SORU KİTABI SERİSİ FİZYOLOJİ [8 ed.]
 978305366084 [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ 1.



Mitoz bölünme sırasında, ışık mikroskobunda görülen hücrelerin en cok bulunduğu mitoz evresi aşağıdakilerden hangisidir?



7.



Mitoz bölünmede kromozomların orta kuşak düzleminde dizildikleri evre aşağıdakilerden hangisidir?



A)



İnterfaz



B) Profaz



A)



İnterfaz



C)



Metafaz



D) Anafaz



C)



Metafaz



E) Telofaz Doğru cevap: C



Mitoz bölünmede DNA kopyalanmasının gerçekleştiği evre aşağıdakilerden hangisidir? A) C)



İnterfaz Metafaz



8.



Mitoz bölünmede kardeş kromatidlerin birbirlerinden ayrılıp zıt kutuplara çekildiği evre aşağıdakilerden hangisidir?



B) Profaz D) Anafaz



A) İnterfaz



E) Telofaz



B) Profaz



Doğru cevap: A 3.



D) Anafaz E) Telofaz



Doğru cevap: A 2.



B) Profaz



C) Metafaz



Mitoz bölünmede evrelerin aşağıdakilerden hangisidir?



doğru



D) Anafaz E) Telofaz



sıralanışı



A) İnterfaz- Profaz-Metafaz-Telofaz-Anafaz



Doğru cevap: D



B) İnterfaz-Profaz-Metafaz-Anafaz-Telofaz C) İnterfaz-Metafaz-Profaz-Anafaz-Telofaz D) Anafaz- İnterfaz-Profaz-Metafaz-Telofaz



9.



Mitoz bölünmede çekirdeğin yeniden görülmeye başladığı evre aşağıdakilerden hangisidir?



E) Telofaz- interfaz- Profaz-Metafaz-Anafaz Doğru cevap: B



A)



İnterfaz



B) Provaz



C)



Metafaz



D) Anafaz E) Telofaz



4.



Mitoz bölünmede sentrozomların hücrenin kutuplara göç ettiği evre aşağıdakilerden hangisidir? A)



interfaz



B) Profaz



C) Metafaz



Doğru cevap: E 10. Mitoz bölünmede çekirdek kılıfının parçalandığı evre aşağıdakilerden hangisidir?



D) Anafaz E) Telofaz



Doğru cevap: B 5.



A)



İnterfaz



B) Profaz



C)



Metafaz



D) Anafaz E) Telofaz



Mitoz bölünmede mitoz mekiğinin oluştuğu evre aşağıdakilerden hangisidir?



Doğru cevap: B



A)



11. Sitokinez, aşağıdaki mitoz bölünme evrelerinin hangisinin sonunda gerçekleşir?



İnterfaz



B) Profaz



C) Metafaz



D) Anafaz E) Telofaz



A)



İnterfaz



C)



Metafaz



Doğru cevap: B



B) Profaz D) Anafaz E) Telofaz



6.



Mitoz bölünmede sentrozomların duplikasyonunun gerçekleştiği evre aşağıdakilerden hangisidir? A)



interfaz



B) Profaz



C) Metafaz



D) Anafaz E) Telofaz



Doğru cevap: B



MİTOZ BÖLÜNME •



Bu işlem ile hücre ikiye ayrılır.







İki hücrede tüm kromozomal özellikler aynıdır.







İnterfaz, Profaz, Metafaz, Anafaz, Telofaz (İPMAT) olmak üzere beş faza ayrılır.



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ







iki sentrozom arasında mitoz mekiğinin mikrotübülleri görülmeye başlar ve çekirdekçik parçalanır.







Sentrozomlar ve aralarında uzanan mikrotübüller mitoz mekiğini oluştururlar.







Sentrozomların olmaktadır.



8 saat



duplikasyonu



interfazda



Metafaz:



A







Duplike olan kromozomlar (kardeş kromatidler) hücrenin orta kuşak düzleminde düzenlenirler.







Oradan da mitoz mekiğini oluşturan mikrotübüller ile göç etmeye hazır hale gelirler.







Kromatidler mitoz mekiğinin mikrotubüllerine, kinetekor denilen bölümleriyle tutunurlar.



“Mitozun evreleri” başlıklı şekile bakınız. İnterfaz:



Anafaz:







İki mitoz arasındaki fazdır. Işık miroskobunda görülen hücrelerin çoğu interfaz evresindedir.







Çekirdek mikroskopik olarak normal görülür.







Genetik materyal (DNA) bu evrede kopyalanır.







Erken evrede kromozomlar boyuna yarılır ve geç evrede kutuplarda toplanırlar.







Kardeş kromatidler birbirlerinden ayrılırlar ve mikrotübüller boyunca hareket eden kinezin motor proteinleri tarafından zıt iplik kutuplarına doğru çekilirler.



İnterfaz üç döneme ayrılır: G1, S, G2. G1: Sentez öncesi, yoğun RNAve protein sentezi olur. Sitoplazma eski boyutlara proteinler sentezlenir.



Telofaz:



ulaşana dek sitoplazmik



S: DNA sentezi / DNA kopyalanması dönemidir.







Yavru hücrelerde çekirdeğin yeniden görülmesiyle karakterizedir.







Çekirdekçik, kromatin ve çekirdek kılıfı yeniden görünür, mitotik aygıt kaybolur.







Her kromozom kümesi etrafında yeni bir çekirdek zarı gelişir.







Oluşan zar sitoplazmada var olan endoplazmik retikulum parçalarından meydana gelmiştir.







Bu nükleer değişiklikler olurken, ana hücrenin ekvator düzleminde bir büzülme başlar ve sitoplazma ile organelleri tümüyle ikiye ayrılana kadar devam eder.



G2: DNA kopyalanması sonrası dönemdir. Bölünmeyen nöron ve çizgili kas hücreleri GO’da kalırlar. Profaz: •



Profazın sonunda, çekirdek kılıfı nükleer lamin proteinlerinin fosforlanması sonucu parçalanır.







Sentrozomlar, sentriyolleri ile birlikte hücrenin kutuplarına göç ederler.



~\



r



K ro m o zo m la rın çekirdek içi y o ğ u n la şm a sı



Krom ozom ların belirginleşmesi, m ito z m e k iğ in in o lu ş m a y a b a şla m a sı, çekird ek kılıfının yırtılması



K ro m o zo m la rın orta k u ş a k düzlem inde düzenlenm esi, m ekik o lu şu m u n u n ta­ m am lanm ası, çekird ek kılıfı ve çekirde­ ğin kayb olm ası



Ç e k ir d e ğ in ş e k i ll e n m e s i , çekird ek kılıfı ve çekird ek o lu şu m u hücre b ölü nm e sinin bitimi



K ro m o z o m la r ın k u tu p la rd a top lan m ası hücre a yrılm asının b aşla m ası yarıklanm a o lu ğ u ­ n un o lu şm a sı



K rom ozom ların b oy u n a yarılm ası ve kutuplara g ö ç ü







Bu büzülme, hücre zarının hemen altındaki aktın ve miyozin mikrofilamanları tarafından gerçekleştirilir.







Telofazın sonunda sitokinez sırasında, bu halkanın konstriksiyonu ile bir yarık oluşur.







Bu olay, sitoplazma ve organelleri her biri bir çekirdeğe sahip yavru hücrelere bölünene kadar sürer.



15. Aşağıdaki hücrelerden hangisinin rejenerasyon kapasitesi stabildir? A) Çizgili kas B) Hepatosit C) Nöron D) Kemik iliği hücreleri E) Mesane epiteli



Doğru cevap: B



Doğru cevap: B



12. Aşağıdaki mitoz evrelerinden hangisi p53 proteini tarafından kontrol edilir?



16. Aşağıdaki hücrelerden hangisi bölünerek çoğalma özelliğine sahip değildir?



A) G1



B) S



C) G2



D) Profaz



A) Mesane epitelyum hücresi B) Hepatosit



E) Metafaz



C) Kemik iliği hücresi D) Renal epitel hücresi E) Kalp kası hücresi



Doğru cevap: A 13. Aşağıdaki mitoz evrelerinden hangisi MPF (olgunlaşma başlatan faktör) proteini tarafından kontrol edilir? A) G1



B) S



C) G2



D) Profaz



Doğru cevap: E 17. Aşağıdaki hücrelerden hangisi mitoz sonrasında Go evresinde kalırlar? A) Hepatosit



E) Metafaz Hücre döngüsü, ilerlemeyi baskılayan çeşitli sinyaller tarafından kontrol edilir. •











Döngünün her fazına giriş, her biri çeşitli komplekslerde proteini fosforile/aktive eden (mitozun başındaki nükleer laminler gibi) siklinler ve siklin bağımlı kinazlar (CDK) özel protein setleri tarafından kontrol edilir. G1 kontrol noktasındaki durdurma, hücre S evresine girmeden önce hasarın tamirine olanak sağlar. Bu olmazsa, hasarlı DNA eşlenmiş olur. G1 kontrol noktasındaki durdurma, p53 denilen protein aracılığı ile gerçekleşir. p53 proteinini kodlayan gen; insan kanserlerinde mutasyona uğramıştır. G2 evresinde gelişen olaylar; mitozda kullanılacak enerjinin biriktirilm esi, mitotik mikrotübüllere katılacak olan tübülin sentezi ve kromozomal histon olmayan proteinlerin sentezidir. G2 evresinde MPF (olgunlaşma başlatan faktör) adlı bir protein bileşiği birikmeye başlar. MPF, mitozun başlamasına, kromozomların yoğunlaşmasına, çekirdek kılıfının yırtılm asına ve mitozla ilgili diğer olayların gerçekleşmesine neden olur.



B) Mesane epitel hücresi C) Kalp kası hücresi D) Renal epitel hücresi E) Kemik iliği hücresi Rejenerasyon kapasitelerine göre vücuttaki hücre gruplan 1. Labil (sürekli bölünen) hücreler •



Skuamöz epitel (deri, oral kavite, vagina, serviks uteri)







Küboidal epitel (pankreas, tükrük bezi, safra kanalları gibi ekzokrin organ duktusları







Prizmatik epitel (uterus-tuba-endoserviks epiteli, GİS epiteli)







Mesane değişici epitel







Kemik iliği hücreleri



2. Stabil (sessiz) hücreler: •



Parankimal epitel (hepatositler, renal hücreler, pankreatik epitel)







Mezenkimal hücreler (d.kas hücresi, fibroblastlar, kondrositler, osteositler, endotel.)



Doğru cevap: C 14. Aşağıdaki hücrelerden hangisinin sürekli bölünme özelliği vardır?



3. Bölünmeyen (permanant) hücreler: •



Nöronlar



A) Deri epitel hücresi



B) Hepatosit







Çizgili kas hücreleri



C) Fibroblast



D) Nöron







Kalp kası hücreleri



E) Çizgili kas hücresi Doğru cevap: A



Doğru cevap: C



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



18. Aşağıdaki organellerden hangisinin çevresi zarla çevrilidir? A)



Peroksizom



C)



Mikrotübül



D) Sentriol E) Mikrofilament



19. Aşağıdakilerden hangisinin zarla çevrilidir?



C)



I.



Ribozom Mikrotübül



Hücre zarı (plazma membranı)







Mitokondri







Granüllü endoplazmik retikulum (GER)







Düz (agranüler-kaba) endoplazmik retikulum (DERAGER)







Golgi bileşiği







Lizozom







Kaplı kesecikler







Salgı granülleri







Peroksizom (mikrocisimler)







Sentriol







Mikrofilaman



D) Mide E) ince bağırsak







Yaşlanmış membranların, hücre içi artıkların kahverengi pigment halinde birikmesidir.







Özellikle kalp hücresi ve nöronda, yani bölünmeyen hücrelerde görülürler.







Kalpte birikmesiyle brovvn (kahverengi) atrofi oluşur.



Doğru cevap: C 22. Hücre membranmda en cok bulunan madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Karbonhidrat C) Fosfolipid



B) Kolesterol D) Protein E) Sülfat



HÜCRE ZARI (PLAZMA MEMBRANI)



B) Zarla çevrili olmayan organeller:



Mikrotübül



B) Kalın bağırsak



C) Kalp



Lipofuksin











A) İskelet kası



D) Sentriol E) Mikrofilaman



A) Zarla çevrili ya da zar yapısındaki organeller:



Ribozom



karbon



21. Lipofuksin pigmentinin en cok bulunduğu organ aşağıdakilerden hangisidir?



Hücre işlevlerinin yürütülmesi için çeşitli metabolik aktivitelerin gerçekleştiği canlı hücre birimleridir.







(karoten,



Doğru cevap: C



B) Mitokondri



ORGANELLER •



c) Eksojen pigm entler parçacıkları).



B) Ribozom



Doğru cevap: A



A)



Kalpte birikmesiyle brovvn (kahverengi) atrofi oluşur.







Hücreyi sınırlandıran, sıvı-mozaik modelinde, asimetrik bir yapıdır.







Proteinlerin mozaik dağılımı ve lipid çift katmanının akışkanlığı membranın sıvı mozaik modelini oluşturur.







%55 protein, %25 fosfolipid, %13 kolesterol, %4 diğer lipidler ve %3 karbonhidrattan oluşmuştur.







Plazmalemma maddelerin hücre içine ve dışına geçişini düzenleyen seçici bir engel olarak işlev görür.



Doğru cevap: B 20.



Aşağıdakilerden hangisi bir ekzojen pigmenttir? A)



Hemoglobin



C)



Karoten



B) Lipofuksin D) Mielanin E) Hemosiderin



SİTOPLAZMA İNKLÜZYONLARI •



Çeşitli maddelerin hücre içindeki depolarıdır: a) Glikojen ve yağ damlacıkları b) Endojen pigmentler







Hemoglobin, hemosiderin, bilirubin, melanin, lipofuksin gibi pigmentlerdir.







Lipofuksin, yaşlanmış membranların, hücre içi artıkların kahverengi pigment halinde birikmesidir. Özellikle kalp hücresi ve nöronda, yani bölünmeyen hücrelerde görülürler.







8-10 nm kalınlığında olan hücre zarı, fosfolipid ve kolesterol içeren iki tabakalı bir lipid yapısındadır.







Zigotun içine, sperme ait mitokondriler giremez (girse bile bu çok az sayıdadır).







Lipidlerin arasına gömülmüş integral (intrensek) ve periferal (ekstrensek) proteinler içerir.







Bu nedenle, mitokondriyal kalıtım anneden gelir.







Lipid çift tabaka temel olarak fosfolipidlerden (fosfatidilkolin = lesitin, fosfatidilserin vb) oluşmuştur.







Mitokondride iç ve dış olmak üzere çift ünit zar vardır.











Fosfolipidin fosfat bölümü hidrofilik, yağ asidi bölümü ise hidrofobiktir.



Dış zar düzken, iç zar kristaları oluşturmak üzere katlantılar yapmıştır.











Lipid tabaka, suyun sızmasını engeller, glikoz, üre, iyonlar gibi suda eriyen maddeler için ana bariyeri oluşturur, oksijen, karbon dioksit ve alkol gibi yağda eriyen maddeler kolayca geçebilirler.



Fosforilasyon enzimleri, elektron transport işlemi iç zar (kristalar) üzerinde yerleşmiştir.







Bu nedenle yapısında en çok protein olan membran, mitokondri iç zarıdır.















İntegral proteinler genelde iyon kanalı olarak görev yaparlarken, bir bölümü de membrandan geçemeyen maddelerin iipid tabakadan geçişini sağlayan taşıyıcı proteinlerdir.







Görevli enzimler NADH dehidrogenaz, süksinat dehidrogenaz, sitokrom b, c ve sitokrom oksidaz’dır.







Hücreye dışarıdan gömülü periferal proteinler çoğunlukla reseptör olarak,içeriden gömülü periferal proteinlerse genelde enzim olarak görev yaparlar.



Bu tepkimeler sırasında, protonlar (H+), intrakristal alana pompalanmakta ve böylece bir proton farklanması kurulmaktadır.







Kolesterolün ana görevi, çift tabakanın suda erir maddelere karşı geçirgenlik derecesini belirlemeye yardım etmektir.



Bu farklanma boyunca geriye sızan protonlar, ATP sentaz enzimi tarafından adenozin trifosfat (ATP) sentezlenmesini yönetmektedir.







Dış zarda monoamin oksidaz (MAO) enzimi vardır.







Matrikste ise, kalsiyum içeren yoğun matriks granülleri izlenir.



Kolesterol içeriği arttıkça membranın akıcılığı azalmaktadır. •



İntegral proteinler ve lipidler, hücre zarının dış yüzüne tutunmuş olan polisakkarit zincirleri ile beraber glikokaliksi oluştururlar (glikoprotein ve glikolipid).



Doğru cevap: D 23. Aşağıdaki enzimlerden hangisi mitokondri dış zarında yerleşmiştir? A) Süksinat dehidrogenaz B) Karnitin C) Glutamat dehidrogenaz D) Monoamin oksidaz



Matrikste ayrıca, trikarboksilik asit (TCA) siklusu, beta oksidasyon, porfirin ve üre metabolizmasına ait enzimler yer alır. • •



Mitokondri iç zarı seçici geçirgendir.







Yağ asitleri iç zardan karnitin proteini ile geçerler.







Yoğun mitokondri içeren hücreler, güçlü asidofil boyanırlar.







Hematoksilen-Eozin ile ışık mikroskobunda kırmızı görülürler.







Mitokondrinin biyokimyasal markeri glutamat dehidrojenaz’dır (Matriks enzimi).



E) Na-K ATP az MİTOKONDRİ •



Hücre için gerekli enerjinin (ATP) elde edildiği organeldir.







Yüksek enerji metabolizmasına sahip hücreler (kalp kası hücreleri, böbrek tübül hücreleri) çok sayıda mitokondriye sahiptir.







M itokondriler hücrelerde enerji tüketim inin fazla olduğu yerlerde (titrek tüylü hücrelerin üst bölgelerinde, spermlerin orta kısmında ve iyon transportu yapan hücrelerin bazal kısmında) fazla bulunur.







Kendisi bölünerek yenilenebilen tek organeldir.







Kendine ait DNA, RNA, ribozom ve proteinleri vardır.



TCA siklusu enzimlerinden sadece süksinat dehidrogenaz iç zarda yerleşmiştir.



Doğru cevap: D 24. Mitokondri matriksinden sitoplâzmaya çıkarak, caspase enzimini aktive eden aşağıdakilerden hangisidir? A) Sitokrom C C) Glukoz-6-fosfatoz



B) Glutamat dehidrogenaz D) Glikozil transferaz



E) Katalaz APOPTOZİS •



P53 geninin bax protein ürünü mitokondri iç zarında kanal oluşturur.







Matrikste bulunan sitokrom C bu kanaldan sitoplâzmaya çıkar.



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



J



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



S ito k ro m C, apopitozisi olanCASPASE’ı aktive eder.



başlatan



enzim



26. SRP (signal recognition peptid) proteini hangi organel üzerinde bulunur?



CASPASE (C-Cystein, ASP-ASPartat-ASE) enzimi, proteinleri sistein ve aspartat rezidülerinden parçalar.



A) Düz endoplazmik retikulum B) Ribozom C) Granüllü endoplazmik retikulum D) Mitokondri



Apopitozis gerçekleşmiş olur. Doğru cevap: A



E) Golgi cismi •



SRP (signal recognition peptid) denilen molekül, ribozomda sentezlenen proteine bağlanır.







Ribozom da SRP aracılığıyla, GER membranında bulunan SRP-reseptörüne bağlanır ve protein sentezini bir süre daha devam ettirerek translasyonu durdurur.







GER keseciklerinde sentezlenen proteinler, taşıma kesecikleriyle (COP-II kaplı transport vezikülleri) Golgi cismine aktarılır. Salgının olgunlaştırılarak paketlenmesi Golgi cisminde gerçekleşir.



25. Hücre dışına salgılanacak proteinler ve lizozomal enzimlerin sentezlendiği organel aşağıdakilerden hangisidir? A) Granüllü endoplazmik retikulum B) Düz endoplazmik retikulum C) Proteozom D) Peroksizom E) Serbest ribozomlar GRANÜLLÜ ENDOPLAZMİK RETİKULUM (GER) •



Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumlu organel, granüllü endoplazmik retikulumdur.







Hücre içi proteinler ribozomlarda sentezlenir.







Dış yüzüne ribozomların bağlandığı, ünit zarlarla çevrili, tübül ve sisternalardan oluşan organeldir.







Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumludur.







Kollajen, pıhtılaşma proteinleri, serum albumini ve immünglobulin gibi proteinler sentezlenir.







Pankreas asinus hücreleri (sindirim enzimleri), fibroblastlar (kollajen) ve plazma hücreleri (immünglobülinler) gibi protein salgılamak için özelleşm iş hücrelerde fazla miktarda GER bulunur.







• •















“Ribozomlarda protein sentezi” başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: B 27. Hücresel membranların yapısını oluşturan fosfolipidlerin sentezi aşağıdaki organellerden hangisinde gerçekleşir? A) Düz endoplazmik retikulum B) Ribozom C) Granüllü endoplazmik retikulum D) Mitokondri E) Golgi cismi DÜZ ENDOPLAZMİK RETİKULUM (DER) •



Dış yüzlerinde ribozom yoktur. Birbirleriyle ağızlaşan unit zarla çevrili tübüllerden oluşur.







DER’in ana görevi bütün hücresel membranların yapısını oluşturan çeşitli fosfolipidlerin sentezidir.







SRP (signal recognition peptid) denilen molekül, ribozomda sentezlenen proteine bağlanır.



Başlıca; steroid sentezi, ilaç detoksifikasyonu, glikojen ve lipid metabolizmasında görev yaparlar (karaciğerde Glukoz 6 fosfataz enzimini içerir, glikojen yıkımı ve glikolizde etkili.)







Ribozom da SRP aracılığıyla, GER membranında bulunan SRP-reseptörüne bağlanır ve protein sentezini bir süre daha devam ettirerek translasyonu durdurur.



Kas hücrelerinde triad ve diad yapısına katılarak kalsiyumun depolanması vesitoplazmaya salınması olaylarında da rol oynar.







Steroid sentezleyen adrenal korteks hücreleri ile karaciğer hücrelerinde iyi gelişmiş düz endoplazmik retikulum vardır.







Belirtilen işlevleri yürüten hücrelerde çok iyi gelişmiş olan organeli çevreleyen zarlar, GER zarlarıyla devamlılık gösterir.



Glikoproteinlerin merkezi glikozlanması, fosfolipitlerin sentezi, çok zincirli proteinlerin birleştirilmesi ve yeni yapılmış polipeptitlerin translasyon (çeviri) sonrası değişiklikleri de işlevleri arasındadır.



GER keseciklerinde sentezlenen proteinler, taşıma kesecikleriyle (COP-II kaplı transport vezikülleri) Golgi cismine aktarılır. Salgının olgunlaştırılarak paketlenmesi Golgi cisminde gerçekleşir. Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat gibi yan moleküller Golgi cisminde eklenir. (Posttranslasyonel modifikasyon). Olgun salgı ürünü hücre dışına verilmek üzere zarla çevrili olarak apikal sitoplazmaya aktarılır.



Doğru cevap: A 28. Proteinlerin posttranslasyonel modifikasyonunun gerçekleştiği hücre organeli aşağıdakilerden hangisidir? A) Peroksizom



Doğru cevap: A



B) Ribozom



C) Mitokondri



D) Proteozom E) Golgi cismi



SRP’nin sinyal peptide bağlanması



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



r



SRP'nin ayrılması



mRNA



Yeni polipeptid zinciri



SRP reseptör



GOLGİ CİSMİ



Uzayan peptid zinciri



GRANÜLLÜ ENDOPLAZMİK RETİKULUM (GER)







Endoplazmik retikulum gibi zarla çevrili, tübül ve keseciklerden oluşmuş bir organeldir.







Tipik olarak çekirdek ile üst plazma membranı arasında yerleşmiştir.







Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumlu organel, granüllü endoplazmik retikulumdur.







Hücre içi proteinler ribozomlarda sentezlenir.







GER’de sentezlenen proteinler, transfer vezikülleri ile Golgi kompleksine aktarılır.







Dış yüzüne ribozomların bağlandığı, ünit zarlarla çevrili, tübül ve sisternalardan oluşan organeldir.







Burada karbonhidrat (glikozilasyon), sülfat, fosfat gibi gruplar eklenir. Özellikle oligosakkaritleri, proteinlerin, serin ve treonin aminoasitlerinin olduğu bölgelere ekler. Bu olaya proteinlerin posttranslasyonel modifikasyonu denir. Golgi kompleksi ayrıca, proteinlerin sınırlı proteolizinden de sorumludur.







Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumludur.







Kollajen, pıhtılaşma proteinleri, serum albumini ve immünglobulin gibi proteinler sentezlenir.







Pankreas asinus hücreleri (sindirim enzimleri), fibroblastlar (kollajen) ve plazma hücreleri (immünglobülinler) gibi protein salgılamak için özelleşm iş hücrelerde fazla miktarda GER bulunur.



• • • •



Mukus salgılayan Goblet hücreleri gibi hücrelerde golgi kompleksi boldur.











Golgi kompleksinin önemli bir özelliği, vezikül yapımı ve dağıtımı ile ilgili GTP veya GDP bağlı kontrol düzenleyici proteinler (küçük-small- G proteinler) dizisi içermesidir.



Glikoproteinlerin merkezi glikozlanması.fosfolipitlerin sentezi, çok zincirli proteinlerin birleştirilmesi ve yeni yapılmış polipeptitlerin translasyon (çeviri) sonrası değişiklikleri de işlevleri arasındadır.











İkinci bir önemli özelliği SNARE (Soluble Nethylmaleimide sensetive factor Attacment Receptor) proteinlerinin varlığıdır.



SRP (signal recognition peptid) denilen molekül, ribozomda sentezlenen proteine bağlanır.







Ribozom da SRP aracılığıyla, GER membranında bulunan SRP-reseptörüne bağlanır ve protein sentezini bir süre daha devam ettirerek translasyonu durdurur.







GER keseciklerinde sentezlenen proteinler, taşıma kesecikleriyle (COP-II kaplı transport vezikülleri) Golgi cismine aktarılır. Salgının olgunlaştırılarak paketlenmesi Golgi cisminde gerçekleşir.







Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat gibi yan moleküller Golgi cisminde eklenir. (Posttranslasyonel modifikasyon).







Olgun salgı ürünü hücre dışına verilmek üzere zarla çevrili olarak apikal sitoplazmaya aktarılır.







v-(vezikül)-SNARE vezikül duvarında, t-(hedef)SNARE’lere kilit ve anahtar şeklinde bağlanır.







Işık mikroskobu düzeyinde gümüşleme gibi özel yöntemlerle izlenebilir.



Doğru cevap: E 29. Lizozomal enzimlerin sentezinden organel aşağıdakilerden hangisidir? A) Düz endoplazmik retikulum C) Granüllü endoplazmik retikulum E) Golgi cismi



sorumlu



B) Ribozom D) Mitokondri



Doğru cevap: C



L.



30. Hücre içinde detoksifikasyon organelde yapılır?



işlemi



hangi







Olgunlaşmasını tamamlamış lizozom primer lizozom olarak adlandırılır.







Hücre dışından alınmış yabancı maddeyi içeren vezikülle birleşmiş lizozom ise sekonder lizozom olarak isimlendirilir.







Pinositoz yoluyla alınmış protein içeren pinositotik veziküllerle lizozomların birleşmesi sonucu da multiveziküler cisim olarak adlandırılan sekonder lizozomlar meydana gelir.







Artık (rezidüel) cisimler: Lizozomal enzimler ile tam olarak sindirilemeyen ve membranla çevrili vakuol (rezidüel vakuol = telolizozom) içinde bulunan maddelerden oluşur.







Lizozomlarda bakteri hücre zarını eriten lizozim, bakterilerin üremesi için gerekli olan demir ve diğer iyonları bağlayan lizoferrin ve hidrolazları aktifleyen pH’sı 5 civarında bir asit bulunur.







Granüllü endoplazmik retikulumda yapılan lizozomal enzimler, önce Golgi’de mannoz-6-fosfatla (M6P) işaretlenir. İşaretlenmiş enzimler klatrin kaplı veziküldeki M6P reseptörüne bağlanıp lizozomlara transfer edilir.







Hücrelerin fagosite ettiği maddeleri sindiren bakterisid enzimler içerirler:







Esteraz, Asit fosfataz, Sülfataz, Katepsin, Beta glukronidaz.



A) Mitokondri B) Ribozom C) Granüllü endoplazmik retikulum D) Granülsüz Endoplazmik retikulum E) Golgi Granülsüz endoplazm ik retikulum: •



Endoplazmik retikulumun ribozom içermeyen bölgesidir.







Agranüler ya da düz endoplazmik retikulum adını alan bu bölge hücredeki lipid madeleri özellikle fosfolipid ve kolesterolü sentezler ve birçok enzimatik süreci gerçekleştirir.







Steroid hormon sentezi, (adrenal kortex hücrelerinde çok gelişmiştir).







ilaç detoksifikasyonu, kas hücrelerinde Ca++ regülasyonu glikojen ve lipid metabolizmasında fonksiyonu vardır.







Düz endoplazm ik retikulum un kastaki adı sarkoplazmik retikulumdur.







Enerji gereksinimi için glikojen kullanılacağı zaman, glikojen yıkımını denetleyen enzimleri sağlar.







İlaçlar gibi hücreye zarar verebilecek maddeleri konjügasyon, oksidasyon, hidroliz, glukuronikasitle birleştirme ya da başka bir yolla zehirsizleştiren çok sayıda enzimi içerir.



“Lizozom tipleri” başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: D



Doğru cevap: D 31. Golgi cisimciğinden boğumlanarak ayrılmak suretiyle oluşan organel aşağıdakilerden hangisidir?



32. SNARE proteinleri içeren aşağıdakilerden hangisidir? A) Peroksizom C) Mitokondri



A) Granüllü endoplazmik retikulum B) Düz endoplazmik retikulum C) Golgi cismi D) Lizozom



hücre



organeli



B) Ribozom D) Proteozom E) Golgi cismi



GOLGİ CİSMİ •



Endoplazmik retikulum gibi zarla çevrili, tübül ve keseciklerden oluşmuş bir organeldir.







Tipik olarak çekirdek ile üst plazma membranı arasında yerleşmiştir.



E) Ribozom LİZOZOM •



Golgi cisimciğinden boğumlanarak oluşurlar.











0.2-0.4 pm çapında, unit zarla çevrili, hidrolitik enzim ler içeren (başlıca asit hidrolazlar) organeldir.



GER’de sentezlenen proteinler, transfer vezikülleri ile Golgi kompleksine aktarılır.







Burada karbonhidrat (glikozilasyon), sülfat, fosfat gibi gruplar eklenir.







Asit hidrolazlar, asit pH’da çalışan sindirici enzimlerdir ve lizozom membranında H-ATPaz pompası bulunur.







Özellikle oligosakkaritleri, proteinlerin, serin ve treonin aminoasitlerinin olduğu bölgelere ekler.







Bu olaya proteinlerin modifikasyonu denir.







Golgi kompleksi ayrıca, proteinlerin sınırlı proteolizinden de sorumludur.







Mukus salgılayan Goblet hücreleri gibi hücrelerde golgi kompleksi boldur.











Lizozom, fagositozla hücreye alınan yabancı maddelerle, hücre içinde oluşan artık maddelerin parçalanmasından sorumludur. Bu nedenle makrofajlarda (fagositoz yapan hücrelerde) bol lizozom bulunur.



posttranslasyonel



~\



S e k o n d e r R e z id u e l



lizozom



Q



Fagositoz



cisim



q



O. ,0 ° G



| H E nd o sito z



Erken endozom Geç endozom



Sekonder lizozomlar







Golgi kompleksinin önemli bir özelliği, vezikül yapımı ve dağıtımı ile ilgili GTP veya GDP bağlı kontrol düzenleyici proteinler (küçük-small- G proteinler) dizisi içermesidir.







İkinci bir önemli özelliği SNARE (Soluble Nethylmaleimide sensetive factor Attacment Receptor) proteinlerinin varlığıdır.







v-(vezikül)-SNARE vezikül duvarında, t-(hedef)SNARE’lere kilit ve anahtar şeklinde bağlanır.







Işık mikroskobu düzeyinde gümüşleme gibi özel yöntemlerle izlenebilir.







Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumludur.







Kollajen, pıhtılaşma proteinleri, serum albumini ve immünglobulin gibi proteinler sentezlenir.







Pankreas asinus hücreleri (sindirim enzimleri), fibroblastlar (kollajen) ve plazma hücreleri (immünglobülinler) gibi protein salgılamak için özelleşm iş hücrelerde fazla miktarda GER bulunur.







Glikoproteinlerin merkezi glikozlanması.fosfolipitlerin sentezi, çok zincirli proteinlerin birleştirilmesi ve yeni yapılmış polipeptitlerin translasyon (çeviri) sonrası değişiklikleri de işlevleri arasındadır.







SRP (signal recognition peptid) denilen molekül, ribozomda sentezlenen proteine bağlanır.







Ribozom da SRP aracılığıyla, GER membranında bulunan SRP-reseptörüne bağlanır ve protein sentezini bir süre daha devam ettirerek translasyonu durdurur.







GER keseciklerinde sentezlenen proteinler, taşıma kesecikleriyle (COP-II kaplı transport vezikülleri) Golgi cismine aktarılır. Salgının olgunlaştırılarak paketlenmesi Golgi cisminde gerçekleşir.







Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat gibi yan moleküller Golgi cisminde eklenir. (Posttranslasyonel modifikasyon).







Olgun salgı ürünü hücre dışına verilmek üzere zarla çevrili olarak apikal sitoplazmaya aktarılır.



Doğru cevap: E 33. COP-II kaplı transport veziküllerinin GER’de sentezlenmiş proteinleri götürdüğü organel aşağıdakilerden hangisidir? A) Düz endoplazmik retikulum B) Peroksizom C) Granüllü endoplazmik retikulum D) Mitokondri E) Golgi cismi GRANÜLLÜ ENDOPLAZMİK RETİKULUM (GER) •



Hücre dışına salgı olarak verilecek proteinlerin ve lizozomal enzimlerin sentezinden sorumlu organel, granüllü endoplazmik retikulumdur.







Hücre içi proteinler ribozomlarda sentezlenir.







Dış yüzüne ribozomların bağlandığı, ünit zarlarla çevrili, tübül ve sisternalardan oluşan organeldir.



Doğru cevap: C



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



r



34. Aşağıdaki enzimlerden bulunmaz? A) Asit fosfataz C) Esteraz



hangisi



lizozomlarda



35. Glutamat dehidrogenaz aşağıdaki hücre bileşenlerinden hangisine özgü bir enzimdir? A) Lizozom B) Granüllü endoplazma reticulum



B) Ürik asit oksidaz D) Sülfataz E) Katepsin



Ürik asit oksidaz gibi enzim ler lizozomlarda değil peroksizomlarda bulunur. LİZOZOM



içi



C) Mitokondri D) Golgi birleşiği E) Peroksizom "Organellerin Biyokimyasal Markerleri Fonksiyonları" başlıklı tabloya bakınız.



ve



Temel







Golgi cisimciğinden boğumlanarak oluşurlar.



Doğru cevap: C







0.2-0.4 pm çapında, unit zarla çevrili, hidrolitik enzim ler içeren (başlıca asit hidrolazlar) organeldir.



36. X’e bağlı adrenolökodistrofi’de etkilenen hücre organeli aşağıdakilerden hangisidir?







Asit hidrolazlar, asit pH’da çalışan sindirici enzimlerdir ve lizozom membranında H-ATPaz pompası bulunur.



A) Mitokondri







Lizozom, fagositozla hücreye alınan yabancı maddelerle, hücre içinde oluşan artık maddelerin parçalanmasından sorumludur.



D) Peroksizom







Bu nedenle makrofajlarda (fagositoz yapan hücrelerde) bol lizozom bulunur.







Olgunlaşmasını tamamlamış lizozom primer lizozom olarak adlandırılır.







Hücre dışından alınmış yabancı maddeyi içeren vezikülle birleşmiş lizozom ise sekonder lizozom olarak isimlendirilir.







Pinositoz yoluyla alınmış protein içeren pinositotik veziküllerle lizozomların birleşmesi sonucu da multiveziküler cisim olarak adlandırılan sekonder iizozomlar meydana gelir.







Artık (rezidüel) cisimler: Lizozomal enzimler ile tam olarak sindirilemeyen ve membranla çevrili vakuol (rezidüel vakuol = telolizozom) içinde bulunan maddelerden oluşur.















B) Ribozom C) Lizozom E) Granülsüz endoplazmik retikulum PEROKSİZOM •



Böbrek ve karaciğer hücrelerinde bol bulunurlar.







Peroksizomlar, mitokondri gibi oksijen kullanırlar, ancak ATP sentezi yapmazlar.







Lizozomlara fiziksel açıdan benzerler, iki önemli farkları vardır: Golgi apareyi tarafından değil, kendilerini çoğaltarak (self-replication) ya da düz endoplazmik retikulumun tomurcuklanması veya bölünmesiyle oluşurlar. Hidrolazlardan çok, oksidaz enzimleri içerirler.







Peroksizomun esas görevi, sp e s ifik organik substratları okside etmektir (2H20 2—> 2H20 + 0 2).



Lizozomlarda bakteri hücre zarını eriten lizozim, bakterilerin üremesi için gerekli olan demir ve diğer iyonları bağlayan lizoferrin ve hidrolazları aktifleyen pH’sı 5 civarında bir asit bulunur.







Biyokimyasal markeri katalazdır.







Granüllü endoplazmik retikulumda yapılan lizozomal enzimler, önce Golgi'de mannoz-6-fosfatla (M6P) işaretlenir. İşaretlenmiş enzimler klatrin kaplı veziküldeki M6P reseptörüne bağlanıp lizozomlara transfer edilir.



Peroksizom ayrıca, ila çla rın ve bazı to ksik maddelerin, karaciğer ve böbrekte yıkımından da sorumludur. Etil alkol kullanan kişilerde alınan alkolün yarısı asetaldehite peroksizomlarda çevrilir.







Safra a sitle rin in safra tuzlarına dönüştüğü yerdir.







Hücrelerin fagosite ettiği maddeleri sindiren bakterisid enzimler içerirler: Esteraz, Asit fosfataz, Sülfataz, Katepsin, Beta glukronidaz







Proteinler, şaperon proteinler (peroksin) adını alan özgün sinyal zincirleriyle peroksizomlara yönlendirilirler.







Peroksizom zar taşıyıcısını kodlayan genlerden bir tanesindeki bir mutasyon, çocukluk X’e bağlı adrenolökodistrofi'ye neden olur.



“Lizozom tipleri” başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: B



Peroksizomlarda katalazdan başka, D ve L aminoasit oksidaz, hidroksiasit oksidaz, ürat oksidaz gibi enzimler de bulunur.



Bu hastalıkta, çok uzun zincirli yağ asitlerinin (3oksidasyonu kusurludur.







|



Tablo: O rganellerin Biyokimyasal M ark erleri ve Tem el Fonksiyonları Organel



Biyokimyasal marker



Temel fonksiyon



Çekirdek



DNA



DNA’dan RNA sentezi (transkripsiyon)



Mitokondri



Glutamat dehidrogenaz



Sitrik asit siklusu, oksidatif fosforilasyon



Yüksek ribozomal



Hücre içinde kullanılacak yapısal protein sentezi



RNA içeriği



(glikoliz enzimleri, sitoplazmik veya membran proteinleri gibi)



Ribozom Granüllü Endoplazmik Retikulum



Glukoz-6-fosfataz



Hücre dışına verilecek ya da lizozomal enzimlerin sentezi Lipid, kolesterol, steroid hormon sentezi,



Düz Endoplazmik Retikulum Lizozom



Hücre zarı



Golgi bileşiği



Peroksizom



Hücre iskeleti Sitozol



Glukoz-6-fosfataz



(Sitokrom P450) oksidasyonu, Ca ve karbonhidrat metabolizması, Ksenobiotiklerin depolanması



Asit hidrolazlar



Asit hidrolazlarla pek çok makromolekülün yıkımı,



(Ör: Asit fosfataz)



hücre içi sindirim



NA-K-ATPaz,



Hücre içi ve dışına doğru moleküllerin taşınması,



5’ Nükleotidaz



Hücre adezyonu, sinyal iletimi, zar potansiyeli oluşturma



Glikozil transferaz



Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat eklenmesi,



Lizozom oluşumu, hücre içi zar trafiği



Katalaz,



Uzun zincirli yağ asitlerinin oksidasyonu ve



Ürik asit oksidaz



amino asitlerin yıkımı



Özgül işaretleyici



Mikrofilaman, mikrotübül, arafilaman,



enzimi yok



hareket ve yapısal destek



Laktat dehidrogenaz



Glikoz, yağ asit sentezi



Peroksizom zarından taşınmada çok daha ciddi bir kusur yapan otozomal bir mutasyon, bebeklikte öldürücü olan Zellweger sendromuna neden olur. •



Peroksizomların sayısı, peroksizom çoğaltıcıları tarafından arttırılır. Bunlar, çekirdekteki, peroksizom çoğalmasını etkinleştiren reseptörler (PPAR’lar) üzerine etki yapar.







Peroksizomlar, 18 karbondan uzun zincirli yağ asitlerini okside edip daha küçük parçalara ayırır. Doğru cevap: D 37.



Zellvveger sendromuna yol açan bozukluğu hangi organele aittir?



Bu reseptörler, steroid hormon reseptörlerini da kapsayan, hormona duyarlı çekirdek transkripsiyon faktörü üst ailesinin üyeleridir. •



Üç farklı gen tarafından kodlanan üç izoform vardır.



A)



Peroksizom



C)



Golgi aygıtı



fonksiyon



B) Mitokondri D) Endoplazmik retikulum E) Çekirdek



PEROKSİZOM •



Böbrek ve karaciğer hücrelerinde bol bulunurlar.



Bunlar: PPARa, PPARy ve PPARö’dır.







insüline duyarlaştıran bir ilaç olan troglitazon, PPARy'ya bağlanır ve insüline duyarlılığını artırır.



Peroksizomlar, mitokondri gibi oksijen kullanırlar, ancak ATP sentezi yapmazlar.







Lizozomlara fiziksel açıdan benzerler, iki önemli farkları vardır:



PPARy’nın etkinleştirilmesi, hücrelerin adipositlere farklılaşmasına neden olur.



Golgi apareyi tarafından değil, kendilerini çoğaltarak (self-replication) ya da düz endoplazmik retikulumun tomurcuklanması veya bölünmesiyle oluşurlar.



PPARÖ geninin mutasyonları, insüline direnci arttırır ve diabetes mellitus ile hipertansiyona neden olur. •



Uzun zincirli yağ asidleri mitokondri iç zarından geçemezler.



Peroksizomal enzimler sitoplazmadaki serbest ribozomlar tarafından sentezlenir.



Hidrolazlardan çok, oksidaz enzimleri içerirler. •



Peroksizomun esas görevi, spesifik organik substratları okside etmektir (2H20 2-> 2H20 + o 2).



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



11



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



12







Biyokimyasal markeri katalazdır.







Peroksizom ayrıca, ilaçların ve bazı toksik maddelerin, karaciğer ve böbrekte yıkımından da sorumludur. Etil alkol kullanan kişilerde alınan alkolün yarısı asetaldehite peroksizomlarda çevrilir.







Safra asitlerinin safra tuzlarına dönüştüğü yerdir.







Peroksizomlarda katalazdan başka, D ve L aminoasit oksidaz, hidroksiasit oksidaz, ürat oksidaz gibi enzimler de bulunur.







Proteinler, şaperon proteinler (peroksin) adını alan özgün sinyal zincirleriyle peroksizomlara yönlendirilirler.







Peroksizom zar taşıyıcısını kodlayan genlerden bir tanesindeki bir mutasyon, çocukluk X’e bağlı adrenolökodistrofi’ye neden olur.



“Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar” başlıklı tabloya bakınız. Doğru cevap: C 39. Hürler hastalığı aşağıdaki organellerden hangisine özgüdür? A) Mitokondri C) Lizozom



E) Endoplazmik retikulum "Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar” başlıklı tabloya bakınız. Doğru cevap: C 40. I hücresi hastalığı hangisine özgüdür?



Bu hastalıkta, çok uzun zincirli yağ asitlerinin poksidasyonu kusurludur.







Peroksizomların sayısı, peroksizom çoğaltıcıları tarafından arttırılır.



aşağıdaki



organellerden



A) Mitokondri B) Mikrotübül C) Lizozom



Peroksizom zarından taşınmada çok daha ciddi bir kusur yapan otozomal bir mutasyon, bebeklikte öldürücü olan Zellvveger sendromuna neden olur. •



B) Mikrotübül D) Golgi



D) Golgi E) Endoplazmik retikulum "Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar” başlıklı tabloya bakınız.



Bunlar, çekirdekteki, peroksizom çoğalmasını etkinleştiren reseptörler (PPAR’lar) üzerine etki yapar.



Doğru cevap: D



Bu reseptörler, steroid hormon reseptörlerini da kapsayan, hormona duyarlı çekirdek transkripsiyon faktörü üst ailesinin üyeleridir.



41. Hatalı kıvrılmış ya da virüs tarafından kodlanmış proteinlerin, yıkım için proteozomlara aktarılmasını sağlayan protein aşağıdakilerden hangisidir?



Üç farklı gen tarafından kodlanan üç izoform vardır.



A) Klatrin



Bunlar: PPARa, PPARy ve PPARö’dır.



C) Ubikuitin



insüline duyarlaştıran bir ilaç olan troglitazon, PPARy'ya bağlanır ve insüline duyarlılığını artırır.



B) Kuinin D)Treonin E) Telomer



PROTEOZOM



PPARy’nın etkinleştirilmesi, hücrelerin adipositlere farklılaşmasına neden olur.







Merkezi bölümlerinde ATPaz ve ubikuitin denilen, protein tanıyan bir parça bulunur.



PPARÖ geninin mutasyonları, insüline direnci arttırır ve diabetes mellitus ile hipertansiyona neden olur.











Peroksizomal enzimler sitoplazmadaki serbest ribozomlar tarafından sentezlenir.











Uzun zincirli yağ asidleri mitokondri iç zarından geçemezler.



Ubikuitin molekülü, hatalı kıvrılmış ya da virüs tarafından kodlanmış proteinlerin, yıkım için proteozomlara aktarılmasını sağlar. Proteozomlar hücrede ihtiyaç duyulmayan proteinleri uzaklaştırırlar ve spesifik bir proteinin belirli zamandaki aktivitesinin kısıtlanmasını önlemede çok yararlıdırlar.



Peroksizomlar, 18 karbondan uzun zincirli yağ asitlerini okside edip daha küçük parçalara ayırır.







Doğru cevap: A







38. Metakromatik lökodistrofi aşağıdaki organellerden hangisine ait bir hastalıktır?







A) Mitokondri C) Lizozom



Proteozom veya hücrenin protein kontrolünü yapan mekanizmalarda bozulma o hücrede aşırı protein birikimine neden olur. Beyinde bu olay direk beyin fonksiyonlarını etkiler ve nörodejenerasyon yapar. Alzheimer hastalığı ve Huntington hastalığı bu şekildeki protein aggregatlarla oluşan nörolojik hastalıklardır.



B) Mikrotübül D) Golgi E) Endoplazmik retikulum



Doğru cevap: C



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



13



Tablo: Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar Etkilenen Hücre



Hastalık



Mitokondri



Moleküler Defekt



Morfolojik Değişiklik



Klinik Belirti



Mitokondriyal sitopati



Oksidatif fosforilasyonda defekt



Kas mitokondrilerinin büyüklük ve sayısında artış



yüksek bazal metabolizma



Hareketsiz titrek tüy sendromu



Sil ve ftagellumda dinein bulunmayışı



Çift mikrotübüllerde kolların yokluğu



Fare (Acomys) diyabeti



Pankreas B hücrelerinde tübülin azalması



B-hücrelerinde mikrotübül azalması



Metakromatik lökodistrofi



Lizozomal sülfataz yokluğu



Dokuda lip it birikimi (serebrosit)



Motor ve mental bozulma



Hürler hastalığı



Lizozomal a-L-iduronidaz yokluğu



Dokuda dermatan sülfat birikimi



Büyüme ve mental gerilik



l-hücresi hastalığı



Fosfotransferaz yetmezliği



Birçok hücrede inklizyon partiküllerinin depolanması



Fizikomotor gerilik, kemik anormallikleri



Hipertiroidi olmadığı halde Erkek sterilitesi ve kronik solunum yolu enfeksiyonuyla birlikte hareketsiz sil ve flagellum



Mikrotübül



Kan şekerinin artması (diyabet)



s



I!



|J



Golgi kompleksi



i1



42. Steroid sentezinden sorumlu aşağıdakilerden hangisidir? A) Düz endopiazmik retikulum C) Granüllü endopiazmik retikulum E) Golgi cismi



organel



B) Ribozom D) Mitokondri



DÜZ ENDOPLAZMİK RETİKULUM (DER) • •



















Dış yüzlerinde ribozom yoktur. Birbirleriyle ağızlaşan unit zarla çevrili tübüllerden oluşur. DER’in ana görevi bütün hücresel membranların yapısını oluşturan çeşitli fosfolipidlerin sentezidir. Başlıca; steroid sentezi, ilaç detoksifikasyonu, glikojen ve lipid metabolizmasında görev yaparlar (karaciğerde Glukoz 6 fosfataz enzimini içerir, glikojen yıkımı ve glikolizde etkili.) Kas hücrelerinde triad ve diad yapısına katılarak kalsiyumun depolanması ve sitoplazmaya salınması olaylarında da rol oynar. Steroid sentezleyen adrenal korteks hücreleri ile karaciğer hücrelerinde iyi gelişmiş düz endopiazmik retikulum vardır. Belirtilen işlevleri yürüten hücrelerde çok iyi gelişmiş olan organeli çevreleyen zarlar, GER zarlarıyla devamlılık gösterir.



Doğru cevap: A



KAPLI KESECİKLER •



Hücre zarının dış yüzünde klatrin adı verilen bir protein bulunur.







Klatrin üzerinde LDL reseptörleri gibi özel reseptörler vardır.







Reseptör-ligand kompleksi sitoplazmaya alınır.



endositoz



ile







Bu olaya reseptör aracılı endositoz adı verilir.







Daha sonra alınan madde endozomlara, gerekirse lizozoma geçer.







Klatrin kaplı vezikül tekrar membrana geri döner.







B12 vitamini ve transferrin de klatrin kaplı veziküller aracılığıyla hücreye alınır.







Hücrede demir bırakılır, apotransferrin-reseptör kompleksi membrana geri döner.



Doğru cevap: C 44. Katalaz aşağıdaki hücre içi hangisine özgü bir enzimdir?



bileşenlerinden



A) Lizozom B) Granüllü endoplazma reticulum C) Mitokondriyon D) Golgi birleşiği E) Peroksizom “Orgarıellerin Biyokimyasal Markerleri ve Temel Fonksiyonları” başlıklı tabloya bakınız.



43. Reseptör aracılı endositoz ile emilen vitamin aşağıdakilerden hangisidir? A) A vitamini C) B12 vitamini



B) D vitamini D) E vitamini E) K vitamini



Doğru cevap: E 45. Aşağıdaki organellerin hangisinin biyokimyasal markerı 5’ Nükleotidaz enzimidir? A) Peroksizom C) Hücre zarı



B) D) E) Proteozom



Ribozom Mitokondri



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



14



“Organellerin Biyokimyasal Markerieri ve Temel Fonksiyonları” başlıklı tabloya bakınız.



48. Çok uzun zincirli yağ asitlerinin oksidasyonu ve aminoasitlerin yıkımından sorumlu organel aşağıdakilerden hangisidir?



Doğru cevap: C A) Mitokondri 46. Özgül işaretleyici enzimi aşağıdakilerden hangisidir?



olmayan



C)



organel



B) Ribozom



Lizozom



D) Peroksizom E) Sitozol



Doğru cevap: D



A) Lizozom B) Granüllü endoplazma reticulum C) Mitokondriyon



49. Mitokondri gibi oksijeni kullandığı halde ATP üretmeyen organel aşağıdakilerden hangisidir?



D) Golgi birleşiği



A) Mitokondri C) Lizozom



E) Hücre iskeleti ‘‘Organellerin Biyokimyasal Markerieri ve Temel Fonksiyonları” başlıklı tabloya bakınız.



B) Ribozom D) Peroksizom



E) Granüllü endoplazmik retikulum Doğru cevap: D



Doğru cevap: E 47. Laktat dehidrogenaz aşağıdaki hücre bileşenlerinden hangisine özgü bir enzimdir?



içi



50. H20 2’yi etkisizleştirerek su ve serbest oksijen radikali oluşturan enzim hangi organelde bulunmaktadır?



A) Sitozol



A) Mitokondri



B) Granüllü endoplazma reticulum



B) Ribozom



C) Golgi birleşiği D) Mitokondriyon E) Peroksizom



C) Lizozom D) Peroksizom E) Granüllü endoplazmik retikulum



“Organellerin Biyokimyasal Markerieri ve Temel Fonksiyonları" başlıklı tabloya bakınız.



Doğru cevap: D



Doğru cevap: A [



Tablo: Organellerin Biyokimyasal Markerieri ve Temel Fonksiyonları Organel



Biyokimyasal marker



Temel fonksiyon



Çekirdek



DNA



DNA’dan RNA sentezi (transkripsiyon)



Mitokondri



Glutamat dehidrogenaz



Sitrik asit siklusu, oksidatif fosforilasyon



Ribozom



Yüksek ribozomat RNA içeriği



Hücre içinde kullanılacak yapısal protein sentezi (glikoliz enzimleri, sitoplazmik veya membran proteinleri gibi)



Granüllü Endoplazmik Retikulum



Glukoz-6-fosfataz



Hücre dışına verilecek ya da lizozomal enzimlerin sentezi Lipid, kolesterol, steroid hormon sentezi,



Düz Endoplazmik Retikulum



Glukoz-6-fosfataz



(Sitokrom P450) oksidasyonu, Ca ve karbonhidrat metabolizması, Ksenobiotiklerin depolanması



Lizozom Hücre zarı Golgi bileşiği



Asit hidrolazlar(Ör: Asit fosfataz) NA-K-ATPaz, 5’ Nükleotidaz Glikozil transferaz



Asit hidrolazlarla pek çok makromolekülün yıkımı, hücre içi sindirim



Hücre içi ve dışına doğru moleküllerin taşınması, Hücre adezyonu, sinyal iletimi, zar potansiyeli oluşturma Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat eklenmesi, Lizozom



oluşumu, hücre içi zar trafiği



Katalaz,



Uzun zincirli yağ asitlerinin oksidasyonu ve amino asitlerin



Ürik asit oksidaz



yıkımı



Hücre iskeleti



Özgül işaretleyici enzimi yok



Mikrofilaman, mikrotübül, ara filaman, hareket ve yapısal destek



Sitozol



Laktat dehidrogenaz



Glikoz, yağ asit sentezi



Peroksizom



51. Aşağıdaki organellerden hangisi düz endoplazmik retikulumun tomurcuklanması veya bölünmesi ile oluşur? A) Proteozom C) Peroksizom



İnsüline duyarlaştıran bir ilaç olan troglitazon, PPARy’ya bağlanır ve insüline duyarlılığını artırır. PPARy’nın etkinleştirilmesi, hücrelerin adipositlere farklılaşmasına neden olur.



B) Ribozom



PPARÖ geninin mutasyonları, insüline direnci arttırır ve diabetes mellitus ile hipertansiyona neden olur.



D) Mitokondri E) Golgi cismi



PEROKSİZOM •



Böbrek ve karaciğer hücrelerinde bol bulunurlar.







Peroksizomlar, mitokondri gibi oksijen kullanırlar, ancak ATP sentezi yapmazlar.







Lizozomlara fiziksel açıdan benzerler, iki önemli farkları vardır: Golgi apareyi tarafından değil, kendilerini çoğaltarak (self-replication) ya da düz endoplazmik retikulumun tomurcuklanması veya bölünmesiyle oluşurlar. Hidrolazlardan çok, oksidaz enzimleri içerirler.







Peroksizomal enzimler sitoplazmadaki serbest ribozomlar tarafından sentezlenir.







Uzun zincirli yağ asidleri mitokondri iç zarından geçemezler. Peroksizomlar, 18 karbondan uzun zincirli yağ asitlerini okside edip daha küçük parçalara ayırır.



Doğru cevap: C 52. Aşağıdakiierden hangisinin biyokimyasal marker olarak kullanılan özgül işaretleyici enzimi yoktur?



Peroksizomun esas görevi, spesifik organik substratları okside etmektir



A) Granüllü endoplazmik retikulum B) Ribozom C) Hücre zarı



(2H20 2—> 2H20 + 0 2). •



Biyokimyasal markeri katalazdır.



D) Hücre iskeleti







Peroksizom ayrıca, ilaçların ve bazı toksik maddelerin, karaciğer ve böbrekte yıkımından da sorumludur. Etil alkol kullanan kişilerde alınan alkolün yarısı asetaldehite peroksizomlarda çevrilir.



E) Düz endoplazmik retikulum



• •



Safra asitlerinin safra tuzlarına dönüştüğü yerdir. Peroksizomlarda katalazdan başka, D ve L aminoasit oksidaz, hidroksiasit oksidaz, ürat oksidaz gibi enzimler de bulunur.







Proteinler, şaperon proteinler (peroksin) adını alan özgün sinyal zincirleriyle peroksizomlara yönlendirilirler.







Peroksizom zar taşıyıcısını kodlayan genlerden bir tanesindeki bir mutasyon, çocukluk X’e bağlı adrenolökodistrofi’ye neden olur. Bu hastalıkta, çok uzun zincirli yağ asitlerinin poksidasyonu kusurludur. Peroksizom zarından taşınmada çok daha ciddi bir kusur yapan otozomal bir mutasyon, bebeklikte öldürücü olan Zellvveger sendromuna neden olur.







Peroksizomların sayısı, peroksizom çoğaltıcıları tarafından arttırılır. Bunlar, çekirdekteki, peroksizom çoğalmasını etkinleştiren reseptörler (PPAR’lar) üzerine etki yapar.



Hücre iskeletinin özgül işaretleyici enzimi yoktur. “Organellerin Biyokimyasal Markerleri Fonksiyonları" başlıklı tabloya bakınız.



Üç farklı gen tarafından kodlanan üç izoform vardır. Bunlar: PPARa, PPARy ve PPARö’dır.



ve



Temel



Doğru cevap: D 53. İmmotil silia sendromu aşağıdaki organellerden hangisine ait bir hastalıktır? A) Mitokondri B) Mikrotübül C) Lizozom D) Golgi E) Endoplazmik retikulum "Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar" başlıklı tabloya bakınız. Doğru cevap: B 54. Aşağıdakiierden deâildir?



hangisi



bir



mikrofilaman



A) Gelsolin



B) Fimbrilin



C) Vimentin



D) Alfa-aktinin E) Formin



Doğru cevap: C 55. Aşağıdakiierden hangisi bir mikrofilamandır? A) Desmin



Bu reseptörler, steroid hormon reseptörlerini da kapsayan, hormona duyarlı çekirdek transkripsiyon faktörü üst ailesinin üyeleridir. •







B) Keratin D) Alfa-aktinin



C) Vimentin



E) Glial fibriler asidik protein MİKROFİLAMANLAR •



Yaklaşık 7 nm çapında ve birkaç mikrometre uzunluğunda, aktin filamanları içeren esnek yapılardır.



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



15



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



16



Tablo: Organellerin Biyokimyasal Markerleri ve Temel Fonksiyonları Organel



Temel fonksiyon



Biyokimyasal marker



Çekirdek



DNA



DNA’dan RNA sentezi (transkripsiyon)



Mitokondri



Glutamat dehidrogenaz



Sitrik asit siklusu, oksidatif fosforilasyon



Yüksek ribozomal



Hücre içinde kullanılacak yapısal protein sentezi



RNA içeriği



(glikoliz enzimleri, sitoplazmik veya membran proteinleri gibi)



Ribozom Granüllü Endoplazmik Retikulum



Hücre dışına verilecek ya da



Glukoz-6-fosfataz



lizozomal enzimlerin sentezi Lipid, kolesterol, steroid hormon sentezi,



Düz Endoplazmik Retikulum Lizozom Hücre zarı Golgi bileşiği Peroksizom Hücre iskeleti Sitozol



(Sitokrom P450) oksidasyonu,



Glukoz-6-fosfataz



Ca ve karbonhidrat metabolizması, Ksenobiotiklerin depolanması



Asit hidrolazlar



Asit hidrolazlarla pek çok makromolekülün yıkımı,



(Ör: Asit fosfataz)



hücre içi sindirim



NA-K-ATPaz,



Hücre içi ve dışına doğru moleküllerin taşınması,



5’ Nükleotidaz



Hücre adezyonu, sinyal iletimi, zar potansiyeli oluşturma



Glikozit transferaz



Proteinlere karbohidrat, sülfat, fosfat eklenmesi,



Lizozom oluşumu, hücre içi zar trafiği



Katalaz,



Uzun zincirli yağ asitlerinin oksidasyonu ve



Ürik asit oksidaz



amino asitlerin yıkımı



Özgül işaretleyici



Mikrofilaman, mikrotübül, ara filaman,



enzimi yok



hareket ve yapısal destek



Laktat dehidrogenaz



Glikoz, yağ asit sentezi



Tablo: Hücre bileşenlerindeki değişikliklere bağlı bazı hastalıklar Klinik Belirti



Etkilenen Hücre



Hastalık



Moleküler Defekt



Morfolojik Değişiklik



Mitokondri



Mitokondriyal sitopati



Oksidatif fosforilasyonda defekt



Kas mitokondrilerinin büyüklük ve sayısında artış



Hareketsiz titrek tüy sendromu



Sil ve flagellumda dinein bulunmayışı



Çift mikrotübüllerde kolların yokluğu



Fare (Acomys) diyabeti



Pankreas R hücrelerinde tübülin azalması



R-hücrelerinde mikrotübül azalması



Kan şekerinin artması



Metakromatik lökodistrofi



Lizozomal sülfataz yokluğu



Dokuda lip it birikimi (serebrosit)



Motor ve mental bozulma



Lizozomal



Dokuda dermatan sülfat birikimi



Büyüme ve mental gerilik



Birçok hücrede inklizyon partiküllerinin depolanması



Fizikomotor gerilik, kemik anormallikleri



Hipertiroidi olmadığı halde yüksek bazal metabolizma Erkek sterilitesi ve



Mikrotübül



Lizozom Hürler hastalığı



Golgi kompleksi



l-hücresi hastalığı



a-L-iduronidaz yokluğu Fosfotransferaz yetmezliği



kronik solunum yolu enfeksiyonuyla birlikte hareketsiz sil ve flagellum (diyabet)







Aktin monomerleri (G-aktin), uç uca bağlanarak aktin filamanlarını (F-aktin) oluştururlar.







Çoğu hücrede sürekli olarak polimerizasyondepolimerizasyon geçirirler.







Aktin, hücre iskeletine desteklik sağlayan motor proteindir.







Mikrofilamanların diğer örnekleri miyozin, a-aktinin, spektrin, fimbrin, filamin, gelsolin, profilin, kofilin ve talindir.



Kas Kasılması: • Kas hücresinde bulunan aktin, miyozin ile etkileşerek kas kasılması gerçekleşir.



58. Aşağıdakilerden hangisi epitel hücrelerindeki ara filamandır? A)



Desmin



B) Vimentin



C)



a-aktinin



D) Miyozin E) Sitokeratin



Doğru cevap: E 59. İskelet ve düz kas hücrelerinde bulunan ara filaman aşağıdakilerden hangisidir? A)



Desmin



B)Tonofilaman



C)



Vimentin



D)Nörofilaman E) Lamin



Hücre korteksi: •







Mikrofilamanlar çeşitli hücrelerde plazma membranı altında yoğunlaşarak hücre korteksi denilen ince bir kılıf oluştururlar (endositoz, ekzositoz, hücre hareketi ile ilgili yapı). Sitoplazm ik bileşenlerin hareket ve kayganlaştırılmasını mikrofilamanlar sağlarlar.



Doğru cevap: A 60. Fibroblast hücresinde bulunan aşağıdakilerden hangisidir? A) C)



E) Lamin







Mikrofilamantlarin kasılması mitotik hücrelerin bölünmesine yol açan filament halkasını oluşturur.



Doğru cevap: A







Miyozinle birlikte mitozda ortadan büzülmeye neden olarak yarıklanmayı başlatırlar.



61. Keratinosit hücresinde bulunan aşağıdakilerden hangisidir?



Farklı aktiviteli aktin bağlayıcı proteinler vardır: • Molekül ve vezikülleri mikrofilamentler boyunca taşıyan miyozinler gibi aktin motor proteinleri,



A)



Desmin



C)



Vimentin



filaman



D) Nörofilaman E) Lamin



Serbest ucu ve stabilize mikrofilamentleri bağlayan tropomiyozin gibi aktin-capping proteinler,



Doğru cevap: A







Mikrofilamentleri kısa parçalara ayıran gelsolin gibi proteinler,



62. Hücre çekirdeğinde bulunan aşağıdakilerden hangisidir?







Mikrofilamentleri çapraz bağlayan fimbrin, villin, ve a-aktinin gibi aktin sarmalayan proteinler, Mikrofilament boyunca dal noktaları üreten formin gibi aktin dallandıran proteinler.



ara



B) Tonofilaman











filaman



B) Tonofilaman D) Nörofilaman



Desmin Vimentin



Mitoz bölünme:



ara



ara



filaman



A)



Desmin



B) Tonofilaman



C)



Vimentin



D) Nörofilaman E) Lamin



Doğru cevap: D



Doğru cevap: E



56. Nöronlarda bulunan ara (intermediate) filaman aşağıdakilerden hangisidir?



63. Aşağıdakilerden hangisi bir ara filamandır?



A) Desmin



B) Tonofilament



C) Vimentin



A) C)



Spektrin Miyozin E) Gelsolin



D) Nörofilaman E) Lamin



B) Aktin D) Nörofilaman



Doğru cevap: D



Doğru cevap: D 57. Mezenkimal hücrelerde bulunan ara (intermediate) filaman aşağıdakilerden hangisidir? A) Desmin C) Vimentin



B) Keratin D) Nörofilaman E) Lamin



Doğru cevap: C



64. Aşağıdakilerden hangisi kas tümörlerinde belirteç olarak kullanılabilir? A)



Desmin



C)



Vimentin



B) Keratin D) Nörofilaman E) Lamin



Doğru cevap: A



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



17



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



18



65.



Aşağıdakilerden hangisi epiteliyal belirteç olarak kullanılabilir? A)



Desmin



C)



Vimentin



tümörlerde



67.



İmmotil silia organellerinden bağlıdır?



B) Keratin D) Nörofilaman



sendromu aşağıdaki hücre hangisinin bozukluğuna



A) Proteozom



B) Golgi kompleksi D) Lizozom E) Mitokondri



C) Mikrotübül



E) Lamin Doğru cevap: B 66.



Aşağıdakilerden hangisi mezenkimal tümörlerde belirteç olarak kullanılabilir?



Mikrotübüllerde dinein kollarının genetik olarak eksik ol ması durumunda Kartagener sendromu (hareketsiz silya sendromu, immotil silya sendromu) oluşur.



A)



Mikrotübüller



Desmin



B) Keratin



C) Vimentin



D)



Nörofilaman



E) Lamin 1



Ara filamanlar Filaman tipi



Hücre tipi



Keratinize ve nonkeratinize epitel,



Keratin (Sitokeratin)



Örnekler



Epitel



• •



Hücre hareketi (kemotaksis),







Fagositoz,







Mitoz bölünme,







Lizozom gibi organellerin intrasitoplazmik hareketi,







Salgı granüllerinin transportu gibi hücresel faaliyetlerde rol alır.



Epitel kökenli tüm örler (skuamöz karsinom, adenokarsinom) Fibroblastlar, kondroblastlar.



Vimentin



Desmin



Mezenkim hücreleri



Kas



Makrofajlar, endotel, damar düz kas hücreleri, Mezenşimal tümörler (fibrosarkom, liposarkom, angiosarkom, kondrosarkom, osteosarkom) Çizgili ve düz kas (damar düz kası hariç), nonvasküler düz kas, Kas tüm örleri (rabdomyosarkom) Astrositler, oligodendroglia, mikroglia,



Glial fibriller asidik proteinler



Glial hücreler



(GFAP)



Schwann hücresi, ependimal hücre ve pitüisit. Glia hücrelerinden 1köken alan tüm örler



Nörofilamanlar



Nöronlar



Lamin (A-B-C)



Çekirdek



Sinir hücresi gövdesi ve uzantıları Çekirdek zarının iç yaprağında tüm hücrelerde bulunur Nükleer zarfta yapısal bir çerçeve oluştururlar.



Hücre iskeletinin oluşumu ile hücre bütünlüğünün korunması,







o



nöronda aksoplazmik taşıma,



o



melanositlerde melanin taşınması,



o



mitoz mekiği ile kromozom taşınması,



o



hücre kompartmanları arasında vezikül hareketi.



Moleküler motor proteinler; Proteinler, organeller ve diğer hücre parçalarını m ikrotübüller ve mikrofilamanlar üzerinden hücrenin her tarafına taşıyan ATPaz özelliğinde yapılardır.



Yapısında mikrotübülüs bulunan hücre elemanları 1. Sentrioller 2. Bazal cisimler 3. Siller (titrek tüyler) 4. Flagellum 5. Mitoz mekiği Doğru cevap: C 68. Anterograd taşımadan sorumlu motor protein aşağıdakilerden hangisidir? A)



Dinein



C)



Aksonem



B) Kinezin D) Desmin E)



Ubiquitin



Doğru cevap: B 69. Retrograd taşımadan sorumlu aşağıdakilerden hangisidir? A)



Dinein



C)



Aksonem



B) Kinezin D) Desmin E) Ubiguitin



Doğru cevap: C



motor protein







Moleküler motor proteinler; Proteinler, organeller ve diğer hücre parçalarını m ikrotübüller ve mikrofilamanlar üzerinden hücrenin her tarafına taşıyan ATPaz özelliğinde yapılardır.



72.



Epididimiste görülen hücre aşağıdakilerden hangisidir?



1. Mikrotübüle-dayalı Moleküler motorlar:



uzantısı



A) Mikrovillus



B) Stereosilya



C) Aksonem



D) Titrek tüy E) Flagellum







Mitoz - mayoz bölünme ve aksonal iletide rol alırlar.



Doğru cevap: B







Kinezinler: İleriye yönelik (anterograd) taşımada görevlidir.



73.







Dineinler: Geriye yönelik (retrograd) taşımada görevlidir.



Hareket etmeyen ve hücre yüzeyinde dallanma özelliği gösteren yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Mikrovillus B) Stereosilya



2. Aktine-dayalı Moleküler motorlar: Miyozinler •



yüzey



C) Aksonem D) Titrek tüy



Kas kasılması ve hücre göçü gibi işlevlerde rol alırlar.



Doğru cevap: A



E) Flagellum STEREOSİLYA



70. Fırçamsı kenar görüntüsünü aşağıdakilerden hangisidir? A) Mikrovillus C) Aksonem



oluşturan



yapı



B) Kinezin D) Mikrofilaman E) Arafilaman



Doğru cevap: A 71. Absorbsiyon yapan hücrelerin apikal kısmında gözlenen yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Mikrovillus



B) Kinezin



C) Aksonem



D) Mikrofilaman E) Arafilaman







Epididimis, duktus deferens hücrelerinin uzun ve yana çıkıntı veren hareketsiz uzantılarıdır.







Esasen uzun ve dallanmış mikrovilluslardır.







Bunlar gerçek silya ile karıştırılmamalıdır.







Görevi, mikrovillus gibi emilim yüzeyini artırmaktır.







iç kulaktaki tüy hücrelerinin uzantılarından sayıca çok olanlarına da stereosilya adı verilirken, başta tek olarak bulunana kinosilyum denir.



Doğru cevap: B 74. Aşağıdakilerden hangisi hücre bölünmesinde kromozomların kutuplara çakiimesinde rol oynayan silindir biçimli organellerdir?



MİKROVİLLUS •



Hücrenin sitoplazma uzantıları olup, plazma membranıyla örtülüdürler.







Hücrenin apikal yüzey alanını artırırlar, böylece emilim yüzey alanı genişler.







Mikrovilluslar iç kısımlarında 20-30 kadar aktin içeren mikrofılament grubuna sahiptir.







Bu mikrofilamentler çeşitli proteinlerin oluşturduğu yan bağlantılarla birbirlerine ve onları çevreleyen plazma membranına tutunurlar.







Mikrovilluslar içerisinde villin adı verilen ve aktin moleküllerini birbirlerine bağlayan proteinler vardır.







İnce bağırsağı döşeyen epitel ve böbrek proksimal tübül hücreleri gibi emilim yapan hücrelerde, düzgün olarak sıralanmış yüzlerce mikrovillus bulunur.







Mikrovillusu çevreleyen filamentöz kılıf, glikokaliks ve glikoproteinler içerdiğinden PAS pozitiftir.







M ikrovilluslar ve glikokaliks kompleksi ışık mikroskobunda kolayca görülür ve fırçamsı kenar olarak isimlendirilirler.



A) Lamin



B) Aktin



C) Mikrotubül



D) Şaperon E) Sentriyol



SENTRİYOLLER •



Hücre bölünmesinde kromozomların kutuplara çekilmesinde rol oynayan silindir biçimli organellerdir.







Bir çift sentriyol bir araya gelir, etrafları granüle bir madde ile sarılır, sentrozomlar oluşur.







Mitozun metafaz safhasında iğ iplikçiklerini (mitoz mekiği) oluştururlar.







Duvarını 9 adet 3’lü yapıda mikrotübül oluşturur.



Doğru cevap: E 75. Silyanın yapısında periferdeki mikrotübül çiftlerini birbirine bağlayan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Laminler



B) Işınsal uzantı



C) Neksin



Doğru cevap: A



D) Şaperon E) Sentriyol



Doğru cevap: C



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



19



HÜCRE HİSTOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ



20



Difüzyon hızını etkileyen faktörler:



76. Silyanm yapısında mikrotübüller ortadaki kılıfa aşağıdakilerden hangisi ile bağlanırlar? A) Lamilinler C) Neksin







Membranın iki tarafı arasındaki konsantrasyon farkı ne kadar büyükse, difüzyon hızı o kadar artar.







Membranın yüzey alanı büyüdükçe difüzyon hızı artar.



B) Işınsal uzantı D) Şaperonlar E) Sentriyoller



SİLYALAR











Gövde ve bazal cisim cikten meydana gelen hareketli hücre uzantılarıdır.



Egzersizde, pulmoner kapillerler açılır ve difüzyon alanı artar.











Uzantıların içindeki mikrotübül çatısı aksonem olarak adlandırılır.



Membranda çözünebilme yeteneği fazla olan moleküller daha hızlı difüzyona uğrarlar.











Aksonem, merkezde iki tek, periferde 9 çift (9+2) mikrotübülden oluşur.



Karbondioksit, oksijenden 20 kat daha hızlı difuze olur.











9+2 mikrotübül çatısına aksonem denmesinin sebebi, sinir aksonu içinde de aynı yapının bulunmasıdır.



Membran ne kadar kalınsa, difüzyon yolu o kadar uzundur ve difüzyon hızı yavaştır.











Ortadaki ikili yapı merkezi kılıfla kaplıdır.



Akciğer fibrozisinde solunum membranı kalınlaşır ve difüzyon yavaşlar.







Periferdeki çiftler, birbirine neksin protein köprüleriyle bağlanırken, ortadaki kılıfa da ışınsal uzantılarla bağlanırlar.







Difüzyona uğrayan maddenin molekül ağırlığı ne kadar az ise, madde o kadar hızlı difüze olur.







Oksijen ve karbondioksitin taşınması basit difüzyonla gerçekleşir.



“Silya ve sentriyo! moleküler yapısı” başlıklı şekile bakınız.



Doğru cevap: D 78. Aşağıdakilerden hangisi sitoplazmik kalsiyum artışı ile tetiklenir?



Doğru cevap: B 77. Aşağıdakilerden arttırmaz?



hangisi



difüzyon



hızını



A) Pinositoz



A) Membranın iki tarafındaki konsantrasyon farkının fazla olması



EKZOSİTOZ



B) Membran yüzey alanının geniş olması C) Maddenin membranda çözünebilirliği D) Maddenin molekül ağırlığının büyük olması E) Membranın ince olması







Ekzositozda bir sitoplazm ik vezikül plazma membranıyla birleşir ve içerik dışarı boşaltılır.







Ekzositoz hücrede sitozolik kalsiyumun geçici artışı ile tetiklenir.



M KROTÜBÜL a Tubulin fi Tubulin



0< ?



prohormon —►kalsitonin







Sekresyon veziküllerinde depolanır.







Yarı ömrü 10 dakikadır.



B) Na kanalı D) Ryanodin kanalı







Glukoz pankreasın beta hücresine GLUT-2 ile alınır.







Hücrede glukoz konsantrasyonu artınca ATP üretimi artar ve K kanalları kapanır.







Depolarizasyon oluşur ve voltaj kapılı kanallardan hücre içine Ca girerek insülin salınımını başlatır.







Sülfonilüre grubu antidiyabetikler, beta hücresindeki ATP bağımlı potasyum kanalını kapatarak insülin salınımını artırırlar.



fruktozun emiliminde görevlidir. Fruktozemilimi.Na+veyaglukozvegalaktoztaşınmasından bağımsızdır. Barsak lümeninden enterositlere, GLUT 5 ile, enterositlerden interstisyuma ise, GLUT 2 ile taşınır. Fruktozun bir kısmı, mukoza hücrelerinde glukoza çevrilir. Doğru cevap: E 98. Glukoz-6-fosfat taşınmasından sorumlu taşıyıcı GLUT aşağıdakilerden hangisidir?



Doğru cevap: A 94. Merkezi sinir sistemi ve eritrositlerde bulunan glikoz taşıyıcı protein aşağıdakilerden hangisidir? A) GLUT-1



B) GLUT-2



C) GLUT-3



D) GLUT-4 E) GLUT-5



Doğru cevap: A



A) GLUT-1 C) GLUT-4



B) GLUT-3 D) GLUT-5 E) GLUT-7



GLUT-1: Merkezi sinir sistemi ve eritrositlerde bulunur. (Bazal glukoz taşınması) GLUT-3: Visseral organlarda (beyin, plasenta, böbrek, diğer organlar) bulunur. (Bazal glukoz taşınması) GLUT-4: Periferik dokularda (kalp, iskelet kası, yağ dokusu) bulunur, (insülinle uyarılmış glukoz taşınması)



95. Beyinde bulunan ve glikoz taşınmasını sağlayan taşıyıcı protein aşağıdakilerden hangisidir? A) GLUT-1



B) GLUT-2



C) GLUT-3



D) GLUT-4 E) GLUT-5



GLUT-5: Gastrointestinal sistemde (jejunumda) fruktozun emiliminde görevlidir. GLUT-7: Endoplazmik retikulumda Glukoz 6-fosfat taşınması. (KC, diğer dokular) Doğru cevap: E



Doğru cevap: C 96. Periferik dokularda insülin bağımlı glikozu hücre içine alan taşıyıcı protein aşağıdakilerden hangisidir? A) GLUT-1



B) GLUT-2



C) GLUT-3



D) GLUT-4 E) GLUT-5



99. Aşağıda bazı hücre ve yapılar verilmiştir. Buna göre glikoz girişi için insüline ihtiyaç duymayan hangileridir? I. Kalp II. İskelet kası III. Yağ dokusu IV. Eritrosit V. Beyin hücreleri



Doğru cevap: D 97. Gastrointestinal sistemde fruktozun emiliminde görevli taşıyıcı protein aşağıdakilerden hangisidir? A) GLUT-1



B) GLUT-2



C) GLUT-3



D) GLUT-4 E) GLUT-5



GLUT-1: Merkezi sinir sistemi ve eritrositlerde bulunur. (Bazal glukoz taşınması) GLUT-2: Adacık p hücreleri, karaciğer, intestinal ve renal epitelial hücreler GLUT-3: Visseral organlarda (beyin, plasenta, böbrek, diğer organlar) bulunur. (Bazal glukoz taşınması) GLUT-4: Periferik dokularda (kalp, iskelet kası, yağ dokusu) bulunur. (İnsülinle uyarılmış glukoz taşınması) GLUT-5: Gastrointestinal sistemde (jejunumda)



A) I ve II



B) II ve IV



C) III ve IV



D) III ve V E) IV ve V



Beyin hücreleri ve eritrosit içine glukoz girişi için insüline ihtiyaç yoktur. Bunların dışındaki her yerde ihtiyaç vardır. Periferik dokularda (kalp, iskelet kası, yağ dokusu) glikoz girişi için GLUT-4 taşıyıcısı bulunur. (İnsülinle uyarılmış glukoz taşınması) Doğru cevap: E 100-Fruktozu enterositten interstisyuma taşıyan taşıyıcı protein aşağıdakilerden hangisidir? A) GLUT-1 B) GLUT-2 C) GLUT-3 D) GLUT-4 E) GLUT-5



146



5. Protein yıkımını azaltır.



ENDOKRİN SİSTEM



GLUT-1: Merkezi sinir sistemi ve eritrositlerde bulunur. (Bazal glukoz taşınması)



6. Glukoneojenik amino asit serbestlenmesini azaltır.



GLUT-2: Adacık 3 hücreleri, karaciğer, intestinal ve renal epitelial hücreler



7. Keton alimim artırır. 8. K+alimim artırır.



GLUT-3: Visseral organlarda (beyin, plasenta, böbrek, diğer organlar) bulunur. (Bazal glukoz taşınması)



Doğru cevap: C



GLUT-4: Periferik dokularda (kalp, iskelet kası, yağ dokusu) bulunur, (insülinle uyarılmış glukoz taşınması)



103. İnsülinin yağ dokusu üzerindeki etkilerinden olmayan aşağıdakiierden hangisidir? A) Yağ asiti sentezini artırır.



GLUT-5: Gastrointestinal sistemde (jejunumda) fruktozun emiliminde görevlidir.



B) Trigliserit yıkımını azaltır. C) Lipoprotein lipazı aktive eder.



Fruktoz em ilim i, Na+ veya glukoz ve galaktoz taşınmasından bağımsızdır. Barsak lümeninden enterositlere, GLUT 5 ile, enterositlerden interstisyuma ise, GLUT 2 ile taşınır. Fruktozun bir kısmı, mukoza hücrelerinde glukoza çevrilir. Doğru cevap: B



A) Mangan



B) Krom D) Bakır E) Magnezyum



İnsülin’in etki mekanizması •



E) K alimim azaltır. İnsülinin yağ dokusuna etkileri 1. Glukoz girişini artırır. 2. Yağ asiti sentezini artırır.



101. “İnsülin tolerans faktör” olarak da bilinen mineral aşağıdakiierden hangisidir?



C) Çinko



D) Hormona duyarlı lipazı inhibe eder.



İnsülin reseptörü 2 alfa ve 2 beta alt üniteden oluşan bir tetramerdir.







insülin alfa alt birimine bağlanır.







Beta alt birim ise tirozin kinaz aktivitesine sahiptir.







İnsülin reseptörüne bağlanınca reseptör önce kendini fosforiller, daha sonra hücre içi proteinleri fosforiller veya defosforiller.







İnsülinin reseptör düzeyindeki etkisi için krom gereklidir.







Bu nedenle kroma, insülin tolerans faktör de denir.



3. Gliserol fosfat sentezini artırır. 4. Trigliserit yıkımını azaltır. 5. Lipoprotein lipazı aktive eder. 6. Hormona duyarlı lipazı inhibe eder. 7. K* alimim artırır. Doğru cevap: E 104. İnsülin ile doğrudur?



ilgili



aşağıdakiierden



hangisi



A) Reseptörleri bir alfa ve bir beta alt üniteden oluşur. B) İnsülin beta alt birimine bağlanır C) Beta alt birim treonin kinaz aktivitesine sahiptir D) İnsülinin reseptör düzeyindeki etkisi için klor gereklidir E) Klora, insülin tolerans faktör de denir. İnsülin’in etki mekanizması



Doğru cevap: B







İnsülin reseptörü 2 alfa ve 2 beta alt üniteden oluşan bir tetramerdir.



102. İnsülinin kas dokusu üzerindeki etkilerinden olmayan aşağıdakiierden hangisidir?







İnsülin alfa alt birimine bağlanır.







Beta alt birim ise tirozin kinaz aktivitesine sahiptir.







insülin reseptörüne bağlanınca reseptör önce kendini fosforiller, daha sonra hücre içi proteinleri fosforiller veya defosforiller.







İnsülinin reseptör düzeyindeki etkisi için krom gereklidir.







Bu nedenle kroma, insülin tolerans faktör de denir.



A) Glikoz girişini artırır B) Amino asit alimim artırır. C) Protein yıkımını arttırır. D) Keton alimim artırır. E) K alimim artırır. İnsülinin kas dokusuna etkileri 1. Glukoz girişini artırır. 2. Glikojen sentezini artırır. 3. Amino asit alimim artırır. 4. Ribozomlarda protein sentezini artırır.



Doğru cevap: C



A) C)



Alfa hücresi Delta hücresi



Gecelik veya daha uzun süreli bir açlıkta yükselen glukagon düzeyi hipoglisemiyi önler.



B) Beta hücresi D) F hücresi



Proteinli diyetten gelen amino asitler hem glukagon, hem insülin salgısını artırır.



E) L hücresi



Proteinli bir yemekten sonra insülinin neden olacağı hipoglisemi, glukagon tarafından önlenir.



Pankreasın Langerhans adacıkları tarafından hormon etkili en az 4 peptid salgılanır.



Yüksek epinefrin (P adrenerjik etki ile) düzeyleri de glukagon salınımını uyarır.



1. insülin (P) % 65 2. Glukagon (a) % 20



Doğru cevap: E



3. Somatostatin (D) % 10 4. Pankreatik polipeptid (F) % 5



108. Glukagon doğrudur?



SOMATOSTATİN •



Somatostatin delta hücrelerinde bulunur.







Kan glukozunda artış,







Amino asitlerde artış,







Yağ asitlerinde artış ve







Gıda alınmasına cevap olarak üst gastrointestinal kanaldan salgılanan hormonların birçoğunun konsantrasyonlarında artış sayılabilir.



ile



ilgili



aşağıdakilerden



hangisi



A) En zayıf glukoneogenik hormondur. B) Hepatik lipolizi azaltır. C) Adipoz dokudaki lipolitik etkisi minimaldir D) Plazma amino asit düzeyini arttır.



Besin alınımıyla ilişkili faktörler somatostatin sekresyonunu uyarır: Somatostatin aşağıda sıralanan çok sayıda inhibitör etkiler gösterir: 1. Langerhans adacıklarına lokal(parakrin) etki ile hem insülin hem de glukagon sekresyonunu baskılar. 2. Somatostatin mide, duodenum ve safra kesesinin motilitesini azaltır.



E) Yüksek konsantrasyonda kalbin kasılma gücünü azaltır.



GLUKAGON •



Lineer bir polipeptid olan glukagon alfa hücreleri tarafından üretilir.







Enerji depolarını mobilize serbestleştirici hormondur.



eden,



enerji



Glukagon Sentezi •



Preproglukagon (179 aa), glukagon ve majör proglukagon fragmanına (MPGF) dönüştürülür.







Gastrointestinal L hücrelerinden salman glisentin, glukagona yapısal olarak en fazla benzeyen GİS hormonudur.



3. Somatostatin gastrointestinal kanalda hem sekresyon hem de emilimi azaltır.



Etkileri L hücrelerinden glisentin salınır. Glisentin, glukagona yapısal olarak en fazla benzeyen GİS hormonudur. Doğru cevap: C 106.



En aüclü glukoneogenik hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) C)



İnsülin Oksitosin



B) Glukagon D) Kortizol E) Somatostatin



Glukagon salgısını düzenleyen en önemli faktör aşağıdakilerden hangisidir? A)



Epinefrin



C)



Enfeksiyon



B) Stres D) Hiperglisemi E) Hipoglisemi



Glukagon salgının düzenlenmesi •



Esas hedefi karaciğerdir.







Adipoz dokuya da etki eder.







En güçlü glukoneogenik hormondur.







Ayrıca glikojenolizi de uyarır.



Lipid metabolizmasına olan etkisi: •



Hepatik lipolizi, yağ asidi oksidasyonunu ve asetil KoA’dan keton oluşumunu artırır.







Adipoz dokudaki lipolitik etkisi minimaldir.



Protein katabolizmasına olan etkisi:



Doğru cevap: B 107.







Alfa hücreleri hipoglisemiye duyarlıdır.







Karaciğerin amino asit alimim artırır, glukoneogenez için substrat sağlar.







Plazma amino asit düzeyini düşürür.



Yüksek konsantrasyonda glukagon: •



Kalbin kasılma gücünü artırır.







Safra salgılanmasını şiddetlendirir.







Mide asit salgılanmasını inhibe eder.



ENDOKRİN SİSTEM



En önemli faktör düşük kan glukozudur.



105. Somatostatin hormonunun sentezlendiği hücre aşağıdakilerden hangisidir?



148



Salgının düzenlenmesi



Tiroksin (T4)



Alfa hücreleri hipoglisemiye duyarlıdır.







Kalsitonin







En önemli faktör düşük kan glukozudur.







Hücrelerin metabolik hızını artıran hormonlardır.







Gecelik veya daha uzun süreli bir açlıkta yükselen glukagon düzeyi hipoglisemiyi önler.







Normal büyüme ve gelişme için gerekli fakat yaşamı sürdürmek için zorunlu değildirler.







Proteinli diyetten gelen amino asitler hem glukagon, hem insülin salgısını artırır.







Folliküler hücrelerde sentezlenen hormonlar tiroglobulin halinde kolloidde biriktirilirler.







Proteinli bir yemekten sonra insülinin neden olacağı hipoglisemi, glukagon tarafından önlenir.







Hücreler TSH ile uyarılınca kolloid endositozla hücreye alınır.







Yüksek epinefrin (p adrenerjik etki ile) düzeyleri de glukagon salınımını uyarır.







Hormonlar bazal yüzeye yakın bulunan pencereli kapillerlere geçerek kana ulaşır.







Tiroid hormonları çok miktarda iyot içerir ve bunun kaynağı diyettir.







Sentezin bir bölümü hücre içinde bir kısmı ise ekstraselüler alanda gerçekleşir.







Yapılan hormon follikül lümeninde kolloid içinde saklanır. Bez uyarılınca salgı oluşur.







Tiroid hormonları tirozinden sentezlenirler.







Temel sekresyon T4 (% 93) olmasına rağmen, etkin form Ta’tür ve tiroid dışı dokularda T4’ten oluşur.







ENDOKRİN SİSTEM







Tablo: Glukagon salınımını etkileyen faktörler Glukagon salgısını uya ra n la r



Glukagon salgısını in h ib e e d e n le r



• Aminoasitler (özellikle glukogenik amino asitler: alanin, serin, glisin, sistin, treonin)



• Glukoz



• Sekretin



• CCK, Gastrin



• Serbest yağ asidi, keton







TVün önemli bir aktivitesi yoktur, öncül hormondur.



• Kortizol, egzersiz



• insülin







TTü T3’e dönüştüren enzim 5’ deiyodinazdır.



• Enfeksiyon



• Fenitoin







• Beta adrenerjik stim ülatör



• Atfa adrenerjik stimülatör



İnhibe edilirse TTten rT3(5 deiyodinaz ile) oluşumu artar.



• Teofilin



• GABA



• Somatostatin



Hormonların sentez ve birikimi 4 evrede gerçekleşir: 1. Tiroglobulin sentezi, 2. Kandan iyodun alınması,



• Asetilkolin



3. İyodun aktivasyonu ve 4. Tiroglobulindeki tirozin iyodinizasyonu. Tiroglobulin sentezi:



• Stres



Etki mekanizması Membrandaki reseptörüne bağlanarak etki eder. Gs üzerinden adenilat siklazı aktifleyerek, hücre içi cAMP’yi artırarak etki eder. Ayrıca farklı glukagon reseptörleri (Gq) ile Fosfolipaz C’yi aktifleyerek, sitoplazmik Ca++ seviyesinde artışla glikojenolizi uyarır.







• doğru



olan



A) Tiroid hormonları tiroglobulin halinde hücre içinde depolanır. B) T4'ü T3'e dönüştüren 5 deiyodinaz enzimidir. C) Tiroid hormon sentezi için intrensek substrat iyottur. D) iyot, folliküler hücrelere potasyum ile beraber aktif olarak alınır. E) Tiroid hormon sentezinde hız kısıtlayıcı basamak iyot uptake’idir.



TİROİDİN METABOLİK HORMONLARI •



Triiyodotironin (T3)



Düz endoplazma retikulumunda protein sentezi, endoplazma retikulumu ve Golgi kompleksinde karbonhidrat eklenmesi ve hücrenin tepesinde oluşan keseciklerden folikül lümenine tiroglobulin salıverilmesinden oluşmaktadır.



Dolaşımdaki iyodun alınması:



Doğru cevap: C 109. Tiroid hormonları ile ilgili aşağıdakilerden hangisidir?



kalıntılarının



• • •



Tiroid hormon sentezinde hız kısıtlayıcı basamak iyot uptake basamağıdır. Tiroid folikül hücrelerindeki bir zar taşıyıcı proteini tarafından gerçekleştirilmektedir. Eş zamanlı olarak sodyum ve iyodür taşıyan zar taşıyıcı protein Na/I taşıyıcısı olarak adlandırılır. Pompa aktivitesi ekstraselüler sıvı iyot konsantrasyonundan etkilenir.



• •



Düşük iyot konsantrasyonunda pompa aktive olur, Na/I taşıyıcısının miktarı artar, beze iyot alımı artar.







Yüksek iyot konsantrasyonunda pompa inhibe olmaktadır. Bu inhibisyona Wolf Chaikoff etkisi denmektedir.







149







• •



İyod, tiroid peroksidaz tarafından okside edilir ve pendrin adlı bir anyon taşıyıcısı tarafından folikül boşluğuna taşınır. Enzim bir hemoproteindir Tiroid peroksidazın katalize ettiği reaksiyon için H202 ve NADPH gerekir. Kolloid içerisinde, tiroid peroksidaz tarafından katalizlenen tiroglobulinin tirozin rezidülerinin iyodinizasyonu gerçekleşir.







T3 ve T4 meydana gelir, bunlar daha büyük olan tiroglobulin molekülünün birer parçası durumundadır.







iyodür iyonlarını tiroid hücrelerine pompalayan aynı aktif pompa, tiyosiyanat, perklorat ve nitrat iyonlarını da pompalayabilir.











Tiyosiyanat veya diğer iyonlardan bir tanesinin verilmesi, hücrelere iyodür taşınmasının yarışmalı baskılanmasına yol açabilir. Propiltiyourasii, metimazol ve karbimazol; iyodürler ve tirozinden tiroid hormon oluşumunu engeller.



“Tiroid hormonları sentezi ve salgısı” başlıklı şekile bakınız.



TİROİD HORMONLARININ FİZYOLOJİK ETKİLERİ •



Tiroid hormonları çok sayıda genin transkripsiyonunu artırır.







Çekirdek reseptörlerini aktive eder.







Hücresel metabolik aktiviteyi artırır.







Mitokondrilerin sayısını ve aktivitesini artırır.



Kalorijenik etkiler: •



Metabolik etkinliği olan dokularda oksijen tüketimini uyarır. (beyin, testisler, uterus, lenf düğümleri, dalak ve adenohipofiz hariç) Na-K ATPaz pompasının etkinliğini artırır. Yağların mobilizasyonunu (lipoliz) artırır. Bu nedenle plazma yağ asidi konsantrasyonu artarken, hücrelerde yağ asidi oksidasyonu hızlanır. Plazma kolesterol, konsantrasyonu azalır.



fosfolipid,



trigliserid



Erişkinde protein katabolizmasını artırır. Vücut ağırlığı azalır (kilo kaybı).



Doğru cevap: E



Karbonhidrat metabolizmasını her yönüyle uyarır:



110. Tiroid hormonlarının fizyolojik etkilerinden olmayan asaaıdakilerden hangisidir?



Hücrelerin glukoz alımı artar, glikoliz artar, glikoneogenez artar.



A) Glikozaminoglikan turnoverını sağlar.



Glukozun emilimi artar, insülin salgısı artar.



B) Normal beyin gelişimini sağlar. C) Lipolizi arttırır.



Vücut sıcaklığı artar.



D) Diyastol basıncını düşürür.



Bu nedenle vücut sıcaklığını azaltmak için deriye giden kan akımı artar.



E) LDL reseptör yapımı azaltır.



Sıcaklık artışı sunucu arterio-venöz şantlar açılır.



ENDOKRİN SİSTEM



İyodun aktivasyonu ve İyodinizasyon:







Sonuçta diyastol basıncı düşer. Nabız basıncı artar.







Solunumun derinliğini (hiperpne) ve sayısını (takipne) artırır.







Sindirim sistemi motilitesini ve sekresyonlarını artırır (ishal).







Metabolizma hızı ve enzim aktiviteleri arttığı için vitamin ihtiyacı artar.







Beta-Karoten yıkımını da artırır.







Glukozaminoglikan turnoverini sağlarlar.







Bu nedenle hipotiroidide glukozaminoglikanlar yıkılmaz.







Su tutarak miksödem oluştururlar.



Tiroid Hormonlarının Kardiyovasküler Sisteme Etkisi •



Yüksek doz tiroid hormon aşırı ısı üretimine ve vücut sıcaklığında yükselmeye neden olur.







Kutanöz vazodilatasyon sonucu periferik direnç düşer.







Bu da renal Na ve su absorbsiyonunu arttırarak kan volümünde artış yapar.







Katekolaminler gibi tiroid hormon da direk etkiyle kalbin kasılma gücünü arttırır.







Kan akımı ve kalp debisi artar, kalp hızı artar, kalbin atım gücü artar, nabız basıncı artar, ortalama arteryel basınç genellikle değişmez.







Kalp kası dokusunda T3 miyosite girer, reseptöre bağlanır ve bazı genlerin ekspresyonunu arttırıp bazılarını azalttığı nukleusa girer.



Tiroid Hormonunun Büyümeye Etkisi •



Hipotiroid olanlarda büyüme hızı büyük oranda geri kalır.







Hipertiroid olanlarda ise çocuğun erken yaşlarda oldukça uzun boylu olmasına yol açan aşırı iskelet büyümesi gözlenir. Ancak kemikler daha hızlı olgunlaşır ve epifizler erken yaşta kapanır. Bu nedenle büyüme süresi ve erişkinin sonunda ulaşacağı boy aslında kısalmıştır.



Kas Fonksiyonlarına Etkisi



Hipotiroidizm: •



Zihinsel etkinlik yavaşlar, BOS’ta protein düzeyi azalır.







Beyin gelişiminde aksama, özellikle serebral korteks, bazal ganglionlar ve kohleada çarpıcıdır.







Zekâ geriliği, rijidite, sağırlık ve dilsizlik görülebilir.



Hipertiroidizm: •



Zihinsel etkinlikte artış, irritabilite, huzursuzluk, sinirlilik oluşur.







Gerilme reflekslerinin reaksiyon zamanında azalma görülür.







iskelet kasına giden gama deşarjı arttığı için tremor oluşur.







Ayrıca reflekslerin reaksiyon zamanı (latens periyod) kısalır.







Yorgunluğa rağmen uykusuzluk (sinaptik uyarılmada artma nedeniyle) oluşturur.



Bez aktiviteleri artar. Dokuların hormon ihtiyacında artış olur.



Üreme sistemine etkileri •



Erkeklerde eksikliğinde libido kaybı, fazlalığında impotans oluşur.







Kadınlarda eksikliğinde menoraji, polimenore, amenore; fazlalığında oligo ve amenore meydana gelebilir.







Hormon miktarı çok yüksek olduğu zaman, aşırı protein katabolizması nedeniyle kaslar güçsüzleşir.







Emilimi hızlandırır. Kan glukozu hızlı ve çok yükselir.



Kolesterol metabolizmasına etkisi •



Kan kolesterolü azalır (LDL reseptör yapımı artışına bağlı olarak).



"Tiroid hormonlarının fizyolojik etkileri” başlıklı tabloya bakınız. Doğru cevap: E 111. Kalsiyum iyonu ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Asidemi iyonize kalsiyumu azaltır. B ) Alkalemi iyonize kalsiyumu arttırır. C) Hipokalsemi uyarılabilirliği arttırır. D) Chvostek belirtisi ve Trousseau hiperkalsemide görülen bulgulardır.



belirtisi



E) Hiperkalsemi konvülsiyonlara neden olur. Plazmada iyonize Ca++ miktarım etkileyen bazı durumlar: •



Plazma protein konsantrasyonlarında değişiklik (iyonize form etkilenmez)







Anyon konsantrasyonlarında değişiklik







Asit-baz anormallikleri







Ekstraselüler sıvı kalsiyum konsantrasyonu normalin altına indiğinde, nöron membranlarında sodyum geçirgenliğinin artmasıyla sinir sistemi giderek daha kolay uyarılabilir duruma gelir.



Endokrin sisteme etkileri •



Tiroid hormonunda hafif artış genellikle kasların cevabını güçlendirir.



Karbonhidrat metabolizmasına etkisi



Sinir sistemine etkileri Normal beyin gelişimini sağlar.







H edef doku



E tki



M ekanizm a



Kalp



Kronotrop



B-adrenerjik reseptörlerin sayı ve afinitesini artırır



ENDOKRİN SİSTEM



Tiroid hormonlarının fizyolojik etkileri



Dolaşımdaki katekolaminlere yanıtı artırır, Inotrop Miyozin ağır zincirinin oranını a rtırır (daha yüksek ATPaz etkinliği ile) Yağ dokusu



Katabotik



Lipolizi uyarır



Kas



Katabolik



Protein yıkımını artırır



K em ik



Gelişim



Normal büyüme ve iskelet gelişimini güçlendirir



S in ir sistem i



Gelişim



Normal beyin gelişimini sağlar



Bağırsak



Metabolik



Karbonhidrat emilim hızını artırır



L ip o p ro te in



Metabolik



LDL reseptörlerin yapımını uyarır Metabolik olarak etkin dokularda oksijen tüketim ini uyarır



Diğer



Kalorijenik



(ayrıcalıklar: testis, uterus, lenf düğümü, dalak, ön hipofiz) Metabolik hızı artırır







Bu da aksiyon potansiyellerinin daha kolay başlamasını sağlar. \



e



Total Ca2+ (Total)



Proteine bağlı



İyonize•



Hipokalsemide •



Chvostek belirtisi, Trousseau belirtisi, karpopedal spazm,







Ebe eli, balerin ayağı, tetani, konvülziyonlar oluşur.







Ayrıca beyinde uyarılabilirliği arttırarak konvülsiyonlara neden olur.



Kalsiyum düzeyi düştüğü zaman, Kalsiyum plazm ada p ro te in le re bağlı ve iy o n iz e halde b u lu n u r







Kalpte belirgin dilatasyon,







Hücresel enzim aktivitelerinde değişme,







Sinir hücrelerine ek olarak diğer hücre membranlarında da permeabilitenin artması ve







Pıhtılaşma bozukluğu görülür.



Ca ve Mg iyonlarının fazlalığı sinir ve kas hücrelerinde uyarılmayı zorlaştırır. Kalsiyum çıktığında, •











Plazma kalsiyum konsantrasyonu normalin % 50 kadar altına indiğinde (Hipokalsemi) periferik sinirler çok kolay uyarılabilir hale gelirler ve spontan deşarjlar çıkarmaya başlarlar. Bu deşarjların başlattığı sinir uyarıları iskelet kaslarında tetanik kasılmalara neden olur.



konsantrasyonu



normalin



üstüne



Sinir sistemi deprese olur ve merkezi sinir sisteminin refleks aktivitesi yavaşlar.







Kalpte Q-T aralığını kısaltır







Gastrointestinal kanaldaki kas kontraktilitesini azaltarak kabızlığa ve iştah kaybına yol açar.







Kalsiyum ve fosfatın ekstraselüler sıvıdaki konsantrasyonu, hidroksiapatit çökmesini sağlayacak miktarın çok üzerindedir.







Vücuttaki dokuların çoğunda ve plazmada bulunan pirofosfat gibi inhibitörler bu çökmeyi önler.



Doğru cevap: C



152







ENDOKRİN SİSTEM



112. Parathormonun reseptör düzeyindeki etkisi için gerekli olan iyon aşağıdakilerden hangisidir?



A)



B) Potasyum



Magnezyum



C) Sodyum



Böbrekler üzerine: •



Ca geri emilimini uyarır, P04 geri emilimini önler; atılımını artırır.







Proksimal tüplerde fosfat, Na, bikarbonat ve aminoasit geri emilimini önler, cAMP atılımını artırır.







Distal tüpler ve toplayıcı kanallarda ise Ca geri emilimini artırır.







Vitamin D3 aktivitesini uyarır.







PTH, böbrekte 1a hidroksilazı aktive ederek aktif D vitamini yapımını artırır. Bu en hızlı etkisidir.



D) Klor E) Bikarbonat



PARATHORMON (PTH) Paratiroid bezde iki tip hücre vardır: 1. Esas hücreler hücrelerdir)



(Parathorm onun



Kemiğin organik matriksi yıkılır, idrarla hidroksiprolin ve hidroksilizin atılımı artar.



yapıldığı



2. Oksitli hücreler Salgının Düzenlenmesi •



Plazma Ca*+konsantrasyonu ile düzenlenir.







Esas hücrelerin membranında C a " sensörleri bulunur.







Vitamin D3, KC ve böbreklerde hidroksile edilerek 1,25-Dihidroksikolekalsiferol oluşturulur.







Bu sensörler Çan’daki düşmeyi algılarlar ve G proteini ile eşleşmişlerdir.







Bu hormon da bağırsaklardan Ca geri emilimini aktive eder.







Ekstraselüler Ca"un düşmesi G proteini aracılığıyla adenilat siklazı aktive eder ve cAMP artar.







Aşırı D vitamini alınması parathormon gibi etki gösterir ve kemiklerin erimesine yol açar.







cAMP’nin artışı veziküllerin egzositozunu artırır.











D vitamini PTH yapımını azaltır.



Vitamin D3, parathormonla birlikte sinerjik etki gösterir.







Artan plazma fosfatı, C a " artışını ve D vitamini oluşumunu inhibe eder, PTH salgısını uyarır.







D vitamini yokluğunda parathormonun aktivitesi de azalır.



Magnezyum:



Doğru cevap: A







C a "’a benzer fakat daha az etkilidir.







Hipomagnezemi PTH salınım ını artırırken, hipermagnezemi PTH salınımını azaltır.







Ancak reseptör düzeyinde parathormon etkisi için magnezyum gereklidir.







Magnezyum yoksa parathormon hücresel düzeyde etkisiz kalır.



ETKİLERİ



113. Parathormon reseptörlerinin bulunduğu hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Osteoklast B) Osteoblast C) Osteosit D) Osteoprogenitör hücre E) Kondroblast Parathormonun etkileri







Hedef organları kemik ve böbreklerdir.







Kandaki kalsiyum seviyesini yükseltici, fosfat seviyesini düşürücü yönde etkilidir.







Parathormon reseptörleri osteoblastlar üzerinde bulunmaktadır.







RANK ligand üzerinden monosit sitümüle edici faktör uyarılır.







Monositlerden osteoklast osteaklastların sayısı artar.











Hedef organları kemik ve böbreklerdir.







Kandaki kalsiyum seviyesini yükseltici, fosfat seviyesini düşürücü yönde etkilidir.







Parathormon reseptörleri osteoblastlar üzerinde bulunmaktadır.



uyarılır,







RANK ligand üzerinden monosit sitümüle edici faktör uyarılır.



Fizyolojik düzeylerde kemik oluşumunu artırıcı etkisi baskındır.







Monositlerden osteoklast osteaklastların sayısı artar.







Fizyolojik düzeylerde kemik oluşumunu artırıcı etkisi baskındır.



yapımı



Kemikler üzerine: •



Kemiklerden Ca serbestletir (Kemik yıkımı).







Mevcut osteoklastları hızla aktive ederek veya yeni osteoklastların oluşumunu sağlayarak kemik resorpsiyonuna yol açar.







Osteoklastik kollajenaz aktivitesini ve lizozomal hidrolaz salınımını artırır.



Doğru cevap: B



yapımı



uyarılır,



153



Kalsivum Sodyum A) Artırır Artırır



Fosfat Artırır



B) Azaltır



Azaltır



Azaltır



C) Azaltır D) Artırır



Azaltır Artırır



E) Artırır



Azaltır



2. Böbrek •



3. Kemik •



Fizyolojik etkisi artırmaktadır.



Artırır Azaltır







Ancak farmakolojik dozlarda osteoklastik aktiviteyi ve kemik rezorpsiyonunu artırır.



Azaltır







Sonuç olarak her zaman kemik yıkımını, kemik yapımı takip eder.



Parathormonun böbrekler üzerine etkisi •



Ca geri emilimini uyarır, P04 geri emilimini önler; atılımını artırır.







Proksimal tüplerde fosfat, Na, bikarbonat ve aminoasit geri emilimini önler, cAMP atılımını artırır.







Distal tüpler ve toplayıcı kanallarda ise Ca geri emilimini artırır.







Vitamin D3 aktivitesini uyarır.







PTH, böbrekte 1a hidroksilazı aktive ederek aktif D vitamini yapımını artırır. Bu en hızlı etkisidir.







Vitamin D3, KC ve böbreklerde hidroksile edilerek 1,25-Dihidroksikolekalsiferol oluşturulur.







Bu hormon da bağırsaklardan Ca geri emilimini aktive eder.







Aşırı D vitamini alınması parathormon gibi etki gösterir ve kemiklerin erimesine yol açar.







Vitamin D3, parathormonla birlikte sinerjik etki gösterir.







D vitamini yokluğunda parathormonun aktivitesi de azalır.



Doğru cevap: E 115.



Kalsiyum ve fosfatın geri emilimini artırır.



osteoblastik



Sentezinin düzenlenmesi •



D vit oluşumu, plazma Ca++ ve fosfat düzeyleri tarafından geri bildirimle düzenlenir.







PTH, 1a-hidroksilaz oluşumunu kolaylaştırır.







Plazma fosfatının azalması durumunda, D vitamini oluşumu artar.







Plazma fosfat düzeylerindeki artma ise, 1ahidroksilaz’ı doğrudan inhibe ederek, aktif D-vit oluşumunu azaltır.







Fazla D vitamini oluştuğunda, D vit sentezi 24,25 dihidroksi kolekalsiferol olarak yapılır.







24,25 dihidroksi kolekalsiferolün etki gücü, 1,25 kolekalsiferolden düşüktür.







Prolaktin, 1a-hidroksilaz etkinliğini artırır.







Östrojen, protein sentezini artırır. Bu şekilde kalbindin sentezi artar.







Sonuç olarak D-vitamininin etkileri artmış olur.







Hipertiroidizmde, D vitamini yıkımı artar. Böylece osteoporoz insidansı da artar.







Metabolik asidoz, D vit oluşumunu baskılar.







Büyüme hormonu, hCS ve kalsitonin, D vitamini oluşumunu uyarırlar.



Aşağıda bazı hormonlar verilmiştir. I. Parathormon II. Kalsitonin III. Prolaktin IV. Östrojen Buna göre D vitamini etkisini artıran hormonlar yukarıdakilerden hangileridir? A)



I ve II



C) I, II ve III



B) II ve III D) II, III ve IV E) I, II, III ve IV



D VİTAMİNİ D vitamininin etkileri Kalsitriol 1,25-(OH)2kolekalsiferol



1. Bağırsak



02s632







Kalsiyum ve fosfatın bağırsaklardan emilimini artırır.







Ca++ üzerine olan etkisini calbindin D-28K yapımını artırarak yapar.



aktiviteyi



Doğru cevap: E



ENDOKRİN SİSTEM



114. Parathormonun böbreklerden geri emilimi üzerine etkisi aşağıdakilerden hangisidir?



116. Paratiroid hormonla ilişkili protein (PTHrP) ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?



118. Kalsitonin geniyle ilişkili peptid (CGRP) ile ilgili doğru olan aşağıdakilerden hangisidir?



A) PTH etkinliğine sahip bir proteindir.



A) CGRPa iskelet kasında bulunur.



B) Etkisini kıkırdak dokusunda gösterir. C) Gelişmekte olan kıkırdakta kondrositlerin çoğalmasını uyarır. D) Kondrositlerin mineralize olmalarını artırır.



B) CGRPb sindirim kanalında bulunur C) Kan damarları civarında sonlanan primer afferent nöronların dallarında Glutamat ile birlikte bulunur.



E) Derinin, kıl foliküllerinin ve memenin gelişimi için bir büyüme faktörü olarak da etki yapar



D) CGRP damar daralmasına neden olur. E) CGRP en güçlü vazokonstriktör moleküldür. Kalsitonin geniyle ilişkili peptid (CGRP)



Paratiroid hormonla ilişkili protein (PTHrP) •



PTHrP, PTH etkinliğine sahip bir protein olup, vücutta birçok farklı dokuda yapılır.



CGRPa ve CGRPb diye 2 formu vardır: •



CGRPb sindirim kanalında bulunur.







Gelişmekte olan kıkırdakta, kondrositlerin çoğalmasını uyarır ve bunların mineralize olmalarını baskılar.







CGRPa primer afferent nöronlarda, tad duyularını talamusa ileten nöronlarda ve medial ön beyin şeridindeki nöronlarda yer alır.







Derinin, kıl folliküllerinin ve memenin gelişimi için bir büyüme faktörü olarak da etki yapar.







Kan damarları civarında sonlanan primer afferent nöronların dallarında P maddesiyle birlikte bulunur.







CGRP damar genişlemesine neden olur.







CGRP’nin en güçlü vazodilatatör molekül olduğu ifade edilmektedir.



Doğru cevap: D 117. Tiroid bezindeki C hücrelerinden hormon aşağıdakilerden hangisidir?



salgılanan



A) Parathormon B) Kalsitonin C ) T4



Doğru cevap: B 119. D vitamininin etkilerinden aşağıdakilerden hangisidir?



vanlıs



olan



D) T3 A) Böbreklerden kalsiyum ve fosfatın emilimini artırır



E) TSH



B) Barsaklardan kalsiyum ve fosfatın emilimini azaltır. C) Barsakta kalsiyum üzerine olan etkisini calbindin yapımını artırarak yapar D) Fizyolojik dozlarda osteoblastik aktiviteyi artırır.



KALSİTONİN •



Tiroid bezi C hücrelerinden salgılanır.







32 aa’li düz bir peptiddir.







Kan Ca miktarının artışı, kalsitonin salınımını stimüle eder.







Preprohormon —►prohormon —> kalsitonin







Sekresyon veziküllerinde depolanır.







Yarı ömrü 10 dakikadır.



Salgıyı uyaran diğer ajanlar •



Adrenerjik agonistler







Dopamin







Östrojen







Gastrin, CCK, glukagon, sekretin



Kalsitonin, kan Ca** ve fosfat düzeyini düşürür: 1. Osteoklastik aktiviteyi azaltır (hızlı etki). 2. Osteoklast oluşumunu azaltır. Kalsitoninin ayrıca santral sinir sisteminde ağrı kesici etkinliği vardır.



E) Farmakolojik artırır.



dozlarda



osteoklastik



aktiviteyi



D VİTAMİNİ D vitamininin etkileri 1. Bağırsak •



Kalsiyum ve fosfatın bağırsaklardan emilimini artırır.







Ca** üzerine olan etkisini calbindin D-28K yapımını artırarak yapar.



2. Böbrek •



Kalsiyum ve fosfatın geri emilimini artırır.



3. Kemik •



Fizyolojik etkisi artırmaktadır.







Ancak farmakolojik dozlarda osteoklastik aktiviteyi ve kemik rezorpsiyonunu artırır.







Sonuç olarak her zaman kemik yıkımını, kemik yapımı takip eder.



Doğru cevap: B



Doğru cevap: B



osteoblastik



aktiviteyi



155



A) 24,25 dihidroksi kolekalsiferolün etki gücü, 1,25 kolekalsiferolden düşüktür. B) Prolaktin, 1a-hidroksilaz etkinliğini artırır. C) Hipertiroidizmde, D vitamini yıkımı azalır. D) Metabolik asidoz, D vit oluşumunu baskılar. E) Büyüme hormonu, hCS ve kalsitonin, D vitamini oluşumunu uyarırlar.



D VİTAMİNİ D vitam ininin etkileri 1. Bağırsak •



Kalsiyum ve fosfatın bağırsaklardan emilimini artırır.







Ca+* üzerine olan etkisini calbindin D-28K yapımını artırarak yapar.



2. Böbrek •



Kalsiyum ve fosfatın geri emilimini artırır.



3. Kemik •



Fizyolojik etkisi artırmaktadır.



osteoblastik



aktiviteyi







Ancak farmakolojik dozlarda osteoklastik aktiviteyi ve kemik rezorpsiyonunu artırır.







Sonuç olarak her zaman kemik yıkımını, kemik yapımı takip eder.



Sentezinin düzenlenmesi •



D vit oluşumu, plazma Ca+* ve fosfat düzeyleri tarafından geri bildirimle düzenlenir.







PTH, 1a-hidroksilaz oluşumunu kolaylaştırır.







Plazma fosfatının azalması durumunda, D vitamini oluşumu artar.







Plazma fosfat düzeylerindeki artma ise, 1ahidroksilaz’ı doğrudan inhibe ederek, aktif D-vit oluşumunu azaltır.







Fazla D vitamini oluştuğunda, D vit sentezi 24,25 dihidroksi kolekalsiferol olarak yapılır.







24,25 dihidroksi kolekalsiferolün etki gücü, 1,25 kolekalsiferolden düşüktür.







Prolaktin, 1a-hidroksilaz etkinliğini artırır.







Östrojen, protein sentezini artırır. Bu şekilde kalbindin sentezi artar.







Sonuç olarak D-vitamininin etkileri artmış olur.







Hipertiroidizmde, D vitamini yıkımı artar. Böylece osteoporoz insidansı da artar.







Metabolik asidoz, D vit oluşumunu baskılar.







Büyüme hormonu, hCS ve kalsitonin, D vitamini oluşumunu uyarırlar.



Doğru cevap: C



ENDOKRİN SİSTEM



120. D vitamini ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?



1.



Överin yüzey epiteli aşağıdakilerden hangisidir?



3.



Uterus ile ilgili hangisidir?



vanlıs olan aşağıdakilerden



A) Tek katlı kübik epitel A) Endometriyum, tek katlı silyalı silindirik epitelle döşelidir.



B) Tek katlı prizmatik epitel C) Çok katlı yassı epitel



B) Lamina propriyası basit tübüler bezler ve kan damarları içerir. C) Uterusun en kalın yapısı miyometriyum tabakasıdır



D) Çok katlı kübik epitel E) Çok katlı prizmatik epitel OVARYUM



D) Endometrium zigotun implantasyonu için ortam hazırlar. E) Endometriumun varlığı için progesteron gereklidir.







Överlerin yüzeyleri basit yassı ya da kübik epitel ile kaplıdır.







Bu epitel germinal epitel olarak adlandırılır.







Germinal epitelin altında, ovaryumun beyazımsı rengini veren tunika albuginea bulunur.



Doğru cevap: E







Lig. latum uteri ile mezentere, lig teres uteri ile uterusa tutunmuştur.



4.







Ovaryumun korteks ve medullası vardır.







Tunika albugineanın altında oositleri içeren ovaryum foliküllerinin bulunduğu kortikal bölge yer alır.







Foliküller, kortikal bölgenin bağ dokusu (stroma) içinde gömülüdür.







Stroma iğ biçiminde fibroblastlar içerir.







Ovaryumun en iç kısmı zengin bir damar yatağı içeren medüller bölgedir.



Endometriumun varlığı için aşağıdakilerden hangisidir?



gerekli



hormon



A) hCG B) HPL C) Progesteron D) Östrojen E) Testosteron



UTERUS Endometriyum, tek katlı silyalı silindirik epitelle döşelidir ve lamina propriayla desteklenmiştir. Lamina propriyası basit tübüler bezler ve kan damarları içerir. İçten dışa endometriyum, miyometriyum ve seroza (ya da adventisya) ile çevrelenmiştir. Perimetrium uterusu saran bağ dokudur. Myometrium düz kasların yaptığı tabakadır. Endometrium uterusun mukoza tabakasıdır. Uterusun en kalın yapısı miyometriyum, dört kat düz kas demetinden oluşmuştur. Endometrium zigotun implantasyonu için ortam hazırlar ve plasentanın anneye ait kısmını oluşturur. Korpus ve serviks olmak üzere iki bölümden oluşur. Gebelikte hem hipertrofi hem hiperplazi gösteren miyometriyum dokusu, hacmini belirgin olarak artırır. Serviks mukozası oldukça dallanmış, müköz servikal bezler içerir. Endometriumun varlığı için östrojen gereklidir.



Doğru cevap: A 2.



Endometriyum epiteli aşağıdakilerden hangisidir?



Endometrium yapı bakımından iki tabakada incelenir: Endometrium bazalis:



A) Tek katlı yassı epitel B ) Tek katlı silyalı prizmatik epitel







Endometrium mukozasının 1/3 bazalindeki kısımdır.



C) Çok katlı yassı epitel







D) Çok katlı silyalı kübik epitel E) Çok katlı prizmatik epitel



Menstruasyonla dökülmeyip, endometriyumun rejenerasyonunu sağlayan kısımdır.







Kanlanması düz arterlerle olur.



Doğru cevap: B



157



Görevi menstruasyon siklusu ile dökülen endometrium fonksiyonalisin yerine konmasıdır.



8.



Endometrium fonksiyonalis:



Serviks ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?







Mukozanın 2/3 üst kısmında yer alır.



A) Mukus salgılayan tek katlı prizmatik epitelle döşelidir.







Kanlanması spiral arterlerle olur.



B) Lamina propriasında bu epitelden uzanan tübüler







Menstruasyon siklusunda dökülen kısımdır.







Tek katlı silyalı silindirik epitelle kaplıdır.



müköz bezler izlenir. C) Gebelik süresince kapalı kalan kanal, doğum sırasında gebelik korpus luteumu ve plasentadan salgılanan relaksin adlı bir hormonun etkisiyle gevşer.



Desidua bazalis Vitellüs kesesi



Koriyon villüsleri



Göbek kordonu



Desidua 'b azalis



M iyom etrium



(Koryon villüsleri



A



D) Servikal kanal mukozası menstruasyon sırasında endometriyumla birlikte dökülür.



Vitellüs kesesi



Desidua kapsularis -D e s id u a paryeta liu Am niyon boşluğu " M iyometriyum



E) Serviksin vajinaya bakan yüzü ise çok katlı yassı epitelle döşelidir.



M



Uterus boşluğu y Koryonik boşluk(ekstraem brlyonik solom) Servikal m ukus tıkacı ■



SERVİKS



Uterus



Doğru cevap: D 5.



Serviksin endometriuma bakan yüzündeki epitel aşağıdakilerden hangisidir? A) Tek katlı yassı epitel B) Tek katlı prizmatik epitel C) Çok katlı yassı epitel D) Çok katlı kübik epitel



Uterusun vajinaya açılan boyun bölümünü oluşturur. Serviks kanalı, mukus salgılayan tek katlı prizmatik epitelle döşelidir. Lamina propriasında bu epitelden uzanan tübüler müköz bezler izlenir. Bu hücreler hem serviksin hem vajinanın mukus salgısını oluştururlar. Duvarını bol miktarda bağ dokusunun desteklediği düz kaslar oluşturur. Gebelik süresince kapalı kalan kanal, doğum sırasında gebelik korpus luteumu ve plasentadan salgılanan relaksin adlı bir hormonun etkisiyle gevşer. Servikal kanal mukozası menstruasyon sırasında endometriyumla birlikte dökülmez. Serviksin vajinaya bakan yüzü ise çok katlı yassı epitelle döşelidir. Doğru cevap: D



E) Çok katlı prizmatik epitel



9.



Vajen epiteli aşağıdakilerden hangisidir? A) Tek katlı yassı epitel



Doğru cevap: B



B) Tek katlı prizmatik epitel 6.



Serviksin vajinaya bakan aşağıdakilerden hangisidir?



yüzünün



epiteli



A) Tek katlı yassı epitel B) Tek katlı prizmatik epitel C) Çok katlı yassı epitel D) Çok katlı kübik epitel E) Çok katlı prizmatik epitel Doğru cevap: C 7.



Gebelik süresince kapalı servikal kanalı, doğum sırasında gevşeten hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Testosteron B) Relaksin C) HPL D) hCG E) Folistatin



Doğru cevap: B



C) Çok katlı yassı epitel D) Çok katlı kübik epitel E) Çok katlı prizmatik epitel Doğru cevap: C 10. Bez içermeyen hangisidir?



organ



aşağıdakilerden



A) Endometrium serviksi B) Fallop tüpleri C) Endometriyumun altındaki lamina propria D) Endometriyum korpusu E) Vajen Doğru cevap: E



GENITAL SİSTEM







158



GENITAL SİSTEM



11. Vajina lumeninde bulunan mukusun esas kaynağı olan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Minör vestibüler bezler



Böylece düşük pH ortam oluşturulur. Vajinadaki asidik ortam bazı patojen mikroorganizmalara karşı koruyucu bir etki sağlar. Doğru cevap: E



B) Serviks C) Uterus D) Fallop tüpleri



15. Klitoris epiteli aşağıdakilerden hangisidir? A) Tek katlı yassı epitel



EjMajor vestibüler bezler



B) Çok katlı yassı epitel Doğru cevap: B 12. Mukozadaki epitel hücreleri keratohiyalin içeren organ aşağıdakilerden hangisidir? A) Minör vestibüler bezler B) Majör vestibüler bezler C) Serviks D) Vajina



E) Tek katlı prizmatik epitel Klitoris ve penis embriyonik köken ve histolojik yapı bakımından benzerdir. Klitoris körleşmiş/rudimenter glans klitoridis içinde sonlanan iki erektil cisimcik ile bir prepusyumdan oluşur. Klitoris çok katlı yassı epitel ile örtülür. Doğru cevap: B



E) Fallop tüpleri Doğru cevap: D 13. Vajen ile ilgili hangisidir?



C) Tek katlı kübik epitel D) Çok katlı kübik epitel



doğru



olan



aşağıdakilerden



16. Gebe olmayan kadında salgılandığı zaman ve yer hangisidir?



progesteronun aşağıdakilerden



A) Ovaryum siklusunun ilk yarısı, korpus luteumdan A) Çok katlı prizmatik epitelle döşelidir. B) Vajina duvarı bezlerden zengindir. C) Lamina propria tabakası venözpleksus yapısından zengindir. D) Vajina epiteli büyük ölçüde laktik asit sentezleyip biriktirir E) Vajinadaki bazik ortam bazı patojen mikroorganizmalara karşı koruyucu bir etki sağlar.



D) Ovaryum siklusunun ilk yarısı, överden E) Ovaryum siklusunun ilk yarısı, plasentadan Doğru cevap: C 17. Gebe bir kadında progesteronun salgılandığı zaman ve yer aşağıdakilerden hangisidir?



VAJİNA Çok katlı yassı epitelle döşeli, fibromüsküler duvarı olan bir organdır. Vajina duvarı bezlerden yoksundur. Mukoza, müsküler tabakası ve adventisya olarak üç tabakadır. Lamina propriasında bez bulunmaz. Vajinanın lumeninde bulunan mukus, serviks uterideki bezlerden gelir. Lamina propriadaki küçük venlerin oluşturduğu pleksuslar organa vasküler bir görünüm kazandırır.Mukozadaki epitel hücreleri az miktarda keratohiyalin içerebilir. Ancak, hücrelerin keratin plaklarına dönüşmesi ile izlenen aşırı keratinizasyon burada görülmez. Doğru cevap: C 14. Vajina epiteli tarafından sentezlenip depolanan madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Lütein pigmenti C) Laktik asit



B) Ovaryum siklusunun ikinci yarısı, plasentadan C) Ovaryum siklusunun ikinci yarısı, korpus luteumdan



B) Mukus D) Lipid E) Glukojen



Östrojen uyarısıyla, vajina epiteli büyük ölçüde glukojen sentezleyip biriktirir. Vajinal hücrelerin dökülmesiyle, bu glikojen vajina lumeninde depolanır. Vajinadaki bakteriler glukojenden laktik asit oluşturur.



A) 1. aydan sonra överden B) 1. aydan sonra plasentadan C) 1. aydan sonra korpus luteumdan D) 4. aydan sonra, korpus luteumdan E) 4. aydan sonra, plasentadan



Progestinler: Progestinler içinde en önemli olanı progesterondur. Ancak, küçük miktarlarda bulunan bir başka progestin, 17-a-hidroksiprogesterondur. Bu hormon progesteronla birlikte salgılanır ve aslında onunla aynı etkiye sahiptir. Bu nedenle pratik olarak, progesteron tek önemli progestin olarak kabul edilmektedir. Normal gebe olmayan bir kadında, progesteron ovaryum siklusunun yalnız ikinci yarısında, korpus luteum’dan salgılanır. Gebelik sırasında, özellikle gebeliğin 4. ayından sonra, plasentadan büyük miktarlarda progesteron serbestlenir. Doğru cevap: E



A) Östrojen ve yapıdadır.



progesteronlarm



tümü



ile



ilgili steroid



B) Bu hormonlar başlıca överde üretilir.



Progesteron hormonu, salgılandıktan birkaç dakika sonra tümüyle, progesteron etkisi olmayan diğer steroidlere yıkılır. Karaciğerde progesteronun en önemli son yıkım ürünü pregnandiol’dür. Doğru cevap: A



C) Bu hormonlar en çok kolesterolden oluşurlar



D) Az miktarda asetil koenzim-A’dan da sentez



21.



edilirler. E) Sentez sırasında ilk oluşan hormon östrojendir.



Fetusta bulunan follikül tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) Primer follikül (tek tabakalı) B) Sekonder follikül



Doğru cevap: E



C) Graff follikülü D) Primordial Follikül



19. Östrojen hormonunun oluşumunun gerçekleştiği hücre aşağıdakilerden hangisidir?



E) Primer follikül (çok tabakalı)



A) Leidig hücresi



Doğru cevap: D



B) Granüloza hücresi C) Desidua hücresi



22.



D) Sitotrofoblast hücresi



Yenidoğanda primordial aşağıdakilerden hangisidir?



follikül



sayısı



A) 1 milyon B) 2 milyon



EjSinsityotrofoblast hücresi Doğru cevap: B



C) 3 milyon D) 4 milyon



20. Östrojen ve progesteron hormonlarını taşıyan başlıca madde aşağıdakilerden hangisidir?



E) 5 milyon



A) Albumin B) Globulin



Doğru cevap: B



C) Fibrinojen D) Transkortin



23. Primordial folliküllerden ovulasyon şansına sahip olan follikül sayısı aşağıdakilerden hangisidir? A) 100-200 adet B) 400-500 adet



E) Transferrin



Östrojen ve Progestinlerin Sentezi Östrojen ve progesteronlarm tümü steroid yapıdadır. Bu hormonlar başlıca, överlerde kandan alınan kolesterolden, az miktarda da asetil koenzim-A’dan sentez edilirler. Sentez sırasında ilk oluşan hormon progesteron ve erkek seks hormonu olan testosterondur. Bu hormonlardan testosteronun tümü ve progesteronun büyük bir kısmı granüloza hücrelerinde östrojenlere dönüşür..



C) 500-1000 adet D)



2000-5000 adet



E) 5000-10000 adet Doğru cevap: B 24. Zona pellusida yapısının oluşmaya başladığı dönem aşağıdakilerden hangisidir? A) Primordial Follikül



Siklusun luteal fazında ise hormonların çoğunluğu progesterona dönüşür. Böyle olmasına karşın kadında överlerden plazmaya serbestleyen testosteron miktarı, erkekte testislerden plazmaya salgılanan miktarın 1/15’ine ulaşmaktadır. Östrojen ve progesteron hormonları kanda başlıca plazma albumini ve özel östrojen ve progesteron bağlayıcı globulinlerle taşınırlar. Karaciğer östrojenleri, glukuronidler ve sülfatlar halinde bağlar. Bağlı ürünlerin beşte biri safra ile geri kalanın çoğu idrarla atılır. Bunun yanında, karaciğer güçlü etkili östrojenler, östradiyol ve östronu tümüyle etkisiz östrojen olan östriyole dönüştürür. Bu nedenle, karaciğer fonksiyonlarının zayıflaması halinde vücutta östrojen aktivitesi artarak bazan hiperöstrinizme yol açar.



B) Primer follikül (tek tabakalı) C) Primer follikül (çok tabakalı)



D) Sekonder follikül E) Graff follikülü Doğru cevap: B 25.



Zona pellusidanın oluşumunun tamamlandığı dönem aşağıdakilerden hangisidir? A) Primordial Follikül B) Primer follikül (tek tabakalı) C) Primer follikül (çok tabakalı) D) Sekonder follikül E) Graff follikülü



Doğru cevap: D



GENITAL SİSTEM



18. Östrojen ve progesteron sentezi aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?



160



GENITAL SİSTEM



26. Teka taslağının ilk oluştuğu aşağıdakilerden hangisidir?



dönem



A) ’ rimordial Follikül B) rimer follikül (tek tabakalı)



31. Corona radiata yapısının gözlendiği follikül evresi aşağıdakilerden hangisidir?



A) Primordial Follikül B) Primer follikül (tek tabakalı)



C) Primer follikül (çok tabakalı) D) Sekonder follikül



C) Primer follikül (çok tabakalı) D) Sekonder follikül



E) Graff follikülü



E) Graff follikülü



Doğru cevap: D



Doğru cevap: E



27. Granuloza hücreleri arasında Call-Exner cisimlerinin ortaya çıktığı dönem aşağıdakilerden hangisidir?



32. Cumulus ooforus yapısının gözlendiği follikül evresi aşağıdakilerden hangisidir?



A) Primer follikül (tek tabakalı)



A) Primordial Follikül B) Primer follikül (tek tabakalı)



B) Sekonder follikül C) Graff follikülü



C) Primer follikül (çok tabakalı)



D) Primordial Follikül



D) Sekonder follikül



E) Primer follikül (çok tabakalı)



E) Graff follikülü



Doğru cevap: B



Doğru cevap: E



28. Sekonder follikül evresinde, teka interna hücreleri üzerinde reseptörleri ortaya çıkan hormon aşağıdakilerden hangisidir?



33. Teka interna hücrelerinde LH kontrolünde yapılan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) FSH



A) LH



B) Progesteron



B) FSH



C) Östroadiol D) Androstenadion



C) Östroadiol D) Progesteron



E) Östron



E) Östron Doğru cevap: D Doğru cevap: A 29. Granuloza hücreleri arasında antrumun tamamen oluştuğu dönem aşağıdakilerden hangisidir? A) Primordial Follikül B) Primer follikül (tek tabakalı)



34. Androstenadionun östrojene dönüşmesini katalizleyen enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Katalaz



C) Primer follikül (çok tabakalı) D) Sekonder follikül



B) Aromataz C) Akrozin D) Vezikülaz



E) Graaf follikülü



E) Hyaluronidaz



Doğru cevap: E 30. Granuloza hücreleri arasında follikül sıvısının Nk oluştuğu dönem aşağıdakilerden hangisidir? A) Primordial Follikül B) Primer follikül (tek tabakalı) C) Primer follikül (çok tabakalı) D) Sekonder follikül E) Graff follikülü Doğru cevap: D



Doğru cevap: B



35. Aromataz enziminin aktivitesini hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) FSH B) Progesteron C) Östroadiol D) Androstenadion E) Östron



belirleyen



Î6T



FOLİKÜLLER VE MORFOLOJİK YAPILARI







Fetusta bulunan yapı primordial foliküldür.







Yenidoğanda 2 milyon primordial folikülden % 99,9’u atreziye uğrayarak harap olur.







Ancak 400-500 tanesi ovulasyon şansına sahiptir.







Çünkü primordial folikullerin bir bölümü inaktif dururken, b ir b ö lü m ü de s ü re k li g e liş m e göstererek, primer foliküle dönüşürler.







Bu süreç preantral (sekonder) folikül olana kadar devam eder.







Bu süreç FSH ve LH’dan bağımsız olarak meydane gelir.



Primer Folikül



02s283 steroidler, büyüm e faktörleri v e g o n a d o tr o p in le r d e n zengindir



Tersiyer (Graaf) Folikül •



Granuloza hücreleri arasında folikül sıvısı birikmeye başlar (Antrum).







Korona radiata hücreleriyle çevrili oosit, granuloza hücrelerinden oluşmuş kumulus ooforus denen çıkıntının içinde yer almaktadır.







Tek sıra yassı granuloza hücresiyle (kübik epitel) döşelidir.







Granuloza ile yumurta zarı arasında glikoprotein yapılı, ovumu örten zona pellusida oluşmaya başlar.







Teka, granuloza, ovum arasında gap junctionlar (neksus) ile bağlantılar kurulmuştur.











Zona pellusida için pellusidin denilen protein yapılar bulunmaktadır.



Teka interna hücrelerinde LH reseptörleri gelişmiş ve LH kontrolünde androstenadion yapılmaktadır.







Yapılan androstenadion, granuloza hücrelerinde aromataz etkisinde östrojenlere çevrilir.







Zp1-Zp2-Zp3 adı verilen bu proteinler spermin ovuma tutunmasında görev alırlar.







Aromataz enziminin aktivitesini FSH belirler.



Doğru cevap: A



Sekonder (Antral) Follikül •



36. Bir ovaryum siklusunda östrojen seviyesinin maksimum olduğu gün aşağıdakilerden hangisidir?



Granuloza hücreleri çoğalmış çok katmanlı hale gelmiştir.



A) 7.gün







Zona pellusida katmanı tam olarak oluşur.







Granuloza katı çevresine mezenşim hücreleri göç etmeye başlar. Birbirine paralel dizilir.



B) 9.gün C) 11.gün







ilk teka taslağı oluşmaya başlar.







Bu dönemde granuloza hücreleri arasında CallExner cisimleri ortaya çıkar.•







Teka interna hücrelerinde LH reseptörleri ortaya çıkar.



D) 13.gün E) 15.gün



OVARYUM SİKLUSU Her bir ovaryum siklusunda FSH etkisi ile 5-15 primordial folikül gelişir. Ancak bunlardan en fazla LH etkisinde kalan (en fazla östrojen sentezleyen) hariç diğerleri dejenere olurlar.



GENITAL SİSTEM



Primordail Folikül



162



GENITAL SİSTEM



Folliküler faz (5-14. günler) Bir primordial follikül graaf safhaya doğru ilerlerken komşu folliküler atreziye uğrar. Teka ve granülosa hücrelerindeki FSH ve LH reseptörleri indüklenirler, böylece androjen (LH, teka hücreleri) ve östradiol (FSH, granüloza hücreleri) sentezini stimüle ederler. Östradiol seviyesi hala artar ve uterusun proliferasyonuna neden olur. FSH ve LH seviyeleri, östradiolün ön hipofiz üzerine olan negatif feedback etkisi ile suprese olurlar. Progesteron seviyeleri düşüktür.



foliküler büyümenin en son aşamasına ulaşabilir ve ovulasyonu gerçekleştirebilir. Olgun folikül ya da graaf folikülü olarak adlandırılan bu ovulasyon öncesi folikül son derece büyüktür (yaklaşık 2.5 cm çapında). Ovulasyon, olgun folikül duvarının yırtılması ve oositin serbest kalmasıdır. Serbest kalan oosit oviduktun genişlemiş ucu tarafından yakalanır. Bu olay 28 günlük döngünün yaklaşık 14. gününde gerçekleşir, insanda çoğunlukla her döngüde ovaryumdan yalnızca bir oosit serbest bırakılır.



Ovulasyon fazı: Genital siklusun 13. gününde yani ovulasyondan iki gün önce östrojen düzeyi maksimuma ulaşır. Folliküler fazın sonundaki östradiol sentezi patlaması FSH ve LH sekresyonu üzerine pozitif feedback etki yapar. (LH piki) LH’daki bu artış ile folikül yırtılır ve sekonder oosit periton boşluğuna atılırken uterus tüplerinin fimbriaları ile tutulur. Yani östrojenin indüklediği LH pikinin sonucu ovulasyon oluşur ve genital siklusun 15. gününde olur. Östrojen seviyeleri ovulasyondan hemen sonra düşer; fakat luteal fazda yeniden yükselir. Servikal mukus miktar olarak artar. Viskozitesi daha düşük ve sperm için daha penetrabl bir hal alır.



Progestasyonel faz (15-28. günler) (Postovulatuar -Sekretuar-Luteal dönem): Korpus luteum’un oluştuğu safhadır. Korpus luteum östrojen ve progesteron sentezler. Östrojenler bu evrede endometriyumu bir miktar daha hücresel çoğalmaya sokar. Progesteron da endometriyumda belirgin bir şişme ile sekretuvar gelişmelere neden olur. Bezlerde kıvrımlar artar, glandüler epitel hücrelerinde salgı maddeleri birikir. Stroma hücrelerinin sitoplazmaları artarken lipit ve glikojen depoları da çoğalır. Sekretuvar aktivite gelişimine bağlı olarak, endometriyumu besleyen kan miktarı artar, kan damarları oldukça kıvrımlı hale gelir. Salgı fazının doruk noktasında, ovulasyondan yaklaşık bir hafta sonra endometriyumun kalınlığı 5-6 mm olur. Bütün bu endometriyal değişimlerin ana nedeni, yüksek salgı yeteneği olan birendometriyum hazırlamaktır. Büyük miktarda besin depolanır ve bu besin aylık döngünün son yarısında döllenmiş ovumun yerleşmesi için uygun koşulu sağlayabilir. Doğru cevap: D 37. Ovulasyonu uyarmak için pik yapan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) FSH B) Progesteron C) LH D) Androstenadion E) Östrojen



Ovulasyon Her aybaşı dönemi sırasında, genellikle bir folikül diğerlerinden daha fazla büyür ve baskın hale gelir. Diğerleri foliküller yıkıma uğrar. Baskın olan folikül,



Ovulasyon için uyarıyı oluşturan, büyüyen folikül tarafından üretilen dolaşımdaki yüksek östrojen düzeylerine cevap olarak ön hipofizden salgılanan luteinizan hormondaki (LH) ani artıştır. Doğru cevap: C 38. Birinci mayoz bölünmenin tamamlandığı dönem aşağıdakilerden hangisidir? A) Fertilizasyondan hemen önce B) Fertilizasyondan hemen sonra C) Zona reaksiyonu esnasında D) Ovulasyondan hemen önce E) Ovulasyondan hemen sonra



Ovulasyon Her aybaşı dönemi sırasında, genellikle bir folikül diğerlerinden daha fazla büyür ve baskın hale gelir. Diğerleri foliküller yıkıma uğrar. Baskın olan folikül, foliküler büyümenin en son aşamasına ulaşabilir ve ovulasyonu gerçekleştirebilir. Olgun folikül ya da graaf folikülü olarak adlandırılan bu ovulasyon öncesi folikül son derece büyüktür (yaklaşık 2.5 cm çapında). Ovulasyon, olgun folikül duvarının yırtılması ve oositin serbest kalmasıdır. Serbest kalan oosit oviduktun genişlemiş ucu tarafından yakalanır. Bu olay 28 günlük döngünün yaklaşık 14. gününde gerçekleşir. İnsanda çoğunlukla her döngüde ovaryumdan yalnızca bir oosit serbest bırakılır. Ovulasyon için uyarıyı oluşturan, büyüyen folikül tarafından üretilen dolaşımdaki yüksek östrojen düzeylerine cevap olarak ön hipofizden salgılanan luteinizan hormondaki (LH) ani artıştır. Kan LH düzeylerindeki artıştan sonra birkaç dakika içinde ovaryumun kan akımında bir artış görülür ve plazma proteinleri kapiller ve postkapiller venüllerden sızarak ödeme yol açar. Lokal olarak, prostaglandinier, histamin, vazopressin ve kollajenaz salınır. Granüloza hücreleri daha fazla hiyaluronik asit üretir ve gevşek bir hal alırlar. Folikül duvarının küçük bir kısmı, tunika albugineadaki kollajen yıkımı, iskemi ve bazı hücrelerin ölmesi nedeniyle zayıflar. Ovulasyonun yakın olduğunun bir göstergesi, folikül yüzeyinde stigmanın görülmesidir.Bu, kan akımının durması sonucu folikül duvarının renginde ve saydamlığında oluşan lokal değişikliktir.



Birinci mayoz bölünme ovulasyondan hemen önce tamamlanır (bu ana kadar oositler,fetal yaşam sırasında başlayan birinci mayoz bölünmenin profaz evresindedir). Kromozomlar yavru hücreler arasında eşit olarak bölünür, ancak sekonder oositlerden biri sitoplazmanın hemen hemen tümünü alırken, diğeri birinci kutup cismi haline gelir. Birinci kutup cisminin atılmasından hemen sonra, oositin nükleusu ikinci mayoz bölünmeye başlar; bu bölünme metafaz evresinde durur. Metafazdaki duraklama, ovumda c-mos proto-onkogeni tarafından kodlanan pp39mosproteininin oluşmasına bağlıdır. Döllenme gerçekleştiğinde kalsiyuma bağımlı bir sistein proteazı olan kalpain 30 dakika içinde pp39mos’u parçalar. Döllenme genellike ampullada gerçekleşir ve türe özgü diploid kromozom sayısına ulaşılır. Oositin ikinci mayoz bölünmeyi tamamlaması için bir uyaran oluşturur, primer oosit sekonder oosite dönüşür. Sitoplazmanın çoğu bir hücreye, fertilize olmuş oosite veya olgun ovuma geçer. İkinci polar cisimcik atıldığında oositin olgunlaşması tamamlanır. Folikül duvarının yırtılmasıyla, oosit ve birinci kutup cismi, zona pellusida, korona radyata ve bir miktar folikül sıvısıyla birlikte ovaryumu terk eder ve tuba uterinanın açık ucundan içeri girer. Oosit burada döllenebilir. Döllenme ovulasyon sonrasında ilk 24 saat içinde gerçekleşmezse, oosit bozulur ve ortadan kaldırılır. Doğru cevap: D 39. Aşağıda bazı hormonlar verilmiştir. I. LH II. FSH III. Östroadiol IV. Progesteron Buna göre yukarıdaki hormonlardan folliküler fazda seviyesi yüksek olan hormon aşağıdakilerden hangisi/hangileridir? A) Sadece I



B) I ve II



C) I, II ve İli



D) Sadece III



Folliküler faz (5-14. günler) Bir primordial follikül graaf safhaya doğru ilerlerken komşu folliküler atreziye uğrar. Teka ve granülosa hücrelerindeki FSH ve LH reseptörleri indüklenirler, böylece androjen (LH, teka hücreleri) ve östradiol (FSH, granüloza hücreleri) sentezini stimüle ederler. Östradiol seviyesi hala artar ve uterusun proliferasyonuna neden olur. FSH ve LH seviyeleri, östradiolün ön hipofiz üzerine olan negatif feedback etkisi ile suprese olurlar. Progesteron seviyeleri düşüktür. Doğru cevap: C 41. Ovulatuar faz ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Genital siklusun 13. gününde östrojen düzeyi maksimuma ulaşır. B) Östradiol sentezi patlaması FSH ve LH sekresyonu üzerine pozitif feedback etki yapar. . C) LH pikinin sonucu genital siklusun 15. gününde ovulasyon oluşur D) Östrojen seviyeleri ovulasyondan hemen sonra düşer. E) Servikal mukus miktar olarak azalır.



Ovulasyon fazı: Genital siklusun 13. gününde yani ovulasyondan iki gün önce östrojen düzeyi maksimuma ulaşır. Folliküler fazın sonundaki östradiol sentezi patlaması FSH ve LH sekresyonu üzerine pozitif feedback etki yapar. (LH piki) LH’daki bu artış ile folikül yırtılır ve sekonder oosit periton boşluğuna atılırken uterus tüplerinin fimbriaları ile tutulur. Yani östrojenin indüklediği LH pikinin sonucu ovulasyon oluşur ve genital siklusun 15. gününde olur. Östrojen seviyeleri ovulasyondan hemen sonra düşer; fakat luteal fazda yeniden yükselir. Servikal mukus miktar olarak artar. Viskozitesi daha düşük ve sperm için daha penetrabl bir hal alır. Doğru cevap: E 42. Luteaf faz ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?



E) Sadece IV A) Korpus luteum’un oluştuğu safhadır. Doğru cevap: C



B) Östrojenler bu evrede endometriyumu hücresel çoğalmaya sokar.



40. Folliküler faz ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?



C) Progesteron bu evrede endometriyumda şişme ile sekretuvar gelişmelere neden olur.



doğru



D) Endometriyumu besleyen kan miktarı azalır, kan damarları düzleşir.



B) Teka ve granülosa hücrelerindeki FSH ve LH reseptörleri indüklenirler,



E) Ovulasyondan 1 hafta sonra endometriyumun kalınlığı 5-6 mm olur.



A) Bir primordia! follikül graaf safhaya ilerlerken komşu folliküler atreziye uğrar,



C) Östriol seviyesi artar ve uterusun proliferasyonuna neden olur. D) FSH ve LH seviyeleri, östradiolün ön hipofiz üzerine olan negatif feedback etkisi ile suprese olurlar. E) Progesteron seviyeleri düşüktür.



Progestasyonel faz (15-28. günler) (Postovulatuar -Sekretuar-Luteal dönem): Korpus luteum’un oluştuğu safhadır. Korpus luteum östrojen ve progesteron sentezler. Östrojenler bu evrede endometriyumu bir miktar daha hücresel çoğalmaya



GENITAL SİSTEM



164



sokar. Progesteron da endometriyumda belirgin bir şişme ile sekretuvar gelişmelere neden olur. Bezlerde kıvrımlar artar, glandüler epitel hücrelerinde salgı maddeleri birikir. Stroma hücrelerinin sitoplazmaları artarken lipit ve glikojen depoları da çoğalır. Sekretuvar aktivite gelişimine bağlı olarak, endometriyumu besleyen kan miktarı artar, kan damarları oldukça kıvrımlı hale gelir. Salgı fazının doruk noktasında, ovulasyondan yaklaşık bir hafta sonra endometriyumun kalınlığı 5-6 mm olur. Bütün bu endometriyal değişimlerin ana nedeni, yüksek salgı yeteneği olan birendometriyum hazırlamaktır. Büyük miktarda besin depolanır ve bu besin aylık döngünün son yarısında döllenmiş ovumun yerleşmesi için uygun koşulu sağlayabilir.



44. Menstrüasyonun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Östrojen ve progesteronun aniden azalması B) Östrojen ve progesteronun aniden artması C) Östrojenin aniden artması D) Progesteronun aniden artması E) Prostoglandinlerin aniden artması Doğru cevap: A 45. Menstruasyonda uterus kasılmalarına neden olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Östrojen



Doğru cevap: D



B) Progesteron



43. Bazal vücut ısısını artıran hormon aşağıdakilerden hangisidir?



C) LH D) Prostoglandin E) FSH



A) FSH B) Progesteron



Doğru cevap: D



C) LH D) Androstenadion



46. Menstruasyon ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir?



E) Östrojen



Progestasyonel faz (15-28. günler) (Postovulatuar-Sekretuar-Luteal dönem): Korpus luteum’un oluştuğu safhadır. Korpus luteum östrojen ve progesteron sentezler. Östrojenler bu evrede endometriyumu bir miktar daha hücresel çoğalmaya sokar. Progesteron da endometriyumda belirgin bir şişme ile sekretuvar gelişmelere neden olur. Bezlerde kıvrımlar artar, glandüler epitel hücrelerinde salgı maddeleri birikir. Stroma hücrelerinin sitoplazmaları artarken lipit ve glikojen depoları da çoğalır. Sekretuvar aktivite gelişimine bağlı olarak, endometriyumu besleyen kan miktarı artar, kan damarları oldukça kıvrımlı hale gelir. Salgı fazının doruk noktasında, ovulasyondan yaklaşık bir hafta sonra endometriyumun kalınlığı 5-6 mm olur. Bütün bu endometriyal değişimlerin ana nedeni, yüksek salgı yeteneği olan birendometriyum hazırlamaktır. Büyük miktarda besin depolanır ve bu besin aylık döngünün son yarısında döllenmiş ovumun yerleşmesi için uygun koşulu sağlayabilir. Ovulasyondan 6 gün sonra progesteron pik düzeye ulaşır. Ovulasyondan sonra FSH ve LH düzeyleri düşer ancak bu düzey korpus luteumdan progesteron ve östrojen salınımı için yeterlidir. Progesteron ve östrojen negatif feedbackile FSH ve LH’yı azaltır. Bazal vücut ısısı artar, çünkü progesteron hipotalamik termoregülatör merkezi etkiler. Gebelik oluşmazsa corpus luteum, gonadotropin salınımının azalması ile geriler. Sonuç olarak östradiol ve progesteron seviyelerinde ani düşme olur. Progesteron seviyelerindeki azalma depresyondan sorumludur (premenstrüel sendrom). Doğru cevap: B



A) Menstrüasyonun nedeni, östrojen ve progesteronun birden azalmasıdır. B) Menstrüasyon öncesi 24 saat içinde kıvrımlı kan damarları kasılır C) Kan damarlarının kasılmasının nedeni prostaglandinlerdir. D) Kan ve dökülmüş doku kütlesinin de kasıcı etkisi vardır E) Menstürel sıvı pıhtılaşma özelliğine sahiptir.



MENSTRÜASYON (1-4. GÜN) Aylık döngünün sonlanmasından yaklaşık 2 gün önce, korpus luteum birdenbire küçülür ve ovaryum hormonları, östrojenler ve progesteron salgısı hızla azalır. Daha sonra, bunu mens kanaması izler. Menstrüasyonun nedeni, aylık döngü sonunda östrojen ve progesteronun, özellikle progesteronun birden azalmasıdır. Bu olayda ilk etki, endometriyal hücrelerin bu iki hormon tarafından uyarılmasının azalmasıdır. Bunun ardından, endometriyum hızla geriler (involusyon) ve mevcut kalınlığının % 65’ini kaybeder. Daha sonra, menstrüasyon öncesi 24 saat içinde endometriyumun mukoza tabakalarına uzanan kıvrımlı kan damarları kasılır (vazospazm). Bunun nedeni involusyon sırasında serbestlenen damar daraltıcı etkiye sahip prostaglandinlerdir. Vazospazm, endometriyumun beslenmesinde azalma ve hormonal uyarının kalkması sonucunda endometriyumda, özellikle kan damarlarında nekroz gelişir. Sonuçta endometriyumun vasküler tabakasına kan sızmaya başlar ve kanamalı alanlar 24-36 saat içinde hızla genişler.



Menstürel sıvı normalde pıhtılaşmaz. Çünkü nekrotik endometriyal materyelin içinde fibrinolizin bulunur. Eğer, uterus yüzeyindeki kanama şiddetliyse, fibrinolizin miktarı pıhtılaşmanın engellenmesinde yeterli olmayabilir. Menstrüasyon sürecinde pıhtının varlığı, genellikle uterus patolojisine kanıt olarak kabul edilir. Doğru cevap: E 47. Korpus luteumdan salgılanan aşağıdakilerden hangileridir?



hormonlar



A) Progesteron-Östrojen-inhibin B) Progesteron-Östrojen-LH C) Progesteron-FSH-inhibin D) FSH-Östrojen-LH E) Progesteron-Östrojen-FSH Doğru cevap: A



50. Ovulasyon öncesi zirve yapıp ovulasyona yol açan hormonlar aşağıdakilerden hangileridir? A) LH-FSH



GENITAL SİSTEM



Zamanla endometriyumunnekrozedış tabakaları hemorajik bölgelerde uterustan ayrılır. Menstrüasyonun başlaması ile 48 saat içinde endometriyumun yüzeysel tabakaları tamamen dökülür. Uterus boşluğundaki kan ve dökülmüş doku kütlesi, büyük bir olasılıkla prostaglandinlerin kasıcı etkisine katkıda bulunarak uterus kasılmalarını başlatır ve içeriğin atımını sağlar. Normal menstrüasyon süresince, 40 mİ kan ve buna ilave olarak 35 mİ seröz sıvı kaybedilir.



B) LH-Östrojen C) FSH-Östrojen D) Östrojen-Progesteron E) Progesteron-Kortizol



Ovulasyon Öncesi LH ve FSH Zirvesi Ovulasyona Yol Açar Menstrüasyonun başlamasından 11.5-12 gün sonra FSH ve LH salgısında azalma görülür. Bu sırada, yüksek östrojen düzeyi (ya da foliküllerden progesteron sekresyonunun başlaması) ön hipofiz üzerinde pozitif feedback etki yapar. Bu da LH salgısında çok büyük, FSH salgısında daha küçük ölçüde artışlara neden olur. Ovulasyon öncesi, LH ve FSH salgısının aşırı ve ani artışının nedeni ne olursa olsun, ovulasyona ve onun ardından da korpus luteum sekresyonuna yol açar. Böylece hormonal sistem, bir sonraki ovulasyona kadar yeni bir siklus dönemine girer. Burada ovulasyon öncesi ostrojende pik yapar. Ostrojenin LH üzerine olan pozitif feed-back etkisiyle LH’da ani artış olur. LH piki ovulasyona yol açar. Doğru cevap: A



48. Progesteron, östrojen ve inhibin'in ortak özelliği aşağıdakilerden hangisidir? A) Ovulasyon öncesi salgılanırlar.



51. FSH ve LH hormonlarının aşağıdakilerden hangisidir?



B) Sadece korpus luteumdan salınırlar C) Ön hipofizde (+) feedback etkisi vardır.



A) Menstrüasyonun 3-4. günü B) Menstrüasyonun 5-6. günü



D) Sadece överden salınırlar



C) Menstrüasyonun 7-8. günü



E) FSH ve LH salgısını baskılarlar.



D) Menstrüasyonun 9-10. günü



Doğru cevap: E



azaldığı



dönem



E) Menstrüasyonun 11-12. günü



A) Menstrüasyondan 1 hafta önce



Menstrüasyonun başlamasından 11.5-12 gün sonra FSH ve LH salgısında azalma görülür. Bu sırada, yüksek östrojen düzeyi (ya da foliküllerden progesteron sekresyonunun başlaması) ön hipofiz üzerinde pozitif feedback etki yapar. Bu da LH salgısında çok büyük, FSH



B) Menstrüasyondan 3-4 gün önce



salgısında daha küçük ölçüde artışlara neden olur.



49. Östrojen, progesteron ve inhibin en düşük olduğu dönem aşağıdakilerden hangisidir?



C) Menstrüasyondan 3-4 gün sonra D) Menstrüasyondan 1 hafta sonra E) Menstrüasyondan 10 gün sonra Ovulasyon sonrasında (ovulasyonla menstrüasyonun başlangıcına kadar geçen süreç içinde) korpus luteum, büyük miktarlarda progesteron ve östrojenle, aynı düzeyde inhibin hormonu salgılar. Bu hormonların tümü birlikte, ön hipofiz ve hipotalamus üzerinde negatif feedback etki yaparlar. Bu şekilde FSH ve LH salgısı baskılanır. Menstrüasyondan yaklaşık 3-4 gün önce, bu hormonlar en düşük düzeylerine inerler. Doğru cevap: B



Ovulasyon öncesi, LH ve FSH salgısının aşırı ve ani artışının nedeni ne olursa olsun, ovulasyona ve onun ardından da korpus luteum sekresyonuna yol açar. Böylece hormonal sistem, bir sonraki ovulasyona kadar yeni bir siklus dönemine girer. Doğru cevap: E 52. Korpus luteumdan salgılanıp FSH ve LH salgısını baskılayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) inhibin



B) Östrojen



C) Relaksin



D) Folistatin E)



Progesteron



GENITAL SİSTEM



166



Korpus luteumdan salgılanan inhibin hormonu FSH ve LH salgısını baskılar. Erkeklerde testislerdeki Sertoli hücrelerinden de aynı hormon salgılanmaktadır. İnhibin kadında, erkekte olduğu gibi ön hipofiz bezinden FSH salgısını, daha küçük ölçüde de LH salgısını baskılar. Bu nedenle, inhibin hormonunun kadında, cinsel aylık döngünün sonuna doğru FSH ve LH azalmasında önemli rolü olduğu kabul edilmektedir. Folistatin (FSH-Supresör Protein): Dokularda aktivinleri bağlayan ve etkilerini inhibe eden glikoproteinlerdir. Hipofiz ve gonadlarda sentezlenir. Aktivine bağlanarak onun etkisini bloke etmek suretiyle dolaylı yoldan FSH salmımını bloklar. GnRH’a FSH cevabını inhibe eder. Doğru cevap: A



53. İnhibin hormonunun korpus luteum dışında salgılandığı hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Trofoblast hücresi



B) Desidua hücresi C) Sertoli hücresi D) Leidig hücresi E) Embriyoblast hücresi Korpus luteumdan salgılanan inhibin hormonu FSH ve LH salgısını baskılar. Erkeklerde testislerdeki Sertoli hücrelerinden de aynı hormon salgılanmaktadır. İnhibin kadında, erkekte olduğu gibi ön hipofiz bezinden FSH salgısını, daha küçük ölçüde de LH salgısını baskılar. Bu nedenle, inhibin hormonunun kadında, cinsel aylık döngünün sonuna doğru FSH ve LH azalmasında önemli rolü olduğu kabul edilmektedir. İmplantasyon bölgesindeki endometrial stroma anne kanındaki artan progesterona cevap olarak ileri derecede vasküler ve ödemlidir. Bu dönemde endometrial stromaya desidua adı verilir. Glikojen ve lipidleri depolayarak polihedral görünüm kazanan stroma hücrelerine de desidual hücre denir. Desidual hücreler invazyon gösteren sinsityotrofoblast hücrelerin yakınında dejenere olarak,embriyonik beslenme için zengin bir kaynak oluştururlar. Dejenere olan desidual hücreler sinsityotrofoblast tarafından alınarak kullanılır. Blastosist boşluğunda sıvı arttıkça, blastomerleri iki bölüme ayırır: iç hücre kitlesi embriyoblast, dış hücre kitlesi trofoblast olarak isimlendirilir. Embriyoblast embriyoyu oluştururken, trofoblast plasenta ve fetal zarları meydana getirir. 107 hücreli blastosistte (100-140 saatlik), 8 hücre embriyoblastı oluştururken 99 hücre ise trofoblastları meydana getirir.



Leydig hücreleri Seminifer tübüller arasındaki stromada yer alan ve steroid salgılayan hücre özelliklerini gösteren interstisiyel hücrelerdir. LH etkisinde androjenlerin salgılanmasından sorumludurlar. Sekonder seks karakterlerinin gelişme­ sinden sorumlu olan testosteronu üretirler. Seminifer tübüller çevresinde miyoepitelyal hücrelere de rastala-



nabilir. İnsanda hamilelik sırasında plasentadan üretilen gonadotropik hormon, anne kanından fetüse geçer ve androjenik hormonları üreten bol miktardaki fetal testiküler interstisyel hücreleri uyarır. Bu hormonların varlığı, erkek genital organlarının embriyonik farklılaşması için gereklidir. Embriyonik interstisyel hücreler hamileliğin 4. ayına kadar tamamen farklılaşmış olarak kalırlar ve son­ ra testosteron sentezinde bir azalmayla birlikte gerilerler. Daha sonra gebeliğin geri kalanı boyunca ve hipofizden salgılanan LH hormonu uyarısı altında testosteron sente­ zini yeniden yapmaya başladıkları puberte öncesi döneme kadar dinlenmede kalırlar. Doğru cevap: C 54. İnhibin ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir? A) FSH salgısını baskılar. B) LH salgısını baskılar. C) Granüloza hücrelerinden salgılanır. D) Sertoli hücrelerinden de salgılanmaktadır. E) İnhibin-B, luteal fazda; inhibin-A ise folliküler fazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin’in iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de teka interna hücrelerinden IGF salınımmı uyarır ve androjen yapımını arttırır. Doğru cevap: E 55. Kadında ereksiyon ile ilgili aşağıdakilerden hangisidir?



vanlıs



olan



A) Klitorise doğru uzanan erektil doku, penisin erektil dokusuna eşdeğerdir. B) Erektil doku, erigentes sinirleri içindeki sempatik liflerle kontrol edilir. C) Seksüel uyarılmada, sinir uçlarından asetilkolin, nitrik oksit ve vazoaktif intestinal polipeptid (VIP) salgılanır. D) Seksüel uyarım Bartholin bezlerini de aktive eder. E) Bartholin bezi mukus salgılar



Kadında Ereksiyon ve Lubrikasyon: Vajina girişinde klitorise doğru uzanan erektil doku, hemen hemen penisin erektil dokusuna eşdeğerdir. Erektil doku penis gibi, sakral ağdan dış cinsel bölgeye gelen erigentes sinirleri içindeki parasempatik liflerle kontrol edilir. Seksüel uyarılmanın ilk evrelerinde, parasempatik uyarılarla erektil doku arterleri genişler. Bu olayda sinir uçlarından salgılanan asetilkolin, nitrik oksit ve vazoaktif intestinal polipeptid (VIP) etkilidir.



j



OVARİAL HORMONLAR



Parasempatik sinyaller aynı anda, labiya minorların alt kısmında yerleşmiş bulunan Bartholin bezlerini de uyarırlar. Bu uyarının amacı, giriş içine hızla mukus salgılanmasını sağlamaktır. Mukus sıvısının cinsel süreç içinde lubrikasyonda katkısı büyüktür.



Progesteron;Androjen ve östrojen prekursörüdür. Folikül ve luteal hücrelerde sentezlenir.



Doğru cevap: B



Androjen;(DHEA) Teka internada sentezlenir. İnhibinjFSH sentezini inhibe eder.



56. Aşağıdakilerden değildir?



hangisi



ovarial



hormon



A) Östriol B) Progesteron C) İnhibin D) Aktivin EJTestosteron Testisler, testosteron, dihidrotestosteron, androstenedion gibi erkek seks hormonlarını salgılar. Testosteronun büyük bir kısmı, hedef dokularda daha aktif olan dihidrotestosterona dönüşür. Testosteron, interstisyel Leydig hücreleri tarafından yapılır, bu hücreler, seminifer tübüller arasında interstisyel alanlarda yer alırlar ve erişkin testis kütlesinin %20’sini oluştururlar. Testosteron ve dihidrotesteron gibi, androjenlerin tümü steroid yapıda bileşiklerdir. Androjenler, hem testislerde hem de adrenal bezlerde kolesterolden veya doğrudan asetil koenzim A’dan sentezlenirler. Dokulara tikse olan testosteronun çoğunluğu hücre içinde 5-a-redüktaz enzimi ile dihidrotestosterona dönüşür. Dokularda tikse olmayan testosteron, karaciğerde başlıca androsteron ve dehidroepiandrosterona dönüşür, safra veya idrarla atılırlar. Erkekte, testosterona ek olarak, az miktarda östrojen de sentez edilmektedir (gebe olmayan bir kadındaki miktarın beşte biri kadar) Testosteron, erkek fetus testislerinde, embriyonik hayatın yaklaşık 7. haftasında admaya başlar. Önce genital plaktan, daha sonra fetal testislerden salgılanan testosteron hormonu erkek vücut özelliklerinin gelişmesinden sorumludur. Vajina ve klitoris yerine penis ve skrotumun oluşmasını sağlar. Prostat bezi, seminal veziküller ve erkek genital kanallarının gelişimini kolaylaştırırken, dişi genital organlarının baskılanmasına neden olur. Testisler, genellikle gebeliğin son 2-3 ayında yeterli düzeyde testosteron salgılanmasıyla skrotuma inerler. Pubede sonrasında, testosteron salgısının yeniden başlaması ile penis, skrotum ve testislerde büyüme görülür. Buna ek olarak, testosteron sekonder seks özelliklerini geliştirir. Testosteron, kılların büyümesine neden olur, tipik bas erkek sesi oluşumunu sağlar, yüzdeki yağ bezlerinin fazla salgı yapmasıyla akneye neden olur, protein oluşumu ve kas gelişimini adırır, kemik büyümesi ve kalsiyum depolanmasını adırır, uzun kemiklerde epifizlerin erken kapanmasına neden olur, bazal metabolizmayı hızlandırır, eritrosit sayısını adırır, diğer steroid hormonlar gibi böbreğin distal tübüllerinde sodyum geri emilimini adırır.



Aktivin;FSH sentezini aktive eder. Relaksin;Overden ve plasentadan sentezlenir. Pelvik ligamentlerin relaksasyonunu sağlar. Doğru cevap: E 57. Gebe olmayan bir kadında östrojenin en cok sentezlendiği yer aşağıdakilerden hangisidir?



A) Över



B) Adrenal kodeks



C) Adrenal medulla



D) Karaciğer



E) Endometriyum Gebe olmayan normal bir kadında, östrojenler büyük miktarlarda överlerden, az miktarlarda da adrenal kodeksten salgılanırlar. Gebelikte ise, çok büyük miktarlarda plasentadan salgılanırlar. Doğru cevap: A 58. Gebe olan bir kadında östrojenin en cok sentezlendiği yer aşağıdakilerden hangisidir? A) Endometriyum C) Plasenta



B) Adrenal kodeks D) Karaciğer E) Över



Gebe olmayan normal bir kadında, östrojenler büyük miktarlarda överlerden, az miktarlarda da adrenal kodeksten salgılanırlar. Gebelikte ise, çok büyük miktarlarda plasentadan salgılanırlar. Doğru cevap: C 59. Östrojenler ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Östradiol, östriol ve östron olarak 3 tip östrojen vardır. B) Östradiol en aktif östrojenik hormondur C) Östron en zayıf östrojenik hormondur.



D) Gebelik sırasında plasentadan salınan başlıca östrojenik hormon östrioldur. E) Postmenopozal kadınlarda östrojen i östrondur.



başlıca



plazma



ÖSTROJENLER Östradiol, östriol ve östron olarak 3 östrojen vardır. Gebe olmayan normal bir kadında, östrojenler büyük mik­ tarlarda överlerden, az miktarlarda da adrenal kodeksten salgılanırlar. Gebelikte ise, çok büyük miktarlarda plasen­ tadan salgılanırlar.



GENİTAL SİSTEM



Östrodiol(Estradiol 17- p)



168



GENITAL SİSTEM



Östradiol: En aktif östrojenik hormondur ve överde granüloza hücrelerinden salgılanır. Kadınlarda östradiolün hemen tamamı överlerden salgılanır. Gebelikte özellikle östradiol annenin üreme organlarının büyüme ve gelişmesine neden olur.



61. Östrojenin vajen üzerine ifadelerden vanlıs olan hangisidir?



etkileriyle ilgili aşağıdakilerden



A) Vajende süperficial hücreler hâkimdir. B) Yaymada da hücrelerdir.



en



çok



görülen



süperficial



C) Hücrelerin kenarlarında kırılma en çok süperfisial hücrelerde görülür.



Östriol: En zayıf östrojenik hormondur. Karaciğerde östradiol ve östrondan sentezlenir. Gebelik sırasında plasentadan salınan başlıca östrojenik hormondur. Plasentada az miktar östradiol ve östron da sentezlenir.



D) Vajen epitelini proliferasyona uğratır E) Vajen epitelini glikojenden zengin hale gelir.



Östrojenlerin Vagen Üzerine Etkileri: Östron: Överden salınır ve zayıf östrojenik aktivite gösterir. Bir miktar da adrenal kodeksten salınan androstenedionun periferal dönüşümünden oluşur. Postmenopozal kadınlar­ da başlıca plazma östrojeni östrondur ve sentezi andros­ tenedionun periferde aromatazla dönüşümü ile sağlanır. P-östradiyolun östrojenik kuvveti östrona göre 12 kat, östriyole göre 80 kat daha fazladır.



Östrojen etkisindeki bir kadında vajende süperficial hücreler hakimdir ve yaymada da en çok görülen hücrelerdir. Östrojen etkisinde vajen epiteli proliferasyona uğrar ve glikojenden zengin hale gelir. Progesteron etkisi hakim olduğunda ise hücre kenarlarında kırılma (navikuler hücre) karakteristiktir ve daha çok intermedier hücreler hakimdir. Doğru cevap: C



Doğru cevap: C 60. Aşağıdakilerden hangisi, östrojenin üzerine olan etkilerinden değildir?



uterus



62. Aşağıdakilerden hangisi, östrojenin bezlerine olan etkilerinden değildir?



meme



A) Östrojenler memede stromal dokuyu geliştirir.



A) Uterusun boyutlarını erişkin formuna dönüştürür.



B) Meme duktuslarının gelişmesini sağlar.



B) Vajina epitelini kübik şekilden, çok katlı epitel şekline dönüştürür.



C ) Asinilerde progesteron ile sinerjist etki ederek büyümeyi sağlar. D) Memede yağ birikmesini sağlar.



C) Endometriyal stromada belirgin proliferasyona yol açarlar D) Miyometriumda kontraktil protein arttırarak kasılmaya neden olurlar. E) Miyometriumun azaltır.



oksitosine



olan



sentezini



Östrojenlerin Meme Bezlerine Etkileri: duyarlılığını



Östrojenlerin Uterus ve Eksternal Kadın Seks Organlarına Etkisi: Östrojenler çocukluk döneminde çok az miktarlarda salgılanırlar. Pubertede ise salgılanan miktar hipofiz gonadotropik hormonların etkisi altında 20 kat ya da daha yüksek oranda artış gösterir. Bu sırada, kadının cinsel organları da çocukluk görüntüsünden erişkininkine dönüşür. Överler, fallop tüpleri, uterus ve vajinanın boyutları birkaç kat artar. Mons pubis ve labia majörda yağ birikmesi ve labia minör’ün genişlemesiyle, dış genital organlar büyür. Buna ek olarak, östrojenler vajina epitelini kübik şekilden, çok katlı epitel şekline dönüştürerek, puberte öncesine göre travma ve enfeksiyonlara karşı daha dirençli hale getirir. Pubertenin ilk birkaç yılı içinde, uterusun boyutları iki veya üç kat artma gösterir. Östrojenler endometriyal stromada belirgin proliferasyona ve implante ovumun beslenme­ sine yardımcı olacak olan endometriyal bezlerde büyük gelişmelere yol açarlar. Miyometriumda kontraktil protein sentezini arttırarak kasılmaya neden olurlar. Miyometri­ umun oksitosine olan duyarlılığını arttırır. Serviksten viskozitesi düşük bol mukus salgılanmasını sağlar. Doğru cevap: E



E) Prolaktin salınımını hamilelikte inhibe eder.



Östrojenler memede stromal dokuyu geliştirir. Meme duktuslarının gelişmesini sağlar. Asinilerde progesteron ile sinerjist etki ederek büyümeyi sağlar. Memede yağ birikmesini sağlar. Prolaktin salınımını hamilelikte uyarır. Ancak prolaktinin meme bezlerinden süt salınımına neden olan etkisini inhibe eder. Doğru cevap: E 63. Östrojenin ifadelerden hangisidir?



gebeliğe vanlıs



olan olan



etkileriyle ilgili aşağıdakilerden



A) Anne uterusunun gelişimine neden olur, B) Annede memelerin büyümesini ve memede duktal yapının gelişmesini sağlar, C) Annede dış genital organların gelişmesine yol açar. D) Annenin pelvis ligamentlerini gevşetir. E) Embriyonun geç dönemlerinde hücrelerin çoğalmasını hızlandırır



Östrojenlerin Gebeliğe Etkileri: Gebelik süresince aşırı miktarlarda salgılanan östro­ jenler;



Anne uterusunun gelişimine neden olur,







Annede memelerin büyümesini ve memede duktal yapının gelişmesini sağlar ve







Annede dış genital organların gelişmesine yol açar.



Buna ek olarak, östrojenler annenin pelvis ligamentlerini gevşetir. Böylece sakroilyak eklemler gevşer ve simfizis pübis daha elastik hale gelir. Bu değişimler, fetusun doğum kanalından geçişini kolaylaştırır. Gebelik sürecinde östrojenler embriyonun erken dönemlerin­ de hücrelerin çoğalmasını hızlandırır ve embriyonun büyümesini sağlar.



Östrojenler metabolik hızı hafif de olsa artırırlar. Ancak bu artış testosteronun etkisine göre 1/3 oranda daha düşüktür. Bunun yanında, hormonun derialtı yağ dokusunu artırıcı etkisi de vardır. Östrojenler yağın göğüs ve deri altından başka, kalçalarda birikmesine yol açar ki, bu da kadın vücuduna özgü görünümü kazandırır. Su ve tuz tutulmasına neden olur. Hücrelerde antiinsülin etki yaparak glikozun kullanımını önlerler. Doğru cevap: D 66. Yukarıdakilerden hangisi hormonunun özelliği değildir?



Doğru cevap: E 64. Aşağıdakilerden hangisi, östrojenin sistemine olan etkilerinden değildir?



Östrojenlerin Vücut Metabolizması ve Yağ Depolanması Üzerine Etkileri:



iskelet



A) Östeoblastik aktivitenin artmasına neden olurlar. B) Epifiz plaklarının kapanmasına neden olurlar. C) Epifiz plaklarını kapatma etkisi testosterondan daha azdır. D) Östrojen eksikliğine bağlı osteoporoz gelişir. E) Menopoz sonrasında, överlerden östrojen salgılanmaz.



Östrojenlerin İskelet Üzerine Etkisi: Östrojenler osteoblastik aktivitenin artmasına neden olurlar. Epifiz plaklarının kapanmasına neden olurlar. Bu etkisi testosterondan daha güçlüdür. ileri yaşlarda östrojen eksikliğine bağlı osteoporoz gelişir. Menopoz sonrasında, överlerden hemen hemen hiç östrojen salgılanmaz. Östrojen eksikliğine bağlı olarak: Kemiklerde osteoblastik aktivite azalır, kemik matriksi azalır ve kemikte kalsiyum ve fosfor birikimi azalır. Doğru cevap: C 65. Aşağıdakilerden hangisi, östrojenin protein ve vücut metabolizmasına olan etkilerinden değildir? A) Toplam vücut proteinini hafifçe artırırlar



B) Faktör



II, VII, IX sentezini artırarak hiperkoagulabiliteye neden olur. C) Testosteronun protein depolanmasına etkisi, östrojenlere oranla daha güçlüdür. D) Metabolik hızı, testosterona göre daha fazla arttırırlar. E) Su ve tuz tutulmasına neden olur



progesteron



A) Hamile olmayan bir kadında progesteron böbrek üstü bezi ve överlerden salınır. B) Folliküler fazda progesteron’un korpus luteumdan salınımı artar. C) Hamile kadında plasentada da büyük miktarlarda progesteron yapılır. D) Progesteron plazmada transkortin ve albumine bağlanarak taşınır. E) Progesteron karaciğerde pregnandiole dönüşür ve idrarla atılır. Doğru cevap: B 67. Gebe olmayan bir kadında progesteron kaynağı aşağıdakilerden hangisidir? A) Böbrek üstü bezi ve över



B) Böbrek üstü bezi ve plasenta C) Böbrek üstü bezi ve karaciğer D) Plasenta ve karaciğer E) Plasenta ve över Doğru cevap: A 68. Gebe olan kadında progesteron hormonunun en çok sentezlendiği yer aşağıdakilerden hangisidir? A) Böbrek üstü bezi kodeksi B) Böbrek üstü bezi medullası C) över D) Karaciğer E) Plasenta Doğru cevap: E



Östrojenlerin Protein Birikimi Üzerine Etkileri: Östrojenler toplam vücut proteinini hafifçe artırırlar. Faktör II, VII, IX gibi pıhtılaşma faktörlerinin sentezini artırarak hiperkoagulabiliteye neden olur. Karaciğerden taşıyıcı globulinlerin ve anjiotensinojenin sentezini arttırır. Testosteronun protein depolanmasına etkisi, östrojenlere oranla daha yaygın ve kat kat güçlüdür.



69. Endometriumda glikojen tutulumuna neden olan ve endometrial bezlerde sekresyon oluşturan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Östrojen C) Relaksin



B) Progesteron D) Oksitosin E) inhibin



Doğru cevap: B



GENİTAL SİSTEM







170



GENITAL SİSTEM



70. Menstruel siklusun 2. yarısında endometriyumu embriyonun implantasyonuna hazırlayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) ksitosin B) Östrojen C) elaksin D) Progesteron E) İnhibin



PROGESTERON Progestinlerin en önemlisi progesterondur. Hamile olmayan bir kadında progesteron böbrek üstü bezi ve överlerden salınır. Luteal fazda progesteron’un korpus luteumdan salınımı artar. Hamile bayanlarda plasentada da büyük miktarlarda progesteron yapılır. Steroid sentezi yapılan tüm dokularda ara ürün olarak progesteron yapılır. Salgılanan progesteron plazmada transkortin ve albumine bağlanarak taşınır. Progesteronun artması serbest kortizolün kanda artmasına neden olur. Progesteron karaciğerde pregnandiole dönüşür ve idrarla atılır. Endometriumda glikojen tutulumu ve endometrial bezlerde sekresyon oluşturur. Böylece endometrium, döllenen embriyonun yapışması ve beslenmesi için hazır hale gelir. Bu nedenle ovulasyonun ilk histolojik bulgusu endometrium bezlerinde subnukleer vakualizasyondur. (nükleus altında salgı birikimi) İnhibin: iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de teka interna hücrelerinden IGF salınımım uyarır ve androjen yapımını arttırır.



ÖSTROJENLER Östradiol, östriol ve östron olarak 3 östrojen vardır. Gebe olmayan normal bir kadında, östrojenler büyük miktarlarda överlerden, az miktarlarda da adrenal kodeksten salgılanırlar. Gebelikte ise, çok büyük miktarlarda plasentadan salgılanırlar.



Östradiol: En aktif östrojenik hormondur ve överde granüloza hücrelerinden salgılanır. Kadınlarda östradiolün hemen tamamı överlerden salgılanır. Gebelikte özellikle östradiol annenin üreme organlarının büyüme ve gelişmesine neden olur.



Östriol: En zayıf östrojenik hormondur. Karaciğerde östradiol ve östrondan sentezlenir. Gebelik sırasında plasentadan salınan başlıca östrojenik hormondur. Plasentada az miktar östradiol ve östron da sentezlenir.



Östron: Överden salınır ve zayıf östrojenik aktivite gösterir. Bir miktar da adrenal kodeksten salınan androstenedionun periferal dönüşümünden oluşur. Postmenopozal kadınlar­ da başlıca plazma östrojeni östrondur ve sentezi andros­ tenedionun periferde aromatazla dönüşümü ile sağlanır. (3-östradiyolun östrojenik kuvveti östrona göre 12 kat, östriyole göre 80 kat daha fazladır. Ovaryum korpus luteumu ve plasentadan östrojen ve progesteron hormonları yanında relaksin adı verilen bir hormon salgılanır. Hormonun korpus luteumdan salgı­ lanması insan koryonik gonadotropinleriyle ariış gösterir. Relaksin, simfizis pubis ligamentlerini gevşetir. Ancak bu etki gebe kadında çok zayıf ya da hiç görülmemektedir. Gerçekte, pelvis ligamentlerinin gevşemesi, östrojenlerin etkisi altında olmaktadır. Bunun yanında, relaksin doğum sırasında serviksin yumuşamasını sağlamaktadır.



OKSİTOSİN 9 aminoasitten oluşan bir peptid hormondur. Hipotalamusun paraventriküler nükleusunda sentezlenir. Aksonal taşınmayla (anterograd taşınma, kinezin aracılığıyla) arka hipofize gelir. Depolandıkları veziküllerde nörofizin-l adı verilen proteine bağlı olarak bulunurlar. Oksitosin salınımı için kolinerjik sinir lifleri uyarılmalıdır. Oksitosin salınımı için en güçlü stimulus emzirmedir. Serviksin genişlemesi, genital bölgenin uyarılması, bebeğin görülmesi ve sesinin duyulması da oksitosin salınımına neden olur. Meme bezlerindeki miyoepitelyal hücrelerde kasılmaya neden olarak sentez edilmiş sütün kanallar boyunca ilerlemesini sağlar. Gebeliğin sonuna doğru miyometriumda oksitosin reseptör sayısı artar. Oksitosin miyometriumda kasılmaya neden olur. Düz kas hücreleri arasındaki gap junctionların yapıtaşı olan connexin 43 proteinin sentezini artırarak, miyometriumun kasılmasını kolaylaştırır. Böylece doğum sancıları oluşur. Miyometriumdaki kasılmalar, doğum sonrası kanamaları da önler. Korku, üzüntü ve alkol oksitosin salınımım inhibe eder. Doğru cevap: D 71. Embriyonun erken evrelerde beslenmesinde görevli hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Sitotrofoblast hücresi B) Sinsityotrofoblast hücresi C) Desidua hücresi D) Endometriyum epitel hücresi E) Sertoli hücresi Doğru cevap: C 72. Embriyoya implantasyon öncesi uygun besin maddeleri sağlayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Oksitosin C) Relaksin



B) Östrojen D) Progesteron E) hCG



PROGESTERON Progestinlerin en önemlisi progesterondur. Hamile olmayan bir kadında progesteron böbrek üstü bezi ve överlerden salınır. Luteal fazda progesteron’un korpus luteumdan salınımı artar. Hamile bayanlarda plasentada da büyük miktarlarda progesteron yapılır. Steroid sentezi yapılan tüm dokularda ara ürün olarak progesteron yapılır. Salgılanan progesteron plazmada transkortin ve albumine bağlanarak taşınır. Progesteronun artması serbest kortizolün kanda artmasına neden olur. Progesteron karaciğerde pregnandiole dönüşür ve idrarla atılır. Endometriumda glikojen tutulumu ve endometrial bezlerde sekresyon oluşturur. Böylece endometrium, döllenen embriyonun yapışması ve beslenmesi için hazır hale gelir. Bu nedenle ovulasyonun ilk histolojik bulgusu endometrium bezlerinde subnukleer vakualizasyondur. (nükleus altında salgı birikimi) Doğru cevap: D 73. Uterus kontraksiyonlarının şiddetini ve frekansını azaltıcı etkiye sahip hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) inhibin



B) Relaksin C) Oksitosin



endometrial bezlerde glikojen ve su tutulumu oluşturur. Bu nedenle endometriumu süngerimsi hale dönüştürür (desidua reaksiyonu). Desidua hücreleri embriyonun erken evrelerde beslenmesinde önemli rol oynarlar. Progesteron, endometriyum üzerindeki bu etkisine ek olarak, uterus kontraksiyonlarının şiddetini ve frekansını azaltıcı etkiye sahiptir. Bu şekilde implante ovumun atılması engellenir. Ayrıca spontan düşüklere yol açan uterus kasılmalarını da engellemiş olur. Myometriumun düz kas hücrelerini inhibe ederek gevşetir. Myometriumu oksitosinin etkisine duyarsızlaştırır. Zigot implantasyonu için T lenfositleri baskılarve fetüsü korumada immun supresif etki gösterir. Progesteron termojenik etkilidir ve bazal vücut ısısında 0.5°C kadar artış yapar. Progesteron natriürez oluşturur. Tuz atılımını artırır. Progesteron solunumu stimule eder. İnhibin: iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de tekainterna hücrelerinden IGF salımmım uyarır ve androjen yapımını arttırır. Doğru cevap: A



D) Progesteron



75. Premenstruel sendrom aşağıdakilerden hangisidir?



E) Östrojen Doğru cevap: D



yapan



hormon



A) Relaksin



74. Zigot implantasyonu için T lenfositleri baskılayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Progesteron



B) Östrojen



C) İnhibin A



D) İnhibin B E) Relaksin



PROGESTERON Progestinlerin en önemlisi progesterondur. Hamile ol­ mayan bir kadında progesteron böbrek üstü bezi ve överlerden salınır. Luteal fazda progesteron’un korpus luteumdan salınımı artar. Hamile bayanlarda plasentada da büyük miktarlarda progesteron yapılır. Steroid sentezi yapılan tüm dokularda ara ürün olarak progesteron yapılır. Salgılanan progesteron plazmada transkortin ve albu­ mine bağlanarak taşınır. Progesteronun artması serbest kortizolün kanda artmasına neden olur. Progesteron kara­ ciğerde pregnandiole dönüşür ve idrarla atılır. Endometriumda glikojen tutulumu ve endometrial bezler­ de sekresyon oluşturur. Böylece endometrium, döllenen embriyonun yapışması ve beslenmesi için hazır hale gelir. Bu nedenle ovulasyonun ilk histolojik bulgusu endomet­ rium bezlerinde subnukleer vakualizasyondur. (nükleus altında salgı birikimi) Ayrıca embriyonun gelişiminin erken döneminde hücre bölünmesini etkiler. Gebelikte sekretuar fazda,



B) Östrojen C) Aktivin D) inhibin E) Progesteron Premenstruel sendrom: Progesteron, GABAA kanalına bağlanıp santral sinir sisteminde inhibitör etki oluşturur. Premenstruel dönemde progesteron azaldığı için bu inhibitör etki azalarak premenstruel sendrom oluşur. Bu dönemdeki gerginlik, kaygı gibi reaksiyonları önlemek için GABA kanalını açan alprozolam kullanılabilir. SSRI tipi ilaçlar da yararlıdır. Ovaryum korpus luteumu ve plasentadan östrojen ve progesteron hormonları yanında relaksin adı verilen bir hormon salgılanır. Hormonun korpus luteumdan salgılanması insan koryonik gonadotropinleriyle artış gösterir. Relaksin, simfizis pubis ligamentlerini gevşetir. Ancak bu etki gebe kadında çok zayıf ya da hiç görülmemektedir. Gerçekte, pelvis ligamentlerinin gevşemesi, östrojenlerin etkisi altında olmaktadır. Bunun yanında, relaksin doğum sırasında serviksin yumuşamasını sağlamaktadır. Aktivin; FSH sentezini aktive eden birovarial hormondur. İnhibin: iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik



GENITAL SİSTEM



171



GENITAL SİSTEM



172



hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de tekainterna hücrelerinden IGF salımmını uyarır ve androjen yapımını arttırır.



79. hCG'nin anne kanında ilk defa görüldüğü zaman aşağıdakilerden hangisidir? A) Fertilizasyondan 1-2 gün sonra B) Fertilizasyondan 4-5 gün sonra C) Fertilizasyondan 6-8 gün sonra



Doğru cevap: E



D) Fertilizasyondan 3 hafta sonra



76. Aşağıda bazı hormonlar verilmiştir. Buna göre plasentadan salınan hormonlar aşağıdakilerden hangileridir? I. Östrojen II. Progesteron



E) Fertilizasyondan 4 hafta sonra Doğru cevap: C 80. hCG hormonunun pik aşağıdakilerden hangisidir?



III. hCG



A) 9. hafta



IV. HPL



B) 13. hafta



yaptığı



dönem



C) 16. hafta D) 19. hafta



A) I ve II B) I ve III C) II ve III



E) 24. hafta



D) I, II ve IV



Doğru cevap: A



E) I, II, II ve IV 81. Korpus luteumun bozulmasını engelleyen hormon aşağıdakilerden hangisidir?



PLASENTA HORMONLARI Plasenta (ve korion), blastokistin dış tabakasını yapan trofoblastlarca oluşturulur. Plasentadan östrojenler, progesteron, hCG, ve HPL (Human plasental laktojenİnsan koryonik somatomamotropini) salgılanır. Gebelikte başlıca östrojen östrioldür. Plasentada sentez edilen östrojenler, fetüs böbrek üstü bezinden salgılanan DHEA ve (DHEAS'ın dönüşümü) ile oluşurlar o nedenle fetüs ölümünde plazma östriol konsantrasyonu düşer. Doğru cevap: E 77. hCG ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) İnsanlardaki en büyük aktif peptid hormondur. B) Yapısal ve işlevsel özellikleri bakımından luteinizan hormona benzer. C) Plasentada sinsityotrofoblastlarda sentezlenir. D) Fertilizasyondan 6-8 gün sonra anne kanında görülmeye başlar. E) Hamileliğin 20. haftasında pik yapar. Doğru cevap: E 78. hCG salgılayan hangisidir?



hücre



A) Sitotrofoblast hücresi B) Sinsityotrofoblast hücresi C) Desidua hücresi D) Endometriyum epitel hücresi E) Sertoli hücresi Doğru cevap: B



aşağıdakilerden



A) hCG B) Östrojen C) Progesteron D) Relaksin E) Oksitosin



hCG (Human koryonik gonadotropin) İnsanlardaki en büyük aktif peptid hormondur. Yapısal ve işlevsel özellikleri bakımından hipofiz bezinden salgılanan luteinizan hormona benzer. Plasentada sinsityotrofob­ lastlarda sentezlenir. Fertilizasyondan 6-8 gün sonra anne kanında görülmeye başlar. Hamileliğin 9. haftasın­ da pik yapar daha sonra16-20. haftasında oldukça düşük bir değere iner. Bu değer gebeliğin sonuna kadar aynı düzeyde kalır. Menstruasyon korpus luteumunu, gebelik korpus luteumuna dönüştürür. Fetusta testisten testosteron salımmını uyarır. En önemli işlevi korpus luteumun bozulmasını engellemektir. Plasenta büyük miktarlarda insan koryonik gonadotropini (hCG), östrojenleri, proges­ teron ve insan koryonik somatomamotropinlerini salgılar, Korpus luteumdan normalin üstünde progesteron ve östrojen salgılanmasına neden olur. Bu seks hormonları menstrüasyonu engeller ve endometriyumun sürekli büyü­ mesine ve büyük miktarda besin depolamasına yol açar. Sonuç olarak, normal kadın cinsel döngüsü sırasında endometriyumda gelişen desiduaya benzer hücreler, zigot implante olduktan sonra ön plana geçerek, genişlemiş besleyici desidual hücrelere dönüşürler. Gebelik başladık­ tan 1 ay veya biraz daha sonra korpus luteum, hCG’nin etkisi altında, başlangıç büyüklüğünün yaklaşık iki misli büyüme gösterir.



173



Doğru cevap: A 82. HPL hormonunun salgılandığı aşağıdakilerden hangisidir?



dönem



A) Gebeliğin 3.haftası



HPL (Humarı Plasental Laktojen - İnsan koryonik somatomamotropini) Bu hormonun plasentadan salgılanması, gebeliğin yaklaşık 5. haftasında başlar. Gebelik süresince salınımı giderek artar. Büyüme hormonu ve prolaktin benzeri etkileri vardır. Büyüme hormonu gibi, dokularda protein depolanmasına neden olur. Gebede insulin rezistansından sorumlu hormondur. Annede insülin duyarlılığının azalmasına ve buna bağlı olarak glikoz kullanımının azalmasına neden olur. Bu şekilde fetusa büyük miktarlarda glikoz sağlanmaktadır. Çünkü glikoz fetusun büyümesi için gerekli enerjinin sağlanmasında kullanılan başlıca substrattır. Plasenta kitlesiyle en orantılı hormon HPL’dir. Hormonun salgılanması, gebeliğin ilerlemesiyle plesanta ağırlığının artışıyla orantılı olarak giderek artar. Annenin yağ depolarından serbest yağ asidlerini harekete geçirerek, metabolizmada alternatif enerji kaynağı oluşturur. Bu nedenle, insan koryonik somatomamotropinin anne ve fetus beslenmesinde özel önem taşıyan genel bir metabolik hormondur.



B) Gebeliğin ö.haftası C) Gebeliğin 10.haftası D) Gebeliğin 12.haftası E) Gebeliğin 15.haftası Doğru cevap: B 83. Plasenta kitlesiyle en orantılı artış gösteren hormon aşağıdakilerden hangisidir?



Doğru cevap: A 86. Kanda seviyesi belli ölçüye geldiğinde GnRH pulsasyonu yaptıran hormon aşağıdakilerden hangisidir?



A) hCG B) Östrojen C) Progesteron D) HPL



A) Progesteron



B) HPL



C) Leptin



E) Oksitosin



D) Östrojen E) hCG



Doğru cevap: D



PUBERTE 84. Büyüme hormonu benzeri etkili plasenta hormonu aşağıdakilerden hangisidir? A) Relaksin B) HPL



Puberte yaşı değişkendir, (kızda 8-13, erkekte 9-14). Kızlarda ilk belirti teiarş iken, erkeklerde ilk belirti testis volümünde artmadır. Kızlarda sıra ile teiarş, puberş, menarş’dır.



C) Progesteron



Pubertenin başlaması:



D) Östrojen



Puberteye kadar GnRH ile salınmaktadır. Puberte ile birlikte GnRH’nın pulsatil atımlar halinde salınması ile başlar. Ama bunu denetleyen etkenler multifaktorialdir. (Genetik, iklim, çevresel stimülasyon). Ancak Leptin hormonunun puberte ile ilişkili olduğu sanılmaktadır.



E) hCG



;



{



Doğru cevap: B 85. HPL ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Gebeliğin yaklaşık 10. haftasında salgılanmaya başlar. B) Gebelik süresince salınımı giderek artar. C) Büyüme hormonu ve prolaktin benzeri etkileri vardır. D) Gebede insulin hormondur.



rezistansından



E) Plasenta kitlesiyle en orantılı hormondur.



GENITAL SİSTEM



hCG, erkek fetusun testislerinde de interstisyel hücre uyarıcı etkisi gösterir. Bu nedenle, erkek fetusların testislerinde doğuma kadar ya da biraz daha uzun süre testosteron yapımı görülür. Gebelikte bu az miktardaki testosteron salgısı, fetusta kadın organları yerine erkek cinsel organlarının gelişmesini sağlar. Gebeliğin sonuna doğru, fetus testislerinden salgılanan testosteron, testislerin skrotuma inmesini sağlar.



Leptin, yağ dokusundan salınan bir Leptin seviyesi kanda belli ölçüye pulsasyon yapmaktadır. Bu nedenle bulunan ve BMI (Vücut kitle indeksi) puberte gecikmesi oluşur.



peptid hormondur. geldiğinde GnRH sportif faliyetlerde düşük bayanlarda



Doğru cevap: C



sorumlu 87. Semeni koagüle ederek vajinal bir plak oluşturan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Akrozin



B)



Hyaluronidaz



C) Aromataz



D)



Vesikülaz



E)



Katalaz



L.



GENITAL SİSTEM



174



Spermler kuyruk hareketleri yardımıyla yavaşça servikal kanaldan geçerler. Seminal vezikülden üretilen vesikülaz enzimi bir kısım semeni koagüle ederek, vajinal bir plak oluşturur. Bu plak semenin vajinaya doğru geri akmasını önler. Ovulasyon sırasında servikal mukusun miktarı artar ve viskozitesi azalır, böylece spermin geçişi kolaylaşır. Uterus ve uterin tüplerden spermin geçişinde bu organların duvarlarındaki kasların kasılması önemli rol oynar.



88. Gelişimin ilk 10 günündeki gebelik testlerinin en önemlisi aşağıdakilerden hangisidir? A) Erken gebelik faktörü B) hCG C) Östrojen D) Progesteron E) inhibin



Semen içindeki ırostoglandinler terus hareketlerini uyararak spermlerin uterus ve uterin tüpleri geçerek fertilizasyon bölgesi olan tüplerin ampullasına gelmesine yardım eder. Semen içindeki vesikula seminalisden salınan fruktoz, spermler için bir enerji kaynağıdır.



Erken gebelik faktörü, trofoblastik hücrelerden salgılanır ve fertilizasyondan 24-48 saat sonra anne serumunda ortaya çıkan, immün sistemini baskılayan bir proteindir. Erken gebelik faktörü, gelişimin ilk 10 günündeki gebelik testlerinin en önemlisidir.



Sperm akrozomu zona pellusida da bulunan glikoproteine (zp3) bağlanır. Birçok noktadan sperm plazma membranı ile akrozomun dış membranı birleşir. Membranın bu bölgesindeki parçalanma bir pencerenin açılmasına neden olur. Akrozom reaksiyonu ile oluşan bu değişiklikler, akrozomdan feıtilizasyonu kolaylaştıran hiyaluronidaz ve akrozin gibi enzimler sayesinde gerçekleşir.



hCG (Human koryonik gonadotropin)



Tersiyer (Antral-Graaf) Folikül Granuloza hücreleri arasında folikül sıvısı birikmeye başlar (Antrum). Korona radiata hücreleriyle çevrili oosit, granuloza hücrelerinden oluşmuş kumulus ooforus denen çıkıntının içinde yer almaktadır. Teka, granuloza, ovum arasında gap junctionlar (neksus) ile bağlantılar kurulmuştur. Teka interna hücrelerinde LH reseptörleri gelişmiş ve LH kontrolünde androstenadion yapılmaktadır. Yapılan androstenadion, granuloza hücrelerinde aromataz etkisinde östrojenlere çevrilir. Aromataz enziminin aktivitesini FSH belirler.



PEROKSİZOM Böbrek ve karaciğer hücrelerinde bol bulunurlar. Peroksizomlar, mitokondri gibi oksijen kullanırlar, ancak ATP sentezi yapmazlar. Lizozomlara fiziksel açıdan benzerler, iki önemli farkları vardır: Golgi apareyi tarafından değil, kendilerini çoğaltarak (self-replication) ya da düz endoplazmik retikulumun tomurcuklanması veya bölünmesiyle oluşurlar. Hidrolazlardan çok, oksidaz enzimleri içerirler. Peroksizomun esas görevi, spesifik organik substratları okside etmektir (2H20 2-+ 2H20 + 0 2). Biyokimyasal markeri katalazdır. Peroksizom ayrıca, ilaçların ve bazı toksik maddelerin, karaciğer ve böbrekte yıkımından da sorumludur. Etil alkol kullanan kişilerde alınan alkolün yarısı asetaldehite peroksizomlarda çevrilir. Safra asitlerinin safra tuzlarına dönüştüğü yerdir. Peroksizomlarda katalazdan başka, D ve L aminoasit oksidaz, hidroksiasit oksidaz, ürat oksidaz gibi enzimler de bulunur. Doğru cevap: D



İnsanlardaki en büyük aktif peptid hormondur. Yapısal ve işlevsel özellikleri bakımından hipofiz bezinden salgılanan luteinizan hormona benzer. Plasentada sinsityotrofoblastlarda sentezlenir. Fertilizasyondan 6-8 gün sonra anne kanında görülmeye başlar. Hamileliğin 9. haftasında pik yapar daha sonra16-20. haftasında oldukça düşük bir değere iner. Bu değer gebeliğin sonuna kadar aynı düzeyde kalır. Menstruasyon korpus luteumunu, gebelik korpus luteumuna dönüştürür. Fetusta testisten testosteron salınımını uyarır. En önemli işlevi korpus luteumun bozulmasını engellemektir. Plasenta büyük miktarlarda insan koryonik gonadotropini (hCG), östrojenleri, progesteron ve insan koryonik somatomamotropinlerini salgılar. Korpus luteumdan normalin üstünde progesteron ve östrojen salgılanmasına neden olur. Bu seks hormonları menstrüasyonu engeller ve endometriyumun sürekli büyümesine ve büyük miktarda besin depolamasına yol açar. hCG, erkek fetusun testislerinde de interstisyel hücre uyarıcı etkisi gösterir. Bu nedenle, erkek fetusların testislerinde doğuma kadar ya da biraz daha uzun süre testosteron yapımı görülür. Gebelikte bu az miktardaki testosteron salgısı, fetusta kadın organları yerine erkek cinsel organlarının gelişmesini sağlar. Gebeliğin sonuna doğru, fetus testislerinden salgılanan testosteron, testislerin skrotuma inmesini sağlar. Doğru cevap: A 89. Erken gebelik faktörünü aşağıdakilerden hangisidir? A) Trofoblastik hücre B) Vajen epitel hücresi C) Desidua hücresi D) Endometriyum epitel hücresi E) Sertoli hücresi Doğru cevap: A



salgılayan



hücre



A) Fertilizasyondan 4-8 saat sonra B) Fertilizasyondan 24-48 saat sonra C) Fertilizasyondan 1 hafta sonra D) Fertilizasyondan 2 hafta sonra E) Fertilizasyondan 1 ay sonra Erken gebelik faktörü, trofoblastik hücrelerden salgılanır ve fertilizasyondan 24-48 saat sonra anne serumunda ortaya çıkan, immün sistemini baskılayan bir proteindir. Erken gebelik faktörü, gelişimin ilk 10 günündeki gebelik testlerinin en önemlisidir. Doğru cevap: B 91. Kırkıncı haftanın sonunda fetal strese bağlı fetus hipotalamusundan salınan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Relaksin



B) HPL



C) CRH



D) Oksitosin E) İnhibin



Doğru cevap: C 92. Fetusun başı servikse bası annede artan hormon hangisidir?



oluşturduğunda aşağıdakilerden



A) Relaksin



B) HPL



C) CRH



D) Aktivin E) Oksitosin



Doğru cevap: E 93. Uterotonik etkinlik için myometriyumda konneksin 43 protein sentezini arttıran hormon aşağıdakilerden hangisidir?



HPL (Human Plasental Laktojen - İnsan kory' onik somatomamotropini) Bu hormonun plasentadan salgılanması, gebeliğin yaklaşık 5. haftasında başlar. Gebelik süresince salınımı giderek artar. Büyüme hormonu ve prolaktin benzeri etkileri vardır. Büyüme hormonu gibi, dokularda protein depolanmasına neden olur. Gebede insulin rezistansından sorumlu hormondur. Annede insülin duyarlılığının azalmasına ve buna bağlı olarak glikoz kullanımının azalmasına neden olur. Bu şekilde fetusa büyük miktarlarda glikoz sağlanmaktadır. Çünkü glikoz fetusun büyümesi için gerekli enerjinin sağlanmasında kullanılan başlıca substrattır. Plasenta kitlesiyle en orantılı hormon HPL’dir. Hormonun salgılanması, gebeliğin ilerlemesiyle plesanta ağırlığının artışıyla orantılı olarak giderek artar. Annenin yağ depolarından serbest yağ asidlerini harekete geçirerek, metabolizmada alternatif enerji kaynağı oluşturur. Bu nedenle, insan koryonik somatomamotropinin anne ve fetus beslenmesinde özel önem taşıyan genel bir metabolik hormondur. İnsanda gebelik 40 hafta sürmektedir. 40. haftanın sonunda fetal stres artar (plasenta yaşlanmasına bağlı), buna bağlı olarak fetus hipotalamusundan CRH sentezi artar. CRH, ACTH sentezini artırır. ACTH da adrenal androjenlerin yapımını artırır. Androjenler plasentada östrojene çevrilir. Östrojenler, prostoglandin F yapımını uyararak myometrium kasılmasını artırırlar. Ovaryum korpus luteumu ve plasentadan östrojen ve progesteron hormonları yanında relaksin adı verilen bir hormon salgılanır. Hormonun korpus luteumdan salgılanması insan koryonik gonadotropinleriyle artış gösterir. Relaksin, simfizis pubis ligamentlerini gevşetir. Ancak bu etki gebe kadında çok zayıf ya da hiç görülmemektedir. Gerçekte, pelvis ligamentlerinin gevşemesi, östrojenlerin etkisi altında olmaktadır. Bunun yanında, relaksin doğum sırasında serviksin yumuşamasını sağlamaktadır. Doğru cevap: B



A) Relaksin C) HPL



B) Oksitosin D) Aktivin E) CRH



insanda gebelik 40 hafta sürmektedir. 40. haftanın sonunda fetal stres artar (plasenta yaşlanmasına bağlı), buna bağlı olarak fetus hipotalamusundan CRH sentezi artar. CRH, ACTH sentezini artırır. ACTH da adrenal androjenlerin yapımını artırır. Androjenler plasentada östrojene çevrilir. Östrojenler, prostoglandin F yapımını uyararak myometrium kasılmasını artırırlar. Fetusun başı servikse bası oluşturduğunda anne oksitosin düzeyi artar. Oksitosin miyometriumdaki konneksin 43 sayısını arttırarak, gap junction sayısını arttırır. Böylece kontraksiyonları kolaylaştırır (Uterotonik etki). Aktivin; FSH sentezini aktive eden birovarial hormondur.



94. Gebelikte gerçekleşen olaylar aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?



ile



ilgili



A) Laktasyon oluşmaz B) Prolaktin düzeyi artar C) Ön hipofiz bezi küçülür. D) Aldesteron düzeyi artar E) Tiroid bezi büyür. Annenin cinsellikle ilgili olmayan tüm endokrin bezleri de gebeliğe karşı belirgin tepkiler gösterir: Gebelik süresince önhipofiz bezi en az %50 oranında genişleme gösterir. Özellikle kortikotropin, tirotropin ve prolaktin hormonlarının yapımı artar. Buna karşılık, folikül uyarıcı hormon ve luteinizan hormon salgıları da hemen hemen tamamen baskılanır. Baskılanma olayı, plasentadan salgılanan östrojen ve progesteronun baskılayıcı etkisi sonucunda ortaya çıkar.



GENITAL SİSTEM



90. Erken gebelik faktörünün ilk görüldüğü zaman aşağıdakilerden hangisidir?



GENITAL SİSTEM



176



Adrenokortikal glikokortikoidlerin salgı hızı, gebelik boyunca orta derecede artış gösterir. Bunun sonucu olarak, anne dokularındaki aminoasitler mobilize olarak fetus dokularının sentezinde kullanılırlar. Gebe kadında aldosteron salgısı, normale göre yaklaşık iki misli yüksektir. Gebeliğin sonunda hormon düzeyi en yüksek noktaya ulaşır. Gebelikte artan aldosteron ve östrojenler birlikte böbrek tübüllerine etki ederek, aşırı miktarda Na+ geri emilimine neden olurlar. Sonuçta, gebe kadında sıvı tutulması artar ve çoğu kez gebelikle uyarılan hipertansiyona neden olur. Gebelik sürecinde, annenin tiroid bezi genellikle %50’nin üstünde bir büyüme gösterir. Buna uygun olarak da tiroksin yapımı artar. Tiroksin salgısındaki artış kısmen insan koryonik gonadotropinlerinin tirotropik etkisi sonucunda, küçük bir kısmı da plasentadan salgılanan özgül bir tiroid uyarıcı hormon olan insan koryonik tirotropini tarafından sağlanmaktadır. Gebelik döneminde genellikle annede paratiroid bezi büyür. Bu olay özellikle, annenin kalsiyumdan fakir diyetle beslenmesi sonucunda belirginleşir. Bezlerin genişlemesi anne kemiklerinden kalsiyum çekilmesine neden olur. Kemiklerden serbestlenen kalsiyum iyonları hem fetus kemiklerinin gelişiminde, hem de annede hücredışı sıvı kalsiyum konsantrasyonunun normal düzeyde kalmasında rol oynar. Paratiroid hormon salgısı doğumdan sonra, laktasyon süresince daha yoğun artış gösterebilir. Çünkü bebeğin fetustan kat kat fazla kalsiyum ihtiyacı vardır. Doğru cevap: C 95. Doğumda simfizis pubis ligamentlerini gevşeten hormon aşağıdakilerden hangisidir?



Ovaryum korpus luteumu ve plasentadan östrojen ve progesteron hormonları yanında relaksin adı verilen bir hormon salgılanır. Hormonun korpus luteumdan salgılanması insan koryonik gonadotropinleriyle artış gösterir. Relaksin, simfizis pubis ligamentlerini gevşetir. Ancak bu etki gebe kadında çok zayıf ya da hiç görülmemektedir. Gerçekte, pelvis ligamentlerinin gevşemesi, östrojenlerin etkisi altında olmaktadır. Bunun yanında, relaksin doğum sırasında serviksin yumuşamasını sağlamaktadır.



HPL (Human Plasental Laktojen - İnsan kory­ onik somatomamotropini) Bu hormonun plasentadan salgılanması, gebeliğin yaklaşık 5. haftasında başlar. Gebelik süresince salınımı giderek artar. Büyüme hormonu ve prolaktin benzeri etkileri vardır. Büyüme hormonu gibi, dokularda protein depolanmasına neden olur. Gebede insulin rezistansından sorumlu hormondur. Annede insülin duyarlılığının azalmasına ve buna bağlı olarak glikoz kullanımının azalmasına neden olur. Bu şekilde fetusa büyük miktarlarda glikoz sağlanmaktadır. Çünkü glikoz fetusun büyümesi için gerekli enerjinin sağlanmasında kullanılan başlıca substrattır. Plasenta kitlesiyle en orantılı hormon HPL’dir. Hormonun salgılanması, gebeliğin ilerlemesiyle plesanta ağırlığının artışıyla orantılı olarak giderek artar. Annenin yağ depolarından serbest yağ asidlerini harekete geçirerek, metabolizmada alternatif enerji kaynağı oluşturur. Bu nedenle, insan koryonik somatomamotropinin anne ve fetus beslenmesinde özel önem taşıyan genel bir metabolik hormondur. Doğru cevap: D



A) Progesteron B) Folistatin



98. Bulboüretral bezlerin (Covvper bezleri) bulunduğu anatomik bölge aşağıdakilerden hangisidir?



C) inhibin D) Relaksin E) Östrojen



A) Üretra proksimali



B) Üretra distali



C) Seminal vezikül



D) Prostat E) Epididimis



Doğru cevap: E 96. Pelvis ligamentlerini gevşeten aşağıdakilerden hangileridir?



hormonlar



A) Relaksin ve HPL B) Relaksin ve Progesteron C) İnhibin ve Relaksin D) Östrojen ve inhibin E) Östrojen ve Relaksin Doğru cevap: E 97. Doğum sırasında serviksin yumuşamasını sağlayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) HPL C) İnhibin



B) Östrojen D) Relaksin



Seminifer tübüller kıvrımlıdır ve tubuli rekti ile devam eder. Bu düz tübüller, seminifer tübüllerin rete testis denilen, epitel ile döşeli kanalların oluşturduğu bir labirente bağlanmasını sağlar. Anastomoz yapan rete testis kanalları, yaklaşık 10-20 duktuli efferentes ile epididimisin baş kısmına bağlanmıştır. Epididim vaz deferense açılır V 6 prostat bezine girmeden h6fT16n ÖPIC6, vaz deferens ampulası adı verilen bir genişleme gösterir. Testisleri vücut dışına bağlayan zincirin son bölümünü üretra oluşturur. Uretranın başlangıç bölgesine çok yakın yerleşimi olan bilateral bulboüretral bezler (Covvper bezleri) üretraya çok miktarda mukus salgılamaktadır. Spermatozoonlar seminifer tübüllerde üretilir, tubuli recti - rete testis- ductuli eferentes- epididim- vas deferens (ductus deferens) - seminal vezikül- ejakülatör kanal üretra yoluyla atılır.



E) Progesteron Doğru cevap: A



1 77 r*“ 103.



A) Sertoli hücresi B) Sinsityotrofoblast hücresi C) Desidua hücresi D) Leydig hücresi



yapan



hücre



A) Desidua hücresi B) Sinsityotrofoblast hücresi C) Sertoli hücresi



E) Sitotrofoblast hücresi



D) Leydig hücresi



Leydig h ü c re le ri Seminifer tübüller arasındaki stromada yer alan ve steroid salgılayan hücre özelliklerini gösteren interstisiyel hücrelerdir. LH etkisinde androjenlerin salgılanmasından sorumludurlar. Sekonder seks karakterlerinin gelişmesinden sorumlu olan testosteronu üretirler. Seminifer tübüller çevresinde miyoepitelyal hücrelere de rastalanabilir. İnsanda hamilelik sırasında plasentadan üretilen gonadotropik hormon, anne kanından fetüse geçer ve androjenik hormonları üreten bol miktardaki fetal testiküler interstisyel hücreleri uyarır. Bu hormonların varlığı, erkek genital organlarının embriyonik farklılaşması için gereklidir. Embriyonik interstisyel hücreler hamileliğin 4. ayına kadar tamamen farklılaşmış olarak kalırlar ve sonra testosteron sentezinde bir azalmayla birlikte gerilerler. Daha sonra gebeliğin geri kalanı boyunca ve hipofizden salgılanan LH hormonu uyarısı altında testosteron sentezini yeniden yapmaya başladıkları puberte öncesi döneme kadar dinlenmede kalırlar.



E) Sitotrofoblast hücresi Doğru cevap: C 104.



İnhibin ile doğrudur?



ilgili



aşağıdakilerden



hangisi



A) Sertoli hücrelerinden salgılanır. B) FSH sentezini ve salınmasını önler. C) İnhibin-B, folliküler fazda FSH inhibisyonu yapar. D) İnhibin-A ise luteal fazda FSH inhibisyonu yapar. E) LH aktivitesini azaltır, Doğru cevap: E 105.



Anti-Müilerian hormon üretimi aşağıdakilerden hangisidir?



yapan



hücre



A) Endometriyum epitel hücresi B) Sertoli hücresi C) Leydig hücresi



Doğru cevap: D 100. Kan-testis bariyerini aşağıdakilerden hangisidir?



İnhibin protein üretimi aşağıdakilerden hangisidir?



GENİTAL SİSTEM



99. LH etkisinde androjenlerin salgılanmasından sorumlu hücre aşağıdakilerden hangisidir?



oluşturan



D) Sitotrofoblast hücresi



hücre



E) Sinsityotrofoblast hücresi



A) Leydig hücresi



Doğru cevap: B



B) Sinsityotrofoblast hücresi C) Sitotrofoblast hücresi



106.



D) Sertoli hücresi



Üreme çağı süresince aşağıdakilerden hangisidir?



E) Desidua hücresi



A) Primer spermatosit



Doğru cevap: D 101. Spermatidlerin sitopiazma artıklarını fagosite eden hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Sertoli hücresi B) Endometriyum epitel hücresi C) Sitotrofoblast hücresi D) Leydig hücresi E) Sinsityotrofoblast hücresi Doğru cevap: A 102. Androjen-bağlayıcı proteini üretimi yapan hücre aşağıdakilerden hangisidir?



bölünmeyen



hücre



B) Sekoder spermatosit C) Sertoli hücresi D) Granülosa hücresi E) Leydig hücresi Sertoli hücrelerinin çeşitli işlevleri vardır: Gelişmekte olan spermatozoonların desteklenmesi, korunması ve beslenmesinin düzenlenmesi; Spermatozoonlar Sertoli hücrelerinin yaygın sitoplazmik dallanmaları ile fiziksel olarak desteklenir. Spermatositler, spermatidler ve spermatozoonlar kan-testis bariyeri ile kan akımından izole edildiği için, bu spermatogenik hücreler besin maddelerinin ve metabolitlerin alınıp verilmesinde Sertoli hücrelerine muhtaçtır. Sertoli hücre bariyeri gelişen sperm hücrelerini immünolojik saldırıdan da korur.



A) Endometriyum epitel hücresi



Fagositoz



B) Sertoli hücresi C) Leydig hücresi



Spermiyogenez sırasında fazla spermatid sitoplazması artık cisimcikler şeklinde atılır. Bu sitoplazmik parçacıklar Sertoli hücrelerindeki lizozomlar tarafından fagosite edilir ve sindirilir.



D) Sitotrofoblast hücresi E) Sinsityotrofoblast hücresi Doğru cevap: B



178



GENITAL SİSTEM



Sekresyon Sertoli hücreleri sürekli olarak seminifer tübüllere genital kanallar yönünde akan ve spermlerin taşınması için kullanılan bir sıvı salgılar.



Androjen-bağlayıcı protein üretimi Sertoli hücreleri tarafından folikül uyarıcı hormon (FSH) ve testosteron kontrolü altında gerçekleştirilir ve seminifer tübül içinde spermatogenez için gerekli olan testosteronu bağlayarak yoğunlaştırılmasını sağlar. Spermatogenezin sürmesi için gerekli lokal yüksek testosteron konsantrasyonu böylece sağlanmış olur. Sertoli hücreleri testosteronu östradiole çevirebilir.



İnhibin protein üretimi Bu hücreler, ön hipofiz bezinden FSH sentezini ve salınmasını önleyen inhibin adı verilen bir peptid salgılar, inhibin’in iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de tekainterna hücrelerinden IGF salmımını uyarır ve androjen yapımını arttırır.



Anti-Müllerian hormon üretimi Müller kanalını baskılayıcı hormon olarak da adlandırılan bu hormon embriyonik gelişme sırasında erkek fetusta Müller (paramezonefrik) kanallarının gerilemesini sağlayan bir glukoproteindir. Testosteron ise VVolf (mezonefrik) kanallarından köken alan yapıların gelişmesini sağlar. Sertoli hücreleri insanda ve diğer hayvanlarda üreme çağı süresince bölünmezler.



Kan-testis bariyeri Seminifer tübüllerin iç kısmıyla kan arasında bir bariyerin bulunması, testisküler sıvıda kandan gelen çok az madde bulunmasına yol açar. Testiküler kapillerler pencereli tiptedir ve büyük moleküllerin geçişine izin verir. Spermatogonyumlar kanda bulunan maddelere kolayca ulaşabilir. Ancak, Sertoli hücreleri arasında bulunan engelleyici bağlantılar, bir bariyer oluşturarak büyük moleküllerin Sertoli hücreleri arasındaki boşluğa taşınmasını engeller. Böylece, spermatogenezin daha ileri aşamalarındaki germ hücreleri, kandaki zararlı maddelere karşı korunmuş olur. Doğru cevap: C 107. Sertoli hücresi tarafından sentezlenmeven hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Östradiol



B) İnhibin-A



C) İnhibin-B



D)Anti Müllerian Hormon E) Testosteron



Testisler, testosteron, dihidrotestosteron, androstenedion gibi erkek seks hormonlarını salgılar. Testosteronun büyük bir kısmı, hedef dokularda daha aktif olan dihidrotestoste-



rona dönüşür. Testosteron, interstisyel Leydig hücre­ leri tarafından yapılır, bu hücreler, seminifer tübüller arasında interstisyel alanlarda yer alırlar ve erişkin testis kütlesinin %20’sini oluştururlar. Testosteron ve dihidrotesteron gibi, androjenlerin tümü steroid yapıda bileşiklerdir. Androjenler, hem testislerde hem de adrenal bezlerde kolesterolden veya doğrudan asetil koenzim A’dan sentezlenirler. Dokulara fikse olan testosteronun çoğunluğu hücre içinde 5-a-redüktaz en­ zimi ile dihidrotestosterona dönüşür. Dokularda fikse olmayan testosteron, karaciğerde başlıca androsteron ve dehidroepiandrosterona dönüşür, safra veya idrarla atılırlar. Erkekte, testosterona ek olarak, az miktarda östrojen de sentez edilmektedir (gebe olmayan bir kadındaki miktarın beşte biri kadar) Testosteron, erkek fetus testislerinde, embriyonik hayatın yaklaşık 7. haftasında artmaya başlar. Önce genital plaktan, daha sonra fetal testislerden sal­ gılanan testosteron hormonu erkek vücut özelliklerinin gelişmesinden sorumludur. Vajina ve klitoris yerine penis ve skrotumun oluşmasını sağlar. Prostat bezi, seminal veziküller ve erkek genital kanalla­ rının gelişimini kolaylaştırırken, dişi genital organlarının baskılanmasına neden olur. Testisler, genellikle gebeliğin son 2-3 ayında yeterli düzeyde testosteron salgılanmasıyla skrotuma inerler. Puberte sonrasında, testosteron salgı­ sının yeniden başlaması ile penis, skrotum ve testislerde büyüme görülür. Buna ek olarak, testosteron sekonder seks özelliklerini geliştirir. Testosteron, kılların büyümesine neden olur, tipik bas erkek sesi oluşumunu sağlar, yüzdeki yağ bezlerinin fazla salgı yapmasıyla akneye neden olur, protein oluşumu ve kas gelişimini artırır, kemik büyümesi ve kalsiyum depo­ lanmasını artırır, uzun kemiklerde epifizlerin erken kapan­ masına neden olur, bazal metabolizmayı hızlandırır, erit­ rosit sayısını artırır, diğer steroid hormonlar gibi böbreğin distal tübüllerinde sodyum geri emilimini artırır. Sertoli hücrelerinin çeşitli işlevleri vardır: Gelişmekte olan spermatozoonların desteklenmesi, korunması ve beslenmesinin düzenlenmesi; Spermatozoonlar Sertoli hücrelerinin yaygın sitoplazmik dallanmaları ile fiziksel olarak desteklenir. Spermatositler, spermatidler ve spermatozoonlar kan-testis bariyeri ile kan akımından izole edildiği için, bu spermatogenik hücreler besin maddelerinin ve metabolitlerin alınıp verilmesinde Sertoli hücrelerine muhtaçtır. Sertoli hücre bariyeri gelişen sperm hücrelerini immünolojik saldırıdan da korur.



Fagositoz Spermiyogenez sırasında fazla spermatid sitoplazması artık cisimcikler şeklinde atılır. Bu sitoplazmik parçacıklar Sertoli hücrelerindeki lizozomlar tarafından fagosite edilir ve sindirilir.



Sekresyon Sertoli hücreleri sürekli olarak seminifer tübüllere genital kanallar yönünde akan ve spermlerin taşınması için kulla­ nılan bir sıvı salgılar.



Androjen-bağlayıcı protein üretimi



Överin bazı tümörleri ve ürettikleri maddeler



Sertoli hücreleri tarafından folikül uyarıcı hormon (FSH) ve testosteron kontrolü altında gerçekleştirilir ve seminifer tübül içinde spermatogenez için gerekli olan testosteronu bağlayarak yoğunlaştırılmasını sağlar. Spermatogenezin sürmesi için gerekli lokal yüksek testosteron konsantras­ yonu böylece sağlanmış olur.



Disgerminoma => LDH



GENITAL SİSTEM



Sertoli hücreleri testosteronu östradiole çevirebilir.



Strumaovarii => Tiroksin Karsinoid tümör => Serotonin Koryokarsinoma => hCG Granüloza hücreli tümör => İnhibin



İnhibin protein üretimi Bu hücreler, ön hipofiz bezinden FSH sentezini ve salınmasını önleyen inhibin adı verilen bir peptid salgılar, inhibin’in iki formu vardır; inhibin-A ve inhibin-B) İnhibin B, sertoli hücrelerinin haricinde, granüloza hücreleri, plasenta ve az miktarda da hipofizerbazofilik hücrelerden salınır. İnhibin-B, folliküler fazda; inhibin-A ise lutealfazda FSH inhibisyonu yapar. İnhibin ayrıca LH aktivitesini uyarır, hem granüloza hem de tekainterna hücrelerinden IGF salınımmı uyarır ve androjen yapı­ mını arttırır.



Anti-Müllerian hormon üretimi



Endodermal sinüs tümörü => Alfa-feto protein Sertoli-Leydig hücreli tümör => Testosteron Doğru cevap: B 110.



Duktus epididimis hangisidir?



epiteli



aşağıdakilerden



A) Tek katlı yassı epitel B) Tek katlı prizmatik epitel C) Çok katlı yassı epitel



Müller kanalını baskılayıcı hormon olarak da adlandırılan bu hormon embriyonik gelişme sırasında erkek fetusta Müller (paramezonefrik) kanallarının gerilemesini sağlayan bir glukoproteindir. Testosteron ise Wolf (mezonefrik) kanallarından köken alan yapıların gelişmesini sağlar. Sertoli hücreleri insanda ve diğer hayvanlarda üreme çağı süresince bölünmezler.



D) Çok katlı prizmatik epitel E) Yalancı çok katlı stereosilyalı prizmatik epitel Doğru cevap: E 111. Spermin motilitesini kazandığıyeraşağıdakilerden hangisidir?



Kan-testis bariyeri Seminifer tübüllerin iç kısmıyla kan arasında bir bariyerin bulunması, testisküler sıvıda kandan gelen çok az mad­ de bulunmasına yol açar. Testiküler kapillerler pencereli tiptedir ve büyük moleküllerin geçişine izin verir. Spermatogonyumlar kanda bulunan maddelere kolayca ulaşabilir. Ancak, Sertoli hücreleri arasında bulunan engelleyici bağlantılar, bir bariyer oluşturarak büyük moleküllerin Sertoli hücreleri arasındaki boşluğa taşınmasını engeller. Böylece, spermatogenezin daha ileri aşamalarındaki germ hücreleri, kandaki zararlı maddelere karşı korunmuş olur. Doğru cevap: E



A) Seminifer tübüller B) Rete testis C) Duktus eferentes D) Epididimis E) Duktus deferens Doğru cevap: D 112. Spermin kuyruğunu kazandığı yeraşağıdakilerden hangisidir? A) Seminifer tübüller



108. Disgerminoma tümörünün salgıladığı hormon aşağıdakilerden hangisidir?



B) Rete testis C) Duktus eferentes



A) LDH



B) hCG



D) Epididimis



C) Alfa fetoprotein



D) Testosteron



E) Duktus deferens



E) İnhibin



Doğru cevap: D



Doğru cevap: A 109. Serotonin salgılayan hangisidir?



tümör



A) Koryokarsinom B) Karsinoid tümör C) Struma ovarii D) Disgerminom E) Endodermal sinüs tümörü



aşağıdakilerden



113. Spermin depo hangisidir?



edildiği



A) Seminifer tübüller B) Rete testis C) Duktus eferentes D) Epididimis E) Duktus deferens



yer



aşağıdakilerden



180



GENITAL SİSTEM



EPİDİDİMİS Testisin üst ve arka yan bölümüne yerleştirilmiş yarım ay biçiminde bir organdır. Duktuli efferentesin bağlandığı kıvrıntılı bir borucuk olan duktus epididimisi içerir. Duktuli efferentes, silli yüksek prizmatik hücrelerle döşelidir. Spermler, epitel hüclerindeki siller aracılığıyla duktus epididimise ulaştırılır. Spermatoidler epididimde motilite kazandığından, genital kanalların bundan sonraki bölümlerinde sili izlenmez. Sperm, kuyruğunu epididimisde kazanır. Spermin kuyruğu sentriol kökenlidir. Duk­ tus epididimis yalancı çok katlı stereosilyalı silindirik epitel örtüsüne sahiptir ve yine düz kas hücrelerinden oluşmuş bir kas tabakası ile çevrelenmiştir. Stereosilyalı epitelin başlıca görevi resorbsiyondur (Yaşlı spermleri ve testis sıvısını rezorbe eder). Testislertunika albuginea adı verilen yoğun bağ dokusun­ dan oluşan kalın bir kapsül ile çevrilidir. Tunika albuginea testisin arka yüzünde kalınlaşarak mediastinum testisi oluşturur. Buradan bezin içine giren fibröz uzantılar bezi testiküler lobüller denilen yaklaşık 250 adet piramidal bölmeye ayırırlar. Her lobülde gevşek bağ dokusu ile sarılı 1-4 adet olan ve spermatogenezin gerçekleştiği seminifer tübül yer alır, bağ dokusu kan ve lenf damarı, sinirler interstisyel hücreleri(Leydig hücreleri) içerir. Seminifer tübüller spermatozoonları üretirken, interstisyel hücreler (Leydig hücreleri) de testiküler androjenleri salgılar. Seminifer tübüller kıvrımlıdır ve tubuli rekti ile devam eder. Bu düz tübüller, seminifer tübüllerin rete testis de­ nilen, epitel ile döşeli kanalların oluşturduğu bir labirente bağlanmasını sağlar. Anastomoz yapan rete testis kanal­ ları, yaklaşık 10-20 duktuli efferentes ile epididimisin baş kısmına bağlanmıştır. Epididim vaz deferense açılır ve prostat bezine girmeden hemen önce, vaz deferens ampulası adı verilen bir genişleme gösterir. Testisleri vücut dışına bağlayan zincirin son bölümünü üretra oluşturur. Uretranın başlangıç bölgesine çok yakın yerleşimi olan bilateral bulboüretral bezler (Covvper bezleri) üretraya çok miktarda mukus salgılamaktadır. Spermatozoonlar seminifer tübüllerde üretilir, tubuli recti - rete testisductuli eferentes- epididim- vas deferens (ductus deferens) - seminal vezikül- ejakülatör kanal - uretra yoluyla atılır.



115. Vezikula seminalis hangisidir?



epiteli



aşağıdakilerden



A) Tek katlı yassı epitel B) Tek katlı prizmatik epitel C) Çok katlı yassı epitel D) Çok katlı prizmatik epitel E) Yalancı çok katlı prizmatik epitel Doğru cevap: E 116. Prostat epiteli aşağıdakilerden hangisidir? A) Tek katlı yassı epitel B) Tek katlı kübik epitel C) Çok katlı yassı epitel D) Çok katlı kübik epitel E) Yalancı çok katlı prizmatik epitel Doğru cevap: E 117. Asit fosfataz içeren ve tubulo-alveolar yapıya sahip yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Seminifer tübüller B) Prostat C) Covvper bezleri D) Üretra E) Vezikula seminalis Doğru cevap: B



118. Littre bezlerinin bulunduğu yer aşağıdakilerden hangisidir? A) Prostatik üretra B) Membranöz üretra C) Penil üretra D) Üreterin proksimal kısmı E) Üreterin distal kısmı



DUKTUS DEFERENS Üretraya açılan bu kanalın esas görevi spermi depo etmektir. Yalancı çok katlı prizmatik stereosilyalı epitele ve fibroelastik lamina propriaya sahiptir. Ortada sirküler, içte ve dışta longitudinal olmak üzere üç tabakalı bir düz kas katı içerir. Kas tabakası peristaltik kasılmalarla lümen içeriğini üretraya aktarır. Gevşek bağ dokusu ile sarılıdır.



VEZİKÜLA SEMİNALİS



Doğru cevap: E



PROSTAT



114.



Prostatik üretra çevresinde yerleşmiş, çok sayıda birleşik tübülo-alveoler bez içeren bir organdır. Her bezin, üretraya açılan kendine ait bir kanal sistemi vardır. Salgı yapan bölümleri prizmatik ya da yalancı çok katlı prizmatik hücrelerle döşelidir. Organın stroması damardan zengin fibroelastik bir bağ dokusu içerir. Kalsiyum, sitrat, fosfat iyonu, pıhtılaşma enzimi ve fibrinolizin içeren ince, süte benzer bir sıvı salgılar. Asit fosfataz içerir. Prostat



Ejekulatın %70’ini oluşturan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Vezikula seminalis B) Prostat C) Littre bezleri D) Covvper bezleri E) Seminifer tübüller



Doğru cevap: A



Erkekde ejekulatın % 70’ini veziküla seminalis oluş­ turur. Veziküla seminalis sıvısı fruktozdan zengindir. Yüksek prizmatik ya da yalancı çok katlı prizmatik, salgı yapan epitel hücreleriyle döşelidir. Kıvrıntılı, divertikül bi­ çiminde bir bezdir.



Testisleri vücut dışına bağlayan zincirin son bölümünü üretra oluşturur. Uretranın başlangıç bölgesine çok yakın yerleşimi olan bilateral bulboüretral bezler (Covvper bezleri) üretraya çok miktarda mukus salgılamaktadır.



ÜRETRA Prostatik üretra: Proksimalde değişici epitelle döşelidir. Epitel giderek yalancı çok katlı ve çok katlı prizmatik epitele dönüşür.



Membranöz üretra: Üretranın ürogenital diyaframı geçen kısa bölümüdür. Çok katlı prizmatik epitelle döşelidir.



Penil üretra:



Testisler, testosteron, dihidrotestosteron, androstenedion gibi erkek seks hormonlarını salgılar. Testosteronun büyük bir kısmı, hedef dokularda daha aktif olan dihidrotestosterona dönüşür. Testosteron, interstisyel Leydig hücreleri tarafından yapılır, bu hücreler, seminifer tübüller arasında interstisyel alanlarda yer alırlar ve erişkin testis kütlesinin %20’sini oluştururlar. Testosteron ve dihidrotesteron gibi, androjenlerin tümü steroid yapıda bileşiklerdir. Androjenler, hem testislerde hem de adrenal bezlerde kolesterolden veya doğrudan asetil koenzim A’dan sentezlenirler. Dokulara fikse olan testosteronun çoğunluğu hücre içinde 5-a-redüktaz enzimi ile dihidrotestosterona dönüşür. Dokularda fikse olmayan testosteron, karaciğerde başlıca androsteron ve dehidroepiandrosterona dönüşür, safra veya idrarla atılırlar. Erkekte, testosterona ek olarak, az miktarda östrojen de sentez edilmektedir (gebe olmayan bir kadındaki miktarın beşte biri kadar) Testosteron, erkek fetus testislerinde, embriyonik hayatın yaklaşık 7. haftasında artmaya başlar. Önce genital plaktan, daha sonra fetal testislerden salgılanan testosteron hormonu erkek vücut özelliklerinin gelişmesinden sorumludur. Vajina ve klitoris yerine penis ve skrotumun oluşmasını sağlar. Prostat bezi, seminal veziküller ve erkek genital kanallarının gelişimini kolaylaştırırken, dişi genital organlarının baskılanmasına neden olur. Testisler, genellikle gebeliğin son 2-3 ayında yeterli düzeyde testosteron salgılanmasıyla skrotuma inerler. Puberte sonrasında, testosteron salgısının yeniden başlaması ile penis, skrotum ve testislerde büyüme görülür. Buna ek olarak, testosteron sekonder seks özelliklerini geliştirir.



Korpus spongiyozum içinde seyreden en uzun bölümdür. Distalde genişlemiş navikülerfossa olarak bilinen bölümüne kadar olan kısmı çok katlı prizmatik, naviküler fossa ve distali çok katlı yassı epitelle döşelidir. Penil üretrada sürekli mukus salgılayan Littre bezleri bulunur. Duktus deferens, seminal vezikül salgısını boşaltan kısa kanalla birleşerek duktus ejakülatoriyusu oluşturur. Duktus ejakülatoriyus prostatik üretraya (Verumantanum) açılır. Böylece üretra, erkekte hem üriner hem genital kanalların son bölümünü oluşturur.



Testosteron, kılların büyümesine neden olur, tipik bas erkek sesi oluşumunu sağlar, yüzdeki yağ bezlerinin fazla salgı yapmasıyla akneye neden olur, protein oluşumu ve kas gelişimini artırır, kemik büyümesi ve kalsiyum depolanmasını artırır, uzun kemiklerde epifizlerin erken kapanmasına neden olur, bazal metabolizmayı hızlandırır, eritrosit sayısını artırır, diğer steroid hormonlar gibi böbreğin distal tübüllerinde sodyum geri emilimini artırır.



Doğru cevap: C



Doğru cevap: B



119. Testosteron ile ilgili vanlıs olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Dokulara fikse testosteronun çoğunluğu 5-aredüktaz ile dihidrotestosterona dönüşür. B) Testosteron Dihidrotestosterondan daha aktif bir hormondur. C) Interstisyel Leydig hücreleri tarafından yapılır, D) Dokularda fikse olmayan testosteron, androsteron ve dehidroepiandrosterona dönüşür E) Testosteron, erkek fetus testislerinde, 7. haftasında artmaya başlar.



GENİTAL SİSTEM



salgısının H & E ile pembe renkli boyanmasına corpora amilacea denir. Prostat sıvısının hafif alkalik özelliği, ovumun başarılı bir şekilde döllenmesi için çok önemlidir. Çünkü vaz deferens sıvısı spermin metabolik ürünleri ve sitrik asit varlığında, göreceli olarak asidik özelliktedir. Bu nedenle, spermin fertilite özelliği baskılanabilir. Ayrıca, kadının vajinal salgıları da asidiktir (pH=3,5-4,0). Sperm, ortam pH’sı 6,0 ile 6,5’e ulaşana kadar uygun bir şekilde hareketlilik göstermez. Semenin hafif asit sıvıları, alkalik prostat sıvısı ile nötralize edilerek, semen bileşiminde ortalama pH’nın yaklaşık 7,5 olması sağlanır. Prostat sıvısında bulunan bir pıhtılaşma enzimi, seminal vezikülden gelen fibrinojeni etkileyerek zayıf bir pıhtı oluşturur. Bu olay uterus serviksinde, vajinanın derinliklerinde semenin tutulmasına yardım eder. Pıhtı, sonraki 15-30 dakika içinde, prostattan gelen fibrinolizinlerle eritilir.



KAN HÜCRELERİ VE HEM OSTAZ 1.



Embriyonik gelişim sırasında hangi dönemde sadece eritrositer seri üretilir? A) 3.hafta B) 8.hafta C) 12.hafta D) 16.hafta



E) 32.hafta Kan yapımı 3 evrede gerçekleşir:



Pluripotent kök hücreler; Lenfoid multipotent hücrelere (lenfositleri oluşturacak hücreler) ve Miyeloid multipotent hücrelere (granülosit, monosit, eritrosit ve megakaryositleri oluşturacak hücrelere dönüşürler. Gelişimlerinin erken dönemlerinde lenfoid kök hücreler kemik iliğinden timusa, lenf nodları ve dalağa göç ederler.



1. Primordial (prehepatik) dönem: •



iIk üç hafta Vitellüs kesesi (Yolk sac) mezoderminden gelişir.







Bu dönemde yalnız eritrosit serisi oluşur. Çekirdekli iri hücrelerdir (megaloblastik eritropoezis).



2. Hepatosplenotimik dönem: •



2. ayda karaciğer ve dalak görev yapar. Tüm seriler oluşur.







Bu dönemde dalakta kırmızı kan hücreleri, timusta lenfosit üretimi olur.







5. aydan itibaren karaciğerin hematopoetik fonksiyonu azalır.



3. Miyeloid (Medüllolenfatik) dönem: •



2-3. aydan itibaren klavikula kemikleşmeye ve içinde ilik oluşmaya başlar.







4. ayda kan yapımı diğer kemiklerde de başlar.







Erişkinde kan hücresi yapımı kemik iliğinde devam eder.



Doğru cevap: A







Kemik iliğinin kanser infiltrasyonu, miyelofibrozis gibi nedenlerle kan yapımını sürdürememesi durumunda karaciğer ve dalak tekrar kan yapımını üstlenir.



3.







Buna ekstramedüller hematopoez denir.



Doğru cevap: A 2.



Aşağıdaki hücrelerden hangisi miyeloid kök hücre kökenli deâildir? A) Lenfoblast B) Eritroblast C) Megakaryoblast D) Monosit E) Metamiyelosit



Aşağıdaki sitokinlerden hangisi primer olarak eritrosit üretimini uyarmaz? A) IL-1 B ) IL-3 C) İL-5



D ) IL-6 E ) IL-11 Sitokin yapıları içerisinde IL-1, 3, 6, 11, eritropoietin, SCF ve GM-CSF eritrositer serinin üretiminde uyarıcı olarak görev alır. Bunlardan en etkili olanı eritropoietindir. IL-5 ise esas olarak eozinofil farklılaşmasında görev alan bir sitokindir.



Uyarılan hücreler



Sitokin



5.



Sitokin üreten hücreler



A) IL-1 C) IL-4



• Eritrosit • Granülosit



İL -1



• Megakaryosit



Makrofaj ve diğer hücre tipleri



• Monosit • Eritrosit • Granülosit



IL-3



• Megakaryosit



Lenfosit



• Monosit IL-4 IL-5



• Bazofil



T lenfosit



• Eozinofil



T lenfosit



• Eritrosit • Granülosit



! IL-6



• Megakaryosit • Monosit



B )IL-3 D )IL-7



E )IL-11 IL-4 “ergin” haldeki B lenfositleri bir antijene karşı çoğaltan (BCGF), IL-5 bir antijene karşı IL-4 etkisiyle çoğaltmış olan “ergin” B lenfositlerden plazmosit oluşumunu sağlayan (BCGF) sitokinlerdir. Bunlar kemik iliğindeki ve timustaki hematopoetik aktiviteye karşı etkili değillerdir. IL7, pluripotent kök hücreden lenfoid progenitör oluşmasına, IL-6 ise lenfoid progenitörden B lenfosit gelişimine, yani hematopoez üzerine etkilidirler. Doğru cevap: D



Endotel hücreleri



6.



Fibroblast Makrofaj



Hemoglobin sentezi aşağıdaki evrelerinden hangisinde başlar?



eritropoezis



A) Proeritroblast



• Eritrosit • Granülosit



IL-11



Pluripotent kök hücreden lenfoid progenitör hücrenin oluşmasına neden olan sitokin aşağıdakilerden hangisidir?



• Megakaryosit • Eritrosit



Eritropoietin



Fibroblast Osteoblast



B) Bazofilik eritroblast C) Polikromatofil eritroblast



Böbrek



D) Normoblast



Karaciğer Kupffer hücreleri



E) Retikülosit Doğru cevap: A



• Eritrosit • Granülosit



SCF



• Megakaryosit



7.



Birçok hücre tipi



Eritropoezisde nükleolusun görülmediği ilk evre aşağıdakilerden hangisidir?



• Monosit • Granülosit



G-CSF



A) Proeritroblast B) Bazofilik eritroblast C) Polikromatofil eritroblast



Endotel hücresi Fibroblast Monosit



GM-CSF



D) Normoblast E) Retikülosit



Endotel hücresi



• Eritrosit • Granülosit



Fibroblast



• Megakaryosit



Monosit



Doğru cevap: B



T lenfosit



8.



Endotel hücresi



• Monosit



M-CSF



Fibroblast Monosit



Trombopoetin IL= interlökin



• Megakaryosit



CSF=



A) Proeritroblast B) Bazofilik eritroblast



Karaciğer, böbrek



C) Polikromatofil eritroblast D) Normoblast



Koloni stimülan faktör



G= Granülosit M= Makrofaj



SCF=



Aşağıdaki eritropoezis evrelerinden hangisinde nükleoius görülebilir?



Stem celi faktör



E) Retikülosit Doğru cevap: A



Doğru cevap: C 4.



Bazofil farklılaşmasında görev aşağıdakilerden hangisidir?



alan



A) IL-1



B) IL-3



C) IL-4



D) IL-6



sitokin



E )IL-11 Sitokin yapılarından IL-4 bazofil, IL-5 ise spesifik olarak eozinofil farklılaşmasında görev alır. Doğru cevap: C



9.



Eritropoezde hem asidofilik hem de bazofilik alanların görüldüğü evre aşağıdakilerden hangisidir? A) Proeritroblast B) Bazofilik eritroblast C) Polikromatofil eritroblast D) Normoblast E) Retikülosit



Doğru cevap: C



KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ



Kan hücrelerinin yapımını uyarıcı sitokinler



|



1)



KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ



■■■■■i



1 53 10. Eritropoezde nükleusun son görüldüğü ve atıldığı evre aşağıdakilerden hangisidir?



6.



Eritrosit:



A) Proeritroblast B) Bazofilik eritroblast C) Polikromatofil eritroblast







Çekirdeği ve organelleri yoktur.







Bikonkav diskler şeklindedir.



Doğru cevap: E



D) Normoblast



12. Eritropoietin hangi ikincil haberci kullanarak hedef hücrelere etkir?



E) Retikülosit Doğru cevap: D



sistemini



A) cAMP B) cGMP



11. Eritropoezde çekirdek ve organel yapılarının bulunmadığı evre aşağıdakilerden hangisidir? A) Proeritroblast B) Bazofilik eritroblast



aşağıdaki



D) Tirozin kinaz E) Jak-stat Doğru cevap: E



C) Polikromatofil eritroblast D) Normoblast E) Eritrosit Eritrositler sırasıyla farklılaşırlar:



C) IP3



13. Eritropoietin aşağıdaki organlardan hangisinde en fazla üretilir? hücre



formlarına



A) Böbrek B) Dalak C) Beyin



1. Proeritroblast: (1-3 nükleuslu) •



D) Kemik iliği



Eritroid serinin ilk hücresidir. Sitoplâzması bazofiliktir.



E) Pankreas







Hemoglobin sentezi proeritroblastlarda başlar, az da olsa retikülositte bile devam eder.



Doğru cevap: A







Retikülositler kemik iliğinden kana geçip olgun eritrosit haline gelinceye kadar, 1-2 gün süreyle kanda hemoglobin yapımını sürdürürler.



14. Eritropoietin ile ilgili verilen aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Alyuvar yapımını düzenleyen temel hormondur B) Hipoksiye yanıtta ilk artan hormondur



2. Bazofilik eritroblast: •



Daha kuvvetli bazofiliktir. Yoğun nükleusa sahiptir, nükleolus görülemez.



C) Hematopoetik kök yapımını uyarır



hücreden



proeritroblast







Bu bazofililik, hemoglobin sentezleyen çok sayıda poliribozomdan kaynaklanır.



D) İkincil haberci olarak tirozin-kinaz haberci sistemini kullanır E) Çoğunluğu karaciğer, %10 u ise böbrekte üretilir



3. Polikromatofilik eritroblast:



Eritropoietin (EPO)







Hücre volümü azalır, poliribozomlar azalır.







Sitoplazmik alanlar hemoglobin ile dolmaya başlar.







Alyuvar üretimini uyaran esas faktör bir glikoprotein olan eritropoietindir.







Hem bazofilik hem de asidofilik alanlar görülür.







EPO, hipokside ilk artan hormondur.







Hipoksi, eritropoietin yapımında belirgin artışa neden olur.



4. Ortokromatofilik eritroblast (Normoblast): •



Sadece asidofilik sitoplâzma kalır.











Bu fazın geç evrelerinde makrofajlarca fagosite edilen nükleus atılır.



Hipoksi düzelinceye kadar da alyuvar yapımını arttırır.







EPO, esas olarak hematopoetik kök hücreden proeritroblast üretimini uyarır.







EPO, JAK-STAT sinyal yolunu kullanır.







Eritropoietinin %90’ı böbreklerde, %10’u karaciğerde yapılır.







EPO, böbrekte peritübüler kapiller interstisyel hücrelerde, karaciğerde perivenöz hepatositlerde üretilir.







Ayrıca, az miktarda beyin, uterus ve oviduktlarda da üretilir.







Yani nükleusun son görüldüğü ve atıldığı evredir.



5. Retikülosit: •



Hücrede az sayıda poliribozom bulunur. Krezil mavi ile zayıfça boyanır.







Retikülositler dolaşıma %1 oranında katılır, poliribozomlarını kaybeder.•







Hızla olgun eritrosit olurlar.



185







Renal doku hipoksisi hipoksi ile indüklenen faktör-1 (HIF-1) seviyesinde artış yapar.







HIF-1, EPO geninde bulunan hipoksiye duyarlı bölgeye bağlanır ve EPO sentezini arttırır.



19. B12 vitamini, intrensek faktör ile aşağıdaki doku veya organlardan hangisinde birleşerek kompleks oluşturur? A) Tükürük bezi







Eritropoietin dakikalar içinde yükselmeye başlar, 24 saat içinde maksimum düzeye ulaşılır.



B) Mide C) Duodenum







Ancak yeni alyuvarlar yaklaşık 5 gün kadar sonra dolaşımda görülür.



D) Terminal ileum E) Pankreas







Epinefrin, norepinefrin ve bazı prostaglandinler eritropietin üretimini stimüle ederler.



Doğru cevap: E



Doğru cevap: C 20. B12 vitamini, sindirim sisteminin başlıca hangi kısmında emilime uğrar?



15. B12 vitamininin terminal ileumdan emilimi aşağıdaki mekanizmalardan hangisiyle gerçekleşir?



A) Tükürük bezi B) Mide C) Duodenum



A) Basit difüzyon B) Kolaylaştırılmış taşınım



D) Terminal ileum E) Pankreas • B12 vitamini asit pH da kolaylıkla bozulabilen bir vitamindir.



C) Ekzositoz D) Reseptör aracılı pinositoz E) Primer aktif taşınım







Bu nedenle tükürük bezinden salgılanan R faktör ile bağlanarak mide asidinden korunur.







R faktör-B12 kompleksi duodenumda pankreatik tripsinojen ile ayrılır ve intrensek faktör (İF) ile birleşir.







İF-B12kompleksi, terminal ileumdan reseptör aracılı olarak pinositozla emilir.



A) Tükürük bezi







B) Mide C) Duodenum



B12 vitam ini parietal hücrelerden salınan İF olmadığında emilemez.







İF eksikliğinde pernisiyöz anemi oluşur.



Doğru cevap: D 16. B12 vitamininin emilim bölgesine iletiminde görev alan “R faktör” aşağıdaki doku veya organlardan hangisinden salınır?



D) Terminal ileum E) Kolon Doğru cevap: A



Doğru cevap: D 21. Depo demirini göstermede aşağıdaki boyalardan hangisi kullanılır?



17. B12 vitamini, aşağıdaki doku veya organlardan hangisinde R faktörden ayrılır?



A) PAS B) Hematoksilen-Eozin



A) Tükürük bezi



C) Giemsa



B) Mide



D) Masson-Trikrom



C) Duodenum D) Terminal ileum



E) Prusya mavisi •



PAS ( periyodik asit schiff ) boyası; glikoprotein içeriği yüksek, müköz karakterde salgı yapan bez ve dokuları boyamada kullanılır. Göblet bezleri ve Brunner bezleri gibi.







Hematoksilen-eozin; rutin preparat boyasıdır.







Romanovvsky boyaları (Giemsa, VVright) kan ve kemik iliğini boyamak için kullanılır.







Masson-Trikrom boyası; kas, bağ ve sinir dokusunu ayrı ayrı boyar.







Prusya mavisi, depo demirini göstermek için kullanılır.



E) Pankreas Doğru cevap: C 18. B12 vitamini, R faktörden aşağıdaki enzimlerden hangisi sayesinde ayrılır? A) Pankreatik tripsinojen B) Enterokinaz C) Lingual lipaz D) Gastrik lipaz E) Karboksipolipeptidaz Doğru cevap: A



Doğru cevap: E



KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ



22. Normal bir erişkindeki kan yaymasında aşağıdaki lökosit tiplerinden hangisi en fazla bulunur?







Miyelosit döneminde içerdikleri granüllere göre nötrofil, eozinofil ve bazofil miyelosit olarak ayrılırlar.







Normalde granülositler metamiyelosit evresinde dolaşıma geçmezler.







Fakat enfeksiyon sırasında nötrofilik metamiyelositler dolaşımda görülebilir (sola kayma).







Metamiyelositten sonraki hücreye band hücre (çomak) adı verilir.



A) Nötrofil B) Lenfosit C) Monosit D) Eozinofil E) Bazofil Doğru cevap: A 23. Normal bir erişkindeki kan yaymasında aşağıdaki hücrelerden hangisi en az bulunur? A) C)



Nötrofil Monosit



B) Lenfosit D) Eozinofil



Doğru cevap: D 26. Granülopoezistemitozlabölünmeningerçekleştiği son asama aşağıdakilerden hangisidir? A) Promiyelosit C) Miyelosit



E) Bazofil Normal bir erişkinde en fazla bulunan lökosit tipi nötrofil, en az bulunan ise bazofildir.



Normal erişkinde lökosit formülü: •



Nötrofil







Lenfosit: % 25-33







Monosit: % 3-8







Eozinofil: % 1-3







Bazofil



E) Granülosit Doğru cevap: C



: % 55-60 27. Granülopoeziste aşağıdaki hücre yapılarının hangisinin sitoplazmalarında granül yapısı bulunmaz? A) Promiyelosit C) Miyelosit



: % 0.5



Doğru cevap: E • 24.



B) Miyeloblast D) Metamiyelosit



B) Miyeloblast D) Metamiyelosit E) Granülosit Miyeloblastlar, granülopezde kök hücreden ilk farklılaşan hücrelerdir.



Granülopeziste kök hücreden ilk farklılaşan hücre aşağıdakilerden hangisidir?







Sitoplazmalarında granül yapısı yoktur.



A)



Promiyelosit







C)



Miyelosit



Promiyelositler, primer granüllerin sentezi bu aşamada gerçekleşir.







Bu hücre yapısı daha sonra nötrofilik, eozinofilik ve bazofilik miyelositleri üretirler.







Miyelositler; az da olsa spesifik granüllerin oluşmaya başladığı evredir.







Miyelosit evresi, granülopezde mitozun görüldüğü son aşamadır.







Metamiyelositler, granülosit oluşmadan önceki son aşamadır. Normalde dolaşıma geçmezler, fakat aktif infeksiyon durumunda dolaşımda görülebilirler.







Granülositler, granülopoezisin son aşamasıdır. Granüller oluşmuş ve hücre tipleri farklılaşmıştır.



B) Miyeloblast



D) Metamiyelosit E) Granülosit Granülopoezis, granüler lökositlerin oluşum ve olgunlaşma sürecidir.



Granülopoezis sırasıyla 5 aşamada gerçekleşir: 1. Miyeloblast 2. Promiyelosit 3. Miyelosit 4. Metamiyelosit 5. Granülosit Doğru cevap: B



“Miyeloid seri” başlıklı şekile bakınız 25.



Aktif infeksiyonda görülen sola kayma durumunda dolaşımda görülebilen hücreler hangileridir? A)



Promiyelosit



B) Miyeloblast



C) • •



Miyelosit D) Metamiyelosit E) Polikromatofil eritroblast Granülopoezisde Stem-cell'den farklılaşarak ilk gelişen hücre miyeloblasttır. Promiyelosit döneminde ilk olarak azurofilik granüller görülür.



Doğru cevap: B 28. Nötrofillerin inflamasyon bölgesinde duvarına yapışmasına ne ad verilir?



kapiller



A) Opsonizasyon



B) Marjinasyon



C) Diyapedez



D) Kemotaksis E) Nötrofili



Doğru cevap: B



187



"\



KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ



M yeloblast G ra n ü lo s itik d e ğ iş im iş le m i b o yu n ca (n ö tro fîlik s e rile r g ö s te rilm iş tir ) m a jö r d e ğ iş im n ü k le u s y a p ıs ın d a v e sito p la z m a içe rik le rin d e ge rçe kle şir, ö rn e ğ in , m yelo b la stta ( 1 0 - 2 0 p m ; V V right-boyanm ış p re p a ra tla rd a a y ırm a k z o rd u r) s ık ış m a m ış k r o m a tin li y u v a r la k n ü k le u s , g ö r ü le b ile n n ü k le o lu s vard ır. D ife ra n sia syo n u n fa rklı a şa m a la rın d a , n ü k le u s girin tili olu r, so n ra se g m e n te o lu r ve k rom atin y o ğ u n lu ğ u a rta r. M yeloblast sitoplazm a sında granül yoktur. P ro m y e lo s it a ş a m a s ın d a prim e r g ra n ü lle r oluşur, m y e lo s itte js e sp e s ifik v e y a s e k o n d e r g ra n ü lle r sen te zle nir. P r o m y e lo s it H ü c re ç a p ı y a k la ş ık o la ra k 15 -20 p m 'd ir. S ıkışm a m ış kro m a tin , içe re n y u v a rla k b ir nü kle u su v a rd ır ve b ir ve ya d a ha fa zla o va l n ü kle o lu su olu r. -Kırmızı veya m agenta boyananprim er granüllerin sentezi bu aşam ada gerçekleşir. Ç ok s a y ıd a kab a e n d o p la z m ik re tiku lu m va rlığ ın a ba ğlı o la ra k sito p la z m a b a zofiliktir. Prom yelositler; nötrofîlik, eozinofilik ve bazofîlik myelositleri üretir. P re p a ra tla ra b a ka ra k ve rile n p r o m y e lo s itin h a n g i m y e lo s ite d ö n ü ş e c e ğ in i b ile m e y iz .



M y e lo s it 12 -18 p m ça p ın d a k i bu h ü cre h a fifçe girin tili y u v a rla k ve ya o va l n ü k le u s içerir, n ü k le o lu s içe rm e z. Bazofîlik sitoplazm a



prom yelosit a şam asın d a üretilen primer granüller İçerir. M yelositte az da o lsa s p e sifik granüller o luşm aya başlar. S o n u n d a , m y e lo s it s ito p la zm a sı m a tü r b a zo fil, e o zin o fil veya n ö tro fil s ito p la z m a s ın a b e n ze m e ye başlar. M yelosit mîtozla bölünebilen s o n aşam adır. M ye lo sitle r ç o k sa yıd a sp e sifik g ra n ü l se n te zle ye b ilir, a m a sın ırlı sayıda ki (p ro m ye lo sitle rce ü re tile n ) p rim e r g ra n ü lle r y a vru m ye lo sitle re dağıtılır.



29. Kapiller ve venüllerdeki endotel hücreleri arasındaki mesafelerin açılması sonucunda nötrofillerin doku aralıklarına geçişine ne ad verilir? A) Opsonizasyon



B) Marjinasyon



C) Diyapedez



D) Kemotaksis E) Nötrofili







Kapiller ve venüllerdeki endotel hücrelerinin birbirinden ayrılması sonucunda nötrofillerin doku aralıklarına geçmesine diyapedez denir.







İnflamasyonun kemotaktik ürünleri tarafından nötrofillerin inflamasyon bölgesine çekilmesine kemotaksis denir.







inflamasyondan sonra birkaç saat içinde nötrofiller kanda dört-beş misli artar. Mikrolitrede 40005000’den, 15.000-25.000’e çıkarlar. Bu duruma nötrofili denir.



Doğru cevap: C 30. İnflamasyonda çeşitli mediyatörler aracılığıyla nötrofillerin inflamasyon bölgesine çekilmesine ne ad verilir?







A) Opsonizasyon



B) Marjinasyon



C) Diyapedez



D) Kemotaksis



Doğru cevap: D 31. Granüllerinde bol miktarda “majör basic protein’’ içeren hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Nötrofil



E) Nötrofili C3b ve IgG gibi maddeler (Opsoninler), nötrofil ve makrofajların yüzeyindeki reseptörlerce tanınır.







Bu aracılar sayesinde mikroorganizmalar fagosite edilir. Bu işlem opsonizasyon adını alır.







Nötrofillerin inflamasyon bölgesinde kapiller duvarına yapışmasına marjinasyon denir.



B) Eozinofil C) Bazofil D) Lenfosit E) Monosit Eozinofiller; •



Eozin ile boyanan kırmızı, büyük ve uzun granüller içerir.



V'



KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ







Granüller majör basic protein içerir, eozinofilik boyanmadan sorumludur.







Granüllerde ayrıca peroksidaz ve eozinofilik katyonik protein de bulunur.







Majör basic protein, Schistosom türleri gibi parazitleri ve helmintleri (bağırsak solucanları) öldürür.







Kanda eozinofillerin artması (eozinofili) allerjik reaksiyonlar ve parazitik enfeksiyonlar ile ilişkilidir.







Mast hücreleri ve bazofiller, eozinofillerin inflamasyonlu allerjik dokuya göç etmesine neden olan eozinofil kemotaktik faktörü salarlar.







Kolajenaz ve lizozim her iki granül tipinde de bulunur.



Bu granül yapılarından özgül granüllerin içer­ isinde bulunanlar:



Doğru cevap: B 32. Granüllerinde bol miktarda “eozinofilik kemotaktik faktör” içeren hücre aşağıdakilerden hangisidir? B) Eozinofil



C) Bazofil



D) Lenfosit E) Monosit



Bazofiller; •



Alkalen fosfataz







Kolajenaz







Laktoferrin







Lizozim



Azurofilik granül yapılarının içinde bulunanlar:



Eozinofillerin fagositoz yeteneği nötrofıllerden daha azdır.



A) Nötrofil







Kandaki akyuvarların %1’inden daha azını oluştururlar.







Asit fosfataz







Alfa-mannosidaz







Arilsülfataz







Beta-galaktozidaz







Beta-glukuronidaz







Katepsin







5’-nükleotidaz







Elastaz







Kollajenaz







Miyeloperoksidaz







Lizozim







Katyonik antibakteriyel proteinler bulunur.







Dolaşımda en az olan lökositlerdir.



Doğru cevap: A







Bazik boyalar ile mast hücresine benzer şekilde metakromatik boyanma gösterirler.



35.







Bazofilik granüller; eozinofilik kemotaktik faktör, peroksidaz, histamin ve heparin içerir.







Eozinofilik katyonik protein ise eozinofillerin özgül granüllerinde bulunan bir maddedir. Eozinofilik kemotaktik faktör ile karıştırılmaması gerekir.



Pigment hücresi, hangi doku veya organda bulunan mononükleer fagositer sisteme dahil olan bir hücredir? A) Karaciğer B) Deri C) Retina



Doğru cevap: C



D) Bağ dokusu E) Böbrek



33. Nötrofillerin hem özgül granüllerinde hem de azurofilik granüllerinde bulunan enzim aşağıdakilerden hangisidir?



Mononükleer fagositer sistem (MPS), monositten türeyen fagositlerin tamamıdır. •



Histiosit (Bağ dokusu)







Kupffer hücresi (Karaciğer)







Alveoler makrofaj (Akciğer)



Doğru cevap: D







Lenfoid organlardaki makrofajlar (Lenf düğümü ve dalağın sabit ve hareketli makrofajları)



34. Nötrofillerin hem özgül granüllerinde hem de azurofilik granüllerinde bulunan enzim aşağıdakilerden hangisidir?







Kemik iliği makrofajı







Plevral ve peritoneal makrofaj



A) Alkalen fosfataz B) Asit fosfataz C) Laktoferrin D) Kollajenaz E) Miyeloperoksidaz



A) Lizozim B) Miyeloperoksidaz C) Laktoferrin D) Alkalen fosfataz E) Asit fosfataz Nötrofillerin sitoplâzmasında granüller bulunur.



özgül



ve azurofilik







Osteoklast (Kemik)







Tip A sinovisit







Mikroglia (Beyin)







İntraglomerüler mezengial hücre (Böbrek)







Pigment hücresi (Retina)



Doğru cevap: C



36. Makrofajlarm inflamasyona cevabında aşağıdakiierden hangisi primer rol oynamaz?







Bu süreç inflamatuvar sitokinler (TNF, IL-1 vb.) ve çeşitli biyokimyasal ürünlerle olur:







Kapiller ve venül endotel yüzeyinde selektinler ve hücreler arası adezyon molekülü-1 (ICAM-1) ekspresse edilir.



C) Granülosit koloni uyarıcı faktör (G-CSF) D) Monosit koloni uyarıcı faktör (M-CSF)







Bu adezyon m olekülleri nötrofiller üzerinde komplementer integrin molekülleri ile etkileşir.



E) Transforme edici büyüme faktörü - beta (TGFbeta







Böylece nötrofiller inflame alandaki kapiller ve venül duvarına tutunur.







Bu etkiye marjinasyon denir.



A) Tümör nekroz faktörü (TNF) B) interlökin-l (IL-1)



Makrofajlarm inflamasyona cevabında 5 önemli faktör: 1) Tümör-nekroz faktörü (TNF)



KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ



189



Üçüncü Savunma Hattı: İltihaplı dokuya ikinci makrofaj yayılımı



2) İnterlökin-1 (IL-1) •



Monositler de kandan inflamasyonlu dokuya göçer ve genişleyerek makrofaj haline gelirler.







Günler, haftalar sonra makrofajlar inflamasyon bölgesindeki en baskın fagositik hücre haline gelirler.







Makrofajlar nötrofillere oranla daha çok bakteriyi (yaklaşık beş katı) ve daha büyük partikülleri, hatta nötrofillerin kendilerini bile ve büyük miktarda nekrotik doku hücrelerini fagosite edebilirler.



3) Granülosit koloni-uyarıcı faktör (G-CSF) 4) Monosit koloni-uyarıcı faktör (M-CSF) ve 5) Granülosit-monosit koloni-uyarıcı faktör (GM-CSF) Bu faktörler inflamasyonlu dokudaki aktif makrofaj hücreleri tarafından ve daha az miktarda da inflamasyonlu dokudaki diğer hücreler tarafından oluşturulur. Doğru cevap: E 37. Enfeksiyona karşı vücudun ilk savunma hattı aşağıdakiierden hangisidir?



Dördüncü Savunma Hattı: Kemik iliğinde granülosit ve monosit yapımının artması



A) Nötrofillerin inflamasyon bölgesine yayılımı







B) Kandaki monositlerin dokuya geçişi C) Doku makrofajlarının fagositik aktiviteleri



Granülositik ve monositik progenitör hücreler uyarılır.







Granülosit ve monositlerin iliği terk edecek evreye gelmeleri 3-4 gün sürer.







İnflamasyonlu dokudaki uyaran devam ederse, kemik iliği bu hücreleri aylarca hatta yıllarca fazla miktarda üretebilir.



D) Kemik iliğinde granülosit yapımının artması E) Kemik iliğinde monosit yapımının artması Doğru cevap: C 38.



Vücutta enfeksiyona karşı aşağıdaki olaylardan hangisi en son meydana gelir? A) Nötrofillerin inflamasyon bölgesine yayılımı



Doğru cevap: E 39. Diapedez, marjinasyon ve kemotaksis aşağıdaki hücrelerden hangisi ile ilişkilidir?



B) Kandaki monositlerin dokuya geçişi



A) Miyelosit C) Trombosit



C) Doku makrofajlarının fagositik aktiviteleri D) Makrofajlarm dokuya yayılımı E) Kemik iliğinde monosit yapımının artması



E) Osteoklast •



C3b ve IgG gibi maddeler (Opsoninler), nötrofil ve makrofajlarm yüzeyindeki reseptörlerce tanınır.







Bu aracılar sayesinde mikroorganizmalar fagosite edilir. Bu işlem opsonizasyon adını alır.







Nötrofillerin inflamasyon bölgesinde kapiller duvarına yapışmasına marjinasyon denir.







Kapiller ve venüllerdeki endotel hücrelerinin birbirinden ayrılması sonucunda nötrofillerin doku aralıklarına geçmesine diyapedez denir.







İnflamasyonun kemotaktik ürünleri tarafından nötrofillerin inflamasyon bölgesine çekilmesine kemotaksis denir.







İnflamasyondan sonra birkaç saat içinde nötrofiller kanda dört-beş misli artar. Mikrolitrede 40005000’den, 15.000-25.000’e çıkarlar. Bu duruma nötrofili denir.



İnflamasyon Sırasında Makrofaj ve Nötrofil Cevabı



Enfeksiyona karşı ilk savunma hattı: Doku makrofajlarının fagosotik aktiviteleri İnflamasyon başladıktan sonra dakikalar içinde; •



Dokudaki makrofajlar







Deri altı dokudaki histiyositler,







Akciğerdeki alveoler makrofajlar,







Beyindeki mikroglialar ve diğerleri hemen fagositik aktivitelerine başlarlar.



İkinci Savunma hattı: İnflamasyon bölgesine nötrofil yayılımı ve marjinasyon •



Çok sayıda nötrofil kandan inflamasyon bölgesine yayılmaya başlar.



B) Nötrofil D) Kupfer hücresi



Doğru cevap: B



I



KAN HÜCRELERİ VE HEMOSTAZ



190



40.



Aşağıdaki “büyüme faktörü - farklılaştırdığı hücre” eşleşmelerinden hangisi yanlıştır?



41. Yirmiiki yaşındaki bir insanda, aşağıdaki kemiklerden hangisinde eritropoezis gerçekleşmez?



A) SCF - Granülosit



I



B) IL-5 - Eozinofil



A) Vertebra



CJTrombopoetin - Megakaryosit



B) Kosta



D) IL-6 - Bazofil E) Eritropoetin - Eritrosit



C ) Tibia D) İliak kemik



Kan hücrelerinin yapımını uyarıcı sitokinler Uyarılan hücreler



Sitokin



• Eritrosit



İL -1



• Granülosit



E) Sternum



Sitokin üreten hücreler



Temel bilgi sorusudur. Dikkatli bakıldığında şıklarda dört adet yassı kemik, bir adet uzun kemik bulunmaktadır.



Makrofaj ve diğer hücre tipleri



Erişkinde kırmızı ilik; vertebra, kosta, sternum, iliak kemikler, humerus ve femur proksimalinde bulunur.



• Megakaryosit



Doğru cevap: C



• Monosit • Eritrosit



IL-3



Lenfosit



• Granülosit



42. Aşağıdaki yapmaz?



• Megakaryosit



IL-4



• Bazofil



T lenfosit



IL-5



• Eozinofil



T lenfosit



IL-6



• Eritrosit • Granülosit



Endotel hücreleri



• Megakaryosit



Makrofaj



Fibroblast







Alveoler makrofaj (Akciğer)







Lenfoid organlardaki makrofajlar (Lenf düğümü ve dalağın sabit ve hareketli makrofajları)







Kemik iliği makrofajı







Plevral ve peritoneal makrofaj







Osteoklast (Kemik)







Tip A sinovisit







Mikroglia (Beyin)



Endotel hücresi







İntraglomerüler mezengial hücre (Böbrek)



Fibroblast







Pigment hücresi (Retina)



Monosit







Langerhans hücresi antijen sunucu hücredir (Derinin stratum spinosum tabakasında bulunur). Fagositoz fonksiyonu yoktur.



Osteoblast



Böbrek Karaciğer Kupffer hücreleri Birçok hücre tipi



• Granülosit • Megakaryosit • Monosit



G-CSF



• Granülosit



I



i



GM-CSF



• Eritrosit



Mononükleer fagositer sistem (MPS),



Kupffer hücresi (Karaciğer)



• Granülosit



• Eritrosit



E) Langerhans hücresi



• Fibroblast



• Megakaryosit



SCF



C) Histiosit D) Osteoklast



Histiosit (Bağ dokusu)



• Eritrosit



• Eritrosit



fagositoz







• Monosit



Eritropoietin



hangisi



A) Alveolar makrofaj B) Kuppfer hücresi



• Monosit



İL -11



hücrelerden



Endotel hücresi



• Granülosit



Fibroblast



• Megakaryosit



Monosit



Doğru cevap: E



T lenfosit



M-CSF



• Monosit



Endotel hücresi Fibroblast



Trombopoetin IL= İnterlökin



• Megakaryosit



Monosit



A) Makrofaj



Karaciğer, böbrek



B) Eozinofil



CSF= Koloni stimülan faktör



G= Granülosit M= Makrofaj



Doğru cevap: D



43. Aşağıdaki hücrelerden hangisi myeloid kök hücre kökenli değildir?



SCF= Stem celi faktör



C ) Trombosit D) B hücresi E) Mast hücresi







Lenfoid multipotent hücrelere (lenfositleri oluşturacak hücreler) ve



Aktif faktör XII enzimatik olarak faktör X l’i aktive eder.







Miyeloid multipotent hücrelere (granülosit, monosit, eritrosit ve megakaryositleri oluşturacak hücrelere) dönüşürler.



Bu reaksiyon için ayrıca yüksek molekül ağırlıklı kininojen (HMWK)'e ihtiyaç vardır ve prekallikrein ile de hızlandırılır.







Aktif faktör XI, enzimatik etki ile faktör IX’u aktive eder.







Aktif faktör XI, faktör VIII, trombosit fosfolipidleri ve travmatize trombositlerden salınan faktör 3 birlikte etki göstererek faktör X’u aktive ederler. Faktör VIII veya trombositlerin eksikliğinde bu aşama yetersiz olur.







Faktör VIII klasik hemofili hastalarında eksik olan faktördür ve bu nedenle antihemofilik faktör olarak da adlandırılır.







Trombositopeni denen kanama hastalığında ise trombositler eksiktir.







Aktif faktör X, faktör V ve fosfolipidlerle birleşerek protrombin aktivatörü kompleksini oluşturur.







İntrensek yolun bu aşaması ekstrensek yolun son aşamasının aynısıdır.







Bunu takiben, protrombin aktivatörü saniyeler içinde protrombinin trombine parçalanmasını başlatır. Böylece pıhtılaşma işleminin son basamakları harekete geçmiş olur.







İntrensek yolun ilk iki basamağı dışında, bütün reaksiyonların başlatılabilm esi veya hızlandırılabilmesi için kalsiyum iyonlarına ihtiyaç vardır. Bu nedenle kalsiyum iyonlarının yokluğunda kan pıhtılaşmaz.



Pluripotent kök hücreler; • •







Gelişimlerinin erken dönemlerinde lenfoid kök hücreler kemik iliğinden timusa, lenf nodları ve dalağa göç ederler.



Doğru cevap: D



İn t r e n s e k yo l



44. Koagülasyon kaskadının intrensek yolağında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?



E k s t r e n s e k yo l



Yü zeye te m a s eden P re ka llikre n H M W -kin in o je n



D oku hasarı



A) Faktör XII B) Faktör XI C) Faktör IX D) Faktör VIII E) Faktör III Koagülasyon kaskadındaki pıhtılaşma faktörleri hakkındaki bilgilerimizi sorgulayan bir sorudur.



Pıhtılaşmanın Başlamasında İntrensek Mekan­ izma •







Kanın hasarlanması ya da damar duvarındaki kollajenle teması, kanda iki önemli pıhtılaşma faktörünü değiştirir: Faktör XII ve trombositler.



V o n V V ilie b ra n d H a s ta lığ ı * Von VViliebrand faktör (VW F) eksildiği * Kanama diatezlerinden en sık görülenidir. * Kanama zamanı uzamıştır. PTT uzar ve PT marjinal olarak artış olabilir. Von VViliebrand faktör trombositlerin subendotelyal kolajene bağlanmaları için gereklidir. H2C 03 ==> H+ + HCO'3 ) hidrojen iyonu oluşturur. Bu şekilde kanda C 0 2 artışı, dolaylı olarak santral kemoreseptörleri uyarır.







Yani medulladaki solunum merkezini uyaran arteryel kandaki C 02, ancak BOS’taki H iyonudur.



azalma bilgisini medulladaki kardiyopulmoner merkeze (nukleus traktus solitaryus) iletirler. •



Bu durumda sempatik deşarj ve solunum sayısı artar, kan oksijeni normale yaklaştırılır.







C 0 2 artışı ve pH azalması da, periferik kemoreseptörlerin hipoksiye olan duyarlılığını artırırlar.



Doğru cevap: A 24. Solunumun düzenlenmesinde kemoreseptörleri doğrudan aşağıdakilerden hangisidir?



santral uyaran



A) Kandaki hipoksi bilgisi B) Beyin omurilik sıvısında hidrojen iyonu artışı C) Beyin omurilik sıvısında karbondioksit artışı



Doğru cevap: C Aşağıdaki kaslardan hangisi egzersiz sırasında solunum hızı ve derinliğinin artırılmasında inspirasyona yardım eder?



27.



D) Beyin omurilik sıvısında oksijen artışı E) Kandaki hidrojen iyonu artışı



A) Eksternal oblik kaslar



Doğru cevap: B



B) İnternal oblik kaslar C) Rektus abdominis kası



25. Aşağıdakilerden hangisinin beyin omurilik sıvısında artışısolunumun düzenlenmesinde santral kemoreseptörleri doğrudan uyarır? A) Glukoz B) Hidrojen



D) İnternal interkostal kaslar E) Eksternal interkostal kaslar Doğru cevap: E



C) Karbondioksit D) Oksijen



I. internal interkostal kas II. eksternal interkostal kas



E) Bikarbonat



III. serratus anterior kası



Doğru cevap: B



IV. internal oblik kas V. rektus abdominis kası



26. Aşağıdakilerden hangisinin kandaki artışı solunumun düzenlenmesinde santral kemoreseptörlerinuyarılmasına yol açan reaksiyonları başlatır?



Yukarıda verilen kaslardan hangisi / hangileri zorlu ekspirasyonda görev alır? A) l-ll-lll



A) Glukoz B) Hidrojen



B) ll-lll-IV



C) ııı-ıv-v



C) Karbondioksit



D) l-IV-V



D) Oksijen



E) ll-lll-V



E) Bikarbonat Santral kem oreseptörlerin tem el özelliklerinin irdelendiği bir fizyoloji sorusudur. •



Solunumun amacı; dokulardaki 0 2, C 0 2 ve H+ iyon konsantrasyonlarını uygun sınırlarda devam ettirmektir.







0 2 miktarının azlığı, solunum merkezinde direkt etkiye sahip değildir, aort ve karotisteki periferal kemoreseptörler aracılığıyla etkilidir.







Santral kimoduyar alan medulla oblongatanın ventralinde olup, kandaki C 02 ve beyin omurilik sıvısındaki pH düzeyine göre uyarılarak, solunum merkezlerini tetikler.







Santral kemoreseptörler için direkt uyaran H+ iyonlarıdır.



Ekspirasyona yardımcı olan kas yapılarının irdelendiği bir sorudur.



Yedek İnspirasyon Kasları ve Zorlu İnspirasyon; •



Egzersiz sırasında solunumun hızının ve derinliğinin artması için inspirasyona yardım ederler.







500 mİ soluk hacmine ek olarak, 3000 mİ daha ek havanın alimim sağlarlar. o



Skalen kas



o



Sternokleidomastoid kas



o



Serratus anterior kası



o



Eksternal interkostal kaslar (kafesin ön-arka çapını artırırlar)



SOLUNUM SİSTEMİ



MM



1



2 ‘ 48 M



SOLUNUM SİSTEMİ



Yedek Ekspirasyon Kasları ve Zorlu Ekspirasyon: •



Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •



Egzersiz sırasında ve astım gibi hava yolu direncinin arttığı durumlarda ekspirasyona yardımcı olurlar. o



Rektus abdominis



o



İnternal oblik kas



o



Eksternal oblik kas



o



internal interkostal kaslar



Doğru cevap: D 29. Aşağıdakilerden hangisi egzersiz oluşan fizyolojik değişikliklerdendir?



Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)



İnspirasyon kapasitesi: •



Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







İnspirasyon kapasitesi = SH + IYH (3000 + 500) = 3500 mİ



Rezidüel (tortu) hacim (RH) •



sırasında



A) Oksijen tüketimi azalır.



B) Karbondioksit üretimi azalır. C) Pulmoner vendeki C 02 artar.



Doğru cevap: A 31.



Solunum fonksiyon testinde normal bir soluk almayı takiben alınabilecek maksimum hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?



D) Hemoglobin - 0 2 disosiasyon eğrisi sola kayar. E) Arteryel kandaki parsiyel oksijen basıncı artar.



A) Tidal volüm B) İnspirasyon yedek hacmi



Egzersiz ve solunum ilişkisinin irdelendiği bir fizyoloji sorusudur. •



Egzersiz sırasında oksijen tüketimi ve karbondioksit üretimi artar.







Hiperventilasyon gelişir.







Pulmoner vendeki karbondioksit artar.







Arteryel kandaki Pa02ve PaC02değişmez fakat pH düşer.







Kardiyak debi ve pulmoner kan akımı artar.







H b-02 eğrisi sağa kayar. Oksijene olan afinite azalır.



Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)



C) Ekspirasyon yedek hacmi D) İnspirasyon kapasitesi E) Rezidüel hacim Solunum fonksiyon testleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur.



Soluk hacmi (tidal volüm) (SH) •



Normal solunumla akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir (500 mİ)



İnspirasyon yedek hacmi (İYH)



Doğru cevap: C







Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir (3000 mİ)



30. Solunum fonksiyon testlerinde normal bir soluk alıp verme sırasında akciğerlere girip çıkan hava hacmi aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?







Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.



A) Tidal volüm B) İnspirasyon yedek hacmi C) Ekspirasyon yedek hacmi D) İnspirasyon kapasitesi E) Rezidüel hacim Solunum fonksiyon testleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur.



Soluk hacmi (tidal volüm) (SH) •



Normal solunumla akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir (500 mİ)



İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •



Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir (3000 mİ)







Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.



Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •



Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)



İnspirasyon kapasitesi: •



Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







inspirasyon kapasitesi = SH + İYH (3000 + 500) = 3500 mİ



Rezidüel (tortu) hacim (RH) •



Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)



Doğru cevap: B



249



Solunum fonksiyon testinde normal bir soluk vermeyi takiben verilebilecek maksimum hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?







Ekspirasyon yedek hacmi (EYH)



A ) Tidal volüm







B) İnspirasyon yedek hacmi C) Ekspirasyon yedek hacmi D) İnspirasyon kapasitesi Solunum fonksiyon testleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur.











Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







İnspirasyon kapasitesi = SH + İYH (3000 + 500) = 3500 mİ



Rezidüel (tortu) hacim (RH)



Normal solunum la akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir (500 mİ)



İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •



Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir (3000 mİ)







Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.



Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)



İnspirasyon kapasitesi:



E) Rezidüel hacim



Soluk hacmi (tidal volüm) (SH)



Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.







Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)



Doğru cevap: D 34. Solunum fonksiyon testinde maksimum inspirasyonu takiben çıkartılan tüm havadan sonra akciğerlerde kalan hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?



Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •



A) Tidal volüm



Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)



B) İnspirasyon yedek hacmi C) Ekspirasyon yedek hacmi D) İnspirasyon kapasitesi



İnspirasyon kapasitesi: •



Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







inspirasyon kapasitesi = SH + İYH (3000 + 500) = 3500 mİ



Rezidüel (tortu) hacim (RH) •



Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)



Doğru cevap: C 33.



Solunum fonksiyon testinde normal bir soluk vermeyi takiben alınabilecek maksimum hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir? A) Tidal volüm B) inspirasyon yedek hacmi



E) Rezidüel hacim Akciğer hacim ve kapasiteleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur.



Soluk hacmi (tidal volüm) (SH) •



İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •



Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir (3000 mİ)







Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.



Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •



C) Ekspirasyon yedek hacmi D) inspirasyon kapasitesi E) Rezidüel hacim Akciğer hacim ve kapasiteleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur.



Normal solunumla akciğerlere alman veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir (500 mİ)



İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •



Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir (3000 mİ)



Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)



İnspirasyon kapasitesi: •



Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







İnspirasyon kapasitesi = SH + İYH (3000 + 500) = 3500 mİ



Soluk hacmi (tidal volüm) (SH) •



Normal solunumla akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir (500 mİ)



Rezidüel (tortu) hacim (RH) •



Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)



Doğru cevap: E



SOLUNUM SİSTEMİ



32.



SOLUNUM SİSTEMİ



250



35. Solunum fonksiyon testinde normal bir soluk vermeyi takiben akciğerlerde kalan hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?



İnspirasyon kapasitesi:



A) İnspirasyon kapasitesi







Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







inspirasyon kapasitesi = SH + IYH (3000 + 500) = 3500 mİ



B) İnspirasyon yedek hacmi C) Ekspirasyon yedek hacmi



Ekspirasyon yedek hacmi (EYH)



D) Fonksiyonel rezidüel kapasite







E) Rezidüel hacim Doğru cevap: D



Fonksiyonel rezidüel kapasite: •



Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir.







Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir.







Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH (1100 + 1200) = 2300 mİ



36. Solunum fonksiyon testinde maksimum soluk almayı takiben verilebilecek maksimum hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir? A) Vital kapasite B) inspirasyon kapasitesi C) Ekspirasyon yedek hacmi D) Fonksiyonel rezidüel kapasite E) Total akciğer kapasitesi



Total akciğer kapasitesi: •



Maksimum inspirasyondan sonra akciğerlerde bulunan toplam hava miktarıdır.







Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH (3000+500+1100+1200) = 5800 mİ



Doğru cevap: A 37. Solunum fonksiyon testinde maksimum soluk almayı takiben akciğerlerdeki hava miktarı aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir? A) Vital kapasite B) inspirasyon kapasitesi C) Ekspirasyon yedek hacmi



Doğru cevap: D 39. Aşağıdaki akciğer volüm ve kapasitelerinden hangisi normal spirometre cihazı kullanılarak ölçülemez? A) Tidal volüm B) İnspirasyon kapasitesi



D) Fonksiyonel rezidüel kapasite E) Total akciğer kapasitesi



C) Total akciğer kapasitesi



Doğru cevap: E 38. Normal fizyolojik koşullar altında akciğerlerden çıkartılamayacak hava hacmine ne ad verilir? A) Tidal volüm B) İnspirasyon kapasitesi



Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum havadır (1100 mİ)



D) Vital kapasite E) Ekspirasyon yedek hacmi Doğru cevap: C 40. Aşağıdaki akciğer hacim ve kapasitelerinden hangisinin ölçümü için pletismograf gereklidir?



C) Total akciğer kapasitesi A) Tidal volüm



D) Rezidüel volüm



B) İnspirasyon kapasitesi



E) Fonksiyonel rezidüel kapasite



C) Fonksiyonel rezidüel kapasite



Solunum fonksiyon testleri ile ilgili bir yorum sorusu daha... Vital kapasite: •



İnspirasyon yedek hacmi, soluk hacmi ve ekspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







Maksimum bir inspirasyondan sonra, maksimum bir ekspirasyonla çıkarılabilen hava hacmidir







Vital kapasite = IYH + SH + EYH (3000 + 500+1100) = 4600 mİ







Rezidüel volüm artarsa vital kapasite azalır.



D) Vital kapasite E) Ekspirasyon yedek hacmi Normal spirometri cihazıyla ölçülemeyen hacim ve kapasitelerin sorgulandığı bir sorudur. •



Akciğer hacim ve kapasiteleri spirometre ile ölçülür.







Rezidüel hacim ve bu hacmin içinde bulunduğu akciğer kapasiteleri (Fonksiyonel Rezidüel Kapasite, Total Akciğer Kapasitesi), spirometre ile ölçülemez.







Bu hacim ve kapasiteler, Helyum dilüsyon yöntemi ya da pletismograf ile ölçülür.



Doğru cevap: C



251



41.



Aşağıdakilerin hangisinin sonucu yedek hacmini verir?



ekspirasyon



II. terminal bronşioller III. alveolar kanallar IV. alveolar keseler V. trakea Yukarıda verilen solunum sistemi kısımlarından hangisi / hangilerinde gaz değişimi gerçekleşir?



C) Fonksiyonel Rezidüel Kapasite (F.R.K.) - Rezidüel Volüm (R.V.) D) Vital Kapasite (V.K.) - Tidal Volüm (T.V.)



A) l-ll-lll B) l-lll-IV



E) inspirasyon Kapasitesi (İ.K.)-Tidal Volüm (T.V.) Solunum fonksiyon testleri ile ilg ili formüllerin irdelendiği bir sorudur. •



inspirasyon kapasitesi = SH + IYH







Vital kapasite = IYH + SH + EYH







Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH







Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH



C) ı-ııı-v D) ll-lll-IV E) ll-lll-V Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır.



Solunum sistemi iki bölüme ayrılır:



Dolayısıyla EYH = FRK - RH veya



1. İletici bölüm:







EYH = VK - ( IYH + SH ) veya







EYH = TAK - (IYH + SH + RH ) formüllerinden birisiyle hesaplanabilir.



Doğru cevap: C 42. Aşağıdakilerden hangisinin sonucu fonksiyonel rezidüel kapasiteyi verir?







Burun, nazofarinks, larinks, trakea, bronş ve bronşiyollerden oluşur.







Bu bölümde gaz değişimi olmaz.







Büyük bir bölümü goblet hücresinden zengin yalancı çok katlı prizmatik silli epiteli ile döşelidir.



2. Respiratuvar bölüm: •



Gaz alış-verişi olan bölgedir.







B) Total Akciğer Kapasitesi (T.A.K.) - Vital Kapasite (V.K.)



Respiratuvar bronşiyoller, duktus alveolaris ve alveollerden oluşur.







C) Vital Kapasite (V.K.) - Rezidüel Volüm (R.V.) D) Vital Kapasite (V.K.) - Tidal Volüm (T.V.)



Gaz değişimi respiratuvar bronşiyollerde başlar ve daha alt kısımlarda da devam eder.







Alveolden alveole geçiş, alveoler porlarla gerçekleşir.



A) Total Akciğer Kapasitesi (T.A.K.) - İnspirasyon Kapasitesi (İ.K.)



E) İnspirasyon Kapasitesi (İ.K.) + Tidal Volüm (T.V.) Akciğer hacim ve kapasiteleri ile ilgili formüllerin irdelendiği bir sorudur.



45.







İnspirasyon kapasitesi = SH + IYH







Vital kapasite = IYH + SH + EYH







Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH







Fonksiyonel rezidüel kapasite (FRK) = EYH + RH







Dolayısıyla FRK = TAK - İK veya FRK = TAK - ( SH + IYH ) formüllerinden hesaplanabilir.



A) Trakea B) Respiratuvar bronşiol



Solunum sistemi olfaktor mukozada bulunan bez yapısı aşağıdakilerden hangisidir? A) Schaffer bezi



Doğru cevap: A 43. Akciğerlerde gaz değişiminin başladığı seament aşağıdakilerden hangisidir?



Doğru cevap: B



ilk



B) Bowman bezi C) Brunner bezi D) Lieberkühn bezi E) Goblet bezi Solunum sistemindeki bez yapılarının sorgulandığı temel bilgi sorusudur. Schaffer bezleri: •



Respiratuvar bölgede bulunan bez yapısıdır.



Bovvman bezleri:



C) Terminal bronşiol D) Alveolar kanal







Olfaktör bölgede bulunan tubuloasiner seröz bir bezdir.



E) Alveolar kese







Koku epitelinin lamina propriasında bulunur.



Doğru cevap: B



SOLUNUM SİSTEMİ



I. respiratuvar bronşioller A ) Total Akciğer Kapasitesi (T.A.K.) - İnspirasyon Kapasitesi (İ.K.) B ) Total Akciğer Kapasitesi (T.A.K.) - Vital Kapasite (V.K.)



252



SOLUNUM SİSTEMİ







Salgıları ile titrek tüylerin bulunduğu alanı yıkayıp koku alınmasını kolaylaştırırlar.



Elastisite: •



Gerilme kuvveti ortadan kalkınca akciğerlerin eski haline dönebilme yeteneğidir.







Elastin ve kollajen liflerle sağlanır.







Total elastik kuvvetlerin 1/3’ünden sorumludurlar. (2/3’ü yüzey gerilim kuvvetidir.)



Brunner bezleri: •



Duodenumun submukoza tabakasında bulunan bez yapısıdır.







Müköz karakterde salgı yaparlar. Bu nedenle PAS (+) boyanırlar.



Lieberkühn bezleri:



Yüzey Gerilimi: •



Total elastik kuvvetlerin 2/3’ünde sorumludur.







Hem ince bağırsak hem de kalın bağırsaklarda bulunur.







Hava ile sıvı yüzey oluşturduğunda, su molekülleri birbirini çekerler.







ince bağırsaklardaki Lieberkühn bezlerinin bazalinde antimkrobiyal peptidleri üreten Paneth hücreleri bulunur. Kalın bağırsakta ise Paneth hücresi bulunmaz.







İşte sıvıyı küre şekline sokmaya çalışan bu kuvvete “yüzey gerilimi” denir.







Yüzey gerilimi nedeniyle alveollerdeki ince sıvı tabakası alveolü kapatmaya, kollabe olmaya zorlar. Sürfaktan yüzey gerilimini azaltarak alveollerin kapanmasını (kollabe olmasını) önler. Sürfaktan, Tip II alveol hücreleri tarafından sentezlenir.



Goblet bezleri: •



Kadeh veya kalisiform hücre olarak da bilinir.







Solunum sisteminde ve gastrointestinal sistemin birçok bölümünde bulunur.







P (Kollaps basıncı) = (2 x T) / r (Laplace Yasasına göre)







Solunum sisteminde olfaktor mukoza epitelinde goblet hücresi bulunmaz.







Kollaps basıncı alveol çapıyla ters orantılı olduğu için, küçük alveollerdeki kapanma basıncı, büyük alveollere göre daha fazladır. Ancak alveol küçüldükçe, sürfaktan konsantrasyonu arttığından, alveoller kollabe olmaz.



Doğru cevap: B 46. Bir dokunun gerildiğinde yeteneğine ne ad verilir?



genişleyebilirle



A) Komplians B) Viskozite C) Perfüzyon



Doğru cevap: A 47. Surfaktanın yapısında aşağıdakilerden hangisi en fazla bulunur? A) Fosfatidilglisin B) Dipalmitoilfosfatidilkolin



D) Elastikiyet E) Yüzey gerilimi Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.



C) Kalsiyum D) Karbonhidratlar



Kompliyans:



E) SP-F







Transpulmoner basınçtaki her birim artışa karşı akciğerlerin genişleme derecesine kompliyans adı verilir, (distansibilite).







Erişkinde normal total kompliyans 200 ml/cmSu basıncıdır.







Kompliyans, akciğerlerin elastik kuvvetleriyle belirlenmektedir.







Kompliyans pulmoner fibroziste azalır.







İnterstisyel aralıkta bağ dokusu infiltrasyonu, alveoler boşlukta ödem, atelektazi ve sürfaktan eksikliğinde akciğerin genişlemesi güçleşir (kompliyans azalır).







Kompliyansın azalması sonucu oluşan hastalıklar restriktif hastalıklardır.







Bu nedenle, restriktif hastalıklarda inspirasyon bozuktur.







Kompliyans amfizemde artar.







Amfizemde ise akciğer doku kaybına bağlı olarak elastik güçlerdeki azalma akciğerleri daha kolay genişler hale getirir (kompliyans artar).



Surfaktanın genel özelliklerinin irdelendiği bir sorudur. Sürfaktan’ın İçeriği: •



Dipalmitoilfosfatidilkolin (Dipalmitoil lesitin)







Lesitin bir fosfolipiddir) (% 62 )







Fosfatidilglisin: (% 5) Diabetik anne bebeklerinde akciğer matürasyon göstergesidir.



Diğer fosfolipidler: (% 10) •



Doğal yağlar: (% 13)







Apoproteinler: SP-A, SP-B, SP-C ve SP-D (Sürfaktan geri emiliminde görevli)







Apoproteinler: SP-B ve SP-C (Film tabakası oluşumunda görevliler)







Karbonhidrat ve Ca içerir.



Doğru cevap: B



48. Akciğer sürfaktanında azalma sonucunda aşağıdakilerden hangisi gerçekleşir? A) Alveoler yüzey gerilimi düşer.



52. Sakin solunum merkezini etkileyerek inspirasyonu oluşturan rampa sinyallerinin kapatılmasını önleyen / geciktiren merkez aşağıdakilerden hangisidir?



B) Alveoller kollabe olur. C) Solunum işi azalır.



A) Dorsal nöron grubu B) Ventral nöron grubu



D) Amfizem gelişir.



C) Pnömotaksik merkez D) Apnostik merkez



E) Fonksiyonel rezidüel kapasite artar. Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •



Hava ile sıvı yüzey oluşturduğunda, su molekülleri birbirini çekerler.







işte sıvıyı küre şekline sokmaya çalışan bu kuvvete “yüzey gerilimi” denir.







Yüzey gerilimi nedeniyle alveollerdeki ince sıvı tabakası alveolü kapatmaya, kollabe olmaya zorlar.







Sürfaktan yüzey gerilimini azaltarak alveollerin kapanmasını (kollabe olmasını) önler.







Sürfaktan, Tip II alveol hücreleri tarafından sentezlenir.







P (Kollaps basıncı) = (2 x T) / r (Laplace Yasasına göre)







Kollaps basıncı alveol çapıyla ters orantılı olduğu için, küçük alveollerdeki kapanma basıncı, büyük alveollere göre daha fazladır. Ancak alveol küçüldükçe, sürfaktan konsantrasyonu arttığından, alveoller kollabe olmaz.



Doğru cevap: B 49. İstirahat halinde nefes alıp verme esnasında inspirasyon için uyarı sinyallerini oluşturan merkez aşağıdakilerden hangisidir? A) Dorsal nöron grubu C) Pnömotaksik merkez



E) Nükleus parabrakialis Doğru cevap: D 53. Solunumun hızını ve derinliğini belirlemede görevli merkez aşağıdakilerden hangisidir? A) Dorsal nöron grubu B) Ventral nöron grubu C) Pnömotaksik merkez D) Apnostik merkez E) Nükleus parabrakialis Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. Solunum merkezi, medulla oblongata ve ponsta iki taraflı yerleşim gösteren nöron gruplarından oluşur. Bu nöronlar dört ana gruba ayrılır: Dorsal Solunum Grubu: •



Dorsal solunum nöron grubu, yaklaşık tüm medulla boyunca uzanır.







Nöronların hemen tümü nükleus traktus solitaryusta yerleşmişlerdir.







Nukleus ambiguus ve lateral retiküler nukleus arasında yer alan pre-Bötzinger kompleksindeki (pre-BÖTC) pacemaker hücreler uyarıyı başlatır.







Uyarı sinyali önce zayıf olarak başlayıp, 2 saniye süreyle giderek yükselir, bunu izleyen 3 saniye için aniden kesilir. Bu solunum sinyaline rampa sinyali adı verilir.







Sakin solunum ritmini esas olarak dorsal solunum nöron grubu belirler.







Dorsal nöron grubunda I nöronları vardır. Esas olarak inspirasyondan sorumludur. Buradan çıkan impulslar, frenik sinirle diyafragma kasını kasar ve inspirasyon gerçekleşir.



B) Ventral nöron grubu D) Apnostik merkez



E) Nükleus parabrakialis Doğru cevap: A 50. Yoğun egzersiz durumunda sakin solunum merkezine ek olarak devreye giren merkez aşağıdakilerden hangisidir? A) Dorsal nöron grubu C) Pnömotaksik merkez



B) Ventral nöron grubu D) Apnostik merkez



E) Nükleus parabrakialis Doğru cevap: B 51. Sakin solunum merkezi olarak adlandırılan oluşum aşağıdakilerden hangisidir? A) Dorsal nöron grubu C) Pnömotaksik merkez



B) Ventral nöron grubu D) Apnostik merkez



E) Nükleus parabrakialis Doğru cevap: A



Ventral Solunum Grubu: •



Medullanın ventro-lateral tarafındadır.







Rostral olarak nükleus ambiguus, kaudal olarak nükleus retroambiguus’da yerleşiktirler.







Normal solunum esnasında aktif değildir. Hem I hem de E nöronları içerir. Dolayısıyla hem zorlu inspirasyonda hem de zorlu ekspirasyonda görevlidir. Özellikle ekspirasyon sırasında abdominal kaslar için güçlü ekspiratuvar sinyallerin oluşturulmasında önemlidirler.



SOLUNUM SİSTEMİ



253



254



SOLUNUM SİSTEMİ







Bu alan yüksek düzeyde pulmoner ventilasyon gerektiğinde, özellikle egzersizde, aşırı bir uyarı mekanizması olarak görev yapar.







Duktus alveolaris ve sakkus alveolaris yapıları, respiratuvar bronşiyollerden sonraki solunum sistemi kısımlarıdır. Respiratuvar bronşiyollerle birlikte gaz değişiminin gerçekleştiği solunumsal üniteyi meydana getirirler.



Apnöstik Merkez: •



Ponsun alt bölümünde yer alır ve inspirasyonu tetiklediği düşünülmektedir.











Apnöstik merkez, dorsal nöron grubunu etkileyerek inspirasyonu oluşturan rampa sinyallerinin “kapatılmasını önler/geciktirir”. Böylece akciğerler hava ile dolu hale gelir.



Disse mesafesi; karaciğerde hepatosit hücre kordonları ile karaciğer sinüzoid endotel hücreleri arasında bulunan mesafedir.







Mail aralığı; hepatositler ile portal alanı çevreleyen bağ dokusu kılıf arasındaki alandır.



Doğru cevap: A Pnömotaksik Merkez: •



Ponsun üst-arka kısmında nukleus parabrachialis’de yer alır.







Solunumun hızının ve derinliğinin belirlenmesine yardım eder.







Pnömotaksik merkez, tonik olarak çalışan apnöstik merkezi inhibe ederek solunum siklusunu belirler.







Apnöstik merkez inspirasyon derinliğinin düzenlenmesinde pnömotaksik merkez ile birlikte görev yapar.







Pnömotaksik merkez inspirasyonun süresini kısaltarak solunumun frekansını artırır.







Güçlü bir pnömotaksik sinyal, solunum frekansını dakikada 30-40’a yükseltebilirken, zayıf bir sinyal dakikada birkaça düşürebilir.



Doğru cevap: C 54. Aşağıdakilerden hangisi kompliyansı tanımlar?



56. Aşağıdaki hücrelerden hangisi salgılanmasından sorumludur?



sürfaktan



A) Septal hücre B ) Tip I pnömosit C) Goblet hücresi D) M hücresi E) Paneth hücresi Hücre yapıları ve fonksiyonlarım irdelendiği temel bilgi sorusudur. Tip I pnömosit: •



Tek katlı yassı epiteldir. Alveolün % 90-95’ini kaplarlar.







Difüzyon için selektif bir bariyer oluştururlar.



Tip II pnömosit (Tip II hücre, Büyük alveoler hücre, Septal hücre):



A) Bir dakika içinde hacim değişimi B) Birim hacim başına birim basıncı değişimi







Kübik hücrelerdir, parankimin % 5-10’unu oluştururlar.



C) Birim basıncı başına hacim değişimi







Apikal yüzeylerinde mikrovilluslar bulunur.



D) Bir dakika içindeki basıncı değişimi E) Hacim değişiminin basıncı değişimine oranı







Hava-kan bariyerine katılmaz.







Sürfaktan sentezler ve depolar.







Sürfaktan salgısı olmazsa yenidoğanın solunum sıkıntısı sendromu (Hiyalen membran hastalığı, RDS) oluşur.







Alveoler yaralanmalarda alveoler epiteli tamir etme yeteneğine sahiptir.



Temel tanım sorusudur. Kompliyans: Transpulmoner basınçtaki her birim artışa karşı akciğerlerin genişleme derecesidir, (birim basınç başına hacim değişimi, distansibilite).



Goblet (Kadeh, Kalisiform) hücreleri:



Doğru cevap: C







Emici hücrelerin arasına serpiştirilmiş olarak bulunurlar.



55. Aşağıdaki yapılardan hangisi iki alveol arasındaki gaz geçişinden sorumludur?







Sayıları duodenumda daha azdır ve ileuma doğru giderek artar.







Bu hücreler musin tipinde asit glikoproteinleri üretirler.



A) Alveolar por B) Duktus alveolaris C) Sakkus alveolaris D) Disse aralığıı



Paneth hücreleri: •



Lieberkühn kriptalarının bazal bölümlerinde yerleşmiş ve salgıladığı ürünlerle lüminal yüzeyi patojen mikroorganizmalardan koruyan hücrelerdir.







TNF-a, lizozim, defensin (kriptidin) gibi antimikrobiyal ajanları sentezlerler.



E) Mail aralığı Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •



İki alveol arasında gazların geçişi alveolar por (delik) vasıtasıyla gerçekleşir.



255



Lizozim, bakterilerin hücre duvarının geçirgenliğini artırarak, defensin ise, parazit ve bakteri membranlarında iyon kanalı açarak antimikrobiyal etki oluştururlar.







Paneth hücrelerinin doğal bağışıklık ve intestinal kriptalardaki mikro çevreyi düzenlemede önemli rolü vardır.



Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. Hava- kan bariyerini oluşturan hücre yapılarının arasındaki bağlantı molekülü sorgulanmaktadır. Zonula Okludens (Sıkı Bağlantı, Tight junction)



M (Mikro katlantı, Membranöz epitelyal) hücreleri: • •







Peyer plaklarındaki lenf foliküllerini örten özelleşmiş epitel hücreleridir. Bu hücrelerin çukurcuklar oluşturan çok sayıda bazal zar girintileri vardır. Bu çukurcuklarda intraepitelyal lenfositler ve antijen-sunan hücreler (makrofajlar) bulunur. M hücreleri endositozla antijenleri alıp, alttaki lenfoid hücrelere taşırlar.



Doğru cevap: A 57. Hangi reseptörün aktivasyonu bronşlarda genişleme görülür?



sonrasında







Zonula okludens geçirgen olmayan bağlantıdır.







Okludin ve claudin proteinlerinden oluşur.







Yüzeye en yakın hücre bağlantısıdır ve bant şeklinde hücreyi tamamen sarar.







İntestinal mukoza, renal tubül duvarı, koroid pleksus epitel hücreleri arasında,







Mesane ve gastrointestinal sistemi oluşturan enterositler arasında,







Kan-beyin ve kan timus bariyerindeki endotel hücreleri arasında, Hava-kan bariyerini oluşturan tipi pnömositler arasında, Kan-testis bariyerindeki sertoli hücreleri arasında zonula okludensler vardır.



Doğru cevap: C 59. Solunumun kontrolü ile İlgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?



A) Alfa-1 adrenerjik reseptör B ) Alfa-2 adrenerjik reseptör



olarak



A) Solunum merkezi kodekste yerleşmiştir. B) Dorsal nöron grubu, esas olarak ekspirasyondan sorumludur.



C) Beta-1 adrenerjik reseptör D) Beta-2 adrenerjik reseptör E) Beta-3 adrenerjik reseptör Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır



C ) Ventral nöron grubu, esas olarak inspirasyondan sorumludur.



Bronşiyoller



D) Pnömotaksik merkez, solunumun tipini belirleyen merkezdir.







Tek katlı silli silindirik epitelle döşelidir.







Goblet hücresi ve bez bulunmaz.







Bronşiyol duvarında kıkırdak bulunmaz, belirgin bir düz kas tabakası izlenir.







Astım hastalarında bronkokonstriksiyonun esas olarak gerçekleştiği yer bronşiyollerdir.







Sempatik deşarj, beta-2 reseptör aktivasyonuyla bronşları dilate ederler.







Astım gibi bronş konstriksiyonu olan hastalara, beta2 adrenerjik reseptör agonistleri (albuterol, terbutalin gibi) verilerek bronşlar genişletilmeye çalışılır.







Terminal bronşiyollerin düzenli bir kas tabakası vardır.







Respiratuvar bronşiyoller en küçük bronşiyollerdir, duvarlarında alveoller bulunur ve gaz değişimi olur.



E) Dorsal nöron grubunda hem I hem de E nöronları bulunur. Solunumun düzenlenmesinde görev alan merkezlerin temel fonksiyonları ile ilgili bilgilerimizi sorgulayan bir sorudur. Solunum merkezi, medulla oblongata ve ponsta iki taraflı yerleşim gösteren nöron gruplarından oluşur. Bu nöronlar dört ana gruba ayrılır: Dorsal Solunum Grubu: •



Dorsal solunum nöron grubu, yaklaşık tüm medulla boyunca uzanır.







Nöronların hemen tümü nükleus traktus solitaryusta yerleşmişlerdir.







Nukleus ambiguus ve lateral retiküler nukleus arasında yer alan pre-Bötzinger kompleksindeki (pre-BÖTC) pacemaker hücreler uyarıyı başlatır.







Uyarı sinyali önce zayıf olarak başlayıp, 2 saniye süreyle giderek yükselir, bunu izleyen 3 saniye için aniden kesilir. Bu solunum sinyaline rampa sinyali adı verilir.







Sakin solunum ritmini esas olarak dorsal solunum nöron grubu belirler.



Doğru cevap: D 58. Hava-kan bariyerini oluşturan hücrelerin arasında en fazla bulunan hücrelerarası bağlantı molekülü aşağıdakilerden hangisidir? A) Desmozom



B) Neksus



C) Zonula okludens



D) Gap junction



E) Makula adherens



SOLUNUM SİSTEMİ











Dorsal nöron grubunda I nöronları vardır. Esas olarak inspirasyondan sorumludur. Buradan çıkan impulslar, frenik sinirle diyafragma kasını kasar ve inspirasyon gerçekleşir.



Ventral Solunum Grubu: •



Medullanın ventro-lateral tarafındadır.







Rostral olarak nükleus ambiguus, kaudal olarak nükleus retroambiguus’da yerleşiktirler.







Normal solunum esnasında aktif değildir. Hem I hem de E nöronları içerir. Dolayısıyla hem zorlu inspirasyonda hem de zorlu ekspirasyonda görevlidir. Özellikle ekspirasyon sırasında abdominal kaslar için güçlü ekspiratuvar sinyallerin oluşturulmasında önemlidirler.







Bu alan yüksek düzeyde pulmoner ventilasyon gerektiğinde, özellikle egzersizde, aşırı bir uyarı mekanizması olarak görev yapar.



ettirmektir. •



0 2 miktarının azlığı, solunum merkezinde direkt etkiye sahip değildir, aort ve karotisteki periferal kemoreseptörler aracılığıyla etkilidir.







Santral kimoduyar alan medulla oblongatanın ventralinde olup, kandaki C 0 2 ve beyin omurilik sıvısındaki pH düzeyine göre uyarılarak, solunum merkezlerini tetikler.







Santral kemoreseptörler için direkt uyaran H+ iyonlarıdır.







Fakat kanda H+iyon konsantrasyonu arttığı nda BOS içerisindeki hidrojen iyon derişimine etki etmez. Çünkü hidrojen iyonu kan-beyin bariyerini çok az geçebilir.







Buna karşılık kanda C 02 konsantrasyonu artınca (hiperkarbi), C 02 kan-beyin bariyerini kolaylıkla geçerek BOS’ta karbonik anhidraz enziminin katalizlediği reaksiyonla (C 02 + H20 ==> H2C 03 ==> H+ + H C 0 3 ) hidrojen iyonu oluşturur. Bu şekilde kanda C 0 2 artışı, dolaylı olarak santral kemoreseptörleri uyarır.







Yani medulladaki solunum merkezini uyaran arteryel kandaki C 02, ancak BOS’taki H iyonudur.



Apnöstik Merkez: •



Ponsun alt bölümünde yer alır ve inspirasyonu tetiklediği düşünülmektedir.







Apnöstik merkez, dorsal nöron grubunu etkileyerek inspirasyonu oluşturan rampa sinyallerinin “kapatılmasını önler/geciktirir”. Böylece akciğerler hava ile dolu hale gelir.



Pnömotaksik Merkez:



Doğru cevap: A 61. Sağlıklı bir erkek bireyde, tidal volüm 600 mİ, solunum frekansı 14 /dk ve ölü boşluk hacmi 120 mİ ise alveolar ventilasyon kaç ml/dk’dır?







Ponsun üst-arka kısmında nukleus parabrachialis’de yer alır.







Solunumun hızının ve derinliğinin belirlenmesine yardım eder.



A ) 6000 B ) 6240







Pnömotaksik merkez, tonik olarak çalışan apnöstik merkezi inhibe ederek solunum siklusunu belirler.



C ) 6720







• •



Apnöstik merkez inspirasyon derinliğinin düzenlenmesinde pnömotaksik merkez ile birlikte görev yapar. Pnömotaksik merkez inspirasyonun süresini kısaltarak solunumun frekansını artırır. Güçlü bir pnömotaksik sinyal, solunum frekansını dakikada 30-40’a yükseltebilirken, zayıf bir sinyal dakikada birkaça düşürebilir.



hangisinin



artışı



A) Hidrojen



Alveoler ventilasyon = (Soluk hacmi-Anatomik ölü boşluk hacmi) X Dakika soluk sayısı = (600-120) x 14 = 6720



62. Glomus cisimciklerinin uyarılma mekanizmasında hipoksiye bağlı olarak kapanan ve böylece hücrenin depolarize olmasında görev yapan iyon kanalı aşağıdakilerden hangisidir?



B) Oksijen



A) Klor



C) Karbondioksit



B) Bikarbonat C ) Sodyum



D) pH E) Bikarbonat Santral kem oreseptörlerin temel özelliklerinin irdelendiği bir fizyoloji sorusudur. •



Basit bir hesaplama sorusu. Benzerlerini sınavlarda sıkça görmekteyiz.



Doğru cevap: C



Doğru cevap: D 60. Beyin omurilik sıvısında solunumu doğrudan uyarır?



D ) 7200 E ) 8400



Solunumun amacı; dokulardaki 0 2, C 0 2 ve H* iyon konsantrasyonlarını uygun sınırlarda devam



D) Potasyum E) Magnezyum Solunumun düzenlenmesinde görev alan reseptör yapılarının temel fonksiyonları ile ilgili bilgilerimizi sorgulayan bir sorudur.



Periferik Kemoreseptörler (Glomus cismi) •



Kandaki P 0 2 düşmesiyle, aorta kavsinde yer alan glomus aortikum ve karotis arterin ikiye ayrıldığı bölgede yer alan glomus karotikumdaki kemoreseptörler uyarılır.







Periferik kem oreseptörler kandaki oksijen azalmasına (P02 < 60 mmHg) duyarlıdırlar.







Hipoksiyle orantılı olarak K kanalları kapanır.







K’un dışarı çıkışı azalır, hücre depolarize olur.







L-tipi Ca kanalları açılır ve Ca hücreye girer.







Ca, aksiyon potansiyelini ve iletici salınımını tetikler.







Afferent sinir uçları uyarılır.







Sinir uçlarını uyaran dopamindir (D2 reseptörü).







Aortadan vagus (Cyons dalı), karotisten glossofaringeus (Hering dalı) sinirleri, oksijendeki azalma bilgisini medulladaki kardiyopulmoner merkeze (nukleus traktus solitaryus) iletirler.







Bu durumda sempatik deşarj ve solunum sayısı artar, kan oksijeni normale yaklaştırılır.







C ö 2 artışı ve pH azalması da, periferik kemoreseptörlerin hipoksiye olan duyarlılığını artırırlar.



Tuzak soru. Kelime oyunuyla kolay bir bilgi zor algılanır hale getirilmiş. Doğru seçeneğin açıklanması



Tek katlı yassı epitel, alveol içeren kısımlarında görülen hücre tipidir. SO LUNUM Y O LLA R IN D A K İ HÜCRE TİPLERİ: Bronş epiteli: •



Bronşiyol epiteli: •



Solunum sayısı



Soluk hacmi







Tek katlı kübik epitel



Duktus alveolaris: •



Tek katlı yassı epitel



Alveoller: •



Tek katlı yassı epitel (Tip I pnömosit)







Duktus alveolarisler düz kasın görüldüğü son segmentlerdir.



Doğru cevap: E



65.



Hava-kan bariyerinde hangisi bulunmaz?



A) 30



200



A) Büyük alveolar hücreler



B ) 20 C) 15



300 400



C) Kapiller bazal laminası



D ) 10



600



E) 6



1000



Hesaplama sorusu gibi görünmekle birlikte basit bir mantık yürüterek çözülebilecek güzel bir sorudur.• •



Önce tek katlı silli silindirik, sonra tek katlı silli kübik epitel



Respiratuvar bronşiyollerin alveol içermeyen kısımları:



Doğru cevap: D 63. Dakikadaki sofunum sayısı ve soluk hacimleri aşağıda verilen ve ölü boşluk hacimleri 150 mİ olan bireylerin hangisinde alveolar ventilasyon değeri en fazladır?



Yalancı çok katlı silli silindirik epitel



Alveoler ventilasyon = (Soluk hacmi-Anatomik ölü boşluk hacmi) X Dakika soluk sayısı



aşağıdaki



yapılardan



B) Alveol epitel hücreleri D) Sudaktan tabakası E) İnterstisiyum Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır.



Hava kan bariyerinin tabakaları: 1. Sürfaktan tabakası



formülünden hesaplanır.



2. Alveol epitel hücreleri (Tip I hücre)



Buna göre doğru cevap E seçeneğidir.



3. Alveol ve endotel hücrelerinin kaynaşmış bazal laminası (bazal membran)



Doğru cevap: E



4. İnterstisyum



64. Solunum sisteminin alveol içermeyen kısımlarında bulunmayan hücre tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) Kübik silyalı hücreler B) Prizmatik silyasız hücreler C) Prizmatik fırçamsı kenarlı hücreler D) Küçük granüler hücreler E) Tek katlı yassı epitel hücreleri



5. Kapiller bazal laminası 6. Kapiller endoteli •



Büyük alveolar hücre, Tip-2 pnömositin diğer ismidir.







Tip-2 hücreler hava-kan bariyerine katılmazlar, fakat sentezlemiş oldukları sudaktan katılır.



Doğru cevap: A



66. Aşağıdaki durumlardan hangisinde fonksiyonel rezidüel kapasite artar?



Oksijen basıncı ve hemoglobin miktarının normal olduğu, ancak kan akımının yetersiz olduğu hipoksi türü aşağıdakilerden hangisidir?



67.



A) Soluk hacminin azalması



A) Anemik hipoksi



B) inspirasyon kapasitesinin artması C) Ekspirasyon yedek hacminin artması



B) Anoksik hipoksi



D) Rezidüel hacmin azalması



C) Hipoksik hipoksi



E) İnspirasyon yedek hacminin artması



D) Histotoksik hipoksi E) Stagnan hipoksi



Solunum fonksiyon testleri ile ilgili temel bilgi sorusudur.



Rezidüel (tortu) hacim (RH):



Doğru cevap: E 68. Astım, amfizem,alveolerfibrozis, pulmonerödem, pnömotoraks gibi akciğer kaynaklı problemlerde ortaya çıkan hipoksi türü aşağıdakilerden hangisidir?







Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir (1200 mİ)







İnspirasyon kapasitesi:







Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.



A) Anemik hipoksi B) Hipoksik hipoksi







İnspirasyon kapasitesi = SH + IYH (3000 + 500) = 3500 mİ



C) iskemik hipoksi D) Histotoksik hipoksi



Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •



Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum hava hacmidir (1100 mİ)



Total akciğer kapasitesi: •



Maksimum inspirasyondan sonra akciğerlerde bulunan toplam hava miktarıdır.







Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH (3000+500+1100+1200) = 5800 mİ







Bu değerler erkeklerdeki değerlerdir, kadınlarda erkeklerden % 20-25 daha düşüktür.







Akciğer hacim ve kapasiteleri spirometre ile ölçülür.



Vital kapasite: • • • •



İnspirasyon yedek hacmi, soluk hacmi ve ekspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir. Maksimum bir inspirasyondan sonra, maksimum bir ekspirasyonla çıkarılabilen hava hacmidir. Vital kapasite = IYH + SH + EYH (3000 + 500+1100) = 4600 mİ Rezidüel volüm artarsa vital kapasite azalır.



Fonksiyonel rezidüel kapasite: •



Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir.







Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir.







Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH (1100 + 1200) = 2300 mİ Ekspirasyon yedek hacmi veya rezidüel hacimdeki artış FRK ‘yı arttırır. İnspirasyon kapasitesi artarsa fonksiyonel rezidüel kapasite azalır.



• • •



Fonksiyonel rezidüel kapasite artarsa inspirasyon kapasitesi azalır.



Doğru cevap: C



E) Stagnan hipoksi Hipoksi tiplerinin genel özelliklerinin irdelendiği temel fizyoloji sorusudur.



HİPOKSİ TÜRLERİ •



Hipoksi doku düzeyinde oksijen eksikliğidir.



Anemik hipoksi: •



Arter kanında oksijen basıncı normal, ancak oksijeni taşıyacak hemoglobin düşüktür.







CO zehirlenmesi, genellikle anemik hipoksi tipi olarak nitelendirilir.



İskemik (stagnan) hipoksi: •



Oksijen basıncı ve hemoglobin normal, ancak kan akımı yetersizdir.



Histotoksik hipoksi: •



Hemoglobin, oksijen ve kan akımı normaldir.







Ancak hücreler toksik nedenlerle oksijeni kullanamaz.



Hipoksik hipoksi (anoksik anoksi): •



Akciğerlere alman oksijenin azalması sonucu ortaya çıkan durumdur (ventilasyonun bozulması gibi). Astım, amfizem, alveoler fibrozis, pulmoner ödem, pulmoner kanama, pnömotoraks gibi akciğer kaynaklı problemler; arteriyovenöz şant gibi dolaşım sistemi kaynaklı tablolar, yüksek irtifa gibi atmosferik parsiyel oksijen basıncının düşük olduğu durumlar, solunum hareketlerini baskılayarak hipoventilasyonla sonuçlanan (beyin sapı tümörü, poliyomiyelit v.b.) nörolojik tablolar hipoksik hipoksi gelişmesine neden olurlar.



Doğru cevap: B



259



A) Klor şifti olayında eritrositler içine Cl alınımı



72. Karbondioksitin aşağıdakilerden gerçekleşmektedir?



kanda hangisi



taşınmasında akciğerde



C ) Glukozun bağırsaklardan emilimi



A) HC03 ün H ile birleşip H2C 03 oluşturması B) HC03 ün eritrosit dışına taşınması



D) Mide paryetal hücresinde lümene H iyonu geçişi



C) C 02 nin su ile birleşip H2C 03 oluşturması



E) Kas sarkoplazmasında Ca ’nın geri emilimi



D) Cl in eritrosit içerisine girmesi



B) Proksimal tübülde Na ‘nın geri emilimi



Temel fizyoloji bilgilerinin irdelendiği bir sorudur. •



Proksimal tübülde Na ‘nın geri emilimi; sekonder aktif taşınım ile,







Glukozun bağırsaklardan emilimi; sekonder aktif taşınım ile,







Mide paryetal hücresinde lümene H iyonu geçişi; primer aktif taşınım ile







Kas sarkoplazmasında Ca ‘nın geri emilimi; primer aktif taşınım ile gerçekleşir.







Klor şifti olayında eritrositler içine Cl alınımı ise difüzyon yoluyla gerçekleşir. Doğrudan veya dolaylı olarak enerji kullanımı yoktur.



Doğru cevap: A 70. İntraplevral negatif basıncın oluşmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?



E) C 02 nin hemoglobine bağlanması Karbondioksitin kanda taşınmasının sorgulandığı güzel bir soru.



KARBONDİOKSİDİN TAŞINMASI 1) Erimiş halde: •



% 7’si bu yolla taşınır.







C 02'nin suda çözünebilme yeteneği 0 2’den 21 kat fazladır.







100 mililitre kan içinde 0,3 mililitrelik C 02, çözünmüş halde taşınır.



2) Karbaminohemoglobin olarak: •



Bu yolla total C 02’nin % 23’ü taşınır.







C02, hemoglobinin bir aminoasidine bağlanır.



3) Bikarbonat şeklinde: •



% 70’i bu şekilde taşınır. C 0 2, su ile birleşince karbonik asit oluşur.







Bu reaksiyonda anhidrazdır.







Eritrositlerde oluşan karbonik asit (H2C 0 3), hidrojen ve bikarbonat iyonlarına (H+ve HC03) ayrılır. Daha sonra hidrojen iyonlarının çoğunluğu eritrositlerdeki hemoglobinle birleşir. Çünkü hemoglobin proteini kuvvetli bir asit-baz tamponudur. Sırasıyla, bikarbonat iyonlarının çoğu alyuvarlardan plazmaya geçerken, klorür iyonları da onların yerini almak üzere alyuvarlara girer (bikarbonat-klorür taşıyıcı protein). Bu olaya Klor kayması (Klor şifti) adı verilir.



A) Venöz pompalama B) Lenfatik drenaj C) Alveoler evaporasyon D) Pulmoner ventilasyon E) inspiratuvar kasların kasılması Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. Plevral basınç (intraplevral basınç): •



İntraplevral alanda bulunan ve normalde negatif olan sıvı basıncıdır.







İnspirasyonun başında plevra basıncı- 5 cm Su kadardır.







Akciğerlerin istirahatte açık kalması için gerekli olan emme basıncını oluşturur (lenfatik drenaj).•







İnspirasyon sırasında -7,5 cm Su’ya kadar düşer ve akciğer hacminde 500 mİ artış yapar.



katalitik



enzim



karbonik



Akciğer kapillerlerinde de bu olayın tam tersi gerçekleşir. •



HC03' eritrosite girerken, klorür eritrositten dışarı çıkar.







Bu olaya da Ters klor şifti denir.



Doğru cevap: B







HC03' akciğerdeki eritrositlerde H+ile birleşip H2C 03 oluşturur.



71. Venöz kandaki karbondioksidin büyük bir kısmı, hangi formda bulunur?







H2C 03, C 02 ve H20 ’ya ayrılır.







C 02, solunum membranından alveole, oradan da akciğerler yoluyla atmosfere atılır.







Bikarbonat ve klor iyonlarının yer değiştirmesinde enerji harcanmaz.



A) Karbonat



B) Karbonik asit C) Bikarbonat D) Çözülmüş karbondioksit halinde E) Oksihemoglobin Doğru cevap: C



“Karbondioksit taşınması ve klor şifti” başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: A



SOLUNUM SİSTEMİ



69. Aşağıdaki olaylardan hangisinde doğrudan veya dolaylı olarak enerji kullanımı yoktur?



260



SOLUNUM SİSTEMİ



r



Ven dolaşımı



73.



Akciğer dokusunda kıkırdak yapısının görüldüğü son segment aşağıdakilerden hangisidir?



Bronşiyoller •



Tek katlı silli silindirik epitelle döşelidir.







Goblet hücresi ve bez bulunmaz.







Bronşiyol duvarında kıkırdak bulunmaz, belirgin bir düz kas tabakası izlenir.







Astım hastalarında bronkokonstriksiyonun esas olarak gerçekleştiği yer bronşiyollerdir.



Doğru cevap: B







Sempatik deşarj, beta-2 reseptör aktivasyonuyla bronşları dilate ederler.



74. APUD sistem hücrelerinin bulunduğu solunum segmenti aşağıdakilerden hangisidir?







Astım gibi bronş konstriksiyonu olan hastalara, beta2 adrenerjik reseptör agonistleri







(albuterol, terbutalin gibi) verilerek bronşlar genişletilmeye çalışılır.







Terminal bronşiyollerin düzenli bir kas tabakası vardır.







Respiratuvar bronşiyoller en küçük bronşiyollerdir, duvarlarında alveoller bulunur ve gaz değişimi olur.



A ) Trakea B) Bronşlar C) Terminal bronşiyol D) Respratuar bronşiyol E) Alveol



A) Trakea B) Bronşlar C) Terminal bronşiyol D) Respratuar bronşiyol E) Alveol Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır.



Trakea •



Trakea mukozası yalancı çok katlı silli silindirik epitelle döşelidir.







Lamina propriada trakea lümenini açık tutan C harfi şeklinde,







16-20 adet hiyalin kıkırdak halkası ve serömüköz bezler bulunur.







Respiratuvar sistem mukozasında APUD sistem hücreleri (Küçük granüler hücre-DNES) de bulunur.



Bronşlar •



Trakea T4 hizasında ikiye ayrılır ve bronş adını alır.







Bronşların yapısı hemen hemen trakeayla aynıdır.







Segmental bronşların dallanması ile akciğer lobüllerine giren bronşiyoller oluşur.



Doğru cevap: A 75. “(Tidal volüm - Ölü boşluk) x Dakikadaki Solunum Sayısı” formülüyle hesaplanan parametre aşağıdakilerden hangisidir? A) Zorlu vital kapasite B) Total akciğer kapasitesi C) Dakika ventilasyonu D) Alveolar ventilasyon E) Tiffeneau indeksi Temel fizyoloji bilgilerinin irdelendiği bir sorudur. FVC (Zorlu Vital Kapasite) = Derin bir inspirasyondan sonra, zorlu ve hızlı bir ekspirasyonla dışarı atılan hava hacmidir. Sağlıklı kişilerde vital kapasiteye eşittir. Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH Alveoler ventilasyon = (Soluk hacmi-Anatomik ölü boşluk hacmi) X Dakika soluk sayısı



bariyerini çok az geçebilir. Buna karşılık kanda C 02 konsantrasyonu artınca (hiperkarbi), C 02 kanbeyin bariyerini kolaylıkla geçerek BOS’ta karbonik anhidraz enziminin katalizlediği reaksiyonla



Dakika ventilasyon = Soluk hacmi X Dakika soluk sayısı FEV1/FVC (Tiffeneau indeksi): (FEV1/FVC = % 75-80) Solunumsal bozukluğun tipini belirlemede önemlidir. FVC ve FEV1 değerleri düşük iken (yani kişinin bir akciğer problemi varken), FEV1/FVC oranının; normalden düşük oluşu obstrüktif bir bozukluğu, beklenen değere yakın veya bu değerden yüksek oluşu restriktif bir bozukluğu gösterir.







(C02 + H20 ==> H2C03 ==> H+ + HCO-3 ) hidrojen iyonu oluşturur. Bu şekilde kanda C02 artışı, dolaylı olarak santral kemoreseptörleri uyarır.







Yani medulladaki solunum merkezini uyaran arteryel kandaki C 02, ancak BOS’taki H iyonudur.







Bu uyarımın uzun süre devam etmesi durumunda hiperventilasyon yapılır ve hipokarbi gelişebilir. Dolayısıyla respiratuvar alkaloz görülebilir.



Doğru cevap: D 76. Aşağıdakilerden hangisi hangisi eritrositlerde 2-3 DPG artışına yol açmaz? A) Asidoz C) Yüksek irtifa



B) Egzersiz D) Tiroid hormonları E) Androjenler



Hemoglobin - oksijen disosiasyon eğrisini etkileyen faktörlerin irdelendiği bir sorudur.



Doğru cevap: B 78. Aşağıdaki akciğer hacim ve kapasitelerinden hangisi normal spirometri cihazı ile ölçülebilir? A) Rezidüel hacim







2, 3-DPG hemoglobin oksijen disosiasyon eğrisini düzenleyen temel faktördür.



B) Fonksiyonel rezidüel kapasite C) Fizyolojik ölü boşluk







2,3-DPG artışı eğriyi sağa kaydırır.



D) Vital kapasite







Eğri sağa kaydığında hemoglobinin oksijene afinitesi azalır.



E) Total akciğer kapasitesi







Böylelikle hemoglobin oksijeni daha zor bağlar ama daha kolay bırakır.







2,3-DPG glikolizde ortaya çıkan 1,3-DPG’den mutaz enzimi ile yapılır.







Asidoz alyuvar glikolizini inhibe ettiği için 2, 3-DPG de- risımi azalır.







Tiroid hormonları, buüyüme hormonu, androjenler, alkaloz glikolizi hızlandırdığı icın 2, 3-DPG miktarını arttırırlar.



Solunum fonksiyon testleri ile ilg ili temel bilgi sorusudur. •



Akciğer hacim ve kapasiteleri normal spirometre ile ölçülür.







Rezidüel hacim ve bu hacmin içinde bulunduğu akciğer kapasiteleri, spirometre ile ölçülemez. Helyum dilüsyon yöntemi ya da pletismograf ile ölçülür.







Normal spirometri cihazıyla ölçülemeyen hacim ve kapasiteler; rezidüel hacim, fonksiyonel rezidüel kapasite ve total akciğer kapasitesidir.







Fizyolojik ölü boşluk hacmi de normal spirometri cihazıyla ölçülemez.



Doğru cevap: A 77. Arteryal kanda meydana gelen aşağıdaki değişimlerden hangisi santral sinir sistemindeki meduiierkemoreseptörler vasıtasıyla respiratuvar alkaloza neden olabilir? A) p0 2 düşmesi B) pC02 artışı C) pH azalması D) K+ konsantrasyonu artışı E) pCO artışı Solunumun düzenlenmesinde görev alan reseptör yapılarının temel fonksiyonları ile ilgili bilgilerimizi sorgulayan bir sorudur.• •







Santral kimoduyar alan medulla oblongatanın ventralinde olup, kandaki C 02 ve beyin omurilik sıvısındaki pH düzeyine göre uyarılarak, solunum merkezlerini tetikler. Santral kemoreseptörler için direkt uyaran H+ iyonlarıdır. Fakat kanda H+ iyon konsantrasyonu arttığında BOS içerisindeki hidrojen iyon derişimine etki etmez. Çünkü hidrojen iyonu kan-beyin



SOLUNUM SİSTEMİ



261



Doğru cevap: D 79. Vitai kapasitesi 5 litre, tidal volümü 0.5 litre, inspirasyon kapasitesi 3.5 litre, fonksiyonel rezidüel kapasite 2.5 litre, olan bir kişinin ekspirasyon yedek hacmi kaç litredir? A) 4.5



B) 3.9



C) 3.6



D) 2.5 E) 1.5



Solunum fonksiyon testleri ile ilgili basit bir hesaplama sorusudur. Vital kapasite = IYH + SH + EYH yani VK= IK + EYH dir. Bu durumda EYH = VK - IK formülünden hesaplama yapabiliriz. EYH = 5 - 3 .5 = 1.5 L. Doğru cevap: E



I



80. OLUNUM SİSTEMİ



81. Sakin bir inspirasyonun sonunda intraalveolar basınç yaklaşık olarak ne kadardır? A) 0 cmH20 B) -1 cmH20 C ) +1 cmH20 D) -4.5 cmH20 E) -7.5 cmH20 Doğru cevap: A 82. Sakin bir ekspirasyonun sonunda intraalveolar basınç yaklaşık olarak ne kadardır? A) 0 cmH20 B) -1 cmH20 C) +1 cmH20 Yukarıdaki şekilde “A” eğrisinde normal bir hemoglobin-oksijen disosiasyon eğrisi görülmektedir. Buna göre bu eğrinin “B” ye doğru değişmesinde aşağıdakilerden hangisi etkili olmuş olabilir? A) Isıdaki düşme



D ) -4.5 cmH20 E) -7.5 cmH20 Doğru cevap: A 83. Sakin bir inspirasyonun başlangıcında intraplevral basınç yaklaşık olarak ne kadardır?



B) pC02 deki azalma A) 0 cmH20 B) -1 cmH20 C) +1 cmH20



C) Hidrojen iyon konsantrasyonundaki azalma D) Yüksek irtifa E) 2,3 DPG azalması



D) -5 cmH20



Şekilde hemoglobin - oksijen disosiasyon eğrisini sağa kaydıran sebepler sorgulanmaktadır. Hemoglobinin oksijene afinitesini azaltan durumlar: Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider. •



Asidoz (H* iyon miktarında artma, pH’da düşme)







Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)







E) -7.5 cmH20 Doğru cevap: D 84. İnspirasyonda dış ortamdaki havanın alveoliere akışını sağlamak için intraalveolar basınç hangi değerde olmalıdır? A) 0 cmH20 B) -1 cmH20 C ) +1 cmH20 D) -4.5 cmH20 E) -7.5 cmH20



Isının artması







pC02’nin artması







Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)



Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar: Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider. •



Alkalozis (H* iyon miktarında azalma, pH’da artış)







Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması







Isının azalması







pC02‘nin azalması







Karboksihemoglobin







Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe*3)



Doğru cevap: D



Doğru cevap: B 85. Ekspirasyonda akciğerdeki havanın atmosfere atılabilmesi için intraalveolar basınç hangi değerde olmalıdır? A) 0 cmH20 B) -1 cmH20 C) +1 cmH20 D) -4.5 cmH20 E) -7.5 cmH20 Solunum olayındaki basınç değişimlerinin irdelendiği temel fizyoloji sorusudur. Plevral basınç: •



intraplevral alanda bulunan ve normalde negatif olan sıvı basıncıdır.



263



inspirasyonun başında plevra basıncı- 5 cm Su kadardır.







Akciğerlerin istirahatte açık kalması için gerekli olan emme basıncını oluşturur (lenfatik drenaj).







Inspirasyon sırasında -7,5 cm Su’ya kadar düşer ve akciğer hacminde 500 mİ artış yapar.



FEV1: •



Zorlu ekspirasyonun birinci saniyesinde atılan volümdür.







Normalde ekspirasyonun birinci saniyesinde akciğer volümünün % 75-80’i dışarı atılmış olmalıdır. FEV1 'deki azalma, büyük hava yolu obstrüksiyonunu düşündürür.







Şekilde hacimdeki sert inişin başladığı nokta zorlu ekspirasyonun başladığı andır. Buna göre 1.saniyenin sonunda 3.5 L hava çıkartılmıştır.



Alveoler basınç: •



Akciğer alveollerinin içindeki basınçtır.







içeri veya dışarı hiçbir hava akımının olmadığı durumda alveollere giden tüm yollardaki basınçlar atmosfer basıncına eşittir ve 0 cm Su basıncı olarak değerlendirilir.











inspirasyonda havanın içe doğru akışını sağlamak üzere yaklaşık -1 cm Su basıncına düşer ve 2 saniyelik inspirasyon sırasında 500 mİ hava akciğerlere girer.



Doğru cevap: C 87. Aşağıdakilerden hangisi özelliklerinden değildir? A) İskelet kasındaki kırmızı pigmenttir B) Tek bir hem grubu içerir, bu nedenle tek bir oksijen bağlar



Ekspirasyonda tam tersi değişiklikler olur, alveoler basınç +1 cm su kadar yükselir ve 500 ml’lik soluk hacmi 3 saniyede akciğerlerden dışarıya atılır.



C) Oksijene afinitesi hemoglobinden daha azdır D) Miyoglobin-oksijen disosiasyon eğrisi hiperboliktir



Transpulmoner Basınç: •



Alveoler ve plevral basınçlar arasındaki basınç farkına transpulmoner basınç adı verilir. (Alveoler basınç - Plevral abasınç = Transpulmoner basınç)







Akciğerlerde büzülme basıncı olarak adlandırılan elastik kuvvetlerin bir ölçüsüdür.



Doğru cevap: C



Yukarıdaki şekilde maksimum bir inspirasyon sonrasında hızlı ve zorlu bir şekilde çıkartılan havanın spirometre cihazında alınan kaydı görülmektedir. Buna göre bu kişideki FEV1 değeri kaç litredir? A) 1.5



B) 2.5



C) 3.5



D) 4.5



E) 5.5 Basit, fakat tem el bilgi gerektiren hesaplama sorusudur.



FVC: •



E) Kalp miyokard hücrelerinin kaynağını oluşturur



sistolde



oksijen



Temel bilgi sorusudur.



MİYOGLOBİN •



İskelet kasındaki kırmızı pigmenttir.







Yapı olarak Hb’e benzer, ancak her molekülünde 4 yerine 1 Hem bulunur. Bu nedenle 1 molekül 02 bağlar.







Tek bir oksijen bağladığı için allosterik modifikasyon yoktur.







Oksijene afinitesi hemoglobinden daha fazladır ve daha düşük P02‘lerde oksijeni serbestleyebilir.







Miyoglobin-oksijen disosiasyon eğrisi hiperboliktir.







Miyoglobin kaslarda oksijen deposu olarak işlev görür.







Miyoglobin kalp kasında, diyastol sırasında koroner akımın en yoğun olduğu dönemde depoladığı oksijeni, sistol sırasında koroner arterler sıkıştığında yedek olarak serbest bırakır ve kalbin sistolde beslenmesini sağlar.



Doğru cevap: C 88. Akciğerlerin apeksinde bazaline oranla daha yüksek olan parametre aşağıdakilerden hangisidir? A) Ventilasyon/Perfüzyon oranı B) Kan akımı C) Ventilasyon değeri D) Akciğer kompliansı E) PaC02



Derin bir inspirasyondan sonra, zorlu ve hızlı bir ekspirasyonla dışarı atılan hava hacmidir. Sağlıklı kişilerde vital kapasiteye eşittir.



miyoglobinin



Doğru cevap: A



SOLUNUM SİSTEMİ







89. Akciğerlerin apeksinde bazaline oranla daha yüksek olan parametre aşağıdakilerden hangisidir?



Total akciğer kapasitesi: •



Maksimum inspirasyondan sonra akciğerlerde bulunan toplam hava miktarıdır.



A) Kan akımı



Total akciğer kapasitesi = IYH + SH+EYH + RH



B) Ventilasyon değeri



İnspirasyon yedek hacmi (İYH)



C) Akciğer kompliansı







Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir







Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alman hava, inspirasyon yedek hacmidir.



D) Pa02 E) PaC02 Ventilasyon-perfüzyon dengesiyle ilgili temel bilgilerin irdelendiği bir sorudur. •



Akciğerde kompliyansın en yüksek olduğu bölge bazal kısımlardır.







Bu nedenle ventilasyonun en iyi olduğu yer de bazal kısımlardır.







Akciğerde perfüzyonun (kanlanmanın) en iyi olduğu yer de bazal kısımlardır. Hem yer çekimi ve hem de iyi havalanması nedeniyle, en çok kanlanan yer de yine bazal kısımlardır. Ancak, V/Q oranının en iyi olduğu yer ise akciğerin apeksidir.



Ekspirasyon yedek hacmi (EYH) •



Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum hava hacmidir Rezidüel (tortu) hacim (RH)







Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir



Doğru cevap: E 91.



Aşağıdaki durumlardan hangisi hemoglobinin oksijene olan afinitesini azaltır?







Akciğerde V/Q oranının normal değeri 0.8’dir.







Akciğerin üst, orta ve alt zonlarında ventilasyon/ perfüzyon oranı (V/Q) farklıdır.



A) Hidrojen iyonlarının azalması B) Karboksihemoglobin







Üst zonlarda perfüzyon az iken (0.07 L/dk), alt zonlarda yer çekiminin etkisiyle fazladır (1.29L/ dk).



C) Methemoglobinemi D) pH’nın artması







Aynı şekilde ventilasyon da alt zonlarda fazla, üst zonlarda azdır.







Ancak V/Q oranı, üst zonlarda yüksek iken (3.4), alt zonlarda düşüktür (0.6).







Bu nedenle üst zonlarda kanda çözünmüş oksijen fazla (130 mmHg), alt zonlarda ise azdır (89 mmHg).



Doğru cevap: D 90. Sakin solunumda inspirasyon kaslarının gevşediği durumda spirometri cihazında saptanan akciğer hacim veya kapasitesi aşağıdakilerden hangisidir? A) Rezidüel hacim B) Ekspirasyon yedek hacmi C) inspirasyon yedek hacmi D) Total akciğer kapasitesi E) Fonksiyonel rezidüel kapasite Aynı parametreler farklı tanımlarla karşımıza soru olarak çıkabilir. Fonksiyonel rezidüel kapasite: • •



Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir. Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir. Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH



E) Eritrositte 2,3-DPG miktarı artışı Hemoglobin ■ oksijen disosiasyon eğrisini etkileyen faktörlerin irdelendiği bir sorudur. Hemoglobinin oksijene afinitesini azaltan durumlar: Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider. •



Asidoz (H+ iyon miktarında artma, pH’da düşme)







Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)







Isının artması







pC02‘nin artması







Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)



Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar: Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider. •



Alkalozis (H+ iyon miktarında azalma, pH’da artış)







Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması







Isının azalması







pC02‘nin azalması







Karboksihemoglobin







Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe+3)



Doğru cevap: E



265 ■■■■■



A) Arteryel kan PC02



94. Solunum sistemindeki hangi hücrelerin bazal kısımlarında nörosensoryal reseptör yapıları bulunur?



C) Venöz kan PC02



A) Fırça hücreleri B) Silyalı silindirik hücreler



D) Venöz kan P 02



C) Goblet hücreleri



B) Arteryel kan P 02



D) Bazal hücreler



E) İnspirasyon yedek hacmi



E) Küçük granüllü hücreler



Temel fizyoloji bilgilerinin irdelendiği bir sorudur. •



Ventilasyon arttığında kanda C 0 2 miktarı hızla azalmaktadır. Çünkü C02, 0 2’ye göre daha liposolubl bir gazdır ve alveoler membrandan hızla diffüze olur. Bu nedenle ventilasyonu gösteren kan gazı parametresi arteryel kan PC02düzeyidir.



Doğru cevap: A 95. Aşağıdaki solunum sisteminde yeralan hücre yapılarından hangisinin kök hücre fonksiyonu vardır?



o



Normal ventilasyon (4-5 L/dk), P C 02= 40 mmHg



A) Fırça hücreleri



o



Hipoventilasyon (2 L/dk), PC02= 80 mmHg



o



Hiperventilasyon (8 L/dk), PC02= 20-25 mmHg



C) Goblet hücreleri D) Bazal hücreler



B) Silyalı silindirik hücreler



E) Küçük granüllü hücreler



Doğru cevap: A



Doğru cevap: D 93. 96. Solunum sisteminde yeralan aşağıdaki hücre yapılarından hangisi aynı zamanda nöroendokrin sistemin bir elemanı olup serotonin ve bombesin salgılar?



I. bronşlar II. terminal bronşioller III. trakea IV. duktus alveolaris V. sakkus alveolaris Kartagener sendromunda yukarıdaki solunum sistemi kısımlarından hangisi/hangilerindeki yapıların fonksiyonları kesinlikle doğrudan etkilenmez? A) l-ll



B) ll-lll



C) ll-IV



D) IV-V E) l-V



Temel solunum fizyoloj sorgulanmaktadır.• •



ve



A) Fırça hücreleri B) Silyalı silindirik hücreler C) Goblet hücreleri D) Bazal hücreler E) Kulchitsky hücreleri Temel hücre yapılarının sorgulandığı temel bilgi sorusudur. Solunum Epiteli Beş Tip Hücreden Oluşur:



histoloji



bilgisi



Dineinin genetik olarak detektif olduğu Kartagener sendromunda silyalar fonksiyon gösteremez. Sorudaki şıklarda silyalı epitelin bulunmadığı yerler sorgulanmaktadır. Buna göre alveolar kanallar ve alveolar keselerde silyalı epitel yapısı bulunmadığı için Kartagener sendromunda solunum sisteminin bu kısımları etkilenmez.







Bronş epiteli; yalancı çok katlı silli silindirik epitel,







Bronşiyol epiteli; önce tek katlı silli silindirik, sonra tek katlı silli kübik epitel,







Respiratuvar bronşiyollerin alveol içermeyen kısımları; tek katlı kübik epitel,



1. Silli silindirik hücreler: •



Titrek tüylü prizmatik hücreler olup, en çok bulunan hücre tipidir.







Her hücrede yaklaşık 300 titrek tüy bulunur.







Titrek tüylerin altında bazal cisimcikler vardır.







Titrek tüy hareketi için ATP gereklidir.







Kartegener Sendromunda dinein eksikliği vardır.



2. Müköz Goblet hücreleri: •



Hücrelerin tepe bölümü glikoproteinlerden oluşan müköz damlacıklar içerir.



3. Fırça Hücreleri:







Duktus alveolaris; tek katlı yassı epitel,











Alveoller; tek katlı yassı epitel (Tip I pnömosit) ile döşelidir.



Prizmatik hücrelerdir. Tepeye bakan yüzeylerinde çok sayıda mikrovillus içerirler.







Fırça hücrelerinin bazal kısımlarında afferent nöron sonlanması (nörosensoryal reseptör) bulunur.



Doğru cevap: D



SOLUNUM SİSTEMİ



92. Akciğer ventilasyonu hakkında en sağlıklı bilgiyi veren parametre aşağıdakilerden hangisidir?



266







4. Bazal (kısa) hücreler: SOLUNUM SİSTEMİ











Bazal laminaya oturan ve epitelin lümene bakan yüzeyine kadar uzanmayan küçük, yuvarlak hücrelerdir.



Alveoler makrofaj •



Toz (dust) hücreleri de denir.







Alveollerde fagositoz yapan hücredir.







Kalp yetmezliğinde alveolde biriken kanı fagosite ederler.







Hemosiderini fagoside etmiş makrofaja kalp hatası hücresi (siderofaj) denir.



Bu hücrelerin kök hücre olduğu düşünülmektedir.



5. Küçük granüllü hücreler (Kulchitsky hücresi): •



Nöroendokrin sistem elemanıdırlar.







Serotonin ve bombesin salgılarlar.



Alveoler yaralanmalarda alveoler epiteli tamir etme yeteneğine sahiptir.



Doğru cevap: E Doğru cevap: D 97. Aşağıdaki hücre yapılarından fagositoz yeteneği vardır?



hangisinin 98. DLCO (karbonmonoksit difüzyon kapasitesi) testi ile hangi nedenle yapılır?



A) Goblet hücresi B) Tip I pnömosit



A) Hava-kan amacıyla



C ) Tip II pnömosit E) Klara hücreleri Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır.











D) Restriktif akciğer hastalıklarının tanısında E) Ventilasyon / perfüzyon oranını ölçmek amacıyla Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır



Solunum sisteminde olfaktor mukoza epitelinde goblet hücresi bulunmaz.



Hava-kan bariyerinin fonksiyonunu ölçen test DLCO'dur (Diffusing capacity of the Lung for CO). (Karbonmonoksit difüzyon kapasitesi: İnspire edilmiş havada bulunan CO gazının akciğer kapiller kanına geçişi)



Sürfaktan benzeri madde salgılar (sürfaktan apoprotein A,B ve D)



Doğru cevap: A



Detoksifikasyon yapar (bronşiyol yüzeyini oksitleyici artıklardan ve iltihaptan koruyan proteinleri salgılar),



99. Aşağıdakilerden hangisi egzersiz durumunda oluşan fizyolojik değişikliklerden değildir?







Klor transportunda görev alır,







Bronşiyoler epiteli rejenere etmek için bölünerek çoğalırlar.







A) Hiperventilasyon B) Pulmoner kan akımı artışı C) Hemoglobin oksijen disosiasyon eğrisinde sağa kayma



Clara hücreleri en fazla respiratuvar bronşiyollerde bulunur.



D) Hemoglobinin oksijene afinitesinde azalma



Tip I pnömosit: •



Tek katlı yassı epiteldir. Alveolün % 90-95’ini kaplarlar.







Difüzyon için selektif bir bariyer oluştururlar.



Tip II pnömosit (Tip II hücre, Büyük alveoler hücre, Septal hücre): •



ölçmek



Goblet hücreleri; kadeh veya kalisiform hücre olarakta bilinir. Solunum sisteminde ve gastrointestinal sistemin birçok bölümünde bulunur.



Clara hücreleri (prizmatik silyasız hücreler): •



fonksiyonunu



B ) Tip II pnömositlerin fonksiyonunu ölçmek amacıyla C) Obstrüktif akciğer hastalıklarının tanısında



D) Toz hücreleri







bariyerinin



Kübik hücrelerdir, parankimin % 5-10’unu oluştururlar.



E) Kan pH’sında artış Egzersiz durumunda solunum ve kardiyovasküler sistem ilişkisinin irdelendiği bir fizyoloji sorusudur. •



Egzersiz sırasında oksijen tüketimi ve karbondioksit üretimi artar.







Hiperventilasyon gelişir.







Pulmoner vendeki karbondioksit artar.







Arteryel kandaki Pa02ve PaC02değişmez fakat pH düşer.







Apikal yüzeylerinde mikrovilluslar bulunur.







Hava-kan bariyerine katılmaz.







Kardiyak debi ve pulmoner kan akımı artar.







Sürfaktan sentezler ve depolar.











Sürfaktan salgısı olmazsa yenidoğanın solunum sıkıntısı sendromu (Hiyalen membran hastalığı, RDS) oluşur.



Hb-02 eğrisi sağa kayar. Oksijene olan afinite azalır.



Doğru cevap: E



267



Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider.



A) Pulmoner ventilasyon artar







Alkalozis (H+iyon miktarında azalma, pH’da artış)



B) Eritrositler çoğalır C) Akciğerlerin difüzyon kapasitesi yükselir







Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması







Isının azalması



D) Dokuların vaskülaritesi artar







pC02‘nin azalması



E) Hücrelerin oksijeni kullanma yetenekleri azalır







Karboksihemoglobin



Yüksek irtifa koşullarındaki adaptasyon mekanizmaları ile ilgili bilgilerimizin irdelendiği bir sorudur.







Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe+3)



Doğru cevap: A Aklimatizasyonu sağlayan değişiklikler: 102. Aşağıdaki hipoksi tiplerinden hangisinde hemoglobin, oksijen seviyeleri ve kan akımı normaldir?



(1) Pulmoner ventilasyon artar, (2) Eritrositler çoğalır, (3) Akciğerlerin difüzyon kapasitesi yükselir,



A) Anemik hipoksi B) İskemik hipoksi



(4) Dokuların vaskülaritesi artar ve (5) Hücrelerin oksijeni kullanma yetenekleri artar. •







Eritropoietin sekresyonu yüksek rakımda artar. Dolaşan kırmızı hücre sayısı artışı 2. ve 3. günlerde eritropoetin ile tetiklenir ve birey yüksek rakımda kalmaya devam ettikçe sürer. Kompansasyon değişim leri dokularda da devam eder. Oksidatif reaksiyon alanı olan mitokondrilerde sayı artışı olur ve dokuya 02 geçişi sağlayan miyoglobin artar. Sitokrom oksidazın dokudaki miktarı da artar.



C) Hipoksik hipoksi D) Histotoksik hipoksi E) Stagnan hipoksi Hipoksi tiplerinin genel özelliklerinin irdelendiği temel fizyoloji sorusudur.



HİPOKSİ TÜRLERİ •



Hipoksi doku düzeyinde oksijen eksikliğidir.



Anemik hipoksi: Doğru cevap: E 101. Aşağıdakilerden oksijen disosiasyon nedenlerdendir?



hangisi eğrisini



hemoglobinsağa kaydıran



A) Orak hücreli anemi B) Alkalozis C) Isının azalması D) Eritrosit içi 2,3 DPG miktarında azalma E) EKarboksihemoglobin Hemoglobin - oksijen disosiasyon eğrisini etkileyen faktörlerin irdelendiği bir sorudur.







Arter kanında oksijen basıncı normal, ancak oksijeni taşıyacak hemoglobin düşüktür.







CO zehirlenmesi, genellikle anemik hipoksi tipi olarak nitelendirilir.



İskemik (stagnan) hipoksi: •



Oksijen basıncı ve hemoglobin normal, ancak kan akımı yetersizdir.



Histotoksik hipoksi: •



Hemoglobin, oksijen ve kan akımı normaldir. Ancak hücreler toksik nedenlerle oksijeni kullanamaz.



Hipoksik hipoksi (anoksik anoksi):



Hemoglobinin oksijene afinitesini azaltan durumlar:







Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider.



Akciğerlere alınan oksijenin azalması sonucu ortaya çıkan durumdur (ventilasyonun bozulması gibi).







Astım, amfizem, alveoler fibrozis, pulmoner ödem, pulmoner kanama, pnömotoraks gibi akciğer kaynaklı problemler; arteriyovenöz şant gibi dolaşım sistemi kaynaklı tablolar, yüksek irtifa gibi atmosferik parsiyel oksijen basıncının düşük olduğu durumlar, solunum hareketlerini baskılayarak hipoventilasyonla sonuçlanan (beyin sapı tümörü, poliyomiyelit v.b.) nörolojik tablolar hipoksik hipoksi gelişmesine neden olurlar.



• •



Asidoz (H* iyon miktarında artma, pH’da düşme) Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)







Isının artması







pC02‘nin artması







Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)



Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar:



Doğru cevap: D



SOLUNUM SİSTEMİ



100. Aşağıdakilerden hangisi aklimatizasyonu sağlayan değişikliklerden değildir?



SOLUNUM SİSTEMİ



268



103. Derin bir inspirasyondan sonra, zorlu ve hızlı bir ekspirasyonla dışarı atılan hava hacmi aşağıdakilerden hangisidir? A) Zorlu vital kapasite B) Fonksiyonel rezidüel kapasite



A) Ataksik solunum B) Santral alveolar hipoventilasyon



C) Rezidüel hacim D) Ekspirasyon kapasitesi



C) Apnostik solunum



E) İnspirasyon kapasitesi



E) Cheyne-Stokes solunumu



Akciğer hacim ve kapasiteleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur. Zorlu vital kapasite (FVC): •



105. İsteğe bağlı soluk almanın normal olduğu buna karşılık otomatisitenin bozuk olduğu solunum şekli aşağıdakilerden hangisidir?



Derin bir inspirasyondan sonra, zorlu ve hızlı bir ekspirasyonla dışarı atılan hava hacmidir. Sağlıklı kişilerde vital kapasiteye eşittir.



D) Santral nörojenik hiperventilasyon Doğru cevap: B 106. Derin soluk alma ve sonrasında solunum durması ile karakterize en sık görülen periyodik solunum şekli aşağıdakilerden hangisidir? A) Obstrüktif uyku apnesi B) Santral alveolar hipoventilasyon C) Apnostik solunum



İnspirasyon kapasitesi: •



Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







inspirasyon kapasitesi = SH + IYH



Fonksiyonel rezidüel kapasite: •



Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir.







Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir.







Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH



Rezidüel (tortu) hacim (RH): •



Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir



Doğru cevap: A 104. Tiffeneau indeksi olarak adlandırılan parametre aşağıdakilerden hangisidir?



Farklı patolojik durumlarda ortaya çıkabilen solunum paternleri sorgulanmaktadır. Cheyne-Stokes Solunumu: • •



Periyodik solunumun en sık görülen tipidir. En yaygın olarak konjestif kalp yetmezliği, üremisi ve beyin hastalığı olanlarda görülür.



• •



Bazı hastalarda C02’ye duyarlılık artmıştır. Kalp hastalığı olanlarda ise akciğer-beyin dolaşım süresi uzamıştır.







40-60 saniye arasında tekrarlayan solunumdaki artış ve azalmalarla karakterizedir. Kişi kısa bir süre için derin soluk alır ve sonra solunum yavaşlar, bazen bir süre için tamamen durur.







Ataksik Solunum:



A ) FEV1







Son derece düzensiz bir solunum ritmidir.



B) FVC C) FEF25-75







Aşağı beyin sapı (bulbus) lezyonunu, yani kötü bir prognozu gösterir.



D) FEV1/FVC E) FEV3/FVC Temel tanım sorusudur. Bazen bildiğimiz çok basit bir bilgi, az duyulmuş bir diğer ismiyle karşımıza gelebilir. FEV1/FVC (Tiffeneau indeksi): (FEV1/FVC = % 75-80) •



D) Santral nörojenik hiperventilasyon E) Cheyne-Stokes solunumu



Solunumsal bozukluğun tipini belirlemede önemlidir.







FVC ve FEV1 değerleri düşük iken (yani kişinin bir akciğer problemi varken),







FEV1/FVC oranının; normalden düşük oluşu obstrüktif bir bozukluğu, beklenen değere yakın veya bu değerden yüksek oluşu restriktif bir bozukluğu gösterir.



Doğru cevap: D



Santral Alveoler Hipoventilasyon (Ondine’in Laneti): •



isteğe bağlı soluk alma sağlamdır.







Otomatisitede anormallik vardır.







Uyamadıkları sürece nefes alabilirler.



Apnostik Solunum: •



Her inspiryumu izleyen bir apne periyodu vardır.







Orta ve alt pons seviyesindeki lezyonlarda ortaya çıkar.



Santral Nörojenik Hiperventilasyon: •



Birbirini izleyen derin inspiryum ve ekspiryumdan oluşur.







Sıklığı dakikada 40 ile 70 arasında değişen bir solunum tipidir.



Doğru cevap: E



Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hacim aşağıdakilerden hangisidir?



Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •



Akciğerlerin özünde var olan esneklik nedeni ile alveoller soluk verme sırasında kollabe olma eğilimi gösterir. Bu eğilim esnek bir balonun şişirilmesi için gereken basınçla (P) bu balonun yarıçapı (r) ve yüzey gerilimi (T) arasındaki ilişkiyi gösteren Laplace Yasası tarafından açıklanmıştır (P = 2T/r). T sabit tutulursa, alveolleri şişirmek için gereken basınç, soluk verme sırasında yarıçap azalırken belirgin bir artış gösterecektir.







Bu olay normal akciğerlerde görülmez, zira sürfaktanın özgün nitelikleri, akciğer hacmi azalırken yüzey gerilimini düşürür. Yani sürfaktan, soluk verme ardı alveol içi basınç düzeylerinde alveollerin kollabe olmasını önler; bunun ortadan kalkması atelektaziye yol açacaktır.







Sürfaktan eksikliği, yüzey gerilimini yükseltecek, akciğerlerde kollabe olma eğilimi yaratırken FRC’yi düşürecektir. Böyle bir durumda, akciğerleri şişirme çok daha güç olacaktır. Akciğer kompliyansı düşecek yani, ventilasyonu sürdürmek için daha büyük bir iş ve plevra içi basınçta daha büyük bir değişiklik yapılması gerekecektir.



A) İnspirasyon yedek hacmi B) İnspirasyon kapasitesi C) Rezidüel hacim D) Fonksiyonel rezidüel kapasite E) Vital kapasite Akciğer hacim ve kapasiteleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği bir sorudur. İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •



Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum havadır (3000 mİ).







Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava, inspirasyon yedek hacmidir.



Rezidüel (tortu) hacim (RH) •



Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir



İnspirasyon kapasitesi: •



Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







İnspirasyon kapasitesi = SH + İYH (3000 + 500) = 3500 mİ



Fonksiyonel rezidüel kapasite: •



Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir.







Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir.







Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH (1100 + 1200) = 2300 mİ



Vital kapasite: •



inspirasyon yedek hacmi, soluk hacmi ve ekspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







Maksimum bir inspirasyondan sonra, maksimum bir ekspirasyonla çıkarılabilen hava hacmidir.







Vital kapasite = IYH + SH + EYH (3000 + 500 + 1100) = 4600 mİ







Rezidüel volüm artarsa vital kapasite azalır.



Doğru cevap: A 108.



Akciğer sürfaktanındaki bir azalma hangisine neden olur? A) Alveollerdeki yüzey gerilimi düşer B) Belli bir tidal hacmi sağlamak için gereken plevra içi basıncındaki değişme azalır C) Akciğer kompliyansı azalır D) Solunum işi azalır E) işlevsel artık kapasite (FRC) artar



Doğru cevap: C 109. Solunum kasları gevşediğinde akciğerlerde kalan hava aşağıdakilerden hangisine eşittir? A) Artık hacim (RV) B) Ekspiratuvar yedek hacim (ERV) C) işlevsel artık kapasite (FRC) D) inspiratuvar yedek hacim (IRV) E) Total akciğer kapasitesi (TLC) Solunum fonksiyon testleri ile ilgili tanımlamaların irdelendiği b ir sorudur. Çalışılırken kesinlikle tanımlamalar ezberlenmemelidirü! Akciğerler içe doğru esnek büzülme eğilimi gösterirken göğüs duvarı dışa doğru esnek açılma eğilimi gösterir. Solunum kaslarının tümü gevşediğinde bu iki zıt kuvvet birbirini dengeler. Bu noktada, akciğerlerdeki gaz hacmi gevşeme hacmi veya işlevsel artık kapasitedir (FRC). Doğru cevap: C 110. Normal bir soluk alma sırasında hangi nedenden ötürü akciğer tabanındaki alveollere akciğer tepesindeki alveollerden daha fazla hava gider? A) Akciğer tabanındaki sürfaktan bulunur



alveollerde



daha



fazla



B) Akciğer tabanının kompliyansı daha büyüktür C) Akciğer tabanındaki alveoller daha yüksek V/Q oranına sahiptir D) Akciğer tabanında daha negatif bir plevra içi basınç bulunur E) Akciğer tabanına daha büyük bir kan akışı vardır Temel solunum fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.



SOLUNUM SİSTEMİ



107.



270



SOLUNUM SİSTEMİ















Göğüs duvarının dışa doğru çekilme ve akciğerlerin kollabe olma eğilimlerine bağlı olarak, akciğerler ve göğüs duvarı arasında negatif veya subatmosferik bir plevra içi basınç (PIP) vardır. Akciğerlerin esas olarak göğüs içinde “asılı” halde durmasından ötürü akciğerler üzerine olan yerçekimi etkisi PİP’nin akciğer tepesinde daha negatif olmasına neden olur. Bu olay, akciğer tepesindeki alveollerin akciğer tabanındaki alveollerden daha büyük olmasına da neden olur. Daha büyük alveoller, küçük alveollere oranla önceden daha fazla şişmiş olup daha düşük bir kompliyansa sahiptir. Soluk alma sırasında bütün alveoller esas olarak aynı alveoler basınca maruz kalırken kompliyansı daha büyük olan alveollere daha fazla miktarda hava gidecektir. Yerçekiminin kan üzerine olan etkisi nedeniyle akciğer tabanına olan kan akışı daha büyük olacaktır. Bu durum akciğer kompliyansını önemli düzeyde etkilemez, Ventilasyon, akciğer tabanında yaklaşık 3 kat daha büyük ise de akış, akciğer tepesine göre akciğer tabanında yaklaşık on kat daha fazladır. Dolayısı ile normal akciğerde V/Q oranı, tepeye göre tabanda daha düşüktür.



3. Gazın membran içindeki difüzyon katsayısı, 4. Membranın iki tarafı arasındaki gazın basınç farkıdır. Doğru cevap: B 113. Hemoglobinin oksijene olan ilgisi durumlardan hangisinde artar? A) Asidoz B) Yüksek irtifa C) Anemi D) Egzersiz E) Methemoglobinemi Temel bilgi sorusudur. Hemoglobinin Oksijene Afinitesini Azaltan Durumlar: Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider. •



Asidoz (H+ iyon miktarında artma, pH’da düşme)







Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)







Isının artması







pC02‘nin artması







Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)



Doğru cevap: B 111. Akciğerlerde oksijenin aiveolierden kana geçişi aşağıdaki mekanizmalardan hangisiyle gerçekleşir? A) Primer aktif taşınım B) Sekonder aktif taşınım C) Kolaylaştırılmış difüzyon D) Reseptör aracılı endositoz E) Pasif difüzyon Doğru cevap: E 112. Akciğerlerde karbondioksitin kandan alveollere geçişi aşağıdaki mekanizmalardan hangisiyle gerçekleşir?



aşağıdaki



Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar: Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider. •



Alkalozis (H+ iyon miktarında azalma, pH’da artış)







Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması







Isının azalması







pC02‘nin azalması







Karboksihemoglobin







Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe+3)



A) Primer aktif taşınım



Doğru cevap: E



B) Pasif difüzyon C) Reseptör aracılı endositoz D) Sekonder aktif taşınım



114. Kan veya BOS ‘ta aşağıdaki durumlardan hangisindeki değişimin solunum üzerindeki etkisi diğerlerine göre daha azdır veya hiç yoktur?



E) Kolaylaştırılmış difüzyon A) Arteriyel kandaki C 02 derişimi B) Arteriyel kandaki oksijen derişimi



Temel fizyolojik mekanizmaların sorgulandığı bir sorudur. •



Alınan temiz havadaki oksijen alveolden kapiller kana basit difüzyonla geçer.







Venöz damarlarla gelen karbondioksit de kapillerden alveole yine basit difüzyonla geçer.



Solunum Membranında Gazların Difüzyon Hızını Etkileyen Faktörler 1. Membran kalınlığı, 2. Membran yüzey alanı,



C) Beyin omurilik sıvısı H* derişimi D) Beyin omurilik sıvısı C 02 derişimi E) Arteriyel kandaki Na+ derişimi Dikkat gerektiren temel bilgi sorusudur. •



Kandaki P 0 2 düşmesiyle, aorta kavsinde yer alan glomus aortikum ve karotis arterin ikiye ayrıldığı bölgede yer alan glomus karotikumdaki kemoreseptörler uyarılır.







Periferik kem oreseptörler kandaki oksijen azalmasına (P02 < 60 mmHg) duyarlıdırlar.



4. İnterstisyum







Arteryel kandaki PC02 miktarındaki artış, beyin omurilik sıvısındaki PC02 ve H+ iyon miktarlarının fazlalığı ise medulla oblongatadaki solunum merkezini uyarır.



6. Kapiller endoteli



Arteryel kandaki sodyum iyon konsantrasyonundaki değişimlerin solunum merkezleri üzerine etkisi yoktur.



Doğru cevap: E 116. Aşağıdaki klinik durumlardan hangisi hipoksik hipoksiye neden olmaz? A) Astım C) Alveoler fibrozis



Doğru cevap: E



B) Amfizem D) Pulmoner ödem



E) CO zehirlenmesi 115. Alveol duvarında yer aşağıdakilerden hangisidir?



almayan



oluşum



A) Tip I pnömosit



Hangi klinik durumların hangi tip hipoksiye neden olabileceği bilgisinin sorgulandığı temel bilgi sorusudur.



B) Tip II pnömosit



HİPOKSİ TÜRLERİ



C) Septal hücre D) Bazal membran E) Tek katlı silyalı silindirik epitel







Hipoksi doku düzeyinde oksijen eksikliğidir.



Anemik hipoksi:



Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır.







Arter kanında oksijen basıncı normal, ancak oksijeni taşıyacak hemoglobin düşüktür.



Alveollerdeki hücre tipleri:







CO zehirlenmesi, genellikle anemik hipoksi tipi olarak nitelendirilir.



1. Tip I pnömosit: •



Tek katlı yassı epiteldir. Alveolün % 90-95’ini kaplarlar.







Difüzyon için selektif bir bariyer oluştururlar.



2. Tip II pnömosit (Tip II hücre, Büyük alveoler hücre, Septal hücre):• •



Kübik hücrelerdir, parankimin % 5-10’unu oluştururlar.







Apikal yüzeylerinde mikrovilluslar bulunur.







Hava-kan bariyerine katılmaz.







Sürfaktan sentezler ve depolar.







Sürfaktan salgısı olmazsa yenidoğanın solunum sıkıntısı sendromu (Hiyalen membran hastalığı, RDS) oluşur.







Alveoler yaralanmalarda alveoler epiteli tamir etme yeteneğine sahiptir.



3. Alveoler makrofaj •



Toz (dust) hücreleri de denir.







Alveollerde fagositoz yapan hücredir.







Kalp yetmezliğinde alveolde biriken kanı fagosite ederler.







Hemosiderini fagoside etmiş makrofaja kalp hatası hücresi (siderofaj) denir.



Hava kan bariyerinin tabakaları: 1. Sürfaktan tabakası



İskemik (stagnan) hipoksi: •



Oksijen basıncı ve hemoglobin normal, ancak kan akımı yetersizdir.



Histotoksik hipoksi: •



Hemoglobin, oksijen ve kan akımı normaldir. Ancak hücreler toksik nedenlerle oksijeni kullanamaz.



Hipoksik hipoksi (anoksik anoksi): •



Akciğerlere alınan oksijenin azalması sonucu ortaya çıkan durumdur (ventilasyonun bozulması gibi).







Astım, amfizem, alveoler fibrozis, pulmoner ödem, pulmoner kanama, pnömotoraks gibi akciğer kaynaklı problemler; arteriyovenöz şant gibi dolaşım sistemi kaynaklı tablolar, yüksek irtifa gibi atmosferik parsiyel oksijen basıncının düşük olduğu durumlar, solunum hareketlerini baskılayarak hipoventilasyonla sonuçlanan (beyin sapı tümörü, poliyomiyelit v.b.) nörolojik tablolar hipoksik hipoksi gelişmesine neden olurlar.



Doğru cevap: E 117. Klor şifti ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Sistemik kılcallarda gerçekleşir B) Klor ile yer değiştiren iyon karbonik asittir C) Klor şiftinde enerji kullanılmaz



2. Alveol epitel hücreleri (Tip I hücre)



D) Karbondioksitin eritrositlere geçişi basit difüzyon ile gerçekleşir



3. Alveol ve endotel hücrelerinin kaynaşmış bazal laminası (bazal membran)



E) Klor şiftinde eritrositlerde görev alan başlıca enzim karbonik anhidrazdır



SOLUNUM SİSTEMİ







5. Kapiller bazal laminası



272







SOLUNUM SİSTEMİ



Karbondioksitin taşınım olayı ile ilgili bilgilerimizin irdelendiği temel bilgi sorusudur. •



Karbondioksitin % 70’i bikarbonat şeklinde taşınır. C02, su ile birleşince karbonik asit oluşur.







Bu reaksiyonda anhidrazdır.







Eritrositlerde oluşan karbonik asit (H2C 03), hidrojen ve bikarbonat iyonlarına (H+ ve HC03-) ayrılır.



katalitik



enzim



Daha sonra hidrojen iyonlarının çoğunluğu eritrositlerdeki hemoglobinle birleşir.







Çünkü hemoglobin proteini kuvvetli bir asit-baz tamponudur.







Sırasıyla, bikarbonat iyonlarının çoğu alyuvarlardan plazmaya geçerken,







klorür iyonları da onların yerini almak üzere alyuvarlara girer (bikarbonat-klorür taşıyıcı protein)







Bu olaya Klor kayması (Klor şifti) adı verilir.







Böylece, venöz eritrositlerin klorür içeriği, arteriyel eritrositlerdekinden daha fazla olur.







Asetazolamid karbonik anhidrazı inhibe eder ve dokulardan karbondioksit taşınması zayıflar, dokuda PC02 normaldeki 45 mm Hg yerine 80 mm Hg’ya yükselebilir.







Normal ekspirasyondan sonra, zorlu ekspirasyonla çıkarılabilen maksimum hava hacmidir



4. Rezidüel (tortu) hacim (RH) •



Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir



AKCİĞER KAPASİTELERİ •



Birkaç hacmin birleşiminden oluşurlar.



1. İnspirasyon kapasitesi: •



Soluk hacmi ile inspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







İnspirasyon kapasitesi = SH + İYH



2. Fonksiyonel rezidüel kapasite:



Akciğer kapillerlerinde de bu olayın tam tersi gerçekleşir.







Ekspirasyon yedek hacmi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir.







Normal ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava hacmidir.







Fonksiyonel rezidüel kapasite = EYH + RH



3. Vital kapasite:







HC03- eritrosite girerken, klorür eritrositten dışarı çıkar.







Bu olaya da Ters klor şifti denir.







Bikarbonat ve klor iyonlarının yer değiştirmesinde enerji harcanmaz.



Doğru cevap: B 118. Aşağıdakilerden hangisi statik fonksiyon testi parametresi değildir?



3. Ekspirasyon yedek hacmi (EYH)



karbonik







Orta derecede egzersizde soluk hacmine ek olarak ilk alınan hava inspirasyon yedek hacmidir.







İnspirasyon yedek hacmi, soluk hacmi ve ekspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir.







Maksimum bir inspirasyondan sonra, maksimum bir ekspirasyonla çıkarılabilen hava hacmidir.







Vital kapasite = İYH + SH + EYH







Rezidüel volüm artarsa vital kapasite azalır.



4. Total akciğer kapasitesi: solunum



A) Rezidüel volüm B) Fonksiyonel rezidüel kapasite







Maksimum inspirasyondan sonra akciğerlerde bulunan toplam hava miktarıdır.







Total akciğer kapasitesi = İYH + SH+EYH + RH



Doğru cevap: E



C) Total akciğer kapasitesi



119.



D) Ekspirasyon yedek hacmi E) Zorlu vital kapasite Statik ve dinamik solunum fonksiyon parametrelerinin sorgulandığı bir sorudur.



testi



Aşağıdaki oluşumlardaki damar hangisinde meydana gelen vazokonstriksiyona yol açar?



yapılarının hipoksi



A) Karaciğer B) Akciğer



STATİK TESTLER



C) Beyin



AKCİĞER HACİMLERİ



D) Kas E) Deri



1. Soluk hacmi (tidal volüm) (SH) •



Normal solunumla akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir



2. İnspirasyon yedek hacmi (İYH) •



Normal inspirasyondan sonra, zorlu inspirasyonla alınabilen maksimum hava hacmidir



Temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır Akciğerlerde havalanmayan bölgeye kan gitmez. •



Çünkü havalanmayan akciğer bölgesinde 02 miktarı azalır. Oksijen azalınca, hipoksiye cevap olarak pulmoner arter daralır. Böylece ölü boşluğa kan gönderilmemiş olur.



Kan da havalanan bölgelere gider.



Doğru cevap: B 120.



Aşağıdakilerden hangisi solunum membranında gazların difüzyon hızını etkileyen temel faktörlerden değildir?



Havanın iletim inden sorumlu yolların histolojik özelliklerini bilmeyi ölçen bir soru. Solunum sisteminin havayı ileten yollarının yapısal özellikleri ile ilgili eşleştirmeler; •



Nazal vestibülde - Vibrissae







Nazal kavitenin solunum alanında - Serömüköz bezler



B) Membran yüzey alanı







Larinksde - Hyalin ve elastik kıkırdaklar mevcuttur.



C) Gazın membran içindeki difüzyon katsayısı







Konkaların lamina propriasında erektör cisimcikler (svvell bodies) olarak bilinen geniş venöz pleksuslar bulunur. Periyodik aralıklarla bu cisimcikler kanla dolar ve kuruyan solunum epitelinin toparlanması sağlanır.



A) Membran kalınlığı



D) Gazın membranın iki tarafı arasındaki basınç farkı E) Gazların hemoglobine bağlanma yetenekleri Gazların difüzyon hızını etkileyen faktörler hakkındaki bilgilerimizin sorgulandığı temel bilgi sorusudur.



Doğru cevap: C



Solunum Membranında Gazların Difüzyon Hızını Etkileyen Faktörler



123.



1. Membran kalınlığı,



Clara hücreleri ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Apikal yüzleri kubbe biçimli, kübik hücrelerdir



2. Membran yüzey alanı, 3. Gazın membran içindeki difüzyon katsayısı,



B) Surfaktan benzeri madde salgılarlar C) Duktus alveolarislerin duvarında bulunurlar



4. Membranın iki tarafı arasındaki gazın basınç farkıdır.



D) Bölünerek epitelin rejenerasyonunu sağlarlar E) Klor transportunda görev yaparlar



Doğru cevap: E



Bronşiol hücrelerinin özelliklerini sorgulayan bir soru



121. Aşağıdakilerden hangisi akciğerlerde surfaktan sentezini arttırmaz?



Clara hücreleri: •



Apikal yüzeyleri kubbe şeklinde kabarık



A) Tiroid hormonları B) Östrojen







Respiratuvar bronşiyollerin duvarlarında bulunur.







Alveol kanalı ve alveolde bulunmaz



C) Kortizol D) Teofilin







Sürfaktan apoprotein A, B ve D salgılar.







Hava yolu epitelini yenileyen uzun ömürlü hücrelerdir.



E) İnsülin Temel bilgi sorusudur. •



Tiroid hormonları, kortizol, östrojen, teofilin, ambroksol (ekspektoran) akciğerde sürfaktan sentezini hızlandırırlar.



Bronşiyol epitelinde 4 farklı hücre var: 1. Kübik silyalı hücreler 2. Clara hücreleri (prizmatik silyasız hücreler):







İnsülin, surfaktan sentezini azaltır.



- Sürfaktan benzeri madde







Bu nedenle diabetik anne bebeklerinin insülini çok olduğu için akciğer matürasyonları yavaşlar.



- Klor transportu



Doğru cevap: E



- Detoksifikasyon - Bölünerek çoğalır - En fazla respiratuvar bronşiyolde



122. Solunum sisteminin havayı ileten yollarının yapısal özellikleri ile ilgili çiftlerden hangisi vanlıs eşleştirilmiştir?



3. Prizmatik fırçamsı kenarlı hücreler (Brush celi) 4. Küçük granüler hücre (Kulchitsky hücresi) -



A) Nazal vestibül - Vibrissae B) Nazal kavitenin solunum alanı - Serömüköz bezler C) Nazal kavitenin olfaktör bölge - Erektil benzeri doku D) Larinks - Hyalin ve elastik kıkırdaklar E) Nazofarinks - Faringeal tonsil



Endokrin fonksiyonlu (Bombesin ve serotonin salgılar)



Doğru cevap: C



SOLUNUM SİSTEMİ







124. “Küçük hava yolları ile karşılaştırıldığı zaman bronşlarda............. ” cümlesini hangisi tamamlar? A) Toplam enine kesit alanı fazladır B) Hava akım hızı düşüktür C) Hava akımı sessizdir D) Akıma karşı direnç düşüktür







Bu durumda sempatik deşarj ve solunum sayısı artar, kan oksijeni normale yaklaştırılır.







C 02 artışı ve pH azalması da, periferik kemoreseptörlerin hipoksiye olan duyarlılığını artırırlar.



Solunumun Santral Kontrolü •



Solunumun amacı; dokulardaki 0 2, C 0 2 ve H+ iyon konsantrasyonlarını uygun sınırlarda devam ettirmektir.







0 2 miktarının azlığı, solunum merkezinde direkt etkiye sahip değildir, aort ve karotisteki periferal kemoreseptörler aracılığıyla etkilidir.



E) Akım, gaz dansitesinden etkilenir Küçük ve büyük hava yollarında havanın akışını etkileyen özellikleri bilmeyi ölçen bir soru •



Küçük hava yollarında enine kesit alanı trakeadan daha büyüktür.







Enine kesit alanı arttıkça akım hızı yavaşlar ve difüzyon kolaylaşır.







C 02 ve H+ iyon miktarlarının fazlalığı ise medulla oblongatadaki solunum merkezini uyarır.







Hava akımının karakteri yarıçap, dansite, viskozite, ortalama akım hızından etkilenir.











Türbülan akım dansiteden,



Santral kimoduyar alan medulla oblongatanın ventralinde olup, kandaki C 0 2 ve beyin omurilik sıvısındaki pH düzeyine göre uyarılarak, solunum merkezlerini tetikler.







Santral kemoreseptörler için direkt uyaran H+ iyonlarıdır.



Küçük hava yollarında (2mm) laminar akım bulunur.







Fakat kanda H+iyon konsantrasyonu arttığında BOS içerisindeki hidrojen iyon derişimine etki etmez.



Trakeadan sonra her dallanmada çap azalır, dolayısıyla bronşlarda direnç yüksektir.







Çünkü hidrojen iyonu kan-beyin bariyerini çok az geçebilir.



Bronşiyol ve sonrasında çok fazla paralel bağlanma var.







Buna karşılık kanda C 02 konsantrasyonu artınca (hiperkarbi), C 0 2 kan-beyin bariyerini kolaylıkla geçerek







BOS'ta karbonik anhidraz enziminin katalizlediği reaksiyonla



Laminar akım yarıçap ve viskoziteden etkilenir. •







Büyük hava yollarında (Trakea) türbülan akım,



Bu nedenle bronşiollerde direnç düşüktür. Doğru cevap: E



(C02+ H20 => H2C 03=> H++ HCO-3) hidrojen iyonu oluşturur.



125. Hangi değişiklik/değişiklikier santral kemoreseptörlerin uyarılmasına neden olur? I- Arteriyel PC02 artarsa II- Arteriyel P02 azalırsa







Bu şekilde kanda C 02 artışı, dolaylı olarak santral kemoreseptörleri uyarır.







Yani medulladaki solunum merkezini uyaran arteryel kandaki C 02, ancak BOS’taki H iyonudur.



III- Arteriyel pH azalırsa IV- BOS’da pH azalırsa A) I ve II B) II ve III C ) I ve IV



Doğru cevap: C 126. Çözünmüş nitrojenin vücut sıvılarında gaz haline geçmesine ilişkin hangisi yanlıştır?



D) III ve IV



A) Su altında uzun süre 02-N2 soluyanlarda görülür



E) I, III ve IV



B) Yukarıya hızlı çıkış nedeniyle meydana gelir C) Egzersiz yapılarak kabarcık oluşumu engellenir



Solunumun düzenlenme mekanizmasını ve etkileyen faktörleri bilmeyi ölçen bir soru



D) En çok görülen belirtisi ekstremitelerde kas ve eklem ağrısıdır



Periferik Kemoreseptörler (Glomus cismi) •



Kandaki P02 düşmesiyle, aorta kavsinde yer alan glomus aortikum ve karotis arterin ikiye ayrıldığı bölgede yer alan glomus karotikumdaki kemoreseptörler uyarılır.







Periferik kem oreseptörler kandaki oksijen azalmasına (P02 < 60 mmHg) duyarlıdırlar.







Aortadan vagus (Cyons dalı), karotisten glossofaringeus (Hering dalı) sinirleri, oksijendeki azalma bilgisini medulladaki kardiyopulmoner merkeze (nukleus traktus solitaryus) iletirler.



E) Dekompresyon (vurgun) hastalığına neden olur Kandaki gazların basınçla değişimini ve vurgun hastalığının mekanizmasını bilmeyi ölçen bir soru



VÜCUTTA NİTROJEN •



Deniz seviyesinde, vücutta 1 Litre çözünmüş Nitrojen var.







Yarısı vücut sıvılarında, yarısı yağda çözünmüş halde bulunur.







Uzun süre yüksek basınç altında solunum yapılırsa çözünmüş nitrojen artar.







Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması







Vücut sıvıları ve dokuların nitrojen ile doygun hale gelmesi deniz dibinde kalma süresine bağlıdır, (sıvılarda 1 saat, yağ dokusunda 5 saat)







Isının azalması







pC02‘nin azalması



Dalgıç uzun süre deniz altında kaldıktan sonra aniden yukarı çıkarsa vurgun hastalığı oluşur (hücre içi ve dışı sıvılarda nitrojen kabarcıkları oluşur.)







Karboksihemoglobin







Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe+3)











Egzersiz kabarcık oluşumunu artırır.



Doğru cevap: C







Alkalozis (H* iyon miktarında azalma, pH’da artış)



Doğru cevap: D 128.



127. Aşağıdaki şekilde normal 02-hemoglobin saturasyon eğrisi N ile gösterilmiştir. Sırasıyla “fetal hemoglobin” ve “anemik kan" eğrilerini gösteren grafik eğrileri hangileridir?



“Ayaktayken akciğerin tabanına göre tepesinde (apekste)......” cümlesini hangisi/hangileri tamamlar? I- Plevral basınç daha negatiftir II-



Ventilasyon/perfüzyon oranı daha azdır



III- Kompliyans daha azdır IV- Kanlanma daha azdır A)



İve II



C)



II ve III



B) I, II ve III D) III ve IV E) I, III ve IV



Akciğerin farklı bölgelerinde kanlanma, havalanma ve basınç değişikliklerinin bilinmesini ölçen bir soru



VENTİLASYON PERFÜZYON DENGESİ (V/Q)



B) b-c C ) c-d D ) a-d E) b-a Hb-Oksiyen eğrisini sağa ve sola kaydıran nedenler fisyoloji ve biyokim yanın sık sorulan soruları arasındadır.







Akciğerde kompliyansın en yüksek olduğu bölge bazal kısımlardır.







Bu nedenle ventilasyonun en iyi olduğu yer de bazal kısımlardır.







Akciğerde perfüzyonun (kanlanmanın) en iyi olduğu yer de bazal kısımlardır.







Hem yer çekimi ve hem de iyi havalanması nedeniyle, en çok kanlanan yer de yine bazal kısımlardır.







Ancak, V/Q oranının en iyi olduğu yer ise akciğerin apeksidir.







Akciğerde V/Q oranının normal değeri 0.8’dir.







Akciğerin üst, orta ve alt zonlarında ventilasyon/ perfüzyon oranı (V/Q) farklıdır.







Üst zonlarda perfüzyon az iken (0.07 L/dk), alt zonlarda yer çekiminin etkisiyle fazladır (1.29L/ dk).







Aynı şekilde ventilasyon da alt zonlarda fazla, üst zonlarda azdır.







Ancak V/Q oranı, üst zonlarda yüksek iken (3.4), alt zonlarda düşüktür (0.6).







Bu nedenle üst zonlarda kanda çözünmüş oksijen fazla (130 mmHg), alt zonlarda ise azdır (89 mmHg).







Yerçekimi nedeniyle plevral basınç da apekste daha negatiftir



Hemoglobinin oksijene afinitesini azaltan durumlar: Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider. •



Asidoz (H+ iyon miktarında artma, pH’da düşme)







Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)







Isının artması







pC02‘nin artması







Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)



Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar: Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider.



Doğru cevap: E



SOLUNUM SİSTEMİ



276







Yüzey gerilimi nedeniyle alveollerdeki ince sıvı tabakası alveolü kapatmaya, kollabe olmaya zorlar.







Sürfaktan yüzey gerilimini azaltarak alveollerin kapanmasını (kollabe olmasını) önler.







Sürfaktan, Tip II alveol hücreleri tarafından sentezlenir.



Doğru cevap: A







P (Kollaps basıncı) = (2 x T) / r (Laplace Yasasına göre)



130. Yüzey gerilimini düşüren (sürfaktan fonksiyonu olan) lesitin hangi gruptandır?







Kollaps basıncı alveol çapıyla ters orantılı olduğu için, küçük alveollerdeki kapanma basıncı, büyük alveollere göre daha fazladır.







Ancak alveol küçüldükçe, sürfaktan konsantrasyonu arttığından, alveoller kollabe olmaz.



129. Akciğer’de surfaktan yapısına giren fosfolipidlerden hangisinin düşüklüğü solunum güçlüğü sendromuna yol açar? A) Lesitin C) Kardiyolipin



B) efalin D) Sfingomiyelin



E) Plazmalojen



A) olesterol B) Fosfolipid C) Trigliserid



Sürfaktanın Yüzey Gerimi Üzerine Etkisi.



D) Sfingolipid



E) Yağ asidi







Alveollerde yüzey gerilimini azaltarak alveollerin kollapsını engelleyen sürfaktanın biyokimyasal yapısını bilmeyi ölçen bir soru



Surfaktan bir sıvının yüzeyi üzerine yayıldığında yüzey gerimini azaltan bir yüzey aktif ajandır.







Surfaktan Tip 2 alveol hücreleri tarafından salgılanır.



Sürfaktan’ın İçeriği:







En fazla bulunan komponent dipalmitoilfosfatidilko lin yüzey geriminin düşürülmesinden sorumludur.







Sürfaktan salgısı olmazsa yenidoğanın solunum sıkıntısı sendromu (Hiyalen membran hastalığı) oluşur.







D ipalm itoilfosfatidilkolin Dipalmitoil lesitin)



(Fosfatidilkolin,







Lesitin, bir fosfolipiddir. (% 62)







Fosfatidilglisin: (% 5) Diabetik anne bebeklerinde akciğer matürasyon göstergesidir.







Diğer fosfolipidler: (% 10)



Sürfaktan’ın İçeriği: •



D ip a lm ito ilfo s fa tid ilk o lin (F o s fa tid ilk o lin , Dipalmitoil lesitin)







Doğal yağlar: (% 13)







Lesitin, bir fosfolipiddir. (% 62)







Apoproteinler: SP-A, SP-B, SP-C ve SP-D (Sürfaktan geri emiliminde görevli)







Fosfatidilglisin: (% 5) Diabetik anne bebeklerinde akciğer matürasyon göstergesidir.







Apoproteinler: SP-B ve SP-C (Film tabakası oluşumunda görevliler)







Diğer fosfolipidler: (% 10)







Karbonhidrat ve Ca içerir.







Doğal yağlar: (% 13)







Apoproteinler: SP-A, SP-B, SP-C ve SP-D (Sürfaktan geri emiliminde görevli)







Apoproteinler: SP-B ve SP-C (Film tabakası oluşumunda görevliler)



Doğru cevap: B 131. Prematür bebeklerde hiyalen membran hastalığında aşağıdaki lipidlerden hangisinde eksiklik gözlenir? A) Plazmalojen



B) Kardiyolipin



C) Galaktozil seramid







Karbonhidrat ve Ca içerir.







Tiroid hormonları, kortizol, östrojen, teofilin, ambroksol (ekspektoran) akciğerde sürfaktan sentezini hızlandırırlar.







İnsülin, surfaktan sentezini azaltır. Bu nedenle diabetik anne bebeklerinin insülini çok olduğu için akciğer matürasyonları yavaşlar.



D) Gangliosid



E) Fosfatidilkolin Alveollerde yüzey gerilimini azaltarak alveollerin kollapsını engelleyen sürfaktanın biyokimyasal yapısını bilmeyi ölçen bir soru



Doğru cevap: E



Yüzey Gerilimi: 132. Eritrositlerde, aşağıdakilerden hangisi glikoiizin yan ürünü olarak oluşur?







Total elastik kuvvetlerin 2/3’ünde sorumludur.







Hava ile sıvı yüzey oluşturduğunda, su molekülleri birbirini çekerler.



A) Gliseraldehit-3-fosfat



işte sıvıyı küre şekline sokmaya çalışan bu kuvvete “yüzey gerilimi” denir.



C) 3- fosfogliserat D) 1, 3- difosfogliserat E) 2,3- difosfogliserat







Doğru cevap: E



B) 2- fosfogliserat



277



133. Eritrositlerde oksijen dissosiyasyon eğrisinin sağa kaymasında rolü olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Gliserol 3- fosfat



Böylece maternal kandaki oksijeni daha fazla bağlayabilir (Talasemide yüksek HbF). Yani oksijen, fetal hemoglobinle bebeğe gider.



B) 2-3 bifosfogliserat C) ATP D) cAMP E) Glukoz-6- fosfat Doğru cevap: B 134. Aşağıdaki durumlardan hangisi hemoglobine affinitesini azaltır?



oksijenin



A) 2, 3 bifosfoliserat düzeyinin artması B) fosfogliserat düzeyinin yükselmesi C) pH’ın 7. 35’in üstünde olması D) 1,3 bifosfogliserat düzeyinin artması E) pCO seviyesinin düşmesi Eritrositlerde oksijen-hemoglobirı disosiasyon eğrisini etkileyen faktörlerin bilinmesinin sorgulandığı bir soru



OKSİHEMOGLOBİN DİSSOSİASYON EĞRİSİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER A) 2,3-Difosfogliserik Asit (2,3-DPG)



Hemoglobinin Oksijene Afinitesini Azaltan Durumlar: Disosiasyon eğrisi sağa kayar, oksijen hemoglobinden kolay ayrılır, dokuya kolay gider. • •







Eritrosit içi 2,3-DPG artması (Yüksek irtifa, tiroid hormonu, anemi, androjenler, büyüme hormonu, epinefrin)



2,3-DPG eğriyi sağa kaydırır. •



Asidoz (H+ iyon miktarında artma, pH’da düşme)



Olgun eritrositlerde mitokondri ve çekirdek yoktur.







Isının artması



Eritrositler enerji ihtiyaçlarını glikolitik (anaerobik) yoldan karşılarken, yan ürün olarak 2,3-DPG sentezi olur.







pC02‘nin artması







Hemoglobinopatiler (Orak hücre anemisi)



Hemoglobinin oksijene afinitesini artıran durumlar:







2,3-DPG sentezini sağlayan enzim, oksihemoglobin tarafından inhibe edilir.







Dolayısıyla, oksihemoglobin miktarı azalırsa, 2,3DPG sentezi artar.







Hemoglobin miktarı azalırsa veya P 0 2 azalırsa (yüksek irtifada olduğu gibi), 2,3-DPG deoksihemoglobine daha stabil bağlanır,



Eritrosit içi 2,3-DPG’nin azalması



Kapillerlerde hemoglobin oksijen yükünü boşaltınca deoksihemoglobine 2,3-DPG bağlanır ve eğriyi sağa kaydırarak daha çok oksijenin serbestlenmesini sağlar.



pC02‘nin azalması











Isının azalması Karboksihemoglobin Methemoglobinemi (Ferrik demir, Fe+3) Doğru cevap: A



Kan bankalarında beklemiş kanda laktik asit birikmekte, bu da son ürün inhibisyonu ile glikolizi durdurmaktadır. Glikoliz durunca 1-3 DPG azaldığı için, 2-3 DPG de azalmaktadır.



135. Aşağıdakilerden hangisi hemoglobinin özelliği değildir?



Anemide 2,3-DPG artar ve dokulara daha fazla oksijenin serbestlenmesini sağlar.



C) Fetal Hb •



Alkalozis (H+ iyon miktarında azalma, pH’da artış)



Kan bankalarında bekleyen kanda 2, 3-DPG miktarı azalır.



B) Anemi •



Disosiasyon eğrisi sola kayar, oksijen hemoglobinden zor ayrılır, dokuya zor gider.



Fetal hem o g lob in 2,3-DPG bağlayam az ve



A) Oksijen taşıması



B) Dört adet polipeptid zincir içermesi C) Allosterik özellik taşıyan bir protein olması D) Oksihemoglobin eğrisinin hiperbolik olması E) Miyoglobuline olması Doğru cevap: D



göre



oksijene



affinitesinin



az



SOLUNUM SİSTEMİ



hemoglobinin oksijene olan afinitesi artar. •



136. Hemoglobinin taşıdığı oksijeni dokulara bırakmasında rol oynayan bileşik aşağıdakilerden hangisidir?







A) Piruvat



Hemoglobinin 4. oksijene ilgisi, ilk bağlanan oksijene olan ilgiden yaklaşık 300 kat daha fazladır. Bu nedenle Hb-oksijen disosiasyon eğrisi sigmoidaldir.



B) 1-3 bifosfogliserat C) 2,3-difosfogliserat (2,3-BPG) D) Glukoz E) ATP Doğru cevap: C 137. Hemoglobin ve miyoglobindeki Hem grubunun, oksijeni tersinir olarak bağlayabilmesi için demirin hangi oksidasyon düzeyinde olması gerekir? A) Fe° B) Fe+ C) Fe+2 D) Fe+3 E) Fe+4 Doğru cevap: C 138. Aşağıdakilerden hangisi hemoglobine bağlanan bir ligand değildir?



Doğru cevap: A 139. Yapısındaki farklı alt birim nedeniyle 2,3bifosfogliserata afinitesi düşük olan ve böyiece oksijeni daha sıkı bağlayan hemoglobin aşağıdakilerden hangisidir?



A) Amonyak



A) Methemoglobin



B) 2,3-difosfogliserat C) Karbondioksit



B) Fetal hemoglobin C) Hemoglobin A1C



D) H+ iyonları



D) Oksihemoglobin E) Hemoglobin S



E) Karbonmonoksit Hemoglobinin yapısal özelliğinin bilinmesini ölçen bir soru



Fetal Hemoglobin •



Fetal hemoglobin 2,3-DPG bağlayamaz ve hemoglobinin oksijene olan afinitesi artar.



HEMOGLOBİN VE OKSİJEN TAŞINMASI •



Kanda oksijenin % 97’si hemoglobine bağlı, % 3’ü plazmada çözünmüş olarak taşınır.







Böyiece maternal kandaki oksijeni daha fazla bağlayabilir (Talasemide yüksek HbF).







Karbonmonoksitin çözünürlüğü 0 2’den 20 kat fazla ve hemoglobine afinitesi 250 kat fazladır.







Yani oksijen, fetal hemoglobinle bebeğe gider.







Bir molekül HbA (alfa2-beta2) 4 adet globin içerir.







Her bir globinde bir hem halkası olması nedeniyle, bir molekül hemoglobin, 4 mol oksijen taşır.







Embriyonal hayatta ilk yapılan zincir Epsilon zinciridir.







Gowers 1 hemoglobini fetüsün ilk hemoglobinidir.







Gebeliğin 3. ayından doğuma kadar en önemli hemoglobin, Hb F (alfa2-gama2)’dir.







Gebeliğin 6. ayında fetusta total Hb’nin % 90-95’i Hb F iken, doğumda bu oran % 70’e iner.







Bir 0 2 molekülü hemoglobine bağlanınca, tetramerik yapısından dolayı hemoglobin şekil değişikliğine uğrar ve bir sonraki oksijeni daha kolay bağlar (Allosterik Modifikasyon).



Doğru cevap: B



1.



Kas hücresinin membranma ne ad verilir? A) Sarkomer



B) Miyozin



C)Aktin



D) Sarkolemma







H bandının ortasında da miyozinlerin kuyruklarının birleştiği M çizgisi bulunur.







M çizgisi komşu kalın filamanlar arasında yan bağlantıların bulunduğu bölgedir. M çizgisi bölgesinde bazı proteinler yer alır.







I bandı, polarize ışığı geçiren, ince aktin filamentlerinden oluşur. I bandının ortasına Z çizgisi bulunur.







Kasın, kasılma yeteneği olan en küçük parçasına sarkomer adı verilir. Sarkomer iki Z çizgisi arasında yer alır.



E) SERCA T e m e l h is t o lo ji b ilg is i s o r g u la n m a k ta d ır .







Kas hücresinin hücre zarına sarkolemma adı verilir.







Sarkomer, iki Z bandı arasında kalan ve kas dokusundaki en küçük fonksiyonel birimdir.







Aktin, ince filaman yapısında yer alır. Miyozin ise Kalın filaman olarak adlandırılır.



D o ğ ru c e v a p : D



D o ğ ru c e v a p : A



3.



İskelet kası hücresinin boyu değişebilen (kısalabilen) en küçük birimi aşağıdakilerden hangisidir?



Bir kas fibrilinde iki Z çizgisi arasında kalan miyofibril bölümüne ne denir?



2.



A) Sarkomer



B) H bandı



C) A bandı



A) Troponin



B) Tropomiyozin



C)Triad



D) Sarkomer



D) I bandı E) G bandı



E) Miyozin K a s ıla b ile n



f ila m a n la r ın



te m e l



ö z e llik le r in in



s o r g u la n d ığ ı b ir s o r u d u r .



T e m e l b ilg i s o r u s u d u r.







A bandı, polarize ışığı geçirmeyen koyu banddır. Boydan boya, kalın miyozin filamanlarından oluşur.







A bandının ortasında, sadece miyozinlerden oluşan, hafif açık boyanan H bandı bulunur. H bandı, miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alandır.



Kasın, kasılma yeteneği olan en küçük parçasına sarkomer adı verilir. Sarkomer iki Z çizgisi arasında yer alır.



Tropomiyozin: •



F-aktin sarmalının etrafına spiral olarak sarılmıştır.



.| bandı.....- H



Kasılm a so n un d a A bendinin boyu değişm ez, l-H bantlarının boyu kısalır



Çizgili kastaki bantların kontraksiyon ile değişmeleri



KAS FİZYOLOJİSİ



280







Dinlenme durumunda tropomiyozin molekülleri aktinin aktif bölgelerini kapatır.







Aktin ile miyozin arasında kasılmaya neden olacak çekimi engeller. Böylece; miyozin aktine bağlanamaz ve kas gevşek kalır.



5.



Bir sinirsel uyarana cevap olarak iskelet kası kasıldığında aşağıdaki olaylardan hangisi olur? A) I bandı genişliğinde artma B) A bandı genişliğinde artma C) A bandı genişliğinde azalma



Troponin: •



Tropomiyozine tutunmuş olarak bulunur. Troponin üç alt üniteden oluşur:



1) Troponin-I: •



Aktine bağlanır. Aktin-miyozin etkileşimini inhibe eder.



D) I bandı genişliğinde azalma E) H bandı genişliğinde artma Doğru cevap: D 6.



Kasılma sırasında aşağıdakilerden boyu değişmez?



2) Troponin-C: •







Troponin molekülünün, tropomiyozine bağlandığı bölgedir.







Kas hücresinin membranına sarkolemma denir. Sarkolemmanın hücre içine doğru yaptığı transvers girintilere T tübülü adı verilir. T tübülleri her sarkomerin A-l bantlarının sınırlarını kuşatır.







T tübülünün görevi, aksiyon potansiyelinin miyofibrillere hızla yayılımını sağlamaktır.







T tübülünün her iki yanında sarkoplazmik retikulum sisternaları bulunur. Sisterna-T tübülü-Sisterna üçlüsüne triad adı verilir.



4. Aşağıdaki yapılardan hangisi sadece miyozin içerir? A) H bandı



B) A bandı



C) Z çizgisi



D) Sarkomer



A bandı, polarize ışığı geçirmeyen koyu banddır. Boydan boya, kalın miyozin filamanlarından oluşur. A bandının ortasında, sadece miyozinlerden oluşan, hafif açık boyanan H bandı bulunur. H bandı, miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alandır.







H bandının ortasında da miyozinlerin kuyruklarının birleştiği M çizgisi bulunur.







M çizgisi komşu kalın filamanlar arasında yan bağlantıların bulunduğu bölgedir. M çizgisi bölgesinde bazı proteinler yer alır.











C) A bandı



D) İki Z çizgisi arasında kalan bölge







Açık bantlar sadece aktin filamentlerini içerir ve I bandı adını alır, Çünkü polarize ışığa izotropiktirler. Koyu bantlar miyozin filamentleri ile, aralarına giren aktin filamentlerinin uçlarını içerir. Koyu bantlara A bandı denir, çünkü polarize ışığa anizotropiktirler.







Aktin filamentlerinin ucu Z disklerine tutunur. Aktin filamentleri bu diskten her iki yöne doğru uzanarak miyozin filamentlerinin arasına girer.







Kontraksiyon esnasinda aktin ve miyozin filamentlerinin üstüste gelmeleriyle I bandının genişliği azalır. Sadece miyozin filamentlerinden oluşan A bandında değişiklik olmaz. A bandı dışında tüm bantların boyutları azalır.



Doğru cevap: C 7.



Sarkomerin hangi bölümünde hem aktin hem de miyozin flamanları birlikte bulunur?



E) I bandı Kas proteinlerinin temel özelliklerinin irdelendiği temel bilgi sorusudur.•







B) I bandı



E) iki M çizgisi arasında kalan bölge Temel bilgi sorusudur.



Doğru cevap: D







A) H bandı



Kasılmayı başlatan Ca’un bağlandığı bölgedir.



3) Troponin-T:



I bandı, polarize ışığı geçiren, ince aktin filamentlerinden oluşur. I bandının ortasına Z çizgisi bulunur. Kasın, kasılma yeteneği olan en küçük parçasına sarkomer adı verilir. Sarkomer iki Z çizgisi arasında yer alır.



Doğru cevap: A



hangisinin



A) I bandı



B) M çizgisi



C) H bandı



D) A bandı E) Z çizgisi



İmce ve kalın filamanlar ile ilgili temel bilgi sorusudur. •



Işık mikroskobunda Kas lifleri açık ve koyu bantlar halinde ardışık sıralanan enine çizgilenmeler gösterir.







Koyu olarak gözlenen bantlar A bandı (anizotrop) olarak isimlendirir; açık gözüken bantlar ise I bantları (izotrop, yani polarize ışık altında değişmeyen) olarak adlandırılır. Elektron mikroskopta her I bandının Z çizgisi denilen enine koyu bir çizgiyle ikiye ayrıldığı gözlenir.







Kasılabilir yapının yinelenen en küçük parçası olan sarkomer bir Z çizgisinden diğer Z çizgisine uzanan kısımdır.







Filamentöz proteinlerden oluşan Z diski, miyofibriller arasında çapraz uzanır ve kas lifi boyunca ilerleyerek bir miyofibrili diğerine bağlar.







a-Aktinin proteini, aktini Z çizgilerine bağlar.







Kalın filamanlar; sarkomerin orta bölümünde, A bandını oluştururlar.







ince filamanlar, kalın filamanlar arasında bir uçları Z çizgisine tutunmuş şekilde, onlara parelel olarak uzanır.







A bandının ortasında H bandı olarak isimlendirilen daha açık bir alan vardır.







Burası sadece miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alana karşılık gelir.







H bandı M çizgisiyle ikiye ayrılır. Burası komşu kalın filamanlar arasında yan bağlantıların bulunduğu bölgedir.







T tübülünün görevi, aksiyon potansiyelinin miyofibrillere hızla yayılımını sağlamaktır. T tübülünün her iki yanında sarkoplazmik retikulum sisternaları bulunur. Sisterna-T tübülü-Sisterna üçlüsüne triad adı verilir.







A bandının ortasında, sadece miyozinlerden oluşan, hafif açık boyanan H bandı bulunur. H bandı, miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alandır. H bandının ortasında da miyozinlerin kuyruklarının birleştiği M çizgisi bulunur. M çizgisi komşu kalın filamanlar arasında yan bağlantıların bulunduğu bölgedir. Kaveola, iskelet kasındaki T- tübül sisteminin düz kastaki homoloğudur.



Doğru cevap: D 8.



İskelet kasında T tübül sisteminin her iki yanındaki sarkoplazmik retikulumun sarnıçları ile birlikte yaptığı sistem aşağıdakilerden hangisidir? A) Sarkomer



B) Triad



C) Diad



D) Ranvier boğumu



E) Sarkolemma Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •



Kasın, kasılma yeteneği olan en küçük parçasına sarkomer adı verilir. Sarkomer iki Z çizgisi arasında yer alır.







Kas hücresinin membranına sarkolemma denir. Sarkolemmanın hücre içine doğru yaptığı transvers girintilere T tübülü adı verilir. T tübülleri her sarkomerin A-l bantlarının sınırlarını kuşatır.







T tübülünün görevi, aksiyon potansiyelinin miyofibrillere hızla yayılımını sağlamaktır. T tübülünün her iki yanında sarkoplazmik retikulum sisternaları bulunur. Sisterna-T tübülü-Sisterna üçlüsüne triad adı verilir.



• •



Doğru cevap: C 10. İskelet kasında Z çizgileri ve düz kasta yoğun cisimler (dens badies) bölgelerinde aktin filamanlarına bağlanan protein aşağıdakilerden hangisidir? A) Distrofin C) a-aktinin E) Desmin Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •



M çizgilerini (miyozini) Z diskine tutturan protein titin ’dir. Z çizgileri, aktin heliksinin devamı olarak düşünüldüğünde, M çizgilerini aktinlere bağlar da denilebilir. Titin, sarkomerin aşırı gerilmesini önleyen elastik proteindir.







Globuler aktin monomerlerini birbirine bağlayan protein nebulin'dir.







Diad; kalp kasında bir sarkoplazmik retikulum sisternası ve bir T tübülden oluşan yapıdır.



Fibriler aktini Z çizgisine bağlayan protein alfaaktinin’dir.







Ranvier boğumu, miyelinli sinir liflerinde bulunan sodyum iyonundan zengin kısımdır. Saltotorik iletinin gerçekleşmesine olanak tanır.



Z çizgisini, hücre zarına bağlayan protein ise desmin’dir.







Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin'dir.



Doğru cevap: B 9.



B) Nebulin D) Titin



İskelet kasında aksiyon potansiyelinin, hücre zarından kas içindeki bütün miyofibrillere hızlı bir şekilde taşınmasını sağlayan yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Z çizgisi C) Transvers tübül



B) M çizgisi D) Sarkolazmik retikulum



E) Kaveola Histolojik yapıların fizyolojik işlevlerinin sorgulandığı bir sorudur. •



Kasın, kasılma yeteneği olan en küçük parçasına sarkomer adı verilir. Sarkomer iki Z çizgisi arasında yer alır.







Kas hücresinin membranına sarkolemma denir. Sarkolemmanın hücre içine doğru yaptığı transvers girintilere T tübülü adı verilir. T tübülleri her sarkomerin A-l bantlarının sınırlarını kuşatır.



Doğru cevap: C



KAS FİZYOLOJİSİ



281



282



11. Titin sarkomerde nerede bulunur?



Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •



M çizgilerini (miyozini) Z diskine tutturan protein titin ’dir. Z çizgileri, aktin heliksinin devamı olarak düşünüldüğünde, M çizgilerini aktinlere bağlar da denilebilir. Titin, sarkomerin aşırı gerilmesini önleyen elastik proteindir.







Globuler aktin monomerlerini birbirine bağlayan ve fibriler aktin haline getiren protein nebulin’dir.







Fibriler aktini Z çizgisine bağlayan protein alfaaktinin'dir.







Z çizgisini, hücre zarına bağlayan protein ise desmin’dir.







Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin'dir.



KAS FİZYOLOJİSİ



A) M çizgisini Z diskine bağlar. B) Aktin üzerinde bulunur. C) Aktinleri birbirine bağlar. D) Aktini Z diskine bağlar. E) Aktin ile miyozini birbirine bağlar. Dikkat gerektiren temel histoloji sorusudur. •



Titin, vücuttaki en büyük protein moleküllerinden biridir, filamentöz olduğu için çok esnektir. Bu esnek titin molekülleri, miyozin ve aktin filamentlerini yerlerinde tutan bir iskelet görevi yapar. Z çizgilerini M çizgilerine bağlar ve sarkomer için iskelet vazifesi görür.







Kas lifi tam gergin durumda iken sarkomerde, aktin filamentleri miyozin filamentlerinin üzerini örter ve karşılıklı olarak birbiri üzerine gelirler.







Miyozin ve aktin filamentleri arasındaki yan yana ilişkinin sürdürülmesini sağlar. Titin molekülleri, sarkomerin kasılabilir bölümlerinin özellikle de miyozinin oluşumunda kalıp rolü oynar.



Doğru cevap: D 16. Aktin kas membranındaki distrofin proteini aracılığıyla aşağıdaki moleküllerden hangisine bağlanır? A) Alfa-aktinin C) Nebulin



Doğru cevap: A



B) Desmin D) (3-Distroglikan E) a-Distroglikan



12. Aşağıdaki moleküllerden hangisi aktini Z çizgisine bağlar? A) Alfa-aktinin C) Nebulin



B) Desmin D) Distrofin



Basit bir temel bilginin daha ayrıntılı ve daha zor nasıl sorulabileceğine güzel bir örnek... •



M çizgilerini (miyozini) Z diskine tutturan protein titin ’dir. Z çizgileri, aktin heliksinin devamı olarak düşünüldüğünde, M çizgilerini aktinlere bağlar da denilebilir. Titin, sarkomerin aşırı gerilmesini önleyen elastik proteindir







Globuler aktin monomerlerini birbirine bağlayan ve fibriler aktin haline getiren protein nebulin’dir.







Fibriler aktini Z çizgisine bağlayan protein alfaaktinin’dir.







Z çizgisini, hücre zarına bağlayan protein ise desmin’dir.







Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin’dir. Duchenne müsküler distrofisinde, distrofin proteini yoktur. Bu nedenle kas membran stabilizasyonu sağlanamaz ve dejenerasyon olur. Duchenne, X’e bağlı hastalık olup, genelde 30’lu yaşlarda ölüme sebep olur.







Becker müsküler distrofisinde ise distrofin eksiktir. Bu nedenle daha yavaş dejenerasyon mevcuttur.







Distrofin, aktinleri zardaki (3-distroglikan’a bağlayan bir çubuk yapar, p-distroglikan, a-distroglikan ile hücre dışındaki laminin’e bağlanır. Distroglikanlar, a-, p-,y- ve ö-sarkoglikan’ın yaptığı bir komplekse eşlik eder.



E) Titin Doğru cevap: A 13. G-aktin monomerlerinin polimerleşerek Faktin oluşturmasında görev alan molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Alfa-aktinin C) Nebulin



B) Desmin D) Distrofin E) Titin



Doğru cevap: C 14. Z çizgisini iskelet kası hücre membranına bağlayan molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Alfa-aktinin



B) Desmin



C) Nebulin



D) Distrofin E) Titin



Doğru cevap: B 15. Aktini kas membranına bağlayarak hücre içi stabiliteyi oluşturan molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Alfa-aktinin



B) Desmin



C) Nebulin



Doğru cevap: D 17. p-Distroglikan bazal laminada bulunan laminine aşağıdaki moleküllerden hangisiyle bağlanır?



D) Distrofin E) Titin



A) Alfa-aktinin C) Nebulin



B) Desmin D) P-Distrofoglikan E) a-Distrofoglikan



283



patoloji



A) Distrofin proteini yoktur. B) Distrofin proteini yetersizdir. C) Nebulin proteininde defekt vardır. D) Titin proteininde defekt vardır. E) Desmin proteininde defekt vardır. Potansiyel bir klinik bilimler sorusudur. •



Distrofin geni vücuttaki en büyük genlerden biridir ve mutasyonlar pek çok farklı bölgede olabilir.







Duchenne kas distrofisi kasta distrofin proteininin bulunmadığı ciddi distrofi tiplerinden biridir. X’e bağlıdır ve genellikle 30’lu yaşlarda ölüme sebep olur. Hastalığın daha hafif bir formu olan Becker kas distrofisinde distrofin bulunur, ama değişmiş veya miktarı azalmıştır.



Ayrıntı sayılabilecek bir temel bilgi irdelenmektedir. Distrofin Aktini kas membranına bağlar ve hücre içi stabiliteyi oluşturur. Distrofin proteini, ince aktin filamanlarını sarkolemmadaki transmembran bir protein olan (3-distroglikan’a bağlayan



Doğru cevap: B 20. İskelet kasında miyozin filamanlarının Z çizgisine tutunmasını sağlayan esnek protein molekülü aşağıdakilerden hangisidir?



bir çubuk yapar.



A) Titin



B) Distroglikan



P-distroglikan, a-distroglikan ile hücre dışı yataktaki laminin’e bağlanır.



C) Sarkoglikan



D) Laminin



Distroglikanlar, dört transmembran glikoproteinin (a-, p-,yve ö-sarkoglikan) yaptığı bir komplekse eşlik eder.



E) Distrofin Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •



M çizgilerini (miyozini) Z diskine tutturan protein titin ’dir. Z çizgileri, aktin heliksinin devamı olarak düşünüldüğünde, M çizgilerini aktinlere bağlar da denilebilir. Titin, sarkomerin aşırı gerilmesini önleyen elastik proteindir.







Globuler aktin monomerlerini birbirine bağlayan ve fibriler aktin haline getiren protein nebulin’dir.







Fibriler aktini Z çizgisine bağlayan protein alfaaktinin'dir.



A) Distrofin proteini yoktur. B) Distrofin proteini yetersizdir.







Z çizgisini, hücre zarına bağlayan protein ise desmin’dir.



C) Nebulin proteininde defekt vardır.







Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin’dir.



Distrofin-glikoprotein kompleksi kas lifçiğine destek ve sağlamlık verir, kompleksdeki bozukluklar, kas distrofilerine neden olur. Doğru cevap: E 18. Duchenne müsküler distrofisinde temel patoloji aşağıdakilerden hangisidir?



D) Titin proteininde defekt vardır. E) Desmin proteininde defekt vardır. Klinik bilimler soruları arasında da karşılaşılabilecek bir sorudur. •



Doğru cevap: A 21. Aşağıdakilerden hangisi rigor mortisin nedenidir?



Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin’dir. Duchenne müsküler distrofisinde, distrofin proteini yoktur. Bu nedenle kas membran stabilizasyonu sağlanamaz ve dejenerasyon olur. Duchenne, X’e bağlı hastalık olup, genelde 30’lu yaşlarda ölüme sebep olur.







Becker müsküler distrofisinde ise distrofin eksiktir. Bu nedenle daha yavaş dejenerasyon mevcuttur.







Distrofin, aktinleri zardaki P-distroglikan’a bağlayan bir çubuk yapar, p-distroglikan, a-distroglikan ile hücre dışındaki laminin’e bağlanır. Distroglikanlar, a-, P-,y- ve ö-sarkoglikan'ın yaptığı bir komplekse eşlik eder.



Doğru cevap: A



A) Litik enzim aktivitesinde artış B) ATP’nin tükenmesi C) Hücre içi Ca*2 konsantrasyonunun azalması D) SERCA’nın aşırı çalışması E) Asetilkolinin sinaptik aralıkta azalması TUS ‘ta da sorgulanmış temel bilgi sorusudur. •



İskelet kasında çapraz köprülerde miyozin başına yeni ATP bağlanınca, miyozin aktinden ayrılır. Buna ATP’nin yumuşatıcı/gevşetici etkisi denir. Eğer gevşeme için gereken ATP olmazsa kas gevşeyemez. Ölen kişide ATP yokluğuna bağlı



KAS FİZYOLOJİSİ



19. Becker müsküler distrofisinde temel aşağıdakilerden hangisidir?



bu sarmalına kuyruk adı verilir. Bu zincirlerden herbirinin bir ucu kıvrılarak miyozin başı denen globuler polipeptid yapıyı meydana getirir. Dışarı doğru uzanan kollar ve başlara birlikte çapraz köprü denir.



olarak oluşan bu katılığa Rigor Mortis (Ölüm katılığı) denir. Doğru cevap: B 22. İskelet kasındaki tropomiyozinin aşağıdakilerden hangisidir?



işlevi



A) Boyca kısaltmayı sağlamak üzere aktin üzerinde kayma B) Kasılmanın başlamasından sonra Ca+2 salınması C) Kasılma sırasında miyozine bağlanma D) Miyozinin aktine bağlandığı noktaları örterek, gevşetici protein olarak etki yapmak E) Kontraktil işlergeye geçecek olan ATP'yi üretmek Temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. F-aktin iplikleri ile zayıf bir şekilde birleşmiş ve F-aktin sarmalının kenarları etrafına spiral olarak sarılmıştır. Dinlenme durumunda tropomiyozin ipliklerinin aktif bölgelerini kapatır.



molekülleri aktin



Aktin ile miyozin arasında kasılmaya neden olacak çekimi engeller. “Soru 22" başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: D 23. İskelet kası sarkomerinin hangisinden kurulmuştur? A) Titin C) Nebulin



çapraz



köprüleri



B) Miyozin D) Tropomiyozin E) Miyelin



Temel bilgi sorusudur. •



Miyozin molekülü, iki ağır zincir ile dört hafif zincir olmak üzere altı polipeptid zincirinden olmuştur. İki ağır zincir bir çift sarmal oluşturmak üzere birbiri etrafına spiral olarak sarılır. Miyozin molekülünün



Doğru cevap: B 24. Gap junction’lar için aşağıdakilerden doğrudur?



hangisi



A) Kalp kasında bulunmaz B) Kalp kasında vardır fakat işlev yönünden pek önemsizdir. C) Kalpte uyarının Purkinje sisteminden miyokard hücrelerine hızlı iletimini sağlar D) Düz kasta bulunmaz E) Sarkotübüler sistemi bağlar



iskelet kas hücrelerine



Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •



Kalp kası lifleri, birbirine seri bağlanmış çok sayıda ayrı hücreden meydana gelir. Ancak interkale disklerin elektriksel direnci kalp kası lifinin dış zarının direncinin yalnızca ’/400’üdür. Çünkü hücre zarlarının kaynaşarak oluşturduğu, “haberleşen bağlantılar” (oluklu bağlantı, gap junction) geçirgendir, iyonların nisbeten serbest difüzyonuna izin verir. Dolayısıyla, işlevsel açıdan, iyonların kalp kası liflerinin uzun ekseni boyunca kolaylıkla hareket etmeleri sağlanır. Böylece aksiyon potansiyelleri çok küçük bir engelle karşılaşarak interkale diskleri geçer ve bir kalp kası hücresinden diğerine iletilirler. Kalp kası, bir sinsisyum oluşturacak şekilde biraraya gelmiş pekçok kalp kası hücresinden meydana gelir. Bu sinsisyumdaki kalp hücreleri birbirlerine öylesine bağlanmıştır ki, hücrelerden biri uyarılınca, aksiyon potansiyeli hücreden hücreye yayılarak bütün hücrelere ulaşır.



Doğru cevap: C



285



İyonlar ve sorusudur.



B) GABA salınım







C) Glutamat salınımı D) Adrenalin salınımı E) Asetilkolin salınımı Nöromuskuier kavşak ile ilgili temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •



Akson ucuna uyarı geldiğinde voltaj kapılı Ca kanalları açılır.







Kalsiyum akson içine girer ve asetilkolinin ekzositozuna neden olur.



temel



bilgi







Asetilkolin, kas membranındaki nikotinik Ach reseptörüne tutunur.







Asetilkolin kanalı açılır ve hücre içine Na iyonları girer.







Na iyonu çizgili kasta depolarizasyonu başlatan iyondur.



Presinaptik terminali kaplayan hücre membranına presinaptik membran adı verilir ve burada çok sayıda voltaj-kapılı kalsiyum kanalları bulunur. Aksiyon potansiyeli terminali depolarize ettiği zaman, çok sayıda kalsiyum iyonu bu kanallardan terminalin içine akar. Sinaps aralığına ekzositoz olayı ile serbestlenen transmiterin miktarı terminale giren kalsiyum iyonlarının sayısı ile doğrudan ilişkilidir.



Doğru cevap: A 28. Aşağıdakilerden hangisi iskelet kasma ait motor sinirin uyarılmasıyla motor son plak potansiyelinin başlatılmasını sağlar? A) Uzamsal sumasyon B) Frekans sumasyonu C) Noradrenalin salınması



D) Nöromüsküler kavşakta Ca*2 konsantrasyonu



Doğru cevap: E



artışı E) Asetilkolin kanalından Na*‘un girişi



26. Aşağıdaki membran değişikliklerinden hangisi kas aksiyon potansiyelini başlatır? A) Membranın kalsiyum iyonlarına geçirgenliğinde azalma



B) Membranın sodyum iyonlarına geçirgenliğinde azalma



Kas dokusundaki uyarılabilirlik mekanizmalarına ilişkin temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.



Asetilkolinin Postsinaptik Membranda İyon Kanallarını Açıcı Etkisi •



Kas membranında çok sayıda asetilkolin reseptörü bulunmaktadır; bunlar gerçekte asetilkolin kapılı iyon kanallarıdır ve asetilkolin veziküllerinin sinaptik yarığa boşaltıldığı yoğun çubuk alanlarının hemen altında uzanan subnöral kıvrımların ağızlarında yerleşmişlerdir.







Pratikte, asetilkolin kanallarından diğer iyonlardan daha çok sodyum iyonları geçer, asetilkolin kanallarının açılmasının başlıca etkisi çok sayıda sodyum iyonlarının çok sayıda pozitif yükü taşıyarak lifin içine girmesidir. Bu, kas lifi membranında son plak potansiyeli denen lokal bir potansiyel değişiklik oluşturur. Daha sonra, son plak potansiyeli kas membranında aksiyon potansiyelini başlatır ve kas kasılmasına neden olur.



C) Membranın potasyum geçirgenliğinde azalma



D) Membranın sodyum iyonlarına geçirgenliğinde artma E) Membranın potasyum iyonlarına geçirgenliğinde artma İyonlar ve kas dokusundaki aksiyon potansiyeli üzerine etkileri ile ilgili temel bilgi sorusudur. Kas membranında çok sayıda asetilkolin reseptörü bulunur, bunlar gerçekte asetilkolin kapılı iyon kanallarıdır. Asetilkolin kanallarının açılmasının başlıca etkisi çok sayıda sodyum iyonlarının çok sayıda pozitif yükü taşıyarak lifin içine girmesidir. Bu, kas lifi membranında son plak potansiyeli denen lokal bir potansiyel değişiklik oluşturur. Asetilkolin kanallarının açılması, kas lifi membranından çok miktarda sodyum iyonunun içeri girmesini sağlar. Bu olay kas lifinde aksiyon potansiyelini başlatır



Doğru cevap: D 27.



irdelendiği



Presinaptik Terminallerden Transmiterin Serbestlenmesine Yol Açan Mekanizma



A) Norepinefrin salınımı







etkilerinin



Presinaptik membrandan transmitter maddenin salınmasında rol alan en önemli iyon aşağıdakilerden hangisidir? A) Kalsiyum



B) Klor



C) Magnezyum



D) Potasyum E) Sodyum



Doğru cevap: E 29. Aşağıdakilerden hangisinin intrasellüler konsantrasyonundaki kümülatif bir artış iskelet kas liflerinde tetanik kontraksiyonla sonuçlanır? A) Na*



B) K*



CjTroponin



D) ATP E) Ca*2



Temel bilgi sorusudur. •



Kalsiyum iyonları sarkoplazm ik tübüllerden serbestleyip m iyofibrillere difüze olursa,



KAS FİZYOLOJİSİ



25. İskelet kasında, kasa ait motor sinirin uyarılması ile kasta bir aksiyon potansiyelinin başlaması için aşağıdakilerden hangisi gereklidir?



KAS FİZYOLOJİSİ



286



konsantrasyonu miyofibriler sıvıda yüksek kaldığı sürece kas kasılması devam edecektir. Frekans belli bir kritik değere ulaştığında, ardıl kasılmalar o kadar hızlıdır ki, birbiriyle kaynaşır ve kasılma tamamen düzgün ve devamlı olur. Buna tetanizasyon denir. •



Kasılma gücü maksimumuna ulaştıktan sonra frekansın daha fazla artması kasılma gücünü arttırmaz. Aksiyon potansiyelleri arasında bile kas sarkoplazmasında yeterince kalsiyum iyonu bulunduğu için, kasılma hali aksiyon potansiyelleri arasında da devam eder



Doğru cevap: E 30. Golgi tendon organının uyarılmasıyla oluşan inhibitör etki sonrası kaslarda oluşan ani gevşeme cevabı (Ters gerilme refleksi) için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Refleksin afferent lifleri la tipi liflerdir B) Tek kavşaklı bir reflekstir C) Afferent ve efferent kolların arasına tek bir ara nöronun yerleşmiş olduğu iki kavşaklı reflekstir. D) Afferent ve efferent kolların arasına birçok ara nöronun yerleşmiş olduğu çok kavşaklı reflekstir E) Asetilkolin salan merkezi nöronların deşarjını gerektirir. Refleks yapılarıyla ilgili temel bilgilerin irdelendiği bir sorudur.



Ters Gerilme Refleksi •



Disinaptik bir reflekstir.







Kasın gerildiği en son noktaya kadar en güçlü kasılma meydana gelir.







Fakat gerilim daha da arttığında kontraksiyon aniden durur ve kas gevşer.







Bu kuvvetli gerilime karşı verilen gevşeme cevabına ters gerilim refleksi otojenik inhibisyon denir.







Ters gerilme refleksinin reseptörü Golgi tendon orgamndadır.







Golgi tendon organlarından çıkan lifler miyelinli hızlı ileten 1b tipi sinir liflerini yapar.



Doğru cevap: C 31. Bir miktar boyu uzatılan kas kuvvetli bir şekilde kasılır, ancak tendonların gerimi çok arttırılırsa kas gevşer, bunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Resiprokal antagonist kasdan gelen uyarının artması B) Afferent sinirdeki deşarjin azalması C) la afferent liflerinde deşarjın artması D) Golgi tendon organındaki deşarjın artması E) Kas iğciklerinin uyarılması Temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.



Golgi tendon organı •



Ekstrafuzal liflerle ardarda dizilim gösterirler.







Kastaki gerimi algılarlar.







Kas kasıldığında tendondaki gerim artar.







Golgi tendon organı bu gerimi algılar.



■ Gerim bilgisini Ib sinir lifi ile medulla spinalise götürür. •



Ib lifi omurilikte glisinerjik ara nörondan glisin salgılatır.







Glisin, alfa motor nöronu inhibe eder.







Böylece kas kasılması sonlandırılır.







Bu reflekse ters gerilme refleksi (Golgi tendon refleksi-uzama reaksiyonu) adı verilir.







Aşırı kasılan bir kasın tendonundaki kopmayı ve kasın yırtılmasını engelleyen reflekstir.







Disinaptik bir reflekstir. Golgi tendon refleksinin bir başka fonksiyonu ayrı kas liflerinin oluşturduğu kasılma kuvvetlerini eşitlemektir.



Doğru cevap: D 32. Bir iskelet kası uzatıldığında ilk yanıt kasılma şeklinde ortaya çıkar. Aynı kasın daha fazla gerilmesi durumunda ise, kas ani olarak gevşer. Bu gevşemenin nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Alfa motor nöron deşarjının azalması B) Golgi-kiriş reseptörlerinden kaynaklanan deşarjın artması C) Golgi-kiriş reseptörlerinden kaynaklanan eksitasyonun azalması D) Afferent sinirlerde deşarj frekansının azalması E) Resiprokal innervasyondan dolayı, antagonist kastan agonist kasa doğru olan deşarjın artması Fizyolojinin en temel konularından birisi de refleks yapılardır. Kas dokusundaki refleks bilgilerimizin irdelendiği temel bilgi sorusudur. Golgi tendon organı Ekstrafuzal liflerle ardarda dizilim gösterirler. Kastaki gerimi algılarlar. Kas kasıldığında tendondaki gerim artar. Golgi tendon organı bu gerimi algılar. Gerim bilgisini Ib sinir lifi ile medulla spinalise götürür. Ib lifi omurilikte glisinerjik ara nörondan glisin salgılatır. Glisin, alfa motor nöronu inhibe eder. Böylece kas kasılması sonlandırılır. Bu reflekse ters gerilme refleksi (Golgi tendon refleksiuzama reaksiyonu) adı verilir. Aşırı kasılan bir kasın tendonundaki kopmayı ve kasın yırtılmasını engelleyen reflekstir. Disinaptik bir reflekstir. Golgi tendon refleksinin bir başka fonksiyonu ayrı kas liflerinin oluşturduğu kasılma kuvvetlerini eşitlemektir. Doğru cevap: B



33. Bir gerilme refleksi bir kası uyardığında sıklıkla antagonist kasları da eş zamanlı olarak inhibe eder. Bu olaya ne denir? A) Lateral inhibisyon B) Çapraz ekstensör refleks C) Tökezleme refleksi D) Nosiseptif refleks



9. Düz kas hücreleri, troponin yerine, çok miktarda kalmodulin denen bir düzenleyici protein içerirler. Bu protein dört kalsiyum iyonu ile reaksiyona girmesi açısından troponine benzese de, kasılmayı başlatma biçimi yönünden farklıdır. Doğru cevap: D 35. Aşağıdakilerden hangisinin ATPaz etkisi vardır?



E) Resiprokal inhibisyon Temel bilgi sorusudur. •







Bir grup kasın uyarılması, çoğunlukla başka bir grup kasın inhibisyonuyla birliktedir. Bir gerim refleksi bir kası uyardığında sıklıkla antagonist kasları da eşzamanlı olarak inhibe eder. Bu olaya resiprokal inhibisyon ve bu resiprokal ilişkiye neden olan nöron devresine de resiprokal inervasyon denir.



A) Dihidropiridin reseptörleri B) Aktin C) Miyozin başı D) Tropomiyozin E) Distrofin Temel bilgi sorusudur. •



Kas kasılması sırasında; akson ucuna uyarı geldiğinde voltaj kapılı Ca kanalları açılır.



Doğru cevap: E







Kalsiyum akson içine girer ve a s e tilk o lin in ekzositozuna neden olur.



34. İskelet kasının kasılması sırasında aşağıdaki basamaklardan hangisi gerekli değildir?







Asetilkolin, kas membranındaki nikotinik Ach reseptörüne tutunur.



A) İskelet kası hücresi depolarizasyonu B) Sarkoplazmik retikulumdaki kalsiyum kanallarının açılması C) Kalsiyum’un troponin C'ye bağlanması







Asetilkolin kanalı açılır ve hücre içine Na iyonları girer. Na iyonu çizgili kasta depolarizasyonu başlatan iyondur.







Kas membranında önce motor son plak potansiyeli oluşur.







Sinaptik çukur bitiminde aksiyon potansiyeli oluşur (bol Na kanalı nedeniyle).







Depolarizasyon dalgası T tübülleri ile hücre içine yayılır.







T tübülündeki dihidropiridin (DHP) reseptörü uyarılır.







1. Aksiyon potansiyeli motor sinir boyunca kas lifindeki sonlanmasına kadar yayılır.



DHP reseptörü sarkoplazmik retikulumdaki ryanodin kanalını (Ca kanalı) açar.







2. Her sinir ucundan nörotransmiter olarak az miktarda asetilkolin salgılanır.



Sarkoplazmik retikulumların sisternalarında bol Ca iyonu bulunur.







3. Kas lifi membranında etki gösteren asetilkolin, membrandaki asetilkolin kapılı kanalları açar.



Kalsiyum sarkoplazmik retikulumda kalsekestrinle depolanır.







Kanal açılınca Ca sitoplâzmaya boşalır. Hücre içinde Ca iyonu artar. Ca, kasılmayı sağlayan iyondur.







Ca iyonları sitoplâzmada Troponin C’ye bağlanır. Ca troponin C’ye bağlanınca, troponin döner.







Troponin I ve onu takiben Troponin T yerinden döner.







Troponin T’ye bağlı olan tropomiyozin de aktin üzerindeki yerinden ayrılır.







Böylece miyozinin bağlanacağı aktif bölgeler açığa çıkar.



D) Kalsiyum’ un kalmodulin’e bağlanması E) Aktinin tropomiyozin tarafından örtülü miyozin bağlanma bölgelerinin açığa çıkması Temel fizyolojik mekanizma bilgisi sorgulanmaktadır. Kas Kasılmasının Genel Mekanizması Kas kasılmasının başlangıç ve oluşum basamakları:



4. A setilkolin kanallarının açılması, kas lifi membranından çok miktarda sodyum iyonunun içeri girmesini sağlar. Bu olay kas lifinde aksiyon potansiyelini başlatır 5. Aksiyon potansiyeli sinir membranında olduğu gibi kas lifi membranı boyunca da yayılır. 6. Aksiyon potansiyeli kas lifi membranını depolarize eder ve kas lifi içine doğru yayılarak, sarkoplazmik retikulumdan kalsiyum iyonlarının miyofibrile serbestlemesine neden olur. 7. Kalsiyum iyonları, kasılma olayının esası olan filamentlerin kaymasını sağlayan, aktin ile miyozin filamentleri arasındaki çekici güçleri başlatır. 8. Sonra, saniyenin bölümleri içinde kalsiyum iyonları sarkoplazmik retikuluma geri pompalanır.







Miyozin başı aktif bölgeye bağlanır.







F-aktin miyozin başının ATPaz etkinliğini artırır.







Miyozin başının ATPaz etkinliği için Mg iyonuna ihtiyaç vardır. Burada aktin kofaktör rolü oynar.







Miyozin başı, ATP’yi ADP ve inorganik fosfata



KAS FİZYOLOJİSİ



287



KAS FİZYOLOJİSİ



288



ayırır. Kas gevşek iken, miyozinin baş-boyun açısı 90 derecedir.



Kas dokusu ve kullandığı enerji kaynakları ile ilgili bir soru daha...







Pi (fosfor) kompleksten ayrıldığında, miyozin başboyun açısı 90 dereceden 50 dereceye düşer.



Kas Kasılması İçin Enerji Kaynakları







Böylece aktin ve miyozin flamentleri birbirleri üzerinden kayar. (Kayan filaman teorisi). Miyozin başından ADP de ayrılınca, açı 45 dereceye düşer ve kayma işlemi sonlanır.







Kas lifinde mevcut olan yaklaşık 4 milimolarlık ATP konsantrasyonu, tam kasılmayı ancak 1-2 saniye sürdürebilir.







ATP ADP’a yakıldıktan sonra, ADP saniyenin bölümleri içinde yeniden ATP oluşturmak üzere refosforile edilir.







Bu refosforilasyon için birkaç enerji kaynağı vardır ATP’yi yeniden oluşturmak için kullanılan ilk enerji kaynağı ATP’a benzer bir yüksek enerjili fosfat bağı taşıyan fosfokreatindir.







Fosfokreatinin yüksek enerjili fosfat bağı, ATP'dakinden biraz daha yüksek miktarda serbest enerjiye sahiptir. Fosfokreatinin yıkılması ile açığa çıkan enerji, birfosfat iyonunun ADP’a bağlanmasını ve yeni ATP oluşturulmasını sağlar.







Bununla birlikte, total fosfokreatin miktarı da ATP miktarının ancak 5 katı kadardır.







ATP ve fosfokreatini yeniden oluşturmak için kullanılan ikinci önemli enerji kaynağı, kas hücrelerinde depolanmış olan glikojendir.







Glikojenin pirüvik asit ve laktik aside hızlı yıkımı sonucunda açığa çıkan enerji ile ATP yeniden sentezlenir. Üçüncü ve son enerji kaynağı oksidatif metabolizmadır.







Bu, oksijenin çeşitli hücresel besin maddeleri ile birleşerek ATP oluşturması demektir.







Kas tarafından uzun süreli kasılmada kullanılan enerjinin yüzde 95'inden fazlası bu kaynaktan elde edilir.



Doğru cevap: C 36. Kas kontraksiyonu için gerekli enerji kaynakları ile ilgili olarak hangisi yanlıştır? A)



as kontraksiyonu için gerekli olan enerji, ilk olarak ATP tarafından sağlanır.



B) ADP’nin ATP’ye yeniden fosforilasyonu için kullanılan fosfokreatin, kaslara saatlerce yetecek enerji sağlar. C) Oksidasyon mekanizmalarına göre glikoliz, enerji ihtiyacının giderilmesinde daha hızlı bir şekilde çalışır. D) Glikoliz ile elde edilen enerji, kaslara sadece saniyelerle ifade edilebilen sürede yeterlidir. E) Kasların kontraksiyonu için harcanan kimyasal enerjinin elde edilen işe olan oranı (verim) yaklaşık %20-25’tir. Kas kasılması sırasında kullanılan enerji kaynaklarının sorgulandığı bir sorudur.



İSKELET KASINDA ENERJİ KAYNAĞI •



istirahatte ATP neden sentezlenir: Serbest yağ asidi







Egzersizde birinci saniye içinde biten enerji kaynağı: ATP











Kısa süreli egzersizde 5-6 saniye süreyle yeterli olan: Kreatin fosfat



Kullanılan besin maddeleri karbohidratlar, yağlar ve proteindir.











Egzersiz devam ederse (Hızlı kasta): Anaerobik glikoliz



Birçok saat süren uzun süreli maksimal kas aktivitesinde enerjinin büyük kısmı yağlardan elde edilir.







Ancak, 2-4 saat süren periyodlarda enerjinin en az yarısı glikojen tükenmeden önce depolanmış glikojenden gelir.



(kas glikojeninden ATP eldesi) (Laktik asit açığa çıkar ve ağrı oluşur) •



Ağır egzersizde (yavaş kasta): O ksidatif fosforilasyon (mitokondride sitrat döngüsü) Maratoncu en çok hangisini enerji için kullanır: Serbest yağ asidi



Doğru cevap: B 37. Bir 100 metre yarışı sırasında kaslar için gerekli ATP nin en büvük kısmı aşağıdaki kaynakların hangisinden gelir? A) Kreatin fosfat B) Kas glikojeninin laktata dönüşmesi C) Kas glikojeninin C 02 ye dönüşmesi D) Karaciğer glikojeninin C 02 ye dönüşmesi E) Yağ asitlerinin C 02 ye dönüşmesi



Doğru cevap: A 38. Aktin ile miyozin arasındaki etkileşim ve ATP hidrolizi ile sonuçlanan eksitasyon-kontraksiyon bağlantısı için hangisi yanlıştır? A) Troponin-tropomiyozin kompleksi aktin miyozine bağlanır.



yokluğunda



B) Kalsiyum iyonları troponin T’ye bağlanır. C) Kalsiyum iyonlarının ortamda fazla miktarda bulunmasi aktin-miyozin etkileşimi için gereklidir. D) iskelet kasında sarkoplazmik salınmasından sorumludur.



retikulum,



Ca



E) Miyozin filamentinin baş kısmında ATPaz aktivitesi vardır. Temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.



289



Miyozin başının kas kasılması için temel olan diğer bir özelliği ATPaz enzimi olarak fonksiyon görmesidir, bu özellik başın ATP’ı yıkmasını ve ATP’nin yüksek enerjili fosfat bağlarından elde edilen enerjiyi kasılma işlemini enerjilendirmek için kullanmasını sağlar.



Aktin Filamenti



Aktin, tropomiyozin ve troponin Aktin filamentinin belkemiği, çift sarmal F-aktin protein molekülüdür. Çift F-aktin sarmalındaki ipliklerin her biri, G-aktin moleküllerinden oluşmuştur. Her G-aktin molekülüne bir ADP molekülü tutunmuştur. Bu ADP moleküllerinin, kas kasılması sırasında aktin filamentlerinin miyozin filamentlerinin çapraz köprüleriyle etkileştiği aktif bölgeler olduğu düşünülmektedir.







Dinlenme durumunda tropomiyozin molekülleri aktin ipliklerinin aktif bölgelerini kapatır, aktin ile miyozin arasında kasılmaya neden olacak çekimi engeller.







Troponin herbiri kas kasılmasının kontrolünde özgül bir rol oynayan, zayıf bağlı üç protein altbiriminden oluşmuş bir komplekstir.







Troponin I (miyozinin aktin ile etkileşimini inhibe eder) aktin için,







Troponin T (troponin molekülünün diğer kısımlarını, tropomiyozin molekülüne bağlar.) tropomiyozin için,







Troponin C (kasılmayı başlatan Ca2* için bağlanma noktaları içerir.) ise kalsiyum iyonları için kuvvetli affiniteye sahiptir. Troponinin kalsiyum iyonlarına kuvvetli affinitesi kasılma işlemini başlatır.



39. İskelet kasında kasılmayı başlatan iyon olan Ca*2 için bağlanma noktaları içeren yapı aşağıdaklerden hangisidir? B) Tropomyozin D) Troponin I



E) Troponin C Temel fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır.



Tropomiyozin: •



F-aktin sarmalının etrafına spiral olarak sarılmıştır. Dinlenme durumunda tropomiyozin molekülleri aktinin aktif bölgelerini kapatır. Aktin ile miyozin arasında kasılmaya neden olacak çekimi engeller. Böylece; miyozin aktine bağlanamaz ve kas gevşek kalır.



Troponin: •



Aktine bağlanır. Aktin-miyozin etkileşimini inhibe eder. Troponin l'nın en yoğun olduğu doku miyokarddır. Troponin I yüksekliği miyokard



enfarktüsü için spesifiktir.







Kasılmayı başlatan Ca’un bağlandığı bölgedir.



Troponin-T: •



Troponin molekülünün, tropomiyozine bağlandığı bölgedir.



Miyozin: •



Baş kısmı kasılma sırasında F-aktin üzerindeki



aktif noktalara tutunur. •



Miyozin, iki ağır ve dört hafif olmak üzere altı polipeptid zincirinden oluşur.







Miyozin başının ATPaz aktivitesi vardır. Bu özellik başın ATP'yi yıkmasını ve açığa çıkan enerjinin kasılma işlemi için kullanmasını sağlar. Miyozin başının ATPaz etkisi için sitoplâzmada magnezyuma ihtiyaç vardır.



Doğru cevap: E 40. Ca+2’un sinaps bölgesindeki etkisi için aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Presinaptik hücrede yüksek konsantrasyonda bulunur. B) Presinaptik terminalden veziküllerinin salınımını sağlar.



norotransmitter



C) Postsinaptik membranda Na+ geçişini arttınr. D) Presinaptik uçtan salınarak postsinaptik membranda hiperpolarizasyona yol acar.



Doğru cevap: B



A) Miyozin C) Troponin T







Troponin-C:



Aktin filamenti üç protein bileşeninden oluşmuş bir komplekstir.







Troponin-I:



Tropomiyozine tutunmuş olarak bulunur. Troponin üç alt üniteden oluşur:



E) Ekstrasellüler sıvıda konsantrasyonunun artması tetaniye yol açar. Motor son plak ve ilişkili yapılar ile ilgili temel bilgi sorusudur. Nöral membranın iç yüzeyinde lineer dense barlar (koyu çubuklar) vardır. Her yoğun çubuğun iki tarafından membrana penetre olmuş voltaj kapılı kalsiyum kanalları bulunur. Aksiyon potansiyeli terminal boyunca yayıldığı zaman bu kanallar açılır ve çok miktarda kalsiyumun terminal içine diffüze olmasını sağlar. Kalsiyum iyonları asetilkolin veziküllerini etkileyerek, onları nöral membranda yoğun çubuklara yakın bölgelere çeker. Veziküller ve vezikül duvarlarının proteinleri, nöron hücre gövdesinin Golgi aygıtında sentez edilir Veziküller membranla birleşir ve asetilkolini ekzositozla sinaptik aralığa boşaltırlar. Doğru cevap: B



KAS FİZYOLOJİSİ







41. Sinir-kas kavşağında bölümde bulunur?



asetilkolinesteraz



hangi



43. Sinaptik veziküller iskelet kası nöromusküler kavşağına aşağıdaki durumlardan hangisinde salınır?



A) Presinaptik uç A) Motor son plak hiperpolarizasyonunda



B) Postsinaptik hücre sitoplazması C) Akson terminali



B) İskelet kası kısalırken



D) Bazal lamina



C) Sinir terminali ATP salgılarken



E) Plazma



D) Kalsiyum sinir terminaline girdiğinde E) Motor son plak, asetilkolini serbest bıraktığında



Temel bilgi sorusudur. Asetilkolin sinir terminalinin sitoplazmasında sentezlenir ve küçük sinaptik veziküle absorbe edilir. Asetilkolin presinaptik uç ile postsinaptik kas membranı arasındaki sinaptik boşluğu dolduran ince sungerimsi bag dokusu olan, bazal laminaya tutunmuş bulunan asetilkolinesteraz enzimi ile yıkılır. Sinaptik aralıkta bulunan asetilkolinesteraz asetilkolini sinaptik veziküllerden salındıktan sonra yıkar.



Doğru cevap: D



44. İskelet kası nöromusküler kavşağından asetilkolin salındığında aşağıdakilerden hangisi olur? A) Asetilkolin sarkoplazmik retikuluma girer. B) Postsinaptik depolarizasyona neden olur. C) Norepinefrin salgısını engeller



Doğru cevap: D



D) Presinaptik zar inhibe olur. 42. İskelet kasında sarkomerin önleyen elastik protein hangisidir? A) Aktinin C) Desmin



aşırı gerilmesini aşağıdakilerden B) Nebulin D) Distrofin



E) Titin Kas yapısını oluşturan proteinler ile ilgili bilgilerimizin irdelendiği temel bilgi sorusudur.



E) Presinaptik potasyum kanallarını harekete geçirir. Doğru cevap: B



45. Nöromüsküler kavşakta asetilkolinin nöromusküler aralığa ekzositozla boşaltılmasını sağlayan uyarı aşağıdakilerden hangisidir? A) Kas hücre membranında voltaj duyarlı kalsiyum kanallarının açılması B) Sinir hücre membranında voltaj duyarlı kalsiyum kanallarının açılması



KAS YAPISINI OLUŞTURAN PROTEİNLER •



M çizgilerini (miyozini) Z diskine tutturan protein titin ’dir.



C) Kas hücre membranında voltaj duyarlı hızlı sodyum kanallarının açılması







Z çizgileri, aktin heliksinin devamı olarak düşünüldüğünde, M çizgilerini aktinlere bağlar da denilebilir.



D) Sinir hücre membranında voltaj duyarlı hızlı sodyum kanallarının açılması







Titin, sarkomerin aşırı gerilmesini önleyen elastik proteindir.







Globuler aktin monomerlerini birbirine bağlayan protein nebulin’dir.







Fibriler aktini Z çizgisine bağlayan protein alfaaktinindir.







Z çizgisini, hücre zarına bağlayan protein ise desmin’dir.







Aktini hücre zarına bağlayan ve hücre içi stabiliteyi oluşturan ise distrofin’dir.







Duchenne müsküler distrofisinde, distrofin proteini yoktur. Bu nedenle kas membran stabilizasyonu sağlanamaz ve dejenerasyon olur. Duchenne, X’e bağlı hastalık olup, genelde 30’lu yaşlarda ölüme sebep olur.







Becker müsküler distrofisinde ise distrofin eksiktir. Bu nedenle daha yavaş dejenerasyon mevcuttur.



Doğru cevap: E



E) Sarkoplazmik retikulumdan sitoplazmaya boşaltılması



kalsiyumun



Ekzositozun temel dinamikleri ile fizyoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •



Kas kasılması sırasında; akson ucuna uyarı geldiğinde voltaj kapılı Ca kanalları açılır.







Kalsiyum akson içine girer ve asetilkolinin ekzositozuna neden olur.







Asetilkolin, kas membranındaki nikotinik Ach reseptörüne tutunur.







Asetilkolin kanalı açılır ve hücre içine Na iyonları girer. Na iyonu çizgili kasta depolarizasyonu başlatan iyondur.







Kas membranında önce motor son plak potansiyeli oluşur.







Sinaptik çukur bitiminde aksiyon potansiyeli oluşur (bol Na kanalı nedeniyle).







Depolarizasyon dalgası T tübülleri ile hücre içine yayılır.







T tübülündeki dihidropiridin (DHP) reseptörü uyarılır.



291



DHP reseptörü sarkoplazmik retikulumdaki ryanodin kanalını (Ca kanalı) açar.







Sarkoplazmik retikulumların sisternalarında bol Ca iyonu bulunur.







Kalsiyum sarkoplazmik retikulumda kalsekestrinle depolanır.







Kanal açılınca Ca sitoplâzmaya boşalır. Hücre içinde Ca iyonu artar. Ca, kasılmayı sağlayan iyondur.







Ca iyonları sitoplâzmada Troponin C’ye bağlanır. Ca troponin C’ye bağlanınca, troponin döner.







Troponin I ve onu takiben Troponin T yerinden döner.







Troponin T’ye bağlı olan tropomiyozin de aktin üzerindeki yerinden ayrılır.







Böylece miyozinin bağlanacağı aktif bölgeler açığa çıkar.



47. Nikotinik asetilkolin reseptörlerine karşı otoantikorların oluştuğu hastalık aşağıdakilerden hangisidir? KAS FİZYOLOJİSİ







A) Multiple Sklerozis B) Guillian Barre Sendromu C) Duchenne Muskuler Distrofisi D) Eaton Lambert Sendromu E) Miyastenia Gravis Geçmiş yıllarda TUS ‘ta benzerinin sorulduğu, klinik bilimler soruları arasında da karşılaşılabilecek bir sorudur. •



Akson ucundaki Ca kanallarına karşı otoantikor varsa oluşan hastalık; E a to n -L a m b e rt S e n d ro m u







Nikotinik asetilkolin reseptörlerine karşı otoantikor varsa oluşan hastalık;







Miyozin başı aktif bölgeye bağlanır.







F-aktin miyozin başının ATPaz etkinliğini artırır.







Miyozin başının ATPaz etkinliği için Mg iyonuna ihtiyaç vardır. Burada aktin kofaktör rolü oynar.



Doğru cevap: E







Miyozin başı, ATP’yi ADP ve inorganik fosfata ayırır. Kas gevşek iken, miyozinin baş-boyun açısı 90 derecedir.



48. Aşağıdakilerden hangisi Myastenia gravis için yanlıştır?







Pi (fosfor) kompleksten ayrıldığında, miyozin başboyun açısı 90 dereceden 50 dereceye düşer.







Böylece aktin ve miyozin flamentleri birbirleri üzerinden kayar. (Kayan filaman teorisi). Miyozin başından ADP de ayrılınca, açı 45 dereceye düşer ve kayma işlemi sonlanır.



Doğru cevap: B 46. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde akson ucundaki kalsiyum kanallarına karşı otoantikorlar oluşmuştur? A) Multiple Sklerozis B) Guillian Barre Sendromu C) Duchenne Muskuler Distrofisi D) Eaton Lambert Sendromu E) Miyastenia Gravis Klinik bilimler soruları arasında da karşılaşılabilecek bir sorudur.• •



Akson ucundaki Ca kanallarına karşı otoantikor varsa oluşan hastalık; Eaton-Lambert Sendromu







Nikotinik asetilkolin reseptörlerine karşı otoantikor varsa oluşan hastalık; Miyastenia Gravis



Doğru cevap: D



M iy a ste n ia G r a v is



A) Nikotinik asetil kolin reseptörlerine karşı antikor oluşur. B) Derin tendon refleksleri normaldir. C) Akşama doğru artan kas güçsüzlüğü mevcuttur. D) Denervasyon hipersensitivitesi görülür. E) Semptomatik kullanılır. Temel bilgi sorusudur.



tedavide



antikolinesterazlar



kişilerde asetilkolinle aktive edilen iyon kanallarına karşı antikorların geliştiği bir otoimmün hastalık olarak bilinir. Sinir-kas kavşağında, sinyallerin sinir lifinden kasa iletilememesi nedeniyle paraliziye sebep olur. Miyasteniya gravis genellikle neostigmin veya diğer antikolinesteraz ilaçlarla tedavi edilir. Bunlar sinaptik yarıkta daha fazla asetilkolinin birikmesini sağlar. Paralizili hastaların bazıları, ilaçtan sonraki dakikalar içinde hemen normal fonksiyon görmeye başlayabilir. M iy a ste n iy a g ra v is,



Doğru cevap: D 49. İskelet kasında daha güçlü kasılma cevabı elde edebilmek için daha fazla sayıda kas lifinin kasılmaya katılmasını aşağıdakilerden hangisini tanımlar? A) Multipl lif sumasyonu B) Frekans sumasyonu C) Spasial sumasyon D) Temporal sumasyon E) Uzamsal sumasyon Temel tanım sorusudur.



292



Sumasyon, tek tek sarsılann birleşerek kasın kasılma şiddetini arttırması demektir. Multipl Lif Sumasyonu. Merkezi sinir sistemi kas kasılması için zayıf bir sinyal gönderdiği zaman, önce sayıca az ve küçük kas liflerini içeren motor üniteler uyarılırlar. Sinyalin gücü arttıkça, giderek daha büyük motor üniteler uyarılmaya başlar. Boyut prensibi denen bu özellik önemlidir, çünkü kasılmaların basamak halinde oluşması, büyük güç gerektiğinde kas kuvvetinin dereceli olarak artmasını sağlar. Multipl lif sumasyonunun diğer bir önemli özelliği farklı motor ünitelerin asenkron olarak yönetilmesidir. Frekans Sumasyonu ve Tetanizasyon Tetanizasyon



51. İskelet kasma tek bir uyarı verildiğinde oluşan kasılıp gevşeme olayına ne ad verilir? A) Sarsı



B) Merdiven (Treppe)



C) Temporal sumasyon



D) Spasyal sumasyon



E) Tetanus Doğru cevap: A 52. İskelet kasma gelen iki uyarı arasındaki süre, sarsı süresinin 1/3’ünden daha kısa veya eşit olursa kasta aşağıdaki durumlardan hangisi ortaya çıkar? A) Sarsı



B) Merdiven (Treppe)



C) Temporal sumasyon



D) Spasyal sumasyon



E) Tetani Doğru cevap: E 53. İskelet kasına gelen iki uyarı arasındaki süre, sarsı süresinin 1/3’ünden daha uzun olursa aşağıdaki durumlardan hangisi ortaya çıkar? A) Sarsı B) Merdiven (Treppe) C) Temporal sumasyon D) Spasyal sumasyon E) Tetanus



Stimulasyon hızı (kez/saniye)



Daha önce TUS’ta benzerinin fizyolojik kavram sorusudur.



sorulduğu



temel



Sarsı



Şekil, frekans sumasyonu ve tetanizasyonun prensiplerini göstermektedir. Solda düşük frekanslı stimulasyonda birbiri ardına oluşan tek sarsılar gösterilmiştir. Daha sonra frekans artarken her yeni kasılmanın bir öncekinin üstüne bindiği bir noktaya ulaşılır. Sonuçta ikinci kasılma kısmen birinciye eklenir, total kasılma gücü frekansla birlikte giderek artar. Frekans belli bir kritik değere ulaştığında, ardıl kasılmalar o kadar hızlıdır ki, birbiriyle kaynaşır ve kasılma tamamen düzgün ve devamlı olur. Buna tetanizasyon denir. Kasılma gücü maksimumuna ulaştıktan sonra frekansın daha fazla artması kasılma gücünü artırmaz. Aksiyon potansiyelleri arasında kas sarkoplazmasında yeterince kalsiyum iyonu bulunduğu için, kasılma hali aksiyon potansiyelleri arasında da devam eder. Doğru cevap: A 50. Birçok presinaptik hücrenin, tek bir postsinaptik hücreyi aynı anda uyarmasını aşağıdakilerden hangisi tanımlar? A) Multipl lif sumasyonu C) Spasyal sumasyon



B) Tetani D) Temporal sumasyon



E) Treppe Doğru cevap: C



iskelet kasına tek bir uyarı verildiğinde, iskelet kası kasılıp gevşer. Bu kasılıp gevşemeye sarsı adı verilir. Kasılıp gevşeme için gereken süreye ise sarsı süresi denir. Bu süre kastan kasa değişmek üzere 30-50 msn kadardır. Su m asyo n



Sumasyon, tek tek sarsıların birleşerek kasın kasılma şiddetini artırmasıdır. Daha güçlü kasılma için daha fazla kas lifinin kasılmaya katılmasına multipl lif sumasyonu denir. Sp asy al Su m asyo n



Birçok presinaptik hücre, bir postsinaptik hücreyi aynı anda uyarırsa, bu uyaranlar postsinaptik hücrede birikir. Bu olaya spasyal (uzamsal) sumasyon denir. İskelet kasına verilen uyaran şiddeti artırıldığında kasılmaya katılan motor ünite sayısı artar. T e m p o ra l s u m a s y o n



iskelet kasında aksiyon potansiyeli 2 -5 msn kadar sürmektedir. Aksiyon potansiyeli 2-5 msn sürdüğü için, iskelet kası bu aralıkla uyarılabilir. Böyle bir uyarım yapılırsa, kasılmalar üst üste biner ve zaman içinde birikirler. Bu olaya temporal sumasyon adı verilir. T e ta n i



Kasa ard arda verilen iki uyarı arasındaki süre, sarsı süresinin 1/3’ünden daha kısa veya eşit olursa kasılmalar birleşir. Motor ünitenin maksimum kasılması sağlanmış olur. Buna tetani adı verilir.



İk in c il H a b e r c i S i s t e m i O la r a k M e m b r a n F o s f o li-



Bir kasa, kası tetanize etmeyecek frekansta uyarı verilirse, her bir kas sarsışında oluşan kuvvet giderek artar. Buna merdiven (Treppe) olayı adı verilir, iki uyarı arasındaki süre, sarsı süresinin 1/3’ünden daha uzundur.



p id le r i







Bazı hormonlar, reseptörlerin iç uzantılarına bağlı olan fosfolipaz C enzimini hareket geçiren transmembran reseptörleri aktive ederler.







Bu enzim de hücre membranındaki bazı fosfolipidlerin özellikle fosfatidil inositol bifosfat (PIP2) iki ayrı ikinci haberci ürünlerine inositol trifosfat (IP3) ve diasilgliserol (DAG)’e parçalanmasını katalizler.







IP3 mitokondri ve endoplazmik retikulumdan kalsiyum iyonlarını hareket geçirir ve kalsiyum iyonları da düz kas kontraksiyonu, salgı hücrelerinden salgılama değişiklikleri gibi ikinci habercinin bütün özgün etkilerini başlatır.







DAG, protein kinaz C (PKC) enzimini aktive eder. Protein kinaz C de hücre cevabına yol açan çok sayıda proteinin fosforilasyonunu sağlar. Bu etkilerin yanısıra, DAG’ın lipid bölümünü oluşturan ve prostaglandinlerin ve diğer lokal hormonların ön maddesi olan araşidonik asit vücuttaki birçok dokuda çok sayıda etkilere yol açar.



Doğru cevap: B 54. Bir kasın ürettiği gücün miktarı artırılabilir?



hangisi



ile



A) Hücre dışı Mg iyonu arttığında B) Hücre dışı Na iyonu azaldığında C) Hücre içi Ca iyonu arttığında D) Asetilkolinesterazın etkinliği arttığında E) Hücre dışı K iyonu arttığında Temel bilginin irdelendiği fizyoloji sorusudur. •







İskelet kas kasılmaları arasındaki aralık küçük olduğunda bu iki ardışık kasılma tarafından üretilen güç (birikmeye) uğrar. Kasılmalar arasındaki aralık ne kadar kısa ise sumasyonun (frekans sumasyonu) niceliği o kadar büyük olacaktır. Azami sumasyona tetanus adı verilir. Hücre dışı Ca+2da azalma, iskelet kas liflerinin uyarılabilirliğini arttıracak fakat kasılma gücü üzerine herhangi bir doğrudan etkisi bulunmayacaktır. Mg+2 derişiminde artış iskelet kas uyarılabilirliğini azaltacaktır. Asetilkolin esteraz etkinliğinin artışı, Ach’in hidrolizini şiddetlendirir ve kas kasılmasının başlama olasılığını azaltır.



Doğru cevap: D 56. İskelet kas lifleri hakkında hangisi doğrudur? A) Kalın filamanlar miyozin, ince filamanlar aktindir. B) Miyozin filamantları içeren aydınlık bantlara I bantları adı verilir. C) I bantları, polarize ışıkta anizotropik görünüm verirler. D) A bantları izotropiktir. E) Her iki A bandı arasına bir sarkomer denir.



Doğru cevap: C 55. Ca iyonu sarkoplazmik retikulumdan hangisi sayesinde salınır? A) Diasil gliserol



B) G protein



C) Fosfolipaz C



D) inozitol trifosfat



Temel histoloji bilgisi sorgulanmaktadır. •



Işık mikroskobunda kas lifleri açık ve koyu bantlar halinde ardışık sıralanan enine çizgilenmeler gösterir. Koyu olarak gözlenen bantlar A bandı (anizotrop) olarak isimlendirir; açık gözüken bantlar ise I bantları (izotrop, yani polarize ışık altında değişmeyen) olarak adlandırılır.







Elektron mikroskopta her I bandının Z çizgisi denilen enine koyu bir çizgiyle ikiye ayrıldığı gözlenir.







Kasılabilir yapının yinelenen en küçük parçası olan sarkomer bir Z çizgisinden diğer Z çizgisine uzanan kısımdır.







Filamentöz proteinlerden oluşan Z diski, miyofibriller arasında çapraz uzanır ve kas lifi boyunca ilerleyerek bir miyofibrili diğerine bağlar.







a-Aktinin proteini, aktini Z çizgilerine bağlar.







Kalın filamanlar; sarkomerin orta bölümünde, A bandını oluştururlar.







ince filamanlar, kalın filamanlar arasında bir uçları Z çizgisine tutunmuş şekilde, onlara parelel olarak uzanır.







A bandının ortasında H bandı olarak isimlendirilen daha açık bir alan vardır.







Burası sadece miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alana karşılık gelir.



E) Adenilat siklaz Temel bilgi sorusudur.







DAG + IFs.



Sitoplazma Aktif protein kinaz C Protein - PO„



I



Hücre Cevabı



MHPG (3-metoksi 4-hidroksi fenil glikol) Periferde => VMA (Vanilmandelik asit) Doğru cevap: D



ELEKTROFİZYOLOJİ VE OTONOM SİNİR SİSTEMİ



393



ELEKTROFIZYOLOJI VE OTONOM SİNİR SİSTEMİ



394



132. Postgangliyonik parasempatik sinir ucundan salınan nörotransmitter aşağıdakilerden hangisi tarafından hidrolize edilir?







Sitoplazmadasentezlenenasetilkolini, sitoplazmadan vezikül içine alan veziküler pompayı inhibe eden ilaç: Vezamikol







Kolin geri atımındaki pompayı inhibe eden ilaç Hemikolinyum’dur







Asetilkolin sinaptik aralıktan akson ucuna asetilkolin olarak geri alınamaz.







Sinaptik aralıkta yıkılan asetilkolin, kolin + asetat’a ayrılır.







Kolin tekrar akson ucuna geri alınır ve tekrar asetikolin sentezinde kullanılır







Kolin geri ahırımdaki pompayı inhibe eden ilaç Hemikolinyum’dur



A) Monoamin oksidaz B) Kolin asetiltransferaz C) Asetilkolinesteraz D) Katekol - O - metil transferaz E) Fenil etanolamin - N - metil transferaz Otonom sinir sistemindeki transmitterlerin neler olduğunun ve nasıl yıkıldıklarının bilinmesini ölçen bir soru Postgangliyonik parasempatik sinir ucundan salınan nörotransmitter asetilkolindir.



Doğru cevap: B



Asetilkolinin eliminasyonu: •



Sinaptik aralıkta asetilkoliniprimer olarak yıkan enzim asetilkolinesteraz’dır.







Bir saniyede 10 bin Ach molekülünü parçalar.







Bu enzim asetilkolini, kolin ve asetata ayırır.







Psödokolinesterazenzimi de plazmada bulunur ve Ach’i daha yavaş parçalar.







Postgangliyonikkolinerjik nöronlardan VİP de salınır.







V İP ’in, asetilkolininpostsinaptik kolaylaştırdığı düşünülüyor.



etkilerini



A) Hemikolinyum C) Kokain



alan



C) Beta2 D) ACh nikotinik E) ACh muskarinik Doğru cevap: D



asetilkolini veziküler



A) Asetilkolin - Nöronal nikotinik B) Asetilkolin - Musküler nikotinik C) Asetilkolin - Muskarinik tip 1



B) Tiramin D) Trisiklik antidepressanlar E) Vezamikol



D) Norepinefrin - Alfal adrenerjik reseptör E) Norepinefrin - Betal adrenerjik reseptör Otonom sin ir sistem inteki transm itterleri ve reseptörlerini bilmeyi ölçen bir soru



Doğru cevap: E 134. Kolin pompasını inhibe eden ilaç aşağıdakilerden hangisidir? A) Hemikolinyum C) Betadon



A) Alfa 1 B) Betal



137. Adrenal medulladan katekolamin salıverilmesine yol açan transmitter-reseptör İkilisi aşağıdakilerden hangisidir?



Doğru cevap: C 133. Aşağıdakilerden hangisi sitoplazmadan vezikül içine pompayı inhibe eder?



136. Adrenal medulladan hangi uyarıyla noradrenalin ve adrenalin salınır?



B) Fizostigmin D) Kokain



E) Süksinil kolin



1. S em patik S in ir S istem i: •



Birinci sıra nöronları







Bu nöronlar om urilikte torakolum bar kolonu oluştururlar.







Bu nedenle sempatik sisteme torakolumbar sistem de denir.







Sempatik gangliyonlar aortun çevresinde paraaortik bölgede bulunurlar.







En büyük sempatik gangliyon aort bifurkasyonunda bulunan Zucker-Kandel gangliyonudur.







Sempatik preganglionik nörondan salınan mediatör asetilkolindir.







Sempatik postgangliyoner nöronların çoğu adrenerjiktir, ancak istisnaları vardır.







Çünkü ter bezleri, piloerektör kaslar ve bazı kan damarlarının sempatik postgangliyonik lifleri kolinerjiktir.



Doğru cevap: A 135. Sinir ucunda uptake’e uğramayan aşağıdakilerden hangisidir? A) Noradrenalin C) Dopamin



B) Asetilkolin D) Serotonin E) Guanetidin



Transmitter maddelerin neden sentezlendiği, sentezde hız kısıtlayıcı basamakları, nasıl yıkıldıkları ve yıkım ürünleri Fizyoloji, Biyokimya ve Farmakolojiden sorulabilen sorulardır



arasında bulunur.



Adrenal medulla özelleşmiş bir sempatik gangliyondur. •







Adrenerjik reseptörler ve fonksiyonu



Asetilkolin, adrenal m edulladaki nikotinik reseptörleri uyarır ve kana katekolaminleri salgılatır. Adrenal medulla salgısının %80’i epinefrin, %20’si norepinefrindir.



A lfa re s e p tö rle r • Vazokonstriksiyon (1)



• Vazodilatasyon (P2)



• İris dilastasyonu (a1)



• Kalbin hızlanması (P1- p2)



• İntestinal relaksasyon



• Kalp kasında gerim artması (p i)



• İntestinal sfinkter kontraksiyonu (a1)



Doğru cevap: A 138. Aşağıdaki yapılardan hangisini inerve eden sempatik sistemin postsinaptik nöronlarının bir kısmı kolinerjik diğer kısmı adrenerjiktir?



Beta re s e p tö rle r



• Pilomotor kontraksiyon («1) • Mesane sfinkteri kontraksiyonu (a1)



• Renin salınımında artış (P1) • İntestinal relaksasyonu (P2) • Uterus relaksasyonu (p2)



A) Ekrin ter bezleri



• Lipolizininhibisyonu (a2)



• Bronkodilatasyon (p2)



B) Kalp miyokart hücreleri C) Kıl folikül hücreleri



• İnsülin salınımımn inhibisyonu (a2)



• Kalori oluşum (p2)



D) Adrenal medulla hücreleri E) iskelet kas damarları



• Renin salınımımn inhibisyonu ( t •



Bronşlar Pankreas



• iskelet kası • Pankreas



p3 ! p
İGFR



Böbrek hastalığı, diyabetes mellitus



tPB



>İGFR



Üriner sistem tıkanması (örn. Böbrek taşı)



| Î ttG



>İGFR



Renal kan akımında azalma, plazma proteinlerinde artma



i PG >4 GFR -



İAP



> I pg



-



İRE



>İPG



Arteryel kan basıncında düşme Anjiyotensin II azalması (ACE inhibitörleri) I



-



ÎRA



>İPc



Sempatik aktivite artışı, vazokonstriktörler (noradrenalin, endotelin)



K f: g lo m e r ü le r filt ra s y o n k a tsa y ısı



P B : Bovvm a n k a p s ü lü h id ro s t a tik b a sın c ı



G : G lo m e r ü le r k a p ille r o z m o t ik b a sın ç



A p : S is te m ik a r t e r y e l b a sın ç



R E : e f fe r e n t a r t e r iy o l d ir e n c i



R A : a ff e r e n t a r t e riy o l d ir e n c i







İnülin, kreatinin ve radyoaktif iyot GFR ölçümünde kullanılır.



Bu nedenle böbrek plazma akımının yaklaşık hesaplanmasında PAH klirensi kullanılabilir.



İnülin klirensi GFR’ye eşittir. •



Ancak PAH’ın % 90’ı böbrekler tarafından uzaklaştırılır.



İnülin bir boya maddesidir ve vücuda toksik değildir.



Doğru cevap: D







Vücutta metabolize olmaz, proteinlere ya da başka yapılara bağlanmaz.



52.







Glomerüler filtrasyonla serbestçe süzülür, tübüler işleme (reabsorbsiyon ve sekresyon) uğramaz.







Bu özelliklerinden dolayı inülin klirensi, glomerüler filtrasyon hızına eşittir (İnülin klirensi = GFR = 125 mi/dk).



B) Osmoreseptör içerir. C) Aldosteronun etkili olduğu tübül bölgesidir.







Ancak inülin bağırsak yolundan emilmediği için, sadece intravenöz yolla hastaya verilebilir. Bu nedenle kullanımı pratik değildir.



E) Renin salınımını tetikler.



Pratikte böbrek fonksiyonunu değerlendirmek için kreatinin kullanılır.



Makula densa ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Böbrek distal tübülünde bulunur.



D) Filtrattaki sodyum klorür (NaCI) miktarını algılar. Makula densa önemli fizyolojik bir yapı. M. Densanm genel özelliklerini sorgulayan bir soru... Maküla Densa



Kreatinin, kasta bulunan kreatinden oluşan bir maddedir.







Maküla densa hücreleri distal tübüle ulaşan sıvının hacim değişikliklerini algılarlar.







125 ml/dk glomerüler filtrasyona uğrar.



«







Ayrıca 10-20 ml/dk distal tübülden sekrete edilebilir. Bu nedenle kreatinin klirensi, inülin klirensi ve GFR’ye eşit ya da onlardan büyüktür. Renal tübüllerden en az reabsorbe olan maddedir.



Hipovolemi, hipotansiyon ya da renal arter darlığı gibi durumlarda GFR azalır.







GFR azalınca proksimal tübülde sıvı akışı yavaşlatır.







Böylece proksimal tübül ve çıkan henlede NaCI geri emilimi artar.







Distal tübüle gelen NaCI miktarı azalır.







• •



Diodrast ve PAH (para amino hippürik asit) klirensleri böbrek plazma akımını gösterirler. •



PAH hem tam olarak glomerüler filtrasyona uğrayıp, hem de tam olarak tüplere sekrete edildiği için, PAH klirensi, renal plazma akımını gösterir.







Böbrekler tarafından tamamen uzaklaştırıldığı bilinen bir madde yoktur.



Distal tübülde NaCI azalınca bunu maküla densa hücreleri algılar. Buna cevap olarak; •



Afferent arteriyol genişler (direnci azalır), glomerüler hidrostatik basınç artar ve GFR artar.







Afferent ve efferent arteriyol jukstaglomerüler hücrelerinden renin salgılanır.



481











Tüm dokulardaki damar sistemlerinde olduğu gibi, böbrekte de miyojenik otoregülasyon bulunur. Fakat böbrekte bundan daha etkili mekanizmalarda vardır. Bunların en önemlisi tübüloglomerüler (makula densa) geri bildirim mekanizmasıdır. Böbrekler makula densadaki NaCI yoğunluğuyla, arteriyoler direncin kontrolü arasında bağlantı kuran bir feedback mekanizmaya sahiptir.



Tübüloglomerüler feedback mekanizmanın GFR’yi kontrol için birlikte hareket eden iki komponenti vardır: • •



Afferent arteriyoler feedback mekanizma ve Efferent arteriyoler feedback mekanizma. Bu feedback mekanizmalar jukstaglom erüler kompleksin özel anatomik yerleşimine bağlıdır.



Jukstaglomerüler Aparat Distal tübülün başlangıcındaki maküla densa hücreleri ile afferent ve efferent arteriyol duvarlarındaki jukstaglomerüler hücrelerden oluşur. 1. Jukstaglomerüler hücreler 2. Afferent arteriyol 3. Efferent arteriyol 4. Maküla densa 5. Distal tübül Doğru cevap: D



54. Sempatik sistem renin salımmı etkisini hangi reseptörler üzerinden gerçekleştirir? A) Alfa-1



B) Alfa-2



C) Beta-1



D) Beta-2 E) Beta-3



Doğru cevap: C



53. Tübül içi NaCI derişimindeki azalma junkstaglomerular aygıttan aşağıdakilerden hangisinin salgılamasına neden olur? A)ADH C)Adenozin



B) Aldosteron D) Renin E) Anjiyotensin



Sempatik sistem ve ilgili reseptörler ile bunların fonksiyonu ile ilgili bir soru... Alfa-1: Konstriksiyon, ejekülasyon, Midriazis Alfa-2: GİS düzkas gevşemesi Beta-1: Kalpte yoğun (pozitif inotrop ve kronotrop), Renin salımmı



jukstaglomerüler apparatus ve ilgili hormonal olayı sorgulayan bir soru...



Beta-2: Dilatasyon, gevşeme, glikojenoliz



Jukstaglomerüler Aparat:



Beta-4: pozitif inotrop ve kronotrop



Beta-3: Lipoliz, glikojenoliz







Glomerülün damar kutbunda izlenen ve kan basıncını düzenleyen bir yapıdır.



Doğru cevap: C







Afferent arteriyol duvarında modifiye düz kas hücreleri olan jukstaglomerüler hücreler bulunur.



55.







Bunların sitoplazmaları salgı granülleri ile doludur ve renin salgılarlar.







Jukstaglomerüler hücreler ve maküla densa birlikte jukstaglomerüler aparatı oluşturur.







Aralarında bulunan ekstraglomerüler mezangiyal hücreler (lacis, Polkissen ya da kutup yastıkçığı hücreleri) de aparatın yapısına katılır.



R e n in h a k k ın d a k i h a n g is i d o ğ r u d u r ? A)



a ş a ğ ıd a k i



ta n ım la m a la rd a n



Proksimal tübül hücreleri tarafından salgılanır



B) Salgılanması plazmadan su ve sodyum kaybına yol açar C) Ortalama renal arter basıncındaki artış renin salgılanmasını uyarır D) Anjiyotensinojeni anjiyotensin l’e çevirir E) Anjiyotensin l’i anjiyotensin H’ye çevirir Doğru cevap: D 56.



A ş a ğ ıd a k ile r d e n h a n g is i s iste m i için y a n lış tır?



renin



-



an jio te n sin



Renin, jukstaglomerüler hücrelerden salgılanır B) Anjiyotensin l’in anjiyotensin ll’ye dönüşümü karaciğerde gerçekleşir



A)



C) Anjiotensin II susamayı uyarır. D) Anjiotensin IIADH salgısını artırır E) Anjiotensin II aldosteron salgısını uyarır. Renin-Anjiotensin-aldosteron sistemi her zaman sorutabilecek sorulardan.



URINER SİSTEM



GFR’nin Otoregülasyonunda Tübüloglomerüler Feedback



Renin-Anjiotensin-aldosteron sistemi



U R IN E R S İS T E M



Proksimal tübüllerden Na geri emilimini artırır



Sempatik nöronlardan noradrenalin salınımını kolaylaştırır • ADH ve ACTH salınımını artırır •



Maküla Densa •



Maküla densa hücreleri distal tübüle ulaşan sıvının hacim değişikliklerini algılarlar.







Hipovolemi, hipotansiyon ya da renal arter darlığı gibi durumlarda GFR azalır.







GFR azalınca proksimal tübülde sıvı akışı yavaşlatır.







Böylece proksimal tübül ve çıkan henlede NaCI geri emilimi artar. Distal tübüle gelen NaCI miktarı azalır.











• •



Anjiyotensin ll’nin bir kısmı anjiyotensin lll’e çevrilir. Anjiyotensin III de aldosteron yapımını artırır.



Distal tübülde NaCI azalınca bunu maküla densa hücreleri algılar. Buna cevap olarak; •



Afferent arteriyol genişler (direnci azalır), glomerüler hidrostatik basınç artar ve GFR artar.







Afferent ve efferent arteriyol jukstaglomerüler hücrelerinden renin salgılanır.



Renin, •



Karaciğerde yapılan anjiyotensinojeni (hipertansiyonojen) anjiyotensin l’e çevirir.







Anjiyotensin I, akciğer dokusundan geçerken, ACE (anjiyotensin converting enzim) tarafından anjiyotensin ll’ye dönüştürülür.



Anjiyotensin II, • •



Beyinde susama merkezini uyarır Damar düz kasını kasarak arteriyolleri daraltır







Böbreküstü bezi korteksinden aldosteron salgılatır



“Renin anjiyotensin aldosteron sistemi” başlıklı şekile bakınız. Doğru cevap: B



------------------------------



V



R e n in a n jiy o te n s in a ld o s te r o n siste m i



57. Aşağıdakilerden bulunmaz?



hangisinin



natriüretik etkisi



61.



B ö b re k te y a p ılm a y a n h a n g is id ir ?



h o rm o n



a ş a ğ ıd a k ile rd e n



A) ANP



B) BNP



A) Eritropotein



B)



C)Aldosteron



D) Ürodilatin



C) Prostaglandin E1



D) Aldosteron



E) Dopamin



E) Vitamin D



Natriüretik hormonlar bilgimizi sorgulayan bir soru... Aldosteron Na ve suyun geri emilimini artırır, vücutta tutar.



Natriüretik etkisi olanlar: •



ANP







BNP



Renin



Böbrekte yapılan hormonların bilinmesini ölçen bir soru Prostaglandin, eritropotein, renin, vitamin D ve bradikinin böbrekte yapılan hormonlardır.



Aldosteron •



Adrenal korteksin zona glomerulosa hücrelerinden salgılanır.







Sodyumun geri emilimini ve potasyum atılımını artırır.







Başlıca kortikal toplayıcı tübüllerin esas hücrelerine etkilidir.







Kortikal toplayıcı tübül bazolateral membrandaki Na-KATPaz pompasını uyarır.



A) Arteriolleri daraltır







B) Na emilimini azaltır C) Aldosteron salgılatır



Potasyum yoğunluğunun düzenlenmesinde daha önemlidir.







D) Noradrenalin salmımmı kolaylaştırır E) Susama merkezini uyarır



İnterkale hücreler H-ATPaz mekanizması ile hidrojen iyonu salgılarlar.







Böylece interkale hücreler vücut sıvılarının asit-baz düzenlenmesinde anahtar rol oynarlar.







Ürodilatin







Dopamin



Doğru cevap: C



58. Aşağıdakilerden hangisi etkilerinden değildir?



anjiotensin



H’nin



Anjiotensin II nin etkilerini sorgulayan bir soru...



Doğru cevap: D



Anjiyotensin II, 1. Beyinde susama merkezini uyarır



62.



2. Damar düz kasını kasarak arteriyolleri daraltır



R e n a l arter d a rlığ ın d a a şa ğ ıd a k ile rd e n g ö z le n ir?



3. Böbreküstü bezi kodeksinden aldosteron salgılatır



A) Plazma aldosteronu yükselir



4. Proksimal tübüllerden Na geri emilimini artırır



B) Glomerüler filtrasyon artar C) idrar Na’u artar



5. Sempatik nöronlardan noradrenalin salmımmı kolaylaştırır



h a n g is i



D) İdrar K’u düşer



6. ADH ve ACTH salmımmı artırır



E) Renin salınımı azalır Renin-Anjiotensin-aldosteron sistem ini bilmeyi sorgulayan bir soru



Doğru cevap: B



59. Kan sodyum düzeyini düzenlemede en etkili hormon aşağıdakilerden hangisidir?



Renin-Anjiotensin-aldosteron sistemi Maküla Densa



A) Kortizol



B) Östrogen



C) Progesteron



D) Aldosteron







Maküla densa hücreleri distal tübüle ulaşan sıvının hacim değişikliklerini algılarlar.



Doğru cevap: D







Hipovolemi, hipotansiyon ya da renal arter darlığı gibi durumlarda GFR azalır.



60. Aşağıdakilerden hangisi böbrek tübüllerinde potasyum ve hidrojen sekresyonunu ve sodyum reabsorbsiyonunu sağlar?







GFR azalınca proksimal tübülde sıvı akışı yavaşlatır.







Böylece proksimal tübül ve çıkan henlede NaCI geri emilimi artar.



E) ADH



A) Kortizol



B)Progesteron



C) ADH



D) Aldosteron E) Renin



Doğru cevap: D







Distal tübüle gelen NaCI miktarı azalır.



484



URINER SİSTEM



Distal tübülde NaCI azalınca bunu maküla densa hücreleri algılar. Buna cevap olarak; •



Afferent arteriyol genişler (direnci azalır), glomerüler hidrostatik basınç artar ve GFR artar.







Afferent ve efferent arteriyol jukstaglomerüler hücrelerinden renin salgılanır.



65.



Aldosteronun en fazla etkili aşağıdakilerden hangisidir?



olduğu



hücre



A) Glomerül hücreler B) Proksimal tübül hücreleri C) Henle kulbunun ince bölüm hücreleri D) Henle kulbunun kalın bölüm hücreleri



Renin,



E) Medullar toplayıcı kanaldaki esas hücreler







Karaciğerde yapılan anjiyotensinojeni (hipertansiyonojen) anjiyotensin l’e çevirir.







Anjiyotensin I, akciğer dokusundan geçerken, ACE (anjiyotensin converting enzim) tarafından anjiyotensin ll’ye dönüştürülür.



Aldosteronun özelliklerinin bilinmesini ölçen bir soru Aldosteron •



Adrenal kodeksin zona glomerulosa hücrelerinden salgılanır.







Sodyumun geri emilimini ve potasyum atılımını artırır.







Başlıca kortikal toplayıcı tübüllerin esas hücrelerine etkilidir.



Anjiyotensin II, •



Beyinde susama merkezini uyarır







Damar düz kasını kasarak arteriyolleri daraltır







Böbreküstü bezi korteksinden aldosteron salgılatır







Kortikal toplayıcı tübül bazolateral membrandaki Na-K ATPaz pompasını uyarır.







Proksimal tübüllerden Na geri emilimini artırır











Sempatik nöronlardan noradrenalin salınımını kolaylaştırır



Potasyum yoğunluğunun düzenlenmesinde daha önemlidir.











ADH ve ACTH salınımını artırır



İnterkale hücreler H-ATPaz mekanizması ile hidrojen iyonu salgılarlar.







Anjiyotensin ll’nin bir kısmı anjiyotensin lll’e çevrilir.







Böylece interkale hücreler vücut sıvılarının asit-baz düzenlenmesinde anahtar rol oynarlar.







Anjiyotensin III de aldosteron yapımını artırır.



Doğru cevap: A



Doğru cevap: E 66.



Aşağıdakilerden hangisi Anjiotensin II nin temel olarak etkili olduğu yerlerden birisi değildir?



63. Aldosteron aşağıdakilerden hangisinin böbrek tübüllerindeki sekresyonunu arttırır? A) Sodyum C) Kalsiyum



A) Kalp C) Hipotalamus



B) Potasyum D) Su E) Bikarbonat



Doğru cevap: B 64. Aldosteron hormonunun böbrekler üzerindeki etki mekanizması aşağıdakilerden hangisidir? A) Proksimal tübüllerde sodyum emilimini artırma B) Erken distal tübüllerin bazolateral membranında Na+-CI- ortak taşınmasını artırma



B) Damarlar D) Böbrek E) Karaciğer



Anjiotensin ll’nin etkilerini sorgulayan bir soru... Anjiyotensin II, •



Beyinde hipotalamusta susama merkezini uyarır







Damar düz kasını kasarak arteriyolleri daraltır







Böbreküstü bezi korteksinden aldosteron salgılatır







Proksimal tübüllerden Na geri emilimini artırır



C) Distal tübül ve toplayıcı kanallarda potasyum emilimini artırma







Sempatik nöronlardan noradrenalin salınımını kolaylaştırır



D) Toplayıcı kanal esas hücrelerinin apikal membranında sodyum kanal sayısını artırma E) Henle kulbunun inen ve çıkan kolunda Na+, K+- ATPaz enzimini artırarak sodyum emilimini artırma







ADH ve ACTH salınımını artırır



Doğru cevap: D



o Anjiyotensin ll’nin bir kısmı anjiyotensin lll’e çevrilir. o Anjiyotensin III de aldosteron yapımını artırır. Doğru cevap: E



485



67. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?







A) Kan basıncının akut düşmesinde baroreseptör merkez sempatik sistemi aktive eder



» Anjiyotensin I, akciğer dokusundan geçerken, ACE (anjiyotensin converting enzim) tarafından anjiyotensin ll’ye dönüştürülür. “Renin anjiyotensin aldosteron sistemi” başlıklı şekile bakınız.



D) Atrial natriüretik Peptid damarlarda vazodilatasyon yapar



Doğru cevap: C



E) Renin, kan basıncı düştüğünde böbreklerden salgılanır



69. Aşağıdakilerden hangisi renin salınımını azaltır? A) Sempatik uyarı B) Siroz C) Prostoglandinler D) Aortanın daralması E) Beta blokerler



Kan basıncı düzenlenmesi ile ilgili bilgimizi ölçen bir soru... • •



ANP, natriürez etkilidir ve böbreklerden Na+atılımını artırarak, vücuttan su atılımını artırır.



Doğru cevap: E



Ayrıca periferik vazodilatör etkisi ile de kan basıncını azaltıcı etki gösterir.



70. Aşağıdakilerden hangisi renin salınımını artırır?



Atrial Natriüretik Peptid (Atriopeptin)



A) Hipovolemi



Plazma hacmi artınca atriyumlardan salınır.



B) Anjiotensin







Afferent arteriyolde dilatasyon yaparak GFR’yi artırır.



C) indometazin







Tübül bazal membranındaki Na-KATP-az pompasını inhibe ederek, distal tübül distal kısmında ve kollektör tüpte natriüretik etki oluşturur.







D) Alfa-2 adrenerjik reseptörlerin uyarılması E) Beta blokerler Renin salınımını sorgulayan bir soru...



Ürodilatin ve BNP de aynı etkiyi gösterirler.







Renin hem atipik bir hormon, hemde proteolitik bir enzimdir.



Tübüler geri emilimi düzenleyen hormonlar







Böbrekte, efferent arteriollerdeki jukstaglomerüler hücrelerden salınır.







Angiotensinojeni yıkarak Angiotensin I oluşumunu sağlar.







Renin salgılayan hücrelere, plazmada, %90’ı Prorenin şeklinde bulunur; kallikrein, plasmin, kathepsin B ve Hageman Faktörü gibi etkilerle aktive edilir.







Pepstatin ve analogları ve Renin substat analogları; renini inhibe ederler. Renin’in baskılanması antihipertansif etki gösterir.







Hormon



E tki Yeri



E tk ile ri



T NaCl, Su A ldosteron



Toplayıcı kanal



geri emilimi,



t K+ salgısı Proksimal tübül, Henle’ nin çıkan kalın kolu ve distal tübül



t NaCl ve Su geri emilimi,



ADH



Distal tübül, toplayıcı tübül ve kanal



î Su geri emilimi



ANP



Distal tübül, toplayıcı tübül ve kanal



i NaCl geri emilimi



Proksimal tübül,



i P04---geri emilimi



Henlenin çıkan kalın kolu, distal tübül



t Ca++ geri



A ngiyotensin II



P arathorm on



T H+ salgısı



emilimi



Doğru cevap: C 68. Anjiotensin II oluşumu nerede gerçekleşir? A) Jukstaglomerüler Aparat B) Karaciğer C) Akciğer D) Bovvman Kapsülü E) Glomerülüs



URINER SİSTEM



B) Anjiotensin l’in Anjiotensin ll’ye dönüşümü akciğerlerde gerçekleşir C ) Atrial natriüretik Peptid böbreklerden sodyum atılımını azaltarak vücutta su tutulmasını sağlar



Renin, karaciğerde yapılan anjiyotensinojeni (hipertansiyonojen) anjiyotensin l’e çevirir.



Renin salınımını uyaranlar • Sodyum kaybı • Diüretikler • Hipotansiyon • Kanama • Dik durma • Prostoglandinler • Dehidratasyon • Renal arter veya aortanın daralması • Kalp yetmezliği • Siroz • Sempatik uyarı



Renin-Anjiotensin-Aldosteron sistem i bilgim izi değerlendiren bir soru... Doğru cevap: A



Renin salınımını inhibe edenler • Makula densada artmış Na+ , ve Cl- emilimi • Artmış afferent arterioler basınç • Anjiotensin II • Vazopressin • K yü kse kliği



• NSAİD • Beta blokerler • Alfa stimülasyon



k.



486



s --------------------



--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- \



Kan



r



Renin anjiyotensin aldosteron sistemi



71. Aşağıdakilerden hangisi salınımında gözlenmez?



aşırı



aldosteron



Aldosteron salınımını sorgulayan bir soru... •



Aldosteronun sentez ve sekresyonu, primer olarak, renin-anjiotensin sistemine bağlıdır.







Plazma volümünde değişiklik olmadığı durumlarda, sodyum konsantrasyonunun azalması ve potasyum konsantrasyonunun artması, aldosteron sekresyonunu artırır.







Aldosteronun sentezi ve sekresyonunda, ACTH’nın rolü ihmal edilebilecek kadar azdır.



A) Hipokalemi B) Hipertansiyon C) Metabolik alkaloz D) Renin düzeyinin artması E) Hipernatremi Aldosteron salınımini sorgulayan bir soru... Yükdek aidosterona bağlı ESS hacmi arttığı için dolaşımdaki renin düzeyi düşüktür.



Doğru cevap: E



Aldosteronun aşırı salınımı ile ortaya çıkan bulgular:



73. Vücutta aldosteronun aşırı salınmasına neden olan bir tümör durumunda aşağıdakilerden hangisi gözlenmez?







Hipokalemi







Hipertansiyon







Metabolik alkaloz







Hipernatremi



Doğru cevap: D 72. Aldosteronun sentezi ve sekresyonunun kontrolünde, aşağıdaki faktörlerden hangisi en az önemlidir?



A) Hipernatremi C) Hipertansiyon



B) Hipervolemi D) Hiperpotasemi E) Alkaloz



Aldosteron salınımını ve fonksiyonunu sorgulayan bir soru...



Aldosteron •



Adrenal kodeksin zona glomerulosa hücrelerinden salgılanır.



A) Renin







B) Anjiotensin-ll C) Plazma sodyum konsantrasyonu



Sodyumun geri emilimini ve potasyum atılımını artırır.







Başlıca kortikal toplayıcı tübüllerin esas hücrelerine etkilidir.







Kortikal toplayıcı tübül bazolateral membrandaki Na-KATPaz pompasını uyarır.



D) Plazma potasyum konsantrasyonu E) ACTH



Potasyum yoğunluğunun düzenlenmesinde daha önemlidir.



Vücutta potasyum düzenlenmesini sorgulayan bir soru...







İnterkale hücreler H-ATPaz mekanizması ile hidrojen iyonu salgılarlar.







Böylece interkale hücreler vücut sıvılarının asit-baz düzenlenmesinde anahtar rol oynarlar.



Diyetle alınan potasyum seviyesinde çok farklılıklar olsa bile, bu farklılık ekstraselüler (Plazma) potasyum konsantrasyonunda çok az değişikliğe neden olur. Bunun nedeni, adrenal korteksten aldosteron salımmmın, potasyum seviyesindeki en küçük değişikliklere dahi duyarlı olmasıdır.



Aldosteron fazla salgılanırsa, •



Na+emilimi artar (hipernatremi),







Su emilimi artar (hipertansiyon),







K* atılımı artar (hipopotasemi) ve







H+ atılımına bağlı metabolik alkaloz gözlenir.



Doğru cevap: D 74. Esas olarak hangisinin plazma derişiminde bir artış varsa aldosteron salgılanması artar? A) ACTH



B) Klorür



C) Sodyum



D) Hidrojen



E) Potasyum Aldosteron salmımını ve fonksiyonunu sorgulayan bir soru...



Aldosteron salınımında artma, distal tübüllerden potasyum salınımında artmaya, ve plazma potasyum seviyesinde azalmaya neden olur. Adrenal yetmezlikte, aldosteron yeterli miktarda salınamadığı için, aldosteronun düzenleyici fonksiyonu kaybolacak ve plazma potasyum seviyeleri, kardiyak arreste neden olabilecek kadar artacaktır.



Potasyum geri emilimi: • • • •



Sodyum konsantrasyonunun kontrolü:



Aldosteron



Aldosteron •



Adrenal kodeksin zona glomerulosa hücrelerinden salgılanır.







Sodyumun geri emilimini ve potasyum atılımını artırır.







Başlıca kortikal toplayıcı tübüllerin esas hücrelerine etkilidir.







Kortikal toplayıcı tübül bazolateral membrandaki Na-K ATPaz pompasını uyarır.







Potasyum yoğunluğunun düzenlenmesinde daha önemlidir.







İnterkale hücreler H-ATPaz mekanizması ile hidrojen iyonu salgılarlar.







Böylece interkale hücreler vücut sıvılarının asit-baz düzenlenmesinde anahtar rol oynarlar.



75. Bir hastanın diyetindeki potasyum içeriği 5 kat artırıldığında, hastanın plazma potasyum konsantrasyonu 3.5 meq/l'den, 5meq/l’ye yükseldiği görülüyor.



B) ADH salınımı azalmıştır C) Hastada aldosteron salgılayan bir tümör vardır E) Hastada renal yetmezlik vardır



Adrenal kodeksin zona glomerulosa hücrelerinden salgılanır.







Sodyumun geri emilimini ve potasyum atılımını artırır.







Başlıca kortikal toplayıcı tübüllerin esas hücrelerine etkilidir.







Kortikal toplayıcı tübül bazolateral membrandaki Na-K ATPaz pompasını uyarır.







Potasyum yoğunluğunun düzenlenmesinde daha önemlidir.







İnterkale hücreler H-ATPaz mekanizması ile hidrojen iyonu salgılarlar.







Böylece interkale hücreler vücut sıvılarının asit-baz düzenlenmesinde anahtar rol oynarlar.



76. Aşağıdaki hormonlardan hangisi primer olarak serum osmolaritesi ile ilişkili olarak salgılanır? A) ADH



B) Kortizol



C) Östrojen



D) Oksitosin E) Adrenalin



açıklaması



A) Plazma potasyum konsantrasyonu diyetle alınan miktara duyarlıdır



D) Hastada adrenal yetmezlik vardır







Doğru cevap: D



Doğru cevap: E



Bu değişikliğin en doğru aşağıdakilerden hangisidir?



Potasyumun % 67’si proksimal, % 20’si henle çıkan kalın koldan geri emilir. Potasyum, tüplerden hem geri emilip, hem de sekrete edilen iyondur. Potasyumun tübüllere sekresyonu aldosteron bağımlıdır. Ürik asit ve kreatinin de potasyum gibi böbreklerde hem geri emilen hem de sekresyona uğrarlar.



Plazma osmolaritesinin düzenlenmesini sorgulayan bir soru...



ADH - Susama Mekanizması •



Plazma ozmolaritesi ve Na konsantrasyonunun kontrolünde vücuttaki en g ü ç lü fe edba ck sistemdir.



ÜRİNER SİSTEM







URINER SİSTEM



488







Normalde Na konsantrasyonunu düzenlemede anjiyotensin II ve aldosteron sistemlerinden çok daha etkindir.







Aldosteronun aşırı yüksek olduğu primer aldosteronizmli hastalarda bile, plazma sodyum konsantrasyonu sadece normalin 3-5 mEq/litre üzerine çıkar.



Doğru cevap: A 77. Toplayıcı kanallarda üre ve gliserol taşınmasını kolaylaştıran akuaporin aşağıdakilerden hangisidir? A) Akuaporin 1



B) Akuaporin 2



C) Akuaporin 3



D) Akuaporin 4 Doğru cevap: D



E) Akuaporin 5 Doğru cevap: C



80.



Supraoptik nükleusun hasar görmesi, aşağıda belirtilen idrar volümü ve konsantrasyonu değişikliklerinden hangisine neden olur (Sıvı aliminin sıvı kaybına eşit olduğunu varsayın)?



78. Porksimal tüplerde oluşan basit sızmadan sorumlu su kanalı aşağıdakilerden hangisidir? A) Akuaporin 1



A) idrar volümü artar ve idrar oldukça dilüe olur



B) Akuaporin 2 C) Akuaporin 3



B) İdrar volümü artar ve idrar konsantredir C) idrar volümü azalır ve idrar oldukça dilüedir



D) Akuaporin 4 E) Akuaporin 5



D) idrar volümü azalır ve idrar konsantredir E) İdrar volümü ve konsantrasyonu değişmez



Akuaporin kanatlan, bulundukları yerler ve fonksiyonları ile ilgili bilgimizi ölçen bir soru...



ADH salınımı ile ilgili temel bir soru...



Akuaporinler



Supraoptik nükleusun hasar görmesi durumunda ADH salınımı azalır, buna bağlı olarak idrar volümü artar ve dilüe olur.



Akuaporin 1: Proksimal tüplerde oluşan basit sızmadan sorumlu.



ADH •



Akuaporin 2: Toplayıcı kanallarda bulunur ve etkisi ADH ile modifiye edilir.



Çoğu hipotalamus supraoptik çekirdekte yapılır.







Nörofizin-2 ile arka hipofize gelir.



Akuaporin 3: Toplayıcı kanallarda bulunur. Üre ve gliserol taşınmasını kolaylaştırır.







Arka hipofizden salınır.







Distal ve Toplayıcı tübüllerde etkilidir.



Akuaporin 4: Beyinde bulunur.







Esas hücrede V2 reseptörü üzerinden etki eder.



Akuaporin 5: Tükürük, gözyaşı bezi ve solunum sisteminde bulunur.







V2 reseptörü, Gs proteini ile kenetlidir.







Gs, Adenilat siklazı aktifler.







Adenilat siklaz, cAMP miktarını artırır.







cAMP, Protein kinazA’yı aktifler







Protein kinaz A, Akuaporin 2 sayısını artırır.



Doğru cevap: A 79. Hipotalamusta sentezlenip arka hipofizden salınarak böbrek distal ve toplayıcı tübüllerinde aguaporin 2 sayısının artışına neden olan hormon aşağıdakilerden hangisidir? A) Kortizol C) Oksitosin



B) Östrojen D) ADH E) Adrenalin



ADH ve akuaporinler hakkındaki bilgimizi ölçen bir soru...



Doğru cevap: A 81.



Hipotalamustan ADH salınımı aşağıdaki stimuluslardan hangisinden etkilenmez? A) Dehidratasyon B) Şiddetli kanama C) Kan ozmolaritesinde azalma D) Ağrı, anksiete, cerrahi stres E) Nikotin



ADH salınımı ile ilgili temel bir soru...



489



ADH salgısını artıranlar T Plazma ozmolaritesi 1 Kan Hacmi 4- Kan Basıncı



ADH salgısını azaltanlar



Böbrekte maddelerin taşınma sistemi ile ilgili bir soru... Glikoz Taşıma Mekanizması



4- Plazma ozmolaritesi T Kan Hacmi T Kan Basıncı







Böbreklerde glikoz emilimi ince bağırsaktan glikoz emilimine benzer.







Bazolateral membrandaki Na-K ATPaz pompası hücre içindeki sodyumu hücre dışına atar.







Hücre içinde negatif elektrik yük artar ve Na yoğunluğu azalır.







Hücre içi Na azalması ve negatif yük artışı, Na’un tübül lümeninden fırçamsı kenar yolu ile hücre içine difüze olmasına neden olur.







Glikoz ve Na+, lüminal zarda bulunan ortak bir taşıyıcı olan SGLT-2’ye bağlanır.







Glikoz, Na’la birlikte hücre içine taşınır (Cotransport).







Na+ daha sonra lateral hücreler arası mesafeye pompalanır.







Glikoz ise GLUT 2 aracılığı ile interstisyel sıvıya taşınır.



Mide bulantısı Hipoksi İlaçlar Alkol Klonidin (antihipertansif ilaç) Haloperidol (Dopamin blokeri)



İlaçlar Morfin Nikotin Siklofosfamid



Doğru cevap: C 82.



Aşağıdakilerden hangisi vücutta aşırı sıvı bulunması durumunda dolaşımı dengelemek amacıyla salman humoral faktörlerden biridir? A) Atrial natriüretik peptid



Doğru cevap: B



B) Antidiüretik hormon C) Anjiotensin I



84. Glikoz tübüler hücreye taşındıktan sonra hangisi aracılığı ile intertisyel sıvıya taşınır?



D) Anjiotensin II E) Aldosteron Plazma hacminin ve kan basıncının düzenlenmesi ile ilgili bir soru...



A) SGLT-1



B) SGLT-2



C) GLUT-1



D) GLUT-2 E) GLUT-3



ANP •



Atrium hücrelerinde sentezlenip depolanan peptid hormondur.







Salmımı uyaran esas faktör ekstraseiüler sıvı hacminin artması yani hipervolemidir.







ADH ve adrenalin de ANP salınımına neden olur.



A N P’nin e tk ile ri: •



Aldosteron salınımını inhibe eder.







Afferent arteriolde dilatasyon yapar.







Efferent arteriolde konstriksiyon yapar.







GFR’yi artırır ve direk etki ile natriürez yapar.







Renin salınımını inhibe eder.







Direk etki ile bradikardi yapar.







PGE2 vazodilatasyonla medullar kan akımını artırır ve natriüreze neden olur.



Aşağıdakilerden hangisi böbrekte glikozun luminal membranda taşınmasına aracılık eder? A) SGLT-1



B) D)



C) GLUT-1 E) GLUT-3



Glikoz Taşıma Mekanizması •



Glikoz ve Na+, lüminal zarda bulunan ortak bir taşıyıcı olan SGLT-2’ye bağlanır.







Glikoz, Na’la birlikte hücre içine taşınır (Cotransport).







Na+ daha sonra lateral hücreler arası mesafeye pompalanır.







Glikoz ise GLUT 2 aracılığı ile interstisyel sıvıya taşınır.



Doğru cevap: D



Doğru cevap: A 83.



Böbrekte maddelerin taşınma sistemi ile ilgili bir soru...



SGLT-2 GLUT-2



85. Aşağıdakilerden hangisi renal plazma akımının ölçülmesinde kullanılır? A) Para amino hüppirik asit (PAH)



B) Oksalat



C)Ürat



D) inulin E) Kreatinin



Doğru cevap: A



URINER SİSTEM



ADH sekresyonunu düzenlenm esi



490



URINER SİSTEM



86. Aşağıdakilerden hangisi renal plazma akımının ölçülmesinde kullanılır?



88. Glomerüler filtrasyon hızının belirlenmesinde en duvarlı yöntem aşağıdakilerden hangisidir?



A) Oksalat



B) Ürat



A) Kreatinin klirensi



B) Üre klirensi



C) inulin



D) Kreatinin



C) İnülin klirensi



D) Sintigrafi



E) Diodrast



E) Renal anjiyografi



GFR ve böbrek plazma akımının ölçülmesinde kullanılan yöntemlerin bilinmesini irdeleyen bir soru



GFR ve böbrek plazma akımının ölçülmesinde kullanılan yöntemlerin bilinmesini irdeleyen bir soru



İnülin, kreatinin ve radyoaktif iyot GFR ölçümünde kullanılır.



İnülin, kreatinin ve radyoaktif iyot GFR ölçümünde kullanılır.



İnülin klirensi GFR’ye eşittir.



İn ü lin klire n s i GFR’ye e şittir.







İnülin bir boya maddesidir ve vücuda toksik değildir.







inülin bir boya maddesidir ve vücuda toksik değildir.







Vücutta metabolize olmaz, proteinlere ya da başka yapılara bağlanmaz.







Vücutta metabolize olmaz, proteinlere ya da başka yapılara bağlanmaz.







Glomerüler filtrasyonla serbestçe süzülür, tübüler işleme (reabsorbsiyon ve sekresyon) uğramaz.







Glomerüler filtrasyonla serbestçe süzülür, tübüler işleme (reabsorbsiyon ve sekresyon) uğramaz.







Bu özelliklerinden dolayı inülin klirensi, glomerüler filtrasyon hızına eşittir (inülin klirensi = GFR = 125 ml/dk).







Bu özelliklerinden dolayı inülin klirensi, glomerüler filtrasyon hızına eşittir (İnülin klirensi = GFR = 125 ml/dk).







Ancak inülin bağırsak yolundan emilmediği için, sadece intravenöz yolla hastaya verilebilir. Bu nedenle kullanımı pratik değildir.







Ancak inülin bağırsak yolundan emilmediği için, sadece intravenöz yolla hastaya verilebilir. Bu nedenle kullanımı pratik değildir.



Pratikte böbrek fonksiyonunu değerlendirmek için kreatinin kullanılır. •



Kreatinin, kasta bulunan kreatinden oluşan bir maddedir.



P ratikte böb re k fo n k s iy o n u n u d e ğ e rle n d irm e k için kre a tin in kullanılır. •



Kreatinin, kasta bulunan kreatinden oluşan bir maddedir.







125 ml/dk glomerüler filtrasyona uğrar.







125 ml/dk glomerüler filtrasyona uğrar.







Ayrıca 10-20 ml/dk distal tübülden sekrete edilebilir.







Ayrıca 10-20 ml/dk distal tübülden sekrete edilebilir.







Bu nedenle kreatinin klirensi, inülin klirensi ve GFR’ye eşit ya da onlardan büyüktür.







Bu nedenle kreatinin klirensi, inülin klirensi ve GFR’ye eşit ya da onlardan büyüktür.



Diodrast ve PAH (para amino hippürik asit) klirensleri böbrek plazma akımını gösterirler. •



• •



PAH hem tam olarak glomerüler filtrasyona uğrayıp, hem de tam olarak tüplere sekrete edildiği için, PAH klirensi, renal plazma akımını gösterir. Böbrekler tarafından tamamen uzaklaştırıldığı bilinen bir madde yoktur. Ancak PAH’ ın % 90’ı böbrekler tarafından uzaklaştırılır. Bu nedenle böbrek plazma akımının yaklaşık hesaplanmasında PAH klirensi kullanılabilir.



D io d ra st ve PAH (para am in o h ip p ü rik asit) k lire n s le ri bö b re k plazm a akım ını göste rirle r. •



PAH hem tam olarak glomerüler filtrasyona uğrayıp, hem de tam olarak tüplere sekrete edildiği için, PAH klirensi, renal plazma akımını gösterir.







Böbrekler tarafından tamamen uzaklaştırıldığı bilinen bir madde yoktur.







Ancak PAH’ın %90’ı böbrekler tarafından uzaklaştırılır. Bu nedenle böbrek plazma akımının yaklaşık hesaplanmasında PAH klirensi kullanılabilir.



Doğru cevap: E



Doğru cevap: C



87. Üre ve kreatinin klirens testleri aşağıdakilerden hangisinin değerlendirilmesinde kullanılır?



89. Kreatinin tanımlar?



kfirensini



aşağıdakilerden



hangisi



A) Tübüler ekskresyon



A) Bir dakikada idrarla atılan kreatinin miktarı



B) Tübüler reabsorpsiyon C) Glomerüler filtrasyon hızı



B) Bir dakikada kreatininden temizlenen plazma miktarı



D) Konsantre etme yeteneği E) Kan akışı ve basıncı



C) İdrardaki kreatinin konsantrasyonuyla plazmadaki kreatinin konsantrasyonu arasındaki fark



Doğru cevap: C



D) Bir günde idrarla çıkartılan kreatinin miktarı E) Bir dakikada tübüluslardan kreatinin miktarı



reabsorbe edilen



491



BÖBREK FONKSİYONLARINI ÖLÇMEDE KLİRENS YÖNTEMİ Bir maddenin klirensi demek, bir dakikada o maddeden temizlenen plazma hacmi demektir.



Distal tübülün ikinci yarısı ve toplayıcı tübül benzer özelliklere sahiptir. •



C= (U x V) / P



Esas ve interkale hücreler içerirler.







ADH yokluğunda suya geçirgen değildirler.







Yüksek ADH düzeylerinde suya geçirgen hale gelirler, su geri emilir.



U: Maddenin idrardaki konsantrasyonu V: Günlük idrar hacmi P: Maddenin plazmadaki konsantrasyonu



Esas Hücreler CCr = (İd ra r kreatinini X 24 saatlik İd ra r volümü) / (Plazma kreatinini X 1440)







Na geri emilimi ve potasyum sekresyonu burada olur.







Bazolateral taraftaki Na-K ATPaz pompasının aktivitesine bağlıdır.







Na geri emilim hızı özellikle aldosteronla kontrol edilir.



Doğru cevap: B 90. Aşağıdakilerden hangisi tübüler sıvının en sevreltik olduğu ve “dilüe edici bölge’’ olarak da adlandırılan kısımdır? A) Henle inen kol B) Henle çıkan kalın kol C) Distal tübül ilk yarısı D) Distal tübül ikinci yarısı



İnterkale Hücreler •



Bikarbonat geri emilimi ve hidrojen sekresyonu burada olur.







Su ve karbondioksitten karbonik asidin ayrışması ile hidrojen ve bikarbonat iyonları oluşur.







H* iyonu tübüler lümene salgılanırken her bir hidrojene karşılık bazolateral membrandan geri emilecek bir HC03 hazır olur.







interkale hücreler ayrıca potasyum iyonlarını geri emerler.



E) Toplayıcı tübül Tübüllerin fonksiyonlarını ve farklılıklarını bilmemizi gerektiren bir soru...



Distal tübülün ilk kısmı, •



Jukstaglomerüler kompleksin yapısına katılır.







Na, K ve Cl dahil iyonların önemli kısmı buradan geri emilir.







Su ve üreye geçirgen değildir.







Tübüler sıvı burada seyreltilir, dilüe edici bölge adını alır.



Doğru cevap: B 93. ADH yokluğunda suyun en cok geri emildiği yer aşağıdakilerden hangisidir? A) Proksimal tübül



Doğru cevap: C



B) Henle kulpu alt kısmı



C) Distal tübül ilk yarısı D) Distal tübül ikinci yarısı



91. Aşağıdakilerden hangisi distal tübül interkale hücrelerde gerçekleşir? A) K* iyonunun geri emilimi



E) Toplayıcı tübül Doğru cevap: A 94. Yüksek ADH varlığında suyun en cok geri emildiği yer aşağıdakilerden hangisidir?



B) K* iyonunun sekresyonu C) H* iyonu geri emilimi



A) Proksimal tübül B) Henle kulpu alt kısmı C) Distal tübül ilk yarısı D) Distal tübül ikinci yarısı



D) Bikarbonat atılımı E) Na* geri emilimi



E) Toplayıcı tübül



Doğru cevap: A



Tübüllerin özelliklerini bilmemizi gerektiren bir soru... 92.



Aşağıdakilerden hangisi hücrelerde gerçekleşir?



distal



tübül



esas



Proksimal Kıvrıntılı Tübül: •



Lüminal yüzünde mikrovillus ve glikoproteinden zengin kalın bir glikokaliks içeren tek katlı kübik epitel hücreleriyle çevrelenmiştir.







Su, Na*, C l, glikoz ve aminoasitler gibi pek çok maddenin aktif geri emildiği yerdir.







ADH yokluğunda da yüksek ADH varlığında da suyun en çok geri emildiği bölüm proksimal tübüllerdir.



A) Na* sekresyonu B) K* iyonunun sekresyonu C) H* iyonu geri emilimi D) Bikarbonat atılımı E) H* geri emilimi



URINER SİSTEM



Özellikli hücrelerden olan esas hücrelerin sorgulandığı bir soru...



Klirens’in tanımının sorgulandığı bir soru



492



URINER SİSTEM







Proksimal tübülün pars convolutası en kıvrımlı ve çapı en geniş kısımdır.



Doğru cevap: A 95. Fizyolojik koşullarda tübül sıvısının en hipertonik olduğu kısım aşağıdakilerden hangisidir?







iç medulla toplayıcı kanallar da üreye çok geçirgendir.







Böylece ürenin çoğu, medulla interstisyumuna pasif diffüzyona uğrar.







Böbrek çok konsantre idrar oluşturduğu zaman, medulla interstisyum ozmolaritesine katkısı en fazla olan madde üredir.



A) Proksimal tübül B) enle kulpu alt kısmı C) Distal tübül ilk yarısı D) Distal tübül ikinci yarısı E) Toplayıcı tübül Tübüllerin fonksiyonlarını ve farklılıklarını bilmemizi gerektiren bir soru...



(%40-50 oranında, yani 500 mOsm/L kadar). Doğru cevap: B 97. Az su içilmesi durumunda, böbrekler idrarı en fazla ne kadar konsantre edebilme yeteneğine sahiptir?



Henle Kıvrımının İnen Kolu (1200 mOsm/litre) •



Sıvı Henle kıvrımının inen kolundan aşağı akarken, su geri emilir.







Aşağı inen kol suya çok geçirgen fakat NaCI ve üreye çok az geçirgendir.







Böylece inen kol içindeki sıvının ozmolaritesi giderek artar ve interstisyel sıvının ozmolaritesi olan 1200 mOsm/litre’ye kadar çıkar.







Yani idrarın en konsantre olduğu yer Henle kulpunun en alt kısmıdır.



Doğru cevap: B 96. Vücutta sıvı azalması durumunda medulla interstisyum ozmolaritesine katkısı en fazla olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Na/K ATPaz pompası



D) 1200 mOsm/L



Böbreklerin idrarı konsantre edebilme özelliklerinin bilinmesinin irdelendiği bir soru Vaza Rekta Zıt Akım Mekanizması •



Bir erişkinde bir günde biriken toksik solüt miktarı 600 miliozmoidür.







Böbrekler bu miktarı idrarla atmak zorundadır.







Böbreğin idrarı konsantre edebilme kapasitesi 1200 mOsm/litredir.







Bu nedenle bir kişi 600 miliozmol maddeyi idrarla atabilmek için en az 500 mİ idrar çıkarmak zorundadır.







Bu 500 mililitrelik idrar hacmine günlük zorunlu idrar hacmi denir.







İşte az miktarda idrarda (500 mİ sıvı içinde), 600 mOsm toksik maddeyi atabilmek için böbreklerde vaza rekta zıt akım mekanizması mevcuttur.



C) Aldosteron



Renal medullada, henle kulpundaki filtrat akış yönüyle,



Üre ve boşaltım sistemindeki özelliğinin sorgulandığı bir soru...



Medüller Toplayıcı kanallar



B) 600 mOsm/L



C) 900 mOsm/L



E) 5000 mOsm/L



B) Üre D) ADH E) Glikoz



A) 300 mOsm/L



-



vasa rektadaki kanın akış yönü zıt yönlerde olmaktadır.







Zıt akım sayesinde, moleküllerin rölatif kinetik enerjileri artar ve suyun geri emilimi hızlanır.







Vasa rektanın en önemli görevi,







Yüksek ADH düzeylerinde suyun geri emilimi sağlanır.







Böylece idrar hacmi azalırken, idrardaki solütlerin önemli kısmı yoğunlaştırılır.



-



medullaya solüt taşım ını ile medullar hipertonisitenin devam ettirilmesi ve







Medüller toplayıcı kanallar üreye geçirgendir.



-



emilen suyun uzaklaştırılmasıdır.







Üre interstisyel alana geri emilerek bu bölgede ozmolaritenin yükselmesine yardım eder.







Bu da böbreklerin idrarı yoğunlaştırma yeteneğine katkıda bulunur.



Üre geri emilimi •



Vücutta su az ve ADH fazla olduğunda, su geri emilince tübüler sıvıda üre konsantrasyonu artar.







Medullar hipertonisitenin sağlanmasıyla su, henle kulpunun inen kolundan kolaylıkla reabsorbe edilir.



Doğru cevap: D



4?>3



Aşağıdakilerden hangisi idrarın konsantrasyon ve dilüsyonu için yanlıştır? A) İdrar yoğunluğunu ADH’dır.



belirleyen



ana



99. Böbrekte bulunan aşağıdaki nefron birimlerinden hangisinde hidrostatik basınç en düşüktür?



hormon



A) Distal tübül C) Proksimal tübül



B ) Zıt akımlı çoğaltıcı sistem medulla hipertonisitesini arttırır. C) İdrarın konsantre edilmesi kortikal nefronlarda gerçekleşir.



B) Henle kıvrımı D) Glomerülüs E) Pelvis



Nefron segmentleri ve özelliklerini bilmemizi gerektiren bir soru...



D ) ADH, distal tübül ve toplayıcı kanal hücrelerini etkiler.







Renal dolaşımda en düşük basınç pelvistedir.







Pelviste basınç 0 mmHg’dir.



E) Zıt akımlı değişim mekanizmasında vaza rekta görev yapar.







Glomerülüste ise basınç en yüksektir.







Glomerülüsten pelvise doğru gittikçe basınç düşer.



Böbreğin temel görevlerinden olan idrarın konsantrasyon ve dilüsyonunun sorgulandığı bir soru...



Doğru cevap: E 100. Vücut sıvılarının pH’sının kontrolü primer olarak böbreğin hangi fonksiyonuna bağlıdır?



İDRARIN KONSANTRE EDİLME MEKANİZMASI



A) Sodyum fosfatın reabsorbsiyonuna ve bikarbonatın sekresyonuna



• İdrar nerede konsantre edilir:



B) Sodyum reabsorbsiyonuna, potasyum atılımına



Medullada (JM nefronda)



■ İnen henlenin özelliği ne: Su çok geri emilir



• Medulla interstisyumu neden suyu geri emer: Çünkü hiperozmolar



• Medulla interstisyumu neden hiperozmolar: Çünkü üre fazla, Na-K-CI fazla Çıkan vaza rekta Sadece e le ktro litle r geri emilir



■ Elektrolitleri dışarı atan pompanın adı ne: Na-K-2CI pompası



D) Hidrojen iyonu reabsorbsiyonuna E) Hidrojen iyonu reabsorbsiyonuna



sekresyonuna,



sodyum



sekresyonuna,



kalsiyum



Tüm nefron boyunca, aktif transport ile Na ile H+ değişimi yapılır.







Hidrojen atılım ı ve Na reabsorbsiyonu, vücut sıvılarında pH’yı kontrol eden primer mekanizmadır.



Hidrojen İyon Konsantrasyonundaki Değişimlere Karşı Savunma:



• Üre medulla interstisyumuna nasıl gelir: Pasif difüzyonla (Meduller toplayıcı kanallardan)



Asidoz ve alkalozu önlemek için düzenleyici üç sistem vardır:



• Sistemin adı ne: Vaza rekta z ıt akım mekanizması



• Sistemin amacı ne: Az suda, çok toksik atmak (500 mİ suda, 600 mOsm toksik atmak)



• Böbreğin idrarı konsantre edebilme yeteneği



1) Vücut sıvılarının kimyasal asit-baz tampon sistemleri 2) Solunum merkezi, ekstraselüler sıvılardan C 02’in (karbonik asidin) uzaklaştırılmasını düzenler 3) Böbrekler, asit veya alkali idrar oluşturur, ekstraselüler sıvı H+ iyonunu normale döndürür.



kaç: 1200 mOsm/litre



• Bir günde biriken toksik solut miktarı ne kadar: 600 miliozmol



Hidrojen iyon konsantrasyonunda bir değişiklik olduğu zaman 1. Tampon sistemleri bir saniyeden kısa zamanda reaksiyona girerler.



• Günlük minimum idrar miktarı kaç mililitre:



Doğru cevap: C



potasyum







• Çıkan henlenin özelliği ne:



V



sekresyonuna,



Vücutta asit-baz dengesinin kontrolü ile ilgili bir soru...



• Emilen suyu ne uzaklaştırır:



500 mİ



C) Hidrojen iyonu reabsorbsiyonuna







Tampon sistemler hidrojen iyonlarını vücuttan atmaz veya onları vücutta artırmaz.







Denge yeniden kuruluncaya kadar onları bağlı tutar.



J



ÜRİNER SİSTEM



98.



494



2. Solunum sistemi vücuttan C02ve böylece H2C 03’in atılımım sağlar.



c h ,2 o =v -c osm =



V - -------- 222:----------



URINER SİSTEM



"o s m







Birkaç dakika içinde etkili olur.







Bu iki savunma hattı, böbrekler devreye girinceye kadar fazla H* iyon değişimini engeller.







3. Böbrekler •







Yukarıdaki örneği kullanırsak, eğer idrar akım hızı 1 ml/dk ve ozmolar klirens 2 ml/dk ise serbest su klirensi -1 ml/dk olarak bulunur.



Doğru cevap: D



Diğer iki savunma sistemine göre yavaş, saatlerden günlere kadar uzayan sürede etkili olur. Ancak asit-baz düzenlemede görev alan en güçlü sistemdir.



102. Yanlışlıkla çok miktarda sıvı verilen hastanın kırmızı küreleri lizise uğruyor. Verilen sıvı aşağıdakilerden hangisi olabilir?



Doğru cevap: D 101. Negatif su dengesinde aşağıdakilerden hangisi görülür? A) Hücreler ve ekstraselüler kompartıman hidratedir B) Sadece hücreler hidratedir C) intraselüler kompartıman hidrate fakat ekstraselüler kompartıman dehidratedir D) Total vücut suyu azalmıştır E) Hücreler ve ekstraselüler dehidratedir



D) Hipertonik üre



Vücutta su kontrolü ve ilgili maddeler ile ilgili bir soru... •



Hastanın eritrositlerinin lizise uğramasının sebebi kırmızı kürelerin içlerine su girmesine bağlı şişmesidir.







Eritrositlere su girişi ekstrasellüler sıvının hipotonik olmasına (düşük osmotik basınca) hipotonik üreye bağlıdır.







İzotonik solüsyonlar hücre membranının her iki tarafında osmotik basınç eşit olduğu için hücre içi veya dışına su geçişi olmaz.







Hipertonik mannitol eritrositlerin büzülmesine neden olabilir.



Vücutta su kontrolü ile ilgili bir soru...



İdrarın Konsantrasyonu Ve Sulandırılmasının Hesaplanması



B) İzotonik mannitol



C) Hipertonik mannitol



E) Hipotonik üre



kompartıman



Total vücut suyu azaldığında, “vücut negatif su dengesi içerisindedir” denir.



A) izotonik NaCI



Üre geri emilimi: •



Filtre olan ürenin % 50’si proksimal tübülden pasif olarak geri emilir.



Ozmolar klirens •



Kanda erimiş maddelerin toplam klirensi, ozmolar klirens (C ) olarak ifade edilir.







Distal tübül, kortikal tübül ve dış medüller toplayıcı kanallar üreye geçirgen değildir.







Bir dakikada erimiş maddelerden temizlenen plazma hacminin ölçüsüdür.







İç medüller toplayıcı kanalların üreye geçirgenliği ADH ile artar.







Örneğin, plazma ozmolaritesi 300 mOsm/litre, idrar ozmolaritesi 600 mOsm/litre ve idrar akım hızı 1 ml/dk ise; ozmolar klirens 2.0 ml/dk’dır.







Vücutta su az ve ADH fazla olduğunda, su geri emilince tübüler sıvıda üre konsantrasyonu artar.







İç medulla toplayıcı kanallar da üreye çok geçirgendir.







Böylece ürenin çoğu, medulla interstisyumuna pasif diffüzyona uğrar.







Böbrek çok konsantre idrar oluşturduğu zaman, medulla interstisyum ozmolaritesine katkısı en fazla olan madde üredir. (%40-50 oranında, yani 500 mösm/L kadar).



osm



p r osm



Serbest Su Klirensi •



Erimiş maddeden yoksun suyun atılma hızını ifade eder.







Serbest su klirensi pozitif olduğu zaman, aşırı su idrarla atılmaktadır.











Serbest su klirensi negatif olduğu zaman, erimiş madde fazlası idrarla kandan uzaklaştırılmakta ve su vücutta korunmaktadır. İdrar ozm olaritesi plazma ozm olaritesinden daha yüksek olursa, serbest su klirensi, suyun korunduğunu işaret etmek üzere negatif olacaktır.



Doğru cevap: E 103. Serum sodyumu normal ise serum osmolaritesinin yükselmesinin en olası nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Etanol



B) Hiperglisemi



C) Hiperlipidemi



D) Mannitol E) Hiperproteinemi



495



OZMOLARİTE: • • • • •



1 litre solüsyondaki çözünmüş partiküllerin miktarıdır (ozmol/Lt) 1 molar Glikoz = 1 ozmol Glikoz



Diodrast ve PAH (para amino hippürik asit) klirensleri böbrek plazma akımını gösterirler.



1 molar NaCI = 2 ozmol NaCI (NaCI Na + Cl) Plazma ozmolaritesi hesaplanırken, plazmadaki tüm partiküller hesaplanır. Plazma ozmolaritesi (mOzmol / Lt) = 2(Na+K) + Glikoz/18 + BUN/2.8



• •



Normal plazma ozmolaritesi = 285-290 mOsm/lt Plazma ozmolaritesini belirlemede en etkili olan = Sodyum







Plazma ozmolaritesini belirlemede sodyumdan sonra etkili olan = Glikoz



B ) GFR tayini için kreatinin klirensi kullanılır. C) GFR böbrek fonksiyonlarının iyi bir göstergesidir. D) İnulin klirensi böbrek kan akımının tayininde kullanılır. kreatinin



klirensi



ile



Böbrekler tarafından tamamen uzaklaştırıldığı bilinen bir madde yoktur.







Ancak PAH'ın %90’ı böbrekler tarafından uzaklaştırılır.







Hematokrit 0.45 ve Total böbrek kan akımı= 650 / (1-0.45)= 1182 ml/dk’dır.



Doğru cevap: D 105. Aşağıdakilerden hangisi potasyumuu hücre dışına kaydırarak plazma potasyum düzeyini artırır? A) İnsülin



ters



GFR’nin hesaplanmasında kullanılan maddelerin bilinmesinin ölçüldüğü bir soru İnülin, kreatinin ve radyoaktif iyot GFR ölçümünde kullanılır.







İnülin bir boya maddesidir ve vücuda toksik değildir.







Vücutta metabolize olmaz, proteinlere ya da başka yapılara bağlanmaz.







Glomerüler filtrasyonla serbestçe süzülür, tübüler işleme (reabsorbsiyon ve sekresyon) uğramaz. Bu özelliklerinden dolayı inülin klirensi, glomerüler filtrasyon hızına eşittir (İnülin klirensi = GFR = 125 ml/dk). Ancak inülin bağırsak yolundan emilmediği için, sadece intravenöz yolla hastaya verilebilir. Bu nedenle kullanımı pratik değildir.



Pratikte böbrek fonksiyonunu değerlendirmek için kreatinin kullanılır. Kreatinin, kasta bulunan kreatinden oluşan bir maddedir.







125 ml/dk glomerüler filtrasyona uğrar.







Ayrıca 10-20 ml/dk distal tübülden sekrete edilebilir.



B) Aldosteron



C)Adrenerjik uyarı



D) Alkaloz



E) Şiddetli egzersiz Doğru cevap: E 106. Aşağıdakilerden potasyumu azaltır?



İnülin klirensi GFR’ye eşittir.











Böbreğe giden total kan akımı, hematokrit ve böbrek plazma akımı yardımı ile hesaplanabilir.



fonksiyon



A) Normal bir kişide GFR 100ml/dk’nın üzerindedir.







PAH hem tam olarak glomerüler filtrasyona uğrayıp, hem de tam olarak tüplere sekrete edildiği için, PAH klirensi, renal plazma akımını gösterir.



Total böbrek plazma akımı 650 ml/dk ise



104. Aşağıdakilerden hangisi böbrek değerlendirmesi için yanlıştır?











Bu nedenle böbrek plazma akımının yaklaşık hesaplanmasında PAH klirensi kullanılabilir.



Doğru cevap: B



E) Serum kreatinini, orantılıdır.



Bu nedenle kreatinin klirensi, inülin klirensi ve GFR’ye eşit ya da onlardan büyüktür.



A) insülin C) Hücre lizisi



hangisi



ekstrasellüler



B) Aldosteron yetersizliği D) Asidoz E) Şiddetli egzersiz



Plazma potasyum düzeyi kontrolü ile ilgili bir soru... Plazma potasyum düzeyini etkileyen faktörler K*’u hücre içine kaydıran faktörler (Ekstraselüler [K*]’u azaltan)



K+’u hücre dışına kaydıran faktörler (Ekstraselüler [K*]’u artıran) •







İnsülin



İnsülin yetersizliği



• Aldosteron yetersizliği







Aldosteron



• Adrenerjik blokaj







Adrenerjik stimülasyon



• Asidoz







Alkaloz







Hücre lizisi



• Şiddetli egzersiz



Doğru cevap: A



ÜRİNER SİSTEM







Vücut osm olariteinin kontrolü ve dengesinin sorgulandığı bir soru...



496



URINER SİSTEM



107. Aşağıdakilerden hangisi ADH sentezini arttırır? A) Alkol B) Klonidin



109. Aşağıdakilerden hangisi III. Ventrikülün anteroventral (AV3V) bölgesini uyararak susama hissine neden olur? A) Dopamin



C) Haloperidol



B) BNP



D) Plazma ozmolaritesinde azalma E) Nikotin



C) ANP D) Anjiotensin II E) Ürodilatin



Doğru cevap: E 108. Aşağıdakilerden hangisi ADH sentezini azaltır? A) Hipoksi B) Klonidin



Anjiotensin ll’nin susamaya direkt etkisinin sorgulandığı bir soru Ozmoreseptörler



C) Morfin







Hipotalamusta supraoptik ve paraventriküler nükleuslarda ADH sentezleyen magnosellüler nöronlar bulunur.







Bunların 5/6’sı supraoptik çekirdekte ve 1/6’sı paraventriküler çekirdekte bulunur.







ADH bu çekirdeklerde sentezlenir, aksonal iletiyle arka hipofizdeki sinir uçlarına taşınır.







Sinir ucunda veziküllerde depolanan ADH, kalsiyuma cevap olarak salgılanır.







Ozmolarite ve ADH salgı kontrolünde 2. önemli alan AV3V bölgesidir (3. Ventrikülün Antero-Ventral bölgesi)



D) Plazma ozmolaritesinde artma E) Nikotin ADH sentezininin kontrolü ile ilgili bir soru...



ADH salınımmı artıranlar • •



Plazma osmotik basıncının artması Hücre dışı sıvı hacminin azalması







Kan hacminin azalması



• •



Kan basıncının düşmesi Ağrı, heyecan, stres, egzersiz



• •



Bulantı, kusma Ayakta durma







Üstte subfornikal organ ve altta organum vaskulozum lamina terminalis (OVLT) vardır.







Morfin, nikotin, siklofosfamid, vinka alkaloidleri (vinkristin, vinblastin)







AV3V bölgesinin lezyonları



• •



Klofibrat, karbamazepin, klorpropamid Anjiyotensin II



ADH salınımmı azaltanlar •



Plazma osmotik basıncının azalması







Hücre dışı sıvı hacminin artması







Alkol, klonidin, haloperidol



ADH salgısı, susama, Na iştahının kontrolü ve kan basıncı kontrolünde önemli bozukluklara yol açar. Bu bölgenin elektriksel olarak veya anjiyotensin II tarafından uyarılması ADH salgısını, susamayı ve sodyum iştahını etkiler. Anjiyotensin II santral dipsojenik etkili hormondur.



ADH sekresyonunu düzenlenmesi ADH salgısını a rtıra n la r



T Plazma ozmolaritesi



ADH salgısını a za lta n la r



i Kan Hacmi



1 Plazma ozmolaritesi t Kan Hacmi



i Kan Basıncı



? Kan Basıncı



Doğru cevap: B



110. Aşağıdakilerden hangisi fosfatın renal klirensini artırır? A) Noradrenalin



Mide bulantısı Hipoksi İlaçlar Morfin Nikotin Siklofosfamid



Doğru cevap: D



İlaçlar Alkol Klonidin (antihipertansif ilaç) Haloperidol (Dopamin blokeri)



B) Aldosteron C) Paratiroid hormon D) Anjiyotensin E) Vazopressin Renal klirens kavramını bilmemizi gerektiren bir soru...



497



H o rm o n



E tk i Y e r i



ANP



NaCl v e Su



P roksim al tü b ü l,



t



g eri e m ilim i,



kolu v e d is ta l tü b ü l



T H+



D istal tü b ü l, to p la y ıc ı



t



tü b ü l v e ka n a l



e m ilim i



salgısı



D ista l tü b ü l, to p la y ıc ı



i



e m ilim i I



!



H e n le n in ç ık an k a lın k o lu , d is ta l tü b ü l



Metabolik asidozda, •



o düşük pH, düşük HC03' ve pC02 azalması



Solunumsal alkalozda •



NaCl g eri



i







Ca++ g eri



Yüksek pH, artmış plazma HC03‘ konsantrasyonu ve artmış pC02



Mikst asidoz



e m ilim i







Düşük pH, düşük HC03' ve artmış pC02



Doğru cevap: B



Doğru cevap: C 111. Asit-baz yanlıştır?



Artmış pH, azalmış pC02 ve düşük plazma HC03‘ konsantrasyonu



Metabolik alkalozda



P 0 4 — geri



e m ilim i



t



Kısmi solunumsal düzenlemeden sonra



Su g eri



tü b ü l ve k a n a l P roksim al tü b ü l,



P a ra th o rm o n



K+ salgısı



H e n le ’ nin çık an kalın



II



ADH



t



Kısmi renal düzenlemeden sonra o düşük pH, artmış pC02 ve artmış HC03‘



Su



g eri e m ilim i,



T o p layıcı k a n a l



A n g iy o te n s in







E t k ile r i



T N aC l, A ld o s t e r o n



Solunumsal asidozda



dengesi



bozuklukları



için



hangisi



112. pH=7.36, pCO2=20 mmHg ve HC03=9 mEq/l olan bir hastada ne düşünürsünüz? (Eylül-90) A) Metabolik Alkaloz



A) Metabolik alkaloz solunumu baskılar. B) Respiratuar asidozda PC02 azalmıştır.



B) Kompanse Metabolik Asidoz



C) Respiratuar alkalozda BOS’da PC02 azalır. D) Metabolik asidozda plazmada HC03- azalmıştır. E) Respiratuar alkaloz tam olarak kompanse edilebilir.



C) Dekompanse Metabolik Asidoz D) Respiratuvar Alkaloz



Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru...



E) Respiratuvar Asidoz Asit-baz dengesinin bilinip bilinmediğinin ölçüldüğü bir soru •



Asit-Baz Bozukluklarının Analizi ve Klinik Ölçümler:



pH normale yakın (7.38-7.42 arasında), Kompanse Asidoz gibi duruyor.







HC03düşük, yani sorun böbreklerde (Metabolik Asidoz)



Asit-baz bozukluğu arteriyel kan örneğindeki üç kriterin analizinden teşhis edilebilir:







C 0 2 düşük, yani solunumsal komoansasyon yapılmış.







pH







Plazma HC03_konsantrasyonu







PC02



Doğru cevap: B 113. Kompanse olmamış bir metabolik alkaloz olayında, kan değerlerindeki değişiklikler aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir? A) pH, HC03ve PC02 artmıştır. B ) pH azalmış, HC03 yükselmiş, PC02 normaldir. C) pH yükselmiş, HC03 ve PC02 azalmıştır. D) pH yüksek, HC03 yüksek, PC02 normaldir. E) pH, HC03 ve PC02 azalmıştır. Asit-baz dengesinin bilinip bilinmediğinin ölçüldüğü bir soru •



Alkaloz var yani H+ az, yani pH yüksek olmalı







Metabolik alkaloz var, yani sorun böbrekte, HC03 yüksek olmalı







Kompanse olmamış, yani PCOz değişmemiş, Normal olmalı



Doğru cevap: C



URINER SİSTEM



T ü b ü le r g e ri e m ilim i d ü z e n le y e n h o r m o n la r



URINER SİSTEM



114. Respiratuvar asidozun mekanik kompansasyonu arteryel kanda aşağıdakilerden hangisi ile olur?



Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru...



A) Normal pC02, düşük pH ve düşük HC03







B) Yüksek pC02, normal pH ve yüksek HC03 C) Yüksek pC02, düşük pH ve normal HC03



Mide içeriğinin kusulması asit kaybına neden olur, çünkü mide sekresyonu çok asidiktir.







Ancak, gastrointestinal yolun daha derindeki içeriğin kusulması alkali kaybına ve sonuçta asidoza neden olur.



D) Düşük pC02, normal pH ve yüksek HC03 E) Düşük pC02, yüksek pH ve normal HC03 Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru...



Doğru cevap: E 116.



Bir kişide respiratuvar asidoz gelişirse ve uzun sürerse, böbrekler hücre dışı sıvılarda sodyum bikarbonat artışına neden olur.



Vücut sıvılarının kimyasal asit-baz tampon sistemleri Solunum merkezi, ekstraselüler sıvılardan C02’in (karbonik asidin) uzaklaştırılmasını düzenler Böbrekler, asit veya alkali idrar oluşturur, ekstraselüler sıvı H+ iyonunu normale döndürür.



Hidrojen iyon konsantrasyonunda bir değişiklik olduğu zaman 1. Tampon sistemleri bir saniyeden kısa zamanda reaksiyona girerler. •



Tampon sistemler hidrojen iyonlarını vücuttan atmaz veya onları vücutta artırmaz.







Denge yeniden kuruluncaya kadar onları bağlı tutar.



hangisi



B) Hiperventilasyon D) Pankreas fistülü E) Nazogastrik kayıp Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru... •



Hiperventilasyonda C 0 2 fazla atılacağından respiratuar alkaloz olur.







Aşırı kan transfüzyonunda hipokalemi ve metabolik alkaloz olur.







Nazogastrik kayıpta H* ve K+çok kaybolduğundan ve böbrekler K* korumak için K+tutup H+ atacağından metabolik alkaloz meydana gelir.







Pankreas fistülünde ise bol miktarda bikarbonat kaybedileceğinden metabolik asidoz oluşur.



Doğru cevap: D 117.



Metabolik asidozdaki aşağıdakilerden hangisidir? A)







Birkaç dakika içinde etkili olur.







Bu iki savunma hattı, böbrekler devreye girinceye kadar fazla H+ iyon değişimini engeller.



D) Bikarbonat eksikliği E) Sodyum iyonu eksikliği











Diğer iki savunma sistemine göre yavaş, saatlerden günlere kadar uzayan sürede etkili olur. Ancak asit-baz düzenlemede görev alan en güçlü sistemdir.



esas



bozukluk



Karbondioksit fazlalığı



B) Karbondioksit eksikliği C) Bikarbonat fazlalığı



Böbrekler



asidoz



C) Aşırı kan transfüzyonu



2. Solunum sistemi vücuttan C02ve böylece H2C 03’in atılımını sağlar.



3.



metabolik



A) Hipokalemi



Hidrojen İyon Konsantrasyonundaki Değişimlere Karşı Savunma: Asidoz ve alkalozu önlemek için düzenleyici üç sistem vardır:



Aşağıdakilerden yapar?



Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru...



Bikarbonat Tampon Sistemi



C 02+H20



Karbonik anhidraz « H2C 03 H2C 03 + ■ ■. *



h ++ h c o 3-



Doğru cevap: B 115. Metabolik alkalozun hangisidir?



nedeni



aşağıdakilerden



Na HC03 ■«------ - Na++HC03•



A) Egzersiz B) Sublethal morfin doz aşımı



Bikarbonat azalması sonucu olan asidoza metabolik asidoz,







C) Siyanozlu kalp hastalığı D) Akut hipoksik-hipoksi



Bikarbonat artışı sonucu olan alkaloza ise metabolik alkaloz denir.







pC02’de artış sonucu olan asidoza solunumsal asidoz,



E) Mide içeriğini kusma



p C 0 2’de azalma sonucu olan alkaloza ise solunumsal alkaloz denir.



Doğru cevap: D 118.



2) Metanefrik mezoderm: Nefronlar Doğru cevap: E



Aşağıdakilerden hangisi metabolik alkolozu gösterir?



kompanse



olmuş



121. Atmış kg ağırlığındaki bir kişinin intrasellüler sıvı volümü kaç litredir?



A) pH=7.5, HCO3=20mEq/L, PC02=25mmHg B) pH=7.4, HC03=34mEq/L, PC02=45mmHg C) pH=7.3, HC03=17mEq/L, PCO2=30mmHg



A )36



B )24



C) 16



D )12 E) 6



D) pH=7.7, HC03=34mEq/L, PCO2=10mmHg Doğru cevap: B



E) pH=7.3, HCO3=10mEq/L, PC02=15mmHg Asit-baz dengesi bozukluklarının sorgulandığı bir soru... •



122. Hematokriti %40, plazma hacmi 3500 mİ olan bir insanın kan hacmi yaklaşık ne kadardır?



Kompanse metabolik alkoloz sırasında, pH’yı normale getirmek için, bir karbondioksit girişi olacaktır. Bu nedenle net sonuç, bikarbonat ve parsiyel karbondioksit basıncında artış ve normale yakın bir PH değeri bulunacaktır.



A) 5833



B )4970



C )6412



D )6625 E) 7200



Doğru cevap: A Doğru cevap: B 123. 119.



Aşağıdakilerden gelişir?



hangisinden



kalıcı



böbrek



Sağlıklı kişilerde ve normal koşullarda, aşağıdaki vücut sıvılarından hangisinin hacmi en fazladır? A) Plazma B) İdrar



A) Mezonefroz B) Metanefroz C) Pronefroz



C) Gastrointestinal salgılar D) Hücreler arası sıvı



D) Splachnik mezoderm



E) Hücre içi sıvı



E) Ektoderm



Vücut sıvılarının dağılımı, hematokritle ilişkisi, hücre içi ve hücre dışındaki elektrolit dağılımı sınavlarda sıkça sorulan sorulardır.



Doğru cevap: B 120.



Böbreğe ait aşağıdaki üretrojen kökenlidir?



yapılardan



URINER SİSTEM







hangisi



A) Renal korpuskul B) Henle kulbu C) Proksimal tubulus D) Distal tubulus E) Toplayıcı tubulus Böbreğin bölümlerinin gelişimini bilmemizi ölçen bir soru



ÜROGENİTAL SİSTEMİN GELİŞİMİ Üç tip böbrek sistemi gelişir:



VÜCUT SIVILARI •



Erişkin insan vücut ağırlığının % 62’si su’dur.







Bunun % 40’ı hücre içinde, % 20’si hücre dışında bulunur.







% 2’si de transselüler sıvıdır (BOS, eklem içi sıvılar, göz içi sıvısı, plevral sıvı gibi).



Hücre dışı sıvı iki önemli bölümden oluşur: •



Hücrelararası sıvı (interstisyel sıvı): Hücre dışı sıvının 34’ü (Vücut ağırlığının % 15’i),







Plazma: Hücre dışı sıvının 14’ü (Vücut ağırlığının % 5’i) Erişkinde kan hacmi vücut ağırlığının % 7’si kadardır (5 litre)











Pronefrozlar, fonksiyonel değildirler.







Mezonefrozlar, geçici boşaltım organı olarak görev yaparlar.











Metanefrozlar, kalıcı böbrekleri oluştururlar.







Kalıcı böbrekler iki kökenden gelişirler: 1) Metanefrik divertikül (üreterik tomurcuk): Üreter, renal pelvis, kaliksler ve toplayıcı tübüller







Kanın % 60’ı plazma ve % 4 0 ’ı şekilli elemanlardır (Hematokrit: % 40) Çocukta su yüzdesi daha fazladır, yaşla birlikte azalır. Kadınlarda yağ oranı fazla, su yüzdesi erkeklere oranla daha azdır.



Doğru cevap: E



L.



500



URINER SİSTEM



124. Plazmada en fazla bulunan aşağıdakilerden hangisidir?



elektrolit



Hücre içindeki iyonlar Potasyum



Hücre içinde en fazla bulunan katyon



Magnezyum



Hücre içinde en fazla bulunan ikinci katyon



Doğru cevap: D



Protein



Hücre içinde en fazla bulunan negatif yüklü organik madde



125. Serumdaki en yüksek anyon aşağıdakilerden hangisidir?



Organik fosfor



Hücre içinde en fazla bulunan anyon



Kalsiyum



Hücre içinde en az bulunan iyon



A) Klor C) Kalsiyum



B) Potasyum D) Sodyum E) Manezyum



B) Klorür



A) Bikarbonat C) Fosfat



D) Sülfat E) Organik asitler Hücre dışındaki iyonlar



Doğru cevap: B 126. Aşağıdaki iyonlardan hangilerinin ekstraselüler sıvıdaki miktarı, intrasellüler sıvıdaki miktarından daha fazladır?



Sodyum



Hücre dışında en fazla bulunan katyon



Klor



Hücre dışında en fazla bulunan anyon



Bikarbonat



Hücre dışında fazla



Kalsiyum



Hücre dışı / Hücre içi oram en fazla olan iyon



Glikoz



Hücre dışında daha fazla bulunur



A) P04-CI B) Na-K C) Na-CI K-CI E) Mg-K D)



Doğru cevap: C 127. İntrasellüler sıvıda aşağıdakilerden hangisinin konsantrasyonu en düşüktür?



Doğru cevap: B 128. Aşağıdakilerden hangisinin hücre içi sıvıdaki konsantrasyonu, hücre dışı sıvıdaki konsantrasyonundan daha düşüktür? A) Potasyum



B) Magnezyum



C) Bikarbonat



D)



Protein



E) Fosfat Vücut sıvılarının dağılımı, hematokritle ilişkisi, hücre içi ve hücre dışındaki elektrolit dağılımı sınavlarda sıkça sorulan sorulardır.



Ekstraselüler sıvı •



Çok miktarda sodyum, klor ve bikarbonat iyonuyla birlikte, oksijen, glikoz, yağ asitleri ve aminoasitler gibi besinleri içerir. Ekstraselüler sıvıya “iç ortam” adı verilir.



İntraselüler sıvı



PH .............. P roteinler.. . .



28 mEq/L.............. 4 mEq/L................ 1 nıEq/L................ 90 mg/dl................ 30 mg/dl................



0.0001 mEq/L 58 mEq/L 4 mEq/L 10 mEq/L 75 mEq/L 2 mEq/L 0-20 mg/dl 200 mg/dl



0.5 m g /d l..............



0-95 mg/dll



40 mmHg.............. 45 mmHg.............. 7 . 4 ........................ 2 gm/dl..................



23 mmHg 46 mmHg 7.0 16 am/dl



_



E) Magnezyum



10 mEq/L 140 mEq/L



E



C) Fosfat



Cl .............. HCOs.............. Fosfotlar........ so4 .............. G likoz............ Amino asitler. .. Koilestrol Fosfolipidler Nötrol yağ — po 2 .............. PCOz..............



İn tra s e lü le r



142 mEq/L............ 4 mEq/L................ 2. 4 mEq/L............ 1.2 mEq/L.............. ~c LU



B) Kalsiyum D) Sodyum



M g~............



E k s tra s e lü le r



cç c



A) Potasyum



Na+ .............. K* .............. Ca" ..............



E k stra se lü le r v e in tra se lü le r sıv ıla rın k im y asa l b ile şim i



Doğru cevap: C 129. Plazmada yer alan aşağıdaki moleküllerden hangisi, plazma ozmolalitesini belirlemede en fazla etkiye sahiptir? A) Plazma proteinleri







Çok miktarda potasyum, magnezyum, fosfat, sülfat ve az miktarda sodyum, klor, kalsiyum ve bikarbonat iyonları içerir.



C) Sodyum







Hücre dışı / Hücre içi oranı en fazla olan iyon ise kalsiyumdur.



Doğru cevap: C



B) Glukoz D) Poyasyum E) HC03



501



A) Etanol



Plazma H acm inin Ö lçüm ü: •



B) Hiperglisemi



C) Hiperlipidemi



D) Mannitol E) Hiperproteinemi



Kan H acm inin Ö lçüm ü:



Ozmolaritenirı hesaplanması ve osmolaritede etkili maddelerin neler olduğunun bilinmesini irdeleyen bir soru OZM O LARİTE: • 1 litre solüsyondaki çözünmüş partiküllerin miktarıdır (ozmol/Lt) • 1 molar Glikoz = 1 ozmol Glikoz •



1 molar NaCI = 2 ozmol NaCI (NaCI —» Na + Cl)







Plazma ozmolaritesi hesaplanırken, plazmadaki tüm partiküller hesaplanır.







Plazma ozmolaritesi (mOzmol / Lt) = 2(Na+K) + Glikoz/18 + BUN/2.8



• • •



Normal plazma ozmolaritesi = 285-290 mOsm/lt Plazma ozmolaritesini belirlemede en etkili olan = Sodyum Plazma ozmolaritesini belirlemede sodyumdan sonra etkili olan = Glikoz



Doğru cevap: B 131. Plazma ölçülür?



hacmi



aşağıdakilerden



Radyoaktif iyot ile işaretlenmiş albumin (125 Ialbumin) ve Evans mavisi (T-1824) gibi plazma proteinlerine bağlanan boyalar kullanılabilir.







Eritrositleri işaretlemede sıklıkla kullanılan madde eritrosite sıkıca bağlanan ra d y o a k tif krom (51Cr)’dur.







Plazma hacmi ve hematokrit bilinirse kan hacmi hesaplanabilir.







Total kan hacmi= Plazma hacmi / 1 -Hematokrit Vücut Sıvılarının Ölçülmesi Hacim



İn d ik a tö rle r



Toplam v ü c u t suyu



Antipirin, alkol, radyoaktif su (trityum , 3H20 ), ağır su (döteryum, 2H20)



H ücre dışı sıvı



İnülin, mannitol, radyoaktif Na, radyoaktif Cl, radyoaktif iyotalamat, tiyosülfat iyonu



Doğrudan ölçülemez. H ücre iç i sıvı



Total vücut sıvısından, hücre dışı sıvı hacminin çıkarılmasıyla hesaplanır.



Plazma hacm i



125 l-albümin, Evans mavisi boyası (T-1824)



hangisiyle



Demir, krom, fosfor izotoplan (51Crişaretli kırmızı kan hücreleri) Kan hacm i



A) İnülin C) Gram boyaması



B) Evans mavisi D) Kongo kırmızısı E) Metilen blue



Doğru cevap: B 132. Aşağıdaki vücut sıvı kompartmanlarından hangisi herhangi bir indikatörle doğrudan ölçülemez?



Kan hacmi = Plazma hacmi / (1 hematokrit) eşitliği ile hesaplanır.



Doğrudan ölçülemez. H ücrelerarası sıvı



Hücre dışı sıvı hacminden - plazma hacminin çıkarılmasıyla hesaplanır



Doğru cevap: B



A) Total vücut sıvısı B) Hücre dışı sıvı C) Plazma hacmi D) Kan hacmi



134. Kan değerleri aşağıdaki şekilde olan bir kişinin plazma ozmolaritesi kaç mOsm/litredir? (Na= 138 mEq/L, K= 4 mEq/L, Glikoz= 80 mg/dL, BUN= 11,2 mg/dL)



E) İnterstisyel sıvı



A )276



Doğru cevap: E



B ) 284



C )289



133.



Hücre dışı sıvı hacminden, plazma hacminin çıkartılmasıyla hesaplanan vücut sıvı kompartmanı aşağıdakilerden hangisidir?



D) 293 E) 312 Ozmolaritenin hesaplanması ve osmolaritede etkili maddelerin neler olduğunun bilinmesini irdeleyen bir soru



A) Total vücut sıvısı B) interstisyel sıvı C) Hücre dışı sıvı



OZMOLARİTE: •



1 litre solüsyondaki çözünmüş partiküllerin miktarıdır (ozmol/Lt)







1 molar Glikoz = 1 ozmol Glikoz







1 molar NaCI = 2 ozmol NaCI (NaCI -> Na + Cl)



D) Plazma hacmi E) Kan hacmi



URINER SİSTEM



130. Serum sodyumu normal ise serum ozmolaritesinin yükselmesine neden olan en olası durum aşağıdakilerden hangisidir?



URINER SİSTEM



502







Plazma ozmolaritesi hesaplanırken, plazmadaki tüm partiküller hesaplanır.







Plazma ozmolaritesi (mOzmol / Lt) = 2(Na+K) + Glikoz/18 + BUN/2.8 Normal plazma ozmolaritesi = 285-290 mOsm/lt



• • •



Plazma ozmolaritesini belirlemede en etkili olan = Sodyum Plazma ozmolaritesini belirlemede sodyumdan



Nefronun bölümleri: 1. Malpighi cisimciği • • 2.



Glomerulus Bovvman kapsülü



Tubuli renalis • Proksimal tübül (kıvrımlı ve düz) • Henle kulpu • Distal tübül (düz ve kıvrımlı)



sonra etkili olan = Glikoz







Doğru cevap: D



Toplayıcı tübül



Doğru cevap: E 135. Bertini kolonları aşağıdaki organlardan hangisine ait bir yapıdır? A) Akciğer



B) Karaciğer



C) Dalak



136. Böbrek glomerüler kapiller tipi aşağıdakilerden hangisidir?



D) Beyin



A) Sürekli kapiller



E) Böbrek



B) Somatik kapiller C) Sinüzoidal kapiller D) Pencereli diyaframsız kapiller



Böbrekte bulunan özel bir yapının bilinmesinin ölçüldüğü bir soru



E) Pencereli diyaframlı kapiller



ÜRİNER SİSTEM HİSTOLOJİSİ •



Böbrekler dışta korteks ve içte medulla olmak üzere iki bölümden oluşur.



Önemli işlevleri olan böbrek glomerüler kapiller tipinin sorgulandığı bir soru







Medullada 10-18 adet piramidal yapı mevcuttur.







Piramid sayısı 6 ya da daha az olursa hipoplazik böbrek tanısını koydurur. Piramitlerin arasına uzanan kortikal dokuya Bertini kolonları adı verilir. Her medüller piramidin tabanından kortekse doğru,toplayıcı kanal ve henlenin oluşturduğu medüller ışınlar uzanır.







Bir kaç minör kaliks, majör kalikse açılır ve oluşan idrar pelvis olarak adlandırılan genişlemiş bölüm aracılığıyla üretere aktarılır.







• •







Böbrek cisimcik



Proksimal kıvrımlı Distal kıvrımlı tübül tübül



Glom erüler kapiller damar yumağı: • • •



• • Korteks



Nefrona bağlanan toplayıcı tübül Medülla



Toplayıcı kanal



• • • •



Bazal membranın ortasında lamina densa (elektron yoğun tabaka) bulunur.







Lamina densa; heparan sülfat (negatif yüklü glikozaminoglikan), tip IV kolajen, entaktin ve lamininin oluşturduğu ağ şeklinde bir yapıdır. Bazal membranın her iki yanında lamina rara (elektron geçirgen tabaka) bulunur. Lamina rara, hücrelerin tutunmasını sağlayan fibronektin içerir. Bu yapıların tümü; (pencereli endotel + bazal membran + filtrasyon yarıkları) filtrasyon bariyerini oluşturur.



Böbrek k e s itle ri ve nefron



Böbreğin en küçük fonksiyonel birimi nefron’dur. •



Her böbrek 1 ila 4 milyon nefron içerir.



Bovvman kapsülü olarak adlandırılan iki tabakalı bir kapsülle sarılmıştır. Kapsülün iç tabakası viseral tabakadır ve glomerüler kapillerleri içine alır. Dış tabaka pariyetal tabakadır ve renal cisimciğin en dıştaki sınırını oluşturur. İki tabaka arasında, kapiller duvardan ve viseral tabakadan süzülen sıvının toplandığı idrar boşluğu bulunur. Bovvman kapsülünün pariyetal yaprağı tek katlı yassı epitel hücreleriyle döşelidir. Bovvman kapsülünün viseral yaprağını podositler oluşturur. Podositlerin ikincil uzantıları pedisel olarak adlandırılır. Pediseller çok ince ve kapiller bazal laminayı çevreleyen oluşumlardır. Pedisellerin arasındaki boşluklar filtrasyon yarığı (slit) olarak adlandırılır. Glomerül kapiller endotel hücreleriyle, podositler arasında kalın bir bazal membran bulunur.







503



• •



Glomerül kapilerler endoteli diyaframsız pencereli endoteldir. Glomerülde, ancak damarların dışında yerleşmiş intraglomerüler mezangiyal hücreler de izlenir. Bir de glomerül kapiller duvarına tutunan mezangial hücreler (polkissen kutup yastıkçığı) vardır. Bu hücrelerde ANP reseptörü bulunur.







“Böbrek cisimciği horizorıtal kesit” başlıklı şekile bakınız.



eder. Vasküler porlarda aynı zamanda glomerül içindeki hücrelerle aynı destek fonksiyonlarına sahip Lacis hücreleri (ekstraglomerüler mezangial hücreler) bulunur. Lacis hücreler makula densadan glomerüle sinyal taşıyarak burada vazokonstriksiyonu etkileyebilir.



URINER SİSTEM







Mezengial hücrelerde Doğru cevap: D 137. Aşağıdakilerden hangisi görevi olan hücredir?



Kasılma Yapanlar böbrekte



fagosotoz



A) İntraglomerüler Lacis hücresi B) intraglomerüler mezengial hücre C) Polkissen hücresi D) Podosit E) Pedisel



• Endotelinler • Anjiyotensin II • Vazopressin • Noradrenalin • PAF • TGF • Tromboksan A2 • PGF2 • Lökotrien C ve D • Histamin



Gevşeme yapanlar • ANP • Dopamin • PGE2 • cAMP



Hangi organda hangi fagositoz yapan hücrenin bulunduğu sınavlarda sıkça sorulan sorulardandır Doğru cevap: B



Böbrekte Mezengiumun Fonksiyonları • • • • •



Glomerül ve perisitlere yapısal destek sağlar. Vazoaktif maddelere cevap vererek filtrasyon için optimal hidrostatik basıncın kontrolünü sağlar. Sitokin, prostaglandin, glomerül tamiri ve immün savunma için önemli birçok maddeyi sentezler. İntraglomerüler mezengial hücrelerin fagositoz görevi vardır. Glom erüler filtrata yapışan antijen-antikor kompleksleri de dahil protein kalıntılarını fagosite



138.



Müköz salgı yapan Littre bezlerinin bulunduğu yapı aşağıdakilerden hangisidir? A) Prostatik üretra B) Pendülöz üretra C) Membranöz üretra D) Bülböz üretra E) Üreter



Üretranın yapısının bilinmesinin ölçüldüğü bir soru



*



5







Prostatik, membranöz, bülböz ve pendülöz bölümleri vardır.



Üretra lümeni distalde genişleyerek fossa navikularisi oluşturur.







Prostatik üretra çok katlı değişici epitelle döşelidir.



Üretra boyunca bulunan müköz salgı bezleri olan Littre bezleri pendülöz kısımda yoğunlaşmıştır.







Spongioz üretra erektil penis dokusu içinde kolumnar stratifiye (çok katlı prizmatik) ve yalancı çok katlı epitelle çevrilidir, distali ise çok katlı yassı epiteldir.



Erkek Üretrası:



URINER SİSTEM



• •



Dorsal ve distal kısmındaki verumontanum denir.



kabarıklığa



Prostatik utrikül verumontanum’un ucuna, ejakülatör kanallar verumontanum’un kenarlarına açılırlar. •



Membranöz üretra, çok katlı prizmatik ya da yalancı çok katlı prizmatik epitel ile döşelidir.







Dış kısmında çizgili kastan oluşan dış sfinkter bulunur.







Üretranın bülböz ve pendülöz kısımları penisin korpus spongiyozumunda yer alır.







Üretra lümeni distalde genişleyerek fossa navikularisi oluşturur.







Üretra boyunca bulunan müköz salgı bezleri olan Littre bezleri pendülöz kısımda yoğunlaşmıştır.







Spongioz üretra erektil penis dokusu içinde kolumnar stratifiye (çok katlı prizmatik) ve yalancı çok katlı epitelle çevrilidir, distali ise çok katlı yassı epiteldir.



Doğru cevap: B 139.



Aşağıdakilerden hangisi çok katlı değişici epitelle döşelidir? A) Proksimal tübül B) Henle kulpu ince kısımlar C) Henle kulpu kalın kısımlar D) Membranöz üretra E) Prostatik üretra



Üretranın yapısının bilinmesinin ölçüldüğü bir soru



ÜRETER - MESANE - ÜRETRA Mesane ve İdrar Yolları: •



Renal kaliksler, renal pelvis, üreter ve mesane mukozası çok katlı değişici epitelle döşelidir.



Erkek Üretrası: •



Prostatik, membranöz, bülböz ve pendülöz bölümleri vardır.







Prostatik üretra çok katlı değişici epitelle döşelidir. Dorsal ve distal kısmındaki kabarıklığa verumontanum denir. Prostatik utrikül verumontanum’un ucuna, ejakülatör kanallar verumontanum’un kenarlarına açılırlar.







Membranöz üretra, çok katlı prizmatik ya da yalancı çok katlı prizmatik epitel ile döşelidir.







Dış kısmında çizgili kastan oluşan dış sfinkter bulunur.







Üretranın bülböz ve pendülöz kısımları penisin korpus spongiyozumunda yer alır.



Kadın Üretrası: •



Çok katlı yassı epitel ile döşeli olan, 4-5 cm, uzunluğunda bir tüptür.



Arada yalancı çok katlı prizmatik epitel içeren alanlar da bulunur. Doğru cevap: E