre koşullarının değişmesine bağlı olarak hücrede ısı-şok proteinleri (HSP) adı verilen şaperonlar da görülmektedir.



N ü k le o t id e k s iz y o n t a m i r i n d e g ö r e v li



Kollajen



molekülü sentezlendikten sonra posttranslasyonel modifikasyon ile prolin ve lizin kalıntılarının hidroksillenmesi gerekir. Bu tepkimeyi prolil hidroksilaz ve lizil hidroksilaz enzimleri yürütmektedir.



e n z im le r



Enzim



Doğru cevap: E



4.



Bir hücre kültüründe DNA sentez hızını en doğ­ ru olarak belirlemek için aşağıdaki bileşikler­ den hangisinin radyoaktif şeklinin hücre içine alınımını ölçmek gerekir? A) Fosfat



B) Adenin D) Timidin



C) Guanin



Görevi



UV’ye özgün ABC ekzinükleaz



Pirimidin dimerini tanır ve hasarlı bazın 5’ ve 3’ yönünde olmak üzere 12-13 nükleotidi çıkarır



DNA helikaz



DNA’yı hasarlı bölgeden 5’ ve 3’ yönüne doğru açar



DNA polimeraz I



Çıkarılan oligonükleotidin yerinde oluşan boşluğu kalıp DNA’ya uygun olarak doldurur



DNA ligaz



Fosfodiester bağı ile komşu iki zinciri birbirine bağlar



Doğru cevap: B



E) Üridin Timin sadece DNA da bulunduğundan, tiroidinin hücre içine girişi DNA sentez hızın en doğru olarak yansıtacaktır. Üridin sadece RNA da bulunur ve RNA sentez hızım ölçmek için kullanılabilir. Fosfat, adenin ve guanin hem DNA hem de RNA da bulunurlar ve herhangi birinin sentezini ölçmek için özgün olarak kullanılamazlar.



Doğru cevap: D



6.



Fotoliyaz enzimi hangi tip DNA tamir mekaniZ' masında görev alır? A) Direkt onarım B) Baz eksizyon tamiri C) SOS DNAonarımı



D) Missmatch tamir sistemi E) Homolog rekombinasyonel onarım



N U K L E IK A SİT LE R



snRNA (small nüklear RNA): mRNA işlenmesine ve gen düzenlenmesine önemli ölçüde katılır. snRNA’lardan U 1, U2, U4, U5 ve U6 adı verilenler intronların çıkarılması ve hnRNA’nın mRNA’ya dönüşmesi işlemine katılır. U4 ve U6 poliAkuyruğu işlemi için gerekli olduğu düşünülmektedir.



352



N U K L E IK A SİT LE R



Nükleotid eksizyon tamir sistemi, DNA üzerinde bulunan ve UV ışınların etkisi ile oluşan siklobütarı pirimidin dimerleri tamirinde görev alır.



8.



A) Herediter nonpolipozis kolon kanseri



Nükleotid eksizyon tamiri en az 20 proteinin görev aldığı bir kesme ve yapıştırma mekanizmasıdır. Nükleotid eksizyon tamirinin ilk basamağı, hasarın bir ekzinükleaz ile tanınarak, hasarlı zincirin 12-13 bazlık kısmının oligonükleotid olarak çıkarılmasıdır. Bu basamağı, çıkarılan oligonükleotid zincirinin DNA polimeraz I ile uzatılarak boşluğun doldurulması ve DNA ligaz ile ligasyon basamağı izler.



B) Trikotiyodistrofi C) Cockayne sendromu D) Kseroderma pigmentozum E) Ataksi telenjiektazi DNA nükleotid eksizyon onarım mekanizmalarına en güzel örneklerden bir tanesi UV ışığın yaptığı hasarın onarılmasıdır. Ultraviyole ışığa maruz kalan bir hücrede, birbirine komşu pirimidinler (genellikle timinler) arasında kovalen bağlanmalar olabilmektedir. Bunun sonucunda meydana gelen timin dimerleri replikasyonu bloke eder. DNA polimeraz III, DNA zincirini ancak bir dimer bulunan yere kadar replikasyon yapabilir.



Bazı durumlarda ise tek adımlı direkt bir reaksiyon ile hasar onarılır. Siklobütan pirimidin dimerleri (CPD), fotoliyaz enzimi tarafından ayrılarak hasar giderilir. Fotoliyaz enzimi UV ışınları kullanarak dimeri onarır ve bu reaksiyona fotoreaktivasyon denir. Direkt onarım yapan fotoliyaz enzimleri bakterilerde, mantarlarda, bitkilerde ve çoğu omurgalıda bulunur. Ancak plasentalı memeli ve insanlarda bulunmaz.



Nükleotid eksizyon tamir mekanizmasında görev alan proteinlerden birinin eksikliği, ender görülen ve resesif kalıtılan üç farklı hastalığa neden olmaktadır: Kseroderma pigmentosum, Cockayne Sendromu ve Trikotiyodistrofi.



Doğru cevap: A



7.



Bu üç hastalık arasında sadece “Kseroderma pigmentosum” prekanseröz bir deri lezyonudur.



Ökaryotik hücrelerde mitokondriyal DNA sen­ tezinde aşağıdaki enzimlerden hangisi görev alır? A) DNA polimeraz a



B) DNA polimeraz p



C) DNA polimeraz y



D) DNA polimeraz ö



Bu hastalıkta nükleotid eksizyon tamirinde bozukluk olup, bu kişilerde zedelenmiş olan DNA onarılamaz. Bunun sonucunda birçok mutasyon olur ve deri kanserleri gelişir. Bu hastalığın en sık rastlanan şeklinde UV’ye özgün endonükleaz (UV’ye özgün ABC ekzinükleaz) eksiktir.



E) DNA polimeraz e



İnsanda, mismatch tamir sistemindeki bozukluk, herediter nonpolipozis kolon kanserine yol



hücrelerde mitokondriyal DNA sentezinde görev alan enzim DNA polimeraz gamadır. Ökaryotik



açmaktadır.



Ataksia-Telenjiektazi, x-ışınlarının yaptığı hatalara karşı artmış bir duyarlılık olup,



P r o k a r y o t ik v e Ö k a r y o t ik D N A



onarılamaması sonucu gelişen, serebellar ataksi ve lenforetiküler malignitelerle seyreden bir hastalıktır.



p o lim e r a z la r ın k a r ş ıla ş t ır ılm a s ı



E. coli



M em eli hücresi



Başlıca g ö re vi



DNA polimeraz I



Primerteri uzaklaştırıpdoldurmak, DNA sentezi ve tamirinde oluşan boşlukları doldurmak



DNA polimeraz II



DNA hata kontrolü (?) ve onarımı Polimeraz beta



DNA tamiri



Polimeraz gama



Mitokondriyal DNA (mt DNA) sentezi



DNA polimeraz III



Polimeraz epsilon



DNA zincir uzaması, DNA hata kontrolü ve onarımı



DNA primaz (DnaG)



Polimeraz alfa



DNA primerlerinin sentezi



Polimeraz delta



Okazaki fragmanlarında (kesikli zincirde) zincir uzamasını sağlar



Doğru cevap: C



Nükleotid eksizyon onarım bozukluğu ve artmış cilt kanseri ile seyreden hastalık hangisidir?



Doğru cevap: D



9.



Aşağıdakilerden hangisi transkripsiyon başlan­ gıç noktalarından biri değildir? A) Pribnovv box C) CG zengin bölgeler



B) - 35 dize D) CAAT kutusu



E) Shine-Dalgarno dizesi



Shine-Dalgarno dizesi: E.coli’de yer alır ve 5’UAGGAGG-3’ nükleotid dizesini içerir. Bu dize mRNA molekülünde ilk amino asiti kodlayan AUG kodonundan yaklaşık 6-10 baz önce 5’ ucuna doğru bir yerleşim gösterir. 30S ribozomal biri­ min 16S’lik rRNA’sının 3’-ucuna yakın bir yerinde “Shine-Dalgarno" dizesine komplementer bir nükleotid dizesi bulunur. Böylece mRNA’nın 30S ribozomal alt ünite bağlanması hızlanır.



I PRO KARYO TİK TRANSKRİPSİYON BAŞLANGIÇ NOKTALARI:



Pribnovv box: 5’-TATAAT-3’ bazlarından oluşmuş, 6 bazlık bir dizedir. Transkripsiyonun başlangıç noktasından yaklaşık olarak 10 baz önce yer­ leşmiştir. Bu nedenle - 10 dize de denilir. - 35 dize: 5-TTGACA-3' baz dizesinden oluşur ve transkripsiyonun başlayacağı bazda 35 baz önce (sola doğru) yerleşmiştir. Bu bölgede RNA polimerazın sigma (o) alt birimi tarafından tanınır. Ö K A R Y O T L A R D A Transkrip siyo n B A ŞLA N G IÇ N O K TALA R I:



- 25 baz dizesi: “TATA kutusu veya Hogness box“ adı da verilir. TATATAAbazlarından oluşur. Sentezin başlama noktasında 25 baz önce yer alır.



CAAT kutusu: Başlangıçtan itibaren 70 baz çift uzaklıktadır.



CG zengin bölgeler: Bu baz dizeleri başlangıçtan - 40 ve - 100 arasında yer alır.



Histonlar, DNA’nın uygun şekilde katlanmasını sağlayan özel proteinlerdir. H1, H2A, H2B, H3 ve H4 olmak üzere toplam 4 sınıfı vardır. Her nükleozomun orta kısmında her birinden ikişer tane olmak üzere H2A, H2B, H3, H4 proteinleri bulunur. H1 molekül ağırlığı en fazla olan histon olup nükleozomun arasına yerleşir, nükleozomun merkezinde yoktur. Nükleozomların daha yoğun yapılar halinde paketlenmesine yardımcı



olur.



DNA’dan en kolay ayrılan histon proteini H l’dir. DNA histonların etrafında sarıldıkça nükleozom, sonra nükleoflaman ve en sonunda kromozom şeklinde paketlenerek nükleusa girer. daha



Histon proteinleri aynı zamanda DNA’nın farklı zamanlarda farklı bölgelerinin ekspresyonunu sağlayan düzenleyici moleküllerdir. Histonlar bu düzenleyici etkilerini asetilasyon, metilasyon, fosforilasyon vb posttranslasyonel modifikasyonlara uğrayarak gösterir. Doğru cevap: A



Doğru cevap: E



12. Mitokondriyal DNA ile ilgili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğru değildir? 10. Histon proteinler yapılarındaki hangi amino asitler sayesinde DNA üzerinde bulunan fosfat­ lar ile iyonik bağ kurar?



A) Maternal kalıtım gösterir B) Replikasyon tek bir orijinden başlar. C) DNA polimeraz gama enzimi ile replike olur.



A) Serin - treonin



B) Tirozin - triptofan



D) Mitokondriyal DNA birden fazla kopya içerir.



C) Arjinin - lizin



D) Sistein - metionin



E) Mitokondriyal DNA lineer yapıdadır.



E) Aspartat - glutamat



Histonlar, DNA’nın uygun şekilde katlanmasını sağlayan özel proteinlerdir. Histonlar çok miktarda lizin ve arginin içerdikleri için, fizyolojik pH’da pozitif yüklüdür. Histonlar, pozitif yüklü oldukları için, negatif yüklü fosfat grupları sayesinde DNA ile iyonik bağlar kurarlar. Böylece DNA, histonun etrafına uygun şekilde paketlenir ve kromatin yapıyı oluşturur. DNA histonların etrafında sarıl­ dıkça nükleozom, daha sonra nükleoflaman ve en sonunda kromozom şeklinde paketlenerek nükleusa girer.



Doğru cevap: C



11. Aşağıdaki histon (H) proteinlerinden nükleozomun yapısına katılmayan, molekül ağırlığı en fazla olan ve yapısında en fazla amino asit bulunduran hangisidir? A )H 1



B) H2A



C )H 2B



D) H3 E) H4



DNA’nın büyük kısmı nükleusta bulunmasına karşın, insan mitokondrisi DNA molekülünden 2-10 kopya içerir. Bunlar total hücre DNA’sının %1 kadarını oluşturur. Mitokondriyal DNA replikasyonu nükleus DNA’sından bağımsız olup DNA polimeraz gama tarafından sentezlenir. insanlarda nükleus DNA’sı lineer yapıda olmasına karşın, mitokondri DNA’sı halkasal ve çift sarmallıdır; bir ağır (H) ve bir hafif (L) zincir içerir. Mitokondri DNA’sı intron da içermez bu açılardan prokaryot DNA’sına benzer. Mitokondri DNA’sı replike olurken yine prokaryotik organizmalara benzer şekilde tek bir replikasyon orijininden başlar. Zigot oluşumu sırasında mitokondrilerin tümünün ovum tarafından sağlanması nedeniyle, Mendeliyen olmayan maternal kalıtım göstermesi insan mt DNA’sının en önemli özelliğidir. Kuramsal olarak hasta anne bu hastalığı tüm çocuklara aktarır, fakat sadece kızlar bu hastalık için taşıyıcıdır.



Doğru cevap: E



N U K L E IK A SİT L E R



353



13. Protein sentezi sırasında yarım kalmış, kesik proteinler oluşmasına neden olan mutasyon aşağıdakilerden hangisidir? A) Yanlış anlamlı mutasyon B) Anlamsız mutasyon C) Çerçeve kayması mutasyon



D) İnsersiyon E) Transversiyon



Protein sentezi mutasyonlar:



sırasında



görülen



başlıca



Baz değişimleri: En sık karşılaşılan mutasyonlardır. İki tipi bulunur.



Transisyon: Bir pürin —» pürinle veya bir pirimidin-* başka bir pirimidinle yer değiştirir. Transversiyon: Pürin—► pirimidinle pirimidin—>pürinle yer değiştirir.



veya



Mesajcı RNA zincirinde bir nükleotid bazının değişmesi sonucu (nokta mutasyonu) aşağıda anlatılan 3 durumdan biri ortaya çıkar.



Sessiz mutasyon: Değişmiş bazı içeren kodon yine aynı amino asiti kodlar. Örneğin; serin amino asidinin kodonu normalde UCA bazlarını içerir. Eğer bu kodonda son baz U olursa (UCU olacaktır), sonuç pek değişmez. Çünkü UCU kodonu da serin amino asidin kodlar. Bu nedenle buna “sessizmutasyon” denmektedir.



oluşturan üçlü baz dizeleri ayrılmamıştır. Bazlar devamlı bir şekilde yazılmışlardır. Kodonun bittiği veya başladığı yere ait bir işaret yoktur.



Örneğin; kodda bazlar 1-2-3-4-5-6-7-8-9...... şeklinde yazılmıştır. Ama bunlar aslında 1-2-3/45-6/7-8-9A.. şeklinde okunurlar. Eğer bu devamlı şekilde yazılmış baz dizesinden bir veya daha fazla nükleotid çıkar (delesyon) veya eklenirse (insersiyon) buna çerçeve-kayması mutasyon denir. Örneğin; yukarıda verilen örnekte aradan 3. nükleotid kaybolursa baz dizeleri 1-2-4/5-6-7/8-910/... şekline dönüşür. Bunun sonucunda hatanın olduğu yerden itibaren tüm üçlü bazların okunuşu değişir. Sonuçta mutasyon olan noktadan sonraki amino asit dizesi tamamen değişebilir. En tehlikeli mutasyon şekli budur. Eğer mutasyon sonucu 3 nükleotid eklenmişse, peptide yeni bir amino asit eklenir veya 3 nükleotid çıkarsa, peptidden de bir amino asit kaybedilir. Böyle durumlarda genetik kod’un çerçevesi kaymaz. Doğru cevap: B



14. Ökaryotik bir hücrede heterojen nükleer RNA’nın işlenmesi sürecinde gerçekleşen splicing işlemi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangi­ si doğru değildir? A) Ribozoma bağlanmayı sağlar. B) Gen içindeki intron sayısından etkilenmez. C) Messenger RNA’nın boyunu kısaltır.



Yanlış (missense) mutasyon: Baz değişikliği olan kodon normal amino asidinden farklı, başka bir amino asiti kodlar. Örneğin; serin kodonunda (UCA) ilk baz değişirse ve CCA olursa, bu kodon prolin amino asitini kodlar. Yanlış bir amino asitin kodlanmasına, yanlış mutasyon denir. Örnek hemoglobin A nın beta zincirinde 6. amino asit olan glutamat yerine, (GAA —>GUA veya GAG—► GUG) valin geçmesi ile oluşan orak hücreli anemi (HbS) verilebilir.



Anlamsız (nonsense) mutasyon: Baz değişikliği sonucu amino asit kodlayan bir kodon, sonlanma kodonu haline gelebilir. Örneğin, serin kodonunda (UCA) ikinci baz değişir ve C yerine A gelirse UAA kodonu oluşur. Bu bir sonlanma kodonudur ve translasyon bu noktada durur. Uygun olmayan bir yerde sonlanma kodonu oluştuğu için, protein sentezi zinciri tamamlanmadan sonlanır dolayısı ile kesik (=truncated) proteinler sentezlenir. buna “anlamsız mutasyon” denilir.



Çerçeve kayması (frame-shift) mutasyon: Genetik kod belirli bir başlangıç noktasından okunmaya başlar. Başlangıcından sonra baz dizeleri devamlı bir şekildedir. Genetik kod sisteminde kodonları



D) Küçük nükleer ribonükleoproteinler (snRNP) görev alır. E) Protein çeşitliliğine imkan sağlar.



Messenger RNA’larda (mRNA) posttranskripsiyonel modifikasyon: RNApolimeraz II tarafından çekirdekte sentezlenen RNA molekülüne primertranskript veya heterojen nüklearRNA(hnRNA)’da denilmektedir. hnRNA’lar sitozolik mRNA’da bulunan dizeleri de içerir. Bir seri modifikasyon sonrası olgun sitoplazmik mRNA’lar oluşur.



5’ Ucunda 7-metil guanozin şapka oluşumu: Bu hnRNA’da oluşan ilk oluşan değişimdir. Şapkayı 7-metilguanozin oluşturur. Guanin’in metilasyonu



sitoplazmada 7-metil transferaz enzimi ile Sadenozil metyoninden sağlanır. Bu şapka hem translasyonun başlamasına yardımcı olur hem de 5’ ucunu ekzonükleaz saldırıya karşı koruya­ rak mRNA’nın dayanıklılığını artırır. Poli-A kuyruğu eklenmesi: mRNA’nın 3’ ucuna poli A polimeraz tarafından 40-200 adet adenin nükleotidi eklenir. Bu poli-A kuyruğu, 3’ ucunu ek-



zonükleaz aktiviteye karşı koruyarak mRNA’larm dayanıklılığını artırır ve nukleusdan çıkışlarını hızlandırır. mRNA sitozole girdikten sonra poli-A kuyruğu gittikçe kısaltılır.



İntronların uzaklaştırılması: hnRNA’da intronlar (protein kodlamayan bölgeler) ve eksonlar (protein kodlayan dizeler) diye adlandırılan iki kısım bulunur. Pre mRNA’dan intronlar uzaklaştırılır, ekzonlar birleştirilir ve olgun mRNA oluşur. Splicing: Ekzonların birleştirilmesine splicing denir. Bu işlemde, genellikle snRNA’ların prote­ inlerle birleşmiş hali olan snRNPs (small nüklear ribonükleoprotein partikülleri) aracılığı ile iki ekzon



birbirine birleştirilir. Bazen ekzonlar farklı varyasyonlar ile birleştirilir. Bu şekilde aynı proteinin farklı bir varyantını kodla­ yan mRNA oluşur. Bu olaya ise alternatif splicing denir. Buna en güzel örneklerden biri topomiyozindir. Tropomiyozini kodlayan pre-mRNA tüm kas dokularında aynıdır. Ancak pre-mRNA’dan alternatif splicing ile mRNA oluşumu sırasında dokuya spesifik tropomiyozinler sentezlenir.



RNA polimeraz III, tRNA’ları sentezleyen enzimdir. Prokaryotik ve ökaryotik tRNA’larda öncül mole­ küllerden sentezlenir. Ayrıca tRNA’lara “nükleotidil transferaz” enzimi ile 3’ dizesinin ucuna (amino asit bağlayıcı kol) 5’-CCA-3’ dizesi takılır. Bu yapı her tRNA’da standarttır. Aminoaçil-tRNA sentetazlar: Bu enzimler amino asitlerin kendi tRNA’larına bağlanmasını sağlar. Her amino asit ve tRNA’sı için kendine özgü bir aminoaçil-tRNA sentetaz enzimi vardır (Şekil 8-24). İki aşamalı bir reaksiyonla amino asitin tRNA’sına -3’ ucundaki adenine kovalan olarak bağlanması sağ­ lanır. Bu reaksiyon için ATP ve magnezyum gerek­ lidir. ATP —*■AMP+PP olacak şekilde parçalanır.



Aminoasit AminoaçiltRNA sentetaz



ATP



CD C



PPi— 2Pi



©



AMP-Amino asit



Doğru cevap: A



15. Küçük nükleer ribonükleoproteinlere (snRNP) karşı otoantikorlar hangi hastalığa özgüdür? A) Beta talasemi B) Pernisiyöz anemi C) Sistemik Lupus Eritematozus



D) Kseroderma pigmentozum E) Herediter nonpolipozis kolon kanseri Otoimmun ve genellikle ölümcül seyreden bir hastalık olan Sistemik Lupus Eritematozus’ta, snR N P’lere karşı otoantikorlar gelişir, p-talasemi, p-globin zinciri için gerekli olan mRNA’nın sentezi sırasında ekzonların hatalı birleştirilmesi ile giden kalıtsal bir hastalıktır.



Doğru cevap: C



16. Aktive edilen bir amino asit tRNA tarafından nasıl taşınır? A) D loop kolunda adenin nükleotidine bağlanarak. B) tRNA’nın 3’ ucunda adenin nükleotidine bağla­ narak. C) tRNA’nın 5’ ucunda sitozin nükleotidine bağla­ narak.



D) tRNA’nın 3’ ucunda sitozin nükleotidine bağla­ narak.



E) tRNA’nın 5’ ucunda adenin nükleotidine bağla­ narak.



Aminoaçil-tRNA sentetaz enzimleri substratlarına (amino asit ve tRNA) son derece özgüldür. Ken­ dine ait olmayan amino asit ve tRNA’larla raksiyona girmezler. Böylece kodlama hataları engellenmiş olur.



Doğru cevap: B



N U K L E IK A S İT L E R



35 5



356



N U K L E IK A S İT L E R



17. Aşağıdakilerden açıklar?



hangisi



VVobble



hipotezini



A) mRNA molekülüne birden fazla ribozomun bağ­ lanması. B)



RNA üzerindeki kodonların üst üste çakışma­ dan okunması.



C) Birden fazla dur kodonunun olması. D) Bazı amino asitlerin birden fazla tRNA molekülü tarafından taşınması. E) Bazı tRNA antikodonlarının birden fazla kodon tarafından tanınması.



Antikodon kolu: Bu kolda mRNA’daki kodona karşılık gelen nükleotid dizesi vardır. Antikodon tRNA’nın özgünlüğünden sorumludur. mRNA’ daki her bir amino asit kodonuna özgü bir tRNA olsaydı, 61 çeşit tRNA olması gerekirdi. Oysa tRNA çeşidi yaklaşık 45’tir. Sebebi de, aynı antiko­ don bölgesine sahip olarak hazırlanan tRNA’ların, verilen amino asitlere uyumlu olarak birden çok kodonu tanıma yeteneğinde oldukları gösterilmiştir. Kodonların 3. pozisyonundaki baz ile onun antikodonundaki eşi olan 1. baz arasında standart olmayan bir baz eşleşmesi veya VVobble özelliği nedeniyle bir tRNA çok sayıda kodonu tanıyabilir.



RNA polimeraz III: Başlıca ürünü tRNA, 5S rRNA gibi küçük RNA’lardır. a-Amanitin ile inhibisyona orta derecede duyarlıdır. Bazı antibiyotikler, RNA sentezini inhibe ederek, hücre çoğalmasını önlerler. Örneğin; rifampin prokaryotik RNA polimerazın (3-alt birimine bağlanarak ilk fosfodiester bağının oluşmasını engeller. Böylece transkripsiyonun başlamasını inhibe etmiş olur. Rifampin tüberküloz tedavisinde kullanılan bir ilaçtır.



RNA polimeraz II inhibitörleri: Bu enzim DNA kalıbına karşılık mRNA’nın sentezlenmesini sağlar. Alfa-amanitin ile inhibe olur. a-Amantin “amanita phalloides" adlı zehirli bir mantarda sentezlenen potent bir toksin’dir. a-Amanitin, RNA polimeraz ll'ye sıkıca bağlanır. Böylece mRNA sentezini ve sonuçta da protein sentezini inhibe eder. Doğru cevap: B



19. Ökaryotik bir hücrede DNA replikasyonu sıra­ sında lider zincir sentezinden esas sorumlu olan enzim hangisidir? A) DNA polimeraz alfa



B) DNA polimeraz beta



C) DNA polimeraz delta D) DNA polimeraz epsilon Bu konuda en değişken tRNA, VVobble pozisyo­ nunda inozin (I) bulunduran tRNA’lardır. İnozin, bir guanin analoğu olup 2. karbon atomunda amino grubu taşımaz. tRNA antikodonu VVobble pozis­ yonundaki inozin ile başarılı bir şekilde adenin, sitozin veya urasil ile eşleşebilir. Örneğin, tRNA antikodonu 3’-CCI-5’ olan bir tRNA; 5-GGU-3’, 5’-GGC-3’ ve 5 -GGA-3’ şeklindeki mRNA kodonlarına uyup, glisin amino asitini protein sentezine katabilir.



E) DNA polimeraz gamma



Ökaryotik bir hücrede DNA replikasyonu sırasında lider zincir sentezinden sorumlu enzim DNA poli­ meraz epsilondur. P r o k a r y o t ik v e Ö k a r y o t ik D N A p o lim e r a z la r ın k a r ş ıla ş t ır ılm a s ı



E. coli



Doğru cevap: E



18. M antar zehiri olan alfa-amanitin aşağıdaki etki­ lerden hangisine neden olur?



Primerleri uzaklaştırıpdoldurmak, DNA sentezi ve tamirinde oluşan boşlukları doldurmak



DNA polimeraz II



DNA hata kontrolü (?) ve onanmı Polimeraz beta



DNA tamiri



Polimeraz gama



Mitokondriyal DNA) sentezi



DNA polimeraz III



Polimeraz epsilon



DNA zincir uzaması, DNA hata kontrolü ve onanmı



DNA primaz (DnaG)



Polimeraz alfa



DNA primerlerinin sentezi



Polimeraz delta



Okazaki fragmanlarında (kesikli zincirde) zincir uzamasını sağlar



B) RNA polimeraz II inhibisyonu C) Prokaryotik RNA polimerazın inhibisyonu



D) mRNA’nın poliadenilasyonu’nun inhibisyonu RNA polim eraz I: Temel ürünü rRNA’lar dır. aAmanitin ile inhibe olmaz.



Başlıca görevi



DNA polimeraz I



A) RNA polimeraz I inhibisyonu



E) DNA polimeraz III inhibisyonu



Memeli hücresi



RNA polimeraz II: mRNA ve bunların öncüllerini (hnRNA) ve küçük nüklear RNA’ları (snRNA) sen­ tezler. RNA polimeraz II, a-amanitin ile inhibisyona en duyarlı RNA polimerazdır.



Doğru cevap: D



DNA



(mt



20. Mitokondriyal D N A ile ilgili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğru değildir?



A) Maternal kalıtım gösterir. B) İntronlar bulunmaz. C) Nükleus DNA’sından bağımsız çoğalır. D) Mutasyonlar nükleus DNA’sına kıyasla daha sık



6- Standart genetik koddan farklıdır. Örneğin standart kod tablosunda sonlanma kodonu olan 5’-UGA-3’ mtDNA’da triptofana karşılık gelirken, standart kod tablosunda arjinine karşılık gelen 5’-AGG-3’ ve 5-A G A -3’ mitokondride sonlanma kodonu olarak yer alır.



Doğru cevap: E



görülür. E) Elektron transport zincirindeki tüm oksidasyon enzimleri mitokondriyal DNA tarafından sentezlenir. DNA’nın büyük kısmı nükleusta bulunmasına karşın, insan mitokondrisi küçük, halkasal, çift sarmalli DNA molekülünden 2-10 kopya içerir. Bunlar total hücre DNA’sımn %1 kadarını oluşturur. Mitokondriyal DNA replikasyonu nükleus DNA’sından bağımsız olup DNA polimeraz gama tarafından sentezle-



nir. Zigot oluşumu sırasında mitokondrilerin tümü­ nün ovum tarafından sağlanm ası nedeniyle, Mendeliyen olmayan maternal kalıtım göster­ mesi insan mt DNA’sının en önemli özelliğidir. Kuramsal olarak hasta anne bu hastalığı tüm çocuklara aktarır, fakat sadece kızlar bu hastalık için taşıyıcıdır.



İnsan mitokondriyal DNA’sınm yapı ve özellikleri:



21. Prokaryotik bir hücrede mRNA’daki ShineDalgarno dizesinin komplementeri olan dizeyi içeren ribozomal RNA formu hangisidir? A) 5S



B) 5,8S



C )1 6 S



D )1 8S E) 23S



Shine-D algarno dizesi: E.coli’de yer alır ve 5’U A G G A G G -3’ nükleotid dizesini içerir. Bu dize mRNA molekülünde ilk amino asiti kodlayan AUG kodonundan yaklaşık 6-10 baz önce 5’ ucuna doğru bir yerleşim gösterir. 30S ribozomal birimin 16S ’lik rR N A ’sının 3’-ucuna yakın bir yerinde “S h in e -D a lg arn o “ dizesine kom plem enter bir nükleotid dizesi bulunur. Böylece mRNA’nın 30S ribozomal alt ünite bağlanması hızlanır.



Doğru cevap: C



1- Halkasal ve çift sarmallıdır; bir ağır (H) ve bir hafif (L) zincir içerir. Mitokondri DNA’sı intron da içermez bu açılardan prokaryot DNA’sına benzer.



2- Solunum zincirinin (ETZ) 67 tane olan protein



alt biriminden 13 tanesini kodlar.



22. İnterkalasyon yapan ajanlar hangi mutasyona yol açarlar?



DNA



üzerinde



A) Yanlış anlamlı mutasyon B) Anlamsız mutasyon C) Timin dimerleri



Kompleks I, NADH dehidrogenazın 7 alt birimi,



D) Çerçeve kayması mutasyon



Kompleks lll’ün sitokrom b’si,



E) Transversiyon



Kompleks IV olan sitokrom oksidazın üç alt birimi,



DNA'da m utasyon yapan başlıca m ekanizm a­ lar:



Kompleks V olan ATP sentazın iki alt birimi, mt DNA tarafından kodlanır. Dikkat edilirse ETZ komponentlerinden komp­ II olan süksinat dehidrogenaz hariç diğer komplekslere (Kompleks I, III, IV ve V ) ait pro­ teinlerinin bir kısmı mtDNA tarafından kodlanmaktadır. Kompleks II, tamamen nükleer DNA tarafından kodlanmaktadır.



leks



3- Büyük (16S) ve küçük (12S) mt ribozomal RNA’ları kodlar. 4 - 22 adet m t tran s fe r tR N A ’yı kodlar.



5- Mt DNA, nüklear DNA’ya kıyasla 5-10 misli daha yüksek bir mutasyon oranına sahiptir.



Radyasyon; UV ışık (200-400 nm): Komşu pirimidinler, özellikle de timinler arasında dimerizasyona yol açar. Bu mutasyon DNA’da yapı bozukluklarına yol açarak replikasyon ve transkripsiyonu engeller. İyonizan radyasyon; x-ışınları veya gama-ışınları DNA’da pürin halkasının açılması, depürinasyon ve fosfodiester bağının yıkılması gibi ciddi hasarlara yol açar. Örneğin ataksia-telenjiektazi, x-ışınlarınm yaptığı hataların onarılamaması sonucu gelişen, serebellar ataksi ve lenforetiküler maligniteler ile seyreden bir hastalıktır.



N Ü K L E İK A S İT L E R



357



35 8



Kimyasal mutajenler: N U K L E IK A S İT L E R



Baz analogları: Bunlar DNA'nın yapısına girer. Bunlar replikasyonun sonlanmasına veya hatalı eşleşmelere yol açarlar.



Hidroksiüre (hidroksikarbamid) ve gemsitabin, ribonükleotid redüktazı inhibe ederek etki gösteren kemoterapötik ajanlardır. Doğru cevap: C



Alkilleyici olmayan ajanlar: Formaldehit, amin grupları ile etkileşerek DNA, RNA ve proteinlerde çapraz bağlanmalar yapar.



Hidroksilamin, guaninin komplementeri sitozini etkileyerek adenine çevirir. Bu değişiklik transversiyona yol açar.



24. Adenozin deaminaz enziminin düzenlediği ba­ samakta oluşan ürün aşağıdakilerden hangisi­ dir?



A) Adenozin



B) İnozin D) Ksantin



C) Hipoksantin



E) Ürik asit



Nitröz asit, sitozin, adenin ve guanine etki ederek sırasıyla urasil, hipoksantin ve ksantin oluşumuna yol açar.



Alkilleyici ajanlar: DNA’da guaninle etkileşir ve replikasyonda guaninin yanlış eşleşmesine yol açar. Ör. busulfan, sisplatin, siklofosfamid vb.



Interkalating ajanlar: Replikasyonu dağıtırlar. Örneğin akridinlerçerçeve kayması mutasyonuna yol açarlar. Bilinmeyen mekanizma ile bu maddeler replikasyon sırasında bir veya daha fazla yeni baz çiftinin eklenmesine yol açarlar.



Pürinlerin yıkımında görev alan adenozin deaminaz enzimi adenozini —> inozine çeviren bir enzimdir, insanlarda pürin’lerin katabolizması sonucu oluşan son ürün ürik asittir. Primatların dışındaki memelilerde ürik asit —> allantoine oksitlenir. Allontoin ise bazı memelilerde üre hatta amonyağa kadar parçalanabilir.



Doğru cevap: B



25. Primidin sentezinde yer alan enzimlerden han­ gisi sitozolik değildir?



Doğru cevap: D



23. Aşağıdakilerden hangisi ribonükleotid redüktazı inhibe eder? A) Tioredoksin



B) NADPH



C) Deoksi ATP (dATP)



D) Glutatyon



E) Selenyum Ribonükleotid redüktaz; nükleozid disfosfatları (ADP, GDP, CDP ve UDP) özgün olarak deoksi şekillerine; dADP, dGDP, dCDP ve dUDP indirger. Bunun için öncelikle tioredoksin adı verilen indirgeyici bir ajan gereklidir. Tioredoksinin işlev görebilmesi için, indirgenmiş şekline dönmesi gereklidir. Burada indirgeyici güç olarak NADPH kullanılır ve bu reaksiyonu tioredoksin redüktaz enzimi düzenler. Tioredoksin redüktaz ve glutatyon peroksidaz gibi enzimlerin aktif merkezlerinde selenosistein yer alır. Adenozin deaminaz eksikliğinde, T-lenfositlerde dATP birikirken, pürin nükleozid fosforilaz eksikliğinde ise dGTP artışı olur. dATP ve dGTP, ribonükleotidleri deoksiribonükleotidlere çeviren ribonükleotid redüktaz enziminin tüm katalitik aktivitesini inhibe eder. DNA sentezi ve hücre



A) Karbamoil fosfat sentetaz II B) Aspartat transkarbamoilaz C) Dihidro orataz



D) Dihidrorotat dehidrogenaz E) Orotik asit fosforibozil transferaz Pirimidin nükleotidlerin de novo sentezinde yer alan bütün enzimler sitozolik olmasına rağmen dihidroorotat dehidrogenaz mitokondriyal bir enzimdir.



Doğru cevap: D



26. Dihidrorotat dehidrogenazı inhibe ederek etki eden antiromatizmal ajan aşağıdakilerden han­ gisidir? A) Leflunomid



B) Metotreksat D) Diflorometil ornitin



C) Florourasil



E) Mikofenolik asit Leflunomid, pirimidin nükleotidlerinin sentezinde yer alan dihidroorotat dehidrogenaz enzimini inhibe ederek etki eden bir ilaçtır.



bölünmesi engellenir. Folik asit analoğu olan metotreksat—* dihidrofolat



redüktazı inhibe eder.



5-florourasil gibi dUMP analogları timidilat sentaz inhibitörleridir. DNA sentezi için gerekli timin nükleotidleri azaltır.



29. Ras onkogenlerin plazma membranına bağlan­ masını sağlayan posttranslasyonel modifikas­ yon aşağıdakilerden hangisidir? B) Metilasyon



dekarboksilaz



A) Fosforilasyon



enzimin potent bir inhibitörüdür. Bu ilaç kolon, mesane meme, karaciğer, cilt ve mide kanserinde denenmektedir.



C) Hidroksilasyon



Diflorometil



ornitin,



OMP



D) Farnezilasyon



E) Glikozilasyon



İzoprenilleme



Mikofenolik asit —►İMP dehidrogenaz inhibitörü bir ilaçtır.



Doğru cevap: A



(prenilasyon): Kolesterol biyosentezi sırasında oluşan geranil pirofosfat ve farnezil pirofosfat gibi izopren birimleri çeşitli proteinlere eklenebilir. İzopren birimleri proteindeki sistein kalıntılarına bağlanır. Örneğin Ras proteinleri, Ras onkogenler, proto onkogenler ve G proteinleri.



27. Down sendromu klinik bulguları ile başvuran bir hastada tanıyı desteklemede en yardımcı olan moleküier biyoloji tanı yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? A) Southern blothing B) Northern blothing C) VVestern blothing



D) Floresans in situ hibridizasyon (FÎSH) E) Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR)



Down sendromunun kesin tanısı analiziyle yapılır. Postnatal tanı



karyotip



periferik kandan, prenatal tanı koryon villüs örneklemesi, amniyosentez veya kordosentez yöntemleri ile alınan fetal hücre kromozomlarından sitogenetik ve/veya moleküier yöntemlerle yapılır. FİSH hızlı tanı için kullanılabilirken hem prenatal hem de postnatal tanıda yeri vardır.



FİSH Analizi: Bu test kromozomun belirli bir bölgesini floresan DNA probları kullanarak saptar. FİSH analizi kromozomun kaybolan ya da ekstra ilave olan küçük parçalarını bulabilir. Bu küçük değişiklikler karyotip testiyle gözden kaçabilmektedir. Doğru cevap: D



28. Aşağıdaki enzimlerden hangisi karaciğerde yer almaz? A) Gliserol kinaz C) Aldolaz B



B) Tiyoforaz D) Asetil KoA karboksilaz E) Glukokinaz



Keton cisimlerini sentez yeri karaciğer iken, karaciğerde tiyoforaz enzimi (süksinil KoA: asetoasetat KoA transferaz) bulunmadığından karaciğer keton cisimlerini yakıt olarak



kullanamaz. Doğru cevap: B



Ras yolağı, KML ile yakından ilişkilidir. Genetik ve biyokimyasal veriler, Ras aktivasyonunun BCR/ ABL tarafından sağlanan lökomojenik dönüşümde önemli rol oynadığını göstermiştir. Bu fibroblast ve hematopoetik onkogenik dönüşüm için temeldir. Ras’ın doğru fonksiyon görmesi prenilasyona bağlıdır. Prenilasyon, membran hedeflenmesini ve proteinlerin plazma hücresi membranına bağlanmasını sağlar. Ras onkogenlerin prenilasyonu, farnesil transferaz tarafından kataliz edilir.



Doğru cevap: D



30. Aşağıdakilerden hangisi geri dönüşlü bir post­ translasyonel modifikasyondur? A) Sinyal peptidin kaldırılması B) Prolin kalıntılarının hidroksillenmesi C) Zimojenlerin proteolitik kısalması



D) Serin kalıntılarının fosforillenmesi E) Karboksilaz enzimlerinin biyotinlenmesi Polipeptid zincirlerinin çoğunda kovalan modifikasyonlar meydana gelir. Bu değişimler ya polipeptid zinciri ribozom üzerindeyken veya sentez tamamlanıp ribozomdan ayrıldıktan sonra olabilir. Değişimler translasyon başladıktan sonra ortaya çıktığı için, bunlara “post-translasyonel



(translasyon



sonrası)



modifikasyonlar”



denmiştir. Post-translasyonel modifikasyonlara ait bazı örnekler şunlardır.



Fosforilasyon: Proteinin yapısında bulunan serin, treonin ve tirozin amino asitlerinin hidroksil grup­ larında fosforilasyon görülür. Bu fosforilasyon reaksiyonlarını bir grup protein kinaz enzimleri katalizler. Defosforilasyonu ise protein fosfataz’lar gerçekleştirir. Fosforilasyon sonucu proteinin fonksiyonel aktivitesi artabilir veya azalabilir. Pro­ tein yapısında fosforlanan en önemli amino asit “SERİN”dir.



36 0



N U K L E IK A SİT L E R



Ras proteinlerin doğru fonksiyon görmesi prenilasyona bağlıdır. Prenilasyon, membran hedeflenmesi­ ni ve proteinlerin plazma hücresi membranına bağ­ lanmasını sağlar. Ras onkogenlerin prenilasyonu, farnesil transferaz tarafından kataliz edilir.



Doğru cevap: B



32. Aşağıdakilerden hangisi DNA polimeraz III enzi­ minin bir özelliği değildir? A ) Primerin serbest 3’OH grubuna nükleotidleri ek­ ler.



B) Proofreading (doğru okuma) aktivitesi vardır.



r



C) Fosfodiester bağını katalizler.



Kısaltma:



Hücre



dışına



salgılanmak



üzere



sentezlenen proteinlerin çoğu önce büyük, öncül moleküller halindedir. Bu öncül moleküller hücre içinde inaktiftirler. Özelleşmiş bazı endoproteaz enzimleri ile protein zincirlerinden bazı kısımlar uzaklaştırılır. Böylece aktif protein molekülü oluşur ve hücre içinde farklı yerlerde gerçekleşebilir. Örneğin; pankreatik birzimogen olan tripsinojen, ince bağırsaklarda kısaltılarak aktif tripsin haline



dönüşür. Sinyal peptid kaybı: Bazı sentezlenen proteinlerde amino terminal uçta 15-30 amino asit’lik bir sinyal peptid bulunur. Sinyal peptid proteinin hücreden kullanılacağı yere ulaşmasını sağlar ve spesifik peptidazlarla uzaklaştırılır. Örneğin insülin'den sinyal peptitin ayrılması.



Hidroksilasyon: Kollajenin a-zincirlerinde bulunan prolin ve lizin amino asitleri endoplazmik retikulum’da hidroksillenir. İdrarda OH-prolin artışı kemik harabiyetinin göstergesidir. Diğer kovalan modifikasyonlar: Bunlar arasında bir proteinin fonksiyonel aktivitesi için gerekli olan modifikasyonlar sayılabilir. Örneğin; bir vitamin olan biyotinin prostetik grup olarak karboksilaz enzimlerine kovalan bağlanması. Doğru cevap: D



31. Proteinlere posttranslasyonel modifikasyonla lipidlerin eklenmesi genellikle hangi amino asit üzerinden sağlanır? A) Metiyonin C) Asparjin



B) Sistein D) Serin E) Glutamat



İzoprenil



birimlerin



eklenmesi



(prenilasyon): Kolesterol biyosentezi sırasında oluşan izopren birimleri çeşitli proteinlere eklenebilir. İzopren bi­ rimleri proteinlerdeki sistein kalıntılarına bağlanır. Örneğin Ras proteinleri, Ras onkojenler, proto onkojenler ve G proteinleri.



D) Sentezi 5’ —> 3’ yönünde gerçekleştirir. E) Bazlar arasında hidrojen bağlarını katalizler. DNA polimeraz III: DNA zinciri uzamasından esas sorumlu olan enzimdir. RNA primerin serbest 3’ OH grubunu alıcı olarak kabul eder ve kalıp zincire uygun deoksiribonükleotidleri ekler. Yani zincir 5’—>3’ yönünde kalıp zincire antiparalel yönde uzayarak sentezlenir. Bu reaksiyonlarda substrat olarak kullanılan yapı taşları, deoksiribonükleozid trifosfat’lardır. DNA zincirin sentezlenebilmesi ve uzaması için dört deoksiribonükleozid trifosfatın (dATP, dTTP, dGTP, dCTP) hepsi ortamda bulunmalıdır. Uzayan zincire her yeni deoksiribonükleozid trifosfat takıldığında bir pirofosfat açığa çıkar. Böylece DNA zincirinde yer alan monomerler deoksinükleozid monofosfatlardır. Organizmanın yaşamını sürdürebilmesi için DNA



replikasyonunun en az hata ile gerçekleşmesi çok önemlidir. Nükleotid dizeleri doğru olmalıdır. Kalıptaki hata, ciddi ve belki de ölümcül mutasyonlar ortaya çıkarabilir. Lippincot’a göre replikasyonun doğruluğunu DNA polimeraz III enzimi sağlar. Bunu 5’->3’ aktivitesine ek olarak bulunan 3’-+



5’ ekzonükleaz



aktivitesi



ile



gerçekleştirir.



DNA polimeraz lll’te sadece 3’—>5’ ekzonükleaz aktivite vardır. Enzim nükleotid çıkarmayı 3’-> 5’ ekzonükleaz aktivitesi ile yapar ve hatalı baz eşleşmelerini ortadan kaldırır.



Baz eşlemesi: Bir sarmalda bulunan bazlar, diğer sarmalda bulunan bazlarla eşleşir. Hidrojen bağları baz çiftlerini bir arada tutar. A ve T arasında 2 tane, G ve C arasında ise 3 tane hidrojen bağı vardır. Böylece adenin daima timin’le, buna karşın sitozin’de daima guanin’le eşleşir. Bu nedenle DNA çift heliksindeki bir polinükleotid zinciri, daima diğer zincirin karşıtı ve komplementidir. Bu hidrojen bağları ve bazlar arasındaki hidrofobik etkileşimler çift heliks yapının dayanıklılığını sağlarlar. Hidrojen bağlarının oluşumunda herhangi bir enzim görev almaz. Doğru cevap: E



talasemi, (3-globin zinciri için gerekli olan mRNA’nın sentezi sırasında ekzonların hatalı birleştirilmesi



Ökaryotik bir hücrede heterojen nükleer RNA (pre-mRNA) işlenmesi ile ilgili aşağıdaki ifade­ lerden hangisi doğru değildir? A) 3' ucunda poliadenilasyon gerçekleşir.



ile giden kalıtsal bir hastalıktır.



Doğru cevap: D



B) 5' ucuna 7-metil guanozin şapkası eklenir. C) intronların çıkarılıp ekzonların birleşmesi sağ­ lanır.



D) Sitoplazmada gerçekleşir. E) İnsan hücrelerinde gerçekleşir.



34. DNA onarımında görev alan aşağıdaki enzimler­ den hangisi kullanıldığı zaman irreversibl şekil­ de bozulur ve bir daha kullanılamaz hale gelir? A) DNAglikozilaz



Ökarotik hücrelerde RNA polimeraz II tarafından çekirdekte sentezlenen RNA molekülüne primer transkript veya heterojen nüklear RNA (hnRNA)’da denilmektedir. hnRNA’lar sitozolik mRNA’da bulunan dizeleri de içerir. Bir seri modifikasyon sonrası olgun sitoplazmik mRNA’lar oluşur.



B) UV’ye özgün ekzinükleaz C) O-6-metil guanin- DNA metil transferaz



D) DNA ligaz E) AP endonükleaz



5’ Ucunda 7-metil guanozin şapka oluşumu: Bu hnRNA’da oluşan ilk oluşan değişimdir. Şapkayı



O-6-metilguanin, alkilleyici ajanlar varlığında ve yüksek oranda mutajeniktir. 0-6metilguanin DNA metil transferaz enzimi,



7-metilguanozin oluşturur. Guanin’in metilasyonu sitoplazmada 7-metil transferaz enzimi ile Sadenozil metyoninden sağlanır. Bu şapka hem translasyonun başlamasına yardımcı olur hem de 5’ ucunu ekzonükleaz saldırıya karşı koruyarak mRNA’nm dayanıklılığını artırır.



DNA’daki yanlış metillenen bazların metil gruplarını kendi sistein rezidülerine transfer ederek normal guanin oluşumunu sağlar. Bunu yaparken enzim de geri dönüşümsüz olarak baskılanmış olur ve kullanılamaz hale gelir. Bu onarımda enzimin özgünlüğü kadar sayısı da önem kazanmaktadır.



Poli-A



kuyruğu



eklenmesi:



mRNA’nın 3’ ucuna poli A polimeraz tarafından 40-200 adet adenin nükleotidi eklenir. Bu poli-A kuyruğu, 3’ ucunu ekzonükleaz aktiviteye karşı koruyarak mRNA’ların dayanıklılığını artırır ve nükleustan çıkışlarını hızlandırır. mRNAsitozole girdikten sonra poli-A kuyruğu gittikçe kısaltılır.



İntronların uzaklaştırılması: hnRNA’da intronlar (protein kodlamayan bölgeler) ve eksonlar (protein kodlayan dizeler) diye adlandırılan iki kısım bulunur. Pre mRNA’dan intronlar uzaklaştırılır, ekzonlar birleştirilir ve olgun mRNA oluşur. Splicing: Ekzonların birleştirilmesine splicing denir. Bu işlemde, genellikle snRNA’ların proteinlerle birleşmiş hali olan snRNPs (small nüklear ribonükleoprotein partikülleri) aracılığı ile iki ekzon birbirine birleştirilir. Bazen ekzonlar farklı varyasyonlar ile birleştirilir. Bu şekilde aynı proteinin farklı bir varyantını kodlayan mRNA oluşur. Bu olaya ise alternatif splicing denir. Buna en güzel örneklerden biri topomiyozindir. Tropomiyozini kodlayan pre-mRNA tüm kas dokularında aynıdır. Ancak pre-mRNA’dan alternatif splicing ile mRNA oluşumu sırasında dokuya spesifik tropomiyozinler sentezlenir. Otoimmun ve genellikle ölümcül seyreden bir hastalık olan Sistemik Lupus Eritem atozus’ta, snRNP’lere karşı otoantikorlar gelişir. Yine p-



oluşur



Doğru cevap: C



35.



D N A tamir mekanizmalarından hangisi direkt onanm a örnektir? A) 0 -6 -metil guaninin çıkarılması



B) Hasarlı bazın çıkarılması C) Nükleotid eksizyon tamiri



D) Hatalı eşleşmiş bazların düzeltilmesi E) Çift zincir kırıklarının tamiri DNA onarım mekanizmaları başlıca dört grupta incelenebilir.



1. Direkt onarım döndürülmesi



ya



da



hasarın



geri



a) Fotoliyaz ile onarım b) O-6-metilguanin onarımı c) Basit tek zincir kırıklarının ligasyonu



2. Eksizyon (kesip-çıkarma) onarımı a) Baz eksizyon onarımı b) Nükleotid eksizyon onarımı c) Mismatch (Hatalı eşleşme) eksizyon onarımı 3. DNA çift zincir kırıklarının onarımı a) Serbest Uçların Bağlanması



Homolog



b) Homolog Rekombinasyon



Olmayan



N U K L E IK A S İT L E R



33.



N U K LEIK ASİTLER



362



4. SOS onarımı: DNA hasarının yüksek oranda ol­ duğu ve diğer tamir mekanizmalarının başarılı olamadığı durumlarda devreye giren acil ce­ vap sistemidir. DNA sentezi sırasında, bir lezyonun üzerinden atlamak yerine, sistem, DNA polimerazın lezyon karşısında replikasyonu devam ettirmesini sağlar. Fakat replikasyonun doğruluğundan fedakârlık edilir. Bu nedenle hataya meğilli sistem de denir.



37. Aşağıdakilerden hangisi proteinlerin sentez sonrası modifikasyonlarına örnek değildir? A) Serin, treonin ve tirozin amino asitlerine fosfat molekülü bağlanması.



B) Glutamat amino asidine karboksil grubunun ek­ lenmesi. C) Lizin amino asidine metil grubunun eklenmesi.



D) Histidin amino asidine metil grubunun eklen­



Doğru cevap: A



mesi.



E) Sinyal dizesinin eklenmesi 36. Prokaryotik RNA polimeraz enzimi hangi subünitesi ile DNA’daki promotor bölgeyi tanır? A) Alfa



B) Beta D) Sigma subüniti



C) Beta üssü



E) Delta Prokaryotik RNA polimeraz, DNA sentezinde kullanılan RNA primerleri hariç, tüm RNA’ları sentezler. RNA polimeraz, transkripsiyona uğrayacak gen bölgesinin başında bulunan nükleotid dizesini (promoter bölge) tanır, DNA’ya bağlanır. RNA polimerazca sentezlenen birime « primer transkript» denilir.



Prokaryotik RNA polimeraz, kor (çekirdek) enzim ve sigma (o) alt biriminden oluşur. Kor enzim: 2 alfa, 1 beta (p) ve 1 beta üssü (p’) alt ünitelerinden oluşmuştur. Bu 4 alt birim 5’ -> 3’ polimeraz aktivitesinden sorumludur. Kor enzim DNA kalıp üzerinde yer alan promoter bölgeyi tanıyamaz.



o (sigma) alt birimi: DNA üzerindeki promoter bölgeyi tanır, o alt birim ve kor üniteye holoenzim denir.



(



' Prokaryotik RNA polimeraz



Holoenzim



\



Polipeptit zincirlerinin çoğunda kovalan modifikasyonlar meydana gelir. Bu değişimler ya polipeptit zinciri ribozom üzerindeyken veya sentez tamamlanıp ribozomdan ayrıldıktan sonra olabilir. Değişimler translasyon başladıktan sonra ortaya çıktığı için, bunlara “post-translasyonel (sentez sonrası) modifikasyonlar” denmiştir. Posttranslasyonel modifikasyonlara ait bazı örnekler şunlardır.



Sinyal



peptitin kaldırılması: Bazı proteinler membrana bağlı ribozomlarda sentezlenirken amino



terminal uçta 15-30 amino asitlik bir sinyal peptit içerir. Bu sinyal peptit proteinin hücre içerisinde kullanılacağı yere ulaşmasını sağlar ve spesifik peptidazlarla uzaklaştırılır. Örn. İnsülin pankreasın beta hücre ribozomlarında önce pre-proinsülin şeklinde sentezlenir. Pre-proinsülin, endoplazmik retikulumun lümenine gelince sinyal peptidini kaybeder. Oluşan proinsülin golgi aparatında proteazların etkisi ile C peptidini kaybeder. Fosforilasyon: serin, treonin



Proteinin



yapısında



bulunan



ve



tirozin amino asitlerinin hidroksil gruplarında fosforilasyon görülür. Bu fosforilasyon reaksiyonlarını bir grup protein kinaz enzimleri katalizler. Defosforilasyonu ise gene hücre içinde bulunan protein fosfatazlar gerçekleştirir. Fosforilasyon sonucu proteinin fonksiyonel aktivitesi artabilir veya azalabilir. Protein yapısında fosforlanan en önemli amino asit “serin” dir.



Metillenme: 3-Metil histidin; Miyofibriler proteinler olan aktin ve miyozinin yapı taşı olan bu amino asidin idrarla atılımı kas harabiyetinin göstergesidir. 4metil lizin ve 6-N-metillizin; Miyozinin yapısında yer alırken E-N-metillizin, Karnitin sentezinde yer alır.



Karboksillenme: y-Karboksiglutamat oluşumu K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinde Doğru cevap: D



(faktör II, VII, IX ve X) ayrıca protein C ve protein S yapısında önemlidir. Bunun dışında osteokalsin gibi kemik proteinlerinin yapısında da



y- karboksiglutamat oluşumu gereklidir. Doğru cevap: E



363



38. Prokaryotik bir hücrede DNA replikasyonu sıra­ sında primerleri uzaklaştıran ve oluşan boşluğu dolduran enzim aşağıdakilerden hangisidir?



metilaz, mutS, mutL, mutH, DNA helikaz II, ekzonükleazlar, tek zincirli DNA bağlayıcı protein (single stranded DNA binding protein = SSB), DNA polimeraz III ve DNA ligaz’dır. E. coli DNA’sında, 5’- GATC-3’ dizesindeki adeninler özel bir metilaz olan “DAM metilaz” tarafından metillenir.



A) DNA primaz B) DNA polimeraz I C) DNA polimeraz III



D) DNA ligaz E) Endonükleaz



Replikasyon esnasında kalıp zincir metillenmiş durumdadır. Ancak, yeni sentezlenen zincir birkaç dakikalık bir gecikme ile metillenir. Bu zaman sürecinde yeni zincirdeki hatalı eşleşen bazlar, mutS tarafından tanınır. Sırayla mutL ve



DNA Primaz: Özgün RNA polimerazdır. Yaklaşık 10 nükleotidden oluşan kısa RNA parçaları sentezler. Bunlar sentezlenir.



kalıp



DNA’ya



uygun



olarak



mutH bir kompleks oluşturup sisteme katılır ve DNA boyunca çift yönlü olarak metilenmemiş bir GATC buluncaya kadar hareket ederler. Metillenmemiş zincir, ekzonükleaz I, SSB ve DNA helikaz’ın birlikte hareketi ile uzaklaştırılır. DNA polimeraz III DNA zincirini doğru olarak tekrar sentezler. DNA ligaz'ın DNA zincirlerini bağlaması ile onarım sona erer.



DNA polimeraz III: DNA zinciri uzamasından esas sorumlu olan enzimdir. RNA primerin serbest 3’ OH grubunu alıcı olarak kabul eder ve kalıp zincire uygun deoksiribonükleotidleri ekler.



DNA Ligaz: DNA polimeraz III ve DNA polimeraz l’in yaptıkları zincirler DNA ligaz ile birbirlerine fosfodiester bağı ile birleştirilir. Bu basamakta 1



DNA glikozilaz ve AP endonükleaz, baz eksizyon tamirinde görev alır. UV’ye özgün ABC ekzinükleaz, nükleotid eksizyon tamirinde görev alırken, O-metil guanin DNA metil transferaz ise direkt onarımda görev yapan enzimlere örnektir.



molATP, 1 mol AMP'ye çevrilir. DNA veya RNA’da nükleotidler arasında bulunan



fosfodiester bağları enzimatik yoldan hidroliz ile açılabilir. Enzimatik hidroliz yapan bu enzimlerin genel adı nükleazdır. DNA zincirinin iç ve orta kısımlarındaki nükleotidleri ayıran ve serbestleştiren nükleazlara endonükleazlar denir. Zincirin baş veya sonundaki bir nükleotidi serbestleştiren nükleazlara ise ekzonükleazlar



M issm a tch ta m irin d e g ö re v li e n z im le r Enzim



denir. DNA polimeraz III, DNA sentezine bir RNA primer dizesine gelinceye kadar devam eder. Sonra RNA



primer, DNA polimeraz I tarafından uzaklaştırılır yerine aynı enzimle uygun nükleotidler yerleştirilir. DNA polimeraz l’de 5’—>3’ polimeraz, 5’—>3’ ekzonükleaz ve 3’-*5 ’ ekzonükleaz aktivitesi vardır. 5’—>3’ ekzonükleaz aktivitesi sayesinde, RNA primerini hidrolizle uzaklaştırır. 5’—>3’ polimeraz aktivitesi ile çıkarılan primerin yerini uygun baz dizeleri ile doldurur. ve



Doğru cevap: B



39.



Aşağıdaki enzimlerden hangisi DNAmissmatch tamir sisteminde gerekli olan enzimlerden biri­ dir? A) DNA glikozilaz B) DAM metilaz C) UV’ye özgü ABC ekzinükleaz D) AP endonükleaz E) O-Metil guanin DNA metil transferaz



Görevi



DAM metilaz



5’ - GATC-3’ dizesindeki adeninleri metiller



MutS, mutL ve mutH



MutS yeni z in c ird e k i hatalı eşleşen bazları tanır, mutL ve mutH ile kompleks oluşturur ve hasarlı bölgeye bağlanır



Ekzonükleaz I ve X, SSB, DNA helikaz



Hasarlı z in c iri bu p ro te in le r birlikte uzaklaştırılır



DNA polimeraz III



Uygun nükleotidi ekler



DNA ligaz



Fosfodiester bağı ile iki zinciri birbirine bağlar



Doğru cevap: B



40.



Ultraviole ışınların oluşturduğu primidin dinler­ lerinin tamirinde görev alan enzimlerden hangi­ si insan hücresinde yer almaz? A) UV’ye özgün ABC ekzinükleaz B) Fotoliyaz C) DNA ligazlar D) DNA helikazlar E) DNA polimerazlar



N U K LEIK ASİTLER



E. coli’de hatalı eşleşme, en az dokuz proteinden oluşan bir sistem ile düzeltilir. Bu proteinler, DAM



N U K LEIK ASİTLER



364



Nükleotid eksizyon tamir sistemi, DNA üzerinde bulunan ve UV ışınların etkisi ile oluşan siklobütan pirimidin dimerleri tamirinde görev alır. Bu sistem ayrıca sigara dumanı etkisi ile oluşan benzopiren - guanin gibi hasarların tamirinde de görev alır. Nükleotid eksizyon tamiri en az 20 proteinin görev aldığı bir kesme ve yapıştırma mekanizmasıdır. Nükleotid eksizyon tamirinin ilk basamağı, hasarın bir ekzinükleaz ile tanınarak, hasarlı zincirin 12-13 bazlık kısmının oligonükleotid olarak çıkarılmasıdır. Bu basamağı, çıkarılan oligonükleotid zincirinin DNA polimeraz I ile uzatılarak boşluğun doldurulması ve DNA ligaz ile ligasyon basamağı izler (Tabloya bakınız). Bazı durumlarda ise enzim aracılığı ile gerçekleşen tek adımlı direkt bir reaksiyon ile hasar onarılır. Siklobütan pirimidin dimerleri (CPD), fotoliyaz enzimi tarafından ayrılarak hasar giderilir. Fotoliyaz enzimi UV ışınları kullanarak dimeri onarır ve bu reaksiyona fotoreaktivasyon denir.



fotoliyaz enzimleri bakterilerde, mantarlarda, bitkilerde ve çoğu omurgalıda bulunur ancak plasentalı memeli ve insanlarda bulunmaz. Direkt



onarım



yapan



Nükleotid eksizyon tamirinde görevli enzimler Enzim



Görevi



UV’ye özgün ABC ekzinükleaz



Pirimidin dimerindeki hasarlı bazın 5’ ve 3’ yönünde 12-13 nükleotidi çıkanr



DNA helikaz



DNA’yı hasarlı bölgeden 5’ ve 3’ yönüne doğru açar



DNA polimeraz I



Çıkarılan nükleotitlerin yerinde oluşan boşluğu kalıba uygun olarak doldurur



DNA ligaz



Fosfodiester bağı ile komşu iki zinciri birbirine bağlar



Doğru cevap: B



41. Aşağıdaki kimyasal maddelerden hangisi DNA üzerinde yer alan sitozin bazını deamine ederek urasile çevirir? A) Nitröz asit B) Hidroksilamin C) Akridinler D) Formaldehit E) Siklofosfamid



Kimyasal mutajenler: Alkilleyici olmayan ajanlar:



Nitröz asit, sitozin, adenin ve guanine etki ederek sırasıyla urasil, hipoksantin ve ksantin oluşumuna yol açar. Formaldehit, amin grupları ile etkileşerek DNA, RNA ve proteinlerde çapraz bağlanmalar yapar. Hidroksilamin, guaninin komplementeri sitozini etkileyerek adenine çevirir. Bu değişiklik transversiyona yol açar. Alkilleyici ajanlar: DNA’da guaninle etkileşir ve replikasyonda guaninin yanlış eşleşmesine yol açar. Ör. busulfan, sisplatin, siklofosfamid vb.



Intercalating ajanlar: Replikasyonu dağıtırlar. Örneğin akridinlerçerçeve kayması mutasyonuna yol açarlar. Bilinmeyen mekanizma ile bu maddeler replikasyon sırasında bir veya daha fazla yeni baz çiftinin eklenmesine yol açarlar. Doğru cevap: A



42. Aşağıdakilerden hangisi ökaryotik bir hücrede mRNA’nm 5’ ucunda yer alan 7-metil guanozin şapkasının oluşumunda metil grubu vericisi olarak görev alır? A) Guanozin trifosfat (GTP) B) Adenozin trifosfat (ATP) C) N5, N10- metil tetrahidrofolik asit D) S-adenozil metiyonin (SAM) E) Betain



Messenger RNA’larda (mRNA) posttranskripsiyonel modifikasyon: RNA polimeraz II tarafından çekirdekte sentezlenen RNA molekülüne primer transkript veya heterojen nüklear RNA (hnRNA)’da denilmektedir. hnRNA’lar sitozolik mRNA’da bulunan dizeleri de içerir. Bir seri modifikasyon sonrası olgun sitoplazmik mRNA’lar oluşur. 5’ Ucunda 7-metil guanozin şapka oluşumu: Bu hnRNA’da oluşan ilk oluşan değişimdir. Şapkayı 7-metilguanozin oluşturur. Guanin’in metilasyonu



sitoplazmada 7-metil transferaz enzimi ile Sadenozil metyoninden sağlanır. Bu şapka hem translasyonun başlamasına yardımcı olur hem de 5’ ucunu ekzonükleaz saldırıya karşı koruya­ rak mRNA’nın dayanıklılığını artırır. Poli-A kuyruğu eklenmesi: mRNA'nın 3 ’ ucuna poli A polimeraz tarafından 40-200 adet adenin nükleotidi eklenir. Bu poli-A kuyruğu, 3’ ucunu ek­ zonükleaz aktiviteye karşı koruyarak mRNA’ların dayanıklılığını artırır ve nukleusdan çıkışlarını hızlandırır. mRNA sitozole girdikten sonra poli-A kuyruğu gittikçe kısaltılır. Doğru cevap: D



A) Kloramfenikol C) Difteri toksini



B) Siklohekzimid D) Puromisin E) Eritromisin



45. DNA replikasyonuna oluşan primozom yapı­ sında yer alan enzim İkilisi hangisinde birlikte verilmiştir? A) Tek zincir bağlayıcı protein (SSB) ve DNA helikaz B) DNA helikaz ve DNA primaz



Aminoaçil-tRNA’nın A bölgesine bağlanması için eEF-1a ve GTP gereklidir. Puromisin, aminoaçil-transfer RNA’ya (tirozinil-tRNA) benzer ve A bölgesine bağlanarak protein sentezini uzama fazında durdurur. Peptid bağlarının oluşumu peptidil transferaz ta­ rafından katalizlenir. Peptidil transferaz aktivitesi, 50S ribozomal alt birimin 23S rRNA’sında bulunur. Peptidil transferaz ATP gerektirmez. Kloramfenikol prokaryotik 50S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe ederken, siklohekzimid ökaryotik hücrelerdeki 60S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe eder.



Difteri toksini ve Pseudomonas aeruginosa ekzotoksin A, eEF-2’yi (ellF-2) inhibe ederek translokasyonu engeller. Sonuç olarak bu toksinler protein sentezini uzama safhasında durdurur.



Klindamisin, eritromisin 50s ribozomal alt birime bağlanarak, fusidik asit translokasyonu engelleye­ rek protein sentezini uzama fazında inhibe eder. Doğru cevap: D



C) DNA polimeraz III ve DNA helikaz D) DNA polimeraz I ve DNA ligaz E) DNA polimeraz III ve DNA ligaz DNA replikasyonu sırasında DNA çift sarmalinin açılması ve primerlerin yerleşmesini sağlayan protein kompleksine primozom denilmektedir. Primozom yapısında DNA helikaz ve DNA primaz enzim İkilisi ve çeşitli yardımcı proteinler görev alır.



DNA helikazlar (DnaB): Bu enzimler tek sarmallı DNA’ya replikasyon çatalının yakınından bir yere bağlanırlar. Sonra çift sarmallı bölgeye doğru hareket ederek adenin- timin ve guanin sitozin arasındaki hidrojen köprülerini keserek, komplementer DNA zincirlerinin birbirinden ayrılmasını sağlar. Helikaz aktivitesi için ATP gerekir. DNA polimerazlar, tek zincirli kalıp DNA olsa bile yeni DNA sentezini hemen başlatamazlar. Sentezin başlayabilmesi için bir primere gereksinim vardır. Primer, kalıp DNA’nın başındaki nükleotid dizesine uygun, ribonükleotidlerden oluşmuş



RNA parçasıdır. DNA primaz (DnaG): Özgün RNA polimerazdır. 10 nükleotidden oluşan kısa RNA parçaları sentezler. Bunlar kalıp DNA’ya uygun



Yaklaşık



44. Baz dizesi için 5’-AUGUACAAGAGA-3’ olan bir mRNA’nın 6. baz olan sitozin yerine adenin bazı geçerse aşağıdaki ifadelerden hangisi gerçek­ leşir? A) VVobble hipotezine göre protein sentezi kesinti­ siz devam eder. B) Protein sentezi hiç başlamaz. C) Protein sentezi ikinci kodonda durur. D) İkinci kodon atlanır ve üçüncü kodondan protein sentezi devam eder. E) Farklı bir amino asit kodlanır. Baz değişikliği sonucu amino asit kodlayan bir kodon, sonlanma kodonu haline gelirse buna anlamsız (nonsense) mutasyon denir. Örneğin, yukarıdaki soruda olduğu gibi tirozin kodonunda (UAC) üçüncü baz değişir ve C yerine A gelirse UAA kodonu oluşur. Bu bir sonlanma kodonudur ve translasyon bu noktada durur. Uygun olmayan biryerde sonlanma kodonu oluştuğu için, protein sentezi zinciri tamamlanmadan sonlanır buna “anlamsız mutasyon” denilir.



Doğru cevap: C



olarak sentezlenir. Bunda U, Aile G, C ile eşleşmiştir. Bunlardan lider zincir sentezinde bir tane, kesikli zincir sentezinde her okazaki fragmanı için bir tane olmak üzere birçok sentezlenir. RNA primerleri daha sonra DNA polimeraz I tarafından kalıptan uzaklaştırılır.



Replikasyon çatalının tersi yönünde sentezlenen zincir kesikli olarak kısa DNA parçaları halinde gerçekleşir. Bu kısa DNA parçalarına “okazaki fragmanları” denilir. Primozomlar özellikle okazaki fragmanları oluşurken primerlerin yerleştirilmesinde önem kazanmaktadır. Doğru cevap: B



46. Ribozomal RNA sentez ve işlenmesinden so­ rumlu olan, ayrıca bir zarla çevrili olmayan organel aşağıdakilerden hangisidir? A) Ribozom B) Nükleus C) Nükleolus D) Nükleer matriks E) Granüllü endoplazmik retikulum



N U KLEIK ASİTLER



43. Aşağıdaki protein sentez inhibitörlerinden han­ gisi tirozinil- tRNA analoğudur?



N U K LEIK ASİTLER



366



Çekirdekçik ya da nükleolus, ökaryot hücrele­ rin çekirdeklerinin içinde bulunan zarsız bir yapıdır. Çekirdekçğin başlıca görevi ribozomal RNA’ların sentez ve işlenmesini sağlamaktır. Hem ökaryotik hem de prokaryotik hücrelerde rRNA’lar nükleolusta (çekirdekçik) sentezlenen ve “preribozomal (45S) RNA” adı verilen uzun, öncül moleküllerden sentezlenir. Prokaryotların 23S, 16S ve 5S’lik ribozomal RNA’ları tek bir öncül molekülden sentezlenirken, ökaryotların 28S, 18S ve 5.8S’lik rRNA’larıda ayrı bir öncül molekülden sentezlenir. 18S rRNA, proteinlerle kompleks yaparak 40S ribo­ zomal alt üniti oluşturur. 28S, 5.8S ve 5S rRNA’lar, proteinlerle kompleks yaparak 60S ribozomal alt ürünü oluşturur. Ribozomal alt üniteler nüklear porlar aracılığı ile sitoplazmaya geçer, mRNA ile kompleks yapar ve 80S ribozomlar oluşur.



Doğru cevap: C



47. VVobble hipotezi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Kodon-antikodon etkileşiminde her üç bazın da birleşimi gevşektir.



B) Antikodonun



her üç bazı da vvobble bazıdır.



C) Tüm tRNA’larda vvobble bazı bulunur. D) İnozin bazı vvobble eşleşimi ile sitozin, adenin ve urasil bazları ile eşleşebilir. E) VVobbIe bazı olduğunda guanin timin ile eşleşir.



Antikodon kolu: Bu kolda mRNA’daki kodona karşılık gelen nükleotid dizesi vardır. Antikodon tRNA’nın özgünlüğünden sorumludur. mRNA’ daki her bir amino asit kodonuna özgü bir tRNAolsaydı, 61 çeşit tRNAolması gerekirdi. Oysa tRNA çeşidi yaklaşık 45’tir. Sebebi de, aynı antiko­ don bölgesine sahip olarak hazırlanan tRNA’ların, verilen amino asitlere uyumlu olarak birden çok kodonu tanıma yeteneğinde oldukları gösterilmiştir. Kodonların 3. pozisyonundaki baz ile onun antikodonundaki eşi olan 1. baz arasında standart olmayan bir baz eşleşmesi veya VVobbIe özelliği nedeniyle bir tRNA çok sayıda kodonu tanıyabilir. Bu konuda en değişken tRNA, VVobbIe pozisyonunda inozin (I) bulunduran tRNA’lardır. İnozin, bir guanin analoğu olup 2. karbon atomunda amino grubu taşımaz. tRNA antikodonu VVobbIe pozisyonundaki inozin ile başarılı bir şekilde adenin, sitozin veya urasil ile eşleşebilir. Örneğin, tRNA antikodonu CCI olan bir tRNA; GGU, GGC ve GGA şeklindeki mRNA kodonlarına uyup, glisin amino asitini protein sentezine katabilir.



Doğru cevap: D



48. Biyomoleküler yöntemlerden biri olan Polimeraz zincir reaksiyonunda (PZR) hangisi gerekli değildir? A) Kalıp DNA B) Taq polimeraz C) Sınırlayıcı (restriksiyon) endonükleazlar. D) Primer E) Termal cycler DNA amplifikasyonunun en önemlisini Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR) (= Polymerase Chain Reaction, PCR) oluşturmaktadır. PZR, belli bir DNA dizesinin çoğaltılması amacıyla uygulanan bir tüpte-test yöntemidir. PZR ile birkaç saat içinde, özgün bir nükleotid dizesinin milyonlarca kopyası sentezlenebilir. İncelenecek DNA dizesi ilk örnekte milyonda bir ve daha az bir miktarda bulunsa bile, bu dize PZR yöntemi ile çoğaltılabilir. Bakteriyel, viral, bitkisel veya hayvansal herhangi bir kaynaktan gelen DNA dizeleri, PZR yöntemi ile çoğaltılabilir. RNA karakterindeki genomik materyaller de önce, revers transkriptaz (RT) ile komplementer DNA’ya (cDNA) çevrilerek amplifikasyonu yapılır.



PZR’nin çalışma prensibi oldukça basittir. Özet olarak, izole edilen veya patolojik materyallerde bulunan hedef genetik materyal spesifik kısa zin­ cirli oligonükleotid primerler yardımı ile, enzimatik olarak sayısal çoğaltılması (amplifikasyon) ola­ rak tanımlanabilir. Bu hedef genetik materyal çok az sayıda veya ilgisiz DNA’lar arasında olsa bile çoğaltılabilir. Homojen bir DNA materyali haline getirilebilir kolayca identifiye edilebilir. PZR başlıca 3 aşamada gerçekleştirilir. 1) Hedef DNA’nın denatürasyonu: Bütün gerekli materyaller çok küçük miktarlarda mikrofüj (Ependorf, vb.) tüplerine konduktan sonra özel bir aletin (Thermal cycler) gözlerine yerleştirilir. Alet otomatik olarak ısıyı 95°C’ye yükselterek bu ısıda hedef DNA’ların denatürasyonu (nükleik asitin iki iplikçiğinin birbirlerinden ayrılarak tek iplikçik haline gelmesi) sağlanır. Bu işlem için, materyalin türüne göre değişmek üzere 3-5 dakika kadar bir süre yeterli olmaktadır.



2)



Primerlerin



bağlanması:



Ayarlanmış olan sonra, alet ısıyı, 5052°C ye indirerek ortamda bulunan iki tür primerin, her birinin komplementeri olduğu süre



sona



erdikten



tek iplikçik hedef DNA üzerindeki spesifik sekanslara bağlanması gerçekleştirilir. Şöyle ki, primerlerden biri kendine ait 5’- ucu ile hedef DNA’lardan birinin 3’-ucu ile ve diğer primer de, ikinci tek iplikçik DNA’nın, antiparalel olan diğer ucunda bulunan 3’-ucuna bağlanarak, DNA



polimerazın çalışma yönüne uygun olarak (5’ - 3’) bağlanırlar. Bu işlemlerin tamamlanması da yaklaşık yine 3-5 dakika kadar devam eder.



367



Polimerizasyon: Bu bağlanma süresi bitince aletin ısısı hemen 70-72°C’ye çıkarak, tüpler içinde bulunan ve ısıya dayanıklı olan Taq polimeraz enzimi, 5' - 3’ yönünde olmak üzere, tüpün içerisinde bulunan nukleotidleri kullanarak, primerlerin 3’-ucuna nukleotidleri yerleştirir ve böylece hedef DNA sekansının bir kopyası elde edilir. Polimerizasyon reaksiyonunda, hedef DNA’nın tek iplikçik sekansları kalıp görevi görür. Bu süre de yaklaşık 3-5 dakika sürmektedir.



Böylece, PZR ’nin üç aşamadan oluşan ve yak­ laşık olarak 10-15 dakika kadar devam eden birinci amplifikasyon aşaması ile iki adet DNA elde edilmiş olur. Daha sonra ısının tekrar 95°C’ye yükseltilmesi ve aynı aşamaların 25-30 kez tekrar­ lanması durumunda tek bir hedef DNA segmenti, her seferinde 2n formülüne göre katlanarak artar, yaklaşık 33.6 milyon çoğaltılmış olur. Daha sonra çoğalan DNA dizesi “Southern Bloth” ve “direkt dize belirleme” yöntemleri ile incelenebilir.



Genetik materyal içersisinde hatalar tolere edilemez­ ken bir tek tRNA moleküllerinde anormal bazlar



(alkllasyon, metilasyon vb.) bulunabilir. Messenger RNA (mRNA); hücredeki RNA’ların yaklaşık olarak %5’ini oluşturur. Büyüklük açısın­ dan en heterojen RNA tipidir. Molekül ağırlıkları farklı çok sayıda mRNA, DNA’dan aldığı genetik bil­ giyi sitozole taşır. Burada protein sentezi için mRNA kalıp olarak kullanılır. Prokaryotik mRNA, bir çok pro­ teini kodlar yani polisistroniktir. Ökaryotik mRNA ise tek bir proteini kodlar yani monosistroniktir. En kısa yarı ömrü olan RNA formu olup yaklaşık 20-30 sn’lik bir yarı ömrü vardır. Ökaryotik hücrelerde RNA polimeraz II tarafından çekirdekte sentezlenen RNA molekülüne primer transkript veya heterojen nüklear RNA (hnRN)’da denilmektedir. hnRNA’lar sitozolik mRNA’da bulu­ nan dizeleri de içerir. Bir seri modifikasyon sonrası olgun sitoplazmik mRNA’lar oluşur.



Restriksiyon endonükleazlar, PCR’da gerekli



5’ Ucunda 7-metil guanozin şapka oluşumu: Bu hnRNA’da oluşan ilk oluşan değişimdir. Şapkayı



değildir. Bu enzimler uzun olan çift sarmallı DNA'yı özel bazı bölgelerinden tanıyarak keser. Böylece daha küçük ve sınırlanmış DNA parçaları elde edi­ lir. Sınırlayıcı endonükleazda denilen bu enzimler, DNA’yı 4 İla 6 baz çiftinden oluşan palindrom adı verilen bölgelerden tanırlar.



sitoplazmada 7-metil transferaz enzimi ile Sadenozil metyoninden sağlanır. Bu şapka hem translasyonun başlamasına yardımcı olur hem de 5’ ucunu ekzonükleaz saldırıya karşı koruya­ rak mRNA’nın dayanıklılığını artırır.



Doğru cevap: C



49. RNA molekülleri ile ilgili aşağıdakilerden hangi­ si doğru değildir? A) Toplam RNA’ların % 95’i protein kodlamayan tiptedir. B) Haberci RNA (mRNA) allosterik yapısı sayesin­ de nükleazlardan korunur. C ) Transfer RNA’larda anormal baz oranı yüksektir. D ) Ökaryotik mRNA işlenerek modifıye edilir.



E) 45 s preribozomal RNA'lar nükleolusta sentezlenir. Ribozomal RNA (rRNA) değişik proteinlerle bir araya gelerek ribozomları oluşturur. Hücredeki RNA’nın %80’lik kısmını oluşturur. Ribozomlar protein sentezinin olduğu yerlerdir. Hem ökaryotik hem de prokaryotik hücrelerde rRNA’lar nükleo­ lusta (çekirdekçik) sentezlenen ve “preribozomal (45S) RNA” adı verilen uzun, öncül moleküllerden sentezlenir. Transfer RNA (tRNA), RNA’lar arasında en küçük (4S) moleküllerdir. Genellikle 74 ila 95 nükleotidden meydana gelir. Proteinlerin yapısında yer alan 20 amino asitin herbirine özgün en az bir adet tRNA molekülü vardır. tRNA’lar hücredeki RNA’ların yaklaşık % 15’ini oluştururlar.



N U K LEIK ASİTLER



3)



7-metilguanozin oluşturur. Guanin’in metilasyonu



Poli-A kuyruğu eklenmesi: mRNA’nın 3’ ucuna poli A polimeraz tarafından 40-200 adet adenin nükleotidi eklenir. Bu poli-A kuyruğu, 3’ ucunu ek­ zonükleaz aktiviteye karşı koruyarak mRNA’ların dayanıklılığım artırır ve nukleusdan çıkışlarını hızlandırır. mRNA sitozole girdikten sonra poli-A kuyruğu gittikçe kısaltılır. Sonuç olarak mRNA allosterik yapısı sayesinde nük­ leazlardan korunmaz. Bu molekülün ekzonüklezlara



karşı korunması posttranskripsiyonel değişmler sonucu eklenen 7-metil guanozin şapkası ve 3’ poli-A kuyruğu sayesinde gerçekleşir.



Doğru cevap: B



50. Ribozomların protein sentezinde temel görevi aşağıdakilerden hangisidir? A) Amino asitleri aktive eder. B) Transfer RNA’nın mRNA’ya bağlanmasını sağlar. C) Proteinleri taşır. D) Transfer RNA’yı kullanarak DNA’daki kodonları okur.



E) Amino asitlerin transfer RNA’ya bağlanmasını sağlar.



L.



N Ü K L E İK A SİT LE R



368



Ribozomlar, proteinler ve rRNA’lardan oluşmuş yapılardır. Sedimentasyon katsayıları ve S (svedberg) değerleri birbirinden ayrılan iki farklı üniteden oluşurlar. Prokaryotik ribozomlar 30S ve 50S olmak üzere 2 alt üniteden oluşurlar ve beraber oldukları zaman bunların değeri 70S’dir. Ave P bölgeleri: Ribozomlarda tRNA’ların bağlan­ dığı A ve P bölgeleri olmak üzere 2 kısım vardır. A ve P bölgeleri ribozomun 2 alt ünitesi boyunca uzanır. Translasyon esn asın d a A-bölgesinin içinde mRNA’da bulunan kodona uygun aminoaçiltRNA buraya bağlanır ve amino asit peptid dize­ sine eklenir.



DNA polimerazlar, tek zincirli kalıp DNA olsa bile yeni DNA sentezini hemen başlatamazlar. Sentezin başlayabilmesi için bir primere gereksinim vardır. Primer, kalıp DNA’nın başındaki nükleotid dizesine uygun, yaklaşık 10 ribonükleotidden oluşan RNA



parçasıdır. Prokaryotlarda primerlerin sentezinden DNA Primaz (DnaG) sorumlu iken ökaryotlarda primerleri sentezleyen enzim DNA polimeraz alfadır. P ro k a ry o tik v e Ö k a ry o tik D N A p o lim e ra z la rın k a rşıla ştırılm a sı M em eli hücresi



E. c o li



Doğru cevap: B



51. Aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi ökaryotik peptidil transferazı inhibe eder?



DNA polimeraz I



Primerleri uzaklaştırıpdoldurmak, DNA sentezi ve tamirinde oluşan boşlukları doldurmak



DNA polimeraz II



DNA hata kontrolü (?) ve onarımı



A) Puromisin



Polimeraz beta



DNA tamiri



Polimeraz gama



Mitokondriyal DNA (mt DNA) sentezi



DNA polimeraz III



Polimeraz epsilon



DNA zincir uzaması, DNA hata kontrolü ve onanmı



DNA primaz (DnaG)



Polimeraz alfa



DNA primerlerinin sentezi



Polimeraz delta



Okazaki fragmanlarında (kesikli zincirde) zincir uzamasını sağlar



B) Kloramfenikol C) Tetrasiklin D) Siklohekzimid E) Streptomisin



Peptid bağlarının oluşumu peptidil transferaz ta­ rafından katalizlenir. Peptidil transferaz aktivitesi, 50S ribozomal alt birimin 23S rRNA’sında bulunur. Peptidil transferaz ATP gerektirmez.



Başlıca g ö re vi



Kloramfenikol prokaryotik 50S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe ederken, siklo­ hekzimid ökaryotik hücrelerdeki 60S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe eder. Puromisin, aminoaçil-transfer RNA’ya (tiroziniltRNA) benzer ve A bölgesine bağlanarak protein sentezini uzama fazında durdurur.



Doğru cevap: A



Streptomisin, tetrasiklin ve gentamisin gibi 30 S inhibitörü ilaçlar, genellikle protein sentezini baş­ langıç aşamasında durdurur.



53. Aşağıdaki proteinlerden hangisine lipit grubu takılarak modifiye edilir?



Doğru cevap: D



A) Lizozomal proteinler B) Salgı proteinleri C) G proteinler D) Prokollajen



52. Ökaryotik hücrelerde DNA replikasyonunun başlaması için gerekli olan primerlerin sentezi­ ni sağlayan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) DNA polimeraz alfa B) DNA polimeraz beta C) DNA polimeraz delta D) DNA polimeraz gama E) DNA polimeraz epsilon



E) Proinsülin



İzoprenil birimlerin eklenmesi: Kolesterol biyosentezi sırasında oluşan farnezil pirofosfat veya geranil pirofosfat gibi izopren yapıda lipid birim­ leri çeşitli proteinlere eklenebilir. İzopren birimleri proteindeki sistein kalıntılarına bağlanır. Örneğin Ras proteinleri, Ras onkojenler, proto onkojenler ve G proteinleri.



Glikozilasyon (Glikozillenme): Hücre zarının yapısına katılacak, veya hücre dışına salgılanacak proteinlerin çoğunda karbonhidrat zincirleri vardır. Karbonhidratlar serin veya treoninin hidroksil grup­ larına (0-glikozid) veya asparajinin amino grubuna (N-glikozid) bağlanmıştır. Glikozillenme, golgi aygı­ tı ve endoplazmik retikulumda meydana gelir. Hidroksilasyon: Kollajenin a-zincirlerinde bulunan prolin ve lizin amino asitleri endoplazmik retikulum’da hidroksillenir. İdrarda OH-prolin artışı kemik harabiyetinin göstergesidir. Metillenme: 3-Metil histidin; myofibriler proteinler olan aktin ve miyozinin yapı taşı olan bu amino asitin



idrarla atılımı kas harabiyetinin göstergesidir. e-N- metillizin (veya tri-metillizin) ise karnitin sen­ tezinde yer alır.



Karboksillenme: Gama-Karboksi glutamat oluşu­ mu K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinde (faktör II, VII, IX ve X) ayrıca protein C ve protein S yapısında önemlidir. Bunun dışında osteokalsin gibi kemik proteinlerinin yapısında da gama-karboksi glutamat oluşumu gereklidir. Sonuç olarak fonk­ siyonu gereği kalsiyum bağlayan bu proteinlerin tümünün aktivasyonu için, K vitamini ve gamakarboksi glutamat gereklidir. Desmozin; Birbirine çapraz bağlarla bağlanmış dört adet lizin kalıntısından oluşur ve elastinin esnekliğini verir. İzodesmozin desmozinin izome­ ridir.



Diğer kovalan modifikasyonlar: Bunlar arasında bir proteinin fonksiyonel aktivitesi için gerekli olan modifikasyonlar sayılabilir. Örneğin; bir vitamin olan biyotin, karboksilaz enzimlerine kovalan bağlanması. |3-alanin; pantotenik asit ve dolayısı ile koenzim A’nın yapısında yer alır. Herhangi bir proteinin yapısına katılmaz. Asetillenme; örneğin histon asetiltransferaz, histon proteinlerin yapısındaki N-terminal lizin amino asitlerine asetil-KoA’dan asetil grubu ekleyerek E-N-asetil lizin’e çevirir. Selenosistein; Proteinlerin yapısında seyrek olarak izlenen ve kendine ait tRNA’sı olan, posttranslasyonel modifikasyonla üretilmeyen ve selenyum taşıyan bir amino asiddir. Selenosistein, tiyoredoksin redüktaz ve glutatyon peroksidaz gibi enzimlerin aktif merkezlerinde yer alır.



Doğru cevap: C



54. Aşağıdakilerden hangisi hem detoksifikasyon reaksiyonlarında, hem de kimyasal maddelerin kanserojenik etkilerinin ortaya çıkmasını sağ­ layarak kanser genlerinin aktivasyonunda rol oynar? A) Asetil KoA B) Glutatyon C) Sistein



D) Sitokrom p450 E) Katalaz Birçok mutajen vücuda alındığında direkt karsinojenik iken, bir kısım mutajen vücuda alındığında karsinojenik değildir. Düz endoplazmik retikulumda sit P450 ile metabolize edilirken karsinojenik hal alır. Bir maddenin karsinojenik potansiyeli Ames testi ile ölçülür. Ökaryotik hücrelerde granülsüz (düz) endoplazmik retikulumda bulunan sitokrom p450 monooksigenaz enzim kompleksinde ksenobiyotiklerin,



yağda çözünen ilaçların detoksifikasyonu gerçekleşmektedir. Ayrıca kolesterolden, steroid hormon sentezinde görev alan birçok enzim düz endoplazmik retikulumda bulunmaktadır. Yağ asitlerinin zincir uzaması ve çifte bağların ek­ lenmesi, triaçilgliserol ve fosfolipid sentezi de düz endoplazmik retikulumda gerçekleşir.



Yağda eriyen ilaçlar veya yabancı bileşiklerin bir çoğu, vücutta Faz I ve Faz II gibi tepkimlerle metabolize edilir. Faz I reaksiyonda, ilaçlar ilk önce sitokrom P450 enzim sistemi tarafından hidroksilasyona uğratılır. Daha sonra hidroksillenen ilaç, Faz II reaksiyonda konjugasyon ile vücuttan uzaklaştırılır.



Detoksifikasyonda rol oynayan bileşikler; PAPS (fosfoadenozin fosfosülfat), metiyonin, glisin, glutat­ yon, glukuronik asit ve asetil KoA'dır. Detoksifikasyonda rol oynayan başlıca konjugasyon mekanizmaları; glukronidasyon, sülfatlanma, glutatyonla konjugasyon, giisinle konjugasyon, metillenme ve asetillenmedir.



Doğru cevap: D



55. Aşağıdakilerden hangisi RNA sentezinde görev aim âZ?



A) TATA kutusu B) Rho faktörü C) DNA helikaz



D) Ribonükleotid trifosfatlar E) Çinko



N U K L E IK A SİT LER



36 9



N U K LEIK ASİTLER



3



1 DNA üzerinde yer alan başlangıç bölgelerine promoter bölge adı verilir. Transkripsiyon promoter bölgenin RNA polimeraz tarafından tanınması ve bağlanması ile başlar. Ökaryotlarda da RNA poli­ meraz enzimlerince tanınan bazı başlangıç noktaları bulunmaktadır. - 25 baz dizesi: “TATA kutusu veya Hogness box“ adı da verilir. TATATAA bazlarından oluşur. Sentezin başlama noktasında 25 baz önce



yer alır. Transkripsiyonun başlaması için transkripsiyon faktörleri gereklidir. Kofaktör olarak çinko içeren RNA polimeraz holoenzimi DNA’ya bağlandıktan sonra transkripsiyona başlar ve sigma alt birim enzimden ayrılır. RNA polimerazın sigma alt birimi sentezin doğrulukla yapılması için önemlidir.



RNA polimeraz DNA polimerazlarda olduğu gibi bir primere gereksinim duymaz. RNA polimerazın endo ve ekzonükleaz aktiviteleri yoktur. Bu neden­ le DNA polimeraz gibi hataları düzeltemez. Transkripsiyonda DNA helikaz enzimi gerekmez. RNA polimerazın substratları, ribonükleotid trifosfatlardır (ATP, GTP, UTP ve CTP).



RNA polimeraz ilerledikçe DNA çift sarmalı açılır ve hem negatif hemde pozitif süperkoiller meydana gelir. Pozitif süperkoiller «giraz», negatif süperkoiller ise «topoizomeraz I» enzimi ile rahatlatılır.



enzim inaktive olmaktaydı. Bu dezavantajı gidermek için, her periyotta yeniden enzim katılması zorluğu, ısıya dayanıklı enzimin bulunması gereğini ortaya koymuştur. İlktermostabil DNA polimeraz, Thermus



aquaticus’dan izole ve pürifiye edilmiştir (110 kD, Taq polimeraz). Bu mikroorganizma Yellovv Stone Ulusal Parktaki sıcak su kaynaklarından izole edilmiştir. Taq polimerazın 95°C’deki yarı ömrü yaklaşık 40 dakika kadardır.



Doğru cevap: D



57. Kanser hücreleri için aşağıdaki metabolik olay­ ların hangisi yanlıştır? A) GTPaz aktivitesi uyarılır B) Fetal proteinlerin sentezi artar C) Anaerobik glikoliz artar D) Oksidatif fosforilasyon azalır E) Supressor genlerde kayıp olur



Kanserli hücrelerde ve neoplastik dokularda hücre proliferasyonu arttığı ve doku düzeyinde oksijenlenme azaldığı için anaerobik glikoliz hızlanırken oksidatif fosforilasyon azalmaktadır. Malignitelerde anaerbik glikolizde görevli LDH en­ zim aktivitesi artar.



Kanserli hücrelerde fetal proteinlerin sentezi artar.



Transkripsiyon iki şekilde sonlandırılır.



Kanserle ilgili iki grup gen bulunmaktadır. Bunlar:



p (Rho) bağımlı sonlanma: Bu sistemde sonlanma için protein yapılı bir «p faktörü» gereklidir.



Onkogenler: Proto-onkogenlerden gelişirler ve dominant mutasyon sonucu aktive olabilirler. Hücre aktivasyon genleridir. Daha çok lösemi



p (Rho) bağımsız sonlanma: Bu sistemde kalıp DNA’daki «palindrom» olarak adlandırılan bölgeye gelindiğinde, bu bölgeye uygun olarak sentezlenen RNA dizesi bir saç tokası şeklinde kıvrılır ve bu sa­ yede RNA polimerazın ilerlemesi engellenir. Rho faktörü kullanılmadığı için bu tip sonlanmaya Rho bağımsız sonlanma denilmektedir.



Doğru cevap: C



56. Polimeraz zincir reaksiyonunda kullanılan en­ zim genellikle aşağıdaki organizmalardan han­ gisinden elde edilir? A) Escherichia coli



B) Mycobacterium tuberculosis C) Thermotoga petrophila D) Thermus aquaticus E) Saccharomyces cerevisiae Orijinal PZR teknolojisinde önceleri, E.coli‘den izole edilen DNA polimeraz kullanılmıştır. Bu enzim termolabil olduğundan ısının 95°C ’ye çıkarılması halinde,



ve az oranda da solid tümörlerde görülür. Bunların başlıcaları; ras Genleri, c-myc geni, c-erb B-2,



HER-2/neu geni, bcl-2 Supresör genler: Hasarlı DNA’yı tanıyan ve tamir eden genlerde kayıpla genellikle solid tümörlerde gö­ rülür. Başlıca önemli supresör genler; retinoblastom geni, p53 geni, nörofibromatozis tip 1 örnek verile­ bilir. Bu supresör genlerdeki mutasyonlarve hatalar çeşitli malignitelerin görülmesine neden olur. Protoonkogenlerde meydana gelen nokta mutasyonları bu genlerin ürünleri olan proteinlerde de değişikliklerin oluşmasına ve etkinliklerin farklı tarzda ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Normal insan hücrelerindeki c-ras protoonkogeninin DNA sekansları ile mesane kanser hücrelerinin c-ras onkogeninin DNA baz sırası analizleri karşılaştırıl­ dıklarında aralarında bir bazlık farkın bulunduğu saptanmıştır (p 21 ’in 12. pozisyonunda değişiklik). Bu durum, hücrede GTPase aktivitesini azaltırken adenilat siklazında kronik stimulasyonuna neden olmaktadır. Böylece, hücrelerde metabolik aktivitede fazla artmalar ortaya çıkmaktadır.



Doğru cevap: A



I



371



subünitteki peptidil transferazı inhibe ederken, siklohekzimid ökaryotik hücrelerdeki 60S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe eder.



Translokasyon (yer değiştirme): Peptid bağı A) DNA polimeraz I B) DNA polimeraz II C) DNA polimeraz III



D) RNA polimeraz I E) RNA primaz



Prokaryotik hücrelerde DNA zinciri uzamasından esas sorumlu olan enzim DNA polimeraz İM’ tür. Bu enzim RNA primerin serbest 3’-OH grubunu alıcı olarak kabul eder ve kalıp zincire uygun deoksiribonükleotidleri ekler. Yani zincir 5’—>3’ yönünde kalıp zincire antiparalel yönde uzayarak sentezlenir. Bu reaksiyonlarda substrat olarak kullanılan yapı taşları, deoksiribonükleozid trifosfat’lardır. DNA zincirin sentezlenebilmesi ve uzaması için dört deoksiribonükleozid trifosfatın (dATP, dTTP, dGTP, dCTP) hepsi ortamda bulunmalıdır. Uzayan zincire her yeni deoksiribonükleozid trifosfat takıldığında bir pirofosfat açığa çıkar. Böylece DNA zincirinde yer alan monomerler deoksinükleozid monofosfatlardır.



Doğru cevap: C



oluştuktan sonra ribozom, mRNA üzerinde 3’-ucuna doğru 3 nükleotid (bir kodon) boyunca ilerler. Bu olaya translokasyon denir. E.Colide translokasyon için uzama faktörü-2 (UF-2) ve GTP gereklidir.



Aminoaçil-tRNA sentetaz enzimleri protein sente­ zinde doğrudan görev almaz. Bu enzimler amino asitlerin kendi tRNA’larına bağlanmasını sağlar. Her amino asit ve tRNA’sı için kendine özgü bir aminoaçil-tRNA sentetaz enzimi vardır. İki aşamalı bir reaksiyonla amino asitin tRNA’sına -3’ ucundaki adenine kovalan olarak bağlanması sağlanır. Bu reaksiyon için ATP ve magnezyum gereklidir. ATP —* AMP+PP olacak şekilde parçalanır.



Aminoaçil-tRNA sentetaz enzimleri substratlarına (amino asit ve tRNA) son derece özgüldür. Kendine ait olmayan amino asit ve tRNA’larla reaksiyona girmezler. Böylece kodlama hataları engellenmiş olur.



Doğru cevap: B



60. Aşağıdakilerden hangisi proteinlerin sentez sonrası modifikasyonlarından biri değildir? A) Sinyal dizinin kaybı



59. Prokaryotik bir hücrede protein sentezinin uza­ ma safhasında hangisi doğrudan görev almaz?



B) Serin, treonin, tirozin gibi amino asitlerin hidrok­ sil gruplarının fosfatlanması C) Karbonhidrat yan zincirlerin eklenmesi



A) Amino açil-tRNA’lar



D) intronların uzaklaştırılması



B) Amino açil-tRNA sentetaz



E) izoprenil grupların eklenmesi



C) Uzama faktörleri



Polipeptid zincirlerinin çoğunda kovalan modifikas­ yonlar meydana gelir. Bu değişimler ya polipeptid zinciri ribozom üzerindeyken veya sentez tamamla­ nıp ribozomdan ayrıldıktan sonra olabilir. Değişimler translasyon başladıktan sonra ortaya çıktığı için, bunlara “post-translasyonel (translasyon sonrası) modifikasyonlar” denmiştir. Post-translasyonel mo­ difikasyonlara ait bazı örnekler şunlardır.



D) Peptidil transferaz E) GTP Protein sentezinde uzama aşamasında, polipeptid zincirinin karboksil ucuna amino asitler eklenir. Peptid bağlarının oluşumunu peptidil transferaz enzimi katalizler (Şekil soru: 245).



Aminoaçil-tRNA’nın A bölgesine bağlanması: Doğru aminoaçil-tRNA’nın A noktasına bağlanması, uygun kodon tanınmasını gerektirir. Bağlanma için uzama faktörü-1a ve GTP gereklidir. Puromisin, aminoaçil-transfer RNA’ya (tirozinil-tRNA) ben­ zer ve A bölgesine bağlanarak protein sentezini uzama fazında durdurur.



Peptid bağı oluşumu: Peptid bağlarının oluşumu peptidil transferaz tarafından katalizlenir. Peptidil transferaz aktivitesi, 50S ribozomal alt birimin 23S rRNA’sında bulunur. Peptidil transferaz ATP gerek­ tirmez. Kloramfenikol prokaryotik 50S ribozomal



Kısaltma, sinyal peptid kaybı, fosforillenme, glikozillenme, izoprenillenme, metillenme ve hidroksillenme gibi olaylar posttranslasyonel modifikasyonlardır. Pre- mRNA’dan mRNA sentezlenirken, intronların uzaklaştırılıp ekzonların birleşmesi gerçekle­ şir. Bu olay posttranskripsiyonel modifikasyona örnektir. Doğru cevap: D



N U K LEIK ASİTLER



58. Prokaryotik bir hücrede DNA sentezi sırasında, RNA primerlerine deoksiribonükleotidleri ekle­ yerek, uzamayı sağlayan enzim aşağıdakilerden hangisidir?



N U K LE IK ASİTLER



372



61. Şiddetli eklem ağrısıyla başvuran, kan PRPP (fosforibozil pirofosfat) sentetaz ve ürik asit düzeyleri yüksek bulunan bir kişide aşağıdaki hastalıklardan hangisi düşünülür? A) Lesh Nyhan sendromu B) Von Gierke C) Iskemi reperfüzyon hasarı D) Orotik asitüri E) Gut hastalığı Gut hastalığı, kanda ürik asitin (hiperürisemi) ve idrarda ürik asitin arttığı kalıtsal veya kazanılmış olabilen bir grup hastalıktır. Tüm klinik semptomlar üratların biyolojik sıvılarda düşük çözünürlüğü nedeni ile görülür. Üratlar



bir solüsyonda yüksek konsantrasyonda bulunduğu zaman hızla monosodyum ürat monohidrat oluştururlar. Tofüs olarak bilinen kristallerin eklemler ve etrafında çökelmesi dokuda



steril bir inflamasyon gelişimine neden olur. Bu reaksiyon ağrı, kızarıklık, şişlik ve ısı artışına neden olur. Hastalık akut ataklar şeklinde gider ve



özellikle ayak başparmağı metatarsofalengeal eklemi tutulur. Tofüsler aynı zamanda subkutan dokuda, kartilajda örneğin kulakta, kemikte ve böbreklerde de oluşmaktadır. Sıklıkla böbreklerde



ATP tüketiminin, sentezinden çok daha hızlı olduğu durumlarda veya ATP sentez bozukluklarında dokularda yüksek oranda ADP ve AMP birikir. Bu metabolitlerin ileri yıkımı ile ürik asit artışı izlenir. Yani hiperürisemi, hücresel enerji krizinin bir göstergesi olarak da kullanılabilir. Etanol toksisitesi ATP’nin yıkımını artırarak hiperürisemiye neden olur. Tüm bu durumlar, ksantin oksidaz aracılığı ile ürik asit üretiminde artışa neden olurlar. Buna bağlı olarak hücrede süperoksit ve hidrojen peroksit radikali oluşumu da artmaktadır. Egzersiz anında meydana gelen kas kasılmaları neticesinde vücuttaki kanın dağılımı değiştiği için bir kısım dokularda oksijenlenme azalmaktadır. Ayrıca artmış olan oksijen tüketimi karşılanamaz ise yine hipoksik bir durum meydana gelir. Bu bölgeler tekrar kanlandığında reperfüzyon hasarı meydana gelir. Bu hasarın oluşumunda ksantin dehidrogenaz (XDH) - ksantin oksidaz (XO) enzim sistemi rol almaktadır. Normal dokularda enzim XDH formunda bulunur ve toplam aktivitenin %90‘ını bu form gösterir. XDH’ın katalizlediği tepkimede elektron alıcısı olarak oksijen yerine NAD+ kullanıldığı için elektron kaçağı olmaz, dolayısı ile



radikal meydana gelmez.



ürat taşları (ürolityazis) gelişir.



Primer gut: Genellikle erkeklerde görülen pürin metabolizmasının genetik geçişli bir hastalığıdır. Primer gut ya fazla üretime, ya eksik atılıma veya her ikisine bağlı olarak oluşmaktadır. Primer renal gutta problem ürik asit transportundaki renal tübüler defekte bağlı olarak düşük ürik asit atılım hızıdır. Primer metabolik gutta ise problem fazla üretimdedir.



PRPP fazla üretimi: Gut hastalığı olan çoğu hiperürisemik hastada hastalık nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, hiperüriseminin nedeninin, PRPP’ın aşırı üretimine bağlı olması muhtemeldir. Bu durumun, PRPP sentetaz enziminde görülen, X’e bağlı olarak kalıtılan bir mutasyona bağlı olarak aşırı kontrolsüz çalışmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.



Doğru cevap: E



İskemi, hipoksi veya diğer bir enerji yetmezliği durumunda XDH enzimi, sülfhidril grubunun oksidasyonuyla veya sınırlı proteolizi ile süperoksit ve hidrojen peroksit_radikali üretimine neden olan XO formuna dönüşür (Şekil Soru 276). Hücre içinde anoksi veya substrat yetmezliği durumunda ATP üretimi düşerken AMP düzeyi artar. Bilindiği gibi AMP, XDH - XO enzimleri için substrat olan hipoksantine dönüşür. Enerji üretimi düşen hücrede sitozolik kalsiyum düzeyinin artması ile kalsiyum bağımlı bir proteaz olan “kalpain” aktive olur, böylece XDH enzimi XO formuna dönüşür. Ancak anoksi durumunda radikal üretimi görülmemektedir. Anoksik olan dokunun yeniden kanlanması ile birlikte ortamda artan oksijen bir elektron alıcısı olarak davranır ve XO etkisi ile süperoksit radikali ve hidrojen peroksit oluşumunda patlama görülür. Doğru cevap: D



62. İskemi reperfüzyon hasarı sırasında serbest radikal oluşumunu sağlayan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Ksantin dehidrogenaz B) Glutatyon-S-transferaz C) Miyeloperoksidaz D) Ksantin oksidaz E) Katalaz



37 3



A) DNA polimerazı bağlarlar. B) Replikasyon başlangıç noktasını belirler. C) Sentezlenen DNA parçalarını birleştirirler.



D) Sekonder yapıyı açarlar. E) DNA polimeraz lll’ün ilk nükleotidin ekleyeceğ serbest 3’OH ucu oluştururlar. DNA polimerazlar, tek zincirli kalıp DNA olsa bile yeni DNA sentezini hemen başlatamazlar. Sentezin başlayabilmesi için bir primere gereksinim var­ dır. Primer, kalıp DNA’nın başındaki nükleotid



dizesine uygun, ribonükleotidlerden oluşmuş RNA parçasıdır. 63. Prokaryotik bir hücrede aşağıdaki enzimlerden hangisi DNA replikasyonunda görev almaz? A) DNA glikozilaz C) DNA topoizomeraz II



B) DNA polimeraz III D) DNA Primaz



OH grubunu alıcı olarak kabul eder ve kalıp zincire uygun deoksiribonükleotidleri ekler. Yani zincir 5’—» 3’ yönünde kalıp zincire antiparalel yönde uzayarak sentezlenir. Bu reaksiyonlarda yapı taşları, 5’-deoksiribonükleozid trifosfat’lardır. Uzayan zincire her yeni nükleotid takıldığında bir pirofosfat açığa çıkar.



E) DNA Helikaz Prokaryotlarda DNA sentezi için kullanılanlar 1. DnaA



proteini:



Replikasyon



DNA polimeraz III: DNA zinciri uzamasından esas sorumlu olan enzimdir. RNA primerin serbest 3’



başlangıç



Doğru cevap: E



noktasını belirler. 2. DNA helikazlar: DNA çift sarmalinin karşılıklı açılmasını sağlar.



3. Tek zincirli kalıp DNA: Sentez için gerekli olan kalıbı oluşturur.



4. Tek sarmal DNA bağlayıcı proteinler: DNA zincirinin tek zincirli kalıp halinde kalmasını sağlar 5. Topoizomeraz enzimleri: Tip I ve Tip topoizomerazlar süperkoil problemlerini aşar.



II



65. Antineopiastik ajan olarak 6-merkaptopürin’i ilk defa kullanan bir hastada ilaca karşı tolerans saptanırsa, hastada genetik olarak hangi enzim eksikliği düşünülmelidir? A) Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz



B) Hipoksantin guanin fosforibozil transferaz C) Glukronil transferaz



6. DNA sentezini aktive eden proteinler



D) N-asetil transferaz



7. DNA primaz (DnaG): RNA primerin sentezini sağlar.



E) NADPH’a bağlı methemoglobin redüktaz



8. DNA polimeraz III (prokaryotlarda);



DNA zincir uzamasından asıl sorumlu enzimdir. Ökaryotlarda ise polimeraz enzimleri farklıdır.



9. DNA polimeraz I: RNA primerinin uzaklaştırılması ve boşluğun doldurulması için



10. DNA ligaz: DNA polimeraz III ve DNA polimeraz l’in yaptıkları zincirler arasındaki nükleotidler DNA ligaz ile birleştirilir.



komşu



Baz eksizyon tamiri ile iyonize edici radyasyon, reaktif oksijen türleri ve monofonksiyonel alkilleyici ajanlar ile oluşan baz hasarları tamir edilir. DNA yapısındaki hasarlı bazı uzaklaştıran enzim DNA glikozilaz’dır. Doğru cevap: A



Hücresel nükleik asitlerin normal “turnover”ı sonucu ortaya çıkan pürinler yıkılmak üzere iken tekrar nükleozid trifosfatlara dönüşebilirler ve vücutta kullanılabilirler. Bu pürinlerin sentezinde “yan yol”dur. Bu yola salvaj veya kurtarma yolu da denilmektedir. Yan yolda iki enzim görev yapar: Adenin fosforibozil transferaz (APRT) ve hipoksantin-guanin fosforibozil transferaz (HGPRT). Her iki enzimde riboz 5-fosfat grubunu PRPP’den alırlar.



6-Merkaptopürin bir hipoksantin analoğudur ve bir ön ilaçtır. Bu ilaç, HGPRT enzimi ile adenin ve guanin nukleotidlerinin prekürsörü inozin monofosfatın (İMP) antimetaboliti olan tio-inosinik aside dönüşür. Bu aktif metabolit ksantin oksidaz tarafından tiyoürik aside yıkılır ve böbreklerden atılır. Başlıca endikasyon Akut Lenfoblastik Lösemidir. Bir kişide HGPRT enzimi eksik ise merkaptopürine karşı direnç gelişir.



N U K LE İK ASİTLER



64. DNA replikasyon sırasında oluşan primerlerin temel görevi aşağıdakilerden hangisidir?



37 4



N U K L E IK A SİT LE R



Primer metabolik gutta problem genellikle fazla üre­ timdedir. Hiperüriseminin nedeninin, PRPP’ın aşırı üretimine bağlı olması muhtemeldir. Bu durum,



PP,



PRPP



-► IMP



Hipoksantin Hipoksantin Guanin Fosforibozol Transferaz (HGPRT)



PRPP



Doğru cevap: D



68. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi pürinlerin biyosentezini inhibe etmez?



,Pp,



Guanin



► GMP (HGPRT)



PRPP



A) Leflunomid B) 6-merkaptopürin C) Sülfonamidler



D) Folat analogları E) Azaserin



PP,



Adenin



> AMP Adenin Fosforibozil Transferaz



Bazı pürin sentez inhibitörleri hızla bölünen mikro­ organizmaların çoğalmalarını özgün olarak inhibe ederler. Örneğin, PABA analoğu olan sulfonamidler, dihidropteorat sentetazı inhibe ederek PABA’dan folik asit oluşumunu dolayısı ile pürin sentezini inhibe ederler.



Folik asit analoğu olan Methotrexate ise dihidrofolat redüktazı inhibe eder.



Doğru cevap: B



66. Aşağıdakilerden hangisi pürin bazlarının sente­ zinde ver almaz? A) Karbondioksit C) Glutamin



PRPP sentetaz enziminde görülen, X’e bağlı ola­ rak kalıtılan bir mutasyona bağlı olarak gelişir.



B) Formil-tetrahidrofolat D) Aspartat E) Prolin



Pürin halkasının atomları aminoasitler (aspartik asit, glisin ve glutamin), C 02 ve tetrahidrofolat gibi değişik bileşiklerden gelir. Pürin halkası, daha önceden sentezlenmiş olan riboz-5-fosfat’a karbon ve azot atomlarının katıldığı bir dizi reaksiyon sonucu oluşur. Pürin halkasının C-4 - C-5 ve N-7 atomları glisin’den, N-1 atomu aspartat’tan, N-3 ve N-9 atomları glutamin’den, C-2 ve C-8 atomları N10formil tetrahidrofolat’tan, C-6 atomuda C 02’den kaynaklanır. Doğru cevap: E



67. Primer gut hastalığına aşağıdaki enzimlerden hangisinin aşırı aktivasyonu neden olur? A) Ksantin oksidaz



Diğer pürin sentez inhibitörleri; azaserin, diazanorlösin, merkaptopürin ve İMP dehidrojenaz inhibitörü olan mikofenolik asittir.



Leflunomid, pirimidin nükleotidlerinin sentezinde yer alan dihidroorotat dehidrogenaz enzimini inhibe ederek etki eden bir ilaçtır. Doğru cevap: A



69. Aşağıdaki enzimlerden hangisi pürin yıkımında görev almaz? A) Adenozin deaminaz B) Ksantin oksidaz C) Hipoksantin guanin fosforibozil transferaz D) Pürin nükleozid fosforilaz



E) 5’- Nükleotidaz 5’-nükleotidaz, adenozin deaminaz, pürin nükleozid fosforilaz, ksantin oksidaz ve guanozin deaminaz (= guanaz) enzimleri pürin nükleotid katabolizmasında kullanılan enzimlerdir.



B) Karbamoil fosfat sentetaz



Hipoksantin-guanin fosforibozil transferaz (HGPRT), pürin yıkımı değil, pürinlerin kurtarma



C) Dihidroorataz



(salvage) yolunda sentezde rol oynar.



D) Fosoforibozil pirofosfat (PRPP) sentetaz E) Timidilat sentaz



Doğru cevap: C



A) Allopürinol B) Fluorourasil C) Azaserin



Prokaryotik RNA polimeraz, kor (çekirdek) enzim ve sigma (o) alt biriminden oluşur.



D) 6-merkaptopürin E) Sitozin arabinozid



Kor enzim: 2 a, 1 (3 ve 1 |3’ alt ünitelerinden oluş­ muştur. Bu 4 alt birim 5' —>3' polimeraz aktivitesinden sorumludur. Kor enzim DNA kalıp üzerinde yer alan promoter bölgeyi tanıyamaz.



Timidilat sentaz; N-5 ve N-10 metilen tetrahidrofolikasitten bir metilgrubu alarak deoksi-UMP (dUMP)yi, deoksi-TMP (dTMP) ye çevirir. Bu esnada



Tetrahidrofolat (THF), dihidrofolata (DHF) dönü­ şür. 5-florourasil gibi pirimidin (dUMP) analogları timidilat sentetaz inhibitörleridir. Bunlar antitümör



a (sigma) alt birimi: DNA üzerindeki promoter böl­ geyi tanır, a alt birim ve kor üniteye holoenzim



ajanları olarak tıpta kullanılırlar. DHF’ın, TH F’a indirgenmesini dihidrofolat redüktaz enzimi gerçekleştirir. “Nlethotrexate” gibi folat analogları ilaçlarda bu enzimi inhibe ederek, antitümör etki gösterir. Bu ilaçlar THF’ı azaltarak hem pürin sentezini inhibe eder, hem de dUMP’nin dTMP’ye metilasyonunu engeller. Böylece DNA’nın esansiyel bileşenlerinden olan dTMP’nin hücresel kon­ santrasyonunu azaltırlar. Bu nedenlerden dolayı folat analogları verilince DNA sentezi inhibe olarak, hücre çoğalması yavaşlar.



denir. Doğru cevap: C



72. Aşağıdaki nükleik asitlerden hangisinde, baz­ larda metilasyon, deaminasyon, redüksiyon gibi modifikasyonlar çok miktarda bulunur? A) Messenger RNA B) Ribozomal RNA



Allopürinol: Gut tedavisinde kullanılan ve hipok­ santin anaioğu olan moleküldür. Ksantin oksidazı inhibe etmektedir. Ksantin ve ürik asit oluşumunu azaltmaktadır. Aynı zamanda PRPP sentetaz aktivitesinide inhibe eder.



C) Transfer RNA



D) Nükleus DNA’sı E) Mitokondri DNA’sı RNA’lar arasında tRNA’laren küçük (4S) molekül­ lerdir. Genellikle 74 ila 95 nükleotitten meydana gelir. Proteinlerin yapısında yer alan 20 amino asitin herbirine özgün en az bir adet tRNA molekülü var­ dır. tRNA'lar hücredeki RNA’ların yaklaşık % 15’ini oluştururlar.



6-merkaptopürin hipoksantin analoğudur. Denova pürin sentezini inhibe eder.5 fosforibozil amin sen­ tezini aminotransferazı inhibe ederek sitotoksik etki gösterir. Sitozin arabinozid (cytarabine); sitidin analoğu­ dur. DNA replikasyonunda sitozinin yerine geçerek replikasyonu bozar.



Genetik materyal içerisinde hatalar tolere edilemez­ ken bir tek tRNA moleküllerinde anormal bazlar



(alkilasyon, metilasyon vb) bulunabilir.



Azaserin; (glutamin anaioğu) Pürin sentez inhibitörü olup, fosforibozil amin oluşumunu engeller.



Doğru cevap: C



Doğru cevap: A



73. 71.



Aşağıdakilerden hangisi DNA’nın promoter adı verilen özel bölümüne bağlanarak etki eden bir enzimdir? A) DNA ligaz B) DNA polimeraz C) RNA polimeraz



D) Ekzonükleaz E) RNA ligaz



DNA’da aşağıdaki bulunmaz?



bölgelerden



A) Ekzon B) Amino asit bağlayıcı kol C) İntron



D) Promotor bölge E) Transkripsiyon başlangı bölgesi



hangisi



N U K L E İK ASİTLER



RNA polimeraz, DNA sentezinde kullanılan RNA primerleri hariç tüm RNA’ları sentezler. RNA poli­ meraz, transkripsiyona uğrayacak gen bölgesinin başında bulunan nükleotid dizesini (promoter bölge) tanır ve DNA’ya bağlanır. RNA polimerazca sentezlenen birime « primer transkript» denilir.



70. Aşağıdaki maddelerden hangisi hipoksantin anaioğu bir madde olup ksantin oksidazı inhibe eder?



1



N U K LEIK ASİTLER



3 76



Tüm tRNA moleküllerinin primer yapısı yani nükleotid dizesi, hidrojen köprüleri ile yonca yaprağı şek­ linde katlanarak sekonder yapıyı oluşturur. tRNA üzerinde antikodon ve amino asit bağlayıcı kol gibi yapılar bulunur.



subünitteki peptidil transferazı inhibe ederken, siklohekzimid ökaryotik hücrelerdeki 60S ribozomal subünitteki peptidil transferazı eder. Doğru cevap: E



Aminoasit bağlayıcı kol: Bu kol her zaman 5’-CCA3’ dizesi ile sonlanır. Aminoasitlerin karboksil ucu bu adenozil bazının 3’-OH grubuna bir ester bağı ile bağlanır. Aminoasidleri tRNA’ya ATPden sağla­



nan enerji ile amino-açil-tRNA sentetaz bağlar.



75. Ökaryotik hücrede pre-mRNA’ların çoğunda yer alan, ancak proteini kodlayan olgun mRNA’da bulunmayan dizi aşağıdakilerden hangisidir? A) TATA dizisi



Antikodon kolu: Bu kolda mRNA’daki kodona karşılık gelen nükleotid dizesi vardır. Antikodon tRNA’nın özgünlüğünden sorumludur. Dolayısı



B) intron C) Ekzon



ile antikodon DNA yapısında bulunmaz, bu yapı tRNA’ya özgüdür.



D) Poli A dizisi E) Promoter



Ekzon, DNA üzerinde bulunan ve genetik bilgi içeren bölümlerdir. İntron, DNA üzerinde bulunan genetik bilgi içermeyen bölümlerdir.



İntronlar matür RNA’da görünmeyen ve kaldırılan primer transkript içindeki dizilerdir. İntronların uzaklaştırılması: Tek birpolipeptid zinci­



DNA üzerinde bulunan ve RNA polimerazın trans­ kripsiyonun başlangıç aşamasında bağlanabildiği bölgeye Promoter denir. Promoter bölgeye somut bir örnek olarak; prokaryotlarda bulunan ve trans­ kripsiyon başlangıç noktasından on nükleotid önde olduğu için ( - ) 10 dize veya özel adıyla pribnovv box verilebilir.



rinin şifresini bulunduran DNA veya RNAsegmentine Sistron denir. •



Prokaryot RNA çok sistronlu (polisistronik), ökaryotik RNA ise tek sistronlu (monosistronik)dir.







İntron ise aminoasid için kod olmayan diğer bölgelerdir.







RNAsentezinin olgunlaşması sırasında intronlar uzaklaştırılır ve eksonlar birbirleri ile birleştirir. Bu işleme RNAsplicing denir.



Doğru cevap: B



74. Aşağıdaki biyomoleküllerden hangisinin enzimatik aktivitesi bulunur?



Doğru cevap: B



A) DNA



B) Kolesterol



76. DNA replikasyonu ya da tamiri sırasında sentezlenen fragmanları birleştiren enzim aşağıdakilerden hangisidir?



C) Fosfolipid



D) Karbonhidrat E) RNA Protein sentezinde üç tip RNA rol oynar: ribozomal



RNA (rRNA), transfer RNA (tRNA) ve mesajcı RNA (mRNA). RNA molekülleride düz zincirlidir ve fosfodiester bağı ile birleşmiş ribonükleotidlerden oluşur. Ayrıca bazı RNA moleküllerinin katalitik etkisi olup, enzimatik işlev görebilir. Örnek olarak ribozimler,



ribonükleazlar ve peptidil transferazlar verile­ bilir. RNA’ların enzimatik aktivesinin olduğuna en güzel örmeklerden biri peptidil transferaz enzimidir.



Peptid bağlarının oluşumu peptidil transferaz tarafından katalizlenir. Peptidil transferaz aktivitesi, 50S ribozomal alt birimin 23S rRNA’sında bulunur. Peptidil transferaz ATP gerektirmez.



Kloramfenikol



prokaryotik



50S



ribozomal



A) Ekzonükleaz B) Endonükleaz C) Revers transkriptaz



D) DNA ligaz E) DNA polimeraz DNA Ligaz: DNA polimeraz III ve DNA polimeraz l’in yaptıkları zincirler DNA ligaz ile birbirlerine fosfodiester bağı ile birleştirilir. Bu basamakta 1 mol ATP, 1 mol AMP’ye çevrilir. Bu enzim hem replikasyon, hem DNA tamirinde sentezlenen fragmanları birleştirir.



Doğru cevap: D



A) Bazın çıkarılması, çentik açma, kesme-çıkarma, yerine koyma, hasarın tanınması ve fosfodiester bağının oluşması B) Hasarın tanınması, bazın çıkarılması, çentik açma, yerine koyma, fosfodiester bağının oluş­ ması ve kesme çıkarma C) Kesme çıkarma, çentik açma, bazın çıkarılması, fosfodiester bağının oluşması, hasarın tanınma­ sı ve yerine koyma



D) Bazın çıkarılması, çentik açma, hasarın tanın­ ması, kesme-çıkarma, yerine koyma ve fosfodi­ ester bağının oluşması E) Hasarın tanınması, bazın çıkarılması, çentik açma, kesme-çıkarma, yerine koyma ve fosfodi­ ester bağının oluşması Baz eksizyon tamiri ile iyonize edici radyasyon, reaktif oksijen türleri ve monofonksiyonel alkilleyici ajanlar ile oluşan baz hasarları tamir edilir. DNA yapısındaki hasarlı bazı uzaklaştıran tamir sistemine “baz eksizyon tamiri” denir. Bu sistemde DNA glikozilaz, AP (aprimidinik veya apürinik) endonükleaz, deoksiriboz fosfat liyaz, DNA polimeraz I ve DNA ligaz enzimleri arka arkaya çalışır. Örneğin, DNA yapısında yer alan ve bir pirimidin olan “sitozin” kendi kendine deaminasyona uğrarsa “urasil” oluşur. DNA yapısında yer almaması gereken bu urasili, DNA glikozilaz enzimi tanır ve hasarlı bazı çıkarır. Urasilin çıkması ile o bölgede AP diye kısaltılan apirimidinik (pirimidin olmayan) bir bölge oluşur. Bir AP endonükleaz aradaki fosfodiester bağını keser (çentik açar). Deoksiriboz fosfat liyaz adı verilen bir enzim urasilin çıkması ile geri kalan deoksiriboz ve fosfatı çıkarır. DNA polimeraz I, çıkarılan nükleotidin yerine deoksi - sitidin monofosfatı (dCMP) ekler. Son olarak DNA ligaz bir fosfodiester bağı ile iki zinciri birbirine bağlar.



Doğru cevap: E



78. Pürin ve pirimidin nükleotidlerinin her ikisinin de yeniden sentez hızı aşağıdakilerden hangisi­ nin konsantrasyonuna bağlıdır? A) Adenozin monofosfat (AMP) B) Guanozin monofosfat (GMP) C) Fosforibozil pirofosfat (PRPP)



D) Sitidin monofosfat (CMP) E) Üridin monofosfat (UMP)



Riboz-5- fosfat ve ATP’den PRPP sentezinde, sentetaz (Riboz fosfat pirofosfokinaz) enzimi yer alır. Bu enzimin aktivasyonu pürin sentezinin hızlanmasına neden olmaktadır. Bu enzimi inorganik fosfat (Pı) aktive ederken, pürin nükleotid di ve trifosfatları inhibe ederler.



PRPP



Pürin ve pirimidin nükleotidlerinin de novo sentezi, feedback kontrol vasıtasıyla düzenlenir. İntrasellüler PRPP konsantrasyonu en önemli düzenleyicidir. PRPP oluşumu AMP, GMP, IMP ile inhibe olur. PRPP ve ATP, karbamoil fosfat sentetaz ll’nin allosterik aktivatörü olup pirimidin sentezini aktive eder. Doğru cevap: C



79. Protein sentezinin aşağıdaki hangisinde GTP kullanılır?



aşamalarının



A) Amino asitlerin aktivasyonu B) Elongasyon C) Terminasyon



D) Sinyal dizinin koparılması E) Katlanma Protein sentezinde uzama aşamasında, polipeptid zincirinin karboksil ucuna amino asitler eklenir. Peptid bağlarının oluşumunu peptidil transferaz enzimi katalizler.



Aminoaçil-tRNA’nın A bölgesine bağlanması: Doğru aminoaçil-tRNA’nın A noktasına bağlanması, uygun kodon tanınmasını gerektirir. Bağlanma için uzama faktörü-1a ve GTP gereklidir. Puromisin, aminoaçil-transfer RNA’ya (tirozinil-tRNA) ben­ zer ve A bölgesine bağlanarak protein sentezini uzama fazında durdurur.



Peptid bağı oluşumu: Peptid bağlarının oluşumu peptidil transferaz tarafından katalizlenir. Peptidil transferaz aktivitesi, 50S ribozomal alt birimin 23S rRNA’sında bulunur. Peptidil transferaz ATP gerek­ tirmez. Kloramfenikol prokaryotik 50S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe ederken, siklohekzimid ökaryotik hücrelerdeki 60S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe eder.



Translokasyon (yer değiştirme): Peptid bağı oluştuktan sonra ribozom, mRNA üzerinde 3’-ucuna doğru 3 nükleotid (bir kodon) boyunca ilerler. Bu olaya translokasyon denir. E.Colide translokasyon için uzama faktörü-2 (UF-2) ve GTP gereklidir.



Aminoaçil-tRNAsentetaz enzimleri protein sente­ zinde doğrudan görev almaz. Bu enzimler amino asitlerin kendi tRNA’larına bağlanmasını sağlar. Her amino asit ve tRNA’sı için kendine özgü bir aminoaçil-tRNA sentetaz enzimi vardır. İki aşamalı bir



N U K L E IK ASİTLER



77. DNA baz onarım sisteminde bozukluk olmayan bir kişide DNA onarım sırası hangisinde doğru şekilde verilmiştir?



N U K L E IK ASİTLER



1 3 78



50 subünit gelip 70S kompleksi oluşurken GTP parçalanır ve başlangıç faktörleri ayrılır



A G ---- C G G U A A BF-3



ma



— C G G U AA



. ~ w v 3' mRNA



*/v'vv\. 3’



/



BF-2



Başlangıç faktörleri 30S başlangıç komleksi oluşumuna yardım eder.



E- bölgesi (Exit bölgesi)



Uzama faktörleri boş A- bölgesinde kodona uygun tRNA'nın bağlanmasını sağlarlar. Ayrıca uzama faktörü- 2 (= EF-2) translokasyonda görev alır



Peptid bağı



UZAMA



Difteri toksin i ve P. auereginosa ekzotkosin A uzama faktörü- 2 ’yi (= EF-2) inhibe ederek protein sentezini uzama aşamasında durdururlar



50S ribozomal ünitede yer alan peptidil transferaz, aminoasiti P bölgesinden A bölgesine transfer eder ve peptid bağı oluşumunu katalizler.



Peptidil transferaz



U A C A AA



II II II II II II l



‘'A U G U U t v A A G — C G G U A A



3’



PUROMISIN Am inoaçil- tRNA’ya (tirozinil- tRNA) benzer ve uzamakta olan peptid zincirine katılır. Hem prokaryotlarda hem de ökaryotlarda zincirin daha fazla uzamasını engeller.



■5'



A G - - - C G G UAA



3’



KLORAMFENİKOL Prokaryotik peptidil transferazı inhibe ederken,



Siklohekzimid ökaryotik peptidil transferazı inhibe eder 05s497



reaksiyonla amino asitin tRNA’sına -3’ ucundaki adenine kovalan olarak bağlanması sağlanır. Bu reaksiyon için ATP ve magnezyum gereklidir. ATP —>AMP+PP olacak şekilde parçalanır.



Aminoaçil-tRNA sentetaz enzimleri substratlarına (amino asit ve tRNA) son derece özgüldür. Kendine ait olmayan amino asit ve tRNA’larla reaksiyona girmezler. Böylece kodlama hataları engellenmiş olur.



Doğru cevap: B



37 9



A) Enerji taşınması B) Metil grubu taşınması



83. Aşağıdakilerden hangisi pürin halkasının yapı sında ver almaz? A) Glutamat



D) Aspartat E) Alanin



C) C 0 2 katılma reaksiyonu D) Sinyal iletimi



Pürin halkasının yapısı aminoasitler (aspartik asit, glisin ve glutamin), C 0 2 ve tetrahidrofolat



E) Koenzimlerin yapısı



Nükleotidler, enerji aktarılması (ATP ve GTP), sinyal iletimi [siklik AMP (cAMP ve siklik GMP)] ile metil grubu taşınmasında (S-adenozil metiyonin) görev



B) Tetrahidrofolat



C) Glutamin



yapmaktadırlar.



Ayrıca



nükleotidler



koenzimlerin yapısında (NAD+, NADP+, FMN ve FAD) yer almaktadır. Organik maddelerin karboksilasyonunda görev alan karboksilaz enzimlerinde prostetik grup olarak biyotin kullanılmaktadır.



gibi değişik bileşiklerden gelir. Pürin halkası, daha önceden sentezlenmiş olan riboz-5-fosfat’a karbon ve azot atomlarının katıldığı bir dizi reaksiyon sonucu oluşur. Pürin halkasının C-4 - C-5 ve N-7 atomları glisin’den, N-1 atomu aspartat’tan, N-3 ve N-9 atomları glutamin’den, C-2 ve C-8 atomları N10 formil tetrahidrofolat’tan, C-6 atomuda C 0 2’den kaynaklanır.



Doğru cevap: C



Doğru cevap: E



81. Aşağıdakilerden hangisi nükleozid yapısında ver almaz?



84. Aşağıdakilerden hangisinin oluşumu pürin nükleotid sentezinde düzenleyici basamak ola­ rak kabul edilmektedir?



A) Pürin bazı



B) Deoksiriboz şekeri D) Pirimidin bazı



CJRiboz şekeri



E) Fosfat grupları



C) inozin monofosfat



Bir nükleozid yapısında pürin veya pirimidin bazına bağlı pentoz şekeri yer almaktadır. A, G, C, T ve U’den oluşan ribonükleozidlere sırasıyla; adenozin, guanozin, sitidin, timidin ve üridin denir. DNA molekülünde deoksiriboz, RNA molekülünde ise riboz bulunmaktadır. Nükleozidlerin



yapısında



fosfat



yer



almaz.



Nükleozidler fosfatlarla birleşince nükleotidler oluşur.



Doğru cevap: E



82. Aşağıdaki pürin veya pirimidin bazlarından hangisi DNA yapısında ver almaz? B) Guanin D) Urasil



A)Adenin C)Sitozin



A) Karbamoil fosfat B) Dihidroorotik asit D) Fosforibozilpirofosfat E) 5-fosforibozilamin Pürin sentezinde ilk basamakta riboz-5- fosfat ve ATP’den PRPP sentezinde, PRPP sentetaz enzimi yer alır. Bu enzimin aktivasyonu pürin sentezinin hızlanmasına, dolayısı ile ürik asit oluşumunu artmasına neden olmaktadır. Bu enzimi inorganik fosfat (P^ aktive ederken, pürin nükleotid di ve trifosfatları inhibe ederler. PRPP enzim aktivitesinde artış “ Gut hastalığına” neden olmaktadır.



5’-Fosforibozilamin sentezi, pürin nükleotidlerinin biyosentezinde düzenleyici basamaktır. Daha sonra bir dizi reaksiyonla İMP oluşur.



Doğru cevap: E



E) Timin DNA molekülünün monomerik birimleri arasında deoksi adenilat, deoksi timidilat, deoksi guanilat ve deoksi sitidilat bulunmaktadır. Bu monomerik birimler DNA yapısını oluşturmak üzere 3’,5’fosfodiester bağı ile birbirlerine bağlanmaktadırlar.



85. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi biyosentezini inhibe etmez? A) Difluorometil ornitin B) 6-merkaptopürin C) Mikofenolik asit



DNA yapısında urasil bulunmamaktadır. Doğru cevap: D



D) Metotreksat E) Diazanorlösin



pürinlerin



NUKLEIK ASİTLER



80. Aşağıdakilerden hangisi nükleotidlerin doğru­ dan fonksiyonları arasında bulunmamaktadır?



1



NUKLEIK ASİTLER



3isol J Bazı pürin sentez inhibitörleri hızla bölünen mikroorganizmaların çoğalmalarını özgün olarak inhibe ederler. Örneğin, PABA analoğu olan sulfonamidler, dihidropteorat sentetazı inhibe ederek PABA’dan folik asit oluşumunu dolayısı ile pürin sentezini inhibe ederler.



Folik asit analoğu olan Methotrexate ise dihidrofolat redüktazı inhibe eder. Böylece kanserin yayılmasını farmakolojik olarak kontrol eder. Bunlar pürin nükleotid sentezini engeller, böylece DNA ve RNA oluşumunu önlerler. Pürin sentezini özgün



olarak inhibe eden maddeler, insan dokuları için çok toksiktir. Tümör hücrelerine ek olarak, fetus gibi hızlı büyüyen dokularda veya kemik iliği, deri, gastrointestinal yollar veya saç folikülleri gibi normalde hızla çoğalan hücrelerde bu etki görülür. Bu nedenle kanser hücrelerinin çoğalmasını yavaşlatmak amacıyla kullanılan inhibitörler, aynı zamanda normal hücrelerin replikasyonunu da etkilerler. Buna bağlı olarak anemi, pullu-kepekli



deri, gastrointestinal dökülmesi görülebilir.



bozukluklar



ve



saç



fosfat (P^ aktive ederken, pürin nükleotid di trifosfatları inhibe ederler. PRPP enzim aktivitesinde artış “ Gut hastalığına” neden ve



olmaktadır.



5’-Fosforibozilamin sentezi, pürin nükleotidlerin biyosentezinde düzenleyici basamaktır. Daha sonra bir dizi reaksiyonla İMP oluşur.



İnozin monofosfat de novo pürin sentezinde ilk oluşan nükleotid olup, bütün pürin nükleotidlerin “kaynağı” olarak kabul edilir. Pürin nükleotidlerin biyosentezinde 5-fosforibozilamin’den sonra gelen 9 reaksiyon sonucunda İMP sentezlenir. Bu yolda enerji, 4 tane ATP molekülünden sağlanır. İMP pürin sentezinde son ortak nükleotidtir. İMP, daha sonra AMP veya GMP’ye dönüşür. İnozin monofosfat asparttan biramino grubu alarak adenozin monofosfat, glutaminden bir amino grubu alarak guanozin monofosfat oluşur.



Adenilosüksinat adenozin monofosfat sentezinde oluşan bir ara bileşiktir.



Doğru cevap: A



azaserin, diazanorlösin, merkaptopürin ve İMP dehidrojenaz inhibitörü olan mikofenolik asittir. Diğer



pürin



sentez



inhibitörleri;



Difluorometil ornitin, OMP dekarboksilazı inhibe ederek etki eden bir pirimidin sentez inhibitörüdür.



87. Pürin nükleotidlerinin sentezi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Folik asit analogları, sentezi inhibe eder. B) Karbamoil fosfat oluşumu ile başlar.



Doğru cevap: A



C) Glutamin, öncül bileşiklerden biridir.



D) Formil tetrahidrofolat, formil grubunu verir. E) Pürin sentezinde ilk oluşan nükleotid inozin mo86. Pürin nükleotid biyosentezi son ortak nükleotid aşağıdakilerden hangisidir? A) inozin monofosfat B) Guanozin monofosfat



nofosfattır.



Karbamoil fosfat oluşumu pürin değil, pirimidin sentezinde ilk reaksiyondur. Bu reaksiyonu dü­ zenleyen karbamoil fosfat sentetaz II, pirimidin sentezinde düzenleyici basamakta yer alır.



C) Adenozin monofosfat



D) Ksantozin monofosfat E) Adenilosüksinat aminoasitler (aspartik asit, glisin ve glutamin), C 02 ve tetrahidrofolat gibi değişik bileşiklerden gelir. Pürin halkası, daha önceden sentezlenmiş olan riboz-5-fosfat’a karbon ve azot atomlarının katıldığı bir dizi reaksiyon sonucu oluşur. Pürin halkasının C-4 - C-5 ve N-7 atomları glisin’den, N-1 atomu aspartat’tan, N-3 ve N-9 atomları glutamin’den, C-2 ve C-8 atomları N10 formil tetrahidrofolat’tan, C-6 atomuda C 0 2’den kaynaklanır Pürin



halkasının



atomları



Pürin sentezinde ilk basamakta riboz-5- fosfat ve ATP’den PRPP sentezinde, PRPP sentetaz enzimi yer alır. Bu enzimin aktivasyonu pürin sentezinin hızlanmasına, dolayısı ile ürik asit oluşumunu artmasına neden olmaktadır. Bu enzimi inorganik



Pürin halkasının atomları aminoasitler (aspartik asit, glisin ve glutamin), C 02 ve tetrahidrofolat gibi değişik bileşiklerden gelir. Pürin halkası, daha önceden sentezlenmiş olan riboz-5-fosfat’a karbon ve azot atomlarının katıldığı bir dizi reaksiyon sonucu oluşur. Pürin halkasının C-4 - C-5 ve N-7 atomları glisin’den, N-1 atomu aspartat’tan, N-3 ve N-9 atomları glutamin’den, C-2 ve C-8 atomları N10 formil tetrahidrofolat’tan, C-6 atomu da C 0 2’den kaynaklanır. Denovo pürin sentezinin ilk basamağı olan, Riboz-5- fosfat ve ATP’den PRPP sentezinde, PRPP sentetaz enzimi yer alır (Şekil). Bu enzimin



aktivasyonu pürin sentezinin hızlanmasına, dolayısı ile ürik asit oluşumunu artmasına neden olmaktadır. Bu enzimi inorganik fosfat (Pi) aktive ederken, pürin nükleotid di ve trifosfatları inhibe



381



Nükleotidlerin sentezinde, önce ribonükleotidler oluşur, sonra gerekiyorsa indirgenme ile deoksiribonükieotidler meydana gelir. PRPP enzim aktivitesinde artış “ Gut hastalığına” neden olmaktadır.



5’-Fosforibozilamin sentezi, pürin nükleotidlerin biyosentezinde düzenleyici basamaktır. Daha sonra bir dizi reaksiyonla İMP oluşur. İnozin monofosfat de novo pürin sentezinde ilk oluşan nükleotid olup, bütün pürin nükleotidlerin “kaynağı” olarak kabul edilir. Bazı pürin sentez inhibitörleri hızla bölünen mikroorganizmaların çoğalmalarını inhibe ederler. Örneğin, PABA analoğu olan sulfonamidler,



dihidropteorat sentetazı inhibe ederek PABA’dan folik asit oluşumunu dolayısı ile pürin sentezini inhibe ederler. Folik asit analoğu olan Methotrexate dihidrofolat redüktazı inhibe eder. Diğer pürin sentez inhibitörleri; azaserin (glutamin analoğu), diazanorlösin, merkaptopürin ve İMP dehidrojenaz inhibitörü olan mikofenolik asit’tir. Bunlar pürin nükleotid sentezini engeller, böylece DNA ve RNA oluşumunu önlerler Doğru cevap: B



88. Ksantin oksidazı inhibe ederek etki gösteren allopürinoi hangisinin yapısal analoğudur?



89. İskemi reperfüzyon hasarı sırasında serbest radikal oluşumunu sağlayan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Hipoksantin guanin fosforibozil transferaz B) NADPH oksidaz C) Ksantin oksidaz D) Ksantin dehidrojenaz E) Adenozin deaminaz ATP tüketiminin, sentezinden çok daha hızlı olduğu durumlarda veya ATP sentez bozukluklarında dokularda yüksek oranda ADP ve AMP birikir. Bu metabolitlerin ileri yıkımı ile ürik asit artışı izlenir. Yani hiperürisemi, hücresel enerji krizinin bir göstergesi olarak da kullanılabilir. Etanol toksisitesi ATP’nin yıkımını artırarak hiperürisemiye neden olur. Tüm bu durumlar, ksantin oksidaz aracılığı ile ürik asit üretiminde artışa neden olurlar. Buna bağlı olarak hücrede süperoksit ve hidrojen peroksit radikali oluşumu da artmaktadır. Egzersiz anında meydana gelen kas kasılmaları neticesinde vücuttaki kanın dağılımı değiştiği için bir kısım dokularda oksijenlenme azalmaktadır. Ayrıca artmış olan oksijen tüketimi karşılanamaz ise yine hipoksik bir durum meydana gelir. Bu bölgeler tekrar kanlandığında reperfüzyon hasarı meydana gelir. Bu hasarın oluşumunda Ksantin dehidrojenaz (XDH) - Ksantin oksidaz (XO) enzim sistemi rol almaktadır. Normal dokularda enzim XDH formunda bulunur ve toplam aktivitenin %90‘ını bu form gösterir. XDH ’ın katalizlediği tepkimede elektron alıcısı olarak oksijen yerine NAD+ kullanıldığı için e kaçağı olmaz, dolayısı ile radikal



A) Adenozin B) inozin



meydana gelmez.



C) Ürik asit D) Hipoksantin E) Guanozin



İskemi, hipoksi veya diğer bir enerji yetmezliği durumunda XDH enzimi, sülfhidril grubunun oksidasyonuyla veya sınırlı proteolizi ile süperoksit ve hidrojen peroksit radikali üretimine neden olan XO formuna dönüşür. Hücre içinde anoksi veya substrat yetmezliği durumunda ATP üretimi düşerken AMP düzeyi artar. Bilindiği gibi AMP, XDH - XO enzimleri için substrat olan hipoksantine dönüşür. Enerji üretimi düşen hücrede sitozolik kalsiyum .düzeyinin artması ile, kalsiyum bağımlı bir proteaz olan “Kalpain” aktive olur, böylece XDH enzimi XO formuna dönüşür. Ancak anoksi durumunda radikal üretimi görülmemektedir.



Allopürinoi:



Hipoksantin oksidazı inhibe eder ve oluşumunu azaltır.



analoğudur. Ksantin ksantin ve ürik asit



Allopürinoi aynı zamanda HGPRT enzimi aracılığı ile allopürinoi ribonükleotide çevrilir. Allopürinoi ribonükleotid, PRPP- sentetazı inhibe eder ve PRPP oluşumuda azalır.



Anoksik olan dokunun yeniden kanlanması ile birlikte



Doğru cevap: C



ortamda artan oksijen, bir elektron alıcısı olarak davranır ve ksantin oksidaz etkisi ile süperoksit ve hidrojen peroksit oluşumunda patlama görülür. Daha sonra bu yolla ortaya çıkan süperoksit ve hidrojen peroksit ”Haber-Weis reaksiyonu” ile daha zararlı olan hidroksil radikalini oluşturur.



Doğru cevap: C



NUKLEIK ASİTLER



ederler. PRPP’ta bulunan şeker birimi riboz’dur.



NUKLEIK ASİTLER



382



90. Aşağıdaki hastalıklardan hangisi pürin metabolizmasından kaynaklanan bir bozukluk değildir? A) Orotik asidüri B) Gut



92. Aşağıdaki hastalık veya nedenlerden hangisi hiperürisemi nedeni değildir? A) PRPP sentetaz aktivitesinde artış B) Hipoksantin guanin fosforibozil transferaz enzi­ mi eksikliği



C) Lesch-Nyhan sendromu



C) Aşırı fruktozlu diyet



D) Pürin nükleozid fosforilaz eksikliği E) Ksantinüri



D) Glukoz-6 fosfataz eksikliği E) Pürin nükleozid fosforilaz ( PNP ) eksikliği



Orotik asitüri bir pirimidin sentez bozukluğu olup herediter olarak iki tipi var. Tip I orotik asidüri daha sık rastlanan şekli olup orotat fosforibozil transferaz ve orotidilat (OMP) dekarboksilaz eksikliği söz konusudur. Hastalarda gelişim eksikliği, megaloblastik anemi ve orotik asit kristalürisi görülür. Ancak temel atılım ürünü orotik asitdir. Bir pirimidin nükleozidi ile tedavi edilmedikleri sürece enfeksiyonlara karşı hassastırlar. Ağızdan ÜRIDIN tedavisi fayda sağlar. Tip II orotik asidüride ise sadece orotidilat dekarboksilaz eksikliği vardır. Gut, Lesch-Nyhan sendromu, von Gierke hastalığı ve hipoürisemi ise pürin metabolizmasındaki bazı defektler sonucu gelişmektedir.



Doğru cevap: A



Pürin nükleozid fosforilaz pürinlerin yıkımında görev alan ve ksantin oksidaz enziminin bir önceki basamağında yer alan bir enzimdir. Dolayısı ile bu enzimin eksikliğinde pürinlerin yıkımı bloke olur ve ürik asit oluşamaz. Sonuç olarak bu hastalarda hipoürisemi ve hipoürikozüri görülür. İnozin, guanozin, deoksiinozin ve deoksiguanozinin idrarla atılımı da artmıştır. Aynı zamanda bu enzim eksikliğinde T lenfosit bozukluğu görülür.



Doğru cevap: E



93. Aşağıdakilerden hangisi pürin nükleotidlerinin yıkımında görev alan enzimlerden biri değildir? A) 5'-nükleotidaz



B) Adenozin deaminaz 91. Aşağıdaki birlikte verilen enzim çiftlerinden hangilerinin aktivitesinin artması hiperürisemiye neden olur? A) PRPP sentetaz, Aspartat transkarbamoilaz B) Karbamoil fosfat sentetaz II, Ksantin oksidaz C)



Hipoksantin guanin PRPP sentetaz



fosforibozil



transferaz,



Primer metabolik gutta problem genellikle fazla üretimdedir. Hiperüriseminin nedeninin, PRPP’ın aşırı üretimine bağlı olması muhtemeldir. Bu



durum, PRPP sentetaz enziminde görülen, X’e bağlı olarak kalıtılan bir mutasyona bağlı olarak gelişir.



İskemi reperfüzyon hasarı sırasında, anoksik dokunun



yeniden



kanlanması



ile



birlikte



ortamda artan oksijen, bir elektron alıcısı olarak davranır ve ksantin oksidaz etkisi ile süperoksit ve hidrojen peroksit oluşumu artar. Doğru cevap: D



D) Guanin deaminaz E) Fosforibozil pirofosfat (PRPP) sentetaz 5’-nükleotidaz, adenozin deaminaz, ksantin oksidaz ve guanin deaminaz (= guanaz) enzimleri pürin nükleotid yıkımında kullanılan enzimlerdir. Pürin sentezinin ilk basamağında Riboz-5- fosfat ve ATP’den PRPP sentezinde, PRPP (Fosforibozil pirofosfat) sentetaz enzimi yer alır. Bu enzimin



D) PRPP sentetaz, Ksantin oksidaz E) Glukoz 6 fosfataz, PRPP sentetaz



olan



C) Ksantin oksidaz



aktivasyonu pürin sentezinin hızlanmasına, dolayısı ile ürik asit oluşumunu artmasına neden olmaktadır. Bu enzimi inorganik fosfat (Pi) aktive ederken, pürin nükleotid di ve trifosfatları inhibe ederler. PRPP enzim aktivitesinde artış “ Gut hastalığına” neden olmaktadır. Doğru cevap: E



94. Aşağıdakilerderı hangisi pirimidin nükleotidlerinin de novo sentezinin ilk aşamasında gerekli değildir? A) Karbondioksit



B)ATP



C) Amonyak



D) Glutamin



Memeli hücrelerinde karbamoil fosfat, glutamin ve C02’den hız kısıtlayıcı bir enzim olan karbamoil fosfat sentetaz (KPS) II aracılığı ile sitozolde sentezlenir. KPS II, UTP ile inhibe olurken, ATP ve PRPP aktivatörüdür.



E) Sitozolik karbamoil fosfat sentetaz



Pirimidin sentezinde ikinci basamak, karbamoil aspartat oluşumudur. Bu reaksiyonu aspartat



Pirimidin biyosentezi glutamin, C 02 ve ATP kulla­ nılarak karbamoil fosfat oluşumu ile başlar. Bu tepkimeyi sitozolik bir enzim olan karbamoil fosfat sentetaz II katalizlemektedir. Pirimidin biyosente-



transkarbamoilaz katalizler. Bundan sonra dihidroorataz ve dihidroorotat dehidrojenaz enziminin hidrolitik etkisiyle pirimidin halkası kapanır ve dihidrooratat oluşur. Dihidrooratat oksitlenerek, orotik asit sentezlenir.



zinde amonyak (NH3) kullanılmamaktadır. Doğru cevap: C



95. Lesch - Nyhan sendromunda hangisi görül­ mez?



Pirimidin nükleotid sentezinin ikinci aşamasında, orotik asite, PRPP’den riboz fosfat aktarılır. Böylece pirimidin nükleotid sentezinde tam olarak oluşan ilk nükleotid olan, orotidin 5’-monofosfat (OMP) meydana gelir.



Doğru cevap: D



A) Alt dudakta ısırık izleri B) Mental retardasyon C) Artmış serum ürat seviyesi



97. İnsanlarda,ribonükleotidlerindeoksiribonükleotidlere indirgenmesinde görev alan enzim aşağıdakilerden hangisidir?



D) Artmş fosforibozil pirofosfat seviyesi E) Azalmış hipoksantin seviyesi Hücresel nükleik asitlerin normal “turnover”ı sonucu ortaya çıkan pürinler yıkılmak üzere iken tekrar nükleozid trifosfatlara dönüşebilirler ve vücutta kullanılabilirler. Bu pürinlerin sentezinde “yan yol” dur. Yan yolda iki enzim görev yapar, adenin



fosforibozil transferaz (APRT) ve hipoksantinguanin fosforibozil transferaz (HGPRT). Her iki enzimde riboz 5- fosfat grubunu PRPP’den alırlar. HGPRT eksikliği “Lesch-Nyhan Sendromu” na yol açar. Bu hastalarda hiperürisemi, zeka geriliği,



nörolojik belirtiler ve kendi kendine zarar verme potansiyeli bulunmaktadır. Lesch - Nyhan sendromlu artmıştır.



hastalarda



hipoksantin



değerleri



Doğru cevap: E



A) Glutatyon redüktaz B) Ribonükleotid redüktaz C) Deoksiribonükleaz D) Ribonükleaz E) Timidilat sentaz



Ribonükleotid redüktaz; Bu enzim, nükleozid disfosfat’ları (ADP, GDP, CDP ve UDP) özgün olarak deoksi şekillerine; dADP, dGDP, dCDP ve dUDP indirger. Bu reaksiyon için aynı zamanda adı verilen indirgeyici bir ajan gereklidir.



tioredoksin



Hidroksiüre ve gemsitabin ribonükleotid redüktaz’ı inhibe ederek etki gösteren kemoterapötik ajanlardır.



Doğru cevap: B



96. De novo pirimidin nükleotidlerinin sentezi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru de­ ğildir? A) Riboz-5-fosfat, fosforibozil pirofosfattan aktarı­ lır.



98. Deoksi üridin monofosfat (dUMP) analoğu olup timidilat sentazı inhibe ederek etki eden ilaç aşağıdakilerden hangisidir?



B) Karbamoil fosfat oluşumu düzenleyici basamak­ tır.



A) Allopürinol



C) Tam olarak oluşan ilk pirimidin nükleotidi orotidin monofosfat'tır (OMP).



C) Azaserin



D) Karbamoil fosfat mitokondride sentezlenir. E) Amino grubu, glutaminden alınır.



B) Metotreksat



D) 6-merkaptopürin E) 5-Fluorourasil



NUKLEİK ASİTLER



38 3



Timidilat sentaz; N-5 ve N-10 metilen tetrahidrofolikasitten bir metilgrubu alarak deoksi-UMP (dUMP)yi, deoksi-TMP (dTMP) ye çevirir. Bu esnada Tet-



100.DNA baz diziliminden bir bazın çıkarılması ile aşağıdaki mutasyonlardan hangisi meydana gelmektedir?



rahidrofolat (THF), dihidrofolata (DHF) dönüşür. 5- florourasil gibi pirimidin (dUMP) analogları ti­ midilat sentetaz inhibitörleridir. Bunlar antitümör



A) Yanlış mutasyon B) Saçma ( Anlamsız ) mutasyon



ajanları olarak tıpta kullanılırlar.



C) Çerçeve kayması mutasyonu



DHF’ın, TH F ’a indirgenmesini dihidrofolat redüktaz enzimi gerçekleştirir. “Methotrexate” gibi folat analogları ilaçlar da bu enzimi inhibe ederek, antitümör etki gösterir. Bu ilaçlar TH F’ı azaltarak hem pürin sentezini inhibe eder, hem



D) Sessiz mutasyon E) İnsersiyon



Başlıca mutasyonlar:



de dUMP’nin dTMP’ye metilasyonunu engeller.



Baz değişimleri: En sık karşılaşılan mutasyonlardır.



Böylece DNA’nın esansiyel bileşenlerinden olan dTMP’nin hücresel konsantrasyonunu azaltırlar. Bu nedenlerden dolayı folat analogları verilince DNA sentezi inhibe olarak, hücre çoğalması yavaşlar.



İki tipi bulunur.



Allopürinol:



Gut tedavisinde kullanılan ve hipoksantin analoğu olan moleküldür. Ksantin oksidazı inhibe etmektedir. Ksantin ve ürik asit oluşumunu azaltmaktadır. Aynı zamanda PRPP sentetaz aktivitesinide inhibe eder. 6- merkaptopürin hipoksantin analoğudur. Denova pürin sentezini inhibe eder.5 fosforibozil amin sentezini aminotransferazı inhibe ederek sitotoksik etki gösterir.



Azaserin; Pürin sentez inhibitörü olup, fosforibozil amin oluşumunu engeller.



Doğru cevap: E



99. Aşağıdakilerden hangisinin yapısında antikodon bulunmaktadır? A) DNA B) Ribozomal RNA C) Messenger RNA



D) Transfer RNA E) Mitokondri DNA



Taşıyıcı RNA (tRNA) yapısındaki antikodon bölgesi, mRNA molekülündeki kodon bölgesini tanır. Kodon ve antikodonun birbirini tanıması baz eşlenmesi ile olmaktadır.



Doğru cevap: D



Transisyon: Bir pürin, başka bir pürinle veya bir pirimidin başka bir pirimidinle yer değiştirir. Transversiyon: Pürin pirimidinle, pirimidin pürinle yer değiştirir. mRNA zincirinde bir nükleotid bazının değişmesi sonucu (nokta mutasyonu) aşağıda anlatılan 3 durumdan biri ortaya çıkar.



Sessiz mutasyon: Değişmiş bazı içeren kodon aynı amino asiti kodlarsa buna “sessiz-mutasyon” denmektedir. Yanlış (missense) mutasyon: Baz değişikliği olan kodon normal amino asitinden farklı, başka bir ami­ no asiti kodlayabilir. Yanlış bir amino asitin kodlan­ masına, yanlış mutasyon denir. Örnek (Bzincirinde 6. amino asit olan glutamat yerine, (GAA — GUA veya GAG — GUG) valin geçmesi ile oluşan HbS (orak hücreli anemi). Saçma (nonsense) mutasyon Baz değişikliği so­ nucu amino asit kodlayan bir kodon, sonlanma kodonu haline gelebilir. Translasyon bu noktada durur. Uygun olmayan bir sonlanma kodonu oluştuğu için buna “saçma” mutasyon denmiştir. Çerçeve kayması mutasyon: Genetik kod be­ lirli bir başlangıç noktasından okunmaya başlar. Başlangıcından sonra baz dizeleri devamlı bir şekildedir. Genetik kodda kodonları oluşturan üçlü baz dizeleri ayrılmamıştır. Bazlar devamlı bir şekilde yazılmışlardır. Kodon’un bittiği veya başladığı yere ait bir işaret yoktur. Örneğin; kod’da bazlar 1-2-3-4-5-6-7-8-9....... şeklinde yazılmıştır. Ama bunlar aslında 1-2-3/4-5-6/7-8-9/... şeklinde okunurlar. Eğer bu devamlı şekilde yazılmış baz dizesinden bir veya daha fazla nükleotid çıkar­ sa (delesyon ) veya eklenirse (insersiyon) buna çerçeve-kayması (frame shift) mutasyon denir. Örneğin; yukarıda verilen örnekte aradan 3. nük­ leotid kaybolursa baz dizeleri 1-2-4/5-6-7/8-9-10/... şekline dönüşür. Bunun sonucunda hatanın olduğu yerden itibaren tüm üçlü bazların okunuşu değişir.



Sonuçta mutasyon olan noktadan sonraki amino asit dizesi tamamen değişebilir. En tehlikeli mu­ tasyon şekli budur. Eğer mutasyon sonucu 3 nükleotid eklenmişse, peptide yeni bir amino asit eklenir veya 3 nükleotid delesyona uğramışsa, peptid’den de bir amino asit kaybedilir. Böyle durumlarda genetik kod’un çerçe­ vesi kaymaz.



103.DNA çift sarmalında m inör oluğa bağlanarak, DNA molekülünün kalıp olarak kullanılmasını önleyen ve böylelikle DNA ve RNA sentezini en­ gelleyen madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Siklozhekzimid B) Siprofloksazin C) Adenin arabinozid (vidarabin) D) Aktinomisin D



Doğru cevap: C



E) Rifampisin



101.DNA replikasyonu sırasında kom plementer DNA çift sarmal yapının açılmasını sağlayan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) DNA ligaz



B) DNA helikaz



C) DNA polimeraz



D) RNA polimeraz



E) Ters transkriptaz DNA replikasyonu için DNA çift sarmal yapısının açılması gerekmektedir. DNA sarmal yapısının açı­ labilmesi için hidrojen bağlarının ve hidrofobik etki­ leşimlerin enerji kullanılarak ortadan kaldırılması gerekmektedir. ATP hidrolizi ile elde edilen enerjiyi kullanarak DNA sarmal yapısının açılmasını DNA helikaz enzimi gerçekleştirmektedir.



Doğru cevap: B



102.DNA üzerinde kesim yaparak yapışkan uçlar meydana getiren enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) DNA polimeraz III B) DNA primaz C) DNA helikaz



DNA çift heliksinde zinciri ortak bir eksen etrafında birbirlerine sarılmıştır. Zincirler birbirlerine antiparalel olarak eşleşirler. Diğer bir deyişle sarmalın 5’-ucu diğer sarmalın 3’-ucu ile eşleşir. Heliksde iki sarmal arasındaki ilişkiler sonucu bir tane geniş (majör), bir tane de dar (minör) oluk oluşur. Daktinomisin (ak­ tinomisin D) gibi bazı antikanser ilaçlar, DNA çift heliksinin dar oluğuna yerleşerek sitotoksik etki gösterirler. Böylece RNA ve DNA sentezini engeller­ ler. Daktinomisin (aktinomisin D) tümör kemoterapisinde kullanılan ilk ilaçtır. Bu ilaç RNA polimeraz’ın DNA boyunca ilerlemesini ve mRNA sentezini en­ gelleyerek protein sentezini durdurur.



Doğru cevap: D 104. Am inoaçil-tRNA’ya benzeyerek protein sentezi­ nin uzama safhasında erken sonlanmasına yol açan madde hangisidir? A) Streptomisin



B) Rifampin



C) Tetrasiklin



D) Eritromisin E) Puromisin



Antibiyotikler değişik yapısal özellikler ve etki me­ kanizmalarına sahiptirler. Purom isin, aminoaçil tRNA (tirozinil tRNA) analoğudur. Puromisin, protein sentezinin erken sonlanmasına yol aç­ maktadır.



D) DNA bağımlı RNA polimeraz E) Restriksiyon endonükleaz DNA molekülünü küçük parçalara ayırarak incelen­ mesini kolaylaştıran enzimlere sınırlayıcı endonük­ leaz (restriksiyon endonükleaz) adı verilmektedir. Her bir restriksiyon endonükleaz, DNA molekülünü belirli bölgelerde etkilediği için nükleotid dizilim­ leri bilinen DNA parçaları elde edilmektedir. Bazı restriksiyon endonükleazlar, yapısında birbirini tamamlayan dizilimlerin bulunduğu ve yapışkan uçlu DNA olarak tanım lanan DNA parçaları oluşturmaktadırlar. Bu DNA parçaları DNA ligaz ile yeniden birleştirilebilmektedir.



Doğru cevap: E



Doğru cevap: E



105. Aşağıdakilerden hangisi çerçeve kayması (frameshift) mutasyona yol açmaktadır? A) Transisyon B) Pirimidin yerine pürin geçmesi C) Bir nükleotidin insersiyonu D) Üç nükleotidin delesyonu E) Sessiz mutasyon Haberci RNA (mRNA) üzerinde her üç nükleotid bir amino asidi kodlar. Eğer mRNA’da bir ve/veya iki nükleotid kaybolur (delesyon), veya eklenirse (insersiyon), bu noktadan itibaren tüm üçlüler bozulur. Buna çerçeve kayması (frame shift) mutasyon denilmektedir.



Eğer aynı anda üç baz kaybolursa bu protein zincirinde sadece bir aminoasitin kaybı anlamı taşır. Dolayısı ile bu durum çerçeve kayması mutasyona yol açmaz Transisyonda bir pürin bazı yerine diğer bir pürin bazı veya bir pirimidin yerine bir başka pirimidin geçmektedir. Transversiyonda bir pürin yerine pirimidin veya bir pirimidin yerine pürin geçmektedir.



Doğru cevap: C



106. Lesch-Nyhan sendromuna yol açan kalıtsal hipoksantin-guanin fosforiboziltransferaz (HGPRT) eksikliği aşağıdakilerden hangisine yol açmaz? A) Self mutilasyon (kendi kendine zarar verme) B) Mental retardasyon C) Guanin düzeyinin azalması D) Serum ürat düzeyinin artması E) Fosforibozilpirofosfat düzeyinin artması Mental retardasyon, kendine zarar verici davranışlar ve spastisite ile karakterize olan Lesch-Nyhan sendromu, hipoksantin-guanin fosforiboziltransferazın (HGPRT) genetik eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu enzim, hipoksantin ve guanin’i, fosforibozilpirofosfat (PRPP) ile reaksiyona sokarak inozin mono fosfat ve guanozin 5’-monofosfatı (GMP) oluşturur.



Hipoksantin guanin fosforibozil transferaz eksik olunca hipoksantin, guanin ve PRPP artar. LeschNyhan sendromunda, ürat ve PRPP düzeylerinin artması çok sayıda semptomun ortaya çıkmasına neden olmaktadır.



c. mRNA kodlayıcı DNA değil, templateyani kalıp DNA'dan sentezlenmektedir.



d. Son kural, zincir her zaman 5' yönünden yazılmak zorundadır. 5 -ATTGAC-3’



-> Kodlayıcı DNA



3’-TAACTG-5’



-> Kalıp DNA



5’-AUUGAC-3’



—> mRNA



Böyle bir soruda eğer kodlayıcı DNA verilmiş ve mRNA isteniyorsa pratik olarak şöylede çözülebilir. Kodlayıcı DNA'da Timin yerine Urasil yazılırsa direkt olarak mRNA bulunur.



Doğru cevap: D



108. Aşağıdakilerden hangisi için DNA ligaz gerekli değildir? A ) DNAonarımı



B) DNA zincirleri arasında fosfodiester bağlarının oluşması



C) DNA zincirlerinin karşılıklı açılması D) Bir DNA zincirinin 5’-fosfat grubu ile bir diğer zincirin 3’-hidroksil grubu arasında fosfodiester bağının oluşması



E) DNA replikasyonu DNA zinciri arasında fosfodiester bağı oluşumunu DNA ligaz katalizlemektedir. Zincirin ucundaki 5’fosfat grubu ile diğer zincirin 3’-hidroksili arasında bağ meydana gelmektedir. DNA sentezinde, DNA



onarımında DNA ligaz gerekmektedir. DNA zincirlerinin karşılıklı açılması DNA helikaz tarafından sağlanır.



Doğru cevap: C



Doğru cevap: C



107.5’-ATTGAC-3’ olan kodlayıcı DNA’nın m-RNA olarak karşılığı aşağıdakilerden hangisidir?



109. Pirimidin biyosentezi sırasında ortaya çıkan ara ürün aşağıdakilerden hangisidir?



B) 5’-TTACCU-3’ C) 5’GGUAAU-3’ D) 5’-AUUGAC-3’



A) Fosforibozilpirofosfat (PRPP) B) İnozin monofosfat C) Orotik asit D) Allantoin



E) 5’-GCCAUU-3”



E) Hipoksantin



A) 5-C C A U U T-3’



Pürin biyosentezinden farklı bir şekilde gerçekleşen



Bu tip sorularda dikkat edilecek dört kural var. a. Karşılıklı olan zincirler antiparalleldir. b. Adenin timinle (RNA'da ise adenin karşısına timin değil urasil gelir), guanin sitozinle eşleşir.



pirimidin biyosentezinde en önemli ara ürün orotik asittir. Glutamin, ATP ve C 0 2 kullanılarak karbamoil fosfat oluşumu ile başlayan pirimidin biyosentezi, aspartatın karbamoil fosfat ile birleşmesi ve halka oluşması ile devam etmektedir.



Doğru cevap: C



110.Aşağıdaki enzimlerden hangisi etopozid ile inhibe edilir? A) DNA polimeraz B) RNA polimeraz II C) DNA helikaz



D) DNA ligaz E) Topoizomeraz II DNA helikaz aracılığı ile, DNA çift sarmali bir uçtan açıldıkça, replikasyon çatalının önünde helikal yapı sıkışır ve DNA sarmalinde kıvrılmalar meydana gelir. Buna “süperkoiled DNA” denir. DNA’da bu süperkoillerin oluşumunu engelleyen ve buraları rahatlatan enzimlere DNA topoizomeraz adı verilmektedir. Tip I DNA topoizomeraz: Bu enzimler çift heliksi oluşturan sarmallardan birini tersinir olarak koparırlar. Tip I DNA topoizomerazların hem nükleaz (zincir koparan) hem de ligaz (zincir bağlayan) aktiviteleri vardır. Aktiviteleri için ATP gerektirmezler. Tip I DNA topoizomerazlar



111.DNA baz-kesim tamirinde aşağıdaki enzimler­ den hangisi rol oynamaz? A) DNA glikozilaz



NUKLEIK ASİTLER



Halka kapanması sonucu oluşan ürün orotik asittir. PRPP yapısından riboz fosfat kısmının orotik aside aktarılması ile orotidin monofosfat elde edilmektedir. Diğer pirimidin nükleotidlerinin sentezinde orotidin monofosfat kullanılmaktadır.



B) AP Endonükleaz C) UV’ye özgün ABC ekzinükleaz



D) DNA polimeraz I E) DNA ligaz DNA baz kesim (eksizyon) tamirinde önce hasara uğramış baz, DNA glikozilaz enzimi ile uzaklaştırılır. Sonra AP endonükleazlar bazın kaldırıldığı bölgedeki fosfodiester bağını parçalar. Ekzonükleazlar şeker fosfat artığını uzaklaştırır. DNA polimeraz I boşluğu doldurur. En sonda DNA ligaz yan yana duran iki DNA sarmalını bir fosfodiester bağı ile birleştirir.



UV’ye özgün ABC ekzinükleaz enzimi nükleotid eksizyon tamirinde görevli olup, baz kesim tami­ rinde görev almaz. Bu enzimin kalıtsal eksikliğin­ de prekanseröz bir deri lezyonu olan kseroderma pigmentozum görülmektedir. Doğru cevap: C



112.Erime noktası absorbans değeri grafiği aşağıda verilen 5 çeşit DNA’dan hangisinin Adenin ve Timin içeriği en yüksektir?



ökaryotik hücrelerde hem negatif hem de pozitif süperkoilleri açarlar. E.colide de ise negatif süperkoilleri açarlar. Topotekan ve irinotekan gibi tekan türevi ilaçlar Tip I topoizomeraz inhibitörleridir. Absorbans değeri- erim e noktası grafiği verilen beş çeşit DNA dan guanin-sitoziniçeriği en yüksek olan hangisidir?



Tip II DNA topoizomeraz: Bu enzimler DNA çift heliksine bağlanır ve her iki sarmalda geçici kırıklar oluşturur. Sonrada kopuk uçları tekrar birleştirirler. Bunlar kromozomal replikasyonu takiben, birbirleri­ ne kitlenen ve karışan DNA moleküllerinin ayrılma­ sını sağlarlar. Hem pozitif hem de negatif süper­



koilleri açarlar. Tip II DNA topoizomerazlar hem prokaryotlarda hem de ökaryotlarda gereklidir. ATP gereksinimi vardır. Birer kemoterapötik ajan olarak kullanılan Etoposid ve teniposid insanda bulunan tip II topoizomeraz enziminin inhibitörüdür. Yine antrasiklinler olarak da bilinen dokzorubisin, daunorubisin, idarubisin ve epirubisin gibi antitümöral antibiyotikler ve elliptisin, tip II topoizomeraz enzimini inhibe edebilir. Doğru cevap: E



A) x



B) y



C) z



D) p



E) t



DNA çift zincirli ve sarmal yapıdadır. Bir sarmalda bulunan bazlar, diğer sarmalda bulunan bazlarla eşleşir. Böylece adenin daima timin’le, buna karşın sitozin’de daima guanin’le eşleşir. Hidrojen bağları baz çiftlerini bir arada tutar. A ve T arasında 2 tane,



G ve C arasında ise 3 tane hidrojen bağı vardır. Bu hidrojen bağları ve bazlar arasındaki hidrofobik etkileşimler çift heliks yapısının dayanıklılığını sağlarlar.



Çift heliksi oluşturan 2 birbirlerinden ayrılması:



DNA



sarmalının



Bazlar arasında bulunan hidrojen bağları bozulunca çift heliksin 2 sarmalı birbirinden ayrılır. DNA çözeltisinin pH’sı



değiştirilirse (nükleotid bazları iyonize olur) veya ısısı arttırılırsa hidrojen bağları etkilenerek, açılabilir. Fosfodiester bağlar pH ve ısı değişikliklerine karşı dayanıklıdır, bozulmazlar.



Heliks yapısının yarısının açıldığı ısıya, DNA’nın erime derecesi (melting temperature, Tm) denir. DNA çift heliks yapısının açılmasına “denatürasyon" denir. Denatürasyon, DNA çözeltisinin 260 nm’de absorbansı ölçülerek izlenebilir. 260 nm dalga boyunda tek sarmalı DNA, çift sarmalı DNA’ya kıyasla daha fazla absorbans yapar. G ve C arasında üç, A ve T arasında ise iki hidrojen bağı bulunduğu için A ve T’den zengin DNA, G ve C’den zengin DNA’ya kıyasla daha düşük ısılarda denatüre olur. Şartlar düzeltildiği zaman, ayrılmış



olan karşıt DNA zincirleri, tekrar biraraya gelerek çift heliks yapısını oluşturabilirler. Bu olaya “renaturasyon” denir. Doğru cevap: A



113.Mitokondriyal D N A ile ilgili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğru değildir? A ) Mitokondriyal D N A ile ilgili genetik bilgi anne ve babadan eşit oranda aktarılır. B ) Mutasyon oranı nükleus D N A ’sına kıyasla çok daha fazladır. C ) Mitokondrideki 2 adet rR N A ve 22 adet tRNA'yı kodlar.



Dikkat edilirse ETZ komponentlerinden kompleks II olan süksinat dehidrojenaz hariç diğer komp­ lekslere (Kompleks I, III, IV ve V) ait proteinleri­ nin bir kısmı mtDNA tarafından kodlanmaktadır. Kompleks II nükleer DNA tarafından kodlanmaktadır.



3- Büyük (16s) ve küçük (12s) iki adet mt ribozomal RNA’ları kodlar. 4- 22 adet mt transfer tRNA’yı kodlar. 5- Mt DNA, nükleer DNA ya kıyasla 5-10 misli daha yüksek bir mutasyon oranına sahiptir.



6- Standart genetik koddan farklıdır. Örneğin standart kod tablosunda sonlanma kodonu olan 5’-UGA-3’ mtDNA da triptofana karşılık gelirken, standart kod tablosunda arginine k arşılık gelen 5 ’-A G G -3 ’ ve 5 ’-A G A -3 ’ mitokondride sonlanma kodonu olarak yer alır. Mitokondride, mitokondriyal DNA olmasına rağmen, mitokondrial proteinlerin çoğu nükleer DNA tarafından kodlanır, ribozomlarda sentezlenir ve mitokondri içine taşınır.



Doğru cevap: A



D ) ET Z ve oksidatif fosforilasyon ile ilgili bazı proteinleri kodlar. E) Bakteri DN A’sına benzer. DNA’nın büyük kısmı nukleusta bulunmasına kar­ şın, insan mitokondrisi küçük, halkasal, çift sarmal DNA molekülünden 2-10 kopya içerir. Bunlar total hücre DNA’sının %1 kadarını oluşturur. Zigot olu­ şumu sırasında mitokondrilerin tümünün ovum tarafından sağlanması nedeniyle, Mendeliyen



olmayan maternal kalıtım göstermesi insan mt DNA’sının en önemli özelliğidir. Kuramsal olarak hasta anne bu hastalığı tüm çocuklara aktarır, fakat sadece kızlar bu hastalık için taşıyıcıdır. İnsan mitokondriyal D N A 'sın ın yapı ve işlevinin 6 önemli özelliği:



1- Halkasal ve çift sarmallıdır; bir ağır (H) ve bir hafif (L) zincir içerir. Basit canlıların DNA’sına benzer.



2- Solunum zincirinin (ETZ) 67 tane olan protein alt biriminden 13 tanesini kodlar Kompleks I, NADH dehidrogenazın 7 alt birimi, Kompleks lll’ün sitokrom b’si Kompleks IV olan Sitokrom oksidazın üç alt birimi Kompleks V olan ATP sentazın iki alt birimi mt DNA tarafından kodlanır.



114.Elektron transport zincirinde yer alan beş ayrı enzim kom pleksi toplam 67 subünitten oluşmaktadır. B u kom plekslerden hangisi mitokondriyal D N A tarafından kodlanan bir protein içermez? A) Kompleks I B) Kompleks II C) Kompleks III D) Kompleks IV E) Kompleks V



Mitokondriyal DNA solunum zincirinin (ETZ) 67 tane olan protein alt biriminden 13 tanesini kodlar. Kompleks I, NADH dehidrogenazın 7 alt birimi, Kompleks lll'ün sitokrom b'si, Kompleks IV olan Sitokrom oksidazın üç alt birimi, Kompleks V olan ATP sentazın iki alt birimi mt DNA tarafından kodlanır. Dikkat edilirse ETZ komponentlerinden kompleks II olan süksinat dehidrojenaz hariç diğer komplekslere (Kompleks I, III, IV ve V) ait proteinlerinin bir kısmı mtDNA tarafından kodlanmaktadır. Kompleks II nükleer DNA tarafından kodlanmaktadır.



Doğru cevap: B



115.Rho faktörünün görevi aşağıdakilerden hangisinde en ivi şekilde tanımlanmıştır? A ) RNA polimerazın sağlamaktadır.



promotera



bağlanmasını



B) RNA sentezini artırmaktadır. C) Promotera RNA polimerazın bağlanmasını engellemektedir. D) Transkripsiyonun uygun şekilde sonlanmasını sağlamaktadır. E ) Translasyonun uygun şekilde sonlanmasını sağlamaktadır. Rho faktörü transkripsiyonun sonlanmasını sağlar.



uygun şekilde



Translasyonun uygun şekilde sonlanmasını sağlayan ise stop (sonlanma) kodonudur Doğru cevap: D



116.AİDS tedavisinde kullanılan bir ilaç olan azidotimidin (AZT) etkisi için aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? A) Viral replikasyonu önlemektedir. B) RNA sentezini inhibe etmektedir. C) Bir nükleozid analoğudur. D) DNA provirüs üretimini engellemektedir. E) Ters (reverse) transkriptazı inhibe etmektedir. AİDS tedavisinde kullanılan azidotimidin (AZT) bir nükleozid analoğudur. Bu ilaç etkisini, ters (reverse) transkriptazı inhibe ederek göstermektedir. Bu şekilde insan immun eksiklik virüsünün replikasyonunu engellemektedir. Ters transkriptaz, RNA-bağımlı bir DNA polimerazdır. Dolayısı ile RNA



sentezi değil DNA sentezini engellemektedir. Doğru cevap: B



Bilindiği üzere kural olarak RNA yapısında timin yerine urasil bulunur. Ancak bunun bir tek istisnası, tRNA yapılarında riboz şekerine bağlı tek bir timin bulunmaktadır. Ayrıca tRNA moleküllerinde psödoüridin gibi anormal bazların görülmesi karekteristiktir.



Doğru cevap: D



118.Aşağıdakilerden hangisi Okazaki parçacıkları için doğrudur? A) Sadece RNA içermektedirler. B) Replikasyon esnasında oluşan RNA- DNA hibrid moleküllerdir. C) Transkripsiyonda görevli protein faktördür. D) Transkripsiyonda oluşmaktadırlar. E) Replikasyon sırasında lider zincirde oluşurlar. DNA polimeraz enzimleri kalıp DNA’daki nükleotid dizelerini ancak 3’—>5’ yönünde okuyabilirler. Sonrada buna uygun yeni DNA zincirini



de



5’—»-3’



yönünde



sentezleyebilirler.



Çift sarmallı DNA heliksinde bir sarmala karşı sentezlenecek yeni DNA zinciri 5’—>3’ yönünde olurken, diğer sarmala karşı sentezlenecek yeni zincir 3’—>5’ yönünde olacaktır. Ancak DNA polimerazlar 3’—>5’ yönünde sentez yapamazlar. Lider zincir (İlerleyici Zincir): İlerleyen replikasyon çatalı yönünde 5’—>3’ yönünde sentezlenen zincirdir. Kesiksiz olarak sentezlenir.



Kesikli zincir (Gerileyici Zincir): Replikasyon çatalının tersi yönünde sentezlenen zincirdir. Sentez kesikli olarak kısa DNA parçaları halinde gerçekleşir. Bu kısa DNA parçalarına “okazaki fragmanları” denilir. DNA polimerazlar, tek zincirli kalıp DNA olsa bile yeni DNA sentezini hemen başlatamazlar. Sentezin



başlayabilmesi



için bir primere gereksinim



vardır. Primer, kalıp DNA’nın başındaki nükleotid



117.Aşağıdaki RNA molekülerinden hangisinin yapısında psödoüridin gibi anormal bazlar ve timin yer almaktadır? A) Ribozomal RNA B) Prokaryotik mRNA C) ökaryotik mRNA D) Taşıyıcı RNA ( tRNA) E) Mitokondrial RNA



dizesine uygun, ribonükleotidlerden oluşmuş RNA parçasıdır. DNA Primaz: Özgün RNA polimerazdır. Yaklaşık 10 nükleotidden oluşan kısa RNA parçaları sentezler. Bunlar kalıp DNA’ya uygun olarak sentezlenir. Bunda Urasil, Adeninle ile Guanin sitozinle eşleşmiştir. Bunlardan lider zincirde bir tane, kesikli zincir sentezinde her okazaki



fragmanı için bir tane olmak üzere bir çok sentezlenir. Sonuç olarak okazaki fragmanları RNA - DNA hibrid molekülleridir. Doğru cevap: B



NUKLEIK ASİTLER



38 9



390



NUKLEIK ASİTLER



119.Yapısında selenosistein amino asidi içeren enzimler hangi seçenekte verilmiştir?



122.DNA replikasyonu ile ilgili aşağıdaki ifadeler­ den hangisi yanlıştır?



A) Süperoksit dismutaz, Glutatyon redüktaz B) Glutatyon peroksidaz, tioredoksin redüktaz C) Ksantin oksidaz, tioredoksin redüktaz



A) DNA nın her iki zinciri de kalıp fonksiyonu görür. B) Prokaryotlar ve plazmid DNA sında bir tek repli-



D) Glutatyon redüktaz, katalaz E) Tioredoksin redüktaz, ksantin oksidaz



C) Helikaz ve topoizomeraz enzimleri replikasyonda görev alırlar.



Selenosistein; Proteinlerin yapısında seyrek olarak izlenen ve kendine ait tRNA’sı olan, posttranslasyonel modifikasyonla üretilmeyen ve Selenyum taşıyan bir aminoasiddir. Selenosiste­ in, tioredoksin redüktaz ve glutatyon peroksidaz



kasyon başlama noktası vardır.



D) Replikasyon sırasında bir tek bazdaki hatalar, delesyon mutasyonu diye bilinir.



E) Yeni sentezlenen DNA zinciri 5'—>3' yönünde uzar.



DNA replikasyonu için gerekli olanlar:



gibi enzimlerin aktif merkezlerinde yer alır. 1 . Substrat: 4 deoksinükleozid trifosfat’ta (dATP, dGTP, dCTP, dTTP) ortamda olmalıdır.



Doğru cevap: B



2. Kalıp: Tek zincirli DNA kalıp olarak kullanılır. 120.Transkripsiyonun başlayabilmesi için RNA polimeraz aşağıdaki DNA bölgelerinden hangisine bağlanır? A) Regülatör



B) Intron



C) Promoter



D) Ekzon E) Operatör



DNA üzerinde yer alan ve transkripsiyonun başlan­ gıç aşamasında önemli görevi olan bölgelere pro­ moter bölge adı verilir. Transkripsiyon promoter bölgenin RNA polimeraz tarafından tanınması ve bağlanması ile başlar.



Doğru cevap: C



121.Çift zincirli DNA yapısı için erime sıcaklığının (Tm) artmasına aşağıdakilerden hangisinin yüksek olması yol açmaktadır? A) Adenin-guanin (A-G) B) Sitozin-timin (C-T) C) Adenin-timin (A-T) D) Sitozin-guanin (C-G) E) Adenin-sitozin (A-C) Çift sarmallı DNA molekülündeki baz çiftlerinin yarısının denatüre olduğu sıcaklığa erime sıcaklığı (T J adı verilmektedir.



Sitozin-guanin (C-G) baz çiftlerinde üç, adenintimin baz çiftlerinde ise iki hidrojen bağı oluştuğu için C+G içeriğinin artması T m değerinin artmasına yol açmaktadır. Doğru cevap: D



DNA çift sarmalı birbirinden ayrılınca, her bir zincir yeni sentezlencek zincir için kalıp görevi görebilir. Yeni sentezlenen sarmallar kalıp sarmala uygun olarak sentezlenir. Böylece yeni oluşan çift sarmallarda bir yeni birde eski zincir bulunur. Bu olaya semikonservatif replikasyon denilir. DNA replikasyonu çift



yönlüdür. Yani bir bölgeden başlayıp her iki yöne doğruda devam eder. 3. Primer: DNA replikasyonu bir primer olmadan başlayamaz. Primer kalıp zincirin yaklaşık ilk 10 nükleotidine uygun olarak sentezlenen RNA parçasıdır. 4. Enzimler: DNA helikaz, DNA primaz, DNA polimerazlar, DNA topoizomeraz, DNA ligaz vs.. Replikasyon sırasında bir tek bazdaki hatalar, delesyon değil, nokta mutasyonu olarak tanımlanır.



Doğru cevap: D



123.DNA sentezinde doğru okumadan sorumlu enzimatik aktivite aşağıdakilerden hangisidir? A) 3 - 5 'ekzonükleaz B) Endonükleaz C) Topoizomeraz I D) 5'-3' ekzonükleaz E) Topoizomeraz II Lippincot’a göre replikasyonun doğruluğunu DNA polimeraz III enzimi sağlar. Bunu 5’ -> 3’ polimeraz aktivitesine ek olarak bulunan 3’ —> 5’ ekzonükleaz aktivitesi ile sağlar. Enzim nükleotid çıkarmayı 3’—>5’ ekzonükleaz aktivitesi ile yapar ve hatalı baz eşleşmelerini ortadan kaldırır.



Doğru cevap: A



124.DNA replikasyonu ya da DNA tamiri sırasın­ da sentezlenen fragmanları birleştiren enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Ekzonükleaz B) Endonükleaz C) Revers transkriptaz



D) DNA ligaz E) DNA polimeraz Tek bir DNA zincirinde yan yana olan nükleotidleri fosfodiester bağı ile birleştiren enzim DNA ligazdır. Bu enzim zincirin ucundaki 5 ’-fosfat grubu ile diğer zincirin 3’-hidroksili grubu arasında fosfodiester bağı meydana getirmektedir. DNA sentezinde, DNA onarımında fragmanları birleştirmek için DNA ligaz enzimi gerekmektedir.



Restriksiyon endonükleazlar (Sınırlayıcı endonükleaz), uzun olan çift sarmallı DNA’yı palindrom adı verien özel bazı bölgelerinden tanıyarak keserler. Böylece daha küçük ve sınırlanmış DNA parçaları elde edilir. Sınırlayıcı endonükleaz’da diyebileceğimiz bu enzimler genellikle DNA’yı 4 ila 6 baz çiftinden oluşmuş ve



palindrom adı verilen bölgelerden tanırlar. Palindrom aynı yöne doğru yazıldıklarında eşit olan karşılıklı DNA dizeleridir. Örneğin 5’-GAATTC3’ dizesine komplementer olan DNA zinciri 3’CTTAAG-5’ dür. Eğer bu ikinci parça 5’ yönünden okunursa 5’-GAATTC-3’ olduğu görülür. Bu dize spesifik bir restriksiyon endonükleaz olan EcoRI (Escherichia Coli RY13) tarafından tanınır ve kesilir.



Restriksiyon endonükleaz enzimleri DNA’yı kestiklerinde yapışkan veya kör uçlar oluşur. Bu



Doğru cevap: D



bölgeler değişik enzimler ve teknikler kullanılarak işlem yapılmaktadır.



125.Aşağıdzaki amino asitlerden hangisi posttranslasyonel bir amino asit değildir?



Doğru cevap: E



A) Hidroksilizin B) Selenosistein C) Metil histidin



D) Hidroksiprolin E) Gama- Karboksiglutamat Selenosistein; olarak



izlenen



Proteinlerin yapısında seyrek ve kendine ait tRNA’sı olan,



posttranslasyonel modifikasyonla üretilmeyen ve Selenyum taşıyan biraminoasittir. Selenosistein,



tioredoksin redüktaz ve glutatyon peroksidaz gibi enzimlerin aktif merkezlerinde yer alır. Hidroksilizin, hidroksiprolin, 3- Metil histidin ve gama karboksiglutamat posttranslasyonel modifikasyonla oluşan amin oasitlere örnektir.



127.Bir araştırmacı elinde bulunan mRNA’dan tek zincirli komplementer DNA (cDNA) sentezlemek istiyor. Bu amaçla aşağıdaki enzimlerden han­ gisini kullanabilir? A) RNA polimeraz B) Endonükleaz C) DNA polimeraz I



D) Revers transkriptaz E) Ekzonükleaz RNA karakterinde bazıları, özellikle,



genoma



sahip



viruslardan



retroviruslar rekombinant vektör olarak fazlaca kullanılmaktadırlar.



Doğru cevap: B



Lineer tek iplikçikli bir genetik materyale sahip olan virüs, hücre içine girince sitoplazmada, reverse transkriptaz enzimi yardımı ile, mRNA’ya karşılık tek iplikçik cDNA ( komplementer DNA)



126.Rekombinant DNA çalışmalarında kullanılan ve DNA’yı palindrom adı verilen bölgelerden tanıyarak kesip küçük parçalara ayıran enzim aşağıdakilerden hangisidir?



sentezlenir.



A) DNA polimeraz B) Telomeraz C) DNA bağımlı RNA polimeraz



D) 3’ Ekzonükleaz E) Restriksiyon endonükleaz



Sonra, bu cDNA’ya da DNA polimeraz I enzimi ile ikinci bir cDNA sentezlenerek çift iplikçikli cDNA’ya



dönüştürülür. Örneğin; retikülosit hücrelerinde hemoglobinin alfa-globin ve beta-globin zincirlerini kodlayan mRNA molekülleri çok miktarda bulunur. Bu mRNA, reverse transkriptaz enziminin yardımı ile tek zincirli komplementer DNA (cDNA) sentezinde kalıp olarak kullanılabilir.



NUKLEIK ASİTLER



392



Sonuçta meydana gelen cONA, klonlama yöntemi ile veya polimeraz zincir reaksiyonuyla çoğaltılabilir. Bu cDNA, değişik DNA parçaları içeren karışımlardan orjinal mRNA'yı kodlayan geni lokalize etmek için bir prob olarak kullanılabilir.



P-Aminoizobütirik asitüri doğu kökenli insanlarda sık bulunan, otozomal resesif olarak kalıtılan bir hastalıktır. Herhangi bir patolojik bulgu göstermez.



Doğru cevap: D



Doğru cevap: D 130.Protein sentezi ile ilgili olarak mRNA yapısında­ ki kodlayıcı dizilim aşağıdakilerden hangisidir? 128.Difteri toksini, EF-2 proteinine aşağıdakilerden hangisini bağlayarak protein sentezini translokasyon aşamasında inhibe eder? A) ADP-riboz B) Adenilat C) Üridilat D) Fosfat E) NAD+ Difteri toksini: Ökaryotik uzama faktörü-2’yi (EF2) inaktive eder. Böyiece translokasyonu engeller. Difteri toksini, adenozin difosfat ribozu (ADPriboz) EF-2 içindeki bir histidine taşınmasını katalizler. Bu ADP ribozilasyonu EF-2’yi inaktive eder ve uzamanın translokasyon basamağını engeller. . Difteri toksini, ökaryot hücrelerde uzama faktörüne bağlanarak translokasyonu engelleyerek protein sentezini inhibe eder.



Doğru cevap: A



A) Cap yapısı B) Shine-Dalgarno dizisi C) intron D) Okazaki parçası E) Ekzon Messenger RNA yapısında yer alan ve protein ile ilgili bilgilerin bulunduğu kodlayıcı dizilimler ekzon adı ile tanımlanmaktadır. Tüm ökaryot genlerinde kodlayıcı dizilimleri (ekzon) birbirinden ayıran ve protein kodlamayan intron dizeleri bulunmaktadır.



Doğru cevap: E



131.Aşağıdakilerden hangisi mRNA molekülünün kalıp olarak kullanılması ve DNA sentezlenmesini tanımlamaktadır? A) Indüksiyon.



B) Represyon



C) Transkripsiyon



D) Replikasyon



E) Ters transkripsiyon 129. Aşağıdaki bileşiklerden hangisi, pirimidin bazlarının yıkım ı ile oluşan bir ürün değildir? A) p -Alanin B) Karbondioksit C) Amonyak D) Ürik asit



RNA virüslerinde bulunan ters (reverse) tran skriptaz enzimi, RNA m olekülünü kullanarak tek zincirli DNA sentezini gerçekleştirmektedir. Bir retrovirüs tarafından oluşturulan AİDS, ters transkripsiyon ile çoğalmaktadır. Ters transkriptaz enzimini AZT inhibe etmektedir.



Doğru cevap: E



E) p -Aminoizobütirik asit İnsan hücrelerinde pürin halkaları kırılıp açılmaz. Oysa pirimidin halkası açılarak, p-alanin ve P-am inoizobütirat gibi daha kolay çözünen m addelere parçalanabilir. P-alanin’den asetilCoA, p-am inoizobütirat’tan ise süksinil-CoA oluşabilir. Ayrıca pirimidinler yan yollara gidebilirler. Bu yollarda pirimidin fosforiboziltransferaz enziminin yardımıyla nükleotidlere dönüşürler. Pürin yan yollarında olduğu gibi bunda da PRPP, riboz-P vericisi olarak kullanılır.



132.Heterojen nükleer RNA yapısının 5’ ucunda yer alan koruyucu yapı aşağıdakilerden hangisi­ dir? A) Promoter bölge B) 7- Metil guanozin şapkası C ) Ekson D) İntron E) Pribnovv kutusu



RNA polimeraz II tarafından çekirdekte sentezlenen RNA molekülüne primer transkript veya heterojen nükleer RNA (hnRNA)’da denilmektedir. Bir



seri modifikasyon sonrası olgun sitoplazmik mRNA’lar oluşur.



134.Tioredoksin, aşağıdaki bileşiklerden hangisinin sentezinde indirgeyici olarak rol oynar? A) Ribonükleotidler B) Deoksiribonükleotidler C) Pürin bazları



5 ’ Ucunda 7-metil guanozin şapka oluşumu: Bu hnRNA’da oluşan ilk oluşan değişimdir. Şapkayı 7-metilguanozin oluşturur. Guanin’in metilasyonu sitoplazmada S-Adenozil Metyoninden sağlanır. Bu şapka 5’ ucunu ekzonükleaz saldırıya karşı koruyarak mRNA’nın dayanıklılığını artırır.



Poli-A kuyruğu eklenmesi: mRNA’nın 3' ucuna 40-200 adet adenin nükleotidi eklenir. Bu poli-A kuyruğu, 3’ ucunu ekzonükleaz aktiviteye karşı koruyarak mRNA’ların dayanıklılığını artırır. İntronların uzaklaştırılması: hnRNA’da intronlar (protein kodlamayan bölgeler) ve eksonlar (pro­ tein kodlayan dizeler) bulunur. Primer transkripten intronlar uzaklaştırılır, eksonlar birleştirilir ve olgun mRNA oluşur. SPLICING: Ekzonların birleştirilmesine splicing denir. Bu işlemde, genellikle snRNA’ların proteinler­ le birleşmiş hali olan snRNPs (small nükleer Ribo-



nükleoprotein partikülleri) aracılığı ile iki ekzon birbirine birleştirilir. Doğru cevap: B



D) Pirimidin bazları E) Fosforibozilpirofosfat



Ribonükleotid redüktaz; Ribonükleotidleri deoksiribonükleotidlere çeviren bir enzim olup tioredoksine bağımlıdır. Bu enzim nükleozid disfosfat’ları (ADP, GDP, CDP ve UDP) özgün olarak deoksi şekillerine; dADP, dGDP, dCDP ve dUDP indirger. Hidroksiüre ve gemsitabin ribonükleotid redüktaz’ı inhibe ederek etki eden kemoterapötik ajanlardır. Doğru cevap: B



135. Ökaryotik hücrelerde telom eraz enziminin bulunmasını zorunlu kılan yapısal özellik aşağıdakilerden hangisidir?



A) Kromozomların lineer olması B) Genomun çekirdekte olması C) Birden fazla kromozom olması



D) Genomun çok büyük olması E) Kromatinde nükleozomların olması 133. Aşağıda kilerden hangisi peptidil transferaz aktivitesine sahiptir? A) 23S rRNA B) tRNA C) mRNA



D) Elongasyon faktörleri E) Başlama faktörleri Peptid bağlarının oluşumu peptidil transferaz tara­ fından katalizlenir. Peptidil transferaz aktivitesi, 50S ribozomal alt birimin 23S rRNA’sında bulu­ nur. Peptidil transferaz ATP gerektirmez. Kloramfenikol prokaryotik 50S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe ederken, siklohekzimid ökaryotik hücrelerdeki 60S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe eder.



Doğru cevap: A



Ökaryotik hücrede genotip kromozomlarda sakla­ nır. Lineer kromozomların serbest 3 ’ OH uç nokta­ larında telomerler oluşturur. Telomerler ökaryotik hücre kromozomlarının distal uçlarını koruyan guaninden zengin protein-DNA kompleksleridir. Genellikle kendini tekrarlayan, basit heksanükleotid (TTAGGG)n DNA sekansından oluşur ve kromozo­ mun DNA diziliminin sonunda 5’ pozisyonundan 3’ pozisyonuna doğru ilerler. Telomerler kromozomun distal ucunu degradasyondan ve anorm al rekombinasyondan korur. DNA replikasyonu sırasında terminal sekansların kaybını önleyen tampon görevi görür. Aynı zaman­ da kromozomların mayoz sırasındaki hareketlerin­ den ve doğru eşleşmelerinden de sorumludur. Telomerik fonksiyonların kaybı terminal füzyonda ar­ tışa, mitotik instabiliteye ve hücre ölümüne neden olmaktadır. Telomer-spesifik bir ters-transkriptaz olan telomeraz, telomerlerin replikasyonunu



sağlar. Doğru cevap: A



39 4



NUKLEIK ASİTLER



RİBONÜKLEOTİD



DEOKSİRİBONÜKLEOTİD RİBONÜKLEOTİD



TİOREDOKSİN REDÜKTE (2 SH)



NADP*



136.Psödoüridin, ribotimidin ve dihidroksiüridin gibi nükleotid türevleri aşağıdakilerden hangi­ sinin yapısında bulunur?



TİOREDOKSİN OKSİDE



NADPH + H*



05s582



Ağır ksantin oksidaz eksikliği olan hastalarda ksan tinüri veya ksantin taşları gözlenebilmektedir.



Doğru cevap: A



A) Küçük nükleer RNA(snRNA) B) Messenger RNA (mRNA) C) Ribozomal RNA (rRNA)



D) Transfer RNA (tRNA) E) DNA çift sarmalı



138.DNA replikasyonu için gerekli olanlar aşağıdakilerden hangisinde birlikte verilmiştir? A) 3- Ekzonükleaz, 5- ekzonükleaz, RNA kalıp B) Fosfodiesteraz, RNA kalıp



RNA’lar arasında tRNA’lar en küçük (4S) moleküllerdir. Genellikle 74 ila 95 nükleotitten meydana gelir. Proteinlerin yapısında yer alan 20 aminoasitin herbirine özgün en az bir adet tRNA molekülü vardır. tRNA’lar hücredeki RNA’ların yaklaşık % 15’ini oluştururlar.



C) DNA kalıp, DNA polimeraz, DNA ligaz



D) RNA polimeraz, Aminoaçil tRNA E) RNA polimeraz, DNA ligaz, DNA replikaz Bütün hücreler replikasyonda tek DNA zincirini olarak kullanmaktadırlar. Replikasyonun başlayacağı bölgede DNA çift zinciri açılmakta ve replikasyon kompleksi oluşmaktadır. DnaA



kalıp



Genetik materyal içersisinde hatalar tolere edilemezken bir tek tRNA moleküllerinde anormal



bazlar (alkilasyon, metilasyon vb) bulunabilir. ribotimidin, dihidroksiüridin ve psödoüridin gibi anormal bazların görülmesi



tRNA’larda



karekteristiktir.



Doğru cevap: D



137.Aşağıdaki enzimlerden hangisinin eksikliği hipoürisemiye yol açmaktadır? A) Ksantin oksidaz B) Dihidroorataz C) Orotat fosforibozil transferaz



D) Orotidilat dekarboksilaz E) Ornitin transkarbamilaz Genetik bir hataya veya ağır karaciğer harabiyetine bağlı olarak görülen ksantin oksidaz eksikliği, hipoürisemiye ve hipoksantinin atılımının artmasına



yol açmaktadır.



adlı özel bir protein replikasyon başlangıç noktasını belirler. replikasyon çatalında yer alan DNA DNA sarmalının açılmasında görev yapmaktadır. Yeni sentezlenen DNA molekülünün polimerizasyonunda DNA polimeraz kompleksi görev yapmaktadır. DNA polimeraz III, kalıp DNA yapısında bağlanarak 5’-3’ yönünde sentezi başlatmaktadır. DNA



helikaz,



Replikasyon çatalında çok sayıda polimeraz görev yapmaktadır. DNA sentezinin başlaması için geçici olarak konulan ve kısa bir RNA (primer) parçası gerekmektedir. Bu kısa RNA moleküllerini DNA primaz sentezler. Primerleri daha sonra DNA polimeraz I uzaklaştırır ve bu boşlukları doldurur.



DNA ligaz, DNA polimeraz I ve lll’ün yaptığı zincirleri bir fosfodiester bağı ile birleştirir. Doğru cevap: C



A) Transversiyon B) Transdüksiyon C) Translasyon



D) Delesyon E) Inversiyon DNA yapısında purin yerine pirimidinin veya pirimidin yerine pürinin geçmesine transversiyon adı verilmektedir.



zincirli DNA yapısında meydana gelen hasarın onarılmasında görev yapan enzimlerden biri DNA ligazlardır. Tek



DNA ligazlar 3’-hidroksil grubu ile 5’-monofosfat arasında fosfodiester bağının oluşmasını sağlamaktadır. DNA molekülünde oluşan tek zincir kopmalarında zincirin iki ucunu DNA ligazlar



bağlamaktadır. Ayrıca replikasyon sırasında oluşan parçaların birleştirilmesinde DNA ligazlar görev yapmaktadır.



Doğru cevap: A



Doğru cevap: C



140.Normal bir gebelik sonrasında 39 haftalık olarak



142.Aşağıdakilerden hangisi prokaryotik mRNA yapısında bulunan ve 30s ribozomal RNA’lar tarafından tanınarak protein sentezinin başlangıcında rol alan yapıdır?



doğan kız bebekte B12 vitamini veya folik asit ve­ rilmesi ile düzelmeyen ileri derecede megaloblastik anemi saptanmıştır. İdrarda orotik asit kristallerinin saptanması ile orotik asidüri tanısı konmuştur.



A) cap yapısı



Aşağıdakilerden hangisinin oral yolla verilmesi orotik asit atılımım azaltır? A) Üridin B) Adenin C) Guanin



D) Karbamoil fosfat



E) Fosforibozil pirofosfat (PRPP) Nadir görülen ve otozomal resesif olarak kal itilan



orotik asitüri, pirimidin sentezinde görevli orotik asit fosforibozil transferaz ve OMP dekarboksilaz enzim eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkar.



Üridin



verilmesi, UTP sentezinin artmasına karbamoil sentaz II üzerinde inhibisyona neden olmakta ve orotik asit yapımı azalmaktadır. yol



açarak



B) Okazaki parçaları C) Sistron



D) Pribnow kutusu E) Shine Dalgarno dizesi Shine-Dalgarno dizesi: E.Coli’de yer alan bu dize, mRNA molekülünde ilk aminoasidi kodlayan 5’- AUG- 3’ başlangıç kodonundan yaklaşık 6-10 baz önce 5’ucuna doğru bir yerleşim gösterir. 30S ribozomal alt birimin 16S’lik rRNA’sının 3’-ucuna yakın bir yerinde “Shine-Dalgarno“ dizesine komplementer bir nükleotid dizesi bulunur. Böylece mRNA’nın 30S ribozomal alt ünite bağlanması ve protein sentezinin başlangıç aşaması hızlanır. Pribnovv kutusu (TATA box) bir promoter olup transkripsiyonun başlangıç aşamasında gereklidir.



Doğru cevap: A



Doğru cevap: E



141 .Aşağıdaki enzimlerden hangisi DNA yapısında meydana gelen hasarların tamiri sonrasında DNA zincirinin uçlarını birleştirmektedir?



143.Aşağıdakilerden hangisi genetik ifadenin en küçük birimini tanımlamaktadır? A) Operon



A) DNA polimeraz B) DNAtopoizomeraz



C ) İntron



C) DNA ligaz



D) Sistron



D) DNAglikozilaz



E) Ribozom



E) DNA fosfodiesteraz



B) Ekson



NUKLEIK ASİTLER



139.DNA molekülünde bir pürin yerine pirimidinin geçmesine ne ad verilmektedir?



39 6



NUKLEIK ASİTLER



Genetik ifadenin en küçük birimi sistrondur. Sistron bir protein molekülünün alt biriminin yapısını kodlayan genetik birimdir. Tek bir polipeptid zincire ilişkin bilgilerin yer aldığı yapıya sistron adı verilmektedir.



Doğru cevap: D



144.DNA ve RNA polimeraz için elementlerden hangisi gereklidir?



mRNA’da olduğu gibi tRNAda çekirdekte sentezlenir ve sitoplazmaya taşınır. Yaklaşık 80 nükleotid uzunluğunda tek zincirli bir yapıdadır. Farklı tRNA bölgeleri, hidrojen bağlarıyla birbirlerine bağlanmış haldedirler. tRNA’ nın 3’ ucu ACC nükleotid dizisine sahiptir ve amino asitlerin bağlandığı bölgedir. Antikodonlar 3’— >5’ yönündedir. mRNA’ da kodonlar 5’— >3’ yönündedir. Örneğin, antikodon baz sırası 3-A A G -5’ ise, mRNA’ daki kodon 5’UUC-3’ biçimindedir.



aşağıdaki



A) Çinko B) Bakır C) Demir



D) Molibden E) Kalsiyum



RNA ve DNA polimeraz gibi metalo enzimlerin yapısında çinko (Zn) bulunmaktadır. Doğru cevap: A



145.Aşağıdakilerden hangisi idrarla ürik asit atılımını artırmaktadır? A) Probenesid B) Allopürinol



mRNA’ daki her bir amino asit kodonuna özgü bir tRNA olsaydı, 61 çeşit tRNA olması gerekirdi. Oysa tRNA çeşidi yaklaşık 45’tir. Sebebi de, aynı antikodon bölgesine sahip olarak hazırlan tRNA’ların, verilen amino asitlere uyumlu olarak birden çok kodonu tanıma yeteneğinde oldukları gösterilmiştir. Kodonların 3. pozisyonundaki baz ile onun antikodonundaki eşi olan 1. baz arasında standart olmayan bir baz eşleşmesi veya VVobble özelliği nedeniyle bir tRNA çok sayıda kodonu



tanıyabilir. Bu konuda en değişken tRNA, VVobble pozisyonunda inozin (I) bulunduran tRNA’ lardır. İnozin, bir guanin analoğu olup 2. karbon atomunda amino grubu taşımaz. tRNA antikodonu VVobble



pozisyonundaki inozin ile başarılı bir şekilde adenin, sitozin veya urasil ile eşleşebilir. Örneğin, tRNA antikodonu CCI olan bir tRNA; GGU, GGC ve GGA şeklindeki mRNA kodonlarına uyup, glisin amino asidini protein sentezine katabilir.



C) Kolşisin



D) Aspirin



Doğru cevap: B



E) Indometasin Hiperürisemi tedavisinde idrarla ürat atılımını kolaylaştıran ürikozürik ilaçlar probenesid ve sülfinpirazon’dur.



Doğru cevap: A



147.Aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi prokaryotik hücrede peptidil transferaz aktivitesini İnb.ibö eder? A) Puromisin



B) Tetrasiklin D) Streptomisin



C) Eritromisin



E) Kloramfenikol



146.Hücrede protein sentezi sırasında tRNA’daki antikodon bölümünde aşağıdaki bazlardan hangisinin bulunması daha fazla kodon tanın­ masını sağlar? A) Sitozin



Protein sentezini inhibitörler;



uzama



fazında



durduran



Kloramfenikol, prokaryotik peptidil transferaz enzimini inhibe eder,



B) Inozin



Puromisin, aminoaçil-transfer RNA ya benzeyerek



C) Urasil



etki eder,



D) Adenin E) Guanin Transfer RNA, mRNA’daki kodon dizisini tanımaya aracılık eden, kodonun uygun amino aside translasyonunajzin veren “adaptör” molekülüdür.



Difteri toksini



uzama faktörü-2 (UF-2) Elongating Faktör-2 (EF-2) inhibitörü,



veya



Klindamisin, eritromisin gibi 50 S inhibitörleri translokasyonu inhibe eder,



Doğru cevap: E



148.Aşağıdakilerden hangisi, prokaryotik hücrede, protein sentezini uzama fazında durduran inhibitörlerden biri değildir? A) Streptomisin B) Difteri toksini



Telomeraz aktivitesinin azalması telomerlerin kısalmasına ve replikatif yaşlanmaya yol açmak­



C) Eritromisin



tadır.



D) Puromisin E) Kloramfenikol



Doğru cevap: A



Protein sentezinin başlangıcında translasyon sistemini oluşturan bileşenlerin bir araya gelmesi gerekir. Ancak bundan sonra peptid bağı oluşur. Bu bileşenler başlıca şunlardır; 30 S ribozomal



alt birim, sentezlenecek proteinin mRNA’sı, mRNA’daki ilk kodona uygun f-metyonin-tRNA, GTP (enerji sağlar) ve başlangıç faktörleri (BF). Başlangıç mRNA’nın başında bulunan ve ilk kodon olan 5’-AUG-3’, özel bir başlangıç tRNA’sı tarafından tanınır. Bakteri ve mitokondrilerde başlangıç tRNA’sı N-formil methionin amino asitini taşır. Streptomisin 30 S inhibitörüdür ve protein sentezini başlangıç aşamasında durdurur. Uzama (Elongasyon)Uzama aşamasında, polipeptid zincirinin karboksil ucuna amino asitler eklenir. Peptid bağlarının oluşumunu peptidil transferaz enzimi katalizler. Protein sentezini inhibitörler;



uzama



fazında



durduran



Kloramfenikol, prokarytoik enziminin inhibe eder,



peptidil



transferaz



Puromisin, aminoaçil-transfer RNA’ya benzeyerek etki eder,



Difteri toksini uzama faktörü-2 (UF-2) Elongating Faktör-2 (EF-2) inhibitörü,



veya



eder,



Doğru cevap: A



149. Aşağıdaki enzimlerden hangisinin aktivitesinin azalması yaşlanmada önem taşır?



C ) Transferaz



D) Polimeraz E) Topoizomeraz



150.Aşağıdaki reaksiyonlardan hangisinde Ns- N10metilen tetra hidrofolik asit, hem karbon aktarı­ mı sağlar hem de kendisi dihidrofolata çevrilir? A ) Pürin halkasına 2.karbon atomunun eklenmesi B ) Pürin halka yapımına 8.karbon atomunun eklen­ mesi C) N-formiminoglutamatdan glutamat oluşumu



D) Deoksiüridilattan timidilat oluşumu E) Serinden glisin oluşumu DNAnın karakteristik bazı olan Timidin’i sentezleyen enzim timidilat sentazdır. Bu enzim deoksiüridilata N5- N10- metilen tetra hidrofolik asitten, bir



metil grubu ( tek karbon birimi ) aktararak timidilat oluştururken, THF ise direkt olarak DHF’a



çevrilmektedir. Doğru cevap: D



151.Aşağıdakilerden hangisi ökaryotik hücrede uzama faktörüne bağlanarak translokasyonu engelleyerek protein sentezini inhibe eder? A) Tetrasiklin



Eritromisin (50S inhibitörü) translokasyonu inhibe



A) Telomeraz B) Endonükleaz



Bir hücre bölündükçe telomer adı verilen bölümler kısalır ve belirli bir süre sonra hücre yaşlanır ve ölür. Telomeraz adı verilen enzim telomerlerin kısalmasını engeller ve yaşlanmayı geciktirir.



B) Klindamisin C) Kolera toksini



D) Difteri toksini E) Kloramfenikol Biyolojik olayların ileri derece spesifik inhibitörleri olan antibiyotikler değişik yapısal özellikler ve etki mekanizmalarına sahiptirler. Puromisin tRNA



molekülünün aminoaçil ucunun yapısal analoğudur. Peptidil-tRNA ile geri dönüşümsüz olarak bağlanmakta ve protein sentezinin sonlanmasına yol açmaktadır. Streptomisin, tetrasiklin ve kloramfenikol ribozomal aktiviteyi inhibe etmektedir. Prokaryotik ribozomların küçük (30S) alt birimine bağlanan streptomisin, protein sentezinin başlamasını ve mRNA yapısın­ daki bilginin yanlış okunmasına neden olmaktadır.



NUKLEIK ASİTLER



397



NUKLEIK ASİTLER



39 8



Diğer aminoglikozid antibiyotiklerden olan neomisin ile gentamisin, streptomisinden farklı bir bölgede ribozomların küçük alt birimine bağlanmakta ve me­ sajın hatalı okunmasına yol açmaktadırlar. Ribozomlara doğrudan bağlanan tetrasiklinler aminoaçil-tRNA bağlanmasını etkilemektedirler. Peptidil transferazı doğrudan inhibe eden kloramfenikol, peptidil tRNA molekülünün ribozomlara bağlı kalmasına yol açmaktadır. Rifamisin ve aktinomisin D, farklı mekanizmalar ile transkripsiyonu inhibe etmektedirler. Streptmyces türünden elde edilen rifamisin ve yarı sentetik türevi olan rifampisin, RNA sentezinin başlamasını inhibe etmektedirler. Rifampisin, DNA bağımlı RNA polimerazın inhibitörüdür.



Difteri toksini ve Psödomonas aureginosa ekzotoksin A, Elongating Faktör-2 ( EF-2 ) diğer adı ile uzama faktörü-2 yi inhibe ederek protein sentezini uzama fazında durdurur.



Doğru cevap: D



A) Deoksiadenozin (DAM) metilaz B) DNA Glikozilaz C) MutS protein



D) Fotoliyaz E) Ekzonükleaz Fotoliyaz enzimi UV ışınları kullanarak primidin dimerlerini onarır ve bu reaksiyona fotoreaktivasyon denir. Fotoliyazlar bakterilerde, mantarlarda, bitkilerde ve çoğu omurgalıda bulunur ancak plasentalı memelilerde bulunmaz.



Missmatch (uyumlu olmayan) nükleotid tamir sisteminde DNA replikasyonu esnasında meydana gelen ve çift sarmalli zincirde karşılıklı bazların hatalı eşleşmesindeki problemleri düzeltir. İnsanda, mismatch tamir sistemindeki bozukluk, herediter nonpolipozis kolon kanserine yol açmaktadır.



E. coli’de hatalı eşleşme, en az dokuz proteinden oluşan bir sistem ile düzeltilir. Bu proteinler, DAM



152. Aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi ökaryotlarda protein sentezini inhibe ettiği için tedavide kullanılmaz?



metilaz, mutS, mutL, mutH, DNA helikaz II, ekzonükleazlar, tek zincirli DNA bağlayıcı protein (single stranded DNA binding protein = SSB), DNA polimeraz III ve DNA ligaz’dır (Tablo 8-7). E. coli DNA’sında, 5’- GATC-3’ dizesindeki adeninler özel bir metilaz olan “DAM Metilaz” tarafından metillenir. Replikasyon esnasında kalıp zincir metillenmiş durumdadır. Ancak, yeni sentezlenen zincir birkaç dakikalık bir gecikme ile metillenir. Bu zaman sürecinde yeni zincirdeki hatalı eşleşen bazlar, mutS tarafından tanınır.



A) Tetrasiklin



B) Siklohekzimid C) Eritromisin



D) Streptomisin E) Kloramfenikol Streptomisin: Prokaryotlarda, formil mettRNA’nın P’ye bağlanmasını engelleyerek başlamayı inhibe eder. 30S’e bağlanarak yapısını bozar.



Tetrasiklin: Prokaryotlarda amino açil-tRNA’nın mRNA-ribozom kompleksine ulaşmasını önler.



Kloramfenikol: Prokaryotik peptidil transferaz aktivitesini bloke eder. Yüksek dozları mitokondrial protein sentezini de inhibe eder. Eritromisin ve Klindamisin: Prokaryotlarda 50S’e geri dönüşümsüz olarak bağlanarak translokasyonu inhibe eder. Siklohekzimid:



153.Aşağıdakilerden hangisi DNA’da apürinik böl­ geyi oluşturur?



Ökaryotta



60S’in



peptidil



Sırayla mutL ve mutH bir kompleks oluşturmak üzere sisteme katılırlar ve DNA boyunca çift yönlü olarak metilenmemiş bir GATC buluncaya kadar hareket ederler. Metillenmemiş zincir, ekzonükleaz I, SSB ve DNA helikaz’ın birlikte hareketi ile uzaklaştırılır. DNA polimeraz III DNA zincirini doğru olarak tekrar sentezler. DNA ligaz’ın zincirleri bağlaması ile onarım sona erer. DNA yapısında yer alan bir bazda hata oluşursa, DNA glikozilaz enzimi hasarlı bazı çıkarır. Hasarlı olan bazın çıkması ile o bölgede AP diye kısaltılan apürinik (pürini olmayan) veya apirimidinik (pirimidini olmayan) bir bölge oluşur. Dolayısı ile apürinik bölgeyi oluşturan enzim DNA



glikozilaz’dır.



transferaz aktivitesini inhibe eder.



Doğru cevap: B Doğru cevap: B



Protein sentezinin başlangıç ATP’ye ihtiyaç yoktur.



aşamasında



Doğru cevap: E A) Siklofosfamid



B) Nitröz asit C) Akridinler D) Hidroksilamin



156.Adenin fosforibozil hangisi görülür?



transferaz



eksikliğinde



E) Formaldehid



A) Böbrek taşları Baz analogları: Bunlar DNA’nın yapısına girer.



B) İmmün yetmezlik



Bunlar replikasyonun sonlanmasına veya hatalı eşleşmelere yol açarlar.



C) Gut D) Hipoürisemi E) Lesch Nyhan sendromu



Alkilleyici olmayan ajanlar: Formaldehit, amin grupları ile etkileşerek DNA, RNA ve proteinlerde çapraz bağlanmalar yaparlar. Hidroksilamin, guaninin komplementeri sitozini etkileyerek adenine çevirir. Bu değişiklik transversiyona yol açar.



Nitrit, nitrat ve nitrozamin gibi nitröz asid oluşturan bileşikler; Sitozin, adenin ve guanine bazlarına etki ederek deaminasyon yolu ile sırasıyla; Urasil, hipoksantin ve ksantin oluşumuna yol açar. Alkilleyici ajanlar: DNA’da guaninle etkileşir ve replikasyonda guaninin yanlış eşleşmesine yol açar. Örn busulfan, sisplatin, siklofosfamid vs İntercalating ajanlar: Replikasyonu dağıtırlar. Örneğin akridinlerçerçeve kayması mutasyonuna yol açarlar. Bilinmeyen mekanizma ile bu maddeler replikasyon sırasında bir veya daha fazla yeni baz çiftinin eklenmesine yol açarlar.



Doğru cevap: C



Hücresel nükleik asitlerin normal “turnover”ı sonucu ortaya çıkan pürinler yıkılmak üzere iken tekrar nükleozid trifosfatlara dönüşebilirler ve vücutta kullanılabilirler. Bu pürinlerin sentezinde “yan yol” dur. Yan yolda iki enzim görev yapar, adenin fosforibozil transferaz (APRT) ve hipoksantinguanin fosforibozil transferaz (HGPRT).



Adenin fosforibozil transferaz eksikliğinde 2,8-dihdroksi adenin birikir ve böbrek taşlarına neden olur.



Doğru cevap: A



157.Ağır kombine immun yetmezliğe neden olabi­ len enzim eksikliği hangisidir? A ) Hipoksantin-guanin fosforiboziltransferaz B) Karbamoil fosfat sentetaz II



C) Nükleozid difosfat kinaz D) Ksantin oksidaz E ) Adenozin deaminaz



155. Aşağıda kilerden hangisi prokaryotik hücrede 30S başlangıç kompleksinin bir bileşeni değil­ dir? A ) GTP B) Başlangıç faktörü 2 (BF-2)



C) mRNA D) N-formilmethionil-tRNA



Pürin nükleotidlerinin yıkımında yer alan enzimler­ den bazılarının eksikliğinde değişik hastalıklar gö­ rülebilir. Adenozin deaminaz (ADA. eksikliğinde T ve B lenfosit fonksiyonları bozulur ve kombine immun yetmezlik görülür. Pürin nükleozid fosforilaz eksikliğinde ise pürin nükleotidlerinin yıkımı tamamen engellendiğinden ürik asit oluşamaz ve hiporürisemi görülür.



E) ATP



Doğru cevap: E Protein sentezinin başlangıç aşamasında mRNA’ya, tek hücreli canlılarda protein sentezini başlatan aminoasit metyonin olduğundan Nformilmethionil-tRNA ya da ihtiyaç var. Ayrıca başlangıç faktörü adı verilen proteinlere (BF-1, BF-2 vb) ve enerji kaynağı olarak GTP ye ihtiyaç var.



NUKLEİK ASİTLER



154. Aşağıdaki kimyasal maddelerden hangisi çerçeve kayması (frame shift) mutasyona yol açar?



40 0



NUKLEIK ASİTLER



158.Haberci (mesajcı) RNA ile ilgili aşağıdaki ifade­ lerden hangisi doğru değildir? A ) mRNA’nın şeker birimi D-ribozdur B ) mRNA’mn polinükleotid zinciri DNA’dan daha uzundur. C ) m RNAtek zincirli moleküller halinde bulunur. DJmRNA’nm 5’-ucunda bir tane 7’-metilguanozin "şapkası” bulunur.



Bir protein sentezi sırasında mRNA da araya bir nükleotidin girmesi veya aradan bir nükleotidin çıkması çerçeve kayması mutasyon olarak bilinmektedir. Bu durum mutasyonun olduğu yerden itibaren tüm aminoasitlerin değişmesine neden olup en tehlikeli mutasyon şeklidir.



Doğru cevap: E



E) mRNA’da bir 3’poli-A dizesi vardır. Protein sentezinde başlıca üç tip RNA rol oynar, ribozomal RNA (rRNA., transfer (veya taşıyıcı) RNA (tRNA. ve mesajcı (veya haberci) RNA (mRNA.. DNA’dan bazı farkları vardır. RNA’lar DNA’dan



161.Aşağıdakileden hangisi proto-onkogenlerin aktivasyonuna neden olan olaylardan değildir? A) Nokta mutasyonları B ) Kromozomal krılma ve yeniden düzenlemeler



daha küçüktürler. Deoksiriboz yerine riboz, timin yerine urasil içerirler. rRNA, tRNA ve



C ) Gen amplikasyonları



mRNA arasında da büyüklük, işlev ve özel yapısal modifikasyonlar açısından farklar vardır.



E) Genin çok aktif bir promoterin yanına düşmesi



DNA tüm bilgiyi içeren genetik materyalimizdir. Protein sentezi sırasında ortaya çıkan mRNA ise DNA’nın ancak belli bir kısmını kapsar. Dolayısı



mRNA her zaman DNA’dan daha kısadır. Doğru cevap: B



159.Aşağıdakiierden hangisi gut sebebi değildir? A) Lösemi ve benzeri “malign” hastalıklar B) Pürin yan yol enzim eksikliği CJPürin biyosentezinde düzenleyici basamağın inhibitörlerine karşı duyarlılığının azalması D) Primidinlerin aşırı miktarda sentezlenmesine yol açan genetik bozuklar E) Kronik böbrek yetmezliği Gut hastalığına neden olan pürinlerin yıkım ürünü olan ürik asitin artışıdır. Dolayısı ile primidinlerin aşırı miktarda sentezlenmesine yol açan genetik bozuklar hiperürisemi yapmaz.



Doğru cevap: D



160.Aşağıdaki mutasyonlardan hangisi en öldürü­ cü olanıdır? AJAdenin ile sitozinin yer değiştirmesi BJSitozinin guanin ile yer değiştirmesi C) Bir nükleotidin transversiyonu D) Üç nükleotidin insersiyonu E) Bir nükleotidin delesyonu



D) immün sistemin yüksek düzeydeki aktivitesi



Viruslar tarafından oluşturulan transformasyon, hücrenin viral genler tarafından kontrolü sonunda ortaya çıkan ve hücrenin biyolojik fonksiyonlarında değişikliklere neden olan bir süreçtir. Burada en sık rastlanan mekanizma (ancak her zaman değil) viral genomun hücre kromozomuna entegrasyonudur. Viral genomda, transformasyon ve tümör oluşumuna neden olan genlere onkogen (v-onc) adı verilir. Viral onkogenler ilk kez retroviruslarda saptanmıştır. Ancak bu onkogenlerin homolog kopyaları tüm normal hücrelerde (proto-onkogen, c-onc) de bulunmuş ve hücre büyüme/gelişmesinde rolü olan bu genlerin eksprese edilmediği ya da düşük düzeylerde eksprese edildiği belirlenmiştir, c-onc’lar kendilerinin karşılığı olan v-onc’lardan farklıdırlar. Bunun nedeni, virüsün hücre büyümesini/ farklılaşmasını kontrol eden bir geni hücreden aldıktan sonra mutasyonlar sonucu değişime uğratmasıdır. Viruslar, ya kendileri bir onkogen taşımak ya da hücresel bir proto-onkogeni aktive etmek suretiyle onkogenezde rol almaktadırlar.



P roto-onkogenler: Bunlar, hücre proliferasyonunu ve farklılaşmasını kontrol eden normal hücresel genlerdir. Bunlardaki regülasyon bozukluğu ya da değişimler onkogenlere dönüşmelerine neden olur ve kanser gelişimiyle sonuçlanır. Onkogenler regülatör elementlerden yoksundurlar. Onkogenlerin kodladığı proteinler onkoprotein adını alır. Bunlar:



Büyüme faktörleri (örn. sis, PDGF: platelet derived grovvth factor): Bunlardaki mutasyonlar dominant özellik gösterir ve onkojeniktir.



Büyüme faktör reseptörleri (örn. c-erb: epidermal grovvth factor receptor): Onkogenler reseptörlerin mutasyona uğramış formunu kodlayabilirler. Sinyal iletim proteinleri (örn. abl, src, ras): Onkoprotein normal sinyal fonksiyonunu taklit edebilir.



iletim



proteinlerinin



Nüklear regülatör faktörler (örn. myc, fos): Bunlar transkripsiyon faktörleri olup DNA replikasyonunu kontrol ederler. Onkoproteinler DNA transkripsiyonunu sürekli hale getirebilir veya hücre farklılaşması için gerekli genlerin ekspresyonunu önleyebilir. Hücre döngüsü proteinleri (örn. Siklin ve siklin bağımlı kinazlar): Bunlardaki mutasyonlar hücre döngüsünü bozar.



İmmun sistemin yüksek aktivitede olması kansere karşı olan korumayı arttırmaktadır. Doğru cevap: D



162.Histon proteinler ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğru değildir? A) Histonlar glutamat ve aspartattan zengin asidik proteinlerdir. B) Histonlar DNA nın uygun şekilde katlanmasını sağlayan nüklear proteinlerdir. C) H1, H2A, H2B, H3 ve H4 olmak üzere başlıca 4 sınıfı vardır. D) DNA histon proteinlerin etrafında katlanarak nükleozom, nükleoflaman ve en sonunda kro­ mozom şeklinde nükleusun içine girer.



E) H1 nükleozom merkezinde yer almayıp, nükleozomların daha yoğun yapılar halinde paketlen­ mesini sağlar.



Normal bir insan hücresinde 46 tane kromozom bulunur (22 çift homolog kromozom ve XY veya XX olmak üzere 2 çift seks kromozomu). Bir tek hüc­ rede bulunan DNA’mn toplam uzunluğu yaklaşık 2 metredir. Bir kişide yaklaşık 100 trilyon çekirdekli hücre olduğu düşünülürse tek bir insandaki toplam DNA uzunluğu 200 milyar km’ye ulaşmaktadır. Bu muazzam uzunluktaki DNA’nın nükieusta paket­ lenmesinin sağlayan proteinlere histon protein­ ler denilmektedir. Çok miktarda genetik materyal hücre çekirdeği içine paketlenmiştir. Replikasyon ve genetik bilginin ifadesi de burada gerçekleşir. Bu işlevleri için DNA, özgün işlevleri olan çok sayıda proteinle ilişki kurmuştur. DNA ve proteinler özel bir şekilde bir arada paketlenmişlerdir. Ökaryotik DNA, “histon”



adı verilen bazik proteinlerle sıkıca bağlanarak, “nükleozom”ları oluşturur. Nükleozomlar, daha da yoğun bir şekilde paketlenerek nükleoflamanları oluşturur. Nükleoflamanlar, uzun DNA moleküllerinin yoğun bir şekilde yerleşmeleri için daha da yoğunlaşır ve kromozomlar meydana gelir. Bilindiği üzere hücrede DNA, 23 çift kromozom şeklinde bulunur. Çok karmaşık bir yapı gibi görülmesine karşın, hücre bölünmesi sırasında tüm materyal belli düzende birbirlerinden ayrılır.



Histonlar DNA nın uygun şekilde katlanmasını sağlayan özel proteinlerdir. Histonlar küçük proteinlerdir. Çok miktarda lizin ve arginin içerdikleri için, fizyolojik pH’da pozitif yüklüdürler. Histonlar, pozitif yüklü oldukları için, negatif yüklü fosfat grupları sayesinde DNA ile iyonik bağlar kurarlar. Böylece DNA histonun etrafına sarılarak uygun şekilde katlanır.



H1, H2A, H2B, H3 ve H4 olmak üzere toplam 4 sınıfı vardır. Her nükleozomun orta kısmında her birinden ikişer tane olmak üzere H2A, H2B, H3, H4 proteinleri bulunur.



H1 iki nükleozomun arasında yerleşir, nükleozomun merkezinde yoktur. Nükleozomların daha yoğun yapılar halinde paketlenmesine yardımcı olur. DNA’dan en kolay ayrılan histon proteini H l’dir. DNA histonların etrafında sarıldıkça nükleozom, daha sonra nükleoflaman ve en sonunda kromozom şeklinde paketlenerek nükleusa girer. Doğru cevap: A



163.Aşağıdaki ökaryotik hücrelerden hangisinde histon bulunmaz? A) Sperm hücreleri B) Hepatositler C) Kas hücreleri



D) Beyin hücreleri E) Adipoz doku hücreleri Kromatin yapısında yer alan proteinlere histonlar adı verilmektedir. H1, H2A, H2B, H3, H4 olmak üzere en az beş çeşit histon tanımlanmıştır. Sadece ökaryotlarda bulunan histonlar, prokaryotlarda bulunmamaktadırlar. Sperm hücrelerinde histon



proteinleri yerine protamin yer almaktadır. Histonlar DNA nın uygun şekilde katlanmasını sağlayan özel proteinlerdir. Çok miktarda lizin ve



arginin içerdikleri için, fizyolojik pH’da pozitif yüklüdürler. Histonlar, pozitif yüklü oldukları için, negatif yüklü fosfat grupları sayesinde DNA ile iyonik bağlar kurarlar. Böylece DNA histonun etrafına sarılarak uygun şekilde katlanır.



Doğru cevap: A



NUKLEIK ASİTLER



401



NUKLEIK ASİTLER



40 2



164.Aşağıdakilerden hangisinde DNA’da X ışınlan tarafından oluşturulan hasara artmış yatkınlık vardır?



167.Çift sarmal yapılı bir DNA molekülünde timinin oranı %30 ise guanin’in oranı % kaçtır? A) 10



A) Kseroderma pigmentozum B) Ataksi-telanjiektazi



C ) 20



C) Herediter nonpolipozis kolon kanseri



D) 30



D) Lesch Nyhan sendromu



E) 70



B) 40



E) Kombine immun yetmezlik Kseroderma pigmentosumda UV ışınların oluş­ turduğu hasar düzeltilemezken, ataksi-telenjiektazi’de X ışınlarının oluşturduğu hasar düzelti­ lemez.



DNA oluşurken A-T, G-C eşleşmesi gerçekleşir. Dolayısı ile Adenin ve timin eşit olduğuna göre ikisinin toplamı %60, guanin ve sitozin ise %40 tır. Öyleyse guanin’in oranı %20 dir.



Doğru cevap: C



Doğru cevap: B



165.DNA repiikasyonunun doğruluğundan sorumlu olan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) DNA ligaz B) Topoizomeraz C) Revers transkriptaz



D) DNA polimeraz III E) Endonükleaz Lippincot’a göre replikasyonun doğruluğunu DNA polimeraz III enzimi sağlar. Bunu 5’ —5’ ekzonükleaz aktivitesi ile yapar



168.DNA replikasyonu esnasında 5’-TpAp Gp Ap-3’ dizesine, komplementer olarak aşağıdaki dize­ lerden hangisi sentezlenecektir? A) 5’ - Tp Cp Tp Ap- 3’ B) 5’-A p Tp C pTp- 3’ C) 5’- Up Cp Up Ap- 3’ D) 5’- Gp Cp Gp Ap- 3’ E ) 3’-T p C pTp Ap- 5’ DNA replikasyonu semikonservatifve antiparalleldir. Ayrıca kural olarak bir genetik materyal her zaman 5’ yönünden 3’ yönüne okunur. Dolayısı yukarıda verilen DNA zincirine komplementer olan 5’- Tp Cp Tp Ap-3’ şeklindedir.



ve hatalı baz eşleşmelerini ortadan kaldırır.



Doğru cevap: D



166.RNA polimeraz II tarafından sentezlenen RNA aşağıdakilerden hangisidir?



Doğru cevap: A



169.DNA baz eksizyon tamir sisteminde hasarlı bazı uzaklaştıran enzim aşağıdakilerden hangisidir?



A) tRNA B) mRNA



A) DNAglikozilaz



C) rRNA



C) DNA Polimeraz



D) 16sRNA



D) DNA ligaz



E) 45 s preribozomal RNA



E) AP endonükleaz



Ökaryotik hücre çekirdeklerinde bulunan RNA polimerazlar üç sınıfa ayrılır: RNA polimeraz I: Temel ürünü rRNA’lar dır. RNA polimeraz II: mRNA ve bunların öncüllerini (hnRNA) ve nükleer küçük snRNA’ları sentezler. RNA polimeraz II, a-amanitin ile inhibisyona en duyarlı polimerazdır. RNA polimeraz III: Başlıca ürünü tRNA’lardır. Doğru cevap: B



B) Deoksriboz fosfat liyaz



Yukarıda geçen tüm enzimler baz eksizyon DNA tamirinde rol alır. Örneğin, DNA yapısında yer alan ve bir pirimidin olan “sitozin” kendi kendine deaminasyona uğrarsa “urasil” oluşur. DNA yapısında yer almaması gereken bu urasili,



DNA glikozilaz enzimi tanır ve hasarlı bazı çıkarır.



403



Urasilin çıkması ile o bölgede AP diye kısaltılan apirimidinik (pirimidin olmayan) bir bölge oluşur. Bir AP endonükleaz aradaki fosfodiester bağını



172.Prokaryotik RNA polimeraz enziminin beta alt birimine bağlanarak transkripsiyonu inhibe eden ilaç aşağıdakilerden hangisidir?



B)



A) Metotreksat Deoksiriboz fosfat liyaz adı verilen bir enzim urasilin çıkması ile geri kalan deoksiriboz ve fosfatı çıkarır.



DNA polimeraz I, çıkarılan nükleotidin yerine deoksisitidin monofosfatı (dCMP) ekler. Son olarak DNA ligaz bir fosfodiester bağı ile iki zinciri birbirine bağlar.



Doğru cevap: A



5- Florourasil



D) Rifampin



C) Alfa- amanitin



E) Aktinomisin D Rifampin protein sentezi için gerekli olan mRNA sentezi sırasında prokaryotik RNA polimerazın beta alt birimine bağlanarak transkripsiyonu inhibe eder. Streptomyces türünden elde edilen rifamisin ve yarı sentetik türevi olan rifampin, RNA sentezinin başlamasını inhibe etmektedir. Rifampin, DNA bağımlı RNA polimerazın inhibitörüdür. Doğru cevap: D



170.DNA replikasyonu ve transkripsiyon sırasında süper sarmal hale gelen DNA’yı açan enzim hangisidir?



173.Kseroderma pigmentozumlu hastalarda sorun­ lu olan enzim hangisidir?



A) DNA polimeraz I B) DNA ligaz C) DNA helikaz



D) DNA giraz E) DNA primaz



A) DNA polimeraz I B) UV’ye özgün ABC ekzinükleaz C) RNA polimeraz II



D) DNA helikaz E) Timidilat sentaz



DNA giraz, tip II topoizomerazlara örnek olup DNA sarmalının karıştığı (süpercoiled) yerde devreye giren ve karışmış olan bölgenin açılmasını sağlayan bir enzimdir. DNA helikaz ise replikasyon sırasında karşılıklı iki DNA zincirinin açılmasını sağlayan başlıca enzimdir.



Doğru cevap: D



171.DNA helikaz ile ilgili olarak aşağıdaki ifadeler­ den hangisi doğrudur? A) RNA primerlerini sentezler. B) DNA zincirlerini keser. C) Doğru okumayı (proofreading) kontrol eder.



D) Komşu nükleotidler arasında fosfodiester bağı oluşturur.



E) Replikasyondan önce komplementer zincirleri ayırır.



DNA helikaz; DNA replikasyonu esnasında karşılıklı DNA zincirleri arasında yer alan hidrojen köprülerini keserek komplementer zincirleri ayırır. Bu enzimin amacı tek zincirli kalıp DNA’yı oluşturmaktır.



Direkt güneş ışığına maruz kalan insanların deri hücrelerinde pirimidin dimerleri oluşabilir. “Kseroderma pigmentosum” genetik bir hastalıktır. Bu hastalıkta hücreler zedelenmiş DNA'yı onaramazlar. Bunun sonucunda birçok mutasyon olur. Sonuçta da deri kanserleri gelişir. Bu hastalığın en sık rastlanan şeklinde UV’ye özgün ekzinükleazlar eksiktir.



Doğru cevap: B



174.lnsanlarda kalıtsal bir deri hastalığı olan kseroderma pigmentosuma güneş ışığının etkisi altında kalan deri hücrelerindeki çeşitli fenotipik değişiklikler yol açmaktadır.



Bu hastalığın moleküler temelinde aşağıdakilerden hangisi yer almaktadır? A) Hücre membranı permeabilitesindeki bozukluğa bağlı olarak hızlı su kaybedilmektedir.



B) Güneş ışığı, ısıya duyarlı taşıyıcı enzimlerin inaktivasyonuna yol açmaktadır. C ) Ultraviole ışık virulent provirusleri uyarmaktadır.



D) Hücrelerin karotenoid tipi bileşikleri sentezlemesi bozulmaktadır.



E) DNA molekülünden timin dimerlerinin çıkarılma­



Doğru cevap: E



N U K L E I K A S İT L E R



keser.



sını sağlayan onarım sistemleri bozulmaktadır.



L.



N U K L E I K A S İT L E R



404



DNA onarım mekanizmalarına en güzel örneklerden bir tanesi UV ışığın yaptığı hasarın onarılmasıdır. Ultraviyole ışığa maruz kalan bir hücrede, birbirine komşu iki pirimidin (genellikle timinler) arasında kovalen bağlanma olabilir. Bunun sonucunda meydana gelen timin dimerleri replikasyonu bloke ederler. DNA polimeraz III, DNA zincirini dimer bulunan yere kadar replike edebilir.



RNA polimeraz II, DNA kalıbına karşılık mRNA nın



sentezlenmesini



sağlayan



enzimdir



ve a-



amanitin’le



inhibe olur. a-Amantin “amanita phalloides” adlı zehirli bir mantarda sentezlenen potent bir toksin’dir. a-Amanitin, RNA polimeraz II ‘ye sıkıca bağlanır ve böylece mRNA sentezini ve sonuçta da protein sentezini inhibe eder. Doğru cevap: B



Direkt güneş ışığına maruz kalan insanların deri hücrelerinde pirimidin dimerleri oluşabilir. “Xeroderma pigmentosum” prekanseröz bir deri lezyonudur. Bu hastalıkta hücreler zedelenmiş DNA’yı onaramazlar. Bunun sonucunda birçok mutasyon olur. Sonuçta da deri kanserleri gelişir. Bu hastalığın en sık rastlanan şeklinde UV’ye özgün endonükleazlar eksiktir.



177.Peptid zincir elongasyonu için hangisi mutlak gerekli değildir? A) N-formil metyonin B) GTP C) Uzama faktörleri



Doğru cevap: E



D) Messenger RNA E) Peptidil transferaz



175.Protein sentezini inhibe eden ilaç ve etki mekanizması eşleşmelerinden hangisi doğru değildir? A) Streptomisin - 30s başlangıç kompleksine bağ­



N-formil metyonin protein sentezinin başlangıç aşamasında mutlaka bulunması gerekirken, uzama fazında bulunması şart değildir. Doğru cevap: A



lanarak inhibisyon yapar B) Kloramfenikol - prokaryotik peptidil transferazı inhibe eder C) Siklohekzimid - eukaryotik peptidil transferazı inhibe eder



D) Difteri toksini - elongating faktör I 'i ( EF-1 ) inhibe eder



E) Puromisin - aminoaçil transfer RNA ya benzer ve protein sentezini uzama fazında durdurur.



Difteri toksini, elongating faktör II veya uzama faktörü II denilen yardımcı bir proteini inhibe ederek protein sentezini uzama fazında durdurur.



178.Adenozin deaminazı inhibe ederek etki göste­ ren kemoterapötik ajan hangisidir? A) Metotreksat B) 5-Florourasil C) Azaserin



D) Azido-timidin E) Pentostatin Pentostatin, adenozin deaminaz enzimini inhibe ederek etki gösteren bir kemoterapötik ajandır.



Doğru cevap: D



Doğru cevap: E



176.Mantar zehiri olan alfa amanitin aşağıdakilerden hangisinin sentezini inhibe eder?



179.Pürin nükleozid fosforilaz eksikliğinde hangisi görülür?



A) t-RNA



A) Gut



B) mRNA



B) Böbrek taşı



C) DNA



CJHiperürisemi



D) Glikoprotein



D) Hiporürisemi



E) Adenozin



E) Kombine immun yetmezlik



fonksiyonlarını bozarak hücresel bağışıklığı azaltır. Aynı zamanda bu hastalıkta pürinler yıkılamadığı için hipoürisemi vardır.



Tip I DNA topoizomeraz: Bu enzimler DNA çift heliksinde oluşan süper sarmalleri açarlar. Tip I topoizomeraz zincirlerden birini tersinir olarak koparıp onarırlar.



Tip I DNA topoizomerazların hem nükleaz (zincir koparan) hem de ligaz (zincir bağlayan)



Doğru cevap: D



aktiviteleri vardır. Aktiviteleri için ATP gerektirmezler.



180. Ribonükleotidlerden deoksiribonükleotidler elde edilirken gerekli olan madde aşağıdakilerden hangisidir?



Topotekan ve irinotekan gibi tekan türevleri Tip I topoizomeraz inhibitörleridir. Doğru cevap: E



A) C vitamini B) A vitamini



183.Aşağıdaki ilaçlardan hangisi insanda bulunan tip II topoizomerazı inhibe ederek etkisini gös­ terir?



C ) Tioredoksin



D) NADH E) ATP



A) Novobiosin Tioredoksin



redüktan



bir



madde olup az çok glutatyona benzer ve ribonükleotidler, deoksiribonükleotidlere dönüşürken gereklidir.



B) Etoposide C) Siprofloksasin D) Ofloksasin



Doğru cevap: C



E) Aktinomisin D DNA giraz, E. coli'de bulunan bir cins tip II topoizomeraz'dır. Bakteriyel DNA giraz'a karşı



181.Messenger RNA sentezi esnasında, 5’-Tp Ap Gp Cp-3’ DNA kalıp dizesi transkripsiyona uğrarsa, aşağıdaki RNA dizelerinden hangisi sentezlenir? A ) 5’-Ap Tp Cp Gp-3’ B ) 5’-Gp Cp Tp Ap-5’ C ) 5’-Cp Gp Tp Ap-3’ D ) 5’-Ap Up Cp Gp-3’ E) 5’-Gp Cp Up Ap-3’ Bilindiği üzere bir zincir 5’ yönünden 3’ yönüne ise ona karşılık gelen diğer zincir antiparalel bir şekilde yani 3’ den 5’ yönüne olur. Ancak kural olarak bir zincir yazılırken her zaman 5’ yönünden başlayarak yazılır. Dolayısı ile 5’-Tp Ap Gp Cp-3’-DNA kalıp dizesi transkripsiyona uğrarsa buna karşı gelen



kullanılan bir grup antimikrobial ajan vardır. Bunlara



“Ctuinonlar” denilmektedir. Novobiosin, DNA girazın beta- alt birimini etkiler. Siprofloksasin ve ofloksasin ayrıca, bakteri sitoplazma membranını zedeleyerek, diğerlerine göre daha güçlü antibakteriyel etki yaparlar. Geniş spektrumlu ve bakterisid etkilidirler. Bir kemoterapötik ajan olarak kullanılan Etoposide, insanda bulunan tip II topoizomeraz enziminin inhibitörüdür.



Aktinomisin D, DNA'nın minör oluğuna yerleşerek sitotoksik etki gösteren kemoterapötik bir ajandır.



Doğru cevap: B



mRNA 5’-Gp Cp Up Ap-3’ şeklindedir. Doğru cevap: E



182.Tip I topoizomerazı inhibe ederek etki gösteren ilaç hangisidir? A) Aktinomisin D B) Siprofloksazin C) Nalidiksik asit



D) Etoposide E) Topotekan



184.Aşağıdakilerden hangisi proteinlerin sentez sonrası normal modifikasyonlarından biri değildir? A) Glikozilasyon



B) Ribozilasyon



C) İzoprenilasyon



D) Metilasyon



E) Fosforilasyon Polipeptid zincirlerinin çoğunda kovalen modifikasyonlar meydana gelir. Bu değişimler ya polipeptid zinciri ribozom üzerindeyken veya sentez tamamlanıp ribozomdan ayrıldıktan sonra



N U K L E I K A S İT L E R



PUrin nükleozid fosforilaz eksikliği pürin yıkımında yer alan bir hastalık olup T lenfosit



406



N U K L E I K A S İT L E R



olabilir. Değişimler translasyon başladıktan sonra ortaya çıktığı için, bunlara “post-translasyonel



(translasyon



sonrası)



modifikasyonlar”



denmiştir. Post-translasyonel modifikasyonlara ait bazı örnekler şunlardır.



Kısaltma;



Hücre dışına salgılanmak üzere sentezlenen proteinlerin çoğu önce büyük, öncül moleküller halindedir. Bu öncül moleküller hücre içinde inaktiftirler. Özelleşmiş bazı endoproteaz enzimleri ile protein zincirlerinden bazı kısımlar uzaklaştırılır. Böylece aktif protein molekülü oluşur ve hücre içinde farklı yerlerde gerçekleşebilir.



Örneğin; pankreatik bir zimogen olan tripsinojen, ince bağırsaklarda kısaltılarak aktif tripsin haline dönüşür. Sinyal peptid kaybı: Bazı sentezlenen proteinlerde amino terminal uçta 15-30 aminoasidlik bir sinyal peptid bulunur. Bu sinyal peptid proteinin hücreden kullanılacağı yere ulaşmasını sağlar ve spesifik peptidazlarla uzaklaştırılır. Örneğin



Desmozin; Birbirine çapraz bağlarla bağlanmış dört adet lizin kalıntısından oluşur ve elastinin esnekliğini verir. İzodesmozin desmozinin izomeridir.



İzoprenil birimlerin eklenmesi: Kolesterol biyosentezi sırasında oluşan izopren birimleri çeşitli proteinlere eklenebilir. İzopren birimleri proteindeki sistein kalıntılarına bağlanır. Örneğin Ras proteinleri, Ras onkojenler, proto onkojenler ve G proteinleri. Diğer kovalen modifikasyonlar: Bunlar arasında bir proteinin fonksiyonel aktivitesi için gerekli olan modifikasyonlar sayılabilir. Örneğin; bir vitamin olan Biyotin, karboksilaz enzimlerine kovalen bağlanması. (3-alanin; Koenzim A ve pantotenik asitin yapısında yer alır. Herhangi bir protein yapısında yer almaz. Doğru cevap: B



insülin’den sinyal peptitin ayrılması.



Fosforilasyon: Protein yapısında fosforlanan üç amino asit bulunur. Bunlar; Serin, treonin ve tirozindir. Bu fosforilasyon reaksiyonlarını bir grup protein kinaz enzimleri katalizler. Defosforilasyonu ise gene hücre içinde bulunan protein fosfataz lar gerçekleştirir. Fosforilasyon sonucu proteinin fonksiyonel aktivitesi artabilir veya azalabilir. Protein yapısında fosforlanan en önemli aminoasit SER İN ’dir.



185. Replikasyondan asıl sorumlu aşağıdakilerden hangisidir?



olan



enzim



A) Helikaz



B) DNA polimeraz-l C) DNA polimeraz-lll D) DNA ligaz E) Topoizomeraz



Glikozilasyon (Glikozilienme): Hücre zarının yapısına katılacak veya hücre dışına salgılanacak proteinlerin çoğunda karbonhidrat zincirleri vardır. Karbonhidratlar serin veya treonin’in hidroksil gruplarına (0-glikozid) veya asparajin’in amino



DNA polimeraz ili: DNA zinciri uzamasından esas sorumlu olan enzimdir. RNA primerin serbest 3’ OH grubunu alıcı olarak kabul eder ve kalıp zincire uygun deoksiribonükleotidleri ekler.



grubuna (N-glikozid) bağlanmıştır. Glikozilienme işlevi Golgi ve endoplazmik retikulumda



Yeni zinciri 5’-» 3 ’ yönünde kalıp zincire antiparalel yönde uzatarak sentezler.



meydana gelir.



Hidroksilasyon:



Kollajen’in a-zincirlerinde bulunan prolin ve lizin amino asitleri endoplazmik retikulum’da hidroksillenir. İdrarda OH-prolin artışı



kemik harabiyetinin göstergesidir. Metillenme: 3-Metil histidin; Myofibriler proteinler olan aktin ve miyozinin yapı taşı olan bu aminoasitin



idrarla atılımı kas harabiyetinin göstergesidir. 4metil lizin ve 6-N-metillizin; Myozinin yapısında yer alırken s-N-metillizin, Karnitin sentezinde yer alır.



Karboksillenme: y-Karboksi glutamat oluşumu K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinde (faktör il, VII, IX ve X) ayrıca protein C ve protein S yapısında önemlidir. Bunun dışında osteokalsin gibi kemik proteinlerinin yapısında da y- karboksi



glutamat oluşumu gereklidir.



DNA polimeraz I: RNA primerlerini çıkarıp boşluğu doldurur. 5’—>3’ polimeraz, 5’—>3’ ekzonükleaz ve 3’—>5' ekzonükleaz aktivitesi vardır.



Helikaz: DNA çift sarmalının karşılıklı açılmasını sağlar.



DNA Ligaz: DNA polimeraz III veDNA polimeraz l’in yaptıkları zincirler DNA ligaz ile birbirlerine fosfodiester bağı ile birleştirilir.



Topoizomeraz: Süperkoillerin açılmasını sağlar. Doğru cevap: C



407



A) DNA polimeraz I B) DNA polimeraz II C) DNA İlgaz D) Topoizomeraz Tip II



E) Topoizomeraz Tip I Tip II DNA topoizomeraz: Bu enzimler DNA çift heliksine bağlanır ve her iki sarmalda geçici kırıklar oluşturur. Sonra kopuk uçları tekrar birleştirirler. Bunlar kromozomal replikasyonu takiben, birbirlerine kitlenen ve karışan süperkoiled



DNA moleküllerinin ayrılmasını sağlar. DNA giraz, E.coli’de bulunan bir cins tip II topoizomeraz’dır. Bu enzim dinlenimdeki halkasal DNA’da negatif süperkoiller oluşturur. Böylelikle replikasyonda oluşacak pozitif süperkoiller kolayca engellenir. Bakteriyel DNA giraz’a karşı kullanılan bir grup antimikrobial ajan vardır. Bunlara “Quinolon”lar denilmektedir.



Böylece yeni oluşan çift sarmallarda bir yeni birde eski zincir bulunur. Bu olaya semikonservatif replikasyon denilir. DNA



replikasyonu çift yönlüdür. Yani bir bölgeden başlayıp her iki yöne doğruda devam eder. 3. Primer: DNA replikasyonu bir prim er olmadan başlayamaz. Primer kalıp zincirin yaklaşık ilk 10 nükleotidine uygun olarak sentezlenen RNA parçasıdır. 4. Enzimler: DNA helikaz, DNA primaz, DNA polimerazlar, DNA topoizomeraz, DNAligaz vs.



Doğru cevap: B



188.Aşağıdaki enzimlerden hangisi DNA sentezinde görev almaz? A) DNA polimeraz I B) DNA polimeraz III C) RNA polimeraz



Tip I DNA topoizomeraz: Bu enzimler çift heliksi oluşturan sarmallardan birini tersinir olarak ko­ parırlar. Aktiviteleri için ATP gerektirmezler. Topotekan ve irinotekan gibi ilaçlar ise tip I topoizomerazı inhibe ederek etki eder. Doğru cevap:D



D) DNA ligaz E) 5’ —►3’ ekzonükleaz



DNA polimeraz I prokaryotlarda RNA primerleri kaldırır (5’ -» 3 ’ ekzonükleaz aktivitesi gösterir) ve boşlukları doldurur. DNA polimeraz III prokaryotlarda lider ve gerileyici zincirleri sentezler.



187.Aşağıdakilerden hangisinde verilenlerin tümü DNA replikasyonunda yer alır? A ) 5-ATP, 5’-CTP, 5'-TTP ve RNApolimeraz B) DNA kalıp, DNA polimeraz, DNAligaz C ) 3’-ATP, 3’-GTP, 3’-CTP, 3’-UTP ve DNA polime­ raz D ) 3’-d ATP, 3’-d CTP, 3’d TTP, 3’-d GTP ve RNA polimeraz



E) DNA kalıp, RNA polimeraz, polinükleotid fosforilaz



DNA ligaz okazaki parçalarını fosfodiester bağıyla birbine bağlar.



5’ —>3’ ekzonükleaz aktivitesi DNA polimeraz I enzimi yapısında bulunur ve RNA primerlerin kaldırılmasında görev alır.



RNA polimeraz replikasyon transkripsiyonda görev alan bir enzimdir



değil,



Doğru cevap: C



DNA replikasyonu için gerekli olanlar: 1. Substratlar: 4 deoksinükleozid trifosfat'ta (dATP, dGTP, dCTP, d T T P ) ortam da olmalıdır. 2. Kalıp: Tek zincirli DNA kalıp olarak kullanılır. DNÂ çift sarmalı birbirinden ayrılınca, her bir zincir yeni sentezlenecek zincir için kalıp görevi görebilir. Yeni sentezlenen sarmallar kalıp sarm ala uygun olarak sentezlenir.



189.Aşağıdakilerden hangisi DNA replikasyonu için gerekli değildir? A) Tek zincirli DNA kalıbı B) DNA polimeraz C) Primerler



D) Topoizomerazlar E) Shine Dalgarno dizesi



N U K L E I K A S İT L E R



186.Kinolon grubu ilaçlar bakterilerdeki enzimler­ den hangisini inhibe eder?



N Ü K L E İ K A S İT L E R



40 8



DNA sentezinde deoksiribonükleozid trifosfatlar substrat olarak kullanılır. DNA replikasyonunda tek zincirli DNA kalıp olarak gereklidir. Tek zincirli



DNA polimerazlar, tek zincirli kalıp DNA olsa bile yeni DNA sentezini hemen başlatamazlar. Sentezin



kalıba uygun şekilde nükleotidleri ekleyen enzim DNA polimeraz III’ tür. DNA polimeraz III, bir primer olmadan senteze başlayamaz. Primer gereklidir. DNA polimerazın kofaktörü çinkodur. Dolayısı ile çinko gibi metal iyonları gereklidir.



vardır. Primer, kalıp DNA’nın başındaki nükleotid



DNA sentezi için kullanılanlar 1. Tek zincirli kalıp DNA 2. DNA A proteini: ayrılmasını sağlar. 3. DNA helikazlar. açılmasını sağlar



Sarmalların



birbirinden



başlayabilmesi



olan



zincirlerin



4. Tek sarmal DNA bağlayıcı proteinler 5. Topoizomeraz enzimleri: Tip 1 ve Tip 2 topoizomeraz ve DNA ligaz (süperkoil problemlerini aşmak için) 6. DNA sentezini aktive eden proteinler



bir



primere



DNA polimeraz III: DNA zinciri uzamasından esas sorumlu olan enzimdir. RNA primerin serbest 3’ OH grubunu alıcı olarak kabul eder ve kalıp zincire uygun deoksiribonükleotidleri ekler. Yani zincir 5’-» 3 ’ yönünde kalıp zincire antiparalel yönde uzayarak sentezlenir. Bu reaksiyonlarda yapı



5’-deoksiribonükleozid



Doğru cevap: E



191.DNA’da bir pürin yerine mutasyon ile başka bir pürin bazının gelmesine ne ad verilir? A) Transversiyon



8. DNA



B) Çerçeve kayması mutasyon



9. DNA polimeraz I: RNA primerinin uzaklaştırılması ve boşluğun doldurulması için



trifosfat’lardır.



Uzayan zincire her yeni nükleotid takıldığında bir pirofosfat açığa çıkar.



7. Özgün DNA primaz polimeraz III; prokaryotlarda replikasyondan asıl sorumlu enzimdir.



gereksinim



dizesine uygun, ribonükleotidlerden oluşmuş RNA parçasıdır.



taşları, Karşılıklı



için



C) Transisyon



D) Delesyon E) Translasyon



10. DNA ligaz: DNA polimeraz III ve DNA polimeraz l’in yaptıkları zincirler DNA ligaz ile birleştirilir. Bu basamakta 1 mol ATP, 1 mol AMP’ye çevrilir.



Başlıca mutasyon türleri: Baz değişimleri: En sık karşılaşılan mutasyonlardır.



Shine-Dalgarno dizesi:



E.Coli’de yer alan bu dize, mRNA molekülünde ilk aminoasidi kodlayan



5’- AUG- 3’ başlangıç kodonundan yaklaşık 6-10 baz önce 5’ucuna doğru bir yerleşim gösterir. 30S ribozomal alt birimin 16S’lik rRNA’sının 3’-ucuna yakın bir yerinde “Shine-Dalgarno" dizesine komplementer bir nükleotid dizesi bulunur. Böylece mRNA’nın 30S ribozomal alt ünite bağlanması ve protein sentezinin başlangıç aşaması hızlanır. Dolayısı ile Shine-Dalgarno dizesi replikasyon için değil translasyon için gereklidir. Doğru cevap: E 190. Replikasyon sırasında oluşan primerlerin gö­ revi aşağıdakilerden hangisidir?



iki tipi bulunur.



Transisyon: Bir pürin, başka bir pürinle veya bir pirimidin başka bir pirimidinle yer değiştirir.



Transversiyon: Pürin pirimidinle, pirimidin pürinle yer değiştirir. mRNA zincirinde bir nükleotid bazının değişmesi sonucu (nokta mutasyonu) aşağıda anlatılan 3 durumdan biri ortaya çıkar.



Sessiz mutasyon: Değişmiş bazı içeren kodon gene aynı amino asiti kodlayabilir. Örneğin; serin aminoasidinin kodonu normalde UCA bazlarını içerir. Eğer bu kodonda son baz U olursa (UCU olacaktır), sonuç pek değişmez. Çünkü UCU kodonu da serin amino asitin kodlar. Bu nedenle buna “sessiz-mutasyon” denmektedir.



A) DNA polimerazı bağlar. B) Replikasyon orjinini belirler. C) Sentezlenen DNA parçalarını birleştirirler. D) Sekonder yapıyı açarlar. E) Serbest 3’OH ucu oluştururlar.



Yanlış (missense) mutasyon: Baz değişikliği olan kodon amino (UCA) prolin asitin



normal amino asitinden farklı, başka bir asiti kodlayabilir. Örneğin; serin kodonunda ilk baz değişirse ve CCA olursa, bu kodon amino asitini kodlar. Yanlış bir amino kodlanmasına, yanlış mutasyon denir.



193.Telomeraz ile ilgili ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Telomeraz enzimi bir revers transkriptazdır.



Anlamsız (nonsense) mutasyon: Baz değişikliği sonucu amino asit kodlayan bir kodon, sonlanma kodonu haline gelebilir. Örneğin, serin kodonunda (UCA) ikinci baz değişir ve C yerine A gelirse UAA kodonu oluşur. Bu bir sonlanma kodonudur ve translasyon bu noktada durur. Uygun olmayan bir sonlanma kodonu oluştuğu için buna “anlamsız" mutasyon denmiştir.



Çerçeve



kayması



mutasyon



(



Frameshift);



Eğer bir baz dizesinden üçün katları olmadığı müddetçe, bir veya daha fazla nükleotid çıkarsa (delesyon) veya eklenirse (insersisyon) buna çerçeve-kayması mutasyon denir. Bunun sonucunda hatanın olduğu yerden itibaren tüm üçlü bazların okunuşu değişir. Sonuçta



mutasyon olan noktadan sonraki amino asit dizesi tamamen değişebilir. En tehlikeli mutasyon şekli budur. Eğer mutasyon sonucu 3 nükleotid eklenmişse, peptide yeni bir amino asit eklenir veya 3 nükleotid delesyona uğramışsa, peptid’den de bir amino asit kaybedilir. Böyle durumlarda genetik kod’un çerçevesi kaymaz.



Doğru cevap: C



B) Telomeraz enzimi kendi RNA'sı olan bir ribonükleoproteindir.



C) 5'-TTAGGG-3' yapısındaki telomerlerin sente­ zinden sorumludur.



D) DNA tamirinde görev almaktadır. E) Telomeraz aktivitesinin azalması hücreyi replikatif yaşlanmaya götürür. Normal insan hücreleri belirli sayıda hücre bölünme­ sini takiben yaşlanma sürecine girerler. Bu dönem replikatif yaşlanma olarak adlandırılır ve telomer kısal­ masının buna neden olduğuna inanılmaktadır. Her bir kromozomun 3’ uçları, telomer adı verilen yapılar içerir. Telomer kısa, yinelenen, T ve G’den zengin dizelerden oluşur. 5’-TTAGGG-3’ dizesinin değişik sayılarda yinelenmesinden meydana gelir.



Telomeraz (telomer terminal transferaz), kromozomal uçlardaki “TTAGGG” tekrarlarının sentezinden sorum­ lu olan bir enzimdir. Telomeraz, kendi RNA’sı olan, ribonükleoprotein yapıda özel bir enzimdir. Bu en­ zim, RNA bağımlı DNA polimeraz aktivitesi olan ve insanda bilinen tek revers transkriptazdır. Telo­ meraz, kendi RNA’sını kalıp olarak kullanıp, revers transkriptaz aktivitesi ile telomerleri sentezler.



Yaşlanmanın mekanizmalarından biri, kromo­ zom uçları olan telomerlerin kısalmasıdır. Hücre 192.Bir nükleozid analoğu olan Azidotimidin’in (AZT), etki mekanizması aşağıdakilerden han­ gisidir? A) Translasyonu inhibe ederek



diferansiye olurken, çoğu normal hücre tipinde telomerler gittikçe kısalır. Hücre bölünmesi sırasında mo­



lekülün uç kısımlarındaki kısalmanın, telomeraz enzim aktivitesi ile önlendiği ve böylece hücre­ nin yaşlanmasının engellendiği bildirilmiştir.



B) RNA’nın işlenmesini engelleyerek



C) RNA polimeraz II enzimini inhibe ederek D) Revers transkriptaz enzimini inhibe ederek E) Proteaz enzimini inhibe ederek HİV tedavisinde kullanılan Azidotimidin [Zidovudin] şeker birimlerinde kimyasal değişim sonucu elde edilmiş maddelere örnektir. AZT, revers transkriptazı inhibe ederek DNA zincir uzamasını sonlandırır. Doğru cevap: D



Bu enzim, hücreler diferansiye olurken bir taraftan programlı bir şekilde gittikçe azalır. Tamamıyla diferansiye olmuş bir hücre istirahat durumuna girer ve sonunda çoğalma kapasitesini yitirdiğinden ölür. Oysa, telomeraz birçok kanser tipinde etkinliğini sürdürür veya aktive edilir. Sonuçta, telomerlerin uzunluğu sabit kalır ve hücre sınırsız sayıda ço­



ğalır (immortal). Son yıllarda yapılan çalışmalarda, birçok kanser çe­ şidinin taranması, telomeraz aktivitesi ile malignite arasında çok güçlü bir ilişkinin bulunduğu­ nu göstermiştir. Yapılan bu çalışmalarda, telomeraz aktivitesi, hematolojik malignensi, primer akciğer karsinomları, hepatosellüler karsinomlar, gastrik karsinomlar, prostat karsinomlar ve beyin tümörlerinin



%80-85’inde artmış olduğu gözlenmektedir.



N U K L E I K A S İT L E R



Örnek 3 zincirinde 6. amino asit olan glutamat yerine, (GAA—>GUA veya GAG-»GUG) valin geçmesi ile oluşan HbS (orak hücreli anemi).



N U K L E I K A S İT L E R



410



Bütün bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar, telomeraz aktivitesinin, çeşitli kanserlerinin erken teşhisi ve hastalığın seyrinde prognostik bir marker olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca yapı­ lan birçok çalışmada telomeraz aktivitesi inhibisyonunun kanser tedavisinde umut vaat eden bir gelişme olabileceği de ileri sürülmektedir.



DNA giraz, E.coli’de bulunan bir cins tip II topoizomeraz’dır. Bu enzim dinlenimdeki halkasal DNA’da negatif süperkoiller oluşturur. Böylelikle replikasyonda oluşacak pozitif süperkoiller ko­ layca engellenir. Bakteriyel DNA giraz’a karşı kul­ lanılan bir grup antimikrobial ajan vardır. Bunlara “Quinolon”lar denilmektedir. Başlıca kinolonlar siprofloksasin ve ofloksasindir.



Telomeraz enzimi DNA tamirinde görev almaz. Doğru cevap: E Doğru cevap: D



194.Aşağıdakilerden hangisi, DNA topoizomeraz tip ll‘yi inhibe ederek etki eden bir ilaç değildir? A) Siprofloksasin



195.Ökaryotik hücrelerde kromozomların 3’ ucunda yer alan ve kromozomları replikatif yaşlanmaya karşı koruyan bölge aşağıdakilerden hangisi­ dir?



B) Doksorubisin C) Daunorubisin



A) Primer



D) Etopozid



B) intron



E) irinotekan



C) Ekzon



D) Promoter Sorunun amacı topoizomeraz-l ve ll’yi inhibe ederek etki eden ilaçların bilinmesi ve kıyaslanmasıdır.



DNA helikaz aracılığı ile, DNA çift sarmali bir uçtan açıldıkça, replikasyon çatalının önünde helikal yapı sıkışır ve DNA sarmalinde kıvrılmalar meydana gelir. Buna “süperkoiled DNA” denir. DNA’da bu süperkoillerin oluşumunu engelleyen ve buraları rahatlatan enzimlere DNA topoizomeraz adı verilmektedir. Tip I DNA topoizomeraz: Bu enzimler çift heliksi oluşturan sarmallardan birini tersinir olarak koparırlar. Tip I DNA topoizomerazların hem nükleaz (zincir koparan) hem de ligaz (zincir bağlayan) aktiviteleri vardır. Aktiviteleri için ATP gerektirmezler. Tip I DNA topoizomerazlar ökaryotik hücrelerde hem negatif hem de pozitif süperkoilleri açarlar. E.colide de ise negatif süperkoilleri açarlar. Topotekan ve irinotekan gibi tekan türevi ilaçlar Tip I topoizomeraz inhibitörleridir.



Tip II DNA topoizomeraz: Bu enzimler DNA çift heliksine bağlanır ve her iki sarmalda geçici kırıklar oluşturur. Sonrada kopuk uçları tekrar birleştirirler. Bunlar kromozomal replikasyonu takiben, birbirleri­ ne kitlenen ve karışan DNA moleküllerinin ayrılma­ sını sağlarlar. Hem pozitif hem de negatif süper­



koilleri açarlar. Tip II DNA topoizomerazlar hem prokaryotlarda hem de ökaryotlarda gereklidir. ATP gereksinimi vardır. Birer kemoterapötik ajan olarak kullanılan Etoposid ve teniposid insanda bulunan tip II topoizomeraz enziminin inhibitörüdür. Yine antrasiklinler olarak da bilinen dokzorubisin, daunorubisin, idarubisin ve epirubisin gibi antitümöral antibiyotikler ve elliptisin, tip II topoizomeraz enzimini inhibe edebilir.



E) Telomer



Sorunun amacı ökaryotik hücrelerde kromozomun 3 ’ ucunda yer alan telomerler ve görevinin bilinmesidir. Normal insan hücreleri belirli sayıda hücre bölünmesini takiben yaşlanma sürecine girerler. Bu dönem replikatif yaşlanma olarak adlandırılır ve telomer kısalmasının buna neden olduğuna inanılmaktadır. Her bir kromozomun 3’ uçları, telomer adı verilen yapılar içerir. Telomer kısa, yinelenen, T ve G’den zengin dizelerden oluşur. 5’-TTAGGG-3’ dizesinin değişik sayılarda



yinelenmesinden meydanagelir. Telomeraz



(telomer terminal transferaz), kromozomal uçlardaki “TTAGGG” tekrarlarının sentezinden sorumlu olan bir enzimdir. Telomeraz, kendi RNA’sı olan, ribonükleoprotein yapıda özel bir enzimdir. Bu enzim, RNA bağımlı DNA polimeraz aktivitesi olan ve insanda bilinen tek revers transkriptazdır. Telomeraz, kendi RNA’sım kalıp olarak kullanıp, revers transkriptaz aktivitesi ile telomerleri sentezler.



Yaşlanmanın mekanizmalarından biri, kromozom uçları olan telomerlerin kısalmasıdır. Hücre diferansiye olurken, çoğu normal hücre tipinde telomerler gittikçe kısalır. Hücre bölünmesi sırasında molekülün uç kısımlarındaki kısalmanın, telomeraz enzim aktivitesi ile önlendiği ve böylece hücrenin yaşlanmasının engellendiği bildirilmiştir.



Son yıllarda yapılan çalışmalarda, birçok kanser çeşidinin taranması, telomeraz aktivitesi ile malignite arasında çok güçlü bir ilişkinin bulunduğunu göstermiştir. Yapılan bu çalışmalarda, telomeraz aktivitesi, hematolojik malignensi, primer akciğer karsinomları, hepatosellüler karsinomlar, gastrik karsinomlar, prostat karsinomlar ve beyin tümörlerinin %80-85’inde artmış olduğu gözlenmektedir. Bütün



bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar, telomeraz aktivitesinin, çeşitli kanserlerinin erken teşhisi ve hastalığın seyrinde prognostik bir marker olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca yapılan birçok çalışmada telomeraz aktivitesi inhibisyonunun kanser tedavisinde umut vaat eden bir gelişme olabileceği de ileri sürülmektedir.



İntron-ekzon:



hnRNA’da intronlar (protein kodlamayan bölgeler) ve ekzonlar (protein kodlayan dizeler) diye adlandırılan iki kısım bulunur. Primer transkripten intronlar uzaklaştırılır, ekzonlar birleştirilir ve olgun mRNA oluşur.



Promoter: transkripsiyonda kullanılan DNA üzerinde yer alan başlangıç bölgelerine promoter bölge adı verilir. Transkripsiyon promoter bölgenin RNA polimeraz tarafından tanınması ve bağlanması ile başlar. Primer; DNA sentezi sırasında serbest 3’OH grubu ile DNA polimeraz IN’ün yeni nükleotid eklemesini sağlayan ve yaklaşık 10 nükleotid’ten oluşan geçici RNA molekülleridir. Doğru cevap: E



Messenger RNA (mRNA); Hücredeki RNA’ların olarak %5’ini oluşturur. Büyüklük açısından en heterojen RNA tipidir. Molekül yaklaşık



ağırlıkları farklı çok sayıda mRNA, DNA’dan aldığı genetik bilgiyi sitozole taşır. Burada protein sentezi için mRNA kalıp olarak kullanılır. Prokaryotik mRNA, bir çok proteini kodlar yani polisistroniktir. Ökaryotik mRNA ise tek bir proteini kodlar yani monosistroniktir. Genetik materyal içerisinde, yarı ömrü en kısa olan nükleik asit türü mRNA olup, yaklaşık 20-30 sn lik bir yarı ömrü vardır. Bir protein sentezlendikten hemen sonra, kalıp olan m R N A ’y a ihtiyaç kalmaz ve bu molekül hemen yıkılır.



Doğru cevap: E



197.DNA üzerinde promoter adı verilen özel bölgelere bağlanarak etki eden enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) DNA helikaz B) DNA polimeraz I C) RNA polimeraz



D) Ekzonükleaz E) DNA ligaz RNA polimeraz, DNA sentezinde kullanılan RNA primerleri hariç tüm RNA’ları sentezler. RNA polimeraz, transkripsiyona uğrayacak gen bölgesinin başında bulunan nükleotid dizesini (promoter bölge) tanır ve DNA’ya bağlanır. RNA polimerazca sentezlenen birime « primer transkript» denilir. Prokaryotik RNA polimeraz, kor (çekirdek) enzim ve sigma (o) alt biriminden oluşur. Kor enzim: 2 a, 1 p ve 1 (3’ alt ünitelerinden oluşmuştur. Bu 4 alt birim 5’ —> 3’ polimeraz aktivitesinden sorumludur. Kor enzim DNA kalıp üzerinde yer alan promoter bölgeyi tanıyamaz. o (sigma) alt birimi: DNA üzerindeki promoter bölgeyi tanır, o alt birim ve kor üniteye holoenzim



denir. 196.Genetik materyal içerisinde yarı ömrü en kısa olan aşağıdakilerden hangisidir?



Doğru cevap: C



A) Mitokondri DNA’sı B) Nükleus DNA’sı C) Transfer RNA



198.Alfa-amanitinle inhibisyona en duvarlı olan enzim aşağıdakilerden hangisidir?



D) Ribozomal RNA



A) DNA helikaz



E) Messenger RNA



B) DNA polimeraz III C) DNA ligaz



D) RNA polimeraz I E) RNA polimeraz II



N U K L E İ K A S İT L E R



Bu enzim, hücreler diferansiye olurken bir taraftan programlı bir şekilde gittikçe azalır. Tamamıyla diferansiye olmuş bir hücre istirahat durumuna girer ve sonunda çoğalma kapasitesini yitirdiğinden ölür. Oysa, telomeraz birçok kanser tipinde etkinliğini sürdürür veya aktive edilir. Sonuçta, telomerierin uzunluğu sabit kalır ve hücre sınırsız sayıda çoğalır (immortal).



412



N U K L E I K A S İT L E R



RNA polimeraz II; Bu enzim ökaryotlarda DNA kalıbına karşılık mRNAsentezlenmesIni sağlayan ve alfa- amanitin’e en duyarlı olan enzimdir. a-Amantin “amanita phalloides” adlı zehirli bir mantarda sentezlenen bir toksin’dir. a-Amanitin, RNA polimeraz 11‘ye sıkıca bağlanır ve böylece



mRNA sentezini ve sonuçta da protein sentezini inhibe eder. Doğru cevap: E



199.5'->3' yönünde AGU antikodon dizisine sahip olan tRNA, yine 5'—>3' yönünde olmak üzere mRNA’da aşağıdaki dizilerden hangisini tanır? A) ACG B) CCA C) UCA D) UGA E) ACU Bu tip sorularda dikkat edilecek üç kural var. a. Karşılıklı olan zincirler antiparalleldir. b. Adenin timinle (RNA'da ise adenin karşısına timin değil urasil gelir), guanin sitozinle eşleşir. c. Son kural, zincir her zaman 5' yönünden yazılmak zorundadır.



tRNA



Aminoasit bağlayıcı kol: Bu kol her zaman 5’CCA-3’ dizesi ile sonlanır. Aminoasitlerin karboksil ucu bu adenozil bazının 3’-OH grubuna bir ester bağı ile bağlanır. Aminoasidleri tRNA’ya ATPden



sağlanan enerji ile amino-açil-tRNA sentetaz bağlar. Dolayısı ile amino asit bağlayıcı kol DNA yapısında bulunmaz, bu yapı tRNA’ya özgüdür.



5’- A G U -3’



mRNA 3’- U C A -5’ Son kural, soruda da açıkça ifade edildiği üzere, doğru yön 5’- ACU- 3’ şeklindedir.



Doğru cevap: E



Antikodon kolu: Bu kolda mRNA’daki kodona karşılık gelen nükleotid dizesi vardır. Antikodon tRNA’nın özgünlüğünden sorumludur. Ekzon, DNA üzerinde bulunan ve genetik bilgi içeren bölümlerdir. İntron, DNA üzerinde bulunan genetik bilgi içermeyen bölümlerdir.



200.DNA’da aşağıdaki bulunmaz?



bölgelerden



hangisi



A) Ekzon B) Amino asit bağlayıcı kol C) intron



D) Promoter bölge E) Transkripsiyon başlama bölgesi Tüm tRNA moleküllerinin primer yapısı yani nükleotid dizesi, hidrojen köprüleri ile yonca



yaprağı şeklinde katlanarak sekonder yapıyı oluşturur. tRNA üzerinde antikodon ve amino asit bağlayıcı kol gibi yapılar bulunur.



DNA üzerinde bulunan ve RNA polimerazın trans­ kripsiyonun başlangıç aşamasında bağlanabildiği bölgeye Promoter denir. Promoter bölgeye somut bir örnek olarak; prokaryotlarda bulunan ve trans­ kripsiyon başlangıç noktasından on nükleotid önde olduğu için (-) 10 dize veya özel adıyla pribnow box verilebilir.



Doğru cevap: B



I 201.Hetereojen nüklear RNA’dan (pre mRNA) messenger RNA oluşmasını sağlayan küçük nüklear ribonükleo proteinlere (snRNP) karşı otoantikorlar hangi hastalığa özgüdür? A) Beta talasemi B) Penisiyöz anemi



RNA polimeraz II: mRNA ve bunların öncüllerini (hnRNA) ve nüklear küçük snRNA’ları sentezler. RNA polimeraz II, Rifampin ile inhibe olan bir enzim değildir. Rifampin prokaryotik RNA polimerazı inhibe ederek etki eden bir ilaçtır. RNA polimeraz II, alfa-amanitin ile inhibisyona en duyarlı enzimdir.



C) Orak hücrel anemi



D) Kseroderma pigmentozum E) Sistemik lupus eritematozus hnRNA’da intronlar (protein kodlamayan bölgeler) ve ekzonlar (protein kodlayan dizeler) diye adlan­ dırılan iki kısım bulunur. Primer transkripten intron­



lar uzaklaştırılır, ekzonlar birleştirilir ve olgun mRNA oluşur. İntronların çıkarılıp ekzonlarm birleştirilmesine splicing denir. Bu işlemde, genellikle snRNA’ların proteinlerle birleşmiş hali olan snRNPs (small nük­ leer Ribonükleoprotein partikülleri) aracılığı ile iki ekzon birbirine birleştirilir. Bazen de pre mRNA farklı dokularda farklı şekilde işlenerek aynı pre mRNA’dan dokuya farklı pro­ teinler üretilebilmektedir. Bu olaya ise alternatif splicing denir.



a-Amantin “amanita phalloides” adlı zehirli bir mantarda sentezlenen bir toksin’dir. a-Amanitin, RNA polimeraz ll’ye sıkıca bağlanır ve böylece



mRNA sentezini ve sonuçta da protein sentezini inhibe eder. RNA polimeraz III: Başlıca ürünü tRNA, 5S rRNA gibi küçük RNA’lardır. a-Amanitin ile inhibisyona orta derecede duyarlıdır. Doğru cevap: E



203.Ökaryotlarda pre-mRNA’dan mRNA oluşumu sırasında aşağıdaki olaylardan hangisi gerçekleşmez? A) 5' ucuna “7-metil guanozin şapkasının” eklen­ mesi B) 3’ ucuna poli(A) kuyruğun eklenmesi



Otoimmun ve genellikle ölümcül seyreden bir hasta­ lık olan Sistemik Lupus Eritematozus’ta, snRNPs



C) Ekzonlarm çıkartılıp intronların birleşmesi



gibi bazı proteinlere karşı otoantikorlar gelişir.



D) Splicing E) Alternatif splicing



Yine p-talasemi, P-globin zinciri için gerekli olan mRNA’nın sentezi sırasında ekzonlarm hatalı bir­ leştirilmesi ile giden kalıtsal bir hastalıktır.



Doğru cevap: E



202.Ökaryotik hücrelerde RNA sentezi ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir? A) Ökaryotlarda farklı RNA’lar, farklı RNA polimerazlar tarafından sentezlenir.



B) RNA polimerazı I, ribozomal RNA’yı sentezler. C) RNA polimerazı II, messenger’yı sentezler.



D) RNApolimeraz III, taşıyıcı RNA’yı sentezler. E) Rifampin RNA polimeraz ll’yi inhibe ederek etki eden bir ilaçtır.



Ökaryotik hücre çekirdeklerinde bulunan RNA polimerazlar üç sınıfa ayrılır: RNA polimeraz I: Temel ürünü rRNA’lar dır. aAmanitin ile inhibe olmaz.



RNA’lar sentezlendikten sonra, bunlar üzerinde sonradan yapılan her türlü değişikliğe posttranskripsiyonel modifikasyon denilmektedir. Messenger RNAlarda (mRNA) posttranskripsiyonel modifikasyon: RNA polimeraz II tarafından çekirdekte sentezlenen RNA molekülüne primer transkript (pre mRNA) veya heterojen nükleer RNA (hnRNA)’da denilmektedir. hnRNA’lar sitozolik mRNA’da bulunan dizeleri de içerir. Bir seri modifi­ kasyon sonrası olgun sitoplazmik mRNA’lar oluşur.



5’ Ucunda 7-metil guanozin şapka oluşumu: Bu hnRNA’da oluşan ilk oluşan değişimdir. Şapkayı 7-metilguanozin oluşturur. Guanin’in metilasyonu sitoplazmada 7-metil transferaz enzimi ile SAdenozil Metyoninden sağlanır. Bu şapka hem translasyonun başlamasına yardımcı olur, hem de 5’ ucunu ekzonükleaz saldırıya karşı koruya­ rak mRNA’nın dayanıklılığını artırır. Poli-A kuyruğu eklenmesi: mRNA’nın 3’ ucuna poli A polimeraz tarafından 40-200 adet adenin nükleotidi eklenir. Bu poli-A kuyruğu, 3’ ucunu ek­ zonükleaz aktiviteye karşı koruyarak mRNA’ların dayanıklılığını artırır ve nukleusdan çıkışlarını hız­ landırır. mRNAsitozole girdikten sonra poli-A kuyru­ ğu gittikçe kısaltılır.



N U K L E I K A S İT L E R



413



N U K L E I K A S İT L E R



İntronların uzaklaştırılması: hnRNA’da intronlar (protein kodlamayan bölgeler) ve ekzonlar (protein kodlayan dizeler) diye adlandırılan iki kısım bulunur. Primer transkripten intronlar uzaklaştırılır, ekzon­ lar birleştirilir ve olgun mRNA oluşur.



SPLICING: Ekzonların birleştirilmesine splicing denir. Bu işlemde, genellikle snRNA’ların proteinler­ le birleşmiş hali olan snRNPs (small nükleer Ribo-



nükleoprotein partikülleri) aracılığı ile iki ekzon birbirine birleştirilir. Bazen de pre mRNA farklı dokularda farklı şekilde işlenerek aynı pre mRNA’dan dokuya farklı pro­ teinler üretilebilmektedir. Bu olaya ise alternatif splicing denir.



205.Aşağıdakilerden hangisi pürin ve pirim idinferin sentezinde ortak b ir prekürsör d e ğ ild ir? A) Fosforibozil pirofosfat (PRPP) B) Glisin C) Glutamin D) Aspartik asit E) Karbondioksit Pürin halkasının atomları aminoasitler (aspartik asit, glisin ve glutamin), karbondioksit ve tetrahidrofolat gibi değişik bileşiklerden gelir. Pirimidin halkasını oluşturan karbon ve azot atomlarının kaynakları glutamin, karbondioksit ve aspartik asittir.



Otoimmun ve genellikle ölümcül seyreden bir hasta­ lık olan Sistemik Lupus Eritematozus’ta, snRNPs



Fosforibozil pirofosfat (PRPP), hem pürin hem de



gibi bazı proteinlere karşı otoantikorlar gelişir.



pirimidin sentezi için gereklidir.



Yine P-talasemi, p-globin zinciri için gerekli olan



Pürinden farklı olarak, pirimidin halkası kesinlikle glisin içermez.



mRNA’nın sentezi sırasında ekzonların hatalı birleştirilmesi ile giden kalıtsal bir hastalıktır.



D o ğ ru cev ap : B



mRNA oluşurken ekzonların çıkartılıp intronların birleşmez. Tam tersi protein kodlamayan bölgeler olan intronlar çıkartılır ve ekzonlar birleştirilir. Sonuç



olarak



D o ğ ru cevap : C



204.Aşağıdakilerden değildir?



hangisi



bir



B) Adenozin



C) Üridin monofosfat D) Sitidin E) Timidin Nükleozidler pürin veya pirimidin bazlarına betaglikozidik bağlarla bağlı bir riboz veya deoksiriboz içerirler. Bir bazla, pentoz birleşince bir



“nükleozid” meydana gelir. Adenin, guanin, sitozin, timin ve urasilden oluşan ribonükleozidlere sırasıyla; adenozin, guanozin, sitidin, timidin ve üridin denir. Nükleozidler, fosfatla birleştiği zaman buna nükleotid denir. Bu soruda tek fosfat içeren molekül üridin monofosfattır.



hiperürisemi



A) Kolşisin



B) Allopurinol



C) Probenesid



D) Sülfinpirazon E) Sodyum benzoat



nükleozid



A) Sitozin



D o ğ ru cevap : C



206.Aşağıdakilerden hangisinin tedavisinde yeri yoktur?



Kolşisin: Mikrotübülleri depolimerize eder. Akut gut ataklarında ağrının giderilmesinde ve atakların azaltılmasında etkilidir.



Allopurinol: Hipoksantin analoğudur. Ksantin oksidazı inhibe eder, ksantin ve ürik asit oluşumunu azaltır. Allopürinol aynı zamanda HGPRT enzimi aracılığı ile allopurinol ribonükleotide çevrilir. Allopurinol ribonükleotid, PRPP-sentetazı inhibe eder ve PRPP oluşumuda azalır.



Probenesid ve sülfinpirazon: Bu ilaçlar ürik asitin idrarla atılımım artırırlar. Hiperürisemide tofüslerin oluşumunun engellenmesinde ve oluşmuş tofüslerin rezolüsyonunda önemlidirler.



Rasbürikaz: Diğer memelilerden farklı olarak, ürik asiti suda çözünen allantoine çeviren ürat oksidaz (ürikaz) enzimi insanda bulunmaz. Tümör lizis sendromu tedavisinde yeni bir strateji olarak rekombinant ürat oksidaz (rasbürikaz) preparatları kullanılmaktadır. Sodyum benzoat: Sodyum fenilasetat ile birlikte vücuttan amonyak atılımım sağlayan ve hiperamonemi tedavisinde kullanılan moleküldür. D o ğ ru cevap : E



415



A) M fazı



B) G1 fazı



C) G2 fazı



D) S fazı E) GO fazı



DNA replikasyonu, ökaryotlarda hücre döngü­ sünün S (sentez) fazında meydana gelir. Ökaryotik hücre döngüsü GO, G1, S, G2, ve M fazlarından oluşur. G1 fazı (İlk ayrılma fazı): Bu fazda hücreler kro­ mozomlarını ikiye katlamaya hazırlanırlar. Bu faz aslında hücrelerin karar fazıdır. Bu fazda hücre döngüsünün dışında kalıp sessiz faza geçebilir, ter­ minal farklılaşmış hale dönebilirler veya bölünmeye devam edebilirler. Terminal farklılaşmış hal bölün­ meyen hücre halidir.



GO Sessiz durum veya terminal farklılaşmış du­ rum olarak adlandırılır. Hücreler GO hallerini uzun süre koruyabilirler. Spesifik uyarılar GO fazındaki hücrenin tekrar G1 fazına geçip hücre döngüsüne girmesini sağlayabilirler.



DNA çift zincir kırıkları oluşturan endojen ajanlar ise serbest radikaller oluşturan oksidatif metabolizma ve V(D)J rekombinasyonudur. DNA çift zincir kırıklarının onarımı için iki yol vardır.



Homolog Rekombinasyon: Maya hücreleri gibi basit canlılarda bulunur. DNA çift zincir kırıkları, genetik bilgi korunarak, homolog DNA ile rekombinasyon aracılığıyla tamir edilir. Homolog olmayan uçların bağlanması: Bu yol insanlarda kırık DNA uçlarının homolog bir kromozomdan faydalanmaksam bağlanması için bir yoludur. DNA ligaz IV, ökaryotik hücrelerde çift zincirli DNA tamirinin son adımını katalizler. Doğru cevap: D



209.Aşağıdakilerden hangisi operonu en ivi şekilde tanımlar? A) DNA üzerinde bulunan yapısal gen ve önündeki promoter bölgedir.



B ) Repressör molekülün promoter bölgede bağlan­ dığı yerdir.



S (sentez) fazı: Bu fazda DNA replikasyonu gerçekleşir. Ayrıca histon ve benzeri bazı spesifik proteinlerde bu fazda sentezlenir.



C) Repressör moleküle bağlanarak, inhibe eden yapıya denir.



G2 fazı (İkinci ayrılma fazı): Replikasyonu tamam­



E) DNA üzerinde bulunan ve RNA polimerazın bağ­



layan hücreler bu faza girer. Hücreler bölünmeye hazırlanır. Kromozomlar kısalır kalınlaşır. Mikrotübüller polimerize olur ve mitotik iğcikler ortaya çıkar.



M fazı: Mitoz izlenir. Bu fazda kromozom çifti ku­ tuplara doğru ayrılır. Bu faz profaz, metafaz, anafaz ve telofaz olmak üzere 4 evreden meydana gelir.



repressörü



D) Histon proteinlerden biridir. landığı başlangıç bölgesidir. Prokaryotlarda, DNA üzerinde bulunan yapısal gen ve önündeki promoter bölgeye “operon” denilmektedir. Prokaryotlarda, repressör molekülün promoter bölgede bağlandığı yere ise “operatör” denir.



Doğru cevap: D



208.Maya hücreleri gibi basit canlılarda DNA çift zincir kırıklarının tamirinde kullanılan yöntem aşağıdakilerden hangisidir? A) Baz eksizyon tamir B) Nükleotid eksizyon tamir C) Mismatch tamir



D) Homolog Rekombinasyon E) Kromozom translokasyonu DNA çift zincir kırıklarının en önemli eksojen nedeni iyonize radyasyondur. Ayrıca antikanser ilaçlar da etkilidir. Oksidatif serbest radikaller oluşturan Bleomisin, adriyamisin ve etoposit topoizomeraz ll’yi inhibe ederek protein köprülü



DNA çift zincir kırıkları meydana getirirler.



Repressör adı verilen moleküller operatöre bağ­ lanarak, promoter bölgeye RNA polimerazın bağ­ lanmasını önler. Dolayısıyla protein sentezi bas­ kılanır. Operatör bölgedeki mutasyonlar devamlı protein sentezine neden olur. Repressör moleküle bağlanarak onu inhibe eden, dolayısıyla protein sentezinin uyarılmasını sağ­ layan moleküle “indükleyici” denir.



Promoter: DNA üzerinde bulunan ve RNA polimerazın sigma faktörü ile tanıyarak bağlandığı başlan­ gıç bölgeleridir. Histon proteinleri: DNA’nın uygun şekilde katlan­ masını sağlayan proteinlerdir. Doğru cevap: A



N U K L E I K A S İT L E R



207.Ökaryotik hücrelerde DNA replikasyonu hücre siklusunurı hangi aşamasında gerçekleşir?



210.Aşağıdakilerden hangisi post-translasyonel bir m odifikasyon d e ğ ild ir? A) Kısaltma B) Sinyal peptid kaybı C) Fosforilasyon



D) Glikozilasyon E) Splicing Splicing: bir post-transkripsiyonel modifikas­ yon olup, bu yol ile hnRNA’dan intronlar çıkarılır ve ekzonlar birleştirilerek mRNA sentezlenir.



Glikozilasyon, metillenme, kısaltma, fosforilas­ yon, hidroksilasyon, karboksilasyon, desmozin oluşumu ve izopren birimlerinin eklenmesi gibi reaksiyonlar post-translasyonel modifikasyonla­ ra örnek olarak verilebilir. Doğru cevap: E



211.Moleküler biyolojide kullanılan enzim ve yön­ temler ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Restriksiyon endonükleazlar- uzun olan çift sar­ mallı DNA'yı özel bazı bölgelerinden tanıyarak kesen ve daha küçük, sınırlanmış DNA parçaları elde eden enzimlerdir.



B) Southern Blothing - RNAaraştırmak için kullanı­ lan bir yöntemdir. C ) Taq polimeraz - ısıya dayanıklı ve polimeraz zincir reaksiyonunda kullanılan enzimlerdir



D) VVestern Blothing - mikroorganizmaların antijenik proteinlerini saptamada kullanılır.



E) Revers transkriptaz - komplementer ( cDNA ) DNA sentezinde kullanılır. Southern adlı bilim adamı tarafından geliştirilen S o ­ uthern bloth tekniği günümüzde DNA’daki delesyonların saptanmasında ve özellikle DNA finger printing yönteminde başvurulan önemli bir tekniktir.



Norhern blothing ise Southern blothing yöntemine benzer. Ancak, DNA yerine mRNA, viral RNA veya total RNA araştırmak için kullanılır. Doğru cevap: B