Türk Romanında Reformist Tipler [PDF]

  • 0 0 0
  • Suka dengan makalah ini dan mengunduhnya? Anda bisa menerbitkan file PDF Anda sendiri secara online secara gratis dalam beberapa menit saja! Sign Up
File loading please wait...

Table of contents :

Citation preview

Türk Romanında Reformist Tipler (Tanzimat'tan Cumhuriye t'e)



Yaşar Şenle



PcJW YAYıNLARı



TÜRK ROMANıNDA REFORMiST TiPLER (Tanzimat'tan Cumhuriyet'e)



Dizi Editörü Harun Yıldız



ISBN: 978-605-5583-10-1



Baskı Öncesi Minyalü®k



Baskı



Şelale Ofset f Konya f 342 00 02



Birincı Ba�kı



'" Konya. Aralık 2u09



GENÇliK KiTABEvi - PALET YAYıNLARı Mimar Muzaffer Cad. Rampatı çarşı Nu. 42 Konya



YAYıNCı SERTIFIKASı: 10418



Türk Romanında Reformist Tipler (Tanzimat'tan Cumhuriye t'e)



Yaşar Şe ne l



�W YAYıNLARı



içiNDEKiLER



ÖN SÖZ GiRiş



....................... ...............................................................................................



.



9



.........................................................................................................................



13



...........................................



13



1. Reform



Kavramı ve Bizdeki Karşılığı Üzerine Batılılaşma . . . . . 3. Kültür Değişmesi 4. Tip ve Bizdeki Reformist Yeni Aydın Tipi Hakkında 2.



.. .......... ................. ............................. .. ...............................



. 18



........................................................................................



24



............... ...... ...........



28



.



i. BÖLÜM FELATUN BEY ILE RAKIM EFENDI AHMED MIDHAT ÖZET RAKIM EFENDi ı. Fiziki ve Ruhi Portresi A. Fiziki Portresi . .. B. Psikolojik Yapısı ve Davranış Özellikleri 1. Eğitimi .. .. . . ... .. ... .. ...... . ... . . . 2. Karakter Yapısı ve Davranış Özellikleri . ii. Fikirleri .



.



...................................................................................................................



39



............................................



39



...................................................................................................................



40



...................................................................................................



41



............ ....................................................................



.41



............. ......................... . ............................................



.41



.



................................... .........



.



. . ..



......... . ......



.



.



.. ..



. ..



. ... ... .......... ...



.............



.



42 42



..... ........................ ........ .



. 44



........................... ................................................................. .........



.



47



ii. BÖLÜM . . . 51 CEZMi NAMIK KEMAL 51 ÖZET . 52 CEZMi . . . . 53 ı. Fiziki ve Ruhi Portresi. ....................................................................... ......... 53 A. Fiziki Portresi . 53 B. Psikolojik Yapısı ve Davranış Özellikleri 54 1. Eğitimi . . 54 2. Karakter Yapısı ve Davranış Özellikleri . . . . . .. . . . . 56 .................................................................................... .............. .............



..............................................................................................



........................... ............................................................. ..........................



........ ............................. ............................ ...... .......................................



................................................. ..................................... .............................................



....... .................................. ................................................. ...



ııı. BÖLÜM SERGÜZEŞT SAMiPAŞAZADE SEzAi ÖZET . CELAL BEY . . ı. Fiziki ve Ruhi Portresi.. . .. ... ... .. . . . . ... . A. Fiziki Portresi . B. psikolojik yapısı ve Davranış Özellikleri ii. Fikirleri . . . . A. Esare! . . . . B. Yabancı mürebbiye C. Batı Müziği ve Piyano D. Ahlak E. Evlilik .



. ........



. . ....... .... .....



............................................................................................ ....................



65



....................................................................



65



.................................. .................................................................................



66



.... . . . ............................ ...................................................................



67



.



................ 67



.................................. ....................................................



67



..............................................



68



........................ ............ . ........ ........................................... ...........



69



............. ............. ........... ... . . .......... ....................... ..................



69



.



....................................... ....................................



.



. 69



..........................................................................



69



...................................................................................................



69



....... ........................................... ................................................



70



(, • YAŞAR ŞENLER



LV. BÖLÜM . . . 71 TURFANDA MI YOKSA TURFA MI MEHMED MURAD (MiZANCI) 71 ÖZET 72 MANSUR . . . . . . . 75 i. Fiziki ve Ruhi Portresi . .. . 75 A. Fiziki Portresi . . 75 B. Psikolojik Yapısı ve Davranış Özellikleri 76 II. Fikirleri ....................................................................................................... 82 A. istanbul, Hilafet ve Saltanal.. ............................................................... 82 B. Kanun ve Devlet . . 84 C. Eğitim . . . .. 89 D. Ekonomi . . . .. 91 E. Gümrük, Vergi ve Maliye . . . . . 93 ............................................... .... ............................... ...........................



.........................



.......................................................................................... ............. . . ..........



..... ............................... ........................ .... ........ ..... ................... ...... ................................ ... . .................. .......................



.................. ..................................................... .............. .................. ...........................



.......... ...................................... ................................



.................... .............. .......... ........................... ...........



...........



.. ......................................... .... .. . .......................................



.............. ........... ... ........ ... ................... ......



V. BÖLÜM . . . . . . . 95 MAl VE SIYAH UŞŞAKizADE HAliD ZIYA . . . . . . 95 ÖZET . 96 AHMET CEMIL .. . . . . 98 i. Fiziki ve Ruhi Portresi ................................................................................. 98 A. Fiziki Portresi . . . 98 B. Psikolojik Yapısı ve Davranış Özellikleri . .. . . 99 II. Fikirleri . .. . . . . . . .. 106 A. Edebiyat ve Şiir......................................................................... ......... 106 .. .... ............................ ........... ...... ..... ................ .... ..... ......... ................ ... . ................ ..................... ...............



.......................................................................... ........................................ ...........



.. ..................................................... .......................... . .



.. . ......................................................................... ........ ... ..



............. ....



. .... ..............................



....... ... ..... ... ........... ............ .................



...............



Vi. BÖLÜM . . . . .. . . . 113 YENi TURAN HALiDE EDiB . . .. . . .. . . .. . . 113 ÖZET . . . .. . . ... 114 KAyA .. . . . . .. 115 i. Fiziki ve Ruhi Portresi ............................................................................... 115 A. Fiziki Portresi . . . . . 115 B. Psikolojik Yapısı ve Davranış Özellikleri . . . 116 ii. Fikirleri ................................... ........................... ..................................... 119 ...... . ........................................................... . ..... ........... . ...



...... ... .............. ......



.... ....... . .... .................... .........



...... .. .



............... ............. ....................... .. . ......... ............ .... . . ......................



...................................



................... ......... .............. ............ .... . ...........



....................... ............ .. .................. ..... .................... ............. ........... ................



Vii. BÖLÜM .. . . . .. .. . ... . . . . 123 KUYRUKLU YILDIZ ALTINDA BiR iZDivAÇ HÜSEYIN RAHMi . . . . . . 123 ÖZET . . .. . . .. . . 124 iRFAN GALiB . 127 i. Fiziki ve Ruhi Portresi .. . . . . . . 127 A. Fiziki Portresi..... .... . .... .... ................................................ 127 B. Psikolojik Yapısı ve Davranışları ....................................................... 127 ii. Fikirleri ..................................................................................................... 133 A. Eski· Yeni Çatışması . . . . 133 1. Milli Adetler . . . 133 2. Evlenme . . . . 133 3. Edebiyat ve Müzik . .. . . . . .. . 135 B. Basın ve Okuyucu . .. . . . . .. 135 ....................



...... .. .... ...... . ... ................... . ................ ..



... ..... .. .



... . . ... ... .... .. ....



............. ... .....



.. ...... .................................... . .................... .... .............



......................... .......................................................................... .



.... . ......... .. .......... ...................................... ......



............................ ... ........... .... .. ....................



......................... .......................... .......................... ..



.................. .......... .................................... ......... . ......... . .......



... . . .... ...................



. .......... . ............ ... .. ....... ...



................. .........



.............................



TÜRK ROMANıNDA REFORMıST TIPLER ' 7



C. Aydın. Halk ve Bilgi . .. . 136 D. Adalet ................................................................................................ 137 ....... ............................... . .......... ......................



Viii. BÖLÜM



. . . . . 139 GÖNÜL HANıM MÜFTÜOGLU AHMED HiKMET.. ................................................. 139 . . . . 140 ÖZET . MEHMET TOLUN BEV .. . . . . 142 i. Fiziki ve Ruhi Portresi . . . 142 ii. Fikirleri ..................................................................................................... 146 A. Dil . 146 B. Türk Birliği . . .. . . . . . . . . . 148 C. Yönetim .. . ... . . 151 D. Sanayi ve Ticaret.. . .. .. ... . .. .. .. . . 152 E. Eğitim ................................................................................................. 153 F. Din . . .. . : .................................................... 155 .... ............. .................................... .... ..... ....... ..................................



.... ................. . . ................. . . .................................................. .......... . . . . . . ...........



.. ................ ........................... ................



........



. . . . . . .......... . . . ....... ................................... ............. ..



.............................................................................................. .......



. .................. .... . ................... .. ....... ....... ......... . . . . .....



............



.................. ... ....... ....



....... ... ..........



SONUÇ



...



.



......... ............. ..............................



. ...... . ..............



..



......... ............



..................... . .



.. . . . . . 157 Tiplerin Özellikleri: . . . . . .. . . 157 ii. Tenkitler ve Reform Teklifleri: ................................. ................................ 159 A. Sosyal, Siyasi ve idari ....................................................................... 159 B. Eğitim, Kültür, Dil ve Edebiyat . ... . 160 C. Ekonomik, Iktisadi, Ticari ve Zırai . .. . . . . . . . 161 ............ . . . . . .....



i.



. . . . . . . . . . .... . . ................................ ... ............ . . ...................... . . ..



......... . . . . ... . .... ................ ......... ....... . . . . . . . . . . . . . . . . .



................. ..............



. . . ....................



.......... .... . .. ... .. .. .. ....... ..........



BiBLiVOGRAFVA . . ... . . .. . . 163 incelenen Eserler ......................................................................................... 163 Faydalanılan Eserler . . . .. . 163 ........ .... ..... . . ..... ........................ ................................



......... .. ..... .......................



DIZiN



........



.



............ ...........................



........ . . . . . . . ......... ........ . . . . . . . . . . . . . ........................................................... ..............



167



TÜRK ROMANıNDA REFORMİsT TiPLER' 9



ÖN SÖZ



Ondokuzuncu yüzyıl, milletlerin hayatında her cephede büyük ve köklü değişimlerin derin sarsıntıların, arayış ve ümitlerin sahnesi olmuşmr. Bilim ve teknikten kültür ve san'ata kadar atılan her yeni adım beraberinde getirdiği olum­ lu ve olumsuz sonuçlarla problematik bir çehre arz eder. Yirminci yüzyıl, bu problemlerin bazılarına, daha çok fen sahasındakilere, çözümler üretmiştir. Ancak ikinci planda görülen sosyal saha ihmal edilmiş, genişleyen ve derinleşen problemler pek çok toplumda sosyal krizlere ve patlamalara yol açmıştır. Çeşitli zaman ve yerlerde yaşanan ihtilallerin temelinde zannedildiği gibi sadece ekonomik sebepler değil, sosyal problemler de yatar. Ondokuzuncu yüzyılın sonunda kurulmaya başlayan milli devletler, eski sistem ile bir iç hesaplaşma, iç çatışma yaşamak zorunda kaldılar. Batı, bu hesaplaşmada, eski Yu­ nan, Latin uygarlığında ve Hıristiyanlık anlayışında bir çıkış kapısı gördü. Osmanlı imparatorluğu ise, bir zamanlar gücü­ nü oluşmran iç dinamiklerinin parçalanarak kutuplaşması ve büyük çapta batı tesirine girmesi yüzünden bir sığınma kapı­ sından, birleştirici bir ana fikirden mahrum kaldı. Parçalanan, yalnız devlet değil, aynı zamanda vatan oldu. Üç kıtanın sıkıştığı toprağı, bu bereketli zemin, kısa süren sancılı bir devrenin ardından genç Türkiye Cumhuriyeti'ni doğurdu. Milli hayatımızdan bir pasajı veren bu kısa hikaye, derin­ liklerinde büyük bir gerçeği saklar. O da şudur: Dört bin yıl­ dan beri gevletler kurmuş, devletler yıkmış bu milletin bir atardamar gibi sahip olduğu var olma ve yaşama gücü yok edilemez, hatta değiştirilemez. Osmanlı'nın çöküşüne doğru yaşadığımız ve Batılılaşma adını verdiğimiz devre, aslında ne aczİn, ne de bir bitişin hi-



LO· YAŞAR ŞENLER



kayesidir. O devre yeniden doğuşun ve bunun şartlarııun hazırlık devresidir. çağ ve dünya değişmişti. Elbette yaşayabilmek için bu gerçeğin idraki ve yakalanması gerekiyordu. Tanpınar'ın "değişme" parantezine aldığı varlık kategorileri "ruh"u, "ben"i kaybetmeden yenilenme yolunu arıyordu. Tabii ki bulunan yol ve gidiş tarzı her zaman tenkid edilmiştir ve edi­ lecekLir. Fakat şunu da unutmamalıdır ki, tenkid edebilmek için dahi var olmak, yaşıyor olmak gereklidir. Bu değişim macerası ve meseleler, sanat ve edebiyatta ikinci bir yaşama sahası bulmuştur. Tanzimaftan Cumhuri­ yet'e kadar pek çok şair ve yazar batılılaşma ile ilgili problem­ leri eserlerine konu edinmiştir. Türk Romanı, ele aldığı konular ve tipler yoluyla yansıttı­ ğı sosyal ve toplumsal gerçekler çerçevesinde, devre devre hayat ve meseleler hakkında görüşler ortaya koymuştur. Kimi sadece tespit, kimi ise çözüm önerileri taşıyan bu görüşler ve onların yer aldığı romanlar, batılılaşma süreciyle paralellik gösterirler. Bu açıdan bakıldığında Türk romanı bir belge kesinliğinde olmasa da, değişimin panoramik bir günlüğü gibidir. Şimdiye kadar monografilerde veya batılılaşma çerçevesi içinde incelenmiş olan romanımız ve ortaya koyduğu tipler, «Reform» ve «Reformisb> kavramları açısından ele alınmamış­ tı. Bu araştırınada Türk romanında reformist «yeni aydın» tip ihLiva eden sekiz eser tespit edilerek incelenmiştir. Bu eserle­ rin tesbitinde, Tanzimaftan Cumhuriyet'e kadar kaleme alınmış romanlar taranmıştır. İçlerinde aktif ve aksiyoner, Avrupaı, vatan sevgisi, doğruluk, cesaret, fedakarlık, devlete bağlılık, çalışkanlık, mükemmeliyetçilik, güçlü bir adalet duygusu, Şark ve Garbı terkip düşüncesi, akla iradeye ve bilime önem verme, aksaklıkları tenkit etme ve yerine kona­ cak yenilik teklifleri getirme gibi özelliklere sahip olan karak­ terlerin bulunduğu eserler seçilmiştir Her bölümde bir roman



TÜRK ROMANıNDA REFORMiST TiPLER· i i



ele alınmış, romanın bir özeti verilerek «tip»e geçilmiştir Tek­ tip araştnması olduğu için romanlardaki tipler teker teker ele alınmış, fizyolojik, psikolojik durumları ve davranış özellikleri incelenerek fikirleri tespit edilmiştir. Çalışmanın başında yer alan giriş bölümünde reform­ reformist kavramları belirginleştirilmeye çalışılmış, bahlılaş­ ma hakkında bazı mülahazalarda bulunulmuş, batılılaşma maceramız verilerek, bunda etkin bir rol oynamış olan refor­ mist «yeni aydın tipi» tanımlanmaya çalışılmıştır. Araştırma­ cılara kolaylık sağlamak amacıyla çalışmanın sonuna bir dizin ilave ettik. Araştırma, dağınık ve her biri kendi romanının dünya­ sında sıkışmış sekiz reformist tipi bir araya getirmek suretiyle, batılılaşma karşısında sekiz Türk romaneısının ve münevve­ rinin almış olduğu müşterek tavrı ortaya koymayı amaçlamış­ tır. Elbette elde edilen malzemenin çeşitli tasniflerinden, çok yönlü sonuçlar ve yorumlar çıkarılabilir. Ancak bu ufku oku­ yucunun zihni melekesinin kanatları ve aynı konuda çalışa­ caklar için serbest bıraktık. Araştırmanın, batılılaşma tarihinde, roman cephesine, bir nebze de olsa, açıklık getirerek bir katkıda bulunacağını umu­ yoruz. Fikirleri, uyarıları ve yardımlarıyla bu çalışmanın ortaya çıkmasını, eserleri ve sohbetleriyle de yetişmemi sağlayan Aziz Hocam Prof. Dr. Birol Emi!'e minnet ve hürmetlerimi bir kez daha dile getirmek istiyorum. Çalışma boyunca verdiği maddı-manevı destek için Fşim'e, katkılarından dolayı Bekir Oğuzbaşaran'a, Abdurrahiı:n Tufan-toz'a ve Alaattin Karaca'ya, ayrıca yar­ dımlarını gördüğüm herkese teşekkürü bir borç bilirim. 2009-VAN



GiRiş



Hiçbir edebiyah, içinden doğduğu milletten, o milletin kendini idrak ettiği coğrafyadan ve bu idrakin serüveni demek olan tarihten ayrı düşünemeyiz. Her edebiyat organik bir bü­ tün olan milli ruhtan aldıklannı terennüm eder. Türk Edebiyah da Türk milletinin çağlar boyu süren macerasına, duygu ve düşüncelerine tercüman olmuştur. Edebiyat sahasında meydana getirilen pek çok eser, Türk milletinin ve Türk kültürünün geçirdiği değişimi, teklifleri, sebep ve sonuçları irdeleyerek ele almıştır. Yeni Türk Edebiyatı, bu değişimin, yaşanan buhranlarla ve çözüm teklifleriyle, bah­ lılaşma tarihimizin edebiyatıdır. Birçok yazar, eserlerinde, ade­ la sözcüleri olarak yarathkları kahramanlar vasıtasıyla toplum için düşündükleri değişiklik tekliflerini dile getirmişlerdir.! Hatta Tanzimat romanında, Ahmet Midhat gibi bazı yazarla­ rın, kahramanlarını da bertaraf ederek, kendilerinin sözü aldı­ ğına şahit oluruz.? Batılılaşma tarihimizde sosyal ve teknik sahalarda pek çok yenilik ve reform teklif edilmiş, bir kısmı Osmanlı'da, fakat daha büyük bir kısmı Cumhuriyet'te gerçek­ leştirilmiştir. 1. Reform Kavramı ve Bizdeki Karşılığı Üzerine



Reform kavramı Osmanlı toplumunda çoğunlukla i hayal eder. Annesinin ölümü üzerine Fransa'ya tahsile gider. Önce Marsilya' da bir özel okulda, sonra da Pa­ ris'te okur. Tıp Fakültesini bitirir. Doktor olarak İstanbul'a gelir. Geldiğinin ertesi günü, amcası Şeyh Salih Efendi'nin ko­ nağına gider. Konakta kalması teklif edilir. Ancak, konaktaki­ lerin sıhhi durumlanyla ilgilenmek şartıyla bir müddet için yerleşmeğe razı olur. Burada çocukluk arkadaşı Zehra'yı gö­ rür. Amcasının oğlu İsmail Efendi'yi, kızı Sabiha Hamm'ı ve kansını tamr. Doktorluğa başlar. Mekteb-i Tıbbiye' de dersler verir. Doktor Mehmed Efendi'yle beraber bir muayenehane açarak fakirlere bedava bakarlar. Mansur, amcasının yardımıyla Babıali Hariciye Kalemi'ne girf'r. Gördüğü laubalilik ve başıboşluk, memurlann ve idare­ cilerin davramşlan karşısında hayal kınklığına uğrar. AmirIe­ riyle tartışır, karakter ve idealine uymayan bu yerden aynlır. Mansur, amcasının konağında da rahat değildir. Zehra'yı uzaktan takib eder. Amcasının kızı Sabiha Hamm ilgisine



TÜRK ROMANıNDA REFORMıST TiPLER · 73



karşılık vermez. Salih Efendi'nin kaynı Raşit Efendi, sahtekar, yalancı ve şüpheli bir şahıslır. Cezayir Beyliğini yeniden kurarak Osmanlı' dan ayrılma davası peşindeki Salih Efendi Mansur'u da bu işin içine çek­ mek ister. İkisi arasında sık sık münakaşalar çıkar. Salih Efen­ di, Osmanlılığı kabul etmemekte, Ahmet Şunlidi ile birlikte devlet kurma emelindedir. Mansur Bey, onlara şahsi hırstan vazgeçip bütün Müslümanları Osmanlı hilafet merkezine bağlamak gerektiğini, bunun da kılıçla değit maarifle müm­ kün olacağını söyler. Mansur'un, Zehra'ya karşı duyduğu sevgi tekrar canlanır. Duygu ve düşüncelerin «alter-ego» adı­ nı verdiği defterine yazar. Zehra da Mansur'un kendisine karşı duygularını merak eder. Onun bulunmadığı bir sırada, odasına girerek alter­ ego'yu okur. O da Mansur'a karşı «gıyabi muhabbet» duy­ maya başlar. Şeyh Salih Efendi'nin zenginliğine göz diken kaynı Raşit Efendi, İsmail Efendi'yi öldürtmek için seyis İbrahim'le bir plan yapar. Bir yandan da Sabiha Hanım'ı bir paşazade olan Kazım Efendi ile evlendirmek ister. Onları kendi konağında buluşturur. İki aşık yalnız başlarına kalır ve sevişirler. Zehra onları suçüstü yakalar. Bir gün Mansur, Salih Efendi'nin konağında Emin Paşa ile Osmanlı devletinin çöküş sebepleri ve kurtuluş çareleri üze­ rinde tarlışır. Paşa'yı ve devrin diğer devlet adamlarım suçlar ve böylece mimlenir. Ra�it Efendi, seyis İbrahim vasıtasıyla Salih Efendi'nin oğ­ lu İsmail'i, öldürtür. Kazım Bey' den hamile kalan Sabiha Ha­ nım, Raşit Efendi tarafından zehirlenir. Zehra, beyin tifüsü geçirir, Mansur'u sayıklar. Hadiseler karşısında metanetini kaybetmeyen Mansur, çevrilen oyunları anlayarak olayların içyüzünü meydana çıkarır. Raşit Efendi bu sefer Zehra ile



74







YAŞAR ŞENLER



Nesrin'i öldürtmek ister. Mansur bu cinayetlere mani olur. Seyis İbrahim, intihar eder. Mansur'u da öldürmek isteyen Raşit Efendi muvaffak olamayınca konağı tutuşturur. Sabiha Hanım ölür. Salih Efendi'nin ikinci kansı Müzey­ yen Hanım onu takib eder. Salih Efendi'nin kendisine de felç gelir. Bu hadiseler ortasında metanetini koruyan yalnız Man­ sur' dur. Raşit Efendi'yi bularak ona kendi eliyle hayalına son vermesini söyler. İsmail Bey'in öldürüldüğü deniz kenannda, Raşit Efendi'nin sulara kapılarak kaybolur. Mansur daha son­ ra Sabiha Hanım'ı zehirleyen haplan veren eczacıyı da yaka­ layarak zaptiyelere teslim eder. Salih Efendi bütün servetini Mansur'a bırakır. Mehmed Efendi, memleketinden gelen ondört yaşındaki Naime ile evlenir. Mehmed Bey'in kardeşi Fahna Hanım da bir başka doktorla evlendirilir. Mansur Zehra'ya bir türlü evlenme teklif edemez. Bir müddet soma yazı hayatına ahlır. Daha soma Manisa civarındaki Veliler Çiftliği'ne çekilir. Mansur burada köylülerin itimadını kazanır, onlara be­ dava bakar. «Usul-i cedid» üzere bir okul açar. Sarıklı hocala­ ra dersler verdirir. İstanbul' daki akraba ve dostlarını oraya davet eder. Hepsi de köylülerle kaynaşırlar. Fakat bir gün çıkhkları dağ tepesinden inerlerken, sağanak ve şimşek alhn­ da Mansur hastalanır. Hastalığı esnasında iki aşık birbirlerine duygulannı açıklarlar ve yalnız birbirlerinin olacaklanna ye­ min ederler. Üç gün soma nikililan kıyılır. Veliler' de geniş sosyal, zırai ve iktisadi faaliyetler yapar. Köyü kalkındırmaya çalışır. Rus-Osmanlı savaşı çıkar. Man­ sur doktor olarak savaşa kalılır. Yaralanır. Kumandanlan ile çalışır ve Şam'a sürülür. Hastadır. Ciğerlerinden kan gelmek­ tedir. Suçsuzluğu anlaşılır. Ancak hastalığı arhnaktadır. Karı­ sına



yazdığı



son



mektupta



vasiyetini



bildirir.



Oğlu



TÜRK ROMANıNDA REFORMıST TiPLER · 75



Mahmud'un «namuskar bir hildim-i devlet ü hilafet olarak yetişmesi için» kendi yokluğunu aratmamasını söyler. Bu son mektubu yaşlı gözlerle okuyan Zehra ve Fatma üç ay sonra Mansur'un ölüm haberini alırlar.



MANSUR i. Fiziki ve Ruhi Portresi



A. Fiziki Portresi



Yazar, yirmi-yirmibir yaşlanndaki Mansur Bey'j1 89 , yakı­ şıkh ve çekici bir tip olarak tanıbr.190 Güzel bir vücut yapısına sahiptir. m "Azi m ve tefekkürü ima eden derin ve siyah gözle­ ri" vardır.192 Güzelliği ve davranışlanyla her yerde dikkatleri üzerine toplar. "Hasılı delikanlının her hali ve şam, kalabalık içinde bile kendisini enzara hedef ettirecek raddede idi. Ku­ sursuz hey' et-i umumiyesi calib-i teveccüh idi. Çekme, parlak, mütefekkir, deb-nüma olan gözleri, uzun, ince, siyah kaşlann altına sığınmış idi. Kenarlan mütekebbirane kıvnlmış doğru ve nazik burnu asalete, büyücek fakat güzel bir resimde bulu­ nan ağzı şeca'ate dal idi. Teni beyaz, saçı siyah, omuzlan ge­ niş, beli ince, azası mütenasip idi, Giyinmesi dahi sade ve tabi' at-güsterane idi."193 Mansur'un portresini çizerken yazann, somut sıfatlann yanında ve onlara bağlı olarak soyut sıfatlar da kullandığı görülür. Böylece, çizdiği tipin dış görünüşüyle iç dünyası ve karakteri arasında bir paralellik ve bağ oluşturmak istemiştir. Gözler, düşünceli ve utangaçtır. Sivri burnu hem nazik görüIS9



1 90 19 1 192 193



Melımed Murad, Turfal/da mı Yoksa Turfn nıı, Mahmud Beğ Matbaası, İstanbul 1308/1891, s. 7 A.e.,s. 52 s. 81 s. 7 S. 8



1(, • YAŞAR ŞENLER



nür, hem de kenarlan kibirle kıvnlmıştır. Büyücek ağzı ise yiğitliğine delil teşkil eder. Geniş bir alnı vardır.194 Hatta bir gün arkadaşlanndan biri onun alnını "place de la Concorde"a benzetir.1 9s Bu geniş ve düşünceli alnın altında yer alan gözle­ ri de bir azim ve tefekkür ifadesi taşır. l96 Mansur, zeki bir gençtir ve kuvvetli bir hafızaya sahiptir. Bunun için, yatılı okulda iken derslerini kısa bir zamanda çalışıp geri kalan zamanlarda politikayla ilgili eserler okumuş­ hır: " ... doğuştan ist'dad-ı fıtrısi sayesinde ders için pek az va­ kit tahsıs ederek kusur vaktini tarihe, ilm-i servet-i mülke, hukuka ve alel-umum siyasiyata müteallık Asar-ı mütal'asına hasr edegelmiş idi"197 Yazarın idealize ettiği Mansur tipinin, göstermesi bekleni­ len irade ve metanetle uyuşmayan bir özelliği vardır. Bu da iradesini aşan bir güç karşısında bayılmasıdır. Ancak bu du­ rum sadece eserin başlannda yer alan bir hadisede görülür. Mansur, ilerideki bölümlerde bu zaafını yenecek ve böyle bir olay tekrarlanmayacaktır. Yatılı okulda iken bir hadiseden dolayı müdür Mansur'a ceza vermek ister. Onu tevkifhaneye götürmek üzere gelen üç haderne, koltuklarından tutarak kaldırmak istediklerinde "şiddet-i galeyandan bayılmış"tır. 1 98 Bu bayılma onun hassas ve şiddetli mizaonın, gururuna düş­ kün kişiliğinin de bir göstergesidir. B. Psikolojik Yapısı ve Davranış Özellikleri



Murad Bey, çizdiği tipi idealize etmiştir. O devir aydını­ nın



sahip olması gereken meziyetlerin yanında kendi, duygu,



194



s. 13



195



s. 53



1%



s. 7



197



s. 55



198



s. 52



TÜRK ROMANıNDA REFORMıST TiPLER · 17



düşünce ve ideallerini de Mansur'a yüklemiştir. Böylece Man­ sur'u baştan belirli bir yola yönlendirmiş, roman boyunca da o yolda sebatla yürütmüştür. 0, "kendine güvenen, varlığına inanan ve aklı, iradeyi varlığının temeli olarak kabul eden Yeni Osmanlı aydın tipidir. " 1 99 "Devrin, hatta Tanzimat'ın en keskin sosyal şuurunu ha­ iZ"2DO romamnın kahramam olan Mansur, üstün meziyetlere sahip bir gençtir. "Fıtraten hamiyyetle ziynetlenmiş, fikri müktesebat-ı ilmiye ile tenvır olurunuş, am�U ve feza'il-i milliyeyi ihataya iktidad kesb etmiş, ümmet-i muhteremenin mazisi, hali, istikbali tefekküratiyle zihnini yormuş, garibü' d­ diyar ve gayur bir mazhar-ı ıman ve İsıam"dır.20lŞahsi haya­ tında kurmuş olduğu düzen ve disiplin de onun kişiliğinin bir aynası dır. Devamlı çalışır, mütevazıdir, temiz ve titizdir. Onun bu yönü hizmetkarların dahi dikkatini çekmiştir. Hiz­ metçilerden Nesrin, Mansur'un sessizce, kendi başına, yazı yazarak ve kitap okuyarak vakit geçirdiğini, geç yattığım, erken çıkıp işe gittiğini, zaman zaman bahçede gezindiğini herkesin sevgisini kazandığım ve temizliğini anlabr.202 Mansur, çevresine daima ağırbaşlı, sakin, nazik, hürmet­ kar fakat mesafeli bir şekilde davranır. Onun nezaketini ve sükunetini yanlış yorumlayarak sımrı aşmak isteyenlere karşı tavrı daima sert ve kesindir. Daha çocukluğunda, Ahmed-el­ Nasır'ın çocukları onunla alay etmek istemişler ve ağızlarımn payını alrruşlardır.203 Benzer bir olay Fransa'daki okulda da olmuş, onun mesafeli ve sert tavrı, böyle bir iki arkadaşım



199 200 201



202 203



Birol'ErniI, Mizaııcı Mumd Bey (Hayatı ve Eserleri), İstanbul 1979, s. 482 A.e., s. 473 Meluned Murad, Turfanda mı Yoksa Tur.fa mı, Malunud Beğ Matbaası, İstanbul 1308/1891, s. 1 1 s. 178 34



s.



78 · YAŞAR ŞENLER



hizaya sokmuştur.204 Sonunda arkadaşları onu olduğu gibi kabul etmişler, belirli bir hürmet ve nezaket mesafesini koru­ yarak arkadaşlıklarını sürdürmüşlerdir. Okulda daha sonraki senelerde de Mansur arkadaşları arasında sayılan ve çekinilen ciddi, ağırbaşlı bir tip olarak tanınır. Kendisine yapılan şakalar ve espriler "hiçbir vakitte had d-i marı1fu tecavüz edemez idi. Çünkü lüzumundan fazla uzanmağa meyl etmiş olan dili, Mansur yalnız şiddetli bir nazarla yutturuverir idi. "20S Onun, çevresinde saygı, çekinme ve hatta korku uyandıran bu tavrı amcası Salih Efendi' ye de tesir eder. Mansur'un mesafeli dav­ ranışları amcası tarafından şöyle yorumlanır: "Acayip bir çocuk! Hiçbir hali kimseye benzemiyor. Düş­ man kadar dostunu da kendisiyle münasebette uzak durmağa mecbur ediyor. '' 206 Mansur ciddi, gururlu ve izzeti nefsini yüksek tutan bir anlayışa sahiptir. Daha sonra içine gireceği kalem hayatında ve tıp mektebinde yaşayacağı olaylar büyük çapta bu özelli­ ğinden doğacaktır. Hiçbir zaman el-etek öpmeyecek, hakkı olmayanı kabul etmeyecektir.207 Bu sebeple amcasının evinde kalmayı, aile doktoru olmak şartıyla kabul eder: ".:.beni fa­ milya hekimi tayin etmeğe razı olursa, ben de o vakit hizmete mukabil ücret makamında konakta bir iki oda ile yemeği ve saireyi kabul edebilirim. Yoksa taş çatlasa başka türlü olmak ihtimali yoktur."208 Bununla beraber bazı özel durumlarda, prensiplerinin bir kısmından taviz vermek zorunda kalır. Teori ile pratik arasın­ da daima bir fark bulunacağını kabul eder. Hayatını düzen-



::!O·I



S.



205



5. 5. 5. s.



206 207



20.



52 54 188 18 96



nJRK ROMANıNDA REFORMiST TiPLER · 79



lemek için koyduğu temel prensipler, realite karşısında bazı değişikliklere uğrar: "Nazariyat ile ameliyat beyninde zannettiğimden ziyade fark olduğunu hissediyorum. Henüz bir işe el sürmemiş iken hatt-ı hareketimden bir iki noktayı tadlle mecbur oldum. Memleketin usul ve adatı -yani «ne diyecekler?» meselesini ben hesaba koymamış idim. Hal­ buki amcamın telaşından, İsmail'in ısrarından, saçmalığı ile beraber, bunun da hesaba dahil edilecek mesa'ilden olduğunu anlıyorum. Küçük, bir iki odalı dairemde, şeriksiz, her hare­ kette serbest bulunmak birinci emelim idi. İşte bu emelimi, ilkin kurban-ı ma'ışet ittihaz etmiş oluyorum. Cenab-ı Hak ansini hayr eyleye." zo9 Murad Bey, ondaki gururun bazen kibir ve bencillik dere­ cesinde olduğunu söyler. Bunu annesinin vermiş olduğu yan­ lış eğitime bağlar. "Mansur küçüklüğünden beri biraz kibre, hodbinliğe ma'il olduğunu izhar etmekde idi. (..... ) Çünkü validesi, Man­ sur'un yaşına ve mevkiine bakmaksızın, babasının amcasın­ dan müteneffir olduğu, ( ..... ) vesaire hakkında birçok sözler söyler idi."210 Mansur'a çocuk yaşında verilen ve anlayamaya­ cağı bu telkinler onun ahlakında olumsuz bir tesir meydana getirir. Bu tesir kendini gurur ve bazen de kibir şeklinde gös­ terir. O aslında inançlı, merhametli, hassas ve yumuşak kalp­ lidir. İçten ettiği bir duayı takiben döktüğü birkaç damla göz­ yaşı onun bu hassasiyetini gösterir.211 Aynı hassasiyet tevazu, fedakarlık ve hizmet anlayışında da görülür. Amcasının ko­ nağında hastalanan uşak ve halayıklan, efendilerine gösterdi-



209



210 211



s. 97 s. 36 5. 59



80 · YAŞAR ŞENLER



ği İhtimamın aynını göstererek tedavi eder.212 Onun bu yu­ muşak kalpliliğini ve yardımseverliğini fakir hastalara da gösterdiğini görürüz. Cuma günleri bir eczanede öğleye ka­ dar fakir hastalara parasız bakar.213 Amçasının beğendiği yönlerinden bir de Mansur'un gös­ terdiği edep olmuştur. Salih Efendi, kadınların yanında mah­ cup bir tavırla konuşan Mansur'un bu davranışını vicdan temizliği olarak değerlendirir.214 Mansur, edep ve ahlaka çok önem verir. Ahlaken doğru bulmadığı davranışlar karşısında tavrı oldukça net ve serttir. Bir gün Beyoğlu'nda birlikte gez­ diği İsmail Bey'in hanımlarla işaretleşmesi üzerine hiddetle­ nir. Beraber gezmekten utandığını söyler. Kadın erkek ilişkile­ rinin daima mesafeli ve terbiye sınırları içinde olmasını is­ ter.215 Arabayla gittikleri bir başka Beyoğlu gezisinde İsmail'in diğer arabalardaki bayanlarla selamlaşmasına da kızar ve müdahale eder.21 6 Çünkü bu tür davranışları ahlak bozukluğu olarak kabul eder. Mansur hem dinen yasaklanmış olduğu, hem de çok önem verdiği akla ve iradeye zaaf getirdiği için içkiden uzak durur.21'l Buna ilaveten sigara da kullanmaz.218 Mansur'un önde gelen özelliklerden biri de doğruluktur. Kalem'de hak etmediğine inandığı bir terfii reddeder.219 Yine bir başka sefer de maaşına yapılan zammı hak etmediği dü­ şüncesiyle reddederek almaz.22o Bununla beraber, devlet dai-



2 12 ılJ 214 215 21. 217 218 219 220



s.



135



s. 104 s.



86



s.



177



s.



97-98



s.



113



s.



102



s.



124



s.



126



TÜRK ROMANıNDA REFORMıST TipLER · Ri



relerinde çalışan memurlann başıboş ve işsiz oturmalannı, vakit geçirmek için bir şeyler yiyip içmelerini de doğru ve iş ahlakına uygun bulmaz.221 Sahip olduğu bu doğruluk ona hiç kimsenin önünde eğilmeme gücünü verir. Mevki, makam ve menfaat için kimsenin önünde el-etek öpmez ve kendini kü­ çük düşürmez. Kendi nefsini yüksek tuttuğu gibi devletin izzet ve itibarını da yüksek tutmak ister. Sonradan, tercüman olduğu anlaşılan bir şapkalı gayr-i müslimin haklı bir sebeple de olsa devletin resmi dairesinde memurlara hakaretine da­ yanamayan Mansur, adamı tekme tokat dışan atar.222 Bu dav­ ranışı hem devlete verdiği değeri, hem de cesaretini göster­ mesi bakımından dikkate değerdir. Sahip olduğu doğruluk ve cesaret, vazife anlayışının da şekillenmesinde birinci derecede rol oynamışlır. Daha İstanbul'a ilk ayak basışında gümrük memurunun lakayt davranışına, görevini ihmaline gösterdiği tepki onun bütün bu özelliklerini ihtiva ehnesi açısından önemlidir.223 Cezayir'deki amcasının yanında iken mürebbilerden gör­ düğü düşmanca davranışa, kibirle, sabırla ve tahammülle vazifesine sanlarak karşılık veren Mansur224, daha sonraki öğrenim yıllannda da oldukça başanlı bir öğrenci olmuş, ho­ calannın ve arkadaşlannın takdir ve sevgisini kazanmışlır. Şartlann açmış olduğu yolda kazanmış olduğu irade ve dü­ şünce gücü derinleşerek tefekkür ve ideale bağlanma şeklini alır. Arkadaşlannın ona takdığı "Büyük Sahra Filozofu" ve "Ütopya Meydanı" gibi lakaplar, Mansur'un gelecekteki mis­ yonunu da haber verirler.



22 1 222 223 224



s. s. s. s.



117-118 129-131 19-20 37



H2







YAŞAR ŞENLER



ii. Fikirleri



A. istanbul, Hilafet ve Saltanat Avrupa'da bp tahsili gören Mansur, Osmanlı Saltanabnın ve Hilafet'in merkezi olan çok sevdiği İstanbul'a gelir. Bindiği geminin İstanbul Boğazı'na girişiyle büyük bir heyecan duyar. Bu İstanbul'a ilk gelişidir.22s Daha küçük yaşlardayken, anne­ sinin İstanbul özlemiyle anlatbklarının tesirinde kalmıştır: "Zaten Mansur henüz dokuzuna basmış iken validesinin ah­ larından naşi daha ne olduğunu tahmin etmeden « İstanbul'a» muhabbet-i hususi muhabbet peyda etmiş idi."226 Yıllarca hayalinde yaşatbğı İstanbul ile karşılaşan Mansur, gördüğü manzara karşısında adeta sarhoş olur, "zira hakikat rüyanın yerine geçmişti."227 Mansur için İstanbul, sadece annesinin anlatbğı rüyalar şehri olmayıp yüce Osmanlı Hanedanı'nın eseri ve Halife'nin makamının bulunduğu aziz bir beldedir. Hilafete içten bir sevgi ve saygıyla bağlı olan Mansur "ancak o Yüce Makam' dan gelecek yeniliklere ehemmiyet" verir.22R Halife'nin



oturduğu



mukaddes



daireler ümmetin



ikinci



kıblegahıdır.229 Mansur fedakar, milli faziletlere sahip, gönlünü ve zihnini milletinin ve ümmetinin varlığıyla bütünleştirmiş bir gençtir. İstanbul, çocukluğunda hülyalarını süsleyen, gençliğinde de en mukaddes emellerinin ve en ulvi düşüncelerinin kıblegahı olmuş bir şehir, hatta bir sevgilidir.23o Bütün İslam ülkelerinin bağlı olduğu Hilafet'in gücünü ve nüfuzunu korumak ve arbrmak için diğer İslam ülkelerindeki gelişmeleri dikkatle takip etmek devletin ve her uyanık 225 226 227 228



s.



230



s.



229



11



5. 43 s. 16 s. 413 s.



15 11-12



TÜRK ROMANıNDA REFORMıST TiPLER ' 83



müslümanın görevi olduğunu düşünen Mansur, yeni açılan Süveyş



Kanalı



vasıtasıyla



Afrika,



özellikle



Orta



Afrika



müslümanlarının hilafete bağlılıklarının pekiştirilmesi gerek­ tiğini söyler.231 Bunu sağlamak için de "mukaddes Hilafet'in kuvvet ve kudretini arhrmak, nüfuzunu yaymak davasına kendini adamak" lazımdır.m Ona göre devletin bütünlüğü ve kavimlerin selameti ancak Hilafet etrafında birleşip güçlen­ mekle sağlanabilir. Bu, tevhid-i anasır, İslam birliği idealidir. Mansur böyle bir birliği sağlamak için çeşitli İslam ülkelerin­ deki aydınları İstanbul' da toplayarak Hilafet'in emrinde bir güç merkezi oluşturma düşüncesini ileri sürer. Rusya ve Hin­ distan' da bulunan aydınlarla mektuplaşarak onları İstanbul'a davet eder.: "İnsan-ı kamil için ferdayı düşünmek lazımdır. Kuvva-yı İslamiye'nin merkez-i sıkleti, matlfib-ı ali olan dereceyi bula­ cak olursa istediğimiz teferruat hep birden husUI bulabilir. " 233 İslam Birliği eğitimle gerçekleşecektir. Böylece kılıcın ye­ rini kalem, savaşların yerini ise kardeşçe sevgi alacakhr. Bü­ tün bunlar, maarifin yaygınlaşmasıyla sağlanabilir. Ancak, önce devletin ve devlet adamlarının maarifin gerekliliğine ve gücüne inanmaları lazımdır. Bütün İslam ülkelerinde bunu gerçekleştirecek aydınlar, İstanbul'a gelerek eğitim almalıdır­ lar. Yapılacak bütün çalışmalar Hilafet'in asli menfatlerini temin etme yolunda olmalıdır. Hilafet'in güçlenmesi sonu­ cunda müslüman ülkelerin menfaatleri de kendiliğinden sağ­ lanacakhr.234 Böyle bir birlik İslam ülkelerinin maddi ve ma­ nevi kalkınmasında büyük bir etken olacaktır.23s



2)1 232 2))



s. s. s.



23J



s.



23S



s.



218 201 210 214-215 212



R4







YAŞAR ŞENLER



Mansur, murad Bey gibi "devletin resmı ideolojisinin Osmanlılık, kültür ideolojisinin ise Osmanlı devletinin liderli­ ğinde bir ittihad-ı İslam" olması düşüncesindedir.236 Mansur'un amcası Şeyh Salih Efendi, Fransız idaresi al­ tında bulunan Cezayir 'de kendi soylan olan İbni GalibIerin idaresinde bir isyan çıkartmak düşüncesindedir. Fakat Man­ sur buna şiddetle karşı çıkar. Ona göre, bir kavmi idaresi al­ tında bulunduğu devlete karşı isyan ettirmek pek çok acılara sebep olacaklır. Bunun yerine haklannı arlırmak, refah ve huzurunu temin etmek daha mantıklı bir yoldur. Cezayir halkına hizmet, "Zamanı gelinceye kadar milliyeti, adalı, lisa­ nı fikr-i merbutiyet-i İslamiyeyi vikaye edecek esbabı bulup meydana koymaktır."237 Tahriklere kapılıp isyan eden kavim­ ler insanca bir cemiyet kuramazlar: " Tahrikata kapılıp iğfal edilenlerden ma'işet-i medeniyye ıtibariyle istifade eden bir kavim gösterebilir misiniz? "238 B. Kanun ve Devlet



Mansur, zamanla bu Yüce Hilafet ve Saltanat merkezinin devlet yapısının ve adalet mekanizmasının sahip olması gere­ ken mükemmellikten uzak olduğunu fark eder. Adli yapı bozulmuş, devlet daireleri işlemez olmuştur. Öncelikle adli sistem gözden geçirilmeli, ıslah edilmelidir. "Te'min-i hukuka kafi alenı mahkemelerin te'sısi esası üzerine teşkilat-ı adliye lazımdır."239 Bunun hemen yanı başında, kanunlann da dev­ rin şartlarına hitab edebilecek yeni bir şekle sokulması ihtiyacı vardır. Bu yeni yapılanınada kanunlar devletin selametine



236 237



238 239



Birol Emil, Mizancı Murad Bey (Hayatı ve Eser/eri), İstanbul 1979, s. 704



Mehmed Murad, Tur/aııda niL Yoksa Tur/u mı, Mahmud Beğ Matbaası, İstanbul 1308/1891, s. 200 s. 200 s. 398-399 A.e.,



TÜRK ROMANıNDA REFORMıST TIPLER · 85



hizmet edecek yönde olmalıdır. "Selamet-i devlet, kavanınin efdali bilinmelidir."240 Devleti böylesine üstün ve mukaddes bir varlık olarak kabul eden Mansur, ondaki eksik yapılanmaları, bürokrasinin en önemli yapı taşları olan memurların durumlarını da ele almaktan geri kalmaz. Devlet dairelerinin işleyişini, çeşitli kayırılmalarla gereğinden çok fazla memur istihdamını, bu memurların tavırlarını, tenbelliklerini, işsizliğin doğurduğu can sıkınlısıyla yaplıkları garip şeyleri şöyle anlalır: "Otur­ dukları makam-ı resmide bila-perva sütlaç, muhallebi, yemek yemek, şerbet, kahve, sigara içmek, bol esnemek, bazen ikişer ikişer kol kala olarak oda dışarısındaki aralıkta gezmek."241 Alt kademeler bu durumda iken, devletin idaresine memur olanlar da idare-i masıahat politikası gütmekte, gevşeklik gösterınekte ve şahsi menfaatlerini ön planda tutmaktadırlar: "Asdika-yı bendegan unvanı altına girmek için her nasılsa yol bulmuş olan bazı kimselerde, kendi fazahatlerini te'vıl için vücfıdlarıyla örtmeye şer'en, nizamen, vicdanen mecbur ol­ dukları makamı sebep göstermek üzere kasd-ı fasid, ısrar-ı kat'! var!" dır242 Mansur, bu durumun ıslahı için, gerekli vasıfları taşıma­ yanlann kayırılmalarla memuriyete alınmamalannı, alınmış olanların çıkarılmalarını, bundan sonra da lüzum ve ihtiyaca göre memur alınmasını teklif eder. "Mutlaka Kalem' e alına­ cak bir efendi, bir vazife-i ma'lume-i resmiye ile mükellef ol­ malı, diğer taraftan mekatib-i aliyeden şahadetnamesi olma­ yanları, Kapı'ya uğratmamalıdır. Bununla hem istifade-i dev­ let te'mın edilmiş olur, hem de etfal-i ümmete karşı büyük bir iyilikte bulunulur. Çünkü böyle bir usul, gençleri Rüştiye' den 240 241 242



s. 58 s. 118 s. 305



86 · YAŞAR ŞENLER



kapı çıraklığına değil, daha büyük mekatibe sevk edecek­ tir."243 Devlet dairelerinde karşılaşılan aksaklıklardan bir diğeri de terfi ve taltif usulünde kendini gösterir. Mevki, rütbe ve nişan dağıtımı tamamen kayırılmayla ve keyfi bir tarzda ya­ pılmaktadır. Son derece doğru ve namuslu bir genç olan Mansur, dairesinde kendisine verilen terfii ve maaş artışını, hak etmediğine inandığı için reddeder. Devlet dairelerindeki yanlış terfi usulünü tenkid ederek, terfiin çalışma esasına da­ yandırılmasını teklif eder. çünkü "Devlet elbette bu rütbeleri hüsn-i hizmetleri sebkat .edenleri taltif için ihdas buyurmuş­ tur."244 Kayırılmalara dayanan keyfi terfi ve maaş arlırımı, onu hakkeden bir memurdan yıllarca esirgenmektedir. Bu uygulamayı protesto mahiyetinde, bu haksızlık düzeltilene kadar kendi maaşını almayacağını bildirir ki bu bir sosyal dayanışma örneğidir. Bu düşünce ve davranış, bu günkü ana­ yasal ve sendikal haklar düzeyinde olmasa da ana fikir ve niyet bakımından ona yaklaşan bir çizgiye sahiptir.245 Devlet dairesinde Mansur'u rahatsız eden bir başka ak­ saklık ise, idarecilerin ve memurların açıkça rüşvet almaları, hatta rüşveti kurumlaşhrmış olmalarıdır. Rüşvet alanlar arka­ larını daha yüksek mevkideki şahıslara, amirlerine dayamak­ ta ve böylece hiç kimseden korkmadan açık şekilde iş gör­ mektedirler: "Akd olunan istikrazlardan memurların sermayedarlar­ dan rüşvet aldıklarını işitmiş idi. Vaktiyle kemal-i nefretle bunun iftira olduğuna hükmeden Mansur, bu defa bunların her şeyi irtikab edeceklerine inanmış bulunuyor idi. Alenen irtikaba koyulmuş olan bir memurun ne cesaretle bu kadar 243



s. 298-299



244



s. 124



245



s. 126



TÜRK ROMANıNDA REFORMıST TIPLER ' 87



açık surette «iş gördüğünü» sual eden bir safdile cevaben: «Hasılah yalnız bana ait olsaydı, irtikab ernek, almak haddim mi olurdu, a budala?» dediğini işitmiş iken ihtimal vermemiş­ ti. Bugün ona da ihtimal veriyordu."246 Mansur Bey'e göre memleketin önder olabilecek, güçlü, iş bilir ve iradeli yöneticilere ihtiyacı vardır. Böyle bir lider, kara cahilliğin hüküm sürdüğü memleketi "en ziyade gözü açılmış bir kavm efradına bile nümune-i imtisal olacak bir hale geti­ rebiliyor."247 Böyle bir liderin oluşturacağı ruh ve hamle için­ de görev almak ve memlekete hizmet ernek her vatandaşın boynunun borcudur. Çünkü, insanı insan yapan devlete ve cemiyete hizmetidir. Hizmette ise zaman ve mekan kaydı olamaz: Mansur'a göre devlete ve millete hizmet erneyen insan hayvandan farksızdır. Bu hizmet güç olabilir, ancak gereklidir. 248 Bu hizmet aşkına rağmen onun ümidini kıran bir gerçek mevcuttur ki o da memleketin sadık evlatlarının hizmet yollarının kapahlmış olmasıdır: "Terakki ve tefeyyüz için, din ve ahlak sayesinde devlette, millette emsalsiz isti' dad var iken, durgunluk anz olmasına tamamiyle mana veremiyor idim. İşi şimdi anladım! Müthiş hakikati öğrendim: Devletin, padişahın sadık kullarına, muhiblerine meydan-ı hizmet sedd olurunuştur.!"249 Halbuki devlet işinde sorumlu mevkide bulunanların da­ ima dikkatli olması ve doğruluktan ayrılmaması şarthr. Bu­ nunla da kalmayıp, yapılan usulsüz ve yolsuz işlere müdaha­ le etmesi, seyirci sıfatında kalmayarak yetkisi dahilinde göre­ vini yerine getirmesi gerekir.2so



2.6



s.



247



s.



248



s.



249



s.



250



s.



206 394 190 306-307 195



88 ' YAŞAR ŞENLER



Bir gün, amcasının bahçesinde karşılaşhğı Emin Paşa'ya söyledikleri, Mansur'un devlet, görev ve sorumluluk hakkın­ daki fikirlerini daha açık bir biçimde ortaya koyar: Avrupa milletleriyle karşılaşhrıldığında "Halkımız devlete daha bağlı, daha sadık, daha itaatlidir." İyi insanlar çoğunluktadır. Yük­ sek makamlara gelenler, küçük memurların gevşekliğini ve sorumsuzluklarını ortadan kaldıracak tedbirler alarak devle­ tin daha iyi ve verimli çalışmasını sağlamakla görevlidirler. Çünkü o makama gelen şahıs, liyakat iddiasındadır ve her iddia gibi bu da isbat ister. Ayrıca alınan maaşın hakkedilmesi de söz konusudur. Bütün mesele karar vermek ve uygula­ maktan ibarettir.2sı Emin Paşa, Mansur'un sözlerini takdir etmekle beraber burada işlerin farklı yürüdüğünü, söyleyerek Avrupa'da tah­ sil gören gençlerin Avrupalılaşarak ve bozularak geri döndü­ ğünü iddia eder. Devletin bir gelecek görerek göndermiş ol­ duğu bu gençler adeta devlete ve yönetime düşman olarak geri dönmektedirler. Mansur da hemen hemen Paşa'yla aynı fikirdedir. Bu gençler tahsil yerine eğlenceyi tercih etmekte­ dirler. Bunu önlemenin yolu ise, yüksek mevkilerdeki şahısla­ rın «mahdum beyleri» yerine, yüksek mektepIeri bitirmiş kabiliyetli gençleri Avrupa'ya göndermektir. Aksi takdirde, ilim ve fen tahsil etmek bir yana, milli faziletlerini de kaybet­ miş bir gençlikten başka hiçbir şey elde edilemeyecektir.2s2 Avrupa'ya giden gençlerimiz, Figaro gibi bize yabancı bir gözle bakan yalan yanlış ve uydurma eserlerin de tesiriyle bahnın bakış açısı olan oryantalist bir çizgiye gelmekte, vatan­ ıanna olan güven ve sevgilerini kaybetmektedirler.2s3 Bu şe­ kilde yetişmiş ve yüksek mevkilere gelmiş hatta nazır olmuş 251 252 253



s. s. s.



294-296 297 213



TÜRK ROMANıNDA REFORMıST TiPLE R · 89



pek çok şahıs mevcuttur. "Nazırıarın Batı'yı manasız taklitle­ rinden fayda bekleyernem, zararlarından korkarım" diyen Mansur, nazırların memleketin durumunu gittikçe içinden çıkılamaz bir hale sokmuş olduğunu belirtir.2s4 Bunların yanında, Avrupa'nın, başlangıcından beri İslam alemine karşı duyduğu garaz ve taassub oraya tahsil için gi­ den gençleri de olumsuz yönde etkilemiş, bu tavrın farkına varamayan pek çok genç, bize Batı'nın perspektifinden bak­ mağa başlamıştır.2ss Mansur, devletin temelini oluşturan adalet sisteminin de bir hayli ıslaha muhtaç olduğu görüşündedir. Adliye teşkila­ tının yeni esaslara göre düzeltilmesi şarttır.256 Bu düzeHrnede asıl gaye devletin güçlendirilmesi olmalıdır. Çiçeron'un dedi­ ği gibi devletin selameti kanunların en yücesidir.257



C. Eğitim İstanbul'a ilk gelişinde, boğaz sırtlarında gördüğü büyük bir binanın «Robert Kolej» olduğunu öğrenen Mansur, İstan­ bul' da, Hilafet merkezinde bir yabancı mekteple karşılaşma­ nın verdiği teessür ve ıztırapla sarsılır. Çünkü ona göre bir yabancı misyon mektebinin varlığı çok acı ve zararlı bir du­ rumdur.2s8 Memleketi ve vatan evlatlarını bu zararlardan koruyacak, memleketin kurtuluşunu sağlayacak en doğru yol ise halkı okutmak ve eğitmektir: Kültürlü bir gençlik meydana getir­ mek ve bu kültürü iyi kullanmayı öğretmek şarttır.2S9 Kısaca söylemek gerekirse çare, «Yine maariftir, yine maarif! » 260 254 255 256 257 258 259



260



A.e., s. 313 s. 2'f7 ; s. 398 s. 58 s. 13-14 s. 191 s. 307



92 • YAŞAR ŞENLER



lece idealini realiteye dönüştürür.27o Ancak bu tür mahalli üretimlerin tüketici pazarlanna ulaştınıması sorunu mevcut­ tur. Memlekette mahsulün gereği gibi değerlendirilebilmesi ve iktisadi kalkınmanın sağlanabilmesi için demiryollarının kurulması ve geliştirilmesi gerekmektedir: " um ur-ı maliyenin ıslahı,



varidat-ı



devletin



tezyidi



hep



umur-ı



nafi'aya



mütevakkıfdır. Anadolu içerisinde mahsUlat fazlası muhrec olmamasından dolayı çürüyüp istifade-i umumiye ve hususi­ ye haricinde kalıyor."271 Nafia Nezareti, nerelere demiryolu ve karayolu yapılması gerektiğini tesbit ederek en kısa zamanda bu yollan yaptırma­ hdır.272 Böylece halkın geliri artırılarak refah seviyesi yükselti­ lecektir. Yabancı memleketler demiryollannı çoğaltarak ve yabancı sermaye sahiplerini topraklanna davet edip her türlü kolaylığı göstererek ülkelerinin refah seviyesini yükseltmiş­ lerdir. Bizde ise, "kendiliğinden gelenler bile ( ..... ) bitmez tü­ kenmez beyhude müzakerelerden usanarak me'yusen geri gidiyorlar."273 Sanayi ve ekonomi hakkındaki fikirleri bu çerçevede olan Mansur Bey'in, kişisel sermaye ile halkın küçük birikimlerini değerlendiren ortaklıklan tercih ettiği, serbest teşebbüs sahip­ lerine değer veren, hatta yabana sermayeyi yurda davet eden



bir anlayışa sahip olduğu görülür. Halkın katılımıyla iki önemli noktayı amaç edindiği düşünülebilir. Birincisi, küçük birikimlerin harekete geçerek yurt ekonomisinin kalkınma­ sında aktif göreve dahil edilmeleri; ikincisi ise bu faaliyet içe­ risinde halkın eğitilmesidir. Mansurun, daha doğrusu Murad



270 271



272



273



A.e., s. 487 Mehmed Murad, Turfanda mı Yoksa Turfa mı, Mahmud Beğ Matbaası, İstanbul . 1308/1891, s. 299 A.e., s. 300 S. 300



TÜRK ROMANıNDA REFORMıST TIPLER · 93



Bey'in bu noktada eğiticilik açısından Ahmed Midhat'a yak­ laşhğı dikkat çeker.



E. Gümrük, Vergi ve Maliye İstanbul'a yeni geldiği sırada Galata Gümrüğü'nde gör­ düğü muamele Mansur'un dikkatini çeker. Getirdiği bavullar sıkı bir şekilde ve gerektiği gibi aranmaz. Gümrük memuru görevini hakkıyla yerine getirmez. Memurun bu müsamahalı, Hıüba.li ve gevşek tavrını eleştiren Mansur daha ilk adımda bir hayal kınklığına uğrar. Bu tespit açıkça olmasa da gümrükle­ rin o zamanki durumunu gözler önüne sererek ıslahı yolunda çalışma gereğini ortaya koyar.274 Gemiden inerken yaşadığı bir olay onda bir tepki uyandı­ rır. Bir komisyoncu gelerek güzel manzaralı ve temiz bir otel olan Amerikan Oteli'nde günlüğü beş franka kalabileceğini söyler. Mansur Hilafet merkezinde bir yabancı paranın adının geçmesinden son derece rahatsız olur. Bu rahatsızlığının se­ bebi, "Darü'l-hilafe limanında «frank» yerine «kuruş» sözünü işitmeği arzu etmesinden idi."275 Bu düşüncesi ve tavrı, onda mevcut bulunan milli ve ekonomik şuuru n ne derecede canlı ve dikkatli olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Osmanlı Maliyesi oldukça zor durumdadır. Yaşanan mali sıkınhnın tam zıddına, ileri gelen devlet ricali aşın bir israf içindedir. Maliye, içinde bulunduğu bu durumdan mutlaka kurtarılmalıdır. Emin Paşa ile vuku bulan bir tarhşmada bu durumu dile getiren Mansur, çelişkinin vahametini ve boyut­ larını şöyle anlahr: "Maliye müzayakası var, buyuruyorsu­ nuz. Ortadaki israfa bakılırsa, müzayakanın vücUduna inanı­ lamıyoi. Diyelim ki gerçekten müzayaka var! Def'i için teşeb­ büsten eser görülmüyor." 276 274 275 276



s. s. s.



19-20 19 299



94 • YAŞAR ŞENLER



Bunun yanında ve daha da kötüsü, devletin dış borçların allında ezilmekte olmasıdır. Mevcut dış borçların faizlerini ödeyebilmek yeni dış borçlanmalara gidilmektedir. Bu şekil­ de, iş başındakiler açıkça memleketin geleceğini ipotek etmek­ tedirler. Tarihe ve milletin vicdanına karşı bir sorumluluk hisseden hiç kimse böyle bir durumu tasvip edemez. Emin Paşa'nın bu durumu izah etmeğe çalışan sözleri ise, devletin aczine karşı baştakilerin ne derece kayıtsız kaldıkla­ rını göstermesi bakımından bir ibret sahnesidir: "«Uydurmalı, çaresini bulmalı!» diyerek emrediyorlar. Biz de çaresini ancak bu yolda bulabiliriz. ( ... ) Ben yapmadım ..



ya? Böylece buldum. Böylece gidiyorum. Emir kuluyuz: «Böy­ le edin, şöyle yapın, uydurum> diyorlar. Biz de uydurup gidi­ yoruz. ( ..... ) Sahibi böyle istiyor. Bizim bunda sun'umuz yok­ mr."277 Memleketin menfaatini ve geleceğini düşünmesi gereken ve başta bulunan şahıslar devlet idaresinden habersizdirler. Hataları sadece dış borçlanmalar ve israf değildir. Maliyenin önemli bir kısmını oluşmran vergi meselesinde de hatalı uy­ gulamalar mevcuttur. Bu yüzden vergiler zorlukla toplanır. Mansur vergi toplama işinin ıslah edilmesi gerektiğini dile getirir. Veliler Köyü'nde bulduğu çözüm yolu ise, bu işin muhtarlar tarafından görülmesidir: "Veliler' e okuryazar bir muhtar tayin ettirdim. Herkesin vergisini mübeyyin çifte ko­ çanlar ternb ederek nısfını vergi sahiplerine verdim, bir def­ ter-i mahsus teşkil eden nısf-ı diğerini muhtarın eline teslim ettim."2/M Böylece vergiler zamanında tam olarak ve kolaylıkla toplanır.



277 278



S. s.



302-303 395



V. BÖLÜM



MAi vE SiYAH UŞŞAKizAoE HALio ZiYA



96 • YAŞAR ŞENLER



ÖZET Ahmet Cemiı, Mülkiye Mektebi'nin son sınıfına geçtiği yıl babası ölür. Bir yandan Mekteb-i Mülkiye' de okuyan, bir yan­ dan da hayalını kazanmak, annesini ve kızkardeşini geçin­ dirmek durumunda olan Ahmet Cemil, yirmi yaş dolayların­ da ümit ve hayal dolu bir gençtir. Hayalını kazanmak için başvurduğu yollar zor ve ağırdır. Okul sıralarından beri ede­ biyata aşırı tutkusu vardır. Askeri Rüştiye 'den bu yana en yakın arkadaşı olan Hüseyin Nazmi'nin de teşvik, yardım ve tavsiyeleriyle; kendi gayretiyle öğrenmiş olduğu iyi Fransız­ casıyla çevirilere başlar. Bu sıkınlılı yaşayış içinde Ahmet Cemil'i geleceğe karşı ümitle bağlayan iki sebep vardır. Yakında Mekteb-i Mülki­ ye'yi bitirecek, daha önemlisi hazırlamakta olduğu güçlü "bir edebi eserle" paraya ve üne kavuşacaktır. Genç adamın, eserine karşı güveni o kadar çoktur ki, oku­ lu bitirdikten sonra sırf onu tamamlamak için resmi bir görev almaz ve bu sıkıntılı yaşayışa daha bir süre göğüs germeye karar verir. Bu arada, arkadaşlarının salık vermesi üzerine «Mir'at-ı şü'un» adlı bir gazeteye roman çeviridsi olarak gi­ rer. Bu gazetede, sevdiği sevmediği, çeşitli tipler çalışmakta­ dır. Tepebaşı Bahçesi, o zamanki İstanbul aydınlarının sık sık gittikleri bir yerdir. Ahmet Cemi! de fırsat buldukça bu bah­ çeye gitmektedir. En büyük zevki başka yerlerde veya bu bahçede, gazetenin başyazarı Ali Şekip ve Mülkiye'den sınıf arkadaşı Hüseyin Nazmi ile edebiyat ve fikir tartışmaları yapmaktır. Hüseyin Nazmi'nin Lamia adlı güzel bir kızkardeşi var­ dır. Ahmet Cemil, pek az gördüğü bu genç kızı sevmekte, kendi kendine, vakti gelince onunla evlenmeyi kurmaktadır.



TÜRK ROMANıNDA REFORMİST TIPLER · 97



Ne var ki, olaylar hiç de onun umduğu, hayal ettiği biçimde gelişmez. «Mir'at-ı Şüun» Gazetesi'nin sahibinin oğlu Vehbi Efendi, Ahmet Cemil'in kızkardeşini istemiş, onunla evlenmiştir. Fakat bu evlenme beklenen mutluluğu vermez. Geçimsiz, nobran, kaba saba bir adam olan Vehbi Efendi, Ahmet Ce­ mil'in kızkardeşi İkbal'i kısa zaman da bedbaht etmiştir. Du­ rumun farkına varan genç adam, konuyu eniştesiyle görüş­ mek isteyince Vehbi Efendi işi büsbütün azıhr; babası ölmüş arhk gazete tamamen kendisine kalmış olduğu için, Ahmet Cemil'i gazeteden de kovar. Bütün bunları hazma çalışan Ahmet Cemil, bir gece Vehbi Efendi'nin İkbal'i döve döve çocuğunu bile düşürttiiğünü öğrenince çılgına döner. Kardeşini adamdan çekip alır; fakat İkbal çektiği maddi manevi acıların etkisiyle ölür. Ahmet Cemil, bu elemlerin etkisinden kurtulamadan yeni bir haberle sarsılır. Varlıklı ve hatırlı okul arkadaşı Hüseyin Nazmi, dışişlerine geçmiş, Avrupa'ya gitmeye hazırlanmak­ tadır. Onu tebrike gittiği zaman Hüseyin Nazmi, kızkardeşi Lamia'nın bir subayla nişanlandığım söylemiştir. Bu haber genç adamı temelinden yıkar. Bir süre önce Tepebaşı'nda, geleceğin mutlu hayalleri ile maviler içinde yüzen Ahmet Cemil; kardeşinin ölümü, La­ mia'mn evlenişi gibi iki korkunç gerçeğin ağırlığı altında ken­ disini bir anda umutsuzluğun simsiyah karanlıklan içinde bulur. . Bir ara eserinin geleceğine yapışıp ayakta durabilmeyi düşüni.j:r; fakat yıkılan iki temel dayanağından sonra bu eser­ den de kendisine fayda gelmeyeceğine inanmışlır. Bu yüzden, yıllar yılı bel bağladığıı hayal kurduğu, kitabının müsveddele­ rini yakar.



98 ' YAŞAR ŞENLER



Ahmet Cemil'in hayahnın umut ve hayalden ibaret olan mavi dönemi artık bütünü ile kapanmışhr. Gerçekten ibaret olan siyah döneminin başlangıcı olan karanlık bir gecede, annesiyle birlikte bir vapura binerek İstanbul' dan uzaklaşır. Gemi Ahmet Cemil'i, İmparatorluğun çok uzak bir köşe­ sinde aldığı, kaymakamlık görevine götürmektedir.



AHMET CEMİL I. Fiziki ve Ruhi Portresi A. Fiziki Portresi Yazar Ahmet Cemil'in dış görünümünden çok iç dünya­ sına önem vermiştir. Bu sebeple kahramanın dış görünümüne ait unsurlar oldukça azdır. Fiziki portresini çizmek de o dere­ cede zordur. Eserin başında yazar Ahmet Cemil hakkında çok kısa bir bilgi verir: "Latif kıvrınhlarla bükülerek kulakların­ dan dolaşan uzun sarı saçları ensesine dökülmüş bir genç."279 olan kahramanın, ilerleyen sahifelerde, parmaklarının ince, saçlannın yumuşak olduğunu ve parlak bir çehresinin bulun­ duğunu da öğreniyoruz.2so Romanın sonraki bölümlerinde gelişen olaylar, daha doğ­ rusu yaşanan felaketler Ahmet Cemil'in fiziki görünümünde değişiklikler meydana getirirler. Babasını kaybettikten sonra, "bütün ena'iyyet-i maneviyyesi mahv olmuşçasına bir nefs-i gayr-ı mütehassis" haline girer.2sı Kızkardeşinin acılar içinde vefatından sonra "çökmüş, ihtiyarlamış" bir görünüm alır.2S2 Hüseyin Nazmi'nin Avrupa'ya gihne kararı ve Lamia'nın başkasına verilmesi karşısında yaşadığı ızdırapla değişen 279 280 281 282



Halid Ziya, Mai ve Siyah, Alem Matbaası-AJuned İhsan ve Şürekası, İstanbul 1317(İkinci Tab'ı), s. 3 A.e., s. 10 s. 55 S. 356



TÜRK ROMANıNDA REFORMisT TiPLER '